sözlükte galahad nikli arkadaş bu konuda yardımcı olabilir. ona danışabilirsiniz.

dog whisperer cesar millan ın dvdleri falan var onlara bir bak istersen.

selamlar, geçmiş olsun, kolay gelsin, allah sabır versin öncelikle.

yapmanız gereken ilk şey, eski sahibiyle kontağa geçmek ve köpeğin daha önce ( profesyonel eğitim öncesi ve sonrası) benzer davranışlar sergileyip sergilemediğini öğrenmek. ki buradan çıkacak sonuç bize durumun sahip veya köpek kökenli olduğunu gösterecek. ki şu yazılanlara göre ben sahip kökenli yanlış işaretlemelerin pekişmesi olarak görüyorum.

bir profesyonel eğitim verilirken, köpek öncelikle çiftlik adaptasyonu çalışması ile sahipten koparılır, daha sonra çiftlikteki eğitmenini sahibi olarak beller, daha sonra 2 veya 3 haftalık bir süreçte eğitmen ile sahip beraber çalışarak sahip adaptasyonu yapılır. ancak sahip eğitmenin tarzında hareket etmezse ve gene bildiğini okursa ( ki bu hayvana acımaktan ileri gelir doğaldır ama doğru değildir) hayvan 'sönme' denilen şeye uğrar, bildiklerini ve şartlandırmalarını yeniden oluşturur. özüne döner. siz köpeği sahipten alırken sanırsam böyle bir adaptasyon çalışması yapmadınız, köpek hurra diyip geldi. 1-2 ay köpek eski sahibini bekledi ( ki köpek bunu yapmayan bir canlı olsa köpek pansiyonuna verilen her köpek dönüşte sahibini tanımaz), gelmeyince kendi kurallarını yazmaya başladı bunda başarılı oldu.

köpek dil bilmez. siz isterseniz aferin diyerek hayır komutu verebilir, otur diyerek işetebilir, kalk la diyerek oturtabilirsiniz köpeği. köpek buna kolaylıkla adapte olur, yani siz hayır derken veya no derken bunu sadece cümle olarak mı söylüyorsunuz? köpek bunu yapmayınca ne gibi cezanız oluyor? ki burada ceza eşiği yüksek bir köpekten bahsediyoruz. boğma tasma kullanıp sevk kayışınımı çekiyorsunuz? elektrikli tasma kullanıp akım mı veriyorsunuz? fiziksel temas (vurma, enseden çekme vs) mi yapıyorsunuz? yoksa panik içinde sağa sola mı koşturuyorsunuz? köpek bu tip hareketlerinizde koruma güdüsüyle hareket ediyor olabilir mi? bir sefer köpeğinizin yanında dik durun ve kesin bir şekilde bir hayır çalışması yapın, misal aç bırakın ve önüne mama koyun, boynunda sevk kayışı olsun, mamaya uzandığı an hayır diyerek çekin tasmayı. hırlarsa ederse kaldırın mamayı önünden ulaşamayacağı yere kaldırın.taki sakinleşir, mamasını önüne koyun ve gidin.

verdiğiniz örnekte köpeği istenmeyen şeyleri yememesine neden olan şey de sahibinin dayağı değil, hasta olmasıdır. bu zıt koşullandırmadır, köpek eğitiminde kullanılan bir şeydir. bunun doğalı olmuş hayvanda.

köpek eğitiminde bir şey esastır; köpeğin canı sıkılmadan, köpek demoralize olmadan, köpek üzülmeden eğitim olmaz. aksi taktirde köpeğin bir insanı olur, sizin bir köpeğiniz değil. bence iyi bir eğitmenle temasa geçin (isim de verebilirim ilinize göre) , hem köpeğinizi görsün, hem sizi. ama köpekten daha çok sizinle zaman geçirecektir emin olun.

mehmed'im.

askerliğe ithafen.

bi kadın bana sen benim kahramanımsın dese epey havaya girerim :)

Hiç kullanmadım ama: "canım efendim".
Not: Benim duyduğumda erkek kullanmıştı ve "nebçimmiş lan, hoş" demiştim içimden.

yalnız arkadaşım bayan ve askerdeki sevgilisine yazıyor.. ne geliştik sosyal konularda ülkece, görüyor musun? sansurlenmesek bari. teşekkürler bu arada hepnize dostlar

@ismini....

yalnız daha hitapta takılmış. asker dönene kadar mektubu tamamlar umarım. :))

bu arada memedim konusunda ciddi değilim tabi. mehmet kim lan diye delirmesin herif gurbet ellerde :))

:) ya sorun şu ki kız her her gün için mektup yazıyor yahu, çok saçma aşk meşk işlerı, anlamadım gitti..

kar kartalım, dağ komandom, mehmedim, erim, sahibim, yiğidim..

not: gerçi bunları yazmasın, adam gaza gelip firar eder amk:)

kadim dostum

sevgili
öyle diyordu galiba hülya koçyiğit bi filminde mektup yazıyordu er kişiye.
bi de şu osmanlı hitaplar vardır
gözüm açıp gördüğüm gönül verip sevdiğim gözümün nuru gönlümün sururu ömrümün dumuru efendim
onlar böyle yazıyorlarmış mektupta

paşam :)

ne yazarsan yaz ama dikkat et çocuğun orada dalga konusu olmasına izin verme :D

asker sevgili,aşırı dozda alaya alınmaya maruz kalacağı için rdm lik olacaktır. (belki olmaz diyeceğim ama her gün için yazacakmış bir de hatun, kesin rdm'lik)

canım filan gibi klişeleri kullansın, yaratıcılık ne kadar artarsa o kadar gariplik yaratacaktır.

müdür affına sığınıyorum, arkadaşa hürmetler ama bir erkek için çok candan, çok içten, okuduğu zaman 'ohahaha' dedirtip tebessüm etmesini sağlayacak tek hitap var; yarrağım.

komutanım, biricik komutanım daha uygun olur gibi geldi ortama. aralara emrinizdeyim,emrinize amadeyim vs de iyi gider. imza yaverin, yavuklun burcu . komik gelebilir ama ona komik gelmeyecektir.

gösterelim anam;

6 ay filan ruhinin dediği gibi hatta yeni heycanlı genç kondüktör ekibi sayesinde daha çabuk da olabilir

ha bi de bi haftada sıranın ne kadar ilerlediğine bak, sonra hesapla ona göre hemen hemen tutar hesabın

geçenlerde değerlendirdiğim bir çaylak gün be gün sırasının ilerleyişini yazmıştı. benim önüme geldiği anda sırası 6 bin civarındaydı. yani sırayı sıfırlanacak bir şey gibi düşünmeyin hesap yaparken, geç şimdilik denilenler, son 24 saat içinde online olmamış olanlar sayesinde 5-6 binlerdeyken de sıra gelebilir size. ben 3 ay diyorum. :)

valla hiç ümitli olmayın, geçenlerde başlık açarken kesme işaretinden sonra boşluk vermişim, çaylak edildim, 3 gün lanetten sonra 287. sıradan 35 gün bekledim.

12238 oldu br günde :)

yazar olmak için beklemek neyse de, galahad'ın dediği gibi, yazarlık sırasında ufacık bir hatadan dolayı günlerce lanetleniyorsun, sonra da o süre bittikten sonra haftalarca sıra gelsin diye bekliyorsun. 2 kere başıma geldi ve skerim böyle aşkın ızdırabını deyip hesabımı kapattım. çok ta pişman değilim doğrusu. zaten sözlüğün son aylardaki hali, yazarlık için hiç te heves edilecek gibi değil.

doktora gitsen daha doğru cevap alırsın.

mr çektirmenizde fayda var. özellikle bele bası yediğiniz her yerde ağrıma varsa bel fıtığı olma ihtimaliniz büyük.

bel fitigi sahibi birisi olarak soyleyim, en basit teshisi su sekilde oluyor, sandalyede dogru oturdugunda basini tam one eg egebildigin kadar cenen gogsune yapissin, topuklarini yerden kaldirmadan ayak parmaklarini bilekten cekebildigin kadar yukari cek, belinde deli bir agri varsa bel fitigisin.

@2 inmiyor
@4 değilim heralde

onlara ayrı çip takılmıyor.bildiğin kız işte.herkese nasıl yaklaşıyorsan onada oyle git.aralarında her yerde olduğu gibi title meraklıları olur ama insan sonuçta.

birde tabu değil fetiş diyelim.tabu oldu mu nasıl beraber olacan:)

fatmagulun 47 48. bolumleri olmasi lazim. orda vardi bikac ornek.

doktorlar doktorlarla takılmaz...

eve iş götürmemek için doktorlarla çıkarlar :) ya şundan dolayı olabilir, doktorların pek sosyalleşecek zamanları olmuyor benim bildiğim. e sosyalleşemeyince sevgili adayı ile de kolay kolay tanışılmıyor. bari hazır hastane ortamım var buradan bi aday bulayım diye kolaya kaçıyor olabilirler. sallamasyon bir varsayım ama belki tutan yanları vardır..

elbette bu hanım kızımızla bi güzel bi ilişki yaşayabilirsin ( hipokrat yemininde bununla ilgili bir madde vardır ama belki:) ).ben olsam bi kaç kere üst üste giderdim, hasta ayağına yatıp ( tabi yoğun olmayan saatlerde ) sonra muhabbeti kurup, bi yerlere kahve içmeye çağırırdım.

doktor sevgilisi olan, hatta şu anda doktor eşi olan var :)

valla genelde 4 bacaklı ve 8 kollu oldukları için işler daha zor yürüyor.. hocam normal sıradan insanlar, genelde kültür sanat faaliyetlerine meraklı oluyorlar. doktor illa doktorla takılmaz, ben doktor değilim misal. etrafımda da eşi/sevgilisi doktor olmayan çok doktor var.

hastane ortamına olayı yaklaştırmayın, belirli bir hasta kotası olduğu için zaman ayıramayabilirler, aklı dışarıdaki hastalarda olur. ha tanışma için arabasına vurun ve kartınızı verin.veya bir şekilde adını soyadını alın ( ki kapıda yazar) sanal ortamdan taarruza geçin. veya ortak arkadaş bulun.

öğretmen doktordan iyidir. öğretmenler sürekli ayakta popoları büyümüyor (fiziksel olarak yani!) bi de ingilizce öğretmeni iyi fikir. paranız olursa bedava rehberlik de yapar hem yurt dışına gittiğinizde (tabi sizin ingilziceniz yoksa)
geyik işte.

Size hep "sen" diyecek yalnız, onu bilin. Sonra niye doktor bana "sen" diyor demeyin :)

trende uyurken kas yırtılmaz. büyük ihtimal zorlamadan dolayı bel fıtığı olmuştur. koşar adım ortopediste gitmen gerek.

ağır bir bel fıtığı ameliyatı geçirmiş birisi olarak ilk tavsiyem doğru beyin cerrahına gitmeniz, sonraki tavsiyem orası ne derse desin 2. bir beyin cerrahına gitmeniz.

lokasyonunuza göre kendi doktorumu tavsiye edebilirim.

bu şartlarda golf gibi. 1,6'ya vergi zammı gelmiş hali fiyatı mı bu? yoksa fiyat daha da artabilir.

golf'ün yeni kasası 2012'de çıkabilir bu değerini düşürecek böyle bir ihtimalde var.

opel

Golf'ü alırdım...

her türlü golf. hem motoru cok daha iyi hem 38 sene sonra bile cok rahat elden cikartaibliyorsunuz. tek negatif tarafi donanimi olacaktir.

arabalarin diger ozellikleri de onemli ama golf alirdim... neden kismina girmiyorum cunku marka olaylarinda herkes birini digerine gore daha cok sever ve onu secer...

golf ftw.

gollllfff

golfun dusuk motor yuksek beygir modelleri sorunlu aşırı yakıt tüketimi var 1,4 e kanma 2,0 gibi yakıt yakacaktır ama saglamlık götü başı açısından golf olabilir,opelde ondan aşşa kalmaz...

donanımları aynı ise golf. kesinlikle motoru daha tatmin edici. iç tasarımı bence daha güzel (bu subjektif)

not: astra h kullanıyorum, golfe geçmeyi düşünüyorum.

aynı motor aynı fiyat olsa kafadan golf ama bu ikisi arasında astrayı alırdım.
ikinci el scirocco düşünmez misiniz?

daha önce 5 yıl h kasa astra kullandım. 1.6 twinport. son olarak bıraktığım zaman kilometrede 0,45-0,50 tl arası benzin yakıyordum. ha ama taş gibi arabaydı, easytronik kullanmamam rağmen şanzıman sorunu yaşamadım. değiştirme amacım yakıttı, zaten 0 km. h kasa 1.3 cdti aldım gene. şu anda 0,2-0,25 arasıyım.

ha iç olarak opel' in içi daha güzel geliyor bana. araba alacaksan alman al derler. daha 3 ay önce 0 opel almış biri olarak ben vw öneririm. neden;

2005 te toplam 33 bin tl' ye malolan astrayı 2011' de 50bin km. de takasa 21.5 bin den sokabildim. piyasası 23 bin gibi. ki araba ciddi ciddi bayandan ve doktordan :) kazası yok, vuruğu yok, kültablası hiç açılmamış, tamamen servis bakımlı. bu derece değer kaybını golf' te yaşamıyorsunuz. daha geçenlerde 100 bin de ve problemli bir 2004 model golf' ü 24 bine gözümün önünde sattılar.

tamamen benzer özellikler. makyaj ve görüntü olarak opel. ekonomi olarak bakarsan golf. yazı tura bile atılabilir.

şöyle bişeye tanıklık etmişliğim var. köpek ufacık yerde, güneşin altında yaşıyor filan gibi düşüncelerle bi tanıdığım etrafta dolaşabileceği bahçeli bi yere götürdü. sonra hayvan orada depresyona girmiş, bişeyler olmuş, bişey yememiş filan, öldü gitti öyle köpek. yani bu köpekler duygusal oluyor değişikliklerden etkileniyor filan. belki hepsi öyledir de bu daha bi öyle gibi. yani oranın uygun olmadığını düşünüyor olsan da o orada mutludur belki. onu da düşün diye dedim.
bu arada benim bahsettiğim köpek labrador retriever'dı da gayet yakın türler zaten. şimdi hatırladım.

gerçek sahibinin köpeği geri isteme ihtimali yok mu? sonra tam bağlanmışken üzülmeyin...

@onur onu da sordum en azından sahibi de mutlu olur köpek de kurtulur diye ama bana dedikleri "valla elemanlar abiğ çankayada yoldan buldukk dedi biz de bir şey demedih" oldu... o yüzden sahibine ulaşmak oldukça güç gibi gözüküyor..

bahçeden çalınabilir. golden oyuncudur yabancı falan pek tanımaz iki oynaştıktan sonra isteyen istediği gibi götürür hayvanı.

çalınma konusunda haklısınız ama çalınmaması için sağlam bi barınak ya da baraka her neyse ondan yaptırmayı düşünüyorum büyük genişçe demirden, gerekirse çift kilit olur..

Köpeği cinsine göre genelleme yapmak biraz yanlış olacak. Çünkü köpeğin geçmişi, yetiştirilmesi hakkında bilgimiz yok. Evde sürekli mama ile beslenmeye alışmış bir köpek ise ki; oldukça bakımlı demenizden de bunu anlıyoruz, ilk başta sizin verdiğiniz yiyeceklerin birçoğunu yadırgayıp yemeyecektir. Bu konu biraz deneme yanılma yöntemiyle çözülür. Evde yetişen bir köpeğin bünyesi de doğal olarak biraz daha hassas oluyor. Yani havalar soğuduğunda ve hayvan dışarıda her bulduğu börtü böceği yemeye kalkacağından hastalanma ihtimali de yüksek olacaktır.

Sahibi bence ilk olarak çevredeki barınaklara bakacaktır. Barınağa bırakmaya gönlünüz el vermezse de en azından gidip bilgi verebilir, kendi iletişim adresinizi bırakabilirsiniz ki sahibi sorarsa ulaşma şansı olur.

etrafına tel çevirin ama tasma vurmayın sakın. depresyona giriyorlar.

edit:
www.facebook.com

bu hayvan mı sizin gördüğünüz? bakın yeni bir ilan ve ankara-etimesgut'tan. ilgilenirseniz süper olur.


kesinlikle buraya başvurup sahibini aramalısınız:

www.facebook.com
geçici olarak söyleyeyim:
mama ile beslemezseniz ciddi ciddi cildinde sıkıntılar çıkar hayvanın. mamaların yararlarından biri de tüy bakımı ile ilgili. o yüzden mama dışında beslenmemeli. alıştıysa zaten yadırgayacaktır diğer yiyecekleri.
sahiplenilmeyi-sahiplenmeyi çok seven bir cins bu. aile ortamına alışık, insan arıyor bünyeleri. dışarısı çok zor gelecektir ona. müstakil özel yeşil alanlı bir villanız yoksa dışarısı çok zor ona... üşür de hastalanır da.

sahibi deliler gibi arıyordur hayvanı, yukarıdaki linkten sahibine ulaşmak için yardım isteyin.

empati yapın lütfen.

aslında halen iki soruma da cevap alabilmiş değilim...

bende de golden var
1- o köpek ev dışında beslenmez, yazık olur hayvana.
2- mamayla beslemek zorundasınız, hatta pahalı mamayla beslemelisiniz, ucuza kaçtığınızda 2-3 hafta içinde tüyleri dökülmeye başlar, derisi pulpul olur, kızarır vs.
mamanın yanında meyve verebilirsiniz, benimki elma-armut-portakal-incir vs. her şeyi seviyor.. ayda 3-4 kere kemik kaynatıp verirseniz çok iyi olur..
tatlı-tuzlu-baharatlı vs. yemekler vermeyin. (tuzsuz ve yağsız makarna verilebilir mesela)

benim bir sibirya kurdum, erkek arkadaşımın da iki tane goldenı var. goldenlar evde yaşıyor, sibirya kurdu bahçede.

en başta goldenların dışarıda yaşamaya pek uygun olduklarını düşünmüyorum. sevgilimin goldenları ışıklar kapanırsa korkuyorlar, sevgilim evde olmazsa ağlıyorlar. her gün en az 2 defa çişe çıkarılıp oyun oynatılıyorlar, çok yaşlı olmadığı sürece bir goldenın haylaz olmaması mümkün değil; adı üstünde retriever.

1- bu şekilde hareket etmesi gereken ve oyunculuğuyla bilinen bir hayvanı apartman bahçesine ya da balkondaki bir barakaya hapsederek ona iyilik mi yapmış olacaksın?
2- kuru mamayla beslenmesi gereken cins bir hayvanı başka gıdalarla besleyerek ona iyilik mi yapmış olacaksın?
3- aşısına, hastalığına, oyuncağına, tırnak kesimine, vs. gereken ilgi ve maddi desteği gösterebilecek misin?
4- karda yağmurda bile her gün onu çıkartıp gezdirebilecek, oyun oynamasına imkan tanıyacak mısın?

eğer bunlardan sadece birine bile olumsuz cevap veriyorsan o hayvanı hiç alma daha iyi. zaten bir defa alıştığı ortamdan ayrılmış, gerçekten iyi bir hayat sunamayacaksan boşuna kendine alıştırma hiç.

araştırdığım kadarıyla golden'lar evde beslenmenin yanında bahçeye de uyum sağlayan, haylaz yapısı nedeniyle bahçeli evlerde daha rahat yaşam süren hayvanlar. ki golden sahibi arkadaşlar vasıtasıyla goldenlarla bolca vakit geçirmiş biri olarak goldenlara pek yabancı olduğum söylenemez. neyse bunu düşününce kendisine barınak yapıp günün sadece birkaç saati dışarı çıkarmak kendisi için sıkıntı olacaktır belki, ilgiyi görünce yerinde duramayan yalnız bırakılınca küsen ve enerjisini koşarak oynayarak bir şekilde atması gereken bir hayvan sonuçta. yine araştırdığım karadıyla bahçede yaşayabildiği içinde soğuğa dayanıklıymış ama tek sorun o değil işte. benim sıkıntım köpeğin orda susuz, yemeksiz kalmaması ve acaba köpek için bir şeyler yapabilir miyim çabasıydı. karakolda köpekle ilgilenirken bir polis arkadaşta yazık oluyor burda köpeğe ben su vermesem su vereni yok arada ekmek v.s bir şeyler veriyoruz diyordu, ki en son gördüğümde poğaça verdiklerini söylemiştim. şimdi durum böyleyken de köpeği orda bırakmak istemiyor insan, bir şeyler yapmak istiyor. köpek bende olursa ne olacak? belki ufak bi kulubesi olacak ama daha çok ilgi görecek, günün 2-3 saati dışarda olacak bu kesin, enerjisini atma imkanı olacak, eğer bu kararı alırsam illa ki aşısı bakımı olacak, yemek vermek sıkıntı oluyorsa imkanlar zorlanıp mama da alınacak v.s. peki ya orda kalırsa? zincire bağlı ekmek ve suyla gidecek işte... bunun karşılığında eğer şunu yapamıyacaksan bunu yapamıyacaksan köpeği orda bırak demek pek çözüm değil zira orda o hayvanın mutlu olduğunu veya orda yaşamaya devam ederse sağlıklı besleneceğini düşünmüyorum. sonra belki benim gibi düşünen biri alacak ya bakacak ya bakamıyacak öyle gidecek işte. belediye barınaklarına bakıldığında neden bir sürü golden olduğunu azçok tahmin edersiniz, köpek bakmanın zahmetli bir iş olduğunu çok iyi biliyorum, hele hele golden gibi akıllı fakat yerinde duramayan ilgi isteyen bir köpeğe bakmanın zahmetli olacağının da farkındayım...

şu aşamada yapılacak en mantıklı iş bir şekilde sahibine ulaşmak olacak, eğer ulaşamazsam da ona en iyi imkanı nasıl sağlarız buna bakmak lazım. gerek kendim, gerek başka bir güvenilir sahip bularak. ne olursa olsun öyle yapacaksan, böyle yapamıyacaksan köpeği orda bırak daha iyi demek kolay olsa da ufacık bir ilgiyle deliye dönen, gözlerinizin içine bakan bir hayvanı orda bırakmak herkes için kolay bir şey olmayabilir, en azından çözüm yolu oraya bırakmak olmamalı... neyse gün ola harman ola...

1) kışın üşür mü? dediğiniz hayvana, insanlar kış ayında buz gibi göle sokup vurdukları ördeği getirtiyorlar. üşümez. en fazla kulübe içine bir tane kamyon lastiği atarsınız. kıvrılır girer içinde uyur. rüzgarı kesseniz yeterli. müsait bir zamanda kulübe planını çizebilirim size :)

2) verebilirsiniz. ama mama kadar sağlıklı değildir. internetten BARF diye aratırsanız tonla makale ve tarif çıkacaktır karşınıza.

hurarsiv.hurriyet.com.tr

sen kendince haklısın..

sen kardeşinin yerinde olsan ne yapardın bunu sorsan kendine? ne cevap verirdin??

kısa vadede sıkıntılı bi evlilik.. ama belki kardeşin tutunmak istediği birine ihtiyaç duyuyordur.. çalışma yaşama şartları zor orda.. belki devam edebilmek için bi sebep istiyordur..

doktorların bir çoğu atamalarını farklı illerde yapıyorlar. şu anda karısı şanlıurfa' da, kocası çanakkale' de olan doktor tanıdığım var.

evleneceği kişi razı olduktan sonra fazla da karışmamak lazım.

ben şu anda yurtdışında yaşıyorum, bu ülkede de karı kız olayları hiç yok. bizimkinin durumunu çok iyi anlıyorum, bingölde benim burda gördüğümden daha çok kız görüyordur. bana böyle bir evlilik saçma geliyor.

20 30 arası değişir. normalde daha az sürmesi lazım ancak metrobüs çalışması var.

büyükşehir' de yol yapım var, orası çık tıkalı olur. en az 45 dakika.

haftaiçi mi? en az 1.5 saat ben veriyorum. tam işe gidiş saati + yol çalışmaları.

1.5 saat sürmez ama temiz bi 30-40 dk sı var.

baklava götürün, çok hora geçer.

elemani gorur gormez "vaaay, napiyon lan gencccc" deyip el ense cekmeyi ihmal etme.

Kotta küçük cep var ya, oraya koysan? Baya alıyor orası.

kotların bozuk para cepleri var aynı zamanda çakmak koymalık cepler, orası olur, içinde bozuk para cebi olan cüzdanlar var ama, malum çoğumuz kıçımızda cüzdan varken oturduğumuz için bozuk paranın üstüne oturmak rahat olmaz.

Onun dışında cüzdancılarda falan bulabilirsin birşeyler, ama en ideali pantalondaki ufak ceptir, tabi dilenci stayla cebinde 100 tane bozuk para yoksa

gün içinde demişsiniz ama akşam eve geldiğinizde bozukluklarınızı bir kaseye koyun, ay sonunda küçük altın alacak kadar paranız birikir böylece. biz böyle yapıyoruz.

bir daha cuzdan alirken uygun bir cuzdan alabilirsiniz sanirim. bir de gun icindeden kastiniz nedir bilmiyorum ama ben genel olarak isyerimde ve evimde belirli noktalarda biriktirip yeri geldikce kullaniyorum. arabalarda kulluk bu is icin ideal. onun haricinde 5 lira oldukca butunletmek de bir cozum yolu:)

gün içinde 18.25(18 1TL, 1 25 krş. metro'da jeton almak için 20 lira verdiğin zaman böyle bi sonuçla karşılaşıyorsun) lira bozuk para taşımak zorunda olduğum zamanlarda bile ceplerim delinmedi..

ama herhangi bir gün içinde maksimum 3-4 lira bozuk para oluyor ve gün boyunca cebimde taşıyorum.. geldiğim zaman çıkarıp biriktirdiğim yere koyuyorum.. ertesi güne cebimde bozuk para olmadan başlıyorum..

fazla rahatsız ediyorsa bozuk para gözü olan cüzdanlardan alınabilir..

cüzdanımın bozuk para cebi yetiyor bana. mümkünse hep bozukları harcıyorum zaten öyle çok da birikmiyor yani...

Evet gün içinde birikiyor, bir paket sigara alıyorum, 4.5 TL bozuk para ve daha niceleri, akbil yükleme haricinde cebime bozuk para koymadığım bir alışverişim olmuyor. birkaç yere uğrayınca cebim doluyor. yüklü alışveriş yapayım marketten o zaman kullanırım diyorum mesela 23 tutuyor, 3 veriyorum cepten, ötekiler yine bana kalıyor. hele o kuruşcuklar! teşekkür ederim herkese :)

bazı markaların pantolonlarında cep içinde küçük bozuk para cepleri oluyor (misal; dockers) Bu tip pantolonları tercih edersen sorun olmuyor şıngır şıngır gezmiyorsun :)

Not: Dockers örnek olarak verdim çok daha uygun fiyatlı markalarda var...

kaykay malzemesi satan dükkanlarda filan böyle ufak, plastik, sıktığın zaman açılan bozuk para cüzdanları filan var, tavsiye ederim. hem hoş görünüyor hem de işlevini yerine getiriyor.

1 liraya bozuk para zımbırtıları satılıyo, 5 kuruş dışında hepsinden 10 tane filan alıyo içine. cep için biraz büyükçe ama çantaya ideal. şak şuk pazarda filan çekiyorum bozukları pazarcı bile şaşıyo. www.eforgrup.com bu tip bişi ama 4lüsü de var daha ufak.

bozuk paralar cüzdanın bozuk para gözüne, cüzdan da çantaya gidiyor.

aynen eve geldiğimde ne kadar bozukluk varsa bi kutuya atıyorum

eve gelince kavanoza atıyorum, o parayla da her ay ufak altın alıyorum. bu ay alamadım ama, 30 tl eksik kaldı :(

@kediebesi, süpermiş linkteki zımbırtı.

tahtakale.

kaliteli-kalitesiz her türlüsünü bulursun.

fiyat aaralığını bilmiyorum, bu pek uygun değil ama çok iyiye benziyor.
www.tchibo.com.tr

bunlarda hem kaliteli hem ucuz olmuyor. alırsınız, kemiği sıyırırken körelir, ya da sap dengesi kötüdür, ya da çeliği kötüdür.

zwilling, global, türkiye' de aradım ama bulamadım kasumi. bunlar iyi markalar. zwilling kullanıyorum ben, istinye park' ta var.

gerekli tonla belge var atölyeyi açabilmeniz için. ve yanılmıyorsam gelir beyan etmezseniz maliyeyle problem çıkabiliyor. maliye ile ilgili birileri bunu açıklayabilir.

dilerseniz abim oto tamircisi, atölye işletiyor. ondan gerekli belgeleri öğrenebilirim.

@galahad'ın dediği gibi kağıt üstünde halledilmesi gereken bir çok işlem ve alınması gereken bir çok belge var. ama bunlar moralinizi bozmasın, yıllar önce bir tanıdığımız da bu şekilde bir atölye açmıştı eski klasik arabaları tamir ediyorlardı..

galahad teşekkür ederim. öğrenmekle şimdilik uğraşmana gerek yok. ben yanımda olabilecek birkaç kişi arıyorum aslında. tek başıma uğraşamayacak kadar yoğunum. ama böyle bir hayali olan birkaç kişi daha varsa güzel olur.

neredesiniz izmirdeyseniz sıcak bakabilirim.

dişleri kaşınıyo. eline acısso tobasco falan ya da kolonya sür ısırt. sen bir şey yapma ama bundan dolayı canı yanmış olsun anlayacağın

Bizim ufaklık da yavruyken aynı davranışa girmişti. Her ısırma girişiminde hafif şekilde başını ittiriyordum, bir müddet sonra bırakmıştı.

ağzının ayarını öğrenmeden almışsınız. anne ufaklıklar abartınca canlarını yakana kadar ısırıyor bazen =)

psikopatlaşmadı, can yaktığının farkında değil. fiske bile vurmadığınızdan.

benim gibi elle falan vurmaktan hazetmiyorsan ince gazete rulosuyla burnuna vurup "sakın!" diye tembihleyebilirsin. işaret parmağıyla tembihleme hareketi kombo olur.

köpek hangi cins

müsade etmeyin ısırmasına :) bu kadar basit.

köpeklere fısıldayan adam izleyen national da. orda şunu öğretiyor köpek sahiplerine; köpeğiniz istemediğiniz bir davranış mı sergiliyor? kanepeye mi zıplıyor, ısırıyor mu, gece vakti havlıyor mu, kediye mi saldırıyor her neyse işte sizin istemediğiniz.

kendinizden emin bir bedensel duruşla ayakta ve onun önünde durarak (köpeğin önünde mutlaka) güçlü ve net bir "şiiişşştt" sesi. ve bunu ama 5 ama 10 ama 50 kere bile olsa o mesajı anlayıncaya kadar tekrarlamak.

bedensel duruş çok çok önemli. kimin patron olduğunu algılaması ve o hareketi istemediğinizi algılaması lazım. kolay olmayacak ama 2-3 haftaya alırsınız sonuçlarını.

sevgi ile şımartın ama köpekler komut almak ve uygulamak, disipline edilmek için koşullanmış hayvanlarmış ve eğer herhangi bir eğitim ya da görev verilmediğinde mutsuz olurlarmış çünkü o komutlara ihtiyac duyarlarmış nasıl davranmalarını gerektiğin bilmek için. tamamen özgür bırakılan istediğini yapsın tadında bırakılan köpekler zamanla mutsuz ve hırçın oluyormuş. ve bu her cins için geçerli.

köpekleri seviyorum :)

barcelona'da chupitas diye bi bar var. içkiyle shotlarla aranız varsa oraya gidin bi. madrid'i görmedim.

geri dönüs ucagi diyelimki barselonadan, o zaman iner inmez madride gidin 2 gün takilin 3. günün basinda barselonaya geri dönün, ordada 2 gün kalin ve ucaga binin. ikisine de gitmedim ama öyle yapmak mantikli geldi.

Valla mevzu biraz da ne yapmak istediginize bakar tabi ki ama bence 2 gun madrid (gece demiyorum), 3 gun barna yapin. Ben gecen kis azmedip butun Barcelona'yi ayak ustu de olsa 1 gunde (toplam 11 saatte) gezmis insanim.

- Barcelona'da Sagrada Familia'dan baslayip Paseo de Gracia'ya dogru yururseniz onun sonunda Plaza de Catalunya'ya ve dolayisiyle La Rambla'ya cikarsiniz. La Rambla bitince de limana varmis olursunuz. Bu guzel bir rotadir ve bu rota ustunde gorulecek zibilyon tane sey, restaurant ve magaza vardir.

Parque Güell gibi artik herkes tarafindan bilinen seyleri yazmiyorum. La Rambla uzerinde Mercat de la Boqueria'da yemek yiyebilirsiniz mesela. Bir de La Rambla'da bir pastane vardi, cikolatali coca diye bir kek satiyordu, muhtesemdi.

Aklima bu kadar geldi.

barcelona 3 gün, madrid 2 gün. barcelona' da denize girersiniz. eşim iş için ikisine de gidiyor devamlı, mutlaka aradaki tren biletini önceden alsınlar çok pahalı diyor. barcelona daha istanbul, madrid daha ankara gibi diyo. müzeler genel olarak madrid, gece eğlencesi, ve gaudi barca' da. aslında gitmişken maça gitsenize :)

Isini bilene Madrid'in gece hayati da cok cilgindir. Madrid Ankara degildir, oyle dusunup gitmeyin. Madrid Ankara'ya bir kac yuz milyon basar (Ankara'liyim).

Madrid icin en iyi tavsiyeyi size Cakabo denilen yazar kisisi verir bence.

Bir de Ispanya'da tren bileti fiyati sabit, onceden de alsan sonradan da. Ben yillardir hic gormedim degistigini.

Köpek bakımı gerçekten büyük sorumluluk (tabi aynı zamanda büyük keyif) ve maalesef buradan alacağınız anahtar öneriler yok. Çözümü bol bol okumak... forum.petarkadas.com buradan okuyabildiğiniz kadar okuyun.
İlk işiniz veterinere götürmek olsun. Kadıköy'de çok iyi niyetli, uygun fiyatlı ve bilgili bir veteriner var. Eğer oraya yakınsanız size telefonunu verebilirim.
1)Eğitimine hemen başlamalısınız. Fakat pozitif eğitim uygulayın. Cezalandırmayın, ödüllendirin. Pozitif eğitim diye aratırsanız bir sürü kaynak çıkacak. Eğitimi bir eğitmen de verebilir (fakat eğitmen de pozitif eğitim uygulamalı, çoğu yer negatif eğitimle hayvana eziyet ederek öğretiyor. Lütfen pozitif eğitim uygulayanları tercih edin.) siz de verebilirseniz (eğer yeterince okuyup tecrübe edinirseniz... Fakat bu iş kolay değil, niye yapamıyorum diye hemen vazgeçmeyin. O daha bebek, sabır ister ona bakmak, onu büyütmek. O anlamadıkça siz kararlı biçimde tekrar tekrar deneyin.) İnternette videolar da var.
2)Tabi ki istedikçe vermeyin. Mamaların üzerinde ayına göre ne kadar yemesi gerektiği yazar - iyi mama kullanmaya çalışın.
3) Veterinere götürün siz o size söyler ne zaman aşı olması gerektiğini. Aşı tarihlerini unuttum, ama yaklaşık tarihleri petarkadaş sitesinden öğrenebilirsiniz.
4)Bana da tasma taksanız ben de huzursuzlanırım. Yabancı nesnelere alıştırmanız gerekiyor. Örneğin tasmasını takınca her seferinde ona bir parça peynir verip ona ahenkli, sevecen bir ses tonuyla aferin deyin. Bu ödüllendirme ile alışacaktır tasmaya.
5)Hill's marka güzeldir. Bunun bebek köpekler için olanını alacaksınız.
6) Yıkamayın, biraz büyüsün öyle yıkarsınız, daha çok küçük.

Fakat dediğim gibi buradan öyle iki cümle ile anlatılamaz köpek bakımı. Bol bol okuyun bütün forumun altını üstüne getirin. Bir ay sonra işin uzmanı olursunuz (Tabi bilgide pratik kısmı daha zaman alır.)
Bana hayvanı hediye almış olmanız kötü geldi. Hazırlanmamışsınız bu hayvan için, onun sorumluluğunu üstlenmeye kendiniz karar vermemişsiniz. Eğer bakamayacaksanız şimdi hemen başka birine verin daha size alışmadan. Bunun ayıp bir tarafı yok, herkes bir çocuk sorumluluğu istemez değil mi... Hediye eden arkadaşınıza durumu açıklarsınız. Fakat bakmaya karar verdiyseniz şunu unutmayın: Onu asla ama asla terk edemezsiniz. O artık sizin kardeşiniz sevgiliniz, kimi en çok seviyorsanız o. Çünkü bu saydıklarım belki tek başlarına yaşayabilir, ama terk edilmiş bir köpek tek başına yaşayamaz. Onu büyüdükten sonra bir başkasına vermeniz onun psikolojik olarak çok kötü etkileyecektir. Bir ay sonra sizi çıldırtsa bile o size aşık olmuş olacak. Şunu da unutmayın: Köpeklerin olgunlaşması 3 yılı buluyor. 3 yıl söylediklerinizin çoğunu dinlemeyecek siz ona çok iyi eğitim verseniz de. Çünkü bunlar yavru içleri içlerine sığmıyor. Olgunlaşması için en az 3 yaşına gelmesi lazım.

Öncelikle çok teşekkür ederim. Ama hediye gelmesi beni çok sevindirdi açıkçası. Apartmanda boş bir daire vardı, orayı direk kendisine tahsis ettim. Her bişeyini aldım :) Hazırım yani artık ona bakmaya :))

ben şu pozitif eğitim denilen şeyi merak ettim şimdi. pozitif eğitim denilen şeyde ceza olmuyor mu? mesela hayvan kablo kemiriyor veya paçaya saldırıyor. hayır dediniz anlamadı. hayvan hala canhıraş saldırıyor veya kemiriyor. istenmeyen hareketleri nasıl işaretliyorsunuz?

hayvanı tamamen ödül-mama ( veya top) ilişkisine bağlamak köpeği sirk köpeğinden farksız hale getirmez mi? ondan sonra kohler' ciler veya schutzhund' cular cani, zalim, börek oluyor. köpekle aranıza mekanik bir cihaz sokmanın nesi cazibeli? çünkü köpek kolayca pozitif şartlanabilen bir canlı ve bununla yapmak pozitifçilerin kolayına geliyor. tipik eğitmen üşengeçliği.

iki tane sapasağlam dobermanı alıp travmatik halde veren pozitifçileri vakti zamanında bizler de gördük. bu pozitifçiler iyidir, diğerleri dombilidir kıyaslamasını nasıl bu kadar kolay yapıyorsunuz? işini hakkıyla yapan eğitmenleri nasıl zan altında bırakıyorsunuz? dünyanın çeşitli bölgelerinde obedience yarışmalarını gerek yayın gerekse canlı takip eden biri olarak size küçük bir tüyo vereyim, itaat yarışmalarına katılan iş köpeklerinin hiç birisi pozitif eğitilmez. size bu konuda bolca döküman sunabilirim.

neyse soru sahibaine dönmek gerekli gibi.

1- direk başlayabilirsiniz. kalçalara ve önkola kesinlikle yük bindirmeyin, köpeği iki ayağı üzerinde dikmeyin, kaygan zeminde koşturmayın, merdiven çıkartmayın. kucaınızda çıkartacaksanız kesinlikle sadece bebek kaldırır gibi kaldırın, arka kalçalar boşta kalsın. (bkz: kalça çıkıklığı/@galahad)

2- iki tip mama vardır, puppy ve adult. puppy mamadan alacaksınız, genelde ilk 6 ay kullanılır ama 8-10 ay arası vermenizde sakınca yok. bunun yanında alacağınız markaya göre ( hill's, eukanuba, pro plan veya royal canin tercihiniz olabilir) kalsiyum takviyesi yapılıp yapılmayacağını veterinerinize danışın. gelişimine göre glukosamine takviyesi isteyebilir. ölçek olarak 3x250 şu anda iyidir. dikkat edeceğiniz konu köpek çok kolay kilo alabilen ancak çok zor kilo verebilen bir canlıdır. normal kilosunun altında seyrettirmeye çalışın.
3- köpeğin gelişimini bilemiyorum. aslında 60 güne kadar anne sütü alması faydalı olurdu. ha götürürsenizde yaparlar aşısını. zaten aşı programı ve aşı karnesi size yazılı olarak verilecek.
4- tasma değil, kurdele bağlayın. genelde bilinçli köpek üreticileri, yavrular doğduğu an yavruya kurdele bağlar, hem karışmasınlar, hem tamaya alışsınlar diye;). kurdele bağlayın, daha sonra ufak bir tasma, daha sonra orta diye gidin. siz tasmayla beraber sevk kayışınıda takıyorsunuz yanlış anlamadıysam. buna şu anda gerek yok. alın bir tane de top, kemirsin dursun. hatta çime çıkartın çimde oynasın.
6- köpek sık yıkanmaz, köpek sık yıkanırsa kokar. deri yapıları biraz farklıdır. köpeği yılda 4-5 kez yıkasanız yeterli. ha arada nemli bir bezle silin. ama ıslak mendil gibi sabun bazlı şeylerle değil. insan sabunu köpeğe asidik gelebilir. ph değerleri arasında uçurum var. köpek şampuanları var satılan, ama ben yıllardır arap sabunuyla yıkıyorum, misler gibi oluyor. 4-5 aylık olana kadar yıkamayın hiç. ha elinizdeki köpek retriver ilerleyen zamanlarda suya veya göle sokabilirsiniz bol bol. ama şu anda değil.

size naciz bir tavsiyem; kesinlikle türk forum sitelerini takip etmeyin, türk forum sitelerinde sürekli kendini tekrarlayan bilgiler mevcuttur ve bir çoğunun artık bilimsel olarak geçerliliği kalmamıştır. zaten bu tip sitelerde bir gün ışığı olsa, türkiye' de köpekçilik alır başını yürürdü, şu anda dünyadan bir 100 yıl kadar gerideyiz. ha girersenizde köpeğini insan yerine koyan antropomorfist kişileri göreceksiniz. köpeğim bana küstü, yatağa işedi, bacağıma kelkiniyor filan gibi şeyler ve onlara ' köpek insan gibidir sevgiyle yaklaş' diyen insanları okuyacaksınız. ben elimde sözlük fellik fellik geziyordum yabancı siteleri. öyle yapın faydasını görürsünüz.

"köpeklere fısıldayan adam" ı mutlaka izle national da hatta kitabı da çıktı muhteşem eğitimler öğretiyor inanılmaz.

Yahu pozitif eğtim illa ki o kliklerle verilecek diye bir şey yok. O pozitif eğitimde bir yöntem. Pozitif eğitim verilmeli dedim diye bütün pozitif eğitim verenlere kefil olacak değilim. Pozitif eğitim derler köpeğe işkence ederler ne bileyim ben ne yaptıklarını... Eğitimci ile çalışacaksan güvendiğin, bir yakınından duyduğun biri olmadı.

Çocuğun da her dediğini yapmıyor, okuldaki öğrenciler de yapmıyor. Söylediğimi yapmıyor diye onlara vurmayı haklı görüyorsan köpeğine de vur. Bu eğitime bakışla ilgili insan hayvan fark etmiyor.
"Obedience" yazınca havalı mı oluyor? Bildiğiniz itaat işte. İtaat yarışmaları da rezil yarışmalardır. Aynı güzellik yarışmaları gibi. Sen hayvan senin her dediğini anında yapsın istiyorsan ben sana bir yazılım yazayım, devresini kurar robot yaparsın kendine bir tane.
Çocuğun iyi bir şey yaptığında ona hediye alman onu sirk hayvanı ediyorsa köpeğini de eder.
Türkiye'deki siteleri takip edin, oradaki hayvan sahipleri ile buluşup köpeğinizi sosyalleştirin. Fakat biz 100 yıl gerideyiz diyorsanuz (sabır) sterseniz size Cenevre'deki köpek sahipleri grubunun adresini de vereyim, elinizde sözlükle gider sosyalleşirsiniz.
hayvanozgurluguhareketi.wordpress.com
hayvanozgurluguhareketi.wordpress.com
www.animalliberationfront.com
www.kedimveben.com
www.kedimveben.com
www.iletisim.com.tr
www.iletisim.com.tr
www.iletisim.com.tr

itaat yarışmaları ile show yarışmalarını bir kefeye koymamı desem, hayvan dediğini anında yapmamalı tezi ile eğitim şart cümlelerini aynı paragrafta kullanmamı desem, hayatında ne köpeğini ne kendisini görmediği bir insana ' sosyalleş' diye hüküm veren karakteri mi desem bilemedim.

sevgili arkadaşım emin olun her pozitif eğitim destekçisi gibi insana karşı pozitif değilsiniz. sizler sanıyorsunuz pozitif eğitimciler cici, diğerleri kaka. valla elimde sosyalleşmesini istediğiniz ama evde iki kedi ve bir muhabbet kuşu ile sorunsuz yaşayan ve dilediğiniz köpeğin rehabilitasyonunda görev alabilecek bir köpeğim var. ve işin ilginci bu köpek 8 yaşında ve tek fiske bile yemedi eğitiminde. ama pozitif de eğitilmedi. nasıl olacak?

o en sonda verdiğiniz linkleri tek tek okudum ve hüzünlendim. esenlikler dilerim.

bu arada labradora selamlar.

Sakin sakin anlatalım: Mevcut eğitim yöntemlerinin çoğunun temeli cezalandırmadır, buna negatif pekiştirme deniyor. Yemek vermemek, vurmak, ağır biçimde dövmek, dikenli tasma ve boğma tasması kullanmak gibi "metodlar" (metodunu yiyeyim) izlenir. İtaat denilen kavram verilen bütün komutların harfiyen uygulanmasıdır. İtaat eğitimlerinde de yaygınca cezalandırma yöntemi kullanılır.
Sanki konu hakkında donanımlıymış gibi konuya girip bir dizi kavramsal yanlış yapmak ve bu yanlışları sanki karşıdaki yapıyormuş gibi karşıdakine yansıtmaya çalışmaya "projeksiyon" davranışı deniyor. Show yarışmasıyla itaat yarışmasını karıştırıyormuşum, efendim "eğitim" ile "hayvanın anında her dediğini harfiyen uygulamasını beklememek lazım" iddiasını aynı paragrafta kullanmamalıymışım. Sırf polemik. Linklere bakmış da duygulanmış. Anlamış mı acaba? Yoo ne anlayacak... O "mi" eklerini de bir ayırıver sana zahmet.

mılar milere takılarak türkçe gönüllüsü olmuş arkadaşımıza türkçe olimpiyatlarında jürilik makamına aday göstererek başlayalım.

şimdi güzel arkadaşım mevcut eğitim tekniklerinin hiç birisinin temeli cezalandırma değildir. pozitif şartlamadır. buna ek olarak istenmeyen davranışları 'ceza' adı verilen işaretlemeler ile işaretlersiniz. bu ceza sizin de bahsettiğiniz gibi türlü şekillerde olabilir, burada önemli olan köpeğinize verebildiğiniz ceza eşiğidir. köpek vardır sırtına odun vursan tınmaz, köpek vardır bakışınızla bile kafasını eğer. bu köpek sahibinin ve eğitimeninin başarısıyla ve doğru bir sosyalizasyon ( evet evet doğru okudunuz sosyalizasyon) periyodu geçirmesiyle doğru orantılıdır. hani şu sık sık kullandığınız ve pozitif eğitmenlerinde bayıldığı pavlov' un şartlı refleks yöntemini biliyorsunuz. peki pavlov' un stres oluşumu deneylerini biliyor muyuz? hangi pozitif eğitmen buna dikkat ediyor. 0

hanımefendi/ beyefendi. dünya üzerinde hiç bir ülkede, hiç bir yerde, eğittiği köpek sertifika almayan eğitmene eğitmen demezler. gösterin bakalım hangi arama kurtarmacı, hangi dedektör köpekçi, hangi spor köpeği eğitmeni, hangi korumacı köpeğini pozitif eğittiriyor? 3 bin dolar parayı basıp internetten soru çözerek eğitmen olanlara köpek emanet ettirmeyin.

hala bir sorumun cevabını alamadım, sorulara nedense cevapta alamıyorum; kapalı ve sahibi tarafından yanlış işaretlenmiş bir köpek var ve bu köpek sürekli agresif ısırma belirtileri gösteriyor, bu hayvana ceza vermeden nasıl ısırmama öğreteceksiniz? arkanı dönüyorsun ısırıyor, hayır dediğinde ısırıyor, bağırınca ısırıyor. çok basit geliyor bu işler sizlere. pozitif eğittir. eee.

hani konu ne zaman kim daha uzağa işere dönecek onu bekliyorum.

Nerden baksan tutarsızlık! Pavlov'un deneyini biliyor muymuşum... O koşullandırma negatif şartlandırmalı eğitimde yok yani! İlahi :) İşaretleme dediğiniz ne acaba, hadi bir tahmin edin... Bireysel gelişim kitaplarının önsözüne düşmüş Pavlov'a referans çakmalar: "Nasıl bilmezsiniz bu bilimsel deneyi!" Bir sağır sultan bir ben işte! "Negatif şartlandırma duymadım; ama itaat yarışmalarını takip ediyorum" diyorsunuz. Bravo. Kullandığım dilleri yetkin biçimde kullanmaya çalışırım üzerinize afiyet. Dolayısıyla "mi"ler ve kıçı başı bir yerde cümleler, milliyetçi "Türkçe Olimpiyatları" (Akıl fikir yarışma - olimpiyatta) hezeyanında değil, sizinle konuşurken beni rahatsız ediyor.

Siz ne negatif eğitim hakkında ne de pozitif eğitim hakkında bilgi sahibisiniz. Sorduğunuz soru da o kadar temel ve basit bir soru ki. Yukarıda biri bahsetmişti: "Köpeklere fısıldayan adam"ı bir bölüm izleseniz alırsınız cevabını. Bana evrenin temel sorusunu sormuş, beni köşeye sıkıştırmış gibi bana konunun ABC'sini soruyorsunuz. Isıran ve saldırgan köpeklerin rehabilitasyonunda pozitif eğitim yöntemi ile ilgili bir ton bilgi var.
İnsan korumalar (kolluk güçleri) da koruma köpekleri de benim eğitim anlayışımın fersah fersah uzağında bir eğitime tabiler. Bu dünyanın (...hiçbir yerinde'ye cevaben) her yerinde, hayvanların eğitimindeki yöntemlere dair eleştirel bir ton yazı çizi ve deneyim var (bari gönderdiğim, İletişim'den çıkmış kitapları bir göz göz gezdirin.) İngiltere polisi değil ama "progressive" gruplar benim tarafımda- dünyanın her yerinde- üzgünüm!

işte buna sanal ortamda dansöz formatına girme diyoruz. sorduğum sorunun cevabı köpeklere fısıldayan adamı izle :) ya ben sizden duymak istiyorum :) google' dan bakmaca serbest. bu arada cesar millan' da pozitif yöntemler kullanmaz. hangi bölümünde elinde elinde clicker veya benzeri bir şeyle gördünüz. bu arada davranış rehabilitasyonu ile pozitif eğitimi de aynı şeymiş gibi değerlendirtiyorsunuz ya bana sabah neşesi kıvamındasınız.

bu arada 'şu söze Siz ne negatif eğitim hakkında ne de pozitif eğitim hakkında bilgi sahibisiniz' sözüne elimden geçen yaklaşık 300 köpek kuyruklarını sallayarak, 20 kadar eğitmen arkadaş gözlerinden yaş gelerek, 3 arama kurtarma derneği baretlerini havaya atarak güldü. hocam ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz. ne yaptınız köpeğinizle bugüne kadar? eğittiğiniz köpek kaç insan çıkardı enkazdan? eğittiğiniz kaç köpek yurtdışına gidip çatır çatır sertifika aldı. kaç köpek rehabilitasyon ettiniz?

bu arada yazılanları iyi okuyun. anneye anlatır gibi anlatıyorum ama halen yanlış yorumlar çıkıyor yazılardan.

bineaneleyh ( bunu hayatımda doğru yazamadım ve gene aynısı oldu galiba; karşımda hayvanlarda cezasız eğitim olduğunu sanan birisini görmek beni 2011 türkiye' sinde üzüyor. her köpek eğitim türünde ceza vardır. turşunun da iyisi limon suyundan olur. gerçi duvara anlatıyor gibi de bir durum seziyorum ya neyse.

Taylor swift <3 derim ben

şebnem ferah derim ben de

yıldız tilbe <3 derim ben

yıldız tilbe +1 demekle beraber
courtney love da bayağı hoş geliyor gözüme sahnede. bayılıyorum kendisine ayriyeten.

(bkz: tarja turunen)

angela gossow

skin

şebnem ferahı görüyor ve arttırıyorum; özlem tekin

alakasız belki ama sahne demişsen, enerji demişsen beyoncenin ismi geçer orada.


www.youtube.com

www.youtube.com (i am yoursu komple izlemeli)

www.youtube.com

gaziantep. nt harfini kırmızı yapın, n harfinin üzerine kırmızı de koyun, t harfinin altına kırmızı ist. yukarıdan aşağı okununca dentist olsun işte.

fil dişi koyun panpa ;)

bugün açılacak ama daha ismi yok mu????? :)))

yok bugün isim arıyoruz duyurucak :p, virgül eksikliği olmuş.

göz nuru var antepte göz hastanesi, diş nuru yapın siz de =))

şaka bi yana dentimine falan olabilir.

denti-mine güzel gibiymiş söyleyelim bakalım.

gaia diş sağlık merkezi, antep mozaikleri falan varya o hesap :)

dişçi

gazident'ten yola çıktım ama biraz saçma oldu yine de eğlenceli bence: gazidentep. hani antep'e entep denir ya arada onun gibi.

@miss antarktika yok yok olmadı bu :)

en az 20 bin lirayı gözden çıkarmak gerekiyor, düğün-nişan masrafları hariç. çok lükse kaçmayıp orta karar bir ev düzecekseniz çok önceden araştırmaya başlamak ve bol bol gezmek lazım. ucuzmuş dediğiniz bir halıyı başka yerde çok komik fiyatlara da bulabiliyorsunuz.

15-20bin arası.

1 yıllık evli birisi olarak 15 binin yeterli olacağı hatta fazla geleceğini bile söyleyebilirim.

12-15 bin arası bir meblağa çıkarsın rahatlıkla aşırıya kaçmazsan

mobilyalar, beyaz eşya, küçük ev aletleri, halılar, perdeler, mutfak eşyaları vs. vs. derken 20 bin TL yi bulman hiçte zor olmayacak.

evet belli ki 15-20 bin arası seyredecek masraflar. peki bir şey daha sorayım o zaman;

masraflar için kredi çekip mağazalardan peşin parayı bastırıp almak mı daha mantıklı yoksa mağazalardan taksitle alıp bankayla uğraşmamak mı?

kredi faizleri çok yükseldi bu aralar, o nedenle ahım şahım bi karın olmaz ama yinede mantıklı bir olay. bazı bankaların evlilik kredileri var onlardan kullanabilirsin, yüklü alışverişlerde peşine sağlam indirim alabilirsin.

peşin fiyatına indirim apan yerlerden alışveriş yaparsan veya iyi pazarlık yapıp peşin fiyatına anlaşıp taksit yaptırırsan kredi çekme hiç.

ortalama üzeri bir eve 45bin tl yatırdık. beli büken temel kalemler perde, yemek odası ve çatal bıçak-yemek takımları. hiç beklemediğiniz şeyler son dakikada çıkıyor, misal olarak biz yemek odası, ayakkabılık ve gömme dolabı aynı kişiye yaptırdık ( dilerseniz adres verebilirim) 7.5 gibi tuttu. bu tip uzun vadeli kullanılacak ürünlerde ikea da 200 tl filan diye girmeyin derim.

eğer katalog fiyat uygulamayan yerlerden alışveriş yapacaksanız direk peşin para çok kapı açıyor.

(bkz: yeni başlayanlar için teleskop)

pitbull gibi geldi bana. türkiye'de yasak diye biliyorum.

bulldog bu hocam, türkiye de bulabilirsin rahatlıkla. biraz pahalı olabilir.

Ayrıca pitbull yasak değil ülkemizde, gerek de yok.

french buldog değil kesinlikle. onlar yarasa kulak oluyor.

köpek french bulldog' a benziyor, anasını babasını ve 3 kuşağında melez olup olmadığını bilmiyorum secere lazım. ( böyle de manyak teknik bir adamım köpek konusunda)

pitbull kesinlikle değil. bulldog melezlerinden gibi.

O köpeğin bir oyuncu olduğunu unutuyorsunuz. Imdb'ye göre french bulldog. Yönetmenin köpeği. Hangover filmindeki köpek de aynı gibi görünse de o başka bir köpekmış bu arada. (cinsi aynı, şahsiyet olarak farklı.)

hickimseyle ugrasmadik; biz gidiyoruz, paris'te evlenip gelicez dedik.guzel hazir bir gelinlik aldim oraya gidince; bi ton misafire para harcayacagimiza kendimize harcadik. en yakin ikiser akraba-arkadasimizla 3 gun 3 gece eglenip oldu bitti yaptik. kimse de bisey diyemedi. cok da guzel oldu :)

organizasyon şirketini genelde tavsiye etmem ama sizinle birlikte koşturacak kankanız olmalı, bir de kır düğünü en ideali tabii ama hangi şehirdesiniz onu da yazsanız belki tavsiyede bulunuruz, masraf olayı size kalmış, mesela düğün için çok farklı kişi başı hesabı alternatifler var, düğün 1 kez olur tabii ama bence abartmayın hele şu şartlarda, parayı evinize vs harcayın,

istanbul yelken kulübünde evlendim, 200 davetlinin katıldığı gayet güzel, 0 aksaklıklı bir yemekli düğündü. salonun anlaşmalı olduğu organizasyon şirketi, fotoğrafçı ve dj. var. onlar yönlendiriyorlar.

düğünün gerektirdikleri yoktur, düğünün gerektirdiği vardır; para. ne kadar paranız varsa o kadarlık düğün yapabilirsiniz. benim düğünüm yaklaşık 25bin tl tuttu, 17bin yemek- 3bin foto- 3bin dj. içeride dağıtılan bahşişler ve araba süslemesi filan içinde değil, yaklaşık 1.500 filan gitti onlara da. İstanbul yelken kulübünün havuz başı da var.

ha tabi kafamı sikim böyle bir düğün yaptığım için. gelen takılara baktıktan sonra ilk bunu dedim hala diyorum, şöyle düşünün 4 kişilik bir aile geliyor ve bir çeyrek takıyor, yanlarla beraber 500tl yi buluyor hemen hemen ama size 170 tl takılıyor. en güzeli çağırabileceğiniz kadar davetli çağırıp takıdan köşeyi dönmek, masraf çıkartmak :) direk nikah yapın, herkes gelsin. ben bile gelebilirim.

eğer istanbul ise, kır düğünü için bahar country'i önerebilirim.

hayvana eziyet etmeyin, benim de çin aslanım vardı, kısırlaştırdığıma bin pişman olmuştum.
başka çözüm yolları arayın, hayvana eziyet etmeyin onun da psikilojisini düşünün.

her halukarda toprak acı çekecek gibime geliyor. empati yaparsak beni kısırlaştırıp güzel kızlarında bulunduğu bir ortama salsalardı üzülürdüm. Ama hep takıldığım arkadaş ortamımdan ayırıp bir bahçeye(apartman dairesine) tıksalardıda üzülürdüm. Yani senede 1 2 kez mutlu olup bütün sene yalnızlık çekmesindense kısırlaştırılması daha mantıklı geliyor. Hiç değilse dostları yanında olucak.

gerçekten hiç bir fikrim yok konuyla ilgili, bilgim de yok kısırlaşınca hayvana ekstra neler getirir hayvandan neler götürür ama durumuna çok üzüldüm. verebileceğin başka daycare var mı? belki bunu araştırabilirsin biraz, bu şekilde kabul edecek olan yer olabilir. eğer kısırlaştırılmasını istemiyorsan olabildiğine zorla bu durumu derim ben. sonuçta "senin" arkadaşın o, kararı sen için rahat olarak vermelisin. kolay gelsin. sonucu da merak ettim, verdiğin kararı ve toprak'ın durumunu yazarsan sonra sevinirim.

temelde hic bir daycare kisirlastirilmamis kopek kabul etmiyor, yakinlarimda da baska bir yer yok zaten.

köpeğinizi insan sınıfına sokmayın öncelikle, bu işleri zorlaştırır, köpek köpektir insan insandır. köpeğin ortam adaptasyonu insanlardan daha güçlüdür, başka ortam onu germez. yani hiç bir köpek gece efkarlanıp ' eski dostlar' şarkısını söylemez.

de buradaki asıl temas etmek istediğim konu şudur; kısırlaştırma aynı zamanda bir agresyon tedavisidir ve kısırlaştırma yapılan köpeklerde agresyon belirtileri yoksa feminen davranışlar sergileme veya içe kapanma gibi problemler çıkabiliyor. bunu nasıl bertaraf edeceksiniz.

sahip köpeğin üzerinde hak sahibidir, kuyruk kesim, kulak kesim, kısırlaşırma vs. sahip ne derse o olur, köpeğin talepleri asla sorgulanmadı ve sorgulanmayacak. bu konuda size tavsiyem şudur; bu konuyu eğitmeni ile konuşun. eğer çiftlik tarzı bir yere bırakabilirseniz onlar bu fikre sıcak bakabilir.

birisini yatağından mı alacaz, yoksa meskun mahal mi kundaklayacaz? bu işin sonunda ne tip ödüllerimiz var? misal olarak cesaret madalyası filan alacaz mı? polis enseleyip ebemizi sikerse öne çıkıp bu benim fikrimdi diyecek misiniz?

içimizdeki hümanist rehberimiz olacak.

ne gibi bir eylemsellik planı var? anarşi inisiyatifleriyle beraber polisten dayak yemek dışında birşey yapamadım henüz. ha bir de ampullere boya aşılayıp sağa sola fırlattık. bir de kaldırım filan söktük. bir de sağda solda işyerleri camları kırdık.

dalga geçiyor gibi görünüyor olabilirim ama 2 yıl boyunca yaptığım bunlardan ibarettir. bir de sürekli konuştuk. çenemiz kapanmadı hiç. slogan attık. ben iki sene önce bi fayda görmeyip bıraktım. hala bıraktığım yerdeler.

cro magnon ne demek istediğini çok iyi anlıyorum, farklı olmalıyız farkındayım.

neden oluşturmayalım; çünkü ergenlikten çıktık artık.

bugün eylem denilince akla hemen sokaklar gelmemeli, sosyal medya(evet bende iğreniyorum bu söylemden) eylemler için olmazsa olmaz. di mi?

Güzel bir oluşumda ve farklı bir yapılanmada varım ben de.Düşünmek lazım fazlasıyla.

kurmak istediğin oluşumun tek özelliği "öfkeli" olması mı olacak? :D

40 satır yazı yazmışsın, bunlara dayanarak gördüğüm en içi boş örgütü kurmaya çalışıyosun diyebilirim.

allah aşkına biraz kitap okuyun. çıkın artık ergenlikten yav. che, lenin, marks, bakunin, tolstoy vs vs binlerce kitap yazmış adamlar. okuyun.

taksiyle aksaray metroya geç, ordan da metroyla havaalanına.

Yenikapı iskelesinin karşısındaki otobüs duraklarından 96T numaralı otobüs geçiyor, havaalanı ekspres otobüsü. Bindikten sonra trafiğe bağlı olarak 25-45 dk içinde alanda olursun muhtemelen.

değişik yollar mevcut.

1) yenikapı' dan deniz otobüsü aktarması ile bakırköy, bakırköy' den havalimanına havaş otobüsleri var.

2) yenikapı' dan direk taksi ile gidebilirsiniz, yaklaşık 15 km ama.

3 ) yenikapı' dan aksaray' a yürürsünüz, aksaray' dan havalimanına tramvay gidiyor.

4 ) yenikapı' dan taksim' e çıkın, taksim' den havaş kalkıyor havalimanına.

ido'nun kendi otobüsleri var direk hava alanına giden kullanabilirsiniz.

Tesekkurler. Peki taksi ne kadar tutar 13 kisi olacagiz. 3 taksi tutar aramizda paylasiriz taksi parasini uyguna gelirse daha mantikli

2012 modellerin çıkıp çıkmadığını bilmiyorum, ancak o paraya öküz alınır. ( yazmak zorundaydım kusura bakmayın)

opel insignia ( orta donanımlı)
passat ( orta donanımlı)
jetta ( en üst donanımlı)

olası bir cinnet anında ise alınabilecek - mini cooper s

a3. ya da çok daha çekicisi, yeni astra. ben acayip beğeniyorum yeni astra'yı.
www.opel.com.tr

yeni astra derim ben de. hakikaten cok cekici bir araba, ayrica cok keyifli kullanmasi.

dizel otomatik vites golfü tek geçerim. param olsa hemen şimdi gider alırım valla.

Yeni Volvo s60, donanım ve güvenlik seçenekleri mükemmel. ayrıca yeni kasası da çok şık olmuş.

subaru impreza

gaia+1

bir tane dizel bir tane normal octavia.

çok marka takıntınız yoksa skoda superb.kesinlikle bir mercedes'e binmiş hissine kapılacaksınız.full donanımıyla 100bin lira civarı olan bir passat aldığınızı hayal edin.

uçakta kaç ml içecekseniz, mililitre mililitre farklı farklı kaplara koyun binmeden önce.

ucakta icmeyecek, valizde yanina almadigindan izin verirler gibi geliyor bana ama emin olamadim

damlalık olur mu ?

gittiğiniz yerde enjektör alma şansınız?

O 1ml doz, damlalıkla 22 damla ediyor. Ayrıca beklediği zaman çöken birşey olduğunan, o şaşalı çalkalayıp karıştırmak en rahatı. Ama soru hala açık, enjektör (ve ucundaki iğne) kargo tarafında da olsa uçağa alınıyor mu?

PS: E insülin yapanlar nasıl sokuyor uçağa?
@k. mısır: gideceğim yerdeki eczane sistemi nasıl bilmiyorum. Bakarsın öyle yoldan geçene verilmiyordur malzeme?!

enjektor bagajda sorun yaratmaz ama kabine kabul edilmeyebilir. o nedenle bagaja canta verecek iseniz onu tercih edin. yedekli calismak isterseniz pastor pipeti denen damlalik benzeri ancak ml olarak ayarlanmis malzelemeler onlardan alabilirsiniz.

www.labmalzemeleri.net

bagaja her türlü girer. kabin olmaz.

bence enjektör kabine alınır gibi. diyabet hastaları ne yapacak uzun uçuşlarda?

soranlara doktorum de

içinde 10 adet enjektör ve bir açık kalp ameliyatı yapabilecek kadar ilacı ( evet eşim biraz pimpirikli) bir sırt çantasında uçağa soktum. herhangi bir arıza olmadı.

reçeteniz yanınızdaysa her türlü olur.

bir nevi bahtsız bedevi diyebiliriz.

oradaki askerler de diğer askerler gibi süpersonik er maaşı alıyorlar. aylık 15-20 tl arası birşeydi sanırım.

aynen:)
söylenecek tek kelime : bahtsız bedevi.

kendilerinin şikayetçi olduklarını sanmıyorum. onları görünce duygulanıp ağlayan o kadar çok insan var ki, mutlaka onlar da mutlu oluyorlardır.

yazın sıcakta yaptıkları gerçekten zor bir iş.
zorunlu olmasa yaparlar mı sorusuna evet cevabı verecek insanlardan oluşturulduğunu düşünüyorum.
yoksa istemeden durulmaz orda, eziyet.

Evet zor bir iş ama en zor askerlik onlarınki değil. En kıytırık iç güvenlik harekatı eğitimi bile orada durmaktan zor. Bir de o eğitimden sonra onu uygulayanlar var askerlikleri boyunca.

Teşekkürler, yarın konuşacağım.

konu ile ilgili iki kişiyi tavsiye edebilirim.
ilki tarkan özvardar , gölbaşında bir yeri var. köpeği bırakıyorsun eğitip sana geri veriyorlar. tarkan sektördeki en iyi eğitmendir diyebilirim.

diğeri yasemin salgırlı, ama yasemin hanım köpeği sahibi ile beraber eğitiyor. yani köpeği bi yerde bırakıp başkası eğitsin, ben sonra komut vereyim gibi değil. köpek eğitimi süresince seninle beraber. köpeği doğrudan sen eğitiyorsun.

google'da aratırsan ikisinin de bilgilerine ulaşabilirsin.

k9 eğiten biri var. cesar gibi gelip senin evinde seninle birlikte köpeği eğitiyo. telefonunu çankaya veterinerlikten edinebilirsiniz, köpek eğitmeni diye sorarsanız yönlendirirler. ben biraz pahalı bulduğum için uğraşmadım ama belki size uyar.

Aslında biz kendimiz eğitiyoruz köpeğimizi ve 10-15 civarı komut (hayır, otur, yat, kalk, bekle, ye, zıpla, hop, öl, dön, pati ver vs.) öğrettik ve dikkatinin dağılmadığı zamanlar gayet de güzel uyguluyor. Fakat gel gör ki bu komutları her zaman uygulamasını, disiplinli bir şekilde uygulamasını istiyoruz. Bir de bu ay ne yazık ki ona bakacak kimse yok, biz de bu nedenle hazır eğitim de istiyorken eğitime gönderelim dedik. Ne yazık ki bu ay kendisiyle aynı şehirlerde olamayacağız. Bu nedenle daha çok, eğitimi kendi veren, sonrasında ise (bitiminde) eğitime bizi de dahil edecek olan bir eğitmen arıyoruz.

tarkan özvardar- ankara canine college.

köpeğe elektrik veren tasmayla eğitim verdiklerini duyduklarım var. mutlaka ödüllü mü cezalı mı eğitim verdiklerini araştırın.

ödüllü mü cezalı mı nasıl oluyor? istenilen hareketler ve tepkilerde ödül veriliyor, peki istenmeyen hareketlerde de mi ödül verilecek?

bence çiftleşmez. hadi onu geçtim de nasıl acil oluyor? köpekleri hazırda bekletiyosunuz da 3 saniye içinde cevap alamazsanız birbirlerine mi girecekler öyle ya da böyle?

çiftleşir. çıkan şey ne olur onu bilemem tabi... mavi gözlü, siyah beyaz, rottweiller ilginç olabilir :P

bu arada hangisi dişi hangisi erkek önemli tabi ki. dişi sibirya kurdu daha ufak olacağından zor doğuma neden olabilir hatta annenin ölümüne de neden olabilir. tabi ki yavular oluşmadan farazi konuşuyorum...

arkadaş telefonda soruyor o yüzden :)

rotvayrır erkek olan

arkadaşım bu köpekler eşleşir ve nur topu gibi sokak köpekleri doğar. neye benzer sorusuna cevap olarak genotip fenotiplere bağlı, anlayacağınız dilde ise allah büyük olarak yanıt verebiliriz.

yapmayın, yazık olacak doğacak köpeklere. melez köpek= sağlıksız köpek.

rottweiller hiç olmaz, rottweiler olur.

www.adrk.de

manyakmısın arkadaşım yaa.. sıcaktan oruçtan kafayı yemişsiniz. kendini çiftleşemiyonuz hayvanları rahat bırakın zorla yaptırtmayın..

yaa bi kız arkadaşımın rotweilerı çiftlikte çiftleştiriyorlarmış zaten oda bana sordu ne var bunda?

@galahad tamamıyla yanılıyorsunuz. melezleme her zaman için doğaya karşı direnci artırır. safkan canlılar her zaman aile içi çiftleşme gibi olduğu için ırka bağlı hastalıkların görülme oranı çok daha yüksektir. örn: kalça displazisi saf ırk köpeklerde melezlere göre oldukça yüksek oranda (%50 üzeri) gözlenmektedir. özellikle rottweiler gibi büyük ırk köpeklerde.

sokak köpeği deyip geçmeyin onlar da canlı. safkan gibi maddi değeri olmayabilir ancak manevi değerleri safkalarla karşılaştırıldığında hiç bir fark yoktur.

sevgili @unique hint kumaşı öncelikle güzel konuya temas ettiniz,ben de terminoloji açısından bakmamız gereken kaynağı vereyim ; (bkz: kalça çıkıklığı/@galahad)

şimdi ben acemi, daha doğrusu her önüne gelen köpeği eşleştiren yerli üreticileri bir kenara koyuyorum. daha sonra bunlara geleceğim, öncelikli olarak verdiğiniz %50 oranını çok detaya girmeden çürüteyim :)

köpeklerde 3 çeşit üreme tekniği vardır, inbreed, linebreed ve out cross. tüm köpek ırklarında, daha doğrusu fcı ' ın tanıdığı ırklarda ( ki rottweiler bu ırklardan biridir) inbreed, yani 2-2 ( anne ve babadan birisi 2 soy ötede olmalı) den düşük üretimler yasaklanmış ve bu yavrular tanınmamaktadır. bunun yanısıra bu damızlık anne baba için, yukarıda bkz.da verilen yazıdaki 0,19-0,25< aralığındaki değer, aynı değerde ön kol çıkığı ve körung testi (kkl/ eğitim alabilme eşiği ve karakteristik yeterlilik) geçebilme şartı aranmaktadır. eğer bu hayvanların secerelerini okursanız kkl değeri ve fast normal veya normal gibi ibareler okursunuz. şimdi bu tüm soyu kayıt altına alınmış köpeklerde %50 kalça çıkığını nereden buldunuz? bana bunun ampirik bir veri olmadığını nasıl göstereceksiniz? ha buna rağmen kalça çıkıklı yavrı doğmuyor mu? elbet doğuyor, bu doğanın bir oyunu. insanlar bunun önüne geçebilmek için zaten 'hem fiziken hem ruhsal olarak sağlıklı' hayvanları üretiyorlar ve melezlemeyi yasaklıyorlar.

melezlemede o dediğiniz şeyi ayarlayabilmek için genetik müdahale yapmanız gerekmektedir. siz kangalla goldenı eşleştirerek kocaman ama yumuşak mizaçlı bir köpek elde edemezsiniz. ya golden dominantsa ve vücut küçük kalırsa? bu tip şeyler arka bahçede değil genelde labarotuarlarda kısmi olarak yapılabilir.

ha yerli üreticiye gelirsek durum nedir? işte böyle ilginç eşleşmeler olup petshoplarda baygın bakışlarına aldanıp köpek istismarı oluyor, 6 ay sonra sahibine 2-3bin tl ameliyat parası giriyor, durum bundan ibaret.

sokak köpeği veya ırk köpek tartışmasına girmek istemiyorum, yıllarca girdim ve sonu hep bir tarafın kırılmasıyla sonlandı. bu konuda faşist ve dersine iyi çalışmış biriyim.

her zaman, her şartta;
insanın melezi
hayvanın safkanı
daha sağlıklı ve güzel olur.

gogillide bu konu ile alakalı bir arama yaptığına emin misin?

www.evcilal.com

Bir tane clicker alacaksınız, keyfinize bakacaksınız. Pointer köpeğime temel eğitimini clicker sayseinde vermiştim.

Kısaca bahsetmem gerekirse;

Bir elinize clicker'ı alın, diğer elinizde de küçük sosis parçaları olsun. Köpeğin yanına gidin ve bekleyin. Elinizdeki sosisin kokusunu alacağından kuduracaktır hemen. Hiç tepki vermeyin. En sonunda mutlaka oturacaktır. Köpek oturur oturmaz clicker'ın düğmesine basın, "OTUR" kelimesini söyleyin ve bir parça sosis verin. Bayağı sabır gerektiren bir iş. Yeterli sabır gösterildikten sonra sosisi yemek için oturmak gerektiğini anlayacak köpek. Her oturduğunda clicker sesiyle birlikte OTUR kelimesini duyacağı için, birkaç hafta içinde OTUR komutunu kanıksayacak.

Bu yöntemle birçok komutu köpeğinize öğretebilirsiniz. Kolay gelsin.

@bluw yok,aramadım.

kardeşim tabii aradım ama on bin tane bilgi var ,deneyimi olan denenmiş olan her zaman iyidir..

@rosebud ,çok teşekkürler .alalım biz de bi tane:) sabır evet en önemlisi o sanırım:)

selfishgene diye bir yazar var iki tane labradoru var. ona mesaj at. köpeklerinden biriyle eğitim sertifikası almıştı. ya da öyle birşeydi tam hatırlamıyorum. ama köpekler konusunda baya bilgisi var.

leerburg.com
www.schutzhundvillage.com
www.dog-obedience-training-review.com

genel bilgiler için :
www.kulucka.net ( özellikle sinan kaleli yazıları)
(bkz: yeni başlayanlar için köpek/@galahad)

bilgi için özel mesajı kullanabilirsiniz, uzun süredir köpek camiasından uzaktayım, aklımda kalanlarla yardımcı olmaya çalışırım. ha altın anahtarı söyleyeyim ;
sizin bir köpeğiniz olmalı, köpeğinizin bir insanı değil.

kolay gelsin :)

@goldentitan teşekkür ederim,bakıcam ona da:)
@galahad çok sağol,linkleri bi gözden geçireyim ..sorarım soru:)aslında benim de ilk köpeğim degil ama aradan zaman(uzun) geçince son yıllarda da kedili oldugumdan unutmuşum köpek dilini:)
çok teşekkür ederim ikinize de.

kahve fincanı takımı.

borcam iyidir.
ya da fincan takımı.

borcam iyi değildir bence.
4.bp.blogspot.com

pike, çok hora geçiyor bu dönemlerde.

kül tablası.

kalem.

Dekoratif gaz lambası. hem süs eşyası gibi hem de işlevli.

www.google.com.tr

vazo. her eve lazım.

annem en yakin arkadasim evlendiginde ona kucuk bir set yapmisti ikea'dan. cok da ucuza gelmisti. bi tane cok sirin kucuk bir battaniye, bir kac sus yastik, cok sirin bir bulasik fircasi, bir de tepsi almisti. cok alakasiz gorunseler de sonucta arkadasim hepsini kullaniyor.

en son evlenen bir akrabama (yakın hiç değil, ama uzak da değil. arkadaş gibi daha çok) hem duvara asılabilen hem de masaya konabilen bi çalar saat almıştım. hani şu eski tip olanlardan. www.google.com.tr tipi de aynen şöyleydi. rengi de oda takımlarıyla tutunca sevinmişlerdi.

1-elindeki taramalı tüfek.sanırım doldurup doldurup sıktı sağa sola.
2-ölenlerin çoğu 14-17 yaş arası bebeler.
3-yüzlerce adam vardı.küçük bir ada olduğu için insanlar kaçamamış.taksim meydanı gibi düşün hacı. orada elinde bir silah ile sıksan kaç kişi ölür.
4-:=)
5-ölü taklidi.

5- Kaçmaktan fazla yapılabilecek bir şey yok gibi duruyor. Arkalarda duruyor olsam ve önümdekilere ateş açılmış olsa -önümdeki arkadaşımın öldüğünü varsayıyorum- üstüme alıp yere yığılırdım. Beni farketmeden önümden geçip gittiğinde yavaşça kalkıp kaçardım.

1. Ruh hastası pezevenk Oslo'daki bombalama eyleminden bir buçuk saat sonra polis kılığına girip bir partinin Utoya adasındaki gençlik kampına gitmiş ve "Oslo'daki eylemle ilgili soruşturma var" diyip herkesi etrafına toplamış, sonra bir poşetten silahları ve mühimmatı çıkarıp ateş açmış. Herkesi etrafına topladığı için biçok kişiyi ilk anda öldürmüş zaten. Adada asıl hedefi politikacı Gno Harlem Brundtland'ı öldürmekmiş ama kadın o adaya gelmeden oradan ayrılmış, muhtemelen bombalama olayı yüzünden. en.wikipedia.org

2. Silahınız yoksa, elinde ateşli silah olan birine açık alanda yapabileceğiniz hemen hemen hiçbir şey yok.

3. Bu konuda ben de bir şey bulamadım.

4. Ölü taklidi yapan birkaç kişiye ateş etmiş ama omzundan değil, av tüfeğiyle başından vurmuş. İki genci acıdığı için vurmamış, biri 11 yaşında bir çocukmuş, ölmek için çok gencim demiş. Diğeri de 22 yaşında bir erkekmiş, o da yalvarmış öldürme beni diye. Birkaç kişi de tuvalete falan saklanmış. Olay tam bir buçuk saat sürmüş, yüzerek kaçmaya çalışanları falan da vurmuş.

5. Ben olsam adam beni vurmadan altına sıçarak ölürdüm, bi şekilde kurtulsaydım da hayatım boyunca yarım akıllı biri olarak yaşardım heralde

1 ) üzerinde polis üniforması olduğu için insanları önce bir araya topladığı söyleniyor, ancak 1.5 saat 90 adet silahsız insanı öldürmek için çok ama çok uzun süre. yanında 6 şarjör olsa 120 mermi eder sadece tüfek için ki uzun şarjör olduğu söyleniyor, 30 mermiden 180 mermi eder, tabanca için de o kadar alsa 240 mermi 90 ölü. bu arada 100 mermi alan geniş şarjörler var, bundan kullanmış olabilir.

2 ) abi trafikte adam sopayla arabadan inse götümüz yusufluyor kafayı yaracak diye, karşındaki psikopat ve ciddi bir ateş gücü var.

3 ) aileler de var, ancak kesin sayı belli değil.

4 ) rastgele ateş ettiğini sanmıyorum, üzerindeki donanım bunu yapmayacak adam donanımı. bence tek tek seçtiklerini vurdu, rastgele seçim yani. ölenler şanssız olanlar. ölü her tarafta var, adam adayı gezmiş komple, zaten ada ufacık, saklanacak yer yokki.

5 ) kalabalığın içinde koşardım, tek başıma koşsam kesin hedef olurdum, diğer şekilde hiç olmazsa bana atsa bile başkasını vurma ihtimali var.

5) yakın mıyım? üstüne zıplarım, milisekınd düşünmem. net.
arada birileri var ve vurulduları mı? birini önüme siper eder yanaşırım.
ilk bana mı saydırdı? ölürüm =)

türkiye'de aynı senaryoyla aynı katliamı yapmak mümkün değil zaten.

bir şey olmaz. kalkış ve iniş anında çok ufak bir g'ye maruz kalıyorsun. ben genelde hissetmiyorum ama abartanlar oluyor. uçuyor hissine kapılmıyorsun uçakta. tirbülansa girerseniz hafif bir sarsılma oluyor, eğlenceli bir şey bence o da.

kalkışı atlatırsanız gerisi gelir. arada bir ufak boşluklara düşünce(ya da pilot vitesi boşa alıyor bilmiyorum:)) koltukla temasınız azalır gibi oluyor. merak etmeyin düşmüyorsunuz(düşüyorsunuz da, kontrol dışı bir düşüş değil). korkuyorsanız camdan çok bakmayın en azından ilk uçuşta. bir de arada esneyerek tıkanan kulaklarınızı açın.

ama genel olarak, yaşayacağınız sarsıntılar vs. bozuk veya virajlı bir karayolunda giderkenkinden çok çok daha az.

ödü-bokuna karışan biri olarak hiç bişi olmuyor. Kalkarken ve inerken tribe giriyor insan ister istemez. Yanına bir kitap al ve kalkarken kitabı okumaya kitlen, ben öyle yapıyorum. Uçuş esnasında da ara ara sallanmalar veya havada olmanın verdiği altım boşluk tribi var. Ancak uçak yükseldikten sonra seyir irtifasında zaten hiç uçuyomuşsun gibi gelmiyor. Aşağıya baksan bile ne olduğu belli değil google earthden bakıyo gibi içerisi zaten otobüsten farksız rahat edebiliyorsun, tabii içinde hafif korku oluyor yine. İlaç falan alan oluyor binmeden de denemediğim için bilemiyorum faydasını.

"fiziğe güven gerisini merak etme."

kalkışta fena g kuvveti biner. çok eğlenceli.

tam kalkar/inerken degil de ucak havadayken ara ara kulagin tikanicak, sakiz bonbon filan bosver, gecirmek icin yutkunman yeterli. genelde yutkunana kadar ne kadar tikandigini anlamiyorsun o yuzden 10 dakikada bir filan yutkun, tikanmissa rahatlatir ve sagi solu (ya da kulakligini) daha iyi duyabilir hale gelirsin, tikanmamissa da zarari yok. :)

ben yüksek balkondan aşağı bakamam misal, veya yüksek ip köprülerden sürünerek geçerim. aklım çıkar aşağı bakınca, ama uçak böyle değil, neticede kapalı bir alandasınız ve içerisi otobüsten farksız.

ha kanada bakıp ' lan bu kanat sallanıyor, koparsa hepimiz ölürüz' tarzı düşünceler geçirmeyin kafanızdan, o kanat kopmaz. hatta havadayken 1 km ötenizden uçak geçerse ne kadar hızlı olduğunuzu daha iyi anlarsınız. zevklidir, inişte dik oturun sadece, acemi pilota gelirseniz biraz sert iniş olabiliyor. ama uçak patlamaz yani.

homoseksüel olup bunu belgelerseniz belki yırtarsınız. bu arada hayırlı teskereler, en büyük asker bizim asker!

var ama pahalı, 3-4bin avro ile macaristanda şirket kur, çalışma izni çıkıyor, aylık 250 euro da sabit ödemeyle. çareler tükenmez

Hacılar;

Yüksek lisans için lan. Bi yere kaçtığım yok. "Herkes yapıo. Senin ne fazlan var" diye çemkirenler siktirsin gitsin bu sorudan. Ben 6 aylık tecil istiorum.

yuksek lisans'a kaydimizi ne zaman yaptirabiliriz, her zaman mi?

bi de yaptirdik diyelim 2 sene yuksek lisans okuduktan sonra direk askere mi yoksa 1 sene tecil hakki falan mi var? yani bu eylulde yuksek lisansa baslasak 3 sene daha askerlik yok mu?

@inançsız, dostum. Benim olayım bambaşka. Onun için sen bi soru açsan daha iyi bence.

aralıkta gitmezsin, ne biliyim nisan da gitmezsin sonraki ağustosta gidersinç polis kapıya dayanıp hadi kardeşim askere demez, bakaya kalmış olursun. cezası da 30 lira falan bişey sanırım. bir de askeri mahkeme falan var ama hepsi formalite, bir savunma yazıyosun o kadar. askerlik şubene git, komutanla konuş de ki, komutanım şöyle böyleç ben gitmesem de yüksek lisansımı bitirsem falan.

bence askerlik şubesine git ordan çözüm buluyorlar..askerlik şuben olan yerde yaşamıyosan yabancı askerlik şubesine git.

biraz daha tuzluya çıkabilir, ancak daha önce club voyage belek select te kalmıştım ve çok memnun ayrıldım.

ben de daha evvel voyage sorgun'da kalmıştım ama bu sefer biraz daha uygun bi tatil planlıyorum. 200 değil de 220 olsa ok diycem ama 300 leri geçiyor orda gecelik fiyatlar. :))

ahah, o kısım dert diil ya. ilk defa kemer'e gitmiyoruz beraber. :))

ismen "şu otele bi bak" diyebileceğiniz oteller varsa özellikle sevinirim. aksi halde dediğim gibi kafam çok karıştı. :))

Belek'te kaya select'te kalmıştık birkaç yıl önce. Sanırım Club Voyage olmuş galahad'ın yazdığına bakılınca. baya memnun kalmıştık

1 ) safkan bir ırk değildir. bir köpeğin safkan bir ırk olarak kabul edilebilmesi için belirlenmiş şartlarda ve fiziki standartlarda binlerce köpek üretilmesi lazım. aksaray malaklı köpekleri, seçici üretim yapılmış ve dışarıdan +gen getirilmemiş köpeklerdir.

2 ) kangal zeki bir köpek değildir. hiç bir köpek zeki değildir. zeka köpeklerde sık rastlanılan bir şey değildir. eğitim eşiğinin yüksek olması veya duyularını isteyerek ve doğru kullanmak doğru kelimedir. bu konuda kangal gibi başarılı bir köpek değildir. eğer bu konuda bir köpek istiyorsanız molosser grubu değil retriever veya sheepdog grubu seçmelisiniz.

3 ) eğitime bağlı. bana bir kaniş verseniz ondan da bekçi köpeği yaratırım :) bahçeye adam girerse havlar durur. ama siz man stopper, yani bahçeye girecek kişiyi durduracak bir hayvan istiyorsanız, bu aynı zamanda bırak dediğiniz zaman bırakacak ve/ veya adamın üstünden elle alabileceğiniz bir köpek olmalı. 80 kiloluk köpekte pek mümkün olmayan şeyler.

4 ) eğitime bağlı. kangalla beraber kedi besleyen tanıdıklarım var, minyatür pincher ı tarafından dudağı ısırılıp kopartılan arkadaşım var, her insana saldıran terrier i olan tanıdıklarım var. genetik olarak sakin bir yavru seçip doğru yönlendirmelerle eğitmekle alakalı bu dediğiniz.

sdfkljsdfjkl gençlik dönemimden (git: 38514)

(bkz: ingiliz basketbolu)
(bkz: ingiltere'de basketbol)

basliklarinda bi kac arkadas aciklamis biseyler belki yarari olur.

adamlar acaip ya. bir ingilizle bu konuda kucuk capli bir muhabbet etmistim. adam nba hastasiydi. buna ragmen okul dahil neredeyse hicbir yerde eline basketbol topu almadigindan bahsetti. basketbol topuna en benzer olarak elime aldigim sey rugby topuydu demisti :)
amerika'da yakin zamana kadar futbol olmamasiyla benzerlik gosteriyor. beyzbol veya amerikan futbolu nasil bize aptalca geliyorsa bu heriflere de basketbol veya futbol oyle geliyor. garip ama oyle.

oralardayken bir tane bile basketbol topu görmedim :) ama çimlerde otururken bile bir anda kendini futbol maçı içerisinde bulabilirsin.

en.wikipedia.org

burada geçenler var. ben bir tek ben gordon' ı biliyordum ama baya varmış.

önce sabırlı olmak gerekir, birazdan sözlüğün elmyra' ları dolar buraya:) ama sabır şart tabi avcılıkta.

her ilçede avcı dernekleri vardır, gerekli prosedürleri ve av tezkeresi için yol göstereceklerdir.

avcı olma :(
yazık değil mi hayvanlara? ne anlamı var zevk için öldürmenin..

öncelikle gidip av teskeresi almanız gerekiyor.
sonrasında bölgenizde ava izin verilen canlılarla ilgili listeyi ve uyulmadığı taktirdeki cezaları öğrenmeniz gerekiyor.
sonrasında da türkiye coğrafasında bu hayvanların büyük çoğunluğunun bırakın avlanılarak tüketilmeyeceğini, koruma altına alınsa bile çoğunun yok olan doğal ortamlardan dolayı soylarının tükenmekte olduğunu öğrenmeniz gerekiyor.
sonrasında da özellikle koruma altında tür vurduysanız, onların bulunduğu bölgede ateş ediyorsanız arazide benimle karşılaşmamak için bol bol dua etmeniz gerekiyor.
çünkü sözde doğa korumacıların aksine, arazide 40 avcı gücündeyim.

ayrıca gerçek doğada olmak istiyorum. hayvanları tanımak, onlara yaklaşmak istiyorum diyorsanız tek yapmanız gereken uygun kamuflajları edinmek ve silah yerine bir fotoğraf makinesi kullanmak.
böylece avcıların 25 metreden çalılığa ateş ederek öldürdükleri keklikle yaptıkları artistliğin bir halt olmadığını asıl marifetin o kekliğe hiç fark edilmeden 10 metreden fotoğrafını çekmek olduğunu bunun da nasıl bir heyecan olduğunu hissedebilirsiniz.

1'deki koyun isa'yı simgeler. şöyle bişeyler var.
"The Lamb of God who takes away the sins of the world."

(bkz: lamb of god)
(bkz: agnus dei)

en.wikipedia.org

misal olarak resim ekledim 1 adet. burada sol altta kaplanvari bir kedi familyası üyesi var.

yaklaşık 1 hafta önce roma' dan döndüm, orada turist bir türk çiftle tanıştık, floransa' da kalırken roma' ya gelmişler 1-2 günlüğüne, kendileri çok kalacak yer aradıklarını, ucuz hostellerin dolu olduğunu, ancak 40€ ya bulabildiklerini söylediler.

bunun dışında italya' da ki oteller tek gecelik genelde almıyorlar, biz de floransa' ya geçtik, 4 saat otel aradık. en sonunda martelli diye bir oteli bulduk.

rastgele :)

freestyle hostel. hem ucuzdu. hem de kahvaltı akşam yemeği dahildi. Çalışanlar çok iyi niyetli ve tüm hostelle kaynaşabiliyorsun. Tek sıkıntı dorm lar ya da yataklar o kadar rahat değil. ama ben çok memnun olmuştum orda kaldığıma..

santa maria maggiore kilisesinin civarinda casa olmata adinda bir hostel vardi hala duruyorsa bir sorun isterseniz cok asmis bir hostel degil ama idare edersiniz diye dusunuyorum

valla ben 1 gecelik 40 euro'ya kaldım tek kisilik odada bir hotelde via aurelia nın uzerinde hotel domus aurelia mıydı neydi adı tam hatırlamıyorum 12 temmuz gunu

(bkz: king)

para kazandıran ve dolgun memeli hatunların etrafınızı çevirdiği kart oyunu. hmm. poker gibi duruyor "beyler".

(bkz: briç)

en zevk aldigim batak

ihale batak :D

En iyi Texas Hold'em. En zevkli Pis Yedili ve Batak. En coolu Briç.

Ben hala Magic en iyisi diyoru..oh wait!

americano

king.

edit: kingi öğrendikten sonra diğer kağıt oyunlarının yanına yanaşmazsın öyle diyim.

oyunun kralı kingtir.

oyunların kralı king'dir. kralların oyunu da briç.

bir gün gaza gelip briç'e başlayacam ama bakalım.

not: batak, ihale vs türevleri king'in sadeleştirilmiş halleri olduğu için zevkli olsalarda kral değildir.

kesinlikle OHEL ardından KİNG...

eşli batak.. çoğu gencin istediği üniversiteyi kazanamama sebebi ve gidilen üniversitede de vermesi gereken dersleri verememesine neden olan oyun.

bence no limit texas holdem ama sanırım yakında en popüleri pot limit omaha olacak ki sevmiyorum, blackjack bile daha güzel:))

genelde tırsak ya bu goldenlar. anca havlar.

sahiplerine karsi bir bagliliklari oldugundan kesinlikle havlayacaktir ama isiracagini zannetmem. isirsa da zaten isiriklari cok yumusak oldugundan pek bi ise yaramaz.

Golden eğer kızarsa insanı öldürebilecek kadar canileşebilir. Genelde uzun tüylü ve sevimli yüzlerinden dolayı insanlar pasif yetiştiriyor, o yüzden hayvanın adı pısırığa çıkmıştır.

Ha psikopat olsun , öldürsün bana dokunanı dersen adının başında golden olmayanı çok makbül.

yıllarca köpeklerle iç içe olan birisi olarak iki sefer ısırıldım ve ikisi de golden retriever dı. golden ısırmaz veya koruma yapmaz diye bir şey yok. schutzhund yapan goldenlar var. daha önce de agresyon tedavisi gören goldenlera denk geldim.

golden retriever lar av köpeği sınıfında oldukları için genelde uzun yürüyüş veya düzenli iş ister, bu hayvanın enerjisi boşalmaz ise bunu agresyonla kapatmaması için bir neden yok. ki çene yapısı olarak da bakarsak, 5 kiloluk ördeği diş izi bırakmadan saatlerce ağzında tutabiliyor.

özet geç piç editi : korur ve saldırır. eğitim şart.

benim golden ım var, bana yaklaşan biri olduğuna benimkisi kaçıyo ya da korktuğu bişey olursa benim arkama saklanıyo , tabi köpekten köpeğe değişen bişey, aynı cins bile olsa hepsinin farklı karakteri var.

davet edersen yardımcı olabilirim. :)

şaka bir yana nikahtan sonra gidilen yemek kaça patlar bilmiyorum ama düğün salonları da hiç ucuz değil. hem de hiç. maddi açıdan yemek daha ucuza gelir size. düğün kültüründen hoşlanmayan biri olarak nikah+yemek güzeldir diyebilirim ama aileyi ikna etmek gerek. gerçi evlenecek olan sizsiniz. karar vermesi gereken de. aslında ailenin sizi ikna etmek için uğraşması gerekiyor. :)

@ yokuslarda susayan sonbahar insanı davetiyeler yazılsın mail atıcam söz :)

çoğu düğün ağustos sıkıntısından dolayı ekim'e sarktı bu yıl. havaya güvenebilseniz açık hava salon iyi olurdu.
bir araştırın yarı açık bir mekan olursa, size açık hava, kır düğünü gibi gelir; aileye de salon düğünü gibi gelir. gönlünüze en yakın orkestrayı da bulabilirseniz her iki tarafın istediği olur. yağmur, soğuk olursa kapalı kısımda takılır insanlar.

istanbul'da bu tip yerler var ama şu saatte bir mekan bulmak kolay olmayabilir. benim kuzen geçen ay, 8 ekim için zar zor bir düğün salonu bulabildi.

pazar gündüz saatleri olursa bazı oteller ya da büyük kafeler nisbinen ucuza gelebilir.

aslında yaklaşık bir semt yazsanız, daha net öneriler gelebilir burada.

sabır dilerim.

sevgili tavşan kardeş, yaklaşık 2 ay kadar önce yemekli düğün yaparak kendisini bolca yıpratan biri olarak tavsiyem direk nikah ve takıdır. yemekli düğünün handikapı kişi kısıtlamasına gideceğiniz için takının az olması, şöyleki her gelen aileden tek takı çıksa yap hesabını. diğer şekilde yemeğe çağırmadığınız kişilerden küsenler olacaktır. ama nikah ve takı böyle değil, bunun baskısı yok, diğer şekilde gelen kredi kartı ekstrelerinin baskısını 1 ay sonra siz hissedeceksiniz. çağırabildiğiniz kadar adam çağırın, takınızı yapın aslan gibi, akşam eşinizle gidin güzel bir otele dinlenin derim.

Havaya güvenemedik hatta bende öyle bir şans var ki muhtemelen kar yağar :) Semt Fatih ( herşeyi kendi yaşadığım yere göre planlıyorum damat bey kağıthane-Sanayi mah.)

Gündüz düğününü iki ailede hiç istemiyor o ihtimal yok denecek kadar az.

sevgili galahad takı konusu beni de çok endişelendiriyor sorma gitsin :) hem o kredi kartı ekstreleri gelmeye başladı bile :))) İstanbuldaysanız nikaha bekeriz :)))

@ uzun kulaklı yalnız tavşan sağol.

açık hava düğünü, kır düğünü vb. benim de aklıma geldi ama onların fiyatları gerçekten uçuk. Bahçeköy de bir mekanda kır düğünü yaklaşık 20.000 TL idi geçen sene. Yemek, pasta ve hatta limonata hariç. :)

galahad'ın dediği gibi nikahınızı yaparsınız, aynı anda takı merasimi de olur. ardından yakın çevrenizle yemeğe gidersiniz. en temizi. :)

Nikah salonu + hadi gari evde yemek yiycez

eve dış kapının mandalları gelmeyeceğinden ve ev de ufak değilse gayet mümkün ve uygun bence?

Evler ufak maalesef ama belki şöyle uygun bir yer bulursak dışarıda hoppa yapabiliriz.

yakın bir zamanda evlenmeyi düşünen biri olarak düğün salonuna ben de hiç sıcak bakmıyorum. hem para hem zaman israfı. nikah+yemek olabilir ama takı merasimi tabi ki nikah dairesinde olur. böylece takı kaybı yaşamazsınız. nikahın üstüne eğlence gibi düşünülür yemek. eğer anadolu yakasındaysanız kartal'da eski trabzonspor tesisleri var. arkadaşım eylül ayındaki yemek için kişi başı 30 tl'den anlaştı. alkol yok, isteyen ücreti mukabilinde alacak. 100 kişiye 3000 tl gibi düğün salonundan çok daha ucuza getirebilirsiniz bu şekilde.

ama tavsiyem sade nikah :)

artık yemek olayını da azalıyor. nikah + takıdan sonra ailesel ve çiftsel bazda alkole karşı olma durumu yoksa, şuna döndü mevzu ufaktan;
nikah saatine göre çekirdek aileyle yemek yemek.
akşam 20:00 gibi de meyhanede toplaşıp eğlenmek.

en son bir arkadaşım bu şekilde yaptı, büyükçe bir meyhanede 3 tane gelin vardı. 60 liraydı, 10 lirasını onlar verdi kapora babında, gidenler 50 papel verdi. şimdiki çoğu insan kendi düğününü kendi karşıladığı için gücü yetmiyor. gitmek isteyen bir şekilde parasını kendi verse de gidiyor zaten.

alkolsüz olacaksa da nikah + takı en temiz, en az yorucu olanı.

ablam nikah + yemek yaptı çok pahalı bi düğün salonu düğünü gibi oldu :]

şık düğün salonları var bi araştırın içinize sinenini bulursanız düğün salonu yapın ama önce vaktiniz olursa şarkı söyleyecek kişiyi bi dinleyin derim müzik konusunda falan sonra aşırı yaşlanmış ve aşırı detone bi demet akalın benzeriyle karşılaşabilirsiniz :]

ben otel veya kır düğünü düşünüyordum ama tarih sıkıntısı ve aile baskısı neticesinde salonda yapmaya karar verdik. uzun bir araştırma neticesinde tarihi bir sinemadan dönüştürülmüş bir salon bulduk. tiyatro salonu gibi alabildiğine yüksek tavanlı ve locaları olan smokinli garsonların hizmet ettiği salonda, saksofon, gitar, bateri gibi sağlam enstrümanların eşlik ettiği iyi bir sahne vardı ve çok eğlendik. öyle ahım şahım pahalı da değildi.

demem o ki, iyi bir araştırma yaparsan istanbul'da çok güzel cevherler bulabilirsin.

salon düğünü, nikah+yemekten daha masraflı. ama takı beklentiniz varsa salon sizin için daha iyi olabilir.
bunun dışında benim ailem kabul etse her şekilde nikah+yemek diyeceğim ama kabul edeceklerini sanmıyorum. huzursuzluğa gerek yok benim için çok da önemli değil zaten.

değişkenleri sıralıyorum:
1. takı beklentiniz varsa, özellikle düğün hayalleriniz yoksa salon olsun; takıları toplarsınız.
2. takı beklentiniz yoksa, salon sizi masrafa sokar. 50 kişilik yemek daha mantıklı bu şekildeyken.
3. aileniz illa salon istiyorsa, sizin için gerçekten hiç ama hiç fark etmiyorsa aileniz hoş olsun bırakın salon olsun. ha ama siz salon istemiyorum dediğiniz halde salon olsun diye diretiyorlarsa sizin istediğiniz olsun. hayat boyu kendi ailenle sana kalacak güzel bir anı çünkü bu.

## bu sorunun sahibi 4 yıllık evli şu an. niye canlanmış bu soru anlamadım ama çok sonra fark ettim 2011 sorusu olduğunu bunun. kalsın, napalım.

evet, öyle bir şey var.
hem de amerika'dan türkiye'ye kadar her yerde :)
o gün tek beyazlı gelin oluyor.

var öyle bi şey.

var tabii ki. yok bir de gelinlikle gidin.

valla bnim dugunumde birisi beyaz elbise giyse bayaa sinir olurdum, kesinlikle var ole bisey.

yok öyle bir şey, latin amerika da düğünlerde erkekler hep beyaz giyinir.

var

evet var.
hatta bu kuralı düşünemeyen insanlar için bazen davetiyelerde kadın ve erkekler için renk kodları oluyor. (mesela kadınlar kırmızı, erkekler siyah)

anlaşıldıı :) beyazz yasssaah hemşerim yassahh. tememm temem giymiorum

eşimle düğünümüzde abimin eşi giymişti. tüm akrabalardan ayar üstüne ayar yemişti. pek hoş karşılanmıyor.

beyaz zaten zor renk yahu, düğünün sonuna gri çıkar o elbise :)
bunca yıllık ömrümde düğünde beyaz giyilmez diye bir şey duymadım şahsen ama yukarıdaki sebepten ötürü tercih edemiyorum zaten.

ohaa, ne kiskancmis bu kadinlar.

ne bu beyaza düşmanlık, erkeklerde beyaz gömlek giyemiyor mu yoksa?

abiye elbiseler zaten gelinlik niyetine giyelebilecek denli şatafatlı bir de bunun beyazını düşünün.. cık ayıp.

bunun aslı hem beyaz hem siyah giyilmemesi diye duymuştum, beyaz o gün gelinin rengi olduğu için, siyah da cenaze rengi olduğu için. Hatta bir amerikan filminde işlenmişti, düğünü istemeyen kaynana huzursuzluk yaratmak için beyaz giyip geliyordu.
ama kişisel fikrimce beyaz giyilmemesi mantıklı, yani ben de istemezdim beyaz giyen olsun.

giyilmezmiş.

ben kişisel batıl inançlarıma dayanarak siyah ve beyazdan kaçınıyorum, giyeceksem de başka renklerle birlikte giyiyorum. batıl inanç derken kötü bişiler olur, evlerden ırak gibi bir tarzım yok, sadece hoş olmaz gibi geliyor nedense. mesela buna rağmen bir nişana siyah-beyaz bi elbise giydim. çiçek desenli bişi. düğüne de giyebilirim. ya da kıyafetin tarzına, giyen insana göre mesela siyah bir döpiyes giyilebilir, veya hep görüyorum olgun hanımlar doğal olarak siyah tercih ediyor, öyle kasvetli de olmuyor pek. veya genç kızlar nedime modunda beyaz elbiseler giyebilir vs vs değişir yani son tahlilde.

evet var, arkadaşım abisi evlenirken, gelini pek sevmediği için, görür o bembeyaz bir elbise giyicem inadına demiş ve uzun beyaz bir elbise giymişti düğünde. gelin de ona uyuz olmuştu öyle elektrikli bakışmışlardı bütün gece.

beyaz giyerseniz, dugundeki kadinlarin yarisindan cogu sizi cekistirecektir.

giymeyin

yakın bir süreçte 11 yıldır çalıştığım firmadan ayrıldım ve istifamı yönetime insani nedenlerle sundum. evlendim ve ikamet-ulaşım problemlerini öne sürdüm, onlarda anlayışla karşıladılar.

öncelikle bu konuşmada öncelikli olarak karşınızı onore edin, bu güne kadar sağladığınız emekler, gösterdiğiniz sabır ve üzerimdeki haklarınız tarzı cümleler kurun ve çalıştığınız firmanın gelecek kariyerinizde en büyük tecrübe olduğunu belirtin. daha sonra bir kariyer hedefiniz olduğunu ve bunun idealiniz olduğunu ve uygun zamanın bu olduğunu, bunu gerçekleştirememeniz halinde artık motivayonunuzun düşeceğini ve verimli olamayacağını ekleyin.

burada ihbardan ziyade karşınıza o şirketle aynı şartlar ( maddi olarak ) lök diye sunulabilir, o zaman nasıl bir tepki vereceğinizi düşünün.

Ben istifa ederken sinirliydim, ofise gittim, patron yoktu, istifa ediyorum dedim, dilekçemi verdim, işlemleri başlatın dedim.

1 hafta sonra patron gelince gidip derdimi anlattım güzelce, iyi ayrıldım, ne zaman istersen geri gelebilirsin dedi.

Tavsiyem iyi ayrıl, en azından garanti bir kapın olur. Dönersen canına okurlar sanırsam ama gene de insana iyi hissettiriyor :) Hem referans falan lazım olursa da işe yarar.

aynı maddi şartları sunsa da durmak istemiyorum ki, zira kariyer ön planda. patron şirketinde nereye kadar yükselinebilir ki bir üst kademem patronken? bu yüzden aynı maddi şartları sundun, peki ya manevi şartlar derim sanırım.

benim kötü ayrılmak gibi bir düşüncem yok, gerçekten tartışmasız, kavgasız dövüşsüz çıkayım istiyorum ben de. gel gör ki karşımdaki insan değil, önce iki gün ağlayıp zırlayıp gitme diye yalvaracak, muhtemelen maaşımı arttırmak filan gibi vaatlerde de bulunacak. baktı ki kararlıyım gidicem, bu sefer en kalleş, en ikiyüzlü insan ben olucam. bana ne kadar değersiz filan olduğumu, beni onların adam ettiğini şimdi de onları ortada bırakıp çekip gittiğimi filan anlatacak kalan günlerde. aynısını yaptı başka arkadaşa daha önce, ordan biliyorum ne yazık ki.

güzel güzel konuşursun, dilekçeni yazar verirsin işleme alırlar. fekaaat şurda hassas bir nokta var genel olarak insanlarda ihbar süresi 15 gündür şeklinde bir algı var. ihbar süreleri aşağıdaki gibidir. sen istifa ettiğinde veya işveren seni çıkartmak istediğinde bu sürelere uymak zorundadır. ha işveren tamam bir hafta daha çalış git diyebilir bu da tamamen onun insiyatifindedir.

0-6 ay: 14 gün
6-18 ay: 28 gün
18-36 ay 42 gün
36< : 56 gün

Cedilla vuvuzela ile egitiyor! :P [ Cedilla, Ç duy sesimi! ]

www.uzmantv.com

asım sarıçiftçi var bildiğim, ama fiyatı hakkında bir fikrim yok..bir de temel komutlarla ilgili videolar koymuş, faydalı gözüküyor, ben denedim başarılı olamadım. belki sen becerebilirsin :)

üstadım bu konuda fiyattan çok çiftliğin şartları önemli. neticede pek çok eğitmen köpeği sağlam alıp travmatik verebilmekte. erdinç sarımusaoğlu ile görüşmenizi tavsiye ederim.

www.vonjuliet.com

Bir çok yerden benzer tavsiye geldi sanırım erdinç beyi arayacağım.

besin kaynaklarını bulup mahallenin dışına doğru taşıyın. köpekler genelde yaşam alanlarının dışına çıkmazlar, çıkartacak tek şey besin kalitesi ve kaynağıdır.

zehirlemek kelimesini nasıl kullanıyorsunuz sabah sabah üzdünüz beni kullanmayın bile lütfen :(

10 da çokmuş be abi. Belediye'yi arayıp hayvan barınaklarına götürmelerini isteyebilirsiniz sadece. Belediye götürüp kısırlaştırıyor ve orda bakıyor.

Besin kaynağı genelde çöptür. Sokakta birkaç hayvansever de su ve yiyecek verir, o yüzden onu engelleyemezsiniz. Başka yere taşısanız bile geri gelirler.

aynı durum bizim mahallede de olmuştu. toplu olarak dilekçe yazılıp bedediyeye gönderilmişti. gelen cevaba göre belediyelerin hayvanları barınak ya da başka bir bölgeye taşıma hakları yokmuş. yapçak bişey yok gibi.
izmir için bahsediyorum ancak bütün belediyelerde geçerlidir bu.

feriye restoran ?

swissotel-gaja roof

leb-i derya vardı bi zamanlar,

bir de 360 olabilir tabi cubuklu hayal kahvesi de olabilir ne bileyim istanbulda mekan bol

Oba restorant guzel olur. Fotolara bakin internetten.

geçen gün arkadaşım kız arkıyla lacivert diye bir yere gitti. tam ikinci köprünün ayağında anadolu yakasında, bayağı memnundu.

şuradan bakabilirsin,
www.lacivertrestaurant.com

Suada tabi ki :)
Ne tarafa dönsen denize bakıyo. :))

kiz kulesi?

Kandilli Adile Sultan Kasrı içinde Borsa Restoran.
Öyle manzara başka yerde zor.
Yemekler de korkunç..Manzara gibi.

denize değilde bütün istanbula bakmaya ne dersin?

o halde cemile sultan.

boğaziçi üniversitesi petek.

lacivert.