eskişehir. seferler var sürekli, tren de güzel, eskişehir de güzel(miş).

sakın adapazarı ekspresi'ne binme 3 saatlik yolculuk diye. bu tren öğrenci servisi niyetine kullanılır onun dışında iti kopuğu da eksik olmaz, (daha geçen hafta olay oldu bindiğim vagonda)

zamanında okuduğum bi "gezi travel" dergisinde görmüstüm de hatirliyorum.
pazar sabahi doğu ekspresine binip doğançay'a gitmişlerdi, akşamına da dönmüşlerdi.
(bkz: doğançay)
sonbaharda güzel olabilir belki de bu mevsimde hiç bilmem.

eskişehir ama saatler sıkıntılı biraz. başkent ile gelip anadolu ile dönerseniz uygun olabilir gerçi.

edit: tekrar düşündüm de başkentle gelip anadoluyla dönmek uygun gerçekten. fatihle gelseniz sabahın köründe bir şey yapamazsınız. bu şekilde 12 saat eskişehir'de durmuş olabilirsiniz. yalnız üniversiteler tatilde bu aralar, boş biraz sokaklar mekanlar.

benim de aklıma gelen ilk yer eskişehir. yalnız trenlerin çoğu bakıma alınıyor şu sıralar, bir de üstüne hızlı hat çalışmaları... yani önceden tcdd.gov.tr'ye bakmakta yarar var bakım günlerini ve o gün için iptal edilen seferleri öğrenmek açısından. onun dışında zaten öğrenci kenti eskişehir, tadını çıkartırsınız.

sözlükten şehir hakkında bilgi almayı da unutmayın.

(bkz: doğu ekspresi)'ne binme.

eskişehir güzel olabilir 4:30'da gidersiniz ve dolaşırsınız adalar çevresini, doktorlar caddesini falan..sabah 10'da başkent express'i ile gidersiniz gece 01:48 anadolu ile geri dönersiniz. istanbulluyum ve eskişehirde okuyorum gezmeye değer yerleri var..

yuh yani ne çok eskişehir kasan çıktı..

eskişehir güzel fikir evet ama afyon da düşünülebilir. yataklı vagon alternatifi var diye duymuştum.. sucuk, kaymak, lokum ve güzel bir ılıca iyi gelebilir..

ama eskişehir daha modern bir yer. yeni görüntüsü bir avrupa şehrini andırıyor. afyonu o kadar bilmiyorum..

@hayo
afyonu biliyorum ve orada bir gün geçirmek biraz zor olur.ayrıca yol da oldukça uzun sanırım, 5 saati geçer gibime geliyor.

luleburgaz'a bir bak derim.hatta bir de luleburgazspor'un maçı olan bir gun gidersen daha da keyifli olabilir.

sapanca'dan geçen tren varsa orası da olabilir.

adapazarı ekspresi'ne binip izmit yapabilirsiniz. gemi müzelerini, denizaltıyı gezebilirisiniz. hemen istasyonun yanında zaten. abtash'ın söylediği gibi serseri falan hiç görmedim ben o trende. arada bir arkadaşlarla izmit-haydarpaşa yaparız sonra da karşıya geçeriz vapurla. hiçbir sorunla karşılaşmadık bugüne kadar.

sürücüsü yüklendiğinde yaşanmıyor diye biliyorum..

voltajda dalgalanma oluyorsa usb portları arasıra çalışmayabiliyor.bi kontrol edin bence.

harici disk kutuların bu tip sorunları oluyor ne yazıkki.
başka bilgisayarlarda deneyin öncelikle. sorunun kutuda olduğunu kesinleştirin.
garantisi varsa değişime yollayın. yoksa sadece kutu olarak satılan ürünler var. içindeki diski başka bir kutuya takabilirsiniz ama o kutununda çok uzun ömürlü olacağını sanmıyorum.
eğer bilgisayar notebook değilse içindeki diski direk kasaya takabilirsiniz. (3,5 " lik ise)

kablonun uzunluğu ile de ilgili olabilir. buna benzer bi diskimi içinden çıkan yaklaşık 50 cm olan kablosuyla kullanamıyordum lakin 10 cm lik daha kısa kablo ile sorunsuz çalıştırabiliyordum. kaliteli bir kablo almayı deneyebilirsiniz.

300 ytl ye "iyi" bir akustik gitar bulmak zor olabilir. fakat gidip buraya yazdigin seyi bi muzik dukkanindaki adama soylersen muhtemelen o fiyat icin iyi bir gitar onerebilir.

buraya yazdigin seyi bir muzik dukkanindaki adama soylersen muhtemelen 100ytl etmeyecek bir gitari 300ytl olarak sana kakalamaya calisacaktir.

sahibinden.com a bak. 250-300 ytl'ye guzel akustikler var bilindik markalarin. en bilindigi de cort ns2 idi sanirim ya da o cesit bir model. sanchez manchez gibi dandi marklara hic bakma bile..cort, washburn, yamaha, ibanez takil..

ashton'un bazı modelleri var bu fiyatlarda, sesi de gayet hoş (idare eder yani).

www.mydukkan.com

valla karşı taraf gerçekten hevesliyse arkadaş grubundan 1-2 kişi daha bulup bütçeyi yükseltin bence. akustik gitarın akustiği gerçekten fiyatla doğru orantılı olarak artar.
3-4 kişi birleşip 500-600 ytl ye takamine alınabilir örneğin.

ben gitardan fazla anlamamakla beraber, geçen sene şunun siyahını almıştım.
tinyurl.com
ben aldığımda 240 liraydı. şimdi bayaa pahalanmış kampanya fiyatına göre.
anlayan arkadaşlarım gitarın sesini beğendi. tavsiye ederim.

kaç kiloydu bilmiyorum ama benim sırt çantamı almışlardı. hatta ben bagaja vereyim dediğim halde gerek yok dedilerdi. gerçi ben izmire gidiyordum, yurtdışı farklı mıdır bilemem.

tam tersi pegasus un bagaj politikası daha esnektir.korkmayınız.

pegasus bilet maliyetlerini düşürmek için uçuş maliyetlerini düşürmeye odaklı bir firma. kişi başına ağırlığın artması yakıt sarfiyatını da arttıracaktır. bedava meyve suyu ve salata vermemesindeki temel sebep de budur. ali sabancı'nın bir söyleşide bunun üzerine basa basa vurguladığını bile duydum.
bu yüzden üstten baskı sonucu personelin esnek davranmadığını düşünüyorum. fazla bagaja direk ücret istediklerini biliyorum. ama yine iş personelde bitiyor. görmezden gelebilir veya sorun da edebilir.

Yurt dışı yurt içi farkeder mi bilemem ama İstanbul'dan Trabzon'a giderkene 8 kgden bayağı bir fazla valiz ile gitmiştik.Sorun çıkmamıştı.

ikisini de yanınıza aldığınız sürece el bagajına problem çıkarmazlar 8 kilo el bagajı için aman aman bi ağırlık değil.

Amsterdam'daki yer hizmetini hollanda sirketinden alacaklardir. Ordaki eleman da talimat neyse onu uygular. TR'de kendi elemanlari olur ama yurtdisinda 1 tane olur temsilci, digerleri hollandali yer hizmetinin adamlaridir. ne olur ne olmaz diye bagaja vermelisin durumuna karsilik, icinden almak isteyecegin degerli, kirilcak esyalari ulasmasi yakin bir yere koy, gerisi sansa kalmis derim.

sorun olmaz. ben genelde pegasusu kullanırım. içeriye bagaj alıyorlar. zaten bilete kaç kilo bagaj alacaklarını yazıyorlar.
sizinki az gibi geldi bana.

ya riske girmicem zaten 30 kg check-in bagajı hakkı var, bilgisayarla xbox'u da sırt çantası yapıp kabine götürmeyi düşünüyorum. tabi xbox'un 2kg çeken adaptörünü de normal bagajda bırakacağım. sağolun yorumlarınız için.

mrb!bende thy ile ucuyordum son alti aydir üc haftada bir pegasus ile avusturya ya gidip geliyorum pegasus cok ucuz oldugu icin tercih ettim ve ayni sorunu bende düsünmüsdüm sansimi deneyeyim dedim aktarmali oldugu icin 30 yerine 15kg hakkim vardi ama benim el bagajim 25kg di toplamda 55kg ile tr ye geldim bir sorun cikmadi

ps: kalabalik salterleri secin :)

aynısından ben de istiyorum. şunu bulabildim makul olarak bir tek:

www.exa.com.tr

ama kendisinin üzerinde 1 (bir) delük görünüyor. nsaıl oluyor da 5.1 oluyor anlamadım.

forum.donanimhaber.com

tavsiyem ilandaki modeldir. linkteki ilanla alakam yok. başka sitelerde de araştırma yapın.

kolay gele.

aynı dertten muzdaribim, mis gibi sistem yatıyor valla aylardır. (git: 46435) (bkz: usb ses karti)
bunları yazdığım zamanlar bakınmıştım, sözlükten mesaj da gelmişti. 200 ytl'yi gözden çıkarmak lazımmış erteledim ben de.

özellikleri işnizi görür nitelikte. ben de sizinle hemen hemen aynı amacta kullanmak üzere "Sony HT-DDWG 700" siparişi verdim. Ona da bir bakabilirsiniz. Fiyat/performans oranı çok iyi.

kesinlikle LOGITECH 500W Z5500 5+1 tavsiye ederim...

700 ytl civarı fiyatı var ve biraz araştırmayla daha ucuza da bulmak mümkün.

@hayo: z5500'e daha once de bakmistim ancak onda hdmi girisi/cikisi yok bildigim kadari ile ya da ben yanlis biliyorum. bir de bana bu logitech biraz da pc icin tasarlanmis gibi geliyor.

www.logitech.com&cl=GB,EN

@neronas: sanirim sony'de de hdmi giris/cikis yok. en azindan alttaki linkte goremedim specification'da.

www.sonystyle.com

hdmi benim icin onemli cunku ps3'den hdmi ile av receivera girecegim, receiver'dan da tv'ye hdmi ile gececegim.

oneriler icin tesekkurler. diger onerilere/kritiklere de acigim.

Bahsettiğim sistem revize edilmiş. Üzerinde 2 hdmi in, 1 hdmi out var. Koaksiyel, optik girişleri de var. Başka sitelere de bakın yeni versiyonunu (hdmi girişi olmasından anlarsınız) bulabilirsiniz. Ben de ne alayım diye sormuştum burda bana da logitech z5500 dediler. Hdmi girişi yok onun ve dediğiniz gibi home theater tipi yok, bilgisayar hoparlörü gibi duruyor. Sony ht-ddwg 700 ün 800w çıkış gücü var. Linkteki yamahanın 500w. önemli midir bilmem. Nette yorumlarını araştırdım her yerde sony için kötü diyen bir yer bulamadım. aklınızda bir seçenek olarak dursun.

@neronas: tesekkurler. fikrimi degistirdim. yamaha'nin eksigini de buldum aslinda.sanirim ps3 ile yamaha'dan hd ses alinamiyor linear pcm bisey eksikliginden dolayi.

su an "Sony HT-DDWG 800" dusunuyorum. sanirim sizinkinin bir ust modeli.

www.pixmania.ie

1- genelde 700 devir yapar araba. bi fikir verir belki
2- yakıtı bilemem ama frenler açısından çok faydalı.

abi şöyle bi durum var:

araba gaza bastığın miktarda benzin yakar. yani rainbow'u ısıtırken jigle kullanıyorsan, ki bu arabalar jigleli sanırım, o kadar benzin yakar. 90km/h hızla 1km gittiğinden daha fazla yakacağını garanti edebilirim.

ayrıca her araba çalıştırışında ve motor soğuk oluşunda, zaten normale kıyasla daha fazla benzin yakıyorsun. yani ideal koşullar olmadığı için araba randımanlı çalışmıyor.

tam açık olmamış sanırım, şunu düzeltiyim:

90km/h hızla 5. viteste 1 dakika kullansan arabanı, bir de motor soğukken marşa basıp rölantide 1 dakika çalıştırsan, rölantide daha fazla yakar. taa ki motor nispeten ısınana kadar.

@andy

senin hesabına göre arabayı 10 dakika ısıtmam en az 1 liraya geliyor. hesap doğruysa durum çok vahim.

1) bazı araçların yol bilgisayarı araç rolantide çalıştığı zaman saatte yaktığı litreyi gösteriyor. tabiki rainbow değil bu araçlar ama yaklaşık sonuç vereceğini düşünüyorum.
1 saatte 1 litre yakıyor gösteriyor rolantide. seninki de o civarda olmalı..
yani benzin fiyatlarına göre 10 dakika için 40-50 kuruş yaktığı gibi çok kaba bir hesap yapabiliriz :)
2) yeni tip araçlar yokuş aşağı gaza basmıyorsan otomatik olarak gaz keser. karbüratörlü araçlarda bu tip bi özellik olduğunu sanmıyorum. ama aracı boşta kullanmak hep bir risktir. dolayısı ile tavsiye etmem..

bir kere yeni arabalarda ve motor sıcakken 1 dakika rölantinin masrafı 50kuruş olamaz. çok pahalı.

bak şimdi:
90km/h 1 dakika boyunca = 1.5 km yol katettin.

100km'de 7 litre benzin tüketen (gayet iyi durumda, bir depoyla 1000 km giden yani) bir araç için 90km/h hızda 1 dakikada tüketeceğin benzin miktarı 0,105 litre gibi bir şeydir.

yani 90 km ile giderken 10 dakikada yaklaşık bir litre tüketirsin. (ki bu çok iyi yakıt tüketimi olan bir araç için)

ben de diyorum ki,

10 dakika rölanti için, en az 1 litre benzin yakarsın, ki bence daha da fazladır. neden daha fazladır?

eski tip bir arabada ve motor soğuk ve üstüne üstlük jigle (otomatik gaz yani) olayı mevcutken bu çok daha artar, en az 2 katına çıkar diyorum. jigle diyorum alo. jigle demek, arabanın durduğu yerde 2000-3000bin devir dakika yapması demek. ekstra gaz veriyorsun arabaya yani.

yani 10 dakika boşa çalıştırma için derim ki, cepten 3 ytl yiyorsun rahat.

umarım açıklamıştır.

eski arabalarda yokus asagi bosa almak (bkz: peygamber vitesi) viteste durmaktan daha iyidir. karburator jetleri devamli yakit puskurttugu icin viteste bulunmak mantiksiz bir de. daha fazla yakit harcar yani vitesteyken.

modeli incelemedim ama ram takılır. siz de kendi imkanlarınızla takabilirsiniz aslında. mediamarkt gibi yerlerden alındığında kendileri istek doğrultusunda takıyorlar sanırım. ufak tefek yerlerde de "ram alırım fazladan bi gram para vermem" derseniz takabilirler aslında. 15 dakikalık iş.

degi$ir. ben yaptim oldu. ancaaaak. benim toshiba ya gittim bi nec aldim. kapaginin tam oturmamasi di$inda bir sorun olmadi. kapagin ustunu kazimak zorunda kaldim. ama benim toshiba nin orijinali biraz yamuk dizayn edilmi$ti ve onden cikiyordu.
yandan olanlarda pek sorun cikmiyor. bi iki vidalik i$. kendim degi$tirdim.

ram da ayni.

eliniz tornavida tutmaya alisik ise internette model numarasiyla aramaniz durumunda ram i ve dvd-writer i nasil degistireceginize dair resimli anlatimlar bulabilirsiniz. gayet kolay ve kisa bir islemdir.

ram slotu alttan aciliyordur muhtemelen en kolayi odur. eger klavyeye yapisik sekilde duallerdense o zaman klavyeyi de sokmeniz gerekiyor ama o da cok zor bir sey degil.
sayet aldiginiz yere soylerseniz takarlar 5 dakikada. cok bir sey istemez ufak yerler (en fazla 10 ytl).

uygun dvdw bulabileceğini sanmıyorum. orjinali ciddi fiyatlar olabilir. usb üzeri harici dvdw lara yönelebilirsin..

ram kolay bişi. korkmaya gerek yok. dual ddr özelliği vardır büyük ihtimalle. dolayısı ile ram alacaksan aynı model çift ram almanı tavsiye ederim. 2x1gb gibi. birbirinin aynısı olmazsa da çalışır ama dual ddr özelliğini kullanamazsın..

böyle

@hayo tesekkurler bilgin icin.peki nerden almamı tavsiye edersin uygun fiyata?harici dvdw lar da bi sorun olmuyorsa o da olur

bende aşağıdaki fiyata var, mecidiyeköy'de stadın karşısından aşağı doğru in sola doğru orada da herkes bilgisayarcı zaten aşağı yukarı bu fiyatlarda bulursun.

sony dvd writer 45 $ + kdv
1 GB DDR ram de 48 $ + kdv
not: ddr2 ramler daha ucuz, kafanda soru işareti oluşmasın ddr eski olduğu için daha pahalı, mecbur katlanıcan.

ankarada yaşıyorsan www.sadenotebook.com bu adresteki firmada her türlü notebook tamiri yapılıyor. uygun fiyata ikinci el orijinal parça ya da orijinal olmayan parça da bulabilirisin burda.

elyapimiprojeksiyon.com

yani piyasada çok ucuz şeyler var ama biraz araştırıp çözünürlük/ansilümen/lamba saati gibi önemli konularda dikkat etmende fayda var. fiyatı ucuz olur ama saat ömrü düşüktür uzun vadede çok daha pahalıya gelir..

amaç ne olacaksa ona göre işte...

pahalı projeksiyon cihazları uzun vadede ucuz olanlardan çok daha ekonomiktir. hitachi bombadır ayrıca.

işlemci olarak : core2 duo
ekran kartı olarak : ati radeon 4870x2 alabilirsin. fakat ICEQ 4 olanından alırsan ısınma sorunu da yaşamazsın.

marka olarak arastirmayip toplamak her zaman daha ucuza gelir. aradaki fark inanilmaz boyutlarda olabiliyor (markaya gore).

intel core 2 duo 8400
gigabyte d45-ds3r anakart (asus da olabilir gerci ama bununla ilgili cok daha iyi seyler yazilip ciziliyor)
ati radeon 4850
ddr2 1000 3x1 gb ram (64 bit isletim sistemi kullanacaksaniz 2x2 gb)

seklinde dusunebilirsiniz. bunlarin fiyati yaklasik; 1200 ytl.

4870x2 super tabiiki de fiyati cok yuksek.

asus X59SL-200DV olabilir. bir de msi GX600-043TR. bunlar işine yarayabilir. bunları dusunmustum ben de ama ne yazık kı fıatları 1700 delerdi. su sıralar birkac firma kdv almadıgından dustu fiatl.yaklaşık 1400 cıvarında.

intelin yeni nesil corei7 işlemcisine çok iyi diyorlar. biraz pahalı ama bahsettiğin fiyat sınırları içersinde alabirsin gibi.
www.vatanbilgisayar.com

kullanmadığım için kesin bişi söyleyemiyorum ama duyumlar çok iyi olduğu yönünde...
fakat teknoloji ilk geldiğinde pahalı olur ve sorunları denenmemiş olur. bu açıdan dikkat etmek lazım..

ekran kartı ben nvidia 8800gtx de kaldım sonrasını bilmiyorum.. ama hala iyidir tahminim..

hiçbir şey bulamazsan üzerinde çıkış yazan bir kapı kullanabilirsin.

bir karikatür olabilir cercevelenmis.

karikatur de su sekilde,

sadece patronun eli gozukuyor. ust kadrajda da bir puro belki. kolda altın bir bilezik, parmakta bir yüzük. ikisi de parliyor. bu elinin isaret parmagi tuslara dogru gidiyor asagidaki. basilma ihtimali olan her tus, bir isciyi temsil ediyor.

4 kisiden olusan bir ofis icin temsili igrenc cizim su sekildedir
img123.imageshack.us

(evet bu saatte isim yoktu bunla ugrastim :)

ingilizce de "fire" kelimesinin "kovmak" gibi bi anlamı var yanlış bilmiyorsam. bu kelimenin ilk anlamına da vurgu yapan ateş/yangın içinde şeytanı çağırıştıran patron, karşısında diz çökmüş yalvaran çalışan figürü ve altına ingilizce ünlem cümleciği: "dont fire me!" yazsan..

tabi figürleri biraz abartılı karikatürize edersen bence tutar bu.
edit: çalışan figürünü de zebaniye benzetebilirsin mesela :)

anca bu kadar çıkıyor..

"Burası Türkiye" yazılı bir kart. Altında toplam işsiz sayısı ve çalışanın yerini doldurabilecek potansiyel kişi sayısı.

(bkz: dış kapının mandalı)
(bkz: çöpe dayanarak sıçmak)

- O pozisyon için insan kaynaklarına gelen iş başvurularını ve bazı iddialı aday cv'lerini şirketin ilgi gördüğünü anlatmak kisvesi altında görünür bir panoya asmak. Pano kısmı geliştirebilir.

yazdım ama çıkmamış galiba tekrar yazıyorum.

"08 0cak 2008'den beri işten çıkarılan insan sayı: 234234" sayı kısmı ışıklı tabela olacak gerçek rakamlarla senkronize olarak paso artacak. nasıl olsa toplam istihdam artsa bile birileri sürekli işten atılacağı için sürekli artacak, korku verecek. nihahaha

hepinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum, kafamı açtınız.

bir sayaç yapabilirsin. bunu çalışanın bilgisayarında otomatik her gün açılan bir sayaç şeklinde. bu gün iş yerinde 784. gününüz. bu gün itibari ile işten ayrılırsanız şu kadar kıdem tazminatına şu kadar ihbar tazminatına hak kazanıyorsunuz. bu parayı kullanmak için tıklayınız ( yada istifa ediniz şeklinde). hatta gıcıklığına teşvik etmek için bu para ile yapabilecekleriniz listesi de oluşturulabilir.

daha spesifik olarak neye ihtiyacın olduğunu yazarsan yardımcı olurum.

festivallerden filmler,yeni çıkanlar ya da bazı yönetmenlerin izleyemediğim eski filmleri(haneke,woody allen,ken loach,terrence malick,...vs

çok rare değilse çeker veririm ben. tguven)et(piristina kom a mail at sabah bakayım. bulabilirsem çekerim para falan da istemem. şişe efesle kabul ediyoruz ödemeleri

woody'nin tüm filmleri dahil istedigin filmler var elimde. izmir'deyim. [email protected] irtibata geçersen konuşabiliriz.

ozgur3(at)gmail.com

duyurudan ulaşmıştım kendisine ama ilanını bulamadım. maillerden arayıp buldum.

öğreciydi bu arakadaş ve ellerinde ciddi bi arşiv vardı. siparişlerimi çok bilindik film/diziler olmamasına rağmen 1 haftada hazırlamıştı. film başına değil dvd başına da 2 ytl alıyordu. çektiği bi dolu dvd içiersinde de hiç bir problem çıkmamıştı.

hala yapıyor mu bilmiyorum. mail atınız.

bornova küçükpark ta şok marketin hemen solunda bi dvd ci abimiz var dükkan ismini hatırlayamadım şuan ama arşivi oldukça sağlamdı. bi uğra derim ben.

- dükkan ismini hatırlayınca yazcam ki zaten küçükparkta tek rahat bulursun orayı.

sinemakina.com vardi ama google zararli site uyarisi veriyor. devlet opera balenin hemen ardinda gözlükcülerin arasinda ufak bir dükkan. arşivleri cok genis, istersen divx i dvd yapip da veriyorlar(dı).

terminal server kullanım sırasında herdaim problemler yaşatmıştır.

kullanıcıların hepsinin printer ihtiyacı yoksa remote desktop connection/ options/local resources da printer kutucuğundaki işareti kaldırın. en azından olasılık düşer..

ayrıca terminal serverın ayarlarında logout süresi belirlenebiliyor idi. atıyorum 5 dk sonra asılı kalan kullanıcılar otomatik olarak logoff yapılıyordu sistem tarafından. elimin altında server olmadığı için tam yeri söyleyemiyorum.

ben zaten şu an sadece gerekli kullanıcılara active directory'den izin verdim, lokal rdp connection'ın options'ından değil. ve şu anda ts'de idle time'ı 15 dk olarak ayarladım.

lakin bunlar dediğiniz gibi olasılığı düşüren şeyler. bir de işin diğer boyutu şu, illa ki vatandaşın asılı kalması gerekli değil. aslında daha anlaşılır olması için bu tarz bir örnek verdim fakat istanbul ve bursa kullanıcısının da online olduğunu ve ts'nin ankara'da olduğunu düşünelim, ts'nin rdp üzerinden printer check yapması bile can sıkıcı birşey.

istediğim hiç bakmasın bu ibne printer var mı yok mu diye göndersin direkt varsa çıkar yoksa zaten çıkmaz.

şunu da bonus sikindirik çözüm olarak ekleyelim -ki belki aynı dertten muzdarip insanlar vardır bir nebze olsun ilaç olabilir.

ben şu an bu problemi şu şekilde çözüyorum yada çözüyorum demeyelim de az evvel de dediğim gibi bir nebze olsun rahatlatıyorum. terminal server'a, aslında var olmayan bir lpt printer kuruyorum ve kullanıcıların default printer'ına bunu set ediyorum. kısmi de olsa bir çözüm kabul edilebilir sanırım.

3-5 sene evvel bu tip sorunlarla bende boğuşmuştum. bağlanan kullanıcının oluşturduğu printerlar server üzerinde farklı bir statüde görünüyor idi. bunun başka kullanıcıları nasıl geciktirdiğini kafamda canlandıramadım açıkcası. o printerların varlığını işlem sırasında sorgulamalı tabiki sistem. "varsa çıkar yoksa çıkmaz" ı anca böyle yapabilir zaten.
bant genişliği ve gecikme süreleri çok kısıtlı olsa gerek. söylediğin sıkıntıyı gidermenin yolu bant genişliğini arttırmak gibi geldi bana. tabi elimdeki kısıtlı bilgilerle bu kadar söyleyebiliyorum.

ne kadar yararlı olur bilemiyorum ama terminal server'ın işini yapan başka ürünler de vardı. hala var mı emin değilim ama citrix bunlardan biriydi mesela..

sap kitaptan öğrenilebilecek bişi değildir. uygulama ve pratik şart. özellikle danışman veya key user olmak isteniyorsa. demo bir şirket oluşturup kurcalamak her zaman mantıklı olmuştur. gerçek data üzerinden deneme yapmamakta fayda var.
evden olacak bişi değil..

sadece kullanıcı olunacaksa ülkemizde günü kurtarma adına uyarlama ve özelleştirmeler çok fazla olduğu için aynı sektörde birbirine benzeyen modül/arayüz bulmak zor olabiliyor. yani kursta öğretilen standart şeyler olmalı ve hiç bir işine yaramayabilir..

Alerjilerin cesidinden olabilir. Yani muz alerjisinden olen duymadim ben mesela. Ama yer fistigi, deniz urunleri ve ari sokmasi gibi seylerin alerjik reaksyonlari olumcul olabiliyor.

Bizim memleketteki insanların malesef kendilerini yeterince bilnmemesinden kaynaklanıyor.
Yabancı memeleketlerin çoğunda adam düzenli doktora gider (hastalanmadan). Aile hekimi vs vardır, alerji testleri el kadar bebeyken falan yapılır.
Bizim haberimiz yok ki bir halttan. Ben arı'ya alerjim olduğunu teee üniversitede öğrendim, o zamana kadar soksaydı bitmiştik demek ki..Şansa yaşamışız :)

(bkz: anafilaktik sok)
birşeye ölümcül seviyede alerjik reaksiyon verenler genelde yanlarında adrenalin iğnesi taşırlar. en yakın hastaneye yetişmek için yarım saat falan kazandırıyormuş.

mesela benim de parasetamole (bazı ağrı kesicilerin etkin maddesi oluyor bu.) alerjim var. ilk alerjik reaksiyonda ölüyordum hastaneye yetişmeseydim. tansiyonum 4-6 ya düşmüştü. bir de bu alerjier sonradan da olabilen şeyler. benim alerjim 23 yaşında başladı. daha önce yoktu alerji malerji.

internetiniz 1024 mbps.. yani 100 kb/sn normal değeri..
programla olacak iş değil, internetin hızıyla doğru orantılı olarak fiyatı da artıyor.

100kb ile çekmeniz normal, muhtemelen internetiniz 1 mbit ve bantgenişliği de 1 mbt için az çok o kadar.Bence verimsiz kullandığınız bir şey yok. Daha da hız istiyorsanız, telekomdan hızınızı arttırın.

oha 2mb/s
türkiye'de bir evde imkansız bu hız yahu. :)

2 mb/sn dosya çektiklerini söyleyen kesin başka bir şeyi çekiyorlardır... türkiye'de kafan iyi olmadığı sürece bu hıza erişemessin diye biliyorum.

rapidden dosya inidiriceksen sana birkac oneri internetini tam verimli kullanabilmen icin. ayni anda 5 dosya indir. dosyalari flashget ile indir. rapidshare serverini random yap. ben bu sekilde evdeki internete abanirsam arkadas web sayfasi bile gezemiyor. ayrica sktrsinler oradan, ben fiberoptik kullaniyorum 2 mb yi zor goruyorum. var mi tr de oyle bi internet, oyle bi alt yapi 2mb yi gorebilecek?

2mb ile dosya çektiğini söyleyenler üniversitelerin bağlantılarını kullanıp çekiyorlar var böyle bişey 2mb ı da geçtiği oluyor..

Çok kötülediniz ya Türkiye'nin internetini :)

Trakya Universitesi merkez kütüphanesinde 3mb/sn ile download yaptığımı bilirim.Sabahın köründe tabii kimsecikler yokken.

telcom/quicknet ile 2mb/s ile 5 gb lık 720p (.mkv) filmi yaklaşık 1 saatte indirdiğimize şahit olana kadar ben de inanmıyordum. ama oluyor.

daha sonra 56 part rar kataloğunu açmak daha yorucu olabiliyor :)

edit: anlamak istemeyenler için kanıt:
www.tellcom.com.tr
bırakın 20mbiti 100mbit yani teorik olarak 20mb/s bile var.

2 mb/s icin 15/20 mbit baglanti baglanti hizi gerekir. kim dediyse sallamis sayet okul/sirket vs baglantisi kullanmiyorsa.

evet arkadaşlar dediğim download hızı bir okulun internet hızı o yüzden sanırım artık download olayına okulda devam edecem.

www.youtube.com

fena değil gibi geldi bana. vokalin sesi bruce dickinson'a benziyo cidden. baslar sir steve harris amcayla yarışamaz büyük ihtimal(çok anlaşılmıyor) ama neden olmasın yani?

nerde ve ne zamanmış bu?

@hayo, 20 aralık'ta bronx'ta.

acer marka alma tavsiyesinde bulunayım, bu üzerime vazifeymiş gibi geliyor, acılı ve hüzünlü hatıralarımdan dolayı... acer alma, acer alma, acer alma...

valla notebooklarda pek bulunmayan ekran kartları(8800 gtx olan var yahu), 7200 rpm disk hatta raid yapılılabilecek çift disk gibi seçenekler monster da oluyor.
oyun canavarı notebook isteniyorsa adı üstünde monster'a bakmanı tavsiye ederim:

www.fokusbilgisayar.com

burada ideal tanımını kime ve neye göre yapacağız ki? misal sen internete girip film izlemek için ideal notebook isteyebilirsin, ona göre tanım yapabiliriz. diğer taraftan ben müzik editleyeceğim, grafik kasacağım, vista kullanacağım, çok fazla işlemi aynı anda gerçekleştireceğim dersen bir de ona göre tanım yapabiliriz. isteklerinizi düzgün açıklarsanız en düzgün şekilde yardım etmeye çalışırız.

samsung türkiye piyasasina yeni atildi, arkadasa aldik, gerçekten çok iyi... oyun vs. için de. zaten 3 tane mi ne modeli var türkiye'de, en iyisini al onlarin derim, fiyati da dedigin civarda.

(git: 49975)
(bkz: aramaya inanmak)

yani soralı da 2 gün olmadı :)

@hayo
parça/parça adı kısmına baktım bulamayınca açtım, sen teknik kısmına yazmıssın galiba. ama suç bende. dediğin gibi aramaya inancım azaldımı nedir hemen kolaya kaçtım duyuru yazdım :) ara kısmına supernatural yazınca hemen çıkıyormuş senin duyurun. burdan bu yazıyı okuyacak suserlere sesleniyorum aramaya inanın :)

bu arada teşekkürler hayo..

parçanın adı : styx - renegade

ayrıca bonus olarak: tviv.org

lcd'de input'u pc olarak sececeksin, baska bi sey yapmana gerek yok zaten.

pc'de ekran ayarlarinda ikinci monitor olarak lcd'yi ayarlayacagin icin, ekran yenileme hizini (mhz) 60'a getirip tekrar deneyebilirsin. olmazsa cozunurlugu 1024*768'e indir. eger oyleyse 800*600.

çözünürlüğü düşürmek değil yükseltmek lazım. full hd bi tv ise 1920X1080 yapman lazım çöznürlüğü..

trimpot un da dediği gibi çözünürlüğü düşürmek gerekiyormuş. çözünürlüğü düşürünce oldu. teşekkürler.

işin aslında hpnin servisleri genelde ggaranti konusunda pek sorun çıkarmazlar, daha doğrusu bana bugüne kadar çıkarmadılar her türlü arızada hiç para istemeden ehemn sorunumu hallettiler toshiba konusundada aynı fikirlere ve deneyimlere sahibim. eğer arada çok fazla fiyat farkı yoksa hp ve toshibadana şaşma derim ama fiyat farkı çoksa al gitsin casperı, hem çizgi filmide güzeldi severdim ben.

valla bütün genellemeler yanlıştır genellemesi üzerinden:
notebookların kendi kendine bozulması nadirdir. kötü kullanım ve dolayısıyla kullanıcı hatalarını bi kenara bırakırsak kullanıcı profili elemesi yapmadan bir markayı diğer markaya göre daha iyi demek gerçekten çok doğru diil.

şu an benq nun ortalama-alt seviye bir notebook unu 5 aydır kullanıyorum ve cillop gibi.
hp kullandım 2 yıl, monster kullandım 2 yıl sorunsuz diyebilirim. dell, toshiba ve asus kullananlar oldu yakınlarımda sorunla karşılaşmadık. fujitsu siemens'de de çıkmadı.
casper ile doğrudan bi ilişkim olmadı ama büyük ihtimalle sorun çıkmayacaktır bence.
sorun çıkmayan kişi gidipte foruma sorunsuz yazmıyor..

yardımcı olur mu bilmem ama ben casper masaüstü kullanıyorum içinde ne idüğü belirsiz parçalar var ama 3. senedeyiz tek sorunu powersupplysinin elektrik süpergesi gibi çalışması casper kullanan arkadaşlarımında fazla sorunu yok ayrıca laptopda sorun biraz şans işi aceri o kadar kötülemelerine rağmen hala bi sorunla karşılaşmadım

(alakasız ama),
@mrtksn, neden cevaplarını noktalı virgül ile bitiriyorsun merak ettim.

(git: 42241)
dell aldım, ailecek memnunuz.

sen asus al ve hp den uzak dur...

soruya gelecek olursak, asus alırsanız rahat edersiniz. olayı budur.

Sony BRAVIA 3500D kullanıyorum gayet memnunum 1997 ytl idi sanırım en son mavibilgisayarda başka yerlerde de bulabilirsiniz.

link verebilir misiniz bulamadım ben onu

2 ay kadar önce bir arkadaşım aldı bundan. HD film izledik, oyun oynadık, bayağı memnun kaldık:
www.hepsiburada.com

www.vestel.com.tr

sony kdl serisi alınmaz. w serisi olacak ama o da çok pahalı.
o yüzden samsung 6 serisini öneririm...

www.istanbulbilisim.com.tr
en son bunu buldum az biraz daha pahalı ama çok iyi diyolar.

mavide full hd 106 ekran hitachi=1550ytl. plazma mı lcd mi bilmiyorum. görüntüsünü yanındaki 6-7 cihazla kıyasladım çok beğendim. tv alcak olsam direk onu alırım.

www.mavibilgisayar.com
link olarak bu benim kullandığım. fiyat artmış tabi dolar euro malum

Al Di Meola, Andreas Segovia ve Paco De Lucia'nin sarkilariin buyuk kismi. Elektro istenirse Stratovarius - Greensleeves guzel bir klasiktir.

(bkz: guardame las vacas) aklıma ilk gelen

system of a down - roulette

extreme - more than words

işsizlik ödeneği almak için o kadar çok şartı birarada taşımak gerekiyor. dolayısyla alabilen çok az ve bu yüzden işsizlik ödeneğinin oluşturduğu fon şişip duruyor.

ilk önce işten atılmak gerekiyor. atıldıktan sonra 1 ay içersinde başvurmak gerekiyor.
belli gün sigorta ödenmiş olması gerekiyor (bu sanırım en az 600 gün idi) ve en son çalışılan işin de belli oranda olması gerekiyor falan.

edit: ödenek son maaşa göre bi üst limit üzerinden belirlenir ve askeri ücreti geçemez.

siz atılmadığınıza göre (askere gittiğiniz için böyle yorumladım) baştan alamazsınız zaten. ki atılmış olsanız bile araya büyük bi askerlik süresi girmiş.

kısaca imkansız gibi görünüyor.

çok özür dileyerek bir düzeltme yapmak istiyorum. işizlik ödeneği asgari ücreti yani en az ücret sınırını geçemez askeri değildir o
;)

(bkz: egzema)

@ermanen sağol ama o kadar değil yahu.. kolun kaşınması gibi kaşınıyor, yaramış kabukmuş neyin yok.. geçiyor sonra belki bir ay sonra birden yine başlıyor bir kaç saat hayatı zindan ediyor..

illa kabuk baglamasina gerek yok, egzemanin cesitleri var. zaten kesin de demiyorum, olabilecek durumlar arasinda, dermatolog daha iyi bilir.

ya bana tipik ve basit alerjik bi tepki gibi geldi.
detaylı bilmiyorum ama büyütmeye gerek yok bence.
yani alerjik rinit semptomlarından biri de burun kaşıntısıdır mesela.

bende de çekirdek yapar. ama her zaman yapmaz. böyle tatlı tatlı kaşınır. bi arkadaş tuza bağlamıştı.

@ermanen
umarım değildir.. dermatolog'a gitmeye çok üşeniyorum.. ama sanırım gitcem sonunda..

@hayo
ilk alerjiden şüphelenmiştim ama sık olmuyor.. ilginç bişi.. belki alerjidir hala emin değilim.. hala şüpheleniyorum yani.. alerji, egzema'ya göre kulağa daha hoş geliyor gibi..

aman önemli bir sorun olmasın da..

hocam, tenya değil de askaris olayını bir araştırabilirsiniz [doktor tavsiyesi değildir]

@boshi
onun da belirtileri uymuyor gibi.. bulantı, kusma, iştahsızlık, döküntü vs bende hiç bir hastalık belirtisi (en ufak bile) yok normal gül gibi yaşayıp gidiyorum çok şükür.. bi burnum kaşınınca işgilleniyorum işte.. yine de biraz daha araştırayım bunu.. egzama gibi bişidir belki bu da..

yani işin tracker kısmı düzmece bence. uyku karakteri kaç kere test yapılarak yorumlanır ki? atıyorum 1 yılboyunca uyku düzeninin verisini alan ve bilgisayara kaydeden biri zaten bu işle profesyonelce ilgilenen biri olsa gerektir. ki bu verilerle ne kadar sağlıklı ve güvenilir yorum yapıyor? sadece bu amaç uğruna gereksiz bişi. alırsan ve 10 kişiye hizmet ederse belki değebilir, işin eğlencesi olur.. :)
alarm ve titreşimle uyandırma meselesi için de çok pahalı bence. amaç uyanmaksa 10 ytl ye eskitip çanlı saatler var. apartmanı ayağa kaldırıyor. iş inada binerse biraz elektronikten anlayan biri bi sürü cin fikir üretir ve uygular. bu da onlardan biri gibi.

ya biraz daha araştırdım da olayın özü şu, diyorlar ki uykunun en hafif olduğu an hareket ettiğin anlardır ama bunun farkına varmazsın yaklaşık 20 sn falan sürer diyorlar.. hareket sensörleri var alette ve senin gece botunca hareket edip etmediğin saatleri inceliyor, bu arada senin uyanmak istediğin zaman aralığında da en uyanık olduğun yani hareket ettiğin anda alarm çalıyor, uyanıyorsun ve zinde olarak kalkıyorsun..

ama mesela amazon.com'da kullanıcı yorulmarında biri demiş ki öle enterasan bir tarafı yok ben öyle hareketsiz durdum sonra bi kolumu oynattım alarm çaldı ne ki falan diyor ama kullanan çoğu kişi memnun gibi de.. bilemiyorum.. 300 de çok para aslında ya ne gerek var..

Erken ve zinde kalkmak için erken yatacaksın, bu kadar basit. Erken yatamıyor/uyuyamıyorsan da bunu yapabilecek hale getireceksin kendini. Nedir bunlar? Gün içinde spor yapmaktır, hiç uyumadan diğer günün gecesini beklemektir falan. Kendi metabolizmanın kaç saat uykuya ihtiyacı olduğunu en iyi sen bilirsin. Ben 8 saat uyumadan kendime gelemiyorum mesela.

Sonuç: Hiç gerek yok böyle zerzavatlara.

şöyle iki alet var, belki ilginizi çeker:
www.thinkgeek.com
www.thinkgeek.com

www.getdrunker.com
www.idrink.com

sütle güzel oluyor. bence oran sizin ağız tadınıza bağlı, sek de içilebilen bişi sonuçta.
yani böyle 2 arkadaş sohbet ederken ağzımız tatlansın derseniz iyi bi içecek kendisi. bi kız arkadaşınız eve ziyarete geldi. amaç kahve içmek. içine biraz karıştırıyorsunuz ve süper bir aroma veriyor kahveye. (3 ü birarada kolaycılığı olmasın tabi) yani bu sayede kahvelerinizle ünlü biri olabilirsiniz mesela.
fakat kalabalık bir arkadaş grubu ile bu akşam kafaları çekelim derseniz, o formata ana içki olarak uymaz. anafikri içmek olmayan ortamların içeceği diyeyim siz anlayın.

ayrıca baileys'in sayfasında bi sürü kokteyl önerisi var. yani google a yazın bi sürü gelir hatta. sözlükte baileys başlığında bile zibil gibi şey var.
www.baileys.com
(bkz: baileys)

baileys aşırı hafif bir şey zaten, sek içmek en iyisidir bence.

baileys krema olduğu için bana bile biraz ağır bir tat veriyor süt ile olan birlikteliği. Bence de kahve ile daha güzel oluyor.

Kimi dogru soyluyor, buz dolu bir bardaga dogrudan Baileys koyup icin.

"Aksam kafayi cekelim" muhabbeti icin cok uygun bir sey degil. Keyif icin bir iki kadeh icilir Baileys'den.

ben 50-50 sütle karıştırıp bol buzla tüketiyorum. çokta hoşuma gidiyo böyle.

yuvarlak ve hatta sisko yanaklara sahip bir kafaya sahipsen yakismaz. zayif, kemikli ya da uzun bir surat varsa her sekilde uyar.

rahatlik konusuna gelirsek, evden 5 dk icinde cikmana olanak veriyor. cok guzel bir sey.

acik renk bi bereniz varsa saclarinizi kapicak sekilde giyip ayna karsisinda inceleyin bi bakalim sacsiz nasi oluyosunuz(vay be!), veya photoshopla saclariniz silin veya buraya resim koyun oyle yorum yapalim:)

Noch'un ilk cümlesindeki gibi olur. Harika özetlemiş. Zayıf ve uzunsa hafif surat süper duruyor. Kendimden biliyorum :) Sık sık 3 numara yapıyorum. Ne tarama derdi var, ne birşey. Ama kış geldi şimdi, üşütür. İyisimi 4'e bağlayalım şimdilik.

kulaklar da önemli bence. kepçe kulaklar dekoratif bi görüntü vermez. :)

amaan koku sende arkadaş vur gitsin.sonra anlarsın yakışıp yakışmadığını eğer şimdi yapmazsan içinde hep ukte olarak kalıcak.Hadi biraz cesaret :)

suratiniz nasil olursa olsun, kulaklariniz kepceyse pek iyi olmuyor gercekten.
evet, kendimden biliyorum.

sonunda buldum seni cisimi yapiyom popom kuru kaliyo! (git: #47234) ben istiyorum ziplesen hepsini negzel olur(:

kepce kulaklilar yapmasin diyen kim varsa halt etmis. ulan esas cirkin goruntuyu, o kepce kulaklari gizliycem diye saca salak salak sekil verenler kafalari olusturuyor. sahsen kepce kulakliyim. ve paso 3 numaraya vurduyorum(saci!), yeminlen daha karizmatik. ornek olarak istersen cem yilmazin uzun sacli ve kisa sacli resimlerini birbiriyle karsilastir aradaki farki gor. hem ne demis ustat; "eldeki malzeme bu! yakisikli olmak icin kasmiyorum."

son olarak: susuzluk hersey!

5 numara idealdir. ne kabaktır, ne de uzundur. yuvarlak bir kafa yapın varsa güzel de durur.

enselerinizi alamayıp yardım isticeksiniz. yardım istediğiniz kişiye dikkat edin. yardım isterken 12 kez düşünün.

3 numarada olsa bu sekil islerinde rahat yok bak
bi sürü detay var ama istiyorsan hic sorun etmem boyle seyleri diyorsan kestir
bi arkadasım sacını daha uzun kullanamıyor ve hep kendi kesiyor gayet memnun
ama en iyisi dekoratif kulakti kabul etmek gerek

dükkancı amcaya bunun mali açıdan ekstra külfeti olacağı ve bu satışın vergisini de ödemek zorunda kalacağı için sıcak bakar mı bakmaz mı bilemem.. post makinesinden çekeceği için istese de istemese de senin satışın vergisini öder.

valla sıkıntılı bi konu bence.
tanıdık dükkana 12 taksit yaptırınca banka yine komisyon alacak ki gittigidiyor'un komisyonundan bile fazla olabilir. ayrıca taksit diyen kredi kartı demiş mi ki?
diğer türlü elemanın güvenilirliğini sorgulayamazsın.
peşin isteyip indirim yapmak komisyondan daha büyük bir zarar değilse öyle yapılabilir.

Bankadan peşin para almıyorlar, parayı hemen isterlerse belli bir miktar faiz ödüyorlar, yani eksik alıyorlar parayı. Bu oran nedir, mesela %3-5 falandır herhalde. Eğer parayı hemen değil de, bir ay sonra alayım dersen o zaman banka o sürenin sanında sana parayı tam veriyor.

Yani böyle bir iş yapacaksanız ve dükkancı amcadan parayı hemen isteyecekseniz biraz azına razı olmanız gerekebilir.

bilen birisi varsa kredi kartından 1800 ytl lik bi alşverişin dükkancı amcaya olan külfetini yazarsa ben de dükkancı amcaya o külfeti artı bi miktar da komisyonu ödeyim diye bi teklifte bulunabilirim.

konuya tam olarak hakim olmamakla beraber şunu söyleyebilirim ki eğer elinde stok olan bir dükkancı amcaya rast gelirsen hiçbir masraf almadan dahi bu satışı gerçekleştirebilir stoklarını eritmek için. çünkü öyle satıcılar var ki vergi çıkmasın diye bol bol alış faturası alıyorlar sonra da karşılığında satış olarak bunu çıkmadıkları için ellerinde kalan mal tekrar vergi olarak kendilerine geri dönüyor. Ha adamın gelir, gider, masraf dengesi düzgün durumdaysa ve sana yaptığı satışın alışını karşılayamıyorsa 1800 liralık bir satışın kdvsi 274,58 kdv hariç tutarı da 1525,42 ytl'dir.yanılma ihtimalimin olduğunu ve konuya 1. derecede vakıf olmadığımı da belirteyim. ilerleyen cevaplarda konuya daha vakıf olan arkadaşların cevaplarını da beklemekte fayda var

o zaman bu satış yatar gibi gözüküyor.

ilanını taksitli satış yapılabilen başka bir satış sitesine koyabilrsin. biraz komisyon alıyorlar ama , karşılıklı anlaşırsınız alıcıyla ve fiyatı biraz yükseltebilirsin. bence dükkancı falan aramaktan çok daha iyi. hem sen paranı peşin alıyorsun bankadan , o taksitle ödemeye devam ediyor.

(bkz: hemalhemsat.com)

faideli bilgiler'in söylemiş olduğu sitenin komisyon oranları iyidir. ben o site üzerinden cross motor satmıştım :D araştırdığım kadarıyla o zamanın en az komisyonunu kesiyordu.

eğer parayı peşin almak istiyorsanız aşağıda öneriler var. yok her ay taksidi alayım ama kayıtlı kuyutlu olsun diyorsanız senet yapın. vergisi kdvsi olmaz.

gotur hicbisey olmaz. 4-5 gunden nolucak. ha 28 kasimda yemissin ha 3aralikta

onu yemem işte

açınca belli eder. süt ürünler sinsi değildir, bozuksa feci kokar, kötü kokmuyorsa bozuk da değildir.

valla bence ayran yapılır ondan :)

kokmuyor, tadi da tatli

e niye son kullanma tarihi gectigi halde bu kadar guzel duruyor:) acmayinca birsey olmuyor mu yani birkac gun

yoğurtta rahat 15 gün falan aşabilirsin hiçbişey olmaz. tercübeyle sabit. hele açılmamışsa hiç düşünmez dalardım.

Bence yeme. Bırak bir iki gün sonrayı, bir iki gün öncesi bile yenmeyebiliyor. Tabii markadan markaya da değişir.

bozulmadan önce ekşir diye biliyorum ki ekşiyken bile sevip yiyenler var.

pas kuf koku yoksa yenir ya niye yenmesin. cok super oluyor hem beklemis yogurt hem eksiyor biraz hem yogunlasiyor kaymak gibi. oh mis.

bu kadar yazılandan sonra ye gitsin, bir şey olursa vebali burda ye diyenlere :)

o son kullanma tarihleri sağlık bakanlığı zoruyla bir takım prosedürler ve standartlar ile basılıyor.. süt ve süt ürünlerinde (yoğurt peynir süt vs hepsi) eğer kötü kokmuyorsa ve ekşi değilse yiyin bir şey olmaz.. (babamın işi nedeniyle az çok aşinalığım var bu konulara)

sadece o değil, pek çok gıda son kullanma tarihi geldi veya yaklaştı diye mucizevi bir şekilde bozulmaz.. uygun şekilde muhafaza edilirse uzun süre tüketilebilir.. tabi ürünün hava alması, uygun sıcaklıkta saklanmaması vb sebepler de son kullanma tarihinden önce bozulmasına sebep olur..

yani son kullanma tarihleri size bir fikir verir ama aslıdna kesin bir tarih değildir.

birazini yedim birsey olmadi.

Yoğurt denilen şey üstünde yazan son kullanma tarihinin 1-2 haftasına kadar aynen kalıyor anlamsızca. Sonra ekşimeye başlıyor. Doğal yazıyorlar ama içinde kesin bir şey var bu meretin.

Ben biraz geçince de yiyorum, henüz ölmedik, midemiz bozulmadı.

ye gitsin usta. yoğurt zehirlenmesinden birşey olmaz. yaz aylarında olsak yeme derdim ama. bide üzerine bak böle küf gibi bir tabak var mı diye. yoksa götür.

Tadı ekşimemişse yiyebilirsiniz, hiç bişey olmaz.

@ermanen
"Birazını yedim bir şey olmadı" nedir ya? Bambaşkaymış. Afiyet olsun.

cd key'in çakma olacagini düsünmüyorum. hele ki büyük bir firmanin böyle bir riske girecegini hiç sanmam. xp home cd keyleri ile pro lar farklidir zaten. muhtemelen ellerinde bulunan cd'den yükleme yapmislardir.

içinizin rahatlamasi için microsoft'u arayarak sormanizi öneririm.

büyük ihtimalle kullanılmış bir ürün almışsınız. gidip geri verin. daha önce açılmadığına emin olduğunuz bir kolide duran bir laptop alınız. bunu anlamak için de laptop kolisindeki koli bandının üzerinde distribütör firmanın ismi yazsa iyi olur. genelde öyle anlaşılıyor. tabii teknosa'dan almadınız umarım. aldıysanız bile ayıplı mal olduğu için almak zorundalar. tehdit edin.

cihazı ilk çalıştıran siz misiniz? yani genelde ürün ilk açıldığında ilk kurulum uygulaması çalışır windows'un. burdan fabrikadan sonra bayinin veya başka birinin
ürüne mudahale edip etmediğine dair bir fikir edinilebilir. bu arada genelde notebooklarda cd falan olmuyor zaten. hdd üzerinde gizli bir restore alanı oluyor ordan restore ediliyor.
tamamen kurgusal olarak söylüyorum, ürün bayiye free dos veya linux kurulu olarak gelmiştir. xp'yi kendileri kurup yanlış etiketi yapıştırmış olabilirler. markanın iyi bir bayisi ise yetkisi oluyor işletim sistemi kurmaya falan. veya iade bir üründür, size kaktırmış olabilirler.

bence durumu sorgulayın.

cevaplara teşekkürler

kutusunun üstünde yazdığına göre cihazın fabrikadan sevk tarihi 28.10.2008
windowsun kurulduğu tarih ise 25.10.2008

yani sonradan kurulmuş ya da kullanılmış bir cihaz değil.
direk fabrika çıkışından hatalı.

elimde hiçbir cd ,belge falan da olmadığı için bişey de yapamıyorum. yarın aldığım yeri arıcam.

@co2s2: teknosadan almadım bilgisayarı

sanırım olabiliyor. isterseniz yetkili bir yere mail atın ya da telefnla bildirin bir deneme yapsınlar. ben de bilgisayarımı doğru düzgün bir firmadan aldım fakat windowsun lisans doğrulayıcısı falan indikten sonra bu kopya orijinal değil diye uyarılar vermeye başladı. windowsun sitesinden şikayet maili gönderebilirsiniz. türkçe bile yazabilirsiniz sanıyorum.

ben de laptopu alırken vistayla geleceği yazıyordu. açıp baktım xp kurulu. açıklamasını da "vista pek sevilmiyor xp kurup veriyoruz" şeklinde yaptılar. XP kopya haliyle cdkey, sticker falan yok. Vistayı da kutusuyla verdiler. Yapabiliyorlar bazen böyle mallıklar. Kopyaysa zaten Microsoft Genuine hedesi çıkar yakında sağ altta.

ben xp home değil professional istiyordum bu saçmalık nedir diye gidin, cazgırlık yapın. ya bana professional verin (parasını ödediniz hakkınız ikisinin arasında fiyat farkı vardır) ya da xp pro kurulu sıfır bir makine verin diye diretin. bilginiz dahilinde olmadan istediğiniz mal değiştirilmiş. ürün listelemelerinde ram hdd zart zurt yanında işletim sistemi de yazar. siz 2ghzlik cpu istemişken 1 ghzlik pc verebiliyorlar mı? veremiyorlar. bunu da veremezler. hakkınızı arayınız.

yatırım olarak alınabir, zira ötv indirimi için hurda araç kampanyası başlayacak diye bişiler okumuştum.
ama o tip bi niyetin yoksa fiat bis öneririm. tam öğrenci işi. az yakar, park problemi olmaz. geyiği de çok olur. yani en azında şahin'in kötü imajı olmaz. :)
2,5-3 arasına temiz bulunur gibi geldi. sahibinden.com da var..

şahin vosvostan daha az problem çıkartır bence.
çıkartsa da vosvos gibi değil, heryerde parçası var, ucuz, yolda kalsan bile bir şekilde yürütürsün, en ücra köşedeki tamirci bile anlar.

lada samara da düşünebilirsin o fiyat aralığında olması lazım.

86 dogan al derim. tas gibi arabadir.

lada samaraları araştır. çok az yakar, çok dayanıklıdır ve oldukça da geniş bir arabadır.

vosvos şirin bir arabadır ama ekonmik bir araç değildir. özellikle bu işlerden anlamıyorsan tamirciler tarafından çok sömürülebilirsin..eski tip willys jeepler var, tüp takılmış , modifiye edilmiş falan..cj3 veya cj5 diye aratırsan bulursun. suzukilerin de var öyle 84 model cipleri..hem genç işidir, hem de basit arabalardır.

cok farkli bir yaklasim acisi olarak su donemde 2-3 milyar paran varsa birak kalsin, harcama derim. zira 2-3 milyara alacagin araba nerden baksan bir o kadar daha masraf cikartir, 5-6 milyara mal olur; fakat araba almadigin takdirde o para arabadan cok daha fazla isine yarar.

biraz önce bu tür bi sıkıntı vodafone müşteri hizmetlerinde başıma geldi. 2 kere aradım denedim ama yok müşteri temsilcisi için bir tuş bişi.
internetten sinir dolu bi mail/form doldurdum.
sen de öyle yap, ayağınızı denk alın d-smarta geçerim bak konulu bi mail at :)

pazar olduğu için olabilir mi?

genelde sallamasyon, sürekli tuşlara basarak bir insana ulaşulabiliniyor öyle hatlarda

benim başıma türkcell'de gelmişti. herhangi bir şekilde herhangi bir menüden bir müşteri temsilcisine bağlanmaya çalışın. müşteri temsilcisi menüsü olması gerekmiyor. sorununuzu söylediğinizde sizi gerekli yere bağlıyorlar. eğer bunu deniyorsanız ve halen olmuyorsa geçmiş olsun. (bkz: aramaya inanmak) :)

dsg için birşeyler söyleyebilirim, işim gereği sık sık düz vites şirket arabası kullandığımdan, dsg vitesli arabanın koltuğuna oturunca, aralarında çok büyük fark olduğunu hissediyorum, benim tespit ettiklerim;
* Trafikte iken otomatik araç harakete hazır olmak için sürekli viteste ve devir yüksek olduğundan frene sürekli basmanız gerekmekte, bu da bir süre sonra rahatsızlık vermeye başlıyor ve her fırsatta N ye atma ihtiyacı hissettiriyor. N ye atınca ayağınızın altında fren yumuşuyor.( harakete geçerken D ye atmayı unutmayınız)
* Düz yoldan aniden yokuş yukarı bir yola geçiyorsanız otomatikten triptroniğe geçmeniz ve kontrolü ele almanız gerekli, yoksa araç biraz bayıyor. (Ustaları da bu fikirdeler şanzımanın iyiliği içinmiş)
* Bayır aşağı giderken sürekli vites yükseldiği için yine triptroniğe geçerek fren etkinliği için vites küçültmeye ve kompresyona ihtiyacınız oluyor.
* düz viteste hızlanmak için vites düşürme olayı otmatikte biraz gecikmeli oluyor, arabaya alışınca ani hızlanma gereken yerlerde gazı nasıl ayarlayacağınızı öğreniveriyorsunuz.
* otomatik ile sol ayağınız kaşınınca sağ elinizle kaşıyabliyorsunuz.

Ben yıllardır otomatik kullanıyorum. Opel değil ama Hyundai ve Mercedes kullanıyorum eğer spesifik bir sorunuz varsa yardımcı olabilirim sanırım. Avantaj ve dezavantajları derseniz bence bir dezavantajı yok. Yeni nesil otomatik viteslerin benzin tüketimleri düz vitesten daha düşük, hızlanma değerleri (çift kavrama sistemi sayesinde) daha iyi, daha kısa sürede hatasız vites değiştiriyor. Yoğum trafikte sürüş kolaylığı zaten tartışılmaz. Yeni nesillerde vitese manuel de müdaghele edebiliyorsunuz tam otomatik moddan çıkıp tiptronik olarak kullandığınız zaman. Yurt dışında satılan arabaların ezici çoğunluğu otomatik vites, spor arabaların (corvette, porsche, ferrari) hemen tamamı otomatik vites. Ayrıca yola konstarasyonunuz dağılmaz, iki elinizi sürekli direksiyonda tutabilirsiniz vs. Düz vitesin bence tek bir avantajı bile yok fiyat dışında...

otomatik vitesin olayı zaten anlatacak bişi olmayacak kadar basit bir kullanımı olması :)
park da çalıştırıyorsun. d ye getirip onla kullanıyorsun. gaz ve fren var, debriyaj yok.
alışana kadar sol ayak debriyaj arıyor ve sol ayakla frene basma gafletiyle ani frenler yapılabiliyor, dikkatli olmak lazım. yeterince sürüş yaptıktan sonra alışıyor insan. hatta düzenli olarak hem düz hem otomatik kullanma imkanın varsa bünye ayrımı yapabilir hale geliyor bi süre sonra.

istanbul gibi trafik cehennemi olan memleketlerde otomatik vites lazım.
ama ben izmirde düz vites arabamla mutluyum :)

uzun yolda sıkılırsın, erkek adam otomatik mi kullanırmış ya da abi arabanın performansı falan filan gibi fasa fisolara kulak asma. kendi aracım otomatik. çalıştığım şirket arabalarınınsa hepsi manuel. hangisi daha rahat diye soracak olursan benim araç 98 model olmasına rağmen 2008 model olan bütün arabalardan çok daha rahat. evdeki koltuğumla bir yere gidiyormuşum gibi hissediyorum. artı olarak anlatılacak bir şeyi yok ki otomatik vitesin hocam? p'de çalıştırırsın sonra vitesi drive'a getirirsin. araç ilerlemeye başlar. bunu istemiyorsan frene basarak drive'a atarsın. araca yön verir ve ayağını frenden çekersin. evet otomatik araçlar vitese atıldığında yürür. artı olarak d1 d2 d3 gibi vitesler vardır benim aracımda d1 normal sürüş 2500devirde vites değiştirir. d2 5000-5500 devirde vites değiştirir (spor) d3 ise vites değiştirmez sadece 1 vites ve 7000 devire kadar çıkabilirsin. (karlı yollarda kullanım, hassas kullanım için) bu kadar takıldın bir yer olursa mesaj at cevaplayayım. 8 yıldır otomatik kullanıyorum ve manuel'i savunan arkadaşlara afedersiniz ama götümle gülüyorum. yok vitesi hissetmekmiş yok daha süratliymiş vs vs ne gerek var ya cadde yarışcısı değilsen işin olmaz zaten öyle şeylerle

otomatik vitesli arabayı da manuel gibi kullanabilirsin.bende bi yan makinası var mesela.1 e takıyorum sonra devri gelince 2 ye 3e takıyorum 3de devri gelince d'ye takiyorum.ha şanzımanın içine edersin belli bi süre sonra ama.bendeki araba bmw.şahsen ben çok eğleniyorum ama diğer araçlarda nasıl olur onu bilemiyorum..

bu yeni nesil otomatik viteslerin tüketimi değil de performansları düz vitese yaklaşıyor. ama tüketim konusunda mutlak olarak daha fazla oluyor otomatik vites.

düz vitesin niye avantajı olmasın, bir kere bir yol arabasından performans isteyen birisinin otomatik alması yanlış olur (DSG dışında, ondan altta bahsedicem). şimdi örnek verirken crown porsche, ferrariden bahsetmiş, ama bilmelisiniz ki onlardaki otomatik vites sistemi ile normal bir yol arabasındaki otomatik vites aynı değil. ferrari mesela F1 sistemini aynen kullanıyor. porsche tiptronik isminin hakkında sahip bir firma. onlar sizin alacağınız arabada olmayacak limited-slip differential kullanmaktalar. bunların yanında, herhangi bir otomobil yarışında otomatik vites kullanan yarışçılar gördünüz mü hiç :) o yüzden crown'a katılamayacağım, bu fiyat aralığındaki otomobillerde manuel daha iyidir. çift kavrama sistemi, yani DSG vites elbette insanın kol üzerinden limitleri dahilinde gerçekleştiremeyeceği bir hızda vites değiştirmeye olanak tanıdığı için daha iyidir. o konuda bir şey diyemem. ama DSG olan arabalar da bir vectra'ya göre daha pahalı olacaktır.

benzin tasarrufu konusunda da aynı durum söz konusu. boşa atılamayan bir arabada benzin tasarrufundan bahsedilmesi zor :) bunu esprisine diyorum, ama gerçekten de manuel vites ile yaktığınız yakıt eğer benim bilmediğim özel bir teknoloji yoksa her zaman daha düşük olacaktır.

bana sorarsanız, sürüş zevkini almak için, sürücü kabiliyetini yola daha çok yansıtabilmek için manuel vites gerekir. eğer bunları yapmak istemiyorsanız otomatik de alabilirsiniz elbette. ama ben mesela sevmiyorum, sağ elimle yapacak işim olmuyor.

@want2die

öyle de ne bileyim.. zaten hiçbir fotoğrafımda kendime benzemiyorum.. ayrıca askeriye'nin mantığından korkmuşuz küçükten beri.. orada olay çıakrıtrlarsa daha gitmeden.. göt korkusuna 4 yıldır kesmediğim bıyık+sakal kombomu kesmişim az önce.. ah ulan ah! :)

askerliğin korku piskolojisine girmişsin iyice. bişe yok yahu, kan alacaklar o kadar :))
sınav dediğine göre lisans bitirmişsin. büyük ihtimal kısa dönem çıkacak. o kadar kasılmaya gerek yok ya. 5 ay kısa gerçekten.

ayni psikolojiyi ben de yasamistim. zira halcioglu askerlik subesi tum evraklari tek zarfa, diger subelerden bazilar iki zarfa koyup veriyordu. ben de lan bende niye tek zarf var acaba birini kayip mi ettim diye yemistim kendimi. yok ole bisey, uzerideki bilgiler ayni oldugu surece soru olmaz.

bir sey olmaz. askeriyeden cok korkmayin, o evraklar ustunkoru okunuyor, hatta okunmuyor bile.

bildiğimiz adsl değilmiş daha hızlıymış, ama benim için malesef pahalı, yok mudur bunu ucuza getirmenin yolları

az önce www.tellcom.com.tr adresinden konrol ettim, telekomun verdiği hızların üzerinde bir hız , telekomun verdiği fiyatlardan farklı bir fiyat göremedim.

ben de göremedim, nooldu bu fiberoptik kablolara, nakır kabloya mı dönüştüler durduk yerde

şurdan bakın efendim.

www.tellcom.com.tr

tellcom hem adsl hizmeti hem de fiberoptik hizmeti veriyor. onyüzbin megabit hızlar için "quiknet" markasını arayınız. üstteki cevapta linki var zaten.

istnabulda 1 ay kadar kullanmış biri olarak gayet hızlı olduğunu söylemeliyim.
rapidshare premium account ile müthiş ikiliyi oluşturuyorlar.
yer açabilmek için indirileni silmek gerekiyor o derece :)

sadece altyapısı uygun sitelerde(örn: ağaoğlu) var. bu getto olayı sinir bozucu bişi gerçekten ama yapacak bişi yok.

(bkz: kış lastiği)

Avantajı soğuk havada normal lastikler sertleşir, bu da yol tutuşa olumsuz yansır (direk asfalt üstünde bile) ama kış lastiklerinin hamuru sertleşmez, asfaltı tutmaya devam eder. Karı da daha iyi tutar ama buzda bir işe yaramaz, onun için çivili lastik lazım.

Dezavantajı benzin sarfiyatını biraz arttırır, biraz daha fazla ses yapar. Ama zaten 2-3 ay boyunca takılı kalması lazım, kimileri gibi 6 ay yaz 6 ay kış lastiği takılmaz. Güvenlik göz önüne alınınca uygun bir bedel bence.

Marka olarak Lassa'nın kış lastikleri çoğu yabancı markaya göre daha iyi diye duydum farklı kişilerden, belki Türkiye şartlarına göre optimize edildiği içindir. Onun dışında pek kimse bilmez ama Fin malı Nokian diye bir marka var, kış lastikleri de yaz lastikleri de hemen tüm testlerde birinci çıkar ama Türkiye pazarında bulması zor biraz. Çoğu lastikçi adını duymamıştır bile, Kore malı uyduruk lastiklerden sanarlar söylediğinizde ama var gene de, zaman ayırırsanız buluyorsunuz :)

kar lastiği kesinlikle gerekli ama lastik başına 80-90 ytl bayılmaya gerek yok bence. zaten kısa süreli kullanıldığı için çıkma lastik almak daha mantıklı oluyor. bence almadan lastikçilerden çıkma lastik bakın.

nerde yaşadığın önemli bence. mesela izmirdeysen gerek yok kış lastiğine. ama hani çok doğuya gitmeye gerek yok, ankara, eskişehir gibi karasal iklim koşullarındaysan bence kesinlikle lazım. 6 dereceden daha düşük sıcaklıklarda asıl etkiyi gösteriyor diye duymuştum kış lastiğinin.

sanırım almanyada kışın kış lastiği takılması yasal bir zorunluluk..

michelin alpin iyidir.

stresle ilgili olabilir belki, benim de sıkıntılı olduğum bir zamanda başıma gelmişti, kendiliğinden geçti sonra

bazı hijyensiz berberlerden falan da geçebiliyor. erkeği dişisi var diyorlar, ama ben teşhis edemem.

benim saçımda çıkmıştı geçti kendiliğinden.

aynı senaryo ile ben de 3-4 hafta traş olmadığım bi zaman fark ettiğim bu tip bi durumu sorgulamıştım. ama ilk defa bu kadar sakal uzattığım için öncesinde orda sakal var mıydı emin olamadım. ben kendimi o kısımda zaten çıkmıyordu demekki diye rahatlatmıştım. sakalı düzenli kesmeye başlayınca fark edilmiyor çünkü.
sanırım sakalkıran olunca bariz bir iz oluyor seyrelme değil.
sakalı kes ve 3-4 günde bir kesme işlemini sürdür. eski günlerine geri dönersen ve orda sakal olmadığını fark edemiyorsan sorun yoktur bence.

ismi alopecia areata dır. otoimmün bir hastalıktır, kimisinde böyle ufak parçalar halinde olur geçer, kimisinde yayılır, bütün kafaya veya vücuda kadar yolu var. (bkz: pierluigi collina)

bir bağışıklık sistemi rahatsızlığı ve ilerlerse tedavisi yok, sebebi bilinmiyor falan filan. ama %90 kişide bir şey yapmadan geçer gider.

şehir efsanelerinde söylendiği gibi, berberden veya ordan burdan geçen bulaşıcı bir rahatsızlık değildir, bağışıklık sisteminin yamuk yapmasıdır sadece. stres ile tetiklendiği "düşünülüyor".

Evet sikertir. Köpükle bile kanıyorsa, köpüksüz traş olmadan önce haber ver sana vizite kağıdı hazırlasınlar.

Ha sen şunu düşünüyorsundur. Zaten bir günlük sakalım bile belli belirsiz çıkıyor, iki günde bir traş olurum. Olmaz. Valla bak.

traş köpüğünün asıl amacı cilti ve sakalı yumuşatıp daha konforlu bi traş sağlamak sanırım. sıcak su da bu işi yapıyor.
çok bişi olacağını sanmıyorum ama köpük değil de jel kullansan ve mach3 tarzı kılı kolay temizlenen bir bıçak kullansan çok daha mantıklı olur. mach3 ile yüzümü kanattığımı hatırlamıyorum. askerde de bi süre sonra 2 dakikada traş olabilecek bi hıza kavuşuyor insan.

ilk zamanlarda traş bıçağına alışık olmayan suratın kızarsa, kanasa da bir süre sonra suratın manda derisi kıvamına gelecek ve ve bu sorunların ortadan kalkacak.ayrıca benim sakalım az çıkıyor her gün traş olmama gerek kalmaz gibi bir düşünce sahibiysen bunu şimdiden unut.köse bile olsan her gün traş olmak zorundasın.sabahları traş olmak için çok fazla vaktin olmayacak zaten.o yüzden 2 saat köpük sürme traş bıçağını temizleme ritüelleri bir de bakmışsın birbuçuk dakikaya inmiş.tavsiyem bunları kafaya takma.askere gittiğinde her soru kendi içinde bir çözüme kavuşuyor.(mecburen)

yok yahu sakallarım az çıkmıyor gayet normal.. gillette blue 2 plus kullanıyorum.. neyse bi mach 3 alırım o zaman gitmeden.. teşekkürler..
@want2die
olabilir ya yanlış tutuyo da olabilirim.. bi dahakine daha dikkat ederim.. :)

mutlaka mach3 kullanman gerekiyor. ben kısa dönem askerliğimde sadece 3 kartuşla bitirdim, traj jeli ni deneyebilirsin en kısa yol odur. askerliğ yapacağın yerde sağa sola tras malzemesi koyacak yer olmayabilir o yüzden avcuna sıkıp tras olmaya öyle gitmen gerekeblir.
Dikkat edilirse köpük kullanmama mevzusunu bu şekilde yorumluyorum. Yani hiç bir şey kullanmadan traş olma kısmını seçenek olarak değerlendirmiyorum.

trastan sonra bebek pudrası ve vazelin tatbik edebilirsin yuzune,

simdi aralık'ta gideceksen askere, soğuk havaya cikacaksin, soğukta, ayazda suratın yanabilir. kestigin yerler aciyabilir.

iyisi mi tras köpügü kullanarak sakince tras olmak. bir süre sonra yüzün daha da alisacaktir.

cesit cesit 3g versiyonlari mevcut. hizlar da bu versiyonlara gore degismekte. Turkcell'in ya da diger operatorlerin bayilacagi paraya gore bu 14.4 mbps da olabilir. ancak tahminimce 7.2 olacaktir.

en.wikipedia.org

bu 7.2 bir cell'de alinabilecek maksimum teorik hiz. sayet bu cell'de tek basiniza iseniz hepsini siz kullanirsiniz. kullanici sayisi ne kadar artarsa kullanici basina dusen hiz da o derece azalir.

en.wikipedia.org

hiz stabil 7.2 degil. benim kullandigim zamanlarda hiz 2 mbps ila 3.5 mbps arasinda degisiyordu. 4.1 vs de gormustum sanirim ancak cok az. ender de olsa hizim 2'nin de altina dusmustu.

cep telefonu ile internete baglanabilmek icin telefonunuzun bu teknolojiyi desteklemesi gerekiyor, nasil wap'li, gprs'li telefonlar varsa, hspa destekli telefonlar da var. ancak bunun yerine 3g modem de kullanilabilir. bir kredi kartindan kucuk ve direk laptop'a usb'den baglanarak calisiyor. ayrica yeni nesil laptoplarda da hspa moduller default gelecek.

bu ihale kim yuksek verirse onun elinde kalir ihalesi degil sanirim. ayni gsm lisans ihalesi gibi. ihaleyi birden fazla operator de alabilir ve aldigi lisans ile 3g network isletebilir.

su site de 3g ile ilgili bilgi acisindan faydali olabilir. hangi ulkede, hangi operator ne veriyor vs.

hspa.gsmworld.com

ortalama bir adsl kullanıcısı 4 gb limitli 1mblik pakete ayda 29 ytl ödüyor. adsl almak için sabit telefon hattı da dayatılıyor resmen.
3g teknolojisi ile hızlı ve mobil interneti çok ucuza kullanma devri başlayacak diye umut ediyorum. ama yanılabilirim de :)
bu teknolojiyi kullanmış arkadaşlar maliyeti gprs ile karşılaştırabilirler mi? (@fdegir)

bazi kisimlara ek yapmak gelir icimden,

3g'de verilen hizin tamami download icin gecerli degildir, download + upload toplamidir.

cep telefonlarinda ve gprs / edge / 3g hizmeti veren istasyon kontrol unitelerinde, slot ve timeslot denen aparatlar vardir. bunlarin sayisi ne kadar cok olursa, dl+ul hizi artacaktir.
ornegin, 10. sinif gprs ozelligine sahip bir telefonda 4+1/3+2 slot bulunur ve bu 45 kbps gibi bir hiza sahiptir. 3g'de ise bu slotlarin tanimlamalari farklidir (henuz bu konuda bilgi sahibi olamadim) lakin hizlari 170 kbps ile 380 kbps arasinda degiskenlik gosterebilir.
her baz istasyonu 3g hizmeti veremeyebilir, pahali bir teknoloji oldugu icin yayginlasmasi, en azindan kalabalik olmayan bolgelere goturulmesi (ozellikle engebeli bolgelere sahip oldugumuz goz onune alinirsa) zaman alacaktir.

ayni zamanda 3g goruntulu gorusme imkani da verecek, tabi bu da bahsedilen hizlarda olmayacaktir.
cep telefonlarinin stream aninda oynatabilecegi bir sinir vardir. tahminimce bu sinir 3g' ile internete giris yaptigimizda ulastigimiz hizin yarisi civarinda olacak. tabi ayni zamanda ses transferi de yapilmakta.
bir alakasi var mi bilmiyorum fakat turkiye'deki altyapi ayni anda hem ses hem de data transferini mumkun kilmiyor. yani telefonla konusurken internete baglanamiyorsunuz, ya da internetten dosya indirdiginiz bir anda gorusme yapamiyorsunuz; birisinden birisi.
tabi kullandigimiz cep telefonlarinin cogu bu ozellige sahip fakat burada bu ozellik kullanilmiyor (sebeplerini bilemiyorum tabi)
fiyat olarak 3g icin olmasa da, gprs/edge icin ornek fiyat vereyim;
gprs ve edge ayni fiyata geliyor, hangisini kullandiginiz farketmemekte.
vodafone'da her 100 kb - 15 yeni kurus ya da 1 kontor;
aylik 3gb limitli baglanti 50 ytl (kdv dahil oiv haric) ya da 450 kontor,
aylik 1gb limitli baglanti 35 ytl (kdv dahil oiv haric) ya da 300 kontor.
gibi..

kullandigim operatorun gprs ucretlerini bulamadim ancak cok dogru olmasa da turkcell'in gprs'i ile karsilastirirsam daha uygun oldugunu soyleyebilirim. soyle ki, turkcell aylik 3GB paket 59 ytl. kullanmis oldugum 7.2mbps 3g ise aylik 20 euro =~ 40 ytl. hadi diyelim tr'de hersey vergisiyle sununla bununla 2 katina geliyor, 80 ytl olsun. 20 ytl'ye daha hizli baglanti ve daha yuksek limit bence daha avantajli. (ancak bu 10gb dl+ul. o da pek sorun olmuyor gerci. limitlinin her turlusu bize ters aslinda.)
tcell tarife:
www.turkcell.com.tr
kullandigim tarife:
www.o2online.ie


bence 7.2mbps hizinda 10gb limitli 3g 1mbps 4 gb limitli adsl'den cok cok daha avantajli. gprs'den de avantajli oldugunu soylemistik zaten.

sonucta, yasadigim yer icin kablo bb'den sonra en avantajli bb 3g bb. ama tr icin once bir fiyatlari gormek lazim. tcell/avea/vodafone ne ister, buna karsilik ne verir onu gormek lazim.

@paradoxical: yanlisiniz var. 7.2 mbps esit degildir ul + dl. 7.2mbps sadece dl hizidir.

genellikle verilen hizlar su sekildedir.
download 7.2mbps (teorik)(bkz: hsdpa)
upload 1.4mbps (teorik)(bkz: hsupa)

hsdpa:
en.wikipedia.org
hsupa:
en.wikipedia.org

gsmworl'den bakilirsa operatorlerin genellikle verdigi hizlarin bu sekilde olacagi gorulebilir. tahminim tcell'in de bu hizlari verecegidir.

Kuala Lumpur da yaşıyorum. Geçici olarak geldigim için eve adsl baglatmak yerine hayatımın hatasını yaparak 3.6 Megabitlik 3G USB adapter ile baglanıyorum internete. Nerde 3.6 ara ara kopuyor, skype falan çok zor açılıyor. adamların firewallından çıktıgın için remote desktop ve emule ü zaten unut (modem yok bi usb takıyorsun laptopa usbnin içinde simcard var 3g ye baglanıyorsun).

Bende Maxis diye bir operatörün, ev arkadaşımda digi isimli operatörünki var.
Boyutu ve heryerde baglı olması açısından süper ama ev kullanımı, download, multiplayer oyun gibi şeyler için kullanılmaz bir baglantı türü bilginize.

ayar vermeye calisip gecirdiginiz zamani gerekli basliga yonlendirerek yapsaniz daha yardimci olurdunuz. her basliga illa aradim ama bulamadim demek zorundamiyiz? zaten yapilmasi gereken bise aramak. defalarca cevaplandiysa neden hic biri bana denk gelmedi? herkese bir daha mi anlatilacak ne demek? anlatmak istiyen anlatir anlatmak istemiyen anlatmaz. madem vaktiniz degerli bu kadar hic bise yazmayin. kimse kimseyi cevap vermeye zorlamiyor.

valla notebook işi riskli bence. hangi kutuya koyarsanız koyun hatta posta servisini kullanın gümrüğe takılma ihtimali riske atmaya değmeyecek kadar fazla olur.

@zeke bence de absürt bi cevap olmuş. duyuruyu 1 yıldır takip ediyorum "defalarca cevap verildi ne laftan anlamazsınız" gibi bi cevap verilecek kadar bariz bir soru olduğunu sanmıyorum bunun. sinirlenecek ne var onu hiç anlamadım aslında. bi de yönlendirdiğiniz duyuru hiç bunla da alakası olan bişi değil.

250 milyon tane gümrük sorusu soruldu yahu burada bulamadım demeyin. gümrükten laptop geçirmekle alakalı bile soru soruldu.

bu soru çok kez sorulmuş olabilir, sanki spam özelliğindeymiş gibi söylenmeye gerek yok bence. ben cevaplayayım, gümrükte takılır, hediye bile olsa takılır. usps kutusunu gümrük muayene memurları açıp bakarlar muhtemelen. gümrükte yaşayacağın problem vergi problemi olur, aldığın ürünün üzerine ürünün fiyatını türkiye fiyatına getirecek kadar vergi biner, anlamı olmaz alışverişin yani. en büyük problem ise gümrükte bekleyen ürünü birinin alıp götürmesi olur, düşük ve yasadışı bir ihtimal ama olduğunu duyuyoruz nadiren.

yanınızda getirin laptopu, tek çare bu olsa gerek.

önce şunu söylim;
1 sene kadar önce bende senin gibi düşünmüştüm. sonra bir arkadaşında yardımıyla 10 ytl'lik bir hesap açtırdım ekincilerde.
-gerçi pek üzerine düşemedim ama- o para şu anda 3,55 ytl :)
bu arada ben ekincilerde açtırdım hesabı, ama çok kullanışlı değil arayüzü.
bence bilgin pek yoksa uzak dur. ya da en fazla kaybedersen üzülmeyeceğin (mesela 1 maaş kadar) yatır

biraz garip gelecek ama ben turkiye finans katilim bankasi'nin portalindan girismistim bu ise. o da o bankada calisan bir tanidigim vasitasiyla olmustu.

www.turkiyefinans.com.tr

ben bu is icin kenara 500 ytl atmistim ilk basta. sunu soyleyeyim; oynadigim zaman icerisinde ne para kaybettim ne para kazandim :) sadece zevk icin yapiyordum bu isi.

sana tavsiyem; günlük piyasayi önce bir takip et. en cok kazandiran sirket hangisi onlari bir gözlemle ve eger ki bu ise bulasmak istiyorsan ufaktan giris derim.

ve ikinci tavsiyem; yol yakinken dön :)

yok öyle zaten tamamen kaybetmeye hazır bir 100 ytl ayırdım bu iş için. o da ne üzer ne mutlu eder ama sembolik de olsa bir rakam olsun ortada diye.

@trimpot: bu tavsiyeyi çok sık duyar oldum =) ama mesleğimle alakalı olarak biraz da olsa bu işlerde bilgim olması gerek. endekstir hisse senetleridir kurlar vs zaten takip ediyorum uzunca bir süredir. yani kazanç kapısı olarak da görmüyorum zaten. o yüzden zararı olmaz diye düşündüm.

işbankasını kullanıyorum www.isbank.com.tr linkinde "Gerçekleşen hisse senedi alım satım işlemlerinden 2 YTL’den az olmamak üzere % 0,4 (binde dört) - %0,8 (binde sekiz)" diyor. ayrıca satış yaptığımda para 2 iş günü bloke ediliyor ve ondan sonra kullanabiliyorum. www.global.com.tr 'da hesap açarsan sanırım 1000de 1 gibi bir kesinti yapıyorlar.

küçük oynayacaksan bankaları daha çok öneririm. aracı kurumlar büyük yatırımcı odaklı oluyorlar. işbankasının internet bankacılığı arayüzü yeterli oluyor. 100 ytl de gerçekten çok sembolik bi para. yani o rakamı 10 a katlasan ne ola ki? ayrıca 100 ytl nin binde 2 ile 4 komisyonu arasındaki fark 20 kuruş oluyor. 20 kuruş mu değiştecek aracı kurum tercihini? :)
borsa dibini bulduğu söyleniyor ama tabi önümüzde gayet sancılı geçecek bir 2009 var. ama bu fiyatları düşününce param olsa uzun vadeli pozisyon alırdım şahsen.

binde hanesi değil de daha ziyade min 2 ytl gibi işlem ücretleri ilgimi çeken. sonuç olarak 5 aldın 5 sattın etti mi sana 20 lira olmasın değil mi ama.

Karşındaki insana bakar. Ben tek taşa, pırlantaya, elmasa gıcık oluyorum misal, iğreniyorum teklifin değerinin taşın büyüklüğü ile ölçülmesi fikrinden.

rakı balığa götür. ama rakı bardağının dibine atma yüzüğü, balığın içine koydurt ters köşe yap.

yıldızların bol gözüktüğü bir yere gidin gecenin bir vakti. yıldızlardan konuyu açın ve ona bir tane yıldız seçmesini, o yıldızın ikinicin yıldızı olduğunu söyleyin. müstakbel eşiniz yıldızı seçtiğinde elinizle o yıldıza uzanın ve sanki onu yakalamış gibi yapın. bak yıldızı ayağına getirdim deyip avcunuzu açın ve yüzüğü gösterin.

bilmedigi bir dil ile cekilmis filmin altyazilarini degistir.senaryoyu oyle bir kurgula ki, filmin sonu sizin iliskinize ve evlenme teklifinize orjinalligi bozmadan baglanabilsin. mesela jeux d'enfants in sonunda cift sarilmadan onceki diyaloglari " evet o zaman X Y ile evlensin, evlenir mi ki?" gibi bir diyalog oldugunda, sen de yuzugu cikartip tak diye yengeye sunacaksin filan. biraz ucuk ama ise yarayabilir. he bu numarayi da burada ifsa ettik, artik eksi duyuru'dan hatun kaldirirsak kullanamayacagiz. ayrica sunlar var:

(bkz: en ucuk evlenme teklifi )
(bkz: evlenme teklif etme sekilleri)

yemekteyiz programına katıl ve üzerinde "x benimle evlenir misin?" yazılı musakka yap mesela :)

şaka bi yana aklıma hep maliyetli romantik komedi fikirler geliyor:
billboard reklamı verebilirsin mesela. öyle bi noktaya vermeli ki birlikte gideceğiniz bi cafeden görünmeli falan mesela. veya sürekli okuduğu bi dergiye tam sayfa ilan verilebilir.

Eller havaya bir mekana gitmiştim. Yan masadaki eleman şampanya açtırdı, servisi yaparken sevgilisine yüzüklü kadeh verild, cümle aleme duyurdu. Böyle garipliklere ne gerek var yahu. onun yerine güzel bir ortamda gözlerinin içine bakarak ömrünü niye bu kadınla geçirmeye karar verdiğini içten bir şekilde anlatıp karşı tarafın gururunu okşa, hatta öyle konuş ki sevinçten ağlasın. O esnada da yüzüğü parmağına geçiriver. Evde kaldım ben, beni dinleme sen gene de...

Bir de reddedilirsen ne yapabileceğini anlatayım. Kimdi tam hatırlamıyorum, bursada'da dere kenarında bir mekan var, eleman evlenme teklif etmek için kız arkadaşıyla bu mekana gidiyor ama o esnada kavga ediyorlar. Eleman yüzüğü çıkarıyor ve sana evlenme teklif edecektim diyor hatuna, hatun şokta. O esnada yüzüğü avcuna alıyor, kaşla göz arasında masadan kesme şekeri alıp elindeki yüzükle değiştiriyor ve. Artık seninle evlenmek istemiyorum diyip hatunun yüzük sandığı kesme şekeri dereye fırlatıyor. Hatun dereye atlayacakmış utanmasa. Bu da böyle bir anımdır.

14 sene öncesinden bahsediyorum. felaket bir trafik. kornalar bangır bangır. acaip sıcak yapış yapış bir gün. ikimiz de uykusuzuz, ben bir dönem ödevi yetiştirmeye çalışıyorum, (üniv. 2. sınıf) sigara almak için sokağa çıkmışız. sokakta yürürken, şimdiki eşim, "evlenelim mi ya artık?" demişti. ben de "olmazsa boşanırız, tamam" demiştim. hala da çok çok aşık olduğum bir adam olduğu için, teklif türü farketmiyor, ne dersen de romantik ve unutulmaz olur diyorum.

@kimlanbu çok güzel yazmış. elim hemen şukela vermek için düğme aramaya başladı :)) sonra baktım duyurudayız. bu da böyle bir anım oldu.

evet. abartmaya sulandırmaya gerek yok. bence sessiz sakin ama kaliteli bir mekanda, böööle boğaz manzaralı filan da olabilir, samimi sözler eşliğinde teklif yap. onu ne kadar sevdiğini, beğendiğin özelliklerini filan anlat.

şimdi ben olsam böyle bişi isterim. ama kız arkadaşının karakterini bilemeyiz. o belki abartılı şeyleri filan sever.

önemli olan orda kendisini özel hissettirmen, sevildiğini hissettirmen, efendime söyleyeyim bir ömür boyu elele, omuz omuza herşeyi beraber göğüslemeyi istediğini hissettrmen. gerisi teferruat.

samimi ol yani. balonlar, bilbordlar senin bileceğin iş, ama baştan savma. iki dakikada geçiştirme. bilmem anlatabildim mi. yani böyle yapmış olmak için yapma.

bi de bence bunu kalabalik icinde gerceklestirerek, millete govde gostesi yapmaya filan calisma. hatta hic kimse olmasin mumkunse.

Gidin düşünün bişeyler. Buradan böyle okuduklarınızla ısmarlama teklif yapmayın. Çok samimiyetsiz.

Kızın biri bana yapmıştı. Böyle masaya bir pasta koyuyor haytalar, bir de bıçak. Sonra "Benimle evlenir misin?" diyor. Ardından dünyanın en itici cümlesi: "Cevabın evetse pastayı kes, hayırsa beni kes." Sonuçta sadece ne yapacağını değil, ne yapmaması gerektiğini de bilmeli insan, ondan anlatıyorum.
P.S. Merak eden varsa, ben kızı kestim.

Sorudan kopuyoruz ama ben evlilik teklifimi 8 sene kadar önce aldım, 5 senedir de evliyim, o dönemde bile çevremde öyle bir yüzük muhabbeti falan hatırlamıyorum. Tek taş meselesi son 3-4 senedir tavana vurdu, öyle ki taşın karatı kriter olmuş benim anladığım, "şu karatın altını kabul etmem" diyor kızlar. Ben de kendilerine oha diyorum.

Bence sakin sakin edin teklifinizi işte. Normal doğal böyle alengirli şeylere lüzum yok. Sizi seviyorsa her halukarda kabul eder, öyle hareket istiyorsa, yok efendim meselesi taşla metalleyse de etmezse etmesin. eah.

evlenme teklif edecek kadar yakınsanız bu atraksiyonlara gerek yok ki. zaten farkındadır birşeylerin. güzelce söyleyin işte derdinizi olsun bitsin. yeni raconlar icat etmenin ne lüzumu var. bir de şu var ki sağlıklı ilişki zaten kendi kendine o noktaya gider. ben hangimizin teklif ettiğini bile hatırlamıyorum. yani diyeceğim o ki ilişkinizin doğal sonucu zaten evlilik gibi görünüyorsa mizansen hazırlamadan doğal bir şekilde söylemek yeter.

şahsi fikrim: senaryolu evlilik teklifi hiç hoş değil. tamamen doğallıktan kopmuş, ölçülmüş biçilmiş, planlanmış bişey bana çok itici geliyor. ben şahsen asla öyle bir teklif almak istemem. hele başka insanları olaya dahil etmek, seyirci önünde böyle bir soru sormak kabus gibi. fakat şu var ki; kadınların büyük bir kısmı bu olaylara gerçekten bayılıyor. sevgilinizin de bu tip bir jesti beğeneceğini düşünüyorsanız yazın, oynayın ama her filmde gördüğümüz; restoranda yemek yerken bişeyin içinden yüzük çıkması olayını bence sakın yapmayın. bence önemli olan mekan veya diğer öğeler değil, kesinlikle kuracağınız cümlelerdir. güzelsözler.com dan alınmış gibi duran cümleler kurmayın, samimi olsun, içten ve size özgü olsun. evlilik teklifinde sürpriz faktörü bana biraz garip geliyor. konuyu açın, böyleyken böyle diyin, sorunuzu sorun. hiçbişeyin içinden de bişey fırlamasın, fişekler patlamasın, kanepenin altından ilkokul öğretmeniniz çıkmasın.

alaka gösterip cevap veren herkese çok teşekkür ederim. sizi yönlendirmeden sormaya dikkat etmiştim soruyu, düşünceleriniz bana doğru yolda olduğumu gösterdi. öyle reklam ederek yapılan bir teklif bana da çok ters açıkçası, kendi içimden gelecek olan cümleleri kullanmak kesinlikle en güzeli. hepinize teşekkür ederim.

Geçenlerde çok güzel bir evlenme teklifine şahit oldum, bunu sizlerle paylaşmak isterim.
Arkadaşım hediyeyarat sitesinden kişiye özel bir hediye şeçmiş bir AŞK FİLMİ yaptırmış.
Çok romantik bir evlilik teklifi sundu,yakın arkadaşları olarak hep beraber bizde canlı canlı bu evlilik teklifine şahit olmuş olduk.
Harikaydı bence evlenme teklifi etmek isteyenler böyle bir film yaptırabilirler. Kısaca özetlemek gerekirse film animasyon eşliğinde başlıyor,
fon müziğini kendileri belirlemiş.Taksim İstiklal cad.geçiyor. Sevdiğine söylemek istediklerini insanların dilinden söyletilmiş.
Bence EVET'ler havada uçuşsun...

Geçenlerde çok güzel bir evlenme teklifine şahit oldum, bunu sizlerle paylaşmak isterim.
Arkadaşım hediyeyarat sitesinden kişiye özel bir hediye şeçmiş bir AŞK FİLMİ yaptırmış.
Çok romantik bir evlilik teklifi sundu,yakın arkadaşları olarak hep beraber bizde canlı canlı bu evlilik teklifine şahit olmuş olduk.
Harikaydı bence evlenme teklifi etmek isteyenler böyle bir film yaptırabilirler. Kısaca özetlemek gerekirse film animasyon eşliğinde başlıyor,
fon müziğini kendileri belirlemiş.Taksim İstiklal cad.geçiyor. Sevdiğine söylemek istediklerini insanların dilinden söyletilmiş.
Bence EVET'ler havada uçuşsun...

Abooo, akşama eşimi boşuyoruz sayenizde. Biz "annemler çok gezmeyin laf söz oluyor diyor" sözüyle edilmiş gizil bir teklifti.

Ama şu yıldızlı teklif çok hoşuma gitti haa.

o sınıfta en ekonomik ve başalığı motor c4te de bulunan psa'nın 1.6 hdi ıdır. doğal olarak pejo 308de de kullanılan bu motor esasında ford focusta da kullanılmaktadır da adı duratorq tdci şeklindedir. hatta psa bu motoru başka bir markaya daha vermişti kompakt sınıfta ama hatırlayamadım şimdi. dert yakıt ekonomisiyse bu motora sahip araçlardan biri alınabilir. bence en başarılısı focustur ancak, yeni fiyatlandırma anlayışı dizelin sahip olduğu işletme maliyeti avantajını eritmekte bunu bilip de satın almak daha mantıklı. oldukça taze bir haber vardı radikalde.

www.radikal.com.tr

@agk
bu tip yazılar/haberler çıkmaya başladı ve özel bi amacı olduğunu düşünüyorum.
3 yıldır dizel araç kullanan bir olarak dizelin bakım masrafları doğru kullanıldığı sürece çok değil. hatta yetkili servislerde benzinlilerle hemen hemen aynı rakamları ödedim. performansları benzinlileri sollayacak kapasitelere geldi. ve yine az yakıyor. hepsinin yanında da verimli bir motor olduğundan çevreci de sayılabilir.

dizelden vazgeçmeyelim.

benim tavsiyem corolla d4d olur o segmentte. fransız arabalarının kronik sorunları oluyor. focus'un son modeli de çok tutmadı ama sebebini bilmiyorum. toyota için kötü diyen özellikle corolla için diyen duymadım.

Yeni nesil corsalar da görülmeye değerdir.

kia cerato'nun yeni modeli belki degerlendirmeye deger sevgili pidedostum.. dizeli var lakin otomatik viteslisi var midir yok mudur emin degilim. arastirmak lazim.

otomatik vites, dizel c4 kullanmış ve hatta uzun yola gitmiş bir insan olarak şunları yazmak istedim.

+ az yakıyor, çok kaçıyor
+ ön panel pek çok insan tarafından şık bulunuyor, en azından farklı olduğu kesin
+ performansı iyi
+ yol sesi az
+ fiyat aralığı sizin istediğiniz gibi
+ çok tutulan bir araba olduğundan servisi vs yaygın
+ uzun yolda yormuyor

- ben ön paneli sevmedim, göstergeler dağınık geldi ama tercih meselesi
- ön koltuğa 1.95 boyunda bir adam oturunca arkada bacak mesafesi çok kısalıyor.

otomatik dizel alacaksanız opel e bakabilirsiniz. astra hb 1.3 dizel modellerde easytronic opsiyonu var. 3 bin ytl falan koyuyor arabanın fiyatının üstüne..

fakat honda civic ten sonra bilemiyorum yani.. sıralı lpg taktırın civic e, azalır yakıt tüketimi.. satmayın yazık.

volvo c30 dizel'e bakilmasini oneririm. ikinci el dusunuyosaniz- ki dusunmuyosunuz- 40bin ytl gibi bi fiyati olmasi lazim. fazlasi zaten verilmez. sifirlari normal sartlar altinda o fiyat araliginda, fakat euro yukseldigi icin 5bin ytl kadar yukseldi fiyati.

@agk: abim c4 kullanıyor ve bizim arabanın yakıt tüketimiyle arasında dağlar kadar fark var. bakımı da gayet standart.

@agk: focus oldum olası sevmem. corolla da sürekli makyaja gittiğinden pek düşünmüyorum sanırım.

@fedaikolik: corsalara oldum olası gıcık olurum. çarpışan oto gibi araba.
@pidekardeşi: kia mia ters bize ya :)
@kahvegibi: sanırım beni c4'e ikna ettin iyice :)
@metox: evet yeni sedan astralar da aslında çok hoşuma gitti. test etmek gerekir kendilerini. satma mevzusuna gelince, çok feci yakıyor şehir içinde be. bir de o şehir içi istanbul şehrinin içiyse feci. lpg taktırdıktan sonra da ben ne anladım civic'ten.
@polifonik osuruk: c30 çok çirkin de s40lar süper. ama pahalı o gavurlar da. bu arada euro'yu 1.75'e sabitlemişler.

s40'i tavsiye etmiyorum, zira dizel olmayan 2.0 motorlu birtanesine sahibim. cok fazla enzin yakiyo. bunda kasasinin agir olmasinin da payi cok buyuk. kaldi ki zaten c30'u onerdikten sonra farkettim ki yedek parca ve servis masraflari cok yuksek oldugu icin gerek yok ne kadar ucuza bulunsa da. verimli dizeller sanirsam opel corsa ve astra serisi olarak nitelendirilebilir. citroenler de cok guzeldir fakat nedense gozumde hep bayan arabasi olarak kalmistir.

bugün c4 kullandım. vites geçişleri çok sert geldi. bayağı titretiyo yavruyu alttan :)

bacalı sobalarla ilgili olarak şartnamelerde bunları kullandırmamak için ellerinden geleni yapmaya başladı dağıtıcı firmalar. nedir yaptıkları şey ? etkin baca yüksekliği 5 m olur en fazla diye bir madde koyuyorlar böylece son 2 katta oturursan ancak kullanabiliyorsun. ha bu şartı yerine getirdin bacana duman tableti koyuyorlar duman testinden geçersen ancak kullanabiliyorsun. bacalı cihaz kullanacaksan iyi bir bacan olması ve bu bacayı her sene temizletmen lazım.

illaki soba kullanacaksanız hermetik tip bir soba da kullanabilirsiniz. marka tavsiyesi ise demirdöküm ve süsler. izmirde termodinamik firması var onu da tavsiye ederim hem servis hizmeti yönünden iyiler.

soruna cevap veremeyieceğim ama üst komşunun sağlam bir kazık yediğini söylemem gerekiyor, eğer evi 8+1 filan değilse (:

@derectus
izmirdeki belli yaştaki bir çok evin hiç bir kalorifer tesisatı, altyapısı veya hazırlığı bulunmaz. yani tüm tesisat, petekler, kombi ve tüm bunların işçiliği düşünülünce bence aşırı yüksek bi fiyat değil gibi.

peki private veya bilinmeyen tarzı biri aradığında bu nasıl belirtiliyor? belki numara gizliydi ve telefon ondan gösteremedi...

@alchoburn "bilinmeyen numara" yazıyor öyle bir durumda

telefonun yazilimindan kaynaklanmis olabilir.
bir kere basima gelmisti, arayan numarayi nasil olduysa rehberden yanlis eslestirdi telefon. belki sizin telefon da eslestirirken hata vermistir.

the truth is out there!

forum.donanimhaber.com

benim bir arkadaşı da 0 aramıştı. daha sonra baya tırsmış turkcelli felan aramıştı ama nafile. daha sonra filipinlerden birinin aradığını anladı. arkadaş birine numarasını vermişti o da onu arayınca telefonda 0 yazıyordu. sizin de benzer bir durumunuz olabilir.

telefon rehberinde "1" adıyla kaydedilmiş bir numara olmasın?

beni de -00000000000000- arıyor arada.

olmuştur bi saçmalık baz istasyonunda, santralde falan; arkadaşınıza patlamıştır.. bilgisayar sonuçta bunlar.

(bkz: forgetting sarah marshall)
(bkz: knocked up)

ikisi de çok komik(göreceli oldğunu belirtmeliyim) ama aile ile izleyebilecek filmler değiller :)

aga ikincisini bilmiyorum ama ilki rezalet bir filmdi. bir de ikincisini deniylim bakalım.

sadece güleceğim demiyorsan crimes and misdemeanors u tavsiye ederim. epey gülersin de.

South Park - Bigger, Longer & Uncut
national lampoons animal house
ace ventura
groundhog day
the naked gun

aklima gelmeyenler de vardir, bir de klasik Turk filmleri var onlari izlemissindir diye yazmiyorum.

(bkz: shaun of the dead) izlemediyseniz izleyin derim kesinlikle... ingiliz tipidir, iyidir.
eğer hala izlemediyseniz ve anime severseniz (bkz: kung fu panda)
eğer rob schneider'a kıl değilseniz big stan
aynı şekilde mike myers'a kıl değilseniz love guru .. kaldı ki ben bu iki adamı pek sevmem gene de izlenir ve gülünür filmlerdi.
tropic thunder da iyiydi. hep yakın dönem oldu gerçi saydıklarım ama..

herkesin zevki kendine tabii..

Davaro, Banker Bilo

(bkz: a fish called wanda)

yanliz bi legen bulundurun yaninizda, gülmekten insan afedersin kusabiliyor.

Monty Python - The Search for Holy Grail / Life of Brian. Süperdir.

kestane şekeri bulamıyorsan, kestane bulursun. internette tarifi var ve tarife göre çok zor gibi durmuyo. tabi ilk denemede ne kadar başarılı olunur bilemiyorum.
belki bu sayede mersinde kestane şekeri işine girersin, kafkası solarsın belli mi olur :p

idman denemedim ama flasget ve rapid müthiş ikili. hiç bir sorun çıkmadı şimdiye kadar. hiç ayarlarıyla uğraşmaya kasmaya gerek yok. indirin flashget kurun temiz temiz.

pek çok kişi flashget ile kullanıyor rapidi ve sorun yaşamıyor. siz de öyle yapın.

idman'de premium rapid denemedim hiç ama free seçince idman "devam edebilme" kısmına "hayır" yazıyordu zaten hatırladığım kadarıyla.

kesinlikle flashget.
alt+ctrl+o dan login to server deyip giriveriosun rapid sifresini dunya tozpembe.

Katlanır açılır küplere takvim ve firmanızla ilgili görsel / yazı yerleştirin. Blok halde küp, ama önce ortasından ikiye açılınca içinden başka bir yazı resim çıkıyor, sonra o da açılıyor falan. Açılmış-Açılmamış halleri şurada var, anlarsınız neyi kastettiğimi.

castleofcollectibles.com
www.my12stepstore.com
mediawidgetnetwork.com
www.math.nmsu.edu
www.andrew.cmu.edu
www.historicsaintpaul.org

ben şunu seviyorum. güzel bir kutu olacak. baya hoş fonksiyonel bir kutu. sonra içine ne doldurursanız doldurun. kutu güzelse atılmıyor ve yıllarca masa üstünde bir yerlerde kalıyor ve kullanılıyor. mesela güzel bir kutu içinde harika çikolatalar. şimdi çikolata fikri çok alışılagelmiş biliyorum ama güzel kutular hep saklandığı için söylüyorum.

bir de bu kadar iş adamı bürokrat müşteri varsa, bunlar paso seyahat ediyorlardır. seyahat boyu, seyahatte kullanılacak birşeyler gönderirseniz mesela traş takımı gibi, gibi çok makbule geçeceğini tahmin ediyorum...

anahtarlık boyutunda, cepte taşınabilecek minik ledli fener (hatta ledli fener + laser pointerlıları var) olabilir. sadece 2-3 fonksiyonu olan (en küçüğünden) victorinox çakı olabilir (bu vardı bende bir banka vermişti. yıllarca anahtarlık diye kullandım. kayboldu sonra üstündeki anahtarlarla birlikte. çok üzüldüm).

cam içine değişik figurlerin sanırım laser ile yapıldığı küçük ve sevimli aletler. bu cam içine 3 boyutlu olarak aklınıza gelebilen herşeyi çizdirebiliyorsunuz. şirketleri var ve adetli alımlarda indirim yapıyorlar. kişinin kendi resminin olduğu 3 boyutlu bi figür vardı ve muhteşem olmuştu. mesela müşterilerinizin fotografları varsa teker teker bunları koyup altına da kendi şirket ismini yazdırsanız hem reklam olur hem de alıcı bunu sürekli saklar.
şöyle bi adres buldum mesela:
www.cerion-laser.de

babamlara gelmişti beğenmiştim, gönderdiğiniz kişinin isminin soyadının üzerinde yazdığı cam bir kalemlik devamlı masada duruyor ve fonksiyonel oluyor. kişiye özel olduğu için ne kimseye veriyolar ne de atıyorlar.

mesajla bildrdiğim fikrmi yineliyroum burdan da (bkz: usb kahve ısıtıcısı)

kullan at cep telefonları vardı, onlardan olabilir mesela...

dijital kum saati
oscar heykelcigi
sihirli isitici (degisik sekillerde var)
pilsiz el feneri

flash bellekli tükenmez kalem var, herkes kullanır sanırım