geliştiri ayarlarını aktif et, geliştirici tabında "ekle" de, sağ alt köşede "diğer denetimler" yazan yere tıkla, ordan da "microsoft treeview" seç

Ben okuduğumdan veri doğrulama istiyorsun diye anladım.
Hücrenin yanında ok işaretine tıklayınca o hücreye yazılabilir seçeneklerin listesini istiyorsan veri doğrulama kullanman gerek.

Veri > Gruplama sanırım yapmak istediğin şey öncelikle hangi başlığın altına gruplamak istiyorsan ilgili 'satırları' seç ardından veri > gruplandırma yap istediğin + lar çıkacaktır istediğin zaman kapatabilirsin

www.youtube.com

eger harici hdd gibi taktiysaniz erisemezsiniz muhtemelen, o win 7 de ki kullanici ile login olmaniz lazim. o yuzden win8 yuklu bilgisayarin ana hdd yi cikarin onun yerine eskiyi takin, oyle boot edin.

eger zaten oyle yaptiysaniz, bu durumda ben de bilmiyorum.

hocam hdd deki tum dosyaları secin
sag tiklayin
ozelliklerden erisimleri kontrol edin gerekirse izin verin
duzelecektir

dosyaların sahipliğini alman lazım

www.youtube.com

linux live cd ile erisebilirsin diyorum, ben oyle yapabilmistim

Benzinli otomatik İstanbul şehir içi ise normal.

Kendisi de takip etmiş mi tüketimi ? Yol bilgisayarı ile örtüşüyor mu ? Biraz bakındım benzinli otomatik tüketimi şehir içinde 8lt'leri aşıyor gibi görünüyor.

Bence böyle bir araba için çok çok fazla, 150hp'ye yaklaşan araçlar bile o kadar yakmıyor.

Fabrika verisi 9.3 lt. Gayet normal. Atmosferik 1.5 + tork konvertorlu sanziman sonucta.

agresif kullanıyor olabilir. gazı köklemesin ışıklarda filan.

bence normal. sanirim o aracta tork konvektorlu otomatik vites var, fabrika verisi bile 8,9-9 lt olmasi lazim.

şehir içinde normal hocam

çimlere basmayınız.

lüzumsuzsa söndür

çeşitli sitelerde yer alan 18'den büyüğüm onayı.

parmakla göstermenin ayıp olması..

üzerinde 50 yazan hız limiti tabelaları

Kural değil belki ama genel geçer kabul edilen bir şey olarak lavaboya gitmenin kibar ve temiz, tuvalete gitmenin ise kaba ve pis olması.

Arkadaş, lavabo el, yüz yıkanan şey; tuvalet içine işediğin şey ya da lavabo da dahil olmak üzere o alanın adı. Bu "lavaboya gidenler" girdiklerinde "hehe iyi kandırdım kekoyu, dur şimdi şuraya bi de güzel işeyim" mi diyor, nedir?

Apartmanın kapısını kapalı tutunuz.
(kediler giremez kapatırsam, böyle olunca ben görmüyorum belki ama 1-2 saatliğine girip çıkıyolardır içim rahat)

Kameranın gözüne baka baka bodrum penceresinin tel örgüsünü yırttım. Kediler bodruma isterse girebilsin diye. O küçük delikten kediden başka bişy geçemez. İsteyen hesap sorsun!

Tekirdağ Tekel fabrikası duvarı. Duvara yaklaşmak tehlikeli ve yasaktır. Hala yıkılmadıysa duruyordur.

Dübel atacaksın bağlayacaksın aparatları sonra asacağın yerden bir elinle asıl gelmezse yere sorun yok tv dediğin kaç kg zaten. Ben yaptım odamda duruyor sağlam bina 25+ yıllık.

düz aparat olsa yahudi haklı ancak açılır aparat sıkıntı olabilir. plazma tv ise daha da sıkıntı.

uzun demir dübel kullan, buna rağmen duvar ufalanıp ele geliyorsa sıva ve vazgeç, tv ünitesi kullanırsın.

duvara zaten dübelsiz bağlantı yapılmaz çivi dışında. çivi de raf tutmaz tabi. yine dübelli bağlantıyla yapılır.

Meme. Daha estetik

Düşündüm de popo diyorum. Popoya tokat atabiliyorsun. Memeye atamıyorsun.

popoya bakarım. memede kıyafet, sütyen, takviye vs bir sürü aldatmaca var. boyutunu ve şeklini tam çözemiyorsun. ama popo öyle değil. giysi bir yere kadar toparlayabiliyor. o yüzden daha iyi fikir veriyor.

Yüz, gülüş, gözler sonra popo
eskiden memeydi, bu aralar popo nedense?

bu sorunun cevabı olarak erkeklerde göte kilitlenme ve erkeklerde memeye kilitlenme başlıklarının entry sayılarını kıyaslamayı öneriyorum.

Eskiden memeydi, bu aralar popo +1

Sanirim son 3-5 yilda patlayan fitness furyasi yuzunden popolar guzellesmeye basladi. Ondan ben ve benim gibi pek cok memeci arkadas popoya kaydi

biri de dememiş ki xray gözlerimiz mi var. Arkası dönükse gtü, yüzü dönükse memeleri.

İkisinin yeri de ayrı.

dolgun meme. daha cezbedici.

Popo. Hangisinin daha estetik oldugu tartisilir ama hangisine en cok bakilir dersen tartismasiz popo.
Popoya bakarken poponun sahibinin baktiginizi gormemesi onemli bir etken.

got.

biri popoyken, digeri gogus olmali. bizim memlekette diyalektigi onemserler.

Meme forever

karaciğer.

yüzü bana dönükse memesine bakarım, arkası dönükse götüne. asdfdsasdfdsd

Her ikisi de önemli benim için.

göd önemli

İkisinin arasındaki oran altın orana (golden ratio) yaklaşıyorsa bakarım aksi halde sadece birisi varsa lokal olarak bakıyorum sonra kafamı çeviriyorum.

ben de son dönemlerde götçü olmuş arkadaşlar arasındayım.

once yuz sonra popo

Hem meme hem popo. Bence Erkekler kadınların kıvrımlı bombeli yerlerini seviyor.

Ama şöyle bir uyduruk genelleme yapılabilir: meme sevenler daha memur çocuğu, daha temiz adamlar çünkü meme, anadan süt emme, insanın yüzüne bakma gibi şeylerle çağrışım tapıyor. Ha bi de pis gödcüler var. Bunlar sinsice arkadan bakan, hak yolu yerine bok yolu diyenler, böyle şerefsiz adamlar

dolgun meme +1

popo.
destekli sutyen cikti, mertlik bozuldu

popo. hala aklım almıyor nedir bu kadar ilgimi çeken...

Kötü kıçı kamufle etmek daha kolay artık. Ondan güzel meme daha kıymetli.

2-3 senelik kartlarda bile 3 boy olarak kullanabiliyorsun. normal, micro, nano boyutlar kırılarak kullanılıyor, kırdığı kısımları atmadıysa kullanabilir, attıysa da ya birisiniden rica edip dış kılıfı isteyeceksin ya da telefonculara soracaksın var mı diye.

Son çare sim kart yenileyecek.

telefonculardan adaptör iste muhtemelen ücretsiz verirler kesilmişlerden.

bukunduguniz ildeki suyun metrekup birim fiyatini kullandiginiz miktarla carpamadiniz mi gercekten ? google cevap vermedi mi buna ?

normal ankara'da m3 fiyatı 7 tl ortalama.

Ama siz napıyorsunuz hocam evde çeşme sürekli açık mı hiç kapamıyor musunuz? Akan suya yazık benim 4 aylık su tüketimimi bir ayda harcıyorsunuz, milli servettir yahu.

@yatağan
Sorun da bu zaten ekstra su kulanımımız yok. ona rağmen bina yönetiminden bu kadar kullandınız diye fatura geliyo her ay.

sayacınızı kendiniz de okuyun. evde 4-5 kişiyseniz ortalama bir tüketim. Eğer 1-2 kişiyseniz ihtimaller :

1) Sayaç arızalı
2) Yönetim geçiriyor
3) Her gün jakuzi partisi veriyorsunuz

Oturduğunuz bir site ise, bahçe sulamak vs. işler için kullanılan sular da ekleniyor olabilir. Gerçi onlar sanırım aidat ile zaten veriliyordur.

En iyisi yönetimden bir açıklama istemek.

Biz sitede çim sulama ve temizlik için kullanılan suyu aidat olarak ödüyoruz, bu genelde böyledir. Daire başına düşen su tüketimi hesaplanırken ortak kullanım su tüketimleri dahil edilmez. Hiç duymadım böyle birşey.
Sizin durumunuzda yönetimde bir işler dönüyor gibi görünüyor. Dairelerin su sayaçları nerde? Siz sayaçları okuyabilirseniz kendiniz, 1 ay kontrol edin sayacınızı ve gelen rakamla karşılaştırın. Tutarsızlık varsa bu şekilde yakalayabilirsiniz.

binanızın meskeni alındı mı ? eğer alınmamış ise cezalı fatura ödersiniz. Her ile göre ceza miktarı değişir. Örneğin kayseri'de meskeni alınmış binada m3 birim fiyatı 2.70 tl iken meskensiz binada 5.65 tl. Bursada oturduğum sitenin meskeni yoktu. o yüzden 2 katı öderdik. Site yönetimi aynı sizin gibi gelen faturayı m3 hesabı yaparak dağıtırdı.

giriş çıkış saatlerini okullar kendi belirliyor. tam güne her okul geçmedi daha.

evimin dibinde var, işten 6 da çıkıyorum, 6 buçuk gibi eve vardığımda yol ana baba günü oluyor, okul servisleri o saatlerde kalkıyor.

Okuldan okula değişiyor bu. Tam gün kararı henüz uygulamaya geçmedi bütün okullarda. Gereken altyapı sağlandıkça yavaş yavaş oturacak. Bizim okul hala ikili sistem (sabahçı - öğlenci), sabahçılar 13.10'da, öğlenciler 18.40'ta çıkıyor. Gerçi bizimki ortaokul.

bizim evin önündeki ilkokul 3 te dağılıyor

oda degistirmek?

posta kutusuna

www.medipol.com.tr

şunları ve muhtemel hastanelerin adreslerini çıktı alıp atın her gün.

üst yada alt komşum bana gelip dese ''çok horluyorsunuz uyuyamıyorum'' derim ki pezevenk evimi mi dinliyorsun? sorun sende.

Yorgun uyanıyorsanız dikkat! OSAS'ınız var temalı yazılar +1

silikon kulak tıkacı al başka yolu yok. adam evinde, sinir bozucu olsa da laf edilmez :/

biz kullanmiyoruz komiserim

hmm... yeni bir kullanıcı, yüzde 66.6 cevap oranı. şeytan sen misin?

18

23, amsterdamspor

12.5 falandım

34
beğenmedim daha da içmem.
herkes amsterdam demiş asdfasdf ben malı çinçinden alıp arkadaşın evinde içtim. gayet amele styla. amsterdama gitmek de çok amelece gerçi.

ot çekmedim de amsterdamda bu yaz space cake yedim içinde esrar tohumları olan kek. o da kafa yaptığı için sayıyorum ben cevap olarak. yaş 20

ben de sigaradan önce esrar deneyen biriyim :D

21.

16. takip eden altı sene içinde de bir veya iki kez birkaç "fırt" aldım arkadaş ortamında, o kadar. ama ilginçtir ki otla alakası olmayan biri olarak devamlı bunun bulunduğu ortamlardaydım hep, benim kadar iradesiz birinin buna hiç girmemiş olması cidden mucize. normal şartlar altında otla başlayıp eroine falan gitmem gerekirdi benim, iyi bari aferin bana.

16

5 buçuk yaşında falandım hadi sidik yarıştıralım en erken uyuşturucuya başlayana en cool duyurucu ödülü verelim.

bir arkadaşım 22 yaşında başlamış.

Hic cekmedim. Bundan sonra da cekme niyetim yok. Amsterdam'da da cekmedim.

18

@mrthany, sidik yarıştırma derdinden çok sataşma derdin var gibi. Bilmiyorsan da çok şey etme. Google senin gibiler için derya. Beceremeyeceksen al, eksisozluk.com

45

22

çocukken bahçedeki otları yerdim.

lisede de buğday çimi suyu içmiştim merak edip.

18

(bkz: al bunu al al al al al al)

24. işyerinde çekenleri görünce ben de dahil oldum, mecbur kaldım diyebilirim. ilk ve son oldu.

valla yök amirim.

bazı benzin istasyonlarında bulunuyor, bulunmayan bir yer de satanı biliyor olabilir. sorun bence.

Boyacılar satıyorlar genelde.

Çevredeki benzincileri tek tek aradık, boyacılar ve tamirciler de pahalı satıyor.

temassızlık olabilir mi ?

Sabit tutarken de aynı :/

Niye çöp ya? :( Çöp olsa hiç aktaramaz olmasını beklerdim. Böyle olmasının mekanizması ne ki?

temassızlık +1. sürekli tak çıkar bazı pinlerin yuvayla temasını kesmiş olabilir. sırasıyla başka laptop / başka kablo ile deneyin.

Görüntü projeksiyona gelse ve gitse, temassızlık daha olası gelirdi sanki. Projeksiyonda mavi ekran sabit, bilgisayarda gönderememe var. Sanki son windows updeyti buna vurmuş :( (win 7)

o mavi ekran projeksiyonun herhangi bir input yokken / ararken gösterdiği düz default ekran değil mi? projeksiyona güç geldiği sürece kablo takılmazsa da görürsünüz bence onu. başka bir mavi ekransa bilemedim.

evet, o default olan. Yani bilgisayardan hiçbişi gitmiyor oraya.

projeksiyonun input ayarlarıyla oynanmış olabilir mi? önceden otomatik seçiliyken şimdi söz gelimi yalnızca S-video girişine bakıyordur vb.

Bağlı haldeyken windows tuşu+P dener misiniz ? Bazen cihaza bağlanamayıp böyle sapıtabiliyor.

Input-a seçili :(

win+p ile de olmadı. Yine bilgisayarda bi hareketlenmeler, projeksiyon sabit, mavi ekran. :(

site zibilyon tane satıcıdan teşekkül. çakal da vardır mutlaka biyerlerde. ben 100e yakın alışveriş etmişimdir hiçbir sorun yaşamadım. birkaç kez gümrükte takıldı onlarda da iade aldım. yine de satıcı reytingine göre alışveriş yapmak işi daha da sağlamlaştırır. ayrıca n11 gibi ödemeyi onaylamama şansın var.

bugüne kadar ne aldıysam, sorunsuz, vaat edildiği şekilde ulaştı.
tabii almadan önce mutlaka satıcının profiline, feedback'ine bakıyorum.

oldukça güvenilir. bu güvenilirden kasıt ürün sipariş edersin gelir, bozulur, satıcı yenisini yollar gibi şeyler, o konuda çok iyi, ama 1 ayda gelir ürün.

bunun yanında güvenilirlik kısmında tüm belgelerinin çin devletinin koruması altında olduğunu düşün. güvenlik kısmında bu önemli değilse iyi site. aynı şekilde dealextreme, banggood gibi sitelerde asya ülkelerinin hükümetleri işte alabilir datalarını.

ben takılmıyorum buna, totalde 50 alışverişten fazla alışverişim oldu, hiç birinde sorun çıkması, 1-2 ürün 2 ayda geldi sadece.

sadece bir ürünü satıcı kargoladığını söyledi ama bana çakma takip kodu vermiş, muhtemelen stoğu yoktu oyaladı beni. Onun dışında hep sorunsuz alışveriş yaptım 4-5 haftada geliyor genelde.

Yalnız özellikle elektronik malzeme sipariş ettiğimden patates ürün çıkmasın diye yorumları ve satıcıyı iyice araştırıyorum.

Sorumluluk versin. Bir de duzgun brief vermeyi ihmal etmesin.

insanlarla ilgilenmek yerine süreclerle ilgilensin. bir problem var ise sürecleri optimize etmeyi denesin. mesela isler zamaninda yetismedi, bu durumda kötü yönetici herkesi toplantiya cagirir bir güzel firca atar "hizli calisin, düzgün calisin" diye. iyi yönetici ise yine toplantiya cagirir "islerin yetismemesinin nedeni ne olabilir, nasi daha iyi sürecle zamani daha verimli kullanabiliriz" diye önce kendine sonra ekibine sorar. sonra bir hareket plani yapip sürecleri düzenler.

tabi burada calisanin tembelini caliskanini ayirmak gerekir. peki kötü yönetici nasil yapar bunu? cok konusan bos konusana kanar, calisyormus gibi yapana inanir, sabah ise geldiginde kimler masasinda megul ona bakar. bu nedenle de kötü calisan da masgulmüs tiyatrosu oynar, gereksiz bir telas ve yogunluk varmis gibi gösterir kendini. hatta hatta o kadar abartir ki is yerinde kim hangi siteye girmis ona bakar. peki kisileri degerlendirirken iyi yönetici ne yapar? ölcülebililen hedefler belirler, hedeflere kim ne kadar ulasmis, ne kadar yaklasmis onu ölcer. önce isleri ve sürecler iyice kücük parcalara böler, sonra her bir parcayi calisanlara bölüstürür, sonra isin icine zamani da katarak her bir parcanin bitmesi gereken zamani diger calisanlarla planlar. daha sonra da starti verir. herkes isinin basina koyulur, isini zamanindan önce yapan adama ödülünü verir, belki bu bir izin olabilir, belki de yeni ve calisani motive edecek sorumluluk olurm, ya da calisanin ise yarar bir kisisel projesini hayata gecirmesine yardimci olur. bunun tatina varan calisan her seferinde daha iyi yollar bulup daha verimli calisacaktir. isini zamaninda bitiremeyen kisi ile durumu tartisir, sebebinin tembellikli yoksa süreclerle ilgili bir sorun oldugunu tespit eder. eger tembellik ise asagilamadan motive etme yolunu ya da baska türlü degerlendirme yolunu dener. eger calisan iflah olmaz biri ise ilk önce "bu adami ise alma kararini ben ve ekibim aldi, nerde hata yaptik, neden dogru degerlendiremedik" sorusunu kendine sorar sonra diger calisanlara danisip hep birlikte karar alir.

Altındaki personelin saygı duyması lazım. İşe hakim olduğunu hissetirmesi gerekiyor yoksa personeli "mk bu mal herifi başımıza yönetici diye diktiler bir bok bilmiyor" diye kulis yapmaya başlar.

Taş fırın bir baba imajı çizmeli. Personeli hem korkmalı, hem de sevmeli. Mesafesini iyi ayarlaması gerekiyor.

Yönetime karşı personelini koruduğunu hissetirmeli, çalışanları kendilerini güvende hissetmeliler.

Zaman yönetimini bilmesi gerekiyor, işlerin aşağı yukarı ne kadar zamanda halledilebileceğini bilmesi gerekiyor 1 ay sürecek işi 1 haftada bitireceksiniz diyip ortaya bktan ve yarım yamalak işler çıkmasını engellemesi gerekiyor.

ırkçı olmaması.

en iyi yönetici kendini en gereksiz hale getirebilen yönetici imiş. dedem söyledi az evvel.

Öncelikle sorun yeğeninde değil ablanda. Ablan büyük ihtimalle başkasıyla rekabet halinde (çocuğunun arkadaşının velileriyle, komşularla...)

82 gayet iyi bir puan. 88 ile 100 de 5 oluyor. O ayrı bir vakâ.

Bence çocuğu rahat bırakın. Morpha kampüs var eğitim sitesi fena değil.

Okulistik diye bir şey bulmuş onu calistiracagim diyor.

Bu konuyla ilgi bir psikoloğun çok güzel bir yazısı vardı, çocuğu 100 alamadı diye yaptığı baskı, bulunduğu ruh hali, çocuk üzerindeki etkisini anlatıyordu. Aradım ama bulamadım.

Çocuk kendisini devamlı yetersiz hissediyor ve bir süre sonra kendisi için değil ailesi için bir şeyler başarmaya şartlanıyordu.

Denk gelirsem yazıya editleyip koyarım buraya.

Yegeninizi degil ablanizi calistirin bence, ona farkli aktiviteler bulun, kendini ispatlayabilecegi, takdir gorebilecegi, kendini gelistirebilecegi alanlar tespit edin. Kafayi cocugunun kotu gitmeyen derslerinden uzaklastirmasi icin bir hayati olsun. Belli ki bunlarin eksikligini cocugu ile kapatmaya calisiyor. Ayrica cocugu bir sure daha zorlarsaniz ters tepip tamamen birakabilir dersleri.

yani ablan bence aşırı rekabetçi yetiştiriyor yegenini ben bu kadar zorlamaya gerek olduguna inanmıyorum. benim 4. sınıfa giden kardeşim var 65 aldım abi dediğinde getir yanlışlarına bakalım neleri anlamadın deyip gönderiyorum. bırakın çocukluğunu yaşasın çocuk çok kastırmasın.

Ablanıza akademik başarının, hayattaki başarıyı belirlemediğini anlatın. Gerçi çocuk geyet başarılı da.

Misal benim eşim (o zamanlar sınıfta kalma vardı) ortaokulda sınıfta kalmış. Matematik öğretmeni annesini çağırmış, bunu okuldan alın, herkes okumak zorunda değil, sanayiye falan verin meslek öğrensin demiş. :) Kadındaki hayal kırıklığına gel.

Ama çok kitap okurmuş eşim, sonra M.Ü. İletişim fak. kazanmış, yüksek lisansını tamamlamış, sevdiği meslek gazeteciliği yapıyor. Kendi kazanıp, bedeli askerlik yapıp ödemiş. Şu an gerçektende kariyer olarak iyi bir yerde.

Bir diğer örnek kuzenim, dayım her zaman bizi birbirimizle kıyaslardı hep rekabet etmemizi isterdi ben sallamazdım tabi, çok başarılı bir eğitim hayatı oldu, ODTÜ çevre mühendisliğini bitirdi kuzenim, bense Ank. DTCF :) Ama özel hayatında bir türü başarıyı yakalayamadı, hiç bir işte düzenli çalışamadı, ya işten çıkarıldı ya da kendi işi beğenmeyip çıktı. Şu an yıllardır işsiz, 36 yaşında, sosyal güvencesi yok ve saçının jöle parasını bile dayım karşılıyor.

Bu örnekleri ablanıza okutun lütfen, ben canlı tanıklarıyım. Önemli olan kendiyle barışık, mutlu çocuklar yetiştirebilmek. gerisi kendiliğinden gelecek, emin olsun. Lütfen çocuğu, kaygılı ve yetersiz hissettirmesin.

sizin abla yine hatayı çocukta arıyor iyiymiş (çocuğu yetersiz-eksik-suçlu hissettirecek davranışı ve etüt merkeziyle tehdit etmesi büyük hata tabi), ben öğretmenlik yaparken veliler niye çocuğa düşük not (70-80) veriyorsunuz diye gelip öğretmenlere kızıyordu. bence manyak olmamak lazım, ablanıza finlandiyadaki eğitim sistemini ve başarı oranlarını gösterin. çocuklar çocukluğunu yaşasın.

şimdi herkes proje olarak çocuk yetiştiriyor, çocuk okulda süper başarılı olacak çıkınca matematik öğretmeni gelecek, ertesi gün piyano hocası gelecek, hafta sonu basketbola gidecek, çıkışta başka bir hocadan bilmemne dersi alacak diye çocukları salak ediyorlar. eğer bilgisayar bağımlısı falan değilse çocuk oyun oynasın, kitap okusun, çıkarın hava alsın oksijen güneş görsün. evde de hangi derste eksiklerinin ne olduğunu bulup onları tamamlayın yeter.

Biraz geç olacak cevabım ama 82 düşük not. Çünkü bu notlar bizim zamanımızdaki gibi zor sorulardan oluşan testlerin sonucu değil. Eğitim sistemimiz lacivert tonlarında olduğu için yeni sistemde kolay soru soruyorlar 0 yanlış bekliyorlar. 82-88 muhtemelen 20 soruda 2-3 yanlış demektir.
Tabii ki asıl sorun ablanızın bu sonuca ağlayarak, tehdit ederek tepki göstermesi. Bunu bir uyarı olarak dikkate alıp ilave soru çözdürmesi muhtemelen yeterli olacaktı. Okulistik fena değil.
Bütün bu cevaplarım aslında bu berbat sistemin içinde kalmak zorunda olan bir veli olduğum için geliyor. Yoksa ben de isterim çocuğumu Finlandiya'da okutayım, bütün gün oynasın ama bir dolu da şey öğrenmiş olarak gelsin. Sistem değişmedikçe çocukları en az zararla benzerleri içinde en iyi okula sokmaya çalışıyoruz.

üretim hatası olabilir, menteşe gevşemiş olabilir, adamlara bilgi ver kesinlikle

Menteşesi düzgün olmayan modellere bakmamak gerekiyor bunu öğrendim. O menteşe sorunu tüm pcye yayılıyor. Değişim isteyin

Arkadaşlar menteşe gevşekliği değil de ekran plastiği plazmaya çok yakın. Yanlış anlaşılmışım sanırım.

Arıza tesadüfen denk gelmiş olabilir. Akü bitmiştir, marş motoru yanmıştır, kömürleri bitmiştir...

marşa basınca napıyo çıt mı ediyor sadece yoksa motordan horhor ses gelip marşı almıyor mu? hangisi?

Cit cit ediyo

marş motorunu yakmış yada marş motorunu kitlemiş olabilir.
1 yaşında akü bitmesi pek tahmn etmiyorum ama kaçak vs olupda boşalmış da olabilir
çekilmiş kahvenin sorusu +1

Marş motoru kitlenmiş olma ihtimali yüksek diyorum bende. Araba bu kadar yeni olduğu için diğer seçenekler pek sağlıklı gelmedi.

basond+1 marş motorunda sıkıntı olabilir akü bitik değildir diye varsayıyorum tabi.
yine de önce akünün voltajını ölçtürsün.

istersen c#'da sana özel program yazabilirim(excel csv olarak kaydeden), istersen vba ile direkt olarak siteden verileri çekip istediğin sheete aktaran program yazabilirim.

nickimin sonuna @gmail.com koyarak ulaşabilirsin. Elimde freelance proje var, bir kaç gün gecikmeli yazabilirim.

mail attim tesekkurler

hocam cinsiyet rolleri tam anlamıyla öğrenilen ve mantık dışı olduğunu düşündüğüm olaylar. kızlar makyaj yapar ama erkekler yapamaz algısı çok itici. yapan yapıyor, güzelde yapıyor.

bence o çocuk 3 yaşından beri sadece kızlarla arkadaşlık etmiş. çünkü konuşmasından bunu destekleyen bir sürü şey çıkıyor.

evet abartmış.

Hepsini izlemedim ama giriş kismina baktim, çocuk sinema okuyomuş ve ozellikle sinemadaki makyajla ilgisi varmış ki gordugumuz tum aktorler filmlerde ya da talk showlarda makyajli. Gunluk hayatinda yapanlar da var bu çocuk da yapiyo olabilir yani ben yapmam ama yapan yapsin kafasindayim ben

X y yapar mı soruları bana çok manasız geliyor. Herkes her şeyi yapabilir. Insan kendini nasıl mutlu ve rahat hissediyorsa onu yapmalı. Bu arkadaş makyaj yapıyormuş, ne güzel, videoyu da hiç yadirgamadan izledim. Sen yapmıyorsan yapma, o da güzel. Nihai noktada erkek adam mevzusuna bağlamak yersiz.

Şu kalıpları artık bi kenara bırakalım, yaşayamaz ve yaşatmaz hale geldik bütün bir insan ırkı olarak.

Buff fikrimuhim +1

Isteyen istedigini yapar, erkegin neyi yapip neyi yapamayacagina kim karar veriyor yahu? Bizim tek yukumlulugumuz bizden farkli olana saygi duymak.

yapan yapsın tabii ki, bende bir önyargı olusturmaz. video keyifli bir video, arkadas da tatlı bir insan gibi.

fakat mesela böyle biri benim için ' arkadas' olur yalnızca. bilmiyorum fazla feminen.

tabii işin ' makyaj kadın için midir' boyutu da var. orlara girmeyelim.

buff + 1

Ama farklı düşündüğüm bir nokta var. Cinsiyet rolleri değil derdim. İsteyen istediğini yapsın; kadınların erkekleşmesine veya erkeklerin kadınlaşmasına karşı değilim eğer kişi istiyorsa. İsteyen istediğini yapsın. Yine de kişinin çok fazla makyaj ürünü olabilir. Bir kadın için de bir erkek için de geçerli bu. Gerçi şimdi çok bir şey görmedim ama adam evini Mac kozmetik dükkanına çevirmiş olsaydı erkek mi kadın mı olduğuna bakmadan 'Evet, abartmış' derdim.

fikrimuhim +1
buff +1

ekşi sözlük gibi cinsiyetçi ve homofobik bir platformda böyle mesajlar görmek umut veriyor.

erkeğin makyaj yapması "erkeğin kadınlaşması" demek değildir. "Cinsiyetçi değilim, isteyen istediğini yapsın kafasındayım, isteyen erkek kadın gibi davransın, isteyen kadın erkek gibi davransın" derken bile cinsiyetçilik yaptığımızın farkına vardığımızda biraz daha umut oluşacak geleceğe dair :) erkeğin güzeli olmaz ne demek bu arada ya...
(bkz: cinsiyet kodları)
(bkz: toplumsal cinsiyet)
(bkz: cinsiyet rolleri)

fikrimuhim +1
buff +1
kassiopeia +1
luchetti +1

isteyen istediğini yapar. ancak cinsiyet rolleri falan diye eleştirmek biraz saçma geldi bana. politik doğruculuk adına cinsiyetler yokmuş gibi davranıyorsunuz. bu kalıp değil, cinsiyet yani, yaratılış evrim ne dersen de bizi bu noktaya getirmiş.

erkekler makyaj yapmaz. sorunun doğru cevabı bu. çocuk abartmış. makyaj binlerce yıldan bugüne gelmiş feminen bir kavramdır.

mesela küpe de öyleydi, makyaj kadar olmasa da feminendi bir zamanlar, noldu sosyal evrim gerçekleşti ve artık değil. belki makyaj da bir gün böyle olur (ki bence olacak) ama şimdi değil.

arkadaş siyasi bir soru sormamış, sorsaydı ben de isteyen istediğini yapar kardeşim derdim. dünyanın en politik doğrucu adamlarından biriyim ancak bazen abartıyoruz bu işi.

makyajın da küpe gibi "feminen"likten "maskülen"liğe geçmesi, yani senin deyiminle "sosyal evrim (??!)"in gerçekleşmesi ne zaman olacak sence? ona göre yayalım millete.

Aa bu çocuğu liseden tanıyorum lan üst dönemdi.

Soruya gelirsek: yapan yapsın

ben yapıyorum ve evet gayim. ama şöyle bir durum var yaptığım makyaj fazla belli olmayan türden. aşırıya kaçmıyorum. heteroseksüel erkeklerin yapacağını pek düşünmüyorum.

jangbogo -

sayın hocam, cinsiyet kimliklerinin kendi kültürümüzde olduğu gibi olmayan çok toplum var. ister inan ister inanma; tüm düşünce yapımızı, rollerimizi, hayata bakış açımızı öğreniyoruz. insan her şeyden önce öğrenen bir varlıktır. eğer bu söylediğiniz cinsiyet sadece seçimden ibaret olmasaydı bugün kadın doğup erkek kimliğine bürünen insanların erkek rollerini en üst düzeyde yansıtmasını ya da tam tersi erkek doğup kadın rollerini bu seviyede yansıtan insanları göremezdik. bence bu noktada zeki müren'i anlamak en doğrusu. sahnede ayrı filmlerde ayrı rollere bürünüp kendi cinsel kimiliğini en az seviyede yansıtmasının sebebi budur.

kısacası, ben insanları belli kalıplara sokmanın karşısındayım. farklılıklar güzeldir, korkulması gerekmez. insanlar başkalarına zarar vermedikçe nasıl isterlerse öyle yaşasınlar. zor değil hoşgörülü olmak be :)

vidyoyu izlemeden hemen evrimsel bir cevap vermek gerekirse hem evet hem hayir. neden? cunku dogada genelde hayvanlarin erkek olanlari guzeldir, cekicidir. disiyi ikna etmek icin ilgisini cekerler.

ayrica makyaj var makyaj var. kimi iki kat boya suruyor, donusum geciriyor, kimi de bazi "duzeltmeler" yapiyor. bu durumda benim kanaatim kadinin da iki kat boya sureni makbul degildir.

makyajla guzel/yakisikli olan kimselerde ruhsal bazi problemler vardir. zira karsi cinsin ilgisini cekmek icin bir maskenin arkasina saklaniyormus, ozguvensizmis, egosu kirilganmis algisi yaratiyor.

want2die'in da soylemeye calistigini soyle anliyorum: ozguvenli ol yeter, mutlaka birilerinin ilgisini cekersin. buna da katiliyorum. magara adami atalarimizin makyaj seti yoktu. icguduler her turlu yuzeysel ozellikten daha etkilidir. karsidakini guduleyen duygulari uyandiriyorsan sikinti yasamazsin.

benim saçımı boyadığım, makyaj yaptığım dönemler oldu. kendini heteroseksüel olarak tanımlayan bir erkektim. tabii o zamanlar gençtik. şu an kadın erkek ayırt etmeksizin makyajdan hoşlanmıyorum. ama dileyen yapar bittabi.

ek: ben soruyu esas almıştım cevaplarken, videoyu şimdi açıp ileri geri yaptım, benim böyle kutu dolusu şeyim yoktu tabii. punk takılırdık biz. 3 parça şeyim vardı. aşırısını hiçbir dönem sevmedim.

mimikleri bile ergen kız gibi 10sn dayanabildim. İsteyen istediğini yapsın kimseye karıştığım yok ama özellikle "buff +1" yazan hatunlar, böyle bir sevgiliniz olsun ister misiniz ? Dürüstçe yazın, kıvırmayın.

Yapar, yapsın. Kadınlarda da makyajı sevmediğim için bana hepsi abartı geliyor. Videoyu izlemedim.

Bence o erkek değil, eşcinsel. Abartmayı bile abartmış.

Şimdi burda şöyle bir hata var, yukarıdaki cevaplarda yani.

"Erkek makyaj yapar mı?" sorusu zaten "erkeğin makyaj yapması toplum normlarına uygun mu?" sorusuyla eşdeğer. O yüzden erkek makyaj yapmaz. Buna milli irade karar verir sdfdsf.

Bu soruya cevap bu.

Yoksa bundan soyutladığımızda yapar tabii, niye yapmasın.

Burda toplumun bu tarz bilinçli veya bilinçsiz baskılarına nefret kusup sonra gidip "ugg giyen kızlar" veya "geyikli tayt giyen kızlar" veya "kamyoncu atleti giyen erkekler" başlıklarında bunları giyen insanlara giydiren tipler var ve durumun benzerliğinin farkında değiller.

Bu tarz normlar her zaman bir şekilde oluşur, bazıları köklü olur, bazıları da kısa süreli ve değişken olur. Bazıları cinsiyet rolleriyle alakalı olur, bazıları olmaz.

Artık toplumun dikkate değer bir kısmı bu tarz cinsiyetle alakalı normları esnetme yanlısı olduğu için bu soruya cevap yakında değişebilir. Veya bu soruya cevap ekşiduyuru topluluğunda evetken dışarıda hayır olabilir. Unutulmaması gereken şey şu, biz bu normları değiştirdiğimizde yerine yenileri gelecek. Böyle kurallar ve kısıtlamalar ister istemez her zaman olacak.

Yani toplumsal cinsiyet gibi bkzlar verip de toplumun nasıl işlediğinden haberdar olmamak biraz komik. Neden komik? Çünkü bazı insanlar toplumsal kuralları yıkma isteğinde ama yıktıklarında yerine yenilerinin geleceğinin veya getirileceğinin bilincinde değil, oranın boş kalacağını sanıyorlar. "Erkek makyaj yapmaz" ve "erkek makyaj yapar" yargılarının ikisi de toplumsal cinsiyet rolü üzerine tanımlamalar ve ikisinin de aslında pek bir farkı yok işlev olarak.

Özet olarak buff'a ithafen: "x y yapar mı soruları bana mantıksız geliyor" demiş ama dünyanın en doğal soruları bunlar.

Bu yazdıklarımdan da cinsiyet konusunda baskıcı, cinsiyetçi veya gerici olduğum çıkarımını yapabilir bazı arkadaşlar. Onlara diyebileceğim bir şey yok :D Amacım sadece eleştiriyi kör bir şekilde yapmamak; eleştirinin sebebini, doğasını ve sonuçlarını tartabilmek.

buraya toplumsal cinsiyet diyip gitmenin sağlıklı bir iletişim kurmadığını düşünüyorum. Karşıdaki kişiye "bilmiyosun tabi git aç oku" demek kadar kaba olduğunu sanıyorum.
Dilim döndüğünce ve umarım hata yapmadan açıklamak istiyorum. Biyolojik cinsiyet bir kişinin bazı organlarının oluşu/olmayışı üzerinden tanımlanıyor ve üreme odaklı bir yaklaşım olarak süregeliyor. Ki özünde bu oldukça sıkıntılı çünkü bu sınıflandırma vajina (female deniyor misal), penis (male) gibi organları merkeze alarak aslında cinselliğin, ne bileyim ayak ile, burun ile yaşanamayacağı, üremenin herkes için bir amaç olması gerektiği gibi bir önyargıyla hareket ediyor. Yani anal ilişki için anal bölgesinden başka hiçbir organını kullanmayan ve üremek istemeyen bir kişi tıbbi müdahaleler haricinde niçin bir biyolojik cinsiyete atansın?
Bir de toplumsal cinsiyet / cinsiyet kimliği var ki sanırım birçok sorun da buradan kaynaklı vuku buluyor. Kısacası sosyal kültürel kalıplar neticesinde öğrenmeye zorlandığımız davranışlar, tutumlar, görünüşler, makyajlar ve makyajsızlıklar bütünüdür. Bu bahsedeceğim cinsiyet kavramı kadın ve erkek diye ikiye ayrılmıyor, aslında ayrılmamalı ama ayırıyorlar ve hepimizi bu normlara uydurmaya çalışıyorlar. herkes içinden gelen tavrını, duruşunu, durmayışını takınabilir ve dünyada hepsi birbirine özgü 6 milyar cinsiyet olabilir.
fakat doğumumuzdan itibaren, hatta doğmadan önce, biyolojik organlarımızdan yola çıkarak hangi rengi seveceğimiz, hangi oyuncaklarla oynayacağımız, kiminle evleneceğimiz (bkz: beşik kertmesi) belirleniyor ve böyle davranmamız öğretiliyor. Sorun da tam bu noktada başlıyor; biyolojik cinsiyet ile, toplumsal cinsiyet arasında doğrudan bir ilişki kurulmuş oluyor. Yani penisin varsa erkeksindir, erkeksen makyaj yapmazsındır. biyolojik cinsiyet ile toplumsal cinsiyet arasında kurulan, stereotip yaratan her ilişki, ayrımcılıktır, birilerini topluluktan ister istemez dışlar. çünkü nihayetinde birileri bu önceden atanmış kriterlere uymayacaktır.
İkili cinsiyet sistemi küçüklüğümüzden beri kendimizi bir toplumsal cinsiyete ait hissedip yetmez gibi tam "karşısındaki" ikinci cinsiyetle ilişkilenmemizi öğütlediği için bu kalıplara uymayan herkes dışlanıyor. Homofobi, transfobi, queerfobi, hepsinin temelinde, karşı tarafın heteroseksist ikili cinsiyet sistemine uymuyor oluşuna verilen tepki mevcut.
Aynı şekilde, bir toplumsal cinsiyetin ne yapması ve ne yapmaması gerektiğini söylemek de bu ayrımcılığa hizmet ediyor. Kendini -istediği cinsel organı olsun olmasın önemli olmaksızın- erkek denilen cinsiyetle beyan eden kişi, içinden ne geliyorsa veya gelmiyorsa o şekilde davranabilmeli ki, sınırlar ve kurallar yaratmamalıyız ki dünya daha yaşanabilir bir hale gelsin; herkes için.
"herkes için" diyorum çünkü ikili (kadın- erkek) ve stereotipik (erkekler bunu yapmaz, kadınlar şöyle yapar, erkek kadından hoşlanır) cinsiyet sistemi herkesi mağdur ediyor. Gerçekten şuan hayatımızın aşkı, sevdiğimiz bir arkadaşımız olabilirdi, hayatımızda 7/24 görüştüğümüz çok sevdiğimiz kişiye karşı bir şeyler hissedebilirdik, fakat toplum bizi aynı toplumsal cinsiyete atayıp yetiştirdi diye bunu yapamayacağımıza inandırıldık. bunu öylesine kabullendik ki yapabilenleri de "ibne" diye dışlar olduk falan. tıpkı şu her yerde bahsedilen öğrenilmiş çaresizlik deneyleri gibi olduk her birimiz. Dünyada hoşlanabileceğimiz 3-4 milyar insanı daha doğar doğmaz organlarımızı yoklayarak bizim adımıza karar verdiler ve silip attılar zihnimizden. Birileri bu kalıpları, hapishaneleri yıkıyorsa ne güzel değil mi? Bana kalırsa örgütlenelim makyajımızı da yapalım, sakalımız varsa onu da uzatalım, mavimizi de morumuzu da giyelim, el ele sokaklara çıkıp daha özgür bir dünya yaratalım. Neyse, öyle işte hocam, makyaj ben de yapıyorum, fazla yapmayı sevmiyorum cc krem falan sürüyorum bazen de dudaklarıma shea yağı sürüyorum o kadar. Tabi bu demek değil ki çok makyaj yapan tü kaka, isteyen parasınca zevkince yapabilir.

yapsın yapmasın kendi tercihi.

çok sevindim videoyu görünce, makyaj yapmayan kadınlara sövüp sayan erkeklere geldi şimdi sıra. umarım böyle erkekler arasında yayılır da şekilciğin ne demek olduğunu anlar kadın erkek demeden herkes.

valla okuduğum okulların vasatlığından da olabilir ama bana öyle "vaaayyy!!!" nidasını attırmış bir öğretmen tanımadım.

ama ilkokuldayken boş derse bir tane erkek öğretmen geldi. ben sınıf başkanıydım o zamanlar ve bana dersimizde en son nerede kaldığımızı sordu. ben de izah etmeye çalışırken sınıf o sırada gürültü çıkardığı için tüm sınıfın içinde ses tonumdan dolayı benim için "bakın, bağırtmayın şu kızı! :)))) ehehe ehehe" diye haykırdı. tüm sınıf gülmüştü bana. çocuk halimde bile kimseden nefret etmeyen ben o hocadan çok nefret etmiştim. tüm sınıf ise bana çoktan o malum lakabı takmıştı bile...

Matematik ogretmenim. Dersi olmasa da benim icin gelirdi sabahtan okula boş derslerimde aralarda bana ders calistirirdi. Özel ders alma ihtiyacım olmadi hiç. Sayesinde ossde 30da 28 matematik yaptim.

11.sınıf felsefe öğretmenim. Olaylara bakış açısı ve dersi anlatma aşkı beni felsefe ile tanıştırdı. Karakterimi ve dinimi değiştiren bu radikal sürecin başlangıcını tetikledi.

matematik öğretmenim sınavda en yüksek alanı sinemaya götürme sözü verdi, 70 küsürle ben aldım, gora'ya götürdü. mizah yeteneğimin erken gelişmesinde katkısı büyüktür, ilk büyük gösterimde kendisini kuliste ağırlayacağım...

Lisansta çok çok sevdiğim bir hocam vardı. Kişiliğim üzerinde etkisi oldu diyemem ama her zaman kendisini ideal bir eğitimci olarak görmüş ve gıpta ile bakmışımdır. Çok iyi bir hocaydı, kendine özgü bir sistemi vardı hem derslerde hem sınavlarda, katı görünürdü ama inanılmaz bir mizah duygusu vardı, prof. olmasına rağmen hiç egolu bir insan değildi, kendisiyle dalga bile geçilse inanılmaz güzel kotarırdı ya da karşıdakini kırmadan güzel bir cevap verirdi, çok düşünceli bir insandı, çok da üretkendi, hakkını vererek akademisyenlik yapan insanlardandı. Şimdi anlatırken bile içim sıcacık oluyor, ne kadar çok severim kendisini. Her zaman mutlulukla ve sevgiyle anacağım, gerçek eğitimci böyle olur diyeceğim harika bir insan. Eğitim hayatımda onun gibi başka biri yoktur. Canım öğretmenim.
Malesef pankreas kanseri ile mücadele ediyor birkaç aydır. Sağlığına kavuşmasını gönülden diliyorum, umarım iyi haberlerini alacağız yakın zamanda.

kişiliğimde bilmiyorum da eğitim hayatımda baya negatif etkisi olan öğretmenlerim oldu, zaten lisede ben böyle işin diyip okulu bıraktım ki lisede ki çoğu hoca iyiydi, (1 matematikçi, 1 din hocası, 3 biyoloji hocası hariç)

benim hayatımda iz bırakan çok değerli 5 tane hocam oldu.

ilki bana ortaokul 1. sınıfta ingilizce'yi sevdiren semra hocamdı. inanılmaz tatlı ve güzel bir kadındı. onunla tanışana kadar bir dersi bu kadar sevebileceğim aklıma gelmezdi. bugün ingilizce öğretmeni olmamda payı çok büyüktür o güzel kadının. ellerinden öperim.

ikincisi lise son sınıfta tanıştığım eda hocamdı. o da ingilizce öğretmeniydi ve çok esprili, dersi çok keyifli işleyen inanılmaz bilgili ve aydın bir kadındı. üniversiteyi ilk yılımda oldukça yüksek bir puanla kazanmamda payı çok büyüktür.

bir de tarihçi erdal hocam vardı lisede. bizim öğretmenimiz gibi değil de arkadaşımız gibiydi. bir tarih dersi en fazla ne kadar eğlenceli işlenebilirse o kadar eğlenceli işlerdi. şu an tarih bölümünde sırf keyfine yüksek lisans yapıyorum. bana tarihi sevdiren erdal hocamın bugün tarihi hala çok sevmemdeki payı yadsınamaz.

kpss'ye hazırlanırken başka bir tarihçi ile tanıştım. yasemin hocam ile. onun dersini dinlemek şahane bir tiyatro izlemek gibiydi. taklitleri bizi bizden alırdı. tarihi inanılmaz zevkli anlatan bir başka hocaydı. şu an ben de ders anlatırken onun ders işleyişinden esinleniyorum çoğu zaman. öğrencilerimden olumlu dönütler almak beni çok mutlu ediyor.

ve tabii ki ilker hoca... ben ki 21 yaşına kadar matematikten nefret etmiş bir bireydim. matematik söz konusu olduğunda tam bir geri zekalıya dönüştüğümü düşünüyordum ama onun sayesinde matematiği yapabildiğimi gördüm! insan gibi doğru düzgün bir şekilde anlatınca herkes anlayabilirmiş meğerse bu dersi. matematik dersini bir de ilker hocadan dinlemeden önce matematik sınavlarında hep düşük not alırdım ama onunla tanıştıktan sonra kendimi aştım ve kpss'de matematikten hayvan gibi yüksek net yapıp ilk yılımda atandım. ilker hoca olmasaydı belki de matematik sorularını çözemediğim için yıllarca atanamayacaktım.

ben öğretmenlerden yana hep çok şanslı biri oldum. hiç öyle psikopat öğretmenlerim olmadı. şimdi öğretmenlere sövenleri görünce onlara çok acıyorum. ya hu bir tane bile iyi öğretmeniniz olmadı mı? bir tane bile mi güzel anınız yok? çok yazık gerçekten.

Almanya'dan döndüğümüz küçücük iç anadolu şehrinde herkes üstümüze gelirken, türlü travmalar yaşatırken (otobüs şöförüne günaydın diyoruz diye rahmetli ablamla beni mahalle karakoluna şikayet eden mahalleli ve eve gelen komiserden tutun bölme işlemini ÷ işaretiyle yapıyorum diye dayak atan öğretmene kadar) son derece ağır ülkücü ve muhafazakar lise müdürümün beni odasına çağırıp, benimle uzun bir konuşma yapması. Kızım sen buraların insanı değilsin, çok ders çalış sınavları mutlaka kazan, göndermezlerse evden kaç ve kendini bizden, bu şehirden, ailenden kurtar diye nasihat vermesi. Beni ailem defalarca ayıp günah diye okuldan aldığında her seferinde olaya el koyup, eve gelip ailemle kavga edip, dil döküp beni okula götürmesi. Gerçektende evi terketmek zorunda kalmam ve bir yıl hemen hemen kimseyle haberleşmeden üniversiteye hazırlanmam. Birde ingilizce öğretmenimin kızım yabancı dile çok yeteneklisin, senin kurtuluş anahtarın bu diye bana bir sürü ekstra kitap falan vermesi el altından (açıktan ilgilenirse o lanet şehirde laf olurdu zira). Okul müdürümü yıllar sonra arayıp bulmam ve yaşadığım hayatı anlatıp teşekkür edince yarı felçli adamın telefonda çok şükür kızım kurtuldun diye hıçkıra hıçkıra ağlaması. Aynı şekilde ingilizce hocamın face'te beni bulup araması ve öğretmenlik hayatım boyunca olduğu ortamdan kurtulmasını çok istediğim, çaresiz kaldığım 3 öğrencimden biriydin, fotoğraflarına baktım mutlusun, aferin kızım diye aynı şekilde ağlaması.

ciddi anlamda düşünceme etki eden neden sonuç içinde düşünmeyi öğreten coğrafya hocam oldu. benimle beraber belkide 100 kişiyi daha bu şekilde geliştirdi.

bu böyle ama niye diye sormak çok önemli, sorgulamak bilimin ilk adımı. buradan ilerledi çoğu kişide okulda.

bunun dışında çok hocayla çalıştım üniversitede, bilimde çıkır açan adamların 80 yaşındaki öğrencileriyle çalıştım, yepyeni teoriler yazan adamlardan ders aldım, hatta cidden düşünsem aklıma hayalime sığmayacak adamlarla taşak muhabbeti yaptık. miten, harvarddan, stanforddan, columbiadan akla gelen en iyi üniversitelerden hocalarla çalıştım ama o ilk adım kadar hayatımı değiştiren bir şey olmadı.

oldu. lisedeki mesleki gelişim hocam. zamanında taksiciymiş pavyonlarda takılmış ortamlara girip çıkmış ankaranın tüm belalı yerlerini bilen yüzlerce tanıdığı ve seveni olan biriydi. adam bir psikologtan çok daha iyi çözerdi insanları. hayat tecrübelerinin ne kadar önemli olduğunu anladım onla ama onun gibi olmak için minimum 50 yaşına falan gelmek gerekiyor yani. gerçekten çok bilgili biriydi. mesleki gelişim dersine girip ders işlemez hayat tecrübelerini anlatır sonunu bi yere bağlardı. herkese de 100 verirdi. hayat tecrübesinin ne kadar önemli olduğunun canlı kanıtıydı.

aha adam bu scontent-frt3-1.xx.fbcdn.net tipinde de yok mu sizce ya herşeyi biliyo tavrı?

buda profili www.facebook.com

genelde kötü, tek tük değerli insanlar öğretmenliğimi yaptı ama söylediğin biçimde biri çıkmadı karşıma.

edit: akışkanlar mekanıği dersini veren yaşı geçkin ve eski rektör bir hocam oldu, o aslında bir nebze katkıda bulundu hakkını yemek istemiyorum, şu an geldi aklıma. gözlerinden öperim. tecrübe ve gördüklerini bize aktarmaya çalıştı kendisi, özellikle bizim gibi akp'den çok etkilenmiş bir kuşak için bazı gerçekleri daha iyi görmemiz için şanstı ve bunu başardı diyebilirim. korkmadan ve incitmeden eleştirip siyaset yaptı, yaşından ve makamından ötürü bir çok eski siyasi ile ilişkisi olmuş, demirel ile eski yök başkanlarıyla ilgili anılarını dinlemek pek keyifliydi, cemaat olaylarının iç yüzünü darbe olmadan tek tek anlattı bize sağ olsun, sağlıklar içerisinde yaşasın.

"adamsın lan" diyebileceğim öğretmenim olmadı. Sadece ilkokul 4'te izmir'e taşınmıştık, öğretmenim çekingenim diye beni iki kızın arasına oturttu, kendisine teşekkürlerimi iletiyorum dsfdsfgdsf

bence ceza almalı ama görevden alınma gerçekten ağır ve abartılı bir yaptırım.

ceza da almamalı

belli bir yaşın üstündeki insanlara akıllı telefon verilmemesi gerektiğini anladım. bence ceza değil eğitim verilmesi lazım.

ceza da almamalı +1

o fotoğrafları atan kişilerin 100-200 kişiye teşhir amaçlı attığını sanmıyorum fantezilerini biraz dikkat eksikliği ile yanlış kişilerin görmesi yüzünden başlarına gelmedik kalmıyor. hiçbir ceza almaları gerektiğini düşünmüyorum. lâkin işin arkasında sapıkça bi teşhir güdüsü varsa orası ayrı kesinlikle görevden alınmalı.

bırak görevden alınmayı ceza bile almamalı. tabiki başkasına atacağını ama yanlışlıkla o gruba attığını kanıtlamalı.

watzap gruplarının resmi bir vasıf taşımasına gerek yok. memurluğa yakışmayacak hareketler, yüz kızartıcı davranışlar vs bir şeyin içine sokulabilir bunlar. soruşturma yapılırken tedbiren açığa alınmış olabilirler.

hatalarının da bir karşılığı olmalı elbette.

Hiç ağır değil. Daha neyi nereye gönderdiğinin farkında olmayacak kadar avare birine müdürlük de muhtarlık da idari hiçbir kadro da verilmemeli, çok da doğru bir hareket. Herifler cinsel suçlar işliyolar vs, ne demek ceza almamalı?!! Aksine ipliği pazara çıkarılmalı, çok büyük korkular yaşatılmalı bunlara. Ne insana değer vermek ne insan sorumluluğu almak var şu hale bak ya.

yaren, yahu penisten bu kadar korkmayın ısırmaz. teşhir amacı taşıdığını sanmıyorum bunu yapanların. tamam ismi cismi bilinmeden anonim olarak yapanlar, otostopçuları arabasına alıp ulu orta sergileyen sapıklar yok değil ülkemizde. ama belli ki sevdiceğine atarken yanlışlıkla göndermiş. aynı yanlışlığı bir kadın yapsaydı şikayet dilekçesi verilir miydi bile hiç sanmıyorum.

özel hayatla işin karışması aptalca. whatsapp grubu gayrıresmi bir olay. orada öğretmen kimlikleriyle değil herhangi bir insan gibiler. bu nedenle görevden alınması saçma.

bana çok yersizce, toplumun gazını alma hareketi gibi geliyor bu cezalar.
adam memurluk görevini aksatmadığı, işini mesai saatlerinde layıkıyla yaptığı sürece, kendi özel hayatında isterse striptiz yapsın, bizi ne ilgilendiriyor ki?

yaren +1 penisten korktuğumuz yok. zihniyetsizlerin yönetici olmasında problem var. whatsapp'da kime ne mesaj atacağını bilmeyen kişilerin yönetici olması problem. ya da bu tarz fantezi ihtiyaçlarını whatsapp üzerinden karşılamaları problem.

Arkadaşlar adamın eli yanlış değmiş bile olabilir bunu müdür olmaya kalifiye biri olmamak şeklinde nasıl yorumluyorsunuz? Böyle şey olur mu ya. Hadi diyelim ki gerçekten elinin değmesi bir müdürün yapmayacağı bir şey olsun, belki adam uykusuz kaldı o yüzden dikkatsiz? Binbir türlü şey var böyle "bir kişi şunu yaptıysa kesinlikle şöyle biridir" diye hakkında hiçbir şey bilmediğiniz biri hakkında pratikte basit bir hata üzerinden böyle büyük bir tespiti nasıl yapabiliyorsunuz anlamıyorum.

format c, tamam siz maille parolalı rarlayıp gönderirsiniz o zaman te allam.

yanlışlıkla ya da değil, kesinlikle ceza almalı. görevden alma kadar ağır bir ceza değil ama kesinlikle.

ulan duyuruda da sikler memeler havada uçuşuyormuş. ben kimseye sikimi daşşağımı yollamıyorum. diyelim ki yolladım yanlış adrese yollamıyorum.

bir de şöyle düşünelim bu adam lise müdürüymüş öğretmen yani. çocuğunuzun dersine dersine giriyor olsa ve onun dahil olduğu watsapp grubuna atsa fotoğrafını yine bu kadar anlayışlı olacak mıydınız?

(bkz: cehenneme giden yol iyi niyet taşlarıyla döşelidir)

Ceza almalı+1.

Ceza almamalı diyenlere sorum. Adam bunu sürekli yapıp; "kullanamıyorum şu mereti, yanlışlıkla oldu" diye işin içinden sıyrılırsa ne olacak. Bunun adı taciz değil mi? Ah canım hümanistlerim.

@sorumatik: ben de ceza almalı diyenlerdenim ancak bu olay birden fazla kez olduğunda artık "yanlışlıkla" demesi adamın pek fayda etmez zaten. ardında bir art niyet mutlaka aranır.

ceza almalı bence.(dikkatli olsun bir dahakine kimse kimsenin şeyini görmek zorunda değil sonuçta) abartı bir şey olmasına gerek yok. ama görevden alınma ağır bence. tabi yanlışlıkla attıklarına inanarak söylüyorum. kardeşim sen de şeyinin resmini atarken artık yakın gözlüğü mü takıyorsun napıyorsan yap da dikkatli at yahu.

Okul müdürü öğrencilere örnek olması gereken kişi konumunda. Hergün öğrencileri tarafından bu hikayeyle anılacak bir müdür artık o göreve uygun değildir, zaten görevde kalsa da sağlıklı yürütemez çünkü saygı görmez.

kimse rahip değil, rahibe değil. Bir çoğumuz en azından yanlış kişiye mesaj atmışızdır, mesajlaştığın sırada başkasından mesaj gelmiştir, sen de en üstte mesajlaştığın kişi diye dalgınlıkla göndermişsindir.

Bence çok ağır bir ceza, en azından resmi bir uyarı vs gönderilir o kadar

Ben geçen okul müdür yardımcısına Onedio galerisi yollamışım, üzerine de Facebook'ta paylaşmışım. Telefon cebimdeydi, oluyor böyle şeyler. Yanlışlıkla olmuşsa cezaya gerek yok. En fazla 100 lira kessinler, bir daha dikkat eder.

(bkz: vmware)

biosta uefi yazan ayarı legacy yapıp denedin mi ?

edit : denemişsin, 2. fotoyu görmedim.

marka model ne ? misal sony'lerde assist diye bir tuş var, ona basınca "usb den başlat" diye ayrı seçenek çıkıyor.

UEFI Boot Mode'u Enable yaparak deneyebilir misiniz ? belki UEFI kurulumlu bir Windows vardır usbinizde.

@Kimlan bu hp 6735s
@Kounge yaptım olmuyor maaleaef

Secureboot disabled?

açılırken biosa girmeden boot menuyu açıp flash belleğe tıkla. boot menu f8 veya f12dir

@Bardaki o seçeneği bulamdım
@Freeta onu ypıyrum

geçen gün bir hp modelinde böyle oldu hdd dışında ne dvd nede flashdan boot almadı mecbur masaüstü gelince cdyi çalıştırıp öyle başlattım formatı kurulumdan sonra windows.old klasörünü sildim bu kadar.

ben olsam "ultra glossy" seçerdim.

want2die +1. android'de yeri sabit ve kolayda. her elime ayfor aldığımda bu yüzden bocalıyorum biraz.

sol üstte değil mi geri tuşu android'te?

iPhoneda sol yukarıda olan tuş. Ayrıca parmağınızı oraya kadar çıkartmayıp ekranın en solundan sağına herhangi bir yerden de kaydırınca aynı işi görüyor.

Sırf geri dönmek için yapılmış fiziksel bir tuş yok. Ana ekrana dönmek için ortaya basıyorsun. Uygulamada ilerledikçe de yukarıda çıkıyor işte geri tuşu, veya kaydırıyorsun. Safaride altta çıkıyor. Yeri değişiyor evet ama eksiklik değil bence.

bir şey değişmiyor ya, android'te yeri sabit de iphone'da değil sanki. bi aşağıda çıkıyor bi ekranın ortasında gibi konuşuluyor çok ilginç.

hepsi sol üstte işte.

Hiç bir zorluğu yok işte. Alışılıan dışındaki zor geliyor insanlara(ben dahil) ama alışınca hiç eksiklik hissetmiyorsun. Bir avantaj olduğunu da düşünmüyorum iki işletim sisteminde de. Bir ios bir android kullanıyorum. Aynı anda değil,dönem dönem.

bir android kullanıcısı olarak elim fiziki bir geri tuşu arıyor, iphone kullanırken sol üst köşede geri tuşuna basma refleksim olmadığı için ne zaman iphone kullansam eğreti geliyor.

Androiddeki yazılımsal geri tuşu da kullanışsız, fiziki bir tuş olacak (aydınlatmalı, titreşimli geri beslemeli)

Sanki bi yukarıda bi aşağıda mı oluyor demişler. Evet iPhone'da uygulama bazında back button yerinde değişiklikler olabiliyor. Örneğin Safari'de aşağıda iken, Chrome'da yukarıda gibi.

Ama back tuşu yerine swipe ile geri gelmeye alışan biri için back tuşuna hiç ihtiyaç kalmıyor.

ios'u iyi bilseydiniz çok daha basit olduğunu da bilirdiniz :( ios ta çok daha kolay yolları var. yolu değil yolları dedim fark ettiyseniz.

iphone'da excespeace'in dediği gibi bir fonksiyon var, hiç gerek kalmıyor geri tuşuna. hatta eğer 6s ve üstünü kullanıyorsan diğer uygulamaya geçmeyi de o şekilde yapabiliyorsun, geri tuşundan çok daha pratik.

Sanal geri tuş var ekranı kaydırma seçeneğin var. Ne bileyim bunlar zor geliyor da illa fiziki tuş aranıyorsa Nokia 3210 daha iyi bir seçenek olabilir bu kişiler için.

Ben olduğunu duşunmuyorum açıkcasi. Özellikle de iyi üniversitelerde.

koç, sabancı falan değil ya. İyi sayılma yani

yok olmuyor, ben de özelden mezunum ; 3,09 ortalama ile mezun oldum mühendislikten, üstüne çift anadal bile yaptım. Hangi üniversite bilmiyorum; ama kardeşiniz biraz çalışsa yapar.
Not: Mühendislikte şuana kadar bir dersten kalmış, matematik, fizik ve türev dersleri AA ile bitirmiş biri olarak söylüyorum. Üstelik hocalarımız, galatasaray ve odtü mezunları idi. Kısacası iş kardeşinizde bitiyor.

olmuyor

Hocanın kazancı ne oluyor ki ? Cebine para girmez herhalde

sarı çizmeli mehmet ağa. sırf ankarada 10 tane özel üniversite var, sen hangisini sorduğunu söylesen daha net şeyler söylenebilir.

Kardesim ozel universitede okuyor. Ingilizcesi iyi,hazirlik okumak istemedigi ve gereksiz olacagi icin ingilizce sinavina girdi. Sinav cok guzel gecmis. Gel gor ki sonuc aciklandiginda biz sok.
Ilk derse girdiginde de hoca sormus zaten sinava girmedin mi ne gerek var senin ingilizce hazirlik okumana diye, bizimki durumu anlatmis.tabi hoca burslu oldugunu ogrenince "hmm simdi senin durum anlasildi" diyip gulumsemis biladere

burslu öğrenciye ekstradan öyle kolay kolay yük bindirebileceklerini sanmıyorum. bu tip bir adaletsizlik ya da farklı muamele, öğrenciler arasında çok dikkat çeker.

okulla bölümün adını verirsen daha net cevaplar alabilirsin.

Burslu okudum, bilerek bırakma diye bir şey görmedim.

imkansiz, adlari cikarsa is kapanmaya kadar gidebilir.
ben de ozelde okudum. ihtimal vermiyorum.

Tam tersine, özel üniversite gibi bir rahatlık yok. Ben devlete geçtiğimde hocaların kalitesizliği, kafa yapıları, eğitim kalitesi sudan çıkmış balığa çevirdi beni.

Eğer özelde yapamıyorsa devlette hiç yapamaz.

Bunlar şehir efsanesi. Vakıf üniversitesi mezunuyum belki de öğrencilere en fazla yükleneninden. Hoca zorluyorsa (bundan kastım ödev, proje, sunum, araştırma vb. faaliyetler) bil ki kardeşinin faydasına olacaktır. Mantık dışı şeylerden kastın nedir, açarsan daha sağlıklı yorum yapabiliriz.

burslu okudum. oluyor. öğrencilerin belli kısmı, özellikle okulun büyükbaş yöneticileriyle arası iyi olan hocaların derslerinde kasten bırakılıyor.

Üniversite öğrencisini sen okuldan alamazsın mantıksız mantıksız yazma. "Veli" gibi bir kavram yok üniversitede. "Çocuk pert olmadan," ne demek yahu? Yarın öbür gün işi zor geldi aldık işten mi diyeceksin? Bırak ne yapıyosa yapsın. Abisine/ablasına gelir dert yanar; he gülüm he der geçersin. Bu kadar duygusal kasmaya gerek yok okul zormuş diye.

valla ben üniversiteye girerken neler diyorlardı, hocalar bırakıyorlarmış yok zenginler bursluları eziyormuş falan... girdim hiçbirini yaşamadım tam tersi çok güzel bir dönem geçirdim.

yoğunluk belki idealistliktendir, iyi bir üniversite-bölüm ise. Ha ticarethaneyse belki bırakıyorlardır bilemiyorum (üstte birkaç arkadaş öyle demiş) ama ben çevremden hiç duymadım.

Hatta şunu söyleyeyim, iyi üniversitelerde zaten hocalar böyle şeyleri yapmaz (yönetim istese bile ki istemez). Kötü saçma üniversite desen, öğrenciler pek parlak olmuyor ve hocaların aralarında yaptığı-benim duyduğum muhabbet hep "şunu mezun edip kurtulalım bi" oluyor. Bıraksalar okul para kazanabilir ama hocaların başına dert.

edit: mesela bir arkadaş demiş burslu olduğu için hazırlık okuttular geçemedi diye.(ki aslında bedava olur ama kalma ihtimalini mi düşünüyorlar ki anlamadım onu tam) Mesela benim durumumda ben hazırlık okumasam okuldan 4 yıl burs (para) alacaktım, hazırlık okudum 5 yıl para verdiler bana :D üniversiteden üniversiteye değişiyor olabilir işte ya.

özel üniversitede bilerek bırakıyorlarmış, ya da tam tersi çok kolaymış soruları veriyorlarmış tarzı spekülasyonlar genelde özel üniversitenin önünden geçmemiş kişiler tarafından kulaktan dolma şekilde çıkarılan şehir efsaneleri tıpkı burslularla köpekler giremez, bursluları dışlıyorlarmış eziyorlarmış vs. gibi. Tam tersi özel üniversitede burslular genelde el üstünden tutulur gıptayla bakılır, kimse de kimsnein burslu olup olmadığını bilmez, hocalar da arkadaşlar da. Tabii özel var, özel var. Şimdi dershane gibi her yere açılanı da var ama onlarda bile öyle olacağını zannetmiyorum yoksa o okul batar.
Tipik öğrenci şikayeti liseden sonra zor gelmiştir.Alışır. @mrtkrt'nin dediğini tam anlamadım burslu adama neden hazırlık okuutup hem 1 yıl bedava okutsunlar hem de üstüne 9 ay boyunca ekstradan cep harçlığı burs versinler bu anlamda rodrigues+1

ama nasıl atıldı flash belleğe? kurulu halde mi, yoksa direkt "setup.exe" mi?
eğer ikincisi gibiyse direkt o programın kurulum dosyasına çift tıklayıp normal program gibi kuruyoruz, hepsi bu. zaten neredeyse tüm programların kurulum yeri otomatikman c'ye kuruluyor, yani bilgisayarın kendisine.

diğer türlü atılmışsa da ilgili klasörü kopyalayıp bilgisayara atabilirsiniz.

flashtan çalışıyorsa kurulumlu değildir o. portable deniyor onlara. dosyayı çek bilgisayara öyle çalıştır.

cinsiyet tahmini yapmayacağım çok açık lksjfdg

Eğer flaş bellekteki dosyaya tıkladığında direkt olarak istediğin f klavye programı çalışıyorsa bulunduğu klasörü masaüstüne kopyala, sonra sanki flaştan açar gibi tıkla gir programa.

iletkenliğinde neden sorun olsun ki ?
dışı shield onu kesmesi zor. kıvırıp kenara falan alabilirsiniz belki. ya da tırtıklı bıçakla bir süre uğraşmak lazım.

kesilir, anten kablosunu evde kesme raconu bıcak ya da falçatadır.

@kimlanbu +1. sorun olmuyor.

host dosyası oluşturun. yediğim virüslerden biri host dosyamı değiştirmişti sadece kendi sitesine girebiliyodum.

İş yerinde kullanılacaksa modemden mac bazlı yasaklayın. Ama ben olsam o bilgisayarda yönetici haklarını her şekilde elde ederim, gerekirse vınn takarım, telefonumdan internet açarım, istediğim gibi gezerim.

kullanıcının admin hakkı olmadığını varsayarak yazıyorum;

1. bilgisayardaki dns'leri kaldırın.
2. host dosyasına gitmesini istediği sitenin kayıtlarını ve outlook'ta kullanacağı pop-smtp sunucuların kayıtlarını girin.
3. afiyet olsun.

bu yöntemle eğer ki gideceği sitenin ip adresini biliyorsa onu yazarak gidebilir ama. gerçi o da her durumda işine yaramayabilir.

router'ini ne marka. eger gelismis kaliteli bisey degilse zor olur ayarlamasi.

hosts dosyasi icin de soyle bi durum var. eger sadece tek bir site ve outlook smtp serverleri disindaki iplere erisim olmayacaksa, mail icerigindeki 3. parti sitelerden yuklenen resimler vs yuklenmez mail tam okunmayabilir falan

takipsiz postaları posta kutusuna bırakırlar, mektup, fatura gibi.. bu hep böyleydi. şikayetle olacak birşey değil.

kayıtlı dediği şey, registered air mail'dir, barkod numarası vardır, sürekli her update'i takip edebilirsin ve alıcıya elden teslim edilmesi zorunludur. diğeri takipsiz normal posta gibi takip edemezsin ve elden teslim zorunluluğu yoktur, onun için posta kutusuna bırakırlar.

birdahaki alışverişlerinde registered air mail kullan, hem barkod no ile takip edersin hem de elden teslim alırsın.

ptt kargo öyle yapabiliyor. görevlinin keyfine kalmış, benim eve 50 defa aliexpress'ten kargo getiren görevli her seferinde zili çalardı, evde olmazsam aşağıdaki dükkana teslim ederdi.

Ama amerikadan getirttiğim bi kargoyu (muhtemelen başka bir görevli, arada 1 yıldan fazla fark var), aşağıya bırakıp gitmişti.

Sen kargocu abiyi yakala, biraz bahşiş ver. Ben 10 tl vermiştim ilk başlarda bir defa, hiç kapıya bırakıp gitmedi. bahşişim etkili olmuş olabilir.

tracking number'ı olmaz genelde oralardan alınan ürünlerin, yani geliş-gidişte ne aşamalardan geçti kontrol edemezsin sen, bahsettiği kayıtlı olma durumu bu. taa cehennemin esfelesinden gelen kargonun ucuz olmasını sağlayan şeylerden biridir bu normal kargolarda olup bunlarda olmayan özellikler. genelde ufak bir meblağ ile tracking number sunar satıcılar, bundan sonrakilerde onu tercih et.

ptt kargoyla veya kurye ile alakasi yok. dedikleri gibi 'registered' olmayan siradan kargolar kayitsiz, yani kagit uzerinde evin kapisina takilan mektupvari seylerden farki yok. 1 dolar civari farkla kayitli postayi secerseniz hem takipli olur hem kisiye teslim edilir.

ptt kargo ile postayı karıştırmamak lazım.

aliexpress'ten gelenler posta ile geliyor. yani evet mektup gibi. posta kutusu varsa koyar, yoksa bırakıp gider. postacı ile aranız iyi olursa zilinize basabilir.

benim eskisi yukarı çıkarıyodu. arkadaşımınki de öyle.
şimdiki aşağıdan zile basıp kapıyı açtırıp içeri atıp çıkıyor. buna da şükür. dış kapıya bırakıp giden de var.

postacıyla arayı iyi tutun. ya da iş yeri gibi bi yere gönderim yaptırtın.

Sırf bu yüzden aliexpress'ten bir şey alacağımda şirket adresi veriyorum, en kötü aşağıdaki çaycımıza bırakıyorlar.

Geçen sene e-sigara sipariş etmiştim, apartman kapısına bırakmış gitmişler, elime geçmesi tam bir mucizeydi.

Aliden 60 siparişim oldu şu ana kadar ve standart olarak takipli geldi bir çoğu.

Üstte dendiği gibi takipsiz şey için kapıyı çalmazlar. Ama takipliyse de öylece bırakmazlar.

min. 8-9 civarı tutar diye tahmin ediyorum. Bi ara vw serilerinde de şanzıman üretim hatası kaynaklı arıza çıkarıyordu, mahkemeye verip kazandılar.

Sizin modelde de böyle bir durum var mı diye kontrol edersen iyi olur.

eksisozluk.com

win 8.1 öncesi ise bir combofix dene eğer win 8.1 ve sonrası ise malwarebytes dene

www.bleepingcomputer.com

Ankarayı bilmem istanbulda sirkecide buna kesin bir şey bulurduu saatçiler.

bende de armani var ar4612, seni çok iyi anlıyorum :) orjinal kayışına 280tl dediler, insanın o anda bağıra bağıra BSG diyesi geliyor.

Herhangi bir saatçiye gidersen kordonlar kalite kalite var, benimkine yakın deri bir kordonu 90TL'ye almıştım en son. pim uzunluğu 22mm olması lazım, mümkünse orjinal pimleri kullan, ayrıca kordon kopçalarını da eski kayıştan söktür, onlar da pimli, alacağın kordonun kopçasını kullanma.

bende de çalışmadı. firefoxa anonymox yükledim ama aşırı yavaş.

bende de çalışmadı bu sabah

opera kurup, ayarlardan dahili vpn'i açarsan sıkıntı kalmaz.

Çok fazla pil yiyor oyunlar artık, insanlar batarya derdi yaşamak istemiyor.

ben çok görüyorum ya. okey ve şu balon patlatmalı oyun hala çok oynanıyor metroda. ben kişisel olarak çok sıkıldım ama, hiç oyun yok telefonumda son 1 senedir.

oyunlara çok fazla reklam alıp, paralı yapmaya başladılar. o yüzden oynamıyorum ben.

telefonu ilk aldığım sene piyasada ne kadar oyun varsa denedim, gb bazında yer tutan oyunlara kadar. Saracak olan oyunları bitirdikten sonra sıkıldım sildim, çok yer kaplayanları kapasite yüzünden silmek zorunda kaldım, bazı oyunlarla her gün ilgilenmen gerekiyor adam gibi oynamak için, o kadar ilgi gösteremedim sildim.

şimdi batak, tavla gibi basit oyunlar dışında bir şey yok telefonumda.

Ben temple run 2 oynuyorum. 2 tane görev var tamamlanacak, bunları tamamlayınca uzunca bir süre oyun oynamam herhalde, ha şunu yapayım ha bunu yapayım derken iyice esir ediyor kendini.

Ben tramvayda oyun oynayanlar görüyorum ama genelde millet facebooka, instagrama falan bakıyor.

hafıza yetmiyor

Benim diner dash diye bir bağımlılığım var. İnsan içinde oynamamaya çalışıyorum :D

Ondan önce de kitchen scramble vardı. Bir bölümde aşırı uzun takılınca sıkıldım.

a+b olmuyor mu? olmuyorsa a.

e-) hiçbiri

film hakkında eleştirmenlerin yazdıklarını okuyorum. sosyal medyaya bu tarz konularda zerre güvenmiyorum. geçen mecburiyetten yorumlara bakıp "bayram abi" diye dünyalar rezaleti bir filme girdikten sonra hele ölsem bakmam artık.

once 1999'da yasayip yasamadigima bir bakiyorum. sonra sinemada film izlemek icin biraz fazla ilerledigimizi hatirlayip evde izliyorum.

senin isin gorulsun(1999'da oldugumuzu dusunelim) anketine cevabim C sikki.

önce yönetmene ve oyunculara bakarım. sonra toplum içinde kimler tarafından sevildiğine en son da sosyal medyaya.

önce konusuna bakarım. oyunculara, senariste, yönetmene, görüntü yönetmenine vs bakarım. tanımadığım kişilerse önceki işlerine bakarım bildiğim bir şey var mı diye. ilgimi çektiyse fragmanı izlerim, sinemada izlemeye değecek bir görselliği var mı onu kestirmeye çalışırım. bunlar film vizyona girmeden çok önce cereyan ettiği için bu süre zarfında filmle ilgili çıkan haberlere, paylaşımlara da bakarım. o haftasonu kendimi iyi hissedersem, yapacak daha önemli bir şeyim yoksa ve birileri benle gelirse de giderim.

çok fazla şeyin bir araya gelmesi gerektiği için haliyle yılda 3 kere falan gidiyorum.

Sinemaya çok nadir gidiyorum, anca tadı sinemada çıkacak büyük yapımlar olacak öyle. Misal star wars, warcraft, the hobbit vs...

Onun dışında evde bluray rip izlemeyi tercih ediyorum.

e- hepsi

bir de artık 3 boyutlu olmayan filmlere sinemada gitmiyorum, evde izliyoruz. gereksiz pahalı, yol gidip gelmesi de cabası.

önce yönetmenine, sonra oyuncularına, sonra imdb puanına bakarım.

bu şıklara göre bilet almıyorum ne yazık ki.
eğer anket dışında fikrimi söylemek gerekirse gündem filmleriyle aram zaten çok az.
ya hanımla sinemaya gidelim hadi dediysek zevkmize en uygununu seçeriz. yerli yapımları dışında tutarız.
ya çok bomba bir film gelmiştir, adından bahsettiren, festivalde falan kaçırmışızdır misal.
ya çok sevdiğim bir yönetmenin filmi gelmiştir.
ya da sevdiğim bir serinin yeni versiyonuysa giderim. madmax, terminator gibi. bizim lebowski'nin ikincisi çekilseydi gözüm kapalı giderdim. ama olmayacak.

Arkadaşlar 'Biz bu filme gidiyoruz, gelir misin' diyor, ben de ona göre zaman varsa gidiyorum, yoksa gitmiyorum. Onun dışında çok önemli bir filmdir, atıyorum 'Star Wars geldi', 'Hobbit geldi' gibi bir şeydir; ona zaten giderim. Uzun yıllardır vizyon filmleri için 'Şu filme gideceğim' diye karar vermedim. Filmleri evde izliyorum, en son Ocak'ta sinemaya gittim sanırım. Festival filmi ise konu özetini okur, ona göre seçerim.

silerek.
önce bilgisayara at tabi.

google photos ile senkronize yapıp telefondakileri siliyorum

Hepsini bilgisayara aktarıyorum. Aktarma bitince telefondakileri siliyorum.

Bilgisayarda 13.000 fotoğrafın gereksiz olanlarını eleyip atıyorum 6000 e indiriyorum. Sonra onlara dönemine göre klasör yapıyorum. 2016 Yaz ya da Kar Tatili vs gibi. Sonra o klasörü yıla göre mesela 2015 ya da 2016 diye daha önceden açtığım ana klasöre sürüklüyorum. Onu da hard diske kaydediyorum.

Evet 1-2 saatlik bir iş ve henüz fotoğraflar tazeyken çok da değerli bir şeymiş gibi gelmiyor. Ama daha dün eşimle 7 sene önce çekildiğimiz ve yine aynı şekilde klasörlediğim fotoğraflara baktım ve dedim ki iyi ki o dönem üşenmeyip yapmışım. Yıllar geçince ne hangi yıldı ne ne zamandı bilemiyor insan. Yaşlanınca bunlara bakacağız değil mi? :) Fotoğraf kronolojisi yapmayı seviyorum ben. Bir nevi digital albüm benim hard diskim.

1 tb'lık harici bellek aldım ona atıyorum. ama yine de telefondaki fotoğrafları silemiyorum. yedekte olduklarını bildiğim halde kıyamıyorum

google photos +1 kendi kendine video gif fln yapıyor, eğlenceli oluyor.

Bilgisayara atıp ACDSee adlı fotoğraf ayıklamak programıyla düzenliyorum sonra mega'ya yedekliyorum fotoğrafları

64gb'lık hafıza kartımın 50gb'ı dolduğunda harici diske atıyorum. Harici diskte yer açmam gerekirse sadece gereksiz videoları siliyorum 1080p videolar hayvan gibi yer kaplıyor.

Harddisk güvenilir gelmiyor bana. Bi ara kaybeder gibi oldum bilgilerimi, kafayı yedim. Bulut hizmeti daha güvenli sanki. Bastıran yok mu ya hiç?

o bilgisayar dışında aktive edemezsin.

edit : microsoft'u telefonla arayarak "anakartım yandı, bu keyi başka makinada kullanacağım" diyebiliyormuşsun.

o bilgisayar yandı diyelim, yepisyeni windows da onunla beraber yanıyor öyle mi?

tek yaşıyorum, her sabah duş alıyorum, tüketimim toplam 4-5m3 civrında oluyor. ıvır zıvır bedeli dahil 20-30tl civarı geliyor fatura.

Metreküp olarak miktarını hatırlamıyorum ama bize İstanbul'da iki kişi 40-45 lira geliyor. Yazları her gün duş, kışları iki günde bir. Haftada ortalama 3 kez çamaşır makinesi çalışır, bulaşık makinesi yok elde yıkıyoruz. Bilemedim. Duşta çok mu kalıyorsunuz acaba?

Duşta en fazla 10 dakika filan kalıyorumdur, servise geç kalıyorum zaten her gün.

"harcamisim" derken simdi merkezi isitma ile size paylastirilan fiyat sizin tuketiminize gore mi? yoksa herkesin ortak kullandiginin binadaki daire sayisina bolunmesiyle mi bulunuyor? metrekup cinsinden tuketiminizi kontrol edin.

yer ankara

sabahtan aksama isteyim; sabah-aksam dusumu alirim, 2-3 gunde bir bulasik haftada 2-3 kere de camasir calisiyor... teras var orta boy yazin etkiliyor bu daha cok; aylik 70-80 civari geliyor...

not: temizlik icin gelen kisi ne kadar su kullaniyor bilemiyorum tabii

Gelen faturada benim tuketimim metrekup olarak yaziyor. Onu toplam tuketimi metrekareye bolerek mi buluyorlar bilmiyorum, ama faturada sayac numaralari var. Techem denen isi payolcer sistemi var sitede. Ben sitecek kaziklaniyoruz, ondan yuksek diyordum, ama diger faturalara bakip 1 metrekup sicak su ancak kullanmis olduklarini gorunce suphelendim.

Pay ölçerli yerlerde geçiriyorlar. Ben de yaşadım 2 ay bi yerde öyle. Yaz günü 70-80 lira geliyordu. Büyük eve geçtim, daha çok su harcıyorum, 20-30 lira hatta bu ay fatura bile gelmedi.

İki kişi, aylık toplam 12-14 m3 arası tüketiyoruz.

Kişi başı günlük 150 lt su tüketileceği hesaplanır. insani tüketim amaçlı sular hakkında yönetmelikte bu değer kişi başı günlük 200 lt kabul edilir. (içme ve kullanma, temizlik hepsi dahil)

siz bunun nasil hesaplandigini yoneticiyle bir konusun size aciklasin bu "sicak su faturasi" neye gore veriliyormus diye. eger butun isitma giderleriyle beraber dusunup boluyorlarsa bundan kelli sicak suyu oradan kullanmayin.

onun disinda diger faturalarda nasil ancak 1metrekup oluyormus bu sicak su? demek kullandiklari baska bir sistem var herkesin. belki elektrikli ani su isitici kullaniyorlardir mesela.

sonuc olarak 100 lira su faturasi normal degil. gerekirse siz de sicak suyu oradan kullanmayin. eve de elektrikli isitici baglarsiniz ya da kokten kurtulmak icin oradan cikabilirsiniz.

bu arada: normal su faturasi sizin adiniza geliyor degil mi? onun orani sicak suya gore hem metrekup olarak hem de fiyat olarak nasil oluyor?

Termosifon falan bağlasan 1m3 sıcak su sana kat kat ucuza gelir.

bulunduğun ilde sertifika yetkisine sahip bir danışmanlık şirketine gidiyorsun, onlar senin için evrakları düzenleyip, her şeyi kitabına uydurup sertifikalarını veriyorlar.

Bakkaldan şeker almak gibi, bir anlamı yok ama bazı işlerde şart koşuyorlar.

işin özeti ; Önce danışmanlık alıp yada kendiniz dökümanları hazırlıyorsunuz sonrada herhangi bir belgelendirme firmasına başvuruyorsunuz , denetime geliyorlar uygun görürlerse belgenizi alırsınız ve 3 sene boyunca hersene denetime gelirler.

bu bendeki bilgi birkaç yıl öncesine ait olsada değişmemiştir heralde.

burada önemli olan gerçekten mi belgeyi almak istiyorsunuz ? yoksa elimizde bulunsun diye mi ? eğer elimizde bulunsun uğraşmayalım dersen 4000 - 5000 liraya yaptırırsın. ama gerçekten hakkını veririm tüv den falan alırım dersen 25-30 bini gözden çıkarman lazım.

Vazelin petrolün bir yan ürünü. Petrol işçileri arasında bu ürünle temas eden iscilerdeki yaralanmaların daha çabuk iyilestigini gorup ticarilestirmisler. Zararsız olduğunu okumuştum bu yüzden sadece vazelin olarak değil eskiden beri birçok kremde merhemde dolgu maddesi olarak da kullanılıyor.

ama diş fırçasının molekülleri ağzımızda çözünüp sindirime ya da alt sisteme girmiyor sayın düz mantık :)

Karsinojen öğeler üretim sırasında rafine ediliyor, en azından Vaseline'de. Diğer ucuz ya da yan sanayi petroleum jelly'ler tehlikeli olabilir. Bir de içinde ekstra yağlar vitaminler neyin var tabii.
Ayrıca petrol de topraktan çıkan mineral bir yağ, öyle iğrenç tiksinç bişi değil nihayetinde. Rafine edildikçe ilginç ilginç yan ürünleri oluyor, vazelin de bunlardan biri. Önemli olan pek çok şeyde olduğu gibi kalitelisini kullanmak (bu durumda genelde Vaseline oluyor)

ben dövme yaptırdığımda duşa girerken direkt su temas etmesin diye kullandım, zararını görmedim yararı çok oldu.

Vazelinin iyileştirici bir özelliği yok tabii, yani sihirli bir olayı yok yoğunluğu nedeniyle sürülen yerle havanın temasını kesiyor sadece. O da sürülen yerde yara bere varsa iyileşme sürecini hızlandırıyor. İnsanlar genelde vazelin sürdüm iyileşti denildiğinde vazelinde x bir madde var da o bu süreci hızlandırıyormuş gibi düşünebiliyorlar. Öyle bir durum yok yani. Onun dışında, bu tip kimyasallarla ilgili yapılan araştırmalar, bunların kanserojen olup olmadığına kesin bir açıklık getiremedi. Etkisi var da deniliyor yok da. O nedenle kullanımı tamamen kişinin kendisine kalmış bir konu.

çünkü millet koyun. oy oranlarından da belli değil mi?

Para yatırılmıyordur kanka boş olan ATM'de, ondandır o.

@herp ondan değil, bu olayların çoğu para yatırırken oldu. zaten para çekmiyorum genelde atm'den. bir de dediğim gibi, akbil kuyruğunda da başıma çok geldi.

koyun cevabı çok kestirme geliyor. yahu şurada bir bankamatik daha var, onu da deneyeyim diyemeyecek kadar mı beyni yıkandı herkesin? gerçekten sokakta yürürken tipik vatandaştan daha çok korkar oldum.

reddit'te autopilot diye bir hikaye vardi.. okumanizi tavsiye ederim.

gunluk yasantimiz surekli ayni geciyorsa beyin bir sure sonra otopilota bagliyor ve sürekli bir rutini takip ediyor... rutinin disinda bir olay olursa farketmiyor veya dusunmuyor. atm'ye gidip orada sira beklemek, siraya girip telefon kurcalamak o insanlarin rutinleriyse eger bunun disina cikmadan isini halledebiliyorsa beyin, oyle yapiyor.

insanlar iyice aptal oldu çünkü. kimse düşünerek hareket etmiyor ki.

eheheh aynen böyle işte. biri diğerine koyun mu bu der, öbürü bir akıllı sensin zaten der. hayat ikisini de haklı çıkarır falan.

böyle şeylerle aptal/koyun vb veya zeki/kural-kıran vb olunmuyor. kıssadan hissesi budur.

mesela tersine senaryo: sıradayım. sıraya girerken bana diğer tarafın sorunlu olduğu söylenmiş diyelim ki(insanlar bazen bilgilerini güncellemiyorlar). yeni biri geliyor, diğer atm'ye yöneliyor. "çalışsa ne güzel olur, hemen oraya damlarız, kuyruk yarı yarıya küçülür." de diyebilirim. hep bakış açısı. birine salak deme, dünyayı yakasından tutup silkeleme, sinirden kendimizi kemirme ihtiyacımız vs.

ogrenilmis caresizlik baska bir sey. bu olay 'organizasyonel şartlanma'. sosyal lsikolojide yeri olan bir durum. insanlarin beyni yikanmasiyla veya gerizekaliligiyla dogrudan alakasi yok.

ayrica o atm'lerin islem yapilan yeri arkada bankanin icinde. para yuklenirken mesela disaridan belli olmuyor ama atm kullanilmiyor. para yuklendikten sonra aktif hale geliyor ama insanlar fark etmiyor. kimse de basinda beklemiyor. sonrasinda siraya gelen insanlar da organizasyonel sartlanmanin etkisinde kalarak o atm'yi kullanmiyor. ayni siz gibi, siz 1-2 dakika sirada bekliyorsunuz digerleri daha fazla bekliyor sadece.

5 maymun deneyini okumanizi oneririm organizasyonel sartlanma ile alakali.

Abi ben de ayni düşüncelerle gittin hep o ucunculere. Su ana kadar hic calisanina denk gelmedim :( hala deniyorum ama birkaç seneye amaan Nasil olsa calismiyordur diyip ben de siraya girmeye baslarinm gibime geliyor :D bizim millet beklemeyi sevmez, calisiyorsa kesin oraya geçiyorlar :((

okul zamani bir arkadasim soyle bir hikaye yasamis.

bu bizim eleman, cok kitap okuyan biri.metroda yol boyunca kitap okuyor, son duraga gelince okumayi birakamiyor.
elinde kitap kalkip yuruyor, metrodan cikip direk saga dogru yuruyor ama merdivenler soldaymis.
tam duvara carpacakken farkedip donuyor. arkama bi baktim 6-7 kisi beni takip etmis hatta 2 kisi duvara carpmisti dedi
sonrasinda biz bu olayi denedik, kimse duvara carpmadi ama merdivensiz yone dogru yuru pesinden en az 2-3 kisi geliyor

aynı şey süpermarketlerde kasa kuyruğunda da oluyor. kipa express vs gibi nispeten küçük olanlarda millet koridora yakın olan kuyrukta yığılıyor, ben gidip 2 yan kasada 3-4 sıra erken işimi halledebiliyorum.

Bankamatikte de bahsettiğin şey daha dün oldu, bir kişi "çalışmıyor" dedi diye herkes tek atm'de kuyruk olmuş, ben işimi hallettim gittim.

Havaalanlarında da girişlerde benzer manzarayı görebilirsin, 5m ilerde boş kontrol noktası varken millet ilk sıralardekilerde 10m kuyruk yapmış.

Ben bunu gözlem yapmak yerine çoğunluğa uyma üşengeçliğine bağlıyorum

yahu bunun koyunlukla aptallıkla alakası yok.
ne kadar keskin düşünceleriniz var gençler. tam da uzun ve ekibinin insanlara evrilmişsiniz.

bu çok doğal bir hareket bence.
şöyle bir olay gerçekleşmiştir,

2 kişi gidip çalışan makinede işlem yapmaya çalışmıştır ancak yapamamıştır (anlık hatadır vs..). bu işlem yapamayanların arkasındakiler de durumu görünce diğer kiosklara yönlenmiştir. yeni gelenler de doğal olarak "lan demek ki bu çalışmıyor, bunca insan yanılamaz" diyerekten hiç bakmamıştır.

bu normal bir hareket bence. yadırganacak bir şey yok.

Araştırma, sorgulama yetenekleri zayıf olan insanların bulunduğu bölgeler sanırım, birbirlerinin peşinden gidiyorlar sadece.
Benim başıma hiç gelmedi.

Topluluk psikolojisinin yarattığı ön kabullerle ilgili. Mesela çok sayıda insan bir yerden kaçmaya çalışıyorsa sen neden kaçtıklarını öğrenme ihtiyacı hissetmeden onlarla birlikte kaçarsın. Yani basit, derinliği olmayan konularda çoğunluğun bilgisine güvenirsin. Bunun sorgulama yeteneğiyle alakası yok.

1. compatibility mod değiştirmeyi denediniz mi?

2. support.microsoft.com
ortada yazan adımları deneyin.

Check to see if the correct printer drivers for your printer are located on the computer that is running a 64-bit version of Windows. You can also visit the Windows Update Web site or the printer manufacturer's Web site. If you cannot find the correct driver, continue to the next step.

Log on to the computer that is running a 64-bit version of Windows by using an account that has administrative permissions.

On the physical printer, use the device menus to print a configuration page. The printed configuration page typically lists the supported printer emulations. For example, the configuration page might list PostScript, PCLXL, or PCL as supported printer emulations.

On the computer that is running a 64-bit version of Windows, click Start, point to Settings, and then click Printers and Faxes.

Double-click Add Printer.

Click Next.

Click Local printer, click to clear the Automatically detect and install check box, and then click Next.

Click Create a new port, and then click Local Port next to Type of Port.

In the Port Name dialog box, type the path of the printer by using the following syntax:
\\print server name\printer name

Click Next.

In the Install Printer Software page, click the correct manufacturer under the Manufacturer column, click the name of a printer that supports the same printer emulation as your printer, click Next, and then click Finish. For example, if you have an HP LaserJet printer that supports Post Script (PS) emulation, try to locate another HP LaserJet printer model that has a similar model number and that supports PS emulation.

In Printers and Faxes, right-click the printer that you added, and then click Properties.
Click the General tab, and then click Print Test Page.

If the test page prints correctly, you have found a matching printer driver. If the test page is unreadable, you must find another printer driver or try another emulation type.

vmware kur, vmware içine xp kur ve bu şekilde kullan.

www.androidpit.com

Uygulamayı kurup daha sonra AppLock ile kilitleyin tavsiyesi gelmiş.

Daha önce kullanmadım ama eğer telefon samsung'sa

(bkz: samsung knox)

Rootla
Youtube u kaldir
Unrootla

uygulamayi gorunmez yapan uygulamalar falan vardi

Tarayıcı dan girer yine izler.. Kablosuz Modemin ayarlarına girip ilgili cihazın mac adresine Youtube.com sitesine girememe şerhi koyacaksınız. Ama hücreseli açar yine girer.. İnternet böyle bişey, çocuğun eline vermeyin telefonu en basit çözüm.

çocuğu eğitin bence.

@neynep bunu hiç düşünmemiştik sağol

raspbian kurarsın, kodi ile desteklersin, ben de erteleyip duruyorum almayı. windows kurulumuna baktım da bin dereden su getirmek gerekiyor.

bu dediklerini yaparsın ama performans bekleme. ucuz bir android tablet kadar ancak. windows zaten kurulamıyor. win 10 iot edition dediği başka bir şey onun.

değil.
www.kickstarter.com

hocam
300-400 liraya bir laptop alın 2.el (daha ucuzlar da var istanbuldaysnız yardımcı oluruz)

tv ye bagladıgınız seyle word excel yalan
raspberry ile youtube performansı da yalan yuksek cozunurlukte
klavye mouse ek masrafı olacak bir de

@sparkle kiddle, alinabilir bir sey ariyorum, sadece ucuz degil.
@kingcyrax, performan yalan derken? Sistemin ucmayacagini biliyorum zaten. Fakat video izlerken ne gibi bir performans gerekir ki? Pi3 hd de destekliyor bildigim kadariyla. Vİdeo izletebilsin yeterli

@veritaslibertas alınabilir derken ?

browserdan dizi/youtube izlemek kasici olabilir. bunu raspi 2b'ye gore degerlendiriyorum tabi. 3'te donanim daha iyi ama yinede kurtaracagini sanmiyorum. bi kac farkli browserda hem flash hemde html5 playerda denedim, sonuc sinir bozucu oldu.
raspbian kurulu bu arada.

Şöyle bişey düşünebilirsin?

urun.n11.com

@Jedilance, husrana ugradim suan :(

Raspberry yerine video, akıllı tv için Android stick almak daha mantıklı ama siz Excel word istiyorsanız kesinlikle yanlış yoldasınız eski ama üst seviye işlemci kullanan bir Laptop daha iyi olacaktır

bunun son 3 dakikasi: m.youtube.com

ve bu: www.raspberrypi.org

iyi bir uyku çek, elini yüzünü yıka, tekrar ağlama, vücudun kendisi toparlar.

demlenmiş çayı, posasını yani koyabilrsiniz. sanki işe yarıyordu.

posete ya da havluya buz koyun gozlerinizde bekletin. inerler.

Tatlı kaşığını buzdolabında bekletip göze koymak da işe yarar, buzla hemen hemen aynı etkiyi gösteriyor ama katlanması daha kolay. Geçmiş olsun.

iyi bi uyku falan çekme daha fena oluyor. arkadaşların söylediği çay ve buz uygulamaları daha iyi olur.

Ehliyetsiz araç kullanma durumunda sürücüye kesilen cezanın aynısı araç sahibine de kesiliyor ancak söylediğin durum ehliyeti bulundurmadan araç kullanmak olacağından farklı işlem görür sanıyorum.

Araç her durumda bağlanır çünkü alkollü araç kullanımı söz konusu.

Ehliyetsiz araç kullanımında kullanana ve araç sahibine ceza kesiliyor (yaşanmşıtır). Ayrıca alkolmetreye üfletince gerekli miktarın üzerinde ise aracı bağlar (bundan o kadar emin değilim).

yakınlarda alkolsüz ve aracı götürebilecek biri varsa neden aracı bağlasınlar ki?

araç bağlanmaz, babam yakalandı, taksiye atladım gittim, arabayı bana teslim ettiler. Bir de araba şirket arabasıysa şirkete ceza kesiliyor, bunun dışında araç sahibine kesilmiyor diye biliyorum.

Ehliyeti var ama yanında yoksa eksik evrak cezası kesilir. Araç, onu kullanabilecek birisi varsa bağlanmaz. Alkol için gerekli işlemler kullanan hakkında yapılır. Bunlar rutin trafik kontrolünde olabilecekler. Eğer kaza durumu olursa araç sahibide ciddi açıcan sorumlu.

(bkz: how not to live your life)
(bkz: coupling)

25 dakika da mı olmaz? the it crowd diyecektim. bundan daha komik bir dizi yok bence çünkü.

South park

My Name is Earl

brooklyn nine nine
modern family

the it crowd

uzun sezonlu olmasın denmiş, 9 sezonluk diziler önermişler ahshf

wilfred
4 sezon (toplam 49 bölüm) x 20 dk.

anime olur mu? ben de böyle 20 dakikalık dizi aradığım bi dönem death note izlemiştim çok memnun kalmıştım. çok bölüm de yok zaten hemen biter. başka anime izlemedim ben ama belki sen beğenir diğerlerine geçersin

Silicon valley

will and grace
modern family
two and a half men

Erkekseniz ve Hangover tarzı filmlerden hoşlanıyorsanız tamamen erkekler üzerinden anlatılan bir dizi var. Entourage.

Seks, kadınlar, Holywood, alkol, uyuşturucu vs.

Modern family.

Son zamanlarda aksamlarimin neşesi.

Ha bu arada dizi olarak da scrubs cok iyi. 8 sezon civarı ama akiyor dizi

(bkz: flight of the conchords) (27-28 dk civarı sürüyor)
(bkz: little britain) (Bu da 20-30 dk sürüyordu diye hatırlıyorum)

community

modern family +1

sanirim 2 yillik ogle arasi dizisi envanterim oldu sagolun var olun :)

Good place güzeldi.

Catastrophe ve Togetherness

veep
20 dakika civari olmasi lazim ve bence cok komik :)

weed

new girl ama 6 sezon oldu :/

how not to live your life. hayatımda izlediğim en komik şey.