tarayıcınızın çerezlerini temizlemeniz yetmeli.

bugmenot ile deneyiniz.

ip adresini de değiştir bari.

gidip napıcak? başka zaman gidemiyo mu?

Benim icin sorun olmaz da, senin yerinde olsam vermezdim.

sen kendi sebeplerinden dolayı gidemiyosan bişey demeye de hakkın yoktur eğer onun da başka bi vakitte gitme imkanı yoksa.
gelirken bişeyler getirsin bari, sayılı gün çabuk geçer falan filan.
interneti olsun orda skype mkype haberleşmeyi de halledersin.
takma kafana ya başka bi vakit beraber de gidersin.
ayrıca artık hem de başka bi ülkeye demeyin lütfen. otobüsle hakkariye vana gitse 20 saat uçakla almanya iki saat. mesafeler artık değişik yani.

yıllık izin vs durumları varsa, başka zaman uyduramıyorsa gitsin. gelirken duty freeden içki neyin alsın beraber içeriz

izin veririm burda aldatırım onu

ben gidemiyorum bari o gitsin..

ikimizde aynı şeyi söylüyoruz birbirimize.

Ağzına sıçarım.

Yok lan gitsin iste ne güzel hediye getirir.

bahamalara gitmediği sürece sorun yok.
www.youtube.com

ortada izinlik bir durum yok bence.. neden gitmesin ki.

abi ben de gideceğim kendisi gelemiyor benimde fırsatıma engel olmuyor. neden karışsın ki hem? henüz sevgiliyiz, hayatlarımız birleşmemiş, aynı evde yaşamıyoruz bile. kendisinin iznini ve gönlünü alıp içim rahat gitmek isterim ki kaldı ki canı gönülden git diyor.

o gitse de bir şey diyemem sadece özler dönüşünü iple çekerim. ama beraber yaşıyorsak tatile yalnız nah gider.

teklif bile etmeye cesaret edemez.

gitmesinde yanlış olan ne var anlayamadım? gitsin.

hani kız kıza gitseler 2-3lü ehh uhh der bunları derken de zaman kazanmaya çalışırım.

ama tek gidecekse daha lafını bitirmeden o ilişki biter.

ciddiyim bu konuda.

"aşkım ben tek başıma 3 hafta hollanda'ya git..." ==> ilişki bitti.

ben anlamıyorum aga ya ben mağaradayım ya da millet. bu izin verenler bir şey olmaz diyenler kim? neredeler? gerçekler mi?

çok ilginç.

cidden kimseyi eleştirmiyorum laf da çakmıyorum. çünkü "reel" hayatta bu insanları hiç göremiyorum ama burada oran yüzde 90.

bunu sorduğuna göre bir güven problemi olabilir. yoksa neden gitmesin ki? senin zamanın yoksa onu niye esir ediyorsun?

burada benim sorun için başka ülkeye gitmesi de değil.

ben moda sahilde oturayım mesela, asla gelme imkanım yokken sevgilim bana "ben 10 gün adalarda tek tatil yapıcam" dese de aynısını söylerim.

konu GÜVENSİZLİK de değil. konu aldatmaksa ohoo.. aynı evde duşa girer 3g den adamın karşısında duş yapar falanı da filanı da.

ama ben evde otururken veya her neyse, mars'a veya arjantin'e veya 5km uzaktaki adalara ben yokken gitmesi falan bu pis bir duygu, tatsız.

ben de "her saniye beraber olalım her saniye yapışalım" demem ama 10 gün bensiz tek başına da gidiyorsa aga, anlamsız yani ilişki falan.

izin, reşit olmayan çocuğa verilir. insanlar diğer insanların sahibi değildir.

ben gidiyorum, bayan tarafım, sevgilim de izin veriyor. onu çok seviyorum :)

isteyen istediği yere gider izin nedir? karşındakinin seks turizmi ile ilgili bir planı yoksa gitsin istediği ülkeyi görsün. ona veya kendine güvenmiyorsa ilişkini bitir, ki bitirmesen bile o ilişki biter zamanla.

gitsin aga bana ne. sevgilim diye tapulu malımmı mk, yemee içmee sıçmaa beraber gitcez diye kontrat mı yaptık.
gitsin, gezsin, gelsin.
ha benzer bir durum olduğunda da o gelemez ben giderim icabında.

ben karşımdakine "bensiz gidemezsin" dersem bu gereksiz bir trip olur. ha zaten beraber gideriz dediğimiz bir yere kendi evvelden gidiyorsa o zaman beraber bidaha gideriz.
bunu sorun etmezdim ben.

bol bol artistlik yapip izin verin oyle ki siz hemen izin verseniz hatun milleti beni cok sevmiyora getirir anlamiyorum kadinlari :/

ben iş için çok sık gidiyorum ve 1 kere bile rahatsız olmadı çok saçma abi zaten rahatsız olması. ne güzel geziyorum farklı yerler görüyorum hediyeler alıyorum.

Sevgiliniz sizden izin istedi mi, yoksa kendi kendinize mi düşünüyorsunuz izin verip vermemeyi? Eğer sizden "izin" istemişse "izin vermemek" müstahaktır. Ne bu, kendi kararını kendi veremiyor mu? Aranızdaki ilişkinin bu seyahat sebebiyle etkilenip etkilenmeyeceğini bilecek kadar sizi tanımıyor mu?
Öte yandan sizden izin istememişse fakat siz kendi kendinize izin verip vermemeyi düşünüyorsanız, bence kendi içinizden izin verin de karizmanız yerinde kalsın. Karşınızdaki çocuk değil yetişkin insan. Kendi kararlarını kendisi verebilir, vermelidir.

@truvaiti o dediğin, arayıp bulamadığın adam benim. bu iş başıma geldi zamanında bir şey olmaz dedim, hala da diyorum.

şöyle söyleyeyim; önce ben batıya 10 bin km gittim tek başıma, sevgili kişisi de burdan filipinler ne kadarsa o kadar gitti yine tek başına. aramızdaki zaman farkı 12 saatti ve tam 2,5 ay böyle yaşadık. tamamen güven meselesi. ilişki bitmedi, zarar görmedi, aksine daha da sağlamlaştı.

o zamanlar bana "lan nasıl gidiyorsun onu bırakıp, trip atmıyor mu? nasıl güveneceksin?", ona da aynı şekilde "erkek milletine nasıl güveniyorsun?" diyenler oldu. dediğim gibi tamamen iki kişi arasındaki güvene bağlı. kendine ve ona inanıyorsan, başka sorun yok.

soruya olan cevabım da anlaşılmıştır diye düşünüyorum.

Bir ilişkideyken keyfi bir tatil için ben gidemem mesela, içimden onsuz gitmek gelmez. Ha iş olur, zorunluluk olur, ona bir şey diyemem. Bana bu teklifle gelen sevgiliye de cevabım olumlu olmaz..

agent a 3000 yuro verecekmiş kredi kartından, ulaşım ve sizin katkınız için de 500 yuro. fakat bu agentta pos yokmuş o yüzden onun kredi kartından çekeceğiniz parayı adama aktaracağınıza güveniyomuş, bu güvenimi kırmayın ha demiş. western union ile adama aktar parayı diyor. benimkinden de aşağıdakileri tahsil et diyor.

Ajan gönderilecektir 3000Euros kredi kartımdan düşülecektir benim misafirler için bilet ücreti içindir. Ayrıca, transfer ücreti ve desteğiniz için 500Euros toplamı ile telafi ediyorum. I bilet fonları düşeriz onun için seyahat acentesi benim kredi kartı vermesi gerekirdi ama benim sana güven benim oy getirmek bu yüzden bu yüzden, o tesisleri ücret veya banka kredi kartına sahip olmadığını söyledi unutmayın ve ben sana para kredi kartımdan tahsil edildikten sonra kendisine para transferi ve hesap yansıtmak istiyoruz bu yüzden size koymak güvenoyu ihanet etmek istemiyorum, şimdi için para transferi yapabilirsiniz Western Union aracılığıyla ajan. Yani, benim kredi kartı yapacağım masrafları olacak

diyor google translate.
sen şimdi bunlardan anlamlı cümleler oluşturmaya bak.
kolay gelsin.

kartin sahibi guvenilir mi? taniyor musunuz? kartin sahibi ile iletisime gecme sansiniz varsa adami arayin sorun boyle bir mail geldi, gecerli mi? diye. kart baskasinin olabilir. size yazan musteri d ebu karttan calip kendisi yiyecek olabilir. aman dikkat.

mail nijerya'dan mı geldi acaba :D

buram buram dolandiricilik kokuyor

gece kediebesi çok yardımcı oldu ama hala çözemedik tam olarak. pos'tan kartsız işlemle (kart bilgileri ile) para çekmem, daha sonra çekilen paranın bir kısmını, bir seyahat acentesine (western union ile) göndermem isteniyor. bu seyahat acentesi, otelde konaklayacak kişilere uçak bileti vs. temin edecekmiş, bunun masrafı için.

ilk defa karşılaşıyorum ben de böyle bir istekle ama çok mail geliyor, "kredi kartı bilgilerimi vereyim, pre-payment yapayım" diye. bilemedim.

yarın dövme yaptıracaksın daha ne yaptıracağını bilmiyorsun???

eğer öyleyse 1-2 ay sonra "dövme sildirme" duyurusu göreceğiz demektir senden.


cevap: civcivli olmasına gerek yok, sağlam bir fontla yazı da olabilir. ne yazılacağı da önemli tabi.

yarın yaptıracaksın ama ne yaptıracağını bilmiyo musun? yaptırma.
oha baksana iki aynı cümle aynı anda geldi :D

şekiller daha iyi.
göğüs kısmından başlayıp omuzlara doğru giden tribal bir şeyler de olabilir.

duzeltme yapmak lazim bu noktada. ne yaptiracagima karar verdim, simdiden 2.-3. dovmemi belirlemis durumdayim. ama siralamasi hakkinda bir kararsizligim var hala, o acidan sormustum.

makara konusu olacagimi kestirememisim.

o zaman neyi nasıl ifade ettiğine dikkat etmen gerek.

hangi dövmeni nerene yaptıracağını soruyosan başka, duyurudan böyle anlaşılmıyor. bence yazı dövmeleri çok moda olduğu için hemen demode hale geldi, şekilliyi yaptır. yazı olayında okunaklı olması yani az detaylı fontlar iyi oluyor bir de genel olarak yazının şekil manasında bütünlüğü, kompozisyonu iyi olmalı bence. çok başarılı örneklerini görüyorum nette.

Lisedeyken geyiği yapılırdı, inanç denemez, "biri seni düşünüyor", "sevgilin seni düşünüyor" gibi şeyler.

saat ve dakikanin ayni oldugu her bir durumda, dunyada bir ciftin orgazm olduguna inanilir.

ayrica yine bu gibi durumlarda bir kuzey amerika su samurunun, timsahlara yem oldugu da inanilan seylerden biridir.

vay anasını dünyada toplasan toplasan günde 24 tane orgazm yaşayan çift varmış...

o değil de lisede bir kız arkadaşıma sevgilisi her saat ve dakika aynı vakti gösterdiğinde sevgi dolu mesajlar atardı. ne alaka olduğunu çözemedim.

sevgilin seni düşünüyor +1

11:11 görenlerle ilgili nette çok site var son zamanlarda. olay olmuş vaziyette, ararsan çıkacaktır. new age spiritüelciler tekamülde doğru yoldasın gibi bir anlama yoruyor.

tadından cok besin degeri onemli dogada.. onlarin tadi kotulesseydi ama besin degerleri ayni kalsaydi aslanlarin da tat alma duyularinda ona gore degisiklik olurdu..

bulundugu ortama maksimum uyum ve sonraki nesile mumkun oldugu kadar saglikli döl aktarma üzerine kurulu düzen olunca bu son kacinilmaz..

avlanıp beslenen hayvan tadına bakmıyor ki.

amaç karnını doyurmak,güçlenmek,yavrularını beslemek vs. tadıyla ilgilendiklerini de nerden çıkardın?

teknik donanıma sahip olduğum bir konu değil ama;
otçul hayvanlar etlerinin tadını değiştirmek için yedikleri otlar yerine başka şeylere yönelmek zorunda kalırlardı ki doğa buna uygun değil sanırım. farklı besinler olsa bile yeterli değil gibi bir yargıya varabiliriz.
ola ki şimdi tükettikleri besinleri farklılaştırdılar, işte o zaman da onların yaptığını etçil hayvanlar da yapar ve yine bu hayvanları avlamaya devam ederdi.
aklıma ilk gelen mesele bu.
aklıma sıçabilirsiniz de.

iyi de bu işi avantaja cevirmiş canlılar var doğada, birkaç kelebek türü biliyorum misal, tatları kötü diye avcılar tarafından avlanmayan.. evrim bir böcekte akıp gidip, belki de ideale yaklaşırken, daha gelişmiş bi canlının herhangi bir gelişim evresinde niye o gelişimi denemiyor?

bu konunun temeli proteinlerin yapısında gizli. ilk moleküllerin oluşumu ve protein yapılarına inmek lazım. bir de besin zinciri olmak zorunda. ha bu arada salgıladığı maddelerle kötü tat ve koku oluşturarak yenilmesini engelleyen hayvanlar da var... daha çok böceklerde görülüyor bu tabii.

ısırıp bırakma olayı var büyük canlılarda da ama bu da vücudunun salgıladığı şeyler yüzünden oluyor.. bir de bir hayvanın tadını sevmediğini başka hayvan sevebilir.. genelde leş yiyen olmasına rağmen her türlü eti yiyebilenler de var.. etçillerin de adaptasyonu olabilir sonuçta..

şu konu da araştırılabilir:
en.wikipedia.org

süreçle ilişkili birşey .. belki gelecekte olabilir , henüz rastlanmamış olması rastlanmayacağı anlamına gelmez.

en azından bir örnek vereyim , kğpekbalığının eti içeriğinde bulunan azot fazlalıgından dolayı berbattır ve yenilmez bu yüzden insanlar yemek için kğpek balıklarını avlamaz. belki de bu kğpek balığının geliştirdiği bir değişimdir bilemeyiz.

@ermanen firavun farelerinin çok zehirli 3 farklı türde yılanın zehrini nötralize edebilme yeteneği hiç de o kadar derin protein yapılarına inmeye gerek olmadığını gösteriyor sanırım.

@kennym
evet o süreç memelilerin atalarında rahatlıkla gözlemlenebilen bir süreç fakat memelilerde benzer bir yönelim yok maalesef.

Ryu etçillerin de adaptasyonları var dedim zaten. zehirli etleri yiyebilenler de var.

ayrıca hepsi protein yapısıyla alakalı. sindirim enzimlerini, nörotransmitter maddeleri, hayvanların bağışıklık sistemlerini bir araştır istersen. hepsi moleküler yapıya ve proteinlere iniyor.

@ryu bir de şöyle bakmak gerekir , evrim kendi içerisinde de tutarlı davranıyor demek ki , tüm etçillerin yok olmaması için böyle bir şey otçullarda gelişmemektedir ki dengeler bozulmasın. yani böyle bir sürecin ortaya çıkması etçilleri tamamen yok eder , sadece otçul canlılar kalır dolayısıyla bitki nufusu hızla azalır ve akabinde otçullar da yok olur.

Bir seyin lezzetli olmasi, agiz tadina gore segisir. Dolayisiyla, bir tur yemezse, baska tur yiyecektir muhtemelen. mesela, yilan zehirli oldugundan cogu hayvan bunu tuketemez. Ama kimi kemirgenler vardir ki, yilanin zehirine bagisiklik kazandigindan catir catir yer. Ayrica bir turun besin zincirinde av olarak yer almadigini dusun, eger dogal sebeplerle populasyonu azalmiyorsa bulundugu ekolojinin hukumdari olup orayi istila eder ve yine kendi sonunu getirir dogal kaynaklari tukettiginden. Yani boyle bir canlinin soyunu devam ettirmesi pek olasi degildir.

Diger soruna gelirsek, evrim illaki en iyi seyi yapmaz. Surekli turun lehine calismaz. Mesela, irish erk - irlanda geyikleri- nin uzun boynuzlu olanlari disiler tarafindan tercih ediliyordu. Sebep? Tamamen keyif meselesi. Sonucta, her gecen nesille erkeklerin boynuzlari gittikce uzadi ve oyle bir noktaya geldi ki, erkekler arik bu boynuzlarla hareket edemez hale geldi ve bu geyiklerin soyu tukendi. Google'la bak. Kisaca, evrim dogal secilimin bir sonucudur.

Aynı zamanda dediğin şey bitkilerde daha rahat gözleniyor. Çoğu bitkinin tadının kötü olması hayvanlar tarafından tercih edilmemesine sebep oluyor, en basitinden tütündeki nikotin mesela bu işe yarıyor.

sadece su kadarını soyleyeyim simdilik tadı önemli, kokusu, rengi hepsi önemli de vaktim yok açıklamaya:(

öncelikle şunu söylemem lazım ki gerek soruda gerek şu ana kadar verilmiş cevaplarda evrimin temelinin kavranışı açısından sorun var. evrim geçiren canlılar " aman avcı yemesin beni, tadım kötü olsun.", " daha hızlı koşayım yakalayamasın.", ya da ne bileyim "rengimi değiştireyim kamufle olayım" diyerek evrimleşmiyorlar. canlıların üremesi ve yaşamları sırasında spontane (herhangi bir nedene bağlı olmaksızın) mutasyonlar meydana geliyor. bunların çoğu herhangi bir etkiye sahip değil, bir etkiye sahip olanların çoğu öldürücü. ama arada canlının herhangi bir özelliğini değiştiren mutasyonlar oluyor (özelliğin değişmesi de genellikle tek bir mutasyonla değil, mutasyonların birikmesiyle oluşuyor.) hah işte o arada kamufle yeteneği kazanan yarın öbürgün avcı tarafından görülmediğinden hayatta kalıyor, kamufle olamayan ölüp gidiyor. soyu tükeniyor. avcıdan hızlı olan hayatta kalıp genetik materyalini ileriki nesillere aktarıyor. yavaş koşan genetik materyaliyle birlikte sizlere ömür. tadının kötü olması ise hayvana evrimsel bir avantaj sağlamıyor. niye? çünkü hayvanın hangi koşulda olursa olsun hayatta kalmasına katkıda bulunmuyor. hayvanı öldürmeden avcı tadını bilemiyor. yani belki birkaç bin yılda bir kötü tatlı bir öküz evrimleşiyor ama kaynayıp gidiyor arada kurbanlıklarla beraber. olamaz mı? olabilir.

son bir not, eğer hayvanların evrimi dediğiniz gibi manipüle etme şansları olsaydı tatlarından önce kokularını kötüleştirirlerdi. bu onlara evrimsel açıdan çok daha fazla katkı sağlardı.

Söyleyeceklerimin neredeyse hepsini gene mi gene söylemiş.

Canlının türünü devam ettirebilmesi için rastlantısal başka bir özelliği baskın gelmiştir. Yani beyaz kelebek sürüsünün hepsi avlanırken bir tanesi eti lezzetsiz olduğu için değil de, rengi siyah olduğu için(yaprakta farkedilemediği için) hayatta kalıyor. Bundan nesiller sonra sürünün tamamı siyah oluyor.

Hayvanlar içgüdüsel olarak "nasıl hayatta kalırım?"ı düşünmüyorlar yani. Onları cinslerinden farklı kılan bir özellik sayesinde hayatta kalıyorlar, bu özellik de tamamen rastlantısal.

aslan ne yiycek o zaman aç mı gezecek savanda? bütün düzen besin olmak ve besin tüketmek üzerine kurulu, bunu neden bozmayı düşündün ki? hadi kimi kurbağa da zehirli veya öyle tadı iğrenç bi sürü yaratık var ama bir çita, bir aslan yiyeceği olarak yaratılmış zebranın öyle olması saçma bence.

accujazz.com sitesindeki onlarca kanaldan çeşitli caz türlerine ulaşabilirsin.

jazz in the cafes

nigel kennedy - blue note sessions güzel bir albümdür

charlie mingus, django reinhardt, billie holiday, miles davis

ruhunhali.blogspot.com

metropolitan jazz affairs

sözlü seviyosan ella fitzgerald, tabi ki louis armstrong, john coltrane, blues için de jonny lang, bb king en sevdiklerimden. how blue can you get! :) hele ella abladan summertime dinle pekmez gibi ol, pamuk şeker gibi ol. buyur www.youtube.com

şu galiba işte: mighty beanz.

www.youtube.com
bu tip oyunlar oynanıyo onla.

tuzluk

oyuncak bu. d&r'da filan var. atıyorsun zıplıyor falan. beyblade gibi mantıksız bi oyuncak.

hastanın yalnız uyanması çok acıklı çünkü, yanında sevdiği birini görünce morali düzelir hemen. bu benim dediğim de hiç bakıma gerek duymayan hasta için (var mıdır bilemem), gerisini altta açıkladılar zaten.

kendi başınıza tuvalete gidemez durumda iken refakatçinin ne kadar önemli olduğunu anlarsınız bence.

Anne babanin o halde oldugunu dusun. Sen devam edebilir misin gunluk hayatina hicbir sey olmamis gibi? Insan gozunu bile kirpamaz oyle bir durumda. Neresi mantiksiz anlamadim acikcasi.

hiç kimse hastanede refakatçi kalmak istemez. acaip sıkıcı ve iç karartıcı bir ortam ama mecburuz yani :/ tuvalete götürmek gerekir, yalnız hissetmemesi gerekir vs vs

ben hastanede yattigim sürede yanimda refakatci yoktu,gerek te yoktu zaten.ama insan yaninda birini ariyo.

genelde böyle hastalar degil fakat kendi isini birisinin yardimiyla yapacak kisilerde refakatci olayi oluyo.gerci türkiyede genelde her hastada biri oluyo aileden.zaten onlarda evde oturup seda sayan seyreden,hayatinda bayramdan bayrama gördügümüz kisiler oluyo,ama merakli zaten onlar böyle seylere.ondan bahsettiginiz sey cok cok dogru degil.

hastahanede yatacak kadar hasta olan bir insan ile ilgilenek gerekir.

Rahmetli dayım hastahanede kaldığında ben refakat etmiştim o zaman anladım neden gerek olduğunu. Dayımın ağrıları için ağrı kesici verip gidiyorlardı. Ama gece tekrar ağrımaya başlıyordu ve sadece ovunca rahatlıyordu. Hemşire veya doktordan isteyemez bunu ve onlar da gelip ovmaz ki. Biraz da bu şekilde düşün. Evet hastahanede tabii ki akıyorlar hastaya fakat bazı durumlarda bir yakının olması çok daha rahatlatıcı olur hasta için.

Bir gece o kadar rahatsızlandı ki ne yapacağımı şaşırıp nöbetçi doktoru çağırdım ama doktora iyi olduğunu söyledi.
Ertesi gün annem geldiğinde ona söylemiş ne olduğunu, adamın belden aşağısı su toplamıştı ve testisleri şiştiği için sonda rahatsız etmiş onu. Bana bile söyleyemeye utandığı şeyi doktora hiç söyleyemedi ve kardeşine yani anneme söyledi. Bu gibi durumları da düşün. Herkes bazı konularda rahat olamayabilir ve böyle durumlarda yanında rahat edeceği bir yakının olmasını ister.

Olayı sadece tıbbi bakım olarak gördüğün için böyle düşünüyor olabilirsin.

Meramimi anlattamadim. Hastabakici refakatci degil. Uyuyan yogun bakimda olan insanlardan hastalardan bahsediyordum

0çünkü insanların içi rahat etmiyor. evet orda beklemek mantıksız ama evime gideyim burada durmamın bir faydası yok diyemiyor insan. hiç bulunduğun ortama sığamadığın, yerinde duramadığın olmadı mı? öyle bir şey. o insanın varlığına yakın olmak istersin elinden bir şey gelmese dahi. olay budur.

o hasta ebediyete kadar uyuyacak mı?

Hayir. Yogun bakimda falan oldugunu dusun.

çünkü yakınında olmak istersin. yanında olduğunu hissetsin istersin. gözünü açtığında orda olmak istersin. asıl önemlisi, gözünü açacağını umut edersin. o yüzden oradasındır..

yapılmışı varmış www.oppapers.com
etd.ohiolink.edu
belki faydası olur.

wiki'den bak makalesi güzel. stakeholder'ları kategoriler altında incelemelisin, biraz da senin yorumuna ve bakışına bağlı. hele ki boeing ve airbus ikisi birden, bütün dünyayı bunlarla ilişkilendirebilirsin.

müşteriler:
abd başta olmak üzere pek çok ülkenin savunma sanayileri, gezegenin bütün havayolları, nasa

tedarikçiler:
alüminyum üreticileri, maden sanayii, kompozit maddeleri üretenler falan, elektronikleri üretenler ooho

finans:
bi uçak kaç yüz milyon dolar, öyle trink diye cash alınmıyor kredisi taksidi, bundan ekmek yiyen bankalar vs.

gibi gibi.

cok tesekkuler kedilebesi valla super kaynaklar..celeron gercekten adamlar dunyayu stakeholder yapmislar aartik

bulut degil mi?

bulut +1 ya da nawres +1

bulutlar katman katman, alçaktakiler dönelmiş, üsttekiler de farklı kümelenmiş.

ya iyi de hepsi aynı kalınlık ve yoğunlukta. ayrıca hepsi de belli bir aralıkla dizilmişler. bana bulut gibi gelmedi, isterseniz bir de şu 11500x11500 çözünürlüklü olan versiyonuna (www.flickr.com ) bakın. öyle cevap verin. kafam karıştı benim. acaba hubble'ın çektiği fotoğrafları birleştirirken mi oluşmuş bunlar?

hayır sedef bulutları mı acaba diyicem alakası yok, öyle olmaz o bulutlar da...

edit: hubble değilmiş çeken. tahmin etmiştim gerçi dünyaya yakın olmasından bu fotoğrafı çekmesinin saçma olduğunu da nasıl bir özgüvense sallamışım direk hubble diye...

@kısa bir şey, düşündüğün gibi güneşte parlamış sadece. normalde tek bir parlak bölge olması gerekirken her dilimin kendi parlak bölgesi var: www.nasa.gov

bi de hubble fazla yakında olduğu için dünya'yı ve ay'ı fotoğraflayamıyor, bunu çeken uydu "suomi npp"

götümden sallıyorum, ozonun yoğunluğundan falan dolayı yansıma yapmış olabilir.

iş aramak da yasakmış.

evet biliyorum yasak belli bir ücret felan ödemeleri gerekiyormuş iş-kura. ama bu silinen duyurunun neresinde burada iş aradığım var ki.

arkadaşlar işkur'la bizzat görüştüm. sosyal medyada iş ilanları ile ilgili yarın(aslında bugün) toplantı yapılacakmış ve bir karara bağlayacaklarmış bu mevzuyu. şimdilik sosyal medyada, facebook'ta, twitter'da iş ilanı vermek, iş aramak falan filan yasak. işkur sağlam cezalar kesiyor...

ee doğrudur aynen öyledir de bu silinen duyuru ile yeterince alakasız.

dakikasında silen moderatör bi zahmet açıklasa da sebebi bende bileyim hata nerede.

sorunuzun içeriğiyle alakalı bir başlık seçerseniz, silinmez. birazdan bu duyuru da silinebilir, aynı sebepten dolayı.

demek ki iş aramanın aramasını da siliyorlar.

bu benim "üflediğim" çok meşhur bir şarkı.

filmlerde belgesellerde her yerde çalar.

bu dediğim abi 80lerin abisi. o da çok meşhur.

bit.ly tutti frutti sunucusuna benziyordu sanki.

@leman lemon:

yok değil, emeğinizden dolayı tik veriyorum ama bu mırıldandığım şey çok çok meşhur bilinen bir ezgi.

bu olmadan paten kaymaz insanlar.

richard clayderman!
www.youtube.com anılarrrr!! ahahah
ya o şarkı da kesin bu adamın çaldığı bişey.

www.youtube.com
bu işte di mi

adam doğru ama şarkı bu:

bit.ly

adam tutti frutticiye benzemiyormuş ama. neyse en azından zihin açıcı bir ipucu oldu :)

kusursuz mırıldanmışım, absolute..

üstteki.

yok yaa düşününce ne o 3 inç olur mu?
ama yine de ilki diyorum seçenek olarak. :)

üstteki +1

çok sadeler, mudoda veya esse, bernardo, ay yıldız, karaca gibi mağazalarda dha değişik su bardakları bulabilirsiniz.

kulplu duz cam bardaklar var ondan al bence. Hem su hem cay hem kahve icilebiliyor daha fonksiyonel.
Su bardagi sadece soguk icecege yonelik, bana islevi az geliyor.

52634

İkisi de güzel ama biri 360 diğeri 190 ml.Kırdığınız kaçlıksa ona yakın alın, belki 360 fazla gelir veya 190 az gelir.

ikisi de değil

aynen öyle oluyor. üzerinde 360 derece fotograf çekebilen kameraların olduğu arabalar sokaklarda dolaşıp çekim yapıyor. sonra earth'a aktarılıyor

google'a "google cars" yazıp aratırsan görebilirsin.

işte o arabalar:
farm3.static.flickr.com

evet arabayla gezip tek tek çekiyolar.

margarin yoksa sizin ki "kek"e benzeyecektir.

katı yağ olmadan o iş yaş. bence un helvasına dön sen.

Margarin zaten çok zararlı.Boşverin kek olsun ya.Kullanmayın şu zıkkımı.

nasıl ya sıvı yağla da kurabiye yaparsın gayet lezzetli olur, sevdiğim bir tarif de var hatta buyrun ben ceviz koymuyorum içine ama

*Sıvı yağ 1 çay bardağı
*Yumurta akı 1 adet
*Nişasta 1 çay bardağı
*Pudra şekeri 1 su bardağı
*Kabartma tozu 1 paket
*Un 3.5 su bardağı
*Vanilya 1 paket
*Ceviz 1 su bardağı dövülmüş
*Pudra şekeri (üzeri için)
Sıvı yağ, yumurta akı, 1 çay bardağı nişasta ve pudra şekerini bir kapta karıştırın. Elenmiş un, kabartma tozu ve vanilyayı da ekleyin. Sert bir hamur elde edene kadar yoğurun. Hamurdan ceviz büyüklüğünde parçalar kopartıp avucunuzda açıp içine ceviz yerleştirin. Hamuru kenarlarından kapatıp yağlanmış fırın tepsisine dizin. önceden 180 derece ısıtılmış fırında üzerleri pembeleşene kadar pişirin. Fırından çıkınca soğumasını bekleyin ve üzerine pudra şekeri serpip sevris yapın.

sirena bu seninki şam kurabiyesi gibi yumuşak, poğaçanın tatlısı türevi bişi di mi? yoksa kıtır oluyo mu?

baya kıtır bir kurabiye oluyor, ağızda dağılıyor un kurabiyesi gibi

vay vayy listeye ekledik o zaman :D

kıtır kurabiye seviyorsanız çok kolay bir tarif daha vereyim gene sıvı yağla yapmak için
1 paket kremşanti, 1 bardak un, 1 çay bardağı sıvı yağ itersen bir paket vanilya
sıvıyağla kremşantiyi iyice karıştırıp unu ekle, hamuru yarım saat kadar dolapta dinlendir, ceviz büyüklüğünde koparıp şekil ver, 180 derecede 16-18 dakika pişir üzerine pudra şekeri serperek servis et. çok güzel bir kurabiye bu :)

Tıp güruhu ne derse desin, ben yaylada asrı gören ninemin, dedemin sözünü dinliyorum. Bal candır nazarımda.

abartmamak koşuluyla yararlı ama 1 kilo fiyatına 1 değil 2 değil 3 değil 4 değil tam 5 kilo balderesi balını yersen bilemem. her bal faydalı olmayabilir.

Paintov'a katılmamak işten değil. İyi bal yemeli, onu da kaşık kaşık değil elbet. İyi ballar çok yendiğinde, bir çay kaşığından fazlası bile, ''bal tutması'' yaşatabiliyor. Dikkat ediniz. O değil de, aklıma bal temalı bir Karadeniz şarkısı geldi ya, ne kadar etkili olduğunu varın siz düşünün.

baharda filizlenur
çaylarun yapraklari
anzer balina benzer
ayşemun dudaklari...

:)

şekerden uzak durun derken bildiğimiz şekerden bahsediyor.
yoksa kan şekerinizi dengede tutmak için, bal, pekmez tarzı şeyler tüketmeniz gerek. doğal olanlardan. aşırıya kaçmadan.
uzak durmanız gereken şey ise şekerli yiyecekler, içeceklerde kullandığınız şeker vs.

1 yaşın altındaki bebekler için evet, zararlı. Ancak doktorun size uzak durun dediği şeker o şeker değil. Gerçek balın içinde zaten yapay şeker olmaz ancak gerçek bal da ne yazık ki öyle 10 liraya 5 kilo alınabilecek birşey değil.

@kitap gibi sessiz: ben şeker kullanacağım zaman eğer varsa bal atıyorum çaya kahveye. anadolu'da da böyle bir kültür var.

bal'ın %90-95i şeker. öyle mucizevi, çok faydalı bir besin falan değil. balın piyasası olsun, satılsın diye çok faydalıymış da, sağlıklıymış da ayağı yapıyorlar. becel'in "kalbe yararlı yağ" yapması gibi birşey.

bal yararlı da hangi bal? bence asıl sorulacak soru bu. bana kalırsa şu an piyasadaki balların büyük çoğunluğu bal taklidi.. bu da faydadan çok zarar verir kanaatindeyim. o yüzden önce hakiki balı bulun..

Çaya şeker yerine bal atmak pek yararlı olmayabilir. Bal, belli bir sıcaklık derecesinden sonra besin değerini yitirir çünkü

@cro magnon

bu balın şekerli olduğu anlamına gelmiyor.

bildiğinizin aksine bal öyle mucizevi bir şey ama öyle sağlam balı bulmak kolay değil. piyasadaki balların çoğu şekerli. böyle seri üretim yapan yerlerin arıları işçi tutup fabrikalarda çalıştırması gerekir bal almak için. bu yüzden şeker katıyorlardır muhtemelen.

hatta şekeri azaltmak için çaya, kahveye falan bal katın diyorlardı eğer şekeri bırakamıyorsanız. -şu anda kola içerken bunu yazıyor olmam-

rafine edilmiş, işlenmiş şeker daha zararlı.
ama genel anlamda vücudun ihtiyacından fazla tükettiğiniz doğal, meyve ve sebzelerden aldığınız şeker de zararlı, vücut onu yağ olarak saklıyor.
anlayacağımız şeker zararlı bir şey, tıpkı uyuşturucu gibi ama yasal. hatta bugün türkiye rafine şekeri görece en kaliteli rafine şekeri şekerpancarından değil ithal şeker kamışından elde ediyor. bunu yerine fruktoz şurubu kullananlara ise söylenecek şey yok.
yani şeker değil de sanırım insan daha zararlı.
sanırım tatlı kaşığından bahsediyorsunuzdur, günde 1-2 tatlı kaşığı balın zararı olacağını sanmam.
balcılık yapan kapasitesi yüksek olmasa da eşe, dosta satanlar bile şeker ile kandırıyorlar arıları.
sizce de insan nüfusu can sıkan boyutlara gelmedi mi?

bal da dektorz,levulose ve sukroz olmak üzere üç ayrı şeker bulunur.
yani doktorların kast ettiği nişasta bazlı veya hedetonik glikozlardan yoktur.

ancak yetiştiriciler arıların nektar vb toplaması uzun sürüyor diye onlara direk şeker verebiliyor. buna arı şurubu denir, ancak bu arı şurubu bildiğimiz glikozlu su ise iyi değildir...ama bir gerçek var ki balın ölüsü bile yararlıdır.

antimikrobiyal ve antioksidan özellikleri var, bal bozulmaz mesela.

Bal çok çok faydalı bir besindir ama markette satılan bal değil.İçinde yapay glikoz olmaması lazım.Organik bal bulmalısınız.

@kediebesi: bal bozulmaz çünkü su oranı sindirim enzimlerinin veya herhangi bir enzimin çalışabileceği değerlerin çok çok altındadır. toz şekerle yaptığın reçel de bozulmaz. bala bir miktar su katıldığında bozulması birkaç gün sürmez.

antioksidan içerdiği doğrudur, lakin çok daha fazla antioksidan miktarını bir bardak yeşil çay ile alabilirsiniz.

bal'da işlenmiş şekerin olmaması şeker'in faydalı olduğu anlamına gelmez. biz zaten işlenmiş veya işlenmemiş olarak günlük karbonhidrat ihtiyacımızın çok daha fazlasını alıyoruz. bunun üzerine bir de 'işlenmemiş' şeker almanın hiçbir mantığı yok. balın mucizevi bir besin değeri yoktur. günlük ihtiyacımızın yanına bile yaklaşmayan oranlarda çeşitli mineral ve vitaminler içerir. ekmekte bile vitamin-mineral miktarı daha fazladır. isterseniz bal üreticilerinin verdiği değerlerden kendiniz açın bakın. ekmeğinkine de bakın.

kovalamak bi yana kuytuya sinip aniden önüne fırlayabilirler dikkat et. genelde durup da noruyooo diye bağırınca pısıp kaçıyorlar. kaçmamaları halinde cebinde bulundurduğun biber gazını bas gözüne. :)

biber gazı bulundurmak bile daha güvende hissettirebilir. sağol :)

kovalamasının sebebi sadece daha önce motorlular tarafından rahatsız edildiği için kızgın olmalarından. seni zaten yakalayamaz o ayrı mesele de diyelim ki durdun hayvan havlar havlar hiçbir bok yapmadan gider. öyle yanii dene gör :) ben de bisikletleyken çok dinledim

zavallı köpeklere biber gazı falan sıkma. zaten böyle davranıldığı için sevmiyorlardır motorcuları.

Yahu ne biber gazı, öldürecek misiniz hayvanları. Yiyebileceği bir şeyler bulundur yanında köpeklerin. Havlarlarsa durup onu ver, sakinleşsinler, sev olmadı. 1-2 kere yapsan korkun kalmaz zaten, kontrollü sürersin bir dahakine. Motor veya araba sesiyle-görünüşüyle filan onların derdi, seninle değil :)

sen hiç o zavallı köpekler tarafından köşeye sıkışmamışsın neira belli :D benim öyle çenem yok onları ısıracak valla, birebirde beni geçiyolar maalesef. biber gazı öldürmez. sanki suratına kezzap at dedim siz de hoşsunuz.

havladı diye sıkmam ki zaten, yazık, saldırmaya kalkarsa diye bulundururum en fazla.. yani kaçarsam zaten yakalayamaz ama ya panik yapıp durursam ya da kaçmaya çalışırken birine bişeye çarparsam diye korkuyorum aslında..

durunca duruyolar ciddi bi kovalama değil o yani. öyle amaçsız hayvanlar :/

kedibebesi, köpekler beni kovalamaz :))) beni severler kihkih
ama bi keresinde baha çok fena hırlayıp diş gösteren bi köpekten korkmuştum. bisikletleyken kovalayan bir kaç köpek oldu onlardan da tırsmadım yoluma devam ettim.

@pokepoke, yanımda hayvanın yiyebileceği bişey taşırsam -ki muhtemelen cebimde taşımam gerekecek- diyelim kırmızıda filan durdum, kokuyu alıp atlamasa üzerime? bi kere pişmiş tavuk alıp eve dönmeye çalışırken üç tanesi tarafından feci şekilde taciz edilmişliğim var. tavuğu bırakıp kaçtım tabi mecbur :)

@kediebesi, nası yani, diyelim ki yol bomboş, bassam gitsem kaçamaz mıyım elemandan?

ya kaçarsın elbet.. ama korkmazsan onlar da senden kaçar, veya ilişmez. dediğim gibi ani durumlar dışında sorun yok zaten, benim yazdığım ekstrem durumlar, ikili kombat :) yere eğilip taş alır gibi yapmak, böğürerek üzerlerine yürümek. çünkü bunlar çete kurmuşsa çok fena zevk alabiliyo insan korkutmaktan. ben sokakta gördüğü her köpeğe kuçuuuu diye yapışan insanım, sanayide insanların yanından geçmeye çekindiği köpekle - ki kendisi faça dolu, kafam kadar çeneli bir pit bulldu - el ense takılırım, hayvanın sahibi bile şaşar. bugüne kadar hiç ısırılmadım, ama korkutuldum bir iki kere. yine de tedbir, bilgi denen bişi var.

Köpek kovalarken en büyük tehlike heyecan yapıp hız yapmak, kontrolü kaybetmek düşmek ya da kaza yapmak yoksa kovalayan köpek seni zaten ısıramaz ama sen aşırı heyecan yapacağın için kaza tehlikesi atlatabilirsin. O köpekler kovalarken durursan onlarda durucak ve mal gibi havlayacak. O hayvanların bi bölgesi var orayı geçince kovalamayı bırakıyorlar zaten. eğer seni köpek kovalarsa hiç istifini bozmadan devam et zaten bir iki defa kovalanırsan artık sallamazsın onları.

bana kalırsa kaçma. yani arabayla uygulanan yöntem motorda olur mu bilmiyorum ama sevgilinin babası köyde her arabayı kovalayan köpüklere anlatıcağım şeyi yapıyor.

köpükler kovalamaya niyetlenince havlamaya başlıyorlar ya o sırada arabayı durduruyor. sonra çok yavaş bir şekilde gitmeye başlıyor. genelde derdi karşıdan gelen o gürültülü, büyük ve belki de daha önce içlerinden birine zarar vermiş olan canavarı korkutmak olan köpükler de bakıyorlar ki ortada bir durum yok. havlamaktan sıkılıp "bas git la!" modu alıyorlar. ha tabi motorda denge önemliyse ve hızla bağlantılıysa denge sağlamak ona bişi diyemicem. ama gene de uzun süre kovalamazlar. sen hiçbirine çarpmamaya çalışarak aralarından geç gi yeter diye düşünüyorum.

@saint marla Yahu ben sürekli yanında bir şeyler bulundur ya da but, tavuk filan gibi büyük şeyler taşı anlamında demedim. Sadece ilk korkunu yenersin belki diye biraz köpeklere yakınlaşman için deneyebilirsin dedim. Onun dışında söylendiği gibi zaten sen durunca onlar da durur. Ne yaptıklarını bilmiyorlar sonuçta, refleks olarak koşuyorlar.

yani korkmamayı becerebilirsem sorun olmayacak :)

@hizli sperm, doğru aslında, kaza yapmak en fenası..
mesele korkmamayı becerebilmekte yani.
@kedili madam, onlara iyi niyetli olduğumu göstermek işe yarayacaktır elbette.
teşekkürler!

@pokepoke, o zaman hemen bi kilo mama alıp mahalledeki köpeklerle yakınlaşmaya gidiyorum, çok mantıklı :) teşekkürler!

kopekler motorcular kendilerini rahatsiz ettikleri icin onlara duyduklari kinden mi saldirmaya calisiyormus motorculara? iyiymis.

uzerine atlama durumuyla hic karsilasmadim, ama aniden ciktiklarinda panikleyip kaza yaptiraiblirler, yapacak cok bisey yok. gaza abanip kacmak en iyisi.

motosikletim var, defalarca kovalanmışlığım var. tavsiyem: iki teker üstünde olduğun için yapacak bişi yok. arkadaşımla motor gezmesine çıktığımız zaman onun arkasından gidiyorum genelde ve köpekler önce ona saldırıyo :) o basıp geçiyo tabi, ben tırsıyorum ama ya mismillah deyip geçiyorum. daha hiç düşmedim, bu içini rahatlatır belki. Bacağımın dibinden koşmasına rağmen ısıran da olmadı. Onların derdi seni bir an önce bölgesinden uzaklaştırmak. Çünkü gürültü yapıyorsun. Motorun üzerindeyken zaten ödün b.kuna karışmış bi vaziyette köpeğe yemek vermeyi başarabilirsen bravo. ama zor. köpekli bölgeleri es geçmek de geçici bi çözüm. bi arkadaşınla yolu geçmen (ayrı motorlarla) sana güven verebilir. köpek yokmuş gibi kontrolunu kaybetmeden devam edersen yırtarsın. ama biraz hızlanmakta fayda var. (çok değil) köpekleri uzaktan gördüysen ve yokuş aşağı ise yol, motoru bisiklet moduna alıp geçmeyi deneyebilirsin. yaptım, oldu. ses etmediler. bi de köpekli bölgelerdeki yol durumunu iyi bil. yani panikleyip basarsan gaza ve yer ıslaksa ya da çukur varsa fln yere yapışabilirsin.

Sadece motorun cikardigi sesten dolayi kovalamiyorlar. Bisikletle cok defa kovalandim. Hatta bogazin yaninda, denizle aramda bir metre yokken dahi kovalandim. Bir tek o zaman ciddi ciddi korkmustum cunku saga kiramiyorum kopek var, solda zaten deniz :)

Ama atlamazlar veya saldirmazlar. Ben onumde bir engel yoksa gulumseyerek bakiyorum bunlara, bir sure sonra birakiyorlar pesimi.

Bir de benim dikkat ettigim bir sey, durakta otobus beklerken yoldan gecen arabalarin hicbirine saldirmiyorlarken, sadece taksileri kovaliyorlardi. Sanirim renklerinden dolayi.

Kopekleri sevin arkadaslar, onlar kadar sevimli ve dost canlisi cok az hayvan vardir.

çok sıkıcı. hiç ışık açmak gerekmeden gecenin köründe bile sağa sola çarpmadan gezip, aradığım her şeyi karanlıkta bulabiliyorum =)

kötü

evet ben de bir gün kör olsam hiç sıkıntı çekmem evde hehe bi zaman göbek bağımı bulmuştum bi zarfın içinde, ondan çıkamadım evden diye düşünüyorum.

on sekiz yaşıma kadar aynı evde yaşadım, sonra lisans ve yüksek lisans için başka şehire (sonra da ülkeye) gittim ama ailem hala aynı evde. nerede okuyor olursam olayım tatil için eve geldiğimde yaşadığım o "evde olma" hissini ben çok seviyorum.

hala evim diyebilecek bir yer bulmak güzel bir duygu:)ailem hala ayni evde.

ben 4 senedir ayriyim evden,ilk gittigim zamanlarda hos oluyordu icim,ama 2 sene sonrasinda o duygu kaybolmus,sanki yabanci bi evde yasiyomus gibi olmaya baslamisti,son 20 aydir zaten gidemiyorum ailemin yanina,ama ayni duygu duruyor sanirim.

ev hissiyatin kayboluyo bi süre sonra:)

25 yaşındayım, annemler evi bana bütün olan eşyalarla birlikte bırakarak başka bir eve gitti. evde bir şeyleri kurcalarken, 20 sene öncesine ait bir anım çıkabiliyor bazen. yalnızken onları bulunca insan duygulanıyor, keşke olsalardı da anlatsaydım diye hisleniyor.

realist olmam gerekirse; 25 senenin ıvırını zıvırını tozunu pisliğini ne sen sor ne ben söyliyim. taşın deseler şu dakikadan sonra o kadar eşyayı taşıyacam diye götüm yemez. mahkumum bu eve.

18 yaşına kadar evde yaşayıp bende dışarı kaçan ama aile ziyareti için döndüğünde aynı eve girenlerdenim. 28 yıldır aynı köşede uyumak gibi bir raconu var. (tamam yatak gitmiş ama kanepe duruyor) neyin nerde olduğu değişsede evin sana ait olması hissi, daha doğrusu "evin" sana ait olması hissi var bir kere. düşünsene 8 yaşında sünnetinden sonra yattığın kanepenin aynı yerinde (başka kanepede olsa) yatıyorsun. evin tüm sorunlarını, tüm girinti ve çıkıntılarını, çocukluk ritüellerini (mesela koridorda koşup koşup tavana zıplama, misafir odasının çocukluğundan kalan ama halen inceden inceden hissettirdiği boşluk ve girilmeme mevzusu...) gibi bir ton alışkanlığı/anıyı/olayları içinde taze tutuyorsun.

bana en çok koyanda çocukkende çok ön balkonu kullanmazdık, halen o ön balkon yatar durur, annemler kullanmaz. bu bile aynı mı olur!

18'ime kadar aynı evde yaşadım. balkon dolabında yıllaaar önce kaybedilmiş bir oyuncak bulmak, duvarın yatak hizasında yıllaaar öncesinde yapılmış bir çizime rastlamak tarifsiz duygulardı. bir de bizim komşular da değişmedi hiç. bi düşününce hayatımın en önemli zamanlarındaki değişimime birebir şahit oldu adamlar. acayip bişi.

evin her önünden geçişimde duygulanırım.

20 yasindayim bu evde dogdum hala ayni evde yasiyorum. Su an icin baska bir sehiri birak baska bir evde dahi asla yasayabilecegimi dusunmuyorum. Bence muthis bir duygu. Apartman on daire. 6 komsumuz da 22 yildir ayni yerde yasiyor. Butun site beraber buyuduk. Gordugun kisinin 10 yasindaki halini de 25 yasindaki halini de gormek cok ilginc oluyor. valla acikcasi kotu diyeni de anlayamam.

Bir de acayip rahat oluyor insan yahu. Baska bi yerde yasasan aman gurultu aman bilmem ne biz evde iki top sektirsek komsunun oglanlar damliyor biz de oynayak diye. Ehehehe

23 yaşıma kadar aynı evde geldim. Herkes evin içine dair bir şeyler söylemiş. Onun dışında mahalle senin mahallen, sokaklar senin sokakların oluyor. Komşuluk ilişkileri, esnaf muhabbetleri, mahalle ruhu (trt dizileri gibi) halen korunuyorsa, komple o mahalle insanın evi oluyor.

Evden çıktın, anahtarını unuttun. Annen de evden çıkacak. Gelince kapıda kalacaksın diye, evinin anahtarı, mahallenin bakkalına bırakılır.

200-300 lira sayıp aldığın ayakkabının 2. haftasında köşesi açılır, kapitalizmin merhametine sığınmaktansa, küçüklüğünde dükkanının karşısında top oynadığın ayakkabıcıya verir, 5 tl karşılığında, 1 saat sonra mis gibi alırsın geri.

Esnaf, pazardan yanında iki kadınla dönen, üst katında oturan yaşlı, dul kadını kontrol için tekrar tekrar kapısına çalar. Kadının oğlunu eve çağırır. (Oğlu öküz olduğundan kadıncağızı soyup soğana çevirdiler o ayrı)

Esnafla çok yakın ilişkilerin olur. Küçüklüğünü bilirler. Gözlerinin önünde büyümüş olursun. Başına bir iş gelse (kavgaya girsen vs), arkanda bir sürü sokakta hazır bekleyen adam vardır. (Ramiz Dayı'nın Samatya sahnesini hatırlayalım - www.youtube.com

Vesair vesair vesair..

En önemlisi, köklü komşuluk ilişkilerin olur mahalleliyle. Bugün yeni komşuluklar kurulması kolay değil fakat 2-3 nesli birlikte yaşayan ailelerin HİÇ OLMAZSA birbirlerine kaldırımda, dükkanda falan hal hatır sormaları güzel bir şey..

Bir de mesela şu var, 18 mart istanbul nevruzu muhabbetlerinde mahalle pkklıların saldırısına maruz kalmıştı. Mahallenin gençleri ve orta yaşlı abileri çok kısa bir sürede toplanarak, kendilerine nerede olduklarını fark ettirdi. Televizyonlarda aslan kesilen o maymunları buralarda görmeniz gerek.. Kalabalıkları dağılıp 20şer kişilik gruplar halinde kaldıklarında, korkularından tir tir titreyip, çil yavrusu gibi dağılıyorlardı. Yakalananlar da "abi biz arkadaşla gezmekten geliyoruz" diye kıvırmaya çalışıyordu..

Özetle, mahalle güzel şey. İnsana mahallede yaşadığını hissettiren de yıllardır. Tabii insanların insanlıktan nasibini almış olmaları çok önemli..

24 yaşındayım, ailem 40 seneden fazladır aynı evde yaşıyor. yaşadığımız apartmana yapıldığı zaman taşınmışlar, geriye sadece 2 aile kaldı eskilerden. ama yeni gelenler de hemen uyum sağladı, sağlayamayan bir kişi oldu, o da satıp gitti zaten.

ben ise, annemler başka yere taşındıklarında bile babanem ve dedemle kalmaya devam ettim. doğduğum evden hiç ayrılmadım. bu kadar zamandır da hiç sıkılmadım. çünkü artık ev dendiği zaman aklımda sadece orası canlanıyor. hiçbirimiz - babam hariç - bu evden taşınmak istemiyoruz. babam ise, mantıklı düşündüğünden evin bize küçük geldiğini ve daha büyük bir yerde oturmamız gerektiğini söylüyor. yine de böyle bir planımız yok :)

evde yaşananlarla da alakalı aynı evde yaşamak hakkında hissedilenler. iyi şeyler yaşadığım için bu evden ayrılmayı düşünmüyorum bile. her noktasında emeğim/emeğimiz var. yeni, büyük ve güzel bir evde bu huzuru bulmam için bir 40 sene daha geçmesi gerekir.

5 yaşında taşındık, 18-22 ve 26-30 arası hariç hep buradaydım. bir gün taşınırsak çok üzülürüm.

çok var herhalde hinduizm başı çekebilir. budizmin de var.

zen

bunun yerine işte onların hazırladığı tanıtımlar kullanılıyor, fragman, promosyon, telif olmasa da izin almak gerekir bence.

trt dış yapımların programlarında kullanılan müziklere kesinlikle telif istiyor. özel kanalları bilemiyorum ama telifsiz kullanmak ciddi bir risk artık. büyük tazminatlar ödendiğine bizzat şahit oldum.

Schengen bölgesine giriş-çıkış sayısı o. Örneğin Milano'ya gittiniz, arada Türkiye'ye dönüp ordan tekrar Milano'ya giderseniz tek girişliyle giremezsiniz; ama Milano'dan sonra direkt Zürih'e geçebilirsiniz. Çok girişli başvurun siz, ama ilk vizeniz olacaksa tek girişli verme ihtimalleri yüksek.

şengen bölgesinden çıkmadığın sürece tek giriş yeterli. çıkıp tekrar gireceksen multi pass lazım. belli ülkeler bunun arasına bir süre zorunluluğu da koyuyor.

15 normalde ama sanırım 30 a mı 60a mı ne çıkarmışlar

25 gb

en son baktığımda 25, 50, 100 gb demişlerdi.

fizik tedavi hareketlerini öğren. mesela beli en çok güçlendiren hareketlerden biri www.yogajournal.com ama doktor kontrolünde, uzmanla görüşerek yapmanı öneririm.

teşekkür ederim. fakat bel egzersizi yapıyorum zaten ben. hayatım boyunca öyle kaslı olmasa da fit biri oldum diyebilirim. göbeğim büyüsün istemiyorum, mesele bu :/

eğer yüzmeyi seviyosan bacaklarını çok yormadan yapabilirsin, omuz, kol, karın geliştirir. yogayı da tavsiye ederim, güzel çalıştırabilirsin karnını birçok hareketle ama işte sakatlık kısmını bilemiyorum, dikkatli olmak lazım. bi de bazı masajlardan bahsediyorlar, belki o tip tedavileri araştırıp biraz iyileşme sağlarsan daha yoğun hareket edebilirsin. mesela barfikste bacakları karna çekip bırakma filan, ama bunlar beline ne yapar bilemem.

tekrar sağolun. bir şeyler yapmak lazım cidden:/

ardışık tek ve ardışık çiftleri toplasan :)

n(n+1)/2

n: son sayi

kanka anladığım kadarıyla sayısalcı değilsin.

bu toplama işlemini kağıda yazıp ortadan ikiye katladığını hayal et. verdiğin örnekte 15 ve 16 arasından. sayılar üst üste binecek. üst üste binen tüm sayıların toplamları 31 yapıyor. bu toplamlar kaç tane? 15

15*31= osmanlı-habsburg sulhü'nün 465. yıl dönümü kutlu olsun.

n=0'dan 29'a kadar olacak şekilde.
Σ(n+1)

japon balığı

japon değil

koi nin ufağı gibi ama...

kitap oku en faydali yöntem.sabirli olcaksin ama kendindeki gelisimi görceksin kisa zamanda.ayrica kelimelerin anlamlarini ögrenmeye calisma diyenden kac.kelimelerin anlamini ögrenmeden cok daha yavas ve verimsiz olacaktir ,hele 100 kelimede 30 kelime bilmedigin cikiyosa her kelimeye bak.

100 kelimede 2-3 kelime cikarsa o zaman kontext icerisinden anlamini cikarabilirsin.

belli bi seviye sonrasinda dizi seyretmeye basla,belli jargonlari olur daha hizli adapte olursun.

bir kursa gitmen şart. ama sadece kurs ile ingilizce öğrenilmez. hayatını buna göre uyarlayacaksın. filmleri ilk başta ingilizce alt yazı ile izleyeceksin. ingilizce isteyen oyunlar oynayacaksın. ingilizce haberleri dinleyip, okuyacaksın. yabancı arkadaşlar edinip, ingilizce konuşacaksın.

işte böyle öğrenilebilir. başka türlü imkan yok.

teşekkürler, bbc'nin sitesinde şöyle bir şey buldum;
www.bbc.co.uk bi süre buna bakayım en iyisi. matrix'i ingilizce alt yazı ile izleyeyim en iyisi. hemen hemen tüm replikleri bildiğim için inigilizce kelimeleri anlamlandırmam daha kolay olabilir sanırım.

temel gramer bilgin varsa evet bu şekilde geliştirilir ve güzel kulak dolgunluğu yapar.

www.eksiduyuru.com

bahsettiğiniz düzeyde bbc ÇOOOOK ağır olur.

şuradan başlayın:

ebookee.org

okumaya da basitleştirilmiş kitaplardan başlayın, penguin books ve oxford yayınevlerinin basitleştirilmiş kitapları olacak, büyük kitapçılarda bir iki raf oluyor...

ingilizceogreniyorum.org gibi.

dizi/film izlemek saçma ve gereksiz, vaktinize yazık edersiniz.

kontext içerisinden anlam çıkarmak yerine okuduğunuz metinlerdeki bilmediğiniz kelimeleri güzel bir ingilizce-ingilizce sözlükten bakmanızı, kelimelere baktıktan sonra metni tekrar okumanızı, bilmediğiniz kelimeleri bir kenara yazmanızı tavsiye ederim. emin olun kontextten yalan yanlış çıkardığınız kelimelerin yaratacağı vakit kaybından daha verimli olur.

tanıdığınız ya ingilizce öğrenmemiş hayatında, ya doğar doğmaz advanced'e yakın düzey ingilizcesi varmış, veya net saçmalamış. öğrenemedim diyen adama bbc demek ne demek, ohoo...

daha cebir bilmeyen ilkokul 1. sınıf öğrencisine calculus kitabını bir karıştır, anlamaya çalış, elbet anlarsın demek gibi .
oyun, bbc, film, haber...
oyun ve dizi, film zaten tamamen saçma da, bbc ve haber seviyesi listening için gerekli. o en son yapılacak iş. sizde daha gramer yok, basit kelime bilgisi yok.

olayın mantıgı spor gibi.

tamamen kendını sakatlıcak kadar da zorlama.

ama tamamen saatte 1 km hızla da yurume.

tamamen anlamadıgın metne de bakma ama yerınde de sayma.

anlamasan da dınle, oku falan ==>>> tam sacmalık.

voa special english var:

basıtlestırılmıs ıngılızce haber bultenı. tum haberlerı aynı 1500 kelıme ıle sunuyorlar:

www.voanews.com

veya bbc LEARNİNG ENGLİSH. linkte anlattım zaten.

iyi o zaman ben de hıc anlamadan portekızce okuyup dınlıyım, zamanla ogrenırım, olur mu yahu.

ha tabi voa ve bbc learnıng ıcın temel dilbilgisi şart. bunlar dilbilgisi öğretmiyor. listenig reading vocabulary var.

seviyenizi belirlemek için gidip bir kitapçıda kurcalamanız lazım. bence stage/level 2-3 gibi başlayabilirsiniz.

www.amazon.com

www.amazon.com

bir şey diyeceğim şimdi, yine ortalık karıştı :D kimisi dizi izle diyor, kimisi dizi daha sonra diyor, bazıları kursa git diyor, bazıları gitme para tuzağı diyor. ne yapacağımı bilemiyorum, zor durumdayım. bi kursa gitmek mantıklı sanırım, en azından zorlaya zorlaya öğretir adamlar

www.examenglish.com şunu bi yapsana

karısıcak bır sey yok:

dızı ızlemek zaten saçma. cok ılerde degılsenız zararı daha çok.

ha kaldı ki siz zaten sıfırsanız, dizi falan?

temel olmadan ne koyacaksınız üstüne?

uyuyadam demiş, sıfır bilen adamın calculus karıştırması gibi.

ben zamanında anadolu lisesi hazırlıkta ogrendım, kurs para tuzağı ise, son çare kendi kendinize öğrenin madem.

@kediebes çözdüm testi. A2 elementary çıktı.

zorlandın mı salladın mı? az da olsa bişeyler anlayabildiysen bildiğin konulardaki internet siteleri, basit kitap, çizgiroman vs okursun, geliştirirsin ama kalıplarda, zamanlarda vs zorlandıysan özel ders ya da kurs öneririm bir süre, yoğunluğuna göre 3-6 ay gibi, sonra onun üzerine yaptığın çalışma daha kalıcı olur.

sallamadım ama zorlandım. kelimeleri tek tek ele aldığım zaman anlamlarını biliyorum ama hepsini toplayınca cümleden bi anlam çıkarmakta zorlanıyorum. bi ara internette dolanan şu daylight'ın videolarını indirmiştim de adamla çok dalga geçiliyordu pek ısınamadım :D evet aslında en azından 3-5 ay bi kursa gitmem benim için iyi olur.

(kısıtlı bilgimle) fason üretim de yapabilirsin markalar kendi etiketini takar satar veya marka yaratırsın, üretir satarsın. angelsneverdie.com 2 kişiyle başlayan böyle bir marka mesela, çok da güzel.

evet evet, yani markalara satmak, nasıl oluyor? :)

şimdi birçok marka, daha doğrusu firma diyelim bunlara, internetteki free görselleri kullanırlar. pek azı da tasarımcılarla çalışırlar. sen şimdi çık bir bak bakalım kıyafet satan mağazalara, hangi ürün dikkatini çekiyorsa tasarım olarak, onun etiketine bak, firmanın ismini öğren. sonra gir internete bak bakalım, siteleri var mı, kurumsallaşabilmişler mi? içine sinerse bir mail at, durumu bildir, kendileri için tasarım yapabileceğini söyle... eğer konuya sıcak bakıyorlarsa senden portfolyo isterler... gerisi standart iş prosedürü zaten...

tek tek olur aynı anda olur, bu sizin dayanmanıza bağlı.

bilmiyorum herkeste aynı şey oluyor mudur? ama o aletlerle ağzımın içinde çalışırken, benim içim kalkıyor, sürekli bir öğürtü geliyor. bunu önlemenin bir yolu var mıdır?:

bende olmuyor. ağzımı açarım 32 dişim çekilse bile kımıldamam. önlemek, kişisel bir durum işte.

bir tavsiye:

bu tür işlemlerde, uçak yolculugunda falan: deli gibi doyurun karnınızı. zaten mesela:

akşam 8 de ise diş randevusu: 7 de orda olursunuz. 6 da yemek yersiniz. zaten 2-3 saat aç olursunuz, işlemde strese girince kan şekeri düşükse terleme olur bayılma olur vs vs vs.

o nedenle sağlam yemek yiyip gidin.

geçmiş olsun.

şimdi şu an bunun hayalini kurup endişelenmek yerine bekle, o an gelince o kadar da fena olmadığını anlayacaksın. önce bir dişi çeker, bakarsın lap diye çıkar, öyle olunca hiiiç acı, sıkıntı olmuyor. hemen öbürünü de çeker. geçmiş olsun.

(git: 380414) :D

Neyi kastettin bilmiyorum ama o celeronun verdiği linkteki 2li hep var gökyüzünde. Sen uzun süredir buluttan göremiyorsun bence :D

mars

jüpiter de olabilir. stellarium programı ile bakabilirsin ne olduğuna.

ereksiyon olur normaldir.
sadece testisler alınarak sperm üretimi oluşmuyor ve çiftleşme döneminde vücuda testesteron salgılamıyor. sadece bu.

erkekler kısır olduklarında ya da kadınlar yumurtalıklarını bağlattıklarında cinsel ilişkiden zevk alamaz diye b,r şey yok. bu da öyle.

normal. spreylese bile eskisi gibi kokmaz.

böyle bir duyuru vardı daha önce
hamsterımı gömdüm. helvasını da pişirdim
balığımı annem kapıcıya vermiş.

stephen king hayvan mezarlığı mode on

balıklarımı saksıya gömerim.
kuşlarımı bahçeye gömerim. fidanların vs altlarına.
yaklaşık 2 sene kadar önce kedimiz öldü bahçede derin bir çukur açıp onu da oraya gömdüm.

gömüyoruz yani.

üzücü tabi bazen gömdüğünüz yere gözünüz takılmıyor değil ama görmemek için de çöpe atmak uzaklara gömmek de gerekmez.

stephen king hayvan mezarlığı mode off

çok ölüm oldu ama 15 yılımı, ömrümün yarısını birlikte geçirdim bir tanesiyle. dostunu kaybetmek neyse öyle hissediyorum. :/ yapıcak bişi yok, hayat... ona mutlu bi hayat sunabildiğim için seviniyorum, tek teselli bu herhalde.

hastalığından dolayı köpeğimi yaktırmak zorunda kalmıştım.

hayatım boyunca insanlara hep aynı tavsiyeyi verdim. evcil hayvan edinmeyin. özellikle de köpek. daha 20 günlükken kucağıma aldığım, beraber büyüdüğüm köpeğim hayatını kaybettiğinde hissettiklerim ve yaşadıklarım ailemden biri öldüğünde neyse o oldu. sanki abin ablan kardeşin ölmüş gibi hissediyorsun. yaklaşık 7 sene oldu, daha geçen hafta rüyamda gördüm yine. ağlayarak uyandım falan. hayatım boyunca karınca bile beslemem bir daha.

ben çok uzun süre kastım ama pati ver i bile öğretemedim.

kedilerimden bir tanesi çalışma odasından yatak odasına geçerken yanına yaklaşıp "hadi yavrum" dediğimde yatak odasına koşuyor.

başka da bişi öğretemedim. 9 sene oldu :)) öğreten varsa bana da anlatsın.

@mea maxima culpa:

bence o sizi görünce korkup kaçıyor olmasın? başka odalara gitme imkanı var da seçici olarak mı yapıyor bunu ?

benimkiyle epey anlaşıyorduk biz ya, şansıma çok zeki ve iyi huylu bir hayvanmış (bunu daha sonra bir arkadaşımın kedisine bir ay kadar bakmak zorunda çok iyi anladım). hatta diğer evcilim olan husky'den daha çok eğitim alabildi diyebilirim. ancak sürü hayvanı olmadıkları hiçin hiçbir zaman tamamen evcil olamazlar (benimki salam görünce tüm komutlar geçersiz bir işlem yürütüyordu mesela).

@deneme:

yani öğrenmek - kavramak maymunlara özgü bir şey ?

veya maymunlardan itibaren başlıyor.

bu arada, kuşların kafası kedilerden çok çalışıyor sanki? ona da ayrı duyuru açmak lazım.

kediler bu konuda sağlam hakkaten, zerre öğrenemiyorlar, bu kadar çabayı papatyaya göstersem profesör olurdu, benim apo hayla pati vermiyo' :)

kediler iplemiyorlar o yüzden öğrenme biraz canları isteyince oluyor.
13 sene kedi beslemiş biri olarak saklambaç oynamayı öğrenmiş ama tuvalet eğitimini bile sinirlenince bozabilen varlıklar bunlar tam olarak zeki ama hayta diyebileceğimiz karakterdeler o yüzden öğrenselerde uygulama kısmı keyiflerine kalıyor.

var ama istekli olmalı. hali hazırda istediği bişeyi pekiştirebiliyosun. mesela benim pisi istediğim yere zıplıyor, çağırınca kucağıma geliyor. ama ben ona uygun komut veriyorum, isteği doğrultusunda. kediler pozitif şartlanmaya köpekler negatif şartlanmaya alışkın.

@truvaatı akşamları yatak odasına çekiliyoruz iki kedim ve ben. akşam saatlerinde haydi kızım deyince hemen koşuyor öbür odaya.

biz ailecek birbirimizden ayrılmıyoruz :))

yahu kediler öğrenemiyor değil de şu moddalar sanırsam : www.abduko.com

abi bizim bir kedimiz vardı rahmetli sokakta beslerdik. annem "sen şimdi saksıya çık yemek getiricem" diyince saksıya çıkıp onu bekliyordu, geceleri yürüyüşe çıkınca artlarından gidip 3-4 kilmoetre onlarla yürüyordu. köpek yaradılışlıydı yavrum titrek. yazın ezdiler yavruyu:'(

kedileri egitmek kopekler gibi olmuyor. yani terlikeri getir, pati ver, tutssssststst falan anlamaz. mesela benim kedi elimde birsey varsa pisipisi dedigim an yemek kabina kosuyor. cunku kabi disinda baska yerde yemek yemeye alismasin diye her seferinde bunu yaptim ve alisti velet. ya da kendini sevdirmek icin koltuk tepelerine ziplamayi ogrendi elimi koltugun ustunde tuttugumda hemen geliyor.

boyle kendi isine gelen seyleri ogrenebiliyor.

bir de soyle birsey var. bir yerde okumustum, mesela kedinin cikmasini istemediginiz bir yere su dolu plastik bardaklar koyuyorsunuz. her zipladiginda o sular uzerine dokuluyor ve zamanla oraya cikmamasi gerektigini ogreniyor. ben bunu evde kedilerde denedim ve ise yaradi. her yere ziplayan evi oyun parkina cevirmis kediler var. mesela mutfak tezgahinda bunu yaptim ise yaradi.

bu tarz seyler ise yarayabiliyor ama dedigim gibi kopekler gibi kesinlikle degiller.

Kedileri egitenlerde var. Bunu nasil yapiyorlar bilmiyorum ama Isvecli emekli olmus yasli kadinlarin bu konuda deneyimleri cok. Kendi gözlerimle gördum. Posta deliginden yere atilan mektuplari agizlarina alip sahibine getiriyorlar, ayrica komut alinca yere yatip dönuyorlar ayni köpekler gibi. yaziya girerken emekli yasli kadinlar demisim ama bazi yasi genc ailelerde bile gördum kedisini egitebilen.

youtube'da klozete tuvaletlerini yapmak için eğitilen kedilerin videoları var. süperler. onları seyredin :)

1-sanirim bazi yörelerde sünnet olan, askere giden ve yeni evlenen erkeklere de kina yakiliyor.

1- yakma. iğrenç bir şey hiç hoş gözükmüyor. bir de erkek tanrım.

2- gir bi avmye dolaş gözüne çarpanları

kına yakılmasından bu kadar rahatsız olan adam olduğunu bilmiyordum. ne var bunda alt tarafı kına yak gitsin bi bok olmaz.

kardeş. yak kınayı geç, hoşuna gitmezse zaten ebedi değil, çıkacaktır. kot pantolon için de tavsiye, git çarşıda ya da pazarda dolaş. kalite bir şeyler elbet bulursun.

kina iyi bir fikir degil bana kalirsa. itici bulan cok kisi olur. atraksiyona gerek yok.

ele kına yakmanın bi olayı var mı? tümüyle merakımdan soruyorum yani bi dilek filan mı tutuluyo ne işe yarıyor?

pencereleri balkonları aç. yanına birini çağır. itfaiye ve ambulans çağır. acile git.

borular dolmuştur, en yakın zamanda temizleyin.

allahın koyundeyim ya acil uzak buraya. zehirlenmedimde sabaha sakatlık olmasn.

üstteki kapagin tam acık ya da kapali olmasi fark eder mi

tam kapalı olunca tütme riski daha fazla değil mi?

bence söndürmeniz en iyisi olur eğer soğuktan ölmeyecekseniz.

televizyon izlerken farketmeden boğulan insanlar varken ben kullanmazdım soba.. otur buz gibi kalın giyin, yat ne bileyim. ben korkuyorum en azından.

açın sonabın altını üstünü hemen yansın içindeki, bitsin. pencereyi açıp havalandırın biraz. kapatmayın kapatlarını tütebilir öyle. her yeri kapalıyken bile duman sızacak biryer bulur. yarın falan borulara bir bakın. kurum tutmuş ise temizlemeniz gerekir.

ha bu arada, su döküp söndürme. aç kapaklarını kendi kendine yansın.

eder tabi, kapalı olsun tamamen. zira borular dolu olduğu için duman çıkacak delik arar ve o kapaktan sızar.

karbonmonoksit dedektörü kullan. havalandır. eğer hava ters geldi diye tütüyosa camı açarsan veya sobanın tepesini aralarsan akış artar, tütme yapmaz. ama ince bi ayarı var. eğer tıkandığı için yapıyosa iş değişir.

led switch veya programlama basit, ufak bişi. zamanlamalı bile olabilir. müziğe uygun program yazıyolar. ışık eğlencesi seviyosan bunlar da hoşuna gidebilir. www.youtube.com veya bu www.youtube.com elektriksiz :)

bunnar iLuminate diye bi grup. japon mu bilmiyorum da america's got talent ile meşhur oldular. amerikan işi muhtemelen, kaynak videoda yanlış belirtilmiş.

ışık olayını düzenleyen başka biri(leri) veya bir ünite var tabii ki, o kadar komplike bir sistemi kontrol edip aynı anda dans etmeyi hayal edebiliyor musunuz?

www.youtube.com

sondaki e dışında fena değil.

kaydı da ablalardayken yapmış heralde arkadan nur sesleri falan geliyor ehue.

eşi

eşi sanırım.

fotoğraf...

fotoğraf bunlar.

(bkz: hiperrealizm)

karakalem çalışmasıymış... bende inanamadım
fotoanaliz.hurriyet.com.tr

fotograf değil yakından bakınca belli oluyor çizgilerde.. ama inanılmaz bir yetenek.

neyin kafasını yaşıyor derken?

adam sanatını icra etmiş. bunda anlaşılmayan hususu algılayamadım açıkçası.

genelde fotodan birebir kopyalıyolar, o yüzden çok müthiş beceri gibi gelmiyo bana, ama iyi tabi.

bunları ben de yaparın nedir yani. makinayı siyah-beyaza ayarla, ışık, açı falan filan, doğru anı yakala ve bas... :)))

browse.deviantart.com

kendi sayfasında ayrıntıları da görebilirsiniz.

karakalem değil bu bariz fotoğraf yemesinler bizi

karakalem olduğu kesin, ressamın adı da paul cadden.

Karakalem ise 2. fotoğraf da yer alan agora yazısının üstündeki parıltıyı çok güzel resmetmiş ressam, ellerine sağlık çok güzel olmuş !

Fotoğraf üzerine kara kalem efekti bence.
www.frmtr.com

12 sene önceydi o muhabbet sen biraz geç kalmışsın..

insanın kendine yakışanı giymesidir.

onun aslı "y2ky"

you can insert two more digits.

(başımıza taş yağacak)

bi de celeron 300a diye nick almışsın ahahahahah.

o diil de, yakında titanik diye bir film çıkacakmış, o biçim diyorlar.

tarihi, saati kur 31 aralık 1999 23:59 bi dakika bekle.

(bkz: slowpoke)
edit: bunu öteki duyurularını görmeden yazmıştım.

hit me baby one more time

www.youtube.com
onu sevdiysen buna bayılırsın fun fun fun fun

behaviourism (davranışçılık) emperyalizme başarısız.

bir ustteki dostumuz on numara sallamis ama olmamis

"davranışçılığın başarısız imperyalizmi"

gectigi kitabin chapter'i behavioruism'i anlatmis, herhalde behaviourism'in yeterince yayilamadigindan bahsediyor bu cumleyle cunku behaviourismin yeri ve onemi, kultur ve behaviourism gibi alt basliklara sahip bolum.

emperyalizm de desek en bi doğrusu

çok anlamayan bir yorum, chrome ile aç, öyle ctrl+f yap, chrome gösteriyor.

word için şöyle bir yol var. ctrl-f menüsünden değiştire gelip örnek veriyorum aradığın kelime duyuru değiştireceğin de duyunu olsun, tümünü değiştire tıkla, 20 tane değişiklik yapıldı der. bu şekilde aradığın kelimeni sayısını bulabilirsin.

pdf i word e çevirmek için de "pdf to word" kelimesi ile google aramalarından program bulabilirsin.

find değil de edit/search kullanarak tarama yapıyorsun, solda çıkan bölümde yazıyor kaç tane bulduğunu. nerelerde bulunduğunu da altında listeliyor.

rsim derken çizim mi diyorsun, fotoğraf mı??

çizim aslında ama fotoğraf da olabilir yani :)

ana rahmi geldi aklıma. freuydyen.

güzel bir ışıklandırma ve renklendirme yapılmış ofis fotosu kullan.

@kediebesi, o kadar geri gitmeseydin :)

veresiye satan, pesin satan daki sisko adam

şöle bişi var www.google.com.tr

@mayeskuel, ne alaka yahu :)

o zaman sevgili kucağı diyorum, o da çok ergonomik.

tabofficesystems.com

www.fin.ucar.edu

wikieducator.org

t2.gstatic.com

@kediebesi, tamam anladık rahat seviyosun sen :)

iki erkeğin güç gösterisi gibi geldi. genelde kavgadan ikisi de çok yara alacaksa hiç dalaşmayabiliyolar. sen dışardan anlayamazsın ama biri diğerini alt etmiştir. olmadı kovalamaca oluyo filan. öyle durumlar.

Öyle olabilir, evet. Ama ayrılınca bildiğin yan yana yürüyüp gittiler. Gerçi yine de öyle olabilir, doğru. Ne bileyim gidip benim de kafayı yaslayasım geldi zaten öyle acayip bir ortamdı ki :D

O ağlamaları degil. Birbirlerine racon kesmeleri. Yan yan bakarlar, cool hareket ederler. Bazen de o durumdayken bir anda birbirlerine girişirler. Senin gördüğün kavgasiz sonuçlanmış.

?
biz koyuyoruz ismini. en son birine tatooine dediler mesela. screencap alan var mı?

iyi de o zaman neden her gezegenin ismi yok?

görebildiğimiz çoğu gezegen ve yıldız ve süpernova ve karadeliğe isim veya numara veriyoruz zaten. çoğu isim geçmişten beri var, çoğu yeni. her gezegenden kastın ne ola ki? trollük için bile çok değişik sorularmış :)

ben anlatamadım galiba, şimdi yolda yürüyorsun, birini gördün, ismini biliyor musun?

bunu gezegenlere nasıl uyarlayabiliyosun?
diyelim ki klingonlular bizim güneşimize şuku diyor.
biz aynı yıldıza sol diyoruz solaris diyoruz güneş diyoruz sun diyoruz japonlar taiyou diyor, şimdi o yıldızın gerçek adı nedir?
gezegenlerin gerçek adı diye bişi nasıl olsun aklın alıyo mu?

İsimleri biz koyuyoruz çünkü. Gezegene gidip burda bu gezegenin ismi ne diye geçiyor diye sormuyoruz. Yani yolda yürüyorsun, birini görüyorusun senin ismin x olsun diyorsun onun ismi x oluyor o andan sonra.

şimdi uzaylılar gelse bu gezegenin adı ne dese 200 den çok isim duyacak. dünya, earth, world, le monde... adı ne lan bizim gezegenin? :)

o zaman hepsi gezegen hepsi gezegen benziyo.

üzerlerinde etiket var, ancak okuyabilmek için nasadakiler gibi güçlü teleskoplar gerek. bize çok uzak olanlarınki net okunmadığı için bilemiyoruz adları nedir.

sen bu soruya nerden ulaştın?

eğer ismi gerçekten ugandaysa biri ziyaret etmiştir o gezegeni yani

diyelim ki jüpitere gittin. kime soracaksın kardeş bura nere diye? veya nasıl öğreneceksin ismini? bir deli bir kuyuya taş atmış 40 deli çıkaramamış atasözünü gerçekleştirdin şu saatte.

o değil de, yıldız kavşak'taki yaşar usta'nın (gece bekçisi) tavuk göğüsü süper.

bu soruyu hangi uzaylılar sordurttu size? bunlar çok çok gizli bilgiler ve sadece bazı uzay istasyonlarının yürüttüğü bir uygulama.

ne diyo lan bu?

"şimdi yolda yürüyorsun, birini gördün, ismini biliyor musun?" derken bile "biri" diyerek isim koydun. beynin sayısal çalışsaydı onları biri001, biri 002 diye falan kaydedecekti. böyle bir şey işte. adsdfgskgnşk.

"şimdi yolda yürüyorsun, birini gördün, ismini biliyor musun?" derken bile "biri" diyerek isim koydun. beynin sayısal çalışsaydı onları biri001, biri 002 diye falan kaydedecekti. böyle bir şey işte. adsdfgskgnşk.

*poker face*

bilmiyoruz, uyduruyoruz sadece. rahat ol.

sözlük bitti şimdi trolleme sırası duyuruya geldi galiba

tam karsiligi oldugunu dusunmuyorum. en yakin kelime snap olabilir.

tureng değişik seçenekler sunmuş. jump on ve snap at daha çok atarlanmak gibi, scold azarlamak gibi, rebuff terslemek gibi.
terslemenin ingilizce karşılığını mı sordun yoksa birini ingilizcede nasıl tersleyebileceğini mi sordun orası karışık yalnız.

tam olarak ne manada söylemek istediğinizi anlamadım ama, "tell someone off" vardır, bu biraz azarlamaya kaçıyor gerçi.

veya bir tersleme sözü arıyorsanız, "whatever" vardır. "neyse ne" gibi bir anlama gelir.

pardon yea.. işte terslemenin ingilizcesi nedir diye sorucaktım. yorgunluk işte...

194.27.138.36

kış aylarındaki yoğun pantolon kullanımından olabilir. başka bir tür kaşıntı, kızarıklık vs yoksa pantolonun kılları zımparalamasından olabilir.

sürekli aynı yere bişey sürtünce oluyor benim de askılı çantadan ötürü sağ lobda kıl bitmiyor ayıptır söylemesi :/

resim isterük

doktora gidin valla. özellikle de tekrar çıkmıyorsa. mantar olup yayılabilir

her iki bacağımda da diz altı dışa bakan kısımlarında kıl vb yok.

küçükken vardı. ergenlikte de vardı. ama ne olduysa bir döküldü daha da çıkmadı. ne bileyim rahat bi 5-6 yıldır yoklar diye hatırlıyorum. iç kısımlar normal oranda kıllı fakat dış kısımlar ağda yapsan bile olmayacak kadar pürüzsüz.

mantar vb bir durum da yok. kabarma pullanma kaşıntı kızarıklık vb de yok.

hatta şunu söyliyim aynı döneme denk gelir bacaklarımdakiler dökülürken kollarımda dirsekten yukarısı omuz da dahil kıllanmalar oluştu. bir yerde eksilirken diğer yerde artış. copy paste :))

Diyabet hastası isen kıl dökülmesi diyabete bağlı olabilir. Her iki bacağında simetrik kıl dökülmesi fiziksel değil de daha cok fizyolojik bir olayı düşündürüyor. Doktora gitseniz iyi olur.

Futbolcu çoraplarından giyiyorsan onlar yapabilir. Zaten çok sıkılar, bir de hareketli olunca çorabın gözeneklerinin arasına kıllar sıkışıyor ve kopuyor. Bir donem bende de olmuştu. Futbolu bırakınca normale dondü.

kahve-şarap

kan, kına, pas

nar lekesi, güneyliler iyi bilir.

çim ama OMO ile kirlenmek güzeldir.

Pas lekesi

sivilce lekesi :(

sentetik boya

ben de bahsi nara yatırıyorum.

kirmizi lahana
(canim tursu cekti iyi mi)

siyah dut efem

bildiğim kadarıyla kan. bulaşıkta da kurumuş yumurta. bi de krep hamurunun karıştırıldığı kap, bi de pilav. zaten yumurta da pirinç de yapışkan olarak kullanılıyo. böğürtlen filan da fena boyar. nar da.. hem kumaşı hem eli. bi de pancar.

saç boyası. çıkmaz.

namus lekesi :P
(her türlü demişsin hacu)