var ya, mükemmelsin gerçekten. saatlerdir uğraşıyorum çözememiştim. çok sağol

seda öğretir

linki açıp haberi okusanız yazıyor zaten.

imkanınız varsa direk uzman yardımı alın.

onun dışında meditasyon gibi şeyler denenebilir.

Dahili bir organdaki bozukluk veya vitamun eksikliğide psikolojik rahatsızlıklara sebep olabilir, insülin direncide, tiroidle ilgili rahatsızlıklarda olabilir veya beyin tümörü gibi nörolojik rahatsızlıklarda. İşin kötüsü psikiyatri sadece sonuca odaklanıyor sebep çözülmediği sürece ömür boyu psikiyatri ilaçlarına maruz kalabilirsiniz.

uzun yıllar anksiyeteden çekmiş birisi olarak bayağı bir araştırma yapmıştım.

okuduğum akademik bir makalede böbreklerle ilgili olduğu/olabileceği yazıyordu. üzerinden yıllar geçtiği için kaynağı bulabilir miyim bilmiyorum fakat detaylı olarak araştırdığımda benim durumuma net olarak uyuyordu ki ilaç kullanıyordum o sıralarda ve doktoruma gidip durumu açıkladığımda (nörolog) epilepsi için kullandığım ilacın böbrekten süzüldüğü için böyle etkileri olabileceğini, dilersem ilacımı değiştirebileceğini söyledi. tereddütsüz kabul ettim. değiştirdiğim ilaç böbrekten süzülmüyordu. değişim sürecinde anksiyetemin yanı sıra panik atak nöbetleri de geçiriyordum. olağan bir durummuş bu. fakat bir süre sonra anksiyetemi çok büyük oranda kırmıştım. ekmek almaya dahi gidemeyen bir insanken, baya çevresindekiler arasında parlayan, popüler birisi olmuştum. elbette aniden olmadı bu fakat %60'ı 1-2 ay içerisinde düzelmişti.

uzun yıllardan bu yana çok ama çok zor durumda kalmadıkça ilaç kullanmamaya dikkat ediyorum. ilaç kullanmıyor olsam da zaman zaman anksiyete nöbetleri olabiliyor. örneğin her şey belirli bir düzende ilerlerken, ortada psikolojik olarak tetikleyici bir faktör bulunmuyorken de gerçekleşebiliyor. bir örneğini dün yaşadım. dün yetersiz uyku ile geçirmek zorunda kaldım günümü. hareketsizliği de ekleyince anksiyetem tetiklendi tekrardan. bu şekilde nadir de olsa zaman zaman anksiyete nöbetleri geçirebiliyorum.

ayrıca aileye bir şey olacak korkusu anksiyeteden ziyade panik atakla ilgili sanırım. o aradaki farkı iyice gözlemleyip öğrenmekte fayda var. çünkü ilaç değişim sürecinde anksiyeteden fazlasını yaşıyordum, tıpkı bahsettiğiniz gibi ailenin başına bir şey gelecek korkusu, ölüm korkusu gibi hisler bunaltıyordu. bunun panik atak olduğunu öğrenmiştim. anksiyeteden farklıydı baya.

bir de bir makalede anksiyetenin kibirle ilgili olduğunu da okumuştum. insanın kibrini büyüttükçe sürekli dışarıdan kendisini incelediğini, örneğin bir ortamda genellikle insanların kendisi hakkında ne düşündüğüne sosyalleşmekten daha fazla kafa yorduğunu, ve bunu artık bir huy haline getirip sürekli kendisini gördüğü konum ve insanların onu gördüğünü düşündüğü konum arasında bir çatışmadan ve sonucu olarak anksiyeteden bahsediyordu. detaylarını hatırlayamasam da genel olarak böyleydi ki bu da tam olarak benim o dönemki durumuma uyuyordu.

hem fizyolojik hem de psikolojik faktörlerin her ikisi de geçerliydi benim için diyebilirim. en azından benim durumumda aralarında bağlantı vardı.

Merhaba, kişiden kişiye degisiyor psikolojik mi nörolojik mi oldugi ancak anksiyete ataklarına iyi gelen bir kaç yöntem var.
-meditasyon: beyindeki etki tepki kosullanmalarini değiştiriyor.

-sağlıklı beslenmek

-spor ozellikle koşu yardımcı oluyor.

Bir de atak anında duyularımızı yoklamak da o anı kolay atlamayı sağlıyor.

-ne görüyorum:etrafinda 3 nesne say vs gibi.

Bir de daha kalıcı çözüm için terapi şart.

Bende en çok terapistimin ne hissediyorsun sorusu işe yaradı. Atak geldiğinde o nada ne hissediyorum duygumu nesnellestirmeye çalışıyorum.

Gecmis olsun

Tavsiyelerim

-Bilişsel davranışçı terapi desteği almak
-İyi Hissetmek ve Acar Baltaş, Stres ve Baş Etme Yolları kitabı
-İnternetten bulunabilecek Düşünce kayıt formları (terapistin desteğiyle hergün doldurmak)
-Beyhan Budak videoları izlemek (Kaygı, endişe, anksiyete hakkındaki videolar)
-Düzenli yürüyüş
-Kahve, çay, kolayı hayattan çıkarmak
-Uyku saatlerini düzenlemel
-Stres veren kişi, durumları tespit edip, gerekirse uzak kalmak
-Rahatlatan faaliyetleri düzenli olarak yapmak (yürüyüş, sıcak duş, kitap okumak)

sağdaki kapıdan ziyade koridor barfiksine benziyor. kapıya sığmayabilir. eğer kapıya koyarsanız kafanız kapı çerçevesinin üst tarafına çarpar. koridora koymalısınız.

vidalı bir mekanızması var ve döndürdükçe teleskopik olarak uzuyor ve duvarlara sıkışıyor. sökerken de öbür tarafa çevirmeniz yeterli. uygun koridorunuz varsa ölçüsü yaklaşık 90 cm civarındaysa onu öneririrm. 100 kiloya kadar kaldırabiliyor. kenarları lastikli olduğu için duvara zarar vermiyor. ancak lastik izi kalabiliyor zamanla. silinerek çıkarılabilir. yağlıboya varsa boyanın lastiklere yapışması da olası. ayrıca betopan gibi dolgu bir duvar değil de, gerçekten duvar olması gerekiyor kullandığınız yerin. yoksa zarar verebilir.

duvara monte edilen modelin bir benzeri daha var. kapı çerçevesinin üst tarafına sıkıştırılarak kullanıyor. vidalama gibi bir şey gerekmiyor sanırım. kapı barfiksi kullanmadığım o yüzden onun avantaj ve dezavantajından bahsedemem ancak koridor barfiksi oldukça kullanışlı. koridor barfiksine kullanmadığım iki kemerimden halka oluşurarak astım. otobüslerdeki tutamaklara benzedi. bara paralel değil de dik açılı tutmak istersem kemerlerden oluşturduğum tutamakları kullanabiliyorum.

ikisini de kullandım, sağdaki derim. biseysorcaktim'in dediği gibi kapıya zarar vermese de iz bırakabiliyor uzun süre takılı kalınca. ben kapının normal çerçevelerine yapıştırarak kullandım ve zararını görmedim.

sol taraftaki monte edilmeden kullanıldığı zaman kapı çerçevesini kırabiliyor. o yüzden biraz tehlikeli.

Homeland
Hannibal

fargo

fargo +1

fringe
person of interest

Fargo +2

Mr robot

Legion'a mutlaka bak

the leftovers

temel olarak uyum soruyorsunuz amd işlemciye neden amd ekran kartı bakmıyorsunuz? yeni nesil bilgisayarlar için kullandığınız programlar/render kabiliyetini işlemci belirler gibi. Ryzen 5 2600 iyi bir işlemci bence. Bunların ilgili programlardaki performansını internetten benchmark testlerinden görebilirsiniz.

nvidia cudayı destekliyor, ondan.

bir kaç video izledim fakat genel anlamıyla bir araya geldiklerinde beni idare ederler mi diye merak ediyorum.

sayfa düzeni, reklam yerleştirmeleri vs baya güzel. kendi projem olsa alırdım ki baya seçici bir insanım ben.

146 olsaydı mantığım şunu derdi.

2 ile carp 2 ekle (1 e uygulayınca 4 olur)

2 ile carp 4 ekle (4 e uygulayınca 12 olur)

2 ile carp 6 ekle (12 ye uygulayınca 30 olur)

2 ile carp 8 ekle (30 a uygulayınca 68 olur)

2 ile carp 10 ekle. (68 e uygulayınca 146 olur)

cevap 68 derdim...
ama 144 olunca bulamadım : /


---

ikinci bi mantik ise

1 ekle 2 ile çarp

2 ekle 2 ile çarp

3 ekle 2 ile çarp

4 ekle 2 ile çarp 68

5 ekle 2 ile çarp 146 yine..

E mi

@la traviata hocam mantık güzel de daire olması işleri karıştırıyor. sonra yine 144 ile 2'yi çarpıp bir şekilde 1'e ulaşmamız lazım daire olduğu için. farklı bir şey var bu soruda ama bulamadım. kaç dakikadır denemediğim şey kalmadı kafayı yemek üzereyim. :)

benim mantigim kabul etti. hic ugrasamam :) iktisati da biraktim son senemde, ustume gelmesinler.

İki katından 2 fazlası 4 fazlası 6 fazlası ve 8 fazlası. Yani 68.

Soru da 144 yanlış oranın 146 olması gerekli.

lion onu biz de dedik.

bu durumda 68 in iki katindan 10 fazlasi olmasi lazim ama 144 var orda.

Dediğiniz tarzda bir çözümü olsa aşağıdaki gibi sorulurdu bence soru, daire olmazdı;

1 4 12 30 x 144

Daire olduğu için her bir sonraki öncelikle ilişkili diyemeyiz. Akıl onu soyluyor lakin pratik bu değil.

*oncekiyle. (144 ve 1)

hatalı olabilir pek emin olamasam da. 1 saatimi harcadım, asal sayılardan girdim, çemberdeki süreklilik dahil ve hariç olmak üzere bir sürü varyasyondan çıktım fakat sonuç yok.

mesa +1, soru dairesel olarak sorulmuş. neden 1'den başlıyorsunuz çözmeye

coupling

Dizi
Fleabag
Film
İ am Daniel Blake

misfits

Broadchurch
Coupling

Peep show'u şiddetle tavsiye ederim. İzlediğin hiçbir komedi dizisine benzemez, gerçekten efsane. Hem netflix'te vardı en son. Rahat rahat izlersin.

onun dışında şöyle sağlam tertemiz bir ingiliz polisiyesi izleyeyim dersen Luther'i tavsiye ederim.

peaky blinders tavsiye ederim.

onun dışında 2 gün önce dracula başladı. sherlock yapımcısından ona başladım. sevdim gibi ama bakalım.

misfits +1

gerçek bir cheeky cunt dizisi.

fleabag cok populer. guncelden kopmamis olursun hem.

Black Mirror sevdiysen Years and Years.

spaced

Peep show +100

Taboo. Tom Hardy oynuyor 18.yy ingilteresi.

@epistemic_regress, yok mirror değil books benim sevdiğim ama black mirror da tarz itibariyle çogacayip bir şeye benziyor, onu da izlemek istiyorum.

after life

office uk
gavin and stacy

Peaky blinders
The crown
Wanderlust(özellikle favorim)

Skins

downton abbey

Spaced +1

Peep Show kadar underrated baska bir dizi var midir bilmiyorum. Bence sans verin.

Coupling eskidir how i met your mother gibidir

Peaky blinders guzeldir

netflixte sex education'ı sevmiştim ben. Hem aşırı güzel manzaraları olan bi yerde geçiyor. British havasını alırsın sırf o evlerin olduğu mahalle sahnelerinden bile. Mizahı, karakterleri de iyiydi. Tatlış bi dizi işte.

www.imdb.com
(bkz: hustle)

skins ve misfits ergen dizileridir, yaş 20 üzeriyse sarmayabilir. couplings hatırladığım kadarıyla o kadar da iyi değildi. himym daha iyi mesela. peaky blinders'a fragmanında bayılmıştım fakat izlemeye başlayınca yarım saat tahammül edememiştim.

the it crowd ve black books seven insan için peep show biçilmiş kaftan. fleabag'e yeni başladım ben de, güzel duruyor fakat kulvar farklı sanki bahsettiğin ikisinden. peep show tek geçer hepsini. sex education'ı da keyifle izlemiştim. inbetweeners var bir de ki baya kalitelidir. dizinin ardından 3 filmlik serisi çekildi, son filmlerde cazibesi hafiften kaybolmuş olsa da keyifle izlettirir kendini.

idris elba'nın yazdığı ve oynadığı turn up charlie var. tek bir kategoriye sokmak mümkün değil fakat baya iyidir.

yukarıda saydıklarım ağırlıklı olarak komedi dizileri. drama olarak this is england var ki tadından yenmez. 2007'de film olarak çıkıyor, ardından 2010'dan itibaren this is england '86, '88, '90 şeklinde 3 sezonluk dizisi yayınlanıyor. defalarca izlemişimdir.

suç kategorisinde top boy var netflixte fakat dikkat et, iki ayrı yapım mevcut, ben izlemeye başladığımda son yayınlananı izlemiş, ilk seriyi, dolayısıyla başını kaçırmıştım ve fark ettiğimde baya pişmanlık hissetmiştim.

saydıklarımın hiç birisi pişman etmez.

Luther/idris elba

onemli olan musteriyi, isi bulmak. Hic musteriniz olmadigi icin, ilk 1-2 isinizi kisisel baglanti ile, cok ucuza (ya da bedavaya) yapmaniz lazim.

sonra bu islerinize referans veren bir web sayfaniz, sosyal medya hesabiniz falan olsun. Baska islere oyle talip olursunuz.

bence ilk musterileri, isi bulmadan hicbir alete, cihaza para vermeyin.

eğer ucuza ya da bedavaya iş yaparsanız batarsınız veya batışınızı hızlandırırsınız. ilker canikligil olmaz öyle saçma şey'de bu konuyu işlemiş. www.youtube.com buradan ulaşabilirsiniz.

"hiç iş yapmamaktansa ucuz iş alıp portfolyo, showreel kasalım, sonra ücreti artırırız" düşüncesi hatalı olur.

bir de iş kurarken alet satın almak da bence hatalı bir yaklaşım. çünkü önünüzde oturmuş bir iş yok, haliyle elinizdeki nakit parayı iyi idare edebilmeniz gerekiyor. dolayısıyla başlarda ekipman kiralayarak işi başlatmak daha makul olabilir.

bunların dışında piyasanın içerisinde değilim fakat tasarımcıyım. tasarımcılar sektöre ilk girecekleri zaman portfolyo kasarken hayali projeler üretirler. sizin durumunuzda bunu reklam, tanıtım filmi vs için uyarlayabilirsiniz bu alanda sunabileceğiniz işleriniz yoksa.

Umarım arkadaşın teknik biliyordur.

Reklam filmleri için iyi bir 4k kamera (youtube-instagram içinse belki sizdeki olabilir), ona uygun gimbal, röportaj vb. sesli çekim işi olacaksa düzgün bi shotgun mikrofon + yaka mikrofonları. Ses kayıt cihazı. Led, kelvini değiştirilebilir ışıklar. Türkiye'de etkinlik-tanıtım çekimlerinin olmazsa olmazı Drone mesela şu an :D kiralanabilir ama.

Fakat, neyi nasıl çekeceğinizi bilmeden (kadraj-kompozisyon) elinize Alexa da versek çok bir şey yapamazsınız bence. Üstteki arkadaşın dediği gibi gidin sahte reklamlar, tanıtımlar çekin ne yapabiliyorsunuz bir görün. Yaptığınız şeyi mümkün olduğunca profesyonel işlere benzetmeye çalışın.

Ucuza kalite aradığınız için, Fuji Xt3 gibi 10bit çekim yapabilen aynasızlara bir göz atın. 10 bit nedir diyorsanız (umarım arkadaşınız demiyordur) temel kamera, codec, renk düzeltme, çekim kurgu vs. bol bol bir şeyler okuyun izleyin.

@kahverengi mont demis ki: "tasarımcılar sektöre ilk girecekleri zaman portfolyo kasarken hayali projeler üretirler"

vallahi buna eskiden sahtekarlik deniyordu, simdi endustri standardi olmus herhal?
dogrudur, retorik sormadim, guzel bir bilgi.

@ebabil curnatasi, gidip de iş yapmış gibi gösterirse sahtekarlık fakat fake marka ismiyle güzel bir websitesi/uygulama tasarlasa(öyle olduğunu da belirterek), iş veren için "hmm bunu becerebiliyor" algısı yaratıyor tabii. Diğer türlü oturup cidden öyle işler yapmayı beklemesi lazım.

ne alaka canım sahtekarlıkla, hayali proje demek, hayal kurup bir proje çıkarmak demek.

ben de benzeri bir tavsiye vereceğim,

atıyorum youtube'dan olmayan markaların olmayan ürünlerine kısa reklamlar çekin, kendinize bir portfolyo oluşturun.

@ebabil curnatasi bilmiyorum zoruna giden bir nokta mı oldu da böyle manasız bir yorum yaptın fakat "git arçelik'ten iş almadığın halde almışsın gibi reklam çek" şeklinde bir yaklaşım değil bu. bir tasarım ortaya koyarsan bu tasarımdır, üretilmesi gerekmez. senin çizim yeteneğini, modelleme yeteneğini, program bilgini, sanatsal, görsel yeterliliğini ortaya koyarsın. bütün dünyada sektör var oldu olalı yürütülen sistem nasıl sahtekarlık oluyor anlamış değilim.

moduna bağlı olarak böyle bir etki yaratabilir fakat özellikle bunun için kullanılmıyor, sadece odaklanmanı sağlıyor. hatta yaratıcı bir çalışma yapmak niyetiyle bu ilacı kullanıp kendini çok farklı şeylere odaklanmışken bulabilirsin mesela.

Yaratıcılığı öldürdüğünü birden fazla yerde okumuştum

Araştırmalara göre bu uyarıcı ilaçlar mental kapasiteyi veya zekayı arttırmıyor, sadece odaklanmayı kolaylaştırıyor, hatta sağlıklı insanlarda (ADHD olmayanlarda) mental kapasite ve yaratıcılığa negatif etki yapabiliyor.

2 yıl önce 2 kişiyle bir ev paylaşıyordum. iki öğrenci, bir çalışandık. çalışan kişi baya disiplinli ve titiz birisiydi fakat yapman gereken şeyleri yaptığın zaman sorun çıkmıyordu. diğer arkadaş da öğrenciydi. biraz sorumsuz bir arkadaştı. duş almaya girdiğinde donunu askıdaki yüz havlularının üzerine asıp orada unutabiliyordu, yemek yaptığı zaman temizlemesi, bulaşık makinesine atması gereken bulaşıkları ortalıkta bırakıyordu, dışarı çıkacağı zaman buzdolabının kapağını açık unutup saatlerce ve de belki günlerce açık kalmasına sebep olabiliyordu. bu yüzden de baya tartışma çıkmıştır o evde.

baya böyle gider bu. arkadaşının ne kadar sorumlu, ne kadar görev bilinci olan bir insan olduğu konusu önemli. bunlar varsa gerisi bir şekilde hallolur çünkü genelde bundan dolayı ortaya çıkıyor problemler.

eşyaları ortak değil de, sen şunu al-ben bunu, şeklinde alırsanız daha iyi olur. ilerde biri ayrılınca sıkıntı olmasın.
25 yaşında ve erkekseniz, biri anormal titiz ya da dağınık değilse anlaşacağınızı düşünüyorum. umarım keyifli olur.

Her haltı en başta konuşup, aynı çatı altında yaşamaya başladığınızda bu konuşulanlara uyup ödün vermezseniz, sorun yaşamazsınız.

Daginik olmasi
Banyoyu pis birakmasi

Faturayi sana yikmasi da olabilir.

bekarlık ailenin yanındayken sultanlıktır, iş eve uzak değilse hiç girme böyle işlere

kurallarınızı öncesinde tartışıp yazılı hale getirin ve altını göstermelik de olsa imzalayın.

Bulaşık Makinesi mutlaka al tartışma genelde ordan çıkar yemek yapmasan bile çay kahve derken illa bulaşık çıkar. Eve birşeyler alınırken arkadaşım arada kafasına göre alır ortak hesaba yazardı gider diye. Eve arkadaşları ile kalabalık gelir bazen geceleri sarhoş olurlar kusma sesleri vs. ben alkol kullanmıyorum hemde iğrenç gelirdi. Eşyaları ortak aldık o da sorun oldu bence tek tek alın siz giderken paylaşım kolay olur.

okurken birlikte eve ciktigim 2 kisiden biri 6 ay sonra erkek kardesini eve getirdi. sormadan, emrivaki ile.

ilk basta kura ile odalari paylasmistik. bana cikan oda en buyuk odaydi ama kapisi yoktu. oraya bir kapi ayarlayinca benim oda kiymete bindi ve bu arkadas benim odayi istedi. kardesiyle sigmiyorlarmis olduklari odaya. ben odami vereyimmis. vermedim.

soguk savas basladi. bu arada masraflar ve kira hala 3e bolunuyor sanki kardesi bizimle yasamiyor gibi. 3. kisi bu arkadasin arkadasiydi, sessiz bir tipti ama sonucta o da bu kisinin tarafindaydi. evden gideyim diye ugrastilar bayagi. buzdolabi bizim kullanamazsin, sofbeni biz getirdik kullanamazsinlara dogru gitti olay. eve yavru pitbul getirdiler, her yere sicti. sesleri gurultuleri saymiyorum bile. en son anasi babasi geldi eve. babasi ustume yurudu falan. sonra bir Sabah tasinip gittiler. giderken de faturalari bana kilitlediler.

simdi bu kiz soyle uzaktan bakinca duzgun bir ailenin iyi bir okulda okuyan alternatif takilan kizi. herkes boyle sorunlar yasayacak demek degil tabi ama hic beklemedigin insanlardan cok acayip davranislar gorebilirsin diye yazdim boyle uzun uzun.

faturalar kimin Adina olacak, eve kim girip cikacak, sigara icilecek mi, evde hayvan beslenecek mi kim bakacak, esyalar ortak alinirsa tasinirken ne olacak, yemek yapilacak mi, ortak mutfak olayina girilecek mi?

eşyaları ortak bütçe ile almayın. hesap yapın herkes kendi payına düşen bütçe ile belli eşyayı alsın. çıkarken de ister götürsün ister satsın ister bıraksın.

temizlik, bulaşık, çöpler gibi basit görünen şeyler sonradan çok sıkıntı yaratabiliyor. ya bu da mesele mi dediğiniz basitlikte şeyleri bile konuşun karara bağlayın.

bir sorun olduğunda en baştan oturup konuşun, biriktirmeyin. sonra patlayabiliyor.

bir taraf hayvan evladı gibi dağınık, sorumsuz, kötü niyetli veya hastalık derecesinde titiz değilse erkekler arasında çok fazla sorun yaşanacağını sanmam. ortak yaşamın gerektirdiği tolere etme becerisi ve hoşgörü olduğu sürece her şey hallediliyor.

Ben 'kesin sorun yaşarsın'diyenlerden değilim. Üniversitede son 2 yıl kaldığım ev arkadaşlarımı hala çok özlerim (10 yıl oldu). Özlerim dediğim, o evi ve evdeki aramızdaki bağı özlüyorum. Neredeyse hiç tartışmamıştık. Bunda belli kuralların önceden belirlenmesi büyük rol oynadı. 4 kişiydik. 2 kişi güzel yemek yapıyordu ve sadece yemek yapmaktan sorumluydu. Diğer 2 kişi de sadece bulaşık yıkamaktan sorumluydı. Haliyle sıra gibi bir durum yoktu. Bulaşık hep 2 kişi tarafından yıkanırdı. Yemek de hep 2 kişi tarafından yapılırdı. "Ben aç değilim siz bir şeyler atıştırın" gibi bir durum bir kere bile olmadı. Yemek yapan ekip tok olsa bile o yemek yapılırdı. Temizlik olayında da hafta sonu aynı anda girişim 2-3 saatte bütün evi pırıl pırıl yapardık. Bizim evimize gelen okul arkadaşlar öğrenci evi olduğuna inanmıyorlardı. Öyle bir temizlik ve düzen anlayışımız vardı ve bu hiç yorucu gelmedi bana.

Yine de sorun çıkabilecek mevzular genelde banyodan sonra duşakabini pis bırakmışsın, ayakkabılarını neden içerde çıkartıyorsun, ketçabın kapağına hep ketçap bulaşmış gibi çok ufak telef şeyler. Bu gibi gereksiz konularda taraflar karşılıklı anlayış içinde olur ise büyük problem çıkmaz.

Çok ev arkadaşım oldu ama ders aldığım bir olayı anlatacağım;

Kalacak yer bulamadığım için üniversite 1.sınıftaki oda arkadaşımın yanına yerleştim. İlk başta bir yer bulana kadar kalacaktım. Anlaştık, devam ettik. Sonra o ev satıldı. Başka Bi yere taşındık. O evi ev arkadaşım ve sevgilisi bulmuştu. Taşınma masraflarını ikiye böldük ama benim ne kontratta ne de faturalarda ismim vardı. Arkadaşıma güvendiğim için hiç sesimi çıkartmadım.

Sonra hiçbir halta karışmayan 3. Kişi olarak kuzeni geldi. Bu kızla tartışınca ev arkadaşım senin adın hiçbir şey de yok, hiçbir hakkın da yok dedi ve evden ayrılmak zorunda kaldım.

Özet; kira kontratında senin de adın olsun. Faturalarda da.

10 ev arkadaşım olduysa sadece bu kız sorun yaşadım.

en başta kural koyma olayı genelde olmaz. lafta koyun en güzeli dense de yakın arkadaşını karşına alıp daha eve çıkmamışken "bak kenk şöyle yapamazsın ben bunu kabul etmem haberin olsun" mu diyeceksin? en güzeli zaten sen güveniyorsan eve çıkacaksın sonra hoşuna gitmeyen durumları hemen kibarca belirteceksin. bu işin oluru budur. peşin pazarlık yapan adamı kimse sevmez.

Ekmeğini yedikten sonra paylaşıyorlardır diye düşünüyorum

bu tür işler sanatçının ya halihazırda bir müşterisi için yaptığı işler oluyor ya da portfolyo kasıyor oluyorlar.

ayrıca bu işleri yapıp print olarak satıp para kazanan bir sürü 3d sanatçı, illüstratör mevcut. bu şekilde çalışan sanatçılar için instagramdan tishkbarzanji, billelis, katebanazi gibi hesapları inceleyebilirsiniz.

geri bildirim almak, yapılan işin beğenildiğini görmek için reddit gibi platformlarda paylaşmak çok da olağan dışı değil.

alanadi ve hosting almadan, ucretsiz sayfalarda devam edebilirsiniz, para odemek zorunda degilsiniz. daha profesyonel olacagi icin aliniyor genelde bu hesaplar

Ücretli blog açarsanız google aramalarında üst sıralarda çıkıyor diye biliyorum.

sitenin ücretli veya ücretsiz olması para kazanmak konusunda büyük fark yaratan etmen değildir, en azından direkt sebep değildir. işin okuyucu tarafında yarattığı imaj konusunda değişkenler mevcuttur.

blogactimbakin.wordpress.com şeklinde bir siteyi pek az kullanıcı adres satırınıa yazıp tekrar inceleyecektir. güzel bir şekilde işlenmiş dahi olsa konu, yalnızca googledan gelen ziyaretçiler tek seferlik bilgiyi alıp ayrılacaklardır. elbette bu her zaman böyle olmak zorunda olmasa da genellikle böyle.

ikinci olarak google konunun tutmasına bağlı bir algoritmayla çalışmıyor. google sitenizin özgünlüğü, ne kadar emek verildiği, ne kadar değer kattığı gibi kriterlerle sitenizi yükseltiyor. burada da domain, tasarım, sunucu yani sizin durumunuzda hostinge bağlı olarak site hızı gibi konular önem kazanıyor. girdiğiniz makalelerin kaç harf olduğu, anahtar kelimeleri nasıl işlediğiniz gibi konular dahi önemli hale geliyor. çünkü milyonlarca site ile rekabet ediyorsunuz. haliyle 50 lira verip domain almış bir site karşısında daha güçsüz bir konumdasınız google'ın gözünde.

şöyle düşünün. bir vücut geliştirme yarışmasına katılacaksınız. 10 tane ödül var. platin, altın, gümüş, bronz, alüminyum, mermer vs şeklinde gidiyor. onbinlerce de yarışmacı var. bu yarışmacıların bir kısmı sabahtan akşama kadar hem deli gibi çalışıyor hem de dinlendikleri sırada bu işten optimum verim alabilmek için kafa patlatıyorlar. "şu hareketi şu şekilde yaparsam buramdaki kas şu harekete göre daha hızlı gelişir" şeklinde yeni yeni yöntemler geliştiriyorlar. siz ise hocanın verdiği standart programa göre çalışıyorsunuz, yemeğinizi pek kısıtlamıyor, "olacağına varır her şey" diyerek normal programınızın üzerine ek bir çaba göstermiyorsunuz çünkü size göre yarışmaya katılmak asıl önemli olan. sizce hanginizin ödül alması daha olası olurdu?

google'ın sistemi de buna benziyor. en fazla emek gösteren, en fazla kafa yoran kazanıyor. daha doğrusu kazanmaya çalışıyor çünkü türkiye'de o kadar da yüksek değil adsense gelirleri.

size tavsiyem para kazanma ümidi ile başlayacaksanız işin bu noktalarını detaylıca öğrenmeniz. domain ve hosting çok basit konular. ikisini de satın aldıktan sonra hosting'in ip adreslerini domain paneline girip birbirine bağlıyorsunuz. hostingde cpanelden wordpress kuruyorsunuz ve büyük oranda bunlarla bir daha ilgilenmek zorunda kalmıyorsunuz. orası işin kolay kısmı. önemli olan ve emek isteyen kısmı ise seo. bunu araştırın.

domain, hosting almaya karar verirseniz sözlükten mesaj atın kurulumunu ben yaparım. 5 dakikalık iş o.

Şu sorun ki sadece host almak yetmiyor içerik eklemek bir sorun çıkınca web tasarımcı vs aramak eziyet olabilir. Ödemek de..
Hadi para kazansak neyse de kazanamama ihtimalimiz de var :)

işin aslı bu kalbi bir soru değil.

kadınsan sorun yok. evlenip açığı kapatıp yoluna devam edersin. erkeksen işin rengi çok değişiyor maalesef.

iş bul düzen oturt. askerlikti arabaydı. aylar yıllar geçecek.

kadınsan kısmına basit bir çözüm yazdım ama orada da benzer şeyler daha az baskıyla oluyor ve zaman tabi.

hepsi düzensiz hayattan olur. hayayı düzenli yaşamaya çalıştığınızda bunlar olmaz çünkü sizde onlara eşlik edeceğinizden sorun odağınız: çocuk evlilik falan oluyor. sonrasını bilmiyorum çünkü bende oralardayım.

Farkına daha geç varmadığın için mutlu olmalısın. Neticede bunları yazacak kıvama gelene kadar zaten bu haldeydin. Şimdiden sonra plan yapacaksın. Başkası olmaya çalışma ama, yani sırf plan yapıcam diye gidip bilmem kimin gittiği ülkede gönüllü işe girecem deme. Bugüne kadar kimdin, o üniversiteye başlarken mezun olunca ne yapmayı planlıyordun? Bunları düşün. Hiçbir şey kaçırmış değilsin, yaşam uzun. Bunların farkına beş sene sonra varmadın. Aferin. Millet evliyken falan da fark edebiliyor.

Daha önce elma yememiş bir insanın canı elma çekmez.

Araştırmalı, öğrenmeli, denemeli ve yanılmalısınız.

Sanatla ilgilenebilirsiniz. Karakalem, sulu boya, yağlı boya gibi farklı teknikleri deneyebilirsiniz. Hem sanat yapayım hem de sanatçılar kadar aç kalmayayım derseniz illüstrasyon öğrenebilirsiniz.

Ui/UX öğrenip hem güzel paralar kazanabilir hem de dribbble, behance, instagram gibi platformlarda paylaşımlar yaparak insanlardan beğeni geldikçe mutlu olabilir, işinizi tutkuyla yapabilirsiniz. Bu iki meslekte de okulludan çok alaylı mevcut. Özellikle de ui/ux'te.

En önemlisi rahatınızdan biraz feragat ederek hayatın gerçekçi çalışma koşullarına adapte olabilir, böylelikle gününüzü boş geçirmekten ziyade bir amaca adayabilirsiniz. Amacınız oldukça varlığınız, zamanınız, karakteriniz, attığınız adım, soluduğunuz hava anlam kazanır. Kendimden biliyorum bunu.

Mesleğim haricinde ideallerim var benim mesela fakat onlar olmasaydı dahi mesleğim bana başlı başına bir amaç sunuyor. Mesleğime adım atmadan evvel sizin yaşadığınız sıkıntıların hepsini çektim ben de. Fakat hayatın gerçek şartlarının amaçsız bir genç için hiç de pozitif koşullar sunmadığını anlamamla birlikte değişti çoğu şey benim için.

Son olarak, her ne yaparsanız yapın, kilit nokta sabırdır. Belki de tutkusuz değil, sabırsızsınızdır.

Cevabın sorunun içinde saklı aslında.
"İlla para kazanacam diye bir şey aramıyorum" demişsin.
Geçim kaygın olmadığı için bütün bunlar.

hazir para yiyicisiysen isin zor. kendine dert bulmalisin.

çok benzerini yapan bir arkadaşım var.
süreç çok sancılı oluyor

tavsiye değil de daha çok öneri diyelim;
parasına kıyıp, hatır gönül ilişkinizin olmadığı, size indirim falan yapmayan ciddi bir şirket avukatınız ya da avukatlık bürosu ile anlaşmanız olsun. 20-30bin tl ticari sözleşmeler için çok para gibi görünmesin. bahsettiğiniz kadar güçlü bir ürünse, karşı tarafla yaşanacak en ufak pürüzde kendini amorti edecektir.

nasıl bir ürün olduğunu bilmeden yapacağım yorumlar net cevap sağlamayacak olsa da, ben de tasarlamış olduğum bir ürün için benzer soruları sormuştum her ne kadar başka sebeplerden askıya almış olsam da.

ürün alanında, kendi kategorisinde baya yenilikçiydi ve sektörde önemli isimlerden güzel yorumlar almıştım. melek yatırımcı önerdiler bana.

melek yatırımcıyla anlaşma yapabilmek için prototip, iş planı, sektör analizi, üretim yöntemleri vs gibi şeyler sunmak gerekiyor. mühendislik kısmında eleman ihtiyacım vardı ve ekibim yoktu benim. bunun zorlaştırıcı bir etken olduğunu öğrenmiştim çünkü ortaya sermaye koyan kişi ve kurumlar pürüzlerin büyük oranda çözülmüş olması beklentisi içerisinde oluyor ve mucizevi bir ürün dahi olsa, kendilerine pürüzü olmayan ve para kazandırabilecek onlarca proje getiriliyor. yani benim inovatif ürünüm olmazsa, bir başkasının pek de inovatif olmayan ürünü tercih edilebiliyor.

"ben imal edeyim, siz ödeyin" tarzı bir yaklaşım ne derece kabul görür bilmiyorum fakat kendi sektörleri ile alakalı işlere yatırım yapan firmalarla yatırım almak konusunda görüşebilirsiniz ki bu şekilde fasonluk anlaşmasından ziyade ortaklık olur. tabi burada asıl mesele, bu ürünü üretmek için neden size ihtiyaç duyacakları olacaktır.

ürünün patenti var mı, bu ürünün kullanım hakları eski firmanıza mı ait (ki yazılanlardan anladığım kadarıyla olası görünüyor), işin hukuki yönü nedir, siz bu ürünü sunduktan sonra patenti sizde dahi olsa hak ihlali yapmadan, ürünü değiştirerek kendileri üretebilirler mi?

eğer vazgeçilmez bir konumdaysanız yatırım alabilirsiniz. fakat kattığınız artı değer yalnızca fikirse ve yatırım alacağınız kişiler bunun farkındaysa, sizsiz ilerlemek için ellerinden geleni yapacaklardır.

ülkede üretilmemesi pek önemli değil. önemli olan çinde üretilmemesi.
ürün piyasada tanındığı anda çinden ithal edecek çakallar ortaya çıkacaktır.
sizde çinin üretim maliyeti ile baş edemediğiniz için piyasaya fikir vermiş olacaksınız sadece.

- patenti alınabilir bir ürün ise patentini alın ama birden fazla patent firmasındna görüş alın. bazen patenti alınamayacak bir ürün için sizden başvuru parası alabilirler.

- ben ürünü üreteyim sonra satarım ifadesi yapabileceğiniz en büyük hata. gerekirse ürünün benzerini çinden getirip (varsa) satmaya çalışın. satabileceğinizden emin olup hatta gerçekten satmadan üretime başlamayın. hitap ettiğiniz sektörde nakit paramı dönüyor, çekmi dönüyor dikkat edin.

@angelofdeath, 20-30 bin lira şu aşamada benim için çok para. zaten param olmadığı için bu işler aklıma geliyor.

@kahverengi mont, patent yok, firma da bana bu ürünü dışarıdan tasarlatmak istedi. daha sonra işe alacaklardı beni ama zaten çok lakaytlardı ve abuk subuk adamlardı. ben de tecrübesiz bir mühendis olarak bir umut gördüm ve bir emek harcadım, ama yarıda kaldı. eminim ki onlar ve benzeri kişiler her naneyi deneyip kendileri üretmek isteyeceklerdir. bana söylediklerine göre ürün 2000 euro civarında satılıyormuş avrupa'da.

@aslindasorunumpsikolojik, aslında sorunum parasal :) patentle ilgilenmek gibi bir kaygım yok. şöyle düşünün, bazı firmalar otomasyoncularla anlaşıp düzenli olarak onlardan PLC panosu temin temine derler, onlara para ödeyip panoları kendi ürünlerine monte ederler. bu da aynen onun gibi, PLC panosu yerine geçecek bir ürün.

şunu da ekleyeyim; ben bu yoldan milyonlar kazanmak, şirketler kurmak hayali içinde değilim, geçici olarak bu işten bir miktar para kazansam dahi benim için yeterlidir. 6 ay ya da 1 sene boyunca bu işi yaparak büyük kar elde edebilirim diye düşünüyorum. ve aynı ürünü de birden fazla firmaya satmak gibi bir planım var.

hosting, bir sunucudan size ayrılan alandır. yandexten aldığınız hizmeti de hosting gibi kabul edebilirsiniz.

godaddy üzerinden domain ns adreslerini yandexin size verdiği adresler ile güncellerseniz, kendi domaininiz üzerinden e-postanızı kullanabilirsiniz.

kahverengi mont +1.

ayrıca amacınız eposta almak değilde sadece göndermek ise, mailjet ya da mailchimp gibi servisleri kullanabilirsiniz.

hosting aldığınız yer size bir nameserver verecek hatta 2 tane verecek, onu gidip domain kontrol panelindeki nameserver kısmına yazacaksınız.

@nahto daha çok merak ettiğim hangi siteden ucuza en kolay nasıl halledebilirim gibi şeylerdi açıkçası.

ben dışarıya iş yaptığım dönemlerde güzel hosting kullanıyordum kendileri en kaliteli servis sağlayıcılardandır

www.guzel.net.tr

Guzel net +1
Teknik destek kısmı da çok iyi. Nette araştırın herkesi tatmin edecek hizmet verdiklerini göreceksiniz

10 yılı aşkın sürede onlarca hosting firmasından hizmet almış birisi olarak turhost derim. hız ve destek konusunda gayet tatmin edici sundukları hizmetler. ucuza kaçmışlığım çoktur ve net olarak söyleyebilirim ki, ucuz etin yahnisi kimi zaman lezzetli olsa da, konu hosting olunca şaşmıyor, istisnasız lezzetsiz oluyor.

Buyrun benim

(bkz: udemy)

kurs sana yalnızca program öğretir. program bilmek de grafik tasarımcı olmak için yeterli değildir çünkü tasarım dediğin şeyin bir çok bileşeni mevcut. kurs sana bunları öğretmez.

internette bir sürü kaynak mevcut ücretli ücretsiz. photoshop ve illustrator öğrenmek istiyorsan youtube'dan tutorial açıp onların yaptıklarını bir hafta tekrarlarsan 1 haftanın sonunda programlara genel anlamıyla hakim olursun zaten. kurs sana tek tek komutları sıkıcı bir şekilde öğretmeye çalışıyor ki zaten f1 tuşuna bastığında neyin ne olduğunu program sana gösteriyor genellikle.

arkadaşlarım photoshop, rhinoceros gibi programlar için kursa gitti ve onların para vererek öğrendikleri bilgileri 1 haftada kendim öğrenmiştim okuldayken. bunu da ben çok akıllıyım demek için söylemiyorum elbette. bu kadar kaynak mevcutken gereksiz geliyor kurslar.

udemy'deki dersler aşşırı sıkıcı. evet 2 ş ile. photoshop kursu almıştım, yarım saat dayanamamıştım. youtube'dan çeşitli tutoriallar açtım, videoları durdura durdura izleyerek ve uygulayarak öğrenmiştim. bu işin kolay kısmı. zor kısmı yaratıcılık. onun için de behance, dribbble gibi siteleri inceleyebilir, instagramdan başka tasarımcıların yaptıkları işlere bakarak onların nasıl bir yaklaşım sergilediklerini çözümleyebilirsin ki sanırım en önemli nokta da bu. yukarıda da söylediğim gibi, kurslar bunları öğretmez genellikle. programı öğretir ve bitirir. program öğrenmek için de kurs o kadar da gerekli bir kurum değil artık.

Ben grafik tasarım eğitimi aldım vektörel bilişimden. çok memnun kaldım hala hocamla ve arkadaşlarımla görüşüyorum. Dersler güzel geçti, programların detaylarına kadar iniliyor. en güzel tarafı projeler yaptırılıyor. uygulama yapınca daha iyi öğreniyorsun. bi tek bizim sınıfta bi çocuk vardı o çok zayıftı. hoca ders bitimlerinde genelde onu yetiştirmek için fazladan ders veriyordu. bi kaç sefer benim ihtiyacım oldu etüte o zaman 1 saat filan bekledim. benden sonrada aynı güne denk gelen arkadaşımın soruları vardı o da 2 saat sonra aldı etütü. gerçi kursun sonuna yaklaşınca biz projeleri bitirmek için son günlere bıraktık o yüzden biraz yoğunluk oldu etütlerde. özetle kurs alacaksan vektörel bilişim derim. hoca öğretmek için herşeyi yapıyor.

disable enable yapinca duzeliyor mu?
driver kaldirip tekrar kurmayi deneyin.

bazen baska driver bile calisabiliyor. bir marka model yazin google'da cikarsa baska bi sey deneyin. bende bi tanesi sorunluydu mesela. otekini kurdum duzeldi.

@supergirl teşekkürler. realtek yükledim ve düzeldi.

bence fazla yüz göz olmaya gerek yok,

Oldukça rahatsız edici.
Ayrıca sevecek ne var ki.
Bu arada kadınım.

Sevgilimin arkadaşlarımla çok sıkı fıkı olmasını istemezdim, rahatsız olurdum. Kardeşim gibi olayından büyük bir saçmalıkta yok şu hayatta. Ne kardeşim o benim diyen kızların sevgililerinden ayrılıp kardeşi gibi olan erkeklerle sevgili olduğunu, evlendiğini, ve seviştiğine şahit oldu bu gözler.

Kardeşlik? Ne düşündüğümü söylesem sinirlenirsin. Bir musibet bin nasihatten iyidir deyip bitirmem daha iyi olur sanırım.

sözlükte bi hikaye vardı.

diyelim bir kız bir erkek arkadaş sinemaya gitti ve erkek kızı öpmek için hamle yaptı. kız hemen suratına bi tokat atar ama aynı hareketi bi kız yapsa erkeğin tokadı kızın neresine atacağını siz hesap edin..

şu kardeşim gibi lafına da ayrı gıcığım. aynı anneden çıkmadıysanız eğer kimse kardeş gibi olamaz. bence de samimiyete biraz mesafe koyun. sizden olmasa da onlardan birinden yanlış anlaşışır falan.

worlds are colliding (bkz: seinfeld)

Çok sevse derken, iyi anlaşmak pozitif bir durum.

Yalnız mesafeleri iyi ayarlamayınca sadece sen ve erkek arkadaşınla değil, diğer arkadaşların da kendi kız arkadaşlarıyla aralarında kıskançlık durumlarına yol açabileceğinden bazı problemler olabilir.

Bu tarz dinamikler bazen hassas olabiliyor. Kişilere bağlı.

rahatsız edici +1

kardeş gibi olayı çok lüzumsuz.
Ben de sevgilimin arkadaşlarımla arkadaş olmasını istemezdim. Merhaba merhaba desinler, oturup adam gibi konuşsunlar falan da gerisi lüzumsuz. Dünyaların birbirine karıştırılması taraftarı değilim. Keza sevgilimin ailemle, ailelerin birbiriyle, iş arkadaşlarının diğer arkadaşlarla karıştırılmasını falan da lüzumsuz buluyorum.

"Sonuçta kardeşim gibi onlar"
Bu yol yol degil.

Inanilmaz sinirleniyorum. Ortaokulda akran zorbaligina ugramis sonrasinda siddet gormus biri olarak ozellikle kadin dusmanlarina asiri sinirleniyorum. Ama takmamak lazim belki okumamak lazim yoga spor kitap okumak bunlarla ugrasmak lazim.

(bkz: memetik) bilimini ogrendikten sonra aslinda hicbir fikrin, duygu ve dusuncenin "ben"im olmadigini anladim. bu yazdigim cumlenin bile ben ile bir alakasi yok.

aslinda insanlar kafalarindaki dusunceleri yapmazlarsa hicbir sorun yok. kafadaki dusunceleri benlestirip ben yarisina giriyorlar. ve sonuc husran.

Çok sinirlenmiyorum ama Türkiye'nin okumuş kesimin ortalamasını görünce hayal kırıklığına uğruyorum. Benzer bi hayal kırıklığına askerde uğramıştım. Özellikle koca koca adamların sabahtan akşama Kürtler şöyledir Araplar böyledir diye garip garip uğraşması ilginç geliyor. Sonra maç başlıkları falan, yani biz de izliyoruz bu futbolu ama milletin doğmamış bebesine kadar küfür ediyorlar kanım donuyor vallahi.

Ben duyurudaki bazi cevaplara bile asiri sasiriyorum. Cinayet davasi sorusu vardi biri kasten cinayetin islenebilmesi icin onceden kavga etmeniz lazimdi diye bi sey yazmis. Hukukla gram alakasiz yarim yamalak yanlis cevaplar konu da hassas cinayet davasi acayip tuhafti.

cidden hakaret için demiyorum ama bazen insanların nasıl bu kadar aptal olabildigine çok ama çok şaşırıyorum. akplilere küfredip birkaç entry sonra imamoglu nun zamlarini ölesiye savunan tiplere, CHP negatif bir şey yapınca e ama AKP de yapıyor diyenlere, genel başkanı apo nun heykelini dikeceğiz diyip son bir haftada iki vekili hdp/pkk aynı amaçlara hizmet ediyoruz açıklamaları yapmalarına rağmen hdp'nin pkk ile ilgisi olmadığını ölümüne savunanlara.. inanılmaz sinirleniyorum.

Belki 56749687 kere yazılıyor ama sözlük epeydir koca bir ÇÖP. Mümkün mertebe ruh sağlığım için uzak durmaya gayret ediyorum. Dönem dönem tamamen kesiyorum. Azimliyim bırakacağım bu illeti.

yalnız olmadığımı öğrenmek o kadar iyi geldi ki. demek ki sözlükle alakalı bir durum mevcut. yıllardır üyeyim. 600 küsür entrymi silmiştim ve şu an çok kısıtlı sebeplerle entry giriyorum. sözlükten ayrılamıyorum çünkü her konuyla alakalı gündemi yakalayabileceğim yegane site şu an internette. fakat sanırım bunun bir bedeli olmalı diyerek sözlüğün çöpe dönüşmesine göz yumuluyor, sonuç olarak da boş insanlarla muhatap olmak zorunda kalıyoruz bir çoğumuz.

Okumayarak cozebilirsin.

sadece sözlük değil, komple sosyal medyadan çıktım bu yüzden.

(bkz: rizelileri sevmeme nedenleri) sinirlenmek değil de şu başlığı okurken baya üzüldüm.

takip

E-devlete girip asal yoklama başvurusu diye aratın,bilgilerinizi girdikten sonra tecil ettirmek isteyip istemediğinizi soruyor o kısmı da işaretlerseniz 2 yıl tecil oluyor.Askerlik şubesine gitmenize gerek yok.

@glavina'ya ek olarak şunu söyleyeyim. E-devlet üzerinden asal yoklama başvurunu tamamladıktan sonra aile hekimine gitmen gerek. Aile hekimin de sistemden onayladıktan sonra e-devlet üzerinden durumunu kontrol edebilirsin.

Yabancı gazeteleri (tercihen amerikan) bol bol oku sesli ya da mırıltı şeklinde.

Reddit'teki politik başlıklara yaz ve diğer yazılanları oku.

Programda yapacağınız işlemi ayrı olarak çekip üzerine hazırladığınız metni okuyup birleştirseniz olmaz mı?

Ben kelime dağarcığımı geliştirmek için mümkün olduğunca Economist, New Yorker, Atlantic gibi yerleri okudum. İlgilendiğiniz bir alan varsa o alandaki kült kitapları ve makaleleri okumak da epey yardımcı oluyor. Hatta Reddit'te /r/AskHistorians gibi yerlerin de epey faydasını gördüm. Öbür türlü sırf kelime öğreneyim diye merak edilmeyen bir şeyi okumak azap gibi geliyor.

Konuşmayı geliştirmek için İngilizce konuşulan bir ortamda yaşamak haricinde işe yarar bir yol yok gibi. Ben dört küsür ayda bile acayip ilerleme kaydettim. 1-2 kişi haricinde kimsenin ana dilinin İngilizce olmadığı bir yerde çalışıyorum.

kusura bakmayın biraz tırt bir cevap olacak ama yapacağınız şey ingilizceyle çok haşır neşir olmak. gerçekten. mantis'e katılıyorum. reddit'te yazmak ve okumak çok faydalı olabilir. çünkü tabiri caizse beyin içerisindeki ingiliççe bağlarını kuvvetlendirir. sürekli yazdıkça, okudukça, gördükçe beyninizi çalıştırmış ve geliştirmiş olursunuz ingilizce açısından. işlem hızınız ve kapasiteniz artar. atıyorum normalde 3 saniyede kuracağınız cümleyi kafanızın içinde 1.2 saniyede halletmiş olursunuz.

bunun dışında tavsiyem şudur: kendinize bir konu seçin. çok spesifik veya mantıklı olmasına gerek yok. SESLİ OLARAK konuşun. ağzınız hareket etsin, sesler temiz çıksın ve bunları duyun. fısıldayarak falan değil. karşınızda insan varmış gibi, konferans veriyormuş gibi... bu çok önemli. ben ingilizcede iyi olduğum halde yurtdışına çıktığımda ilk 1-2 gün şefik subaşı gibi konuşuyorum. kesik kesik, ağır ağır, yorgun argın... sonra alıştıkça hızlanıyor ve rahatlıyor insan.

fiziksel aktivite gibi düşünün. beyninize ne kadar ingilizce verirseniz, ağzınızı ne kadar açarsanız o kadar rahat edersiniz.

sesli okuma gibi şeyler de yapabilirsiniz. yani bir yandan beyninizin ingilizceyi daha hızlı işleyebilmesi gerekiyor, diğer yandan da ağzınızın beyninizle aynı performansı verebilmesi gerekiyor. bunun için de sesli pratik çok önemli. o açıdan verilebilecek en iyi tavsiye sanırım "ağzınızı çalıştırın" olur. beyniniz istediğiniz kadar bilsin, ağzınız alışık değilse konuşurken takılıyorsunuz.

Reyiz ben anlamıyorum, günlük hayat için mi ingilizce futbol için mi sanayi için mi ticaret için mi bırak akışına gün içindeki konuşmayı öğren devamı gelir ve zorlama yapma politik dil sana lazım degil. Türkiye İngilizcesi konuş bak hintliliere catur çutur Hint İngilizcesi konuşuyor çorba ediyorlar

teşekkürler yorumlar için. gayet faydasını olacağını düşünüyorum bu tavsiyeleri uygularsam çünkü kitap okumaya ağırlık verdiğim dönemlerde ana dilimde dahi akıcı ve temiz konuşuyorum normale nazaran. aslında bunu yapmak aklımda vardı fakat bilmediğim kelimeleri tek tek aramak, anlamına bakmak yavaşlatıcı bir etkiye sahip. yani gün içerisinde zaten bir sürü ingilizce metin okuyorum fakat bir amaç belirleyerek okuduğumda konu yine buraya varıyor. ama kasmadan, bilmediğim kelimelere başlarda o kadar takılmadan süreklilik sağlarsam sanırım işe yarayacaktır.

@protrek soruyu anlayamadım çünkü ben zaten ne için olduğunu belirttim? günlük ingilizcem de zaten iyi. o konuda çok bir sıkıntım olduğunu ya da aksanımı yok etmek istediğimi söylememiştim. bahsettiğim şey düzgün cümleler kurabilmek çünkü binlerce insana bir şeyler anlatmak niyetindeyim. sokakta herhangi birisi ile iletişim kurmak gibi bir durum olmadığı için, haliyle bir saygı göstermem gerekiyor. hem kendime, hem de izleyen, dinleyen kişilere. bu da "kasma ya" düşüncesiyle başarılabilecek bir şey değil bence.

Eger varsa kendi alaninizda ingilizce alt yazili ingilizce videolar izleyin bol bol, hem alana iliskin kelime ogrenirsiniz hem konusma dilinde kullanimi gorursunuz hem de diliniz epey gelisir

kitap okuyun bol bol. ara sira kitaplari sesli okuyun.

hicbirzaman bir İngiliz gibi konusamayacaksiniz, Bücür cadı komplesine girip ağzımızı sağa sola oynatıp antrenman yapmak akıcı doğru hatasız dil öğrenmenin anahtarı diyorum.

tezli mi tezsiz mi baktıkların

ya yurtdışına çıkacaksın ya da odtü boğaziçi gibi okullara başvuracaksın. Türkiyedeki çoğu üniversite lisansüstünde alandışı kabul almaz.

Ancak yüksek yapmak istediğin alanda bilgi sahibi olman da önemli. Lisans okuyanların bilgilerine sahip olmalısın.

"Ben yüksek lisans yapmak istiyorum" geçerli bir neden değil seni almalari için

ben de benzer süreçler yaşadım/yaşıyorum.

bahsettiğin alanlarda bildiğim kadarıyla alan dışı kayıt mevcut. işletmeye dair yl programlarında genellikle belirli bir alanda lisans diploması istenmiyor. araştırdığın okulları değiştirmen gerekiyor sanırım. yani bir program için bazı üniversiteler alakalı diploma isterken bazıları istemiyor.

klinik psikolojide dahi psikoloji lisansını şart koşmayan, bilimsel hazırlık okutarak eğitim verebilen okullar mevcut.

mimarlık, mühendislik gibi teknik alanlar olmadığı sürece illa ki bulursun. örn:

marketing.bilgi.edu.tr
ects.gsu.edu.tr
sbe.yeditepe.edu.tr
www.sbe.itu.edu.tr(tezli-tezsiz)

yani hiç birisi önkoşul koymamış bahsettiğiniz şekilde. yurtdışı için mi araştırdınız siz?

Ozel universitelere bakabilirsiniz. Bilgi, Yeditepe, Bahcesehir gibi iyi ozel okullar yardimci olabilir egitimi de iyidir. Ben de yuksekten doktoraya alan degistirdum, bu nedenle bir donem bilimsel hazirlik okudum. Siz de bir donem ya da yil bilimsel hazirlik okumayi kabul ederseniz sorun cikacagini sanmiyorum.

Devlet universiteleri ne yazik ki zor. Bogazici benim alanimda 10 kisilik kadro acti, ilk 10'a girmeme ragmen alinmadim.

cevaplarınız için ayrı ayrı teşekkür ederim. evet, yurt dışı yüksek lisans programlarını araştırıyorum.
baktığım programların hepsi tezli.

Abd'nin köklerinden mi bahsediyorsunuz? Aradığınız şey "On üç Koloni" olabilir mi? Yoksa bahsettiğiniz şey bir yerli devleti mi?

kolonilerden bahsetmiyorum. yerli devlet.

Iroquois olabilir mi? Bir çeşit kabile fedarasyonuydu.

multivitaminlerde bahsedilen oranlardan vücut yeterince verim alamıyor, emilim gerçekleşmiyor. bu yüzden beslenmenizi düzenleyerek alacağınız fayda çok daha yüksek olacaktır.

Kullanmıyorum, tamamen para kaybı. Onun yerine meyve yiyorum. Sen de ye. Trabzon hurması bir numaram şu sıralar.

ben ne zaman kullansam grip olduğumda, direkt kendime gelmeye başlıyorum. iyileşme süreci bitmeden bırakınca da bir anda düşüyorum. yani bayağı etki ediyor bende. yine aynı şekilde bıraktığımda, kullandığım zaman zihnimin daha da keskinleşmiş olduğunu farkediyorum.

supradyn kullandığım multivitamin.

Ben de kullanıyorum ama her zaman değil çünkü iyi beslendiğiniz zaman gerçekten gerek olmuyor. Öyle durumlarda yalnızca balık yağı ve d vit alıyorum( eksik olduğundan). Ama eğer o gün pek bir şey yememişsem ya da kötü beslenmişsem alıyorum. Test yaptırdım tüm değerlerim iyi çıktı demek ki iyi geliyor. Ben vitbalance kullanıyorum.

Balık yemediğim için sürekli balık yağı alıyorum. Kışa girmeden önce test yaptırıp ona göre ekliyorum. 3-4 tane eksik çıkıyor genelde. Spordan sonra da magnezyum alıyorum rahatlatıyor.

Çok yaptım. Domain paneline nameserverları girin. Cname ve A kaydını ip ile eşeleştirin. O kadar.

yaptım fakat işe yaramıyor. google'ın verdiği dns adreslerini de girdim fakat hala açılmıyor.

Hangi domain şirketi. Genelde ns kayıtlarının güncellenmesi kısa bir süre alır şak diye açılmaz

dün geceden bu yana. dns güncellemelerinde sorun yok yani. firma da isimtescil

3- NameServer Yönetimi altında
ns1.domain.com 222.222.222.22(ip adresi)
ns2.domain.com 222.222.222.22(ip adresi)

6- Gelişmiş DNS altında
*.domain.com A 222.222.222.22(ip adresi)
domain.com A 222.222.222.22(ip adresi)
ftp.domain.com A 222.222.222.22(ip adresi)
mail.domain.com A 222.222.222.22(ip adresi)
www.domain.com CNAME domain.com
domain.com MX 10,mail.domain.com
domain.com NS ns1.domain.com
domain.com NS ns2.domain.com

Yukarıdakilere ek olarak google cloud altonda domaini register etmelisin bir de

@Northern Mariner yukarıda verdiklerinde örneğin ns1.domain.com olan kısım google'ın verdiği nsler mi yoksa kendi domainim mi?

eger google normal vps gibi ip adresi veriyor ise ip adresi yoksa google'ın verdiği ns'ler olacak

fatura abonelikleri senin üzerineyse onları kapattır ve aynı il ya da ilçe her neyse aynı firmayla devam edilecekse oraya geçmek istediğini, oluyorsa geçirtmek istediğini söyle. ( faturaları üzerine alacaksan, mesai bitmeden o ildeki kurumları arayıp ne kadar depozito ödemen gerektiğini öğrenip ona göre parayla başvurabilirsin.)

ikametinizi de gideceğiniz ev, resmi olarak boş görünüyorsa ev sahibiyle yapacağınız sözleşme ile nüfusa giderek aldırabilirsiniz.

ikametgah taşımak "zorunda"sın aslında, cezası varmış bilmem kaç lira. ilk x günde hemde. ama ben aylar sonra taşıdım bir sıkıntı çıkmadı.

fatura aboneliklerini açtırırken kira kontratın lazım olacak sadece.

kısayoldan halledebilecek işleri bilmiyorum.

su ve doğalgaza e-devletten veya kendi sitelerinden başvurabilirsin. ailen aynı şehirdeyse ikameti taşımanın bir önemi yok, farklı şehirdeyse suyu açmıyor iski. ayrıca şehir farklıysa devlet memurlarında memuriyet mahalli diye bir olay var ona bakman gerekir izin, tayin ve rapor işleri için. özel sektör için bir önemi yok. şeçimlerde de eski mahallende oy kullanman gerekir.

İstanbul da isen geçen gün bizim dükkanın elektriğini suyunu internetini yarım günde halletim akşamüstü elektrik ve internet ertesi günde su açılmıştı.
Aile evinde kalabilir sıkıntı değil ikametgah

Ankara'da ikametgah olmadan tüm faturalari actirdim. Hiç bir yerde ikamet belgesi istemediler. Kira sözleşmesi olduktan sonra napacaklar zaten

Büyüklüklerini hiç bilmiyorum ama, Emek 8. Cadde'ye inen bi sokakta (eski 72 olabilir) Moda Düğme isimli bi dükkan boş koli satıyor. Kullanılmış mı değil mi bilmiyorum.

Cepadaki bauhaus ta da var. Bir de üst katındaki carrefour da da bolca veriyorlar varsa.

365 avmde koctas satiyor.

bahçelievler 61. sokakta modern çarşı diye temizlik malzemeleri satan bir yer var orada boy boy satılıyor.

metro grossmarket kolileri bir kenara koyuyor. isteyen alıp kullanıyor.

61. sokaktaki temizlik malzemeleri satan dükkandan aldım. teşekkürler herkese

oz'u izlemişsin, the wire'ı izlememişsin. çok ilginç. hemen başlamalısın bence.

www.youtube.com

dexterı seversin.

teşekkür ederim ama aksiyon dizisi isteyen birine the wire'ı önermek. bilemiyorum altan.

banshee'den sonra seni yine bir cinemax yapımı strike back paklar.

strike back izledim. güzel dizi, güzel öneri.

dosya kopyalama programları ile kopyala
windows un kendi kopyalama isi ile yapma

denedim, onlar da aynı. flash bellek bozuk değil bu arada. öğlen içindeki diğer dosyaları masaüstüne sorunsuzca atmıştım.

FAT32/NTFS sıkıntısı olabilir.

house md
lost
shameless
behzat ç
ezel

11.22.63 beğendik mini dizi
lost room güzel mini dizi
lost kesinlikle

damages, lost, lost room(mini dizi)

(bkz: 11.22.63) merak unsuru iyi. (bkz: bron/broen) de çok iyi.

the shield

Breaking Bad yazılmıştır diye baktım ama hayret kimse yazmamış. Listeye ekliyorum.

kıstasına uymuyor ama benim önerim 10 sezonuyla friends. bunaldığın dönemde antidepresan etkisi yaratır.

doctor who, eğer fantastik şeyleri ve ingiliz tarzını seviyorsan daha iyi dünyadan koparacak bir şey bilmiyorum.

@sevgi
arkadaş izlemiş beğenmiş breaking bad i o yüzden yazılmadı.

Fringe. Dün o kadar bunaldım ki açıp biraz izleyeyim dedim; arka arkaya 4 bölüm izlemişim.

The walking dead fazla mantik aramayip surekleyicilik kistas ise aradigin bu.

Shameless muhtesem bir dizi

Lost, fringe. Ben de gündemi unutmak için bunları baştan izliyorum.

Ha black sails demeyi unuttum korsanlı dizi bence tanıma uyuyor.

oz ve hemen ardından the wire. şöyle ki ozu izlerken ben wireı bilmiyordum. "keşke bu hapishanenin dışını çektikleri bi dizi de olsa" diyordum ve tam o sırada wire ile karşılaşınca mutluluktan uçmuştum. ikisiyle kapışabilecek diziler nadir olduğundan ve o dizileri de bitirmiş olmamdan dolayı ikisini de birden fazla olarak tekrar izlemişimdir. izlediğin dizilere bakılırsa tam senlik diyebilirim bunlar.

Friends!

Six feet under

supernatural, sons of anachy, south park(efso), gotham, the last kingdom(vikings yokken müthiş gider), marco polo (netflix yapımı efso)

Narcos

Bron Broen

six feet under. dünyanın en iyi dizisi bu aslında. sürükleyici mi emin değilim de daha iyisi yok işte yani.

bir de oz. bu deli gibi sürükleyici ve bence six feet under'ın tahtını sallayabilecek kadar başarılı tek dizi.

the wire
the sopranos
battlestar galactica
star trek serisi

it's always sunny in philadeplhia.

ofisiniz nerededir ? aklımda biri var ona söyleyeceğim

mesaj attım

150-200 liraya yapacak olanlar çok yakın arkadaşın süper bir kıyak falan yapmıyorsa yaptırmamanı tavsiye ederim. 1000 liraya site yapıyoruz deyip hazır temaları bile ağzı burnu kaymış şekilde yapan "tasarımcı" dolu ortalık.

size tanıtım sayfası lazım anladığım kadarıyla, bana kalırsa wordpress (ücretsiz) üzerine güzel bir tema satın alın, wordpress işi yapan birine de giriş seviyesinde belirli ayarları yaptırın, içerikleri de girince içi dolu gözükecek zaten. iletişim formunuz vb olur, işinizi görür bu şekilde.

nispeten ucuza halledersiniz.

themeforest.net

arama kutusuna law ve attorney yazınca gelen sonuçlara bakabilirsiniz mesela.

sıfırdan 150-200 liraya yapan bulamayabilirsiniz, bulsanız da işin derme çatma olma ihtimali var.

wix.com gibi seylerle yapin iste

wix iyidir. kendiniz yapın. 1 gecenizi almaz.

Dizibox olabilir.

onlinedizi.co
dizist.com
dizipub.com
sezonlukdizi.com

o saydığınız siteler yetmediği için bu başlığı açtım zaten. özellikle dizist yeni dizi eklememeye and içmiş gibi

arada çökse de dizibox kullanıyorum.

sanırım kapandı. benim eski dershanem temel lise olmuş ama emin değilim

benim dershane de bilgi dershanesiyken bilgi lisesi olmuş. web sitesi falan değişmiş.

kırık olsa duramazdın

hareket ettirebiliyorsan kırık değildir. kas incinmesi muhtemelen. zorlanmadan veya soğukta kas gerilip öyle zorlamadan olmuştur. yumuşatıp ısıtın. çok hareket ettirmeyin geçer muhtemelen.

yil 2016 olmak uzere, lutfen artik su hareket ettirebiliyorsan kirik degildir mantigini 2015'te birakalim.

kirilmis olabilir. kimse bilemez rontgen cekilmeden.

bana normal futbol topu gelmişti baş parmağıma ve bildiğin "kanırtmıştı" 1 ay şiş gezdim evde sakız sararak falan yıl tabi 1993 falandı doktora gitme olayları yoktu şimdiki gibi

şimdi şöyle arkadaşlar çok şükür şimdiye kadar ne kırık ne çıkık durumu hiş yaşamadım. o yuzden hiç bilemiyorum ne olur nasıl hissettirir. Bu yuzden hani tecrube eden vardır ya da bilen vardır diye sorayım dedim. telaşlandırmadı fakat huylandım yani anlayamadım ne olduğunu.

orta 1 ya da 2'de bir kavgaya karışmıştım. çocuğu haşat etmiştim. sonra çocuk benim sağ işaret parmağımı tuttu, çevirdi resmen. morardı, şişti, 3 hafta sonra düzeldi.

çok benzeri kardeşime olmuştu. "kırık olsa ağrıdan duramazsın" diye düşünüp 2 gün gitmedik doktora, 2 gün ağrısı ve şişi geçmeyince gittiğimizde kırık olduğunu öğrenmiştik sağ baş parmağın üstünde.

artemisbet ve onun yan kuruluşu truvabet iyidir.
tempobet, bets10 ve marsbet sorun çıkarmaz.
yurtdışında yaşıyorsan bet365, gamebookers ve bwin.

wonodds iyidir. çoğu site gibi yüksek yükleme oranı beklemez. ukash ile minimum seviyede de yükleme yapabilirsin.

Benim cimriligim tuttu 60 fazla

çok güzelmiş de shippingle beraber 75 lira ediyor. Ben kıymazdım.

kaçırma derim

al geç

tipi şahaneymiş. ancak yapıldığı maddeye ne deniyor bilmiyorum da dandik gibi duruyor.

al bence de. çok güzelmiş <3

dayanamadım alıyorum sevgili 'mellon'lar :)

@khiron oha. aliexpress'i unutmuşum resmen yüzyılın kıyağını yaptın, teşekkürler!

7 yıl diye biliyorum

5 yıl dolmuş. yaptır mutlaka.

4-5 yıl geçtikten sonra mutlaka olman gerekiyor. devletin aciline gittiğinde 2 dk bile sürmüyor. risk almaya değer mi?