hemde nasıl olur kardeşim bilemezsin..

evet olabilir, hatta olur oluyor. şu anda bile oluyor :)
şöyle düşün; lisedesin bildiğim kadarıyla, normal arkadaşların ekstrem durumlar haricinde daimi, erkek arkadaşının 1 haftadan daha fazla erkek arkadaşı olarak kalacağını kim bilebilir?

Olabilir. Kıza bağlı. Bazısı da tam zıttını yapar arkadaşlarının sırf inat olsun diye.

eğer çok yakınlarsa etkili oluyor, hem de baya. üniversite'de bi kız arkadaşım bu yüzden terk etmişti beni. kız arkadaşının arkadaşlarıyla iyi geçinmeye çalışman lazım yani..

Maalesef olmakta.

Yeni tanıştığınız biri ise, evet arkadaşları yüzünden sizden uzak durabilir.
Eğer düzgün bir geçmişiniz varsa neden başkalarının söylediklerine kulak versin ki?

cevap evet. Bir de başlıktaki -de birleşik olacak.

hatta bazı ilişkiler vardır ki bazen er kişisi sadece hoşlandığı kıza değil onun kankisine de çıkma teklifi etmiştir sanki. tamam kankisi olabilirsin ama ilişkimizi rahat bırak be kızım.

kızına göre değişir, kimi etkisinde kalır ilişkisini dahi bitirir; kimi üstüne üstüne gider; gerekirse arkadaşlarını siler hayatından

bu faktor herseyi belirler.en buyuk etken hakketen

hayatın anlamı bu kriterde gizli. hoşlandığın kızın kankilerinin de gözüne girersen %100 başarı sağlarsın. yok, kankilerinin antipatisini kazanırsan ömür billah olmaz o iş.

allahı olur.

zaten ilişkileri mahvedenler genellikle bu arkadaş görünümlü pigme yaratıklardır.

dogaicinpedalla.blogspot.com

www.macerakolik.net

www.sandaletliseyyah.com
mavilimon.blogspot.com
cuneytguven.blogspot.com
www.gumuspusula.com
www.baskaturlubirsey.com
gitmekvakti.blogspot.com

denizsiz yapamam yeaaaaeaeaeaeaea111!!11 bende

istanbul dediğin boluya 3-3,5 saat, haftasonları gider gelirsin. millet iş arayıp bulamıyorken ben olsam kabul ederdim. dünyanın sonu da değil ayrıca yapamazsan dönersin. ayrıca bolu güzel, yaşanası bir yer.

2 saatlik yol altı üstü yahu.

bence kabul et bırıkım yapar gerı donersın ve bildiğin gibi istanbul da aynı maası da alsan aynı refah sevıyesınde yasamazsın

ama bolu ya:/ napılır ki orda, gerçi pek tecrubesi olmayan birine göre iyi şartlar. pek para sıkıntım yok, ben 2000 alıp ist.da yaşamaya varım yani. iş bulamam diye korkuyorum sadece.

Ne işle meşgulsün ki ayrıca araban varsa pek sıkıntı olacağını sanmıyorum zaten bolu doğal güzellikleriyle yemekleriyle ünlüdür.

hiç belli olmaz.belki daha mutlu olursun.insan hayatında en az bir kere böyle radikal kararlar almalı.hem ipler senin elinde senin için kötü olacaksa geri dönersin

@amaltheia, mühendis.

bir hafta sonu için tatile gidin, şehür merkezinde takılın. esnafla sohbet edin. fikriniz netleşir..

işverenler içim olduğu gibi işçiler için de 2 ay deneme süresi var.
2 ay içerisinde istemezseniz işi bırakabilirsiniz.
Aman ayıp olur, ben öyle söyleyemem filan demeyin. Şu anda istanbul'da iş de bulmamışken gidin, görün, tecrübe edinin derim.

Uzun süreli bir işse bilemeyeceğim ama farklı yerlerde deneyim kazanmak iyidir hele ki istanbulda is bulamazken ama o kadar çalışmana rağmen benim gece yaşamım var diyorsan ona çözüm bulamazsın

memleket görürsün. Bolu güzel yer.

istanbul da oturan bir Bolu lu olarak Bolu da sıkılmayacağını söyleyebilirim.Bolu daki izet baysal üniversitesi boku yu çok hareketli bir şehir yaptı.Etrafında çok görülecek yer var(abant,gölcük,yedigöller,mudurnu,akçakoca ...) 2.5 saatlik yol sıksan sabah-akşam gider gelirsin.

gidiniz.
orada hayatınızın aşkını bulacaksınız.

sadece ne yapıcam orda ya sorusuna cevap:
kayak??

merak edenler olursa büdüt, gitmiyorum.
@9kuyruklukedi, çocukluk aşkım ordaydı ama o gelsin istanbul'a napalım:)

İnsan ilacı vermiyorsun kediye.

insanlara verilen tum ilaclar hayvanlara da verilebilir diye duymustum yani evde olan usutmeyle ilgilli ilaclari deneyebilirsiniz ama sorumluluk kabul etmem(:

memeli hayvan olduğu için çok düşük dozda (1/50) semptomatik tedaviye yönelik ilaçlar kullanılabilir diye düşünüyorum. tylol hot gibi.

2 bira ver gecer coooo.ne demısler cıvı cıvıyı soker dıye.

istanbuldayım. ben insanlara verilen ilaçların, özellikle aspirinin zehirli olduğunu biliyorum. öyle kendi kedisini zehirleyen çok kişi gördüm. sorun şu ki bir veterinere gösterip ilaç alamıyorum o nedenle evde nane limon kaynatsam iyi gelir mi meraktayım sadece. sümükleri aktıkça üzülüyorum.

tuvaletinde de bir problem yok. düzgün silindirler halinde, ama iğrenç kokuyor. çişinde renk değişimi yok.

Bebeler için olan portakallı vitaminden ağzına şırında edin 5 ml kadar. Belki toparlanmasına yardımcı olur. Kedim 1 yaşına gelene kadar vitamin verdim, gelişimine (ve tosun gibi olmasına) çok yardımcı oldu. İyileştirici ilaç olarak bir şey tavsiye edemiyorum maalesef.
Ya bu arada kedi nasıl üşütür ki? Dışarı çıkan bir kedi mi bu?

burnu kuru mu kontrol edin. bol bol su içsin.

immunex verin 3-4 gün.
eğer hastalığı çok ilerlememişse hemen toparlanır.
veterinere götüremiyorum demişsiniz gerçi, ama evde vardır belki diye söyleyeyim dedim. fiyatı 20-25 lira civarında.

ikisi de bence...

Çözdüğü matematik problemi ne halta yarıyor sevdiceğine onu ne kadar sevdiğini anlatamadıktan sonra. O adamları ben mal sıfatına sokuyorum. Ağzı laf yapmak zeka gerektirir, evet. Matematiği hemen herkes öğrenebilir ama konuşmayı, edebiyatı kafasına sıksan beceremeyecek insanlar var. Hitabet yeteneği ve zeka doğru orantılıdır, iyi konuşan bir gerizekalı görmedim.

birbirinden bağımsızdır diye düşünüyorum.

Not: hitabet yeteneğim sıfırın altında

Edit:kendimi ifade etme konusunda hiçbir sıkıntım yoktur.işim gereği ikna kabiliyieti iyidir,manipüle etme insanları yönlendirme konusunda kötüyümdür.

sözel ve sayısal zeka faktörü var. her zeki olanın hitabeti iyi olacak diye br şey yok bence..

(bkz: retorik)

matematiği herkes öğrenebilir ama herkes hızlı çözemez karlmax

sözlü iletişimi iyidir bu ucundan azıcık yeteneğe girer. zekidir her söylenene hemen mantıklı cevap verir..

Beyindeki Hayalet isimli kitabı okumanızı şiddetle tavsiye ederim. Konuşma yeteneği ayrı, matematiksel zeka ayrıdır. Ama birbirlerine çok yakın konumludurlar beyinde. Nörolog değilim evet.

Agz iyi laf yapan hazir cevap olur bu da bence hizli dusunmeyive ortalamanin ustunde zekayi gerektirir. Hitabet ki hele kimleri. Nelere inandiracak gucte bir sanattir bunun icin matematik falan hikaye. Ayrica matematik bilenin zeki oldugu sonucu nerden cikti anlayabilmis degilim.

bir defa şunu kafana koy; ağzı iyi laf yapana hemen, zekidir, diyemezsin. bir kimse "acayip matametik problemi" çözemeyebilir; aptaldır diyemezsin.

hitabet yeteneğinden kastın ağzı laf yapmaksa sosyal ilişkilerini sıkı tutan karakterde insanların ağzı iyi laf yapar. zamanla kazanılan bir yetenek. özgüvenle büyük oranda alakalı. yani bir adam zihninden müthiş fikirler, düşünceler geçiriyor olabilir. özgüven sorunu varsa bunları toparlayıp toplum içinde dillendirmesi zor. stres, kaygı ve benzeri pek çok problem hasıl olur anında. dolayısı ile başarısız olur; ama bu onu aptal yapmaz. ağzı laf yapanı zeki yapmadığı gibi. çok takılmamalısın zeka konusuna. zeka karakteristiktir ve ciddi bir zihinsel problem yoksa herkeste yeterince bulunur. iş geliştirmeye bakar.

hitabete gelince... düzenli kitap okuma alışkanlığı, münazara, tartışma, sosyal ortamlarda düşündüğünü aksak da olsa dile getirmeye çabalama, zamanla hitabet yeteneğini artırır. sayısal ve sözel zeka elbette işin içine girer ama bunlar yalnızca hitabet yeteneğini geliştırmende sana farklı oranlarda yardımcı olur. hepsi bu. hatta sayısal zeka dilin analitiğini kapmakta sözel zekaya göre daha çok yardımcı olur.

össye hazırlananlara bak. genellikle sayısalcılar kolayca sözel sorularını çözebilirler. dil matamatiksel bir şekilde şifrelenir. bir araştırma vardı. sayısal zeka yabancı bşr dil öğrenirken daha çabuk kavrıyor, diye de bir sonucu vardı. yani takılma zekaya. geliştirmeye bak.

matematiğin zeka gerektirmediğini hangimiz iddia edebiliriz ki arkadaşlar

çoğu zaman ikisi birlikte gelir aslında.. matematik yeteneği ile zeka arasında bir korelasyon görüyorum ama yine de.. götünden konuşup saatte alti yüz elli iki matematik sorusu çözen adamdan hiç haz etmem, o ayrı.

zeki olanlar matematiği de çözer, ama sadece matematiği yapana zeki demek yanlıs bu da kesin matematikçilerin işi ben söyleyeyim.

suat kılıç zeki bir adam mı? bence değil.

arkadaşlar ben ne kadar ağzı iyi laf yapan hazır cevap adam gördüysem çoğu matematiği beceremiyor neden acaba ? ? çoğu tıp öğrencisine bakıyorum adam konuşmayı unutmuş durumda bi terslik var bu işte galiba

zeka sadece bir çeşit değildir. farklı formları mevcuttur.
örn, matematk zekası çok yüksek, aşmış olan birinin hitabet kabiliyeti yeterli olmayabilir. yada tam tersi.

bence de iki zeka türü ayrı diye düşünüyorum.

ederinin çok altında bir değere satın alacaklardır. O kadife ceketi 20 liraya saymazlar bile emin ol. damatlık ise alınmaz bence.

bence en iyi yolu gittigidiyor. eski spor ayakkabılarımı bile sattım orada ben. özellikle marka şeyler çabuk satılıyor.

benzer ürünleri lot yaparak satabilirsin. üçlü sweatshirt lotu vb gibi.

sahibinden.com'a tek tek koyup satabilirsiniz.diger durumda çok az para eder.

3 karton marlboro'ya anca gider usta bu. 220 lira falan, o da monitörün hatrına.

Ben bu alete yıllar önce ikibin küsur lira para vermiştim, o kadar mı düşük yahu? :)

şişlide var. şişli etfal hastanesine yakın bir yerde

Bakırköydeki bağcılara taşındı.

@frankmackey o dediğin yerde çalışıyorum ama bilmiyorum.tam olarak neresi ?

yarın beşiktaştan geçeceğim. o yüzden;

@frankmackey tam yerini tarif edebilir misin? eminsin değil mi, bu yeniletmenin yapılabildiğine?

@mcsword hemen yakınında mı hocam, biliyorsan tam yerini biraz detaylandırabilir misin?

yürüme mesafesi en fazla 2 dk.sadece bir kere gittim şimdi hatırlayamadım. çok klasik olacak ama hastanenin orda birisine sorsan kesin bilir.

abi seninle içelim bir gün

cevap son cümlede gizli.

nerde içiyorz gençler

Elbette ilk terk edildiğin kişiyedir tüm özlem. Bok gibi hissetme de ilk kişi içindir. Net!

bence tamamen kendinle ilgili bi kötü hissetme, iki insanla alakalı da değil daha çok kendinle olan barışıklığın, güvenin azalıyor, niye kimse beni sevmiyora dönen bi sorun.

geçerli bir sebep sun işte, "iş vermiyorsunuz açlıktan öleceğim ben paralı bir iş buldum" demek yeterince geçerli bir sebep olsa gerek.

bulduğun diğer ajans seninle çok çalışmak istiyorsa tazminatını şimdiki sözleşmenin olduğu ajansa ödesin seni transfer etsin. Ve bence sana yeterli iş bulamamaları tazminatsız ayrılman için geçerli bir sebeptir. Gerekçe bu.

sözleşme çift taraflı mı, yani sadece sen ayrıldığında tazminat ödeyeceğin mi yazıyor yoksa karşı taraf için de tazminat maddesi var mı.

basit bir hata gibi görünse de bazen sözleşmeleri, sadece işçinin tazminat ödeyeceği şekilde düzenliyorlar, bu da sözleşmeyi geçersiz kılıyor. bi bakın sözleşmene belki açık falan bulur kaçar gidersin.

avukata danışın bence

selam filiz, bonservisini ödesinler olsun bitsin...

Ben vakıf üniversitesinde okuyan biri olarak şunları söylemek istiyorum. Herhangi bir vakıf üniversitesi minimum 15 bin tl. malum lisans eğitimi 4 yıl ama ingilizce eğitim veren vakıf üniversitesine yollarsanız +1 yıl da hazırlık. toplamda 5 yıl eğitim alacak. Eğer dediğiniz gibi ders çalışmıyor ve rahatsa durum pek iyi olmaz. bir dezavantaj da devamın olmadığı bir bölüm olduğundan dolayı sallamaması muhtemel. Şayet başka bir opsiyonunuz yoksa alın kardeşinizi ailecek karşısına geçin ve durumu çok iyi bir şekilde anlatın. ondan burs bekleyin. bu şekilde üzerine çok gitmeden hoş bir şekilde bunu isterseniz ve cesaretlendirirseniz hiç değilse kalma durumu olmaz ve standart 4 yılda +1 hazırlık 5 yılda okulu bitirir. bütün olay kardeşinizde ve sizin onunla ailecek bunu tartışıp bir karara bağlamanızda. şimdi burnu sürtsün bence. ayrıca ben açıkçası 1 yıl bekleyip vakıf üniversitesine gitmeyi yeğlerdim. bu benim kanaatim ama böyle olursa hem burnu sürter 1 yıl bekleyerek hem de puanı artar ve en azından %50 burslu olarak girer istediğiniz-istediği yere.

@bedbed
yani dediğinde haklısın ama bi sene daha üniversiteye hazırlanarak kaybediceğine bi sene erken atılsın iş hayatına. avukat olarak ilk senesinde 2500-3000 kazansa biele ayda, senede 30-36 bin ediyor ki bu da zaten eğitim ücretinin yarısı civarında. yani bi sene erken çalışmaya başlaması %50 burslu okumasıyla eşdeğer. yani ben sene kaybetmesinden yana değilim pek.

"Fakirin eğitimi onun sermayesi, zenginin eğitimi onun faizidir" diye bir şey var sözüm meclisten dışarı.

Cevap, değmez. Net.

özel üniversiteye gidildiği zaman masraf sadece okula verilen parayla kalmıyor ne yazık ki. girdiği arkadaş ortamları,etkinlikleri de baya masraflı olacaktır.ders stresi üstüne bunlar yaşanması zor şeyler üniversite hayatında özellikle rahatına düşün biri için.1 sene beklemek kayıp değil hayatta.biraz çabayla devlet üniversitelerini kazanabilir yada vakıf üniversitesinden biraz burs alıp sizi bir ölçüde rahatlatabilir.ayrıca ne kadar başarılı olsada mesleğinde 2 3 yılda harcanan parayı telafi etmesi mümkün değil.

@karlmarx
özelde okumazsa anadoluda sadece işletme iktisat falan kazanaiblir. avukatlık ise bi sigorta gibi düşünüyorum ben. yani avukat olursa bi şekilde hayatı garanti olacak ve yeteneği var hakkaten insan ilişkilerinde. zaten zengin falan da değiliz fedakarlık yapıyoruz o kadar.

şunu belirtmek isterim; ağzının laf yapıyor olması hukuk okumak için değil, hukuku uygulaması konusunda işini görür. yani mesleğinde. okurken ağzının iyi laf yapması değil, o hukuk derslerine olan yatkınlığı göz önünde bulundurulursa daha iyi olur. anladığım kadarıyla da pek çalışmayı seven birisi değil kardeşiniz. nitekim burda en az 4 yıllık bir sürecten ve kısıtlı bir paradan söz ediyoruz. yani ileri dönemde bir sorun olur da bırakmak isterse okulu? ya da bu bölümde yapamayıp sürekli uzatırsa okulu?(ki okulun 1 sene uzaması en az 20-25 bin civarı bir paraya patlar toplamda) bence kesinlikle özel okuldan uzak durunuz.

@omnella
yani hazırlıkla birlikte toplam maliyet 75-90 bin ediyor. ayda 2500 lira kazansa bile 3 senede telafi edebiliyor harcanan parayı ki ben iyi bi avukat olursa daha fazla kazanabilceğini de düşünüyorum. ayrıca ankarada oturuyoruz ve ankarada bi özelde hukuk kazanırsa harcaması benim de altımda olur. ben istanbulda devlet ünide okuyorum, emin ol ankarada kalıp ailesinin yanında özelde okuyan arkadaşlarımın aylık harcaması benimkinin yarısı bile değil. yani aylık harcaması çok fazla olmaz diye düşünüyorum.

koç ekonomi össde türkiyede ilk 30 daydı arkadaşım 3 ün üstünde ortalamayla mezun oldu bu sene 1800le işe başladı.2 sene önceişe giiren, 3 yabancı dil bilen odtü işletme mezunu arkadaşım hala 1900e çalışıyor.istanbul hukuk kontenjanı 1200llerde ankara hukuk ona yakın.hukuk tamam geçerli bir meslek fakat bu kadar yeni mezun varken 2 3 senede kazanmasını beklediğiniz paralar gerçekten çok ütopik ki bunun büro kirası gibi giderleri var.ankara için çok fazla bir şey söyleyemeyeceğim fakat istanbulda okuduğum devlet üniversitesinden arkadaşlarımla yaptığım harcamalarla özel üniversitedeki arkadaşlarımla yaptığm harcamalar arasında dağlar kadar fark var.şu an kıyamıyorsunuz kardeşinize yıpransın istemiyorsunuz belki ama ileride gücünüzün yetmediği yerler mutlaka olacaktır.biraz olsun çabalasın sonra cebinizdeki son kuruşa kadar yatırın ona isterseniz.tabiki bu benim bakış açım ukalalık tasladıysam affola

daha önceki cevaplarda bahsedilmiş ama tekrar etmekte fayda var kardeşinizi karşınıza alıp konuşunuz. siz onun iyiliğini düşünüyorsunuz bu gayet güzel bir şey. bence kardeşinize seçenekleri sunun tercihi o yapsın, tercihi yaparken siz artılarını ve eksilerini sunarsanız onun 'kendisi için' doğru tercihi yapması daha kolay olacaktır. ayrıca 1 sene geç kalması çokta büyütülecek bir şey değil. ben sınava 3. girişimde 2 yıllık dış ticaret bölümünü kazandım, 2 yıllığı bitirdikten sonra 1 sene iş hayatına(gümrük üzerine 6 sene staj yaptıktan sonra gümrük müşaviri olabilirdim) atıldım, bana göre olmadığına karar verdim 4 yıllığa geçiş sınavına(DGS) girdim ve ingilizce iktisat kazandım. şuan 24 yaşındayım, 3 yılım var. okurken aynı zamanda hafta sonları çalışıyorum, yine yaz aylarını çalışarak geçiriyorum. belki size göre yanlış bir şey yapıyorum ama bütün bunları kendi seçimlerim doğrultusunda yapıyorum ve pişman değilim. bunları yaparken en önemli şey ailemin desteğiydi. anlatmaya çalıştığım şey; kardeşinizi alın, konuşun, seçeneklerini sunun, artılarını eksilerini belirtin, o size seçeneklerini istediğini söylesin ortak bir noktada buluşun ve o yönde hep beraber hareket edin. ileride avukat olmak istemeyebilir ve bu konuda sizi suçlayabilir, üstelik siz fedakarlık yaptığınız için bunu size belirtemeyebilir de.

edit: imla

@omnella
yani dediğin şeyler kısmen de olsa benim düşüncelerimi destekliyor. bak kardeşim şu an devlette sadece anadoludaki işletme iktisatları kazanabilir. senin arkadaşların koçtan odtüden mezun olduğu halde o paraları alırken kardeşim iş bile bulamayacak belki. ben herzaman bir hukuk mezununun bir işletme mezunundan bi adım önde olduğunu ve olacağını düşünüyorum. tamam 2500 değil de 1500 alsın ben yine de işsiz kalmasından iyidir diyorum. söylediklerine de hak veriyorum ayrıca. çok fazla hukuk mezunu var ama aynı zamanda çok fazla mühendis çok fazla tıp mezunu da var artık. yani yeni mezun sayısının çok olması artık sadece işletme iktisatın sorunu değil tüm bölümlerin sorunu.

ders çalışmaya niyeti olmayan adam çalışmaz. hukuka gönderirsiniz, öss'nin 10 katı daha fazla çalışması gerekecek. sınıfta kalır, mezun olamaz. mezun olsa bile götüm götüm mezun olur bi işine yaramaz.

söyleyin, öss'yi kazanmaya niyetin yoksa askere git gel, dükkan açalım sana de.
ders çalışmaya niyeti olmayan adamı üniversiteye göndermeeyin, israf edersiniz. hem onun hayatından 5 yıl çalarsınız (ki sana söyliyim en az 7 sene okur) hem de sizin ailenizin biriktirdiği daireye yazık edersiniz.

edit: bir de zeki ama çalışmıyor dönemi geride kaldı. eğer gerizekalı değilse, herkes aynı seviyededir. ben de eskiden kendimi zeki sanardım, ama öss'ye çalışmadım benden salak adamlar benim önüme geçti. ne zaman ki aklım başıma geldi, eşşek gibi çalışmaya başladım ancak o zaman fark yaratabildim. ders çalışmayacak adam isterse einstein olsun hiçbir işe yaramaz. hiçbir işe. niyet en önemli şey. niyeti olmayan adamla vakit kaybetmeyin, şimdiden söyleyeyim.

iş kurun, daha faydalı olur. ya da bırakın devlet üniversitesine gitsin illa ki üniversite hayatı göstermek istiyorsanız. gitsin dandik bir bölüme, görsün, öğrensin, dönsün.

Kesinlikle yollayın meslek herşey bu ülkede , ama yaptığın yanlış şu o evi satıp üstüne bir bardak su içeceksin , sonra da okulunu bitirince bizden para almadan yaşabilse yeter diyeceksin. Bu kadar basit , 2-3 senede kazanır falan geyiklerine girmeden , yollayın kardeşinizi okusun , hem mezun olsa 2-3 senede iyi para kazansa o para geri gelip ev mi alacak annesine babasına , anne baba böyle bişey istemez eminim kendini kurtarsın yeter mantalitesi size gerekli olan.

avukat eşi olarak müdahale edeyim dedim. mezun olunca 2500-3000le başlar demişsiniz. Uyanalım artık ve gerçekleri görelim.
Avukatlık çevre işidir. Çevreniz varsa eyvallah, dediğiniz kazançları katlayabilir de. Ama çevreniz olmadığını varsayıyorum. Avukatlığın çeneyle ilgisi yok öncelikle. Yeni mezun bir avukat -Ankara için konuşuyorum- 1500 civarı bir paraya başlıyor. (Stajını ve askerliğini yaptığını düşünüyorum). Hatta daha düşük ücretlere başlayan ve yine de "iş buldum yarabbim" diye sevinen, Marmara Hukuk, Ankara hukuk mezunları tanıdım.
İşe başladıktan sonra genelde avukatlar bir alanda uzmanlaşmaya başlıyor. Ceza avukatı, ağır cezacı, boşanmacı, icracı, iflascı (hiç anlamam bir avukat niye iflasta uzmanlaşır), çevreci (aha bunlar aç gezer hacı) gibi. İşte bu uzmanlaşma sırasında çene işe yarar. Ama yine çevre yoksa çene de bir yere kadar işe yarar. Hukuk alanında isim yapmak zordur. Ama isim yaptıktan sonra da sağlam para kazanılır. İşte isim yapan bu avukatlar yüzünden de yeni mezunlara pek bir iş düşmez.
Bu arada çalışmayı sevmeyen hukuku 4 yılda hayatta bitiremez. Eşimin ailesi de aynı mantıkla hukuka göndermiş, 7 yılda bitirdi okulunu. Hala da ailesine kızar, beni istemediğimi, sevmediğimi bile bile zorla gönderdiniz diye.

Bir de çalışmayı sevmeyen adam avukatken de çalışamaz. Dışarıdan kolay bir meslek gibi görünüyor. Ama dilekçesi, ş.dışı, müvekkil tribi derken, çalışmayı sevmeyen bir adam 3 yıl sonra her fırsatta "sizin yüzünüzden" demeye başlayacaktır. Eşim dün 8 buçukta işten çıkıp eve gelebildi, 12'ye kadar dilekçelerini yazdı küfrede küfrede, 2 buçuğa kadar uyudu, sonra kalkıp şehir dışına gitti. Arada ona zorla hukuku yazdıran abisi telefon açmıştı, napıyosunuz diye, bütün hıncını abisinden çıkardı. Ve aldığı maaş hiç de hayal ettiğiniz gibi değil. CMK'ya kaydolmasını da ben istemedim, gecenin 3Ünde çağıracaklar diye.

Okumaya hevesi olmayan tembel bir talebeyi "özel üniversite dir rahattır" diye "vakıf üniversitesi" ne yollamakla meslek sahibi olunmaz. Vakıf üniversitesine gidince hemen sınıfı geçecek diye bir şeyde yok. Yine ders çalışacak,yine sınavlara girecek yine hukuk soruları ile uğraşacak. Yani ders çalışmayan bir insan için bence kendinizi sıkıntıya sokmayın Kardeşiniz bile olsa uğraşılmaz kendi geleceğini düşünecek sorumluluk alamıyorsa emrivaki ile hiç olmaz.

Birde mezun olunca 2500-3000 demişsiniz, yok öyle birşey. :) Asgari ücretle çalışanı bile var, iş yapamadığı için kendi ofisini kapatan bile var, çok çalışıp paranın dibine vuranda var(Mesela benim kardeşim) herşeyin püf noktası çalışmak. Çalışmaya üşenen adamı siz bile işe alıp üstüne 2500-3000 maaş vermezsiniz. Bunun daha sigortası,yemeği,vergisi cart curt derken ayda 6-7000 lirayı kimse karşılıksız olarak ödemez.Hayal kurmayın.

Kardeşiniz ne olmak istiyorsa gönlü neyden yana ise onu destekleyin "vakıf üniversitesi" ne para harcamayın.

değmez. o parayı karşılayamaz. direk evi verin bence daha iyi.

birde özelde hukuk okumakta öyle kolay iş değil. sen bir ev parasını yatırırsın daha da mezun olamazsa ne olacak. zavallı çocuğa baskı kurup duracaksınız sonra hop çocuk intihar etmiş. değer mi ha buna değer mi hiç? bir insanın hayatı parayla ölçülür mü?

madem fakirsiniz ev satıp çocuk okutulur mu? çocuğa ne biçim baskı yükleyeceksiniz haberiniz var mı? öyle ağızla lafla da avukat olunmuyor.

benim bir arkadaşa babası tekel bayi açtı çocuk bir yandanda sigara tanıtım işimi ne var onlarla uğraşıyor gayet memnun hayatından. eğer özel üniversiteye gitseydi 6. senesinde hala bitirmeye uğraşıyor olacaktı. girsin açık öğretim işletmeye en kötü okurken de bir iş bulsun ufaktan çalışsın.

ya da ilk sene de üniversiteyi kim kazanmış en az 3 diyorum. 3.de kazanamazsa o zaman değişik bir yol düşünebilirsiniz. zaten açık öğretimde 2. sınıfa geçmiş olur o zamana olmadı ona devam eder. illa ki elinde bir diploması olur.

kardeşiniz en iyi ihtimalle 5 sene sonra mezun olacak ve 5 sene sonra malesef avukatlık mesleği zaten bitmiş olacak..
5 sene sonraki mezunlar 2500-3000 lirayı rüyalarında görür, kardeşiniz de muhtemelen okulu bitirdikten sonra kpssye çalışıyor olacak.
madem kpssye çalışacaksan, git kamu yönetimi-iktisat falan oku, hatta bana sorarsan açıköğretmde oku ve bu arada kpss çalış.
son olarak, hemen her okulda hukuk fakültesi açılıp, kontenjanlar yükseltildi, puanlar düştü, buna rağmen devlet üniversitesinde hukuk kazanamıyorsa, özel üniversiteyi 5 yılda bitiremeyebilir, avukatlıkta da umduğunuz kadar başarılı olamayabilir. diğer daireyi de satmak zorunda kalabilirsiniz.

bunun, kardesiniz icin cok büyük bi yük olacagini düsünüyorum. hukuk okumak kendi istegiyse ancak puanlari tutmucak gibiyse baska tabi ama yazdiklarinizdan hukuk okumasi baba+büyük kardesin karari gibiymis gibime geldi. kardesiniz nasil bakiyor hukuk okumaya?

o kadar yazılmış çoğunu okumadım ama bir avukat olarak şunu söyleyebilirim. avukatlık mesleği artık eskisi gibi değil. 1 senelik avukat olarak 1250 tl maaşla çalışıyorum. eğer kardeşinizin ya da ailenizin belirgin bir çevresi yoksa asla avukatlığı düşünmeyin. yorucu, stresli ve insanın ömründen götüren bir meslek.

ağzı laf yapmak (eşit değildir) avukat olmak.
hatta çok konuşan az düşüneceğinden mütevellit tersi bir etki de söz konusudur. öncelikle okumayı sevmeli. delirircesine okumaktan bahsediyorum. bir roman vs değil her yıl binlerce sayfalalık ders kitaplarını okumalı, analiz ve muhakeme yeteneği olmalı. kavramlar aşırı soyuttur hukukta. hele de ilk sınıfta. ha şu var ders notu fotokopileri ile de bitirebilir ama mesleğe başladığında sıkıntı olur. şu an ihtiyaca göe en fazla mezun veren bölümlerin başında geliyor hukuk. bir yerlerde maaşlı çalışmak istiyorsa aldığı maaşın bir kaç katını emek olarak vermek zorunda. amerikan filmlerindeki gibi sözlü değil, yazılı yargılama esastır bizde. sınavlarda a4 kağıdı baz alırsak 8 sayfa falan cevap yazman gerekiyor. az öz yazmak çözüm değil. çok yazarken hata tyapmamak mümkün değil. ancak özel ünüversitelerin gördüğüm kadarı ile test usulü sınavyapanı da gördüm ki, ileride bu çok büyük sorun olacaktır. asgari ücretle çalışan, ek iş yapan tonlarca avukat var. bazısı mesleği bırakıyor veya ek işler yapıyor. ancak sebat eder dişini sıkarsa bir gün muhakkak karşılığını alacaktır.

yazacağım şeylerin bir çoğunu arkadaşlar söylemiş zaten, tekrar etmeyeceğim. Özel üni. de %100 burslu okudum, hem de özel ünilerin içinde çok da ciks sayılmayacak bir okuldu. Buna rağmen zorluklar çektim. Orta gelirli bir ailenin çocuğu olup da özel giden, ben sıkıntı çekmedim diyen yalan söyler. Kaldı ki size vurgulamak istedigim en önemli nokta, Hukuk için özellerde hatrı sayılır bir iki özel üniversite var. Bunların dışındaki yerlerden mezun oldugunuzda zaten kimse sizi kaale bile almıyor. Hadi o iyi olan bir iki özel üniden birine gitti diyelim. O okulların yıllık ücretleri de burda belirtildiği gibi 15 bin filan değil, iyice araştırın.
not:hukukçu bir aileden gelen birinin yazısı.

dostum merhaba. gazi hukuk son sınıfta okuyorum. sana bir tek tavsiyem var: eğer sen hayatını kurup işini eline aldıysan daireyi satın ve kardeşinizi okutun. ama mezun olunca alacağı para (Ankara için) 1000 tldir. ayrıca neden eğitime verdiğiniz parayı geri kazanmaya çalışıyorsunuz ki? sizin kardeşiniz çok afedersiniz ama at yarışında koşan at değil ki. yukarıda da dediğim gibi eğer ailenizin geleceği bu daireye bağlı değilse daireyi satın derim ben. sonuçta anne ve babanızın ileride emekli maaşları olacak ve ailenizde okutmak istediği için kaldı ki bilinçli bir aile ve çocukları için yatırım yapmışlar. sonuçta mezun olduğu zaman kurum sınavlarına girmek istemezse avukat olacak ve kendi geçimini sağlar.

bir de zeki demişsiniz ancak hukukun zekilikle hiçbir alakası yok. her şekilde günlerce çok yoğun bir şekilde çalışması gerekecektir. ayrıca kardeşiniz eğer çalışmıyorsa kesinlikle özel okula göndermeyiniz. özel okulda zaten çalışmayan bir grup var ve bu grup kardeşinizi yeterince etkileyebilir.

en iyisi siz kardeşinizi alın karşınıza ve konuşun hatta isterseniz buraya yazılanları okutun. hayat onun hayatı ve o karar verecek. şimdiden hayırlı olsun.

hiç kıvılcım yoksa taşı bitmiş olmasın?

Yağ sürtünmeyi azalttığından taş olsa bile kıvılcım çıkmayacaktır, bir kaç liraya taşını değiştirtebilirsin. Bir şey olmaz, müsterih ol.

çakarken çevirdiğin disk gibi olan yeri tel fırça ile temizle,fitili gazıyla ıslat, taşı değiştir düzelir heralde

mekanik alet o yağ bulaşmayla bozulmaz raad ol. önce dedikleri gibi yak. olmazsa taşı değiştir. olmazsa fitili değiştir. olmazsa bir tane zippo satıcısına git mümkünse aldığın yer olsun içini değiştir. benim aldığım yer bedavaya değiştiriyor ama bazı yerler 5 tl istiyor. raad ol yani.

taşı ters çevirsen bile düzelir.

kesilmemesi lazım, kesilirse ssk'ya öğrenci belgeni götür tekrar aktif hale getiriyorlar. bilmeyenler için, üniversitelerin bazıları öğrencileri için sağlık sigortası yapabiliyor. eğer hiç bi sağlık güvenceniz yoksa üniversite kapsamında sağlık hizmetlerinden faydalanabiliyorsunuz..

okulun öğrencisi olduğun sürece kesilmez. yalnız 25'i bitirince kesiyolarmış sanırım(duyum). aklında olsun:)

23 yaşındayım çatır çatır babamın SGK hizmetlerinden faydalanıyorum :) Kesilme diye bir durum yok. Öğrenci olduğun sürece devam ediyor.

Hatta bir yandan benim kendi sigorta primim yatmaya devam ediyor. Sabit olarak çalışmama ve prim gün sayım kendim sgk'lı olarak yetmesine rağmen babamdan faydalanıyorum.

24 yaşındayım 6. sınıfım. eşim bağkurlu ama ben babamın üzerinde sgk dan faydalanıyorum :)) bu işin sınırı 25 yaş.sınıf mühim değil.senede bir sgk ya öğrenci belgesi götürüp vize yaptırman yeterli.

@alkolik imam; sigorta işletirken kesilmiyor mu yaw :)
@vassal erkek olduğunu düşünerek; evlenince kesilmiyor anladığım kadarıyla?

evlenince ne kelime kendi sigortam yatarken de aynı durum devam etti, işsizlik maaşı alırken de :)) evet öğrenciyken işsizlik maaşı da aldım.

alakasız ama iş sıfatım beden işçisi diye geçiyordu benim :)) evet erkeğim.

okuldan öğrenci belgesi alabildiğin ve kuruma onaylattığın sürece o dönemin sonuna kadar sorun olmuyor. sonraki dönem hala öğrenciysen bi belge ve bi dönem daha. (ssk lı babam) 2 sene uzatmış birisi olarak söylüyorum. 25 yaşını doldurursan öğrenci olsan da kar etmez. o zaman da üniversite öğrenci sağlık karnesi veriyo.(cumhuriyet üniv.)

erkek öğrenci için 25 yaş sınır.

kaşe olup olmadığı fotoğraftan pek belli olmuyor. eğer kaşe ise bulması kolay. mahmutpaşa'da sebil gibi. yalnız yağmura falan gelmez onu söyleyeyim.

ben de arıyodum. zarada güzel bi modelini buldum. ama yakaları daha küçük ve kapalı. kafam küçük gözüküyo gibi hissediyorum diğer türlü. nası bi manyaksam. trenchcoat deniyor sanırım. for example;
www.zara.com
www.zara.com
www.zara.com

arama.gittigidiyor.com
www.sahibinden.com

kaşe montlar düz adam montudur. istanbul mahmutpaşada kolay bulursun.

walla mahkeme icinde bisey olmazda sonrasi pek güvenli olmayabilir bu kadar korkuyosaniz.

yaninizda cok kisiyle gezebilirsiniz.

acikcasi ukala bir sekilde cevap vermeniz yerine baska bir cevap beklerdim.

gayet ciddi bicimde sizin sorunuza cevap verdim,mahkeme icerisinde bir problem olmaz,mahkeme icerisinde tehdit edebilir mi sorusuna bir farkli yanittir,tehdit etmez yemez,ama disinda sizin güvenliginizi saglamak sizin isiniz haline gelir,eger nufuzlu biri degilseniz ya da korumaniz yoksa.

adam size bir sey yapmaya kalkarsa evet birseyler yapabilir cevap bu.

mahkemeye gitmeden önce karakola uğra, mahkemeye gidiyorum can güvenliğim yok de. daha sağlıklı olacaktır.

google'a şehir hatları yazıp şuna ulaşmak hakkaten zor değil yahu:

www.sehirhatlari.com.tr

Son sefer 22:30

nasıl ya anlamadım ben şimdi sen soru sordun @natura horror vacui sana balık tutmayı öğretmek istedi. sonra sen altına cevabı yazıp ona değilde kendine mi tik attın bravo !

hayır, su an hala pılot uygulamada o iş.

boluda pilot olarak uygulanıyor diye biliyorum.

Sen aramayı seviyorsun.
öyle bir eş bulmalısın, üzülmemeli, yıpranmamalısın.
ben güzel bakıyorum evliliğe. Benim de yaşım yirmi küsur, ama müstakbel eşimi arıyorum ben, buldum da sayılırı. o ve yine müstakbel çocuklarım için adım atıyorum falan filan. Sevdiceğimle çocukların isimlerini bile bulduk. zaten birisi bende vardı, diğerini de o getirdi, iki ismimiz oldu. evli değil sadece birlikteyiz.

yapmak istediğim şeyleri engellemeyecek bi evlilik isterim ki zaten (sabaha kadar karı kız peşinde mi koşacan derdin nedir?) höt/zöt edecek her dakika neredesin diyecek bi eş kimse istemez herhalde.
ben senden farklı olarak evlilik iki insanın birbirine olan güven ve sevgisinin bir göstergesidir diye düşünüyorum evlilik yürütmek ilişki yürütmekten daha kolay olurmuş gibi geliyor.belki ailemi işlerime karıştırmamayı şu yaşa kadar iyi becerdiğim için öyle geliyor olabilir. evlilikte ülke şartlarında en zorlu işlerden biri aileleri idare etmek bence.
genç yaşta cocugum olsun fikriyle evlenilmez ama bu insanla cocuk yapılır ne de güzel olur diye evlenilebilir.

ben sıcak bakıyorum. yalnız yaşamaya tahammül edebilecek bir insan değilim, yalnız yaşarsam çok mutsuz olurum. erkek arkadaşım öğrenci olmasaydı hemen gider bir yüzük alır ve bugün evlenme teklif ederdim kendisine.

(bkz: #25006082)

yapmak istediklerimi engellemeyecek biri bulmak bence imkansız.
tut ki kafam esti japonyaya yerleşip kendimi vakıf-hayır işlerine vericem. hangi eşle yapılabilir bu?
mutlaka vardır kafa dengi ama olayın içine aileler filan da girecek. neyse bu örnekti zaten.
he bi de olay cinsellik açısından sınırlanacak olmam da değil evlendiğimde. hali hazırda zaten gözü çok cinsel aktivitede olan biri de değilim, olsa iyi olur ama :P

benzer sebepten dolayı evlenmeyi falan düşünmüyorum. sevgili konumundayken iyi kötü kişisel alanın var olduğunu hissediyor insan ama evlilikte bi müddet sonra bazı tavizler vermek gerekicek, ki evlilik sürsün diye ama bu da kişisel alanı, özgürlüğü daraltıcak. Bu durumdan hiç hoşlanıcağımı zannetmiyorum.

denemeden bilemezsin. evlilik artık eskisi gibi geri dönüşsüz bir şey değil. baktın olmuyor. boşanabiliyorsun. atla deve değil bunlar. ben bu evlilik korkusunu özgürlük kısıtlanması değil de yetişkin olma korkusu olarak görüyorum çoğu kişide. hayır, özgürlüğünden taviz vermek istemeyen adam ona göre hayat yaşar. bu onun ilişkiye girmesine engel değil ki? ne istediğini bildikten sonra ilişkilerde evlilik mevzusu aşılması mümkün olmayan bir şey değil.

önce nasıl bi hayat yaşamak istediğini kafasında oturtacak insan. hayatını anlamlı kılan şeyler neler kendine soracak. bunlara cevabı olana yetişkin deniyor zaten. evlilik, çocuk, şu bu teferruat, korkulacak şeyler değil.

Dün gece sarhoşken ben mi yazdım la bu duyuruyu? Gerçi yaş ve şehir tutmuyor ama geri kalanına tamamen katılıyorum, siktiret evlenme, koyim dünyanın götüne.

bir çocuk sahibi olmak istemiyorsan evlenmek çok aptalca. ama istiyorsan durduğun kabahat.

imza (aynı durumdaki adam)

keşke sendeki bu akıl bende de olaydı evlenmeden önce diyorum başka da bir şey demiyorum.

bu bence daha çok erkeklerde olan bir durum, bunun nedeni de etraflarındaki manyak kızlar. sürekli soru soran (daha doğrusu hesap soran), hep yapışık ikiz gibi beraber olmak isteyen, evlenir evlenmez çoluk çocuk hayalleri kuran kızlar. tabii bir de bu kızların uzayıp giden ihtiyaçlar listesi var. bütün bu beklentiler erkekler üzerinde baskı yaratıyor. hadi sıkılırsam, bunalırsam, isteklerine cevap veremezsem, bir gün vazgeçersem, istemezsem... tüm bunlar olunca da çekiniyorlar evlilikten.

bence sizin sorununuz, daha önce de söylenmiş gerçi, aradığınız gibi kafanıza göre birini bulamamak ya da bulsanız bile o kişiden zamanla vazgeçme ihtimaliniz. herkes sıradan bir evlilik hayatı yaşayacak diye birşey yok ki. gerçekten beraberken vakit geçirmekten hoşlandığınız, genel olarak benzer zevklerinizin olduğu, ama en önemlisi gerçekten sevdiğiniz bir insanla evlenmek sizi sıkıp bunaltmaz tam tersine hayatınızı güzelleştirir. daha sonrasında çocuk filan zaten o birliğin kreması olur.

tabii ki özgürlüğünü alacak. birine bağlı olarak yaşayacaksın bundan sonra. ne kadar senin gibi olan birisini bulup onunla da evlensen, evlilik bu. sorumluluğunu kaldıramayacağını düşünüyorsan hiç evlenme.

kısmen ben de senin gibi düşünüyorum, ama çocuklar, aile olabilmek, birliktelik duygusu gibi şeyler hoş görünmüyo da değil. uygun birisiyle neden olmasın? son değil, başlangıç da olabilir.

senden 2 yaş büyük benzer düşüncelere ve duruma sahip birisi olarak;
evlilik bana da feci ürkütücü geliyor.
benden 6 yaş küçük kardeşim evlendi, ona bakınca 5 yıl sonra bezmiş bir insan zihnimde canlanıyor, mutluluk canlanmıyor.
+ olarak karşı cinse acayip bir güvensizlik var bende,
kız annelerinin evliliği ticari bir anlaşma gibi görmeleri,
kızların;
erkeğin hayatında tüm alanlara egemen olma ve yayılma isteği,
huzurdan ziyade en güzel koltuk takımına/mutfak dolabına yönelmeleri,
hiç bir şeyi oluruna bırakmayarak sürekli yönlendirme çabaları,
yine bayanların aile içinde bile olsa karmaşık insan ilişkileri geliştirmeleri,
gibi bazı sebepler beni bırak evliliği hayattan soğutuyor.
bekarım kafa rahat,
kimseleri idare etmek zorunda değilim,
eş ile anne arasında maymun olmak gibi dert de yok. ohh miss.

yaşın evlenmek için çok küçük. bu bir genelleme değil yani herkesin evlilik yaşı farklıdır. kimisi 18 inde evlenip mutlu olabilecek cinsten olur, kimisi 34 ünde, kimisi de asla. hiç evlenmemek de bir evlilik yaşıdır ve bu gayet normal. aslında olay şu; onunla evlendiğinde yalnız yaşıyor gibi olabileceksen hem de 2 kişi olmanıza rağmen ve ilişkiden bekledikleri, senden isteyip istemedikleri aynı ya da çok yakınsa işte o kişiyle, rastladığın zaman, hayatla kendin aranda huzuru bulduğun zamandır evlilik yaşı, o yüzden kişiden kişiye değişir.

hep şunu derim; o kişiyle evlenip evlenmemenin bir önemi olmadığında, onunla evlenebilirsin demektir. öyle biri ki, onunla evli olsan da olur, olmasan da.. bir şeyi değiştirmiyorsa, taraflardan biri istiyorsa evlenirsin gider. yani evliliği saçmalaştıran aslında evliliğin kendisi değil, onun çatısı, tanımlamaları altına giren o 2 kişi. kimisi çatıyı 4 duvar istiyor, kimisi yarısı açık, cam tavanlı olsun istiyor. ( benzetme saçma oldu, bu aralar kafamda böyle bir çatısı olan ev projesi var da :s )

ya Allah aşkın nolur evlenmeyin. kim zorluyor sizi anlamıyorum ki? silah mı dayadılar alnınıza.

evlenmeyin, haşa çocuk filan yapıp kesinlikle çoğalmayın siz.

ne kadar değerli, erişilmez, mikemmel insanlarmışsınız ki kızlar, kız anneleri, babaları, dedeleri, halaları, nineleri hepsi birden peşinize düşmüş.

aman aman aman nazar değmesin.

Evlenme nolursun. Çok saçma bir kuruma dahil olmak üzeresin. Üzülüyorum senin adına... Mutluluklar :)

" Bir daha nikahım olsa imza atmazdım." Corc Kluni.

Bence hiç kafana takma, otur biraz takıl burada rahatla ama çok da geç olmadan uyumaya çalış. Zaten vermişsin kararını ve o süreçte bir şekilde işleyecek. Şimdiden mutluluklar dilerim.

kendini akıntıya bırak gitsin zaten olan olmuş...atlatılması gereken bişey olarak gör bu merasimleri...
ben öyle yapmıştım...inşallah çok mutlu olursun...

uyu da yarın fotoğraflarda zombi gibi çıkma en azından.

Ayağa bas :)

güzel dilekleriniz için çok teşekkür ederim
herhalde en güzeli uyuyup yarın herşeyi akışına bırakmak

fotografci cikacak birden, onu goz onunde bulundurun. stresli olacaksiniz, heyecan yapmamaya calisin...
bir de sadece resmi islem olsa bile, cicek, bahsis, vb. hazirlikli olun...

nüfus cüzdanı, yüzük, gelinliğin çiçeği...bu 3ünü birden unutan 1 aylık yengem olur :)
normal bir gün gibi aklını yanına al yeter, keyfini çıkar..

unutma bu dünyada ilk evlenen sensin çünkü bu sadece senin dünyan tebrikler şimdiden

tarih yeter be 11 11 11

keramet gelecek mesela ona dikkat et

Evet derken sakin ol. En azından Evet diyebilecek kadar sakin ol. Mutluluklar.

sanıyorum hala bir sekiz saatin var kanka. yol yakınken vazgeç bence...

eminim yerinde olmak isteyen birçok kişi vardır. kendin gibi ol akışına bırak bence heyecanlanıyorsan da heyecanlan boşver:) tebrik ederim.

şimdiden tebrikler. etrafa herşey iyi mi u gelmiş mi falan bunlara takılma. çok içme nikah öncesi ki hatırla.

eşine odaklan. o anları kafana iyice kaydet.bol bol gülümse. kendini kasma. bu senin günün, bu sizin gününüz! güzel pozlar ver :))

Mutluluklar dilerim. Merak etmeyin, her şeyi birileri halledecek. Siz elinizden geldiğince gerilmeden tadını çıkarın.

Evden erken çıkmanızı öneririm. Kendi nikahına 3 saat geç kalmış biri olarak söylüyorum bunu kaldı ki hava yağmurlu vs. olacağı için biraz daha dikkaet etmek lazım.:) Mutluluklarr diliyorum...:)

vay bee ne enteresan herşey ben cevap yazarken sen çoktaan evlenmişsin.:) Mutluluklar yeniden..:)

kolonya kalitelei ise ölmezsiniz.

riske etmeye değer mi ? bence değmez.

askerde çok içtim, bir şey olmadı

kör olabilirsiniz.

imkanın varsa cacık iç ya da çok sıkıcı ve harf boyutu küçük olan bir kitabı okumaya başla.

kolonya ıle vısne recelını bıraz su katarak karıstır ve ıc

etanol varsa demişsin--> kafa yapar:)

sulandırarak içen ve hala yaşayan birisini bir süre görmüştüm, evsizdi. Sonrasını bilmiyorum.

rakı gibi damıtılara üretilen içkilerde metil alkol riski zaten var fakat kolonyanın alkolü içilmek üzere değil ele yüze sürülmek üzere üretildiği için etil mi metil mi bakmaz kimse. eğer içindeki metil alkol oranı yüksekse -ki yüksek olma ihtimali vardır- aldığın miktara bağlı olarak kör olur ya da ölürsün.

ee yani kısaca adam gibi yapılan kolonyolar içilebilir diyebiliriz.

icme, bizim koyde biri vardi icti öldü =)

odadaki kolonyaya baktım içindekilerde etil alkol yazıyor. boludan geldi çimen kolanyası, çok güzel kokuyor ha.

piyasada etanol genelde metanolden yapıldığı için kolonya içmek ölüm tehlikesini barındırır. zira metanol aşırı zehirlidir ve düşük dozları bile çok zarar verebilir. Özellikle %80 gibi yüksek kullanımda risk ve yüzde elbette daha çok olacaktır...Ki içmek için yapılmamış. Bunun için saflaştırılmamış bir üründen bahsediyoruz. O yüzden dünyanın en kral kolonyası olsa içmeyin. İlk aşamada ortaya çıkmasa da zarar kesin.

Kalite doğru parametre mi bilemedim, ama belki sizin gibi biri içmeye kalkarsa diye etil alkol koymayı bir görev edinmiş marka olabilir. Ama sonuçta kaçak olduğunu bildiğin biri rakıyı içmekten farkı yok bence...

yav demem o ki sırf etanolden yapılmış bir kolonya içilebilir bu yanlış bişey olmaz,evet tam olarak doğru bu dediğim galba.

kafayı mı yediniz millet sahte rakıdan ölüyor siz sahte rakının yapıldığı saf metil alkolden imal edilen kolonyayı içeceksiniz bakın rakıdaki etil alkoldür methanol uçucudur metil alkol ile tiner çekmek birdir burundan çekin daha çok kafa yapar lütfen böyle şeylere düzgün cevaplar yazalım arkadaşlar

@sazan sakin ol şampuan

rakının kapağını açık bırakınca uçarmı conivolkır uçmaz ama kolonya uçuyor ele dökünce serinlik hissi veriyor çnkü düşük sıcaklıklarda buharlaşabilme özelliği var metil alkolün etil alkol oyle değildir demem o ki kolonya metil alkol dışında bi şeyden yapilmaz yapilsa kolonyo olmaz olsa bile litresi 5 tl olmaz !

İçmeeeeeeee :( İğrenç bişey küçükken kapağıyla oynarken içmiş kadar oldum.Yayks :/ Dostum neden eziyet ediyosun ki kendine.Para toplayalım canın içki içmek istiyorsa :)

evet saflığından emin olduğun bir etil alkol içilebilir. Ama emin olduğun diyorum, etil alkolle metil alkolü ayırt etmek epey zordur. Saflığını nasıl garanti ederler onu bilemem. Onun için bir kimyacı bulmak gerek. Ha bu arada eyüp sabri diye saf etil alkol vardır içilebilir demek saflık olabilir. Tavsiye etmem.

eyüp sabri bi örnekdi,kısaca etanol içilebilir diyorum ve bitiriyorum.

bu arada kolonyo ucuz 5 lira olmazdı felan doğru değil alkolden alınan vergiler ortada o bir nirengi noktası olarak alınamaz

tuvalet ispirtosu iç hocam.

olum canınız illa yüksek alkollü bir şey içmek istiyorsa tekel bayiilerinde saf alkol satılıyor. gidin ondan alın.

yahu birader yaşın kaç senin? bak kaç kişi içme kör olur ölebilirsin yazmış hala "kalitelisinden içsem bişe olmaz heralde" falan gibi salak saçma laflar ediyosun. benim tavsiyem içte gör ebeninkini madem bu kadar heveslisin.

çizilip kırıldığında üzülmeyeceğim bir telefon kullanarak bunu dert etmiyorum. Zaten çizilse nolcak ki? Telefon bu sana, pantolon ceket değil ki.

durup dururken niye bundan bahsettiğini düşünürüm. ha bir de acaba bir şey mi ima etmeye çalışıyor, tepkimi mi ölçmeye uğraşıyor derim.

Gözümün korkutulmaya çalışıldığını düşünürüm.

liseli ergen olduğunu düşünürüm.

(bkz: bipolar kişilik bozukluğu) olduğunu düşünürüm.

beklediğim minvalde cevaplar geldi, hehe. eleman hakkında pek art niyetli düşünmüyormuşum demek, vicdanıma su serpildi. :p

Yazık derim, ne hallere düşmüş. Aileme şükrederim.

çiftin ne zamandır tanıştığı önemli gibi geldi. böyle bir mesele cümle içinde neden pat diye söylenir? başka durumlar/olaylar nedeniyle az çok anlatılmış veya bahsedilmiş olması daha makul görünüyor bana. ha 5 günlük bir ilişkiyse, daha da tuhaf. ne gereği var? ayrıca bir mesaj mı vermek isiyor?

5 günlük bir ilişki sayılır. lafın evveliyatı vardır elbet az buçuk. "merhaba, ne içeriz, ben aşirettenim." şeklinde söylememiştir tabii.

eleman, sevgilisine aşiret olduklarını bir şekilde anlatmak istiyordur. bu yüzden, başka bi şey anlatıyorken, araya onu sıkıştırıvermiştir. peki neden "biz aşiretiz de" deme gereği duymuştur? ona da bakmak lazım.

"olur öyle" der, ciddiye almam.

kisinin, hele ki sevgilinin kendisinden ve gecmisinden bahsetmesinin neresi garip yahu? hadi tanimadigin biri olsa neyse de..

Hayır var, satılıyor. Büfelere bakın, satanı vardır kesin.

var satılıyor, hatta ekşi surat diye mi ne çakması da var..

tam yeri tarif ediyorum, çırağanda beşiktaş anadolunun karşısından asariye caddesine çıkın, hemen sgk binasının üst köşesindeki büfede olması lazımdı cicozla birlikte.

hemen bakıcam yarın öbürgün. çakmaları bok gibi, sulugöz rulz.. ah ah, eskiden kahverengi kaplı kolalısı da vardı.

kolalısı hiç olmadı vitaciğim, yanlışın var. Ve şu an hala satılıyor, bulabilirsin şanslısın :)

@ karl, senin yanlışın var, bir donem mevcuttu kolalı. ne günlerdi :D
www.uludagsozluk.com

yaşlanıyoruz işte, hatırlayamadım hala. Olsun. :)

var ama ya eski tadı yok, ya da bizim ağzımızın tadı yok. eskiden bildiğin ağzım ekşirdi, gözüm sulanırdı.

Hasanpaşa'dan Kadıköy iskeleye giderken telekomun olduğu ara sokağın başında vardı bir tane ama hala var mı bilmiyorum.

Aile hekimin neredeyse o sağlık ocağına gitmen gerekiyor, geçen gün arkadaşımla gittik bakmadılar. Aile hekimini öğreneceğin bir site vardı, bi' bak.

arveles adlı ağrıkesicinin diğerlerine göre çok daha hızlı ve fazla etki ettiğini gördüm. ama bu bünyeye bağlı birşey de olabilir.

majezik bünyede süper etki yaratıyor ama şu durumda bünyeye geçen saatlerde bu kadar ağrı kesici yüklenmişken art arda ikinciyi almak keser mi bilmiyorum

23 de apranax fort aldım üstüne başka bir ağrı kesici alabilir miyim ki?

arveles mideye dokunmayan bir ağrı kesici ama bende mesela bir işe yaramıyor.
majezik gayet iyi bir ağrı kesicidir, apranax da onun küçük kardeşidir...
2 majezikle uzun uzun kusmuşluğum da var, üstüste alman pek işe yaramayacaktır bence...
bugünü mecburen ağrılı geçirip, yarın majezikle devam etmeni öneririm.

kafamı duvara vursam ağrı geçer mi? diş kökünde enfeksiyon varmış, şerefsiz bi günde deli ağrı yaptı, uyuyamam bu ağrıyla.

Acilde birşeyler çakarlar mı ki? morfin falan?

dişinol sıksan dişine

www.eksisozluk.com oku ama bi

dişinol yok, yakında nöbetçi eczane de yok,

elimde : majezik, advil, apranax fort ve ponstan forte var

arveles icin "mideye dokunmayan agri kesici" denmis ama midende herhangi bir rahatsizlik varsa sancidan kivrandirir seni. bi majezik daha agir gelebilir. dolorex'e ne dersin? bende ise yariyodu.

ilaç kutusuna tekrar bakmayayım, benim sadık dostum majezikti ama şu durumda içmeli miyim bilemedim. Hepsini karıştırıp içicem o derece kulağım zonkluyor lanet ağrıdan

geçenlerde yaşadığım bir başağrısı olayından hafif aç karınla majezikle kurtulmaya çalıştıktan sonra kendimi, mide özsuyumu tuvalete istemsiz kasılmalar eşliğinde kusarken bulmuştum. herhalde o anımı suyu sıkılmak için burulan pamuklu bir tişört olarak niteleyebilirim. majeziğin mideye verdiği ayarı küçümseme. bacakları çakmakla ateşe verilmiş böcek gibi kıvranırsın tuvaletin kalebodurunda.

arkadaşım acile git de ağrı kesici iğne vursunlar yoksa o ağrı geçmez çabuk ol acile git antibiyotik kullanıyosundur zaten eeğer kullanmıyosan o ağrı geçmez

Geçmiş olsun, Allah sabır versin. Ağzında ılık su tutarsan bir nebze iyi gelebilir. Apranax ise çok sağlam bir ağrı kesicidir, uyuşturması lazım. Doktorun dediğinin dışına çıkma. Minimum miktarda ağrı kesici kullan ki ağrı kesiciye direnç oluşmasın.

cod liver oil iç.

İrlanda barlarına gidebilirsin.

Fatih Belediyesi yaz mevsimi için gönüllü turist rehberleri almıştı.Böyle ASK ME yazan tişört ve yaka kartınla tarihi yarımadada dolaşıp turistlere yardımcı oluyordun.Belki hâlâ devam ediyodur.Fatih Belediyesi'ne bi sor bence

ısıtıcı rezistans kireçlenmiş sıcaklığı suya iletemiyordur, sorun kuvvetle muhtemel budur. teknik eleman değilim. Fiyatını bilmiyorum.

Rezistans temizlenebilirse temizlenir (yetkili servis temizlemeye uğraşmaz, 3 ncü parti bir tamirci daha esnaflı olabilir) ve onarım ücreti ile olay kapanır. Muhtemelen rezistans sorunudur, bununla beraber kurutma esnasındaki sarsıntıdan dolayı iletkenlerde de sorun olmuş olabilir (düşük ihtimal)

zevk icin kafeye mi gidiyoruz; zorla baskici, okul gibi bir yere mi? ben gitmezdim boyle bir yere.

Böyle bir yer var.

sadece felsefe konuşulan felsefe kafe açsan daha mantıklı.

limon sat daha iyi

hatta ingilizce sat "lemons for saleeeeee"

Irish publara gidin.

biz o dediğini anadolu lisesi hazırlıkta yapardık. ingilizce konuşma günleri olurdu.

hocalar da bizi korkuturdu. aranızda birkaç casus olacak. türkçe konuşursanız bize haber vericek derlerdi. biz de yerdik.

12-13 yaşındakiler için tutar bu kafe. go for it!

şimdiye kadar duydugum en sacma kafe fikri :D

oturt her masaya bi gavur, yemesi içmesi senden olsun. gelenlerle de konuşsun, onun işi o olsun. erasmustan gelen filan bulursun o işi yapacak. boş masa olmasın, her masada bi tane dursun bunlardan. gelen de pratik yapmaya gelsin, kız kaldırmaya erkek düşürmeye gelsin istiyosa.

ağız temiliği yapıldıktan sonra da kokuyosa ağızla ilgili olmayabilir

ağız temizliği fırçalamak diş ipi/duşu ve gargara yapmak dili demizlemek

bi de süt içince sabhları kokmaz diyolar ama bilemem tam

bi de peynir iyi gelir dişlere

(bkz: mint)
www.eksisozluk.com

kahvaltı etmek.

kahvaltı yap, dişini ve dilini fırçala.

eğer çürük dişin yoksa, ağız kokusu dilden kaynaklanır. yatmadan önce dilini de fırçalarsan, sabah kalktığında hiç koku olmaz. tabii dilin her yerini fırçalamn gerek.

tabii ciğerlerinden, midenden, boğazından kaynaklanan bir koku da olabilir. onun için doktora gitmen lazım.

reflü oluyo olabilir mi?

ağız ve diş sağlığına önem ver. çürük dişlerle dolaşma. böyle kişilerle yakın temas konuşmam ya da dinlemem gerekirse nefesimi tutuyorum.

her şey olabilir, colgate in bi diş macunu var gece koruma falan tadında belki o işe yarar. fakat denildiği gibi mideden dişten veya ciğerlerden kaynaklanıyor olabilir

oha sağdakini görene kadar kadınlar için sanmıştım. eğer erkekseniz ve illa birini seçecekseniz sağdaki, yok kadınsanız soldaki.

ikisi de unisex kullanıma uygun gibi. ama ben soldakini beğendim. bele kemer olayı daha kadınsı duruyor. zaten trençkot kadın giysisi olarak kalsın bence.

solda ki

bir dişinin her iki montu da beğeneceğini zannetmiyorum.

ikisi arasında kesinlikle 1. yani solda olan

ince uzun bir erkekseniz soldaki...hatta gayet de guzel durur, oyle belden kendinizi saga sola kıvırıp, kız arkadasınızın avize kupelerini takmadıgınız surece kadınsı durmaz diye düşündüm.

hicbir koşulda ise sagdakini almayın bence.

mat olan yani soldaki oluyo galiba..

soldaki... sağdaki daha kadınsı

her türlü soldaki. sağdakini siyah tekel poşetinden yapmışlar :/

ikisi de kötü be. soldaki kötünün iyisi. bir de bunların mevsimi geçti, önümüz kış (anne lafı).

hayatımda ilk defa bugün japon apaçisi gördüm bir de, nedir o sağdaki beyefendi.

ibne olduğunu düşünebilirler, ama yinede soldaki derim.

@oceansrealm
katılıyorum :)

iyi insanlardır napsınlar ekmek parası

Bankacılar 1, avukatlar 2.

Yalan dolan konusunda üzerlerine tanımam.

imza: eski bir bankacı

selamlar,
hukuk okuyanlar olarak söylersek;
lenin hukuk okumuş mesela
marx da öyle.
severim ikisini de.
dünyayı değiştirebileceklerine inanıyorum kısca.

hukuk okuyan birine aşıktım.

hukuk geliyor aklıma önce.
şeytanın avukatı geliyor sonra.
hakim geliyor, dava geliyor, suçlu geliyor.
ardından dünyanın adaletsilziği.
başa dönmek istiyorum.
hiç başlamamak için...

güvenmiyorum hemde hiç.

www.eksisozluk.com

bu adamlar geliyor aklıma önce.

1.doktorlar
2.avukatlar

en nefret ettiğim meslek grubudur.

tanıdığım tek avukat yan komşum. pısırık bi adam yelloz da bi karısı var. bizim musluk sesimizden rahatsız oluyorlar mesela. bunlara gelen müşteriler de beni çıldırtıyo. hepsi bizim zile bi kere basıyolar. fiyuu ne rahatladım be.

eşim avukat. dolayısıyla çevremizde de çoğunluk avukat. içlerinde iyileri de var kötüleri de. mesleki bir durum değil yani.
eşim istemeden de olsa icra hukuku üzerine uzmanlaştı. ilk başlarda çok karşı çıktım. ama bir şekilde para kazanılması gerekiyordu. herkes hakim ya da savcı olamıyor ya da hazine/kamu avukatı. birilerinin haciz işlerini de yapması gerekiyor. ama şu önemli. haciz işlemini gerçekleştirmeden önce belki 10 kez süre uzatımı verir eşim, hele eve yönelik bir uygulama ise kendi müvekkilini oyalabildiği kadar oyalayıp karşı tarafın borcu kapatmasını bekler. yine de kırk yılda bir ev haczi gerçekleştirdiğinde bir hafta güldüğünü göremem. hatta bir keresinde küçük bir çocuk "abi sen bizim televizyonu alıp evine mi götüreceksin, kardeşim çizgi filmini izlesin öyle götür" dedi diye günlerce kendine gelemedi.
bunun yanında ama benim bile selam vermekten tiksindiğim bir arkadaşı var. yapmadığı pislik kalmıyor borçlulara. bir de ceza avukatı arkadaşı var. idamlık mahkumu ipten alan. tecavüzcüyü, tacizciyi savunur, suçlu olduğunu bile bile hukukun boşluklarında dolanır.
farkı nedir? biz halen aydan aya gelecek üç beş kuruşla günümüzü güzel geçirmeye çalışırız. bu bahsettiğim arkadaşlarının birisi cipe biniyor, dubleks evi var, bürosu kendisinin. diğeri de benzer şekilde ayda 20-30 bin kazanıyor. ve bunların hepsi hepi topu 5 yıllık avukat.
başta söylediğimi sonda tekrarlıyorum. bazı şeyleri meslekle ilgili değil, karakterle ilgilidir. sen karaktersiz bir adamı taksi şöförü yap, 50 lira verdiğinde 5 lira verdin diye diretir.

bir muhasebeci, bir trafik takipçisi neyse avukatlık da odur. Teknik bir konuda kendnizin şahsen yapabileceği bir işi konunun uzmanına yaptırmanızdan başka bir şey değildir. Davalı veya davacı iken karşı tarafında genelde bir avukatı olduğundan ve sizin aleyhinize işlem yaptığından, meslek olarak avukatlık hep antipatik bir meslek olarak kalmaya devam edecektir. Ama en nihayetinde bir meslektir. Eğer işinizi iyi yaparsanız karşı tarafa zarar vereceksiniz, kötü yaparsanız da kendi müvekkilinize zarar verecek ve her halükarda kötü kişi yaftasını alacaksınız. Kazanması, okuması, yapması ve hep bu şekilde hesap verilmesi açısından zor ama çok zor bir meslektir.

kanzuk geliyor aklıma. midemde oluşan karıncalanmayı anlatmıyım da göte girmesin.

toplum içinde sanıldığı kadar bilgili ve entelektüel değillerdir, sorun şu ki kendilerini bu kılıfla iyi tanıtıyorlar...

do-smai adlı firmaya bakın. cevizli ve eminönünde şubeleri var..

(bkz: decathlon)

dec +1

www.barcin.com

@fenerliyim boks ile alakalı bir şey yok.

normal glikoz olsa bile bu çok fazla şeker alınması demek, yakmıyorsan zamanla kilo yapar. Ve o bildiğin şeker değil, glikoz şurubu. pankreas kanserine birebir!

fazla şeker insülin direnci, oradan da şeker hastalığına götürüyor.

coca cola da sakkaroz da var. fruktozla glikozun bileşimi.

Uzatmadan sonuç olarak yemekteki fazla yağın vücuttan atılmasını engeller ve hücrede kilitlenmesini sağlar. Çok teknik bir isimlendirmeyle; Dombili olursun. Dişlerinin çürümesine katkıda bulunur. Bunun dışında enerji içecekleri hakkında bir şey yazmıyorum. İki profesörden duydum intahar et daha iyi demeye getiriyorlar.

EK: Bazı içeceklerde gördüğünüz meyve şekeri şeklinde görünen kalem aslında mısırdan imal şekerdir ve kullanılması zararlıdır. Bu da yetmezmiş gibi mısır dünyanın genetiğiyle en ağır şekilde oynanan besini olmuştur. Dolayısıyla en ucuz üretilen ürün haline gelmiş ve herşey bundan imal edilmeye başlamıştır.

@neotunc, (araya kaynamak gibi olmasın ama) enerji içeceklerinde ne sorun varmış?

enerji içecekleri böbreği bitiriyorlar diye duymuştum. kendileri bile günde 2 taneden fazla tüketmeyin diyorlar.. ayrıca bunun bir sebebi de kalp krizi..

Günde iki öğün beslenin (Bunu bana söyleyen iki profesör daha oldu.)
tvarsivi.com

Ekliyorum; Sporcular günde üç öğün beslenmek zorundadır.

Light yiyeceklerden uzak durun
tvarsivi.com

Alkol saf şekerdir karaciğeri ve beyini bozar
tvarsivi.com

Enerji içecekleri fabrik zehirdir
tvarsivi.com

oyna benimle, sosyalleşelim biraz hacı diyor tam manasıyla.

ısırmalı oyun ama ?

valla kendisine bakılmadığı sürece işemeyen/sıçmayan bir kedim var. diğeri ısırdığında da mamasını falan beğenmemiş oluyor. kedinin yaşı ufaksa ama oyun istiyordur.

"bir eksiğim yok ama beni kısırlaştırdınız" diyordur belki. Isırması da ihtimali kuvvetlendiriyor.

yavruysa dişleri çıkıyor. kaşımaya çalışıyor.

nerdenyse 1 yaşında

Kumu kirliyse yapar, musluktan su içmeyi seviyorsa yapar (hadi bana musluk aç modu), özlediyse yapar, mamasını beğenmediyse yapar, suyu kirliyse yapar.

Oyun isterse gelip bacaklarına dolanmaz, yanına gelip kaçar, sağı solu tırmalar, tüylerini kabartıp deli danalar gibi koşturur. Bir "hayvani ihtiyacı" eksik ama artık yemi mi, maması mı, suyu mu bilemedim.

bazı kısır kediler içgüdüsel olarak kızgınlık dönemlerinde sevgi arsızı olabilirler.
mesela benim 3 yaşında hiç çiftleşmemiş hırçın kızım, bu dönemlerde kucak kedisi olur, sonra özüne döner.

tahtravalliyle küvete atlayan dalin cücükleri, ve oraletosman ilk aklıma gelen

sprite'ın havuza dönüşen basket sahası
markayı hatırlamıyorum ama sucu çocuklu reklam
hindistanda fille dönüştürülen peugeot
akbank'ın birsürü beyazlı insanla koreografi yaptıkları reklam serisi

cem yılmaz'ın askere giderken babasına son model arabayı bıraktığı bir reklam vardı. telsim galiba.

www.youtube.com
www.youtube.com

www.youtube.com

dırını dırını nıııııı
suu suu soğuk su.
sanırım garanti ya da iş bankası reklamıydı.

bi de en tatlı sabahlar çokokremle başlar var.

bi de bi de bp miydi mobil miydi, seri bi reklamdı, o zamanlar mazhar şapkasız çıkmıyodu da son reklamda şapkasız kalıyodu.

İxir reklamları
Mintax reklamı (yakalayın yeşil ışığı hesaplı parlak bulaşığı)
Kaan Girgin'in oyndığı 'bay pardon' lu olan banka reklamı
bir de mazhar alansonun oynadığı elma hesabı reklamı

garanti reklamı +1

"yenisini getirene eskisi aynı fiyata" diye bi gofret reklamı vardı. o ve versiyonları

cem yılmaz'ın telsim reklamları.
-tamamen duygusal=> www.youtube.com

Akbank reklamıydı sanırım:

İlk görüşte aşk böyle başladı
Adı üstünde yıldırım aşkı.
Hemen evlilik, hemen balayı,
Pek çabuk geçti cicim ayları.

igs:

boyum uzun boyum kısa, giydiremiyor bizi kimse
haydi igs'ye gidelim giyinelim
vs.

sonra:
kaptan bu bizim yağımız değil mi? öyle muavin bizim yağımız, shell rotella 20-50, shell rotella 20-50, hey hey.

Bir de Yapı Kredi Leyleklerinin gagalarıyla perdelerini açtığı skeçler...

Bir de "Azizim Akbanka mı? Hayır Akbank'a"...

2. hariç hepsi 70'ler..İkincisi 80'ler.

eski diyince çoook eskiye gittim (bazılarının içeriğini hatırlayamadım):

pe-re-jaaa

müjdee müjdee sizeee parisien'den müjdeee sizee zarif sağlaaam esneek çoraap müjdeee

bahariye mensucat

topla topla topla topla tercümaaan'ın kupooonlarınııı

uvva' uvva' muck muck muck leee coopeeeer

demirbank iyi günler diler

oralet osman

çitos çerezza tombii şimdi vitaminlii. çitos! vitaminli, çerezza! vitaminli... tombi! vitaminli... çitos çerezza tombiişimdi vitaminliiiii

kesinlikle ve kesinlikle kan kardeş olmalı akbank reklamı..

-bu ne?
+iğne
-napıcaz onunla?
+kankardeşi olucaz

yıllardır çıkmadı aklımdan bu diyalog, çok severdim o zaman da. 10-12 yıl olmuştur herhalde.. çok aradım videosunu bulamadım, kankardeş olmaya çocukları özendiriyor ve kanla bulaşan hastalık riskini arttırıyor diye o kısmı yasaklanmış her yerde sadece şu şarkılı versiyonu var; alkislarlayasiyorum.com

ha bir de su, soğuk su'lu garanti bankası reklamı www.youtube.com

son olarak "tıh tıh tıh eyigünner" www.youtube.com

edit: hepsinin banka reklamı olması tesadüf mü bilemedim..

aganigi naganigi vardı.

hergün bir avuç fındık iyi gelir.

Hep video ve yerel reklam verilmiş ama

www.designer-daily.com

şu reklam en sevdiğim reklamlardan biridir. Çok eski değil ama olsun. Vardır bi 6-7 yılı herhalde.

evlilik cüzdanı istiyorlar diye biliyorum.

bazı yerler evlilik cüzdanı istiyo bazıları istemiyor. istemeyenler ya çok lüks ya da dandik buluşma otelleri oluyor.

4-5 yıldızlı otellerde herhangi bir problem olmuyor.

misafir derken ben şöyle anlıyorum. siz sgl olarak kalacaksınız ama gün içinde misafiriniz gelip odayı kullanacak ama kalmayacak? eğer bu durumdaysa bir çok otel buna izin vermez. karşı cins olması da gerekmez.

Otelde misafir agirlamak ne demek bilemedim, ama lobide otele giris yapmamis insanlar oturabilir. Ama giris yapmamissa odaya cikamaz. Eger giris yapacaksa da cinsiyet sorunu yasamadim ben simdiye kadar hic, evlilik cuzdani sormadi yani kimse ne pansiyonda ne 5 yildizli otelde, zaten oyle bir haklari da yok ama isguzarlik yapan cikabilir tabi.

evlilik cüzdanı sormaya hakları yok diye biliyorum ben de.

her otelin prosedürü farklıdır. Önceden sormakta fayda var.

evlilik cüzdanı genelde sormazlar ama kimliklerle otel kayıdı açılırken. eğer götüreceğiniz veya davet edeceğiniz arkadaşınız reşitse veya emniyet tarafından (herhangi bi sebepten) aranmıyorsa sorun olmaz.

beyazit ,laleli taraflarinda bulursunuz.

laleli +1

siz sorumu anlamadınız galiba efendim.
ben benim için hayvan öldürüp deri ceket yapacak kimseyi değil zaten yapılmış olan deri ceketi arıyorum.
mağazada bulunan ama fiyatı uygun ceket alacağım.
mümkünse koyun derisi olsun daha yumuşak oluyorlar.

laleli mi, peki teşekkürler bakacağım oralara da. vitrinlerdekiler sanki belden kemerli büyük yakalı rus kadın ceketleri gibilerdi ama bakmadan olmaz tabi, teşekkür ederim.

zeytinburnu bu işin merkezi.. orada istemediğin kadar dükkan bulursun yalnız deriden anlıyan birisiyle gitmen iyiliğine olucaktır..

deri elbiye karşıt olduklarını bilmiyordum ben kürklere diye biliyordum, zira o deriler büyükbaş hayvanların derilerinden elde ediliyor yani yediğimiz sucuk, pastırma, kıyma, kuşbaşı tarzı etlerini yediğimiz hayvanlardan geriye kalan deriden..

edit: tabi gidipte yılan derisi gibi özel tercihler hariç

evet zeytinburnunu da duydum deri piyasası oradaymış.
ancak zeytinburnuna hiç gitmedim. hepsi belli bir yerlerde mi yoksa tek tek arayıp mı gideceğim.

zeytinburnunda perakende satan yok, adamlar toptancıdır. zeytinburnuna gitme.

zeytinburnundakilerin toptancı olduğunu bilmiyordum. teşekkür ederim uyarı için.

elxa adlı arkadaşım, tamam çevreci ben değilim. illa koyun-kuzu derisi olsun istiyorum. muşamba gibi sahte deri olsun istemiyorum. vejetaryan da değilim, eti de çok severim, derisini de istiyorum.

derimoddan 400 liraya aldım ben eylülün başında ve sezon ürünüydü, fakat daha elit kesimin gittiği bir avm'de aynı ceket 600 liraydı.

400 he iyiymiş.
nereden aldın peki hangi derimod?
şöyle 300-400 olsa alabilirim de.
pek mağaza falan bilmediğimden elit kesim avm lerini bilmedim.
outlerler daha ucuzdur herhalde diye düşünüyorum.
süreyye plajı taraflarında desa outlet gördüm oraya bakmayı düşünüyordum da belki ucuzdur diye.

ankara optimum avm'den aldım, diger baktığım yer de cepa ya da gordion avm'ydi.

Kankam deri fabrikası sorumlusu, bütçeni söyle sana en iyisini alalım.

vermiş olduğunuz bilgiler ve yardımlar için çok teşekkür ederim.
bütçem 300 açıkçası zor görünüyor farkındayım.

daha kısa yolu yok mu?

web sayfalarında kullanmak için istiyorum, mesela burada belirlediğim tuşa bastığımda çıksın diye.

www.klm32.com
Bu arkadaşın o işleri yaptığını yazmışlar. Bir ara benim de 8 tuşum bozuktu, Sağ Tık tuşu yerine 8'i atamıştım. Fakat bu programla mı yapmıştım, hatırlamıyorum.

allen carr bıraktırabilir belki. videosuda vardı.

bugün birisi duyuru açmıştı, anında bıraktım falan diye. biorezonans diye bir şey ile. nedir ne değildir bilmem ama çok övüyordu. sözlükten de biorezonans başlığına bakarsanız orada da çok olumlu yorumlar var.

bu allen carr seminerlerinin fiyatı nedir?

(bkz: irade)

irade kadar bir etkili yöntem de, tiksindirme usulü.
yani tadı en rezalet olan sigaradan çok tükettikten sonra ağızda kalan tat, koku hayattan bezdiriyor. ben bir keresinde sigaradan tiksinmiştim ve aylarca içmemiştim. iddia ediyorum bu en sağlam yöntemlerden biri.

www.eksiduyuru.com

şurada anlatmıştım. burada da bulunsun..
(viral değildir!) :)

(bkz: cold turkey)

baslikta uyusturucu icin deniyor, fakat nikotin de bir uyusturucudur, hem de gayet yuksek fizyolojik bagimliligi olan bir uyusturucudur.

10 yil ictim. tam 3 sene once, dedim ki cocugum olabilir yakin gelecekte. ne ona ne kendime zarar vermek istiyorum. saglikli bir cocuk dogurmak, yetistirmek istiyorum. vucudum da daha saglam olsun, herseyim daha iyi olsun. gercekten karar verdim icmek istemedigime; biraktim. o kadar memnunum ki simdi. evet zor bir surecti. icmek istedim, ozledim. nerdeyse bir yil cay kahveyi gormezden gelip icmedim. sigara yasakli mekanlari tercih ettim. gercek istek olmazsa katlanilacak sikinti degildi. zaten o yuzden tekrar baslamiyorum. ayni sikintiyi tekrar yasamamak icin. boylece 3 yil oldu ve artik gercekten bitti :)

annesi haftada 1 ve babası günde 2 paket sigara içen ve sigaradan, kokusundan, insanların onun için ''şu güzel ortamı bozmalarından, terketmelerinden'' nefret eden birisi olarak sigarayı bırakmanın kolay yolu'nu okudum. adam sanki benim düşündüklerimi yazmış. istediği kadar güçlü bir bağımlılık olsun, olay tamamen psikolojik. en kısa zamanda kitabı edin ve okumaya başla. acelesi yok, seansa falan sonra bakarsın. hem bir baktın sadece kitap bile yeterli oldu senin için... babam okudu ve sigarayı bıraktı... daha ne diyeyim?

çocuğu yapmadan önce sağlıklı spermler için bırakmalıydın, o dönemeci kaçırmışsın bari şimdi bırakıver de çocuğun duman solumasın. ben sigarayı 5-6 defa bıraktım hepsi de pat diye oldu. şimdi içmiyorum.

biorezonans bende ve 2 arkadaşıkmda hiç bi halta yaramadı. paranıza yazık.

öncelikle bırakmaya niyetim vardı. tek başıma film izler gibi şu
video.google.com
videoyu izledim, sigaranın içindeki kötü maddelerden değil, bize verdiği zararlardan değil, sadece bizim neden bırakamadığımızdan bahsediyordu. 7 sene hergün 1 paket içen birisi olarak bu video sayesinde bıraktım. bıraktıktan sonra tekrar başlamamak için mutlak tavsiyem, güzel bir ortam olduğunda 1 tek sigaradan bişey olmaz diyip içersen tekrar başa dönersin ve kendine güveninde kaybolur.

8 yıldır tamamen zevk alarak içtiğim sigarayı bir hafta önce tamamen bıraktım. heryerde yasak olması, sigara içenlere ikinci sınıf insan muameleleri ve işimle ilgili sıkıntılar nedeniyle bıraktım. sadece bana sigarayı hatırlatacak şeylerden uzak duruyorum (kahve yok, çay yok, alkol bir süre yok). ilk iki gün sıkıntılı geçti ama şu an durum tahmin ettiğimden daha da iyi.

bilgisayar kaydediyor (şifremi hatırla seçeneği), ben de master password ile bakabiliyorum istediğim zaman.

cüzdana kağıtla, ama kriptlolu atıyorum
4367 gibi bir şifreyi 5478 gibi kaydederek

lastpass.com ben kullanıyorum, muhteşem birşey. Öyleki istersen onun ürettiği şifreyi kullanıyorsun sitede, şifreyi ezberlemene bile gerk kalmıyor.

firefox'un kendi parola hatırlama özelliğini kullanıyorum (ana şifre belirleyip tüm veriler encode edilmiş halde)

bunun haricinde 3. parti yazılımlara asla güvenme lastpass vs. gibi.

1password.

her yerde aynı şifreyi kullanmak kesin çözüm.

(bkz: roboform)

lastpass..

keepass candır.

evet arkadaş ya. bak aynı sorun var. bu neyle ilgili bir olaysa, dudak kenarlarımda ve çeneye doğru bölgede sivilce çıkartıyor aynı zamanda. her mevsim olan bir şey değil. ama oldu mu da tam oluyor, bütün ağız çevremi sivilceler kaplıyor moralim bozuluyor aq.

yemin ederim lokmaların arasında gidip ağzımı yıkayasım geliyor. iyice tik oluştu bende. obsesif bir adam olucam böyle giderse. 15 dakikada bir elimi yıkıyorum, elimi yıkarken ağzımı yıkıyorum. sırf bu muhabbetin bokuna.

evet mutfağa gidip yemek aşıran birini hemen teşhis etmeme yarar yıllardır:)) bi de ağlayınca kızarıyor

bana da olur arada... takma fazla.

bana da oluyor, seksi olduğu söylenir. kan gidiyor ya ondan mütevellit.

yine mi oyun oynamak istedi canın?
www.eksiduyuru.com

o konula alakası yok dostum. ciddi sordum.

çok yeni bir şiir gibi geldi bana. eskilerde arama.

eğer yine duyurucuları kendince "denemiyorsan", şiiri fazla ciddiye almışsın demektir. posta gazetesindeki şiirlere benziyor çünkü. "sosunu unuttuğum makarnayı hangi gasilhanede çıkaracağım", bu nedir? gasilhane tuvalet olarak da mı kullanılıyormuş? ha, yoksa ölünün bi tarafına pamuk tıkamaya sebebiyet veren şey yüzünden midir bu? komik vesselam.

ya kardeşim dento. ben şiir kim diye başlık açıyorum sen bana soslu sossuz makarnanın mantığını yapıyosun. iki cevap yazıyosun ikiside sorduğum soru ile zerre alakalı değil. şaka mısın?

yine duyurucularla dalga geçmeye çalıştığını düşünüyorum da ondan necmi kardeşim.

öyle bir seçenek yok diye biliyorum. tek tek.

ouuuv; ölmüşsün sen...

paran varsa bir ev tut kendine okuluna yakn.
başka bir şehirde (ankadara oturmuyorsun sanırım)yeni bir üniversite iyidir.

gez toz kafayı dağıt başlarda ama sonra inele okulu bitir; başka çaren yok gibi gözüküyor.

paran yoksa da okurken çalışman gerekecek; şimdiden iş aramaya bak.

kolay olmayacak ikisi de ama kolay gelsin...

ankara'dayım.

açıkçası bir iş tecrübem falan yok. tek bildiğim çok iyi ingilizce ve türkçe anlatabildiğim özel ders olarak. o da parasız eş dost çocuklarına falan...

acı ama gerçek bir şey söyleyeceğim hep böyle kalacaksın. ara ara güzel zamanların olsa bile bu ruh halin hiç yok olmayacak. çok uzun yıllardır majör depresyon hastasıyım. kronikmiş. hele bir de hayat sağdan soldan geçirince geçmek bilmiyor. ben de 6 yaşımdayken boşandı bizimkiler. üvey anneden dayak yedim üvey babadan taciz gördüm. akraba tecavüzüne uğradım daha 9 yaşımdayken falan. atlatılıyor bir şekilde ama geçmiyor o ölme isteği hiçbir zaman. ya bununla yaşamaya alışcaksın ya da o ilaçları içeceksin. ve şunu unutma asla kendini öldüremeyeceksin. hep intihar eğilimlisi olacaksın.

lanetli olduğuna inanmaya başlayacaksın bir süre sonra da. girdiğin iş yerleri batacak kendinden bileceksin. çok sevdiğin adam intihar edip ölecek kendinden bileceksin. o kardeş dediklerin kazığın en büyüğünü atacak sana yine "ulan kafama sıçim niye böyle iyi biriyim ki hala ben" deyip yine kendinden bileceksin. genelde terkedilen olucaksın çünkü kimse senin kadar derinlerde yaşamıyor. kimse senin kadar gerçekçi ve acımasız değil gerçekler konusunda.

yalnız yine de şansın yok değil. okumak gibi bir şansın var. ve ne olursa olsun bir baban var. bunu kendi lehine kullanmayı başarabilirsen yakın zamanda bu söylediklerimin hepsinden bir çırpıda kurtulabilirsin. benim, daha doğrusu bizim gibilerin yapamadığı şeyi yapmaya gayret edersen kolay olabilir. takmamak! gelişine vurmak, akışına bırakmak gibi. tabi sen tam bunun yapmaya karar verdiğinde bir dış etken mutlaka önünü kesmezse. belki de sen daha şanslısındır.

off çok bunalımım bu aralar yine kusura bakma moralini bozmuş oluyorum ama gerçekler bunlar.

ilk gönderdiğin anda okudum sorunu, şu ana kadar düşündüm. net bir şey diyemedim. mutlu olman ve bu mutluluğu uzun bir süre hayatında koruman gerekiyor. yıllar süren bir koruma tabi bu. bu süre zarfında ise biraz daha iyi olacağını tahmin ediyorum. aşık olmayı dene, umutsuz bir aşk bul kendine, onun peşinden koş. bir uğraşın olsun yani. bisiklete bin mesela.. bir şeyler yap yani.

sorun şu ki, aşık olamıyorum artık. fallarda "3-5 aya karşına birisi çıkacaağğk" geyikleri dönüyor ama kaç 3-5 ay oldu... yanlış anlaşılmasın buralarda sevgili arayacak da değilim. ilgi budalası falan da değilim. dayanamıyorum sadece... ve şu da var, artık birine kendimi en baştan anlatmak çok zor geliyor.

kendine acimayi birak ve gerceklerle yuzlesecek kadar cesur ol. 3 vakte kadar ekonomik bagimsizligini ilan edecek ve bu ortamdan kendini kurtaracaksin. simdilik uvey anneye katlanmak zorundasin. senden cok daha zor durumda olanlari dusun. boyle durumlarda polyanna'yi oynamak cok ise yarar. defalarca sinava girdigin halde hic bir yeri kazanamiyor olabilirdin, baska saglik sorunlarin olabilirdi gibi... ölümü düşünmek kolaycilarin isi. sen bu isi zor yoldan yapacak, bitirecek, ekonomik bagimsizligini ilan edip kardeslerine ornek olacaksin.

herkes hayatinin kisa ya da uzun bir doneminde bocalar. anlattiklarin zor seyler, kabul ediyorum ama cozumsuz seyler degil. ayrica, yakindan bildigim baska hayat hikayelerine kiyasla, hic de oyle vah tuh denecek durumda degilsin.

hayatinda "kimsen" olsun bu arada. yeni okulunda arkadaslarin olacak. iclerinden iyi yurekli birisi ile karsilikli destek olursunuz birbirinize.

kurslari bir sure askiya al, tek hedefin okulunu bitirmek olsun.

haa bi de, ilac almaktan nefret etme. sana mutlaka iyi gelecek ilaclar vardir. (tecrube konusuyor) (bkz: yeni baslayanlar icin depresyon/@compadrito)

sorununu geçmişteki bir şeye bağlamaya çalıştıkça asla çözülmeyecek çünkü geçmişin asla değişmeyecek. benim de 11 yaşında babam öldü. yediğim her bok başaramadığım her şey depresif olduğum her an için bunu sebep gösterebilsem oh ne ala.

öyle bi dünya yok. kimin kusursuz bi hayatı oldu? suçu boktan hayatına atmak ne kazandıracak sana? sorunun kaynağı sensen değiştirme gücüne sahip olan da sensin. sızlanmak yerine bişey yap. nokta.

seni rahatlatacaksa 23 yaşımdayım ve birinci sınıftayım. (ama saç sakal 25 falan gösteriyor, sınıfta bildiğin dedeyim) önceki lisans eğitimimi 4. senemde çat diye bıraktım. şimdi bambaşka bir bölümdeyim ve beni heyecanlandıran bir mesleğe yöneldim, o yüzden o giden yıllar hiç koymuyor gayet mutluyum. evdeki durumla ilgili bir şey söyleyemem. ama o ruh halini değiştirebilecek tek şey okul. okulda çevre edinmen lazım. okuduğun bölüm ne kadar iyi olursa olsun, dersleri ne kadar çok seversen sev, samimi bir arkadaş çevren yoksa o okulu tam anlamıyla benimseyemiyor ve sevemiyorsun. arkadaş çevresi her şeyden önemli. okulu sevdiren en önemli unsur bence. öğrenci kulüpleri de arkadaş çevresi için en ideal yol, zaten üniversite tecrüben olmuş biliyorsundur. ama gerçekten okul çevresi insanın hayatını güzel kılabiliyor tek başına. buna yönel o ruh halinden kurtulabilmek için. söyleyebileceklerim bunlar sanırım.

bir diğer yol da sevgili yap, iyi kötü kafan dağılır en azından.

"evi de terkedemedim çünkü babam böyle bir şeye izin vermez."

bu mantıkla işin zor, cesur ol biraz.

Şimdi yazmaya vaktim yok ama ilk fırsatta yazarım. Sadece şunu söylemek istiyorum şimdilik. Biri hep böyle olacaksın demiş ama emin ol öyle değil, dişini sıkıp gerçekten yapman gerekenleri yaparsan her şey hallolur.

25 yaşındasın, kendi hayatını kurabilirsin. biraz cesaret. aşık olmak için önce kendini aşman gerekiyor. kolaylıklar.

25 yaşında evi terketmeniz için babanızın izninin hükmü yasal olarak olmamalı.

okul konusunda da, yapacak daha iyi daha önemli bi işiniz yoksa (ki muhtemelen olmaz sevgili falan istemiyosanız) derslere gidin. çevre konusunda da süreci hızlandırır bu. derse gittikten sonra akademik başarı olarak da geri gelir o zaten. kimse bahsetmemiş ama bi öğrenci topluluğu da şiddetle önerilir.

selam,

aramıza hoşgeldiniz. yani bilmiyorum faydası olur mu, bana pek olmuyordu ama "içinde bir yerlerde sürekli uyanmayı bekleyen bir depresyona sahip olan insanlar" klübü diye bir şey var, biz onların üyesiyiz. :)

yarım bırakıldığınızı hissettiğiniz içni her şeyi yarım bırakıyor olabilirsiniz. ama şu şansınız var, kendinizi bütünlemek için başka insanlara ihtiyaç duymamayı öğrenmişsiniz. en azından şu yaralı halinizden kurtulana kadar hayatınıza kimseyi almamanız kendi hayrınıza olacaktır, zira o yarımlığı başka insanlarla giderdikçe daha büyük bir boşluk oluşur içinizde.

üniversite ankara'da mı bilmiyorum, eğer öyleyse bile ders çalışma ortamını ya da okula uzaklığı bahane edip yurda çıkmanız çok faydalı olur. maddi olarak nasıl olduğunuzu bilmiyorum ama devlet yurdu da kabul edilebilir, en azından farklı kişiler, ve hepsi üniversiteye gelmiş kişiler olacağından faydalı olabilir.
bi de şeyi düşünmeyin, yani yaşım büyük, çok sivrilmeyim ya da dikkat çekmeyeyim değil. belli ki yeteneğiniz olan bir alan, zevk alacağınız bir alan seçmişsiniz. budnan sonraki tek hedefiniz buna yoğunlaşmak olsun, tadını çıkararak üniversite hayatınızı geçirin. ders çalışma metodlarıyla ilgili birsürü şey yazmışlar zaten, yabancı dille alakalı bi bölümden mezunum, daha fazla bilgiye ihtiyacınız olursa mesaj atın. ama aynı zamanda okul dışı aktivitelere de katılın. bir başka yabancı dil alın mesela, seçmeli falan. imkan varsa kursa gidin. yarım bırakmayı pek de sallamayın, temel önemlidir ;)

2- hepimiz ölücez. ve belki hayatta gerçekten de yaşamaya değer çok da bişey yok, her şey belirlenmiş, her şey sıradan. herkes kötü. ama nasılsa ölücez. koşmaya gerek yok yani. şimdiki hayatından memnun olmadığın belli, bunun sen de farkındasın. elinden gelenin en iyisi, şu anda seni mutsuz eden insanları minimal ölçüde hayatına dahil etmen, yeni bir yola girmen. arkadaşların, eski çevren, yer yer ailen bile bu gruba dahil. tek başına ayakta kalmayı pek çoklarından daha iyi başaracaksın. sadece ufacık bir umut varsa içinde geleceğe dair, onu besle. ne anneni, ne babanı, ne geçmişini değiştiremezsin, ama gelecek senin elinde. elinde olanın üstüne eğil.

ilaçlarını kullan, gerisi gelir..

compadrito +1

kendine acimayi birak! sen acincak durumda oldugunu düsündükce ve kendine acidikca etrafindaki insanlarin da sana acimasini bekliyeceksin. bu anormal degil zaten, herkes böyle isliyor maalesef ama en zayif nokta da bence bu.

sen gercekten annenle babanin ayrilmasinin, ardindan babanin annenin en yakin arkadasinla evlenmesinin senin hayatini (altini ciziyorum) bu kadar olumsuz etkilemesinin resmen alt üst etmesinin dogru olduguna inaniyo musun? özür dilerim acilarini kücümser gibi konustugum icin ama uzaktan bakman lazim durumuna. bi kac arkadas anlatmis, ben de anlatabilirim ne kadar sikintilar cektigimi vs. yani tek sen degilsine getirmek istiyorum lafi. o bahsettigin 'üvey anne tarafindan hor görülmek, fikirlerinin önemsememesi'ni (bazi dogustan kendine güvenenler haric) herkes kendi öz annesinden yasiyor. muhtemelen 'yabanci' birinden gördügün icin agrina gidiyordur bu muamele. cocuklukta genclikte neler olduysa oldu, ya da halen olmakta. ama baksana, 20li yaslarin ortasina geldik, büyüdük. denedik yanildik. carpa carpa da olsa bi yol cizdik. anne ve babadan haric hayatimizin oldugunu ögrendik. dogrusunun kendi yolumuzda gitmemiz gerektigini bildik. anne babanin etkisi olmadan yasamak yani anne babayi hayatinin merkezine koymadan yasamak zor gercekten. ben de su anda bununla cebellesiyorum. demek istedigim anne babayi hayatindan sil, evden git, basina buyruk yasa degil. anne baba üvey anne. bunlar senin hayatinin bi parcasi, hayatindan ciksalar yerleri asla dolmayacak. aslolan kendi isteklerin dogrultusunda hareket etmek. o kizar sunu yapayim, su gocunur bunu söylemeyim gibi degil. onlara göre degil kendine göre yasamak. biraz kendini toparlayip, plan kurup evden ayrilmani ben de tavsiye ediyorum. bi planinin olmasi önemli ama.

'ya beni anlamiyolar ki' diye geciriyosan icinden hala, hala acinmayi bekliyosun. seni yüzde yüz anladigimizi söyleyemem, muhtemelen anlamiyoruz hissettiklerini. birak anlamayalim, biz anlamayinca konuya hakim bi sen kaliyosun. icinden kIs kIs ya da tss tss gülüp, eglen bizimle. bi kac yil öncesine kadar sikayet manyagi idim . genel olarak hayatimla ilgili ya da gün icinde yasanmis büyük kücük her olayi sikayet edip agla sizla bitiremiyordum. ooeeh ama ya. cevreye zarar. o degil, söylene söylene negatif yükleniyo insan. neyse konudan uzaklasmayim. bugünden yarina degiscek seyler degil. üzerinde düsünerek zaman icinde biraz da kendini kontrol ederek düzelcek bi sey bence. bosluktan bahsetmissin ya - o bosluktan hepimizde var. gün icinde hepimiz kendimizi yalniz, yetersiz, caresiz ve bulundugumuz yere ait degilmis gibi hissediyoruz. bu boslugu normal bir sey olarak görmeye calisiyorum ben. bazen yogun hissediliyo bazen degil. ama bizi hic bi zaman 'aci yüklü' ya da ayricalikli yapmiyor bence.



her seyden ama her seyden önemli olarak sunu görüyorum: dertlerini herkesle paylasma! özellikle tanimadiklarinla. tamam acilar paylastikca azalir, kesinlikle dogru. ama sen intihar düsüncelerin oldugunu yazmissin. eger kafanda dolanan tilkileri tesvik eden olumsuz birilerine denk gelirsen, bi iki kivilcima bakar.

umarim ben de dogru kelimeleri kullanabilmisimdir.

aile durumları konusunda babanla oturup sinirlenmeden ağlamadan konuşmayı dene.
sadece sınavlardan önceki gece 2 saat falan çalışıp sınavlara girdim.
okul 4 yılda bitti.
en büyük avantajım okulda sevdiğim bir sürü ders olmasıydı.
oturup ekonomi programı dinler gibi dinliyordum dersi.
okula gereken önemi ver gerisi geliyor zaten.
abanıp her gün ders çalışmanın alemi yok bence.
ölümü düşünme kendini ezik hissetme
o psikolojiyi kimsenin yaratmasına gerek yok sen kendi içinde yaşatmaya başlamışsın.
üvey annene tavrını belli et.

evden çat diye ayrılmak zor,
perişan olursun perişan,
devir para devri.
iş okul hayat bunlar önemli şeyler,
öncelikli olarak iş ara bence
ekonomik yönden rahatlarsın hemde para biriktirirsin.
kolaylıklar dilerim.