fotoğraflardan bakıp karar vemeye çalıştım ama olmadı. Telefoncuya gidip olur mu diye bak, sonra sipariş ver.

e-bay den alırsan kago masrafını da hesaba kat. orjinal kapaklar 35-40tl civarıydı sanırım. kardeşimin s500 ü için almıştım.

ya aslında oluyor oluyor da benim aklım çelindi yine ondan sorayım dedim.
kargo yu da kattım 15 lria falan
orjnal diye aldıın senin çin orjinali bi de gerçek orjinal var ki onlar 80 lira .

olur her türlü,yazılımını bile w800 yaparsın hata

karışık kaset hazırlayın, nostalji olsun..:P

bence photoshop'u hemen şu an indirip sen bişeyler karala. 19 yaşında falan ama bu yaptığının değerini bilir diye düşünüyorum.

zamanım yok dersen tabi, ayrı..

kayıtlarından birine klip çekebilirsin amatörce.. cep telefonuyla bile olur bak :)

Boş bi cd ye hatunun kayıtlarını yükle,bi de cd üzerine pcde bi baskı ayarla!onu çok cüzi bi fiyata bastırıyon cd üzerine zaten!
ooooooooooh mis mis dadından yenmez!
kısa yoldan albümü de çıkmış olr bayen arkadaşın;)

ahatarlık şeklinde amfiler satılıyor güzel ve teknolojik bir hediye olur diye düşünüyorum. hatta direkt link vereyim.

www.thinkgeek.com

dosya uzantılarını DOC olarak değiştir.
WORD u aç
open menüsüne tıkla
dosyaları crtlye basarak veya mouse ile seç
sağ tuşa tıklayıp yazdır de.

En sondaki sabit rakamın çarpanlarını ayırıyorduk. Ama işaret kısmını nasıl ediyorduk, ben de hatırlamıyorum. Genelde kafadan çarpıp ekliyordum ben ama.

çarpımları -10 olan, toplamları -3 olan 2 sayı bulacaksın. @want2die'ın gösterdiği gibi ilk önce çarpımı sağlayan değerleri bul. ondan sonra da toplamı sağlıyor mu diye kontol et.

delta esittir be kare eksi dört ac idi bunun formülü.

a, x'in,
b, ortadaki sayinin
c de en sondaki sayının katsayisiydi.

ax^2 + bx + c ifadesinde

a=1 iken
b=iki rakamın toplamı (-5+2 gibi)
c=iki rakamın çarpımı dır. (-5x2 gibi)

x >-5
\ /
/ \
x >2
-------------
karşılıklı yazın. çapraz çarpımları toplamı, ortadaki sayıya eşit olmalıdır. sonra da karşılıklı olarak yazabilirsiniz.
mesela bunda ikisi de x çarpanı olduğu için karışabilir. başka bir örnek yapalım mesela:

6x²-2x-30

3x>6
\ /
/ \
2x>-5
---------------------------
(3x+6)(2x-5)

eheh. ne meraklıymışım öğretmenliğe ya =)

x''-3x-10
Şimdi türkçe olarak anlatırsak,
1:Bilinmeyene bağlı olmayan(yani x olmayan) terim belirlenir Belirle bakiym neymiş ( -10)
2:Sonra bilinmeyen olan (yani x olan) terimlerden de x in katsayısı 1 olan(yani sadece x olan) terim belirlenir.Neymiş belirle bakiym (-3x)
3:Yine bilinmeyen olan terim ama bu sefer x'' olan da belirlenir Neymiş belirle bakiym (x'')
4:x'' olan şey x. x diye ayrılır,-10 olan şeyde çarpanlarına ayrılır beyinden(Mesela 5 ile 2 nin çarpımı 10 ama bize -10 lazım -5 ile 2 yi alalım)neden -5 ile 2'yi aldık çünkü aldığımız değelerin de toplamı -3 yapmalıymış,yani ne oldu şimdi
x''-3x-10
x -5
x +2
Yukardaki halde çapraz çarpımları'nın toplamı ortadaki sayıyı vercek yani (x.2 + x.(-5) =-3x etti)
Doğruluğunu kontrol ettikten sonra düz olarak yazıyosun (bu sefer çaprzlama yok) Yani
(x-5).(x+2):x''-3x-10


Off bilipte anlatamamak böyle bişey olsa gerek:)

daha önce bulabilmiş miydin peki ? Eğer daha önce denk gelmediysen henüz böyle bir tab yapılmamış olabilir.

kerpeten ya da vida vidayı söker.

kerpetenle tutulacak bir kismi yok disarda, tamamen gomulmus girdigi yere. vida vidayi nasil soker?

eğer tek bir vida çıkmasıysa tornavida falan sokup araya çıkartırsın. eğer tahta kapıysa sonra çıkardığınız vidanın boşluğuna dübel çakıp, vidalayın daha asğlam olur.

tahta degil kapi, bir de tek vida degil, baska vidalar da var.

diğer vidaları çıkartın. son vidayı dediğim şekilde çıakrsın zaten. eğer şarjlı tornavida varsa o da söker vidayı. abanman lazım baya.

ters kargaburun hani şu sıkınca ağzı kapanan değil açılanından

sokak cocuğuna katılıyorum, şarjlı torna vida ya da alçak devirde matkap ile çıkartabilirsin ama vidanın açılacağı yönü bilmelisin.

vida yuvasında havşa varsa yani vida başı dışarda değilse monte edildiği parçaya zarar vermeden yapılacak iki seçim var. bir metal çubuğa vida başını kaynaklamak. böylece parçayı çevirerek vida sökülebilir. veya vida başı genişliğinde bir kama ile vidaya çekiçle yiv açmak böylece düz bir tornavida ile sökülebilir hale gelir.

matkap, şarjlı tornavida yemez baştan söyleyim ümitlenmeyin hiç. vidadaki yıldız kısım oyulmuş diyorsunuz, şarlı tornavida orayı iyice oyar.

ilk çözüm şu, vida boyuna göre, tercihen 5mm lik matkap ucuyla vida başını patlatın. Bu sayede artık o vida sizi bağlamaz.

ikinci çözüm uygun kalınlıkta bir düz tornavida ile açma yönüne doğru çekiç darbeleriyle vidanın gömüldüğü yerden dışarı çıkmasını sağlayın. daha sonra kargaburun, kerpeten gibi bir aletle açma yönüne çevirerek çekin.

Kesinlikle 6220 classic.450-550 arası fiyatları.6 aydır kullanıyorum ve herşeyiyle çok memnunum.
-3g var
-müzik çok tatmin edici,çok ses veriyor
-5mp kamera ve carl zeiss optik de cabası

sonyericsson w910i beyaz.

müzik performansı tatmin edici = nokia 5800

şık ama zarifliği tartışılır :)

e71

samsung b7320

oyle bi adam bunun tamamını okumaz :/

Bir sayısal öğrencisi olarak yazıyorum Bilirmisin bende fizikten pek çakmam o şekiller sürekli farklı şeyleri hatırlatır bana,
Cevabıma gelirsek Mesela bize lise1 de üslü sayılar,köklü sayılar filan göstermişlerdi o zamanlar galiba beynimiz gelişkin olmadığından zor soruları çözemezdik,Ama 3 sene sonra Şu anda lise son sınıfttayım ve o arada üslü sayılar,köklü sayılar filan hiç çalışma durumu yok ve elime soru bankasını almadan önce 10 dakikalık bir konu tekrarı yaptım mesela üslü sayıları tüm sorularını da takır takır çözdüm.Evet hepsini hiç yanlışsız.
Demem o ki beyin zaman ilerledikçe gelişiyor.Şu anda veya geçmişte gözümüze çok zor gelen şeyler bir süre sonra beynimizin sınırlarının altında oluyor ve onları kolaylıkla halledebiliyoruz.Yetenek işi hikaye değil var ama o matematik yeteneksiz yapılamaz diye birşey de yok,Beyni konuya alıştırmak onunla haşır neşir olmak önemli nokta,tabi yetenekli adam 20 saniyede çözer soruyu veya çözülemeyen soruları çözer,sen ise 50 saniyede çözersin çözülemeyen sorularıda bir bilene sorarsın,
Öyle türev,integral zorluğunda matematik de gerekmiyor sana sanırsam,
Gerisi de yani bizim lise1 diye adlandırdığımız bölüm, az çalışsan az elini hızlandırsan(işlem hıız toplama çıkarma filan) yaparsın hem senin beyin gelişmiştir.
Çok az konu tekrarı ile bu iş yapılır soru tipleri benzer birbirine
Saygılar öğretmenim...

o aradığın adam ben değilim. vurgulamak isterim.

"yani sırf matematik yapamadım diye bugün bir doktor veya mühendis değilim. türkçe öğretmeniyim" kestim yapıştırdım bu cümlenizi. şimdi iki seçenek var önümüzde.

1- doktor ya da mühendis bir türkçe öğretmeninden daha zeki, başarılı ve üst konumdadır.
2- ben doktorluk ve mühendisliği türkçe öğretmenliğinden daha iyi ve severek yapabilirim.

ilk seçeneğin saçma bir düşünce olduğu anlaşılmaktadır.
umarım ikinci seçeneği anlatmak istemişsinizdir. bu kabul ile size düşüncelerimi anlatmak isterim.

sanırım karar verme aşamasındasınız. bu dönemi atlattıktan sonra matematik dalında ilerleyebilirsiniz veya tüm enerjinizle türkçe öğretmenliğine devam edebilirsiniz. matematikte kendinizi geliştirmek için zaman problemi yok gibi daha 22 yaşındasınız. ben şuan 25 yaşındayım ve mühendislik bölümü son sınıf öğrencisiyim. ben herzaman sevdim matematiği ama çalışkan biri değildim. zaman ayırmadım hiç matematiğe. ortaokulda vasat bir öğrenciydim. sonra lise zamanı geldi. babam karşısına aldı "oğlum tamam mı devam mı?" diye sordu. daha dün gibi aklımda. baba liseyi de okuyum bari dedim. maddi durumumuz da pek iç açıcı değildi. o zaman meslek lisesine yazdıralım, bitirdiğinde en azından bir mesleğin olur dedi. zaten üniversite okutacak gücümüz yok dedi. haklıydı babam. bende ses etmedim. diyeceğim birşeyde yoktu. zaten başarısız sayılabilecek bir öğrenciydim. elimden tuttu (cidden tuttu) götürdü meslek lisesine makine bölümüne kayıt ettirdi. ordan, aynı okulun teknik lisesine girebilme başarısını gösterdim. 4 yıl olan bu lise programından 5/2.99 ortalama ile mezun oldum. yine matematiğim iyi değildi. anlardım anlamasına ama dediğim gibi zaman ayırmazdım. problem çözümlerinde az buçuk bişeyler bilsem bu bana yeter dedim. hiç bir matematik problemini öyle tam anlamıyla hakkını vererek çözdüğümü hatırlamıyorum. neyse lise bitti. yine karar zamanı. maddi anlamda biraz da olsa düzelme var. baba dershaneye gitmek istiyorum dedim. tamam oğlum dedi. yazıldım ucuzundan önemsiz bir dershaneye orda benim matematik şaha kalktı. sınıfta hoca bana sen sus diyordu. devamlı içimde matematik sevdası. soru örneklerinde hocalarla nasıl farklı sorular sorabiliriz diye tartışıyordum o derece. sonra sınav zamanı geldi. fizikte de başarılı sayılırım. ama kimya, biyoloji ve sözelim sıfır denecek kadar az. öss de matematiğim fulle yakın, diğerleri iç karartıcı. puan da düşük gibi. aynı şehirde kalmak istedim. sonra iki yıllık bir makine taknikerliği bölümüne girdim. orayıda bitirdim. bende ki matematik yeteneği daha da gelişti. ben de düşündüm, mühendislik yapabilirim dedim. dikey gecis sınavı denen sınava girdim. çok rahat bir şekilde zorlanmadan orta halli bir üniversitenin makine mühendisliği bölümünü kazanıp yerleştim. sonra yüksek matematik ve diferansiyel denklemlerle tanıştım. işte orda biraz zorlandım. onu da anladım gerçi çalıştım bu sefer zaman ayırdım. başardım. geometriye hiç değiniyorum bile. başarılı olmak zorundaydım. şimdi bu yıl okul bitecek. düşünüyorum eğitim hayatımı hiçte kendimle gurur duymuyorum. dişe dokunur başkalarının anlayacağı taktir edeceği birşey yapmadım. ilerde ne olacam kaygısıyla kendimi birazda olsa belli bir düzeye getirdiğime inanıyorum. belki başka bir iş yapacam ama bu serüven hep aklımda olacak çektiğim sıkıntılar aklımda olacak. şu anki aklım olsa felsefe okurdum. inanın bana matematik öyle hayatın anlamı değildir. burdan iddaa ediyorum fizik matematikten daha önemlidir. somut kavramlarla iş yapıyorsundur fizikte. matematik külliyen soyuttur. tamam olmazsa olmazdır ama fizikte öyledir. buraya kadar okuduysan sana tavsiye edebileceğim kendini edebiyat anlamında geliştir. herşeye statü gözüyle bakma. inanın matematik içine girince, anlayınca tüm çekiciliğini ulaşılmazlığını gizemini yitirir. anladıkca değersizleşir. tıpkı bir kız gibidir. basitleştikce iğrenirsin. bıkarsın artık.
yazı uzun ve sıkıcı oldu sanırım. bu soru ile bana eğitim geçmişimi anımsattın tekrar. düşündüm, düşünürkende yazmak istedim.

gel sende bana arkadaş ol. felsefe denen sonsuz boşluğa atalım kendimizi. ölümsüzlüğü hissedelim tüm hücrelerimizde. kavramlarla dans edip anlamsızlıklarla boğuşalım. sonra belirsizliğe uçalım.
:) şaka şaka.
dostum diyeceklerim bu kadar son söz olarak matematik öyle hayati önem arzederken hayatımızda diğer dallara da haksızlık edip göz ardı etmemek gerekir. şimdi var düşün ben ne yapmak istiyorum diye. ben düşünmedim sen düşün...

tam aynısı olmasa da benzer bi adam biliyorum.
babam.

eq'su inanılmaz düşük ama dehşetli bir iq'ya sahiptir. ilkokula dört yaşında başlamış vs. üniversiteye kadar zehir gibi gelmiş. ama üniversitede (önce odtü sonra itü) calculus derslerini bir türlü verememiş. geçemiyormuş ne yaparsa yapsın. neredeyse okuldan atılacak. bir gün ingilizce bir kitap bulmuş. ilk sayfadan itibaren çalışmaya başlamış. çalıştıkça daha da zevk almış ve -yanılmıyorsam- dört tane matematik dersini birden tek dönemde vermiş. ha bi de kendisi makine mühendisidir. zaten mezun olduktan sonra da akademik kariyere başlamış. yüksek lisansı da tez dahil 3 dönemde bitirmiş.

yani sonradan da oluyor.

bir de bambaşka bir şey vardı burada uzun uzun yazmaktan imtina edeceğim ama hint filozofları insan hayatını yedi'li yaşlara bölüyorlar ve matematik çalışmak için en iyi dönemin 21-28 yaş arası olduğunu söylüyorlardı yanlış hatırlamıyorsam.

Annem 40 yaşını geçtikten sonra açık öğretim programına yazıldı. Tüm dersleri verdi ama matematikte üstüste birkaç sınavda da kaldı, hem de 3, 5 gibi puanlarla. E tabi liseyi bitireli 20 yılı geçmiş.

Sonra bi baktım gitmiş kaynak kitaplar cdler falan bulmuş, çalışıyor. Arada sırada gelip bana sorular soruyordu. Ben de o sene lise 2 deydim. İlk başta tamamen umutsuz bi vakaydı, 4 işlemde dahi yanlışları çıkıyordu. ama inanılmaz çalıştı. geceleri biryerlerden bulduğu bir matematik cd setinden çalışıp kendince karalama notlar alıyordu. Yalnız notları resmen müsvette gibi karmaşık olsa da bana getirip bir soru sorduğunda kesinlikle kendi notlarının üstünden anlatmama izin vermiyordu. yani notlarına kesinlikle kimseyi dokundurtmuyordu.

O sene ben ilk matematik yazılısından 38 aldım o da aynı dönem ilk sınavdan 38 aldı :D. Yani nerdeyse benim seviyeme gelmişti :D:D. neyse sonraki sınavlarda da yine buna benzer notlar aldı, tabi ki dersi vermedi.

Ertesi sene aynı tempoyla devam etti, ben lise sondaydım bana integral ve matrisi annem öğretti. Çok ince akıl yürütecek sorularda epey bi tıkanıyodu ama yine de ben bunu sonra çözüp getireyim diyip ertesi gün çözmüş olarak geliyordu.

Artık resmen matematik diye bir hobisi olmuştu. Öyle ki akşam yemekten sonra yatana kadar çalışıyor sonra sabah erkenden kalkıp akşam yapamadığı sorulara tekrar bakıyordu hatta bazen geceleri uyanıp bişeyler karalıyordu. o sene annem matematiği (tam hatırlamıyorum) 96 ya da 98 gibi bir ortalamayla geçti. Aradan birkaç sene geçmesine rağmen annem hala arada bir kitapları açıp kurcalar, arada bir össye girmekten falan bahsediyor ama sonradan vazgeçip sınavdan sonraki gün çıkan soruları çözüyor.

Yazdıklarınızı tam olarak sabredip okuyamadım ama sanırım işe yarar bir örnek.

ilkokul 5. sınıfta bölmede zorlanırdım.
ortaokulda matematikle alakam yoktu 2-3 alırdım hep.
lisede öğrendim matematiği, 5'e çektim notumu.
üniversitede diferansiyel denklemler denen illet ders dışında matematik derslerinde hiç takılmadım.

şunu öğrendim, her şey temel eksikliğinden kaynaklanıyormuş. Benim önerim Üniversite hazırlık kitaplarından konu anlatımı olanları seçin. ilk önce temelinizi atın. Üslü sayılar, köklü sayılar, taban aritmetiği. Yani problemleri çözmeniz için gerekli olan alt yapıyı edinin.

ondan sonrası çorap söküğü gibi gelir zaten.

Hangi perde olduğunu kolay anla diye, iki noktalı 12 ve 24 diğerleri sırasıyla 3. 5. 7. ve 9. perdeler. Nerdeyse her gitarda olur

perdeleri işaretliyor, genelde 3-5-7-9-12-15-17-19-21-24 şeklinde, 12 ve 24. perdelerde iki nokta oluyor, bazen nokta yerine başka şekiller de oluyor.

epey geç kalmışım, olsun bir de örnek vereyim; www.godsofguitar.com

ek bilgi : çift nokta olan perdeler oktavı gösteriyor.

modemin ipsi 192.168.2.1 veya 10.0.0.2, bazen 192.168.1.1 olur.

tarayıcınıza bu ipleri yazın. modem arayüzü geldiğinde wireless menüsüne girin. oradan kablosuz ağ güvenliği tarzı bir alt menü çıkması lazım.

oradan tercihen wpa şifreleme modunu seçin. şifrenizi de psk anahtarı yazan kısma girip kaydedin.

Netstar marka modem kullanmadığımdan tam tarif edemedim ama 3 aşağı 5 yukarı böyledir.

sözlükteki başlığında anlatmışlar.(bkz: ouzo) su konmuyo, buz koymak lazımmış. rakı gibi işte, mezeleri ona göre şey yaparsınız.

sakın rakı bu diye su eklemeye kalkmayın bi kere

buz ilavesiyle sek için, rakı mezesi eşliğinde içebilirsiniz isteğe bağlı olarak...

biz su katmıştık bir problem olmadı. öğrenci evinde su bardağında içmiştim. mezesi rakı mezesiyle aynı. rakıdan daha rahat içimi var ama alkol oranı aynı olduğundan ölçüsünü kaçırmamak lazım. ertesi gün "nerdeyim ben" diye uyanma ihtimaliniz var.

potansiyel sevgiline laf söyletmek istememişsin normal bir şey bu aslına bakarsan..ama arkadaşınında halden anlayıp devam ettirmemesi gerekirdi sonuçta sen kızı savunmak istemişsin arkadaşında biraz eğlenmek istemiş..pek büyütücek bir şey olduğunu sanmıyorum samimiyetinize göre değişir

çok samimi arkadaşınsa geyiğe vurulabilir bir konuşma. sonuçta henüz sevgili değilsiniz. Yalnız rahatsızlığını belirtmene rağmen devam etmiş, bence sen haklısın.

"Bu sayfada ki yazilarin hepsini okudum ve Mahmut, sen
haksizsin (sansür). Seni kiniyorum, ve sana laflar
hazirladim."

hayır kardeşim. sen bu tavrı yüzünden arkadasını (sansür)mek hakkına sahip olmasan da darılmak hakkına sahipsin. Herifin seninle ne kadar yakın olduguna baglı olarak beğendiğin bir kız hakkında saçma sapan konusması bro-code'a göre yasaktır.

bence çok iyi arkadaş olsanız bile B nin söyledikleri kabul edilir bişey değil. özür dilemesi gerekir, sonuçta arkadaşının hoşlandığı kişi hakkında böyle konuşması hiç doğru değil.

b mallık yapmış

ana-bacı-sevgili(potansiyel de olsa) dokunulmazlardandır. alınganlık yapmamışsınız, arkadaşınız ayıp etmiş...

b haksiz tabi ama cok samimiyseniz olabilir bu durum. sen tam olarak belirtememissin. yani rahatsiz oldugunu yine kufurle belirtiyorsun, kufurle belirtilen bir rahatsizlik ciddiye alinmaz :)

en yakın arkadaşımla "koçum benim be, hastanım senin" demek üzere en sık kullandığımız cümle "annemi sik babam ol" ve muadilleri. ama o adamdan başkası yapsa dalarım.

anahtar nokta samimiyet yani. ne kadar samimi olduğunuza göre değişir alınganlık mı etmişsiniz yoksa başka bişey mi.

samimiyet de olsa nerden almış olabilir ki bu cesareti, yani acaba şu baştaki bıdı bıdı kısmında siz mi, x le ilgili öyle bir sinyal verdiniz ona istemeden. acaba sizin için pek de önemli olmadığını mı düşündü. belki. gerçi öyle de olsa arkadaşınız da terbiyesizmiş baya.

her ihtimalde haklısınız. diyelim çok samimisiniz; o zaman böyle bi durumda nası cevap vereceğini bilmesi gerekir, böyle bi şaka(!) yapmaması gerekirdi. ha diyelim şöyle böyle bi arkadaş, o zaman kendisine "neyine güvenip böyle bi şaka yapıyosun" diyip defterden silinmesi gerekir diye düşünüyorum.

bende işe yaramamıştı ama ilişkiler sonuçta genellenebilecek birşey değil, sadece yeniden ilgi görmek, duymadıklarını duymak için de terkedenler var tabi ki.

%71 gbi bi oranda evet boyle. tasvip etmiyoruz tabi.

%80 Gerçek.
Bir tarafın sevgisiyle ilişki yürümez. insan sevdiğine güzel sözler söylerken karşı taraftan da aynı güzel sözleri duymak ister.
ilk kavgada beraber olmayacağını anlıyorsa insan ayrılmak en güzeli aksi halde sevgi alışkanlığa dönüşüyor. sigaradan bile zararlı hale geliyor

çoğunlukla gerçek, yani kız sevildiğini, istendiğini duymak istiyor, bunun altı çizilsin istiyor.
hep olur ki bu, yani; beni seviyor musun? diye sorar, sen beni hiç sevmiyorsun der, daha da duyamazsa şekildeki gibi terkeder, gider başkasından dinler, ama bir şekilde duymak ister kadın kısmısı.

benim gibi gamsız insanlar olduğu sürece pek gerçek olamayacak bir sahne. cevabım "s.g sanki seninki altından" şeklinde olurdu.

kız çok güzelse ve erkek ömründe böyle bir hatunla tekrar karşılaşma ihtimalinin düşük olduğunu düşünüyorsa bu sahneler yaşanabiliyor yalnız.

O duruma düşersen de ilişki devam ediyor ama boynuzları arada cilalamak gerekiyor. hatun kısmına gözden çıkarılabilir olduklarını hissettirmek gerekiyor.

ozgur can-smoothie

(git: 99852)

vibe tribe albümlerini indir, oldukça gazdır. örnek :

www.youtube.com

pakito dediğine daha yakın, örnek :

www.youtube.com
www.youtube.com

benny benassi-available
baslari cok boktan ama ilerleri dehset

ian carey-red light

ve piyasa mi degil mi bilemiyorum ama benim kafamdaki olmazsa olmazim
get far- shining star (pornocult edition)

bulduktan sonra bir de feedback alirsam hic de fena olmaz

red light çok iyimiş teşekkürler.

bu tarz şarkılardan top5 ya da top 3 yapsanız çok güzel olucak )

michelin alın derim.

400'u gecer mi bana masrafi? en iyi michelin tabii ama fiyatlarini hic bilmiyorum. siralama olarak en kaliteli markalar hangileri acaba?

400 ü geçer. 40-50 lira kadar ama. bu yaz almıştım ben. şimdi de aynıdır fiyatlar bi bak derim.

araç modeli yerine lastik ebatlarını verseniz daha kolay olurdu cevap verecekler için.

aracımda 205/55/16 lastikler var, daha yeni michelin,bridgestone,goodyear fiyatlarına baktım. yüksek performans lastik fiyatları 800tl civarında seyrediyor bu ebat için.

yumuşak lastikte tercihim michelin.

yalnız goodyear ın spor modelinde lastiğin kendi kaskosu var dedi adam, lastik kazada yarılsa bile sorgusuz sualsiz yenisiyle değiştiriyorlarmış.

Türkiye piyasasına pek girmediği için çok az bilinse de hemen tüm şartlarda ve testlerde başa oynayan Nokian. Türkiye'de bulmak biraz zor, ayrıca ararken "Abi Kore malı alacaksan bak şu marka da var" diye cahil sözlere maruz kalmak olası. Nokian otomobil pilotunun harman olduğu Finlandiya'nın markasıdır.

lastik ebadi 180/60/14 yamulmuyorsam. onceligim performans degil. ama onemli tabii. kotu olmayan, oralamanin biraz ustunde bir marka/model ariyorum.

bu arada kabagin da otesinde olan lastiklerim yuzunden yakit masrafim artiyor mudur? yeni lastik yakit masrafini dusurur diye dusunuyorum. ne dersiniz?

1 Kv gibi bir sınır var sanırım, daha buyuk işlerde imza atamıyorsun,ve bu şekilde ek iş bulmak cok zor cevren yoksa.

1kV altındaki projeleri imzalayabilirsin

elektrik mühendisleri odasına gidiyorsun, onlar sana yol gösteriyor...Ben henüz mezun olmadım ama yapılanlar şöyle :

İlk önce imza için gerekli dersleri alıp almadığına bakıyorlar, daha sonra gidip o dersleri alman isteniyor. Ardından onların seminerlerine katılıyorsun vs vs. Ama sonradan ders şartı kalktı sanırım. Ben de emin değilim.

şu link oldukça faydalı olur :

www.emo.org.tr

bir limit olduğundan şüpheliyim valla ben. ne kadar isterse o kadar açılır diyeceğim. ama mesela bazı mp3 playerların falan belli kapasiteleri var bir klasörde max bilmem kaç şarkı olması lazım gibi. o ayrı birşey ama

bazi usb ayigitlarinin 511 + 1'den otesini tanimadigina dair sikayetler varmis!

misal ntfs sistemi için alt klasör değil de bir klasörde bulunabilecek maksimum dosya sayısı için limit var : 4,294,967,295. Tahminimce alt klasör sayısı sınırı da aynıdır.

Aşağıdaki linkte ayrıntılı bilgi var.

ask-leo.com

nero express'le deneyin.

denedim olmuyor.

klb, soyle bir dandiklik var ki cd imajı cd ye dvd imajı dvd ye yazılıyor. diger turlu olamıyor malesef. anakartın usb den boot u destekliyorsa iso yu oraya extract et usb den boot et. ya da iso dan da boot eden seyler var oyle dene. ya da cıkıp bi cd alman gerekicek.

ya bu torrent'lerden çıkan freeware imaj burner'ların biriyle çözmüştük biz onu ama hangisi hatırlayamadım. zaten pek fazla yok. pardus değil de windows xp'ydi ama fark etmemesi lazım.

ultra iso kuruluymuş bende, dvd ye 2dk da yazdı, denedim çalışıyor, cevaplar için teşekkürler.

ben neroyla bootlu cd imajini dvdye yazmistim bir sorun olmamisti.

laptopu kapat sd kart çıkışı altta kalıcak şekilde çevirip kart düşene kadar salla

laptopu salla ki hard diskin bozulsun.

İğneyle ya da cımbızla alabiliyorsan dene. Ama daha beter etmek de var durumu.

Ha bir de şu var; eğer bahsettiğin o sd kart mini sd ise kartların altında tutamaç için yer oluyor, bir klips bul ve tuttur.

sd kartı almaya çalışırken o alandaki tırtıklı şeylerden baya kopan oldu kısacası hem sd karta ulaşamadım hem de kart okuyucu sıçtı.

ama şimdi korkum oranın bir pislik yapıp kısa devre falan yapıp yapmaması. olmaz dimi böyle bi durum. baya baya tırtıklı alandan parçalar kopardım zira.

basima geldi, ters cevir hafifce salla kürdanla almaya calis. zor da olsa oluyor. epey ugrastirmisti

aynı sey banada olmustu sd kart girisi ittirince kendini geri atan mekanizmadadır muhtemelen oraya baska bir sey sokup sd kartıda ittirip klipsin geri atmasını deneyebilirsin ben o sekilde basarmıstım sanırım.

1- olamazsın.
2- evet onlardan bir tanesine gireceksin. Sanırım ders kaydı sırasında karşına böyle grup şeklinde gelmedi dersler. eğer öyleyse zaten ya numaralara göre belirler ve liste yapıp bölümün panosuna asarlar. Veya örneğin pazartesi ilk dersin Alg. ve Prog-I'e giren hoca bu dersin lab'ıyla da ilgilenir. Yani o derste gruplandırma ile ilgili mutlaka bir açıklama yapacaktır. Bazen de sınıfta bir liste dolaştırılıp hangi gruba gitmek istiyorsan onu yazmanı istiyorlar. Yani tamamen hocaya bağlı.

not: senin yapman gereken şey, ilk hafta hiçbir dersi kaçırmaman. İlk gittiğinde bölüm panosuna bir gözatmak. Eğer birşey bulamasan da her dersin grup-1 dersine(yani ilk derse) mutlaka gitmek.

acil olarak belirlemen gereken bir şey yok korkma.

1-listedeki tüm dersleri okuyacaksın.(grup ve lablardan sadece birer tanesi tabi)
2,3,4-lablar iki tür belirlenir. ya otomatik belirlenir ki sanırım algoritma dersinde öyleydi ya da sınıfta liste dolaşır sen de girmek istediğin lab grubunu yazarsın. bir grupta fazlalık varsa seni başka gruba kaydederler. bu durumlarda lab grubunu değiştirebilmen için labla ilgilenen asistana bir mazeret sunman gerekir(o saatte alttan dersim var-senin yok tabi- ya da o saatte bilmemne kursum var gibi) ancak o zaman değiştirirler.

türkçe ve tarih derslerinde, öğrenci numaranın son rakamı yani 05-09-xxxy deki y tekse ya da çiftse ilgili sınıfa git.

fizik labı hemen başlamaz herhalde. ama alg labı cumadan başlayabilir, cuma gününe kadar laboratuar kapısına grupların listesi asılacaktır, o zamana kadar arada kontrol edersin.
lab grupları kesinleşince bölüm internet sitesinin duyurular bölümünde de duyurulur, sık sık kontrol et.

Danışman hocana git, eğer danışman hocanı bilmiyorsan sekretere sorabilirsin. Bölümünüzün ilan panosuna da bakmayı unutma ilk önce.

Seçmeli derslerle, bitirme projesiyle vs ilgili işlemler genellikle ilk 2 haftada hallediliyor. Hatta seçmeli derslere bir dönem önceden isim yazdırman gerekiyor ekstra bilgi olarak.

Ayrıca bölümünün yeri süper tam küçükpark karşısı :)

kapı gibi kontratın olduğu için ve senin de polis baskını ile fuhuş yaptığın kanıtlanmadığı sürece kimse seni evinden çıkaramaz.

ayrıca burası Türkiye, gelenekçi bir toplumuz, kadının yaşlı olduğunu da göz önünde bulundurursak tepkisi normal bence, sonuçta ilk kez bir şey söylemiş, belki ağzını aramak ve gelen gidenin "rahatsızlık verici" kimselerden olmadığından emin olmak istemiştir...

papuç bırakmayın böylelerine lütfen, geri adım da atmayın. daha çok muhattap olduğunuz kişiye söyleyin o konuşsun kadınla da falan. sıkılıyorum bu saçmalıklardan walla.

"kendisi alzheimer hastasi ", "teyzemiz 70 lerinde"

böyle bir insandan akla mantığa sığan davranışlar beklenmeyeceği açık. Bence kendisini muhattap almayıp direkt damadı ile muhattap olun.

Bu arada terbiyeyi elden bırakmayıp haklıyken haksız duruma düşmeyin. Yerinizde olsam "arkadaşlarımın yanında beni mahçup edecek diye korkuyorum, kardeşim diyebileceğim insanlar geliyor" şeklinde serzenişte bulunursanız teyzeye gerekenleri uygun dille söylerler diye tahmin ediyorum

Yalnız teyzenin söylenenleri ne kadar süre aklında tutabileceği konusunda pek emin değilim :))

kimlanbu, sanirim yanlis anlattim yada anlasildim. teyzemiz değil eşi alzheimer ikisi birlikte yasiyorlar. 24 saatini pencerede geciren bir kadın sanirim. bugün kardesimle kuzenim gelmisti. ben evde yoktum. bana diyor ki bi oğlanla kız geldi çıkınca biri bi sokağa gitti biri öbür sokağa :) ne desem bilemedim. ayrıntılarda coşmuş durumda :)) pek serzenişte bulunmayacağım sanırım bu durumda. direkt tavır koymak en iyisi sanirim.

www.triplejack.com
hoş bir flash arayüzü var böyle şakalar komiklikler falan da mevcut

www.betsson409.com

problem olursa dns adreslerini open dns ip leri ile değiştirin.

208.67.222.222
208.67.220.220

hem paralı hem parasız oyanayabilirsiniz.

(bkz: luxor)

(bkz: dx ball)
(bkz: color linez) clinez diye de geçer.
(bkz: bloxorz)

(bkz: crimsonland)
(bkz: zuma)

(bkz: crimsonland)

(bkz: plants vs zombies) 60mb falan ama uzun süre oynamıştım.

(bkz: soldat) counter strike tarzı 2 boyutlu multiplayer oyundur kendisi.. komiktir eğlencelidir 15mb civarıydı

dehidrasyon cok su kaybı fln ondan.

nasıl cok su kaybı yahu:S terlemeyle en az 100 kat su atıyoruz halbusi.

uzuluyon ya ondan bence. stres falan iste...

salgılanan stres hormonları beyin damarlarının kasılmasını tetikler. örneğin soğan soyarak ağla bak bakalım başın ağrıyor mu, ağrımaz. çünkü gözyaşı var ama stres yok. yani anahtar ağlamada değil üzülmededir. ağlamadan üzül, yine başın ağrır.

götümden sallıyorum: burun tıkanması sonucu beyne giden az oksijen

yoo terlemeyle o kadar kısa surede o kadar sıvı kaybetmen ımkansız.

daha once cevaplamisim hmm
(git: 58405)

tansiyon arttığından olabilir mi ? damarlarındaki kan daha bir şevkle akıyor.

baş ağrısı demişken ağladıktan sonra değil de benim sigara içtikten sonra ağrıyo,5 senedir içiyorum son zamanlarda olmaya başladı.sinüzit var bende bundan kaynaklanıyo olabilir mi.başlık açıp yer kaplamayım bari,buraya yazar mı fikri olan arkadaşlar

Sinizütten olabilir zira aynı sorunu bende yaşıyorum.Bir de aç karnına sigara içme veya beslenme alışkanlıklarını birden bire değiştirme bunlarda baş ağrısı yapıyor.Ve bu durum migreni tetikliyor.

biraz yüksek ve tutarsız görünüyor (-35 ne ule:)
bu sıcaklığa biostan bakıp yazsanız daha iyi olur
www.thgtr.com

4 çekirdekli işlemciyi destekleyen bir yazılımla ölçseniz veya biostan girip baksanız daha sağlıklı sonuç alırsınız.

board'un cd sinden bios update yapın, düzeliyor. geçenlerde 100 derece olan işlemci 40 dereceye indiydi. ek fanlarla 30 dereceye çektik.

bilgisayar çalışırken işlemci soğutucusuna elle, eğer bu değer gerçekse fanı ve soğutucu bloğu komple sök, temizle ve termal macunu yenileyerek tekrar monta et.

açtım ve işlemciyi temizledim. sonra güzelce taktım. düzeldi.

körlük olabilir.
eger anlattıgın gibiysen ve bir problemim de yok diyorsan kızlar sana niye bakmasın abi? bakıyorlardır da sen farketmiyorsundur.
valla bir kız yanıtlasa daha iyi olur şimdi ama her kör alıcının topal bir komisyoncusu olup sakat bir satıcısı vardır derler.

problemim yok anlattığım gibiyim. hatta fazlası bile var fotoğraf koyarım ama tanıyan çıkar. bakıyorum çevreme öyle adamların yanında ne kızlar var :s. ne acaba sorun

gidip konusmadigin icin olabilir mi? tip kismini da gormeden bilemeyiz tabi ama konustuklarin ve yaptiklarin da onemli.. sosyallesme aktiviteleri mesela..

sosyalleşme aktiviteleri fazla yok. ama ne bileyim mesela okulun kantinine giderim otururum arkadaşlarımla(erkek). tek başıma oturur sigara falanda içerim. hiç bi kızda mı kesmez beni :s yada ben mi göremiyorum beni kesenleri. yada kızlar benden korkuyor mu? benimle konuşmaya güvenleri mi yok ?

çok yabanisen korkarlar. bence sosyalleşmeye biraz daha vakit ayır. en uyuz oldugum yöntem olmasına rağmen ''git bana kız ayarla'' arkadaşı bul kendine bir dene bakalım.

kızlar zaten hiçbirzaman kendi teklif etmiyor ... üni dahil.

git bana kız ayarla ya karşıyım. utandırıyor beni açıkçası. reddedilmekten aşırı derecede korkuyorum. ama bi yerde kesişsek, bakışsak, gülüşsek gider konuşurum

hic caba sarfetmiyor gibisin. hep karsidan bekleyerek geciremezsin ki zamanini. bir de huyunu, suyunu da bilmiyoruz ki. o yuzden samimi arkadaslarina da danisabilirsin, en iyi onlar bilir seni.

e nedeni vermişsin:
"sosyalleşme aktiviteleri fazla yok. ama ne bileyim mesela okulun kantinine giderim otururum arkadaşlarımla(erkek). tek başıma oturur sigara falanda içerim."

üniversitede kızlar mı teklif ediyor sandın? Ki beklentiyi de kavrayamadım; sen nasıl gidip orada insan gibi oturuyorsan onlar da öyle oturuyorlar, üzerine mi atlayacaklardı? Hayır "kesse" ne olacak ki? orası da ayrı konu...

Bu yolda atman gereken en önemli adım; iyi-kötü çevresi olan, seni kızlı-erkekli ortamlara sokacak bir wingman bulman...

bilemiyorum tıkandım.
şimdi şöyle biraz tarif edeyim kendimi. öyle ocak delikanlısı falan değilim. huyum iyidir başkalarının söylediğine göre. öyle sessiz sakin biriyim. bilgim olan konularda sabaha kadar konuşabilirim. espritüelim. iyi espri yaparım arkadaş ortamında eğlendiririm. öyle sürekli espri yapıp sıçanlardan değilim. köse değilim çok şükür sakalım bıyığım çıkıyor, kesiyorum. zaman zaman sakal bıyık bırakıyorum. çaba sarf etmediğim doğru. zamanında ergenlik döneminde bi kızdan çıkma teklifi almıştım güzeldi ama çok küçüktüm o zamanlar ortaokuldan liseye geçtiğim sene. reddettim teklifi. sonrasında pişman oldum. şimdi sap gibiyim. etrafımda öylelerini görüyorum ki konuşmayı bilmiyor, tip desen benden kötü, para desen normal ama neler neler yapıyor.

sanki üzerimde bir şey varda bu yüzden bana yanaşamıyor kızlar. nedir bu acaba
edit: öyle ortamlarda da bulununca yine hiç sohbet etmiyorlar benimle. gerçi ortamda bulunduğum kızlarla ortak ilgi alanlarım bile yok. ben klasik müzik dinlerim onlar pop, rap. ben hergün gazete okurum, boş vakitlerimde kitap okurum. onlar sayfa çevirmez. boktan bi film izleyip şöyle süperdi derler. çevreme baktığımda benim gibi olanlarda yok. bütün arkadaşlarımda onlar gibi. ne yapsammmmm...

lan zaten üni de kimse gelip bana demedi gel senle tanışak diye ben gittim lan hep. agızlarına sıçtım hepsinin git sen de yap. utanma reddedilmekten ne olcak reddedilsen.

hep bu hollywood yüzünden ha. gençler heba oluyor.

ve eklerim ki bence sen kendini çok begenmişsin . ben ne gidicem olm onlar gelsin diyorsun.

e dedigim gibi, sana uygun olan sosyallesme aktivitelerine katil, senin gibilerini bulursun boylece.. butun arkadas cevren "tiki" tabir edebilecegimiz kisiler mi demek istiyorsun yani? herkes de oyle olamaz ki, nerdesin ki sen.. alo nerdeyiz biz, hayat garip aslinda di mi meh...

@alokozay
onlar gelsin demiyorum. hiç bakanda yok bana. oturduğum bi ortamda hiç mi biri bakmaz anlamıyorum. çok sıradan görünüyorum galiba. şöyle filmlerde gördüğüm ilginç tesadüfler falanda yok. ev ortamım iyi. babamla yaşıyorum. oda öğlen 12de gider gece 12-1 de gelir. karışanım falanda yok. bi abim var oda uzakta. istediğim saatte istediğim yere gidip çıkabilirim. aslında bu başlığı açmamdaki sebep bu bayram arifesinde kimsemin olmaması. akraba falanda yok. telefonum yine çalmayacak bu bayram. sıcak bi ses bayramın kutlu olsun demeyecek. ben sadece formalite icabı 1-2 yeri arayıp bayramlaşacağım o kadar. neden böyleyim şanssız mıyım ?

edit: tiki mikide değil ama farklılar. yaşadığım şehirde bana uygun sosyalleşme imkanı yok. bar bile yok gidip adam gibi içki içebileceğim.

valla kusura bakma ama biraz karikatürize çizilmiş bir tip gibi geldin bana. Yani bu kadar bilinçli, kültürlü okumaya meraklı bir üni. öğrencisi olup karşı cinsle ilişkilerinde işte boyum şu saçımın rengi bu kriterlernde ilerlemen saçma değil mi biraz ? neyse yazdıklarında samimi olduğunu düşünüp cevap yazıyorum ;

Satışta bir kural vardır ; ne kadar çok denersen şansını o kdara arttırırsın. Yani mesela sen bir sigorta satıcısısın. Günde 50 adamla görüşürsen, günde 3 adamla görüşen bir sigorta satıcısına göre şansın daha yüksektir ve daha çok sigorta satarsın. Yani ne kadar çok insana teklif sunarsan, reddedilme değil, ok 'lenme ihtimalin o kadar artar.

<bu senin kızlarla ilişkilerinde de uygulanabilecek bir kural. Şimdi tabii he rkonuştuğun kızdan bir şeyler bekelyeceksin diye bir şey yok. Ama yavaş yavaş kızlarla etkileşim içinde olabileceğin ortamlara girersen, sosyal etkinliklere katılırsan , hatta nette bile kovalarsan, bir kızla yakınlaşma ihtimalin artar.

TAbii girdiğin ortamlarda sosyal çekingenlik yaşadığın ihtimali üzerinde de duruyorum. Ama zararı yok, bazı kızlara bu durumun gizemli bir adam havası bile verebilir.

Kısaca tavsiyem, olabildiğince çok kızla iletişim içinde bulunup, aranızda elektriklenme oluşacak kıza rastlamayı beklemendir.

kanepe
onlar gelsin demiyorum. hiç bakanda yok bana. oturduğum bi ortamda hiç mi biri bakmaz anlamıyorum.

diyorsun ama işte bu senin kibirli oldugunu kanıtlamıyo mu sence? aman Ya Rabbi bana bakmıyorlar niye lan?bana niye bakmazlar ?

yani bakmazlar.tıp bile kızların haala belli bir kısmını biliyor.

birimize mail at fotoğrafını, ekşibition a koyalım. ekşi sözlükte yazar tanıdığında yoksa eğer kimse görmez seni. sadece yazarlar görür. işte o zaman hoca görünüşünde şu sorun var. ya da senin sorunun çekingenlik vs. diyebiliriz... 1 adet foto yeterli.

edit: sen bir mail adresi yaz oradan irtibata geçelim. senin yerine fotoğrafını koyayım bitiona, evet yapabilirim.

ykyt söz söylemiş ne doğru söylemiş.

www.amazon.com

şu kitabı oku

çok utanarak ve üzülerek şunu sormak istiyorum. acaba etrafınızda "homoseksüel" imajı uyandırıyor olabilir misiniz? efemine görünüyorsunuz demiyorum ama kızlar böyle nazik, espritüel erkeklerle ilgili bu tip şeyler düşünebilir.
bir de bir kıza yanştınız mı hiç? yakınlık gösterdiniz mi? eve dönerken yolda konuşmadınız mı? denediğinizde ne oluyor? nasıl bir tepki alıyorsunuz? kimseden not bile istemediniz mi kızlar inek olur?

tekrar özür diliyorum, amacım kötü değil. iyi bayramlar :)

türkiyede kızlar teklif etmez. aynı yaştayız. hiç gidip tanımadığım bir erkeğe "ne hoş insanmışsın. tanışalım mı?" demedim. diyemedim. ha bazen keşke diyebilsem diyorum ama sanırım reddedilme korkusu ağır basıyor. üstelik bir kız olarak reddedilmek bir erkek olarak reddedilmekten çok daha zordur sanırım. şimdi mesela hayatın her alanında başarılı oluyorsun diyelim. neredeyse parmakla gösterecekler seni. o arada böyle şeylere kafa yormuyorsun. bunlara kafa yormaya başladığında az biraz hayatı kavramış oluyorsun ve feci bir ya başaramazsam korkusu yerleşiyor içine. belki de o yüzden hep kendini geri çekiyorsun gönül ilişkilerinde. önce karşındakinin seni sevdiğinden emin olmak istiyorsun. benden sana tavsiye sosyal çevreni genişlet. ve bir kızdan elektirk aldıysan iltifat et, kur yap. hatta git direkt çok güzelsin de. etkilendim, yarın başka bi yere gidelim, kahve içelim falan de. evet harbi kızlar var. gelip kendi söyler sevdiğini. ama çok azlar. hem çoğu da filmlerde onların.

hemen hemen 5 türk gencinden birisin kafana takma ama gidip de ben sanırım yoldan çıkmaya başladım, ne ulan benim sorunum diye de düşüncelere kapılma. belki sadece aşırı çekingen davranman seni varolan seçeneklerden de uzaklaştırmıştır ve sen farkında değilsindir. hem burada yazdıkların kadar kendine güveniyorsan, sadece olay denemeye kalmış. deneyeceksin ve reddedileceksin, bu kadar basit. belki de hayatının aşkını bulacaksın ve bu muymuş lan diyeceksin. yola çıkman gerek dostum.

ha bir de yeni gördüm, başta bölümden kaybın var zaten kusura bakma ama. bunu da öyle uzaktan "hehe mühendislikte okuyanlar abazandır, hehe onlar da tip yoktu ko gitsin" falan diye de demiyorum, bizzat 4 yıldır olayın tam olarak içinde olduğum için söylüyorum. ben 4 yılda okurken tüm kız arkadaşlarım fakülte dışındandı. sınıfımda ve bölümümde normalden fazla kız olmasına rağmen onlarla yakınlık kuramadım. aç kendini ve gözlerini biraz. etrafında senin için de "işte aradığımmış" diyecek birisi illa ki vardır.

Okulun klüplerine yazıl, sıcakkanlı ol, ortamcı elemanlarla muhabbete girmeyi dene.

hatunlara günaydın, iyi akşamlar diyerek başla. daha sonra günaydın saçın çok güzel olmuş, iyi akşamlar bir şeyler içmeye gidelim mi ile bitir.

özetle girişken ol. dünya yakışıklısı olsan da girişken olmadıktan sonra bir işe yaramaz. ortamala bir tipin olduğunu düşünüyorsun, para pul idare eder diyorsun, tek eksiğin çene.

ilk olarak sende sorun var. sınıfındaki kızla bile konuşamıyorsan. bu artık bedenine oturmuş yıllardır, böylesin sen insanın değişmesi zor. ha değişeceğim ben diyorsan ilk önce bol saplı ortamlardan uzaklaş mümkünse 2 kişi takıl. utanma, çekinme dünya' ya bir kere geliyorsun. onunda senin gibi insan olduğunu düşün git bişeyler iste kızlardan inan sana yardımcı olurlar ne bileyim not filan iste. kızları gözünde fazla büyütme. bekleme sen atak ol. saydığın özellikler değil üniversitenin en yakışıklı erkeği dahi olsan hiç bir kız sana gelip senle tanışmaz. tiyatroya, toplu gönüllüleri gibi ortamlara katıl.

eğer gerçekten bişey istiyorsan zaten bunu yaparsın bence sen gönülden istemiyorsun.
bu arada makine yada inşaat okumuyorsan işin o kadar da zor değil. hadi okul açılıyor diline kuvvet.

Çok fettoş bir adam olabilirsin.

şunlara şunlara sahibim demen yeterli olmaz,bi de insanın etrafına yaydığı bi enerjisi vardır,bu kızları itiyo olabilir.reddedilmekten korkuyorum diyosun,korkmana gerek yok,bi kıza adabıyla yavşamanın nesi kötü ki,emin ol olay abartılmıyosa bı kız beğenilmekten hoşlanır.ayrıca kızlar teklif etmez diye bişey yok,eğer sende o ışığı görürse sana yakınlaşır seni beğendiğini söyler.kendine güven,amacın kızlarla sevgili olmak olmasın ilk amacın normal bi kız arkadaşa sahip olmak olsun,devamı olur zaten

İlk hareket mutlaka erkekten gelmeli gibi bi düşüncem kesinlikle yok ama ben de hayatımda gidip durup dururken bi erkekle tanışmadım. Öyle ben oturayım, onlar gelir diye bişey yok. Ne kadar yakışıklı olursan ol, gelmezler. Çünkü "hareket ondan gelsin" diye düşünmeyenler bile bu ülkenin dinamiklerinin farkında. Öyle düşünmeyebiliriz ama bu genelde böyledir. Yani erkekler biz daha onları fark etmeden ilk hareketi yapar. Bu yüzden bizde de; "tanışmak istese zaten şimdiye kadar bi işaret alırdım kesin" gibi bi fikir vardır genelde ve bu yüzden bize hiç bir sinyal göndermemiş olan bir erkeğin bizimle tanışmakla ilgilenmediğini düşünürüz. Bu yüzden de gidip meraba filan demeyiz.

abi sorun ütülü pantalon ya...

bu tamamen indirdiğiniz tarafla alakalı. tahmini olarak 900kb/sn gibi bir ortalama hızınız vardır.

Ben ömrümde o kadar süratli gelen torrent görmedim. Önerim 4-5 tane ekleyin, sürate bakın, 900kb/s üstüne çıkabiliyorsa hattı tam kapasite sömürebiliyorsunuz demektir. Daha fazla eklerseniz diğerlerinin süratini etkiler.

doğru mu anladım bilmiyorum ama anladığımı anlatayım: indirebileceğiniz max. hıza ulaştıktan sonra indirilen dosyalar arasında bu hız paylaşılıyor. mesela max hızınız 1000kb/sn ise, indirdiğiniz dosyalarda bu hız paylaşılıyor. bu paylaşım da seederlara(indirdiğiniz kişi sayısı) göre değişiklik gösterebilir.

internetin elverdigi olcude hizli olur. ayni anda kac dosya indirdigin total hizini etkilemez. yine toplam 1 mb/s ile indirirsin. istersen 100 tane dosyayi ayni anda indir. yeteri kadar seeder varsa tek dosyayi da 1 mb/s ile indirirsin, 100 dosyayi da.

Teşekkürler ama ymerdiveni ile osuruklu , zıt şeyleri söylüyorsunuz hangisi doğru acaba? toplam hız inen dosyalar arasında paylaşılıyor mu yoksa inen dosyaların hızı birbirinden alakasız mı?

sanırım demek istediği şey benimkiyle aynı sadece ayrıntısı. mesela hesaplama kolay olması için 2 tane dosya indiriyorsun mesela. ve max hızın 1000kb/sn. bu dosyalardan biri çok seederlı ve diğeri ise çok az seederlı ise, çok seederlı olanda daha hızlı çekersin. örnek rakam, 950 kb ile çok seederlı, kalan 50 kb ile az seederlı olanı çekersin, ama 1000'i(ya da max hızınız kaç ise onu) geçmez.

sen yanlis anlamissin onun dedigini. ucumuz de ayni seyleri soyluyoruz aslinda.

simdi internet hizinin en fazla 1 mb/s hiza el verdigini dusunelim. sen istersen tek dosya indir, istersen 10 dosya indir, bu hizin artmaz veya azalmaz. ymerdiveni de demis ki, max. hıza ulaştıktan sonra indirilen dosyalar arasında bu hız paylaşılıyor. e zaten boyle olmasini beklemez misin? 10 tane dosya indirirken hepsinin toplam indirme hizi yine 1 mb/s ile kisitlanacak. ama bir tanesi 100 kb/s ile indirir, ama oburu 400'u vurur. toplam her halukarda 1mb/s olur. dosyalara ait olan indirme hizlari o anki seederlarin leecherlarin durumuna gore degisir.

yani buyukce bi borudan gelen suyu istersen 10 tane ayri muslugun aktigi 10 ayri kovayla tasi tasiyacagin yere. elde edecegin su, ana borudan gelen su kadar olacaktir.

anladi?

- buzdolabinin normal bolmesinde en fazla 2 gun. sicaklik ise 4.4 C'den fazla olmayacak. en soguk yer olan en alta koysaniz daha iyi olur.
- buzlukta ise birkac ay (ortalama 4 ay) kalabilir. sicaklik -17.78 C'den fazla olmayacak.

(not: etin turune gore sureler degisebilir.)

etine bakar. tavuk daha çabuk bozulur mesela.

daha uzun saklamak istiyorsan pişirip dondur. o zaman daha fazla bekletebilirsin.

et bir kere çözüldüyse sakın tekrardan dondurma saklayacağım diye.

arkadaşın buzdolabı karlanma yapıyordu. buzluğu neredeyse tamamen kar olmuştu, temizleyelim dedik. 1.5 ay öncesine ait kıyma bulduk !! Köfte yapıp yedik hala hayattayız, tadı da güzeldi :D

valla şunu söyleyeyim, geçen sene kurban bayramında kestiğimiz hayvan hala buzluk kısmında -18 derecede duruyor. arada çıkarıp yiyoruz. tadı da üzel, hala da zehirlenmedik.

ama alt bölmede donuk vaziyet değilse maksimum 2-3 gün.

önce üçüncü paragraftaki soruları cevaplayayım:

1- evet, gitarı tamamen bırak. ama sağlam bir köşeye bırak, canın istediğinde al eline çal. virtüöz çok memlekette, sen olamasan da olur.
2- hiçbir şey planlandığı gibi yürümez. zaten hayat planlarını ayrı tut. gitar senin için şu saatten sonra sadece hobi olacak. film izlemek ya da müzik dinlemek gibi. (bkz: yapma demiyorum hobi olarak yap)
3- çalma isteği öyle uzun vadeli düşünüldüğünde gelen-giden bir şey değildir. misal şu system of a down'ın sapık gitaristi anlatıyordu bir programda. lise boyunca her gün okuldan koşarak eve döner ve 8 saat gitar çalardım diyor adam.

insan farklı algılamak istiyor tabi ama işin özü budur. küçük yaşlardan beri elektro ve akustik gitar çalıyorum, ne bir gitar üstadı oldum ne de bıraktım. hayatımın bir köşesinde benimle birlikte büyüdü, gittiğim her yere geldi o tutku. gitarım şimdi sağ tarafımdaki koltukta duruyor, canım çekti, bir iki tıngırdatayım bari.

Aynen blackdog'un dediği gibi, gelip giden bir şey değil bu, kendimi bildim bileli gitar çalarım ama ne ünlü oldum ne albüm çıkarttım ama konu bu değil, çalarken kendini iyi hissetmek. bazen çalmak için debeleniyorsun eve gitsem de biraz gitar çalsam diye bazen de bi hafta aklına gelmiyor.

gitarda ilerlemek istiyorsan düzenli çalışma şart. hızlanmak istiyorsan kaliteli bir gitar gerekiyor kesinlikle.

seni gitardan soğutmaması için ekipmanlarının da sağlam olması lazım. babalar gibi bir gitar + baba bir processor + baba bir amfi çalma isteğini arttıracaktır. Çünkü gerçekten aldığın ton inanılmaz oluyor.

Amatör ekipmanla doğru notaları bassan da ses çok zayıf ve gerçeğinden çok uzak duruyor.

Ben metal dinleyen bir adamdım, zevkim trance e doğru kaydı. gitarı bırakmadım, tam tersi arada trance parçalara evde gitarla eşlik ediyorum elimden geldiği kadar.

hatta reklam olsun bir tanesi :

www.youtube.com

bence bırakma, sadece canın istediğinde çal, elinin altında olduğunu bilmek yeterli. dönem dönem günde saatlerce çalası geliyor insanın.

bu tür durumlarda altın kuralım : şüpheniz varsa çıkmayın. (ki sorduğunuza göre var)

ben salı gunu antalyadan geldim çok kötüydü.güzergah nasıl bilmiyorum ama bilecik bozüyük filan çok kötü oralardan geçeceksen gelme.

biletin kamil koç, nilüfer gibi kaliteli firmalardansa pek tereddüt etmene gerek yok. Başlığı okuyunca kendi aracınla gideceksin sandım, sakın yola çıkma diyecektim.

Bornova'dan karşıyaka'ya gelene kadar öldüm, yağmurda önünü göremiyor insan, çok sağlam yağıyor.

malesef tek hattan 2 modeme baglantı goturemezsınız ancak modem çift cıkıslı ise 2 pc ye bu sekılde baglantı goturebılırsınız. Bazı modemlerde 1 usb 1 ethernet oluyor. bazen de tek usb. Eger tek usb ıse yıne sanslısınız. Usb den tek pc yı baglayacaksınız. Usb yı bagladıgınız pc nın kasasındakı ethernet kartından 2. Pc nın ethernetıne kablo cekıp yine internete baglanabılırsınız..

hiç macera aramayıp 5-10$ a bir switch alıyorsunuz ve sonsuza kadar mutlu yaşıyorsunuz.

bağlantı şöyle olacak :

telfon hattı modeme, modemin çıkışı switch'e, bilgisayarlar switche.

aynı problem bende de oldu 1 ay önce. creative 6600 kullanıyorum (6+1) senin gibi ilk önce kulaklık çıkışını kontrol ettim, ses gelmiyordu. sonra ses kartını kontrol ettim, onda problem yoktu.

içini açtım, çıkış için kullandığı 3 tane entegre var, onları değiştirirsen sorununun çözülme olasılığı %70 diyebilirim. ben vakit bulamadığımdan el atamadım daha

yazarlardan birisi bana kumandadaki subwooferı kontrol eden potansiyometrenin de aynı soruna yol açabildiğini söyledi.

Aynı zamanda patlayan elektrolikit kondansatörlerin de (yeşil renkli şeyler) bu soruna yol açabildiğini söyledi.

sozluk.sourtimes.org

buvvv dediğiniz şey dip gürültüsü ise arkasındaki kabloları şöyle bir oynayın, oynattıkça çızırt cozt buvvvv falan gibi sesler çıkıp düzeliyo gibi yapıyosa, elinizi çekince eski haline geliyosa kablo ile jak bağlantısında temassızlık ya da tam tesine temaslılık (jakın iki kutbunun birbirine değmesi) olayı vardır.

anlattıklarınız beni aşıyor..servis çağırıcam mecbur.saolun yinede

ney değil mi o ses ?

hocam ney öyle derin ve pürüzsüz bi ses çıkarmaz,bi savaş borusu tarzı bişey bi bulamadım

tam bilmiyorum ama ben o sesi daha önce kızılderililerle ilgili birçok albüm/filmde duymuştum. belki işine yarar, dedim.

seagate.

1- wd seagate'den sessizdir.
2- fark yaratır 4'ün cevabını da buraya vermiş olayım: kıllanman gereken bir olay olursa ürünü iade edersin zaten böyle böyle demişsiniz ama böyle böyleymiş diyerek.
3- sanmıyorum. ortalama fiyat bu. belki seagate 10-15 lira daha ucuza bulunabilir.

alın dediğim sıra (link sırası): 1-3-2 firewire varken diğerleri çok yalan be..

seagate.

1-) 3. linkte verdiğin wd yi kullanıyorum, sessiz çalışıyor ve saniyede 8mb - 10mb atıyor kendisi. ayrıca uzun saatler(3 gün aralıksız) çalıştırmama rağmen banamısın demedi.
2-) eğer içine işletim sistemi kurmayacaksan hiç bir fark yok.

3-) fiyatlar iyi olmus zaten 6 ay once 230 a almıstım .

4-) fark yeterince var bence kıllanılacak sebep yok .

son olarak tabiki wd

internette bir araştırma yaparsan WD sahiplerinden oldukça fazla diskini "eline alan" olduğunu görürsün.

Seagate sahiplerinde ise böyle bir şikayete çok nadir rastlanıyor. Kağıt üstünde de, pratikte de daha başarılı bir ürün varken düşünmene fazla gerek yok.

Seagate FreeAgent 1TB kullanıyorum 1 seneye yakın bir süredir, maşallahı var. Tavsiye ederim. Adaptörü taşırken 2 parçaya ayrılabiliyor, taşırken kolaylık sağlıyor.

mediamarkt pahalıdır.
seagate iyidir. ayrıca sessiz. wd'de sessiz ikisini de kullanma şansım oldu.

2. wd şık ama bir süre sonra göze gelmez o şıklık, performans ve sağlamlığına da bakınca, ben en iyisi seagate alayım. Herkese teşekkürler.

1. alarm kullanıyorum.
2. 7.30 ve uyanamadığım için 8.00
3. cumartesi pazar 11.00 civarında
4. 5-6 civarı
5. hayııır.
6. iki kova kahve içene kadar gözlerim kapalı sürükleniyorum.
7. başaramıyor olmanın sırrı da genetik. geçen gün gazetelerden birinde vardı. insanların günlük toplam uyku ihtiyacından uykunun başlangıç ve bitiş saatlerine kadar kontrol eden farklı genleri ayırmışlar. artık müsterihim. benim kabahatim yok. hep annemin suçu.

1. Telefon alarmı
2. 6.30-6.45 civarına
3. Alışınca bazen kendim de uyanıyorum
4. 23.00 sularında yatarım en geç
5. Tatil dönüşü sıkıntı olacak ama 2 haftaya fln bünye alışır, alırım uykumu herhal
6. Dinç uyanabildiğimi söyleyebilirim
7. Gece 2-3-4 gibi uyuyup sabahın köründe dinlenmiş olarak kalkmak mümkün değil tabi. Erken yatmak lazım. Uyumadan önce biraz süt içmeyi tavsiye ederim. Hakikaten iyi oluyor.
8. Son olarak da aç karnına uyuyunca sabah daha zor kalktığımı fark ettim. Uyumadan en erken 5-6 saat önce yemek yemişsem, gece yatmadan biraz yemek veya bisküvi vs. tüketince sabah daha rahat kalkıyorum.

1-Alarm kullanıyorum ama genellikle alarmdan önce kalkıp alarmı kapatıyorum
2-İşe erken gideceksem 06:50, geç gideceksem 07:30
3-Evet
4-Gününe göre değişiyor. Bir gün önce çok yorulmuşsam ertesi gün işim erken biterse eve erken dönüp 22:00 gibi uyuyorum ama genellikle 23:30-00:00 gibi uyuyorum
5-Haftaiçi işler çok yoğunsa uykumu alamıyorum. Bu nedenle artık uykular haftasonuna kalıyor ve ctesi-pazar geç uyanıyorum
6-%90 dinç uyanıyorum
7-Sanırım alışkanlık. Eğitim hayatım zorlu geçti ve bazen 2-3 gün sadece 6-7 saat uyuduğum günler oldu. Eskiden kalma bir şekilde devam ediyor.
8-Başka yok :)

1) Bazen çift telefonda ikişer alarm kuruyorum
2) işte saat 8:30 da olmam lazım, yol arabayla 20dk. Ben saat 7:00'a kurup her 9dk da bir "ertele" diyerek 7:50 de anca uyanıyorum.
3) Alarm kurmazsam kalkamam. saat 9'a kadar deliksiz, 12 ye kadar delikli uyurum.
4) 01:30 da yattığımı düşünürsek maksimum 6-7 saat uyuyorum evde. iş yerinde de fırsat bulursam 2 saat uyuyorum.
5) 6/24 uykusuz geziyorum, yastık gösterseler uyuyacak pozisyondayım. pazar günleri danalar gibi uyuyorum akşama kadar.
6) Terminalden sevgili vs almaya gitmeyeceksem dinç kalktığımı hatırlamıyorum.
7) Vitamin desteği alıp, sigara, alkolden uzak duranların başarabildiğini duydum. Bir de işe saat 1 de gelen patronlar dinç kalkıyormuş.
8) yeter yahu lotodan para çıksa 1 ay yataktan kalkmayacağım.

1-hayır
2-
3-evet
4-8
5-evet
6-dinç sayılır
7-aynı saatte uyuyup uyanmak (mesela benim saatim fixtir gece 4 öğlen 1 hergünüm böyle)
8.o kadar

saol.

1. kullanıyorum ama bi işe yaramıyor uyku sersemliğiyle alarmı kapatıp tekrar uyuyorum geç kalıyorum (evet her gün)
2. eğer 12den önce kalkmam gerekiyorsa mutlaka kuruyorum artık işim kaçtaysa ona göre
3. erken kalkacaksam asla
4. çalıştığım ya da staj zamanı ortalama 4-5 saat. eğer boşsam 9 saat falan
5. hayır
6. evet. hayır. hayır.
7. başaramıyorum
8. beni bırak, hep uyurum ben

1-) evet ama çok bir faydasını görmedim desem yeridir.
2-) 7:00
3-) nadiren, ama çok zor
4-) 6-8 saat arası değişken bir süre, ortalama 7 saat diyelim
5-) evet.5-6 saatten fazla uyuduğum sürece sorun olmuyor
6-) duşa kadar uyku mahmuru,kahvaltıda sersem, sonrasında kartal gibi babam afedersin
7-) uyku düzenimi olağansütü bir durum olmazsa bozmama ve borçluyum bi de kitap okuyarak uyumanın faydası var diye birşeyler duymuştum, yamulmuyorsam.ara sıra annemin tek bir "sihirli dokunuşla" uyandırmasını da eklemek lazım
8-) yatağa yatıp kitap okumaya erken başlayın bırakın gözler yorulup erkenden kapansın.bayık kitaplar okumayın roman gibi sürükleyici birşeyler olsun.erken yattığınız için sabah ister istemez erken uyanacaksınız

1. evet, telefon.
2. 7:30
3. işi seviyorsam evet, sevmiyorsam hayır. seviyorsam çoğu zaman alarm çalmadan bir iki dakika önce uyanıyorum.
4. 6-7
5. evet
6. işi seviyorsam zıpkın gibi, sevmiyorsam 2,5 saat sersemlik.
7. işi sevmek.
8. sevdiğin işi yap.

morning yourself.

iş yerine okul, yaşam.. vs. gelebilir.

1. hayir
3. evet (12-1 gibi yatip 7-7.15 gibi uyaniyorum)
4. 6-7
5. hem de her gun
6. 3 dakika icinde normal yasantima donerim. kendimi yataktan yuvarlanarak atip 3x8 sinav cektigim zamanlar da oluyor.
7. her gun hemen hemen ayni saatlerde yatip kalkiyorum. yemekleri de asagi yukari ayni saatlerde yiyorum. duzenli bi hayatim var yani. 20 kisinin yaptigi sekizi ben yaparim :)
8. uyanir uyanmaz yataktan kalkarim. bi 10 saniye soyle bi bakinirim etrafa, kacar gibi kalkarim yataktan.

1) Alarm kullanıyorum.
2) 06:54
3) Evet.
4) 4-5
5) Almak zorundayım.
6 ve 7) Öncelikle; ben bir kahvekolikim. O kurtarıyor. Uyanır uyanmaz evden çıkıyorum, sabah 10 dakika metrobüse yürüdüğümden bu zaman diliminde uyanıyorum. Geç kalırsam koşuyorum, sayılır mı? Ve o gün benim için önemli bir günse, kaç saat uyuduğum hiç önemli değil, dinç kalkarım. Motivasyon lazım demek ki. Motivasyon bulun kendinize.
8) Sevgiler saygılar.

1.Ceptelefonu alarmı
2.07:15
3.Bazen
4.5 saat ("-+" 1 saat)
5.Genelde evet
6.Bünyenin alışmasıyla alakalı bundan 3 sene önce günde 2 saat bile yetiyordu.(Yaşlandık)
7.Düzenli hayat.
8.Nası yani ?

İyi geceler ¿

off, ne zor konuya değinmişsin.

ben iki kişilik cevap vereceğim: kendi adıma ve godless commie adına.

1. Her ikimizin de baş ucunda cep telefonları var, ayrıca, sabah acil birşey varsa, aileleri kuruyoruz geceden, telefon açmak üzere, ayrıca, evdeki iki köpek sabah 07.00-09.00 arasına kurulu hep (biri dışarı çıkmak için uluyor, diğeri balkona çıkmak için kapıyı tekmeliyor)

2. Kalkacağımız saatten yarım ila 45 dakika öncesine. 5'er veya 10'ar dakika snooze ile.

3. Asla kalkamıyoruz. Alarmlı bile kalkamıyoruz.

4. Ortalama 9-10 saat uyuyoruz.

5. 9-10 saatten az uyumuşsam, hayır.

6. Ben, kalktıktan 2 (iki) dakika sonra tercümeye oturabilecek kadar çabuk ayılıyorum. Godless commiee, 2 büyük çaydan sonra ancak açılıyor.

7. Başaramıyoruz ki :)

8. 78 saati geçersem uykusuz, halisünasyon başlıyor.

1. Alarm kullaniyor musunuz?
2. Kullaniyorsaniz saat kaca kuruyorsunuz?
3. Alarmsiz kalkabiliyor musunuz?
4. Kac saat uyuyorsunuz (genelde)?
5. Uykunuzu alabiliyor musunuz?
6. Sabah mahmuru mu oluyorsunuz hep? Yani dinç ve zinde bir sekilde kalkabiliyor musunuz? Hatta kalkar kalkmaz kosmaya gidebilecek kadar?
7. Bunu basarabiliyorsaniz sirriniz nedir?
8. Baska?

1.Evet
2. 6.20, 3 kere de Snooze yapiyorum 6.40 gibi kalkiyorum
3. Hayir
4.hafta ici 6-8 saat arasi, haftasonu 10-12 saat
5. Hayir, ama uykumu almaktan cok ise gitmek zorunda olmamla ilgili bir sorun bu sanirim
6. 20 dakka icinde araba kullanabilecek hale gelebiliyorum
7. düzenli yasam + spor yararli olabilir bence

1. Evet.
2. Kimi zaman 08:00, kimi zaman 09:30, bazan 12:00.
3. Huzursuzsam veya ertesi gün zamana bağlı, stresli bir işim varsa yahut bazan sebepsiz.
4. 7-8 saatten aşağısı zor kurtarıyor (genelde tabii, 3 saat de yetebilir, 10 saat de yetmeyebilir).
5. Duruma göre (ama çoğu zaman dinlenmiş hissetmiyorum).
6. Evet. Zinde olduğum ender. Mümkünse koşmayayım.
7. Başaramıyorum, ama eğer başarmışsam iyi bir dönemimdeyim demektir.
8. Baldan tatlı, baltadan ağır...

1- Evet, cep telefonu alarmı.
2- 07:20
3- Şartlarsam geceden kendimi evet.
4- 6-7
5- Evet
6- Genelde dinç kalkıyorum.
7- Tatil matil demeden 6 ya da 7 saat uyumak ve bünyeyi alıştırmak. Kaçta yatarsam yatayım tatillerde, alarmı 6 saat sonraya kurup uyanıyorum mutlaka.
8- Kilo problemi yoksa, sabahları balık yağı hapı yutmak dinçliğe katkı sağlıyor bende. Ha bir de, sabah 10 dakika daha uyuyayım dur dersem, bütün günüm bok gibi geçiyor, sersem oluyorum.

kokular zaman zaman baygınlık yaratırlar, arada değiştirmek en iyisi. ayrıca orjinal kullanmıyorsanız parfümü ondan da yapıyor olabilir.

sizin parfümünüze yakın bir kokusu olan (şekerli) Xeryus Rogue isimli parfümü öneririm. Ayrıca Higher Energy'de güzeldir, onu da öneririm.

Çok piyasa ve sizin eski kokunuzla alakası yok ama Lacoste Red ve Lacoste Essential'da oldukça başarılı.

channel - candy
şekerili bi koku biraz çilekte var sanırım(bkz: chanel candy )

givenchy - pi dene.
lancome - hypnose da olabilir.

21 yaşındayım ten rengim kumral

sana şiddetle armani code ve abercrombie parfüm tavsiye ederim. tekin acar'dan alma ama geçiriyolar. mümkünse duty free'den al.

Tom Ford Extreme

Şimdiye kadar önerilmiş en iyi parfüm (üzgünüm, haha)

şu çin malı satan dükkanlardan 1 liraya almıştım fazlasıyla iş görüyor.

Daha kaliteli bişey arasak nerden buluruz?Teşekkür ediyorum cevaplar için rast gelmeye çalışırım oralarda.

edit: @dsozutok teşekkürler direnc.net'ten verdim siparişi.Güzel siteymiş teşekkürler.

www.direnc.net 'den temin edebilirsin ben elektronik parçalarımı falan hep oradan temin ediyorum hemencecikde gönderiyorlar.

illa gidip elden alacağım diyorsanda ankarada konya sokakta çok rahat bulabilirsin.

ankara ise ulus konya sokak'taki elektronikçiler çarşısı. en dandiğinden en kalitelisine, havya, en incesinden en kalınına lehim teli bulabilirsiniz.

15-20 liraya güzel uçlu, ömürlük olmasa da yıl mertebesinde kullanabileceğin havyalar bulabilirsin.

evladiyelik bir şey ararsan weller tavsiye ederim. sabah açık unut, ertesi gün gel kaldığın yerden devam et, öyle kaliteli namussuzlar.

kaliteli bir şey istiyorsan, weller marka bir havya gayet güzel bir seçim olacaktır.
daha ucuz olsun, üç günde bozulmasın diyorsan şu ürüne bakabilirsin:
www.direnc.net
1-2 liraya alacağın havyalar için, kullan at tipi diyeyim ben sana.

www.yesilkoyelektronik.com dan alabilirsin..

aktarım tipi sadece hızı değiştirir, kalitede bir değişiklik olmaz sanırsam.

aktarım hızından kastınız nedir ? sonuçta usb ile moviemaker'ı açıyorum play'e basıyorum kameradan, moviemaker'dan da kaydet'e basıyorum ; yani sonuç olarak aktarım olayı video süresiyle aynı oluyor ? ?

Görüntü kalitesini kamera belirler. Görüntüler zaten önceden kaydedilmiş, iki arabirim arasında sadece hız farkı var. Özetle görüntü kalitesini etkilemez.

USB 2.0
1.5 Mbit/s 12Mbit/s 480Mbit/s supported.

FireWire (IEEE1394)
100 Mbit/s 200Mbit/s 400Mbit/s supported.

bende dcr hc 44e sony camera var görüntüleri usb ile aktarınca görüntü kesintili,kalitesi bozuk ve sesi problemli bir şeklde aktarıyor.ama 1394 te hiç drop frame olmadan görüntüsü bozulmadan seste bi sorun olmadan capture alabiliyorum.

yüzyıllardır sorula gelmiş bi soru bu ve bazı cahiller (şaka şaka) firewire ın daha kaliteli aktarım yaptıını söylemekte. yok öyle bişi efendm. ister firewire la aktar, ister usb ile ister kovayla aktar. aktardığın şey 1 ler ve 0 lardan ibaret olduğu için, kalitede kayıp olmaz. peki firewire daha hızlı bi arabirim o zaman daha hızlı capture edebilir miyim. edemezsiniz efendm. bilmem kaç bin euroluk sony vtr ler bile (firewire ile bağlanırlar) bire bir capture eder. yani çekim süresi ne kadarsa capture süresi de o kadar uzun sürer. bunu engellemek için artıık yeni dvcam lere, hdcamlere vs ye hdd takma yoluna gitmeyi denedi üreticiler. hani kasede diil direk harddiske kopyalyosun böylece hiç capture la falan uğraşmıyosun sadece hdd deki avi (ya da her ne formatsa) dosyasını pc ne kopyalıyosun. ama bu teknoloji de şu an ebesinin nikahı kadar pahalı olduğu için capture a devam. en azından bi 3-5 sene daha.

Olası beklediğim cevabı @qrentts vermiş durumda, ben de bunu savunuyordum içten içe (cahil olsam bile) (şaka şaka) ve tabi bu arada bir acı gerçeği daha öğrenmiş bulunuyorum ki kameram bi boka yaramaz bir aletmiş, ben de sanıyorum ki youtube'de falan izlediğim kısa filmler kadar net görüntüyü firewire ile elde edebilirim =(
elveda güzel günler ve hayaller..
ilgilenen dostlara çok teşekkür ederim.

elindeki kamerayla youtube daki vdeolarla aynı kalitede videolar elde etmen mümkün. kaliteyi belirleyen olay convert işlemidir. ne kadar kaliteli olcağını convert ederken seçebiliyorsun convert programında.

kendinizden emin bir ses tonuyla, konuşun. Aynı anda yemek de verin. Kokunuzu aldıktan sonra sizi gördüğünde kuyruk sallayıp yavşayacaktır. Ama 1 hafta sürer size alışması.

Köpeğin kuduz olma ihtimalini de göz önünde bulundurun. Kulağında aşılarının yapıldığına dair küpe yoksa özellikle dikkat edin.

www.hepsiburada.com

öncelikle belirteyim köpekler şerefsiz değildir, insanlar öyle sanabilir. köpek mekanı evi gibi sahiplendiğinden ve siz de yeni olduğunuzdan böyle davranışlar sergiliyor, bunun için onu serefsiz olarak adlandırmak yerine apartman güvenliğini sağladığı için tebrik etmelisiniz. köpeklerle arkadaş olmak için illa da yemek vermeniz gerekmez, içten bir yaklaşma ile onun sizi tanımasını, koklamasını sağlayabilirsiniz. korkuyorsanız bunu hissedecektir zaten. ilk tanışmada yere diz çökün elinizi uzatın ve gelip sizi koklamasına izin verin, bunu yaparken salam sosis mama gibi şeyler kullanabilirsiniz. bir kaç kez bunu yapmanız, bir daha sizi gördüğünde agresif davranmasını engelleyecektir. artık zararsızsınızdır. bir de muş,mış gibi yapmak pek akıllıca değildir dediğim gibi hissederler. kolay gelsin.

köpeğin markası ne?

nası oluyor bilmiyorum ama, köpekler insanların onlara ne niyetle, ne hissiyatla yaklaştığını anlıyorlar. köpek onun hakkında şerefsiz, adi, uyuz diye düşündüğünü anladığından muhtemel, sana hırlıyordur. öncelikle ona karşı hislerini değiştirirsen, o da sana karşı tavrını değiştirecektir. brc'nin dediği gibi, miş, muş insanlara yapılır ama köpeğe yediremezsin. Yoksa dinazor kemiği versen hayvana nafile.

köpeüğin markası modeli önemli yanlız. o köpek bir akbaş ise mesela hiç boşuna uğraşmayın, canınızı riske atmayın..

ben palio derim ama fiyatını ya da yakıtını bildiğimden değil..içimden öle geldi.

fiat palio düşünebilirsiniz, o civara 2004-2005 model klimasız palio'lar bulunabiliyor. bir kaç sene daha eski olsun ama daha düzgün bir şey olsun derseniz opel corsa swing ya da renault clio da olabilir. küçük, düşük motorlu bir araba alırsanız hem daha az yakar hem de vergisi düşük olur.

renault twingo da olabilir gibi geldi

bi de odtü ye gidip geliceksen benzine ortak olabilirim...

dizel ve vandan bozma 206, corsa, palio falan olabilir. koltuk ve pencere işini halletmiş ve ruhsata işlemiş olanlar oluyor. nispeten de ucuz oluyorlar.

(bkz: suzuki alto)

honda civic 1992model ve sonrası o bölümdeki kasası spordur. size gider diye düşünüyorum bakın çok da yakıştı. 7-8 milyar falan onların fiyatları tüplü oldu mu az da yakar. valla yakıştı. resim de koyayım örnek bir tane;

www.groundedconceptz.com

modifiyeli bu resim ama sadesini bulabilirsiniz.

1995-1996 model bir honda civic öneririm. sürat yapılmazsa sahibini üzmez, ama basınca da gider...

su an icin imkansiz..ayri ulkelerdeyiz..

eski ortak arkadaşlar varsa milletin dedikodusunu yapabilirsiniz.

son 7 yılını anlattır ona. sonra sen de anlatırsın. ortak noktalar bulmaya çalışırsın.

Ya boşver konuşma, herşey güzel olsa eski olmazdı diyecem ama sen eskitmemişsin ki..

7 yıl öncesini ve o dönem yaşadıklarınızı, birbiriniz üzerindeki etkilerinizi konuşun.

eğer "senden sonra neler gördüm geçirdim" moduna girmediyse muhabbet devam ettirilebilir bir şekilde. ortak noklar var mı müzik konusunda ? Misal trance seven bir hatundur, o sana "şunu dinledin mi" sen ona "bak bi de bu var" diyerek günlerin nasıl geçtiğini anlamazsınız. Eğer onun dinlediği müzik türü hakkında bilgin yoksa da ilgileniyormul gibi yap gaza gelsin :)

Ya da ortak izlediğiniz diziler vardır, komplo teorileri hakkında atar tutarsınız.

İlişkiler hakkında gördüğün geçirdiğin şeyleri "bir arkadaşım ekolü" ile anlatıp yorumlatabilirsin.

Cam açtırıp eski günleri yad edebilirsin...

direk engelle gitsin bi guzel de lafı gomersın olur biter. ne sacma isler. eski sevigliden fak badisi bile olmaz. cacık bile olmaz.

burda kısır muhabet oluyor gel yemek yiyelim bu arada 7 senenin geyiğini yaparız.

denemedim desem yalan söylemiş olucam. fakat pornolarda o kız narinliği vs. yok. direk o işi yapmak için başladıkları için benim nezdimde bi anlamı yok. ben burada psikolojik olarak da olumsuz birşey yaşanmasını istemiyorum : /

dostum o kadar deneyim yaşamışsan, nasıl davranman gerektiğini bilmen lazım ama prezervatif elbette kullanmalısın. Zar patladıktan sonra da zorlamasan iyi edersin.

Güzel bir meyve şarabı al. Bütün gün dolaşın, film izleyin. Akşam yemek yiyin şaraplarınızı yudumlayın herşey zaten kendi kendine gelişir. Vazgeçebilir, üstüne gidip gitmemek sana kalmış. Ha bir de arkadaşının eviyse yedek yorgan al.

porno seni yaniltir moruk. digerlerine yakla$tigindan biraz daha kibar yakla$ hatuna. kendini kasacaktir pek zorlama oyle bir $ey olursa. gev$emesi icin biraz masaj, alkol ve i$te diger $eylerden kullanabilirsin. rahat olmasini sagla. ha bir de sen altta ol hatunu uste al, birak kendi yapsin yava$ yava$. prezervatif olayi sana kalmi$ ama ben olsam ilk sevi$memi lateksle yapmak istemezdim.

sevişmelerimizden aldığım tecrübe ile kendisini kasacağını sanmıyorum ama bende bu tedirginlik varken ondaki boyutunu düşünemiyorum. yedek yorgan demişsiniz, harbi batıcak kadar bişeyler olur mu dersiniz?

ilk kızlık bozma esnasında prezervatifsiz olmasam olur mu?

sen dur bekle herşeyi göze almış olan kız arkadaşın seni yönlendirir tecrübesiz olsada..

nazik ol kibar ol yumuşak ol sevecen ol maksimum şefkatli ol.

birazcık fazla büyütmüşsün sanırım olayı.

1)prezervatif ikinizin de sağlığı açısından şarttır. ayrıca hamile kalmayı da engeller. onun dışında kızlık zarına özel herhangi bir fonksiyonu yok. rahat ol.

2) yorgan konusunda- kişiden kişiye değişir. Hatta tam anlamıyla birleşme gerçekleşse bile hiç kanama dahi olmayabilir (zar esnektir, geridedir vs vs) Yatağın metresini dahi batıran olaylardan bahsetmişti arkadaşlarım. Bu nedenle tedbirli olmakta fayda var tabii.

3) partnerin büyük ihtimalle acı yaşayacak. bunu bildiği için muhtemelen kendisini kasacak. bu nedenle onu rahatlatmaya ilişkin hareketlerde bulun. acısına karşı duyarlı olman ve kendini onun yönlendirmesine bırakman onun için çok önemli.

öncelikle mümkün olduğunca gerilmemeye çalışın, hatta biraz rahatlamak için bir bardak bir şeyler içmek de yararlı olabilir. zaten daha önceden de bir şeyler yaşadığınız için ve bu kararı beraber aldığınız için işiniz biraz daha rahat olur diye düşünüyorum.

bence kesinlikle prezervatifle dene. daha önceden böyle bir tecrübesi olmadığı için canının acıması olası bir şey, en azından prezervatifle daha rahat girer canı daha az acır. konuşmayı ihmal etme, yani başladığınızda nazik ol canının acıyıp acımadığını sor, bir rahatsızlık hissederse sana söylemesini iste. daha sonra yavaş yavaş gir ve bildigin gibi devam et. zaten içine girdikten sonra zarı çok düşünmezsin.
yani aman zar gitti şimdi bir durayım filan degil. sen normal bildigin gibi sonuna kadar git. tabi bunu normalden daha nazik bir biçimde yap. ve ilk seferden çok zevk almayı da bekleme. yani psikolojik olarak insan daha farklı hissettiği için bunu söylüyorum. zaten bir iki sefer sonra her şey normale döner. kız zevk almazsa sakın moralini filan da bozma. almayacaktır ilk birkaç seferde.
ama yine söylüyorum değer verdigin bir insan, ve bunu yapmaya karar vermişsiniz. en önemlisi iletişim. o şu anda daha tecrübesiz, ne şekilde zevk alacağını nasıl yapacağını bilmiyor. ilişkinizi mükemmele taşımak sizin elinizde. ve bunu anca konuşarak deneyerek hoşlanıp hoşlanmadıklarınızı paylaşarak yapabilirsiniz, açık olun her zaman birbirinize.
bir de öyle ek yorgana filan ihtiyaç olacagını sanmıyorum. bir damla kan geliyor gelmiyor, hiç öyle oluk oluk kan geldiğini duymadım ben.

bir de eglenmeye bakın ya. eziyete cevirmeyin bu durumu. gerçekten güzel unutulmayacak bir deneyimdir bu.kolay gelsin..

doğal olun. rahat olun.
doğallığınızdan utanmayın. nüdist gibi olun. öyle ki sevişmeden öte bir durum yaratın. arkadaşlar masaj filan demiş, çok iyi. kafanızı ilk ana takmayın. hatta öyle olsun ki o anı epey erteleyin. her santimetrekarenize bakın, sevin, inceleyin. olayı cinsellikten öteye götürün, cinsellik deneyiminizin hediyesi olsun.

he bir de bol kayganlık derim ben, acı konusunda... durumu yeterince zevkli bir hale getirebilirseniz zaten acı ikinci planda kalır.

esas problemi cinsel ilişkiden sonra yaşayabilirsiniz. o anın heyecanıyla herşey güzel gidebilir. fakat bittikten sonra kız arkadaşınıza daha yakın davranmayı sakın ihmal etmeyin çünkü önceden hiç olmadığı kadar duygusal ve alıngan olabilir. her ne kadar böyle düşünmeyi sevmesem de, o böyle bir karar alarak sizin için büyük bir fedakarlık yapmış olabilir.

kimse yazmamış, AYAK YAPMADIĞINDAN EMİN OLUN. Bu kadar özen göstermenize gerek kalmayabilir.

direk ayrıl hic ugrasma.

Dövmeyi severim.
Kadınları da severim.
Güzel, dövmeli kadınları daha çok severim.

Hoşuma gider dövmeler benim. Özellikle omuz ve sırt bölgesine yapılanlar. Tanıdığım bir hatunun sırtında, sırtının neredeyse tamamını kaplayan kanatlar vardı. Ben aşırı seviyordum o kanatları. Çok çekici geliyorlardı ki hala da çekici geliyor. Güzel ve çekiciler benim için.

eğer kalıcı dövmeden bahsediyorsan çok dikkatli davranmak lazım diye düşünüyorum. çünkü o an için anlamlı gelen bir şekil 2 yıl sonra anlamını yitirebilir. o dövmeyi kazıtmak çok masraflı ve acılı bildiğim kadarıyla.
öte yandan erojen bölgelerine dövme yaptıranlara gıcık oluyorum. bence ideal bölgeler omuz-kol-sırt-göğüs ve diz kapağıyla ayak bileği arası.

Dövme vezir de edebiliyor rezil de. Kimi kızı çok ucuz gösteriyor kimisine seksapel katıyor. Ama bunun formülü yok, yani aynı dövme aynı yerde farklı iki kişide farklı görülebilir. İnsanın genel tarzı, vücut tipi, ten rengi hepsi etkiler bence sonucu.

dövme olayı çok beter olmuş. herkes dövmeli olmuş. dövmesi olmayanlar daha seksi olabilir ilerde..

bir iki ekleme yapmak istiyorum.
tramp stamp denilen kıç üstü dövmelerden kaçının. yaşlılıkta çok pörsüyebilecek yerlerden kaçının. bir de ben sırtta dövmeye anlam veremiyorum. görmüyorsam ne manası var?

dövmenin yapıldığı yere ve dövmesine göre değişir.
ense, ayak, omuz, sırt gibi yerlerde güzel dövmeleri seviyorum.
..ve fakat koldaki kapkara kocaman bir dövme bana itici geliyor, bacakta da öyle.

Dövmeli erkekte aynı zamanda faça da yoksa ve sokak dövmesi - rengi solmuş, çizgiler yamuk yumuk - yaptırmadıysa güzel duruyor.

Kadınlarda klişe dövmeler bile güzel duruyor. omza yaptırılmış bir kelebek, melek. göğse yaptırılmış çiçek, böcek vs.

Kadınlarda en çok hoşuma giden sırttaki ve bilekteki dövmeler.

Erkeklerin yaptırırken daha dikkatli olması lazım yalnız. Aşağıdaki linkteki "high voltage" dövmesini kasığıma yaptıracaktım, evdekiler görmesin vs gibi sebeplerden.

www.aricaasansor.com

Kız arkadaşımdan fikrini söylemesini istediğimde, şimdi tamam da ya 40 yaşına geldiğinde bir kadınla birlikte olurken "bir problem" yaşarsan seni yerin dibine sokmaz mı bu dövme yüzünden diye aklıma kurt düşürdü.

Özetle ömür boyu anlamlı kalabilecek bir dövme olursa daha iyi...

bence kimi el yapımı, başarısız dövme de çok "kuul" olabiliyor. sonuçta dövmenin esası el yapımı olmasındadır, makine mertliği bozmuştur. :)
hatta ben bazı hapishane dövmelerine de hastayım. dirsekte örümcek ağı mesela. ya da şu rus mafyasının dizindeki yıldız. ya da jakuzaların (o ne be jakuzi gibi yakuza diyceğidim) dövmeleri.
sonra zararlı olduğu söylense bile glow in dark dövmeler var. beyaz dövmeler var.

bence siz stumble upon kullanıyorsanız aramaya tattoo yazın ve binlercesi önünüze gelsin.
hem de kızlı mızlı :P

di mi, di mi=)

bu hafta olacak zirve olur bence. basketbol zirvesinin 2.si için yer bulabilirsem o olacak. bunun dışında da olabilir her an bir şeyler=)

ataturkiye cevabı üzerine edit: abi izmir'de zirve alkollü olacak diye bir şart yok ki yahu. alternatiflere yönelmemenin getirdiği zorunluluk ve kural gibi bir şey oldu o. keza ankara için de öyle durum..

Millet Foça'dan yeni döndü, yorgun. Ayrıca ramazan var. İzmir zirveleri alkolsüz olmaz ki bu bir çelişkidir.

Ha iftar açalım dersen ben varım.

@ataturkiye

iftar zirvesi yapmıştım bir kaç yıl önce, tutmadı :D fiyat problem oluyor, mekan problem oluyor, saat problem oluyor...

alkolsüz zirve olur, misal karşıyaka da nargile zirveleri oldu, onlar da güzel oluyor. illa bir şey içilecekse çok güzel churchill yapıyorlar :D

önümüzdeki haftasonu ben de gelirim bişilere.. olmadı açarız bir şeyler, nargile falan zirvesi..

hea nargile hoş olaplüp, kome dizinin izmir ayağı da yapılabilir. izmir'deki mekanları unuttuğumdan girişemiyorum. dizilere ben sponsor olurum=)

hadi be canlar, bi seyler ayarlayin da kafamizi dagitalim hep barabar.

çiçek.

yeterince ilgi.

anlattıkları sıkıcı şeylerle ilgileniyormuş gibi yapın. aa öylee mii tepkisi verin sık sık. onu konuşmaya itin..

boyu diyeceğim demiyorum.. kadınlar asla mutlu olmaz zira sürekli birşeyler isteyen insana ya çocuk ya da kız arkadaş denir.. kız arkadaşınıza arada hediye alın ve sürekli büyütün hediyelerinizi o zaman sevinir.. en basitten başlayın gitgide yükseltin ve zaman koyun aralarına ki şaşırsın sevinsin, hedaye beğenmeyen kız yoktur..

ihtiyacı olmayan hediyeler alma, hele ki sevimli pandacık, ayıcık vss alma. ihtiyacı varsa ve dile getiriyorsa mp player, uygun fiyatlı digital foto makınesi vs gibi hem işlevsel, hem de severek kullanacağı, hem de senin almandan memnun olacağı şeyler deneyebilirsin. ben kız arkadaşıma ıpod almıstım bütçeyi kasıp, 2 yıldır kulağından düşürmedi bi gün bile.

duygusal anlamda ise sevgi dolu, şefkatli ama yeri geldiğinde de tutkulu olursan 10 numara olur. çünkü bazı erkeler sadece tutku, bazıları ise mır mır sadece sevgi verince hatun kişi bir diğer duygunun eksikliğini hissediyor onu hayal ediyor. ne bileyim senden hiç ummadığı halde halde evde filan (dışarda olsa şukela) mesela tango, salsa (ateş, tutku, aşk) dansa kaldır, şaşırt, seni tanıdıkça şaşırsın.

böle gider bu.

viagra alıp 2 saat kesintisiz hizmet ver, çok mutlu oluyorlar.

edit :

@bryan fury : 2 saat kesintisiz erekte halde hizmet verebiliyorsan ne mutlu sana. energizer tavşanı mısın mübarek :)

İstediklerini verdiğin anda senden alacağı bişi kalmayacağı için terketmemesi için bi sebep göremiyorum.

Emin olun ki ilgili bir eş ve yanınızdayken kendini güvende hissetmesi en önemli şey. Bu her ikinizi de çok mutlu eder. Aşk bu demek değil midir ?

viagra almadan 2 saat kesintisiz hizmetin de verilebilecegini ogren.

klb; kıymetimi bilmiyorlar iste :/

ben bi kadın olarak bu soruyu cevaplayamıyorum. inanın şunu isteriz deriz o olur onu beğenmeyiz, illa bi şeyler hep eksik kalır. ama cinsiyete de bağlamamak lazım bence insan böledir işte. ama hediye olarak düşündüğümde kendi ellerinizle emek verip yapacağınız bi şey satın alınacak bi hediyeden daha değerli olur.

Sen ne yapsan,yapmadığını ister.

turkuaz var. çok harala gürele olmayıp canlı müzik eşliğinde yemek yiyip, içki içebileceğiniz. bar gibi ortamlardan hoşlanıyorsanız bornova'da birçok seçenek mevcut.

www.medarigirit.com

girit mutfağı ve mezeleri.

bar ismi var mı arkadaşlar aklınızda?

Elit mekanlar Rain ve Marche Cabaret, ikisi de bayraklı'da sahil kenarında deniz manzalı mekanlardır. Giriş 30tl civarı, vodka enerji 25tl. rezervsayon için bana mesaj atabilirskdjfhglkjdgekjrq :P

ulaşım problem olur, mekanlar saat 4 e kadar açık, taksiye para vermeye acımam diyorsanız uygundur.

böyle bir arkadaşım biz okurken öğretmenliği bitirip gelmişti, 4 döneme yakın derslerini saymışlardı... 17 tane falan

Teorik olarak böyle bir imkan var:

mevzuat.basbakanlik.gov.tr

www.yok.gov.tr

Görüleceği gibi üniversiteler tamamlama programı açarak teknik öğretmenlere en az 2 yarı yıl sonunda mühendislik ünvanı kazandırabilirler.

İlk verdiğim linkteki "BAZI LİSE, OKUL VE FAKÜLTE MEZUNLARINA UNVAN VERİLMESİ HAKKINDA KANUN"un 4. maddesinin e bendinde ve buna dayanarak çıkarılan 2. linkteki yönetmelikte nasıl olacağı anlatılmıştır.

tekrar össye girip mühendislik kazanmadan olamaz. Kazandıktan sonra eski okuduğu okuldaki bazı dersleri saydırabilir. matematik,fizik,türkçe,tarih, c programlama,teknik resim vs vs.

eğer bu şekilde şansını deneyecekse hangi üniversiteye gideceğine iyi karar vermesi gerekiyor. odtü, itü, boğaziçi, yıldız gibi okullar bu tür konularda çok sıkıntı yaratabilirler. müfredatın aynı olduğuna dair her ders için ayrı ayrı kurul kararı gerekiyor.

bence önce gitmek istediği fakültenin dekanıyla bir konuşsun. o sen gel sayarız derse gitsin. yoksa 4 seneyi baştan okuturlar.

az mı izleniyor? daha fazla izlenen bir sci-fi dizisi var mı ki türkiye'de?

türkiye'de bsg'nin lost, prison break, heroes kadar olmasa da seveni çok. neticede memlekette çok büyük bir kesim bırak dizi takip etmeyi altyazılı film izlemekten bile hazetmiyor. bir milyon kişi izleyecek olsa özel kanallar kapışırdı bu dizileri. daha lost'a prison break'e yeni el attılar halbuki.

çevrendekiler bilim kurgu sevmiyor olabilir. herkes bilim kurgu sevecek diye bir kural yok.

izlemesi için kime tavsiye ettiysem, gerçek dışı olduğu için izlemeye devam etmedi. aslında çok ciddi ve dikkate alınması gereken teorileri var. baltar'ın dinle ilgili yaptığı konuşmalar ya da işçilerin hak aramak adıan greve başlaması vs. bunlar yaşadığımız dünyanın sorunları, insan var oldukça yaşanacak şeyler aslında. ama sanırım işin içine cylonlar, uzay meselesi girince daha mini seri bitmeden, devreye önyagılar giriyor. aslında benim gibi kurgu dizi-filmlere çok yatkın olmayan biri bile günde 10'a yakın bölümünü izlediyse, battlestar galactica başarılı bir dizidir. ve bence izlemek için tavsiye değil merak gerekiyor.

kesinlikle hayatımda izlediğim en iyi dizi olabilir.
izlemeyenler ne kaçırdıklarının farkında değiller.
ayrıca izleyen sayısının artması dizilerin senaryolarını zorlama bi şekilde uzattırtıyor ve ortaya ucube bişi çıkıyor. o yüzden böyle daha iyi belkide..

bitti ya ondan izlemiyorlardır:P şaka bir yana onların kaybı. "robotlar falan ehe" diyip geçiyor saflar ne diyim ki odunla mı döviyim?

Fakat 5 sezon muhteşem giden diziyi nasıl da dandik bir sonla bitirdirdiler. Sadece ben mi beğenmedim acaba?

Bilim kurgu herkesin ilgisini çekmiyor, misal ben de Star Wars izlememiş olanları garipsiyorum, bir kaç tanesine SW sevgisi aşılamayı denedim ama izlerken zevk almıyorlar.

bok gibi olması yüzünden olabilir.

@pichoscosama2: bu sorunu o final bolumu hic olmamis gibi dusunerek cozdum, artik onumuzdeki new caprica'lara bakicaz.

starwars'ın ilk 3 filmi (4.5.6) bsg'den daha sci fi bence (yeni bsg tabi).

scenereleases.info

pretome.net var benim kullandığım, gayet hızlı, hd ve full hd filmler çok hızlı şekilde düşüyor siteye, tertemiz sunumlar yapıyorlar. bir araştır siteyi üye olmak istersen davetiye vereyim mesajla ulaşırsın.

fotoğraf yok ki?

benim gördüklerimle içilmiyordu.

1) resim yok ama cam dediğin için bong olmasından şüpheleniyorum.
2) Yasal olmalı.
3) resim yok.

bong ise bahsedilen,
2 tütün değil genelde esrar içiminde kullanılıyor ama tütün kullanmak istersen de kullanırsın basit bi nargile türevi gibi düşün, içine ne tütünü koyduğun pipodaki gibi önemli değil
3 genelde satılmıyor avusturyadan bir arkadaş zamanında bavulda gayet rahatlıkla soktuğuna göre göre yasal olması mümkün, akmarın alt katında falan aptal hediyelik eşya satan yerlere bakabilirsin bi ara fransızca sözlük bakarken görmüştüm.

demek istedigini anladim sanirim. bong degil o cunku su konmuyor. ayni pipo seklinde orta parmak uzunlugunda genelde. Kadikoydeki askeri malzemeler satan pasajin ust cikisindan ciktiginda sokagin kosesinde satiliyor.

glass bong pipe ismi.

img.alibaba.com

glass pipe o ve yine de ilse nin dedigi gibi kullaniliyor. TR ye girisinde bisi olmuyor girisinde bir problem olmuyor. en son bunlardan San francisco da Haight Asbury de Good Fellas diye bi dukkanda gormustum online da sattiklarini soylediler ama intl. gonderiyorlar mi bilmiyorum. Bi de gorduklerimin hemen hemen hepsi feci derecede pipiye benziyor yani halka acik yerlerder kullanma :)

ufak bonga su konmaz zaten

çok küçük oluyor onların boyu. zaten tütün içmek için yapılmadıkları için de hazneleri çok küçük. eğer tütün içmeye kalkarsanız, alacağınız her nefes için hazneyi tekrar doldurmak zorunda kalırsınız.
marijuana için bu pipolar. ara sıra gittigidiyor da satılabiliyor.