el parmaklarımızdaki kemikler 3 tane :)

3 ciğer var: 2si kara, 1i ak.

aslında güzel soru ve benimkisi de kötü cevap. daha dogrusu sordugunuz soruyu anlamamış salak internet kullanıcısı cevabı oldu bu biraz.

neyse, aferin güzel soru. cevap verin lan.

edit: karmarulez pampi "neyden" deme yahu, ney neymiş yahu? "neden" de; korkma, "be" cesur.

@yasakani o zaman "vücutta niye 3 tane var?" gibi bir anlam çıkmaz mı?

- orta kulakta 3 kemikçik var. örs, çekiç, üzengi. vücudumuzdaki en küçük kemikler aynı zamanda.

- ayrıca kulakta 3 tane yarı dairesel kanal var.

- elimizdeki ve ayağımızdaki parmaklarda (baş parmaklar hariç) 3 kemik var. baş parmaklarda 2 kemik var.

- 3 tip kas var. düz kas, çizgili kas, kalp kası.

- 3 tip saç var. lanugo, vellus, terminal.

- bölünebilme özelliğine göre 3 tip hücre var. labil, stabil, permenant.

- 3 tip kan hücresi var. alyuvar, akyuvar, trombosit.

- dirsekte 3 kemik var.

- insan gözünde 3 tip koni hücresi var.

- kodonlar 3 nükleotitten oluşuyor. bunlar genetik şifremizi belirliyor aynı zamanda.

@karmarulez: "insan vücudunda nelerden 3 tane var?" olabilir mesela. ;) ney hakikaten tuhaf olmuş. 1-2 sn tereddüt ettim ben de insan vücudu ve ney ne alaka diye. (tasavvuf?)

akciğer sol taraf lob 2 tane iken sağ lob 3 tanedir... benzer başka bişey gelmiyor aklıma..
olmama nedenini embriyolojik hayata baktığımızda anlayabiliriz. taslaklar sürekli 2 yandan büyür gelişir orta hatta birleşirler. bu da binlerce yıldır olan canlı ihtiyaçlarından kaynaklıdır. ihtiyaçlara ulaşmayı kolaylaştırmak için vücut sürekli bir evrim içindedir. 2 tane ile halledemeseydik problemleri bazı şeyler 3,4 tane olabilirdi. 2 tane olan organlarımız yettiği için evrim 2 tane ile yetinmiş. isteyen inansın isteyen inanmasın..

simetri ekseni diye bişi var. sonuçta hücreler de 2*4*8 diye çoğaldığından doğadaki hangi canlıya baksan belli bir simetri ekseninden iki yöne doğru çiftli yaratılmıştır.

@freebird5406 @ermanen tamam da bunlardan sadece 3 tane yok ki. parmakteki kemikler mesela toplamda 28 tane parmak kemiği oluyor. işaret parmağı kemikleri yine 6 tane vücutta.



ya benim asıl sormak istediğim neden böyle simetrik evrilmişiz? simetrik olmayan canlılar var m?

bazı insanların üç böbreği var.

yok ben sadece 3 ile alakalı olan şeyleri söyledim. bulunsun diye. hem sormak istediğini tam olarak sormamışsın ki soruda, ben yazdıktan sonra söylüyorsun. o da biyolojik simetri konusuyla alakalı.

evet 2 kara 1 ak yazmısım, tam tersi tabii ki.

develerin 3 kaşı var diye biliyorum ama emin değilim.

panasonıc viera g serisi 42" al o paraya. cok mutıs goruntusu. hz demısler de 600hz kendısı, 0.00001 ms tepki suresi gibi seyler. + tam sıyahı verebilen tek tv su an.

hacı lg tv lerden millet pek bi memnun.
bizdede lg var memnunuz tavsiye ederim marka olarak.

bildiğim kadarıyla piksellenme sorunlarında ve goruntu kalitesi olarak en iyisi panasonic'tir.

www.istanbulbilisim.com.tr

bu modeli de bi araştır istersen, çok memnunuz

led tv de en iyisi samsung tur.bunun yanında tv alacaksanız en az 100 hz olmalı.200 hz olursa daha iyi olur.

neden onlara sormuyorsun ?

www.canyayinlari.com

Alışverişle ilgili sorunlar için [email protected]

beyoğlunda açtıkları kitabevine bizzat gidip almayı deneseniz?

messenger plus

polygamy

apatch.. tertemiz..

emesene de ayni program üzerinde degil ama yanyana acabiliyorsun hesaplari.

pidgin.im
Sadece msn değil gtalk/yahoo/icq vesaire istediğin kadar hesatan istediğin kadar aynı anda açıyor.

apatch.org

750 biraz fazla olmuş sanki, 500-600 normal

battery grid de var bu arada. çok farkettirio mu bilmiorum ama...

350d için fiyat çok fazla. shutter sayısı önemli ancak 350d'de pek az olacağını sanmıyorum. az bile olsa 600-650 verilebilir çok temiz bir makinaya. normalde 500 küsürdür piyasası.

ben canon 500d'yi (sade gövde) 1000 liraya satıyorum. hem de 3000 fotoğraf çekildi sadece.

arkadaşına "adam mı sikiyon birader" diye bir sor bence.
www.sahibinden.com?

www.sahibinden.com

aklıma direk yes man geldi, izlemediysen ideal bence.

wild target

izlemediysen jim carrey'nin bi filmi vardı türkçe ismi Dick ve Jane iş başında.
İzlemelisin.

Woody Allen'ın filmlerini tavsiye ederim.

lock, stock and two smoking barrels. ya da snatch. ingiliz işi aksiyon/komedi. şimdinin ünlüleri zamanın bebeleri üstelik.

Almost Famous

Onu da izledim ya, ayrıca Wayne's World serisini, Taking woodstock'ı falan da izledim. Bekliyorum.

www.imdb.com

www.imdb.com

freebird ün söylediği gibi kesinlikle the boat that rocked

bi de şöyle birşey var www.imdb.com

24 Hour Party People
This Is Spinal Tap

Hedwig and the Angry Inch: www.imdb.com
High Fidelity: www.imdb.com
Across the Universe: www.imdb.com
Rock On!!: www.imdb.com
Control: www.imdb.com

fubar ll olabilir; altyazısı çıkmadı galiba daha:(

(bkz: shaun of the dead)

www.imdb.com

kodak'tan arkadaşımda var, boyutu hantal, çok taşınabilir değil aslında.ben olsam canon seçerdim fiyatı da çok uygunmuş ayrıca (bkz: image stabilizer) özelliği var.

Sony derim başka birşey demem...
Aradığın kritere uymuyor ama daha ucuza başka mağazalarda bulabilirsin...
www.teknosa.com

www.hepsiburada.com


www.hepsiburada.com


www.hepsiburada.com

megapixele kapılıp dandik marka sakın alma amatör çekim için 5 mp bile gayet yeterli.
canon, nikon, sony vb markalara bak.

"*aynı fiyata 10 mp yerine 12 mp varsa onu mu alayım markası duyulmamış olsa bile?"

çözünürlük değeri tek önemli faktör değil. lens kalitesi de onun kadar önemli. görüntü sabitleme, ne bileyim ışık ayarı, görüntüyü işlemcisi, hepsi önemli. 12 megapiksel diye dandik marka alırsan pişman olursun.

kodak tavsiye ederim ben.

markası duyulmamış olsa bile alma,aman.

samsungdan uzak dur.gerisi teferruat.

dahili pili olursa sürekli kalem pille uğraşmazsın.
mesela;
www.hepsiburada.com

gg'de refurbished ürünler var ucuza gidiyor diyorlar.

arkadaşım biz nerden bilelim senin okulun prosedürünü, okuldan okula değişiyor, hangisi olduğunu da yaz ya da üst dönemden birisine sor

yazma o zaman arkadaşım gece 4 te aklıma geldi yeni farkettim soruyorum işte. mecbur hissetme kendini cevap yazmaya.bende biliyorum üst dönemlere sormayı

hangi okulda okuduğunu bölümünü yazsaydın bari, biz müneccim miyiz ?

a) Öğrenci, en az bulunduğu yarıyıl için belirlenmiş kredi miktarı tutarında ders almak zorundadır. Ancak
bulunulan yarıyıldaki derslerden bir kısmı daha önce başarılmış ise söz konusu alt sınır uygulanmaz.
b) Ağırlıklı genel not ortalaması 1.80’in altında olan öğrencinin bir yarıyılda alabileceği derslerin azami kredi
miktarı, o yarıyıl için belirlenmiş kredi miktarını geçemez.
c) Ağırlıklı genel not ortalaması 1.80 ila 1.99 arasında olan öğrencinin bir yarıyılda alabileceği derslerin azami
kredi miktarı, o yarıyıl için belirlenmiş kredi miktarının 1/5 oranında artırılması ile elde edilen kredi miktarını
geçemez.
ç) Ağırlıklı genel not ortalaması 2.00 ve üzerinde olan öğrencinin bir yarıyılda alabileceği derslerin azami
kredi miktarı ise, o yarıyıl için belirlenmiş kredi miktarının 1/3 oranında artırılması ile elde edilen kredi miktarını
geçemez.

bu dönemkiyle beraber oluşan genel not ortalamana bakılacak anladığım kadarıyla

hazır yeni bir öğrencisiniz, bence ilk önce okulunuzun web sitesini etkili bir şekilde kullanmayı öğrenin.

1- www.sakarya.edu.tr
2- www.erasmus.sakarya.edu.tr (erasmus programı için okulunuzu web sitesi)
www.erasmus.sakarya.edu.tr (bu dönem başvuru yapacaklarda aranacak koşullar)

valla saolasın.siteye ben de baktım ama bunları bulamadım dediğin gibi etkili şekilde kullanmak önemli.yalnız şu cümleyi tam olarak anlayamadım.belgede şu yazıyor:

Birinci sınıf öğrencilerinin Bahar yarıyılı derse yazılmaları Öğrenci İşleri Daire Başkanlığınca otomatik olarak yapılacaktır.
Ancak seçmeli derslerini Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokuluna müracaat ederek seçeceklerdir.

seçmeli dersim yok diye biliyorum. yani türk dili ile inkılapı devlet bize kendi seçiyor diye biliyrum.yani ben sadece parayı mı yatıracam?

1)kayıt zamanı garantiden paranı yatırıyorsun(katkı payı alıyorsan daha az ödüyorsun tabi). internetten girip dersleri seçiyorsun. bı kadar.

2)erasmus için gerekli olanlar not çok önemli yüksek tutmaya bak. ing sınavından da iyi bir puan aldınmı kesin gidersin. arıntılı bilgi için bölümünün erasmus koordinatörüne danışabilirsin.

edit: kayıt için birşey yapmana gerek yok. okul yapıyormus ilk sene. sadece paranı yatır.

garanti bankasına para yatırıyorsun, 24 ocak - 4 şubat arası, yatırırken öğrenci numaranı söylüyorsun sistemde çıkıyor

okulun sitesinde hangi fakültedeysen ne kadar yatırman gerektiği tablosu var, ilk senen olduğu için ders seçmene gerek yok, sana otomatik olarak veriliyor

kredi hakkında bi bilgim yok, erasmus için ingilizce sınavına giriyorsun, martta olması lazım.

dağlar kadar fark yok da desktop'a istediğin zaman upgrade yaparsın. laptopta öyle bir olay yok. 2-3 sene sonra laptop ve desktop kasılmaya başlar. desktopa biraz ram bir ekran kartı çakarsın bir süre daha götürür seni.

alienware al paran çoksa.

ayrıca laptop düşündüğün kadar taşınabilir değil, başta hevesle yanında oraya buraya götürüyorsun fakat zamanla aslında ne kadar ağır ve büyük olduğunu farkedip evde bırakmayı tercih ediyorsun

valla o laptopuna gore degisir, bende 13 inclik bir notebook var (netbook degil) ve oyun konusunda da tasinabilirlik konusunda da cok iyi.

Tabii ki pc. Sonuçta sürekli seyehat eden biri değilsen, işin veya okulun ile ilgili sürekli data gerektiren durumlar söz konusu değilse, pc almalısın. pc'de oyun oynamak ile laptop'da oynamak arasında çok fark var. Ayrıca pc'de parça değişimi, özellik yükseltmek meşakkatsiz. Bende oyun oynamayı severim, ikisinde de oynadım, pc kadar zevk alamıyorum. ama gönlün hangisine yakın ise onu al. sonuçta zevk ve keyf meselesi bu.

özellikle 1. filmi hararetle tavsiye ediyorum. hatta kitabını da okuyun. çocuk filmiyse nolmuş yani :)

1. filmi ben de tavsiye ederim. genel kaninin aksine 2. filmi de begenmistim gerci ben.

www.imdb.com

yillarindan sirasini cikartabilirsiniz.

sıkmaz bence

narnia günlükleri: aslan, cadı ve dolap (1. film)
narnia günlükleri: prens caspian (2.)
narnia günlükleri: şafak yıldızının yolculuğu (3.)

1. gayet basarili ama 2. berbat sirf o nedenle 3. filmi izlemedim. 4 tane olmasi lazim toplamda.

4. film cekilmedi daha.

çocuk filmi diye izlememiştim bende,geçen hafta tv'de gördüm,dublajlı olmasına rağmen güzeldi,ilk fırsat dvd izleyeceğim.

izledikten sonra bende meraklanıp baktıp,3 taneymiş.

1www.imdb.com
2www.imdb.com
3www.imdb.com

belgesel torrentta yok reyis ben de cok aradim vaktinde. usenetten indiriyorum ben istediklerimi.

kredi kartinla sanal kart olustur, 1tl limit koy, giganews ya da fastusenet.org da o sanal kartinla 15 gunluk trial hesap al, sonra www.nzb.cc den aradigin belgeselin linklerini indirip sabnzbdye at

sharebus'ta var onlarca belgesel. ben de ordan indiriyorum..

belgeseldepo.com var fena değildir.

bitturk veya leechturk gibi torrent sitelerinde bulabilirsin.ancak üye alımları açıkmı değilmi bilmiyorum

(bkz: the elegant universe)

david attenborough'un işleri iyidir. epeyce belgeseli var, güzel bir abimiz.

çocuk dahi değil, olabilir de , tekniği iyi (özellikle sağ el), disiplinli çalışma ile sen de çalabilirsin, nasıl desem ne duyulduğu kadar çok zor ne de göründüğü kadar kolay

veledin çok sağlam bir kulağı ve kendine özgü bir tekniği var. pek de kolay gibi görünmüyor aslında :)

'salak olmamak şartıyla' çocuğun yaptığı çok kolay.

teknik olarak zor degil. arpej caliyor. ama kendi cikarmis gene de, cok ta guzel olmus dinletiyor kendini. ben de calicam bunu iyi oldu bu duyuruyu gordugum :)

@merdümgiriz peki neden bu kadar az bu çocuğun ekürileri?
Gitar pek sevilen birşey mi değil yoksa tüm dünya salak mı?

tüm dünya salak; bu ayrı konu da...

hocalık yapabilen herhangi bir hocayla gitara ilgisi olan (çocukça özentilik değil) ; salak olmayan tüm çocuklar çok kaliteli bir biçimde gitar çalabilir.

sanat sevgiyle değil ilgiyle alakalıdır. (ilgi: kafanın o işe basması. ne alaka deme, öyle. ) sevmesen bile çok iyi yapabilirsin ya da çok sevsen de hiç yapamayabilirsin.

cher olabilir mi ?

hayır değil bu parça fransız şarkısı ve baya hareketli erkek söylüyor

believe diye fransız şarkısı mı olur, albümü indirdim şimdi, cher söylüyor believe şarkısını, senin dediğin başka şarkı sanırım, ona bakayım şimdi

edit: aradığın şarkı lou bega - mambo no 5 olabilir mi ?

www.youtube.com

hayır değil

üzgünüm değil sanırım şarkının adı öyle ama kaseti buldum alarma var en başta ricky martin un dos dres var bi tarafında ama kasetin bu taraında değil diğer tarafta 2.şarkı

ve buldum özür dilerim şarkının adı konusunda freebird zahmet verdim bu Manau - La tribu de Dana dinleyin güzeldir www.youtube.com

ayrıca www.facebook.com

başlangıç için hohner special 20 modelini öneriyorlar, türkiyede fiyatı 50 lira civarında

önerilenler, kesinlikle önerilmeyenler listesi
www.harmonicalessons.com

malzeme kalitesi, çalma kolaylığı ve bend tekniğinin rahat yapılabilmesi nedeniyle tercih ediliyormuş, C tonunda harmonica tavsiye edilmesinin nedeni de internetteki başlangıç için teori alıştırmalar ve açıklamaların buna göre verilişi nedeniyleymiş

www.mydukkan.com

Bursada çin pazarında 9 lira :) her tür var kalitesini bilemem.

türünü belirlemeniz lazım önce. Ne tür müzik çalacaksınız? buna göre kaç delikli istediğinize karar vereceksiniz. kaç delikli olacak 12 / 24 + delikliler var.

tüm insanlık benzer şeyleri yaşamış olmalı ki; "papaza kızıp oruç bozmak" diye veciz ifadeler var. en sonunda en inatçısı bile hac yolcusu kıvamına geliyo aşağı yukarı, ha allah o kadar ömür verirse tabii.

hayırlısı olsun, nasip, kısmet gibi kelimeleri sahtekarca buluyorum manevi anlamları dışında.dediğin gibi konu iş olsun okul olsun bunun gibi gündelik şeylerden konuşurken konuşmayı noktalamak için kullanılıyor ve söylenirken kullanan kişinin yüzüne bakarsanız pek "hayırlı" bir hal almıyor daha çok acımayla karışık bir yüz ifadesi oluşuyor.

insanların haksızlığa uğradıkları zaman bunların hesabının diğer dünyada sorulacağı, zor zamanlarda tanrıya sığınmaları akıl sağlıklarını yitirmemeleri için bir sigorta görevini üstleniyor diye düşünüyorum.

Ben de çok sinir olurum bu laflara. İnsanları boşa teselli etmekten ya da insanların kendini kandırmasından başka bir şey değil.

bu "her işte bir hayır vardır" iddiasıyla ilgili daha 2 gün önce bir şey yaşadım. bir sürü para verip yeni bir kulaklık aldım. aldıktan 10 dakika sonra kulaklığın kılıfı yolda bir yerlerde cebimden düşmüş. metroya binince fark ettim. sonra arkadaşa söyledim bunu. "her şeyde bir hayır vardır. şimdi onu düşürmesen belki ilerde içinde kulaklık varken düşürecektin. boşver" gibisinden bir şeyler dedi. öyle değil işte. bırakın bu gereksiz tesellileri. ben salaklık yapmayıp güzel korusaydım eşyamı şu an kullanıyor olacaktım. içine ettiğimiz, başaramadığımız ya da gerçekleşmeyen her şey için "hayırlısı olsun" lafını duymayı sevmiyorum. gerçekçi insanlar candır.

bunun allahla dinle ilgisi yok ki. big bangle ve olay ufku ile ilgisi var :)
ayrıca hayırlısı olmuştur demekten başka elinden ancak bi dahaki sefere şöyle yapsam belki daha iyi olur demek gelir, geçmişteki bir durum için.

Bu bi inanç meselesi zaten. "Olanda, hayır vardır." motto bu. Hayır olsaydı bunalımda olmayacağını söylüyosun. Ya hayır bunalımda olmansa? Hayır nedir? Fayda mıdır? Mutluluk mudur? Nedir? Hayrın ne olduğunu ya da ne kastedildiğini anlamakla ilgili bir sorunun var. Bi nevi felsefi bi anlayış bu da. Katılırsın katılmazsın sonuçta paşa gönlünün bileceği şey.

Daha önce benzer olmasa da anlattığın tarzda şeyler yaşadım, üzülmenin, sıkılmanın yanında "bunda da bi hayır vardır" dedim. Pişman olmadım henüz. Halen daha her olayda aynı şeyi söylerim.

İnsanların bir de psikolojik ve motivasyonal durumları vardır. Yaşamak zor zanaat. Herkes bir house değil ve dizilerde yaşamıyoruz. Eğer nerdic nihilist ve soğuk bir hayat yaşamak istiyor ve karanlık bir pencereden bakmak istiyorsan hayata kimseyi teselli etme, kimseye herhangi bir konuda ümit verme hayatın ne kadar acımasız olduğundan dem vur sürekli. Böyle bir düşünce döneminden geçebilir insan, ben de geçtim. Ama bu seni "bir şeylerin farkına varmış" bir insan yapmıyor. İlerde, değer verdiğin birini çok istediğin halde teselli edemediğini gördüğünde başından aşağı kaynar sular dökülebilir o zaman aklına gelmezse bu kelimeler kafanı taşlara vurabilirsin. Hayatta kendine hep doğruları mı söylüyorsun, kendini hiç kandırmıyor musun, bunu düşün? Hayatın absurdlüğüyle ve trajedisiyle başa çıkabilmemize yarayan kelimeler vardır, bunun dinle alakası yok. Hayırlısı, sağlık olsun, umarım, geçmiş olsun bunlardan bir kaçı sadece.

(bkz: ensiferum)

(bkz: danzig) 2010 yılında (bkz: deth red sabaoth) albümünü çıkardı

www.youtube.com

not: dövmem yok :/

Isis - Oceanic

saçları kestim ama diablo swing orchestra ve susperia diyorum

haggard.

accept-(bkz: blood of the nations )

not:dövmem yok

ensiferum +1
kataklysm
testament

p.s sakalim dizime kadar. hali gibiyim. kedi canimi benim..

bırak hepsini direkt ayreon.

çoğu dağ tepesi falan devletin. kendini özel araziye gömdürürsen devlet hak iddia edemez. bak bunu bir düşün.

(bkz: leyla gencer) vasiyetinde küllerinin boğaza dökülmesini istemişti ve yapıldı

wiki den alıntı

Leyla Gencer’in cenazesi 12 Mayıs günü Milano’da La Scala Operası’nın Santa Babila Kilisesi‘nde düzenlenen kalabalık bir törenden sonra vasiyeti doğrultusunda krematoryuma götürülerek yakıldı. Leyla Gencer’in külleri daha sonra İstanbul’a getirildi. Kendi vasiyeti gereği küller, 16 Mayıs günü Dolmabahçe Sarayı ile Dolmabahçe Camii arasındaki yapılan bir törenden sonra Dolmabahçe açıklarında Boğaz sularına döküldü

Belki alakasız ama, cumhuriyetin ilk zamanlarında Zincirlikuyu mezarlığında bir krematoryum mevcutken, talep azlığı sebebiyle kapatıyorlar sonradan. Alakalı oldu aslında.

genel sağlık bilmem ne ayağına mimkin değil gibi :P

nekrofili dernegi ne iyi misiniz? böyle bi dernek varsa bile bu hastalıgın tedavisiyle ilgili calısmalar yapan bir denektir ölü bulup siktiren bir dernek değil.

cesedini yaktırabilirsin ama diğerleri olmaz sen baska bi ugras bul kendine.

bence mümkün olmalı, benim cesedimden devlete ne. bilmiyorum ama mümkün olduğuna inanıyorum. gerçi bu ülkede henüz yasalsa bile yakında yasaklanır. neyse.

devleti geçtim, buradaki insanlara dahi batar olmuş.
ister ölümü ister dirimi siktiririm, size ne oluyor amk?
ona takılmayın ayrıca, sorularıma cevap verin bir zahmet, olmaması gerektiğini düşünüyorsanız da açıklayın işte elinizden geldiğince; ilkokulda kompozisyon da mı yazdırmadılar sizlere?

moderatörlere de bir şeyler batmış anlaşılan.
sosyolojik tespit yapıyorum belki; cevapları niye siliyorsunuz?
son cevabımın sik gibi kalmasına vesile olduğunuz için de ayrıca teşekkürler.

bir mafya babasına dadan, işlerini boz, ölünü dirini siktirtir. yasal yollarla uğraşmana gerek kalmaz.

alakasız diyeyse dağlarca'nın cevabı daha alakasız.
ölüsünü siktirecek adamın kendilerine hakaret davası açacağını mı düşünüyorsunuz, nedir?
cevapları geri getirememeniz için mantıklı bir gerekçeniz olduğu takdirde bana mesaj olarak atmanızı isterim.
gerçi satranç sorumdan da gördüğüm üzere pek siklemiyorsunuz haklı istekleri, silmeye devam.

(bkz: alevli günler)

kurda kuşa yem etceğinize tıp öğrencileri için bağışlasanıza bir işe yarayın şu hayattan gittikten sonra da... gübre olup napcaanız?

Mantıken baktığımızda ¨ceset benim, bir ömür ben taşımışım, öldükten sonra da istediğimi yaparım arkadaş¨ diyemezsiniz. Çünkü çeşitli şekillerde yokedilmeyen yahut mumyalanarak izole edilmeyen bir ceset etrafı için sağlık sorunları teşkil eder. İşte bunun için ¨devlete ne¨ diyemezsiniz. Devletler kendi toplumlarındaki genel kabullere göre belirli prosedörler uyguluyorlar, gömmek, yakmak, lahit mezar odasına terketmek gibi. E hal böyle olunca devletler bu konuda yatırımlar yapar, bu konuda tesisler kurar.

Siz derseniz ki ¨ben inancım gereği öldükten sonra parçalanıp dağ tepelerine bırakılmak istiyorum¨ o zaman bunun için o dağ başlarını satın alıp gerekli sağlık koşullarını sağlayacak tesisleri gidip oralara kurmanız gerekir.

evet

evet, rahmetli ne söylerse güzel söylerdi

bizdeki "vay pezevenk çok iyi dedi"deki pezevenk gibi. takdir amaçlı.

Ingilizcem iyidir,

Heveslendiğim parçaların çoğu elektro-gitar. Önce klasik gitardan mı başlamalıyım?

yaşla alakası yok ben de iki sene önce kendi çabalarımla başladım, 22 yaşındayken, ileride bir rock yıldızı olma çalışmalarım ara ara devam ediyor :P internette birsürü döküman video var eğer orta düzey ingilizcen varsa.bazen bu döküman video fazlalığı motivasyonunu düşürüyor hangisiyle uğraşacağım diye fakat o anlarda elinden bırakmadan devam etmeli

öğrenmeye başladıktan belli biyere gelene kadar sıkıcı fakat birşeyler çıktığını görünce hem çalmak hem de öğrenmek aynı derecede zevkli, önceki duyurunu da okudum özellikle classic rock parçalarında 1 seneden daha az sürede çalabileceğin basit fakat çok havalı sololar var örneğin jethro tull - aqualung

youtube da selim ışık gitar derslerine bakabilirsin

erkek arkadasım 24 yasında bas çalmaya basladı. kıtaplar, youtube, bilgisayara kuracağın programlarla ögrenebilirsin. müzik aleti çalmayı öğrenmek kolay değildir, azim lazım en basta. ingilizcen varsa internet tutorial kaynıyor.

hayır, kesinlikle 'klasik gitarla başlamak' diye bir konu yoktur. o bir pazarlama hilesi. ne çalmak istiyorsan o enstrümanla başla.

linkte açtığınız konuyu okudum ve öncelikle ordan deyinelim konuya; öncelikle sizin tarzınız genel olarak "rock" müziktir. ama sizin jenerasyonun en büyük problemi olan hiperaktiflik ve benzeri yeni çıkan isimlerdeki hastalıklar nedeniyle kendinizi tanıyamıyorsunuz.. evet bu biraz derin oldu.. şu anda ne ben anlatabilirim zaten bunu. nede siz anlayabilirsiniz. ama ben yinede deneyeceğim; müzik piyasasında (dünya genelinde) şu an pek albüm çıkartan yok. "single" diye bir konsept var. diğer bir adı daha var ama şu an hatırlayamadım (hatırlanası bir değere vasıl olmadığını da düşünüyorum) velakin, eskilerde bu işler şöyle oluyor iken; bir grup yada sanatçı albüm çıkardığında en az 6 şarkı olurdu ve o şarkıların tamamı efsane olabiliyordu. efsane olmasada 20-30 sene boyunca dinleyip sıkılmıyordunuz. ama şimdiki dünyada, zamanın verdiği stres, sorunlar vb. nedenlerden ötürü genç nesilin hiçbir şeye sabrı ve saygısı kalmadı. (ki bu gençlerin suçu değil) bu olaylar müziğe de yansıdı. yeryüzündeki en iyi albümün orjinal imzalı halinide alsa müziksever genç kişi o albümü baştan sona dinlemez. dinlese bile 2 yada 3'ü geçmez. (eskiden böyle değildi ama siktiredelim şimdi onu)
ee sizin sorunu burada anlamış olmanız gerekirdi ama ben gene anlamadığınıza emin olduğumdan devam edeyim. hal böyle oluncada full albüm dinlemektense, gençlik ne moda ise, yada takıldıkları ortamda hangi şarkılar söz konusu oluyor ise onları alıp, sanatçının yada grubun diğer eserlerinden bihaber pozisyonda müzik zevklerini şekillendirmekteler. bu aslında bir yerde iyi de birşey.. neden iyi birşey? mesela kendimden örnek göstereyim.
previously on daglien: benim zamanında kaset'den cd'ye geçilme aşaması var idi. korsan cd ve mp3 diye birşey yoktu. ben her hafta harçlığımla 1 tane orjinal kaset (rock albümü) alırdım. ve de öyle senin kadar geniş bir müzik yelpazem yoktu. ki hala linkteki verdiğin grupları dinlemişliğim yok çoğunun. sadece isimlerini ve kaliteli isimler olduklarını bilirim. mesela ilk nirvana albümü dinlediğimde pek beğenmiş ve tam 1 seneye yakın zamanda tüm kasetlerini (orjinal hepsi) almıştım. şimdi düşünebiliyormusun bir kişi bir grup dinlior ve başka şarkı dinleme şansı yok. ee bu durumda ne yapar? ne bilir? yani hangi grubu bilebilri ki başka o tarz müzikler yapan. işte öyle idi, bir tane sağlam müzik grubu yada sanatçı buldukmı abanırdık full albümlerine kadar. müzik hayatımın ilk senesini nirvanaya 2. ve 3. senelerini metallicaya adadım. ondan telli de bir ortamımız oldukça arada kaset değişimleri yapmaya başladık (bu arada bu anlattıklarım benim zamanıma ait olan genellemelerdir, o zamanların her rock müzik severin ortak durumlarıdır) nirvana ve metallica'dan sonra megadeth diye bir grup öğrendik, hep sert gidiyoruz o aralar, yine ortam genişledi, başka biriside hiç metallica dinlememiş mesela ona albüm verdik, o bize cranberries diye bir grubu çok sevdiğini ve elinde 3 kaseti olduğunu söyledi, değiiş tokuş ettik vs. böyle böyle geldik bu günlere..
şimdi flashback'den geri dönelim
işte bu yüzden biz bir albümü baştan sona onlarca yüzlerce kez dinleyebiliyoruz. çünkü bizim yaşadığımız dönem bizi buna alıştırdı. ki zaten doğru olanda bu!
bu arada kısa bi flashback'tan sadece 3 grup dinlediğimiz gibi bir sonuç çıkartmaya kalkmayalım, büyük yanlışlık olur. zira ben ve benim gibilerin müzik arşivini bir görseniz durup bir kaç dakika hayatın anlamını düşünürsünüz.

bu yazdıklarımdan sizin dezavantajınız şurada devreye giriyor; artık teknoloji gelişti mp3, winamp, internet, download, torrent denen şeyler var. merak ettiğiniz tarzlardaki sanatçılar hakkında bilgileri çok kısa bir aramayla bulabiliyorsunuz ve ona ait eserleri bedavaya edinebiliyorsunuz. buda eskiye oranla daha geniş bir müzik yelpazesi sunuyor size, eğer müzisyen olmakta ciddiyseniz bu extra bi katkı sağlar size.

örneğin gitar çalmakta ciddi iseniz, burada ciddiyetten kasıt; ömür boyu bir uğraş yada meslek haline getirmek istemekte iseniz, bu kadar farklı tarzda ve kaliteli şeyler dinlemiş olmanız gelişiminizde bir yerden sonra size extra katkı sağlar. bunu da biraz açayım, sırf megadet, metallica, slayer dinleyen bir kişi düşünelim, bu kişi gidip troy stetina'dan da ders alıyor olsun, aradan 2-3 hatta 4 sene geçsin artık eleman teorik ve pratik olarak orta seviye bir gitarist konumuna erişir ama bu zamandan sonra kendi kendini aşması gerekmektedir. bu andan itibaren troy stetina gibi bir hocanın dahi yapacak pek bir şeyi kalmaz. yani kendini daha da ilerletmek, müzik adına bilinmeyenleri öğrenebilmek için farklı müzik tarzlarını (daha üstün müzikleri) duyuması, dinlemesi lazım ki onlardan örnekler çıkartabilsin, kendini geliştirebilsin. yani bir gitaristin gerçekten iyi olabilmesi için 6 sene çalışıp, emek harcayıp bu işe gönül ve akıl vermesi lazım.
sonuç: şu ana kadar yazdıklarımdan bir bok anlamayacağınızı düşünüyorum şu an ama bu işe gönül verip meslek haline(gitaristlik) getirmek istersiniz belki bir gün deyu gönlüm rahat. çünkü işte siz o gün anlayacaksınız bunları.
her nolursa olsun, siz gitar öğrenmek istiyorsanız hiç bir imkanınız yoksa bile, bir internet aracılığıyla çok güzel bir eğitim seti elde edebilirsiniz. "selim ışık gitar dersleri" diye google'dan yazınca çıkar. o da olmadı yaşadığınız şehri yazın aynı yerde isek bende yardımcı olabilirim belki.

saygılar.

az önce yazdım yazdım sonra gönder deyince kayboldu lanet.. şimdi yeniden yazıyorum hatırladığım kadarıyla..


Bu martta ben de 21. yaşımı dolduruyorum. 2010 Aralıkta Keman öğrenmeye başladım.. Yani yaşın bu işle ilgisi yoktur.. Ha 5 yaşında öğrenmeye başlasan fena mıydı? muhtemelen şimdi 15 yıldır gitar çalmaya alışmış olacaktın hayli.. şimdi başlarsan da muhtemel 30 yaşında benzer bir olgunluğa gelebilirsin enstrumanını çalarken.. bu tamamen senin kişisel gelişimin olacağından...

Ben geçen aralıkta öğrenmeye başlamadan önce 1 sene kadar sağa sola baktım, interneti dolaştım, nereden nasıl öğreneyim, keman nedir? nasıl keman makbuldür diye.. en son bir arkadaşımın da tavsiyesiyle bu internetten baktığım derslerden birine gittim başvurdum direk.. şimdi 1,5 ayda 10 kadar bestenin üzerinden geçtik hocamla beraber.. Hala yeterince iyi tutamasam da kemanımı..

Ben kemanımı alırken hocama danıştım, ben öyle isteyince beraber gittik, birkaç yer gezdik, hocam aldı tek tek çaldı kemanları, alabileceğim sınıra yakın kemanlardansa satıcının gösterdiği daha ucuz bir kemanı uygun buldu hocam.. benim aradığım renklere de çok yakındı, hem fiyatı beklediğimin/bütçemin yarısından ucuzdu(400 kadar ödedim, 900 kadar bütçem vardı)..

Enstruman seçerken bir bilenle beraber gitmeni,
Satıcının sözüne en son güvenmeni,
Bir şekilde hoşuna gitmeyen, kafana takılan enstrumanı almamanı tavsiye ederim..
kısaca iyi bir enstruman da diğer şeyler gibi sana göre iyi olacağından, kendin karar ver, kötü bir enstruman alma..

Onun dışında öğrenirken de bir metod izlemek,
Notaları doğru şekilde okumayı gitarla beraber öğrenmek,
Kendine örnek alacak kimseler bulmak,
sana yardımcı olacaktır zannediyorum..


bir ton adam var yurt dışında bir yerlerde 30 unda gitar çalmaya başlayan..

www.eksisozluk.com

yaşadığın hayata bağlı. boş vaktin varsa, her gün belli bir saat ayıracaksan başla. ama öyle haftada 1-2 saat elime alırım diyorsan zaman olarak, mızıka falan çal. gitar çok karmaşık bir enstrümandır. hem teknik hem de armonik olarak çalışacağın bir sürü konu var o dediğin parçaları falan hakkını vererek çalabilmek için.

bir ara bende de böyle bir durum vardı. sinirsel olduğunu söylediler. herhangi bi problemim yok dedim, bilinçaltında çok fazla kafaya taktığın bişi vardır dediler. uzmanlardan yardım alarak çözüm bulmaya çalış, ileride diş poblemlerine yol açabiliyor(diçlerin çatlaması, zayıflaması vb...)

eğer çene kaslarınla ilgili bir problem yoksa yüksek ihtimalle psikolojiktir. gerginken, stresliyken istemdışı olarak dişlerini sıkıyorsundur. muhtemelen gece uyurken de gıcırdatıyorsundur. gece için çözüm kolay gece plağı denen bir zımbırtı edinebilirsin. dişçiye gidiyosun bunun için, hekim ölçünü alıyo, ağzına uygun boyutta yapılıyo. ama yine de en iyi sonuç psikolojik olarak rahatladığında elde edeceğindir. bu nedenle eğer yapabiliyorsan stresinin kaynağını belirle ve durumu kendince çöz derim. ama illa ki yardıma ihtiyacın olabileceğini düşünüyorsan da bundan çekinmemelisin bence.

stresli dönemlerde benim de başıma geliyor, gün içinde de sıktığımı farkediyorum bazen fakat uyurken nasıl sıkıyorsam sabah kalktığımda dişlerim ağrıyor

stres sıkıntı hocam başka bir şey değil.

biyolojik olarak aynı şeymiş

Hepsi Corvus cinsinin üyesi. Kuzgun görece daha büyük bazı türlerin halk arasında genel adıyken karga daha küçük kimi türlerin. Fakat bilimsel sınıflandırma açısından ikisini doğrudan ayıran bir şey yok.

benim bildiğim kanatları hafif gri ve boyutça büyük olanlar kuzgun. ufarak siyahlar karga. mesela aslında saksağan da bir karga :)

ahmet cevizci

orhan bedava olsa alma ici bos,
remzinin mitoloji haric kullanmadim
ahmet hoca daha iyidir.
bi tane daha vardi ayraç yayinevi mi neydi ona da bak.

afşar timuçin in var. hem başlangıç için dili sade, hem de boyutları itibarıyla hareketinizi kısıtlamaz, hem de ucuz. ilerde (felsefede derinleşmek isterseniz) yetmemeye başlayınca hacimli bir sözlük alırsınız.

Ahmet Cevizci - Felsefe Sözlüğü; ama kütük gibidir, taşınmaz. Yine de tek geçerim.

Orhan Hançerlioğlu'na yanaşmayın.

bi de bu var: Felsefe Sözlüğü - Serkan Uzun - Ü. Hüsrev Yoksal - Bilim ve Sanat Yayınları

bunun hakkında ne dersiniz, daha kullanışlı ve hafif gibi.

ahmet cevizci+1

istanbulspor olabilir o maç

edit: değilmiş

youtube'a ilhan mansız göztepe yazınca çıkıyor bir gol. görüntü felaket ama muhtemelen bahsettiğiniz o.

bağlantımdaki bazı sorunlardan dolayı youtube'a erişemiyordum lakin google ile zorlaya zorlaya buldum:) teşekkürler
maç göztepe maçı imiş, doğru hatırlamışım, ve 7-3 bitmiş beşiktaşın galibiyetiyle.

goo.gl

inerse de hem mevsimi geçmiş, hem de senin istediğin beden kalmamış olabilir, izmit outlet mağazasından ikinci indirimle gömlek almıştım fakat yine %50 den fazla değildi 80 den 39 a düşmüştü

Yaw onun etiketi zaten 299'dur. sonra etiketi 400 yapıp "bak 299'a indirdik bu sefer al" diyorlar.

ikisi de aynı özellikte, yeterli sizin için

eğer worldcard ınız varsa şunlara da bakabilir siniz kampanya var

www.vatanbilgisayar.com

edit üzerine gelen edit: dell in özellikleri daha iyi almak daha mantıklı, acer biraz kasabilir

biraz bekle, bendalıcam ama bekliyorum. Bu Amd fusion netbooklar çıkacak o zaman alırsın.

dell tabi ki. diğerinin pembe olması dışında başka avantajı yok. anne kullanacak sadece internet için ama almışken 50 lira fazla vermek daha mantıklı. sadece bluetooth bile çok ekstra özellik katıyor. nitekim hard diski daha fazla. ayrıca daha şık duruyor bence. sadece biraz daha ağır.

life is a miracle

emir kusturica filmi olmayacak ama

gadjo dilo

fatih akın filmleri olabilir. im juli, solino, soul kitchen filan. diğerleri de bir miktar.

tony gatlif filmlerine bakabilirsin.

gadjo dilo yazacaktım ki yazılmış... kesinlikle istediğiniz film bu :)

wristcutters

başlangıç için hohner special 20 modelini öneriyorlar.

önerilenler, kesinlikle önerilmeyenler listesi
www.harmonicalessons.com

edit: linki vermeyi unutmuşum

ek soru, a-b(majör)-c-d-e-f-g arasındaki düzenek farkı nedir?

ve neden special 20? blues mızıkası olarak kullanılabilir mi

hohner special 20, malzeme kalitesi, çalma kolaylığı ve bend tekniğinin rahat yapılabilmesi nedeniyle tercih ediliyormuş, C harmonica tavsiye edilmesinin nedeni de internetteki teori alıştırmalar ve açıklamaların buna göre verilişi nedeniyleymiş

Parçaları orijinal tonlarında çalmak için farklı tonlarda mızıkalarınız olmalı. Çok mızıkalık setler filan satılıyor.

Başlangıç için sanırım do diyatonik olmalı.

sabahları 7-10 arası rock fm 94.5 te rabarba var.

winamp ilâ :)
live.radyotvonline.com&h=6a580

radyo odtü, modern sabahlar
ege, fahir, oktay

www.radyoodtu.com.tr
adresinden günlük podcastlerine de ulaşabilirsiniz

(bkz: modern sabahlar)

* öncelikle kesinlikle öğretmen piyanoyla parçalar çalmalı :) izmir atatürk lisesi'nde bizzat yaşamış biri olarak söylemeliyim ki, işte tamam doğru liseye geldim dediğim an ilk müzik dersimdi :)

* öğrencilere güzel bir müzik kültürü yerleştirilmeli :) klasik müzik de dahil olmak üzere blues, jazz gibi kültürler tanıtılıp güzel örneklerle desteklenirse süper olur. türk sanat müziği ve türk halk müziğini unutmamak kaydıyla tabi ki :)

* bulunduğunuz şehri yazmamışsınız ama eğer imkanınız varsa klasik müzik için bir organizasyon düzenleyip (ilgili) öğrencileri bir senfoni orkestrası konserine götürmek (bir öğretmen çocuğu olarak biliyorum büyük sorumluluk gerektiriyor ama) oldukça güzel olabilir.

* mamma mia tarzı müzikal filmler izlenebilir.

şimdilik söyleyeceklerim bu kadar aklıma gelirse eklerim :) kolay gelsin şimdiden..

lisedeki öğretmenim gibi dersin bir kısmında (genellikle sonuna doğru) öğrencilerin isteklerini çalardım, tabii öğrencilerin zevkine güvenmek lazım bunun için. yine onun gibi, öğrenciyle laubali olmadan içten bir ilişki kurardım. bu öğretmenimi yirmi yılı aşkın süredir unutmadım, hala canlandırabiliyorum derste piyanoyla istek üzerine çaldığı klasik parçaları, istiklal marşına akordeonla eşlik edişini, okula motosikletle gelişini.

öğrenciler belki bir müzikli oyun projesiyle ilgilenebilirler. arada bir, başarılı müziği olan filmler izletilebilir. konser, müzikal, vb. izleme olanağı varsa hafta sonu gidilebilir. enstrüman çalabiliyorlarsa veya çalmaya başladıkları zaman, eldeki enstrümanlarla gurplar halinde çalıştıkları parçayı sınıfa veya uygun günlerde okula çalabirliler.

Sequencer ve genel DAW kullanımı hakkında bilgiler verirdim. Sayısal olarak müziğin nasıl yapılabileceğini ve illa enstruman kullanmanın gerekmediğini anlatırdım. Aranje'nin dışında miksaj'ın nasıl da önemli olduğunu ve dikkat edilmesi gerekenleri gösterirdim oğlu gösterirdim işte. Flüt mlüt geçelim bunları artık.

müzik dinlemek isterdim, örneğin beethoven 7. senfoniyi dinledikten sonra neler hissettirdiğini duygularını sorardım.

www.youtube.com
bunun gibi çeşitli uygulamalarla dolaylı yoldan müziği sevdirirdim.

valla şartlar tam uymayabilir ama, ben yine de anlatayım.

ilkokuldayken klasik bir müzik öğretmenimiz vardı. yani herkeste birer blokflüt, müzik kitabından muammer sun'un şarkılarını çalmaya çalışırdık çat pat. ben kendi isteğimle klasik gitar dersi alıyordum, ama çok motivasyonum yoktu.

sonra dördüncü sınıfta yeni bir müzik öğretmeni geldi. ilk iş yönetimle anlaşıp müzik odasına ufak bir davul seti, bir elektro gitar ve bir bas gitar aldırdı (klavye zaten vardı). her sınıfta da bir grup kurulmasına ön ayak oldu. ben o zaman sadece klasik gitar çaldığımdan elektro veya basa geçiş yapmaktan tırsıyordum, aldı beni karşısına anlattı işte şu şöyle çalınır bu böyle çalınır diye. ben o gazla bas gitara başladım. ilkokuldan mezun olana kadar da sürekli bas gitar konusundaki incelikleri gösterdi, yetmedi davul çalmayı da öğretti, işte bagetler nasıl tutulur, el - ayak koordinasyonu, doğru oturma biçimi falan.

velhasılı hala bas gitar çalıyorum, evde fender jazz var. davulu da 1,5 - 2 yıldır falan çalmadım ama yarım saat takılsam basit şarkılardan rahatça başlarım tekrar. ayrıca bu grup kurma işi sayesinde beni rock müzikle tanıştıran kişi oldu ilkokuldaki müzik hocam. dolayısıyla hala unutmadım kendisini.

zaman açısından da bizde de haftada bir dersti müzik, ama öğle teneffüslerinde yine yönetimden izin alıp müzik odasını açıyordu. biz de kovalamaca oynamak yerine müzik odasında çalışıyorduk. sonra zaten iyi çalıp zevk almaya başlayınca dersler bittikten sonra kalıp kendi başımıza çalışmaya başlamıştık. hey gidi.

türk beşleri tanıtılmalı, sevdirilmeli, sonra kendini bilmez 2-3 sümsük gibi türk leşleri denmemeli onlara. (bkz: pelin batu) (bkz: murat bardakçı)

Değişik müzik türlerinin iyi örneklerini tanıtmak iyi olur. Olabildiğince fazla klip seyrettirerek yapılırsa daha ilgi çekici olur. Çocuklar mesela Pink Floyd, Queen, Louis Armstrong, B.B. King, Fikret Kızılok, Iron Maiden, Janis Joplin, Neşet Ertaş kimdir, nasıl müzik yapar bilsin, her an maruz kaldığı Türk popunun başlangıcından bugüne nasıl değiştiğini bilsin, birkaç makamdan şarkı öğrensin (ya da bildiği şarkıların hangi makamda olduklarını öğrensin), klasik müzikte çeşitli türlerde kulak dolgunluğu olsun. Siz de arada şarkı söylerseniz zaten uçarlar :) "Kendi müziğini getir" etkinliği yapabilirsiniz bazı haftalarda. Çocuklar kendi dinledikleri müziği getirip arkadaşlarına tanıtırlar.

ilk derse geldiklerinde "merhaba ben müzik öğretmeniniz x. artık buna ihtiyacınız yok" diyerek flütü çöpe at. bak unutuyorlar mı seni.

ÖNCELİKLE, TÜM CEVAPLARINIZ İCİN TESEKKURLER.

simdi biraz ayrintiya girme zamani sanirim.

3 aydir muzik ogretmenligi yapiyorum. bahsi gecen okul bir "meslek lisesi ve meslek anadolu lisesi".. yani sabahcilar normal egitim, oglenciler anadolu lisesi.


* ilk tanismamizda blokflut, melodika gibi zorunluluklari kaldirdim. orta ogretim programinda hala blokflut vardi son senelerde ama ben hem müzik dersine önyargiyi yoketmek hem de flütleri görünce cocuklarin isteksiz gelme ihtimalini ortadan kaldirmak amaciyla flut zorunlulugunu kaldirdim.

* okula evden muzik kolonlari goturdum. ertesi hafta minik bir netbook alip bu hoparlorlere bagladim derste.

* ikinci ayimda bir adet casio piyano aldirmayi basardim okula.

* lise mufredati ilerlemis konulardan baslamis olsa da, gordum ki temel pek cok seyleri eksik. o yuzden bir yandan temel muzik bilgileri ve nota egitimine basladim.

* derslerin yarisini temeli kuvvetlendirmeye (sözel), diger yarisini ise müzik türlerini dinlemeye ayirdim.
klasik senfoni, caz, türk müziği, tasavvuf, rap, tek sesli koro, coksesli koro, a capella gruplar ve korolar, türkülerimiz, tango muzikleri, salsa, oratoryo, hint, azeri, rebetiko, mehter muzigi, film muzikleri (star warsla alakali dersim ayri bir entry konusudur : ) ve akla gelebilecek daha onlarca sey dinlettim.

* cocuklarla ilk tanismamizda, genelde onlarin "damar" diye adlandirdiklari muzikleri dinlediklerini ve genelde diger turleri cok cok bilmediklerini, bilseler de aliskanlik/aile/sosyal cevre vs. dolayisiyla pek dinlemediklerini gordum.

* pek cok sayida liseli daha once gitar veya baska enstruman kurslarina gitmisler ama yuzde 95'i birakmis sıkılmaktan veya ders yogunlugundan.

en guzeli,
* sinavlarini yazili yerine performans olarak yaptim. yazili olan konulardan sozlu olabileceklerini ama dileyen kisilerin "piyano esliginde" istiklal marsi, canakkale türküsü, uzun ince bir yoldayim turküsü veya istedikleri herhangi farkli bir parca soyleyerek o sinava girmeden yuksek notla gecebilecegini soyledim.

amac hayatlarinda ilk defa canli bir enstrumanla bir iki dakika da olsa arkadaslarinin onunde bir sey performe etmekti. once pek cok heyecanli ve utangac kisi bunu yapmaktan kacindi fakat sonrasinda bundan cok zevk aldilar.


---
@Tulga

* piyano ile parcalar caliyorum tamamdir. * muzik kulturu ne kadar yerlestirilebilir bilmiyorum ama dedigin ornekleri hep dinletiyorum. her gun. * sehir istanbul, konservatuvar mezunu oldugumdan gosterilere goturme konusunda (hatta bedava sokma) sikinti yok ama ailelerden izin alma ve meb den izin alma gibi sikintilar var. en guzeli disarda bulusup okul olarak degil, ozel olarak gitmek hepsiyle sanirim. ama bu da sorun yaratabilir mi bilmiyorum. * sinifa projeksiyon gelince izletirim diye dusunuyorum muzikalleri.

--
@tedirginlik hucresi

istiklal marsini ve bir kac marsi piyano eslikli yaptik. onun disinda onlara guncel pop parcalari ve bilindik klasik eserler calmaya calistim. lakin piyanist olarak mezun olmadigimdan dolayi bu anlamda ne kadar ilerleyebilir bu durum bilmiyorum. koro kurdugumda zaten konserler icin disardan piyanist arkadaslarimi getiririm o sorun olmaz. bir yandan her gun eslik calismaya calisiyorum. enstruman kursu acmak ise okulda cok zor, hem egitmen eksikligi hem de sinif coklugu sebebiyle. (28 sinif, ortamala 25-30 ogrenci)

--
@akalmor

onlarin zevkini ve isteklerini de kaale alip ona gore yonlendirmek istiyorum ama bazen cok tehlikeli yerlere goturebiliyorlar. "hocaaam, apaci muzigini de calin" : )

--
@klostrofobik

sanirim diger konulara gore daha zayif oldugum nokta sizin bahsettikleriniz. finale ile her sekilde nota yazimi vs. yapabiliyorum. lakin cubase vs. gibi programlari daha yeni yeni cozmeye basladim, hayatimda hic isin o yonune cok kaymadim. bu kismi da sanirim calismak ve az az kapatmaya calismak lazim. bu konuyu sizle ayrica gorussek mi bir ara acaba.

--
@freebird

mcferrin'in o videosunu izlemistim. zaten milliyet videolarda, bir muzik hocasinin da bunu yaptirtdigini gordum, o da basarili olmus sanirim. cok guzel uygulamalar bunlar evet. beethoven 7 dinletmedim ama beethoven 9 koral bolumu calip duygularini sormustum. bi de canli olrak ayisigi sonatini piyanoda calmis ve fikirlerini almistim. onlar da ayri bir entry konusu belki de. tesekkurler link icin tekrar

--
@resistance

okul hangisiydi sizin bilmiyorum ama bizde sartlar muhtsem degil. gerci piyanonun gelmesiyle birlikte standartlarin cok ustune ciktik diyebilirim ama bunun ustune gitarlar bateriler vs. olmasi zor gozukuyor, en aizndan simdilik. zaten okul aile birligini habire biseyler satin almak icin zorlamak zor. ancak sponsorlarla falan belki bir sey yapilabilir. zuhal muzik vs.. vs..

siz şansli kesimmişsiniz gercekten de.

--
@zanim

hemen yilbasi haftasinda yasadgimiz seyi anlatiyim.
turk beslerinden bahsediyordum. 10. yil marsinin bestecisi c.r.rey'i soyledim. bu bilgi ne isimize yarayacak dedi biri. beklenmedik yerlerde karsina cikabilir dedim, güldük karsilikli. ve ayni günün ertesinde sanirim show tv deki canli para yarismasinda final sorusu su oldu,
"10. yil marsinin bestecisi kimdir. c.r.rey mi yoksa a.saygun mu?"

25 milyar degerinde bir soruydu : )
sonra bunu konustuk derste ertesi hafta, komik bir tesadüftü.


bunlar bir yana, türk besleri konsunda sert cevaplar geldi zaten pek cok klasikci tarafindan. gercekten de bazi insanlar cok cahil. hayatlarinda hic saygunun cokseslendirdigi eserleri dinlemeyip ve büyülenmeyip, bu aciklamalari yapabiliyorlar. sasiyorum cahil cesaretlerine.

--
@cosmic
ilk dersin sonunda gitarla "gecelerim" adli doğan canku parcasi ile "gönül" adli fikret kizilok parcasini calmistim. bayilmislardi gercekten de. sonra da orjinallerini dinletmistim. su ara hatta doğan canku ile gorusmek ve okula davet etmek istiyorum, liseli yüzlerce hayrani oldu canku hocamin.

kendi muziginizi getirin diyince de mustafa ceceli - eksik'i getirdiler : )) ben de caldim piyanoda. hep beraber soylediler. sanirim bunun kaydini bile aldilar caktirmadan. harika olmustu.

--
@atrin

cope atmadik ama masaya koyduk. bir iki sey gosterdikten sonra bir daha kullanmadik. ama bakarsin ileride bir grup kurulunca, onu da kismi olarak bir kisiye kullandirtiriz, ses cesitliligi olmasi acisindan.



onerilerde bulunmaktan cekinmeyin ne olur.

zaten müzik aleti çalma (özellikle piyano) ve öğrencilerin istediklerine yönelmelerini sağlamaktan bahsetmişsin ve bu çok güzel. onun dışında önereceklerim:

1. müzik oyunları yapılabilir. şöyle oyunlar var mesela:
. ritim oyunu. öğrenciler belli bir ritme göre ellerindeki müzik aletlerini çalar. perküsyon aletleri daha iyi olur bu oyun için. böylece ritmi, zamanlamayı ve enstrüman çalmayı da öğrenirler.

. bakarak çalma oyunu. öğrencileri gruplara ayırabilirsin. her grup belli bir müzik parçası verilir. parçayı hazırlıksız okuyarak veya enstrümanı hazırlıksız çalarak icra etmeye çalışırlar. en iyi yapan kazanır.

. çal-dur oyunu. öğrenciler enstürmanlarıyla karşınıza dizilir. belli bir şarkıyı, gamı veya notayı çalarlar. dur dediğinizde dururlar. durmayan oyundan elenir. bu da orkestra şefine uymalarını geliştiren bir oyun.

. tahmin ve hayalgücü oyunu. bir müzik çalarsınız. ve öğrenciler bu müzikle ilgili üç kelime yazar, müzikte geçen üç enstrüman tahmin etmeye çalışır ve müzikle ilgili bir resim çizer.

. doğanın sesleri oyunu. sınıfta bir doğa olayının sesini taklit etmeye çalışırsınız. enstürman ile veya enstrümansız. mesela ormana yağan yağmur gibi.

. piyanoda doğru notayı bulma oyunu. öğrenci piyanonun başına geçer ve öğrenciye notalara basmasını söylersiniz. yanlış bastıkça doğrusunu söylersiniz. sonra tam tersi, öğrenci öğretmen olur, o size aynısını yaptırmaya çalışır.

. özlü sözü müziğe çevirme oyunu. müzikle ilgili özlü söz verilir ve hecelerine ayrılır. hecelerine tonlamalar ve notalar getirilerek (pentaton ölçekleme kullanılabilir), özlü söz müziğe çevrilir. bu ödev veya final sınavı da olabilir mesela :)

. müzik terimleri bulmacası. müzik terimleri veya notasyonları bulmaca şeklinde oluşturularak öğretilebilir. veya karmaşık harflerden oluşan bir karenin içinde dikey, yatay ve çapraz şekilde bulmaya çalışarak. bulmaca oluşturan hazır bir site vardı.

. müzimatematik oyunu. müzik ve matematik beraber gösterilir. rakamların toplamları, notaların toplamlarıyla karşılaştırmalı yapılır. kendi problemlerini oluşturmaları söylenir ve matematiğin müzikle içiçe olduğundan ve öneminden bahsedilebilir.

2. Sınıfa girerken "giriş müziği" oluşturabilirsiniz. kısa birşey olur. her girişte söylersiniz. eğlenceli olur.

3. Koro çalışmaları ve şan çalışmaları da yapılabilir. tabi bu müzik dersinin sınırlarını aşabilir biraz. herşeyi sığdıramayız.

4. Farklı türden müzikler çalınır (ki yapıyorsunuz bunu zaten) ve öğrencilerin ruh halleri ve kafasından geçenleri anlatmaları söylenebilir.

5. müzik aletlerinin teknik özellikleri ve yapılışları, tarihçeleri öğretilebilir. tabi teorik dersleri biraz daha görsel materyalllerle süslemek daha iyi. video izlettirilebilir mesela. veya müzikal filmler ve müzik klipleri gibi.

6. kendi müziklerini ve hatta müzik kliplerini yapmaları da ilham verilebilir. kısa da olabilir, uzun olmasına gerek yok tabi.


şimdilik bu kadar yazabildim. tabi ders zamanı kısıtlı olduğu için bu kadar önerinin hepsinin yapılması imkansız gibi. ama sen zaten şimdiden mükemmel bir öğretmensin. keşke müzik öğretmenim olsaydın. :)

youtube da mit deki fizik dersleri var,

mekanik
www.youtube.com

elektrik
www.youtube.com

(bkz: the elegant universe) belgeselini de internetten bulabilirsin

feynman'ın fizik kitapları var, öneririm.
www.amazon.com

academicearth'te pek bazı fizik dersleri var, bunları izleyebilirsin:
www.academicearth.org

İngilizce biliyorsanız sorunuzun en iyi cevabı medievalman'in de yazdığı Feynman Lectures on Physics. Neredeyse her konuda, giriş düzeyinde, mükemmel derslerdir. Üç cilt olması gözünüzü korkutmasın. Bir kısmı "Altı Kolay Parça" adıyla Türkçeye de çevrildi ama kesinlikle İngilizcesinin anlatışı gibi değil. İyi fizik bilmek için iyi matematik bilmeniz de gerekiyor, onu da boşlamayın. Bir calculus kitabıyla türev, integral, limit gibi konuları çok iyi öğrenin. Lineer cebir de bilmeniz gerekiyor. Özellikle özdeğer ve özvektör hesabı olmazsa olmaz.

disney's a christmas carol
bildiğimiz geçmişin, şimdinin, geleceğin ruhlarının ziyaret ettiği noel hikayesi fakat animasyon olarak güzel, çeşit olsun diye yazdım

ice age serisi, toy story serisi.

robots, monsters inc.

wall-e

kayıp balık nemo
madagascar ve madagascar: escape to africa
kung fu panda

ben yine de (bkz: persepolis) i izleyin derim.

hoca pixarların hepsini izle bi kere kesin..

Miyazaki amcanın eserlerini izlememek olmaz.

www.imdb.com

fare şehri
çılgın hırsız
coraline

monster inc.

up.

bu tavsiyeleri tek tek izledim artık, başka tavsiyesi olan var mıdır?

Ben 5 kitaplık seriden aldım gayet güzel okunması kolaydı. Alırken yayınevi yetkilisine sormuştum herhangi bir eksik metin yok tam çeviri olduğunu söylemişti 5 kitaplık seride. O koca kitabı okurken zorlanabilirsin. ama ufaklar çok rahat okunuyor cebinde dahi rahatlıkla taşıyabilirsin.

ben birleştirilmiş seriyi okumuştum. yolda belde okuması, taşıması çok zahmetli. ama arşivime koymak istiyorum dersen, birleştirilmiş serinin baskısı ve malzemesi daha kaliteli.

tek tek alınca pahalıya geliyor, tanesi 9 lira 6 kitap toplam 54 e maloluyor, hepsi bir arada sert kapaklı kocaman kitap 24 lira kabalcıda

robinhook(ilanı da burada, ilanci arkadasımız kendisi) ,eski ve güzel olan çeviriye sahip versiyonunu satıyor. 5 kitap. bence onu al. kabalcının cıkardıgı yeni cevirili olanlar güzel değil. eglenceli değil. eglenceli yinet abi , ama değil. onları al. cilt alma. 4. kitabi istersen okumak zorunda değilsin. yazar öyle diyor ben demiyorum. (ben seriyi her 2 okuyusumdan birinde okumuyorum 4.kitabi ehe)

robinbook'u biliyorum da sadece yayın hakları değişti diye biliyorum ben. sarmaldan(eski olanı) kabalcı ya geçti. çeviriler farklı mı ki? ayrıca toplu alacak param olmadığından robin le temasa geçmedim. çeviriyi sordum ama.

evet abi farklı. eski ceviri cok daha eglenceli. ciddiyim.

öncelikle erkeğim. oturma pozisyonunu sorun etmesi kızdan kıza değişir sanırım. nefret etmesi ise oturuşla alakalı değildir. genel olarak sevmemiştir elemanı. (muhabbet, gülüş, mimik, tavır) vs.

kız beğenseydi öyle yapmazdı bence.

kız haklı efendım, çaprazına neden oturuyor, nasıl bir düşünce ile o tarafa oturmuş anlamadım.

kız annesinin zoruyla gitmiş buluşmaya ( anneler zorlar yani gideceksin diye artık sussun diye tamam dersin) o yüzden bahane bulmuş çapraza oturdu olmaz diye. yoksa kızın haklı olduğu yok bence.

Elemanın altında arabası yoktur.

adamın oturduğu yer kızın beğenmediği için bulduğu bahanelerden biri, kız eğer hoşlansaydı durumu akla uygun hale getirmeye çalışırdı, vay be hem de yanıma oturdu demek ki o da benden çok hoşlandı gibi gibi... kızların böyle şeyleri akla uygun hale getirmeleri muazzamdır

böyle yapan kıza bi de haklı diyen kızlar mı olmuş?? ilginç ... basbaya beğenmemiş işte bahane yani.

sen oraya bredpiti oturt o masada oral bile yapar.
hikaye bunlar.
kıza tipsiz gelmiştir,
parası yokturdur,
falan filan işte hacı.

saçmalık ötesi...

ilk izlenimde çocuk bildiğin ben asosyalim diye bağırmış
kız haklı

yalnız bu kız bayaa bi yanıyormuş yanılmıyorsam. Yakışıklı tipsiz ayrımı yapacak durumda değilmiş...

iyi de garip olan erkeğin hareketi değil mi? adam araya mesafeyi koymuş bariz, gitmiş en uzak noktaya oturmuş. hemen arabaya, yakışıklılığa bağlamaya gerek yok. adam normal davranmamış.
kız adamdan çok feci hoşlansaydı bile bu gariplik yüzünden aklında bir soru işareti kalırdı. ilk görüşte aşk gibi bir durum olmadığı için de sepetlemiştir, normal yani.

o kızın yalnız kalması normal.

Kopeklerin ezanda ulumasini spirituel bisiile mi baglamlandirdiniz? Eger oyleyse yapmayin.

köpeklerin tanrısı biziz bence.

sırf davranışa bakarak çıkarım yapmak da yanlış tabi.

köpeklerin uluması ezandan rahatsız olduklarından olamaz mı?
köpecik belki ulurken şunu demek istiyor: "hocaa bi sus aq, bi rahat vermedin.. uyuyacağız bas bas bağırıyorsun sabahın köründe" vs.. hı?!

kucukken duydugum fantastik bir sehir efsanesi;

"ezan okunurken seytan rahatsiz olurmus, dayanamazmis ezan sesine. ezani duymamak icin kopeklerin gotune girermis, kopekler de aci cekip ulurmus"

arabaya havlayan uluyan peşinden koşan köpecikler de putperestler oluyo heralde o zaman

şöyle bi deney fikrim var, bi süre günde 5 rekat cami hoparlörlerinden ezan yerine opera sanatçıları (bkz: o sole mio)'yu söylesinler, köpeklerin tepkilerini bide öyle inceleyelim.

1) Köpekler gök gürültüsünde de uluyorlar

2) Filler kemiklerini toplu bir mezarda gömüyorlar, ve anne fil vb ölürse ağlıyorlar. Onlarda da ucundan bir şey olabilir mi?

allah diye bağıran aslanı da gözden kaçırmış olacak şey değil...

@lord randal ve diğerleri;

öncelikle bahse konu kitabın linki.
www.netkitap.com

yazar insanlar dışında kimsenin tanrı gibi görülmez bir varlığın farkında olmadığından bahsetmiş, ve hayvanlarda en ufak bir belirti görememiş. bende de ufakken bize öğretilen ufak bir bilgiden(köpekler ezanda tanrıya saygı duyarlar, nasıl biz namaz kılarız onlarda o yüzden uu'luyorlar) fikrinden yola çıkarak bunun belirti olabileceği geldi aklıma. eğer siz köpeklerin neden böyle yaptıklarını biliyorsanız keşke onu yazsaydınız, he yok bilmiyor iseniz bırakın başkaları konuyu merak edip araştırsın.

ortada bi bok yokken dalga geçmeye çalışan hepinizin kafasına attırim!

(bkz: the pursuit of happyness)

be kind rewind

ali baba ve kırk haramiler. (sadri alışıklı)

the social network

(bkz: forrest gump)
(bkz: million dollar baby) [muhteşemdir]

(bkz: a prophet)

good will hunting

gurbetçi şaban

scarface

@bacardicola

absürd komedi ve türk filmi olunca işine yaramıyor mu. normal-mutlu hayat diyorsun scarface'i işaretliyorsun. harbiden garipsin!

@atmosphere

@rea ve senin yazdığını izledim çünkü daha önce. hem de defalarca. ama o kadar dert ettiysen atayım yine tik canım nolcak.

kız parmesan peynirinin ne olduğunu bilmiyor bence

kız parmesan peynirini seviyor mu? cevap orada gizli.

@theic; seviyomus.. ??

parmesan peyniri derken ? diye mesaj atardım çekinmeden

seviyormuş işte tamam, sorun yok :)
güzel bir şey söylemiş. sen benim çikolatalı pastamsın, pamuk şekerimsin, yakamozda mehtabımsın, karlı havada kalorifer peteğimsin gibi bir şey işte... daha romantik olabilirmiş tabii.

Ama yine de farkli bi psikolajinin urunu olsa gerek dimi :)

simarillion - orta dünyanın yaratılışının anlatıldığı ve içinde geçmişe dair bilgilendirici hikayeler barındır.

hobbit - 13 cüceyle beraber bilbo baggins in güç yüzüğünü ele geçirdiği macerayı konu alır

yüzüklerin efendisi
-yüzük kardeşliği
-iki kule
-kralın dönüşü

kronolojik olarak böyle sıralansa da okuma sırasının bence pek önemi yok

forum.zevzek.com

direkt orta dünyaya gireyim diyorsan yüzüklerin efendisi ile başla. sonra hobbit, sonra eğer derinlerine inmek istersen de silmarillion.
ama masallar veya roverandom ile başlardım ben olsaydım.

okuduğum sırayı yazıyorum: hobbit, yüzüklerin efendisi 123, silmarillion, ve güç yüzükleri. herkese de bu sırayla okumasını tavsiye ediyorum. zaten ebnce yüzüklerin efendisini okumamış bir insan zor bitirir silmarillion u. yüzükelrin efendisinin çoook ama çoook öncesini orta dünyanın hatta daha eskisinin tarihini anlatıyor ama yüzüklerin efendisi şart bence.

öncelikli olarak hobbit'ten başlamanı öneririm. sonrası yüzüklerin efendisi. silmarillion wishes'in de dediği gibi epey bi karışıktır. direk ondan başlayım dersen çok çabuk sıkılabilirsin.

Biraz geç oldu; ama sorucam.

Filmleri izledik. Kitaplardaki heyecan kaybolmadı mı okumayanlar için? Nedir bunun etkileşimi?

filmler kitabın binde biri filan. öyle diyim.

filmler benim daşşağımı yesin bende öyle diyim. vallahi insanları bilmiyorum ama kitabı okuduktan sorna filmler gerçekten hayal kırıklığı.

back to the future ep1 it's about time
monkey island

sanitarium

broken sword 1-2

ihtiyaç olmamış demek ki, bu kelimeler etimolojik olarak incelenirse belki iki kelimenin bir araya gelmesinden meydana çıktıkları görülür.burada ihtiyaç olmamış derken ayakkabının tarihsel gelişimine de bakmak gerekli, fransız ve ingilizler bağcıklı ayakkabı kullanmaya ve üretmeye çok önce geçmişken türkiyede daha sonra yaygınlaşmış olabilir

ya zaten aksesuar, ıvır, zıvır ne varsa her detayına isim vermiş fransızlar. ingilizceye de kesin fransızcadan geçmiştir. onlarda da bizde olan bazı kelimeler yok. kültür ve üretim ile ilgili bir durum.

aiguillette bu özellikle askeri üniformalardaki sarı renkte falan olan ip diye biliyorum ben. demek bir başka anlamı daha varmış. bak bugünde bunu öğrendim işte.

tekstilciler o etrafinda metal halka olan delige kuş gözü diyor
ama iki kelime

herhangi bir kahve derken ? granül kahveler çarpıntı yapabilir ( nescafe vs... ), filtre kahveler ve türk kahvesi yüzünden böyle bişeyin olabileceğini sanmıyorum

Filtre kahveyi bilmiyorum ama türk kahvesi içince de öyle oluyorum bazen. Espresso içince resmen coşuyorum diyebilirim. Zaten espresso, nescafe ve türk kahvesi dışında başka kahve içmiyorum diyebilirim.

aç karnına içince bana da oluyor. hem de filtre kahveyle. sen de aç mı içiyorsun kayfeyi?

hipertiroid?

@aklimiseveyim aç karna içince daha çok hissediyorum etkisini ama tok karna içince de gayet titriyor ve içim bir hoş oluyor.

@beyaz zambak ve mezar tiroid sorunum bildiğim kadarıyla yok. Kahve içmek hipertiroidi tetikler mi?

Birde şimdi ben bir doktora gitsem, hangi bölüm ilgilenir bu konuyla?

fiziksel bir probleminiz çıkmazsa şaşırmayın. hafif düzeyde anksiyeteniz (endişe bozukluğu) varsa kafein tetikliyor. o tarif ettiğiniz his anksiyetede çok olur.

normal. kahvedeki fazla kafein uyarıcı etki gösterir. kalbin hızlı atar, ellerin titreyebilir, normaldir. kafeine alışık değilsin demek ki. zamanla tolerans gösterirsin.

her hangi bir antibiyotik kullanıyor musunuz, ya da kullandınız mı yakın zamanda? üriner sistem ya da bronşit için kullanılan antibiyotikler kafeine duyarlı olabiliyor.

@simten, neredeyse bir senedir antibiyotik ve türevi ilaç kullanmadım. Arada ağrı kesici alırım o kadar.

öğrenebilir, ancak çok ilerleyemez yine de belli bir seviyeye kadar rahat gelebilir, daha önce bir enstruman çalmış mı ona bağlı bunun süresi, fakat iyi kaynaklar edinmeli,iyi metodlar bulmalı, metodlarda yazılanları anlamıyorsa anlayabilecek seviyeye gelmeli ondan sonra tekrar başlamalı, unutmayın ki yanlış öğrenmenin dönüşü daha zor olacaktır her şeyi tekniği ile öğrenmeye çalışmalısınız, artı olarak sabırlı ve azimli olmalısınız hangi enstruman olursa olsun çalışmak çalışmak çalışmak..

kendi kendine öğrenilir, ingilizcen varsa internette birsürü döküman youtube da birsürü video var, o kadar çoklar ki bazen hangisini çalışacağını şaşırıp motivasyonun düşüyor, bu durumlarda elden hemen bırakmamak gerek, azim, kararlılık, çalışma gerek, başlangıçtan belli bir yere gelene kadar çok sıkıcı fakat o basamağı atladıktan sonra hem öğrenme aşaması hem çalma aşaması daha keyifli oluyor.

ingilizcem var, bakarım artık videolara. çok çalışmak gerekiyormuş, biraz gözüm korktu ama çok büyük bir beklentim de yok aslında. sadece bazı akşamlar evde şarkı söylerken ufak tefek bir şeyler çalabilmek istiyorum.

youtube-selim ışık

www.youtube.com

noir desir - le vent nous portera ?

köpeğin cinsiyle de alakalı, çok kabaca, köpeklerin boyutu küçüldükçe etraftaki şeylere havlamaları artıyor, golden retriever ev için uygun sakin uysal sevecen bi köpektir pek zorluk çıkarmaz

o da var, ama benim viyana'da gördüğüm büyük küçük her köpek istisnasız havlamıyor. metroya tramvaya biniyorlar gayet. diğer köpekleri gördüklerinde koklaşıyorlar sadece, ses yok. uyuşturulmuş gibi. nasıl bir eğitimse artık.

viyana'daki köpekler de hiç havlamıyor ama canım bana bazen sıkıntı geliyor. nerde türkiyenin güzel köpekleri sabaha kadar havlayıp tüm mahalleyi uyandıran nerde bunlar diyorum.eğitim yurduna bırak, küçük aptal köpeklerden olmasın, fare kadar, cinsine dikkat et. beagel çok havlar mesela, cocker fena değildir,basenji hiç havlamaz. keyfine göre seç tabii ama eğitimde bitiyor iş.

cinslere gore havlama ozellikleri degisiyor da, delphin'in yazdigi cinslerden cocker spaniel gayet de havlar efendim. Izmir Kibris Sehitleri'nde bir cocker'in havlamasini duyabilmistim (balkondaydi ama o kadar gurultulu yerde bile duydum). bizim cocker spaniel kopegimiz de disari cikma saatlerinde yalniz birakirsaniz baya viyak viyak havliyor. burada bilmeniz gereken kopeklerin ev davranislari ile disaridaki davranislarinin birbirinden biraz farkli olacagidir. kopekler evlerde az da olsa territorial olabilmekte, ama disarida boyle bir durum soz konusu olmuyor. yine kendi kopegimizden ornek verirsem, disarida kedi fln gormedigi surece havlamiyor mesela. ama evde oyle degil dedigim gibi.

benim de gozlemim freebird'in soyledigi gibi. buyuk kopekler biraz daha az havliyorlar.

ben american cocker besledim hiç bir sorunum yoktu. fena değildir dedim zaten o da havlar tabii ama bi beagel bir terrier kadar değil. basenji al basenji. 0 havlama.

esbjorn svensson parçalarından önce (bkz: seven days of falling) ardından (bkz: elevation of love) çalarsan olabilir

(bkz: in the house in a heartbeat)

ama kullanılmadığı yer kalmadı hani diyim

veya anathema'dan judgement olabilir belki

türk evi haline getirme de :)

Bu bir açık yer tipi trafo merkezi :)

haa pardon konuya çok hakim değilim şimdi baktım neymiş diye
hayvanat bahçesi :) tel kafesle çevrili içinde hayvan heykelleri olacak :P

Bu tip yerlere yaklaşmak tehlikelidir. Hayvanat bahçesine çevirirsen çoluk çocuk etrafına toplanır. Sen içerisini hapishaneye çevir ki millet yaklaşmasın. Body aletleri koy. Mahkum heykelleri koy. Eli pompalı gardiyan koy. Prison Break, Oz hesabı. :D

elektrik elektronik muhendislerine niye sordun onu anlayamadim ben. zira muhendisler gorsel olarak trafonun nasil gozuktugunden cok isini ne kadar iyi yapabilmesine, verimliligine fln bakarlar (estetik algisina sahip olmadigimizdan degil de, cok gerek olmadigindan dolayi).

ayrica trafolar yuksek gerilimden dolayi herhangi bir baz istasyonundan cok daha fazla elektromanyetik enerji yayinimi yaparlar. elektrik carpmasinin olabilecegi alanlar insanlara sinirlandirildigindan oturu elektrik carpmasinin tehlikesi olmasa da tabi sinirlanmis alanlara girilmesi kesinlikle engellenebilinecek bir durum degil.

Santral istanbul gibi endüstri müzesi olabilir? Belki cephe filan yeniden düzenlenir, içindeki alet edevatların sağına soluna bilgilendirici panolar vs?

edit: bir de niye mühendisler yahu, burada mimarı var, şehir planlamacısı var, var oğlu var :)

burası hala işler bir trafo merkezi olduğu için müzeye, hayvanat bahçesine çeviremiyorum :) Bu trafolardan görsellik amacıyla nasıl yararlanabiliriz? örnek: ışık gösterileri, efektleri. cam bir fanus gibi çevrili bir turist-çeker merkezi benim düşüncem. hem görevini görücek hem de turist çekicek :)

Tamam da sizden istenen aynen söylediğin gibi değilse yanlışlardasın bence. Eğer cidden hem trafo işlevini sürdürsün hem insan çeksin diyorsa hocaların, o zaman da hocalar bir garipmiş. Orası tehlikeli, normalde merkezden uzak olması gereken bir nokta sonuçta, bunun da gayet mantıklı sebepleri var tom riddle yazmış. Ha bir de sen bunu cam kutuya koy ki artık adrenalin manyaklarının uğrak mekanı olur, millet pasif intihar dürtüsüyle ziyaret eder :)

bu benim ütopyam :) hocalarım bu konuda yorum yapmamayı tercih ettiler. dediğim yer de kağıthane silahtarağa'da. Miniatürk'e yakın bir yerde. zaten konumu buna müsait. ama asıl sorun yerleşim alanının içinde olması.

o yukarı dikilen şeylerin çevresine yeşil sap bağlamana izin veriyorlarsa hepsini birer ağaca dönüştür, adınıda ekşi sözlük ormanı koy.

yer altına indirilmeli bence. üstüne de çiçek, çalı vs ekilir dikilir. veya 3d objeli reklam panoları alınır. güzel bi sistemle döndürülür vs.
veya
üzeri tamamen billboard larla kaplanır.

etrafına dikenli tel çekilip, "ölüm tehlikesi, yüksek voltaj" yazılır olduğu gibi bırakılır.

tesla kupu kullan.enteresan olabilir.

ışıklandırma ve çevre düzenlemesi dışında çok fazla alternatif görünmüyor. trafo merkezi yapıları son derece sıkıcı yapılar ve elektriksel gereksinimler görsel tasarım konusunda elinizi kolunuzu bağlar. bu yapılara mimar eli değmez.

trafo merkezlerinde kabaca iki çeşit yapı oluyor. "gantry" denen şu resimdeki üç ayaklı hede (3 ayaklı olmak zorunda değil tabi)
www.powline.com

ve elektrik cihazlarının mesnetleri.mesela:
elkontrol.com

bunlar çelik kafes yapılardır. bence fena da görünmezler. betondan yapılanlarını da görmüşlüğüm var, onlar tam anlamıyla hilkat garibesiydi.

mesnetler için yapılabilecek pek bir şey yok sanki. voltajın çok yüksek olduğu bölümlerde yapısal boyutlandırma konusunda bile kısıtlısınız, yapı içinde elektrik arkı oluşuyormuş falan. elektrikçiler daha iyi bilir.

gantry'ler daha göze hoş görünecek şekilde tasarlanabilir. farklı renklere boyanabilirler mesela.

üzerine yoğunlaşılabilecek elemanlardan biri de terminal direği denen ilk resimdeki büyük direk olabilir. eyfel kulesi gibi bir şey olsa mesela :)

herkese çok teşekkürler :)

Trafo merkezinin gerilim seviyesini yazmamışsın ama yüksek gerilim(up to 72,5 kV) olduğunu varsayarsak;

YG havai hatlarını kablo ile yer altına alabilirsin. (bkz: GIS) yaparsan, bunu bir binanın örneğin bir gökdelenin içine(Dubai) ya da yer altına alır üstüne de park havuz vs yapabilirsin(Almanya). Ya da Türkiye'deki gibi sadece Trafo Merkezi olarak kalır ama kendine ait bir bina içinde daha küçük bir alanda kalır, nispeten şehir içinde gizlemek mümkün olur.

Bu konuda başka soruların da olursa vaktim oldukça yanıtlamaya çalışırım.

değiştirebiliriz.

cevap: fark etmez. her zaman kendi yolunu çizmeye çalışmak en güzeli. her şey belli olsa yaşamanın çok anlamı kalmıyor. ha gerçi biz yine ne olacağını bilmediğimizden bizim için belirsizliğini koruyor. yani geleceğini bilmiyorsan, gelecek belirsizdir. en fazla tahminlerde bulunabilirsin.

Belli. Hayat yaşandı bitti zaten, sadece yaptıklarımız bir kez daha izletiliyor. En fazla kanalı değiştirirsin, programı değiştiremezsin. (ne dedim ben?#>!z)

bence belli. ufak tefek şeyler dışında bütün hayatımızın yazılı olduğu bi kaderi yaşıyoruz. ama tam tersi de olsa geleceği değiştirmek saçma bi laf değil mi ? bi karar aldın ama sonra vazgeçtin. geleceğim değişti diyosun ama zaten değişeceği belliydi, o karardan vazgeçeceğin yazılıydı kaderinde.

degistirebileceginiz ve degistiremeyeceginiz iki bolumden olusuyor.

kader olasılıklara gülerken biz geleceğimizi belirleriz. kısmet...

Geleceğini nasıl değiştireceğin bellidir.

gün gelicek geçmişi bile değiştireceğiz doktor

buraya bir seçim yapmaya gelmedin, sen seçimini çoktan yaptın, sadece neden bu seçimi yaptığını öğrenmek için burdasın. bunu şimdiye kadar anlayacağını sanıyordum.

kuklayız biz hoca. bir tek seçimlerimiz kafayı karıştırıyor; ama o'da kararları aldığımız vakit başımıza gelen şeylerin(mutlu bir aile, güzel bir iş, sosyal ortam vs..veya tam tersi despot, asosyal, fakir vs..etkisiyle kararlarımız şekilleniyor.