1- öğrenilir

1 - eğer sigortalı aldıysa ilaçları sisteme girişi yapılmıştır yani öğrenilir
2 - sistem hastanede kaç gün kaldığını göstermez diye biliyorum

öğrenilebilir. ilaçlar da , ila. raporları da, hastaneye yatışları, hastanede ayaktan tedavileri, aile hekiminde aldığı tedaviler, tetkikler, müdahaleler. ev adresi, hane halkı bilgisi vs vs.

kısaca: öğrenilebilir.

en az yirmi dakika soguk suya tutun. eczaneden oksitin, silverdin gibi bir sey alip surun.

sirke ve yoğurt iyi gelir derler. denemedim ama hiç. gerçi güneş yanığı için deniyor o ayrı.

bence de uzun süre soğuk suya tut. hatta buz fln da koyabilirsin biraz.

kantaron yağı en süper ilacı sanırım. bepanthene falan da iyi gelir ama.

soğuk suya tut. buzla direk temas etmesin! daha sonra anestol ve silverdin kremlerini karıştır ve sür. kendiliğinden emilsin.

not: zaten acısı kalmamıştır ama başkası okusun diye yazdım. geçmiş olsun.

sen yenisin galiba? :D biraz önce duyuru şeklinde açmıştın.
ama ne yazık ki bu kadarla kalmamış, onmilyon çeşit ayakkabı var. hangisinin mavisi mi grisi mi?

Adamın hiç satışı yok. Ben olsam güvenmem.

yurtdışından gönderilecektir,10 15 gün beklersiniz diyo.sahte bence

orjinali amazon.de de 130€ filan.

satışı boşverin. 2. .3 linktekiler olumlu puan da almış. bunlar gibi çok fazla ilan var ben 3 tanesini koydum.

hongkongtan vs getiriyoruz paralel ithalat ama bandrollu hologramlı valla billa gerçek geyiği var her ilanda ama imitasyon gibi geliyor bana.

imitasyon olabilir de olmayabilirde cok emin degilim ama söyle diyim, coook güzel ve anlasilmayacak derecede iyi imitasyonlar var.

imitasyon değildir. edificelar ırakta erbilde çok ucuza geliyor. içeriye de kaçak sokuluyor. o hongkonglar falan yalan yani. geliş yeri hewler/erbil.

saatlerin çakma olduğunu sanmam. edifice serisinin fiyatları genelde uygundur. zaten bu işi yapanlar 2000-3000 erodan fazla fiyatlı saatlerin çakmasını yapıyor.

Edife çok pahalı bir model değil zaten.Bu tarz markaların 1.kalite taklitleri yapılmıyor.

o klik sesi, menisküs dediğimiz eklem stabilitesini sağlayan bağ dokunun yırtılıp eklem aralığına girmesi nedeniyle oluyor çoğunlukla. diz MR çektirmeni öneririm. çok sıkıntılı görünüyorsa laparoskopik operasyonla traşlanarak eski haline gelir.

ses gelmesinin sebebi oradaki eklem kapsülleri sinovial sıvı dediğimiz sıvıyı barındırır tam oynar ve yarı oynar eklemler o sesin fazla gelmesi sıvı azalması olabilir yağı azalan makina gibi düşün ses yapıyor o sıvı da o görevde orayı kolay çalıştırıyor tavsiyem ortopediste görün ağrı ondan oraya sıvı enjekte edebilirler geçmiş olsun...

peki ağrı yapmasının sebebi de bu mudur ?

Bu olayda erken müdahale, geç müdahalenin bi önemi var mıdır ? Bir süre daha beklememin sakıncası var mıdır ?

Hastaneden nefret ediyorum.

ağrı sıvı azalmasından dolayı çünkü kendiniz demişsiniz aktif spor yapan biriyim diye yağlanmamış makinayı sürekli çalıştırıyorsunuz öyle düşünün o da ordaki serbest sinir uçlarını etkiliyor ve ağrı oluyor erken veya geç müdahale tabi etkilidir ama %40 oranında derim çünkü o sıvı kolay kolay azalmaz ama siz en yakın zamanda gidin ortopediste tekrar geçmiş olsun...

moderasyonun (daha doğrusu praetorluk sisteminin) içler acısı halinin en güzel örneklerinden biri. praetorluk dediğimiz olayı sadece bir kişinin (av. başak purut) yanında çalışan, sözlük nedir, bilişim hukuku nedir bilmeyen avukatlara "kayırma" sistemiyle verirseniz olacağı budur. ben praetorluk çıktığından beri söylüyorum bu böyle olmaz, olmamalı diye. bu yapılanmanın cemaatçi yapılanmadan ya da o çok eleştirdiğiniz thy yapılanmasından, "tanıdığımı yüksek mevkilere getireyim, bir de para kazansın" mantığından farkı yok malesef.

ben köpeğimin adını ahmet de koyarım mehmet de kanzuk da.

şimdi adamlar kıvırmasın diye itirazımda adını ne koyacağıma karışamazsınız da demiyorum. cevap belli adını koy ama yazma.

işte ben de soruyorum; adını kanzuk koyduğumu yazsam neden gge oluyor? o entry kimin götüne ne şekilde giriyor? yok, bulamıyorum.

bulamamakta haklısınız çünkü kimsenin götüne, hukukuna giren birşey yok ortada. sadece bazı "paşa"ların keyfi kaçmıştır, onların yardakçıları, yardımcıları da krallarına paşalarına saygılarından hemen silmişlerdir entry'nizi.

ben coolreader kullanıyorum. memnunum.

Şimdiye kadar hiç reddedilmedim.
True story.

lise zamanlarında okuldan kaçmıştık bir gün caddebostan sahilinde içmeye, neyse ardından okula girip taş gibi bir hocanın dersine girmiştik tabi bizim kafalar 1500 :)
hocaya evlenme teklifi etmiştik o da bizi disipline göndermişti cevap bile vermeden..
ah düşününce hala koyuyor :)

hiç hamle yapmadığım için hiç reddedilmedim. cinsiyetimle bağdaştırılmasın bu durum, erkek de olsam durum değişmezdi. hamle yapabilecek kadar özgüvenim hiç olmadı.

ben hic reddedildigimi hatirlamiyorum ama bunda cinsiyetimin etkili oldugu yadsinamaz bir gercek.

ben değil ama arkadaşım çok ustaca reddedilmişti.

çocuk öss döneminin sonlarına doğru senenin başından beri aynı sınıfta olan kıza gecenin bir yarısı mesaj atar; "sabaha sevgilim olarak uyanmaya ne dersin"(büyük ihtimalle daha nazik bir dille yazmıştır.) çocuk cevap için sabahı nasıl edeceğini düşünürken birden telefonuna bir mesaj gelir. "uyumadım, uyumayacağım, doğal olarak da uyanmayacağım." bence oldukça epik bir reddediliştir.


bir de yazmazsam ölürüm, rocco'nun internette oylayıp sınadığı ilk tanışma cümleleri vardı. çocuk kıza gider ve "benimle bir elmanın iki yarısı olmaya ne dersin" diye sorar. cevap bence şahane; "ben elma sevmem"

sadece ilişki anlamında mı soruyorsun?

ben sadece yol sormak için iki kızın yanına yanaştım çünkü ortalıkta kimse yoktu (saat baya geçti) son derece kibar bir şekilde "pardon, bir şey sorabilir miyim?" dedim. kızlardan biri baktı, elinin tersini göstererek "yürü git" der gibi salladı. ulan ne sinirlenmiştim bak yine aklıma geldi yine sinirlendim.

neyse işte, bu sayılır mı?

Bir keresinde marmariste bara girmeye calisiyoruz 3 erkek ama damsiz almiyorlar. Sokakta 6-7 kisilik rus kiz grubu bulduk. Arkadas okuzce bara gidelim mi dedi halbuki biz sadece bizi iceri sokmalarini istiyorduk. Bunlar arkadaslik sandi. Neyse birbirlerine baktilar bana dusen kiz bir bana bakti bir de arkadasina sonra iyy der gibi kafa salladi. Kimse bizi begenmedi ama en aci ben reddedildim. Neyse sonradan kizi siktim de intikamimi aldim

Gercektir.

reddediliş değil ama çok koyduğu için anlatayım:

ortaokuldayım. okulda bir kız var dünyalar güzeli. yok böyle bir güzellik ama. hani resmen çarpılmışım. ergenliğin başları tabi, ne zaman onu görsem kelebekler uçuşuyor gözümün önünde. en yakın arkadaşıma söyledim böyle böyle bu kıza aşık oldum ben diye. haydaa demez mi ulan ona ben aşığım diye. baya bi kavga ettik hatta. sonra itiş kakış bizim sınıfa girdik. sınıf bomboş teneffüs tabi. oha bi baktık bu kız, bizim iki üst sınıftan gayet hödük bir elemanla yiyişiyor panoların önünde. biz iki sünepe girdik içeri dumur olduk. eleman bi anda korkarak bize baktı, sonrasında "sktirin gidin lan burdan mına kodumun sünepeleri" dedi. hiç unutmam bu cümleyi. adam iki üst sınıf abi gel de posta koy. ortaokulda öyleydi işte. biz de götüm götüm dışarı çıktık. ne kelebek kaldı sonra, ne kızın kaşarlığı. beh beh beh..

kızın biri vardı, arkadaşın arkadaşı. msn'de eklemiştim. arada konuşuyoruz. bi gece açıldım ince ince. hiç bişey demedi. "atla gel, öyle konuşalım" dedi. yurtta kalıyor. yurdu da buradan var bi 20 km. gece yarısı atladım, gittim, aldım. tek kelime konuşmadık. o gece el ele, kol kola bütün sahil boyu yürüdük. öpüştük, yiyiştik, çimenlere uzanıp yıldızları izledik. sonra yurduna bıraktım. sanki cepheye gidecekmişim gibi sarıldı, neredeyse ağlaşacaktık, öyle bi yoğunluk. basıp eve gittim, 20 dk içinde nete girmiştim yani. "orada mısın?" yazmış. "geldim canım" dedim. "bence çok hızlı gidiyoruz, düşünmem gerek" dedi. "peki" dedim. 5 dakika sonra bi mesaj daha "bence bi daha görüşmemeliyiz"

:D

HanGisini anlatayim lunedor? Asdads

istediğim her erkeği elde ettim nihaha (nası cevap ama)

@neira yalan bir cevap bence :P

uff snn be slk

anlatırsam burada tüm ekşi duyuru halkı çöker

@wessago
anlat çökelim, zaten yeterince çöküğüz gibi duyurulara bakarsak :)

ahahah madem herkes yazmış ben de yazayım.

orta2 nin yazında başlıyor olaylar; çınarcıktayız, yaz flörtleri gibin bişi, o yaşta ne flörtü oluyorsa artık. bir kıza acayip tutulmuşum, kuzenim de var yanımda kız da ona tutulmuş. üzüntümden yemek yiyemiyorum, evden adımımı atmıyorum tam depresyon yani. neyse sonra çok çok iyi anlaştığım, 4 yıllık bir kız arkadaşım bana açıldı. kendal ben seni seviyorum dedi. zamanlama ofsayt yani. kıza ben seni hiç öyle göremem dedim. (bak bak, tipe bak hele!!!)

yaz biter, kuzen türlü baskılarla hoşlanılan kızdan uzaklaştırılır vs vs.

asıl bomba ertesi sene patlar. hoşlanılan kızın yüzünde milyon sivilce, suratına bakılmaz. bana ilan-ı aşk eden kız ise selvi boylu, on numara güzellikte bir kız olur çıkar. hemen yavşanır, kızdan ben 1 sene senin için ağladım sıra sende !!! cevabı alınır. o sene de böyle heba olur.

lise sona kadar kız ile arada denk gelindikçe laflanır ama bir muhabbet olmaz.
lise sonda kızdan birgün bir mesaj; naber kendal istanbuldayım görüşelim mi?
hadi görüşelim bakalım denir, kızın muhabbeti evliliğe !!! gelir, senden başka kimseyle olmamaya yemin ettim lafları işitilir, kafa yenir tekrar kızla görüşmek istenince deeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeee


senden intikamımı almaya doyamıyorum lafı sokulur bir taraflarıma.

bundan daha acı, epic, ne bileyim gaddarca bir reddetme olabilir mi ha? olabilir mi free bird, olabilir mi devilred, olabilir mi fraise? söyleyin bana? :D

neyse ergendik, atlattık travmayı. :D

@kendal

işi reddetme kısmına getirmemek gerekli bence, çünkü kadınlar olarak çok süper fikirlerimiz olabilir bu konuda :)

@devil; valla iyi ki o yaşta öğrendim psikopatlığınızı da yaş tahtaya basmadım daha. :)

o kadar yazdim yazdim tel kilitlendi. Uzun eldi herhalde. Anlaticam ama tel izin vermiyor. Bu iyi mi kotu mu anlamadim. Asdasd

ya kadın reddedeceği zaman belli ediyor bence.


ben tabii reddedilme sayılmaz ama @lunedor'unkine benzer bir dershane ve etütte başlayan olaylar sonucu önce adeta reddetmiş, sonra apaçık ortada kalmıştım.
etütte yanımda oturan, basçı süpersonik çocuğun "Seviyorum ulennnnnn" diye bana dönmesini, heyecandan bembeyaz olmuş suratıyla bana bakışını, benim gerzekliğimden tepki veremeyişimi ve hemen kafayı çevirip "bu soruyu çözdün mü" gibi bir tepki verişimi bugün gibi hatırlıyormuşum, şimdi fark ettim.

olayı takip eden haftalar boyunca basçının bana haftalarca küsmesi, trip atması, her lafıma mızırdanması... sonra yumuşayıp, aynı dersanenin kantininde üşenmeden gelip gözlük yakışmış bikbiklemesi ve nihayetinde tekrar konuştuğumuzda ben o niyetle dememiştim "seviyorum ulen" demesi.

hoş değil beyler, hoş değil.

lisede.

uzun bir takipten sonra hamburegcide kıstırmıştım kızı ama takip ettigimi anlayınca arka kapıdan kaçmış.

yarım saat sonra çiçek alıp kapısına bırakmaya karar verdik arkadaşla süpriz olsun diye, karşımıza çıktı kankasıyla. elimizde çiçekle daracık bir sokakta yan yana geldik. rezaletti.

Teklif etmediğim için reddedilmedim
En epik reddedişim yağmurlu bir sonbahar günü arkamdan ağlayarak beni Paris'ten uğurlayan yeşil gözlü bir yakışıklıydı yazık ettim, biliyorum (ama olmaz ben hala yaşadığım travmayı atlatmış değilim, sana yazık ederim vıdı vıdı vıdı vıdı) neredeydi ki o zaman şimdiki aklım benim...

6 yıldır reddedilmedim.

şimdi bu kadar özgüven patlaması bir giriş yaptığıma bakma, bu 6 yılın öncesi bir lise hazırlık-lise 1-2 dönemi var ki... düşmeden kalkamazsın felsefesiyle, düşe düşe yerlerde sürüne sürüne kalkmayı yürümeyi şimdi de koşmayı -bir iki seneye uçarım ben- öğrendim.

aslında birçok var ancak biri çok fena. hepsi birbirinden epik, belki yazarım birazdan bir iki tane daha. uzatmayayım:

şimdii yıllar yıllar önce şöyle bi 8 yıl önce lisedeyim. bizim lisenin kızlarının hepsi fabrikasyon çıkıştı. 1.50-55 kara saçlı karagözlü ve esmer. çoğunluğu aynıdır yani şangay'daki üretim fabrikasından çıkmıştı hepsi (evet çin, kalitesiz)

bir gün evrak teslimi için müdür yardımcısının oraya indim öğretmenler odasının önüne, lan bir kız gördüm, laaaaaaaaan diye baktım böyle. ancak forması yok eşofmanlarıyla takılıyor. içimden "lan öylesine gelmiş arkadaşına zaten bizim okulda böyle hatun mu olur.." dedim. vay anasını dedim bir iki bakış daha attım. kestane saçlı ela gözlü beyaz tenli bir kızdı. parlıyordu ya. benim hafıza çok iyidir her detayı hatırlarım her konuda.

neyse.

günler günleri kovaladı ve ben bu hatunu sabah sırada gördüm yan sıralardan birinde. "ananski?!?!?" efektiyle birlikte bizim çocukları dürttüm "oğlum bu hangi sınıfın sırası lan alo hişt" diye. bilmiyorlardı. ertesi sabah aynı sıraya gittim baboş siz hangi sınıfsınız maç atalım dedim (biz dil sınıfıyız halbuki çıkaracak 7 erkeğimiz yok) 10 sosyaliz biz dedi. ben 9. sınıfım, ancak hazırlık okudum süper lise kısmı girişli, o düz lise. aynı yaştayız yani. ancak sosyal kısmı sıkıntı...

...sıkıntı çünkü bizim okulda haftada iki gün geleneksel döner bıçağı şenlikleri olurdu. sosyal de en berbatı. zaten süper ve düz lise sınıfları birbirini çekemiyor. oradan kız almak amiyane tabirle sıkıntı. neyse. stalkerlık yapmıyorum ama tenefüste falan görmeye başladım. onun benden haberi yok.

en son kafayı kırdım. bizim okul tehlikeli olduğu kadar çok çok disiplinli ve müdüründen müdür yardımcısından acaip korkulan kimsenin odasının karşısından geçmediği dayağın binpara olduğu bir okul. bir beden dersi arasında ortam müsaitken ben bizim müdür yardımcısının yanına girdim. insan ilişkilerim iyidir. kafayı da kırmışım zaten. gittim milletin normal sorunlarını söyleyemediği -adamın adı da ahmet kaya ve trakyalı bu da ayrı- müdür yardımcısına, "hocam benim bir maruzatım var" dedim. ulan 15 yaşındasın pezevenk ne maruzatı? kelimeyi söyleyince korktu adam zaten. n'oldu beya dedi.

ben aşık oldum hocam, dedim. adamın bakışları değişti herhalde emekli olmasına çok yakın günler kalmış kel ahmet hoca ilk defa böyle bir şey duymuştu. otur bakiym beya, dedi. oturdum. ben napiym beya? dedi. hocam... diye lafa girdim ve bir şey istedim. fakat bunu neden istediğimi ben de bilmiyorum. ya hocam ben bu kızı görünce derslerim düzeliyo yaaa dedim. yalan anasını satayım. ders mers düşünen yok kızı arıyorum her tenefüste görürüm belki diye. gidip konuşacak göt de yok özgüven falan yok diyorum ya bırak düşmeyi yerlerde yuvarlanıyorum o sıra.

e ben napim dedi adam haklı olarak. hocam bu kızın öğrenci dosyasından bana el altından bir tane vesikalık verir misin yaaa dedim. adam başladı yok ben mahkeme kararıyla açarım o dosyayı öyle şey mi olur allem kullem yok erol başka şey iste cart curt. netekim 20 dakika sonunda biz arşive inip dosyayı açtık. ismini sordu. burçin k. numarası ne dedi 3663 hocam dedim. kızın dosyayı aldı ve bana verdi suratı düştü adamın. bi kere dosyanın üzerinde hatunun beklenmedik şekilde benden bir yaş büyük olduğunu gördüm ki başımdan aşağı kaynar sular çılgınateşler döküldü. sonra da dosyanın üzerindeki tükenmez kalemle yazılmış notu gördüm: "kayıt esnasında belge eksikliği".

hanım kızımız kayıtta fotoğraf getirmemiş. yaa hocam böyle usülsüzlük mü olur istetin yani lazım falan olur dememe rağmen tüm çabalarım boşa çıktı tabi ve götüm götüm sınıfa döndüm.

günler günleri çok kovalamamıştı daha... bizim son sınıflardan bir elemanla gezerken göt kadar okulumuzun koridorlarından birinde yine bu kızla karşılaştık. yanımdaki son sınıf "lan bunun yanındaki burçin değil mi?" dedi. nasıl ya yok bu burçin olm dedim. yok lan yanındaki burçin dedi. bir an sevinmiştim kızı tanıyor diye. meğer kızın en yakın arkadaşının adı da burçinmiş. burçin burçin takılıyormuş bunlar. en yakın arkadaşı burçin ile kantinde bir görüşme ayarladı bana arkadaş sağolsun.

aracı burçin geldi. oturduk. ben burçin'e tüm hikayeyi anlattım. kız şoka girdi. ulan keşke biri de beni böyle sevse lan diye naralar attı. zaten yaşı bizden 3 yaş büyüktü biraz sorunlu hayatı okula yansımıştı. oğlum ben sana görüşme ayarlarım ama arkadaşımı da en iyi ben tanırım, git bir tane şiir yaz güzel bul ya da, şiir getir buluşmaya dedi.

lan? ne alaka? liseye geldik olmadı mani falan da yazayım manyak mısın? dedim. oğlum en yakınımı ben tanırım sen değil neden güvenmiyorsun, dedi. ertesi gün de erol yarın konuşacaksınız beden dersinizde (bizim beden dersi olduğunda onlar okuldan çıkıyor süper liseler 2 saat fazla ders görüyor çünkü) konuşacaksınız, çok etkilendi anlattıklarımdan hatta sana kendi bir fotoğrafını getirecek;) dedi.

işler o kadar kaymak gidiyordu ki o gün mutluluk ne ki polyanna kim ki... kız fotoğraf getirecek lan etkilenmiş lan. neyse şiir buldum. el yazım güzel değildir türkçe yazarken (o ne lan deme, kiril alfabesini çok güzel yazıyorum ama latinde sıkıntı var) o yüzden bi kıza yazdırdım şiiri. e tabi zarf gerek. ulan biz de ağır abiyiz. kurtlar sofrasında ayakta kalmak için böyle içindeki şeyi gösteremiyorsun yani şimdiye kadar kimse de benim işlerimi bilmemiştir sınıfta falan.

ben kırtasiyeye girdim.
kırtasiyeciyle göz göze geldim.
zarf var mı? dedim. maaş zarflarından uzattı.
yok böyle şekilli olsun, dedim. adam bir tane mor bir şey verdi.
sanki prezervatif alıyormuş gibi parayı uzattım ve kaçtım. ki prezervatif alırken bile hayatımda böyle utanmadım hatta utanmadım. ama zarf çok fenaydı. resmen parayı verdim kaçtım kırtasiyeci de ne olduğunu şaşırdı.

dersler bitmek bilmiyor beden dersi gelmiyordu. neyse zil çaldı ve düz liseler çıkmaya başladı. tenefüs bizim için de tabi bu zil. ben çıktım. hatunu bekliyorum. gelecek konuşacağız falan. ulan bi sıkıntı var. namussuz güllü dallı zarf ceketimin sol iç cebine sığmıyor ki uzun boylu yapılıyım. hamster beslerim yani o cepte. fakat zarf sığmıyor aga. sinirden kendimi sikmek üzereyim. battı balık yan gider diyip üzerine "burçin'e" yazılmış zarfı ceketimin içine sol koltuk altıma sıkıştırdım. hatun gelecek konuşacağız vereceğim zaten sorun yok yani.

düz liseler çıkıyor birer birer. merdivenler boşalıyor. okulun da tek cephesi var ve bahçenin tek çıkışı. insanlar çıkıyor. merdivenler boşalıyor. hatun geliyor. vallahi geliyor. yanıma geliyor. yanımdan geçiyor. dümdüz gidiyor.

"erol... oğlum bugüne kadar çekingen utangaç heriftin. ya herro ya merro. git şu kızı çek kolundan. çek kolundan ve gel konuşacağız de. lan gidiyor kız hadi çabul ol" dedim kendime. tabi bunları farklı yaptım gittim kızın sırtına kapıyı çalışıyormuş gibi iki kere tık tık yaptım. merhaba biz konuşacaktık sanırım dedim gülücük attım. kız arkadaşlarının yanında yürürken durdu.

"heaaaa sen şu çocuksun" dedi. şu çocuk ne lan? biz puşt muyuz?
"geel, geel, tabii konuşalım. gel oturalım" dedi. oturalım dediği yer okulun tek cephesi ve tek bahçesinin gittiği tek kapının yanındaki bank. tüm okul yanımızdan fışkırırken biz oraya oturacağız yani!

oturduk.

"burçin bana biraz anlattı..." diye lafa girdi. o an fotoğraf falan bekliyorum. ama bir yandan da puşt muamelesi yedik onu da unutmuyorum, görmezden geliyorum. zaten kıza öyle bir zaaf yaratmışım ki michelangelo heykeli gibi duruyorum.
"o'nun anlattıklarından anladığıma göre sen takıntılı bir insansın erol. saplantıların var. istersen doktor tavsiyesi verebilirim sana" dedi.

hacıbaba ben bi yumruk yedim şöyle. ama nasıl yani. muhammed ali yumruğu. heykel'in bir kısmı koptu yani şekilsiz duruyorum. sonra kız baktı şöyle yukarıya. tek cephe var ya.. bizim sınıf da en üstte sağda...kız kafasını yukarı kaldırdı... baktı baktı... "şu... (sustu) sizin sınıf mı?" dedi. abi bizim sınıf erol muradına eriyor diye (2 yıldır da ağır abiyiz) tüm camı parsellemiş bizi izliyor yukarıdan. 80li yılların kerhane önleri gibi birbirlerini eziyorlar görmek için. ben yerin dibine girmiştim orada kulaç atmaya başladım. "bunlar tiyatroyu çok seviyor galiba" dedi şirret bir ses tonuyla.

sol kroşeyi de yedim. kıvama geldim. duruşum yine bi değişti, yumruk yemekten kafayı yemiş artık yememek için rakibine belden sarılan gariban boksör misali duruyorum.

"sana benim öğrenci dosyamı açmışlar. nasıl yaparlar böyle bir şeyi? onun içerisinde benim tüm özel şeylerim yazıyor. ben bu adamları dava edeceğim, ya sapık çıksaydın sapıklık yapsaydın???" dedi.

aparkatı da yedim. cevap veremiyorum zaten. bitirin bitirin diye sayıklıyorum nakavtız artık.

"gel içeri geçelim kantine" dedi. bi rahatlık geldi bana. ama zaten yukarıdan kerhanecibaşları izliyor bir yandan, diğer yandan tüm okul yanımızdan boşalıyor düz lise herkes bakıyor hala gelen geçenin ortasına oturmuşuz. sıkıntılar sıkıntılar.

kalktık. binaya doğru yürüyoruz insanlar yanımızdan geçerken çıkışta.

ancak...

tabii yediğim yumruklar ile unuttuğum bir şey var. hiç hatırlamadığım.

pat diye bir ses geldi. arkamı dönmeden bir kız sesi "bakar mısın bu senin sanırım" dedi ve koltuk altımda unuttuğum mektubu yerden alarak pis pis sırıtmaya başladı. kızı tanıdım, burçin'in yakın arkadaşlarından biri. burçin kükreyerek kızın elinden mektubu aldı ve "ben bugün geç geleceğim" diyip onları yolladı.

biz kantine geçtik. kız 180 derece döndü. iyi davrandı. rahatlattı. baktı çünkü artık vursa da bir şey olmuyor herhalde merhamet gösterdi.

1 hafta sonra ilişki başladı.

bayağı olaylar oldu ki hakikaten uzun. 2 hafta sonra bitti neticesinde. kendisi biraz(!) dengesizdi. bense bir ilişkinin nasıl yapılması gerektiğini bilmiyordum.

beni dinlediğiniz için teşekkür ederim. hikaye bol. belki bir gün..

Lisedeyiz.
Okul takımının maçı, bizim okulun (ki aynı zamanda tüm ilçedeki en iyi hentbol stadıdır. duşları, sporcu ve hakem soyunma odaları, tribünleri ile) spor salonundaydı. Takımın en sempatik, en sevilen aynı zamanda en ateşli oyuncusu olan ben, tüm hazırlıklarımı yapmışım, takımın sahaya çıkmasını beklerken tribünde oturan takım arkadaşımın annesiyle konuşuyorum. Derken tribünün yukarıdaki kapısından içeri 3 adet kız giriyor.
Biri yaklaşık bir aydır peşinden koştuğum, yan sınıftaki müthiş zeki ve başarılı fakat bir türlü "evet" dedirtemediğim, aynı zamanda güzel kız. İsminden tutun da yürüyüşüne, gözlerine, saçlarına her şeyine hayranım. Bir tanecik bile kusuru yok kızın benim gözümde.
İki arkadaşıyla tribün girişinden geçtiler. Beni gördüler, birisi eliyle "yanımıza gel" manasında bir işaret yaptı ve geri çıktılar. Hemen koştum peşlerinden. Çıkınca ne göreyim! Benim hayranı olduğum o mükemmel insan ağlıyor. Yanında da bana dik dik bakan iki arkadaşı.
Kızlardan birisi:
"A*** seninle bir daha konuşmak istemiyor. Peşini bırak artık kızın. Zorla güzellik olmaz!" diyor.
Mal gibi kalıyorum. --south park sessizliği--
Üçünün de yüzüne ayrı ayrı bakıyorum. Hayır üçü de aynı şekilde bakıyor bana.
Bir müddet şu şekilde: o.O baktıktan sonra daha ben ağzımı açamadan üçü de arkasını dönüp uzaklaşıyor.
Ne olduğunu anlamaya çalışıyorum. Ne yapmış olabilirim?
Sonradan öğreniyorum ki, önceden de problemlerimiz olan ingilizce hocası... Namussuz herif ahlak bekçiliğine soyunmuş, tüm sınıfın önünde kızı tehdit etmiş. Tabi bu şekilde rezil olan kız da bi daha yüzüme bakmadı.
Yıllar sonra gördüm alakasız bi yerde. Yolda yürürken... Gülümsedi, selam verdi ben de gülümsedim, aldım selamını. Gitti. Bakakaldım arkasından. Kendi kendime "güzelliğinden, kibarlığından hiç bişey kaybetmemiş" dedim.
Ben çok şey kaybetmiştim, o ayrı.

Okulun ilk günü okuldan kaçmak adettendi. Önceden sözleşmiştik. 9. sınıfa gidiyordum. Babamın verdiği bir tomar bileti bozdurup Jagler marka parfümle saç spreyi aldım. Sabahtan ikisini de güzelce sıktım. Lacivert okul ceketi yerine gül kurusu ceketimi giydim. Saçımı geriye doğru iyice yatırıp saç fırçamı her zamanki gibi sol iç cebime koydum.
Okula şöyle bir uğrayıp kız lisesinin önüne biriktik. Okulun duvarına sağ elimi yaslayıp sol elimi de pantolonumun cebine soktum. Gözlerimi hafiften kısarak etkili bakislar olusturmaya çalışıyordum. Az sonra yanımdaki haydutlardan biri “oğlum şu kız sana bakıyor sabahtan beri” dedi. Saçları Sezen Aksu tarzında küt kesilmiş sarışın bir kız. Ufak tefek bir şey. Diğeri “bitik oğlum bu kız sana” dedi. “Git konuş çabuk” dediler. Kızların yanına doğru yaklaştım. Orta Anadolu aksanımı hafifçe düzelterek “bişey söyleyecektim” dedim. Kız bana doğru dönüp “ne var beee!” dedi. “Bişey diyecem” dedim. “Ne diyeceksin salak?” dedi kız. Ne söyleyeceğimi unuttum. Daha dogrusu planlamamistim. Ne demem gerektigini keşke arkadaşlara sorsaydım diye sonradan çok pişman oldum. İki adım geri geldim şaşkınlıkla. Arkama hiç bakmadım. Geri zekalı belediyeciler mazgalin altını temizledikten sonra yerine takmamışlar. Mazgal çukurundaki çamuru da çıkarıp yanına koymuşlar. Delik açıkmış. Çukura öyle bir düştüm ki bacağımın biri tamamen çukura girdi. Cebimdeki saç fırçam fırlayıp kızların önüne yuvarlandı. Çıkacam derken elim ayağım yanındaki pisliğe bulandı. Kalktığım gibi koşup hiç kimseye bakmadan gördüğüm ilk otobüse atladim.
Bahçeden geçerken bisikletimin tekerine iki tekme salladim. Walkman’ime Ferdi Tayfur’un Yuvasız Kuşlar kasetini koydum. Babamın Maltepe paketinden bir tek çekip sobanın üstünde tıpkı babam gibi yuvarlaya yuvarlaya kuruttum. Sonra çatıya çıkıp tandırın arkasına iyice saklandım. Pilim bitinceye kadar Ferdi Tayfur’u hiç kapatmadım. Aksini iddia eden bütün erkekler gibi höyküre höyküre salya sümük ağladım.
Ertesi gün sordular “ne dedi len kız?” diye. “Şu anda düşünmüyormuş, derslerine çalışcakmış” dedim. Okul çıkışı Bahattin'e uğrayıp saçımı 3'e vurdurdum.ıbrahim alan

Ben yürümediğim kız tarafından bile reddedildim yahu, ne epik reddedilmesi...

3 gün die biliorm ben

3 gun. 4.gun gittigimde vermemisti ibneler.

3 gün dostum.

peki sağlık ocağına gitsem aynı reçeteyi o da yazabilir mi? şimdi yeniden randevu al falan uzun iş valla..

eger cok pahali bir ilac degilse ve doktor gerek gorurse yazabilir. ama randevu almadan direkt yazdirsana. eski receteyi de gotur. param yoktu alamadim tekrar yazabilir misiniz de.

3 gün

ilaç reçetelerinin süresi. mr için yazılan istek kağıdının süresi yoktur muhtemelen.

(bkz: merhum sözlük yazarları)

(bkz: merhum sözlük yazarları)

ayrıca (bkz: binaen)

ekşi simgesine tıkla liste sonunda çıkıyor sanırım.

ölme lan want2die :D

ölmesene lan, nicke bak hem. psikopata bak hele, sana ölümlü başlıklarda yazmayı yasaklatmak gerek. nick-entry olur diye ödümüzü koparırsın lan!!!11 :D

öncelikle rapor diyor ki sağ dizindeki kemik ödemi hafif, yalnız sebebi travmatik değil çünkü diğer dizinde de benzer bir süreç oluşmuş orada da aşınma var. bu da demek oluyor ki senin ayakların çarpık olduğu için(çok çarpık değildir ama ya, böyle deyince ayıp oldu sanki)vücudunun yükü bu çarpık ayaklar nedeniyle her iki dizine de yavaş bir şekilde zarar vererek şimdiki durumuna gelmiş.

sorunun özüne gelince, çok acil olmamakla beraber ağrı ve hareket kısıtlılığın şikayetin çoksa öncelikle laparaskopik bir operasyonla toparlarlar o dizi. tabi ilaç da kulanacaksın. daha sonra da orta hatta doğru hafif çarpık duruşunu düzeltmen için egzersiz ve doğru yürüme antrenmanları yapacaksın. gerekli görüldükçe de fizik tedavi yaparsan oldukça rahatlarsın. bu arada kiloluysan biraz kilo vermen de işe yarayacaktır.

geçmiş olsun.

@kendal öncelikle teşekkür ederim ayrıntılı cevabınız için

Aslında bacaklarım kadınları kıskandıracak kadar düzgün görünüyor dışarıdan bakıldığında. Aklım agelen LYME hastalığı geçirmiştim. MS sanılıyordum ve LYME olduğumu kendim keşfedip Star ana habere falan çıkmıştım, belki hatırlarsınız. Ardından uzun süreli antibiyotik tedavisi gördüm. LYME'ın eklemleri tuttuğunu artrit tablosu yaptığı biliniyor. Bende nörolojik tutulum şeklinde bilinse de belki bir miktar eklemsel tutulum yapmış olabilir o dönemde. Böyle bir durumun böyle bir tahribatla karşımıza çıkması sanırım şaşırtıcı olmayacaktır.

Ağrı ve hareket kısıtlılığı şikayetim çok değil. En önemli sıkıntım yoğun dinlenme (örneğin uyku) periyodunun ardından dizlerimin kendine gelmesi biraz zaman alıyor. Bir kaç adım atmam gerkiyor, ardından normale dönüyor. İkinci şikayetimse özellikle çok yorgun olduğum anlarda merdiven inerken oldukça zorlanmam. Merdiven çıkarken yani adımımı yukarı atarken hiç sorun yok. Düz yürürken de ciddi bir sıkıntı yaşamıyorum. Sorun merdiven inmek.

kilom yok. 1.84 boy 72 kiloyum. Yani az kilolu bile sayılabilirim. Sanırım öncelikle fizik tedavili ve ilaçlı bir sürece gireceğim.

Verdiğiniz bilgiler için çok teşekkür ederim.

oğun dinlenme (örneğin uyku) periyodunun ardından dizlerimin kendine gelmesi biraz zaman alıyor. Bir kaç adım atmam gerkiyor, ardından normale dönüyor.

demişsin.

bu bana otoimmün rahatsızlıkları aklıma getirtiyor. bazı romatolojik testleri yapman gerekebilir. gerçi lyme hastalığın var bu da açıklıyor durumu dediğin gibi.

ileride kendime teknosa yada bestbuy tarzi elektronik magaza acmak istiyorum ve kendi isimin patronu olmak istiyorum.Magazamda elimde tesbih turlamak istiyorum

osmanlının yeniden kurulması, bu sefer 3 değil 6 kıtada(evet antartika dahil) hüküm sürmesini bekliyorum.

anlaşılmak en büyük derdim aslında. çok eksikliklerimin olduğu bir dönemdeyim şu aralar fakat bana "merak etme her şey çok güzel olacak" dediğinde gerçekten içimi rahatlatabilen biri olsa mutlu olurum her şeye rağmen.
hayattan biraz yardım etmeye başlamasını bekliyorum ben hani köstek olmasa da yeter aslında :)

evliiii mutlu çocukluuuu :P


değil tabi, mesleki tatminiyet çok önemli(tatminiyet kelimesini ilk defa yazdığımı anladım, eğreti gibi durdu, yanlış kullanmışsam bildirin lütfen)

huzurlu ama aynı zamanda da insanı zorlayan ve geliştiren bir aile. (illa nikaha gerek yok işte, anlayın gerisini)

cinsel tatminiyet (fırsat buldukça kullanacağım bu kelimeyi inat ettim)

uzun vadede soyun devamlılığını sağlayabilmek (evet ilkel dürtülerim böyle çok üzgünüm :((()

eh sağlık da önemlidir tabi mutlu olabilmek için. tüm bu üsttekileri tek kollu, solunum makinesine bağlı halde yapmak biraz kasar, hatta penis amputasyonu falan olursa adamın hayatı biter yeminlen)

son olarak cips fıstık. evet evet cips fıstık hani dışında turuncu cips olan, içinde fıstık olanlar var ya. bi de o. şimdilik aklıma gelenler bunlar.

az biraz iç huzuru, az biraz dış huzuru, az biraz gönlün istediklerinin olması ki azla kanaat etmeyi bilirim (belki de sürekli azla kanaat etmek zorunda kalmamın sebebi de budur, evrene doğru mesajlar yollamak lazım oysa), az biraz kendi kendime yetebilme ve az biraz da kendimi gerçekleyebilme.

eveettt, görüldüğü üzere 5 derdimden 4'ü kendimle.

@lunedor kendi kendine diyorsun en azından. eğer buna gerçekten inanmak istiyorsan, ben de diyorum: "merak etme her şey çok güzel olacak". ama zaten kendinden başka kim derse desin, senin diyeceğin kadar seni sana inandıramaz herhalde...

bana gelince, hayattan beklentim yok. hayat bana herhangi bir şey verebilecek-sunabilecek bir şey değil bence. benden bağımsız ve bana karşı da kayıtsız bir şey. olsa olsa, olmakta olan bir şeyin 'küme'sidir.
beni mutlu etmeye yeten bir şeyle şu ana kadar karşılaşmadım. mutlu olmak diye bir şeyin olduğuna inanmıyorum.

ben kendimden dünyayı ele geçirmesini istiyorum. dünyanın da buna izin vermesini istiyorum, dünyanın bundan çok hoşlanmasını istiyorum. bunu derken şaka da yapmıyorum. çok ciddiyim.

@fauxhumanitas işte beni benden daha fazla ikna edebilen biri olmalı aslında, kendimin demesi yetmiyor çünkü ve bu zor biliyorum bu yüzden tek isteğim ve yeter koşulum bu ya :)

not: ergensporlu değilim :) anlaşılmak filan demişim öyle gibi durdu sanki :S

@lunedor yok ondan değil de... yani ama insanlar yalan söylerler, sen kendin en azından kendine nerede yalan söylediğini bilebilirsin. hiçbir söz altında başka nedenlerden de parçalar-kırıntılar barındırmadan çıkmaz ki. ama sen kendi kırıntılarını kendi içinde toplayıp, kendine dair bir fikir sahibi olma şansına falan sahipsin. onun için kendi kendini daha iyi ikna edebilirsin gibi geliyor. mesela ben kendi kendimi bir şeye ikna etsem keşke. çünkü etrafımdaki insanlar bana o kadar çok inandılar ki benim kendime inanmaya ne vaktim ne de şımarıklığımdan yer kaldı. benim kendimi kendime inandırmam çok daha lezzetli olurdu. yoksa insanları inan(kan)dırmak da, insanları peşinden sürüklemek de çok kolay. sanki önemli olan insanın kendi kendini ikna edebilmesi gibi geliyor şu anda bana. fikrim değişirse şu anda dediklerim hükümsüzdür.

anlaşılmayı herkes istiyor, hiç kimse bunu itiraf etmiyor. hatta daha doğrusu bence herkes onaylanmak/beğenilmek istiyor. hem de o kadar çok istiyorlar ki insanlar bunun için neler yapıyorlar. delirmişler. ama anlaşılmayı istemek ne güzel. orman da ne güzel. her neyse. bak charlie kaufman seviyorsan, BAFTA konuşmasını dinle. yani ingilizce biliyorsan. çok güzel bir konuşma. uyurken dinlersin hem. guru.bafta.org (indirebiliyorsun da)

@fauxhumanitas
charlie kaufman'a taparım ve o konuşmayı dinledim daha önce bir kaç kez yine de teşekkürler hatırlattığın için :)

ve evet kendini kandırmak daha güvenli ama ben bunu uzun süredir yapamıyorum ve inanacağım kişi bunu söylerken dürüst olmalı zaten zorluğu da burada, güven sorunum had safhada olduğundan dolayı eğer birine kendimden bile fazla güvenebilirsem mutlu olabilirim gerçek anlamda, çünkü ancak o zaman gelecek kaygılarım yok olur.

@lunedor o zaman şöyle demek istedim: keşke tanrılar olsaydı ve bizim gözlerimizin içine bakabilme cesaretini gösterebilecek tanrılar olsalardı (:

@fauxhumanitas keşke ama berbat hayatların da ayrı bir tadı var elbet, herkesin mutlu olduğu bir ütopyada çok fazla şeyi kaybedebilirdik :)

huzur.

valla 2.5 senedir pesinde oldugum bi kari var, ona bi caksam hayat bana bayram amk. bakalim gorusemeden gecen 5 aydan sonra ilk defa bu aksam bulusacaz, sans dileyin panpalar :D

kahvaltı sonrası çay-sigara.

hızlı internet ve laptop ile yıllarca idare edebilirim aslında nerede olursam olayım.
onun dışında ilerisi için düşündüğüm mutluluk senaryoları: elektronik ürün ticareti, google-yandex gibi piyasanın "baba" şirketlerinden birinde çalışarak ömür boyu kendimi geliştirme imkanı, bi karavanımsı bişey alıp sokakta taze portakal suyu, hamburger vs. satmak.

ayrıca kesinlikle sabahın köründe uyanmak zorunda kalmak istemiyorum. şu anda mesela 18 yaşında olmama rağmen sabah 7:30'da dinç bi şekilde uyanıyorum, güzel. mesai saatim 9-10 gibi başlarsa şukela. hatta zaten kaliteli bi dijital ajansta calısırsam mesai saatinden ziyade performansım onemlı olacagından ofise istediğim zaman gider, istediğim zaman ordan döner, ister orda sabahlar ister evde uzaktan çalışarak sabahlarım. bu şartları kabul eden şirket bulunmazsa birkaç yıl buna boyun eğer, sonra kendi şirketimi kurarım. ama bulunur.

Tahta kurusu

tabiki bişey ısırığı ama korkulacak bişey değil endişeye gerek yok kanımca

evet bi' şey ısırığı gibi. sabunlayın yıkayın, geçer.

ne bileyim 2 tarafta nizami olunca kuyrukla sokmayı unutmus akrep fln olur mu diye korktum:)

vampir?

tahta kurusu gibi.3 tane ısırır genelde biri silik olur.hiç duymadın hiç görmediysen tahta kurusudur.ama bu kadar kabartmaz.kaşıdıysan olabilir.

çorabı bilekten giy.iz yapmış.

ısırmış ibnator seni, kaşıntın falan yoksa boşver.

İlişki konusunda en yakın arkadaşından tavsiye alması normal, ama verilen tavsiye normal değil. Bence sevgilinden gizli o kezbana laf etme, sonra "benim arkadaşıma ne hakla laf edersin" olayı çıkabilir. Sevgiline söyle "bu kezban ne hakla böyle bir şey diyor. bu resmen 'yan cebime koy' anlamındadır, alındım bundan" de. Seni onaylarsa da bir ara bu kezban arkadaşa aynı şeyi söylersin çok üzerine gitmeden.

konuştum hocam sevgilimle de, "tamam sen bilirsin. hallet sen" dedi. zaten işin içinde sevgilim varsa saldırgan konuşamam, ama yine de nasıl konuşacağımı tam kestiremedim. kezban benden mesaj bekliyor hala.

Afedersin ama senin sevgilin de biraz saf mı desem, pasif mi desem. Yani kendi dominant düşüncesi yok gibi, hem seninle olan konuşması hem de çocuğa cevap verememesi konusunda. Ama bu kötü bir özellik olmak zorunda değil.

O zaman söyle kezbana uygun bir dille; "X'e (sevgilin) yardımcı olmaya çalışmanı anlıyorum ama böyle bir tavsiye vermek, beni dolaylı olarak 2. plana atmak oluyor. sevgilisi olan birinin, kendisine yazılan çocukla böyle konuşması uygunsuz bence ama sen de bunu teşvik etmiş gibi oldun. X benim için önemli, ben de onun için. sadece bu konudaki tavrının hoşuma gitmediğini belirtmek istedim, yanlış anlama, sana bir garezim yok" gibisinden bir şeyler söyle/mesaj yolla.

benim kafam iyi galiba, hiç bir şey anlamadım ne soruyor arkadaş???

Hocam kezbanla nasil konuşmalıyım onu soruyorum.

Edit: imla

anlattığından pek bişey anlamadım ama çocuğun ilgisini hala anlamıyorum diyosa yalan söylüyodur. o kadar saf olamaz heralde, çocuk açık açık söylemiş işte.

Sayın stepne
Sıkı takipcinim
Benim sevgilimde ikizler
Benzer olaylar yaşıyorum
Ama bu kadar benzerlikten sonra
"ulan acaba oyuna mi geliyoruz"diye düşünmüyor değilim

"slm, asl, burası kastı msn var mı?"
denendi %100 çalışıyor.

çirkinlerle ve şişmanlarla başlayıp biraz toyluğu at üzerinden. sonra diğerlerine geçersin yavaştan.

@markasiz dediğini diyen çok var, bana saçma gibi geliyor ama gerçekten işe yarar mı?

www.80630.com

murphy yasaları'na göre aramamakla başlayabilirsin işe. aramayınca hop diye önüne düşecektir o.

markasiz'in dediği bence işe yaramaz. muhtemelen kızlardan çekiniyorsun. istediğin kadar konuş ilgini çekmeyenlerle; ilgini çeken birini gördüğünde daha önce öyle birine konuşmadığın için yine elin ayağına dolaşacak.

Kendin öğrencen. Başka yolu yok.

vay anasını bi 80630 yazdık millet davetiye sormaya başlamış:))))

ciddiye alıp ciddi bir cevap vereyim

- üstüne başına yatırım yap. kızlar neden durmadan alışveriş yapar sanıyorsun? bir insanı ilk görüşte kıyafetlerine, ayakkabısına, aksesuarına bakarak tartarsın. sonra davranışı, mimikleri ve en son karakteri. malesef durum ilk çağlardan beri böyle. öyleyse en iyisi kendine bir tarz belirlemen ve ona göre giyinmen. eğer çok esmersen beyaz gömlek giyme mesela.

- temizliğe dikkar et. kirli sakal bile bırakacaksan düzgün bırak. her gün duşunu al, parfüm parasına kıy güzel kok. roll-on kullan. sivilce-siyah nokta cilt problemlerin varsa temizleyici vs kullanarak geçirmeye çalış.

-şimdi geldik daha zor kısımlara. ilk olarak tanışırken hem kendinden söz et, hem de onun hakkında sorular sor. ne çok kendinden söz edip onu bunalt ne de ondan söz edip olayın zevkini kaçır. misal bir olayı anlatıyorken neyse gerisini ileride anlatırım de. bu sayede hem uzak görüneceksin hemde ilerisi dediğin için temelli bir ilişki olduğunu düşünecek.

- kızın üstüne fazla varma. durmadan mesaj atıp arama. mesaj at, o cevap vermezse üstemeleme. kendini bir bok sanmasın.

- en önemlisi ilk 3-4 buluşma önemlidir. güzel yerlere götür. paraya kıy. yemeğe çıkarma da içecek içelim filan de. sonra yavaşça avm lerde buluşmaya başlayın. işler ilerlerse, gönüllerde bir olursa buluşulan yerin önemi olmuyor zaten.

- sorunlarından söz etme. eğlenceli konulardan konuş. kitaplardan filan söz et.

- ve sakın ha güzel diye kendini beğenmiş kızlarla takılma. o cinsleri ilk baştan anlarsın. seni egotatmini için kullanmamalrına izin verme.

oy oy... ciddiye alıp baya yazdım umarım işe yarar.

özgüven,cesaret,çene

Işin gücün eğitimin bahsedebileceğin başarıların olsun. Kadınların en çok önemsediği kriter.

babacoli benim de genel olarak katıldığım bir ekol iyi çene olacak, ağzın laf yapacak der.

az da olsa katıldığım diğer ekol ise ya paran olacak ya da y.r..g.n diyor.

iki ekol de tarafımdan denenmiş ve başarılı sonuçlar alınmıştır.

unutmadan doğaçlama en iyisi, ezberlemeye falan kalkma lan söyleyeceğin lafları.

cevabını bildiğini biliyorum dostum. karpal ... kapiş.

Olur öyle. fareydi klavyeydi adamın bilekleri kitliyor. Ben çözüm bulamadım.

carpal tünel sendromu olabilir. sürekli fare ile uğraşmaktan dolayı. sinir sıkışması.

edit: bir bilen yetişti imdada (bkz: kendal)

indolent digits, uyuşması, kas güçsüzlüğü olan parmaklar

lokal monosodyum ürat kristallerine sahip

in an address to the united nations general assembly diyo

yani birleşmiş milletler genel kurulundaki konuşmasında...

assembly diyor.

compadritonun dediği. in an adress

inanma panpa, adam dr luğuda, profluğuda yalan azeri diplomaları. profluğu tıp alanında bile değil. dedikleri de anneannenizin ilaçlarına ne kadar inanırsanız o kadar inandırıcı.

ya kendi yazdığı kitaplardaki şeyleri hatırlamıyor o. tv ye çıktığı zamanlarda biri bir şey sorunca hemen kitaba bakıp söylüyor. 1 tarifi de ezbere verse! ayrıca yazmışlar ama ben de yazayım, doktor değil o.. ordan burdan bulduğum bilgilerle ben de şifalı bitkiler kitabı yazarım, yazdığımı da en azından ezberler kitaba bakmadan söylerim.

üniversitede biyoloji ve tıp kökenli ne kadar hocam varsa hepsi ona "şarlatan" dedi..

Onun bir "kozmik börek" tarifi vardı, saatlerce gülmüştüm. Ama adam nasıl bir hatipse annem bir ara onun yüzünden ilaçlarını bırakmıştı. Binbir ricayla tekrar başlattık. Nefret ediyorum bu şarlatanlardan.

kainat eczanesini anlatmadan duramaz :)

sen gitsende ben seni gene severim diyor. gerekirse sevgimi kendi içimde yaşarım diyor. diyorda diyor..

çok derin aga. düşünme.

Herkesin içinden bir seni seçmiş, en çok seni önemsemiş ve sevmişken, gitmek geliyorsa içinden, karışabilirsin kalabalığa, ben seni herkes gibi olduğunda da severim gibi gibi gibi.

seni hayatımda o kadar önemli bir yere koyup seviyordum, bu kadar hayatımın içinde önemli bir rol oynarken çıksan bile hayatımdan seni gene de severim.

gibin bişi.

copy paste mesaj atmış sana.
sen de "bana copy pate mesajları mı layık görüyorsun" de. çık işin içinden.

pembe mezarlık olmak istedim, zombilerin çürük çilek kokusu falan de sen de.
www.facebook.com

blogs.ocweekly.com

seni herkesten farklı sanıyordum, sen onlarla aynı olduğunu kanıtlasan bile seni yine de severim diyor şair. tabi bunun yerine "ben renk körüyüm kırmızı olsan da mavilerin içine girince alacalı filan garip oluyor fazla ayırt edemiyorum" diyebilirsin :)

en sevdiğim küfrüm derken bir küfür olduğu tanımı var, bana örnek legal gibi geldi. tabi sizin entryleri de bir görmek lazımdı.

ayrıca; moderasyonda keyfiyet faktörü... olabilir yani olmamış değil.

@mr bird, "en sevdiğim küfrüm"

subjektif bişeyin tanım olarak kabul edilmemesi lazım.
ama bu tarz başlıklarda tanım olması koşulu aranmıyor bence.

iyi de tanım dediğiniz şey enrinin sonunda? e o zaman aralara bir yere de koyabilirim?

İcinde tanım olmasına da gerek yok. Ornek de yeterli. O entryde son cümle olmasa da legal.

tabii ki; başlığı tanımlamış olması yeterli. entry'nin içerisindeki yeri hiç önemli değil, yeter ki bir tanım/tanım devamı bulunsun. subjektif entry'lerde legal kabul ediliyor.

Bahsettiğiniz entry'nin "en sevdiğim küfrüm" kısmı ilk halinde yoktu. Ve silinmişti, sonradan canlandırıldı.

Elbette bu entry'deki gibi kör göze parmak bir tanım yapmak zorunda değilsiniz, tanımı entry'nin en başında yapmak zorunda da değilsiniz. Ne diyor; tanım, tanım devamı, örnek, alıntı ya da bkz.

bu ilk başta tanım olacak lafı kimden çıktıysa artık. millet entriye başlarken "tanım:" yazıp duruyor demek bu yüzdenmiş.

evet yine olmadı. çünkü kız bi başkasına aşık oldu, hemde seninle takılırken.

dönerse senindir dönmezse:
-kesin bir türlü ayrılamadığı biri var.
-kararsız - aklında biri daha var.
-dengesiz, durduk yere yapıyor, hayatında kimse yok.
-seni o kadar da ciddiye almamış. iş ciddiye binince kaçmış.

salla panpa... yol yakınken

onunla ilgilenilmesi hoşuna gitti ama iş ciddiye binince kaçıverdi. biz erkeklerin tipik hareketidir aslında, enteresan.

kız seninle takılırken arada birini bağlamış.

tipik bir garantili ilgi sonrası sıkılıp piç erkek tercih etme vakası.
biraz ilgilenip sonra bir süre aramasaydın muhtemelen ilgini elinde tutmak için şu anda peşinde koşuyordu.

blackmail ve atmosphere +1

2x2=4 gibi birşey. olur öyle arada, takılma.

sen ceptesin naslolsa, bi oburkuleri yoklayacak, birini dusuremezse geri gelecek. icine sinerse takilirsin. aci ama gercek.

2-3 ay dışarı çıkıp sinemalara gidip ilgini belli edip hala elini tutmamış ağzını öpmemişsen kız başkasına kaçar tabi. biraz kontrolü eline alan, tuttuğunu koparan, hayatta istediğini gidip alan biri olman lazımdı. baktı ki 3 aydır kız seninle geziyo ediyo ama bi elini tutamadın, bi cesaret edip "hayatımda olmanı istiyorum" diyemedin, e kız da "bu çocuk beni fazla istemiyo herhalde" diye düşündü haliyle, sonra aklına başkaları girdi.

Göz kapağı düşüklüğü, tıptaki adı ile pitozis;
Göz kapağının etrafında ki levator kasında veya Motor siniri olan oculomotor sinirin hasarına bağlı bir sorundur.
Genellikle konjenital yani doğumsal dediğimiz, anne karnından itibaren olan sorunlardır.
Bunun dışında kas veya sinir'e hasar verebilecek travma, enfeksiyon vs. nedenlere bağlı gelişmiş olabilir.
Doktora gitmenizi tavsiye ederim.

aşırı olmadıkça ilgilenmeye değmez uğraşmazlar zaten.. resimde çok belirgin bir şey yok..

eğer artarsa, gözün normal bakışta yarıya yakınını kapatırsa o zaman dr'a git.. kalo+1 ameliyatı basit..

şu an aşırı değil fakat bazen o hafif düşük bölgede ani yanma oluyor.

ders çalışırken sürekli beyaz kağıda bakıyorum. bunun etkisi var mıdır?

kalotalar +1

ve, dostum bu bir problem değil, tek gözde olduğundan dolayı kas hastalıklarından hiçbirine uymaz, korulacak bişi değil yani.

en fazla problem edersin kendine onda da asma tekniğiyle küçük bir operasyon olur biter.

bende de oluyor aynı şey o yüzden ayakkabı seçmem çok uzun sürüyor ama illaki vurmayanı var,yara için de terramycin deneyebilirsin bir de pudra kullan.

ayağındaki yara iyileşene kadar ayakkabını deiştir. en rahat ayakkabını(varsa) seç. topuğu bileğe doğru uzanan bir model olsun, topuğa baskı yapmasın.

çorap giymiyor musun? çoraptan vurması zor yani :/

kısa converse'ler benim de bileğimin arka kısmının canına okuyor. o yüzden almadım ikincisini ama alırsam arka tarafını dövdürürüm herhalde bir ayakkabıcıda.

neyse, jel yarabantları var kocaman oval şekilli, ayağın arkasındaki vuruklar için. acıyı resmen yok ediyorlar ama ben banyoda saçımdan akan boyadan dolayı pembeye dönüşen yarabandını değiştirmek istediğimde çok fena canım yanmıştı çıkarırken. alacaksan kalitelisini al ve iyileşene kadar sabret çıkarmadan önce :)

giydim giymez olur muyum hiç, hatta pamuklu giydim ki terletip etmesin, nolur nolmaz boyu da uzun giydim bilekte kalırsa vurmasın diye yok yaranamadım yine. ne kadar zedelendiyse artık kemik bile ağrıyor:/

Valla çok rahat olduğu söylenen Converse benim de ayağımı vurmuştu, o kadar para verip 2-3 kere giyebildim ne yazık ki... Hiç bir çözüm de bulamadım, başkasına verdim o kadar heveslenerek aldığım ayakkabıyı :(

Ama New Balance ve Nike'dan çok mumnunum...

@dasher converse'i giyerken o jel bantlardan vardı ama nasıl o deli yapışkanı yokedip de yarabandını sıyırdım topuğumdan aklım almıyor.:/ ayakkabıcı da dövdürme olayını dikkate alıp acımadan vurdurucam topuklarına saol:)

silverdin krem + anestol kremi karıştır ve sıyrılan yerine sür. daha sonra tül gibi bi şeyle üstünü kapatabilirsin. bunun için gazlı bezi makasla kesip tek kat halinde üstünü kapatmak da uygun olabilir.

evet. idrar yolu enfeksiyonunuz var gibi görünüyor.

idrar yolu civarında darbe falan aldın mı?

haşin bir seks hayatın olabilir veya yakın zamanda idrar sondası falan takmışlardır. her türlü 177 eritrosit normal değil.

bi de allah korusun ama;
kaç yaşındasın? sigara içiyor musun?

idrarda kan böbrek taşına işaret edebilir (eritrosit yüksek), taş kanallardan geçerken dokuları tahriş ediyodur. sık ama az olması idrar yolu enfeksiyonunu gösterir zaten lökosit yükselmiş. protein yüksekliği de böbreklerle ilgili, bir problemi gösterebilir, eğer hamile ve preeklemsi değilsen. bu tahlil sonuçların eli,nde olduğuna göre doktora da göstermiş olmalısın??

büyük ihtimalle üriner sisteminizde taş var. şahsi fikrim ise kaliksler dediğimiz bölgede lokalize olabilir o taş. ultrason ve voiding pyelografi tanı için yardımcı olabilir.

Yapıyorlar. Ben yaprtırdım iki ayrı yerde.

ücretini öğrenebilir miyim lütfen..sosyal güvenliği şuan yok kardeşimin..aklınızda kaldıysa yazarsanız ücretini makbule geçer.

Bilmiyorum maalesef ama Kızılay'da çinko testi 20 ya da 30du, ve genelde bu civardaydı.

özel laboratuvarlarda 50-60 tl arasıdır. devlet hastanesinde daha ucuzdur diye tahmin ediyorum. devlet hastanesinde dahiliye doktoruna yazdırıp testi yaptırabilirsiniz .

yapmıyor ne demek yahu? b12 ve folik aist beraber istenir hatta. gel bana ben sana istemini yapayım acilden. derdin bu olaun sadece! :)

edit: pardon ben özeldeyim, ssk ne kadarını karşılar bilmiyorum :S

bizim saglik ocaginda 15 - 20 liraya yapiyorlar. hem de diger degerlerle beraber

mekan, ankara ayranci.

not: annem emekli, ona bels yaptilardi. ama devlet hastanesinde :)

1000 karakter 50-75 lira.

normali 30 lira filanmıştı. (düz metin)

edit: bu bilgi yanlış, öğrendim; 6-7-8-9 lira civarı imiş 1000 boşluksuz karakter.

@oldu görüşürüz; bana biraz yüksek bir fiyat gibi geldi söylediğin. ne fiyat çeksem alırım ama hakkına da girmek istemem kimsenin.

şimdi özel uzmanlık isteyen konularda 1000 karakter 8 liradan aşağı yapmayın, genelde çeviri bürolarının çalıştıkları kişilere verdiği miktar bu. 10 ila 15 lira arası bir fiyat vermeniz uygun olur bence.

oldu görüşürüz'ün dediği kelime sayısı mı bilemedim ama 1000 boşluksuz karakter olarak hesaplanır.

freelance çalışan insanlar uzmanlık alanlarına ve bildikleri dildeki hakimiyetlerine göre kendilerini kanıtlamaları oranında fiyat istiyorlar ve bu oldu görüşürüz'ün dediği gibi 30 civarlarında oluyor boşluksuz 1000 karakter için. 50- 75 e çıkanı hiç duymadım ne yalan söyleyim.
8 10 genelde yeni mezunlara çeviri bürolarının amelelik yaptırırken verdiği ücrettir, hatta o kadar bile vermezler (4-5). tıp öğrencisi iseniz ve bu konuda kendinizi geliştirmek niyetindeyseniz 15 civarında fiyat verebilirsiniz. hakkaniyetli olacaktır. dediğiniz gibi şirketler tıp metni için ~35-40 ister (1000 karakter için) bunun yarısından çok azını çevirmene verirler.
imza: bir çevirmen.

@ahandanick ve @deliberte;

şimdi size durumu şöyla anlatayım, ben uzmanlık yapıyorum ve kıdemli asistanım bitirme tezi için bu makaleleri verdi bana. geçen sene başka bir makaleyi ricası üzerine çevirmiştim. Hatta şu şekilde verdi bana makaleyi; ''kendal ben bu makaleyi bir çevirmene vermiştim ama çevirisi pek iyi değil gibi, terminolojiden anlamıyor o yüzden kaynaklanıyor senin ingilizce bilgin iyiymiş duyduğum kadarıyla bir çevirsene''. ben de textbook okuyan biriyim sürekli ve deneyeyim dedim; verdiğim çeviriyi çok beğendi ve tam istediğim gibi oldu elina sağlık dedi. 10 sayfaya yakın bir ceviri olmuştu ve 3 gecede çevirebilmiştim. şimdi bana gene verdi bu defa bitirme tezi için gerekti ve bu defa parasıyla yaparsan veririm başka türlü hakkına girmek istemem dedi. ama 40 sayfaya yakın gibi olacak görünüyor. ilk makaleyi çevirdim bile hatta ve 14000 karakter tuttu. şimdi sevdiğim bir abim ama çok ucuza da gitmesin emeğim diyorum. profesyonel olacak değilim bu işte yani ama ricasını da kırmak olmaz ablamın :) bu yüzden sordum.

tam emin olmamakla birlikte, pozisyon devam eder gol olur veya olmaz, pozisyon biter hakem kartını öyle gösterir. sarı kartlarda böyle kırmızı da böyledir sanırsam.

ha bir de şu var:

(bkz: hem penaltı hem gol)

direk kırmızıda sanıyorum oyun mutlaka durur. en azından ben avantajdan sonra hiç kırmızı gösterildiğini görmedim. ha durmayabilir de ama genelde kırmızı kartlık hareketler herkesi galeyana getiren tarzdan hareketlerdir (küfür olayı hariç) ve bu galeyan sonucunda hakemin de anında olay mahalline gidip kırmızıyı zort diye çıkarttığına çok defalar şahit olmuşuzdur hepimiz.
ha bir de ikinci sarıdan atılma olayına gelirsek, avantaj uygulamak gerekliyse her zaman uygulanır gibi geliyor. tabi bu olay hakemin takdiri. direk kırmızılık harekette avantaj uygulaması da büyük ihtimal vardır ama genelde dediğim gibi hakemler gaza gelip çıkartıyorlar gibi geliyor bana.

olmaz kırmızı kartın avantajı. boş kaleye gitseler bile oyun durur. son arsenal maçında da oldu buna benzer bir şey.

kırmızı kartı görecek varsa o oyun mutlaka hakem tarafından durdurulur.

pozisyon sarı kartlıksa, ikinci sarıdan atılacaksa?

dünya kupası uruguay- gana maçı sorunun cevabı sanırsam. adam çizgiden eliyle çıkardı, hakem penaltı verip kırmızı kart çıkardı. penaltı kaçırıldı ve gana elendi. kimse de çıkıp bizim ki gol olduydu demedii...

bence avantaj uygulanabilir. örneğin bir takım 2 oyuncusuyla kaleciyle karşı karşıya, kaleci top ayağında olan adama asılıyor yere indiriyor ama top diğer adamın önüne düşüyor. e şimdi burada avantaja bırakmazsan büyük haksızlık olur.

kaleye giden topun elle kesilmesi, oyuncunun düşürülmesi farklı durumlar. yani çok sert hareketler, bariz gol şanslarında direkt kırmızı uygulandığı ve bu pozisyonlarda avantaj hiç oluşmadığı için göremiyoruz galiba.

ama meşhur hem penaltı hem gol maçında olmuştu galiba.

FIFA 10'dan örnek vericek olursak, 2. sarıdan kırmızı çıkıcaksa evet, avantaja bırakıyor hakem. Ama direk kırmızılık bişey yaparsanız hiç avantaja kaldığını görmedim daha.

tam net bi cevap gelmemiş. öyle diyen de var böyle diyen de. bana göre de kırmızı kartın avantajı olmaz ama kesin emin olarak cevap verebilecek var mıdır acaba?

@battaloğlu senin dediğin örneğin bu soruya cevap olarak uyması için ele çarptıktan sonra gol olması gerekiyordu, devamında pozisyonun gol olmadı. o durumda tabi ki kırmızı kartı verecek, doğrusu o.

öncelikle her hafta sonu beraber gezip tozup, beraber tatile çıkıp nasıl "arkadaş" kalıyorsunuz ben anlamadım ya.. neyse. yapacağın en mantıklı şey yolcu ederken öpmek olur sanırım, al sana temel. sonra yıl başına kadar öylece beklersin, bu da en başta yaptığın hatanın bedeli olur. sonra da yola girer gibi, şimdiye kadar bi şeylerin olmaması bile garip. senin gay olduğunu düşünmeden hamleni yap..

yine araya giriyorum ama, burada durum bence "en iyi arkadaş" falan değil. direk çekingen iki tip canlandı benim gözümde, darılmaca yok..

Yılbaşına kadar kimseyi bulmaz ise, büyük ihtimal paris'teyken yanında en son isteyeceği insan arkadaşı olur. Bu durumda zaten sevgili olarak veya bir şeylerin olma ihtimalini düşünerek seninle gitmiş olacak.

Tabi bunlar kimseyi bulmaması durumunda...

Ya birini bulursa ve tüm sene planı yapılan programdan seni çıkarıp yarine falanca kişiyi koyarsa daha mı az üzülürsün?

Bu şekilde yaşayacağına hiç yaşama daha iyi. Gidin bir akşam barda takılın. bilinçli olarak çakırkeyif moda gel. Çakır keyif olduğunu anladığın anda. Bir tane daha ne içiyorsan ondan iç. Sonrasında aklına ne geliyorsa söyle be kardeşim.

Kızlar adet döneminde, erkekler alkollüyken yaptıklarından meshul değildir...

baktın boka sardı...oooo ben bu konuyu açtıysam çok içmişim de. özür dile.

@efendy
bu kadar "rahat" olmamız aslında benden kaynaklanıyor. o beğendiği çocuklardan bahsederken ben set koymuyorum önüne. ters cevap verip susturmuyorum. bir ara onunla sarhoş olduğumuzda söylediğim "eğer ben birine karşı bir şeyler hissedersem söylerim" sözüne güvenip benim yanımda bu kadar rahat davranıyor olabilir diye düşünüyorum.
evet kabul ediyorum buradaki hikayede de mal benim.

@janavarorion
haklısın, birini bulursa -ki her fırsatta "neden benim bir sevgilim yok" diye yakınıyor- plandan beni çıkarabilir. bu da haliyle beni mutlu etmez. o günün hayaliyle yaşayıp sonra köşeye atılmak kahreder adamı.

söylersen iki ihtimal kalıyo kanka. ya yılbaşında paris, ya hiçbirşey. kız senin hislerini bildikten sonra yine kanka olacagınızı düşünmüyorsun sanırım?

söylemezsen bir şey kazanamazsın. 5. madde (söylemeden parise gitme) mantık hatası. madem bir ömür söylemeyeceksin, kanka olacaksın: ne diye paris'e gidiyorsun? yok diyosan, parise gideyim sonra söylerim nasılsa: o zaman niye şimdi söylemiyorsun? söylemeden geçirilecek 6 ayda çok rahat birileri bulunulur.

kız "ona karşı birşey hissetmiyorum" diyorsa yine 2 ihtimal var: ya rol yapıyo yada ciddi. rol yapıyorsa, her ihtimalde onu kazanıyosun. ha ciddiyse: paris'e de gitsen, vegas'a da uçsan ihtimal yok.


matematiksel sonuç: beraber olmanız için, gitmeden önce söylemen daha yüksek ihtimal taşımakta.
özet: SÖYLE

hatun fransa'ya mı gidiyor? öyleyse unut o kızı...

@madyb
doğru zamanlamayı bulmak için yeterince süre kalmadı ki. haftaya perşembe, cuma ve olursa belki cumartesi başbaşa olacağız tatil bahanesiyle. doğru zamanı o zaman bulabilirim bulabilirsem. çünkü sonrasında o gitmeden görebilmem imkansıza yakın.

@0dy
şimdi söylersem 6 ay içinde her şey soğuyup, olanlar unutulup eskisi gibi olabiliriz diye bir düşünceye kapılmıştım bir aralar.
ben "ona karşı birşey hissetmiyorum" dediğinde ciddi olduğunu düşünüyor(d)um. araya paris olayı girince ve bunu her arkadaşımıza "yılbaşında pariste beraber olacağız, istersen sen de gel" deyince aklımı karıştırdı. ha hala dediğinde ciddi ve arkadaş olarak benim parise gelmemi istiyorsa ben boş yere debeleniyorum sanki.

dostum matematik yalan söylemez.

diyorsun ki: kız hissetmiyorum derken ciddi. o zaman 6 ay yurtdışında kaldıktan sana karşı neler değişebilir ki. birini bulma ihtimali mevcut.

sen ciddi olmama ihtimalini kullanacaksın. ya uzun lafın kısası; git konuş arkadaş. rahatla. içinde tutup kız gidince 6 ay boyunca afedersin mal gibi gezersin. gelince de yeni birini buldugunu ögrenince kendine kızıp dinginleşmen için 3 ay geçer. 9 ayını çöpe atma :)

heba edilecek 9 ay sakin kafayla düşününce çok fazladır eminim.

söylemek, her şeyi açık açık anlatmak gerisini ona bırakmak en sağlıklısıdır heralde.

en azından ben söyledikten sonra şubata kadar (paris olayını es geçerek söylüyorum) görme imkanım yok. yani burada olup görüşememektense, orada olması daha iyi olacaktır ikimiz açısından.

söylemek ve sonuçlarına katlanmak..

ben o matematiği bulan adamın !

bana sanki ilk başta söylesen olumlu yanıt alacakmışsın gibi geldi. sonradan kız da bir süre kendini geri çekip durumu kabullenmiş ve tekrar eskisi gibi arkadaşça takılmaya başlamışsınız?

hocam şu yukarıya yazdığın "ben yok arkadaşız biz diyebildim sadece. o an yerin dibine girip çıkmamak istedim ama olan olmuştu işte." cümlesini söylemen yeter ya. hani yoluna yordamına uygun söylersen, kız da hislerini koruyorsa, erimemesi mümkün değil. :)

bana sorarsan şimdi söylemenin iyi bir fikir olduğunu sanmıyorum..neden dersen sen kendini açarsan muhtemelen olumlu bir cevap alıcaksın buraya kadar iyi güzel ama sonrasında o gidicek 6 ay boyunca, daha sevgili olduğunuz fikrine bile alışamadan..yurtdışına gidince birinin aklını çelmesi büyük olasılık ve biri onun aklını çelerkem sen mutlu mesut saf duygularla onu bekliyor olaaksın o yüzden bence arkadaş olarak kalman ve yine gönderdiğin gibi bekar olarak dönmesini umut etmek en iyisi..

tut ki söylemedin, sonsuza kadar onun kankası, arkadaşı olarak kalamazsın. mümkün değil. adam verem olur lan. onu sevdiğin için, onu görmeden duramadığın için kaybetme korkusu beynini bloke etmiş. gittiği yere kadar deme, böyle devam edemezsin, hem senin için haksızlık olur, hem de onu bir bakıma aldatıyorsun dürüst olmayarak. ayrıca kızın suratına "bak ben senden hoşlanmıyorum. o çiçek bir şey ifade etmiyordu yanlış anlama" dediğinde "aa ama ben seni seviyordum" mu demesini bekliyordun? gitmeden bir çiçek daha al. işte bu çiçek geçen seferki gibi değil, bu çiçek dürüst çiçek de. yani şimdi bu tam olmadı da onu da sen ayarlarsın artık:)

Benim de basima benzer sey gelmisti.Gerci ikimzide ayrı ulkelerdeydik ve maille bir sure gorustuk. Sonra Pariste bulusup, Barcelona da baslamıstık.:) Hey gidi gunler heeeey..Yani kesinlikle Parise git ve o zamana kadar bu sekilde devam et.Yurtdısında hersey baska oluyor.
Not 1:Umarım yurtdısında yasamaya devam etmez.
Not 2:Burada yazdıklarını okuma sansi varsa "Onu kaybetmemek icin ondan vazgecmek" cumlesi bile kabul etmesi icin yeter bence.

bu kız seni seviyor. beraberken bi jest yap. söyle. evlenirsiniz bile. hadi koçum.

sadece öp bence.

@anisston
gidip dönmesini beklemek sorun değil de, orada birini bulabilme ihtimali çok büyük problem.
ama eğer onu tanıyorsam birini bulup döneceğini sanmıyorum. orada ben söylemezsem, yani sevgili olmaz isek, orada tabii ki sevgilisi olur ama bana dediği "orada olanın orada kalacağı" yönünde.

@uche
"onu sevdiğin için, onu görmeden duramadığın için kaybetme korkusu beynini bloke etmiş."
galiba daha iyi tarif edilemezdi.

@erano
belki siz farklı ülkelerden konuşurken, bu mailleşmelerin buluştuğunuzda arkadaşlığınızın sevgili olayına döneceğini bilerek yapıyordunuz. benim durumumda ben aşık, o arkadaş rolünde ya da o ayağa yatıyor bilmiyorum. parise kadar söylemeden bekleyebilirim ama onun parise birini getirmesine engel olamayabilirim. bu riski alabilmek çok büyük cesaret ister.
yurtdışında yaşamayacak bu arada. şubatta ülkeye geri dönecek.

bak dostum, sen sen ol şunu aklından çıkarma. bu kadar paylaşım yaptığın bir kız seni zaten 'sevgilim olsaydı keşke' diye içinden geçirmiştir çok defa. bunu aklında tut tamam mı? emin ol diyorum bak emin ol ki sen hislerini şöyle adamakıllı ve samimi bi şekilde anlatırsan o kız sana aşık değilse bile sırf seni kaybetmemek için sana sevgili olmanda şans verecektir. o yüzden rahat ol, git konuş kızla. ha bi de o parise gideceksin arkadaş, çıkarı yok bunun. ilk başta düşünmeliyim, şok oldum falan dese de o seni sürekli düşünecektir pariste. arayı soğutmayacaksın, msndir skype midir nedir görüşeceksin. ve elinde olanağın varsa gideceksin parise.

umarım her şey istediğin gibi olur.

Nasıl olmuş da kimse söylememş.
Abi seviyorsan git konuş bence.

orjinalini yazalım;

seviyorsan git konuş panpa

ya bölüm de almanca ile o kadar da iç içe ki tahmin edemezsin. hatta almanya da akraba felan neyim de çok.. kaldık arada.
(bkz: mekatronik mühendisliği)

almanca ve japonca öğrenmiş biri olarak diğerlerine nazaran nispeten daha kolay oldukları tahminini yürütebilirim sanırım..

dünyanın en zor dili bişey yok bence ve okuduğum bölümce (dilbilimi), sadece kendi ana dilinin dil ailesiyle ilişikliği önemli. ana dili türkçe olan biri için öğrence zorluğu için japoncada daha az gelir bir çok dile nazaran. almancadan ben de anadolu lisemizdeki abuk dersler yüzünden çok tiksindim ne yapsam olmadı en baştan önyargısız başlamak lazım sanırım bir de en baştan ezberleme yeteneğinin sağlam olması . çince konusunda bildiğim milyorlarca :) lehçesinin olduğu ve günlük gazeteyi anlamak için bin civarında karakterin bilinmesi gerektiği bizim gibi sondan eklemeli dile alışkın insan için zordur ama imkansız mı? sanmıyorum. mühendislik için bi şey diyemem alanla hiç bir ilgim yok. sadece bilgisayar mühendisi olan arkadaşımın inglizceden bulamadığı kaynakları ispanyolcadan bulabildiğini görüyorum o bakımdan güzel ( ayrıca beyinde matematikle dil bölümünün aynı yerlerde olması sebebiyle birinde yeteneğin varsa, ötekinde de yeteneklisindir tarzında teorim var) ve ispanyolcanın ingilizcenin üstüne istisnalar haricinde cuk oturduğunu gördüm öğrendiğim sürece. tabiii hepsi için geçerli olan ilgi, emek, vakit ayırma. en önemlisi tabii ki pratik. düzenli ve etkili biçimde çalışıldığı sürece internetteki dil öğrenim setlerinden temel kurulup sonrasında yine uçsuz bucaksız internette pratik imkanı sağlanır kanımca.

babacoli bence de burada önemli olan anadilinle aynı dil grubunda bulunan dillerin daha kolay öğrenilmesi. mesela benim anadilim zazaca;

ilk türkçe öğrendim ( ne alaka deme ilkokulda zor da olsa öğrendik)
daha sonra kurmanci öğrendim ki sadece kulak dolgunluğu ile büyük aşama kaydetmiştim.( gerçi daha yakın ikinci bir dil yoktur herhalde zazacaya)
sonra ingilizce ve almanca öğrendim. ( ikisini de çok iyi biliyorum anlamında.)
sonra dedim ya şu fransızca güzel bir dile benziyor ona da kasalım; aldım valla sadece evde çalışarak derdimi anlatacak kadar ve güzel şarkıların ana fikrini anlayabilecek kadar öğrenebildim.
demem o ki; yabancı dillere merakın varsa ve gerçekten de garip gelecek ama yeteneğin de varsa hangi dil ailesinden olursa olsun öğrenebilirsin ama kolayı soruyorsan aynı dil ailesi olacak cevap.

şev baş bremin.

ağızda kuruma.
geceleri tuvalete kalkma.

aşırı su içmek.

cevaplardan anladığım kadarıyla ben de şeker hastasıyım sanırım. ben de çok çiş yapmaya gitmek diye biliyorum.

Bu cevaplara göre ben de 3/3 gidiyorum. Tırsmaya başladım iyice.

Şöyle bir site var. En kesin olarak tek bir belirti vermek yerine buraya bir göz gezdir bence. Öneri falan da yazmışlar:
www.sekerhastaligi.info

aklimda agiz kokusunun aseton gibi kokmasi kalmis.

basit bir kan tahlili ?

şöyle bir anımı anlatayım;
şirket doktoruna gittim sorunlarımı anlattım işte halsizlik, ağız kuruluğu, aşırı terleme v.s. doktor şeker hastalığı yada hipetriodi olabileceğimi söyledi. belirtiler ikisinede uyuyordu. test yaptırmam gerektiğini söyledi. bir telaş test yaptırdım. domuz gibi sağlamsın psikolojik sorunlarından kaynaklı olabilir psikaytra gözük dediler.
kıssadan hisse şeker'in tüm belirtileri olsa da şeker hastası olmayabilirsin test yaptır.

çok su içme, tuvalate çıkma, iştah açıklığı.

ama kesin testi. 8 saatlik bir açlık sonrası kan şekerinin 126 olmasıdır.

üstteki cevaba ithafen ; ama kesin testi. 8 saatlik bir açlık sonrası kan şekerinin 126 ve üstü değerde olmasıdır. bu daha doğru :)

doğru ya sanki 127 olunca şeker değilmiş gibi olmuş:)

klişe olacak gibi ama multipl skleroz ilk aklıma gelen hastalık oldu.

MS i mi kastediyorsun ? Kusura bakma doktor olmadigim icin pek anlamiyorum... Bu kaniya nereden vardigini soyleyebilir misin ?
Sadece elimde uyusma olmasindan oturu mu bu kaniya vardin ?

Sozlukten baktim simdi...

uyuşukluk, karıncalanma, iğnelenme,
güç kaybı, spazm, kas sertliği, kramp, ağrı. güç kaybı vücudun bir tarafındaki kol ve bacakta veya her iki bacakta birden olabilir.
görme kaybı, çift görme,
idrar kaçırma ve idrar aciliyeti,
kabızlık,
konuşma bozukluğu,
cinsel fonksiyon bozuklukları,
denge kaybı, bulantı,
yorgunluk,
depresyon,
kısa süreli hafıza problemleri,
yutma zorluğu…

bu belirtilerden sadece , yorgunluk ve karincalanma bende mevcut.

multipl skleroz aslında modern tıbbın şu an için pek hakim olmadığı bir konu. sizde ms'ten şüphelenmemin sebebi öncelikle 4 sene önceki duymama şikayetiniz (ki direkt merkezi sinir sistemi ile alakalıdır) ardından sol bilekteki uyuşma hissi (bunu da seviyesini hatırlamamakla birlikte medulla spinalis'teki [omurilik] bir lezyona bağlayabiliriz) olmasıydı. ms sadece ama sadece merkezi sinir sistemini tutar ve genelde bu şekilde ataklarla seyreder. ataklar sekel (kalıcı hasar) bırakabileceği gibi sekelsiz de iyileşebilir (duyma şikayetinizden tekrar bahsetmemenizi iyileştiğinize yordum). ilk belirti sıklıkla görme şikayetleridir (çift görme gibi) ancak görme şikayeti olmayan birinde ms'i ekarte edemeyiz.

tabi bu yazdıklarım sizin yazdığınız bir paragraf sonucu vardığım naçizane sonuçtur ve mutlaka ama mutlaka bir nörolog tarafından muayene edilmeniz gerekir. basit bir mr ile durumunuz hakkında çok daha net bilgiler elde edebilirsiniz.

Kulak rahatsizligim , - 20 derece de beresiz disari cikip gezdikten sonra olmustu. Turkiye de ki KBB doktorum , soguktan iltihap yapmistir demisti.
Gecmisti sonra zaten.

dediğim gibi, benim yazdıklarım sizin yazdıklarınıza binaen yaptığım yorumlar sadece. ama şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki, 3 gün süren bir uyuşukluk hafife alınmaması gereken bir belirtidir.

valla daha demin uyudum 1 saat kadar. su anda pek yok karincalanma uyusukluk falan. bakalim surerse , turkiyeye gelip baktiricam galiba.

şimdi tıpta teşhis konulurken bir kural vardır; önce basit olanı düşün. daha genel görülebileni düşün. bu açıdan irdeleyelim;

sol kulağınızdaki problem geçici miydi? eğer öyleyse o vakitlerde bir enfeksiyon geçirmmiş olma olasılığınız var. ama yine de kontrollerinizi yapmanızda fayda var kulağınız için.

son 3 gündür yaşadığınız uyuşma problemine gelince; karpak tünel sendromu, ulnar sinir sıkışması, radial sinir sıkışması vs vs olmak üzere bir çok durumda bu belirtileri göstermeniz olası. bu açıdan bir ortopediste görünürseniz size yardımcı olacaktır diye düşünüyorum. zaten yapılacak bir emg ve görüntüleme ile bu durum anlaşılabilir. ayrıca MS düşünülecekse( ki hemen çok zor) bu tetkikler zaten istenecek, olmadı bir de kranial mr çektirirsiniz çok kafanızı rahatsız edecekse. ortopedist gerekli görürse bir nörologtan konsültasyon isteyebilir zaten.

geçmiş olsun.

kendal'a kesinlikle katılıyorum, siz öyle sorunca en uç örneğe atlayarak rahatsızlık verdiysem özür dilemeyi bir borç bilirim.

yok sorun degil :)
gecti zaten tamamen uyusmalar. sagolun ikinizde

dağkapı; güler otel. grand güler ya da. sahibi aynı ikisinin de.

dedeman var ama oldukça pahalıdır.
ben 2005 te balkar otel'de kalıyordum, bi yamuğunu görmedim. firma elemanıyım derseniz daha ucuza kalabilirsiniz ayrıca.
www.balkarhotel.com

edit; balkar otelde dağkapıda.

dağ kapıda arslan palas makul ve güvenlidir. polislere sorduğumda da orayı tarif etmişlerdi, iki üç yerden oraya yönlendim.

tesekkurler arkadaslar bu otelleri arastırıcam..

valla onu bilemem de bir arkadaş baş ağrıları kafadaki kılcal kanamalardan olur dedi...
bence koş bi hastaneye hajı...

migren olması ihtimali var tabi
günün çok yorucu geçmiş veya rakamlarla çok uğraştığın bir işin varsada baş ağrısı olur aç kaldığında olur (bende öyle oluyor) bir apranax fort patlat bakalım ne olacak

bide nezle filan olduysan çok burnunu çekincede yapar öyle

ağrı kesici aldın mı?

sinüzite de benziyo biraz aslında.

bi dun aksam 5 gibi, ondan sonra gece yatarken bi de bugun sabah olmak üzere 3 tane farklı agrı kesici aldım ama gecmedi, matematik ogretmeniyim sayılar falan derken :) simdi tansiyon olcturdum 9.5 12 cıktı sanırım yuksekmis biraz. limonlu su ictim aksama kadar gecmezse doktora gitmeli en iyisi. saolun cevaplar icin.

uyurken beni uyandıran,
suresi bazen bir haftayı bulan
bas agrısından muzdariptim doktora gittim ve ışığa karsı duyarlılıgı oluyor mu dedi hayır dedikten sonra tehşis psikolojik oldu.

yaş ve cinsiyet belirtirseniz tıbbi sorularda daha accurate bir tahminde bulunabilirim. kulağa küpe olsun da :))

öncelikle ağrı kesici aldın mı? aldıysan ağrıda bir miktar da olsa azalma oldu mu?
( migrene ağrı kesiciler kesinlikle fayda etmez, triptan kullanmak gerekir)

bu ağrı daha önce hiç yaşamadığın tarzda şiddetli bir ağrı mı_ bir efordan sonra mı başladı? ( spor, cinsel aktivite vs...)
(Subaraknoidal kanama riski nedeniyle)

bunlar değilse bıçak saplanır gibi başlayıp arada arada şimsek çakar tarzda mı devam ediyor?
( migren tarzı),

2. basamak ağrı kesicilerden etol fort öneririm eğer bu kesmiyorsa zaten ya migrendir ya da SAK. o yüzden bir doktora gidip kafa filmi ve gerekirse tomografi çektirmeniz faydanıza olur. zaten bir nörologa da beyin cerrahına da gitseniz bunu çektirecek hemen size. geçmiş olsun.

gökçe - içini açar insanın.
karaca - çok hoş.
başak - güzel isim.
mavi - güzel renk, adına bolca şarkı yazılır :)

zeynep hoş isim valla. hatta elif de harika bence.

eylül

Valla çok güzel olduğunu düşündüğümden değil ama ilginç ve sık olmayan bir kız ismi:
Elis.

efsun
şebnem
nesrin

önce tebrikler,

gülru (gül tenli demekti sanırım, kuzenin adı, seviyorum. onlar da çok uğraşmıştı, annesi hamileyken başlamıştık aramaya, çocuk 1,5 ay isimsiz gezdi yanlış hatırlamıyorsam,o kadar zor oldu)

ırmak
şafak
derin (bizim erkek kuzen, ama uniseks gibi geliyor kulağa sanki)
ece (sade ve güzel)
ova (bir kişide duydum sadece, eski sözlük yazarlarından, ama hoşuma gidiyor)

bence ne olursa olsun, tek isim olsun, yasal mevzularla başını derde sokmayın çocuğun

-nihan
-derin

ve belki bir de

-bade

ayrıca evet, derin unisex isim.

e aynilari yaziliyor su anda. 200'den fazla isim yazilmisti sanirim. (abarttim heralde) benim yazdiklarim guzel ve ilgincti mesela.

felizya geldi aklima bir de.

alev...

(bkz: işrun)

-diba (bkz: farah diba) ayrıca kuzenimin adı
-damla
-derya
-feyza
-rana
-seden sevdiğim isimlerdir.
yazınca farkettim ki a ile biten isimler daha bi güzel gibi geldi.

tebriklerimi sunduktan sonra;
niye bilmiyorum ama doğa kaynaklı isimler her zaman bana güzel gelmiştir.

duru
nehir/ırmak
asya
ada gibi.

eylül de güzel isim ayrıca.

arkadaşım kızının adını buğlem koymuştu. cennette bilmem bişeymiş enteresan geliyor insana.

bu yaz magnum'un "magnum evi" diye bi kampanyası vardı, ordaki taş hatunun ismi "lidya" idi. cool bi isim, nüfus memuru arıza çıkarmaz sanırım.

derya. çok öyle egzantrik değil belki ama güzel isim bence.

azra
ece
eylül
nihal

İsim önermeyeceğim. Yalnız isim verirken, ismin soy ismi ile uyumuna, yanına gelecek(hanım, teyze, hala, yenge vb.) ile söylenişine de bakın. Büyüdüğünde de güzel durmalı o isim. Söylenişi ve yazılışı da zor olmamalı.

aybilge
ecrin
yekbun
cihan
ılgaz
nehir
janseli(güneşin dogdugu yer demek)

bilgehan ı unutmuşum her ne kadar ikicinsiyetin de kullandıgı isimleri sevmesem de..
zeynep veya zehra

hazel, delfin, eylem, rozerin, yonca, helin, şeval, ester ... belkim içinden biri hoşunuza gider ;)

hazal ada
senem
yağmur

güzel bunlar. senem (Y)

yağmur

"nisan"
sozluk.sourtimes.org

eyşan : her ne kadar dizi karakteri olarak pek bir revaçta olsada anlamı güzel. güzelliğiyle ünlü demek.

gökçe,berra, serra, eylül, rana, nisa, beril, ..

yasemin.

hep yasemin isimli bir sevgilim olsun isterdim, o yüzden severim bu ismi.

maya. bence en guzel isim.

güneş? kuzenimin adı, baya havalı ve orjinal bence

www.tdk.org.tr

"vera" var değişik ve söylenişi hoş isim deyince ilk aklıma gelen. baktım da birçok dilde bulunan ve farklı anlamları olan bi kelime. arapçada bile varmış, sondaki a harfi uzatılarak söyleniyor sanırım, Nazım Hikmet'in Vera'sından farklı olaraktan :)

burda birçok dilde anlamı var: (bkz: vera)

Zülal,
valla sebebini bilmiyorum ama her duyduğumda şöyle bi efkarlanırım,

ida
balcan
gündüz (favorim bu)

daha önceki sorunda alternatifleriniz arasında seçim yapmıştım ve cümleyide şöyle bitirmiştim; "aklımda güzel bir isim var ancak onu kendi kızıma saklıyorum"

çok ısrarla soruyosun bende söylim o zaman, kızım olursa ismini "berfe" koyacağım ben. kürtçede kar anlamında (satıştan elde edilen kar değil, kışın yağan kar)
"berfin"de bu ismin bir diğer versiyonu, anlamı aynı.
kızınıza isim koyduktan mutlaka bizide haberdar edin, buradan

ayrıca şurayada bir bakın;
(git: 110495)

bige.

(bkz: alaz)

bence cokkk da ugrasmaya gerek yok yahu
bi suru guzel isim var iste bi tanesi koy : )
eger cok takiliyosan ne biliym, soyadinla birlesince guzel dursun, hece sayisi filan uyumlu olsun cok kulagi tirmalamasin filan gibi pozitif seyler arayabilirsin
illa bisey soylemek gerekiyosa "şima" derim, niye hic bilmiyorum

ece müge, ikisini de benım:)

bazıları erkek adı gibi görünse de ben her iki cinste de severim:

dere
ekin
hayal
bulut
esmer
akasya
haziran
rüzgar
çimen
ayda

nihan. gizemli ve karizmatik bir isim olduğunu düşünüyorum.

bence nihal
yada jülide

asyak. asya değil. süperdir, harika bir karakterdir, çok güzeldir, tanıdığım tek asyak'tır. eskimo ismi galiba.

Merhaba hayırlı olsun öncelikle. Ben, kız ismi için öneri isteyenlere Zeynep ismini önerenler derneği' nin kurucu başkanıyım.

"pervin" derim ben. bence ismin söylenişi ve duruşu gayet güçlü anlamı da çok güzel. farsca bir kelime bir takımyıldızının adı.

pervini görünce aklıma geldi, piraye de çok güzel isimdir be.

sofya

Suri.

"deniz" en güzelidir. ötesi yok. düşünmeyin bence.

Ödül

Dirim

Pırıl

Sesil

Alara

Cankız

neşve duymuştum çok hoşuma gitmişti
bide hilal var çok beğendiğim

duru
doğa
azra

ayrıca "vera" da güzelmiş

sizden sonra kızı için isim soran bendim :)

arkadaşlar da sağolsunlar bir sürü isim önerildi, ama biz Dila'da karar kıldık...
bence çok zarif, güzel ve melodik bir kız ismi.

bizim duyuruya da bakın bence, ilk kez duyduğum pek çok isim önerisi olmuştu, belki biri hoşunuza gider.

hayırlı olsun bu arada :) uzun, güzel, sağlıklı bir ömrü olsun..

sahra
sena
verda (gül demek)
azra
layla ( çok aptal görünebilir ama derek and dominos şarkısı nedense bu ismi sevmemi sağlıyor)
eda
defne

dilan diye bi hatun vardı itu cevre muhendisiydi, kara gozlu kara saclı cukulata tenli narin fln bi hatundu. her gordugumde zaman dururdu fln.

Öncelikle tebrikler :)

benim tavsiyem "su"
birgün bi kızım olursa ismini kesinlekle "su" koyacağım.
ikinci tavsiyem "naz" gerçi bu çok moda oldu bi ara ama yine de on numara isim

@ tüm cevap sakinleri

her ne kadar açıklamalarım sizi yolunuzdan döndürememiş ve pek çoğunuz "kızım olsaydı" şeklinde düşünmüş ve ilk açtığım duyuruya benzer isimleri yazmışsa da emeğiniz için çok teşekkür ederim hepinize.. malesef farklı bir isimle karşılaşmadım bi tek nevşe ve asyak ı ilk kez duydum ömrümde..

@dilanın annesi hıçkıran sinek.. :))

şimdiden hayırlı olsun sağlıkla doğsun bir ömür mutlu olsun umarım.. dila çok küçükken türkan şoraydan izlediğim filmin adıydı ve orada resmen aşık olmuştum güzelliğine kız çocuğu olmama rağmen.. demiştim ki büyüyünce çocuğum olursa adını dila koyacağım.. hatta "dila hatun" koyacağım.. 5-6 sene öncesine kadar bu fikrim sabitti ama artık o kadar çok dila ile karşılaşıyorum ki hatta dilara ismindekilere de kısaca dila diyorlar.. o yüzden vazgeçtim.. hem yeğenime hem de kendi olursa kızıma koymak için.. ukte olarak kalacak ne yazık ki..

eğer izlemediyseniz dila hatun filmini öneririm bu arada..

bütün bebekler sevgi ile büyüsün yaşasın inşallah, sevgilerle..

basit bir kramp da olabilir, ciddi bir şey de olabilir. dahiliyeye giderseniz sizi yönlendirirler, muhtemelen ilk olarak ultrasonla başlar

karaciğerinizin ağrıdığını nasıl düşünüyorsunuz :) bence basit bir kas ağrısı bile olabilir.

kas gevşetici vs almayı denediniz mi? ailenizde kronik karaciğer rahatsızlığı veya hepatit benzeri hastalığı olan var mı?

dahiliye veya enfeksiyon bölümüne gidip, karaciğer enzimlerinize bir baktırın isterseniz.

o bölgede karaciğer olduğu için karaciğer ağrısı olarak şey ettirdik. alkol aldıktan sonra ağrının artması da karaciğer yönündeki şüphelerini arttırmış.

kas gevşetici almayı denemedi, ailede yok kronik karaciğer rahatsızlığı. hepatit konusunda emin olamadık..

ilk yapılacak sey kandan alt ast değerlerine falan bakmaktır. obezite, alkol tüketimi, sağlıksız beslenme, ileri derece şeker hastalığı falan buna neden olabilir.. ultrason ve kan testi ile net sonuc elde edebilirsiniz..

aman diyeyim karaciğer ciddi bir şey, taklaya gelme.

ama karaciğer ağrısı ilk defa duydum, ağrımaz benim bildiğim. benim mesela karaciğerimde sorun avrdı, ve hiç bir belirti dahi görmemiştim, rutin çekap yaptırırkene karaciğer enzimlerimin 3 katı fazla salgılandığını duydum.

düzgün bir rejim ve alkolü bir süreliğine bırakman suretiyle her şey noramle dönebilir.

en sağlıklısı doktora gitmek tabi. o yapılması gerekenleri söylecektir.

alkol kullanımı yüksekse dediğim gibi enzimlere baktırmakta fayda var. Ek olarak bence safra kesesi konusunuda gündeminize alın.

safra kesenizde taş olmasın ? Bu taş safra duvarlarına yapışmış olmasın ? tabii bunların cevabını anck bir hekim verebilir.

bu tür ağrılarda hiç bir zaman gerekli tetkikler yapılmadan kesin olarak "ne ağrısı" olduğu söylenemiyor.

aha da böbrekler gitti, denirken böbrek olan yere vuran başka bir yerin ağrısı çıkabiliyor falan. tüm batın ultrason, genel kan değerleri ve idrar testi gayet gerekli. hem bi' doktor ziyareti olmuş olur.

kc ağrısı sırta omzun altına vurur.buradan ahkam kesmek yanlış olur ama kas ağrısı,mide yanması,ağrısı,özafagus problemelri de olabilir.psikolojik de olabilir.doktora görünmeke fayda var

bana daha çok epigastrik ağrı tarifliyorsun gibi geldi. safra kesesinde bi sıkıntı olsaydı daha yan taraflarını gösterirdin sanki. tabi ağrı nasıl bir ağrı? zonklayıcı tarzda mı yoksa sürekli bir ağrı mı? hareketle ve soluk alıp vermenle değişiyor mu ağrının karakteri? yatarak mı ağrın artıyor yoksa ayaktayken mi? ağrı soluk alıp vermeni de etkiliyor mu? midende yanma da var mı? ağzında acı bir sus hiç geliyor mu? kullandığın bir ilaç var mı?

her kanser türü için kesin tanı konulamaz diye biliyorum kan testi ile. Ne kanserinden bahsediyorsunuz?

kanserden emin olmak için biyopsi yapılıyor diye biliyorum ama yanılıyor olabilirim.

tabii ki kanda kanser markerları aranır. spesifik testlerle. yani kan tahlili ile konulabilir.

yukarıdaki arkadaşın dediği gibi tümör belirteçleri var spesifik kanserlerle ilgili. tabi bu kesin soç değil her zaman. tanıyı doğrulampılması ak için çok çok büyük bir ihtimalle biyopsi yapılması gerekir. özellikle malign/benign ayırımı yapılabilmesi için. hangi kanserden söz ediliyorsa ona göre altın standart teşhis yöntemi değişir.

evet eksik yazmışım: teşhisi patoloji doğrular.

kana bakteri karısıyordur ama diğer dokularda sorunlara yol acmıyordur.vücudun belli bir bölgesinde bakteri içeren lezyon varlıgı zaman içerisinde diğer doku ve organlarda da lezyona yol acabilir ki buna fokal enfeksiyon deniyor.fokal enfeksiyon riskinin arttıgı hasta grupları vardır, bunlar genelde belli nedenlerle bağısıklık sistemleri zayıflamıs kişilerdir.
sizin dişinizde iltihap oldugundan dolayı orada bulunan bakteriler kana karısıyordur ama vücut bunu nötralize etmeyi basarıyor demektir.
buradaki sorun abseli dişin cekilmesi neticesinde akut durumda olan lezyondan kaynaklı olarak kana karısan bakterilerdir.bu tip durumlarda risk faktörleri var ise profilaktik anitbiotik kullanımı gerekir.

dişler için konusursak bas-boyun bölgesinde bulundukları için özellikle beyinde enfeksyonlara yol acma tehlikesi vardır(özellikle de ismini hatırlayamadığım bir bölge vardı)

gidin gerekli tedaviyi yaptırın kısacası:)

antibiyotik çok mu pahalıydı?

diş çekimlerinde genelde kana karışan bu bakteriler strep. viridans olur ve özellikle protez kalp kapakçığı olan hastalarda mortalite riski getirir. tabi bunun için yukarıdaki arkadaşın dediği gibi profilaktik ( koruyucu) antibiyotik kullanımı gerekir diş çekimlerinden önce. ayrıca çocuklarda henüz bağışıklık sistemi tam olarak olgunlaşmadığı için onlarda risk faktörü arasında sayılırlar ve dikkatle yapılır diş çekimi. tabi ki bir doktor tarafından!

hemoglobin ve lökosit değerleri negatif diye bir sonuç yoktur. zira bu değerler 9-14 gibi hemoglobin ve 4000-10000 gibi lökosit sayısı olması gerekir normalde. ha diyorsan normal değil anormal çıkarsa fmf de lökosit artışı seröz dokularda iltihabi bi olayın habercisi olabilir ya da akyt alevlenmenin göstericisidir. tam anlamadım aslında sorunu.

idrar testi olmasın o?

evet idrar testiymiş!

söz konusu hanım kızımız ayayay ne olacak nedir bu diye sorup durmaktadır. ne gibi sonuçları olabilir öğrenebilir miyiz?