Zincilikuyudan metrobüse binip Uzunçayır durağında iniyorsun...
Aşağı yolda bulunan E-5 deki durağa doğru yürüyorsun(bostanci gidiş yönüne) önüne gelen ilk otobüse veya minibüse binip bostanci köprüsünde indikten sonra yolun karşınısa geçip biraz daha yürüyorsun...
C.tesi sabah trafiğin daha az olacağını varsayarak ortalama yolculuk süresi min. 40dk. max. 1 saat sürer....

hacı iş yemeği falan ayağına o otelde amway tarzı şirketler adam işletiyor.

not: bunu yazan kişiyi işlettiler.

yok yahu önce şirketin şuan bulunduğum adana'daki merkezine çağırdılar. o tarihte istanbulda olacağımı söyleyince orada da var diyip bu adresi verdi. ya zaten işi gücü olmayan adamı nası işletecekler ahah

Daha önce o bölgede travma oldu mu? (Menisküs zedesi ya da osteokondritis dissekans düşündüm bir an.)

anlattığına göre tıbbi olarak genel adı "shin splints" olan durumdan muzdaripsin. genelde aşırı yüklenmeden, yeteri kadar ısınmamış ve esnememiş baldır kaslarından, ayağın aşırı derecede içeri veya dışarıya yatmasından falan kaynaklanıyor. sporcu hastalığı deniyor genel olarak. tedavisi dinlenmek, başka türlü sadece sorunu ertelersin, üstüne gidilmesi halinde stres kırığı problemi baş gösterebilir.

not: medikal lisans falan sahibi bir insan evladı değilim.

@ daha önce sadece sağ ayağıma darbe almıştım fakat iki ayağımda da ağrılar olduğından darbeye bağlı olmadığını düşünüyorum.

Yalnız ayrıca şimdilik bu ağrı sağ ayağımda sol ayağım genelde sonradan aynı ağrıyı hissediyor diğer bir ince noktada şu ki sağ ayağı kullanıyorum.

Osgood-Schlatter hastalığı olabilir. Genellikle genç yaşta ortaya çıkar. Efor sonrası ağrıyla kendini belli eder. Ortopedi bölümüne başvurmanızı öneririm. Geçmiş olsun

elbette yapılır da dijital makinelerde ASA değil ISO deniyor ona. makineyi tanımıyorum ama ISO diye bir düğme, bir seçenek varsa oradan yapılıyordur.

LCD'nin sol tarafındaki tuşlardan yukarıdan aşağıya 3. aşağıdan yukarıya 3. tuş, üzerinde iso yazıyor zaten, ona basılı tutup vizörün ordaki tekerleği sağa sola çekerek değiştirebilirsin, pozlamanın diyaframın falan yazdığı ufak ekrandan da takip edebilirsin.

iso tuşuna basarak rollerı çevireceksiniz yanlış hatırlamıyorsam

menü tuşunun altındaki tuşa basılı tutarak ön taraftaki rollerı çevirmeniz gerekiyor. yalnız playback modunda değil çekim modunda olmasına dikkat edin makinenin.

tüm cevaplar için teşekkür ederim.

o fiyata a5 ancak olur sanıyordum, araştırınca baktım ki a6 olabilirmiş. yani gerçekten küçük. a5, küçük defter sayfası boyutundadır (dokunmatik ekranın boyutu), a6 dediği o tek sayfanın yarısı kadar (10cm*15cm). uc logic'in ve trust diye bir markanın a6 ebadında var o fiyata ama paraya değmez bence.
bulabilirseniz eğer ikinci el a5 alın, hatta bulursanız a4 alın en güzeli. fiyatlar uçmuş bu sıra.

wacom'un en hesaplısı bu: www.hepsiburada.com

Ben bunun bir eski modeli olan Volito2'yi kullanıyorum. 3 senedir mis gibi çalışıyor. Tavsiye ediyorum.

ne için alacağınıza bağlı gerçi ama o paraya wacom'un kalemini vermiyorlar. o yüzden alternatif markalara yönelmenizi tavsiye ederim, uc logic, trust gibi. ben geçen hafta uc logic aldım mutluyum şuan bir sorun yok. dağıtım anlamında da uc logic hemen hemen bütün vatan bilgisayar mağzalarında bulunabiliyor sanırım olmasa bile getirirler. ayrıca trust marka da satıyorlar diye biliyorum siz yine bir gidip sorun. bu konuda satış elemanlarına taze eğitim vermişler bayağı hevesliydi kendisi bana anlatırken=)

www.akortek.com

rockwell amcamızın önerilerine kulak verelim;

www.kenrockwell.com

www.asal.msb.gov.tr
Kasım Celbi : 01-30 Eylül
Kasım'da gidebilmeniz için o tarihler içinde dilekçenizi vermeniz gerekiyor, bu tarih dışındaki dileçke sonraki celp için oluyor bildiğim kadarıyla. yine de yanlış olmasın diye link de verdim iyice bir okuyun isterseniz.

askerlik şubede tanıdığın vs. varsa her şey mümkün. hemen sonraki dönem için başvuru tarihi geçip de başvuran ve araya adam sokup yine de gidebilen insanlar tanıyorum şahsen.

fakat dışarıdan torpil ayarlamaya çalışıp şubedeki görevlinin gazabına uğrayan ve gidemeyen bir insan da tanıyorum. olay şubede bitiyor yani.

yansımalar'ı biliyorum. ince saz da çok tatlı. keza yedi karanfil serisi de.

www.mrtzcmp3.net (bu da naçizane hediyem olsun :D)

camel ın diğer albümlerine baktınız mı?

öncelikle
ozric tentacles-erpland

ayrıca bunlarda belki olabilir
goblin-roller
caravan-waterloo lily (enstrümental değil)
focus-hamburger concerto (bazı şarkılar andırıyo)
grim fandango- soundtrack (bunun pek alakası yok içimden geldi)

+ bir bilmecem var çocuklar!
- haydi sor sor!
+ kafa dinlemek için dinlenir! *
- acaba nedir nedir?
+ dingin ve enstrumental müzik denince akla? *
- tamam şimdi buldum!
+ hemen onun adı gelir!!
- explosions in the sky, explosions in the sky, explosions in the sky!!!1

yine camel'ın "mirage" isimli albümüyle devam etmenizi öneririm.

oyunculuğu öyle göze girecek kadar güzel yahut göze batacak kadar kötü değildi bence. üstelik tipinde de bi sikim yok.

kızların hastası olduğunu nereden çıkardınız ki? filmdeki karaktere aşık olmuşlardır onlar. rolünün karizması var yani. kendisinin yok.

oscar a aday bile olamaz ne adayı yanından geçemez. Tamam izlenebilir bir oyunculuk sergilemiş ama oscar başka bir şey ne olursa olsun.

bi bok oynadığı yok afedersin... götüm gibi. vallahi bak...

kızların kendine bi model arama isteginden doguya simdide Alexander rybakov furyası vardır ki sormayın bu Robert itininde tek sucu kendine hayran bırakmak degil bide kızlara mal mal kıtap okutturuyor,kimse bizle ilgilenmiyor...bunun sonu ilişkiyi bitirir...

LCD Soundsystem - LCD Soundsystem

normalde pek sumut atmayacagim bi album, kosarken ritm tutmama epey yardimci oluyor.

(bkz: koşarken dinlenecek şarkılar)
(bkz: spor yaparken dinlenecek şarkılar)

the prodigy ;

(bkz: the fat of the land)
(bkz: music for the jilted generation)

eskiden türlü gaz şarkılarla bir potpori yapar, öyle koşardım fakat şimdi yepyeni ve çoooook memnun kaldığım bir tercihim var. koşarken radyo odtü nün muhteşem programı "modern sabahlar" ı dinliyorum. podcastleri sitesinde mevcut. yalnız koşarken millet neden güldüğüme anlamsızca bakıyor ama olsun. sağlık için koşun ve modern sabahlar dinleyin:)

itunes'da "podrunner"i arat.

touch ile uyumlu yazısını ben göremedim. sonradan hak iddia edemeyebilirsiniz böyle bir yazı yoksa. bunu da göz önünde bulundurun derim.

veyahut ben bakan körüm.

sakın almayın bunların hiçbiri ipod touchlarla calışmıyor. Hatta cogu ipodla da calışmıyor bir sürü farklı model de denemiştim zamanında. Evde duruyor bir tane isterseniz karşı ödemeli yolluyabilirim aynısından.

Electro Worldten Artwizz marka ipod un orjinal kablosunu takarak prizden şarj edeceginiz bi cihaz aldım sorunsuz çalışıyor.

philips alın, daha kaliteli.

logitech döver. lakin bulabilirseniz x-530.

philips mms460.

logitech biraz pahalıdır ama bilgisayar aksesuarları konusunda şukeladır.

@karapolisnas neden x-530 ?

philips'in 2+1 ini kullanıyorum gayet iyi fakat 5+1'in de aynı performansı verir mi bilemedim.

logitech daha cazip gibi. yine de her ikisinden de mucizeler beklemeyin derim. özellikle müzik dinleme hususunda.

philips şekil olarak çok daha iyi olmasına rağmen

üzülerek söylüyorum ki logitech daha iyi

x-540'la x-530 arasındaki fark x-530'da bulunmayan ses kumandası. x-540 daha mantıklı yani.

Z-5500 al tum dertlerin bitsin derim. Acayip memnunum.

illa bu ikisi arasinda secim yapilacaksa, philips. ama sunu belirtmeden edemeyecegim, ikisini yan yana koyun, bi microlab etmez.

bende creative inspire 5200 var. bir gün hiç aklımda olmamasına karşın alışveriş sırasında logitech x540 alıverdim. öncelikle şunu söyleyeyim: bassları güzel. görünüşü şık. kablolar kalın, kaliteli ve yeterli uzunlukta. ama benim sevmediğim yanı, bassları düşürünce uydulardan gelen seslerin önceki sistemime göre daha cılız çıkmasıydı. sanırsam bu uydudaki hoparlörlerin daha küçük olmasından kaynaklanıyor. özellikle klasik müzik dinlerken iyice belli ediyor kendini. 4-5 gün sonra gidip geri verdim zaten.

@ozdek bütçem ona yetecek kadar fazla değil.

@paradoxical microlab a da benim kanım ısınmadı nedense.

philips mms460 i 4 senedir severek kullaniyorum.fiyat&performans acisindan gayet mantikli bi secim olur. pek tabii ki bu fiyata cok iyi bi ses kalitesi beklememelisin ama bass lari iyidir.

ilk soru için;

ctrl+p yapıyoruz, queuing'de maximum number of active downloads'u 1 yapıyoruz, birer birer iniyor.. ikinci sorunun cevabını ben de merak ediyorum..

edit: neyse..

ben 1.6.1 kullanıyorum halen fakat teker teker indirmek için gerekenleri yine de anlatayım. fazla bir şey değişmemiştir son versiyonlarında da sanırım.

options>preferances>queueing

burada "maximum number of active downloads" u 1 olarak ayarlıyorsunuz.

2. soru için de torrent a tıklayıp altta çıkacak sekmelerden files seçeneğini seçiyorsunuz. önce inmesini istediğiniz part'ı sağ tıklayıp "high priority" ayarlıyorsunuz. önce high iner sonra normal sonra low.

benim kullandığım versiyonda olduğunu sanmıyorum. ki albüm olur dizi sezonu olur bu gibi zımbırtıların indirilmesinde gayet işe yarar bir yöntemdir.

tabii ben şu ana kadar partların sırayla inmesi hayati önem taşıyan bir torrent indirmedim ondan da olabilir.

edit: eheh

2. için hellguard'ın dediğini uygulayabilirsiniz.

1. için hellguard'ın dediğine ek olarak, indirdiğiniz torrente sağ tıklayıp bandwidth allocation'dan torrent önceliğini ayarlayabilirsiniz.

ekran kartı yetersiz olabilir mi?
ben de oyun oynarken ekranda benzer noktalar çıkıyordu. tamirci ekran kartının fanı çalışmadığı için dedi.

ekran kartı sürücüsünü bi upgrade etsene akıllanır belki.

Nasıl bulacağım sürücüsünü? ATI Mobility Radeon X1400 (Windows XP Home Edition) için şuraya baktım ve indirdim:

support.amd.com

Ama yüklenemiyor, bilgisayar üreticisine danışın dedi? Başka yolu var mı ? Yanlış yere mi bakmışım yoksa?

omega driverlarini deneyebilirsin?
www.omegadrivers.net

Teşekkür ederim öneriniz için ama onu kurunca herşey kocaman oldu, ekran darmağın oldu. Silip ancka eski haline getirebildim :( Oyun hala düzgün çalışmıyor :( Oynamaya devam ediyoruz ama düzelse çok iyi olacak. Herkese öneriyoruz bu arada, acayip eğlenceli ve çok heyecanlı.

emin olmamakla beraber bana sürücüden çok ısınma problemi gibi geldi. daha iyi soğutmayla yeniden deneyin derim.

allah allah.
resolution ayarlarini filam yaptiniz miydi ki?

Ya masaüstüne sağ tıklayıp değiştirmeye çalıştık ama izin vermedi. Sadece en düşük olan çözünürlük vardı. Açıp kapattık, normal açılır diye yine de düzelmedi. Zar zor kaldırdık da eski haline döndü. Isınmayı nasıl yapacağımızı bilmiyorum? Bilgiayar (dizüstü) ısınıyor tabi .. ama öyle aşırı bir şey değil, arada bir fanı çalışıyor sonra duruyor. Oda sıcaklığı çok düşük aslında, klimamız var uzun kollu giyip oturuyoruz :D Bilmiyorum bunun bir yardımı oluyor mudur tabi eheheh .. Ama oyun hala aynı üff :(

ya bir de şurada sorun bence, nispeten daha aktif bir forum gibi duruyor.

forum.ea.com

aaz önce başka bir duyuruya aynı siteyi verdim.

exrx.net

burada sırt kas grupları ayrı ayrı listelenmiş altında da, dambıl da dahil olmak üzere, bu kas gruplarını çalıştırmak için yapılabilecek hareketler belirtilmiş. tıklayınca nasıl yapıldığı da görülebiliyor.

buraya değil de body ile ilgili forumları araştırrırsan bulabilirsin çok daha detaylı şeyler

ilk aklıma gelen
www.bodyforum.com

bir bakın var burda biliyorum

(bkz: uzmantv)

iki dambıl varsa, ellerde birer tane ile koşun derim ben.

o yerin ismini ben de unuttum yahu. fizzy miydi... neydi bre?!

spotify, fizy, grooveshark..

deezer.com
soundklan.com

www.imeem.com var bir de tabii radio paradise var ki tek gecerim.

7 temmuzda monkey island in yeni oyunu cikacak. onu bekleyebilirsin.
www.gamespot.com

oynamadım ama inceleme puanlarına göre bir kaç öneri yapabilirim sanırsam.

Sam & Max Episode 205: What's New, Beelzebub? (2008) 3.28/4.00

Sam & Max Episode 204: Chariots of the Dogs (2008) 3.26/4.00

Sam & Max Episode 201: Ice Station Santa (2007) 3.17/4.00

Sam & Max Episode 2: Situation: Comedy (2007) 3.14/4.00

Hep aynı oyun çıkıyor, başarılı bir şey olsa gerek, bir incele istersen.

Bir de şunlar var:

Belief & Betrayal (2008) 3.25

Strong Bad's Cool Game for Attractive People Episode 2: Strong Badia the Free (2008) 3.25

Dracula: Origin (2008) 3.00

Bu sene çıkan bir tane oyun varmış elle tutulan:

Wallace & Gromit's Grand Adventures (2009) 2.89

www.gamespot.com - Dreamfall, The Longest Journey. Son 3~ senede cikan kanimca en iyi adventure oyunu. Dracula: Origin'de guzel, fakat puzzle'lari hakikaten cok zor ve mesakatli, cok pixel hunt var.

www.gamespot.com - The Vampyre Story'de fena degil, ama biraz kolay kacabilir hardcore adventurecilara.

So blonde var. Çoğu kişi bilmez ama. 7 küsür notu var. Fena değildir.

monkey island demişken efsane Secret of Monkey Island'ın grafikleri falan günümüze uyarlanmış (ama yine 2d) versiyonu piyasaya çıktı çıkacak olması lazım.

(bkz: The Secret of Monkey Island: Special Edition)

dracula origin
secret files tunguska
a vampyre story
sinking island
so blonde
the path
ceville

bunlar hep 10 üzerinden 7-8 arası puan alan oyunlar.
bir de sam ve max serisi, nancy drew serisi ve sherlock holmes serisinin oyunlarına bakabilirsin.

secret files 2 cikmis son zamanlarda.

onun disinda piyasadaki isim yapmis oyunlari bitirdim gibin.

bence everest yapar onu..

www.hwinfo.com

(bkz: dr hardware)

pc wizard

www.zhangduo.com

Bu program sürücü yüklü değilse bile parçaları tanıyor.

sınırlı bilgimle söyleyebileceğim tek şey ısınmadan koşmaya başlamamanız olacaktır.

bu problem bende de oluyordu. sebebi uzun süre spor yapmadan tekrar spor yapmaya başlamakmış. ben de 10 sene basketbol oynadıktan sonra ameliyat sonrası bırakmış aldığım fazla kiloları iyileşince tekrar spor yaparak vermeye çalışmıştım ve bu problemle karşılaşmıştım. zamanla geçiyor, yapılcak fazlaca bir şey yok araştırdığım kadarı ile. fazla zorlamamak, gittikçe artan bi program uygulamakta fayda var.

topuk dikenine de dikkat etmek gerek. ben de aynı kaval kemiği ağrısını çektiğim 2 haftalık ağır idmanın ardından bir sabah topuk dikeniyle karşılaştım. ameliyatsız düzelmiyor.

sorununuz büyük ihtimalle shin splints (medial tibial stress syndrome) denilen rahatsızlık. koşmadan önce ısınmıyorsanız, tabi ısınmadığınız gibi esneme germe hareketlerini de yapmıyorsanız, hatta ayağınıza uygun koşu ayakkabıları kullanmıyorsanız, anidan ağır egzersizler yapıyorsanız veya çok sert zeminde koşuyorsanız ortaya çıkabilir. iyileşmesi için dinlenmen şart artı buz uygulayabilirsin günlük bazda. çok zorlarsan stres kırığıyla karşılaşabilirsin.

engellemek için; kendine uygun bir koşu ayakkabısı seçmeni, koşmadan önce 5-6 dakika hızlı yürüyüş yapıp koşu kaslarını ısındırmanı ve ısınmadan sonra esneme hareketlerini yapmanı öneririm. ısınmadan esnemeye bile kalkışma.

ayrıca uzun zaman sonra yeniden koşmaya başlayacaksın anlaşılan. hemen ya allah diyip 5 dakika aralıksız koşmaya çalışma. kendini fazla yıpratmadan koşuna başla. örneğin 30 saniye koşu 30 saniye yürüme periyodlarıyla egzersizini yap, bu şekilde 20 dakikayı geçecek şekilde çalış. sonraki haftalarda koşu saniyelerini arttırıp yürüme saniyelerini azaltabilirsin, belli bir zaman sonra yürümeyi bırakıp sadece koşabilecek kondisyona sahip olabilirsin.

koşmak süper zevkli bir olay, fakat sadece acısız olduğunda.(çok şiirsel bitirdim ben gidiyorum burdan)

ya yok koşuya başlamadan önce 1,1.5 km genelde ısınmak adına tempolu yürüyüş yaparım. tempolu yürüyüşün ardından koşudan hemen önce de esneme hareketleri yaparım. bütün bunlara ramen oluyor.
dediğiniz gibi sıradan bir nike spor ayakkabısıyla koşuyorum, ve koştuğum zemin beton.

ayrıca eklemek isterim mesela çok hızlı bir tempoyla yürüdüğüm zaman da aynı ağrıyla karşılaşıyorum...

ayağına uygun bir ayakkabıyı nelere göre seçersin. en önemlisi ortopedik bakımdan ayağına uyumlu bir yapıda olmalı. bunun için de ayağının düşük taban mı yüksek taban mı, normal taban mı koşarken içeri mi kayıyor dışarıya mı eğilimi var bunların analiz edilmesi lazım. türkiye'de bunun gibi analizleri yapıp ayağına uygun ayakkabı verebilecek bir mağaza var mı bir fikrim yok. zaten bir ortopediste gidip ayağına muayene ettirmen daha doğru olur, zaten bambaşka bir rahatsızlık da çıkabilir benim dediğimden başka.

ortopedist ayağının analizini yapar sanıyorum, ve eğer tabanında ortopedik bir sorun varsa ortotik tabanlık önerebilir. bunların dışında;

www.roadrunnersports.com

adresinde ayağının özelliklerini, yaptığın koşunun özelliklerini girerek ayakkabı önerileri alabilirsin. görece olarak sağlıklı bir seçim yapmış olursun diye düşünüyorum.

sert zeminin etkisini yadsımamak lazım, parke - asfalt çok farkediyor gerçekten.. kaval kemiği ağrısı aldığın ekstra bikaç kilodan, hamlıktan(antremansızlıktan) ve de sert tabanlı ayakkabıdan kaynaklanıyo olabilir, bende öyleydi en azından.. biraz dikkat edince, başlangıç aşamasını geçtikten sonra ağrı hafifledi bende baya, sende de öyle olur diye tahmin ediyorum..

beton / asfalt bir zemin üzerinde koştuğunuzdan dolayı o ağrıları çekiyorsununuz.

ayrıca program için şuraya göz atabilirsiniz www.myasics.co.uk

anladım teşekkür ederim ilginiz içun.

old.cizgi.com.tr

burada ürün listesi var. 8800 modeline kadar minimum işini görür.

radeon 4830 modeline bak derim.

150$ asgari bi ekran kartı ile rahat edersin.
f/p diyorsan bu aralar gtx260

www.hizlial.com (orta sınıftır, isteklerini gerçekleştirir, günü kurtarır)
fiyatı da oldukça düştü. elbette psu'nun da ürünü desteklediğine emin olmak lazım. 6-pin PCI Express bağlantısına ihtiyacın olacak.

site paypal'dan ödeme kabul ediyor. en sağlıklı yöntem bu olur sanırım. hoş, buradaki oyunların herhangi birisini torrent ortamında da bulabilirsin, nerdeyse abandonware olmuş oyunlar... hemen hemen ahah

ayrıca bir ücret alınmaz hayır.

belki bankanın kullanacağı kur farkından dolayı ufak bir kaybınız olur ufak bir ihtimal, ama kayda değer bir şey değil o da.

ödemeyi yaparken karşısınıza açık bir şekilde gelmeyen her türlü ödemeyiş reddetme şansınız var.

ödeme paypal ile yapılacaksa, paypal hesabınıza "yeteri" kadar para koyarsınız, böylelikle adamların fazla para çekme ihtimali de ortadan kalkar.

To the Max'te MJ kendisi var ve belgesel tarzında. Benim bahsettiğim normal TV filmi.

Michael Jordan: An American Hero
www.imdb.com

ilki "kullanıcı bazlı içerik" sanırım...
ikincisi ise "ortak gazetecilik" gibi bişey çıkıyor... wikipediaki açıklamayı c/p yapayım ki, bilen biri onaylasın..

"Collaborative journalism is a mode of journalism where multiple reporters or news organizations, without affiliation to a common parent organization, report on and contribute news items to a news story together. It is practiced by both professional and amateur reporters."

ikincisi polisle işbirliği yapan gazeteciler için felan olabilir. attım yani.

user generated content: kullanıcı tarafından oluşturulmuş içerik
collaborative journalism: iştirak-i gazetecilik

iştirak: bir işte yer alma, paydaşlık etme, ortaklık

Collaborative dictionary: katılımlı sözlük olarak kalıplaşmış bir çevirisi var.
içeriği hep beraber oluşturuluyor anlamında.

collaborative journalism'e bir örnek ise wikinews. (yine içerik katılımcılarca hep beraber oluşturuluyor anlamında)

"kullanıcı yaratımlı içerik" de denebilir.

üniversite öğrencisiyseniz rektörlüğe verilecek bir dilekçeyle "ben öğrenim amaçlı yurtdışına gidiyorum" diyerek pasaport masraflarınızı sadece defter masrafı olarak indirebiliyorsunuz diye biliyorum. yani sadece defter masrafını veriyorsunuz pulu bedava yapıştırıyorlar. masraflar iner buradan sanırım.

20 doları yatırdıktan sonra sana verilen pin koduyla hemen ertesi gün konsolosluğa telefon açıp randevu alman gerekiyor, aksi takdirde pin kodun bloke olup, o 20 dolar da yanıyor.
en geç 1 hafta sonraya gün verirler. hemen 1-2 gün sonraya bile gün verebiliyorlar hatta.
ve senin randevu gününe kadar 131 doları yatırman lazım(konsolosluğa gitmeden önce elinde makbuzunun bulunması lazım çünkü). ona göre ayarlarsın kendini.

kısacası ne zaman 131 doların olursa o zaman pin kodu al derim ben. işini garantiye alırsın böylece.

bir de mülakat sırasında türk kadına değil de, asyalı adama düşmek için dua et. bol şans.

son sınıf öğrencisiyseniz ve okulunuz bitiyorsa okul öğrenci vizesi belgesi vermez. bilginize.

facebook'taki umut sarıkaya grubunda zilyon tane karikatürü var. orada şansınızı bir deneyin bence.

biliyorum hepsini.. hatta kendi pc'mde de kayıtlı bir çoğu ama buna rastlayamadım.

Herşeyden Tiksinen adam repliği...
Şuradan Bkz: umutsarikaya.files.wordpress.com

su ana dek anlamında.. bana göre.. :)

ever vurgu için katılmış olsa gerek yani "bütün istediğim her zaman senin hayatındı" şeklinde..
yada "şimdiye kadar tek istediğim senin hayatındı" manasında da olabilir...

"bir tek dileğim var mutlu ol yeter" ile aynı anlamda.

"bir tek dileğim var sen öl yeter" ahaha

Şu fani dünyadaki tek gayem senin hayatındı.

iki hafta seklini degilse bile durusunu degistirmeye yarayabilir. bir profesyonel nezaretinde calismak en iyisi olur saniyorum.

profesyonel karşılamada sorun yaşarsanız.

koşu + (göbek için) mekik + (kollar için) dumbbell kombinasyonu işe yarar..

2 haftada vücut şekillenseydi bu kadar armut dolaşmazdı sokakta:)) zor biraz yani:)

edit:yahu armut falan yazmışım da yanlış anlaşılmasın:)meşakatli bir iş vücut şekillendirmek o bakımdan kısa sürede zor demek istedim.e tabi kısa sürede olmayınca insanlar üşeniyor göbeği falan salıyor.

@feeling the blanks & dambil :
şey şimdi profesyonel mi iyi olur kendim kendime mi?
@szqnn:
ahah yok yahu patatesten jennifer lopez'e dönüşme gibi bi durum söz konusu değil. halihazırda zaten yaptığım sporun üstüne fit görünsün kollar filan azcık toparlansın die :)

hmm 2 haftada çok bir şekillenme olmaz ama daha diri gözükülebilir. bel ve kalçadaki yağların erimesi için düzenli kardiyo ve düzenli rejim gerekli bu kesin. evde yapabileceğin kalça, bacak egzersizleri de şöyle olabilir:

1- squat
2- deadlift
3- lunges

karın kasları için:

1- crunches
2- bycycle crunch

kollar için:

1- concentration curl
2- biceps curl
3- tek kol triceps extension
4- kickback

ya çok yüzeysel oldu kendimce yapabileceğin bir hafif program gibi birşeyler karaladım. hareketleri 3 lü setler halinde ard arda yapman gerekiyor, her setten sonra tekrarı düşürebilirsin (örn. 12-10-8 tekrar gibi). Bu 3 kas grubuna birer gün ayırırsan bir şeyler olabilir.

pzt kalça, çarş karın, cuma kol falan gibi. çalışmaya başlamadan esnemeyi unutma, hareketlerin nasıl yapılacağını merak ediyorsan internette zilyon tane kaynak var. çok ağır çalışma, hatta bacak kalça egzersizlerini ağırlıkla çalışmasan daha iyi olur şimdilik.

bir de sen yine de spor salonunda bir bilene danışırsan daha yerinde bir davranış olur, yukarıdakiler sadece evde dambılla falan yapabileceğin basit hareketleri içeriyor, salon aletleriyle ve daha doğru yönlendirmeyle daha iyi sonuç alırsın diye düşünüyorum.

profesyonel elbette her zaman daha iyi sonuc verir -en azindan motivasyonun daha yuksek olur birinin gozetiminde calisirken.

çalıştığın hocaya göre alacağın sonuçlar çok farkeder. eğer çok ciddiye alıyorsan olayı lüks bir yere git çünkü zamanın az.

alion.

@rentts teşekkür ederim :) seçeneklere ekliyorum..

başka önerisi olan var mıdır?

aman gözünüzü seveyim sinerji gibi bir şey yapmayin da.. sinerji nedir yahu?

"arkadaşım yapma böyle bi hata" demiştim aynen :)

PAKistan

sil-co.

"pür"den bir şeyler türetilebilir. pürion... esinlendim lan vallahi.

ya da ka tet koyun direk bana niyeyse temizliği çağrıştırır. hiç alakasız halbuki.

Lavinia

kamburlu bütün filmlerin listesi bu. sağdan yine alakalı bir anahtar kelime seçip sonuçları daraltabilirsin.

www.imdb.com

addons.mozilla.org

pink floyd - marooned.

starsailor - way to fall

pink floyd - dogs

umarım bu şarkıyı hiç dinlememişsindir de, her dinlediğinde beni hatırlarsın.. şu sıralar hayır duası almaya feci ihtiyacım var.

led zeppelin - since i've been loving you

@jirki

animals diyorsun dinlememissindir umarim diyorsun, animals dinlenmez mi bu yasa kadar..
istersen duayi yine de yollarim rahat ol :)

@tepedeki psychedelic adam
zepline gerek yok ömrümü adamlara verdim zati..

devam devam bu arada..

judas priest - angel

o zaman şöyle bişeyler:

the yardirds - mr. zero
david bowie - little bombardier
jefferson airplane - white rabbit
the doors - blue sunday

filan gider böyle. daha yazmıyorum.

pearl jam - black
reamonn - supergirl

Paul Weller - You Do Something To Me
Bush - Inflatable
David Coverdale & Jimmy Page - Take Me For A Little While
Dave Matthews & Santana - Love Of My Life
Journey - Kiss Me Softly
McAuley Schenker Group - Anytime
Robert Cray - Time Makes Two
Whitesnake - Looking For Love

Scorpions - Still Loving You da olmadan olmaz bence :)

deep purple - wasted sunsets :(

(buraya yaklaşık 40 tane şarkı yazdım. yolla tuşuna basmadan içeri gidip seinfeld'i izledim. geldiğimde yollayayım dedim ama log out olmuşum ve hepsi boşa gitti. çok üzgünüm çok. ama arasından en sevdiğimi seçtim işte)

gary moore - parisienne walkways

bunlari toplayip ipodda playlist yapacagim bakalim neler olacak...

buckethead - coma
anathema - make it right

Dire Straits - Brothers in Arms
Nightwish - Sleeping Sun
The Gathering - Marooned
The Gathering - Alone
Razorlight- Wire to Wire

çok random olarak;

camel - mystic queen
the motorhomes - into the night
kwoon - i lived on the moon
fnm - i'm easy (bu cover'dır ama süperdir), take this bottle, helpless
travis - eyes wide open
blur - you're so great

bunlarla alakasız ama şunu da yazayım :

thom yorke - cymbal rush

helloween - a tale that wasn't right

feridun düzağaç - nadas. ya da cumartesi

damien rice ve joseph arthur sevebilirsin.

ellissa - Ayami bik

scorpions - send me an angel
scorpions - still loving you
steelheart - she's gone...

takım oyunu derken?
trivial pursuit oynayın; ne çok laubali ne çok ciddi.

paintball... çok mu abarttım?

kulaktan kulağa
kim kimle nerede ne zaman
el kızartmaca
dart
go
parmak futbolu
strip poker

tabu

xbox360 ile sceneit. biz yaptik oldu. sonra oglen fifa09 cevirirken birisi masanin uzerine oturdu, alet havada takla atti, cd cizildi, maraza cikti. herkes yerinde otursun, maraza cikmasin.

teoride sise cevirmece oynanirsa takim ruhu iyice cosar yalniz belirteyim..

ad&d olabilir mesela. her hafta devam edersiniz hem surekliligi de olur.

bu iş için bütçeniz var sa eğer

www.oyunevi.com

bakabilirsiniz.

lego seti alın büyükçe bir liderin yönlendirmesinde tamamlamaya çalışın

dortmund u seç, ben dortmundu çok severim çünkü, ayrıca seyirci ortalamasında avrupanın 1.si. 74 ortalaması var adamların maç başına. şuan mali durumu iyi olmayabilir ama ileriki sezonlarda mali durumu seyircisi sayesinde çok iyi olacaktır.

1- Bence de Dortmund
2- Ben her zaman 4-4-2 oynardım fakat adamların alacakları pozisyonları ileri çıkmalarını falan tek tek ayarlardım. Güzel yenerdim milleti.
3- Çeşitli idman şedülleri var ama uzun vadede işe yaraıyorlar genelde. Gençler, as takım, orta saha, defans, forvet, uzun forvet, hızlı forvet cart curt her şeyin şedülü ayrıyı bende.
4- Sana gençlerin baş ucundan ayırmadığı eserimi öneriyorum. Aslında bunlara ekleme yapabilirdim zamanında ama uğraşmadım zamanında sanırım.
(bkz: #11427222)
5- Ucuza kapatıp milyonlara satabileceğin zilyon tane adam var. Benim favorim Alex diye bir adamdı, tam adı neydi tam hatırlayamıyorum. Alex Teixeria'ydı sanırım. AMRL oynar sağ kanatta özellikle tecavüze yeltenir.

satılmıştır çoğu ama şu başlıkta olup da henüz satılmamış adamları alıp kadronu kuvvetlendirebilirsin.
(bkz: fm 2008'deki genç yetenekler)
çoğu bir süre sonra güzel paraya gidiyordu. pablo piatti ve buonanotte'yi alabilirsen kesin al. bir de rene mihelic. bayadır 2009 oynuyorum ama bu adamlar bünyede yer etmiş. tavsiye ederim.

fm 2008'in naçizane bir müdavimi olarak kesinlikle hamburg diyorum. sistemin de 4-1-1-3-1 olsun dmc-mc iklisi çok press yapsın hard tackling yapsın, ama direct pass atsın. aml-amc-amr üçlüsü yoğun press yapsın ilerde bassın, ileriye okları olsun, tek santroforunda iyi pres yapsın ama iyi bi forvet olsun orta halli fln bu sistemde pek iş yapmaz. defansta dr ve dl'nin ortasahaya kadar oku olsun direct oynasınlar,fazla press yapmasınlar, defansive oynasınlar,dc lerin long oynasınlar tacklingleri mutlaka normal olsun yoksa çok penaltı yapıyolar.bi de cornerlerde uzun stoperin challenge gk olsun diğeri de arka direğe atack yapsın. benim sistemim budur yıllardır oynarım ne takımları adam ettim.

gelelim traininge önce kendine 4 ayrı kategori yarat kanat,defans,orta,forvet adında (isimleri sana kalmış ben böyle yapıyorum). bütün kategorilerinde aerobic ve strenght high olsun, forvette atacking intensive,shooting high olsun,diğerlerini de genel antrenman düzeyi heavy'ye varmadasn önceki düzeye göre ayarla.orta saha ya atacking ve defensive middle düzeyde lsun biraz az biraz çok olabilir kafana göre ball control ve tactic yine middle dan aşağı olsun, diğerini de yine heavy olma seviyesine yakın bi yere göre ayarla.defans defansive intensive olsun ball control ve tactic middle diğerleri kafana göre yine heavy olmadan genel düzey,kanat da attacking high, shooting high, diğerlerini azar azar yap yine genel düzey heavy olmadan.

kaliteli ve ucuz oyunculara gelince; tabii bunlar ilk sezon oyun başı için geçerli; mika aaritalo, gabriel torje, pablo piatti, distel zola, mauro zarate(value'ya bakma 5m'na hemen satıyolar), ignashevic(oyun başında free durumda), kwabena agouda, musacchio(argentina u-19), ibrahim tall...


şimdilik aklıma gelenler bunlar, bu sistemle ve bu oyuncularla baya iyi sonuçlar aldım, pek alman ligini oynamadım yalan olmasın ama daha hiç bir ligde de beni utandırmadı, başarılar...

ayrıca eğer böyle online organizasyon olursa ben de katılmak isterim, ingiltere liginde özellikle takım fln ayırt etmem. kolay gelsin...

rafinha, marcelo, jean 2 makun-tam doğru olmayabilir ama adında roma rakamıyla 2 war- bir de ratinho wardı galiba. fm'lerin favori taktiği 4-4-2'dir bence. tabi rakibe göre kısa pas- uzun pas, men behind ball- contra atack gibi şeyleri yap. bilmiyorsan burdan sor. taktiğer göre taktik yap arkadaşların ile oynarken. bilg ile oynarken 4-4-2 attacking hard tackle short pas iyidir. rakip pres yapıyorsa yorar. 2. yarı bol bol atarsın. oyunculara tek tek taktik ver. ama hepsine değil. defansın göbeğindeki iki adamdan birine long ball birine mixed pass wer. kanatların top sürebilecek yetenekte ise run with ball wer. çok kaliteli bir amc varsa free role wer.

idmanları tabiki yaptır, paran kalırsa vito scala isimli koçu ya da özellikleri iyi olan bir kaç koçu kadrona kat. her mevki için ayrı idman aç. wb, dc, amc, amrl, mc, dmc, fc, ss gibi tüm mevkiler için idman programın olsun. oyuncuları dağıt bunlara. idmanların 5 yıldız üstü olmasına özen göster. uzun soluklu olmayacaksa oyun bunları yapmana gerek yok. general training'i biraz arttır very heavy'ın hemen altına gelsin yeter. sezon ilerledikçe biraz düşür.

nokta transfer yap ya da bir çok mevkide oynayacak en az bir oyuncu al. sakatlıklar belini bükmez böylece.

hakeme dikkat et. eğer sezonluk kart ortalaması yüksek ise normal tackle'a getir tackle seviyesini. tarzları da yazar zaten hakemlerin ona göre ayarla.

diğer yorumlara bakınca ben galiba rakibi sindirmeye yönelik bir futbol oynatıyorum. sonradan vuruyorum. sert oynamak en iyisidir. kırmızı kartlar gözünü korkutmasın :D

her üniversitenin anlaşmalı olduğu diğer üniversiteler var. yaz okullarında açılan dersleri eşleştirebiliyorlarsa istediğiniz okuldan alabiliyorsunuz diye biliyorum. öğrenci işlerinize başvursanız okulların hangileri olduğunu ve diğer bilgileri verir. yaz okulu ücreti de gittiğiniz okulun tarifesinden girer... aman alınır diye biliyorum yine.

Hocanında kabul etmesi gerek diye biliyorum.

okulun onayladığı ünivden alırsın anca. ingilizce iktisat bile olsa okul onaylamayabilir. okula sor, sonra netten zamanlarına bak uyuyor mu diye.

alacağın dersin hocasıyla alakalı bir durum, hocanızla görüşün.

örneği ekonometri dersini üçüncü kez alıyorum hger dönem farklı bir hoca geldi bunun belirli bir standartı yok ki hocasına danışayım. öğrenci işleri en temiz bilgiyi verir sanırsam. bir de bizim okulun yönetmeliği yaz dönemi en fazla 9 kredi diyor ben gidip 12 kredi alsam başka okullardan o da kabul görmez sanırsam.

www.summer.boun.edu.tr

boğaziçi süpermiş ama hiç bir dersi mi açmaz ya :( econometics de yok micro 2 de :(

dönem bitince ders listesi güncelleniyor, mutlaka tekrar bak.

Daha temiz olarak, yüksek çözünürlüklü bir versiyonunu yollayacağınız kimseye internetten gönderirsiniz. O da bulunduğu şehirdeki baskı merkezlerinden falan çok kolayca istediği boyutta bir postere bastırır. Güzel olmaz mıydı?

www.posteradam.com

@thehole
yurt disinda ben kendim bizzat bulunuyorum. yüksek cözünürlüklü bir versiyonunu o halde kim bana yollayacak?

uğraşırım diyorsan puzzle olarak var çokta şukela oluyor.

edit: www.puzzledepo.com

@ceres
posteradam yurtdisina göndermiyor

@layer26
puzzle yaparim da, linkteki boyut ufak geldi. 1500 parcalik benim istedigim boyutta olani da stoklarda yokmus. yurtdisina gönderiliyor mu, hala cözebilmis degilim.

uzun lafin kisasi, baska öneriler bekliyorum.

üç boy, yurtdışı gönderimi var mı bilemedim.

www.cercevecim.com
www.cercevecim.com
www.cercevecim.com

kaplumbağa terbiyecisi pera müzesi koleksiyonunda. müze mağasazında satılan tişörtten bloknota pek çok ürün üzerinde kullanmışlar. online satışları yok gibi görünüyor ama yine de iletişim linkinden şansınızı deneyebilirsiniz.

ben de bunun tip olarak aynı, özellikleri biraz daha düşük 19inç modeli var. tek kelimeyle süper.

donanımhaber'de böyle şeyler var. önerilen bir monitör gibi.

forum.donanimhaber.com
forum.donanimhaber.com

bendeki samsung 2232gw bile harika iken ps3'umle, bu da enfestir eminim ki. gerci gw 2 ms, bu 5. cok farketmez sanirsam?

www.hepsiburada.com

bundan aldım ben. çok memnunum

crimsonland

şurdan indirebilirsiniz

6 mb bişey

arcade.reflexive.com

bence beğeneceksiniz. şoyle bir 5 dk oynayın. bilgisayar başından kalkamıyorsunuz.

prehistorik i hatırlarım iyi çocuktu. onun gibi jazz jackrabbit oyunları vardı sanırım. sonraaa... rayman serisi vardı. bunlar geliyor aklıma ilk düşünmede.

aradığınız oyun çeşidi platform yani. ona göre bir iki araştırmada çıkar o tip güzel oyunlar.

@emcedeltate; hemen indirdim oyunu da, çok stess bi şey o ya. üzerine yürüyen yeşil böcekler falan, korkunç deği mi onlar yaa

ben böyle, bi şeyler yapayım, karşılığında bonus alayım, altın toplayayım, yeni yollar keşfedeyim falan istiyorum. kapıları açayım sürpriz çıksın falan :) ölmesin böcekler..

bence prehistorik seven ugh'u da cok sever. amiga zamanindan ama pc'ye de cekip oynadim ben bolca. magaralar arasi taksi soforlugu yapan abimizin maceralari. mutlaka bakin fotolarina falan : )

su fotoda gorulecegi uzre
blog.brachium-system.net

ortada ucan abiyi biz yonetiyoruz. 1-2-3 seklindeki magaralardan insanlari istedikleri yerlere goturuyoruz. bolumler ilerledikce zorlasiyor haliyle. cok komedi bolumler var. uyuyan dinazorlu, bol sulu, atesli, bilimum macerali bolumler.

not:
* aletin benzini (enerjisi ya da neyse) bittiginde tas alip agaca atiyorsunuz ve agactan cikan meyvalarla benzini tekrar doldurmus oluyorsunuz.
* suya dusenler yuzebiliyor, fakat yasli adam yuzemiyor. yuzebilenleri su seviyesine inip denizden alabiliyorsunuz.
* inisleriniz hafif olmali yoksa hem musteri dusuyo hem de eksi puan aliyosunuz, cok sert carparsaniz bi yerlere de, o bolumu bastan oynuyosunuz.

iste boyle...

ikinci oyun onerim ise zuma

zuma ise insani cildirtabilecek, cok uzun saatlerini harcayabilecek bir oyun. cekirdek gibi, baslayinca birakilmiyor.

www.cimaxgames.com

burda da kurbaga ile renkli top atislari yaparak ayni renkli toplari bir araya getirip patlatma suretiylen..... yaa iste bu da boyle. acaip zevkli ama.

ucuncu ve son oyun onerim ise lemmings

amiga zamanlarindan pc'ye, her platformda her cesit lemmings'i oynadim, bu minik yaratiklarla ugrasmak cok hosunuza gidecektir eminim ki. oyunun amaci cok sayida lemming adli yaratiklari belli bir yere ulastirmak. hepsine ayri ayri (veya ayni) gorevler verebiliyorsunuz ve bu gorevler sayesinde diger lemming'leri exit noktasina ulasmalarini saglayabiliyorsunuz.

nedir bu gorevler?
iste merdiven yapmak, duvari delmek, duvar patlatmak, gerekirse yolu polis gibi kapatmak, intihar ettirerek bi tanesini yolu acmak, vs vs... yuzlerce bolumu var, ve isin guzeli sadece mouse'u kullaniyorsunuz bunlari yapmak icin.

bu da onun goruntusu
www.tonychor.com
camanis.net

prehistorik ve ugh'u oynamıştım ben de eskiden.. dangerous dave vardı bir de bilmiyorum bulunup oynanabilitesi var mıdır..

ha yok bunlar bana cok basit gelir, ben daha kapsamli bir adventure isterim ama icinde de muhtesem espriler ve muthis bir hikaye olsun isterseniz,

the curse of monkey island cd si edininiz (2 cd den olusur, eskidir ama bulmak zordur)
ve gunler haftalar boyunca guybrush'in sevgilisi elaine'i kurtarma yolunda kâh gülün kâh delirin bulmacalari cozerken.

i.neoseeker.com

img295.imageshack.us

scumm.mixnmojo.com

prehistorik 2

tam olarak platform olmasalar da another world ve flashback'i tavsiye edebilirim.
www.pixelate.de
yannick.fleurit.free.fr

platform olarak da super frog ve soccer kid'e bakabilirsiniz..

(bkz: crayon physics)
(bkz: world of goo)

tarzan bulup oynayin efendim. playstation one'daki platform oyunlari da tam size goredir.

Bunun yaninda, eski oyunlari oynatan emulatorler var, indirip eski platform oyunlarini oynayabilirsiniz, zira o eski oyunlardaki tat hic bir seyde yok. mame indirirseniz, aladdin oyununu da mutlaka indirip oynayin.

(bkz: jazz jackrabbit)
media.photobucket.com

(bkz: earthworm jim)
gamecheats.eu

ikiside eskilerin güzide oyunlarıdır.

ne desem bilemedim. ben de 6 senedir kullanıyorum, ve fakat artık kullanmamaya özen gösteriyorum. nedeni yok. öyle can alıcı bilimsel bir makale okuyup da bu kararı vermedim. artık gözümü berbat ettiğini düşünüyorum kendisinin. sen de kullanma bence.

içimde kötü bir his var...

Yıllardır kullanıyorum ve kullanmaya devam edeceğim. Konu komşudan duyulan hurafeler inanmayın. Lens kabını ortak kullanmayın, denize vay havuza lenslerinizle girmeyin, lensi talıp çıkartırken ellerinizi yıkayın, kullanma süresi dolmuş lensleri kullanmayıp atın ve yenisini alın. Gece yatarken gündüz lensi kullanıyorsanız muhakkak çıkartın. Lesn kullanımı korneada düzleşme yapabilir. Hatta keratokonus hastalarında bu etkisi için sert lens kullanımı vardır. GÖz doktoruna yıllık takibinizi olursanız bir problem olmaz.

kornea' da düzleşme yapması bir sorun değil midir yani?

yumuşak lens kullanan kişilerde bu geçici bir durum. Lens korneaya tam oturmazsa kornea topografisinde bozukluklar olabilir hatta olur. Korneal warpage deniyor bu duruma.Fakat yumuşak lens kullanımına son verdiğinde kornea eski haline dönüyor. Bu nedenle lens alırken muhakkak göz doktoru muayenesi olmalı ve lens kullanımı sırasında bu kontrollere devam edilmelidir. Doktorunuz izin verdiği sürece lens kullanmaya devam edebilirsiniz.

Her sağlık konulu soru gibi bu da doğrudan doktor tarafından cevap verilmesi gereken bir soru.

Ben de lens kullandığımdan biliyorum, göz doktorları lens markalarını yakından tanırlar ve yapılarını bilirler.

Eğer 4 senedir lens kullanıyorsanız size tavsiyem, gidip kornea kalınlığınızı ve göz tansiyonunuzu ölçtürün ve lens kullanıp kullanmama konusunda varsa bir sakınca bunu doktorunuzdan öğrenin. Doktorunuzun tavsiye ettiği marka lensi kullanın. Zaten topu topu 5-10 marka lens var, bunların içinde en iyileri Night&Day, Pure Vision, Jonhsonn and Johnsonn gibi markalardır.

Lensler oksijen geçirgenliği ve su içerikleriyle ayırt edilirler.

Lens markanızı seçerken gözünüzle ilgili değerleri mutlaka dikkate alın, göz çapınıza göre lens almaya özen gösterin.

uzun süreli kontakt lens kullanımın bilinen en önemli dezavantajı(mikrorganizmalara bağlı) keratit ve buna bağlı ülser oluşmasıdır. Kontakt lens ile göz içi basıncı artması ve buna bağlı glokom olması arasında herhangi bir bağlantı yoktur. Glokom daha farklı seyreden, sinsi bir hastalıktır. Gündüz kullanılan lensler muhakkak gece çıkartılmalıdır. Çünkü kornea gün içinde göz kapakaları açılıp kapatıldıkça kapaklar tarafından gözyaşı filmi tabakasıyla kaplanır. Bu da hem korneanın temizlenmesine hem de kurumasına engel olur. Gece çıkartılmayan lensler hem enfeksiyon riskini hem de kuruluğu artırır. Enfeksiyon devam edip ülser halini alırsa korneada skar kalma riski vardır. Burada önemli olan nokta hijyen, hijyen ve hijyendir.

yalnız bu konudaki danışacağınız doktorun lensi satın aldığınız kliniğin ya da merkezin doktoru olmamasına dikkat edin ben 99'dan beri lens kullanıyorum birkaç yıl önce şöyle birşey yaşadım

lenslerim bittiği için yenilerini almaya lens merkezine gittim ve her zamanki gibi doktora muayene oldum doktor mükemmel bir lens kullanıcısı olduğumu söyledi(şaşırdım buna çünkü gayet pasaklı ve dikkatsiz bi insanım ve sürekli de gözlerimi kaşırım)

15-20 gün kadar sonra gözlüklerimi kaybettim, derecesinin yazdığı reçeteyi bulamadım, rastgele bir özel hastanenin göz doktoruna gittim doktor kesinlikle ve acilen ameliyat olmam gerektiğini yakında kör olacağımı söyledi (gözlerim 9 derece kadar miyop o yüzden böyle bir şeye kolay inanabiliyorum) bu doktor da cerrahtı.

bunun üzerine 1 hafta kadar sonra her zaman gittiğim göz doktoruna gittim kör olup olmayacağımı öğrenmek için kendisi ne cerrah ne de lens satan bir yerde çalışıyor, onun söylediği lensin göz damarlarımı zedelediği ve altı ay lens takmamam gerektiğiydi.

yani gözlüklerimi kaybedip o ikinci şarlatana gitmesem belki hakkaten kör olabilirdim.

Doktorlar hakkında atıp tutmak istemiyorum ama gözlükçünün yönlendirdiği birçok doktor sadece doktorculuk oynuyor.

Bazı cerrahlar da kesecek adam arıyorlar, ayrı mesele.

128 ile başlaması normal. benim de 128 ile başlamıştı.

normaldir. hatta olur öyle.

yok nedeni şudur: size oy vermiş kişilerin sözlük hesapları kapanmıştır. benim 250 küsür ile başlamıştı ama sonrasında oy veren herkes hesaplarını kapattı galiba şimdi 153=)

peki hiçkimse bana tek başına bu kadar şukela vermiş olamaz ki . yani 128 karma çıkartacak kadar. entry sayım bile 92 . biraz garip geldi bana. acaba sistem değişmiş olabilir mi? sizinkisiler normal mi?

yok olma nedeni hakkında atıyorum. son oylanan yazınız defalarca kötülenmiştir. daha önceden de şukela aldığı için zamanın ötesine de gitmemiştir. yani olabilir.

başlangıç dalgası hakkında atıyorum. birinin karmasının çıkabilemesi için 128 ya da benim gibi -128 karma yaratacak kadar oy alması gerekiyor olabilir. yani sözlük insanlarının sizi oyladığının, taktığının ispat edilmesi gibi bişi.

şimdi benimki -14. belki sıfır olursa karmam kapanır belli mi olur.

benim eric cartman la basladi(-32) 3 gun icinde bir anda hircin golcu(266) oldum. simdide anarsistim(212).
nasil oldu ben de anlamis degilim. nasil bir anda bu kadar yukseldi sasirdim. cok populer konularada pek enry girmedim halbuki.

ben karmanin kapanmasi olayi yok diye biliyordum. hatta sunu soyliyim, zamanin otesi entryleri silmekle karma gram oynamiyor. bizzat denedim. mesela su anda zamaninn otesi entrylerim 4 tane. ama 10 tanesini silmistim karmaya bir etkisi olacak mi diye. olmadi. zaten bazi yzarlar var toplam entrysi 20 falna karmasi 400 lerde. nasil oluyor bu? adam entrylerinin cogunu siliyor ama karma degismiyor yani verilen oy geri alinmiyor diye biliyorum. hani sozlukten ucsada.

ben karmadan dolayı değil ama 300 e yakın entry silmeme rağmen (ki bu entryler karmamın nedeniydi) zerre farketmedi -600 lerde dolanıyorum, yani silmek etkilemiyor. ayrıca karmanın iyisi kötüsü bi yana, olması bile saçma.

karma sabit artan veya azalan bir şey olmadığından 128 olarak başlaması gayet normal.

oy verenlerden bir/birkaç kişi uçmuş olabilir. zaten karman yeni çıktığından oy veren sayısı limittedir, bir iki kişi uçunca da yazdıklarını oylayan sayısı gereken limitin altında kalacağından karman gösterilmiyor olabilir.
durum böyle ise 2-3 güne karman geri gelir diye tahmin ediyorum.

şöyle yapalım; ben senin entry'lerini paso eksiliim, karman çılgın gibi seveceğin bir yere geldiğinde de bana dur dersin :)

valla benim ilk karmam çıktığında 674 filandı sonra düştü bir anda 200 kadar...

ben zerre anlamıyorum bu karma mevzusunu o yüzden salla gitsin düşündüğüne değmez...

karmanin cikmasi icin belli bir sayida oy gerekiyor ama cok oy alinca karma yuksek oy olur gibi bir iliski yok. karma bir oran, tam bilinmemekle birlikte kabaca

(sukela - cok kotu) / toplam oy

gibi bi formul uzerinde sekilleniyor. oy verenler uctuysa oylar gecersiz olacagindan karma kaybolabilir.

çılgını sevdiysen, -195(kaçkın) da seversin. çıksın mı istiyorsun? iki tane futbol entry ne bakar. yarın bir açarsın kaplanlar gibi elinde.

karma galiba oylayan insanlar uçunca kapanıyor. karmam sıfır oldu şu anda. ben sıfır olunca kapanır diye düşünüyordum.

karma olayı tam olarak çözülemese de bi taraflarımdan uydurayım. başıma geleni anlatayım. ilk karmam açıldığında -100 küsürdü. kaçkındı. daha sonra 3 entry sildim. karma ilk güncelleme işlemlerinde kayboldu. daha sonra oylanan 3 entry girdim ve ilk güncelleme işlemlerinde karma geri geldi. şimdi seninkinde silinmiş entry olmaması şunu ifade ediyor bence. karma denilen şey. toplam entry sayısıyla toplam oyların oranı alınmasıyla çalışıyor. yani senin karman yeni çıktığı vakit oylanmamış entryler girdiğinde o oran azalıyor ve kayboluyor. başka bir ihtimal de entry'ne oy vermiş kişilerin uçması veya hesabını kapatması. tabi bu söylediklerim %100 doğru olmayabilir.

bir arkadaşını al, parka git. önce basit mekanlardan başla bence. çok güzel mekanlara gidersen, kendini fazla kasmıyorsun fotoğraf çekmek için. basit bir mekan olsun, dediğim gibi park olabilir. arkadaşını önce ön plana al, sonra park ön planda kalsın, arkadaşın geride flu bir görüntü olsun mesela. uğraş işte. tek başına çıkarsan sıkılırsın.

Ben amatörün amatörüyüm diyebilirim. Elimde öyle dslr felan da yok.
Makro çekmeye bayılıyorum. Sen de öyle başlayabilirsin.
Öyle konsept fotoğraflar çekmek gerçekten çok zevkli. Hem kadraj, kompozisyon gibi şeyleri de yavaş yavaş kendi kendine öğreniyorsun.
Renk, ışık, pozlama derken boza boza feyz alıyorsun makineden =)

$imdi bu i$igiydi, gölgesiydi, pozlamasiydi bunlari deliler gibi forumlardan, internetten okumak mi mantikli, binlerce fotograf cekerek bulmak mi? Bir de bu soru var.

makineni al ve dışarı çık dersem sanırım en iyi tavsiyeyi vermiş olurum. tabi kompozisyon anlamında, teknik anlamda püf noktalar var fakat sen önce bir çekmeye başla bence.

ha bir de, çekerken çok düşünme, rahat hissedince deklanşöre bas, çektikten sonra bol bol düşünürsün.

yalnız hatırlatmak gerekir ki yurt sathında martı, sümüklü çocuk, yaşlı insan portresi çekmek yasaklanmış. alıp götürüyorlar vallahi.

@hellguard
eheh ne cekelim o zaman? sümüklü cocuk bile cekemeyeceksek :) konu verin bize, hedef gösterin. vur de vuralim

ahah o işin esprisi yahu ne canın istiyorsa onu çek. yalnız zamanında pro fotoğrafçı söylemişti bu lafı "kendi çevresinde güzel fotoğraflar çekemeyen insandan afrika'daki muhteşem doğadan iyi fotoğraflar çıkarmasını beklemek aptallıktır!"...

sonuna ben müdahale ettim sert oldu biraz ahah=)

kompozisyon konusunda şöyle bir görsel kaynak var bence gayet yeterli.

photoshopcafe.com

bunu bulabilirsin. internetten satın alabilirsin. bulabilirsin de ama. anladın dimi?))

eheh buluruz buluruz :)

2photo.ru

manuel yerine "a" veya "s" ayarında çekerek başla önce. işin yarısını makineye bırak. elin alışınca, ayar yapacak kadar ışık/enstantene bilgin olduğunda manuel çekmeye başlarsın. (nikon d40la tanışmadım, aynı ayarlar vardır tahminiyle yazıyorum) fotoşop kullanmak şart değil ama raw formatında çekip renkleri/ışığı kendin belirlemek istediğin zaman bir programa ihtiyacın olacak. biraz contrast, biraz saturation ile oynasan yeter zaten. gözünde büyütmene gerek yok yani. bedava bir dolu program var bu iş için. gimp kullanıyorum ben.

ayrıca ne istiyorsan onu çek. hatta ne bulursan çek, seçici olmayı sonraya bırak. (aynı kare içinde kedi, kayık, yaşlı amca, sümüklü veled yakalama çabalarım sonuç vermedi henüz. sen başarırsın belki. ha gayret :))

şu yazıyı güzelce bir hatmetmek de iyi gelir

www.fotoritim.com

ben de sözlükten gördüğüm, www.fotoatolye.com adresindeki videoları izlemeni tavsiye ederim.

yanılmıyorsam köpekler için ürin kokusunu gidermek için özel deterjan gibi mamüller vardı. kediler için ne kadar etkilidir bilemiyorum. kedi sahipleri daha iyi bilgilendirebilir sanırım.

koltuğu balkon gibi bir yerde, açık havada 1-2 gün havalandırın. daha sonra kokulu bir deterjanla silin.

bu spreylerin işe yaramadığını duydum daha önce. kullanan ve olumlu sonuç alan var mı acep?

en keskin kokulara temiz hava ilaç gibi gelir. ihtiyaç süre kadar bekletin dışarıda.

Nasıl yapıyolar bilemiyorum ama bazı araba yıkama şirketlerinde koltuk temizliği diye bi olay var. Arabadan koltuğu çıkarıp temizliyolar. Belki sizin koltuğu da temizleyebilirler bilemiyorum. Bi konuşun isterseniz...

www.youtube.com

fake olabilitesi var. ama bana normal geldi.

bir şey olmaz. garanti veriyorum.

bunu mithbuster'da denemişlerdi, denek hastanelik olmuştu.

olen olmamis simdiye kadar. ama mythbusters'ta sodayla denemislerdi, soda burnundan cikmisti adamin. abartirsan zararli olur, 4-5 mentos alip bikac litre kola icersen miden delinebilir sanirim. hatta hic yapmamak daha iyi.

www.thecoca-colacompany.com

Valla benim bildiğim kadarıyla; uzaydan dünyaya geri dönen NASA uzay araçları, dünya atmosferine 7 derecelik bir açıyla girmek zorundalar. Ne eksik ne fazla.
Daha büyük bir açıyla girerlerse, aşırı sürtünme sonunda mekiğin yanıp kül olma olasılığı var.
Eğer daha ufak bir açıyla girerlerse de, atmosfer yastık vazifesi görüp uzaya geri zıplatıyor arkadaşları.

Ama senin dediğin daha değişik bir şey sanırım.
Bir gök cisminin çekim kuvvetinden faydalanarak hız kazanmak mümkün olabilir diye düşünüyorum. Tıpkı Indy Car araçlarının oval pistlerde birbirlerinin hava koridorlarında oluşan santrifuj ve çekim kuvvetine maruz kalmaları gibi. Viraj çıkışlarında bu merkezkaçı iyi ayarlayamayan karşı duvara yama oluyor zaten.
Bu yönden bahsettiğin sapan etkisinin olabileceğini düşünüyorum.

biraz araştırdım şunlar çıktı

en.wikipedia.org
ca.geocities.com
(bkz: gravitational slingshot)

bir şey anlamadım tabi eheh

sanırım slaloma benzer şekilde gezegenlerin yörüngelerinden hızlanarak çıkmak gibi bir şey. bunu anladım ben.

İlave olarak; uzayda yer çekimi olmadığını düşünürsek, bu sapan etkisinin çok daha kolay oluşabileceğini tahmin ediyorum. Hem de çok büyük (baya büyük) bir itme kuvveti eşliğinde.
Ama bu kuvvete dayanabilecek uzay aracını imal edebilmek için sanırım bir 100-200 yıl geçmesi gerekiyor.
Çok riskli bir iş olabilir zira. Gök cisminin yörüngesinden teğet geçmekle oluşabileceğini düşünmekteyim. Ama çıkışta uzay aracının itiş kuvveti yeteri kadar güçlü olmazsa, o gök cisminin çekim kuvvetine yenilerek atmosferinde parçalanması söz konusu olabilir.

Bütün bu anlattıklarım benim teorilerim. Kesinlikle doğrudur diyemiyorum.
Aklıma geleni yazdım naçizane ;)

"gravity assist" diye bir yontem var. uzay gemisinin yonunu ve hizini degistirmek icin, gezegenlerin veya gokcisimlerinin hareketleriden ve yercekimlerindne faydalaniliyor. yakit ve zaman gibi seylerden tasarruf etmis oluyorsun. hatta uzay gemisi, gezegen etrafinda guzel bir hiperbol cizerse, hic atesleme yapmadan gezegenin de hizini ikiyle carpip kendi hizina ekleyerek yoluna devam edebilir. Tabi bu basitce anlatimi, baska etkiler de var.

Hah bak, verdiğin Wikipedia linkinde, sağ tarafta şekille belirtmiş amcaoğlu benim anlatmak istediğim şeyi.
Ama zamanlama ve gök cismi ile aradaki mesafe çok iyi ayarlanmalı.
Yoksa gök cismini yakalayamama ya da pas geçme gibi durumlar oluşabilir.

@punkertifo,

"Bir gök cisminin çekim kuvvetinden faydalanarak hız kazanmak mümkün olabilir diye düşünüyorum"

Ay'ın ötesine giden uydular yıllardır zaten bu teknikle oralara kadar ulaşabiliyor. yoksa yakıt mı dayanırdı oralara..

neyse ben şimdilik dört tekerle idare edeyim artık. bunlar tehlikeli işlermiş.

@deckard

demek ki doğru düşünüyormuşum =)
naçizane makinacıyım ben aklıma gelenler bunlar oldu.
aerospace engineering beni aşar hacı. hiç bulaşmayayım mümkünse.
sen ver bana türbini, uçağı, gemiyi söküp takayım. ama bu çok fazla =)

uzayda yercekimi yok da supermis dogrusu.

www.bodyforumtr.com

kendi uploadimizdir :)

img183.imageshack.us

concentration curl seti ile başlayıp normal curl e geçiyorum ben. oluyor yani.

powerball sadece on kol calistiriyor. bicepslerle hic alakasi yok.

bazen bende de oluyor... hatta bazen girmiyor bile.

tarayıcınız da muhtemelen ekşisözlük için 2 tane ayrı ayrı şifre kaydetmişsinizdir. yanlış olanı silseniz sorun kalmaz diye düşünüyorum.

yok ya ayni sey yaziyor, ilk basisimda girmiyor sadece.

dilinizin ortası yarık mı?

valla şimdi baktım orta kısmında ufak yarıklar var arkaya doğru gidiyor öyle, normal dil de böyle değil midir zaten? dümdüz arkaya doğru uzanan yarık yok...

oral alerji sendromu oluyor bu sanirim:
en.wikipedia.org

"cross reactions" basliginda "ragweed" poleninden bahsedilmis. ragweed'in Turkce'si kanaryaotu. Buna alerjin varsa orda yazan yiyecekler de alerjiyi tetikliyormus. Yani kisaca bazi yedigin yiyecekler alerjileri de tetikliyor. Sadece sen de gorulmus bir vaka degil yani, baska insanlarda da patlican dahil baska yiyecekler agiz icinde kasinti yaratabiliyor. Doktora gidip test yaptiriniz ve ona gore hareket ediniz.

kaşınma değil de bende daha çok dilde karıncalanma hissi uyandırıyor patlıcanlı yemekler. hatta evet, dudaklarımın birleştiği yerde acayip bir kaşıntı da oluyor. acaba neden, ben de merak ettim şimdi:)

iyi yıkanmamış suda bekletilmemiş patlıcanlar yapıyor bunu, içinde bulunan nikotin insanın ağzında bu tür ufak yanma karıncalanmaya yol açıyormuşmuş...

patlıcan, bakla benzeri sebzelerin alerjik bünyeleri etkilediğini okumuştum.
Bu nedenle bebeklere 3 yaşına kadar bu ebzeleri vermez doktorlar.
sizin de böyle bir hassaslığınız olabilir.

aynısını bana da yapıyor patlıcan, nikotinden olduğunu düşünmüştüm.
balık yemediğim için hamsiyi bilemeyeceğim.
ölmiceksiniz merak etmeyin :)

www.sanalmarketim.com
bende bundan var çok dayanıklı ve de fanlı yazın eller terlemesin. logitech kalitesini konuşturmuş. donanım haber forumlarında 30-35 e satılıyordu en son. ben de ordan aldım.
ps3 dediğine bakma usb den bağlandığı için hem ps3 te hem pc de gayet güzel çalışıyor.

ben de arıyodum şöyle kaliteli bişeyler. bu iyiymiş hakikaten, ben de alabilirim valla.

logitech rumblepad 2 de iyidir.

rumble pad 2 yi de düşünmüştüm hatta kullandım da bi ara ama chillstream kadar ergonomik değil. chillstream tam ele oturuyor.

valla ben de 2-3 kontörland eskittim ama logitech kadar dayanmadı.

eğer okuyorsan başlama hocam. lise hayatımı bitiriyordu bu oyun az daha.

en iyisi www.fatalwar.net imiş

"sakin baslama, ogrenim hayatini zora sokar" uyarilarini ukalalik olarak degerlendirme..

edit: pardon, daha once oynamissin zaten. kendin kasiniyomussun aslinda..

runuo/sphere?

güzel sphere server olsa da oynasak aslında, hücrelerim hulk'ınkiler gibi tekrar bastırıyor oyna oyna diye. guild wars, lineage 2 hiçbiri dindiremiyor.

SNN serverı duruyo mu hala... yok artık hemi?

www.revolutionuo.net

snn kapanalı 5 sene olmuştur heralde...

eski server olarak nebula var, orada da sistemler karışmış, 0 dan başlamak imkansız, yabancı serverları araştırın isterseniz, onlar daha mantıklı bir çok açıdan.

pvp server arıyorsan Arcanum a bir bakmanı tavsiye ederim.

runuonun kendi serverları var oyunun 3 versiyonu için de razor diye bi tool var onu yükle orda çıkıyo zaten

sen onu bırak artık www.quakelive.com a atla bence

biliyorum onu. kime bot sorduysam o link i verdi, denedim ben de pek sevemedim. bot olsa süper olur, var mı bilen ?

yahu quake'de botu ekleyeibliyorsun zaten. single player>skirmish ondan sonra bölüm ve bot sayısı bot seviyesini seçip başlıyosun.

multiplayer/server kur/bot ekle

gel ne olursan ol yinede gel.
sourgaming biz burada iyi zamanda 16 kisi falan oluyoruz.

connect q3.sourberry.org:26666
connect q3.sourberry.org:26667
connect q3.sourberry.org:26668

yanli$ hatirlamiyorsam skirmish diye bir secenek vardi oradan istedigin kadar ekliyordun bot. server kurmaya da gerek yoktu.

ben yine de quakelive'i tavsiye ederim o ayri.

arkadaşım.
o aklına esince köpek alanlara sen aldanma. onlar 2-3 sene sonra o köpekleri zaten atıyorlar. sen bu endişeleri yaşayarak zaten gerçekten bir hayvansever olduğunu kanıtlamışsın. tavsiyem şu:
askerlik önemli ve uzun bir süreç. askerliğini yap, gel. hemen al. hiç bekleme. zaten o köpek senin yanında dünyanın en mutlu köpeği olur.
Not: hayvan barınaklarından köpek alırsan daha iyi olur. hayvan sevgisi hayvan ticaretine de karşı olmayı beraberinde getirir.

evet ilk olarak barınaklara bakıcam zaten. gerçi oradaki gönüllüler, haklı olarak, çok sıkı kurallar koymuşlar sahiplenme adına. teşekkürler öneri için.

Siz evde anneniz olmadan da yaşabiliyorsunuz değil mi? Yani eğer dolapta suyunuz varsa, susadığınızda suyunuzu içersiniz, yemek yapmayı bilmiyorsanız anneniz eve gelene kadar beklersiniz.
Aynı şey köpekler için de geçerlidir. 1 yaşından sonra zaten köpek günde 1 öğün yer ve o da genelde akşamları verilir. Eğitirseniz kakasını tutar, siz yap diyene kadar da öleceğini bilse yapmaz. Çişini de tutar. Bu nedenle günde 8 saat görüşmeseniz ama geri kalan zamanda güzel ve kaliteli zaman geçirseniz en ufak bir endişeniz olmadan dostunuzu evde bırakabilirsiniz.

Çocuğunuza tuvaleti öğretirken ne yaparsınız? Ya bu ne büyük sorumluluk deyip sizi doğurmaktan vazgeçmemiş anneniz ki gelmişsiniz hayata, aynı oksijeni paylaşıyoruz sizinle. O zaman sizin de korkmanız gerekmez. Zaten köpeklerin karakterleri vardır. Zaman içinde bir bakarsınız birbirinizi eğitmişsiniz. Tuvalet eğitimi asla zor değildir, en fazla sizin altınıza yapmaktan vazgeçiş süreciniz kadar zor olacaktır, güvenin bana.

Egzersiz dostunuzun türüne göre günde en çok 2 defa gerekir zaten. O da yürüyüş. Ki bu yürüyüş sizin de kendinize geçtiğiniz bir kıyaktır. Siz de spor yapmış olursunuz. O yüzden de bir saatten sonra alışkanlık halini alır. Tatilde yürüyüş yapmadan bir gün geçirdiğinizde eksiklik hisseder olursunuz.

Ailenize güvenmeyin. Eminim pırlanta gibi insanlardır fakat insanların iyi kalpli olmaları onların sizin dostunuzu emanet edebileceğiniz anlamına gelmez. Kız arkadaşınızı en yakın dostlarınıza emanet etmiş gibi olursunuz...

Asker işini halledin, sonra dostunuzla aynı eve çıkın bence. Bu arada da içinizdeki sevgiyi barınaklardaki hayvanları severek giderebilirsiniz mesela. hatta www.haytap.org

kopek bakmak cok mesagatli bir is degildir. zaten bakmak da sayilmaz o, bir iki sorumlulugunu ustleniyorsunuz sadece.

fakat siz tatile/yurtdisina felan gitmek istediginiz vakit, kopek buyuk sorun olacaktir, onu bakacak yer aramaniz lazim biraz tatil programi yapmadan once. ya da kopegi de gotureceksiniz.

kopegi gun icerisinde yalniz birakmak pek bir sorun olmaz. evde takilir kafasina gore. oyuncagidir kemigidir radyo televizyon insan gibi oyalayabiliyor kendini.
ama once yalniz kalmaya yavruyken alismasi lazim yoksa evi parca pincik eder, konu komsuyu havlaya havlaya deli eder.

zaten türkiye' de olan cins sokak köpeği sorununun artışı ve köpekçilik camiasının skimsonik bir şekilde ilerlemesinin yegane sebebi budur. kayak takımı almak için evden çıkıp köpek ile gelen veya çocuğuna karne hediyesi olarak köpek alan insanlar var. ha ben uzun yıllar bunun mücadelesini verdim, özellikle bull-type (pitbull, bull terrier, staffordshire terrier vs) ırkların yanlış sahiplendirilmelerinin, sahiplerinin köpekleri adece dövüş amaçlı kullanmamalarının önüne geçmek istedim, o dediğiniz leerburg cd lerinin yaratıcısı ed frawley' den tutun, armin winkler' e kadar türlü insanlarla iletişimim oldu, bir köpek için evimden 400-500 km öteye gittim, ancak yıldım, yıldırıldım, en sonunda eyt eytere bea dedim siktir oldum gittim. artık kendi köpeğim ve sokağımda olanlar için varım. bu sorduğunuz sorunun cevabını buldum ben; insan egosunun önüne geçilmiyor. insan her zaman bir köpeğe hakim olacağına inanıyor ve olay hüsrana doğru yaklaştığı zaman köpekten kurtulma yollarını arıyor. insan bir köpeğin karşısında aciz olma hesabını asla yapmıyor ve daha sonra o köpeğe barınak yolu görünüyor.

köpek için yazılmış kaç kitap var bu ülkede, köpek psikolojisi hakkında kim ne biliyor? tamer dodurga var, onun da yazdıkları yıllar önce çürütüldü, veterinerlerin yetersiz, eğitmenlerin yetersiz, kaliteli köpek üreten çiftliklerin sayısı bir elin parmağını geçmez, köpek sahiplerinin temel argümanları ' bizim köyde bir köpekler var' üzerine kurulu. o yüzden nikaragua veya honduras FCI üyesi iken biz değiliz. araştırma olayı da malesef köpek sahiplerinde yok. köpek sahipleri genelde araştırmaya kapalılar.

merak ediyorum bu sözlükte bile o kadar köpek sahibi var, kaçı köpeğinin kalça ve ön kol filmlerini çektirdi, kimi yılda bir sefer kan sayımı yaptırıyor, kaçı köpeğinin gözlerini kontrol ediyor, kaçı köpeğinin dişlerini düzenli fırçalıyor. yetersiz köpek sahipliği yapmaktansa yapmamanız en iyisi emin olun. siz yanlış değilsiniz, çoğunluk yanlış. 6 yaşında alman çoban köpeğim var, kalça çıkığı oranı eşleşmeye müsait, 60 metrekarelik alanda sakladığınız topu açık havada bulur, 300-400 adımınızı gittiğiniz rotadan takip eder, sevk kayışsız istediğiniz tempoda omuz hizanızı geçmeden yürür, evde bir kediyle beraber yaşıyor, mükemmel bir karaktere ve çalışma isteğine sahiptir, ama omuz boyu 5 cm kısa ve tüy renkleri sırt bölgesinde koyu diye ben bu köpeği eşleştirmiyorum ve yavrusu olmayacak bu köpeğin. çünkü bunu yaparsam yıllardır savunduğum şeyleri elimin tersiyle itmiş olurum, ırk köpek besliyorsanız ırkın karakteristiğini sürdürmeniz esastır, köpeği kuluçka makinası gibi kullanmak değil. ben bu köpekten şimdiye kadar yaklaşık 50 yavru alırdım ve tanesini 700-800 tl arası elimi öpene satardım, ama yapmıyorum yapamıyorum. tekrar ve tekrar söylüyorum; sizin yaptığınız doğru, bu işin ilmini yapan, duygusal değil bir kinolog gibi sokulan herkes sizi haklı bulur, şu yazınızı bir ırk federasyonu sitesinde yazsanız alkış alırsınız. cidden tebrik ederim.

ben köpek almaya ne zaman karar verdim? annem ve babam benim kadar bilgi sahibi olduğu zaman. çünkü ben bu köpekle günün belli saatleri birlikte oluyorum, annem babam bütün gün. köpek günde 3 sefer sistemli şekilde dışarıya çıkıyor, bunların birisinde at-getir, bir tanesinde eğitim tekrarı yapıyor. bunları babam yaptırıyor. akşam ise ben veya annem çıkartıp sağı solu eşmesine veya oyuncaklarıyla oynamasına izin veriyoruz, stres atıyor hayvan. köpeğin çalışması gerekiyor hellguard, çalışan köpek mutlu olur, köpeğini çalıştırabilecek isen okey, al köpeği. ama bunu yapamayacak isen yazık etme hayvana, hatta benden sana bir abi kıyağı, olaki köpek almaya karar verirsin, o zaman bana ulaş. iyi bir sahibe iyi bir köpek yakışır, elimin uzandığı yere kadar ( ki baya uzun oluyor bu emin ol ;) ) sana destek olurum.

gerçekten bu kafada isen tekrar tekrar helal olsun, sen bu işi çözmüşsün.

ben evde köpek beslenmesini ve parayla satılmasını hiç uygun bulmuyorum. özellikle buna pek de uygun olmayan cinsler için. siz araştırmanızı derinlemesine yapmışsınız, biliyorsunuz. köpek beslemek tabi ki bir sorun değil ancak sizin günde 3 saat göreceğiniz hayvanı anne-babanın başına sarmak ne kadar doğru? ayrıca köpek beslemekteki en meşakkatli taraf arkadaşlık etmek, ilgilenmek. işten gelip yorgun olduğunuzda bile onunla yürüyüşe çıkıp, oyun oynamanız gerekecek. köpek değil, hayat boyu (en azından onun hayatı boyu) dost alacaksınız bence ona göre karar verin. ben hiç köpek almaya karar vermedim ama kendisini yine de nüfusumuza yazdırdı izmirin dağında. aldım ankaraya getirdim, bırakamadım. geri dönmek için gün sayıyorum ki ormanına kavuşsun, özgürce gezsin tozsun, yine çekirge kovalasın, keçi boku yesin. bence en şanslı köpek o. :) arkadaşın önerisine de katılıyorum, mutlaka barınaklara bakın. sokak köpekleri hep çok sevecen ve iyi niyetli oluyor. eğitimi de hiç zor değil. eğitmen bir aylığına 1.500 lira istedi, veremedim. kendi çabamla eğitiyorum ve sokakta tasmayla zorlanmadan gezdirebiliyorum. (zaten tasmasız dağ yürüyüşlerinde çok rahat geziyordu) hatta şu an gel, otur, çak gibi komutları bile öğrendi. bahçede yaşadığı için çiş-kaka yürüyüşüne de gitmiyoruz. ancak sıkılıp gezmek isteyince çıkıyoruz, turluyoruz. gerçekten çok iyi bir arkadaş, size ve ona üzüntü yaratmayacağına inandığınız an alın derim.

köpeği para ile satmama kısmına katılmak pek mümkün değil. bu gün adam gibi bir köpeğin doğum masrafı ( ultrason, protein bazlı mama, rutin kontroller, mineral hapları ve veteriner masrafı) 2000 tl yi bulur. hayrına verecek 2000 tl niz varsa o parayı hesabıma yatırabilirsiniz :) bu arada bu köpek bir de ırk standartlarına uygun bir köpekse bu daha da katlanır. biliyor musunuz bir erkek köpek ırkına göre yılda en fazla 60 sefer eşleşebilir ve bu iş için tek eşleşmeye 10-15 bin dolar isteyen insanlar var.

siz bu işi kolay görüyorsunuz ama ben iş köpeklerinden bahsediyorum, köpeğin iş yapmasından bahsediyorum. ha olur 500 baş koyununuz, siz bir sokak köpeğini o sürüyü çevirmesi ve/ veya koruması için koyabilirsiniz, ama ben o sürü için 10-15 bin tl yi gözden çıkartırım. neticede ortada 150 bin tl lik sürü var. sizin emanet ettiğiniz köpek o sürüyü uçurumdan uçurtur veya kurda yem eder, ben elim ensemde takılırım. siz trilyonluk deponuzu çomara emanet edersiniz, ben 10 bin tl verip aslan gibi work bir dobermann alırım. birini atlatmak daha kolaydır, birini daha zordur, bu iş tüm dünyada böyledir.

köpeğin evde beslenmesi konusu görecelidir, ben de uygun bulmuyorum, ancak şehir hayatı bunu gerektiriyor. yapacak bir şey yok. işte anne baba başına sarıyorsunuz keyfinize bakıyorsunuz. köpek özlem çekiyor filan akşam gelince beraber sofraya oturuyoruz.

bence galahad, konuyu apayri bir yere(ve bence bu baslikta degil baska baslikta tartisilmasi gereken bir yere) cekti.
arkadas en basitinden bir soru sormus, kopek bakmayi teknik olarak biliyorum pratige uygulamakta endiselerim var demis. pek sanmiyorum ki amaci kopek alip ciftlestirip bundan para kazanmak olsun. bir hayat arakadasi edinmek ve onun bakimini ustelenmeye hazir.
anlamadim ki kurt kopeginin anatomik bozuklugunun ve dogum masraflarinin konuyla alakasini.
fakat basligi acan kisi bir hikmet bulmus demek ki cevapta; tik koymus. bana da bok yemek duser.

kim ne derse desin... köpek gibi bir hayvan, yalnız yaşayan insanın hayatına sığmaz. evet, siz işteyken yalnız kalırsa ölmez, alışır ama köpek için hiç de ideal bir yaşam ortamı değildir bu. köpek için en uygun sahip ailedir. çoluk çocuk okula ya da adam işe gittiğinde evde kalan bir ev hanımı varsa köpek hayatını yaşar. gerisi hikaye.
köpekleri ölmemiş, hayatta kalmış olan herkes size "e ben yaptım oldu, çok kolay" diyebilir ama onlar genelde hayvanla empati kuramadıkları için onun tam olarak ne durumda olduğunun farkında olmayan insanlardır. evet, köpek güçlü bir hayvandır ve koşullara ayak uydurmayı öğrenir ama çok afedersiniz bu sadece .ike .ike alıştırmaktır.

en ufak bir tereddutun varsa alma. sahibi 2 gunlugune sehir dısına cıktı diye yalnizliktan kendini duvarlara carpan, evi dagitan hatta tasmasiyla intihar eden kopekler duydum cevremden. kimseye iskence yapma bence. sonra birazcik vicdanin varsa verirken cok uzulursun..

aslinda bunu evlilik gibi dusunebiliriz. bence sen hazir degilsin henuz ya da sen hazirsin da kosullarin henuz hazir degil. evde en az 2 kisinin olmasi kesinlikle sorumlulugu paylasma adina iyi oluyor.
10 yil once bebekken arkadasim bize birakmisti gecici sure kalacak yeri yoktu, sonra alistik, bize satti. cok planli olmadi benimkisi.
zor is kopek bakimi, ilgi sevgi bakim yurume egitim cis kaka mevzularina ek olarak bir de yalniz birakamama olayi var. yillardir memeleke gidip en uzun 5 gun kalabiliyorum misal. simdi ise yaslandi iyice onu bile yapmamaya karar verdim.

madcon - beggin

efsane adidas reklamıyla geri döndü...

e pes... :)