Das Leben der Anderen'e bakılabilir.

Gene Doğu Almanya ile ilgili Good bye Lenin var aklıma gelen

izledim o ikisini. ben daha ziyade kaçış öykülerine ilişkin bir film arıyorum. çok matrak olaylat varmış sanırım baya film çıkmıştır gibi gelmişti bana.

time duvarla ilgili en iyi 10 filmi listelemiş.

entertainment.time.com

"der tunnel" tam dediğiniz gibi.

www.imdb.com

hewit olayı bitirmiş bence

kemal sunalın oynadığı polizei :)

(bkz: good bye lenin)
iki gorusle de dalga gecer.

**6 yıldır kullanıyorum. tavsiye ederim.
**lensine göre değişir. bazı lenslerde tester yok
**3-5 gün

Son kullandığım lensi buradan aldım. 3 günde geldi. Güvenilir, sözlükteki yorumlara da bakabilirsin. Denemelik konusunda ise bilgim yok.

güvenilir bir site. deneme lensi vermiyorlar galiba. lens almak istediniz markadan isteyebilirsiniz deneme lensi. reçete istiyorlar tabi onlar da. gelme süresi gayet makul, bana 1 günde gelmişti yanlış hatırlamıyorsam.

güvenilir. 1 günde geldi benimkiler hep.

güvenilir. deneme lensini bilmiyorum konuşmak lazım. 1-2 günde geliyor.

deneme lensini ücretli olarak yolluyorlar (bir çift lens 18-25 lira civarı). sonra bir ay içinde aynı lensten sipariş verirseniz ödediğiniz tester parasını siparişten düşüyorlar, tester bedavaya gelmiş oluyor.

ben de gayet memnun kaldım. tavsiye ederim.

kapıdaki düşman (enemy at the gates) olabilir.

adam da ed harris.

Enemy at the Gates

Vassili'nin babası. 2005-2010'lı yıllar cs'de (counter strike) bu isimden geçilmiyordu zaten.

oyuncu Ed Harris, filmin adı da Enemy at the gates.

Kesinlikle eminim.

5388x156 yapıp % işaretine bas

5388'i 100'e bölüyoruz.

156'yı da çıkan sayıya bölüyoruz.

aslında az utanmışsın. biraz daha utanman lazım.

"5388'de 156" ifadesi 156/5388 değerine eşittir. bu değeri 100'le çarparsan yüzde'sini, 1000'le çarparsan binde'sini, x'le çarparsan da x'tesini bulursun.

@king lizard, sen ne yaptın öyle ya? niye uzattın ki işi boş yere?

@mobilemob

bilmem hiç dikkat etmemiştim, genelde yüzdeyi böyle buluyorum. zaten bu da 2 işlem, senin dediğin de 2 işlem.

"156'yı da çıkan sayıya bölüyoruz." bu noktada işlemi direk yapamazsın ki. hesap makinesine 156'yı girdiğin anda "çıkan sayı" yalan olur. kopyala yapıştır yapman gerekir.

haklısın seninki daha pratik.

Louie anderson i bilirim ben bi tek

www.imdb.com bu dizi

geç kahvaltılarda öylesine izlemelik komedi dizisi bakıyoduk tesadüfen bulduk bağımlısı olduk sonra :D

abı ınanılmaz komık ya

babasının ''bunu duydum'' lafı vardı

ben izledim hepsini ama 2 yıl ara verdiler..
bi de lucky louie var onu da izledim

isminden de anlaşılıyor. sıfırın altında olmaz ise severim.

oha, ben de tek oldugumu düsünüyordum bu konuda. Ben de üsümeyi severim

dışarıdayken sadece ya da hareketliyken diyelim.

testisler boğazına geldiğinde sevemiyorsun ister istemez. bir de titrerken terleyen bir insansan yine sevemezsin.

takır takır titremek değil de, soğuğu sıcağa tercih ederim sadece.

İnce ince titremek iyidir la. Yatakta yorganla sevişmek falan. İyidir iyi.

ben de soğuğu sıcağa tercih ederim.

yatağa girdiğimde evet, rahat uyuyorum ozaman

ben soğuğu severim. pek üşümem.

bende soğuğu seviyorum. "ama üşüyosun." "ama titriyosun." diyorlar bazen. üşümüyorum demiyorum. soğuğu seviyorum. yemeğine acı katanlara "ama canın acıyor" demek gibi.

soguktan titremek seveceğim bir durum değil ama ben de ev sıcaklığının dışarıdan çok fazla farkının olmasını sevmem kış aylarında. kalorfer fazla yakmam, evin serinliği hoşuma gider.

havalar 10 ay 10 derece olsun şikayet etmem. 2 ay yaz yeter

ingilizce var, almanca az, fince az, rusça öğreniyorum şu an. Oluyor ya, pratiğe bakıyor iş

hani az olarak değil de tam anlamıyla bilmekten bahsediyorum. o beyin nasıl işliyor da çatır çatır öğreniyor, çok imreniyorum.

bir seyi ne kadar tekrarlarsan o kadar ustalasirsin o konuda. ihtiyac, ilgi ve devamli tekrarla ogrenilinir. simdi ingilizcenin yanina ispanyolca ogreniyorum ve daha onceden sandigim kadar da zor degilmis hakikaten.

Bırı olunca dıgerı daha kolay.

Bir dili iyi öğrenirsen, dil öğrenmeyi de öğreniyorsun. Sen ingilizceyi kurallarla öğreniyorsun mesela, öyle olunca yeni dil öğrenmek yeni kurallar öğrenmek anlamına geliyor.

Ama ben tecrübelerden dolayı, artık ingilizce düşünür oldum. Ben gece uyurken kulağıma ingilizce fısıldarsan, uyku arasında sana ingilizce cevap veririm.

Benim beynimdeki "ingilizce kuralları" bölümü boş artık. Çünkü kurallar yerini alışkanlığa bıraktı. Şimdi yeni bir dil öğrenmeye çok müsaitim.

Kolay dil öğrenebildiğimi iddia etmiyorum, çünkü ingilizceyi aşırı miktarda pratik yaparak öğrendim. Yeni bir dil öğrenmem yıllarımı alabilir. Ama kendime çok daha fazla güveniyorum artık.

Yeni bir dili daha kolay öğrenebilen insanlar "kurallar > alışkanlık > yeni kurallar" sırasıyla öğrenebilir bir sürü dil. En zoru ilk dili öğrenmek.

İngilizce, almanca var bende, almanca c1, ingilizce sertifikam yok ama bayaa iyi.

Almanca'yı anadolu lisesinde öğrendim, sertifikayı o zaman aldım. Erasmus'la almanyaya gittim, 1 sene kaldım, bi de staj da yaptım, iyicene pekişti.
İngilizce'yi de lisedeyken bilgisayarla falan uğraşırken bayaa öğrenmiştim kelime bilgisi vb olarak, sonra üniversitede hazırlık okudum bi sene, o zaman ağırlık verdim. Hz bitince de pratik yaptım hep okumaya devam ettim, çeviri yaptığım bi yerde çalıştım, bi yerden sonra 'gel yabancı misafirler var çevirmen de ol' falan dediler, öyle yürüdü gitti sonra.

Kendi kendime konuşuyorum. Mesela atıyorum çay koyarken birine ingilizce çay koydum gelsene falan diyormuşum gibi düşünüyorum, ara ara kendimi mülakatta hayal ediyorum, soruları cevaplıyorum kafamda. Bi yerden sonra bu alışkanlık oluyor, e sürekli kafada kurunca zaten oturuyor tamamen, süper oluyor seviye :)

almancayı lisede hazırlık + 4 yıl boyunca öğrendim. c1 seviyesinde diplomam var. ingilizceyi de filmden oyundan ordan burdan. bir baktım ki ielts'den 7 alıcak kadar öğrenmişim, üniversite ingilizce hazırlığını da atladım bu sayede.

35-40 arasında bir yere ff vermiş diyecem de sınıfın yarısından fazlası kalır o zaman.

@cemsaddiction kimileri 42 diyo kimileri 35 bilmiyorum açıkçası
ama benim takıldığım 50 iken bb ise 40ken ff olur mu

@ayiadam kalıyor evet,pek çok kişiyi bıraktı o aralığa ff vermiş olabilir ama anlamadığım kafasına göre verebilir mi bunu hadi 35 ve altını anlarım da 40a ff vermek ne alaka

evet sizin durum benden de betermiş, sağ olun cevaplar için

görüyorum ve arttırıyorum 57 ile kaldım.

35.5 ile dc almışlığım var:)

AA=4
BA=3.5
BB=3
CB=2.5
CC=2
DC=1.5
DD=1
FD=0.5
FAIL = 0

en.wikipedia.org

E gelen not sistemi de var gelmeyen de var. türkiye'de ise F genellikle Fail anlamına geliyor.

türkiye'de de bazı üniversiteler kullanıyorlar e'yi fakat not olarak değil.

(git: 19852)

bizde de mesela

A
A-
B+
B
B-
C+
C
C-
D+
D
F

var.

turnitin.com

Onu öğrenciler kullanabiliyor mu kullanamıyorm ben denedim

viper adlı program öğrenciler için. indirmeniz gerekiyor.

bedava programlar yanlis sonuc veriyor, fazla gösteriyor ama ayrintiyi vermiyor. turnitin simdilik en iyisi.

ücretsiz baska program var mı

ucretsiz programlara guvenme. turnitin en babasi, ogrencilerin kullanmasi icin de writecheck mecburen.

Belli bazı paragraflardan rastgele cümle seçip google'da aratmak da epey sonuç verebiliyor çömez öğrenciler için.

olmaz olur mu? özellikle minare gölgesi ile davul tozu kullanırsan çok etkili oluyor.


moderation squad, be advised: yoktur.

Allah'a, Kur'an-ı Kerim'e ne kadar inanıyorsun bilmem ama büyünün yasaklandığını belirten ayetler vardır. Din tüccarları, hokkabazlar hep olmuştur ama kitapta büyüden bahsedilmektedir.

ruh, cin, büyü, din filan bunlar hep aynı işte. ruh çağırdık geldi diyen de var mesela ciddi ciddi.

Tren biletini erkenden alırsan ucuz olabilir. Onun dışında mitfahrgelegenheit deneyebilirsin (başkasının arabasında gitme gibi bir şey) Ama güvenlik çekincen varsa düşük bi ihtimal de olsa sonuçta başkasının arabasındasın.

mitfahren denen bir sistem var almanyada, tikir tikir isler. basitce anlasmali otostop denebilir. degisik, hayatta tanismayacaginiz turde insanlarla da karsilasmanizi saglar bir yerde. Oldukca da ucuza gelir trene gore.

www.berlinlinienbus.de yaklasik 40 EUR / baskasiyla beraber ucuza:
www.mitfahrzentrale.de

tren konusunda,

belli bi saat icin ucuz bi bilet bulabilirsin ama o bilet sadece o dakikada gecen tren icin gecerli olur. onun disinda gunluk bilet daha pahalidir, ama kacirma derdin olmaz. Genelde gunluk satiliyor sanirim ama iste yetisebilecegin garanti saatler icin ucuza getirebilirsin.

her eyalet içinde 5 kişiyle paylaşıp gün içinde sınırsız kez kullanabileceğin biletler var (bizim burdaki bayern ticket mesela). istasyonlarda genelde o bileti almış ve parasını paylaşacak 4 yolcu daha bulma çabasında insanlar olur. aşti'deki "istanbul mu abla" diyenler gibi de yapışırlar. onlara takılırsan çok komik rakamlarla halledebilirsin. ben öyle yapıyorum, 35 euroluk bileti 5 kişi paylaşıyoruz, hepimiz kardayız.

bu kişileri istasyonda bulamazsan mitfahrgelegenheit'ın sayfasında da bulabilirsin. büyük çoğunlukla araba için ilan var orda ama bunun da ayrı bir seçeneği çıkıyor.

tabii bu dediğimi sadece eyalet içinde gezerken kullanabilirsin. bildiğim kadarıyla başka eyalete geçişte bundaki gibi yanına birini daha almıyorsun.

otobüslere bakabilirsin. genelde trenden daha ucuz olur.

diğer seçenekler ne kadar ucuz oluyor bilmiyorum ama sanki interrail bileti ile de yapabilirsin. şurdan kendine uygun olan tarifelere bakıver.
www.interrailbileti.com

ben interrail yaparken, münih'ten stutgart'a normal tren bileti fiyatlarına baktığımızda 80euro gibi bir fiyattı. o yüzden birkaç yer değiştireceğin için interrail bileti de olur gibime geliyor.

babanın yanında gelmesi gerekiyor, babanın kurumdan bir belge alması gerekiyor
evet 3 ay süreyle kama şartıyla elini kolunu sallayarak gidebiliyorsun

babanın yanında gelmesi gerekmiyor. kendisi çalıştığı kuruma gidecek oradan yeşil pasaport için belge alacak sana gönderecek. sen o belgeyi götüreceksin.

evet vizeyle hiç uğraşmıyorsun. elini kolunu sallayarak girebiliyorsun.

benim bildiğim kadarıyla babanın yanında olması gerekiyor.

babanin yaninda olmasi gerekiyor. daha önce ben de cikartmistim, annem üzerinden. annem de gelmek zorundaydi. tabii bu 2 sene önce. su an degismisse bilmiyorum.

babanın yanında olması gerekiyor mu sorusu biraz abes olmuş :) Sen babanın yanında gidiyorsun. O çocuğuna pasaport çıkartıyor çünkü teoride.

E-pasaport sitsinden öğrenebilirsin. Vizeyle uğraşmıyorsun tabii ki. ayrıca hiç derken belli ülkelerde uğraşmıyorsun sadece. Amerika İngiltere hatta bulgaristan bile vize istiyor yeşilde olsan.

dediğin şeyler oluyor muydu hatırlamıyorum ama geyik zombi filmi diyince aklıma shaun of the dead geldi.

o sahneleri hatırlayamadım ama Shaun of the Dead var bildiğim, geyik ve zombili film.

(bkz: Braindead)

vizeden yeterli puanı almaktan bahsediyor.

üniversiteye hatta derse göre değişir o.
bizde finale girebilmek için vizelerden 20+ almak zorundasın mesela.

genelde devamsız olmamak kastedilir. devamsızlar büte giremiyor çünkü.

vize+derse devam

devamsızlıktan kalanlar final sınavına girmeye hak kazanmış olmuyor.

hocasına göre de değişir. kimi derse devam ister, kimi vizelerden belli bir puan alınmasını ister, kimi her ikisini de ister...

tip çok önemli değil. aslolan çene ve özgüven. burada da durum aynı aslında. sadece oranın kızları snn be slk triplerinde değil daha rahat ve samimi.

am uğruna almanyaya mı gidilir. ver 100 dolar. kafan da rahat olsun sen de.

alman kizlarini, almanya sinirlarini icinde oylesine dusurmek zor is. trende metroda orda burda cok bakisirsiniz ama gerisi oldukca zor.

almanya'da genel kural ilk adımı kızın atmasıdır.
alman erkekleri bundan ötürü gidip de hiçbir kıza ilk adımı atmaz, atarlarsa ''yavşak'' muamelesi görürler.
dolasıyla kız tavlamak için yanlış bir yer.
kız sizi beğenirse ancak o iş olur.

alman kızları türk kızlarından daha zor.

arkadasin dediyi gibi cene ve özgüven en iyi sartlar tip de olursa yada carisman ozaman hic sorun deyil :) almanyada yurt disindan gelenler cok türk arab rus polan italian hersey var ama alman ve polan kizlari ayarlamak cok basit ve hemen bir iliski kuruyorlar

alman kizi turk erkegi olmaz o is abi

dil anlatım dersi 2 olmamalı diye biliyorum.

zamanında türk dili ve edebiyatı dersi için vardı o durum. sonradan ders adları ve kurallar değiştiyse bilmiyorum.

yok öyle bir şey

alınır baraj ders olmadığı için

Monitör değil ama laptopda f.lux kullanıyorum. Baktım şimdi ekran 4000k'daymış.

6500K

0,70 gamma

Monitör Asus VS238h

6500
5000-11500 arasında ayar yapılabiliyor.
azaldıkça turuncu çoğaldıkça da mavileşiyor görüntü. 6500'den memnunum.

gamma da 2,2 bu arada.


monitör Philips

6500'den sonrası benim içinde kullanılamayacak kadar mavi.

bu arada f.lux kurdum 3400k'ya aldı. çok tuhaf oldu, bu da kullanılacak gibi değil sanki.

Ben f.lux'ta en düşük 3900k en yüksek de 6500k kullanıyorum. İlk başta kullanılmaz gibi gelmişti ama şimdi akşamları 6500k'yı açınca acayip göz yoruyor, rahatsız ediyor.

yeap, semester tatilinde sınavlar yapılıyor.
Örneğin martın ortasına kadar sürüyor sınavlar, sonrasında da tatil.
yaz dönemi ise agustosa kadar.

not: eyaletten eyalete göre tatiller değişiyor.
not 2: burada vize kavramı yok. (cogu bolumde en azından)

Almanya'da mühendislik fakültelerinde bildiğim kadarıyla çoğu ders için vize diye bir şey yok. Dönem sonunda çat diye dayıyolar finali, tek sınav o.

Ve evet, ne kadar sömestr tatili denilebilir bilmiyorum ama ders dönemi bittikten sonra yapıyorlar tabi sınavları.

edit: tatil adını vermiyorlar da vorlesungsfreie zeit, yani derssiz zaman gibi bir isim kullanıyorlar o dönem için.

mesela 4 şubattan 28 marta kadar derssiz zaman. fakat 2 marta kadar da sınavlar var.

otomatik tanır.

ben formatı her halükarda atacaksınız sandım da, ram tanısın diye formata gerek yok tabi.

formata bile gerek yok, takınca direk tanındı benimkiler.

statik elektriğe dikkat et bozma rami yeter.

yerine düzgünce takıp bilgisayarını aç. bir de bazı durumlarda bios ayarı yapman gerekebiliyor hızı için, ama çalışmasına engel değil.

yansitiyo bence. avusturya, almanyada mesela türkiyeye cok benzer bi sigara tüketimi var.

türkiyede icmeyen bir kesim var ondan dolayi normal gibi geliyo bana.

mesela ben agzima koymaadim sigara su ana kadar. türkiyedeki arkadaslarimdan nerdeyse hicbiri icmiyor.

o değil de almanya'da gördüğüm kadarıyla sigara içmeme bilinci başta genç kuşak olmak üzere başlamış.

bizde üniversitede ders arası olunca fakülte önünde sigara içen onlarca insan oluyor. orda çok zordu sigara içene rastlamak.

cigarayı da hesaba katsalar birinci sırada oluruz.

çoğu ülkeden az sigara içiyor olmamıza rağmen onlardan daha çok etkiliyoruz.

adamlar bir sistem oturtmuşlar. içen içmeyeni rahatsız etmiyor. japonya da yürüyerek sigara içmek yasak mesela..

japonlar içiyor ama bizim gibi içmiyorlar,onların sigarasında 0,1 lik nikotin oranı var,bizde 1 den başlıyor nikotin oranı

d-smart'tan illallah ettim. bu kadar amatör bir kurum olamaz. çalışanları da gördüğüm en beceriksiz çalışanlar. bir sorun olmazsa iyi güzel de, müşteri hizmetlerine işiniz düşerse kolay gelsin.

ben üç sene önce kullanmıştım adres değişikliği nedniyle bıraktım.

67 tl çok bana ttnet 8mbps'ye kadar interneti bir yıl taahaütle 44 liraya teklif etmişti. (sabit telefon hattım var)

eğer telefon hattınız yoksa yalın adsl paketiyle beraber 60'tl gibi fiyatlar var. dsmart için de para ödüyorsunuz onların teklifinde anladığım kadarıyala.

www.doping.com.tr

koç.net müşteri hizmetleri (vodafon aldıktan sonra bozmadıysa) gayet iyi tavsiye edebilirim. onun dışında adsl paketlerinin hepsi telekom altyapısını kullanıyor değişen bişey yok sadece muhatap olduğunu kişiler değişiyor.

lys'deki yabancı dil sınavını kastediyor olabilir tanıdığınız. ygs için öyle bir şey duymadım ben.

evet sanırım lys. ygs den sonra mı giriliyor bu lys'ye ? prosedür nasıl işliyor çok çok kısa yazar mısınız ?

evet önce ygs'ye giriliyor. ygs başvurusu ayrı, lys başvurusu ayrı. ygs ye girdikten sonra da baraj geçilirse lys'ye başvuru imkanı doğuyor. sonra lys'ye başvuru oluyor. 5 farklı lys sınavı var. dil de bunlardan bir tanesi. istenilirse hepsine girilebilir. ygs puanı ve lys puanının ortalaması alınıp (ağırlıkları farklı) bir de okul puanı eklenerek son puan ortaya çıkıyor. sonra da her puan türünde sıralamalar yapılıyor.

tabi ki. öyle hamle olmaz.

Uyguluyor musunuz ne demek ki? Kural o zaten. Fil ile Z seklinde gitmek nasil kural disiysa, acmazdaki tasi hareket ettirmek de ayni sey.

evet temel bir kuraldır ve uygulanır. şah çektim görmemişsin, o zaman şahını yiyim ve bitsin diye bir mantık yok. şah zaten yenilemeyen taştır, ancak mat edilir.

Soruyu gören de sekreterimle gizli ilişki yaşıyorum sanır. İnternettesin kardeşim farkettiysen içeriğin yüzde doksanı porno. Porno'nun artık böyle yadsınan ya da anormal gelen bir şey olmadığı bariz bence.

oha artık yani. izlese nolcak. hasta değilse izlesin yani

ben de kız arkadaşıma sormuştum. sıkılınca izliyorum bazen, zaman geçiyor demişti.

erkeğim
izlerim
haberi olur
bu zamana dek olumlu ya da olumsuz bi tepki almadım

izlerim, haberi olmaz yani porno mu izliyorum diyeceğim hatuna, ama görür bilgisayarda falan hiç çekinmem onun zevki ayrı be gülüm derim gülerim

birlikte bile izleriz. İki taraf için de gayet doğal ve gerekli bir durum.

kadınım.
izlesin.sorun olmaz.
ben de izliyorum zaten,o da biliyor izlediğimi.
raad olun.

ilk sorum: "bayan duyurucu" nedir?
ikinci sorum: bu insanlar tam olarak kimi bayiyor?
ucuncu sorum: "kadin" kelimesini neden bu kadar urkuyorsunuz detaylariyla birlikte aciklayiniz.

not: soruya cevapla karsilik verme ekolunden geliyorum.

not-2: duyuruya "+18" ibaresi konmasinin maksadini anlamadim.

ehm, cevaba gecelim.
erkegim. porno izlemek icin iliski sahibi olmak/olmamak belirleyici unsur degildir. ayrica anormal bir davranis da degildir. sadece bugun degil, eskiden de degildi. su an ebeveyniniz olan kisiler, o donem vcr kasetlerle izliyorlardi.

son olarak, porno izlemek icin cinsiyet de belirleyici unsur degildir.

insan ilişkisi var diye porno yasağı mı koyar kendine amk. :)

hepiniz leş olmuşunuz la, yazık. bi de şu "raad olun" "insanız ya sevgilimle birlikte izliyoruz" "ondaki meme sende yok diyorum gülüyo ehehe" şeklinde işi normalleştirme tripleri filan. ne lan bu? kendinize gelin, gidin anne babanıza anlatın bunlar çok normal cici şeylerse

cevap nick uyumu.

bu dünyada iki tip insan vardır;

porno izleyenler ve yalan söyleyenler.

--

ilişkiyle porno'nun alakası ne? ana öğünün var diye aburcubur yemeyecek misin yani?

** bayan değil kadın**

seviyorum diyosan şu hostesli fotoları kaldır diğer yaptıklarının arkasındayım abartmadan sertlik iyidir devam et not errkekim

ayrı dünyaların insanları olabilirsiniz. sen biraz olgun değilsin gibi geldi bana.

saçmalamışsın.

senin yaptığını ben eski erkek arkadaşıma yapmıştım.

karılar kızlar oh, ne biçim yorumlar falan filan derken sildi sonunda.

bir süre sonra benim isteğimle ayrıldık ve şimdi ne düşünüyorum biliyor musun?

çok büyük bir salaklık, bencillik ve öküzlük yapmışım.

şimdi ben yokum ama o kızlar/erkekler var. en nihayetinde arkadaşları. benm yüzümden çektiği ruhsal sıkıntıyı onlarla paylaşıyor, onlarla unutuyor. benim yüzümden onlara tavır takınmasına rağmen yanındalar. ama biz ne yapıyoruz?

-eğer silmessen küserim!


yanlış yaptım ben, şu an düşünüyorum ve utanıyorum açıkçası.

bence biraz böyle düşün. çok rahatsız edici olmadıkları sürece, onun arkadaşlıklarına müdahale etme.

facebook, twitter vb. gibi şeylerin ilişkileri mahvettiğine inanan biri olarak yazacağım.

1 yıl önce yapılmış yorum sizi neden ilgilendiriyor ki?

üstelik emir verir biçimde adamların silinmesini ve yorumların kaldırılmasını istemek de biraz saçma.
sizin her dediğinizi anında yapmak istememiş olabilir.
sonuçta çıkmadan önce de facebook hesabını görüyordunuz diye tahmin ediyorum.

üstelik ilişkiniz henüz 2 aylık.
bence aşırı düzeyde özgüvensiz davranmışsınız.

ondan önce biraz kendinize güvenmeniz gerekiyor.

silmese bile en azından ağlayıp, defalarca mesaj attığı için şanslısınız.
ilişkiyi saçma sapan şekilde yıpratmanın anlamı yok.
o listede o adamın durmasını uygun görüyorsa, duracak.
saygı göstermeyi öğrenmeniz lazım.

24 yasinda is hayatina atilmis, universite bitirmis birisi icin olgunluk seviyesi olmasi gerekenin biraz altinda gibi.

once kendiniz ornek olun bence. kiskansin diye silmemismis.
ayrica bir sene once yapilmis bir yorum icin olay cikarmaniz da bence kiza ayip olmus. arkadaslari yani, kiz arkadasiniza yazmiyorlarsa niye silsin ki.

size inat yapiyor olsa zaten ozur dilemezdi. eski fotograflariniza tepki vermemesini ise firtina oncesi sessizlik olarak algilayabilirsiniz.

eski olan yorumları vs. takman anlamsız. o kadar takılma.

kendine güvenmeyen görüntü vermen kızı senden soğutacaktır bilesin.

saçmalamışsın. en basitinden sen yokken o arkadaşları vardı. ha bu arkadaşları içinde elbette salak, yavşak tipler olabilir. bunlara olan rahatsızlığını da daha güzel daha düzgün dile getirmelisin.

sen neden silmiyorsun hosteslerin fotolarını filan? her şey karşılıklı hacı..

gereksiz işler içindesin.

kız ilgi ihtiyacı içindeyse bunu facebooktan değil özel hayatından karşılar gene yapar ruhun bile duymaz. ilişki içinde olayı karşındaki insana göre değerlendirmen gerekli. yani burada kızın silmemekte bir amacı yok ise sorun yok. ilgiyi seviyor ve bu yüzden silmiyor ise zaten yapabileceğin birşey yok insan karakteri değişmiyor.

ben olsam "eger kaldırmazsan senı sıler, telefonlarına cıkmam" dediğin an çok okkalı bi küfür yerdin benden.

ilişkinin en sorunsuz olması gereken zamanlarda,daha şimdiden saçmasapan sorunlar cıkartmayı başaran biriyle birlikte olmak cok zor bir şey.su an idare ediyor olabilir ama "beni mutsuz eden bir adamla napıyorum" dediği an bitirir benden söylemesi.

olgun olun.mutlu olun.gereksiz kıskançlıklarla hem kendinizi hem de karsınızdakini yormayın.
beni kıskansın diye hede hedö yapiim de gör sen olayları 20. yaşta bitmeli bence.

25 yaşında kadınım. sevgilim bana böyle yapsa çoluk çocukla uğraşıyorum amk diye düşünürdüm.

bence de gereksiz işler peşindesin.

bazen bazı arkadaşlar gereksiz samimidir. facebook da bunun en mükemmel göstergesi. herkes çiçeğim böceğim bebeğim. on numarasın çok seksisin... bir facebook klasiği yani.

takılma derim.

oncelikle yorumlarınız ıcın tesekkur ederım. yorumlara genel bır cevap vermem gerekırse kendıme gayet guvenen ama kıskanc bır erkegım evet bazı konularda gerı kafalı oldugumu dusunuyorum ama karadenızlılıgın vermıs oldugu bırsey. sevdıgını her daım sahıplenmek ısteyen bır ınsanım. kendı fotograflarımı neden kaldırmadıgıma gelınce, hıc kıskans bır ınsan degıl, biraz kıskanması ıcın sılmemıstım. (fazla duz, cok konusmayan, kıskanmayan (tabi icini bilemem), bazen utancından askım bıle dıyemen bırı)

evet biraz fazla abartmısım : (

Tepkinde haklısın da, kız arkadaşını kıskandırmaya çalışan erkek konsepti bana biraz garip geldi.

ben meesela kıskançlığımdan ölsem bile (1.80 taş gibi bi afetle dip dibe foto koymuş olsun sevgilim) ağzımı açıp, o kız kim onu kaldırsana facebook'undan filan demem, diyemem.
bi kere 1 sene önceki resim beni ilgilendirmemeli
2. ben şunu yap dedim diye yapmasının zaten bi özelliği yok, ayrıca hayatına böyle müdahale edilmez hele 2. ayda
Zaten facebook saçma sapan bi yer herkes herkesle arkadaş orada, benim yüzlerce arkadaşım var görünüyor sorsan hiçbirini senede 1 günden fazla görmüyorum bazısını yıllardır görmüyorum ne arkadaşı
kızı boş yere ağlatmışsın- ki gözyaşı bu unutmaz kız bunu, onun şu bunu yap dememesi de kıskanmadığına/sahiplenmediğe gösterge deildir hatta öyle bı kıskanır sahiplenir ki şaşarsın. Saçma salak tripler yapmak istemiyordur, yetişkin insanlarız ve kendi başımıza karar alabilecek olgunluktayız diyordur...

çok saçma davranmışsın,ben de olsam sırf gıcıklığına silmem.bunu yapan bir kadın olsa kezban derler.kadınım.

kendine güvenin mi yok dayı? böyle saçma şey mi olur asdlkjhsdf.

niye silsin? bir arkadaşının yorumunu silip sonra ama sevgilim kızıyordu demek rezil bir şey bence. kendini saygısı olan hiç bir insan bunu yapmaz. zaten senin kıskandırmaya çalışmandan belli düşünce tarzın. biraz olgun olmayı dene bence de.

17 yaşında lisede böyle bir şey yapmıştım. 19 yaşında pişman oldum. gerek yok dayı böyle şeylere, 1 yıl geçmiş..

abartı değil. en doğrusu.

Gözlüğün üzerine takabilir.

üst üste takar, ama rahat olmuyor. lensi varsa onu taksın, ama yok sanırım. olsa sormazdınız.

Ben zamanında üst üste taktım, zor değil, süper rahat da değil tabi ama filmden zevk almasını engellemez.

üst üste takıyorum ben, hiç sorun yaşamadım.

Bol zaten o gözlükler. Ben de gözlüklüyüm, üstüne takarak çok rahat izliyorum.

www.buyutec.net

vip alt d'den izlemiştim. baya iyiydi.

En iyisi kapalı üst. Numaralı biraz elit geliyor bana. :)

Coşku kapalıda. Görüş üst kısımdan daha iyi olur.

bir de vip'te yerin belli yurdun belli. istediğin saatte gidip otur. rahat rahat izliyorsun.

gün aşırı yapıyorum.

7

hergün banyo yapıyorum.tepeme kar da yağsa yaparım.yapmazsam çok rahatsız olurum.

genelde her sabah, aksi durumda sabah akşam

6-7

yazın büyük çoğunlukla her gün.
kışın genelde 3 ya da 4.

aslında burada şehir de etkili. yazın nemli şehirlerde bulunduğumda günde 3 defa duşa girmişliğim de oluyordu.

evden kaç kere çıkıyorsam. ortalama 7, yazın +1-2

6-7

saclar uzun oldugun icin 2-3 gunde bir. yazin 1-2 gunde bir oluyor

her gün

2 gunde 1 yapıyorum haftada 3-4 kere oluyo yani

2-3

3-4

her gün yapıyorum, hem cildim yağlı, hem büyük kalabalık şehirlerde bütün gün toz duman metrobüs bok püsüre maruz kaldıktan sonra, insanın saçı bile pis kokuyor.öyle yatağa giremem.

en az 7 ama saçlarımı her duş aldığımda değilde haftada 4 kez falan yıkıyorum. (spora gittiğim günler sadece)

5-6

6-7

2 günde bir. 2. günden sonra kendimi pis hissediyorum..

cevap verenlerin hepsi çakma ekşiciymiş. her gün duş mu alınır vay be.

haftada bir (1) yapıyorum.

belgelerim/si/fm/graphics/logos-kits vs

belgelerim > sports interactive > fm 2013

yakışıklı adamsan bayan hocalarda sana tolerans gösterir.

hangi hocalardaki?

benim denk geldiklerimde de tam tersi vardı hep.

At hırsızı tipli misin panpa?

Orospu cocuklugu iste, kizlar da caliskan oluyor sonra guya.

kadın hocalar erkek öğrencilere, erkek hocalar kız öğrencilere daha iyi davranıyor- özellikle üniversitede. neden bilemiyorum.

hier kommt die sonne türkiyenin eğitim sistemini çözmüş. gayet yerinde bir tespit. kız öğrencilere tölerans falan yok. hangi okulsa bu ben bizim kızları toplayıp geleyim. keza bıktık çalışıp not alamamaktan.

babalar da kız çocuklarına tolerans gösterir. ama hocanın öğrenciye karşı biraz daha mesafeli olması lazım.

evet bazı erkek hocaların kız öğrencilere zaafı olabiliyor.
ama zannedildiği kadar iyi sonuçlar da doğurmayabiliyor

heryerde böyle de abartacak bi şey yok senin dediğin gibi. eşcinsel hocam vardı bitane aynen erkekleri daha çok seviyodu ahaha :)

öyledir. hormonlar devreye giriyor. ben de hoca olsam güzel ve seksi bir öğrencime kıyak yapardım.

Sadece hocalarda değil tüm insanlarda var bu.
Güzel- çirkin fark etmez bi kızı sonuna kadar dinler bakkal amca bile.

özyeğin üniversitesi

bankacılık ve finans lisans programı + finans mühendisliği lisansüstü programı

çok iyidir.

tobb olabilir

ingilizler oftın diye telaffuz ediyor. amerikan ingilizcesinde ise t sesi çıkartılmıyor.

aksanla ilgili o, anlam farklılığı yok. ingilizler oftın diyor diye hatırlıyorum. bi de kanadalı bi hocam vardı o da oftın derdi.

Canının istediği durumlarda kullanılır.

alıntıdır, kısaca doğrusu "t" sessiz olmalı diyor:
John Walker’s Critical Pronouncing Dictionary, published in 1791 and still available in a 2001 reprint of the 1838 edition, stipulates that “in often and soften the t is silent.”
By 1926, enough speakers were pronouncing the t in often to provoke this testy comment from H. W. Fowler in Modern English Usage:
"[the pronunciation of the t in often] is practised by two oddly consorted classes—the academic speakers who affect a more precise enunciation than their neighbours…& the uneasy half-literates who like to prove that they can spell….”

google translate'e bakabilirsin telaffuzlar için.

güney amerikalı bi ingilizce hocam vardı o da oftın diyordu.

amerikali arkadaslarimdan bazilari da t yi kullaniyor orada. yani keyfiyet. ingilizlikle ilgisi yok pek.

ıstanbul, istanbul gibi...

entel takılanlar oftına kayar

www.etymonline.com
t'nin okunmaması istanbul türkçesinde olduğu gibi bir yumuşama olduğunu gösteriyor gibi. t ile okuyanlar biraz daha vurgulu, halk ağzıyla okuyor olabilirler.

öğrenilir, zor bir şey değil. 1 saat dersin ardından tepeden aşağıya bırakmıştım ben kendimi.

Derdini anlatacak kadar öğrenirsin. Lise2'de Ilgaz'da kendi kendime öğrenmiştim. Öğrenmek sayılır mı bilmem ama ondan sonraki 3 yıl çok rahat tepeden sallanıverdim, kızlara artislik yaptım falan.

Öğrenilir. Tek yapman gereken zirveden kendini aşağıya bırakmak. bana öyle yapmışlardı.Uzun yıllardırda kaymaya devam ediyorum.Yaş filan hikaye bilen biri nasıl düştüğünü gözlemlesin tehlikeli düşüyorsan nasıl düşülmesi konusunda bilgi versin. Biraz da azimle olmayacak iş değil.

Ben de çok öğrenmek istiyorum ama çok pahalı bir spormuş gibi geliyor, o yüzden daha deneyemedim. Yalnız değilsin hacıt.

ben o yaslarda kayaga baslayıp onu 1 yılda ılerı duzeye getırıp snowboarda gectım .. 5 yıldır da snowboard yapıyorum.

hayatta hıcbırsey ıcın gec degıl.. yeter kı arzularını takıp edecek ıstek olsun.

dılersen denk gelırsek ben ogretebılırım neyı ogrenmek ıstıyorsan ucretsız..

herhangi bir başvuru merkezinden (liseler de buna dahil) yaptırabilirsin. eğer son 2 yılın birinde başvuru merkezlerinden başvuru yaptıysan ve eğitim bilgilerinde bir değişiklik olmadıysa internetten kendin de yapabilirsin.

başladı, 2-15 ocak arası. en temizi herhangi bir liseye dalıp "bana müdür yardımcısını getirin" demek.

mezunsan liseye gitmene gerek yokki. bankaya para yatırıp sınav yerini seçeceksin.

başladı.

ösym şifreniz var ise yazıcısı olan bir bilgisayardan başvurunuzu yapabilirsiniz. şifreniz yoksa şayet, 2-3 tl karşılığında gideceğiniz bir başvuru merkezinde( bir lise ) sınav kaydınız yapılır.

her okulda değişiyor sanırım o zira burdan aynısını sorduğumda sorun olmaz finale girmeyip bütünlemeye girebilirsin demişlerdi ama dersin hocasına mail atıp sorduğumda da sadece okulun doktorunun verdiği ya da onayladığı raporla finalden mazeretli sayılıp bütünlemeye girebilirsin cevabını almıştım.

okuldan okula değişir.bazılarında finale girmeyen büte giremiyor mazeret olayı hakkında fikrim yok.finallere gir imza at çık garanti olsun.

çıkmaz.

aslında şundan kafam karıştı,
geçen gün bir sorun için dekan'ın odasındayken bir arkadaşım geldi, "hocam şu yüzden finale giremedim, bütünlemeye girsem olur mu?" dedi, dekan "sorun olmaz ama bütünlemeye mutlaka gir" dedi.
yönetmelikte de yazmıyor. bu yüzden.

www.iku.edu.tr

hatta hocalardan biri bu yönetmeliği koydu facebook sayfasına, bütünlemeleri açıklamak için.

"İlgili Yönetmeliğin 16. maddesinin 3. fıkrasına göre;
''Yarıyıl sonu bütünleme sınavına; mezuniyet koşulunu yerine getirmis olanlar hariç, basarısız, sartlı basarılı ve not yükseltmek isteyen ögrenciler katılabilir.''

bunu öğrenmek istememin sebebi, ileride önemli bir işim olur da finali kaçırırsam sorun yaşamayayım diye, ikincisi de yarınki finale doğru düzgün çalışamadım, gidip gelmek çok uzun sürüyor malum istanbul.

Kayak ile ilgili hiçbir şey bilmiyorum da, arkadaşım kayak da kayak diye her hafta dağlara çıkıyor. Sıkıcı olsa yapmazdı herhalde.

bence güzel bir spor, bilinçli yaparsan sakatlanma ihtimalin de çok çok az. ayrıca başlangıç seviyesini öğrenmek gerçekten çok kolay, 1-2 gün içinde tek başına kayacak seviyeye geliyorsun. mesela bir arkadaşa öğretmiştim, 2 saat sonra en tepeden inmeyi başardı.

bunun dışında çok korkak veya yeteneksiz birisiyle sıkıntı olabilir onun dışında 60 yaşında dedeler bile öğreniyor. kaymak güzel bir duygu, biraz daha ilerletirsen başlangıç seviyesinden çok daha zevkli olduğunu göreceksin.

ekipman kiralamak da kolay, zaten oteller sistemlerini buna göre kurmuş. ilk seferde ne nasıl olacak bilmediğin için biraz kafan karışabilir ama yoksa 10 dakikalık bir iş. telefrikte bekleme tamamen gittiğin sezona ve yere bağlı. abartılacak bir tarafı da yok.

kesinlikle kaymayı öğrenmeni tavsiye ederim. yılda 1 kez kayak tatiline çıkarsın, hayatında farklılık olur.

birkaç gün boyunca düşüp durmuştum ilk denediğimde, gerçi son oldu ya neyse. kamp gibi bir yerdeydik, etrafımdaki herkes öğrenme aşamasındaydı ve sıkıcıydı.

ama ne zaman kendimi kaptırdım alıştırma alanının dışında, böyle tepeden o zaman eğlendim. acayip güzel, heyecanlı bir şey bence. deneyin, öğrenme aşamasında en fazla karda yuvarlanırsınız biraz. cesaretiniz olmazsa da dağın tepesine çıkmayıverirsiniz.

hiç kayak bilmeyen halimle okulla uludağ gezisine gitmiştim. ikisinde de en tepeden aşağıya kayabildim kendi başıma. ha dersen ki düşmedin mi, evet düştüm, hem de 20-30 kere. ama bir şey olmuyor karda yuvarlanıyorsun.

erzurumluyum, dayım dedeman otelinde çalışıyordu, kış mevsiminde gittiğinde mutlaka kayak yapar. normalde bu adam öyle sportif, hareketli bi insan değil. ben de gittiğimde yerli/yabancı turistlerin şen şakrak kayak yaptığını, dağ otellerinin enfes atmosferini görünce anladım ki mesele gerçekten güzel. ben de sporla içli dışlı değilim, 5 dk koşmaya gelemem hatta ama kayak kadar hiçbir şeye özenmedim.

kolay zor dersen, adil bir yargılama olmasa da şöyle söyleyeyim; çoluk çocuk (avrupalının çocuğu) vızır vızır kayıyor.

kayak güzel bir spor, şehrin kirli havasından bir kaçış...

başlangıç dersleri dediğiniz şeylerde risk yok.
düz bir pistte önce kayak üzerinde denge kurmayı, sağa sola dönmeyi ve nihayetinde durabilmeyi öğretirler.
öğrenciler yemekhane sırası gibi peşpeşe dizilir, en önde ve en arkada birer hoca olurken bir tane de serbest kayan hoca olur. Gruptan biri düşerse kaldırılır ve kaymaya devam edilir.

durmayı ve dönmeyi öğrendikten sonra gerisi size kalmış. zirveden aşağı bırakabilirsiniz kendinizi.

yamaçtan inilecekse "slalom" yapılır.
yamaçlarda dümdüz kaymaya kalkarsanız hızınızı kontrol edemez, ya birilerine çarparsınız ya da yuvarlanırsınız.

ağırlık ayarı iyi yapılmış bir kayakla kayarken düşmekten korkmamak lazım.
çünkü kayaklar; siz düştüğünüz zaman ayağınızdan atacak şekilde olmalı.
kiraladığınız zaman mutlaka ayarlarını kontrol ettirin, size uygun olduklarından emin olun.

asla sıkıcı değil.
bir sürü bekleme yok. teleferik/gondol dediğimiz şey zaten devridaim yapar. gelirsiniz, binersiniz ve gidersiniz.
o gün şansınıza, çok yoğun bir günse beş dakika beklersiniz. kıyafet olayı marketten alışveriş yapmak gibi birşey. yani en fazla ne kadar sürebilir ki?


ek olarak:

pistteki buzlanma ve taşlardan kaçmak lazım. taşlar kayağınızı çizer, tutar ve dengenizi kaybettirir. buzlarda kayağın kontrolü zordur.

ezilmemiş karda kaymak pistlerde kaymaya nazaran çok daha zevklidir fakat acemi ve orta seviyelerdekilerin uzak durması gereken bir şeydir.

son olarak; imkanınız varsa mutlaka gidin. aksi takdirde çok şey kaçırmış olursunuz.

snowboard candır.

Yazacaklarım tamamen kartepe ile ilgili.

1-kesinlikle ders alarak başla,oradaki en kolay pist gerçekten çok kolay.bir kaç dersten sonra sıkıntı çekmeden kayabilirsin.
2-Kayak vucüdü çok zorlayan bir spor.Özellikle ilk başlarda yavaşlamak için sürekli kar sapanı yapacağını düşünürsek ki bu da kayakların ön kısmını birbirine yaklaştırmak diyebiliriz, işte bunu çok yaparsan kasıkların çok ağrıyor, bunun dışında dizlerine de çok fazla yük biniyor.
3-Kartepe'de en kolay pistte ben usta oldum artık her yerde kayarım dedikten sonra lifte çıkıp asıl piste vardığında, çok zorlanacaksın.Çok dik gelecek ve aşağıya inmek için sürekli bir sağa bir sola dönmek zorunda kalacaksın.bu da ilk başlarda aşırı yorucu bir iş.
4-En büyük tehlike başka bir kayakçı ile çarpışmadır.Yoksa ben son gittiğimde 2 3 saat içinde abartmadan söyleyeyim 50 kere düştüm neredeyse ama hep kar üstüne düştüm ve hep te sol bacağım zayıf olduğu için dönüş sonrası sağ tarafıma düştüm.kıçımda bi kaç morluk oldu o kadar.kayarken şöyle bir şey oldu.en sol taraftan sağa dönmek için manevra yaptım ve arkadan kaaaaarrrrddeeeeeşşş diye bi ses geldi.adam pro belli ki benim sağ sol yaparak inmeye çalıştığım yeri dümdüz aşırı hızla iniyormuş bana çarpmamak için kendini yere attı.çarpışsaydık çok fena olabilirdi.
5-kayak kirası 40-50-60 lira arasında gidip geliyo
üstbaş kirası yine bi 50 lira
dolap kirası 30 lira ama 10 lirasını anahtarı verince alıosun
birgünlük sınırsız skipass 85 lira
orada yemek yersen de en az bi 20 lira
ders ücretini bilmiyorum
6-Kartepeye gideceksen sabah 8buçukta orda ol üstünü başını kirala kayaklarını al saat 9 da lift açılınca başla hemen.öğleden sonra pistin ortasında kotla falan gezen tipler göreceksin.gerçekten boku çıkmaya başladı.liftin önünde 10 kayakçı sıra bekliyosa belki 50 60 kişi gezmeye gider gibi bekler oldu oralarda.

Özetle: tekniğini sağlam öğrenirsen aşırı zevkli o kadar zevkli ki başka hiç bir şeyde o hazzı alamazsın :)

yok yüzüklerin efendisinde anlatıyor durumu.
sauron değil o
Edit savaş sırasında isildur sauronun parmağını kesip yüzüğü alıyor sonra yüzük kayboluyor 100lerce yıl kayıp sonra gollumun eline geçiyor yüzük. sonra hobbite falan filan malum

sauron kendisi necromancer dir. isildur sauron' u dagorlad muharebesinde yenmiştir.aslında elfler le birlikte yapılan bir savaştır.sauron o savaştan önce birkez daha yenilmişti.ilk yenilgi numenor da olmuştu, o yenilgiden sonra güzel bir vücuda girme yetisi kaybetti ve iğrenç şer yüzünü saklayamaz hale geldi.dagorlad savaşından sonra ise şekle girme yetisini kaybetti fakat ruhu güçlüydü ve tutundu.tek yüzük hala varoldugu için sıkıntı çıkmadı.

sauron un gücü var ve gücünü geri topluyor o sıralar.dol guldur da hüküm sürüyor ama bu sonra anlaşılıyor.dol guldur da mağlup edildikten sonra mordor da son kez beliriyor.

filmde ki vücut olabilir de olmayabilirde sonuçta çok güçlü bir büyücü, vücuda bürünmese bile üstadı melkor gibi toz ve duman halinde seyahat edebilir.

filmdeki sauron dur.

the necromancer olarak geçen tek kişi saurondur.ayrıca gandalf dol guldur a 2,3 defa gidip bu kişinin ki oldugunu öğrenmeye çalışırç

www.thedailybeast.com

Sherlock’s Benedict Cumberbatch plays Necromancer, aka Sauron the Dark Lord

denmis bir yerinde. yalan mi soyluyor herkes :(

isilduru biliyorum.

@ehli sultan: tesekkurler.

imdb'de de necromancer'a tıklayınca sauron sayfasına yöneliyor.

bende ses var, her şey normal.
ankara'dayım.

bende de ses yok.

Tarayıcı değiştirip tekrar deneyin. Google Chrome kullanıyorum, sorun yaşarken Mozilla Firefox'a geçiyorum ve sorunsuz izliyorum...

yok yahu.. ses çıkmıyor. 3 tarayıcı değiştirdim. komple silik tekrar yükledim. şimdi diğer kanallarda da yok ses..

Enstruman al.

üstüne para ekler yol bisikleti alırdım.

elektro gitar alırdım bir de amfi tabi ikinci el gitar.

bi çuval un bi çuval şeker 5 kilo çay al, bi teneke de zeytinyağı. eski insanlar böyle yapardı. artanı bana yolla.

2 çift ayakkabı

ben bankaya koyardım en ters zamanlarda parasız kalıyorum ya.

illa harcamak zorunda değilsin. zorlama kendini harcamak için. :) kenara koy bi gün acil ihtiyacın olunca harcarsın. hastalık olur harcarsın falan.

kindle diyenin amına koyarım.

1 ton kömür.

bisiklet.

italya fransa ispanya vb merak ettiğin bi ülkeye gidiş dönüş uçak bileti. kalana biraz daha ekler orada harcarsın

elektrik süpürgesi, mümkünse dyson dc-23 animal.

kahve makinesi . tchibo. 250tl. mis. süper süper.

200 lirasını kenara ayırır kalanı mantıklı bir şekilde iddaaya yatırır, 4 bin tl olunca malta'ya dil kursuna giderdim

benim tavsiyem eğer öyle birşey yapmadıysanız bankaya atın "acil durum parası" olarak. ama illa harcamam lazım diyorsanız:

bir liste yapın almak istediğiniz şeylere dair. aynı maddeyi tekrar yazmaktan çekinmeyin. listedeki madde sayısı 100'e ulaşınca en çok tekrar ettiğiniz ürünü alın. genelde kararsızlıkta kullanılan bir yöntem bu.

ürün olarak tavsiyem ise eğer evde kalıyorsanız doğalgaz alın şimdiden, şubatta zam gelmesi muhtemel. Sigara da olur.

tam altın.

hesabıma yatırırdım. illa ki bir zaman lazım olucak.

tablet

lazım dıgılse harcamaz kenara atar ustune para koyar telefon alırdım.
altın alırdım.

Üstüne biraz daha ekler sevgiliime iPad touch 5. Nesil den alırdım

-bir kenara koyup uzerine de azar azar ekleyip tatilde yurtdisina giderdim.
-ayakkabi, gomlek, alkol alirdim.
-iddaa'ya basardim.

iş ne üzerine?

nasıl bir firma? pozisyon nedir? kimlerle görüşeceksin? yardımcı olalım.

kablo firması. kablo tekniği bölümünde bi iş için görüşcem.

elektrik elektronik mühendisiyim

insanların gözünün içine bak kendinden bahsederken, kendine güvendiğini ve işini bildiğini onlara ispat etmen lazım. bu işi istediğini de vurgulaman lazım. onun dışında dürüst, samimi ol, çok kasma kendini, inan çok belli oluyor karşıdan. sen de sorular sor onlara işle ilgili. merak ediyor görün.

erkeksen kahverengi, kadınsan sarı giyme
koltuğa oturduğunda dik dur, karşındakilerin gözüne bak konuşurken
heyecanlanmamaya çalış, cümlelerini yarım bırakma
her konuda polemiğe girme. kendini net bir şekilde tanıt
bu işi istediğini belli et ama lütfen beni alın gibi sacma cümleler kurma

firma hakkında öğrenebileceğin ne varsa öğren.

dik otur yaslan gerekirse ama iyicede yayılma ilk iş tecrübense zaten sana çokda teknik bir şey sormazlar temel yaptıkları bikaç bişeyden sorarlar netten araştır tam olarak ne yapıyorlar yaptıkları işin jargonu nedir ilgili olduğunu ve araştırma yaptığını gösterir,

çokda kasma kendini illa düzgün bir cevap vermek zorundaymışsın gibi hissetme kendini düşündüklerini söyle ve söylediklerinin arkasında dur.

En önemlisi rahat olman sıkılma kasılma

gül.

bi de bişi daha sorcam nasıl giyineyim? daha önceki iş görüşmelerine hep kot tşört tarzı bişilerle gitmiştim ama bi arkadaş benle baya maytap geçti :/ hatun kişisiyim

ceket takım giy mümkünse. etek veya pantolon farketmez. ve topuklu ayakkabı.

en önemli şey pozitif izlenim bırakman ! güleyim derken lafı geveleme, güzel bir şey söyleyim derken duvarlara bakma gibi.. son olarak da rahat ve kendin ol. bazı kalıplara girmeye çalışırsan bu alışmadık götte don durmaması durumunu yaratıyor. kendin gibi davranman sana çok büyük avantaj sağlar.

ceket takım mı? elbise falan giysem olmaz mı? hayatımda hiç ceket takım giymedim ve de hiç ceket takımım olmadı :/

1- Kotla falan sakın gitme! Hatun kişisine yakışır bir şekilde giyin.
2- Sabah mutlaka kahvaltı yap ve git.
3- Firma hakkında mutlaka bilgi al, üretimi, varsa ihracatı vs.vs.
Tabi hangi departmana alınacaksan belki on a göre de!
4- Net cevaplar ver, tereddütlü olma, ""ama ve/veya zaten"" li cümleler kurma.
5- Kendini kasma, olduğun gibi ol, tebessüm et.
6-Tokalaşırken belirgin bir kuvvet uygula ve karşıdaki kişinin gözlerine bak.
Gerisi olur, atla deve değil bu! Karşındaki de insan nihayetinde.
Başarılar

- hiç şüpheli konuşma yaparım ederim de. kendinden emin ol. gülümse. (ücret konusuna kadar gelirseniz de) fiyatını düşürme tavizkar olma. en ufak tavizin sonradan işini/işyerini sevmemene sebep olacaktır.

o zaman etek bluz veya pantolon bluz da olur ama günlük bir kıyafetle iş görüşmesine gidilmez.

sıradan gibi gelicek ama ego patlaması yaşa, kendine güvende tavan yap.

american history x

primal fear

25th hour

25th hour

Yanlis filme tik atmissin. Sordugun film 25th hour.

25. saat o film. primal fear da richard gere avukat, edward norton masum yüzlü seytani oynuyor.

oldukça güzel filmdir.

25.saat, soundtrackleride dinlenilesidir.

the incredible hulk

şahsen ben çok yakıştırıyorum, niye yakışmasın.

kim demiş ben çok severim. etrafımda bunu diyen erkek de görmedim.

aman onlar ne anlar hıh!

büyük ayaklı kadınlara yakışmıyor o bir gerçek. zarif ayaklı kadınlara yakışıyor sadece. (ben de bir kadınım bu arada)

kim demiş onu, bi erkek olarak ben çok yakıştırıyorum şahsen.

benim yakıştırmıyorum, nedeni de estetik olmayışı. tercihlerle ve beğenilerle alakalı. göze güzel gelmiyor.

ayak büyüklüğü pide gibi olmadığı müddetçe yakışıyor.

www.eksisozluk.com
www.eksisozluk.com
www.eksisozluk.com ve binlercesinde gördüm de:)

çünkü ekşi sözlükteki 10 kişiden 8'i eziktir.
babet, topuklu ayakkabı vb. bir şey yerine converse giymeyi tercih eden, baskılı t-shirt hayranlarıyla dolu bir zavallı deposu.

bazen yakışmıyo ama genel olarak yakıştırıyorum.

pantalon tarzı şeylerin altında beğenemiyorum ben de, ama şöyle tek parça kumaş elbiselerin altına bence de gayet güzel duruyor.

çok çirkin bence, şu sebeple. ayakkabının genişliğine uygun ayak genişliğiniz ve ayakkabının burnuna uygun parmak uzunluğunuz yoksa hiç yakışmıyor. bu ayakkabılar zaten hemen genişleyen ayakkabılar. ayağı geniş bir insan giydiğinde sevimli değil bilakis çirkin görünüyor. önden de ayak parmaklarının aralıkları örünüyorsa yine çok çirkin oluyor. bu ayakkabının yakışması için gerçekten muntazam ayakları olması lazım insanın. niye bu kadar büyütülüyor anlamıyorum. yakışmayan herhangi bir şey giymekten farkı yok. mini kot şortlar, yüksek bel pantolonlar, tulumlar, maksi etekler vs nasıl herkese yakışmıyorsa, babet de herkese yakışmıyor.

39 numara ayak mağduru olarak söylüyorum küçük ayaklara gayette yakışıyor.

küçük ayaklıysan yakıştırıyoruz.

dar paça pantolanla giymeyin mümkünse, hatta hiçbişeyle giymeyin

- ich bin in die Türkei gekommen.
- ich bin in der Türkei.
- ich bin in Gaziantep.

annem öğretmişti bana araba kullanmayı, ehliyetimi aldığım senenin yazı boyunca önce yaşadığımız muhitte, sonra benim sık kullanacağım yollarda pratik yaptım yanımda annem varken. sonra bir anda benim işlerim dolayısıyla acilen araba almam ve trafiğe hakim olmam gerekti. 10 saat direksiyon dersi aldım kendime güvenim gelsin diye. şimdi zaten her yere gidiyorum şehir içi dışı farketmiyor.

ben çok çok acemiyken şehir içi trafiğine çıkmıştım. arabanın 1.5 katı genişliğindeki yerlere bakıp "bu geçer mi buradan ya" diye hayıflandığımı bilirim.

rahat olun öncelikle. tabii ki bir anda olacak bir şey değil ama dur kalklarla, sıkışık trafikle uğraşa uğraşa öğreneceksiniz. aynalara dikkat edin, sinyalinizi ihmal etmeyin ve diğer şoförleri tehlikeye sokacak hareketlerden kaçının, kendinizi bir acemi için zor sayılabilecek bir ortamda bulsanız bile panik yapmayın. yanınızda bilen fakat sizi zorlamayacak (bağırmayacak, yanlış yaparsanız bile düzgün bir dille sizi korkutmadan uyaracak) birinin olması size ciddi manada güven kazandırabilir.

benim babam en ufak hatamda sesini yükselttiği için kendim öğrendim, ciddi ciddi.

bir de şunu düşünün, kimler kimler kullanıyor, siz mi yapamayacaksınız? kendinize "aşırıya kaçmadan, gerekli miktarda" güvenin.

tekrar edeyim, kurallara azami ölçüde dikkat edin.

araba surmeyi ogrenmeden once arabayi ogrenmek gerekir.
once otomatik vites araba sahibi olunur.
sonra biraz sehirler arasin yolda surulur. boylece arabanin hizlanma/fren tepkisi filan iyice bi kavranir. virajlar filan alinir boylece arabanin yol tutus hakimiyeti ogrenilir.
ikinci kisim ise trafik ahlakini ogrenmek
biraz arabayi taniyinca ara sokaklarda surulur (her yerde trafik oldugunu varsaydim), park yapilir. mumkunse bu surecte markete bile arabayla gidilmesi lazim. sinyallerin dogru kullanimi, kornanin yerinde kullanilmasi gibi seyler sayesinde ara sokakcilar biraz biraz ana yollara alisir.
ucuncu kisim trafik hakimiyeti
etiler bebek trafigi gibi yavas tintin giden trafige girilir (burasi kanser edebilir) bu arada yol kesme, dur kalkin seri yapilmasi gibi seyler ogrenilir. bu seviye bitince sirada maslak levent trafigi var. maslak levent trafiginden sonra vatan caddesi ve merter final bossdur.
trafikte bilinmesi gereken herkesin salak surucu oldugu, taksici ve minibuslerin ise beyinsiz oldugunu bastan kabul etmektir
sevgilerle

ilk kez ehliyet kursunda gördüğüm 6 dersle öğrenmiştim. sonra da kendi başıma arabayı alıp çıktım sık sık. öyle öyle öğrendim.

şirketin aracıyla. sonra gittim patronoun bmw'ye vurdum. elimden aldılar arabayı :)

Bir gün önde babamin yaninda otururken otobanin en yogun yerinde babam arabadan atladi tabi bende icgudusel olarak kullanmaya... Ulan bu yüzme ile ayni sandim ben :(

kursa kadar hiç sürmemiştim ama similatördür, simülasyonu iyi oyunlardır falan sürekli takılan biriydim. ilk derse gittim stop bile ettirmedim ilginçtir ama ayağım titriyor rahat değilim. hoca sen biliyorsun galiba dedi trafiğin içine girdik benzinliğe falan gittik 2. derste de bir saat sürdük tamam sınavda görüşürüz demişti. sonrasında fakir olmama rağmen takıldığım yerdeki imkanlar sağolsun türkiye şartlarına göre inanılmaz güçlü araçları bile deneme fırsatım oldu (hala acemiydim ama çaktırmıyordum).

diyeceğim o ki aman ben acemiyim ne yaparım demezsen heyecan da olsa altından kalkıyorsun adamlar normal reflekslere ve motor-hareket yetilerine sahip olan herkesin kullanabileceği şekilde yapmış sonuçta arabayı. tek sıkıntıyı ben dolmuşlar sayesinde yaşamıştım mesela acemilik bitene kadar baya baya uzak dur onlardan yeter.

ataturk havalimaninda ogrendim ben hem orasi duz

Ben tam 1 hafta sadece kisa mesafe surdum ara sokaklarda. (ekmek almaya falan gittim)
Sonra bahcelievlerden, sahile, sahilden besiktasa, besiktastan e-5'e, e-5'ten tem'e, ordan hastal, gokturk ve tem'den bahcelievlere geri donerek tum gun araba kullandim. Sonra ne acemilik kaldi ne bisey..

bendede aynı durum var, başlıcaz bakalım bugün yarın ne zamansa. yolda görüyorum teyzeler,amcalar,kadınları kullanırken falan diyorum lan bunlar da kullanıyorsa ben direk drift yaparım yolda

en güzel mecbur kalınca öğreniliyor bence.

ben de direksiyon dersindeydim. hoca dedi hadi minibüs caddesine çıkalım, ssk'nın önünden birini alıcaz. tırstığım anlaşılmasın diye de bi şey diyemedim. işte minibüsler falan filan derken atlattım. o gün en büyük yük kalktı. sonra da havaalanına, otogara getir götür işleri üzerime kalmaya başladı zaten.

bi de trafikte korna yemek epey işe yarıyor. çok iyi öğretiyor. valla.

tek cozumu pratik. mumkunse trafige cikmadan once, mesela parasiz otoparklarda gezin. hele bi de yaninizda isi bilen biri varsa onunla cikin, slalom tarzi seyler yapin, sola donun, saga donun hele once bi direksiyon hakimiyetini çözün, ondan sonra bu hareketleri risk ve korku altında yapmaya calisin.

eger normal hakimiyeti kavramadan trafige cikarsan hem cok zorlanırsın, hem kaza yapma şansın artar, hem de acayip küfür yersin. cünkü trafikteki cogu insan hatalı araba kullanıyor, ustalara denk gelirsen hatanı telafi ederler kendileri, ama acemiye denk gelirsen kaza yapma şansın yükselir.

trafige cikmadan once bol bol pratik oneririm. gece cikabilirsin mesela pratik için o da bir yöntem.

arabayı stop ettirmeden kaldırmayı tamamen öğrendiyseniz yanına araba kullanmayı bilen bi arkadaşını al gez :)

uc gunlugune ise california'yi onermem. bati yakasi size +7 saat daha ucus kazandirir, bu da gidis donuste 14 saatinizin bosa gitmesi demek.

ek olarak bati yakasindaki yerler o kadar yakin degil. los angeles-las vegas arasi otobusle bes saat. san francisco'ya gitmek gerekir batiya gidince orasi da uzak baya :)

new york paklar sizi, subat ayinda nasil olur bilemem ama uc gun boyunca cok eglenirsiniz. kol kola yuruyuse filan cikarsiniz, gezersiniz manhattan'in her yerini.

NYta biraz üşürsünüz şubatta ama güzel olur. 3 güne başka biyeri sığdırsan da bişey anlamazsın zaten.

fakyoras hakli, hatta nytan boston 4 saat, gelin bi kahvemi icin

bence de la + las vegas + san francisco için 3 gün kısa bir süre. ny daha iyi.

mythbusters dan dolayı discovery channel diyorum.

ikiside tekrar ediyor ama nat geo candır.

nat geo bence de.

nat geo daha bi samimi geliyo.

discovery chanel işin daha çok şov kısmına yönelik şeyler yayınlıyor. bir şeyler patlasın, hayvan gibi makinalar gösterilsin vs.

nat geo candır.

diskavri derim ben.

diskovirideki yayınlar beni daha çok cezbediyor,nat geo da iyidir.

nat geo daha çok dünya, doğal yaşam ağırlıklı belgesel yayınlıyor. discovery ise daha çok bilimsel, teknik belgeseller. şahsen benim ilgimi doğal yaşam çektiğinden nat geo diyorum..

natgeo çünkü diskaavırinin doğal yaşam belgeselinden anladığı tek şey yengeç avcıları ve köpek balıkları. nat geo bi de kültür alanında belgesel yapan tek kanal filan olabilir, taboo mesela çok başarılı seri.
ama diskavırinin de yeni kanalları açılmış crime filan gibi onları merak ediyorum çünkü doctor ginayı yayınlıyolar.

kanal seçimi yapması çok zor. NG biraz daha doğa alanında uzman, Discovery ise yaşam alanında uzman. Kulvarları ufak da olsa farklı.

Ayrıca tek kanal olarak düşünmemek lazım. NG'nin Wild, HD... gibi alt kanalları; Discovery'nin de ID, Crime... gibi uzmanlık kanalları var. Bunları da göz önünde bulundurmak lazım.

bazı sitelerin bazı kartlara gıcıklıkları olabiliyor. zira ben de cardfinans go kredi kartımla yurtdışındaki denediğim her siteden alışveriş yapabildim.

Yurtdışı site hangisi bilmiyorum ama amerika bazlı bir site ise şöyle bir şey olabilir. Kredi kartı bilgileriyle beraber billing address'de isterler sizden. Bu adresin kredi kartınızın baglı olduğu adres olması lazım. Türkçe karakter kullanmadan adresi aynı şekilde yazarsanız kabul eder. Farklı bir adres yazarsanız kabul etmez.

Paypal'a kaydetmeyi denediniz mi kartınızı?

adobe soundbooth olmadı movie maker

movie maker'dan mp3 olarak kesebilirim değil mi??

audacity

movie maker'da wma oluyor sanırım.

daha birinci sınıftasın, seneye verirsin zaten, takılma bu kadar, mezun olduğunda kimse "aaa bu çocuk ilk senesinde calculusten kalmış, biz buna iş vermeyelim" demez.

ileride master yapmayı düşünüyorsan F'i takan okullar var.

bir de f olursa GPA'ni düşürür, withdraw'ın etkisi yok. repeat falan olma ihtimalin varsa f almasan hoş olur

Ya zaten önümüzdeki dönem hallederim, ayrıca calculus okuduğum alan için önemli bir ders bile değil. Sadece merakım transkriptte W mi daha kötü F mi? Ayrıca W ile şeref öğrencisi olamıyormuşsun diye duydum F'de de var mı böyle bir şey?

Dersi bırakman kalmandan daha iyi bence. Honour student ise bildiğim kadarı ile ortalamanla ilgili birşey, ortalaman 3.0-3.5 arası ise ve disiplin ile ilgili bir sorunun yoksa otomatikman oluyorsun. Bıraktığın ders ortalamayı etkilemediği için etkilemez ama calculusun F gelmesi etkiler.

Bi de transkrite bakıp aa bu dersi bırakmış diyecek birisi olduğunu sanmıyorum.

withdraw'la honour ya da high honour olmanın bir bağlantısı olduğunu sanmıyorum.

withdraw yap tabii. F gpa'yi kötü etkiler. withdraw'ı kimsenin sorun ediceğini de sanmıyorum. ama f kötü gözükür.

transkripte kimsenin bakacağını sanmıyorum, yüksek lisans filan düşünürsen sadece not ortalamana bakarlar, ona bakmazlar. devamsızlıktan kalma ama seneye sorun olabilir.
withdraw dedin de aklıma fm geldi.