"boyle bir yazar aslinda yok" ibaresi sonradan geldi.
tam tarihini bilmiyorum ama ondan once ucmu$ olanlarin infosunda yazar kaydi mevcut degil diyor.
yani sanirim eskiden db'den de siliniyordu.

hatta bu olaydan sonra diger istatistik kategorisi hayvanlar gibi buyudu.

@assert h yeri gelmişken sorayım, abi bu kadar uçmuş yazarı nasıl tespit ediyorsun ? :)) uçan bütün yazarların altındaki "böyle bir yazar aslında yok" entrysi sana ait :)

abi sildim onlari.
kaynagim ise modlog.

adobe reader mi var ?

pdf download diye bi eklentisi var firefox'un,indirdiğinde düzelecektir.
addons.mozilla.org

adobe reader'ın yüklü olup olmaması daha mühim bi soru tabiki :D

$u acidan sordum.
hatirladigim kadariyla sadece adobe reader embed cali$iyor.
ben foxit reader kullaniyorum. browser icinde acamiyor. ama adobe aciyordu.

ben de soyle : aciyor ama hepsini yukleyene kadar kitleniyor firefox. belki sende de boyledir sen acmiyor zannediyorsundur?

bende de firefox ta pdf yüklenirken bütün tabları kilitliyor, eğer pdf boyutu büyükse bazen kendi kendisi kapatıyor. açsa bile sorunlu şimdilik o konuda

hayvana yazık olmasın. bu memlekette köpek besliyor diye, köpek gece bi kere "hav" dedi diye köpeğin evden atılmasını mahkeme kararıyla sağlayıp uygulatanlar var. yani zabıtaya değil de direkt olarak savcılığa gidip dilekçe versen, yani adama dava açsan olur gibime geliyor.zaten gözünün korkacağını ve horozu uzaklaştıracağını (kesip yiyeceğini) düşünüyorum dava celbini alınca.

savcılık olur mu
Şehir içindeki her türlü saçmalığın engellenmesindeki yetkili mecraa zabıta değil midir!!

devriye gezen 155 polis ekibine gittim belediyeye git dedi
belediyeye gittim zabıtaya gitti
zabıtaya gittim skine sallamadı

gidip zabıtayı da mı şikayet edeyim napayım

horozun yiyince öldüğü bişey varsa söyleyin o bana kafi kökten çözücem

cedilla komşun olmak istemezdim.
yoksa öyle miyiz? hangi semtte oturuyordun?

zabıta ilgilenir doğrudur. ama yapılan şey kanunlarla belirtilmiş bir şeyin ihlalidir. horoz da evcil hayvan, köpek de evcil hayvan. havlıyor diye apartmandan köpek attıran komşular ne yapıyorsa onu yapın. bu da sanırım dava açmak. bir hukukçu bilir apartmanda çevreye rahatsız edecek şekilde evcil hayvan beslemenin hangi kanun maddesine aykırı olduğunu. hatta ben de bakınıyorum. bulursam yazacağım.

Siz de gelincik besleyin. Bir gece ansızın horozun işini bitiriverir, günahı da sizin üstünüze olmaz.

bakkalın çırağı yada onun emsali birine sıkıştır bir 50lik, horozun yerini değiştirsin. Hem kesip karnını doyurur hemde eve erzak bişi alır.

aşağıya buz at yesin sesi kısılsın.

bence tez vakit öldürüp afiyetle yiyin. Hayır komşun da aynı şeyi yapacak ne de olsa. Horoz bu, yumurtlamaz bir işe yaramaz. Niçin beslesin ki di mi ama?

fiyatını sorup satın alın. en temizi.

bi sürü yazmıştım uçtu, özetle metal saçma atan havalı tüfek/tabanca ile ilk önce horozun topuklarına sıkın. baktınız susmuyor kafasına sıkın. ama ilk önce adamı uyarmakta fayda var "abi öğrenciyim horozunuz kafamı sdfhasti" diye.

ama şöyle de bir şey var, adamın horozuyla olan bağı benim kedim ile olan bağım gibiyse ve zararın sizden geldiğini anlarsa başınız çok feci belada demektir. o yüzden illegal yollara bulaşmadan önce adam horozu evcil hayvan olarak mı besliyor yoksa kasap mantığıyla mı besliyor bir araştırın.

komşuya tatlı dille derdinizi anlatın. duygu sömürüsü yapın. ağlayın edin.

en azından yasal sonuç alırsınız.

senin neyini görmeden bahsediyorsun?

diyorum ki, eger adam bunun crack'ini yapip programi bu konuda yaniltabiliyorsa, kendi yazdigi virusleri gormemesini de saglayamaz mi?

bir arkadasim panda indirmisti internetten ve crack dosyasini da bulmustu. panda yi kurduktan sonra bir süre ciddi virüs uyarisi geliyor ama yerini bulamiyordu. sonra kaspersky virüsü crack dosyasinin icinde buldu. bedava ya güvenmemek lazim her zaman yani.

cracklenmis olmasi guvenilirligini, cracklenmis herhangibir baska programin guvenilirliginin cracklenmis olmasindan dolayi gordugu zararin otesinde etkilemez.
cracklenmis program, orijinal exe ye gore degisiklik icermekte. biraz calismayla crackleme disinda birsey yapilmis mi diye anlayabilirsiniz (biraz dogru hisle cok hizli gorursunuz bunu eger bilginiz varsa platform (windows/intel) ve genel olarak yazilim hakkinda). ama bir sure ayirmak gerekebilir sizin durumunuzda.
yine de, herhangibir crack program kullaniyorsaniz, zaten bu riskleri almis durumdasiniz. antivirusunuze "normal" seviyede guvenebilirsiniz yani.
kisisel onerim: free antivirus programlariyla idare edin. olmadi para verip satin alin yahu. kendinizi tanimadiginiz ve size karsi bir yukumlulugu bulunmayan crackerlarin merhametine birakmamis olursunuz madem o kadar degerli verileriniz.

ya avast varken ne gerek var kırmaya falan anlamıyorum? hem güvenilir hem süper işte. illa paralısında keramet olcak değil ya. zaten avast da paralı da kişisel kullanım için bedava.

kisisel olarak avast kullaniyorum zaten, bu bir merak sorusu

herhangi bir kırılmış program ne kadar güvenli ise o da o kadar.

konulabilir, antivirüs programlarının çoğu exe sinin durumunu devamlı kontrol eder. yani bir virüs antivirüse bulaştığında program kendisinin virüs kaptığını anlar ve icabına bakar.

crack olayı sadece serial kontrolünü engelleyebileceği/yanıltabileceği gibi bu kontrolü de devre dışı bırakmış olabilir. o yüzden antivirüs programının cracklisini kullanmaktansa kullanmam daha iyi.

önceden de yazdığım gibi para vermek istemiyorsanız/ayırcak paranız yoksa kasperskyı kendi sitesinden indirin ve ona bir key dosyası ayarlayın. hem ful sürümün ayrıcalıklarına bedava kavuşursunuz hem de cracksiz "orjinal" program kullanmış olursunuz.

hala neyi anlatmaya calisiyorsunuz anlamadim. benim yazdigimdaki bilgiyi tekrar tekrar anlatmaniza gerek yok ki :)))

#3001778

sınav vakti şuursuzlaştım iyice, gözümün önündeymiş, teşekkürler :)

canon veya sony'nin geni$ urun yelpazesi(bu nedir ya) var belirttigin ozelliklerde.
hepsiburada.com'dan inceleyebilirsin. en azindan aklinda bir fikir olmasi icin.
gidip de billboard baskilari yaptirmayacagina gore guzel bir 5mp makine bile yeter de artar sana. cok kasma yani cozunurlugu fazla olsun diye.
onun di$inda geni$ aci lens tamamen cekmek istedigin mekan/$ey ile alakali. ayni mesafeden biraz daha fazla $ey gorunsun dersen al derim ama sonucta buyuk ihtimalle mekan/insan fotografi cekeceksin. bana sorarsan illa da gerek yok.
adam gibi lensi, biraz da tatmin edici optik zoom'u olsun i$ine yarayacaktir.

yoruldum.

www.dpreview.com

sabaha kadar sıkılmadan inceleyebilirsin :) vaktim olsa bakardım şimdilik bu kadar yardım edebiliyorum.

sayfada "camera database" kısmına gir, canon,nikon vs bir göz at derim

7.2 mp e ihtiyac duyacağinizi sanmiyorum.
geniş açı elbette güzel bir özellik ama fotoğraf açısı genişledikçe deformasyonun da arttığını söyleyeyim. yani piyasadaki çoğu amatör kamera ihtiyacınızı karşılar niteliktedir.

incelemek istediğin modeli steves-digicam'de incelesen daha iyi edersin bence. dpreview'i beğenmiyorum ben. google de (mesela) "canon powershot a85 steves" şeklinde arattırırsan ilgili inceleme sayfasına kolayca ulaşabilirsin.

şöyle söyleyeyim. alacağın makinenin 4mp'den fazla olması bence gereksiz. sonuçta büyük boy baskı yaptırmayacaksın, sadece bilgisayarında saklayacaksın ya da normal fotoğraf boyutunda baskısını alacaksın. çözünürlüğü fazla olan makinelerin amacı genelde daha iyi baskı kalitesine ulaşabilmektir. o yüzden 7 olsun 8 mp olsun falan diye telaşlanmana gerek yok (bence).

optik zoom ile dijital zoom'u kombine edip kullanırsan da çektiğin fotoğraflara yazık edersin. eğer iyice yakınlaşabilen bir fotoğraf makinesi istiyorsan optik zoom'unun ve odak uzaklığının fazla olmasına dikkat et. mesela 7-21 mm odak uzunluğundaki bir makine de 3x zoom yapar, 100-300 mm odak uzunluğu olan bir makine de 3x zoom yapar. ama buna etki eden diyafram değeri ve algılayıcı boyutu gibi etkenler var.. gerçi kompakt dijital makine alacaksanız bunların çok da önemi yok ama bunu şu sebeple söylüyorum; böyle detaylara dandik markalarda pek dikkat edilmez. gidip canon gibi nikon gibi bilinen markaları tercih etmenizi öneririm. mesela ben canon a85 almıştım vaktiyle, yarı manuel yarı otomatik bir makine bu. çok da memnunum.. gerçi ömrünü tamamlamaya başladı ama olsun, iyi idare etti 2004'ten beri.

şimdi bi makine önerip "bunu alabilirsiniz" demek isterdim ama yapamıyorum çünkü uzun zamandır dijital makinelerin piyasasını takip edemedim. yine de önerim şöyle olacak, bence gidin d-slr bir makine alın. fotoğraf çekmekten zevk almak istiyorsanız bunu yapmanız şart. evet, biraz paraya kıymanız gerekecek ama emin olun ki herhangi bir dijital kompakt makineden çok daha fazla verim alacaksınız ve fotoğraf çekmek sizin için bir hobi haline gelecek..

bence böyle.

1-etmez, hatta sadece bakarak monitöründe muhtemelen ikisini ayırt edemezsin... hem çözünürlük dediğin nedir? iyi makine olduktan sonra 5 mp olsa da olur...
2)hayır şart değildir... amatörsün zaten geniş açı lens, makro lens, filtre falan daha sonra...
3)hayır yazık etmiş olmazsın...

* leica iyidir hoştur da biraz abartmışsın/gözünde büyütmüşsün galiba... sandığın gibi en iyi lens olduğu konusunda herkes hemfikir değil... kimisi schneider der, kimisi carl zeiss der vs vs...
* canon ya da nikon panasonic'ten daha iyidir. sırf leica lens kullanıyor diye panasonic diye ısrar etmene gerek yok...
* dijital zoom değerlerini dikkate alma... dijital zoom kullanmayacaksın/kullanmamalısın çünkü...

6-7 yıldır fotoğraf çekiyorum ve dijitalle başladım. toplamda herhalde 4-5 makina eskittim. sana tek önerim şu olacak: iyi fotoğraf amatör makinayla çekilmiyor. onun adına tatil fotoğrafı diyoruz. ama avantajı nedir 100 gr makine avucunun içinde kaybolabiliyor. kötü tarafı ne? çektiği fotoğraflar ortalama tatilciyi memnun etse de beni etmiyor mesela.
çaresi ne? daha prof. bir makine almak. zararı ne? öncelikle bütçene yük getirir. sonra eğer içinde fotoğrafçılık yoksa taşıması dert olur. denemek için boynuna 1-1,5 lt. pet şişe takıp (boyun askısı gibi) istanbul'da bir gün dolaş bakalım. alternatif olarak bir kamera çantasına da bunu koyabilirsin ama zaman zaman boynunda mutlaka taşı. kolay değildir büyük makine taşımak adamı mahfedebilir. o yüzden fotoğrafçılık şevki gerektirir.
bağlama cümlem: amatör aletlerle çekeceklerinin tatil fotoğrafının ötesine geçemeyeceğinin bilincinde ol. çok iyi bir tekniğin yoksa süper çıkmayacaktır zaten. tatilde aleti zaptetmenin zor olacağını da düşünmek lazım.
ben ne yaptım diye sorarsan büyük makineyle süper fotolar çekiyorken bir gün dellendim ve avuç içine sığan daha iyi özellikte bir makine aldım. fotoğraf aşkı o günden sonra bitti bende. şimdi aile makinesi olarak hayatına devam ediyor çocuğun fotoğraflarını falan çekiyoruz. ama memnunuz çünkü el çantasına bile sığıyor her yere gidiyor.

(bkz: kodak easyshare v610) bende var çok memnunum. Ama öyle SLR makine kasasında değil, cebine girebilecek şekilde küçük bir kasası var. 6MP çözünürlük, 10X optik zoom, oldukça kaliteli fotoğraflar çekiyor. Schneider lens kullanılmış üstünde. Çok ciddi şekilde profesyonel fotoğraflar çekmeyi düşünmüyorsan işini fazlasıyla görür eminim.

aman diyim cebine girebilecek bir makina al. tatilde gezide slr tasınmaz.

ha bir de güvenilir bir satıcı yoluyla gittigidiyor'dan garantisiz al bence... biraz araştırırsan fiyat çok fark eder...

Çaldırdıktan sonra bütün şifrelerini değiştirdin değil mi?

italyanca bilen arkadaşa sordum, italyanca değil bu dedi, ayrıca italyan nerden bilsin tecavüzcü çoşkunu çalan herif Türk mü diye sordu :)

cacanare die bisi ben de bulamadim elimde sozlukte.
caciare var, avlanmak.

fraire diye de bir sey bulamadim ama fruire var o da "use" kullanmak demek.

avladigim birinin laptopunu kullaniyorum gibi bisiyse eger (ki degildir insallah)) yuh derim kendisine.

edit : muhtemelen italyancayi pek bilmeyen ama ya kafasindan ya da sozluge bakarak yalan yanlis cumle kurmaya calisan birinden cikmis bi laf. kimlanbu'nun tespit de gayet basarili.

laptopu italyada çaldırdığını bilen nüktedan arkadaşların var.

şifreleri değiştirmedim, gizli sorularıma güveniyorum olası bir aksilikte. sonuçta bir yere giriş yapabilir fakat şifreyi bilmediği sürece değiştiremeyecek.

tecavüzcü coşkun, halihazırda kişisel resimler arasında vardı.

la traviata, evet anlamı budur kesinlikle. italyancayı zar zor konuşan heriflerdi hırsızlar, italyan değillerdi ayrıca.

herhangi bir domain saticisi sitesinden whois ile sorgulayabilirsin.
izdns.com var godaddy.com var vs.

www.snapnames.com

burada düşmek üzere olan domainlerin takibi yapılıyor. önden kayıt olup açık arttırmaya giriliyor domain için.

diğer domaini sedo almamıştır muhtemelen yine biri almış sedo ya park etmiştir. sedo oradaki linkler üzerinden para kazandırır + satış işlemlerini halleder.

"domain parking" ise domaine site kurmayıp basit bir sayfa göstermene yarayan bir hizmettir. bunu domain aldığın yer verir veya sedo gibi bu işten ekmek yiyen siteleri kullanırsın.

.org uzantılı domainleri alabiliyor muyum peki ?

hay **larım alan adı bırakmamışlar yuh ya.

.org, .info vs. farketmiyor..

hocam, 32 kişisel domain, 20 kadar da müşterilere domain almış biri olarak, hangi domaini almak istediğini söylemeni talep ediyorum, ben sana en uygun ve boşta olan domaini bulurum.

teşekkürler, almak istediğim domainin sadece .org olanı boşta, onu da alıp almamakta kararsızım. galiba işle alakalı bir domain yerine dikkat çekici bişiler bulana kadar bekleyeceğim.

(bkz: daa/#9178833)

crackli kullanmak yerine orjinal kaspersky kurup "key" dosyası ayarlamanız daha güvenli olurdu.

nette bir sürü çalışan key dosyası var, kullandığım key aylardır black list e eklenmedi.

crackli kullanmak yerine orjinal kaspersky kurup key satın almak en sağlamı aslında :D ben yaptım güzel oldu, internetten para kazanıyoruz hakkıyla korunalım değil mi?

yani kaç kişilik bir ağ ki bu? madem elleriyle giriyorlar, siz de elinizle girin ve tercih edilmeyecek bir adres seçin.

20 kişilik bir ağ (apartman) 4mbit bağlantıyı paylaşıyor, ip adresini elle girerseniz siz bağlantı kuramıyorsunuz ama o ip ile bağlanan kullanıcıyla ip çakışması oluyor ve iki taraf da bağlanamıyor bu sefer.

otomatik ip adresi al seçeneğinin işaretlenmiş olması gerek herkeste ama direten *neler var hala. belli ki pisliğine yapıyorlar.

bir bat dosyası oluşturdum ve her çakışmada yeni ip almak zorunda kalıyorum sinir falan kalmadı. ben de pçliğine downloadları köklüyorum 150-200 allah ne verdiyse...

Belki de kim b kökleyen deyip ağdan düşürmek için deniyorlardır bir bir : )
Valla dhcp sorunlu 30 makinalık bir networkün iplerini tek tek not almadan elle girdim, sadece biri çakıştı. 20 kişinin 255 ipde çakışma yaratması hani ihtimal dahilinde ancak sürekli-sorun yaratacak şekilde değil. IP çalışıyorsa değiştirmez kimse zaten. Bence kasıt var.

tamam da senin download yapabilme hakkın olduğu gibi onların da download hakkı var bu durumda. adam emule için utorrent için modemden kendi ip'sine port açmış olabilir. bu yüzden de her sefer aynı ip'den bağlanmak istiyor olabilir. bu, senin olduğu kadar onların da en doğal hakkı. yapılacak en güzel şey paranormal'in de dediği gibi tercih edilmesi zor bir ip adresi seçmek.

e otomatik vermek yerine herkes daire numarasını versin diyin? elle ayarlansın nedir yani? ben mesela şirkette dahili nolara göre ip aldırttım hiç sorun falan çıkmadı.

100 milyon kez duyuru dağıtıldı yapmıyor *neler. modemden port açıldı yakalandı daha önce kimin yaptığını söylemedi teknik servis. hayvan herif şifreyi falan da değiştirmiş.

daha da fecisi şerefsiz switche giren ana hattan kendi dairesine hat çekmiş, 1 ay bağlantı yoktu. teknik servis bunu da yakaladı ama gene söylemedi kim olduğunu. söylese en iyi ihtimal hastanelik ederdi apartman.

bu herifi yakalamanın yolu yok mu ? çözüm hakikaten adamı işlemez hale getirmekten geçiyor.

ADSL'den bahsettiğimizi varsayıyorum.

Paylaşmayın. Ne o öyle bir bağlantıdan 20 kişi :) Üç kuruş ucuz olacak diye bu sorunları çekiyorsunuz. Kendinize bir tane 1024'lük alın, ya da tek bir güvendiğiniz komşuyla paylaşın onu da. Sorun olursa kimden olduğu hemen anlaşılır.

Paylaşımlı hat kullanan herkes, bu sorunları yaşayacağını peşinen kabul etmiş sayılır. Yoksa bir mahalle toptan bir fiberobtik çektirir kullanırdı. Ayrı hatların anlamı budur, ağdaki başkaları tarafından sorun çıkmasını engellemektir. 20 kişi kullanıyorsanız sorun çıkma ihtimali 20'de 19'dur ve şikayet ettiğinizde genelde kimse size çok fazla acımaz.

Hattınızı kullanan ben değilim, sadece dost acı söyler olsun bu mesaj :)

taşınma ihtimali olduğu için hiç uğraşasım yok açıkçası. ayrıca ip miz sabit, server kuran hayvan da yakaladılar, ve evet onu da söylemediler. 1 tane it yüzünden oluyor bütün bunlar. ağzım da bozuldu sinirlerimle beraber. en son çatıya kamera yerleştireceğim o olacak.

abi kodu yaz yardımcı olan çıkar, ben de ucundan bucağından javascripte başladım belki ben bile yardım edebilirim.

mantığın şudur herhalde, yazıları array de tutup random bir sayı üreterek bunları çağırmak.

random bildiğin gibi 0 ve 1 arasında sayı üretiyor eğer bunu bir sayı ile çarpmazsan hep 1. veya 0. değeri alırsın arrayden.

@cosysop, verdiğiniz de farklı farklı array'ler kullanılıyor. benim istediğim tek bir array içinden aynı anda farklı değerler çekebilmek.

benim kodum tam olarak bu, ancak a1 ve b1 olarak iki array yerine tek bir array'e bütün sıfatları yazıp burdan rastgele 2 tanesini seçmek istiyorum. teşekkürler.

a1 = ["komik", "fanatik"]
b1 = ["elastik", "spastik"]

var a2 = a1[Math.floor(Math.random()*a1.length)]
var b2 = b1[Math.floor(Math.random()*b1.length)]

document.write("şakaysa " + a2 + ", ciddiyse " + b2);

////

array ("komik", "fanatik", "elastik", "spastik")

çıktı : Şakaysa komik ciddiyse elastik.

abi şimdi mesajını tekrar okuyunca hatanı anladım, random ve round komutu ile x,y değerlerini ürettikten sonra bunlar birbirine eşit mi diye kontrol et, eşitse tekrar sayı üret.

ama 2 farklı array kullanmak daha mantıklı

abi eğer kodu copy paste ettiysen hata bariz ortada document.write yaparken a2,b2 yerine iki tane a2 kullanmışsın :)

edit : ne çok abi kelimesi kullandım be abi

buraya yazarken hata yapmışım, ondan değil.

var dizi,x=0,y=0;

dizi = new Array("fanatik","süpersonik","elastik","spastik","kırmızı","siyah","beyaz")

do
{
x = Math.floor(Math.random()*dizi.length)
y = Math.floor(Math.random()*dizi.length)
document.write("x = ",x," y = ",y)// kontrol amaçlı
}
while (x = y)


document.write("şakaysa " + dizi[ y ] + ", ciddiyse " + dizi[ x ]);

yuh ya x ve y eşit mi diye kontrol ettim, senin karşılaştığın problemle karşılaştım. bir acemilik yapıyorum ya nerde ben de çözemedim.

doğrusu şu olacak:

var dizi,x=0,y=0;

dizi = new Array("fanatik","süpersonik","elastik","spastik","kirmizi","siyah","beyaz")

do
{
x = Math.floor(Math.random()*dizi.length)
y = Math.floor(Math.random()*dizi.length)
document.write("x = ",x," y = ",y)// kontrol amaçlı
}
while (x == y) //hata yaptigin yer. :)

document.write("sakaysa " + dizi[ y ] + ", ciddiyse " + dizi[ x ]);

ahaha vb.net ten sonra java veya c ile uğraşınca böyle oluyormuş demek :) operatörler konusuna azıcık daha dikkat edeyim teşekkürler :)

büyük şirketlerin "beni sil" seçeneği oluyor, sildiğinde bir kaç mailden birden kurtulabiliyorsun.

küçük şirketleri uyarman gerekiyor "beni sil" diye.

reklam yapan en ufak çaplılarla küfürleştiğim oldu, ama işe yarıyor siliyorlar.

fake mail kullanarak atan *nelere bir çözüm bulamadım henüz.

bu mailler biraz daha garip. bazılarında hiç reklam yok falan. böyle sırf kıllığına yapıyorlarmış gibi. başarılılar bu konuda ama. hiçbirinde beni çıkarın yok, hemen hemen hepsi fake.

gmaile yönlendir o mailini. spam filtresi çok başarılı.

sanirim fark sinavina girceksin kar$im ?
oyleyse sadece motor sinavina giriliyormu$mu$.

3tane test buldum..
sinav.surucuokulu.net
sinav.surucuokulu.net
sinav.surucuokulu.net

direk a2 mi alacaksın yoksa b sınıfı ehliyetin var ve a2 mi alacaksın ? eğer direk a2 alacaksan işin zor Trafik,Motor,İlkyardım testlerini geçmen lazım.


geçmiş sınav soruları

www.olcaysurucukursu.com

b sinifi ehliyeti var o'nun.

bi de notlar olsaydı tam süper olurdu. ulan 10 saat sonra sınav var bi sikim bilmiyorum...

www.olcaysurucukursu.com da var abi. ana sayfada soldaki menüde online eğitim yazan başlığın altında dersler de var.

motor bölümüne ait notlar :

www.olcaysurucukursu.com

ay lav yu beybiiiz. özellikle de klb. sabahın 8inde notlara çalıştım 95 alıyorum(: bi tanesini özellikle yanlış yaptım nazar değmesin diye eki eki eki hehehe(:

64.233.169.104

soyle bir sey var.

fakat bence sormalidir. niyesine gelince avcilar kampusunde kimligi belirsiz kisiler tarafindan tartaklanan bir arkadasim var. arastirmalar sonucu bu kisilerin universite disindan oldugu saptanmisti. guvenlik gorevlileri bu olay sonrasinda etrafta supheli gorduklerine ogrenci kimligi sormaya baslamisti (gerci cok kisa surdu bu uygulama).

ege üniversitesindeyim, kampüs içinde öğrenci olmayanların bulunması yasak, hatta gecenin bi vakti öğrencilerin de takılması rektörlük kararıyla yasak. hele bir de alkol tüketiyorsanız hepten yasak.

ama güvenlik görevlisi geliyor, "gençler öğrenci miyiz" diyor "evet abi öğrenciyiz, al bak kimlik" diyoruz. bazen o soruyor kimlik görebilir miyim diye. öğrenci olduğumuz için insiyatiflerini kullanıyorlar ve "sorarlarsa biz sizi çıkmanız için uyardık afiyet olsun" diyorlar.

özetle evet hakkı var, eğer göstermezseniz polis çağırır, normalde polis kampüs içine çağrılmadıkça giremez ama zorluk çıkarırsanız polis/jandarma çağırabilir. al başına belayı.

hakkı olmasa bile destek veriyorum, öğrenci olmayanlar da giriyor o zaman iti var kopuğu var, ege üniversitesinde şenlik zamanı bir kıza tecavüz etmeye çalışmış hayvanlar.

var tabi. lakin ben bizim deü iibf kampüsüne gece vakti kapının üzerinden atlayıp girmiştim. bankamatikten para çekecektim. içerde bekçi napıyon burda sen kimsin dedi abi bankamatik bi tek burda var öğrenciyim bu okulda para çekmem lazım dedim kartı göstermeme gerek kalmadan parayı çektim çıktım sonra.

olmalı. ama hukuki yönünü bilemem. çok da zorlamamak lazım suyuna gitmek lazım. takarlarsa iş kötü yerlere gidebilir.

biz gece okulda ateş yakmıştık adamlar geldi dekanlıktan izniniz var mı dediler yarılmıştık. ateş yakmanın izni mi olur adamlar da afalladı. deney yapıyoruz demiştik hehe. söndürdük. kimlik bakıp gittiler.

sonra topluca ormandaki masalarda bira içiyorduk geldiler kimlik baktılar kapıya çıkacağımızı telsizle bildirip bizi dışarı attılar. halbuki insan kendi okulundan atılır mı ayıptır ya. bu içki olayından dolayı daha önce de sorunlar yaşanmıştı.

legal yollardan para kazanmak için elinizdeki şirketlerin web sitesini yapabilirsin, olursa çeviri işlerini yapabilirsin. programlama bilgin varsa havada kapacakları programlar yazabilirsin çünkü ne lazım ne lazım değil onlardan iyi biliyorsundur.

illegal yollar hakkında yorum yapmak istemiyorum zaten xxxen xxxyor bari sen yapma :)

evet abi defterini tuttuğun şirketlerin bilişim işlerine talip ol. kendin yapamasan da sözlükte bu işler amatörce ama profesyonel gibi yapan bir sürü genç arkadaş var onlar da sen de kazanırsınız.

almak zorundasın. o kart olmadan trafik başvuruyu kabul etmez. ama hastaneye falan gerek yok. en uyduruk laboratuarlarda bile iki dakikada yapıp verirler.

kan grubundan adın kadar emin olsan da kızılaydan alacağın kan grubu kartı olmazsa kabul edilmez.

Bir kızılay'a uğra, 5 dakikada alırsın.

sagolun arkadaslar aldım bugün medikodan kan grubu kartını. gittim belgeleri vermeye lakin 4 te evrak almayı bırakıyorlarmıs. fakin devlet kurumları işte. pazartesiye kaldı.

acaba cetvel üstüne gelip yanlışlıkla kılavuz çizgileri aktif etmiş olabilir misin ? gerçi onun varsayılan rengi cyan ama...

Hehe hayır, malesef öyle değildi. Bu arada, cursor de görünmez oluyordu resmin üzerine getirdiğimde.

Ccd'ye bastırmak için de en azından filmlerin banyo edilmesi gerekiyor. karta bastırma masrafından kurtulursun, onun yerine film banyo + boş cd + cd'ye yazma ücreti alırlar (cd'ye yazma icretini ben uydurdum. almayabilirler de). her halükarda karta basmaktan ucuza gelir.

filmler bayatlayabiliyor o yüzden bekletme işini abartmamak gerek. ayrıca fotoğrafçıya gittiğinde tek bir a3 e bütün fotoğrafların "thumbnail" ini bastırıp istediklerini seçebiliyorsun, tabiki daha ekonomik olur.

Sirkeci'de Aras Foto'nun arkasında (pasaj içinde, hemen sağda) baskı yapan bir yer var. 36 adet fotoğraf ve bu fotoğrafların bulunduğu CD gün itibariyle 9 YTL. Ve evet, filmleri bekletmemekte fayda var.

3-5 milyomn arasi biseye denk gelir... daha fazlasini verme derim.. bende aynisini yapiyorum... bu arada cd ye kaydettigi icin 10 ytl isteyen cakallar cikabilir aman diyim dikkat etmekte yarar var....

Currently there are three competing technologies for rewritable DVDs: DVD-RAM, DVD+RW and DVD-RW. DVD-RAM is considered a highly reliable format, as the discs have built-in error control and a defect management system. Therefore, DVD-RAM is perceived to be better than the other DVD technologies for traditional computer usage tasks such as general data storage, backup and archival, though the Mt. Rainier standard for DVD+RW somewhat lessens the DVD-RAM format's perceived advantage.

özetle rewritable dvdler için yeni bir teknoloji.

en.wikipedia.org

dvd-ram bildigim kadari ile pek kullanilmayan/yaygin olmayan bir teknoloji. ama guzel bir $ey :) yine de dvd-rw alacaksaniz pek takmayin derim, ortalama/vasat bir kullanici iseniz pek lazim olacagini sanmiyorum.

valla benim kullandığım 2 lg yi de dvd-ram olarak görüyor... peki bunu kafama takıyor, sorun ediyor muyum? hayır...

yazdığı dvdlerin arkası bir yazılmış bir yazılmamış bir yazılmış gibi olmasa(daltonların hapishane uniformaları gibi) ben de hiç sorun etmem rom ram run ran olmasını...

dvd-ram ler çok başka bir teknoloji yazılan datanın geometrik şekli bile üçgen mi neydi her şeyiyle farklı. disket gibi tak tuk dosya atabileceğiniz bir şey. ve çoooooook uzun süredir buralarda. yeni değil.

ama oturmuş dvd piyasası dvd ram'i kabul etmedi. yada türkiyede etmedi bilemiyorum çünkü dvd-ram medyası olsun destekleyen alet sayısı olsun son derece az. bir de usb stickler çıkıp ucuzlayınca bu kadar gerek kalmadı denilebilir.

wikipediada detaylı bir makale var konuyla alakalı.

Üniversitenin sitesine bakmak en iyisidir.
bahcesehir.edu.tr de ingilizce sınavın bir örneği var mesela.
lakin yeditepe.edu.tr de almanca sının örneğini bulamadım bir türlü

Üni den üniye de değişen bir sınav bu. Gene de fikir vermesi için Bahçeşehir'inkine bakabilirsin ingilizce arıyorsan.

edit| link: haz.bahcesehir.edu.tr

ornek bulamam ama; genelde uzun bir parca verip onunla ilgili sorular soruldugunu duydum. cok zor degil ama bildigim kadari ile. lisede hazirlik okumu$saniz zaten birkac gunluk cali$ma ile [hatta alt yapiniz saglamsa cali$madan] gecilebilecek bir sinavdi diye biliyorum.

itü nün sitesinde de vardı sanırım. yalnız proficiency sınavlarının konsepti bellidir.

aşağıdakiler en genel başlıklar.

kelime bilgisi
gramer
okuduğunu anlama
yazma

ayrıca (bkz: building skills for proficiency )

media player classic dvdlere de altyazı yapıştırabiliyor. burdan bi deneyin derim.

ikinci soru için (bkz: dvd 9)

google a "how to add subtitle to dvd iso" yazınca güzel sonuçlar çıkıyor. ben de şu an başka bir filme alt yazı senkronlamaya çalışıyorum bakamadım fazla.

indirirken cift katmanli dvdlere yazma derdinden kurtulabilmek icin 4.x seklindeki dvdleri indirmenizi oneririm. ayrica dvdye hali hazirda turkce altyazisi oldugu icin ekleme sansiniz var. ama biraz mesakatli bir is. oncelikle isodan acip daha sonra eklemeniz daha kolaydir tahminimce. divxplanet sayfasinda bu konuyla ilgili dokumanlar mevcut.

evet media player classic ile eklenebiliyormuş, garip bir hata vermişti eklemeye çalıştığımda meğer başka sebebtenmiş.

onunla beslenen yaratıklara yemek olmak. besin zincirinde bir halka. yok olursa neler olur belgesel konusu.

gorki'nin bir romanında adamın biri bu yaradılışa "tanrı, imeğin kıçına konması için sineği yaratıyor, ineğe de kıçına konan sineği kovması için kuyruk veriyor. ne sineği yaratsın ne de ineğe kuyruk versin" gibisinden bir yaklaşım getiriyordu. mujik aklı işte.

www.hayvanlar.us

mikroorganizmaları yerler. hsni gazetelerin arka sayfalarında fantastik korku filmlerinden fırlama yaratıklar olur da, bunların boyu bilmem kaç mikron ve etrafımızda şu kadar milyon adet var derler ya, onları yerler işte. örümcek yumurtası vs. gibi şeyleri de yiyiyorlar galiba.

tozla$maya yardimci oluyolar en basitinden?

otu boku yerler en önemlisi de leş yerler... sinekler tamam da... sivri sinekler neden var?

bunlar tartışılmaz aslında... her hayvanın ya da her canlının bir var oluş sebebi olacak diye bir şey yok çünkü... al, koala olsa ne olmasa ne? ya da zebra... ya da komodo ejderi...

Diğerlerini bilmem de Tanrı Drosophila(sirkesineği/meyve sineği)yı psikopat bilim adamları üstünde deney yapsınlar,yok genomunu çıkarsınlar, yahut hox genini bulup fazladan 2 kanat daha oluşturtsunlar, Hamilton Smith gibi amcalar da bu işten çıkar sağlayıp Nobel alsınlar diye yaratmıştır(olabilir mi ki)

Yoksa ne yapalım çürük meyvelerin sinir bozucu haşerelerini!

forrestgump direk felsefeye daldıracak bir yaklaşımın var olaya :)

zebra niye var, otları yesin, aslan kaplana yem olsun diye. aslan kaplan da bir işe yaramıyor diyeceksin şimdi :) bir besin zinciri var, üst sıradakiler kontrolsüz çoğalmayı önlüyor en basitinden.

kurbağa örneğini vereyim. ekinler için zararlı olan börtü böceği yiyor misal. sivrisinek de yiyor.

insanın bu zincire yaptığı bir müdahalenin sonuçlarını daha yeni izledim national geographic de, verip duruyorlar şu sıralar. hepsinin bir işe yaradığını ve dışarıdan gelen müdahalenin nasıl bir etki yaratacağını iyi anlatıyor.

ekinlerin anasını belleyen bir böcek türü için katil kurbağa denen bir tür zehirli kurbağayı doğal ortamından alıp getiriyorlar. kurbağa süper işe yarıyor bütün böceklerin anasını belliyor. ama kontrolsüz çoğalmaya başlıyor ve etrafa yayılmaya başlıyor. çünkü doğal düşmanları yok, çevredeki bunu yemeye çalışan yılan, timsah, kertenkele, kedi köpek ne var ne yok ölüyor. etrafın ağzına sçyor katliam yapıyor resmen, bunu yemeye çalışan yılan ısırdığı anda hem kendisi ölüyor hem kurbağayı öldürüyor. ortalık ağzında kurbağayla yan gelen hayvanlarla doluyor. ama kendi doğal ortamındaki yılan ve timsah türleri bunun zehrine bağışıklık kazanmış çatır çutur yiyebiliyorlar.

neyse kısacası doğa kendi dengesini buluyor bir şekilde. ayrıca koala ları da jaguar falan yiyebiliyor, peki jaguar ne işe yarıyor ? goto 0

Hukukçu değilim ama bence zeytinyağlık yapın. Çantanın kaybolması anı ve sonrasında (bu son olay dahil olmak üzere) size yaşattığı sinir stres sebebiyle manevi tazminat davası açacağınızı, tüketici mahkemesine gideceğinizi, bilmemne gazetesinde tanıdıklarınız olduğunu, onları haber yapacağınızı falan söyleyin ve tehdit edin. Geri adım atabilirler. Su falan içmeyin, hakkınızı arayın. Genelde böyle müşteriyle fazla karşılaşmadıkları için afallayıp vazgeçiyorlar salaklıklarından.

iki saattir ağzımı bozmadan cevap yazmaya çalışıyorum beceremedim, yazıp yazıp siliyorum. parayı geri vermem çantamı da alırım, bana harcattığınız yol parası, aldırdığınız yeni eşyalara sayın derim direk. tabi bu kadar kibar konuşmam. benim sinirlerim kalktı allah sabır versin.

şaka gibiymiş herifler be!
bence hiç altta kalma, hiç başıma gelmedi ama tüketici haklarını koruma şeysine git, bildigim kadarıyla avukta falan ayarlıyor onlar-emin degilim bu konuda-
bir de www.sikayetvar.com dillendir derdini burada.

bi suru sey yazdim silindi, tekrar yazmaya usendim. gidin en musteri yolcunun bol oldugu yere, olay cikartin. o kadar.

bir de tavsiyem zorunlu kalmadıkça ulusoya binmeyin..
nefret ediyorum da ben kendilerinden.bir de karadenizde diğer firmalardan 10-15 ytl arası fazla para isterler ve en berbat otobüslerini karadenize kaldırırlar.sahipleri de karadenizlidir bunların.. (bkz: haluk ulusoy)sinirlendim şimdi.evet.firmayı basın.olay çıkartın.ben yaptım bikaç kez.

windows tuşu+l
beklemeye almaz sadece windows log in ekranı çıkar ve log in olmuş kullanıcının varsa şifresini ister. *admin şifresiyle de açılır sanırım

yani stand by sanabilirsin ilk kullandığında ama değildir. hdd aktiftir, msnden log off olmaz vs vs.

sen sorana kadar dikkat etmemiştim, bende masaüstünde sağtuş/özellikler/ekran koruyucu dedikten sonra çıkan pencerede "devamında parola koruması" diye bir seçenek var.

bunu işaretle, ekran koruyucu devreye girince windows kullanıcı hesabının parolasını girerek korumayı açabilirsin.

şifre için denetim masası/kullanıcı hesapları/parola oluştur

hjsplit ile dosyaları bölerken bir şeyi farkettim, dosyanın bölünen ilk parçası tek başına çalışabiliyor, diğerleri çalışamıyor.

sanırım dosyanın başındaki video bilgilerini(hangi codec ile açılacak vs) içeren bir kaç bytelık kısmın tamamlanmış olması gerekiyor.

evet dosyanın inen kısımları ile alakalı.. bu yüzden emule nin ayarlarında "files" bölümüne girip "try to download preview chunks first" seçeneğini aktif hale getirerek daha hızlı preview alabiliyoruz. ancak deneyimlerime göre bunu yapsak bile her codec yemiyor bazen ses oluyor görüntü olmuyor vs.

bir de vlc için plugin var onunla daha iyi sonuç alınabilir:

emulex.evinrude.org

emule un gelismis ayarlar bolumunde olsa gerek (su an emule yok bu bilgisayarda bakamadim) oncelikli olarak ilk parcalari indir secenegini isaretlerseniz bu sorunu buyuk mertebe cozume kavusturabilirsiniz.

ve evet sebebi budur bas header kisimlari (oha) gelmediginden oturu videoyu preview yapamamaktasiniz fakat bazi programlar bu sorunu asip her neresi gelirse gelsin preview yaptirabiliyor (gelmis olan kismi izlettiriyor).

Ortalama bir insanin imkanlari dahilinde mumkun degil ne yazik ki.

Bildiğim kadarı ile mümkün değil.

Üstüne attığınız 2 format ve geçen zamandan dolayı mümkün değil benim bildiğim.
Her ne kadar unformat ve undelete gibi eskiden gelen imkanlar hala olsa da, o harddiskte verinin silindikten sonra iz bıraktığı yerler geçen zaman ve formatlar ile defalarca yeniden yazıldığından imkanlı değil diye biliyorum.

FBI, CIA gibi kamuya açık olmayan gizli teknolojileri kullanan kurumlar çok ileri işler yapabiliyor galiba, bu ilkeleri de altüst eden, ancak böyle bir imkanın yoktur sanırım.

dosyaları kurtarma ihtimaliniz yok değil. misal ben hdd yi tarattığımda çok çok eski dosya isimleri ile karşılaşabiliyorum, yıl mertebesinde olanlar var. ama sadece dosya adından ibaret diyebilirim, tek bir byte bile kurtaramıyor.

ilgili programlar :

r studio
getdataback
easyrecovery
file scavenger

delikan abi'nin dediği gibi hizbullahın hddlerini cia'e yollamıştık.
onlar da 4 sene sonra hocam mümin kod adlı ahmet toşiba solitarede rekor kırmış diye gelmişlerdi.
tabi o donanımlar tahrip edilmişlerdi.

(bkz: getdataback) ile dene şansını. Eğer resmin bulunduğu sektöre yeni veri yazılmamışsa (format sayısı önemli değil) verileri kurtarıyor. Üç dört sene önceki gereksiz Word dosyalarını kurtardığını gördüm. Ama şans işi işte, o sektörün üstüne yeni bir şey yazılmamış olması lazım...

cok cok zor.
gecen surede mutlaka uzerine bir $eyler yazilip silinmi$tir. cok kucuk bir ihtimal ama denemekte de fayda var. ha eger geri gelirse %100 gelmesini bekleme. buyuk ihtimalle eksik olacaktir fotograflar/resimler (bir kismi gorunmeyecektir yani)

valla ben samsunda yaşıyorum...hiç bir yer 1 yeni kuruş kabul etmiyor..en küçük madeni para 5 kuruş..1 ytl'den 120 tane verseniz olmaz mı?

1 kuruslar zamani vaktiyle belirli adette yapildi su an bildigim kadariyla yapilmiyor. goturdugunde kabul etmeme gibi bir risk mevcut, evet abukca ama etmeyebilir. ziraat bankasinda o kadar cok bulamayabilirsin. 5 ykr yaptir gotur hem kollarin agrimaz hem de her yerden yaptirtabilirsin.

5 kurus yaptir bence de. 1 o kadar toplayamazsin. mesaj da yerini bulur. guzel de olur.

mesaj yerini bulur bulmasina da "bozuk yok, bugun git yarin gel" yapan insan "bu kadar parayi sayamam, butunlet oyle gel" de diyebilir. 1 yeni kurus bulucam diye ugrasip didinmeniz bosa ciktigi gibi, devlet dairelerindeki nedeni bilinmez ego sahibi olan memurun bi yerleri tavan yapabilir sizi "tekrar" geri cevirdiginden oturu.

benzer bir eylemi bir arkadas köprüdeki giselerde gerceklestirmisti gazetelere cikmisti diye hatirliyorum. israr edince almama gibi bir sorun olmaz sanmiyorum ama özellikle devlet bankalarinda calisan arkadaslar müsteriyi birbirine kirdirma stratejisi güdüyor o yüzden kalabalık saatte gidersen asil diger müsteriler sorun cikartir gibi geliyor kim hakli dinlemeden. cok güzel düsünmüssün. ne güzel.

kanunen suç teşkil eder bu yapacağınız. hukuk dersinde aynen böyle bir örnek işlemiştik.

nasıl suç oluyor bu merak ettim ben.

kanuna göre metal parayla yapılan bir ödemede sadece 50 birime kadar alıcının kabul etme zorunluluğu var.Gerisini kanunen alma zorunluluğu yok.Yani 100 ytl lik market alışverişinde 100 tane 1 ytl lik verirsen almayabilirler ama 49 ytl tuttuğunu varsaysak bunun hepsini madeni para olarak ödeyebilirsin.

Bırak yaşadığın yeri o kadar 1 kuruşun tüm Türkiye'de olduğunu tahmin etmiyorum. 1 kuruş lafta kaldı. Bende 3 tane var, YTL'ye yeni geçince elime geçtiydi, gözüm gibi bakıyorum.
Kısacası planladığın bence imkansız. Vazgeç.

Kanuna aykırı olduğunu ben de duymuştum.

bir fıkra copy paste edeyim de sinirlerin yatışsın :))

Temel amerikada bi bara gider.. barmenden bi bira ister.. bir bira 26cent'tir.. neyse temel birayı alır ve içer.. cebinden hepsi bozuk para olan 26 cent çıkarır ve üst üste koyarak kule gibi diker..
barmen tam parayı alacak Temel elinin tersiyle paralara vurur bütün para yere saçılır..

barmen "kazayla oldu" heralde diyerek paraları toplamış.. bir kaç gün sonra Temel yine aynı bara gitmiş... bi bira istemiş.. gene 26 centi kule gibi dikmiş, barmen tam alacak, vurmuş, paralar etrafa saçılmış..

barmen homurdanarak toplamış paraları.. bir kaç gün sonra Temel yine aynı barda..
ama bakmış ki barmenin yanında çam yarması gibi 4 tane bodyguard var..

gene bira istemiş, içmiş ve bu kez cebinden kağıt 50cent çıkarmış.. barmen bi hayli sevinmiş..
hemen parayı almış, üzeri olan 24centi kule gibi yapmış ve Temel'in almasını beklemiş..
temel tam alacakken Barmen vurur ve paralar yere saçılır..

Amerikalı Barmen, Temelin paraları toplamasını beklerken, bizim Temel hiç istifini bozmadan cebinden 2cent çıkarır ve yere atar..

"Bana bir bira daha!.."

www.youtube.com

5 kuruşluk mantıklı görünüyor. 5-6 eylül gibi sonucu yazarım buraya. devlet kurumu olduğu için almak zorunda diye düşünüyorum. zaten eleman beni zırt pırt oyalayınca müdürünün yanına çıktım. müdür aradı uyardı elemanı ama sonuçta memuriyet.

sabahları erken saatte çarşıdaki ziraat ya da merkez bankasına gidip parayı bozdurabilirsin.

arkadaşlar bankalarda bulamadım para:) tek tek büfelerden aramak da zor geldi

god of war
prince of persia
yok ötesi

transformers(yeni çıktı)
black
nfs oyunları.

burnout
tekken

hepsini oynadım :) kimisinde yarıda sıkıldım (transformers, burnout vs.)
başka başka?

silent hill serisi... olur da oynamadıysanız diye söyliyim dedim, bulunsun.

50-60 milyon civarina bulabilcegin (bkz: eye toy)dan satin alip ps2 ye baglamak ve wii tadi almak da bir fikir olabilir.

eye toy un demoları bile izlemeye doyulmuyor, kim bilir kendisi ne kadar eğlendirir. ayıp olmasa org... neyse ayıp.

ho$unuza gider mi bilmem ama (bkz: yakuza/22)

yakuza 2 de cikmi$ diyorlar, emin degilim.

eye toy kullanmi$ biri olarak diyorum ki cok da eglenceli degil.
oyunlar cok basit geldi bana.

fatal frame serisi(korku)
gta vice city ve san andreas(macera, aşk heyecan korku ve nefret)

mutlaka resident evil 4, marc ecko's getting up, bully, şu ana kadar god of war dışında oynadığım en güzel 3 oyun diyebilirim:) Bir de silent hill tarzı forbidden siren var ki aman aman diyorum, güzel olmasına güzel ama ürpertiyor.

Oyunla ps'yle falan aram hiç yok ama she runs away'in dediği gibi resident evil'ı deneyin derim ben de. 3 Arkadaş başından kalkamamıştık hem heyecandan hem korkudan: )

sony nin genji si var.
yine sony den iki şaheser ismi söyliyim biliyondur gerçi. ico (eskidir baya ama klasiktir, şaheserdir) ve shadow of the collosus.

daha basit ve eğlenceli ilerleme için ninja tosbağalar var. ama sıkar kesin bi süre sonra.

mgs, gow muadili demişinde.. bu oyunların muadili yoktur.

sony birdir, hideo kojima onun kulu ve elçisidir.

Sıra tabanlı ilerleyen Japon RPG'leri ile aranız nasıldır bilmem, ama özel bir antipatiniz yoksa Final Fantasy X hoşunuza gidebilir.Hatta ben de şu sıralar Final Fantasy XII oynuyorum.

Ratchet&Clank ve Jak&Dexter da oldukça hoş serilerdir.İlk bakışta biraz daha çocuklara hitap ediyor gibi görünebilirler, ama hemen yaftayı yapıştırmamak lazım.Çok eğlenceliler.

Metal Gear Solid demişsiniz; MGS'nin yapımcısı Hideo Kojima'nın bir başka serisi de Zone of the Enders.Anime tarzı grafikler ve mechalar...Mechalara çok hayran değilim, ama PS2'deki Zone of the Enders The Second Runner bayağı hoştu.

Devil May Cry serisi var.Benim için hala bazı konularda God of War'dan önce gelir.Vakti zamanında ilk kez videolarını gördüğümde "PS2 edindiğimde alacağım ilk oyunlardan..." demiştim anında. :) Şu an dördüncüsü yeni nesil konsollara hazırlanmakta.PS2'deki üç oyunundan yalnızca ikinciyi oynamadım ben.Pek iyi olmamış, diyorlardı.Eğer başlamayı düşünürseniz ilk oyundan başlayın bence, her ne kadar üçüncü oyun birincinin öncesini konu alsa da.

www.rom-world.com

ben genelde buradan indiriyorum.

kurşun bir kutu içine koyabilirsin anca o paklar. internetten buldum bir tane 1600 iso ya kadar olanları koruyor falan gibi bir limiti var. %100 koruma sağlayabilecek bir ürün olabileceğini düşünmüyorum.

www.ritzcamera.com

yalnız bir haber daha okudum şimdi, artık koruyabileceğini düşünüyorum, yukarıda yazdıklarımdan vazgeçtim :)

www.cbsnews.com

çok bi etkilenme olmuyor ama istersen kurşun kutularda işe yarıyor gerçi dediğim gibi çok kasmana gerek yok ben hiç sorun yaşamadım ve torbam falanda yoktu.

saolun yaw. kurşun olayı mantıklı gibi geliyo kulağa.
bu arada film kutularında kullanılan metali kurşun alaşımlı yapsalar böyle bi dert kalmaz(şimdi geldi aklıma hehe)

ben kurşun kutuyu ciddi anlamda söylemedim, eğer x ray den kurşun kutu geçirirseniz büyük ihtimal "ne bu kardeş" diyeceklerdir. paşa paşa bagajınızı açmak zorunda kalırsınız.

ayrıca verdiğim 2. linkte de bundan bahsediliyor nispeten. kullanacağınız poşet x-ray geçirmediği için isterseniz içine patlayıcı bile koyabilirmişsiniz, cihazdan bakınca sadece poşet gibi görünüyormuş.

neremle okumuşsam mal gibi kurşun kutu bakıncaktım ortada... bi kaç sitede gözüme çarptı ama güvenemedim, hayyamda var diyolar bu poşetlerden gidip bakıcam.

ben de mesajımı okudum da yanlış anlaşılmaya çok müsait :) hatta doğru anlışılması mucize olurmuş :) sanki kurşun kutu bulup link vermişim gibi olmuş.

kendileri daha iyi bilir ama misal turkcell zaten kontör vererek katkıda bulunuyor, aynı şekilde garanti bankası da hem atm lerini kullandırıyor, hem de nakit veriyor yani ekstradan bir de reklam giderlerini karşıladıklarını düşünmüyorum.

Aralarındaki anlaşmaya göre değişir.

Doritos, Turkcell'e de Garanti Bankası'na da verdikleri için para ödüyordur. Reklamların finansmanı aralarındaki anlaşmaya göre değişir sanırım. Turkcell kontörleri ucuza verip reklamlara para ödemeyebilir ya da kontörleri normal fiyatından verip reklamlara da katkı sağlar. Sonuçta hiçbir şirket babasının hayrına iş yapmaz, hepsinin işine yarayacak ortak bir noktada buluşurlar.

Bir soru da ben sorayım. Bu tip çoklu reklamların özel bir adı var mı?

benim de aklım şuna yatmıyor.turkcell haricindekiler (vodafone,avea) niçin bu kampanyalarda yoklar.yani turkcell hattı olmayan telefonla katılamıyor.acaba turkcell:"onlar varsa ben yokum" mu diyor?bu durumda "o zaman sende reklam giderlerine ortak çıkarsın" gibi bir durum söz konusu oluyor mudur?

not: bir de zaten bu kampanyalara telefonla katılım bedeli 2 veya 4 kontör oluyor.her katılan da kontör kazanamıyor.bir de turkcellin para istemesi yüzsüzlük olmaz mı?

internetten de kontrol edebiliyorsunuz hediye kazanıp kazanamadığınızı, turkcell hatta sahip olmaya gerek yok. hem internetten bedava :)

uctum. bir sorun yasamadim. milano ya degil de oraya yakin bir yere, bergamo ya iniyor ucak. oradan 7€ ya milano ya giden otobusler var.

bagaj limitini de ben 20kg olarak biliyorum.

kontuarda arkadaşım çalışıyor, eğer kapris yapmazsanız tatlı dille yaklaşırsanız 3-5-10 artık duruma göre idare edebiliyor.

diğer bir yöntem : gözünüze sadece el bagajı almış birisini kestirin ve fazlalık bagajlarınızı onun bileti üstünden yükletip yükletemeyeceğinizi sorun.

şimdi dediğin gibi oldukça uygun fiyata uçuyorlar,bu yüzden diğer ucuza uçan havayollarında olduğu gibi (bkz: ryanair) ekstra kilo konusunda gözünün yaşına bakmazlar,parayı alırlar. zaten bu tür havayollarının amacı bu, bilet fiyatından kısıp,diğer taraflardan kazanmak.

aslinda guzel bir du$unce ama daha genel ve daha fazla insani ilgilendiren $eyleri zaten "duyuru" tipini secerek ekleyebiliyoruz.

ekşi duyuru içerisine bir modül eklenebilir, seçmece müzik,program,video,oyun,site vs ye zahmetsizce ulaşılabilir.

kesinlikle süper olur. ama zevk farklılıkları olacaktır. buna göre zaman içinde bir çözüm düşünülebilir. mesela şöyle bir soruya gerek kalmazdı o zaman.
(git: 11207)

bir oylama sistemi ile genelin görüşü de alınabilir tabi.

3 yokmuş silinmiş ne yazık ki :) ama içeriği belli tek tek download edilebilir.

Part 1

Alphaville - Big In Japan
Alphaville - Sounds Like a Melody
Boney M - Daddy Cool
C.C. Catch - Strangers By Night
Depeche Mode - Little 15
Duran Duran - Wild Boys
Frankie Goes To Hollywood - Relax
Herbie Hancock - Rock It
John Carpenter - The End


Part 2

Kim Wilde - You Keep Me Hanging On
Laura Branigan - Self Control
Lionel Richie - All Night Long
Modern Talking - Atlantis Is Calling
Modern Talking - Brouther Louie
Modern Talking - Cheri Cheri Lady
Modern Talking - You're My Heart, You're My Soul
Musique - Push Push In The Bush


Part 3

Opus - Life Is Live
Pet Shop Boys - Domino Dancing
Raggio Di Luna - Comanchero
Rick Springfield - Celebrate Youth
Sabrina - Boys Boys Boys
Samba - La Lambada (Original)
Savage - Don't Cry Tonight
The Bee Gees - Stayin' Alive

rapidreactor'de var abi. ordan vermi$tim ben linki sanirim daha once.

en etkili yöntem pazara gidip satmak olabilir, teyzeler kapışır.

hmm pazarda hiç bişey satmadım şu ana kadar. bi denemek de lazım ama uğraşılmaz be abi..

sanırım bucakooptaydın..
orda aksamları kurulan pazar varsa hala gidip orda satabilirsin...gunlugu 1 ytl..
ya da orda bu tip seyler satan bir abi vardı ona toptan verebilirsin belki...

sonuç : taşınma esnasında kavanozların hepsi yan komşuya hibe edilmişti (4-5 ay olmuştur)

yem mem fayda etmiyo şerefsizlere, utanmadan çatur çutur yiyorlar, topyekün savaş aç, gördüğün yerde ez. aç kalsın yavruları pezemenklerin.

apartman yöneticisi ile konuşun sizden başka böcek problemi olan aile varsa spreydir, yemdir falan harcayacağınız paranın daha altına evinizi profesyonellere (lan sanki fbi) ilaçlatabilirsiniz. en kesin çözümü o olacaktır.

"apartmana koyum sadece ben ilaçtırım" diyorsanız unutmayın böcekler ilacın kokusunu alacak ölen ölecek ama büyük çoğunluğu öteki dairelere kaçacaktır. ilacınızın etkisi geçtiktan sonra tekrar geri geleceklerdir. en iyi yöntem tüm binayı aynı anda ilaçlatıp böcekleri komple apartmandan kaçırtmaktır.

kedi besleyin, evinizde hareket eden hiç bir haşere barınamaz, sinekler dahil.

nam-ı diğer karafatmalar mutfak ve banyo giderlerinden gelir zaten. dolap köşeleri yada bunun gibi sıkısık tepisik yerleri pek severler.yem falan kar etmiyosa, o giderlere çamaşırsuyu boca edin. bikaç gün tekrarlayın.sonra da raid in böcek ilaçları vardı 6gen olanlar,işte onlardan da alıp koyarsanız,sizi birazda olsa kurtarır.ancak bu sıpalar accaip hızlı ürüyo,maşallahları var o konuda,o yüzden yavrulayabilecekleri ücra köşelere de çamaşır suyu lazım.ha bir de mutfakta yerde kırıntı olmamasına dikkat edin.

yahu bunlar nasıl çoğalıyor , demin banyoya gittim , 4 tane ayvru hamamböceği ,ortalarda fink atıyor.çatlak fayansların aralarına macun sürdüm , banyoda açıkta delik kalmadı , yine geldiler..

apartmanı ilaçlattırma işi mantıklı ama bizim apartmanda olmaz.su deposunun hidroforu bozulmuş , daire başı 50 lira vermediler ,cimri pezemenkler.

onlar hiçbir işe yaramıyor.yerlerde bir sürü ekmek kırıntısı bilmem ne varken o labirentlerin içindeki dalgayı yemeye üşeniyor hayvan.yese bile ölmüyor.git sağlam bir kimyasal al dök heryere.ama yuvasını bulman lazım.biz 15sene mücadele verdik.sonra ne oldu? tavanarasındaki 2 ton kurumuş güvercin bokunu attık fatality yaptık.bir de çok uyanık bir hayvandır.ışığı görünce bir ölü taklidi yapar ki oskarlıktır

bir yakinimin komsusu ziraat mühendisi imis ve borik asit ile nisasta yi (mesela kaynamis patatesi) bir araya katip yogurun, ufak ufak misket köfteler yaparak oraya buraya birakin demis. hamam böcekleri nisastaya bayiliyormus ama borik asit te sindirim sistemlerinde donarak ölmelerine sebep veriyormus.bu yöntem insan evladina hic zarar vermedigi gibi denenerek sylar tipli bu invincible yaratiklarin kökünü kurutuyor hakikaten de.

her türlü haşereye karşı belli bi frekansta ultrasonik ses yayan ufak bi cihaz var. prize takıyorsun çalışırken -insanın duyamayacağı- bir ses yayıyor, böcekler deli oluyor vs vs. çok bilimsel anlattım farkındayım. Perpa'da ve Kadıköy'de var. fiyatı 80 lira civarındaydı yamulmuyorsam.

atrin in mesajına katılıyorum ama jel ilaçlama yaptırırsanız böcekler kaçmaz son kalana kadar etkisi devam eder jel ilaçlama ile ilgili geniş bilgiyi www.haserekontrol.com adresinden bulabilirsiniz

1. wifi bildiginiz radyo dalgasidir. Wifi cihazlari satabilmek icin belli bir radyasyon degerinin altinda bulunmak gerekir. Bu deger insanlara zarar verdigi bilinen = kanser yapma ihtimali olan degerdir. Bu degerin altindaki radyasyon yayan cihazlar teorik olarak guvenlidir. Fakat gene de radyo yayini yaymayan bir ortamda bulunmak radya yayinina maruz kalmaktan daha iyidir sagliginiz icin. Ben kanser yapmaz diyemem, cunku daha kanitlanmadi yapmadigi.
2. Evet.

vahşi doğadaki canlılarda kanser görülüyor, görülmese bile deney yapmak için garibanları bilerek kanser ediyoruz. daha yeni izlediğim bir belgeselde bileşiklerin kanserojen olup olmadığını beyaz balinalar üstünde deniyorlardı. kansere ve enfeksiyonlara en dayanıklısı büyük beyaz köpekbalığıymış sanırım.


elekromanyetik dalgalar dalga boyu küçüldükçe zararlı oluyor wi fi radyo dalgası ve dalga boyu diğer dalgalara göre büyük, hatta spektrumda en üst sıradalar. aşağıdaki grafikten de görebilirsin. yani nispeten en az zararlı olanları. yalnız bir de güç var, yüksek güçlü bir kaynak zarar verebilir.

eosweb.larc.nasa.gov

ayrıca okumaya üşenmezsen yukarıdaki spektrum hakkında açıklama :

library.thinkquest.org

ben de bir soru ile katkida bulunayim bu soruya. wi-fi kalp pilini ne derece etkiler. actim okudum oraya buraya sordum. etkileyebilir de etkilemeyebilir de diyor. var mi buk konuyu tecrube etmis, bizim yakinda var kalp pili etkileniyor diyebilecek. ayip oldu böyle soru eklemek ama konu dagilmasin diye seyettim.

geçici işitme kaybı olabilir. hani bar konserlerinden falan çıkarken kulakların randımanı düşüyor ya "ne ne ne" diye dolaşılıyor ortalıkta öyle bir şey olsa gerek.

(bkz: geçici işitme bozuklugu )

olabilir. bir yıkatın iyi gelecektir yaş 25i geçtiyse lazım zaten o kadar yılın kiri pisi ;)
ipod nano sonuna kadar açınca beni de rahatsız ediyor çok sakat bence sağır eder adamı.

aman işitme kaybı olmasın.hele uğultu hiç olmasın.kendimden biliyorum...

kulak burun boğaza gidip baktırın. acısız ve minik bir operasyon ile kulağı tıkayan şeyler (et bile olabilir) alınır. daha yüksek sesle dinledikçe kulakları iyice bozabilirsiniz. aman.

Valla kac yasinda napiyo suanda gecmisi nedir bunlar onemli bilgiler.
Ama artik bu isin universitesini falan okuyamayacak durumda ise Visual Basic ile baslayabilir.
Azimliyse kitaplar yeter ama kendi kendine ufak projeler yapmasi lazim. Kursa gidim diyorsa daha iyi tabii. Eger ise isinirsa sonra farkli dillere gecebilirim tabii. Bu is ama kitap ve kurslada asla olmuyor. Illa ciddi isler yapmak gerekiyor biraz kendini zorlayacak.
Siz arkadasi bazinda ondan basit zimbirtilar isteyebilirsiniz mesala isinize yarayacak. Mesala alarm, dosya adi duzenleyicizi, fotograflari duzenleyen bisiler falan filan.

i$inize yarayabilir: (git: 5921)

başlamak için c iyidir ama görsel bir programla daha çabuk ısınabilir programcılığa. misal visual basic ile ilk günden bile eğlenceli şeyler yapabilir.

Borland C++ Builder ile hem C++ veya C# kullanmış olur hem de gayet görsel ve eğlenceli işler yapabilir.

microsoftun visual studio express kitleri var VB.net veya c#.net icin. sitesinden beles.

bence genç ingilizce birin bir arkadaşınızsa hem sytnax kasma derdi olmadıgından.hem de teachpackler sayeisnde guzel animasyon tarzi seyler de yapabilip eglendecignden. www.htdp.org derim ben
bi kitap bu .bilgi universitesinde bunla basladik biz cok da hos oluyor.
sanirim kocla odtu de scheme ile veriyormus giris dersini

vallahi bana sorarsanız önce birkaç console programı yazsın (eğik atıştır, hız hesaplamadır vs), sonra yine console'da i/o hadiselerine girsin (dosyaya yazma, dosyadan okuma vs).

bunun için c kullansın, basic kullansın.

ama windows uygulamaları yazmak istiyorsa işe mutlaka delphi ile başlasın! bir dil bu kadar mı kolay olur yalebbim? mantığı delphi'de çözdükten (ve bu arada cidden çalışan windows programları yazıp moral topladıktan) sonra artık visual c olur, java olur yardırsın. ama doğrudan visual c'yle başlamasın derim ben. hattâ visual basic'le bile başlamasın. delphi'dir olay. aşmış.

klibi bilmiyorum da salad fingers diye bir şey var bilmeyenlere duyurayım dedim :)

www.dailymotion.com
bu mudur?

odur! aslan parçası.

www.tcmb.gov.tr var
hatta şu var direkt kurları veren, www.tcmb.gov.tr
buna ufak bir ayrıştırıcı (parser ?) yazılır, veriler alınır işlenir flan.

pano tasarımı yapılacaksa uygun ücret karşılığı yapabilirim :)

İyice bir yutkun.

burnunu elinle kapatıp nefes vermeye çalış, ama çok zorlama, kulakları acıtır. sakız çiğnersen de sürekli tükürük yutup yutkunduğun için kulakların açılabilir.

eczaneden gliserin alıp damlat kulağına içinde kir pislik falan varsa onlar yumuşar böylece çok daha kolay temizlenir. koca karı işi değil bizzat kbb doktorlarının kulak temizletmeye gelmeden bir gece önceden yapın öyle gelin dediği bir olay. zaten banyo yapıktan sona kulakların içi ıslandığı için kulak çubuğu ile temizlik yapıldığında daha çok kir çıkar insanın kulağından o sebeple mesela. olmazsa aynı şekilde git o temizlesin. olay başkaysa bilemiycem tabi kusura bakma.

ha mesela uçak yolculuğunda kabin basıncından dolayı olan tıkanma gibiyse ağzını aç(ciddiyim) bu sayede dengelenir ve büyük oranda açılır gerisi bi kaç gün içinde kendiliğinden geçer. geçmiş olsun

olmuyor olmuyor olmuyor

kulağını yıkat...

eğer kulak pamuğu kullanıyorsan, yanlış kullanımda bir süre sonra içeride kulak kiri birikebiliyor. şansına koca bir kurumuş kütle çıkabiliyor ama bilinçli olarak nasıl yapılır bilmem.

en temizi doktora görün, eğer zorlarsan kulak zarını bile yırtabilirsin dikkat. küçümsememek lazım ben denizde dalarken kulak zarımı patlattım, ameliyatın verdiği stresi geçtim artık dalamıyorum.

sanırım kulağında büşon var, durum buysa doktora gidip açtırman gerekiyor.büşondan muzdarip bir insan olarak bende her sene gitmek durumunda kalıyorum, kulak kanalının küçük olması nedeniyle sanırım kirler birikerek bloke ediyor. son derece kolay ve kısa süren bir prosedür, üstelik kulağın açıldığı an sesleri birden adeta 5.1 olarak duyarak sevinmen de cabası.

5.katta oturuyorum. sırf basınç farkı fln olurda belki açılır diye 2kere aşağı indim çıktım sonuç hala aynı..
sabah kalktığımda da aynı ise durum doktora gidicem, teşekkürler

yüksege çıkarken ağzınızı açın. yada ağzınızı hep açın

efendim kotu ornmek olmasın ama 3-4 sene once benim de kulaklar tıkanmıs akabinde inanılmaz bir agrıya sebebiyet vermis, sonrasında duyma yetim %20-30'lara kadar (ciddiyim) dusmustu...Gittim temizlettirdim yeniden dogmus gibi oldum, alıskanlık da yapmadı tekrar yasamadım bu derdi...Sebebiyet verme ihtimali olan seylere karsı tıkanma uzun sureli olursa gidip temizletmek en guzeli, gliserin de faydalı oluyor...

duyma yetinizi mi kaybettiniz
oha ciddi korktum
sabah uyandım ve hala açık değil..
doktora gitmek mi lazım 1 gün daha bekliyeyim mi?

doktor bey kulağımda su var gibi tıkalı desem gülmez mi
desktir git demez mi

esnemeyi tavsiye ederim ben de. daha ufak çaplı olanlarını pat diye açıyor.

aynı sorunu ben de yaşamıştım yakın zamanda.. gliserin kullanmam tavsiye edildi, bi hafta falan sonra da kulak burun boğazcıya göründüm.. kulağımda kir birikmiş, adam temizleye kalktı ama yapamadı, çok feci birikmiş.. "oksijenli su kullan, kulak kirini eritir, bi kaç hafta sonra tekrar gel daha rahat temizleriz" dedi.. oksijenli su o kadar iyi geldi ki, tekrar gitmeme bile gerek kalmadı, açıldı kulağım..

ama oksijenli su kullanırken şu hususa dikkat: 1 ölçü oksijenli suyla, 3 ölçü normal suyu karıştırarak kullanmak gerekiyor.. sabah akşam olmak üzere günde 2 kere, her seferinde 5-10 damla falan yeter.. bi kaç gün kullanmak bile fark yaratır heralde.. kulağa dökünce köpükler falan fışkıracaktır, korkulcak bişey yoktur tabii bunda..

mumkun degil sanirim.

anca msn in exe sini hacklersen olabilir. o zaman da büyük ihtimal msn "abi benim exe değiştirildi, virüs falan var çalışmıyorum ben" diyecektir.

explorerı açtığım ender analardan birisidir, firefoxta şifre girmeye üşenip msn açıksa mail simgesine basıyorum.

program ekle kaldir'da program eri$im ve varsayilanlar var, orda ozel sekmesinde web tarayicisini firefox yapsaniz. belki onu degistirdiginizde ustteki microsoft ve microsoft olmayanlari da degistirebilirsiniz.

sadece ie kullandigim icin ve makinamda baska tarayici olmadigi icin deneyemedim. olabilir de olmayabilir de.

maxthon kullanıyorum. açıkken mail simgesine basınca maxthon un içinde açıyor, maxthon kapalıysa explorer açıyor.
yani firefox u açıp mail simgesine basmanı tavsiye edebilirim.

www.stuffplug.com

''open all URLs in default browser'' diye bir ayarı var bu arkadaşın..

hız sabit kalır. "limit hız" terimi ile açıklanır. sözlükte başlığı mevcut.

limit hız vardır, havanın sürtünmesi yüzünden atmosferin alt tabakalarında insan için limit hız 120km/s gibi bir hız, düşerken bunun üstüne çıkamazsınız.

edit : fizikçi arkadaşa fazla yüklenme fizik dersinde bize göstermediler misal. adam yörüngeye nasıl uydu yerleştireceğimizin hesaplarını bile yaptırdı hatta sınavda sordu ama limit hız diye bir şeyden bahsetmedi. discovery channel, national geographic den öğrendik :) ayrıca fizikçi değilim.

ne fizikçisi bu arkadaş? hava sürtünmesinin sıfır alındığı ortaöğretim müfredatında elbette sabitlenmez. ama gerçek dünyada böyle değil. fizikçi dediğiniz ne okumuştur bilmiyorum ama en basitinden bu ikisinin farkını ben bile biliyorum.

ayrıca gökdelenden kedi değil de sanki eyfel kulesi gibi yüksek bir yerden atılan metal paranın arabanın camını bile kıramaması örnek gösterilirdi.

Limit hız lise müfredatında geçer. Hatta üniversiteye hazırlanırken yağmur damlaları ile ilgili sorular çözerdik. Sebebi de hava direncidir ve kesit alanına/kütle oranına bağlıdır. Paraşütlerin çalışma mantığı da budur zaten, kesiti arttırırsan limit hız düşük bir değerde sabitlenir. Dalışa geçen şahin gibi kanatları vs toplayarak alanı düşürürsen de daha yüksek bir hızda sabitlenir ama sonuçta sabitlenir, doğrusal olarak yere çarpana dek artmaz...

ayni sorun laptopumda var. panik yapmaya gerek yok arada sirada cikiyo kafasina gore. lakin hani biliyosunuz da ben yine de bir deniyim, belki ordandir sorun; taskbar ozelliklerinde ikon saklama olayinda kaybolanlari "herzaman goster" demeyi deneyebilirsiniz. ama bendeki sorun ise hicbir ise yaramayacaktir. bir windows updatet falan yapiniz belki duzelir neyin.. hatta duzelirse haber verin, bana da anlatin.

görev çubuğu ile başlat menüsü özelliklerine girip "özelleştir" seçeneğinden "simgeleri etkin olmadığında gizle/her zaman gizle/her zaman göster" ayarlarını kurcaladınız mı?

kurcaladım her tarafı, yeniden başlatınca göstermiyor o iki simgeyi inatla...

ctrl+alt+del e basınca çıkan windows görev yöneticisinden ilgili programı seç, geçiş yap ı seç. düzeliyor genelde.

sorun şu ki simgeleri bir şekilde göstertmeyi başarsam da ertesi gün yine ortadan kayboluyorlar.

Spybot, CCleaner, ya da benzeri bir program, bilgisayarın başlangıcında bunlara müdahale etmeye ayarlanmış olmasın? Start up item'lardan bir şeyleri kaldırmış ya da disable etmiş isen ve ne olduklarını bilmiyorsan... e bunlar olabilirler belki, tek tek dene.

ağ bağlantılarım/network connections'a gir orada soldaki ortak görevlerden en altta olanı "ağa bağlı upnp aygıtları için simgeleri göster/sakla" seçeneğini tıkla. sonrasında ok/ileri/tamam falan gibi şeylere tıkla. tam olarak hatırlamıyorum ne cıktığını..

yok, olmuyor maalesef. teşekkürler ilgilenen herkese.

aylar sonra gelen edit:

eleventh american esme has met haklıymış, eğer upnp ikonları gösteriliyorsa gizleyin, o sayede düzeliyor.

ayrıca burada anlatılmış: www.tech-pro.net

önceden de sormuştun soruyu sanırım, o zaman sorduğunda üşenmeyip mikrofonunun empedansını ve sıradan masaüstü mikrofonlarının empedansını araştırdım ama senin mikrofonunkini bulamadım.

pre amp kullanman gerekebilir yazmıştım, internet bağlantım gitti şimdi tekrar yazayım :)

ama hatırladığım kadarıyla pille çalışan kendisinden pre amplı bir mikrofon kullandığın, bir problem yaşamıyor olman lazım.

kullandığın ara kabloyu kalitelisinden seç

eğer küçültücü veya büyütücü jack kullanıyorsan onun sağlam olduğundan emin ol.

aklıma gelenler bunlar.

regedit e girebiliyorsan ;
d de Programlarım adında klasor ac..
regedit'i aç
"HKEY_LOCAL_MACHINE\SOFTWARE\Microsoft\Windows \Cur rentVersion"
"ProgramFilesDir" ve "ProgramFilesPath" 'in değerlerini "D:\Programlarım" olarak değiştir.

Değişiklikten önceki değerler

"ProgramFilesDir"C:\Program Files
"ProgramFilesPath"%ProgramFiles%

Değişiklikten sonraki değerler

"ProgramFilesDir" D:\Programlarım
"ProgramFilesPath" D:\Programlarım

diğer programlarda da işine yarar...

sole bişi de buldum...
YÜKLEMEDE YÜKLEME YERİNİ GÖSTERME
Başlat/çalıştır komutuna "Regedit" yaz HKEY_LOCAL_MACHINE\SOFTWARE\Microsoft\Windows\Curr entVersion\Setup aç SourcePath a c:\win v.s yaz

kullanıcının c ye erişimi yoksa regedit, msconfig gibi uygulamalara erişimi hiç yoktur. cosysop un dediği gibi portable programlardan başka alternatif yok, hem onları flash diske atıp bile kullanabiliyorsunuz.

hafif illegal bir yöntem var admin olarak giriş yapmak, şifrenin nasıl resetleneceği ekşi duyuru da var.

olur mu öyle canım kardeşim? beşiktaş ya da kadıköyde bir yere gidip fiyat alın ve bastırın derim. zaten öyle bir şeyin a4 olarak basılma kartuş maliyeti de coşacaktır. bazı printerların poster baskı olayı mevcut onlar otomatik yapabilir. ama önermiyorum.

www.blockposters.com

Şirkette her türlü imkan var, o beşiktaştaki fotokopi makinelerinden de mevcut, yani maliyetimiz onlardan daha az olacak, nasıl böleceğimizi bilsek yeter.

Bir tane program buldum.
www.inndir.com

freehand ya da quark ile bunu yapabilirsin.
Şu an işim yok, haritan JPEG ya da fh11 ise emailini ver, senin için a4'lere böleyim, baskıya hazır şekilde.

not: kendin hazırlayacaksan printer'ın kağıdın tümüne basamayacağını göz ardı etme, en az 1'er santimetre kenarlardan pay bırak.

abi eğer yol haritasıysa ben de alabilir miyim ? çözünürlüğü çok çılgınmış :)
istersen a5 lere bile bölerim :)

dosya 12 mb,
akşam rapid'e yüklerim, linkini veririm, şirkette rapid engelli.
laugh çok teşekkür ederim, sanırım seni zahmete sokacağım, akşam hem linki veririm, beceremezsem yardım da isterim.

(git: 6783)
(bkz: rasterbator)

sorun değil, linki gönderdiğinde halleder sana geri yollarım. ama akşama bırakmasan iyi olurdu..:)

(12mb email ile de gidebilir, hani internetlerimiz hızlandı falan..:D)

çoğu hp printer da bu seçenek var arkadaşlar. belki diğer markalarda da vardır, bilemiyorum.. uğraşmaya bile gerek olmadan otomatik printer kendi hallediyor hepsini..

Herkese teşekkür,
rasterbator ile halletim, özellikle laugh ilgin için sağol gerek kalmadı.

rapid linki nerde hehe :) mail forward edilirse de olur kimlanbu (at) gmail nokta kom.

ed2k'yı deneyebilirsin. "road to perdition" bende yanlış hatırlamıyorsam divx ac3 olarak var ama nasıl ulaştırılır...

ben biraz torrent cahiliyim.torrenti indirip üstüne tıklıyorum limewirepro arayüzüyle iniyo.gerçi download performansı rezil ama emule'den port açmak felan hiç işime gelmiyor

torrent için limewire kullanmayın, sadece torrent üstüne yoğunlaşmış bir program kullanırsanız daha iyi olur. utorrent,bitcomet, azureus(ben bunu kullanıyorum)...

ayrıca eğer filmlerin "seeder"ları az sa veya yoksa sağlıksız olması normaldir. eski filmleri besleyen fazla adam yok, belki eski filmler için daha sağlıklı torrent bulabileceğiniz bir yer bilen birisi çıkar, o şekilde bir soru sorarsan daha çok işine yarar.

sesini dijital olarak şifreleyebilirsin. hatta bunu yapan bir telefon vardı, marka model hatırlamıyorum. karşı tarafın bir "anahtara" ihtiyacı var söylediklerini çözmek için.

ama iyice dikkat çekersin bu sefer de :)

Bu soruları sorduguna göre, zaten süpheleniyorduk seni izliyorduk ne zamandır, yakaladık ekip de yolda.

Yani kısacası elektronik veya dijital ortamda pek mümkün oldugunu zannetmiyorum sahsımca. h

Guvenli email atma yollari elbette var ve bunun yolu da Cryptography den geciyor. Sadece karsi taraftaki kisinin dijital anahtari ile acilabilecek bir mail attiginizda server'dan alacak kisi veya kisiler bu mailin icerigini goremezler. Ele gecirseler de kullanilan sifreleme algoritmasina bagli olarak cozulmesi kolay/cok zor/ hatta imkansiz olabilir.

bu benim de ara sıra düşündüğüm bir şey.

aslında terörist örgütlerin birbirinden bağımsız ufacık hücrelere bölünmeleri de o yüzden. nerde çokluk orda ... iletişim ihtiyacını minimuma düşürmek gerekli. en sağlamı elektronikten uzak yöntemler, mesela yüzyüze görüşmek filan diyeceğim ama bunda da takip edilme veya muhatabınızın ajan olup dinleme cihazıyla görüşmeyi kaydetmesi gibi ihtimaller var. bence belirli şifreler belirleyip bunun dışına çıkmadan iletişim kurmak önemli. ama kriptografiyi kastetmedim, "ayşe tatile çıksın" iyi bir örnek mesela. sonuçta ben sana "bugün hava çok sıcak" dediğimde (ki günün şartlarında gayet normal ve basit ve dikkat çekmeyecek bir cümledir) "hadi baba operasyonu başlatıyoruz"u anlarsan, işlem tamamdır. minimum elektronik.

Şifreli yazışma olabilir, mesela gazete ilanı verirsin, hatta tüketici gazetesi gibi yoğun ilanlı yerlere, sahte bir isimle karşı tarafın anlayacağı bir şekilde kodlanmış mesajlar olabilir, hatta sahibinden.com a da normal bir ilan verir gibi gizli mesajlı ilan verebilirsin,
ya da wireless olan alış veriş merkezlerinde notebook'un ile de mesaj atabilirsin.

pgp kullanabilirsin. ikiniz de pgp kullanmalısınız tabi ki türkiyede pgp kullanma bilinci %0000.1 falan(gerçi dünyada da böyle).. fakat şunu unutmayın ki sizin gönderip bir şekilde karşı tarafın decode edebildiği mesaj artık herkese açıktır. karşıdakinin de akıllı olması ve anahtarı yok etmesi gerekir. prison break i izlersen biraz güzel şeyler vardı mesela 2. sezonda.

Şu olacak:
Kendi halimizde yaşayan insanlar olsak dahi üzerimizde hep baskı hissedeceğiz.
Alternatif denen "şey"leri unutacağız.
Paranoyalarımız götünü başını alıp kuduracak ya da tamamen embesile bağlayacağız. Ya da bağlatılacağız, nasıl, hazır besinler, içtiğimiz sular, şebeke suyu (koku alma duyusu nedense hiç önemsenmiyor artık di mi??), manyetik alanlar (cep telefonu şebekeleri, wireless şebekeleri, tüm evlere ve sokaklar döşeli olan 50-60hz'lik elektrk hatları) içerisinde beynin belli bir performanstan ya da belli bir performans dışında çalışamaması için (işini düşün başka şey düşünme gibi...) içerisine modüle edilmiş rezonanslara dokunan frekanslar...
O hooo, daha yeni düşünmeye başlamışsan işin zor, çaresi olmadığı halde bunların olabilme, hatta yürürlükte olma ihtimalini artık kabullenmek gerek. Niye biliyor musun? Artık bir ormana dağa kaçıp, "ben orada inzivaya çekilmek, bahçemi yetiştirmek istiyorum, tek düşmanım yabani hayvanlar olsun." bile diyemezsin. Uydu teknolojileri aldı başını gitti, daha da gider. Üzerine -hadi bu paranoyanın en öküzü olsun- alaska'da benim adını telaffuz etmeye bile tırstığım iyonosferdeki manyetik alanlara hakim olabildiği/bileceği söylenen anten yığını var. Yeryüzündeki herhangi bir alanda; iklim, insan psikolojisi vs.. gibi konularda etki yapabildiğine dair geyikler var.
Kaçabiliyorsan başka bir gezegene kaç, uzağından, başka galaksilerde bir yerde olsun (bizim sistemde [Güneş Sistemi] zaten hayat varsa da memelilere yarayacak şekilde değil). Yoksa geçmiş olsun hepimize. Kol gibi olum kol gibiii.
Ay çok ayıp...

Özür: O anten yığını meretin yeri Alaska değildi sanırım. Yanlış bilgi vermiş olmam istemem, özrümü olurlarınıza sunarım.

yok arkadaşlar
crypto fln olmaz
şifre her türlü çözülür ki

bana daha akıla gelmemiş dokunulmamış bir alan lazım

eski taslak olarak kaydetmek gibi misal..
hem zahmetsiz hem zekide hem de herkesi kandırabilir

şifrelerle uğraşılmaz

kuantum bilgisayarlar bu ısı cozecek galiba

arkadaşlar yanlış anladınız hepiniz olayın farklı tarafından bakıyorsunuz..
ben daha ziyade bir hinlik sormuştum ısrarla draft klasörü örneğini vermem oydu

şöyle bir kripto yaparsın sonra sms olarak atarsın arkadaşına..

hem harf hem kelime kriptosu olur bu..

mesela elma'yı opsu yaptınız.. yani e=o l=p m=s a=u

ve aranızda daha önceden anlaştınız ki elma katil demek..

işte bu durumda elmayı çözseler bile ne anlama geldiğini çözemezler. bu şekilde bir çok kelimeyi farklı kelimeler olarak kendi aranızda kodladıgınızda o şeyleri sizden başka kimse bilemez.

güvenilir tanıdıklarınızla çok sık gitmediğiniz ama iki tarafın da iyi bildiği yerleri aklınızdan geçirin. mesela eski okulunuzun karşısındaki çay ocağı, büfe gibi. kaçak durumundayken güvenilir arkadaşlarınızla buluşmanız gerekirse buluşma yeri olarak buraları seçin. yer adı kullanmayın, yalnız ikinizin ya da sınırlı sayıda insanın bildiği bir şekilde, mesela mahmut abi'nin yerinde ya da bana eşek şakası yaptğınız yerde falan diye hatırlatın. mümkünse meydanlardan ve mobese kameralarından uzak bir yerde olsun buraları.
buluşma yeri tamam ama bu bilgiyi arkadaşa nasıl ileteceğiz. buluşma yerinden uzak telefon kulubeleri, ikinci el telefonlara takılmış kontörlu kartlar diyorum. yeni kartı siz almayın, arkadaşlarınıza, yakınlarınıza, kapıcıya, çalışıyorsanız iş yerindeki çaycıya falan aldırtın. elinizde bir miktar sizin adınıza olmayan numara ve ikinci el cep telefonu bulunsun. bunları bir seferde aldırtmayın. soran olursa, kaybettim, unuttum, yeni numara lamam lazım sapık dadandı bahanelerini kullanabilirsiniz. numarayı fazla kullanmayın, tehlikeli, dinlenebilecek görüşmeyi yaptıktan sonra hafızayı silin, kartı çıkarıp telefonu, pilini ve kartı farklı çöp kutularına atın.
elektronikten mümkün olduğunca kaçınmak lazım, kaçak durumundayken asla kredi kartıyla alışveriş yapmayın, nakit alışverişleri de abartmayın. kartsız yüksek ödemeler de dikkat çekiyor.
draft işi fena değilmiş ama çözmüşler demek ki. işteyken yanımda cd, memory stick falan olmadığında evde bakmam gereken dosyayı maile ekleyip ama göndermeyip draft kaydederek uyguluyordum aynı sistemi. belki şöyle yapılabilir ama işlerliğinden emin değilim: e-mail atarken klavyede yazmayın, el yazınızla gayet okunaksız biçimde bir kağıda yazın, hatta yazmayın çizin (sakın kroki, adres tarifi çizmeyin), dijital fotoğrafını çekip maile ekleyin. eğer metin taraması yapan bir sistem varsa bundan kurtulabilirsiniz, birileri sizden şüphelenip posta kutunuzu ya da kayıtları kurcalayana kadar zaman kazanmış olursunuz.
son sözüm, sistemden kaçış olabilir ama kurtuluş yok, eninde sonunda yakalarlar.

Unutmayın, şifrelemek, şifreye duyarlı bünyeleri harekete geçirmektir.
Langadank söylediğinizde, size "salak bu, mal bu, çizmiş" falan diyip ciddiye almayabilirler ve yırtabilirsiniz.
Ama şifrelediğinizin ne olduğu anlaşılmasa ya da içinde masum şeyler olsa dahi "şifreli" olmasından ötürü başınıza bela olma ihtimali vardır..
;)