Bahsettiğiniz olay, örneğin ekşisözlük'ün masaüstü sitesinde entry girmeye çalışırken olduysa önemsemeyin. Klavye girdisi ile ilgili saçmalıkların bazı sitelerde olduğunu gördüm.

Fakat, bu olay örneğin Notes'da oluyorsa; önce bir restore yapın, düzelmiyorsa servise falan götürebilirsiniz.

Twitter uygulamasında yazarken oldu.
Notta bir deneyeyim. Olmadı dediklerini deneyeyim. ;)

ben zararlı diye bir sey duymadım
bak simdi de yaptım bütün parmaklarımı çıtlattım çok zevkli

bundan uzunca bir zaman önce ( birkaç yıl) bir doktorun ağzından duymuştum, henüz parmak çıtlatmanın zararlı olduğunu gösteren bir çalışma yok demişti. Fakat kendi gözlemlerimden söyleyebilirim ki sıkça parmak çıtlattığım dönemlerde parmaklarım titrerdi ama 3-4 ay dikkat edip çıtlatmamaya çalıştığımda tekrar eski titremesiz günlerine döndüğünü gördüm.

eklem yerlerinin aşınıp ilerde parmakların tutmaz hale gelmesiyle alakalı bir şeyler duymuştum sanki. ama bilimsel dayanağı nedir deseniz onu bilemem. stres topu falan mıncıklasın sinirlenince. bir şey yesin, kalkıp evde dolansın hatta dışarda biraz yürüyüş yapsın gelsin(oha)

Eklemler kireclenir derler. Ben belimi bile çıtlatıyorum bazen. Bir gun kirecten fosil olacağım eğer doğruysa.

www.uzmantv.com

Hocam yukaridaki video'yu izleyin ve rahatlayın. Let me google it for you.. :(

bence asıl çıtlatmayınca kireçlenme olur
sonuçta kireçlenme kullanmamakla alakalı bisi değil mi

bence asıl çıtlatmayınca kireçlenme olur
sonuçta kireçlenme kullanmamakla alakalı bisi değil mi

@neira parmaklar için eklem kapsülünü esnetiyorsun. iyi bir şey olmasa gerek. hareket diz, bel eklemleri falan için iyidir. parmağı zaten hareket ettiriyoruz illaki.

Eklem yerlerini deforme ettiginden kireclenmeyi kolaylaştırır veya ilerletir.Ama citlatmak güzeldir. Ferahlatiyor sanki

halledemezsin ne yazıkki. ama cif domestos dene espirin filan dene ne biliym. tam gitmez ama yine de izi kalıyor :S

internette mürekkep lekesini deri koltuktan saç spreyini/köpüğünü pamuğa sıkıp temizleyenler anlatmışlar çıkıyor diye.

çıkmazsa huni alın kendinize,sizin için sıkıntı olmasın.

önce kolonyayla silmeyi deneyin.

çıkmazsa cif'le ovun.

beyaz ojeyle üstünü boyamayı denesen?

Kosla oxi action deneyebilirsiniz, en başta deneseydiniz şansınız daha fazla olurdu ama sanırım. Hiç olmadı boya kalemleri var bu tip çizikler için. Derinin rengine uygun bir taneyle boyayabilirsiniz. Oje sürmeyin bence.

aseton dene derim . Benim çantam olmuştu aynısı astonla sildim geçti! çok abartmadan bi sil bakalım .

Deri temizLeyici ve yenileyici spreylerle geçiyor.

biraz daha uğraşırsan yırtacaksın orayı bırak sakin kafayla çözüm bulur illaki birileri madem senin değil koltuk, yırtıp deforme ettikten sonra dönüşü yok.

adamın yürürken diz eklemlerini zorluyor orası yahu :=) yine de bir bilen konuşsa iyi olur tabi

ayağın takılır da düşersin belki diye yanına bi planör al, düşmeden uçuşa geçersin direk.

yahu ne zararı ya da ne yararı olacak normal koşudan farklı olarak? eğim neyi etkiler ki? ha yokuş yukarı desen belki kalp zorlanır kriz geçirme olasılığı artabilir diyeceğim de, aşağı inerken anca kafanı gözünü yarma olasılığın artar bence.

abi kafa göz yarmalık bir yol yok ki orda, o sorun değil. benim merak ettiğim yokuş aşağı koşarken sanki bele ayrı bir yük biniyor, o zararlı olur mu ki

evet, şimdi yokuş aşağı deneyimlerimi hatırlayınca bele yüklenme olabileceği konusunda aynı fikirdeyim sanırım. üstelik koşu. uzun sürerse -ki 7.5 km uzun- ani sakatlanma bile yapabilir belli olmaz. omurlar yerinden fırlayabilir, sinirler zorlanabilir, hassas bölge sonuçta. çok acayip, saçma sapan belirsizliklerle dolu bir cevap yazdım, yatayım en iyisi.

evet yükünü topuklara vuracağın için dizine beline fazladan güç bindirirsin. çıkarken bile daha iyi inişten. eğim epey farkediyor yani esasen. belki daha kısa olsa ama 7.5 fazlaymış.

Hızın yükseldikçe kalp atışlarında hızlanır, birden durursan kalpten falan gidersin belki. Yani öyle bir şey duymuştum ben ama bilmiyorum. Ama yokuş aşağı yerine yokuş yukarı çıksan var ya, brad pittin fight clupdaki haline dönersin :D

bir de şöyle bakmakta fayda var:

koşarken tüm ayak tabanının yere temas etmesi, koşuyu profesyonel olarak yapmayanlar için kas sertliklerine yol açabilir! yokuş aşağı koşmaktan bahsetmişsiniz -ki orayı da biliyorum-, dolayısıyla ayak tabanlarınızla yere daha fazla temas edeceksiniz demektir. yokuş yukarı ise; mecburi olarak parmak ucu koşmak zorunda kalacak ve koşunun amacına (gerekli kas gruplarının çalışmasına) hizmet etmesini sağlamış olacaksınız.

kısaca;

yokuş aşağı koşarken alt-ön/üst-arka bacak kaslarınızı, yokuş yukarı koşarken ise alt-arka/üst-ön bacak kaslarınızı -daha yoğun- çalıştırmış olacaksınız.

gene yokuş aşağı koşarken, insan yapısı gereği mecburen öne doğru bir eğim de sağlayamayacağınızdan, bel ağrısı da görülebilir koşu sonrasında.

seçim sizin!

dizlerini hirpalarsin surekli yaparsan

zirilyon tane var. bir miktar peşinatın olacak. her ay taksit ödeyeceksin ve arada da yine ufak peşinatlar ödediğin oluyor. normal bir evi 10 yıla alırsın. küçük bir ev 5 ila 7 sene arasında biter. istanbul dışında çok çok güzel evler alabilirsin. fiyatlar çok uygun.

ev almayın , gelecek yıl güzel fırsatlar çıkacak .. tek orhan gencebay değil ağaoğlundan tut, başbakanına , bakanlarına kadar on tanesi yan yana gelip ev alın diye yalvaracaklar..

o tarz kampanyalara inanma çünki ara ödemeleri uçuk oluyo.

arkadaşlar taksitle ya da kredi ile ev satın alırken nelere dikkat ediyorsunuz?

- güvenlik
- depreme dayanıklılık
- semt(merkez)

çok merak ediyorum bunları misal istanbul için konuşacaksak eğer levent hukukçular sitesi mi yoksa depreme dayanıklı olan sarıyer tarafları mı? site mi apartman dairesi mi?

şu an alacak değilim ama, ev alacak olsam kesinlikle tokinin yaptığı ya da bir şekilde bağlantısı olan evlerden almam. kendi kendini denetleyen bir işletmenin yaptığı bina kasap kooperatiflerden farklı yoktur gözümde. depreme dayanıklıymış. peki kim denetlemiş. toki. yaptığı eve 'dayanıksız' ibaresi basacak değil adamlar. yıl olmuş 2012 hala tuğladan ince demirden ev yapıyorlar.

imlayı, noktalama işaretlerini yok saymışım ama gaza geldim ;=)

convers giyme. siyah rugan şıktır.

siyah klasik ayakkabı iyidir.

Gerçek bir iş görüşmesine gider gibi giyinip gitmeni öneririm,,kravat mutlaka mutlaka takmalısın. Ayakkabı ise siyah olsun. Bambiden tut,betaya kadar bir cok ayakkabıcıya bak,kesene göre gir bir dükkana.
Can sıkıcı evet fakat kimi bankalar lacivert takım elbiseyi bile kabul etmiyorlar,kılık kıyafet yönetmelikleri vs. var. Siyahtan vazgecme.

hakikaten bankaya dediğin gibi giyinip gideceksen kafan güzelmiş. bir banka çalışanında aradıkları en önemli özelliklerden biri düzgün giyinme. sen keten pantolonla mesai yapan bankacı gördün mü? takım elbise ve kravat olmazsa sen bu işi unut kardeş

finansbank mı?

goo.gl

fon müziği clubbed to death olmalı kesinlikle.

www.youtube.com

soruya verecek bir cevab bulamadım.

işi kolaylaştırmak adına dünyevi düşünceler ve hislerden bahsediyorum. ölümden sonrası çekilecek azaplar veya ödüller konum dışı. şu ana ve yaşama dair olanları yazı yazıverin.

istediğiniz gibi takılın efendim, yollar her türlü istediğiniz yere çıkacak.

istediğin gibi oku. sırası önemli değil. dizi gibi düşün. haftada bir bölüm izliyoruz, araya başka şeyler giriyor. kitaba da ara versen olur yani.

körlük'ü 2-3 günde bitirmiş olarak
önce körlükü bitirmeni öneririm

okuduğum en iyi romanlardan biridir, bence ilk bunu bitir, konusu çok dağılan birşey değil akıcı
ara verirsen o yoğunluğun etkisinde kalamassın yeterince

Onu bitir.Sonra körlükü baştan oku

aynı ikilemde ben de kaldım. körlük'ü okumayı bıraktım bir daha da elime almadım. körlük'ü mutlaka bitirmek istiyorsan bırakma derim :)

Aynı anda farklı yazarların kitaplarını okumak cidden zihni daha dinç tutuyor. Deneyimle, pişman olmazsın. Bir de 100 sayfalık kitap 2 saatten cok vaktini almaz. Cok heyecanlandiysan hemen aban ve rahatla. Digeriyle de aranı soğutmamış olursun.

zaman kişilere göre farklı hızlarda akıyor. benim için jet hızında mübarek. yetiştirmem gereken bir programlama projem, bir ingilizce research paper ım ve dahası finallerim var. zamanın durmasını istediğim sınırlı sayıdaki anlardan bi tanesini yaşıyorum.

edit: ben de gökbilimci arkadaşlara "güzel günler nerede?" diye sormak istiyorum.

Ben de ayni sekilde hissediyorum. Hafta sonu mac var ya ondan heralde :)

iki haftadır birer gün resmi tatil vardı. bünye haftada 4 gün çalışmaya alışınca bu hafta uzun geldi sanırım.

evet doğru dostlar.
geçen hafta da ondan önceki hafta da 1 gün eksik çalışmışız.

konu benim açımdan kapanmıştır:)yarın tatil ilan ediyorum kendime derbi için.

Bu hafta tutulmalardan biri olmus. Ay ya da güneş. Ay sanırım. Bir kaç güne de diğer tutulma olacakmış. Doga olaylarından etkilenen, hisli biriysen onun sıkıntısı, gerilimi ve huzursuzluğundan böyle hissedebilirsin. Bu arada aradığın gökbilimci ben değilim.

yapacağınız güzel bi yerlerde kral bi yemek içkili falan. ya da sevdiği ama alamadığı bişey veya ihtiyacı olan bişey ona hediye etmek..çok alternatifiniz yok sanırım.

hangi sebeble ayrıldı işten merak ettim?

Kimi is yerlerinde isten ayrılan icin para toplarlar ve ayrılana gönül kırmadan verirler. Neden ayrıldığı muamma ama istifa ettiğine göre tazminat falan alamayacak. Sıcak para iyidir. Borcu varsa ödemesine katar ya da is bulana kadar hazirdaki parasına ekler.

Daha önceki gözlemlerime dayanarak sıcağı sıcağına düzenlenen yemek ortamının ayrılan kisi tarafından yaralayici olacaginidusunuyorum. Buluttan nem kapma durumundadır şimdi. Hee bir de düzenli olarak arayın, hatır sorun. Bu gibi durumlarda cogu sey gibi zamana yenilir. Ama adamın insan üzerindeki emegine istinaden bir seyler yapmak istiyorsanız. En azından bayramı seyranı atlamadan arayın, sorun. Eskiden bey diyenler şimdi yüz çevirdiler psikolojisine girmesin abimiz. Bizde isler böyledir malum, makam gidinc insanada saygı kalmaz.

Uzun turmuşum ama son olarak, bu makam mevzusu falan derken sözü etrafada geçmemeye baslar. Çalışan icin hatır gönül koydurmak kolaydır. Malum çıkar dunyası. İste, is bulmasına veya bağlantıları sağlamasına yardımcı olabilirsiniz.

diğer önerilen şeyleri yapın mutlaka ama bir de güzel topluca fotoğraf çekilip onu güzelce bir çerçeve ile verin. Tabi nereye koyacağını şaşıracağı dev gibi bir çerçeve değil.
(herkes onu ne kadar sevdiğini, ne kadar minettar olduğunu 3 cümlede söylese ve bu videoları güzel bir müzik ile art arda bağlasanız o da çok makbule bir hediye olur ama biraz uğraştırır sanırım. Gerçi bir cep telefonu ile çekebilirsiniz bu videoları)

herkese tesekkurler.

@big bang: Evet, galiba yemek organize edecegiz. Hediye olayini bir dusuneyim, belki cam sakizi coban armagani bir seyler ayarlayabiliriz. Isten ayrilma sebebi ise kurumda buyuk capli bir yonetim degisikliginin olmasi ve bazi insanlarin fislerini cekilmesi seklinde ozetlenebilir maalesef.
@felegin gozunu kamastiran adam: Belli bir sure calistiktan sonra istifa verdigi icin tazminat alma hakki varmis, bu yuzden kisa vadede paraya ihtiyaci olmayacak diye dusunuyorum. Yok ya aslinda seviniyor bile olabilir ayrildigi icin, vefali olmak konusuna da katiliyorum. Maalesef bizim kurumlarda okuz olur ortaklik biter felsefesi isliyor.
@michael_knight: Toplu fotografimiz var aslinda, bunu cerceveletip verebiliriz. Guzel fikir, tesekkur ediyorum

İyi bir koyun olamadın henüz sürüye uy biraz demekmiş gibi geldi bana.

gergin görünmüşsünüz demek ki. Tersten türsten cevaplar mı verdiniz dürüst olayım derken...

karakterinin sınırları var: duruşun sağlam, ama daha gevşek, omurgasız tipler lazım bize

her an rest çekecekmiş gibi durmak: kuyruğu dik tutacak gibisin, mülayim lazım bize

@firez kısa süreli bir görüşme degildi. Gayet doğal ve sıradan durumlar yasadık. Belki de farkında olmadan gerginlik sinyalleri vermisimdir. Her hareketten bir sonuc çıkartan ikcilara denk gelmiste olabilirim.

geçen haftalarda da bağlandı.

muhallebi kralında, muhabbet kralında falan bağlanıyor. disko kralında kati surette erkek bağlamıyorlar.

benimde dikkatimi çekmişti lan, niye bağlamıyolar acaba

Format eğlenceyse kadın var, erkek yok. Eğlence disi, sohbet vs tadindaysa kadinda var erkekte

şimdi güzel arkadaşım devlet organları bunu yapmaz.
İlaç firmaları bu konuda çok iştahlı, geçenlerde habertürk'e bir firma çıktı. Sizin ve sevgilinizden örnek alalım, uyumluluk haritanızı çıkaralım hemde ücretsiz falan demişlerdi. Sunucu adamı yerden yere vurdu, asıl gayenin gen dna sına bakmak olduğunu zira karşılaştırma da dnanın çok çok küçük bir noktasından yapıldığını sonucun pek sağlıklı olmadığı gibi şeyler uzar gider bu konu şimdi.

Senin hayvan gibi dediğin hastalıklar, grip gibi şeylerden bahsediyorsan; bunlar zaten beklenen şeyler. Grip başka konu şimdi. Her yıl bi öncekine göre daha dirençlidir. Hal böyle bir zaman sonra anamız ağlayacak bu gripten.

Sığ düşünmemek ve paranoyaya fazla baglamamk gerek. Diğer ülkelerle Türkiye'nin kan bağış istatistiklerine bir bak istersen. İspanyol gribi ilk çıktığından beri bu gripler evrile evrile bu hal geliyor. Böyle seylere takılmadan önce ilac sektörünün yaşamımızı yönlendirmesi, hastalık turetmesi, gnetiklerle tibbi geliştirmek icin değil de kar marjını arttırmak icin yaptıklarına bakmak gerek. Sonrada gıdaların genleri üzerinde yapılanlar. Dondurulmuş ve gdolu gıdalar vs. Senin mantıkla gidersek; organ bağışı yapınca organ mafyası peşimize düşer. Tamamen kişisel etik ve kirli işlerle alakali

ilaç fimaları ile devletler gizli anlaşmalar yapıyor olamaz mı?

bir ilaç firması "size şu kadar antibiyotik veririz siz de bize kan verin kannn istiyoruuuuuz kannnn!!!" demiş olamaz mı?

adnan oktar - oktar babuna mevzusunu hatırlayanınız var mı ? yada adnan hocanın o muazzam maddi gücünün nereden geldiğini düşüneniniz ?

yıpratıyor tabi, parlaklığını azaltıyor saçın, bir de kırıklar falan oluşuyor. ama 3-4 ayda bir kestiriyorsanız pek sorun olmaz. saçı yıkamanın bi anlamı olacağını da sanmıyorum, saçı sık yıkamak yağlanma hızını artırır sadece.

yok hani jöle sürüldüğü gün akşam mutlaka yıkamak gerekir ya ordan bağlantı kurdum.2-3 ayda bir kestiriyorum diyebilirim.uzun vadede saçı azaltma saç dökme gibi bir kötü huyu yoksa devam ederim ben buna.

ısı ayarı olarak turbo dizele geçen bir tuşu var.ama onu kullanmıyorum aşırı sıcak yapmıyorum yani.

yok yok saç falan dökmüyor, azaltmıyor saç köküne bi teması olmadığı için. turbo dizel olayını bilmiyorum ama aşırı sıcak yapmıyorsanız sorun yok demektir.

edit: bir de ıslak/nemli saça kesinlikle uygulamayın tabi.

Isı yüksekliği sürekli kullanımlarda saçı inceltiyor ve cnsizlastiriyor. Kestirmek, bakım maskeleri kullanmak ve bir süre duzlestirici gibi yüksek isili seyler kullanmamak sacı toparlayabiliyor. Duzlestiriciden ziyade fön daha zararsız. Kullanana, uğraşana

kötü ettin.
en son aldığım mavi jeans pantalon sık giyiyor olmamama rağmen hemen dizlerini saldı ve dizlerin rengi açıldı. ayrıca boyası da çıkıyor. bir daha mavi jeansten bir şey alacağımı sanmıyorum.

üstünde nasıl durduğuna bağlı biraz. içine sindiyse 40 da versen 140 da versen farketmez. ama densizin teki gelir bazen senin özene bezene arayıp zor bulduğun kendine yakıştırdığın bi elbiseye iki laf eder, moralini o dakka sker atar.

sen kulak asma her şeye, tadını çıkarmaya bak.

yok ben kalite açısından soruyorum. yoksa gayet iyi durdu üstümde. ayrıca mavi renk kot da değil. böyle gri gibi ama değil de gibi; içinde siyah da var ama aynı zamanda yok gibi(ne renk olum bu?) bir pantolon. her yerde bulabileceğim bir tona sahip olmuyor bu renk. o yüzden almıştım. iki ay sonra mundar olacaksa bir anlamı yok. gidip geri versem onun yerine başka bir şeyler mi alsam? ykm'den aldım nasılsa.

edit: oha direkt geri veriyorum. aynı pantolon mavinin kendi sayfasında 80 lira :S
tinyurl.com

hocam genelde jean dedıgın zaman eger bütçen varsa diesel guess bu markaların kotları superdır. ama bıraz tuzludur. guess ın kotları 350den 110 mlyona ınmıstı ıstedıgım kotun bedenı kalmadı dıye alamadım anaısnı satım. dıeselın kotlarıda jeanslab magazasında 250 tl ama omurluk onlar yıkayınca hemen eskımez 3 yıl gıyersın. onun dısında 100 150 arası ıstıyorsan gapın kotlarıda fena degıldır. tıpın duzgunse zara'da ıyıdır kesımlerı fln. eskıden mavı gıyerdım mal gıbı abı sekıl durmuyor mavı haberın olsun. yanı duz bır kot.ne ıstedıgıne baglı ıste..

füme ve siyah arası bir renkse bende de mevcut. ne giri ne siyah işte, tuhaf bir renk. ince kot kumaşı. eğer buysa; bol kesim mavi kotlarında ki kadar esneme ve diz izi yapmıyor. ama iki kere giydiğinde üçüncüde yıkamaya yollaman gerek. levis kotlar gibi falan istediğim zaman yıkatırım lüksün olmuyor. gene mavi kotların genelinde olduğu gibi bel kısmı diğer markalara göre daha çok esniyor.

işin özü: kotun rengi arada ama güzel ve çoğu şeyle uyumlu. ama mavi açısından ne tişörtler ne de kotlar verimli değil. gömlekler kesim, model ve dayanıklılık açısından daha sağlam. montlar ısıtmaz, sıvı geçirebilir. aslında mavinin ilk çıktığı yıllarda ki malları çok iyiydi. 99 ya da 2000 yılıydı tam hatırlamıyorum bir kaşe mont aldım. hala taş gibi. ama ondan sonra alınanlar hep fos çıktı. kazaklar çabuk çeker falan.

sürekli kullanım için düşünüyorsan, yani 'haci beş gün kıçımdan çıkartmam' diyorsan değiştir derim. ama iki-üç günde bir yıkatırım zaten diyorsan diğerlerine nazaran iyidir.

kendi çelişen bir cevap vermiş olsam da hayrını gör :=)

neyse, gidip değiştirdim. taş gibi bir 501 aldım onun yerine.

hayatın tüm düzeni alt üst oluyor.
yazdığım güne saydırıp duruyorum.

Diplomada yazmaz. Harç parası haricinde bir eksisi yok.

Ha bir de okuluna göre, bazı heriflerin "Haa siz ikinci öğretimseniz sizin puanınız düşük, siz salaksınız biraz" demesi mevcut. Onlar da zaten 2. sınıfa gelince, liseyi bitirme kafası yaşıyorlar, sonra sorun kalkıyor.

diplomada yazmaz. okul bittikten sonra normal hayata adapte olmakta zorlanırsın. amaan, okul bitince gereksiz bürokrasi ve ciddiyet yüzünden her türlü zorlanacaksın zaten. geceyi seviyorsan, akşam sokaklarda dolanmaktan hoşnutsan, akşam vaktini tv başında dizi izlemekle geçirmiyorsan ve sabah erken kalmaktan hoşlanmıyorsan ikinci öğretim candır.

harç harici bence bir dezavantajı yok.diplomada yazmıyor. özellikle de gece insanıysan çok muhteşem.
birinci öğretim gruplarından sınav sorularını alma, sabahın köründe kalkma zorunluluğu olmaması da cabası :)

kesinlikle yaz,az bucukda girisken ,zeki adamsan hem calisma sansin olur gündüz cok cok iyi bir tecrübeyle mezun olabilirsin.

kahve-şarap

kan, kına, pas

nar lekesi, güneyliler iyi bilir.

çim ama OMO ile kirlenmek güzeldir.

Pas lekesi

sivilce lekesi :(

sentetik boya

ben de bahsi nara yatırıyorum.

kirmizi lahana
(canim tursu cekti iyi mi)

siyah dut efem

bildiğim kadarıyla kan. bulaşıkta da kurumuş yumurta. bi de krep hamurunun karıştırıldığı kap, bi de pilav. zaten yumurta da pirinç de yapışkan olarak kullanılıyo. böğürtlen filan da fena boyar. nar da.. hem kumaşı hem eli. bi de pancar.

saç boyası. çıkmaz.

namus lekesi :P
(her türlü demişsin hacu)

www.youtube.com

Targus THZ045EUX-51 anlattığın gibi. İyi yani. Tek sorunu kademeleri zamanla kullanisini kaybediyor gibi ama koruma çok iyi.

soru1)yok
soru2)boş
soru3)var
soru4) kullanmasını biliyorum basınç değerini kontrol etmesini bilmiyorum. ama çok ucuza aldım hatta ilk yardım paketininn içinde geldi mini bir tüp bana çok dandikmiş gibi geliyor çokda güvenemiyorum kendisine ama var işte.

1. evet
2. evet. evet.
3. evet. evet. hatta +1 fazlasi ile
4. evet. evet.

1: evde var ama boş.
2: denemek için kullandık. meğer tek seferlik oluyorlarmış. hepsi öyle mi bilmiyorum.

3: arabada da var.
4: cevabı cevap 2'de saklı.

1. işyerinde var.
2. hayır. eden birileri var.
3. evet.
4. hayır. eden biri var.

1. apartmanda var, eski işyerimde de vardı.
2. işyerine rutin kontrole geliyorlardı, apartmanı bilmiyorum.
3. babamın arabasında var.
4. biliyordur diye umuyorum.

tüm soruların cevapları : Hayır.

evimde de arabamda da var.
nasıl kullanıldığını da biliyorum ama basıncını kontrol etmiyorum. 1.5-2 senede değiştiriyorum.

1.Yok
2.-
3.Var
4.Evet

1:yok
2:hayır(teorik olarak evet ama pratiğim olmadı)
3:var
4:hayır(teorik olarak evet ama pratiğim olmadı)

1- evde: 4kg 1tane ABC tipi, işyerinde 6kg'luktan bolca ABC + Halokarbon
2-evet
3: evet, 1tane 6kg,1tane 4kg, 3tane 2kg luk ABC tipi KKT var.
4: evet, her cinsini iyi kullanırım.

not: itfaiyeciyim :)))


Ayrıca önemli bir not:
-Aldığınız yangın söndürücünün ABC tipi (katı-sıvı-gaz madde) yangınlara müdahale için elverişli olduğunu,
-TSE belgesinin olduğunu hatta CE belgesinin olduğunu,
-üretim tarihi ile tüpü aldığınız tarih arasında 1seneden fazla geçmemiş olduğunu(tüplerin ekonomik ömrü ortalama 2senedir, 1seneden fazla ise yeniden doluma gönderme süreniz yakın olacaktır)
MUTLAKA KONTROL EDİNİZ!
Ek olarak ev kullanımı için ortalama 2kg'luk bir yangın söndürme cihazı işinizi görecektir.

unutmayın kazaların %99'u insan kaynaklıdır %1'lik kısmı belirlenemeyen sebeplerden(kader) kaynaklanmaktadır.

duyarlı bi insan olmak güzeldir hiç kurcalama bence. şu zamanda kaç kişi ölen insanlar için üzülüyor?

@neira duyarlılık iyidir, hoştur fakat bende ki durum fazla olmaya başladı. dünya üzerinde ki bütün acıları hissetmek için yaratıldım sanki. hayatın sillesini tekme tokat yesem ki zaman zaman yiyorum, umurumda olmuyor. başkaları için hırpalanıp duruyorum. vurdumduymaz da olayım demiyorum ama bu aşırılıktan sıyrılmanın bir yolu olmalı.

@greywolf tabi, insanlar duyguları ve davranışları gösteriş olarak sergilemeyi alışkanlık haline getirirse ve hissel mevzulara olan inançlarını kaybederlerse; senin gibi çıkışlara makul bakmak gerekir.

olay adam ya da adama yardım etmem/etmemem değil. zaten, bu kadar dert edip bir şey yapılmıyor olması abest kaçar. bunun gösterişini yapacak olsam da farklı yollardan tanıdık-tanımadık herkese ilan yollarına giderdim. zira amaç ve sorun bu değil. anlam kayması yaşanmış olmalı.

edit:aynı cevap @evegirmekistemiyorum u da ilgilendiriyor haliyle. farkındaysanız yardım vs kısmıyla alakalı bir şey belirtmedim. bunu beyan edersem ayrı bir sorun olurdu. 'yardım yapıyorum ve herkes bilsin istiyorum' ve 'siz bir şey yapmıyorsunuz.' gibi hastalıklı düşüncesine sahip olma babında.

hacılar, olay yardıma muhtaç insanların olması vs değil. olmasa iyi olurdu fakat dünyanın her yerinde varlıkları inkar edilemez. ağlak bir insan oldum çıktım diyorum size. enerjimi tüketiyor. haberi duyup, olaya şahit olup 'ah,vah' dedikten sonra silip atamıyorum, takılıp kalıyorum yahu. bu kısımla ilgilensek daha hoş olacak. diğer sorunlarla, sosyal meselelerle de ilgilenelim elbet ama günah keçiniz olarak beni görmeyin lütfen.

yapmanız gereken halde yapmadığınız birşeyler için suçluluk duyuyorsunuz siz. onu/onları yapın geçecek. bu kadar da netim.

@pascha d yardım edince geçen bir duygu hali yok yalnız. bu kadar netlik, benim için sihirli değnek ihtiyacı doğurur.

yardım edince geçmesi zaten yanlış olmaz mıydı, sonuçta yapılması gereken ve yapılmaya şey hala yapılmamış oluyor ve siz(ya da alter ego mu ne skimse o işte) bunun gayet de farkındasınız.

Soru sadece Marsta yaşayanlar için sanırım.

Tarih veremeyecek kadar uzun zamandır. Kani bitmedi nimissizin.

Ya da akıl basa geldigi andan itibaren diyelim.

F.g.k.a Mars'tan bildirdi :D

cezmi ersoz okuyup volkan konak dinledigimizden beri. kanamiyor yani.

1 ay.

kalbin olayı o zaten.
hep kanayan bir organ.
kanamasa ölürüz lan, doğduğumuzda başlıyor işte.

realist ve kazma sanal hayvan, dünyadan bildirdi.

Public ortamlarda söylemeye utanmayacak kadar çok.

edit: ne kadar diye okumuşum, ama öyle.

abi ağır alkollü.

benim 6 yaşından beri kalbim kanıyor ulan !!!

kanamıyor.

sözlükteki başlıklardan bahsediyorsanız başlık taşıma diye bi seçenek var. "başlık içinde ara" kutucuğunun hemen altında.

Evet sözlük icin sordum. Fakat mobilden girdiğimden başlık icinde ara'nin ar'indan sonrası ve digerleri gozukmemekte. Actigim başlıkta ki çoğul eki sorun olacak gibi.

sarıdan misafirler. sallamış olabilirim :/

Sarı misafir, kırmızı aile cizgisiymis ;)

haşa?

hayat doğum ve ölüm gibi iki uçlu şeylerle şekilleniyorsa; mutlu olmak ne kadar saçmaysa üzülmekte o kadar saçmadır. bu tarz şeyler olmayaydı, hepten ota bağlardık. halimiz nice olurdu :=) ot gelip ot gideceğimize bırakalım da hissiyatlı yaratıklar olalım.

özcelikli olarak zımparalaman gerekiyor diye biliyorum.sonrasında da verniklemen.
boya yerine yapışkan kağıt da kullanabilirsin ayrıca. ufak bir dolabımsı bir şey vardı onu kapladım tertemiz oldu. boyadan daha zahmetsiz.

bu yapışkan kağıt göze nasıl geliyor peki? plastikimsi ya da basit bir görünüm oluşturuyor mu ki?

kusura bakma ama yok öyle bi dünya. o kafa yenicek, bi öldürücen eski seni, sonra yenisini yapıcan işte.

Peki ben bişeyi anlayamıyorum, kaç senelik sevgilimden ayrıldım zamanında böyle kötü olmadım,şimdiyse 1 aydır falan çıktığım çocukla ayrıldım sanki 10 senedir çıktığım adamdan ayrılmış gibi kötü oldum amk ben mi anormalim ya

Zaman denen şey cidden ise yara bu süreçte. Kimi 3 ayda kimi 6 ayda kimiyse 3 yılda falan atar terini. Ne kadar sürecekse sürecek ama kaçamadan yaşayacaksın o acıyı. Yasa ve bitsin. Acının dibine var. Şimdi boş laf gelecek ama sonrasında kendini bulacaksın.

@shatrian, şu anda nerde ve nasıl bi durumda olduğumu bilmeden yorum yapma lütfen ayrıca hoşuna gitmiyosa bu tarz sorular cevaplama ve bakma bile içeriğine

Bu ayrilık egonu sarsmış. Umutlanmissin ve ona dair hayaller kurmussun. Ondan koymuştur. Ayrılık değil de yasanmamisligin acısı bu.

@felegin gozunu kamastiran adam, haklısın bu konuda egomu törpülemem gerekiyor ama işte bu sefer bende anlayamadığım şekilde bi gurur yaptı bu olay.

@shatrian, öncelikle burda bi tek kan arayışları gibi duyurular yer almıyor, ayrıca hayati önem arz eden konular zaten hep en üstte yer alıyor. İstediğin tarz sorular sorabilirsin burda yasak diil. Ayrıca senin o çok küçümsediğin konu belki bi başkası için o anda çok önemli, dediğim gibi hoşuna gitmiyosa bakmazsın ve cevap vermezsin geçer gider.

Abi ben bişey anlamıyorum ya. Bi yerime bişey oldu dersin doktora git ne soruyosun burda derler, bi derdin var paylaşmak istersin cevapları burda arama derler. Ne kadar hoşgörüsüz bi millet olmuşuz biz inanamıyorum şu anda. Son kez söylüyorum istediğim her şeyi sorarım burda hoşunuza gitmiyosa cevap vermeyin entry kirliliği yaratmayın.

Ciğerdelen haklı. Kendini manyak gibi dışarı vur. Aynı yerde durduğun her dakika düşüneceksin çünkü, düşündükçe batarsın. Sürekli farklı yerler farklı insanlar. Internette bile.

@timurtas ilahi :) duanla yaşamadım ki bedduanla öleyim gibi olmuş eheh.

bu arada ayrılık acısını atlatmanın en güzel yolu kafayı meşgul tutacaksın, oo arkadaşlarınla buluş, gez, dolaş ne bileyim okula düzenli git ve kendine başka bir uğraş bulmak mühim bu ders çalışmak olabilir, bir hobi olabilir önemli olan seni oyalaması kafanı uzaklaştırması bir süre sonra ateşi sönmeye başlar zaten o zaman normale dönersin. sıkıldığında arayabileceğin birileri mutlaka olsun, tek başına atlatmaktan daha kolay olur gerçekten. üzülme :(

1 hafta: siklemem kimseyi
15 gün: ulan beni düşünüyormudur acaba
20 gün: siktirsin gitsin
30 gün: (hala aramamışsan) ulan ne güzel beraberdik be..ne seviyodum ben onu..allah kahretsin onu
2 ay: ne güzel sevişirdik, dur bi arayım
3 ay: bu hatunda eskisini hiç aratmıyor
6 ay: eskisi mi, kim o? haaa ama gelse sevişirim...

dedesinin askeri cenaze törenini yayınlayan arkadaşım var. o kişi belki töreni göstermek istedi ama bence de samimiyetsiz.

Gösterişe dayalı, koftiden hareketler. Haklisin salakca ve malca. Sen abatmiyorsun. Herkes 'en'leri yasama telaşında ya hep bundan oluyor.

ultra salakça

hele bir de facebooktan taziye mesajları yazan var duvara, diyecek birşey bulamıyorum. doğumgünü kutlamak neyse de, bu olmuyor...

taziye olayı kabul edilebilir saçma , ama taziyeden 2dk sonra ekiki diye bişeyler yazmak saçmalık ötesi.

ölen kişinin facebook hesabını anıtsal'a çevirtmek için yardım bölümünden yararlanabilirsiniz. ölen bir arkadaşımın hesabı uzun süre açık kalmış, duvarlar saçma sapan şeylerle dolmuştu. araştırdım öğrendim. meğerse facebook'un böyle bir olayı varmış. kişinin öldüğünü söyleyip birkaç detay daha verirseniz hesap anıtsala çevriliyor.

şuradan bir yerlere varılabilir sanırım, işlemi yapmak biraz uzun sürüyor ama kesinlikle ilgileniyorlar: www.facebook.com (sanırım önce giriş yapmanız gerek) ben aile dışından kategorisinde olmama rağmen hemen geri dönüş yapıp hesabı da anıtlaştırdılar. yalnız postları engelledi mi bilmiyorum. hesabında ekli olmayanlara artık görünmediğini biliyorum. eğer aileden biri talep ederse hesap komple kapatılabiliyor.

facebook'un insan ilişkilerini çoğu zaman sikip attığını kafalarını ekrandan kaldırabildikleri zaman farkedecekler. eyyorlamam budur. msn dönemi iyiydi.

yahu ne denebilir ki bu tip insanlara? ulan ölüm bu baska birseye benzer mi hic? ölümü bile sirf sikko adamlardan/hatunlardan begeni alabilmek icin facebook gibi sikindirik bi ortamda reklam yapabiliyor ya bu insanlar. ne diyeyim ki? bide "resmimi begenir misin xd" diyen tipler var ki aman yani. allah uzak eylesin!

benden sonra tufan..

ben oda arkadasima tembihledim kütüphaneden ödünc aldigim kitaplari(100-200 dolarlik kitaplar var) satip fakir doyursun diye.

kesin o pornoları silmeyi unuttuğun gün ölücen panpa. çok gülücez arkandan.

hiç birimiz porno gibi pis, lanet bişey izlemedi. o kadar temiziz ki.

hiç ölecekmişim gibi yaşamıyorum ve önlemim falan yok. zaten birçok sefer ölümden döndüm.

ama bu duyurudan sonra aklıma karpuz kabuğu düşürdün.

hannon le +1243515135

toplumun %10unun izlediği türden pornolar izliyorum. ölünce ortaya çıksın ne olacak yani. öldükten sonra bile toplumun ne düşüneceğini düşünüyorsak işimiz var.

Öldükten sonra bu tarz seylerin önemsiz oldugunu düşünüyorum. İnsanların bizi iyi hatırlaması ve hoşlanmadıkları gerçeklerle karşılaştıklarında bize olan saygı ve sevgilerinin azalacağı korkusuyla bu tarz düşüncelere onceden dalmıştım.ve bir arkadasıma görülmesini istemediğim ve sakladığım seylerin olduğu yeri söyleyip, oldugum gibi onları imha etmesini söylemiştim. Aynı sekilde onunkileride ben yapacaktım. Daha sonra PTT de ki kişisel kasalar falan isimizi görür diye düşünmüştük. Uygunlar vs. Fakat sonradan, belki de yaş aldikca saklamaya çalıştığımız her seyin insana dair olduğunun ve yadırganmayacak, aksine yakınlarımızın 'daha da taniyabilirmisim' ya da 'daha çok vakit gecirebilirmisim' tarzında ki ölümler ardından söylenen yakınmalar dısında etkisinin olmayacağının farkına vardım. Daha önce saklama ihtiyacı duydugum her şey artık göz önünde. İyi olarak animsanmak adına eşyalarımızın, yarım bıraktıklarımızın yerine halı hazırda davranışlarımızın veya kisilere/hayata kattıklarımızın üzerine düşünmek daha doğru olacak sanırım. Konuyu dağıttım mı bilemiyorum, ama dagittiysam bunlarda ölüm sonrası kaygılarımıza dipnot olsun.

oha lan yeminle aklıma geldi ve bazı çok özel şeyleri şimdiden bir paket yapıp günahımı omuzlayacak yakın bi pampama miras bırakacam hehe :P gerisi ona kalmış.

valla benim öyle pis şeylerim yok.:)) ama bişeyler yazarken ya da yazdıklarımı okurken (bu devirde hala kağıt-kalem kullananlardanım) ulan ben ölsem bunları bulup okusalar ne düşünürler dediğim oluyor sık sık. dur ya ben bi vasiyet yazayım madem

kendi yaptığım bişi diil ama nette okuduğum bi haber vardı böyle. ufak bi kız işte hastalanmış sonunda da ölmüş. aylar sonra bile evin dört köşesinden kızın ufak notları çıkmış, cdlere, kitaplara her yere bişiler yazıp koymuş, öldükten sonra bulurlar okurlar diye.

eskiden düşünürdüm. sürekli bu sebepten temiz olurdum, günlüğüme ölsem bile okumayın yazmıştım. tabi eskiden dediğim orta okuldayken. arada şey aklıma geliyor ama. hani münevver karabulut öldüğünde kızın günlüğünde yazanlar gazetelere falan dökülmüştü ya. kendi başıma geldiğini düşününce bir garip oluyorum.

organ bağış kartım olmasına rağmen son karar ailede olduğu için aileme ve bir kaç arkadaşıma defalarca söyledim organlarımı bağışlamalarını. bunun dışında köşede bi miktar param ve anısı olan eşyalarım var onları benim için çok kıymetli biri var ona verilmesini söyledim. bunun dışında kalan sosyal medya şifrelerine koyayım.

hasan sabbah için: wladımır bartol' un alamut'u
selahattin eyyübi için: thorvald steen'in tozkoparan'ı
hitler için: kavgam
ömer hayyam için de birazcık: semerkant olabilir.

ilk etapta gördüğüm bunlar oldu. roman formatında hepsi.

aha bak, deniz-yusuf-hüseyin için de: dar ağacında üç fidan-nihat behram var.

ömer hayyam, hasan sabbah, nizam-ül mülk üçlüsü için amin maalouf-semerkant

ayrıca alamut+1

yavuz sultan selim ve fatih sultan mehmet için okay tiryakioğlu'nun kitapları hoşuma gitmişti.. ama yok ben bütün osmanlı padişahlarının hayatını merak ediyorum diyorsan, reşad ekrem koçu'nun "osmanlı padişahları" isimli kitabının eski baskısını bulmanı tavsiye ederim sahaflardan...

kısa sürede doluyor ki onlar. sabah kadar şarja bırakıp hem cihaza hem doğaya gereksiz yükleme yapmış olursun be ya ;=) tak şimdi yarım saat, bir saat. olmadı sabah kalkınca azaldı mı? evden çıkana kadar yine tak. tak çıkar olayında sorun yaratmıyorum ıphonegiller diye biliyorum.

30dakikada dolar yahu iphone, sabaha kadar tutmanıza gerek yok, arka planda çalışan app'leri de kapattınız mı oh mis.

murat menteş: dublörün dilemması ve korkma ben varım.

ikisini birden akarak okuyorsun. bitiyor ve gidiyor yani.

Edit: Hafız, sen roman olmasın demişsin de ben onu yok sayarak bodoslama dalmışim.

kahraman tazeoğlu: bambaşka

chuck palahniuk - tıkanma ve diğer kitapları

karıncalar/bernard werber - devam niteliğinde 2. kitabı da var.

sorun psikolojik sanırım. yani mide bulanması derken sanki parmağını boğazına sokuyormuşsun gibi mi? önce tam olarak neyden midenin bulandığını anlaman lazım. bi keresinde diş fırçamı toz aldığım bezin olduğu pis suyun içine düşürmüştüm sonra da yıkadım kullandım (ıyyyy) midem bulanmadı :P

sorunun tam olarak neden kaynaklandığını anlamadım. ama diş hekimim aşırı soğuk&sıcak yememek, asitli, şekerli, nişastalı ürünlerden kaçınmamı ve dişlerimi fırçalamak yerine solüsyonlar kullanmamı tavsiye etti ama ben kendimi kötü hissettim.

bende de var bu. annemde de var. hiç aksatmam bulansa da. neyse işte. çözüm olarak düşünmemeye çalışıyorum bulanacağını ya da önceden bulandığını. bir de hep elmalı diş macunu kullanmaya çalışıyorum. o bir nebze çözüm oluyor.

aksatmıyorum ama önerilen süre ve şekilde fırçalayamıyorum dişlerimi.
zaten fırçaladıktan sonra mide bulantısı devam ediyor bir süre.
yetişkinler için önerilen piyasada olan olmayan diş hekiminin özel getirttiği macunlar olmak üzere çok çeşitli diş macunu ve fırçalar denedim, en son çocukların macunlarını deneyeceğim, çocukluğumda bu tür bir rahatsızlık hatırlamıyorum. acaba bu diş ürünlerinin içindeki herhangi bir maddeye karşı mı duyarlıyım diye düşündüm.

fırçanın kılları boğaza doğru hatta dile değiyorsa bulanır?

Fircalama yaparken ağızdan nefes alındığında bulanma ve ogurme hissi yapıyor. Yalnızca burundan nefes alarak dişlerinizi fircalarsaniz mide bulanmasi vs sorunlar olmaz.

hamile olabilirsiniz.

sevişebilirler.

kavga edebilirler

:=) hacılar sorumun amacı yaptırımlar hususunda bilgi almak

formata uyduktan sonra hiç bir yaptırım olacağını sanmıyorum.

hakaret bile etsen diger yazar seni dava/afişe etmedigi surece herhangi bi yaptirimi yok.. ozel mesajlar o iki kisinin arasinda kaliyor.. mesaji attigin adama bagli yani..

depresyon. zira çok düşünmemek lazım :/

farzettiğimiz durumda düşünmemek gibi bir seçenek yok ama ;=) bunu doğa üstü bir güç olarak algılayalım ve ölürken düşünmeye odaklanma durumu olarak değerlendirelim isterim.

yalnız değilsin ben de öyleyim. bi anormallik yok bence. (kendime anormalim diyesim gelmiyor). önceki hayatında vampir olabilirsin.

aynen, çok hoş bi şey.

anamm vampirsler! gaçhayım!

yalnız olmadığını bilmek güzel şey tabi :=)
niye daha önce ses etmediniz ki? acaba diyorum, toprak yiyenlerde bazı vitaminler falan(demirdi sanıyorum) eksiktir derler. kanla alakalı böyle durumlarda var mıdır falan, diye meraklanıyordum. demek tamamiyle duygusal bir durum :=))
bir de vampirler aslında gayet vahşet verici şeyler :=) sempatikos diye atlamak istemem ama kanını seven kaçsın :=)
aslında başkasının kanının görüntüsü ya da kokusu bilemiyorum ama tadını merak etmem. kendi kanımı seviyorum ben :D

vahşet'i seviyorsunuz ama itiraf edemiyorsunuz kendine. ki normal bu.

@reddediyorum, vahşeti sevme duygusunun belli belirsiz ortaya çıkması gerekmiyor muydu? misal, okula başlamadan önce ki zamanlarda topladığım kelebeklerin, kanatlarını kopartmak dışında hiç bir aksiyonum olmadı. ayrıca, o kelebekler için aklımı başıma devşirdiğim zamanlardan itibaren içim cız eder.

bende boyle boyle basladim kasapliga.

ben de baskasinin caninin acidigini gordugumde basim donuyor, tansiyonum dusuyor.

ama kendi kanimi seviyorum. bir yerim kesildigi zaman yaliyorum mesela orayi. hem daha cabuk iyilesiyo bence :D

liseli bir kızcegız olarak cok fazla vampirli dizi film izlemıssın. biraz dersıne fln calıs.

@oeh, hmm kasaplık fena değilmiş. etin cansız halinden pek hoşlanmam ama aşılmayacak şey değil heralde.

@osuruklu, o zaman hayvani güdüler bunlar. yalayıp yarayı iyileştirme falan:=) temizliğide böyle yapmaya kadar yolu var.

@bryan, keşke liseli bir genç kız olabilsem, o yaşlara dönebilsemde başımda kavak yelleri esse. vampir, kurt adam vs serilerini hiç sevmem. düşün ki meraktan alacakaranlık'ın 1. filmini izledim ve bir daha bu tarz eylemlere meyil etmedim.

ayrıca ne kadar çok kan sever varmış yahu:=)

kredi kartıyla aldıysanız nakit geri ödeme olmaz. kartı isterler ona yüklerler bakiyeyi.

ihtimaller dahilinde, ödediğiniz ücret kadar alışveriş fişi verebilirler. hediye çeki falan mevzusundan. o miktarı, yine boynerden istedeiğiniz ürünü alarak kullanabilmeniz açısından.

motor yağı lekesini bilmem ama kaz tüyü montumu 3-4 kere kuru temizlemeye verdim ve montta bir deforme olmadı. motor yağı lekesini de bilmem ama bir seferinde su lekesi gibi bir lekeyle de vermiştim ki ne lekesi olduğunu bilmiyorum, yine sorun olmadan almıştım. bu kaz tüyü montlar daş gibin oluyor. kullanmaktan bitiyor, ona bir şey olmuyor. sonuç olarak kuru temizleme iyidir.

1-2-3-4-5 elimde İngilizce dilde mevcut, Türkçe'sini ben de bulamamıştım...

kabalcıda mutlaka var hatta 5i bir yerde toplanmış halde de bulabilirsin

bulduğunda 'buldum,buldum, buradan buldum' diye açıklasan ne güzel olurdu :=)

e-book dışında idefix'ten aldım ben 5'li olanı

goo.gl

e book konusunda fikrim yok.

wtf sermaye ?

katılıyorum.
türkiye'nin şartları gereği gençler risk alamıyorlar. korkuyorlar. zaten çoğumuz orta-alt sınıf ailelerin çocuğuyuz. bunun için garantiye oynuyorlar.
ben onlardan olmayacağım. en azından bir süre.

Sermaye bence bahane degil... Problem aliskanliklarda ve geleneklerde. Zira o kadar cok insan taniyorum ki 100 lirasi dahi olmadan oteller diken, dukkan ustune dukkan acan. Memurun cocugu memur, iscinin cocugu yine memur, tuccarin cocugu da tuccar oluyor...

Eger 100 liradan baska kaybedecek bir seyin yoksa neden denemeyesin ki :)

ticaret; şans, rızk ve tecrübe ile ilerleyebilen bir sektör.

ailesinde ticaretle uğraşan biri olmadan ve sürekli olarak, ilk iş deneyimini ticarete atılarak denemiş biri olarak bu üç unsurun derinliğini savunuyorum.

son durumum ne mi oldu :=) avucumu yaladım. gerek o dönem içerisinde bulunduğumuz teğet geçen ekonomik kriz gerek 'her işletme bir çalışan alırsa, sorun çözülür' zamanlarında çıkartmak zorunda kaldığım işçilerin yarattığı ruhsal sıkıntısı vs oldu da bitti maşallah. ardından özel sektörde, kendi işime nazaran daha rahat bir kafayla ve daha az bir sorumlulukla daha çok kazanarak çalışmaya devam ettim. not: memuriyeti de denemek istiyorum.

şimdi ben sana soruyorum serkan temiz arkadaşım :=)) bu deneyimleri yaşamak isteyen kaç aklı havada, maceraperest ya da sermayesini gözden çıkartabilecek insan çıkar ya da çıkmalı?

Cevaplayayim :) arkadas cevremdekilerin -doktor, ogretmen ve avukatlari cikarirsam- yuzde doksan besi dedigim garanti islerde calismayi tercih ediyor. Sanirim sadece benim cevrem boyle degildir... Cok degisik fikirlerim oluyor zaman zaman, ama tartismaya actigimda yaa kim yapacak onu, coktan parsellendi o sektor biz mi yapicaz cevaplari aliyorum. Sanki kurulabilecek tum isler 50li yillarda bitmis. Arkadas, bugun, yarinin dunu degil midir? Yani 50 sene sonra belki bugun su zaman araliginda fikir tohumlari atilmis buyuk sirketler olmayacak mi? Cevabi siz de biliyorsunuz pekala...

Buna maceraperestlik denebilir elbette ama bakin yolunuzu tutturmussunuz yine bir sekilde. Kazanciniz var... Denediginize pisman misiniz? Bence degilsinizdir :) peki ben de size sorayim o halde, ya istediginiz, planladiginiz gibi olsaydi? O zaman muhtemelen burada vakit geciriyor olmayacaktiniz belki ama cevrenizdeki gencleri buna yonlendirir miydiniz?

:=)) bu akla gelen fikirlerin değerlendirilmesi için munferit girişimlerden ziyade fikir yarışmaları, girişimcilerin desteklendiği fonlar, ticaret odalarının destek havuzları vs değerlendirebilirsiniz. eğer ciddi manada düşünüyor ve atılımda bulunmak isterseniz diye söylüyorum :=) tabi fikirlerin proje aşamasına ulaşması da şart.

bazı özel durumlar içerisinde ticaretle uğraştığım dönemin kesinlikle kendim ve ailem için faydalı olduğunu düşünüyorum. fakat, aynı koşullar ve zaman dahilinde yine bulunmuş olsam, tekrar ticareti denerdim. bu sefer daha yavaş hareket ederek ve daha yatkın olabileceğim bir sektörde. aynı zamanda bu süre öncesi, başkası yanında çalışma tecrübesi edinmenin şart olduğunu göz ardı etmezdim. bu pişmek denilen hadise yüzünden.

he bir de, özel sektörde de istifa mı verdim, çıktım. bu da tamamiyle hayat duruşumun firma ile uyuşmaması ve dini gösterişin iş performansına ve maaşa yansımasını hazmetmemem.

bir de şu var, garantili meslekler genel olarak standart düşürücü ve köhneleştirici işler olmasına rağmen, günümüz şartlarında dediğin gibi aşırı garantici oluşumuz ve fazla sorun istemememizden tercih sebebi oluyor. azıcık aşım ağrısız sözünde ki durumun vucut bulmuş hali işte :=)

ee, insanlar var oldukça tüketecek ve daha iyisini,rahatını, ulaşılabilirini isteyeceğine göre daha çok ekmek kapısı üretilecek, yeni işler çıkacak ve bugünlerde tohumları atılan işletmeler dünya devleri arasında yer alacak. ama bunlar kaçta kaç ticaretciye nasip olacak, orası muamma.

son olarak, sanıyorum ki sözlüklerle tanıştığım günlerden itibaren kimi zaman çok kimi zaman az vakit geçirsem de hiç bakınmadığım zamanım olmuyor. haliyle öncesi,şimdisi ve sonrası da sadece yazmak için değil okunması için dahi sözlüğü vb siteleri her daim öneririm diye düşünüyorum.

:=) fazla özele girerek cevaplamışım duyuruyu fakat bende durumlar böyle.

bu soruyu ben de cok dusundum..
1. ogrenilmis caresizlik.. Insanlar hep negatif yaklasiyo.. Turkiyeden hiiiiiiiiiiic bisey olmaz diyen cok adam gordum.. Tr kendi capinda orta sira bir ulkedir. Biseyler olmasi icin bitileri olmasi lazim
2. Teknik bilgi teknik bilgi gerektirmeyen ticaret isleri de cok ancak ben teknik bilgi ( ya da alan bilgisi) nin cok onemli olduguna inaniyorum Basarili insan profillerini inceledigimde (extremleri saymiyorum) genelde kaliteli bi okuldan mezun olmus alanda baya tecrube edinmis sonra da birkac girisimci ile sirket baslatmis. Tr de devlet sektorunde cok fazla insan istihdam edilmis ve ne yazik ki korelen arkadaslarimiz var.

türk gençliği yeteri kadar girişken bence

TR'de ticaret özellikle fazla riskli. Tahsilat en büyük risk. Piyasa çek-senet, açık hesap düzeninde yürüyor. Eğer bir şekilde güçlü değilseniz para batırmanız an meselesi. Dünyanın başka hangi ülkesinde böyle bir düzen var bilmiyorum. Bildiğim tüm ülkelerde çek demek nakit demektir oysa.
Eşim bir iş kurdu zamanında tahsilata harcadığı enerjiden yorulup bıraktı sonunda. Olayın psikolojik bir boyutu da var tabii. Rahmetli dedem de tahsil edemediği alacaklarıyla birlikte rahmetli oldu.
Maalesef yasalar da bu anlamda alacaklının haklarını korumuyor.

google denemişsinizdir herhalde ama yine de söyleyeyim, belki aklınıza gelmemiştir.

ben yıllar önceki kbb doktorumu google'dan buldum. ne yazık ki başka şehirde imiş. hatta 33 sene önce beni doğurtturan doktoru da buldum, o da başka şehirde imiş.

Büyük ihtimal denemişsinizdir de ama merak ettim. Google'da çıkmıyor mu?
Biz vaktiyle bir dişçimizi bulmuştuk..

edit: @kibritsuyu kelimeler farklı ama tamamen aynı şeyi yazmışız, enteresan.

:=)) ilk akla gelen google tabi ki. neredeyse sağa, sola dönerken bile danıştığımız bir yere sordum elbet. doktorların eleştirildiği, tavsiye edildiği ve şehir/hastane olarak sıralandığı vb sitelerde de epey vakit geçirdim. ki doktorun ismi, unisex bir isim olduğundan işim bayağı zor oldu.

hani diyorum ki; sağlık bakanlığının olsun, hipokratgillerin buluştuğu yerler olsun bir ses bulabilir miyiz? var mıdır bunu google'dan başka bir yolu?

belki şuradan birazcık;
www.doktorsitesi.com

linke baktım. orada da yok. doktorluğu bırakmış ya da ölmüş olma ihtimalini düşünmeye başladım. kadın internetten ya silinmiş ya hiç olmamış. ilginç.

bulunduğun yerdeki kaymakamlığa gidiyorsun

yasa sigortalı bir işte çalışmayan, 25 yaş üstü öğrenci dahil, isteğe bağlı sigortaya da bağlı olmayan herkesi kapsıyor.

gelir testi sadece gelire bakmıyor harcamaları da göz önünde bulunduruyor, yani siz gelirim yok deseniz de ailenizden gelen parayı harcıyorsunuz ve bu harcamalar banka hesaplarında olmadı evinize aldığınız eşyalarda yiyecek içeceklerde kendini gösterecek.. çok saçma ama böyle..

alt sınır 34 üst sınır 213 tl. ben kişisel görüş olarak gelir testine gelen memurların ezici çoğunluğu üst primden ödeme yapmaya mahkum edeceğine inanıyorum. çünkü düşünün ben x lira gelire sahibim ama harcamalarım hayat şartları yüzünden x lira artı y olarak gözüküyor ben y kısmını borç harç kapatıyorum belki ama devlet bunu kabul etmiyor..

ayrıca eğer evde bir kişi çalışıyorsa ve nispeten kalabalıksanız (yazar burada 2den fazlayı kastediyor), kişi başına düşen gelir miktarı düşeceği için yanlız olmaktan daha iyi olur bir anlamda..

ha ayrıca duyurunun tepesindeki ilanda tüm soruların cevaplanmış zaten bi de orayı oku..

aaa bi de o 2008 muhabbeti şu 2008 de 18 yaşını geçmiş olan kız çocuklar babalarının sigortasından evlenene dek yararlanmaya devam edecek, evlenmezlerse ölene dek.. ama 2008 de 18 yaşında değildiyseniz kız çocuk olarak baba sigortasından yararlanma hakkı her halükarda 25 yaşında bitiyor.. dolayısıyla eski yasaya tabii olanlar babalarının sigortasına dahil oldukları sürece gelir testine gerek yok.

Bu sabah açtığım yeni bir duyuruda, pek çok sorunun cevabı olacak şekilde SGK'nın yayınladığı soru cevap var.

Teşekkür ediyorum. İki duyuruyu da inceledim. O zaman, 2005 yılında sigortalı oldugum icin babaminkinden yararlanmaya devam ediyorum.

Yasa hususunda yırtmış olsam da demeden geçemeyeceğim: bir devlet, soz gelimi olsa bile sosyal devlet ise; bu kadar akıl dısı bir uygulamayı vatandaşına nasıl diretir? Saçmalık.

kuzenim safranbolu'da. çok soğukmuş.

S.Bolu' da kar, amasra' da yağmur olması olasidir. Aylardan Ocak olması sebebiyle. Bunlar olmasa bile feci soğuktur. Ayrıca kısında elbet güzelliği vardır ama sis falan olur, netlik olmaz. Her mevsim güzeldir ama hele ki amasra baharda çiçekler acmaya başladığında daha güzeldir.

ilk kez gidiyorsan yağmur daha güzel mis gibi kokan karadeniz ile daha guzel oluyor gezi, sonbaharda gitmiştim yağmurlu ve çok soğuktu resimlerde bölgenin yazın çekilen fotoraflarını gördümde iyiki soğuk ve yağmurlu havada gitmişim dedim

yer altından mektuplar olabilir, ama dostoyevski yerine kafka, adam fawer, jrr tolkien (özellikle hobbit) daha iyi olabilir sanki?!

dostoyevski o yaşta ağır olmasın?

edit: özür, 12 yaş anladım, 12. sınıfmış. tamam olur o zaman.

bence verin suç ve ceza'yı, tam zamanı... beckett de verebilirsiniz. okuma zevki daha oturmamıştır, anlamayacağını düşünmeyin, her yaştan/her zevkten kişi kendince bir şeyler muhakkak anlayacaktır. arada bir yerlilerden de verebilirsiniz, öykücülerimizden romancılarımızdan. füruzan'dan orhan kemal'e, tanpınar'dan sabahattin kudret aksal'a...

şimdilerde pek az karşılaştığımız türden ilginiz ve özeniniz için de tebrik ederim sizi.

yeraltından notlar'ı pek tavsiye etmem öğrencinizin şu durumunda. ince bir kitaptır ama okuması, sindirmesi kolay değildir. öğrenciniz büyük ihtimalle sıkıcı + karamsar bulup kenara atacaktır. okuma zevki gelişmiş bir genç olsa alın derdim.

ernest hemingway kitapları,
edgar allan poe kısa öyküleri,
sabahattin ali - kürk mantolu madonna,
adalet ağaoğlu - fikrimin ince gülü,
f. scott fitzgerald - the great gatsby,
yaşar kemal - ince memed,
stefan zweig - satranç,

gibi şeyler olabilir. hem klasikleşmiş hem de rahat okunan kitaplar yazmaya çalıştım, bunlardan birini illa seveceğini düşünüyorum.

Hobbit sanki daha çok ilgisini çeker diyorum. Türk yazarlardan biraz daha uzak duruyorum şimdilik, ben de sabahattin ali, yaşar kemal okusun isterim ama şimdi dan brown'dan fazla keskin bir geçiş olmaz mı yaşar kemal?

fazla da kafasını karıştırsın da istemiyorum 1984 falan kurcalayıp, biraz daha eğlencelik. kafka filan mı versem ne yapsam of :D aslında tolstoy da olabilir mi ki?

hiç bir dostoyevski uzmanı da beyaz geceler dememiş.

ilginç tabii :))

ayrıca

(bkz: rus edebiyatı ilgisi dostoyevski'den ibaret olmak )

Dostum şimdi bahsettiğimiz 17 yaşında, okuduğu cümle ikinci satıra uzarsa başını unutan bir öğrenci diyorum, öss sınavına hazırlanan, izlediği filmler hayrı pıtırcık, vampir günlükleri diyorum :D Okuduğu kitabın izi kalsın, "s.kerler vampirini kurtadamını, bak ne güzel yazarlar varmış" desin istiyorum. herhalde dostoyevski okumalı, sabahattin ali okumalı, tolstoy okumalı. hele bi klasiklerin tadını alsın... gerisi gelir zaten. bu arada bora ben.

ha neyse, dostoyevski üstüne de rus yazar tanımam. lakin sanırsam kürk mantolu madonna'da karar kıldım. umarım beğenir.

fikir veren herkese teşekkür ederim.

kumarbaz, budala.

yer altından notlar anlattığınız durum için bence ağır kaçacaktır. kumarbaz veya suç ve ceza derim.

Kürk mantolu Madonna ilgisi olmayan biri için karanlık kaçar gibi. Ya aslında olasiliksiz demişsiniz, pek sevmem o klasmanda ki kitapları . ama bahsettiginiz ogrenci kardesim gibi geldi. Biz o geçişi onda olasiliksiz ve empati ile yaptık. başarılıda oldu. Kitap okumayı süreklilik haline getirdi. O kitapları kolay okudu. Hikaye sürekliliği bilim, fizik vs ile süslenmişti. Kitaptan bağını koparmamda zorlandı. Alacakaranlikgilleri okumuyor, sevmiyor ama kitaba ılımlı olmayan biri için kafka nin bile derin kafadarını düşünüyorum. Ergen dönemler, bunalıma yatkın falan, tabi siz daha iyi bilirsiniz. Bu sürece kardesim de uç/dört yıl önce girdik ve su an mevlana okuyor. Rus edebiyatını demiyorum bile.

Son olarak ilginiz ve özeniniz için cidden tebrik ediyorum. Heecanlandim ve sevindim.

O yastaki cocuk dostoyevski okumamali. Okumak isterse kumarbazi falan verin. Yer altindan notlari verirseniz sıkılır atar bi kenara. Suc ve ceza ise cok degerli bi roman 22-23 yas civarinda okunmali kanaatimce. Karamazovu verirseniz d hayatta okumaz.

kürk mantolu madonna'yı verdim, bugün başlayacak. evet ağır kaçacak gibi ama bekleyip göreceğiz. durumu size de bildireceğim. empati'yi ben okumadım, olasılıksız'ı da sevmedim ama o sevebilir belki. aslında edebi zevki gelişmediği için olaya odaklanıyor. olay örgüsü tolstoy'da ilgisini çekebilir, bu noktada başarılı olsam da olmasam da sanırım bir sonraki adım savaş ve barış yahut olasılıksız'dan yana olacak, bir ihtimal de ince memed. Alacağım tepkiye göre hareket edeceğim.

Asıl ben burada fikrini paylaşan herkese teşekkür ederim.

İlk yorumlar güzel, başlangıçta çok sancı çekti arapça kökenli sözcüklerden dolayı ama şimdi "yarın bitirmek istiyorum kitabı" diyor. sözcük dağarcığı tahmin ettiğimden çok daha zayıfmış maalesef. eğer hediye olmasaydı ve kendini geliştirmek için çaba harcayan biri olmasaydı muhtemelen ikinci paragrafında bırakacaktı ama en azından mücadele ediyor anlamak için. Kitaba şimdilik ölüp bitmedi fakat bitirdiği zaman umuyorum ki hayatında ilk kez gerçek bir kitap okuduğunun farkına varacak.

bu tür duyuruların altına doktora git yazmak çok gıcık bir durum biliyorum ama göz pek şakaya gelmiyor.

gerçekten de pek hoş değil bu yaptığın (: o kadar ciddi bi durum değil, ama rahatsız oluyorum işte..

yeterden az uyku ve az gözyaşı, az dinlenmeden dolayı enfeksiyon ya da göz tansiyonu riski bile olabilir.

doktora gitmek yapacağınız en iyi şey.

uyumamak zorunda mısın yoksa uyumamak hoşuna mı gidiyor?şimdi krem falan gozleri kurtarır ama ileriye donuk vucuduna kotuluk yapıyorsun.işin yoksa git uyu.

bu bi süreç aslında, yaklaşık 2 ay böyle yaşamak zorundayım. 2 ay idare etmem lazım... pamuğa çay döküp göz kapağının üstünde bekletiyolarmış, bi işe yarar mı, deneyeniniz var mı?

Çay pansumani dinlendiiyor ama çözüm değil. Dr gitsen, cidden tıbbi bir sorunun yoksa suni göz yaşattığı falan verir. Gözlerini gun iceriinde dinlendirmen gerektiğini ve uyuman gerektiğini söyler. En azından bana öyle dedi, herkese mal etmiş gibi oldum ama gözün yorulması iste. En azından saglikocagina görün sıpsak hallolur.