venedik için 1 gün derseniz murano adasına vs gitmeden sadece merkezi dolaşabilirsiniz. gayet yeterli olur.

plajı bilmiyorum. plaj görmedim aslında, kayalıklardan veya iskeleden atlayanlar vardı. kum vs yok bildiğim kadarıyla. ama etraftaki tekne trafiğinden dolayı deniz epey dalgalı. yüzülecek gibi değil.


muranoda güzel cam el işi taşlar var. ana adadan fiyat olarak daha pahalı ama, yapım atölyelerini falan görebilirsiniz. başka da bişey yok. zaman ayırmaya gerek yok eğer zaman kısıtlıysa.

romayı bilmiyorum.

Venedik'te ben kalmamıştım bile. sabah erken saatte trenle gidip akşamüstü gene trenle dönmüştüm. ha murano adası'na ben de gidemedim ama çok bir şey kaçırdığımı düşünmüyorum. yürümeyi seven birisiysen 6-7 saat epey yeterli venedik için.

(bkz: venedik/@neyehbe)

adalara gitmezseniz venedik'e1 gün yeter. lido adası plaj adasıdır, kilometrelerce kumsal plaj mevcuttur.

uc dort gun once oradaydim, bir gun yeter diyorum venedik icin. mumkunse sabah erken varin, istediginiz gibi fotograflarini cekersiniz. aksam hava kararinca da sonraki duraginiza gecersiniz. su fotografi saat 5.30 sularinda cekmistim: i.imgur.com

oradan kazanacaginiz gunleri gozunuzu kapatip floransa'ya basin.

bu arada akilli telefonunuz varsa tripadvisor venedik'i kurun, o sokaklarda harita ile bile kaybolunabiliyor. telefondan haritalara bakinca en azindan gps ile "aa burdayim simdi" diyorsunuz.

1 gün.adalar dahil.hadi en fazlaaa 1.5.2 olursa bayar.bana kalırsa gunu birlik

bir gün bile fazla bence. 4-5 saat yeter

Acikcasi Venedik'te ne yapacaginiza bagli. Eger sadece sokaklarinda dolanip rialto'dan buyuk kanala bakip san marco'yu turlayacaksaniz yeterli.
Ama yok tarihi binalarini, ara sokaklarini, venedigin anarsist yanini, muzelerini gezicem diyorsaniz haritasiz kaybolarak arka sokaklarina dalacaksaniz 1 gun bence yetmez.
Ustelik orda bulunacaginiz tarihte biennale yeni baslamis olacak, kapsaminda bir suru etkinlik olacaktir. Bu sene mimarlik biennali var eger ilginizi cekiyorsa en az 2 gununuzu alir gezmek.

Dedigim gibi ne yapmak istediginize bagli.

Ben bir hafta kaldim. Hic de sikilmadim. Burano murano, lido adalari gorulmeli mutlaka. 2 gunden azi kurtarmaz

biz 2 güne yakın ayırmıştık, daha ayırsak da olurmuş
(git: venedik Gezilecek Yerler gezmekguzel.com) yazıma göz at istersen

günübirlik bile yeterli bence. arkadaslarin dedigi gibi adalara falan gitmeyecekseniz -ki bence gerek de yok- sehir icinde 1 günde her yeri gezmis gormus olursunuz.

@sakti1, @fayfim: soru 3 yıl önce sorulmuş. soru sahibi arkadaş herhalde çoktan tatilini yapmıştır :)

ah sakti beni de yakti :(

bilumum kirtasiyelerde bulabilin

nokta atisi: akmarin karsisinda sanat seyleri sanat kirtasiyede mevcut. (nt degil, gizem miydi gozde miydi neydi adi.)

kendi kendine anlatıp ezberle.

çıkabilecek sorular belirlenir (hocanın ipucu vermesine, geçmiş sorulara veya bir konunun klasik olarak sorulabilitesine göre) bir-iki defa okuyup anlayıp, kısa bir özet çıkarılır, gerektiği kadar okunur/ezberlenir.

Giriş-gelişme-sonuç sırasını takip et.

Diyelim soru facebook'un amcaoğlunu anlatınız dedi. Önce facebook nedir onu tanımla, tarihinden bahset. Sonra amcaoğlunu tanıt. Sonra gelişiminden bahset. Ders kitaplarının yazarlarına atıfta bulun. Bilmemkim de amcaoğlu hakkında şunu demiştir falan diye. Sonra sonuç kısmına gel. Tüm verileri toparla yorumunu yap. Bu yöntemle her türlü sınavdan en az geçer notu alır cebine koyarsın.

Düzgün yazı + imla hatası yapmama + düşük cümle kurmama varsa +5 puan daha. 40 yapar ve devlet bahçeli gelip diplomanı verir.

sorun dikkat eksikliği

hangi ders icin soruyorsun bilmiyorum ama genelde ben hep slaytlardan calisiyorum.

hocanin her unitede ustunde durdugu 2-3 seyi iyice ogren, 4-5 unite olsa en fazla 15 seyi ogrenerek halledebilirsin.

tabi dedigim gibi dersten derse cok degisir bu.

krallik bir adam cikaracak, tyrion da benim adima savasacak gonullu var mi diyecek.

en azindan eyrie'de buna yakin bir sey olmustu.

iki taraf da sampiyonlarini ortaya surecek. eger tyrion'in sampiyonu kazanirsa serbest kalacak, eger kralligin adami kazanirsa tyrion idam edilecek.

silah çıktı mertlik bozuldu diyorlar ama silah ilk çıktığında insanlar kendi düellolarını kendileri yapıyordu. bu adamlar kendileri yerine başka adamlar çıkarıyorlar üstüne o kadar da ahkam kesiyor. benim aklım almıyor bunu. bir de olmayan hayali bir dünyadaki yaşam tarzıyla halihazırda kanlı canlı dünyanı karşılaştıran adamlar var onları hiç aklım almıyor zaten.

şampiyon seçmek zorunlu değil, misal sandor clegane kendi adına savaşmıştı. ama sonuçta davanın tarafları kadın, yaşlı, çocuk, cüce olabiliyor. bunların düelloda bir şövalyeyi yenmesi mümkün değil. oysa iki tarafın şampiyonları güç olarak birbirine daha yakın olacağı için bu method daha mantıklı oluyor.

zaten tyrion söyledi ama trial by combatta çıkan sonucun tanrıların hükmü olduğuna inanılır.

kovuluyorsun

kovuluyorsunuz zaten dusunce :)

Kovulmama ihtimailim yok mu mesela zaten düşmemeye oynayan bir takımı alırsam ve düşersem illa ki kovuluyor muyum?

kume dusunce otomatik olarak kovuluyorsun. osnuncu takimi denemek icin son mactan sonra almistim ben, yeni sezon baslarken kovdular :)

alt lig seçilmediyse kovuluyorsun, seçiliyse kovulmayabilirsin.

en son 2012'de haber yapilmis kendisiyle, basladigi soylenmemis hicbir yerde. yalan oldu sanirim, yeteri kadar insanin kullanacagini dusunmemis olabilirler.

Sizinkisi sırf merak olduğu için diyorum: In Treatment'ı izleyin, terapi seanslarının nasıl ilerlediği hakkında fikriniz olur.

her psikologun yöntemi farklıdır.

terapi için uzman klinik psikologla görüşülmesi gerekir. tr'de denetimi yapılmıyor ne yazık ki, yakın alanlardan birinden mezun olan dahi birkaç aylık sertifika programına katılıp uzmanlık yapabiliyor ülkemizde.

daha pahalı daha iyi diye bir durum yok elbette ama tecrübe ve başarı önemlidir tabii ki.

herhangi bir destege ihtiyacim oldugunu dusunmuyorum, psikologlarin yeterliliklerini de sorgulamiyorum. buradaki cevaplara gore psikolog secmeyecegim yani :)

sorularim,
1- bir psikologun iyiligini ne belirler? sorunlari daha iyi ozdukleri icin mi bazilarinin ucretleri fazla?

2- terapinin sureci ( buna cevap verilmis )

3- nasil durumlarda psikologa gidilir?

psikolog ve psikiyatristlerin farklı alanlarda tecrübe ve uzmanlıkları olabilir. örneğin daha sık rastlanan bozukluklara yönelik terapi veren psikologlar daha uygun fiyatlı, daha spesifik rahatsızlıklarda tecrübesi olan psikologlar daha yüksek ücret alabilir. ama daha çok bunun bir standardı belirlenemediği için aralarında fiyat uçurumu oluyor. iyi psikolog derken "senin probleminde tecrübeli psikolog" anlamında kullanmak lazım.

1- Aldıkları eğitim, uzmanlık alanları, tecrübeleri, hasta portföyleri, muaynehanelerinin bulunduğu semtteki diğer meslektaşlarının ücretleri (rekabet ediyorlar)

3- Travmatik bir tecrübe yaşanıldığında stresle baş edebilmek için, depresyona girildiğinde, bir türlü mutlu olunamadığında, bir türlü üstesinden gelemediğin duygusal bir sorunun olduğunda, davranış bozuklukların olduğunu fark ettiğinde vb.

Yahu bu bildirim diye kastettiğiniz nedir? Ben çözemedim.

edit: sağda duran zamazingoymuş. tamam.

sag tarafta var ya bildirimler diye, senin duyurularina yazilan cevaplari gosteriyor.

1- saticinin feedback sayisina bak, 1000den az olanlardan kesinlikle alma. top seller filan olsunlar hatta.

2- urunun sayfasinda "Shipping:$25.90 International Priority Shipping to Netherlands" gibi seyler yazar, o kargo ucreti oluyor.

3-" Item location:Los Angeles, California, United States" urunun su anda nerede oldugu oluyor. kargo oradan cikacak yani.

4- sitenin uyguladigi ucret yok.

5- hesabindaki paranin onemi yok ama bankanin doviz oranlari genelde musteriyi durtmeye yonelik oluyor. almadan once urunu alacagin para birikimini dovizciden alip bankaya verirsen daha karli olur.

"doğal olarak ilk adresin ebay" olmasın. modele karar verdikten sonra öncelikle internette fiyat araştırması yap. örneğin abd'de merkezi kaliforniya gibi yerlerde olan şirketlerden alırsan, vergisiz alabiliyorsun herşeyi. o yüzden önce yollayacağın ülkeye karar verip sonra alacağın siteyi bul.

ebay'den paypal'le alacaksan, satıcılar paypal'de kullandığın kredi kartının kayıtlı olduğu adrese yollar sadece. dolayısıyla türkiye'den bir paypal hesabı kullanıyorsan, başka bir ülkeye yollaman zor olabilir.

keza başka siteden alacaksan da, mutlaka bu farklı adrese yollama mevzusunu oku shipping vs. başlıklarında. amazon.com, amazon.co.uk, amazon.fr gibi pek çok amazon sitesinden alışveriş yaptım ve bu adres konusunda sıkıntı yaşamadım.

yine alacağın makine dslr ise ve amerika'dan alacaksan bhphotovideo.com ve www.abesofmaine.com geçmişte sorunsuz kullandığım siteler.

hesabımdaki para birimi derken nasıl bir ödeme yapmaktan bahsediyorsun anlamadım. havale/swift işlemiyle değil, kredi kartı veya paypal gibi sistemlerle ödeme kabul eder bu sitelerin %99'u (orandan emin değilim tabii ki!). eğer türkiye'den bir kredi kartıyla ödeme yapabilir miyim diye soruyorsan, cevap evet. kur dönüşümünden ve banka komisyonundan %3-3,5 gibi bir ilave fiyat geliyordu sanırım ekstrene.

yine birşeye takılırsan özelden sor, elimden geldiğince yazarım.

amerikadan aldıracaksan bhphotovideo.com'a bak uğraşma ebayle.

aslında o tarz başka bildiğiniz site varsa bakabilirim. lens biraz pahalıya geliyor çünkü şu an, alternatif arıyorum.

en güzeli b&h ve amazon. acelesi yoksa kampanyaları bekle. canon alacaksan www.canonrumors.com'u takip et ucuza bir şey yakaladılar mı paylaşıyorlar hemen.

anahtar kelimen skyline istanbul olsun

bu olur mu?
upload.wikimedia.org

www.mailce.com

aradığın kelimeler maslak ve levent :)
82.222.152.134

www.skyscrapercity.com

www.nuroltower.com.tr

farm8.staticflickr.com
İstanbul olduğunun anlaşılması gerekir bence.

cok parlaklik gozleri yorar, zararli oldugunu fazla dusunmuyorum. gozlerin yorulmadigi icin iyi geliyordur :)

f.lux diyoe kucuk bir program var, ekranin isigini gunun saatleirne gore ayarliyor, ona da bir bak istersen.

odanin aydinligiyla da ilgisi var bu durumun. ekranin parlakligi odanin aydinligindan fazlaysa rahatsiz eder tabi. cok kisik olmasi da rahatsiz etmiyorsa sorun teskil etmez.

ekran parlakligi enerji tuketimiyle dogru orantili. yani bataryada kullaniliyorsaniz pili cabuk bitmez. fise takiliysa bi olayi yok.

ben manuel olarak degistiriyorum parlakligi. f.lux goruntunun rengini degistiriyor.

f.lux + 1

yıllardır kullanırım. saatlerce bilgisayar başında kalırım. gündüzden gecenin körüne kadar. bir kere bile pc ekranı parlaklığı yüzünden rahatsızlık yaşamadım...

biraz sararttığı ise doğrudur. çok takmıyorum ama ben...

f.lux hoş iyi gözleri yormuyor da renkleri olduğundan farklı görüyoruz sonuçta. ben fayda/zarar dengesini kuramıyorum bir türlü. yeri gelmişken sorayım siz ne düşünüyorsunuz?

1500tl lik herhangi bir telefonu al gitsin. zaten bu isteklerinin hepsini karşılar. özel bir isteğin yok gibi tipe bak karar ver.

galaxy s4 kullanıyorum. s4 böyleyse minisi nasıldır kim bilir.

samsung almanı önermem.

geçenlerde lg g2 aldı. hediye, arka tuşuna alışmam zor s4'ten sonra. ama çok güzel telefon.

Samsung alma, Sony ekranlarında hala TFT kullanıldığı söyleniyor, beğendiğiniz bir model varsa ona dikkat edin. Güncelleme alsın, geri kalmasın diyorsanız bence de Nexus 5.

ya yıl 2014 hala android...

o paraya bi lumia 925 al, 400 lira da cebinde kalsın, alacağın en taşaklı androidin 50 katı performans al hem hız olarak hem fotoğraf kalitesi olarak.

32 gb lg g2 bir de orj kılıfından al paşa paşa kullan.

nexus 5.

general mobile discovery al 800 tl cebinde kalsın... en fazla 2 sene kullanacağın telefona 1500 tl verme derim....

yine lg g2 :)

bu arada ek bilgi olsun diye söylüyorum; nexus 4 ve 5 de lg imalatıdır, teknik servisi g2 veya herhangi bir lg telefon ile aynıdır.
onun haricinde, sana önerim htc one olacaktır. 1550'ye falan bulabilirsin.

S4ten de minisinden de uzak dur.
Çok daha uygun fiyata gm discovery al bence de

z1 compact www.gold.com.tr

1- paranin yettigi lumia modelini alabilirsin.

2- lg g2 veya nexus 5 alabilirsin.

3- moto g'den iki tane alip kalan 100tl ile de guzel bir yerde guzel bir aksam yemegi yiyebilirsin.

4- samsung'a hic bulasma, satis sonrasi servisi rezalet.

günaf

para ile hayvan alip satmak yasak.

cipura filansa anlasabiliriz ama.

evet balık ve kuş (papağan vs gibi kaçak olma ihtimali olanlar hariç) satılabiliyor. bunlar zaten etik olarak da kabul görüyor.

hayır.

www.eksiduyuru.com

Duyuru ve cevap kaldırılma sebepleri
-Her türlü evcil hayvan satışı

evcil olmayanlar? piranalar falan etcil degil mi?

maestro zor, visa electron olsa geçecek yer bulunurdu yine.

Paypal-Google Wallet gibi olusumlarda kullanabiliyorsunuz Maestro.

Onun disinda kullanmak istediginiz yerin debit kartlar ile uygun anlasmasi veya debit kart da kabul eden sanal pos gibi bir olayi olmasi gerekiyor, mesela Wizz Air debit kart kabul ediyor.

Onun haricinde bankanizla gorusun, benim vadesiz hesabima bagli bir sanal Mastercard'im var mesela, banka otomatik olarak her musterisine tanimliyor benim bankamda. Debit kart ile odeme yapamadigim yerlerde icine harcayacagim kadar miktari aktarip sanal kart ile odeme yapiyorum.

hostelbookers paypal kabul etse neler yapacagim da kabul etmiyor :)

ryan air de kabul edemedi. bankaya bir sorayim mudur durum ne diye.

class 10 degildir bence, eger hizi onemli degilse al gitsin. adam guvenilire benziyor.

çinin adı çıkmış ama bu tür sitelerden alıp da memnun kalmadığım elektronik alet olmadı benim ya. dealextreme de iyidir.

Türkiyede satılan orijinal ürünlerin marka olmuşları fiyatlarıyla aynı nerdeyse onlar garantli ve tek sorun kargo ücreti yeni açılan ve referans kasmaya çalışan dükkanlardan temin edebilirsin kingston toshiba sandisk transcend sony philips lexar verbatim

Roma da arkadaşta kaldım
Barcelona da www.santjordihostels.com/‎ şiddetle tavsiye ederim. hem ucuz hem harika bir hostel.Astel de kalmıştım ben ama La Rambla ya 10dk yürüyerek. Zaten kesinlikle yürüyün barcelona da metro pek kullanmayın şehrin tadını çıkarın :)

3 gün az tarihle mi mimari ile mi ilgileniyorsun yazacak çok şey var :)

Roma ufak bi şehir collesium falan bitiyor hemen pek beklediğim gibi bir yer değildi ispanyol merdivenleri falan oturup bira için 1 gün de gezmiştim.

Ryan air a sadece sırt çantası ile girebiliyorsun elinde herhangi bir poşet varsa onu da çantanın içine koyman lazım sırt çantan kabin bagajı olarak geçiyor yalnız ölçüleri var. Uçağa binmeden önce demir bir zımbırtı var onun içine sığmazsa 40€ bagaj ücreti ödetiyorlar.
Anlaşırız falan deme şanslı değilsin affetmiyorlar.

ortaya karisik bir sey yapsak olmuyor mu :) ortaya karisik demisken bir ulkyi tanimanin en guzel yolunun yemek kulturunu ogrenmek oldugunu dusunuyorum, yemek tavsiyelerine de acigim :D paella'yi nerede yiyelim filan... (faktorler lezzet ve ucuzluk yine :) )

o zaman sadece sirt cantasi ile gideyim, sirt cantam normal okul cantasi boyutunda zaten.

roma'ya iki gun super olur. kesinlikle vatikan disindaki yerlere metroyla falan gitme, zaten antik seyler hep birbirine yurume mesafesinde.

butun turistik yerlerin isaretli oldugu haritalar hostellerde bulunuyor, restoranlar, hediyelik esyacilar falan bu tip haritalari oralara belese birakiyor, onlardan al, guzergah ciz, yuruye yuruye git, arkadasa gerek yok.

vatikan yarim gun falan suruyor. ilk gun kolezyumu, ispanyol merdivenini, pantheonu, piazza navonayi, il vittorianoyu gor. zaten onlarin arasinda irili ufakli bir suru guzel yer var. ikinci gun de vatikana git, sonrasinda da o haritalarda gormek istedigin baska yerlere git.

3 gün valla yetmez Barcelona' ya :)

Nou Camp' a kesin gidin - kız arkadaşım " Barcelona' da en duygusal anlarımı bir stadda yaşayacağımı söyleseler inanmazdım." demişti gezdikten sonra :)

Gaudi' nin nesi varsa görün, hepsini, kesinlikle.

La Rambla' yı zaten illa ki göreceksiniz, esas paralelindeki caddeleri, küçük pubları, cafeleri görün.
Çok canım çekti.

italyadan ne alinir?

anahtarlik v.s gibi ufak tefek hatiralik sey disinda hic bir sey alinmaz. ne varsa misliyle istanbulda var.

bir kac sene eslikcilik/tercumanlik yapmis olan nochr italya masasindan bildirdi.

roma ve venediğe en az 1, mümkünse 2 gün ayırın. milanodan pek keyif almamıştım gece hayatı güzel diyolla ben görmedim.

milano'yu ben de pek sevmemiştim. bir de yaz ortasında gidecekseniz milano aşırı sıcak oluyor.
onun yerine bologna tercih edilebilir. manarola la spezia'ya yakın. harita üzerinden yerlerine baksanız iyi olur. roma, floransa, bologna, venedik aynı hatta kalıyor. ulaşımınız çok daha kolay olur. o hat üzerinde başka yerlere uğrayarak gidebilirsiniz. montepulciano var mesela.

roma, venedik ve florandsaya minimum 2 gün ayırın.

bir de italyada ingilizce konuşan insan sayısı az. mümkünse biraz italyanca öğrenip gidin derim:)

milana gitmeyelim o zaman, ne gerek var :)

14 mayis, 07:00-09.15 barcelona'ya gidis
17 mayis 06.00-07.50 roma'ya gidis
24 mayis 15.55-17.35 barcelona'ya donus
25 mayis 07.05-09.25 amsterdam'a donus

soyle bir ucak plani hazirladim kendime, sabah olan ucaklar icin havaalaninda kaliriz diyoruz, hem hostel parasindan yirtariz :)

tren biletleri için şuraya : www.trenitalia.com

ama biletler genelde istasyonlardaki makinelerden alınabiliyor. buraya fiyatları saatleri falan öğrenmek için bakabilirsiniz.

bir de biletinizi aldıktan sonra validate ettirmeyi unutmayın, boşuna ceza yemeyin sonra :)

Milano garip bir sehir, turistik degil tanidikca guzellikleri ortaya cikiyor. Elenebilir. Yok ama tasarim, mimari, moda, gece hayati vs ilginizi cekiyorsa ugranabilir. Hizli bir tempo ile 1 gunde bir havasi solunmus olur...

Onun disinda roma-floransa-venedik hatti oyle 10ar euroluk tren hatlari degil. Reginale trenler en ucuzlari ama cok dangalak saatleri olabiliyor. Iyi ayarlamak lazim. Hizli trenleri ise ne kadar erken alabilirseniz o kadar erken alin. Gun yaklastikca fiyat artar. Trenitalia disinda italo'dan da tren bakabilirsiniz.

binip her kata cikarsin, kapilari acip kaparsin filan.

ha eger risk sevmiyorum diyorsan, bir ust kat dugmesine basarsin, sonra merdivenle yukari gidip kapiyi acar ust dugmeye basar yine merdivenle cikarsin..

içine yük koyup belirli ağırlıklarda farklı katlardan asansörü çağırırsın.

plc olarak ise çeşitli algoritmaları deneyebilirsin. sağlamlık olarak ise de sınır kuvvetleri uygulayarak. biraz daha açık sorsan?

belli ağırlık koyup kapıyı kapatıp, üst kattan çağırarak galiba. çünkü içine binip kapatıp basarsak düğmeye biz de çıkarız. güvensiz bir test olur. dışındayken düğmeye nasıl basacağız.
dediğim gibi.

çakmak tutarsın..

en üst kattan asansörün taşıyabileceği yazılan ağırlıktan biraz daha fazlasını bavulların içine koyar bütün kat düğmelerine basar kapıdan çıkarım. asansör inmeye başladıktan kapıyı açar boşluğa bakarak her katta duruyor mu diye kontrol ederim.

cevaplar için teşekkürler. sanki böyle "haa" dedirtecek bir cevabı varmış gibi geldiğinden sormuştum da yok herhalde:/

@icim urperiyor soru direk bu şekilde, tüm yönleriyle test kastediliyor sanırım.

Asansöre enerji geliyorsa iki ana kalem var.
1 Mekanik aksam
2 elektronik aksam

1 Yani makaralar yükü taşıyabilir mi? vinçler 1,5 katıyla test edilir asansör de buna yakın olur. Test rakamını buna göre düşünmeli.
2 Denen gibi bütün katlara basıp oralara çıkıp çıkmadığına bakılabilir de çıkılacak yere sadece asansörle çıkılabiliyorsa ne yapılacak?

en güzel makine mühendisleri odasını ararım onlar rutin kontrolleri yapıyorlar demek.

turklere ozgu. telefonun dilini ingilizce yapinca ingilizce olanlari goruyorsun, ben oyle yaptim herhangi bir problem yok.

kadikoy'den eminonu, eminonunden tramvayla topkapi. ordan metrobusle avcilar.

eminonu iskelesi de kapaliysa, marmarayla sirkeci ordan tramvayla topkapi, ordan metrobusle avcilar.

not: haberlerde sadece sogutlucesme - z.kuyu arasi calismayacak deniliyordu.

* Metrobüs seferleri 06.00’dan itibaren Anadolu yakasından Avrupa yakasına seferler yapılmayacak.
Metrobüs hattında Avrupa Yakasında ise Beylikdüzü-Topkapı aktarma istasyonu arasında seferler yapılacak.

İbb de bu yaziyor topkapidan avcilara gidebilirmiyim yani?

eminönü iskelesi de kapalı. anca marmaray üzerinden gidebilirsin gibi görünüyor.

twitter.com

Tramvay'ın sadece Bağcılar-Topkapı arası çalışacağı haberi geldi. Dolayısıyla da metrobüs de Topkapı'ya kadarmış. 500t ile Topkapı'ya gelebilirsiniz. Oradan metrobüs ve diğerlerini yapabilirsiniz.

O zaman en mantklisi 500 t bin sonra in metrobusle avcilara git oluyor degil mi

en mantıklısı marmaray. olay çıkıp boğaz köprüsü falan kapanırsa? karayoluyla geçemezsiniz.

Adı.

zamaninda cogu ask siiri kendisine yazildigi icin :)

o olmasaydi belki bircogu olmazdi.

www.facebook.com

İçten yanmalı motorlar dersini geçebilmek için işimden 1 ay ücretsiz izin alıp memlekete dönüp anamın yanında 1 ay boyunca sadece bu derse çalıştım. İlginçtir ki finalde 20 alıp kaldım ama bütte 85 alarak okulu bitirdim. Zafer Dülger'e selamlar.

30 kilo verdim, bir de yıllardır bir türlü geçemediğim matematiği 80 puan alarak geçmiştim.

9 ayda 3 kere zam alıp maaşımı 2 katına çıkarttım, bunu yaparken hiç işe odaklanmadım, şirketin en büyük müşterisiyle atarlandım, ben o firmayla bir daha çalışmam dedim, başka müşteri yok dediler istifa ettim, kabul etmediler, her gün ofise kafam güzel geldiğimi söyledim, gene kovmadılar. Şu an ofiste geyik yapıyorum, asgari ücretin birkaç katı maaş alıyorum.

Başarı budur.

iş hayatımda iki senede 2 kez terfi aldım.

içsel hayatımda en büyük başarım mutluluğum. öyle müthiş büyük bi sebebim de yok.

üni 2 de ortamam 1.5'du, akademisyen olmak istiyodum, şimdi doktora yapıyorum :)

okul yemekhanesinin mayor'uyum :(

okulu 3. sınıftayken uzatmam kesinleşmişti. 5. seneye uzamıştı. 2010 yılı yazında öylece oturuyorum. tarih 10 temmuz. bi baktım kızkardeşim elinde birkaç kpss kitabı eve geldi. bu ne dedim, baktım ortaöğretim kpssye giriş için kitap almış. sınav 26 eylül'de. sınava 76 gün var. yav bari ben de çalışam aq dedim.

çalışmaya başladım. 1. ay dolmuşken bir anda kpss kopya skandalı patladı (temmuzdaki sınav) bu nedenle ortaöğretim sınavını 28 kasıma ertelediler. daha da sevindim daha çok çalışabilecektim. 24 ekimde 43 yaşındaki dayım beyin kanaması geçirdi. ben de artık beni son 10 gündür yere oturtmayan kıl dönmesine dayanamaz durumdaydım.

25 ekimde ameliyata girdim. herkes diğer hastanede dayımın başındaydı. yanımda bi dostum bi de kız arkadaşım vardı. 31 ekim günü dayım öldü. bize küs öldü, bir yabancı gibi olmuştu son 12 yılda. üzüldük.

ameliyattan sonra 20 gün doğru dürüst hareket edemedim. ders çalışamıyordum çünkü yüzüstü yatınca nefesim kesiliyordu. ağlayasım geliyordu.

20. günün sonunda dikişlerimi aldırdım, yaklaşık 25 dikişti. sınava artık az bi zaman kalmıştı ve ben hazırlanmaktan vazgeçtim. talihsiz ameliyat, dayımın vefatı filan derken şans demiştim. demek ki kısmet değilmiş.

sınav günü geldi, son 50 gün yüzüne bakmasam da ilk baştaki 2,5 aylık emeğime kalsa yine de sınava girmeliydim. ucu ucuna yetiştirdim sınavı, kız arkadaşım beni dışarda bekliyordu. çıktım ve ona sınav hakkında hiç konuşmayalım tatlım dedim. sağlık olsun dedi.

ne netleri kontrol ettim ne de sınavı konuştum. arkadaşımla evdeydik. bigün kız arkadaşım aradı erdem dedi açıklanmış sınavlar, heyecanlandık ve sonuç için entera tıkladı. allah var en iyi ihtimalle 87 puan bekliyordum. bilen bilir ortaöğretim kpss'de pek işe yaramıyordu bu puan.

telefonun ucunda sevinç çığlıkları kopuyordu. kız arkadaşım erdem inanmıyorum 92,66 puan almışsın dedi. şok olmuştum, dostuma söyledim, havaya zıplayıp birbirimize sarıldık. sonraki süreçte atandım.

şimdi maddi anlamda iyi durumdayım. kız arkadaşımla evlendik, o da atandı :) çok şükür iyi durumdayız. umarım emek veren herkes karşılığını alır. bazı dönüm noktaları oluyor hayatta, güzel oluyor :)

silik, asosyal, yalnız bi' tip olmama rağmen ulusal bir gazetede istediğim işi daha 16 yaşında kapmıştım. 18'den küçük olduğum için girememiştim, patron 2 sene sonra, doğum günümden bir hafta önce "18 oluyosun gel görüşelim" demişti. birinin beni hatırlamasına hiç o kadar sevinmemiştim.

çocukken başka muhabbetlerim de olmuştu ama hayattaki en büyük başarım bu herhalde. şu an 19'um. 30'da kendi gazetemi kurup hepinizi bitiricem.

yok.

Ferit şahenk bana bisiklet aldı

okulun ordaki otobus duraginin mayor'iydim, ne zamandir gidemiyorum, baskasi almistir :(

12 - 13 yaslarimda yazin yerel radyodaki sorulara dogru cevap verip bi kere tavuk doner bi kere de saat kazanmistim

30 kilo verdim ve hiç birini geri almadım.

Temel bilimleri, teknik şeyleri çocukluğumdan beri çok sevmişimdir. Çok küçük yaştan beri yapmak istediğim işi biliyordum, hatta hobi olarak kendimi çok geliştirmiştim bu konuda.

Liseyi başarılı bir anadolu lisesinde çok kötü notlarla okudum. Lise 2. sınıfta bölüm seçiyorduk, ben mf seçtim.Rehberlik hocası beni çağırdı, açık açık 'notların çok kötü, sen yapamayacaksın, çok başarısız olacaksın, üniversiteyi bile kazanamayacaksın, değiştir bölümünü' dedi.

Netekim, o sene ilk dönem matematik ve fizik derslerim 1 geldi karnede. Hocalar, çağırıp durumun çok kötü falan dediler hiç umursamadım. Çünkü sadece notlarım kötüydü, ama ben bunları zaten seviyordum ve işin açığı dersler dışında da bu ilgilendiğim alanda gayet başarılı görüyordum kendimi.

Üniversitede istediğim bölümü kazandım. Tabi notlarım yine çok kötüydü, sürekli derslerden kalıyordum. Ama yine de okuduğum alanla ilgili pratiğim çok iyiydi, hatta dışarıya epey iş yapmaya başladım. Her neyse, üniversitedeki hocalar da kıllık yapmaya başladı. Yaptığım çok iyi projelere kıllık olsun diye çok kötü notlar verenler bile oldu. Hatta bitirme projemin ilk sunumunda kuruldaki hocalar beni herkesin içinde -hiç abartmıyorum- yerin dibine soktu. 'Sen bunu yapabileceğini mi sanıyorsun? Neyine güveniyorsun? Bunu yapamayacaksın' gibi çok açık ve incitici şeyler söylediler. Yapıp bitirdim, ikinci sunumda gösterdim, gayet de güzel çalıştı.

Velhasıl, daha mezun olmadan mesleğimle ilgili bir şirket kurdum. Çok yüksek bütçeli ve ağır teknik gerektiren işler yapmaya başladım. İşleri büyüttüm, çok büyük firmalar bana iş yaptırmak için kapıma geliyor. Hatta şu anda ilk patentimi almak üzereyim. Önümüzdeki hafta mezun olduğum üniversiteden kariyer günlerine katılımcı olarak davet edildim.

Burada başarı olarak gördüğüm, bir üst paragrafta söylediğim şeyler değil, bunların hiçbiri benim için önemli değil, zaten bence başarı da değil. Kendimce başarı olarak gördüğüm tek şey yapmak istediğim şeylere bana söylenen tüm olumsuzluklara kulak tıkayarak ulaşmak ve istediğim hayatı yaşıyor olmak.

kendi çapımda evet. globalde bir şey ifade etmez.

mizaç olarak dik kafalı biriyim. bu tercih edilen bir durum değil fıtrat.
ilkokulda elektrik/elektronik mühendisliği hayalini kurardım. iki/üç devre kurunca, bir kaç elektronik parçalayınca insan o yaşta böyle şeylere kapılıyor. biraz büyüyünce devrin değiştiğini hissettim. bilgisayar olmalıydı alanım. lise 1. sınıfta anneme setini sattırıp üst düzey bir bilgisayar toplamıştım. o zaman çevredekiler bu çocuğa böyle bir şey alınır mı demişlerdi hatta. sonra bilgisayar mühendisliği istedim hep. anadolu lisesi okuyordum. fizik, matematik ve ingilizce zayıf. beni sözele attılar. bir daha da kurtulamadım. ama bilgisayardan da kopmadım. mühendis olamayacağım bir gerçekti. yıllığıma sözelden çıkacak ilk bilgisayar mühendisi yazmıştı hatta arkadaşlar. son sene sınav heyecanı sardı. kazanamayacaktım. kazansam da gidebileceğim bir bölüm yoktu. anadolu lisesi okuduğuma pişmandım. dergide bir ilan gördüm o sıra. adobe programları. çok cezbetti. az buçuk photoshop kullanıyordum ve zevkliydi.

sınava girdim. selçuklu radyo/tv geldi. gitmedim. balo sabahı valizi toplayıp istanbula gittim. bir tanıdık aracılığıyla yazılım şirketinde iş buldum kadıköy'de. o sıra cemaatin misafirhanesi vardı orada kalıyordum. hayalimde grafik vardı. dergide gördüğüm ilanın kursuna gittim. yazıldım. kurs 8 ay sürecekti. ben tek başıma hem çalışıp hem kursa gitme işini sadece 1 ay sürdürebildim. istanbul'da yaşam şartlarını kestirememiştim.

7-8 ay işime devam ettim. sonra hedefimden saptığımı farkedip işi bıraktım kapı kapı beni yetiştirin diye ajansları gezmeye başladım ama nafile. iş yerinden tanıştığım birkaç arkadaşla eve çıkmıştım. ev arkadaşım bana burslu resim atölyesi ayarlamıştı. yetenek sınavına gir okulunu oku diye. işten ayrıldım atölyeye yazıldım. 3 gün anketörlük 2 gün atölyeye gidiyordum. yetenek sınavları ücretliydi. en ucuz yeditepe görsel iletişim'di. 60 lira. ilk on kişiye burs veriyorlardı. bir tek ona girebildim. üstelik cebimde borç akbil ile. sonuçlar açıklandığında 24. olmuştum. küstüm.

ailemin yanına geri döndüm. bir tabelacı'da işe başladım. heves, istek, hayal derken hızlı gelişim gösteriyordum, çok araştırıyordum, ve tabelacı yetmiyordu. portfolyo oluşturup ajansları aramaya başladım, birkaç farklı şehirde birkaç farklı ajansta çalıştım. sonra askere gittim. tekrar istanbul. tekrar bursa derken 8 sene geçti. şimdi art direktör olarak dijital bir ajansta çalışıyorum. türkiye ortalamasına göre iyi meslek ortalamasına göre az bir maaşım var. hayalini kurduğum şeye ulaştım evet. ama keşke o yazılım şirketinden ayrılmayıp da yazılımcı olsaymışım diye çok düşündüm. imkânlarım ve ideallerim arasında mesleğimde çok sıkıntı yaşıyorum. en iyisi olmadıktan sonra biraz iyiye tamah etmek yetmiyor. geldiğim yere, aileye, çevreye, ortama göre iyi bir yerdeyim ama kendime göre değil.

süreç çok uzun elbet. arada anlatılması gereken çok fazla detay var.
klasik/klişe başarı hikâyelerini sevmem. onun için doğmuştur o kişi hep. ve ayrıntıları anlatmadan geldiği noktayı anlatır. ama nasıl? sorusuna cevap verebilen çok az insan vardır.

nereye gidecegine gore degisir, her eyaletin konusma tarzi farkli neredeyse ama it is always sunny in Philadelphia'yi cozersen oradaki herhangi bir konusmayi anlayacak duzeye gelirsin.

hem how i met your mother'dan daha guzel hem de diyaloglar daha fazla.

judge judy'deki davacıların ve davalıların ne dediğini anlayabiliyosan, olmuşsun demektir. dizide duyduğun ingilizce ile günlük hayatta duyduğun ingilizce farklı çünkü.

friends

seinfeld.

pm yolladım.

dessy'ye mail atiyorum simdi, cok tesekkurler =)

fakyoras melek misin gardaş tebrik ederim seni. işin hallolmadıysa hemen fakslamaya hazırım.

Astigmat yazmiyor recetede. Numaralar degisebiliyor ama alti ayda o kadar degismesi garip olmus. Ya ilk doktor ya da ikincisi hata yapmis olabilir, ucuncu bir doktora gitmek en iyi tercih olur.

Şunu da belirtmem lazım ki, ilk gözlüğü taktığımda çok yüksek geliyordu bana ilk an. Birkaç dk sürüyordu alışmam. Bu doktor da "hafif bir gözlük" yazdığını kendisi teyit etti durumu anlattığımda. Yani göz numaramda bir gerileme/ilerleme yok.

gise sadece bir tarafta olur. hep anadolu'dan avrupa'ya gecerek gecislerini bedavaya getirebilirsin *

hgs'de eger arac adina kayitli hgs varsa kacak gectiginde kendinden dusuyor ama ogs'de boyle bisey var mi bilmiyorum.

Ceza tarafınıza tebliğ edilmeden veya tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde ödeme yapılması halinde ,
geçiş ücreti hariç 10 (on) kat idari para cezası üzerinden %25 indirim hakkından yararlanılarak ödenmesi mümkündür.

46 tl galiba. biz de geçen geçtik de alet öyle yazdı.

Abi ne cezasi ya, bankani ara durumu anlat "tamam biz halederiz" diyip hallediyorlar. Defalarca geldi basima, ceza meza yok bankayla iletisime gecince.

Digerleri de boyle yapsin, ceza odemeyin abi, zaten her geciste veriyorlar cezayi

bankadan bankaya degisiyor diye biliyorum, ziraat'te oluyor.

Yapar

aylık 100 tl bu aralar günlük kullandığım için.

6 çiftini 100 liraya alıyorum ben.. 1.5 ay falan kullanıyorum, yıllık en fazla 150 lira falan bile tutmuyor.

edit: 6 çiftini alırken 2 kutu solüsyon da hediye alıyorum.. ek masrafı olmuyor yani.

Şundan kullanıyorum, 3 ayda 1 60 liram gidiyor. Gayet ucuz. Memnunum.

www.lensmarket.com

6 ciftini ben 120 tl civarina aliyorum, bir yil gidiyor neredeyse. bir cift de oyle gitse, 140tl filan olur.

solusyonu yaninda bedavaya veriyorlar benim aldigim gozlukcude. ayda bir filan cikarttigim icin bitmiyor :)

Editledim de bi de buraya yaziyim,

her turlu masrafi soruyorum. bakim suyudur vs. baska ne var bilmiyorum gerci de?

edit 2: ha bi de astigmatlilar nereye sey yapiyor?

günlük lens kullanıyorum ben 4 kutusu 100 liraya geliyor lensmarkette.(atasunda 120 ye geliyor) 1 kutu 15 çift içeriyor, yani 2 kutu 2 ay yetiyor. lens suyu pek kullanmıyorum, akşam lensleri çıkarıp attığım için. arada ufak eşantiyon boylardan alıyorum, bitmiyor zaten 6 ay sonra atıyorum.
yeni başlayan biri için de astigmatı yoksa, renkli lens merakı da yoksa en mantıklısı günlük bence. hem daha ince oluyor hem de her sabah yepyeni tertemiz sıfır bir lens takıyorsun, ay çıkarırken tırnağıma deydi çizildi, ay mikrop kaptı kabın kenarına yapışmış kenarı kurumuş derdi olmuyor.

en son bunu kullanıyordum.
www.lensmarket.com
yanında da bunu: www.lensmarket.com

250 lira 3 aylık masrafı oluyordu...
son 1 yıl kadar günlük kullanmıştım.

Gözlerim isyan etti fakir miyiz biz diye...

Yıllık 190tl (+bir kutu su) (bkz: 4 al 3 öde kampanyası)

Onun dışında yıllık 5 kutu su desek 25tl'den 125tl.

5 ayda bi 90 liralık lens alıyorum yılda 3 kutu da 25 den solüsyon ama durumun varsa hiç uğraşma çizdir ben öyle yapıcam.

cizdirmeyi suan icin dusunmuyorum ya, cizdiren bi arkadasimin tekrar bozuldu gozleri belli bi sureden sonra. 40'tan sonra falan cizdiririm heralde.

3 çift lens 60 tl (yerine göre pahalı oluyor 70 tl)
lens solüsyonu genelde kampanyadan beleş, en kötü ihtimalle 3 aylık yeten büyükler 15 tl

yani aylık 25-30 tl arasında değişiyor fiyatlandırmalara göre
kullandığım lens de acuvue oasys, en güzeli <3

Bir astigmatlı olarak cevap vereyim bu soruya. Nereye şey yapıyoruz dediğin toric lense şey yapıyorsun.
Doktorda lens muayenesi oluyorsun önce. Devlet hastanelerinin büyük çoğunluğu yapmıyor. Gideceğin doktora göre 20-150tl arası muayene masrafın var. Gözlük numaranla lens almaya kalkma sakın.
Sonra lensmarket in sitesine giriyosun ya da adamları arıyorsun numaralarını veriyosun.
Markasına göre 6lı kutu 80 ile 140-150tl arasında değişiyor. Sağ ve sol göz numaraların aynıysa bir kutu lens 3aylık. Farklıysa iki göz numaran içinde ayrı kutular alman gerekiyor. Lens in kullanım süresi normalde 1aydır ancak 1.5-2ay civarında temiz kullanıyorsan kullanılabilir,

J&j ın acuvue oasys modeli her nekadar çok önerilen bir model olsada aylık lens değildir 15günlüktür gözden hiç çıkarmıyorsan da 1haftalıktır. Bu markayı alacaksan dikkat et bu konuda 2ay kullanamazsın 25günde gözlerim kan çanağına dönmüştü lanet şeyde.

Genel doktor tavsiyeleri: bausch & lomb - purevision hd (ben beğenmedim 80tl imiş şu an), cuba vision - air optix ( fena değil şu an kullanıyorum, 80 tl), zeiss - contact life (biraz kalındır ama en rahat ettiğim lensdi, 90tl)

Solüsyon masrafın olacak bir büyük kutu solüsyon hergün kullanıyorsan lensi ort 1.5ay gidiyor fiyatları 10-25tl arasında değişiyor genel olarak kampanyaları takip et derim. Kozmetik mağazalarında indirime baya giriyo o zımbırtılar. Optifree (23tl), all in one light (20tl), solo care (20tl) işe yarar iyi solusyonlardır renu yu tavsiye etmem garip bir şekilde yakıyor bnm gözlerimi gerçi bunu zamanla deneye deneye bulacaksın. Biraz pahalıdır ve bulması zordur ama zeiss all in one baya baya iyidir (27tl).

Son olarak da takıntılı biriysen eğer protein temizleyici solüsyonlar var ara ara kullanabileceğin wöhlk peroxid diye bir zımbırtı 40tl. 10senedir fln lens kullanıyorum kullanma gereği duymadım hiç.

sağ ve sol göz değerlerim birbirinden farklı olduğu için 2 tane 6 lık kutu alıyorum... tanesi 65-70 civarı. buna ek olarak yıllık 3 tane falan solüsyon bitiriyorum. o da 25 tl tanesi.


gece yatarken çıkardığım için çok uzun ömürlü kullanabiliyorum. 1 yılı buluyor.

Masraf;

2 x 70 = 140 TL (lensler)
3 x 25 = 75 TL (solüsyon)

toplam 215 TL

40'ı geçtikten sonra çizdirmenin mantığı ne ki? bütün gençliğini, asıl hayatını o çerçevelerle ve lenslerle geçirip, uzun süreli lens kullanımıyla göz kuruluğu başlatıp sonra da orta yaşlarda mı görebilmek istiyorsun?

göz numaran 2 yıldır sabitse(ki 1 yıl da yeterli diyor bir çok doktor, ama 2 iyidir) olabilirsin. göz numarası büyüme ile birlikte durur, gözle görülecek bir seviyede olmasa da en son 23-24 yaşlarına kadar devam edebilir gelişim... arkadaşın muhtemelen daha erken olmuştur. ya da ameliyatta tam bir düzeltme sağlanmamıştır ve bir süre sonra farketmiştir.

1 yıldır en ufak bir ilerleme bile olmadı bende lasik sonrası.

ayrıca aylık lens olarak da night&day aqua açık ara en başarılı lens.
solüsyon konusunda da biotrue

ikincilikler purevision 2hd ve solo care aqua'nın...
bütçe varsa günlük lens apayrı bir rahatlık.

son ekleme: lenste olduğu gibi doktorda da asla ucuza kaçılmamalı, lasik olunacaksa gerçekten güvenebileceğiniz deneyimli bir doktor seçilmeli.

Babam bundan 15 yıl önce falan oldu lazer ameliyatı hiç bir problem yaşamadı. Yengem 1 yıl 2-3 arkadaşım da 2 yıl önce çizdirdiler hiç bir problem yaşamadılar. Büyük ihtimalle arkadaşınız ya yaşı erken ameliyat oldu ya da kötü bi doktor tercihi yapmıştı..

birinin size yandan veya önden çarpmasını engellemek ve başka birini gafil avlamak.

edit: yetkiliyim.

edit2:

imggaleri.hurriyet.com.tr

www.amusementparkequipments.com

bakın burda bile herkes farklı şeyler söylüyor. bir yetkili çarpışan arabacı abi çıksın ve artık buna bir nokta koysun rica edicem !


edit: ykyt. lütfen lunaparklar genel müdürlüğünden imzalı kimliğinizi gösterin.

amacı çarpışmak heralde ama ben hep üstüme gelenlerden kaçıyorum öyle daha zevkli oluyor.

baskalarindan kacip, baskalarina carpmak.

kimlik kartim: i.imgur.com

@fakyoras

nihayet ciddi birilerinin cikip olayi aydinlatmasina sevindim.

türlü türlü cünkü dolandiricilar var etrafta.

baskalarindan kacip, baskalarina carpmak herkesin yapmasi gereken şey ise acaip paradoks olmus yalniz.

www.avclub.com

evet var. sürekli söylüyorum ama ilk kitap tıpatıp aynı. ikincisinden itibaren biraz farklılaşıyor. hatırladıklarımı yazarım:

- jamie'nin brienne ile gönderilişi sırasında yanlarında jamie'nin kuzeni var, ancak yolda ölüyor.
- bilmiyorum fark ettin mi ama bran dışında arya ve jon'da da bir tutam varglık var. arya rüyalarında kimi zaman istemsiz olarak nymeria'nın içine girip sürüsünü kontrol ediyor.
- hatırlarsan bir ara melisandre lord beric'in yanına gendry'i gelip ejderha kayası'na götürüyordu. kitapta o çocuk gendry değil, robert'ın başka bir piçi.
- meereen'e vardığında ilk olarak daenerys'in ve şehrin şampiyonları savaşmış, bunun sonucunda daario naharis adamı öldürmüştü. kitapta daenerys'in şampiyonu güçlü belwas adlı bir karakter.
- bran'ın yaşadıkları suru geçtikten sonra tamamen farklı. craster's keep ile bir bağlantısı hiçbir zaman olmuyor.
- tywin lannister bir ara Olenna Tyrell'i tehdit ediyor, cersie ve çiçek şövalyesinin evlenmesi için bir antlaşma imzalıyordu. oysa çiçek şövalyesi zaten 7 kral muhafızından bir tanesi. tyrelllerin de soyu kurumuyor tabii ki. aslında bu antlaşmadaki kişi başka bir tyrell, highgarden lordu. (willam gibi bir şeydi sanırım. sakat kendisi. sanırım loras'ın abisi oluyordu, unuttum.)
- asha greyjoy kardeşi theon'ın çağrısına cevap verip winterfell'e geliyor aslında. ama theon'u ikna edemeyip geri dönüyor.
- son bölümde meereen'e grey worm kanalizasyondan girmişti. aslında yanında mormont da var. daenerys mormont'a kızıp bu görev için onu kanalizasyona gönderiyordu sanırım.

bu liste uzar gider, baya yorumlama farklı var kısaca. 2. kitaptan başlayıp aradakileri de okuyabilirsin.

kitaplari okudum :) dizinin ilk uc sezonunu izlemedim sadece.

son bolumu simdi izledim, adamlar bran'i kacirtti yahu. kitapta garip bir eleman almisti onlari duvardan., uc gozlu kargaya goturmek icin.

@fakyoras ben tam tersini anlamışım. ben 4. sezonu pek beğenmedim. en iyisi ilk sezondu. dizide genel olarak bölümleri şaşırtıcı bir son ile bitirmeye çalışıyorlar, o yüzden bazen karakterlere verilmesi gereken detaylar gözden kaçabiliyor.

ohoo ben metalcore, deathcore gitaristiyim ama şu an ras g çalıyor hahah. boşver canın ne istiyorsa onu dinle

Ben hala direniyorum :) klasik müziğe de asla dayanamıyorum..
Ama illa metal dinlemek için kasmamak lazım, senin olayın bu kadarmış :) geçmiş olsun..

Ben hala ikisini de dinleyebiliyorum.
Şu an Chopin dinliyorum,birazdan da Dream Theater dinleyecem.

metal ile klasik müzik iç içe zaten dikkat edersen en ağır metal şarkılarında bile arkada bir keman çello olur dönek değilsin ama sıkılmışsın galiba 1 saattir aklına ne geliyorsa soruyorsun :D

ben de yıllardır metal müzik dinliyorum ama şu sıralar post rock'a kaydım.

@nuvomed

he valla nuvo ne geliyosa soruyorum. bunun kuralı nedir kurallara aykırı mıdır? bilmeden anasını mı ağlattım duyurunun nettim :)

Rap>metal>klasik rock>klasik muzik>rock>hardcore trance

Hardcore trance donemimdeyim su ara :( bam bam bam bam
Iki ay sonra yine donerim klasiklere.

hala her türden dinlerim güzel gelenlerden ama genel olarak ben de death metal > senfonik metal > klasik müzik gibi bir değişim geçirdim.

@ xeno

benim de böyle oldu. vay be.

ben mustafa sandal'a, tarkan'a falan döndüm :(

Şifa niyetine kestane balı tüketilir genelde. Her sabah aç karnına bi kaşık aldın mı tamamdır.

Kestane balini kahvaltide yiyemezsin, genelde aci olur ve de bazi turlerini cok yiyince "bal tutmasi" yasiyorsun, dogru hastaneye.

Gunde bir cay kasigi atarim agzima sofa niyetine diyorsan kesinlikle al.

kestane ağacından yapılan baldır, bir de ağacın altında yetişen çiçekten yapılana denir ki deli bal diye bilinir, birkaç kaşıktan fazla tüketimi bazı insanlarda nahoş yan etkilere sebep olduğundan başka ballarla karıştırılıp tüketilir. aslında deli balın asıl adı komar'dır, kestane-komar diye satılır. aynı yerde yetiştiğinden çok ayrılmaz ikisi yani. olsa da yesek...

en güzeli zencefille karıştırıp sabah akşam hüpletmek.

neyse kalsın bu o zaman. kahvaltıda kendime hakim olamayıp yerim ben, belli olmaz. sonra yan etkisiyle uğraşmayalım. bir de güvenilir bir yerden, ambalajlı kavonozdan falan almak lazımmış sanırım.

boyle durumlarda genelde tuvalete gidip eksideki basliklara bakiyorum. bilmedigim bir film-sarki-durum vs. oldugunda baya iyi oluyor. iceri gidip orda okuduklarimi kendi yorumummus gibi anlatiyorum :(

ne pislik insanmisim ben ya.

kitabı vardı sahaflarda almıştım. herşey yazıyordu. sen de sahaflara sor.

DÖnemlere ayır ve zaman kronolojisi izle. Başlangıç için en kolayı ve en sevileni her zaman Barok. Youtube'dan baroque diye aratırsan çok şey bulursun. Bach, Pachelbel, Vivaldi ile başlanabilir.

Sonrasında sırasıyla klasik, romantik, impresyonist diyerek gidebilirsin. Oralarda işler karışacak. Özellikle romantik çok ağır, yoğun, resmen yorucu ve ilk başta sıkıcı gelecek. Bhrams ile bir başlayabilirsin.

Müziksel özelliklerden ziyade, bunu resim ve edebiyat ile birleştirebilirsin. Örneğin, barokun özellikleri olan hareketler; klasiğin özelliği olan sadelik, romantizmin özelliği olan felaketler silsilesini resimden görerek müzikten de duyarak pekiştirmek daha rahat oluyor.

"Best Classical Music Pieces" gibi bir albüm indir torrentten, sevdiklerini araştır, tarihsel olarak bir timeline çiz kendine hangisinin hangi akımlardan etkilendiğini hayatında ne olup bittiği bu timeline'a yaz. Klasik müzikten anlayacaksın diye, müzik tarihi etüd etmene gerek yok. Hepsini sevmeyeceksin bile.

Kişisel favorim olan Mussorgsky - Pictures at an Exhibition'un hem piano hem de Maurice Ravel orkestrasyonunu tavsiye ederim.

elitolmakicindinleyin.tumblr.com

senfonikankara.com

ben şuradaki tavsiyelere uyuyorum: www.getintoclassical.com

bir de bugün bilmediğim enstrümanlara bakarken şu videoları gördüm, örnek: www.youtube.com

bu ikisine ek olarak wikipedia'dan da müzikal terimlere falan bakıyorum.

www.amazon.es

eger nakitin varsa apple store havale ile 2063'e gonderiyor. bosu bosuna 24 ay kendini baglamana gerek olmaz.

vatanda 2000 tl ona bakarsam da kararsızım hala

2 yıl fatura ödemek çok koyuyor, o telefon ölüyor ama sen hala parasını ödüyorsun. nakitin varsa nakit al, faturaya telefon almak çok saçma bana göre.

bence eylülü bekleyip iphone6 al. appstore'dan.

alınmaz abi. 17 aydır öde öde bitiremedim. illalah geldi artık

Elektrik harcanacak bir şey önereceğim ama durup durup belli ve orta uzunluklu aralıklarla aynı yüksek ve tiz sesi çıkaracak bir alet ayarlasanız süper olur.
Resmen çin işkencesi. Zaten öyle sesler bir süre sonra ses olmasa bile beyinde yankılanmaya başlıyor.

1- arabasinin lastigini patlat, ciz

2- ev alarmlari var ya, kapiya koyulanlardan. onlardan al, calsin sen eve gelene kadar. bir sey derlerse dusmus kapidan dersin.

ahaha calar saat de iyiymis, 3-4 tanesini geceye kuracaksin aslinda tam yatak odasinin oraya :)

tiz sesli bir çalar saat. üst komşum bir keresinde unutup gitmişti. bütün gece uyuyamamıştım sesten.

Eskişehir'de olsam sorun değil, şehir dışına gideceğimden dolayı 4 gün boyunca çalsın istiyorum,

@fakyoras : kapılara takılan uyduruk alarmlardan alıp tavana doğru yapıştırasım geldi ama onda da 4 gün kapıyı kırarlar

hayır alt komşu olsa yatak odasını biliyorum, üst komşunun yatak odasını bilmiyorum ama alarm fikri sıcak geldi :)

E madem öyle, bi organizasyon yapın gelip dövelim o arkadaşı.

uzun sure okuma yapinca boyle seyler normal. bende belli bir sure sonra yazilar birbirine giriyor, tost oluyorlar :(

sikinti yoktur

yeni bir pazar alanı olarak sanal alışveriş siteleri.

not: hiç anlamam ekonomiden :(

her turlu fikre acigim su an.

simdi facebook, whatsapp'i instagram'i filan aldi ya, google, yahoo filan da bir seyler satin aliyor hep. bu tur satin almalarin,

1- satin alan sirketlerin finansal yapisina etkisi. (o kadar para veriyorlar, geri donusumu vs..)

2- satin alinan sirketlerin piyasa degerlerine etkisi (satin alma oncesi piyasa degeri, satin alma bedeli, satin alindiktan sonraki deger, uzun vade degeri)

veyahut, vergi olayina bile girebilirsin. internetin vergisi nasil olmali babinda. simdi bizimkiler twitter'dan vergi almak istiyorlar ya, bunun gibi durumlari arastirabilirsin. abd'den yeterince ornek bulabilirsin bu konuda.

abi konuyu bize buldurmak da iyiymiş :)

cep telefonu sektöründeki hızlı teknolojik gelişimin gelişmemiş ülkelerin ithalatına etkisi

ne kadar pay alıyor? teknolojik spillover var mı? finansal açıdan mantıklı mı? bütçe açığına teknolojinin etkisi ne? yerel üretim mantıklı mı?

aslinda haziran sonuna kadar vaktim vardi. yavastan aliyordum ama sacma sapan bise oldu ve bu aksam bir konu vermem gerekli. sonradan bir ihtimal degistirebilirim.
o yuzden su an her turlu fikre acigim.

Abi mobil gelişmeler, teknolojik spillover diyorum. buradan yürüsen orijinal bir şeyler çıkar diye düşünüyorum.ama bol bol yorum gerekir çünkü kaynak pek yok.

mobil gelişmeler ile in-app purchaseler attı, bu da kayıtdışı bir ekonomi bir nevi vergi vermeyen şirketler için, atıyorum apple 5 dolara uygulama satıyor sen alıyorsun 2 dolara geliştirice 3 dolar apple'a gidiyorsa vergi durumu ne oluyor? vs. tam detayını bilmiyorum ama araştırılabilir.

lensleri istedigin gibi alabilirsin, recete istenmiyor.

Internetten dahi alabilirsin. Recete ile satilmiyor

Bilmiyordum, çok teşekkürler :)

en geçen atasun'dan reçetesiz numaralı lens almaya çalıştım. reçete istedi. artık sağlık bakanlığı kural koydu filan dediler.

eskiden reçetesiz satılıyordu ancak bir süredir reçeteli satılıyor. hala reçetesiz satan birkaç yer var fakat azınlıktalar ve yakalandıklarında binlerce lira ceza yiyorlar. yani sen o reçeteyi geri al, bir dahaki lens alışında lazım olabilir. bir reçetenin geçerliliği bir yıl.

iki sene once sirketler 1675 dolar istiyordu, eger kendin bulursan 375'ti. bu ajans icin sadece. her turlu ajansa para vermen gerekiyor, cunku sponsorlar filan var, onlara gidiyor para.

isini kendin bulursan,

- vize: 100 dolar mi neydi
- ucak bileti: 600euroya gidis gelis almistim
- yanina goturecegin para: 1000 dolar cok iyi olur.

Tamamdir, cok tesekkurler.

konuyu biraz daha acar misin? ne yapmak istiyorsun?

cloudlarin hemen hemen hepsinde geriye donus oldugu icin yedekleme servisi sunmuyorlar diye biliyorum.

dropbox icin konusayim, ucretsiz surumunde 14 gun oncesine kadar geri donebiliyorsun. digerlerinde de vardir boyle bir sey.

ben çok yanlış anlatmışım. toparlamaya çalışayım:
bilgisayarımdaki farklı klasörleri ve bunların bazılarının içindeki diğer farklı klasörleri cloud ile senkronize etmek istiyorum. ama mesela google drive dosya ve klasörlerin illa google drive klasöründe olması istiyor. benim istdeğim ise bilgisayardaki klasörlerin yerini değiştirmeden, kopyalamadan yedekleme yapmak.

senin istediğin bittorrent sync ama onun da cloud hizmeti yok henüz...

windows 8.1 öncesi için
www.howtogeek.com
8.1 bir için
www.howtogeek.com

açıkçası ben de kendime yeni bir bilgisayar toplamayı düşünüyorum, ama ssd'li iyi bir sistem toparlamaya çalışınca 3000'in altına inmek zor. gerçi sizinki işyeri bilgisayarı olacağı için işlemci ve ekran kartından biraz kısabilirsiniz. yine de 2200-2300 civarı tutar gibi (monitör ve diğer çevrebirimler olmadan).
sonuçta harcayabileceğiniz paraya bakar yani:(
şuradan deneyebilirsiniz:
www.sanalmarketim.com

2000-3000 ne yaptiniz siz yahu :) o paraya uzay istasyonu kurulur.

1500tl civarina yeni bir bilgisayar toplarsin ofis icin, uzun sure de goturur.

ssd'nin ise yarayip yaramayacagini bilmek icin bilgisayarin diger ozelliklerini de bilmek lazim. bilgisayari kasan hard disk mi yoksa ram-islemci filan mi ogrenmek lazim.

ofiste muhasebe ve e-mail için kullanılan bilgisayarın yavaşlıktan bıktırması normal değil (çok eski bir sistem değilse). ssd kararı vermek için diskte sıkıştığınıza emin olun.

eski bilgisayarlarda yapılması gereken format atıp gereksiz her türlü programın kurulmasını engellemek.

500 liralık bir laptop bile (i3lü 2011 model n5010'umla video render alıyorum da bezdirmiyor) ofis işlerini çatır çutur görebilecekken bu görevler için 3000 liraya bilgisayar toplamak çok anlamsız.

abiler, cevap veren elleriniz dert görmesin.

bilgisayar özelliklerine dikkatle baktım, bu işleri yapamayacak bir makina değil.

sonra malwarebytes ile temizliğe başladım. ardından ccleaner geldi, açılıştaki uygulamaları, arka planda çalışan gereksizleri temizledim. kullanmadığım driverları tespit edip sildim.

şimdi bilgisayım şahane oldu, bütün işleri süper bir hızla yapıyor. sıkıştığı noktanın harddisk olduğunu tespit ettim; kullanımları görüntüleyen ufak bir uygulama indirdim. fakat artık beni rahatsız etmediği için değiştirmeyi düşünmüyorum.

ağzınız bal yesin.

sevdiği bi figürün, tuttugu takımın falan alabilirsin ya da en cok satılan klasik modellerdende alabilirsin.

turkiye'de ortalama 110tl filan zippolar dukkanlarda. avrupadan alacaksan (amazon.de'yi baz alirsak) ortalama fiyat 15-20 euro yani arada yari yariya varan bir fark var.

her model turkiye'de bulunur, o konuda sikinti olmaz. icine sinen bir tanesini alip goturebilirsin.

camel dizaynlı olanlar var. camel içiyorsa onu al kesinlikle.

silver matte alacaksın. zippo odur.

şekilsiz düz klasik zippo al. rengini kafana göre seçersin.

1- custom rom

2- yorumlara bakmak lazim aslinda, eger kaldirmazsa geri donersin 2.3.6'ya

3- dene bakalaim bi.

4- cay koyup dene.

ya bişey diycem s3 ü 4.2 den 4.3 geçirdiğim güne lanet olsun.

yapmadan önce herşeyi yedekle bari.

bari sd kartta swap alanı da yarat ram yetersiz geldiğinde kullanması için.

@asm
elbette.

@fakyoras
sevgili fakyoras, eski duyuruma da sen cevap vermiştin. s ii'm kısa devre yapılarak bozulmuştu, s4 s5 falan alacaktım. neyse hala alacağım da (lg), bu aleti bulunca karıştırmak istedim. bu da patlamaz dimi? çok bilgili, kültürlü falan duruyorsun burdan, sana güveniyorum çünkü ben.

@toua tokuchi
bunu hiç bilmiyodum/duymadım ben. araştırıyorum.

cko bilgili, kulturlu degilim :) iki yildir android alemindeyim, arastira arastira, telefonu boza boza ogrendim bir syeler :)

nasil yapildigini anlatan rehberler mevcut bu rom atma islemlerinin, elbetteki kimse sorumluluk almaz ancak o rehberdeki adimlari bir bir takip ettiginde bir seyle karsilasma olasiligin cok az. imkansiz demiyorum bak, imkani var, ancak cok az. benim birkac arkadasim her cikan romu dneiyorlar boyle, su ana kadar bir problem olmadi telefonlarinda.

kisa devrenin bir cozumu yok, anakart degisiyor. ancak imei'yi bile silsen bir sekilde hallediliyor, telefoncular yeni imei filan cakiyor telefonlara.

o tur isler de tam rom atarken kabloyu cekince filan oluyor zaten genellikle.

bu rom hakkinda onerebilecegim sey su, guvenilir bir yerden, yorumlari da olan, bak bakalim asli astari neymis romun. pil - performans durumlari nasilmis.


bende s3 var, 4.4.2 ile kullaniyorum, custom rom. memnunum.

@fakyoras
tabii bence bu şekilde güncellerken telefona kalıcı hasar vermek, gerçekten çok zor (son sözler). ben de deneme aşamasında uyumsuz şeyleri birlikte yükledim, saçmasapan şeyler yaptım. noldu, iki sene sonra durup dururken gece şarjda kısa devre oldu. bari kablosunu çekmiş olsaydım, üzerine çay dökmüş falan olsaydım. neyse artık, öğrendik ki hayat çok kısa.

pil performans olayını bilmiyordum. şimdi ben bi karıştırıyorum o zaman hem bunu, hem de swap'i. bakalım nolcak.

çok teşekkür ederim.

@darknum_
aa negzel. zaten tek tek anlatmanızı istememiştim ama. bana biraz garip gelmişti aletin kitkat falan kaldırabileceği gerçeği. teşekkür ederim.

havuzda - sporda gorup de goz asinaliginin olanlara selam ver her gun, elbet bir gun bir yerde muhabbet acilir.

spor salonlari muhabbet icin iyi yerler olur genelde. sen yapamayacan da kim yapcak amk.

Etrafinda bir suru insan varsa dikkat cekici birisin demek ki, istemesen de insanlar cevrene birikir. Bence panik yapma, rahat ol. Hem bak gunesle calisiyomussun, yaz da geliyor. Kralsin. Aslansin, kaplansin (oldu mu :) )

Benzer durumu bende yaşadım, hala ufaktan yaşıyorum son evreleri ama.

Şunu düşün:

Asosyallik sadece yalnızlıkla yarattığın bir alışkanlık. Uzun süre yaşadığın her alışkanlığa yenik düşersen ölürken süper bir hayat yaşadım diyemeyeceksin. Beden senin beyin senin, otomatik alışkanlıklara yenik düşüp düşmeyeceğini sen öğreteceksin o da yapacak. Kafasına göre tembel işi çalışmayacak o beyin. Komutu sen vereceksin.

Sadece bir süre insanlardan uzak olduğun için topluluklar canını sıkacak. Sıksın , daraldıkça baskın azalacak, yalnızlık alışkanlığının şekilleri değişecek. Alışkanlıklar üstüne gitmeden iyileşmiyor. Bu nedenle kalabalık içerisinde hissettiğin rahatsızlık duyguna, dışarıdan bir gözle bakıp işte böyle, rahatsız ola ola alışacaksın yok öyle tembellik! de

alışkanlıkların yok olmasındaki 21 gün kuralını hatırlat kendine. En çok ne zaman canın o havuza ve spor salonuna gitmek istemiyorsa, o zaman git. En gitmek istemediğin zamanda. Bir iki hafta içerisinde geçecek. Alışkanlıklar ve sosyal problemlerde çivi çiviyi söker. Hell yeah :)

degil. ingiltere vizeniz varsa oraya ugramak sartiyla irlandaya gidiliyordu ona bir bakin vizeniz varsa

wikipedia'ya baktim da ,

İki AB üyesi devletler (İrlanda ve Birleşik Krallık) istisna olarak kendi istekleri ile Schengen Alanına katılmak istememişlerdir.

deniliyor, kahrolsun birlesik krallik :(

ingiltere vizem yok :)

Geçtiğimiz hafta aynısını yaşadım.uzun süredir mecburiyetten oraya gidiyordum.kesinlikle değiştireceğim.

Semtine göre değişiyor. İki ay önce MR için aldığım üç farklı fiyat: 700, 200, 100

Aynı hastane zincirinin farklı şehirlerdeki aynı ameliyat için arkadaşımdan istediği ücretlerin arasında 3500 lira civarı fark vardı. İstanbul - Samsun farkı.

medipol gibi hastanelerde pazarlık odaları var. kimden ne koparsalar işte.

Hamileliğimin ilk 7 ayı medipole gittim ilk zamanları istedikleri testlere sgklı 1500 tl istediler. Bende dışarda yaptırdım 370 tl ye sgksız hemde. bide suratsızdı dr. Okadar para veriyorum surat çekiyodum değiştirdim dr mu. Çok kazıkçı bir hastane

serbest piyasa, liberal ekonomi etc.

a sınıfı hastane, b sınıfı hastane olayıdır büyük ihtimalle.

selam, ayni durumu tecrube etmis birisi olarak tecrubelerimi paylasayim.

parayi verdikten sonra kesinlikle fatura isteyin, veremiyoruz gibi filan bir seyler diyecekler. vermek zorundasiniz diyin, neden istiyorsaniz derse sirkete gostermem gerekiyor dersiniz. faturada oldugunuz tetkikler yazsin ama kesinlikle.

sonrasinda bir dilekce doldurduk, buradaki bir avukat tanidigimiz yardim etti doldurmakta. onu iadeli taahhutlu yolladik hastaneye, bir gun sonra telefon ettiler, yanlislikla fazla almisiz. gelin paranizi alin diye.

Google Calendar kullaniyorum ben. Ozel gunler, kisisel notlar vs farkli takvimler de olusturdum. iOS Android Mac Windows her yerde de calisiyor mis gibi.

google calendar baya iyi, hme her yerden ulasabiliyorsun, hme istersen vakti geldiginde uyari yapiyor hem de facebookun ile eslestirirsen facebooktaki dogum gunlerini de gosteriyor.

not icin de evernote iyi.

google keep en babası bence.

bilgisayarın da mac ise; apple calendar + icloud

hatta bir de reminder'ı da eklersen bu ikiliye süper olur. ben marketin önünden geçerken yoğurt almam gerektiğini bile reminder'a yazıyorum. sağolsun marketin önünden geçerken de alarm çalmaya başlıyor.

Az bile anlatmış, o kadar söyleyeyim.

Aksiyona geçen, skeculına bakması gereken, toplantı set eden ve third partylerle devamlı bir alıp veremedikleri olan insanlar.

onedio.com

"ya işsiz güçsüz ibneler dalga geçiyo işte aklınca, işimiz gücümüz var çalışıyoz işte, paramız var çok şükür" kafasının olmadığına emin ol :D Geri kalanı için fazlası var, eksiği yok.

"ya işsiz güçsüz ibneler dalga geçiyo işte aklınca, işimiz gücümüz var çalışıyoz işte, paramız var çok şükür" gerçi ben hukuk danışmanlığı ve avukatlık yaptım. başka sektörlerde durum farklı olabilir.

unutma ki saçma sapan, gösteriş meraklısı, yapay ve şekilci insanlar her ortamda karşına çıkacaktır.

hem önyargılı olma, hem de office space'i seyret demek istiyorum.

plaza insani diyorlar bunlara biraz da, maslak civarinda filan calisirlar istanbuldalarsa. "multi-national"in bir sirkette hatta.

maillerinin sonuna fyi yazarlar, ilk gordugumde random guldu bu kadin demistim ben, plaza kadini boyle mi oluyor la dedim. sonra internette arastirdim, "for your information" demekmis. bilginize demenin baska bir yolu. daha havali, daha "sofistike".

isin garip yani beyaz yakalilarla dalga gecenler genelde beyaz yakalilardir, kendileri de beyaz yakalidir. "ben onlar gibi starbucks'a gitmiyorum, cafe nero daha guzel bir kere" diyen bir tanidigim vardi. iclerinde saglam insanlar da yok degil tabi, genelleme yapmamak lazim.

sunun surasinda yakinda ben de beyaz yakali olacagim boyle giderse :) chai latte sevmiyorum, sicak cikolata iciyorum. biraz daha fazla calismam gerekecek onlardan biri olmak icin. ogle yemeginde kacamak yapip haci abdullah'a giderim ben de.


duzen: bu arada konusmalarina asiri olmadikca farkli dillerden kelime ekleyenleri normal karsiliyorum. universitede, belki lisede de ingilizce goruyorlar her seyi. yurt disina ciktilarsa oralardan da kelimeler kapiyorlar. "push edelim" gibileri elbette kotu ama "HR'a brief verelim" de normal gibi biraz.

kullanilan programlar da onemli, eger programlarda "assign" "schedule" gibi seyler yapiliyorsa konusurken bunlari turkce'ye cevirmek zor oluyor.

ilgili sözlük entrysini okurken sıkıldığım için yarıda bırakıp kısaca burada birkaç kelam etmek istedim.

bir beyaz yakalı çalışan olarak starbucks-fasıl gibi genellemelere girilmemesi gerektiğini düşünüyorum. ha çevremdeki beyaz yakalılardan bunu yapanlar yok mu? elbette var. ben kişiyle daha çok alakalı olduğunu düşünüyorum. mesela bir Starbucks karşıtı olduğum için tercih ettiğim başka cafe mekanları var ya da fasıl ortamları yerine rock barları tercih ediyorum. özünde hepimizin öncelikleri, tercihleri farklı, beyaz yakalıları genelleştirmek çok doğru olmaz sosyal yaşam konusunda, farklı farklı kriterler ve alışkanlıklar çerçevesinde şekilleniyor gezip tozulan eğlenilen, yenilen-içilen mekanlar.

bir beyaz yakalıyı mutsuz kılacak iş yerinden kaynaklı durumlar olabileceği gibi, beyaz yakalı olmaktan bağımsız mutsuzluklardan da bahsedilebilir. bazıları ise halinden gayet memnundur.

beyaz yakalıları genelleştirmemek gerektiği kültürel öğeler yanında ekonomik öğelerle açıklanabilir bence daha çok. Türkiye özelinde bakıldığında beyaz yakalı güruhun içerisinde düşük gelirli olanlar da var, yüksek gelirli olanlar da. bu durum da eğlence, gezme-tozma anlayışını doğrudan etkiliyor elbette.

son sözüm, hayattan ne beklediğinize/istediğinize bağlı olarak beyaz yakalı güruh içerisinde olmanın iyi ve kötü tarafları değerlendirilmeli. ilgili entrynin başlarında kılık-kıyafetten dem vurmuş yazar, haksız değil, ona hemen saç-sakal muhabbetini de ekleyebiliriz, alışamadım ben de ama hayatımın doğrudan bir meselesi değil, doğrudan bir mesele olarak görüyorsanız, şekilcilik-tektipleşme vs. olarak addediyorsanız baya can sıkıcı olabilir elbette.

Şöyle düşün;

Ortalama&standart bir maaş alıyorsun. Şirketin yemekhanesi olmasına rağmen her öğlen CHECK-IN yapılabilecek LÜKS restaurantlara yemek yemeye gidiyorsun iş arkadaşlarınla. Bir kişi de hayır dışarıda yemicem, bi' yemeğe 40 lira para veremem demiyor veya diyemiyor


Aynı şekilde ortalama bir maaşın var. Maaşının miktarını az çok herkes biliyor. Ama sen hava atmaya çalışıyorsun. Etiler'de tuttuğun evden bahsediyorsun, ne kadar fazla kira verdiğinden, evinin lükslüğünden vb.

Yani öyle çok bir maaşın olmamasına rağmen, köle gibi çalışmana rağmen, etrafındaki herkes hemen hemen aynı maaşı almasına rağmen, sen zenginmiş gibi davranıyorsun, yabancı dizilerdeki karakterlere özenip onlar gibi davranmaya çalışıyorsun, kendini olduğundan daha sosyete göstermeye çalışıyorsun ve bu -miş gibi davrandığının herkes farkında. Herkes -miş gibi davranıyor. Bu da -miş gibi davranmayan insanlara itici ve dayanılmaz geliyor.

Not: Henüz iş hayatına atılmış değilim. Kardeşimin çalıştığı yerden biliyorum.

şu plaza insanı genellemesi kadar sığ bir bakış açısı görmedim. 8 yıldır çalışıyorum, fabrikada da çalıştım, asmalımescitte reklam ajansında da, aksaray'da kendi işimiz için hamallık da yaptım, organize sanayideki ihracat firmasında da, basında da ve hatırı sayılır bir süre plazada ve "çokuluslu" firmalarda da. işin ucunda para olduğunda ve insanın olduğu her yerde çıkar, ego, hırs vs. kısaca birbirini sikmeye çalışma arzusu var. yok beyaz yakalı şöyle mal ama bilmem ne sektöründekiler über orjinal vs gibi bir durum yok.
herkes kendi kazancına göre kendini göstermeye, hava atmaya, iyi yaşadığına kendini inandırmaya çalışıyor. şu çok karikatürüze edilen plaza insanı fasıl geyiği eminönünde bilmem ne handa çalışan adamda da bilmem ne biranesinde kafa çekme muhabbetiyle aynı değil mi? mına koyim. (3-5 bişiler kazanıyoruz, ot değiliz, geziyorum, eğleniyorum falan filan)
girin kardeşim bir işe, doğru dürüst arkadaş edinmeye, hakkınızı yemeyecek patrona biraz da zevk almaya çalışın. hepimiz sikiliyoruz zaten boş beleş geyiğe kafa yormayın

bu insanlarla beraber çalışsan da sıkı dost olmak zorunda değilsin. ayarı kaçırmamak lazım bence, kafi.

zaten bu samimiyetsizlikten şikayet eden arkadaşları dibine kadar samimiyeti hissedebilecekleri sanayiye bıraksan zıplaya zıplaya kaçar. her iş ortamının kendine göre zorlulukları oluyor. beyaz yakalarda yaptığından çok nasıl pazarladığın önemli. işe dair yaptıkları da bu yönde evriliyor dolayısıyla.

@yumurta +1

değerli arkadaşım bir insan "görgüsüz" olduktan sonra nerde çalıştığının ne önemi var? bir kayısı tüccarı da olsa beyaz yakalı da olsa bir esnaf da olsa görgüsüzlük yapıp insanlara hava atmak gibi bir amacı taşıyorsa bilmemne kafesinde check in yapiyim millet eğlenmelerde bilsin "dostlar pazarda görsün" hesabı güdüyorsa o zaten bitik biridir.

"plaza insanı" nın günahını almayın. benim dayıoğlu mesela malatya'da kanalboyu en gidilen yerdir çeşitli mekanlar filan var. orada check in yapar, arabayla 200 km/h hıza vurur fotoğrafını çeker facebookta paylaşır. gider mangal yakarlar bi yerde etin içine kadar çeker koyar. kendisi de esnaftır.

görgüsüz bir esnaf. meseleği ne olursa olsun yaptığı bir işi veya kalkışacağı bir işi "millet çatlasın" "millet çok eğleniyor desin" gibi düşüncelerle yapan herkesin tek tek amına koyayım.

kendimize gelmeliyiz. yozlaşmanın da bir sınırı olmalı.

1- saclar yaglandigindandir, ilkinde yagi gider ikincisinde kopurur
2- ben de az kullanirim hep, 700ml kadar buyuk almiyorum ama ben, kucuklerden aliyorum bitiyor. 2 ayda bitiyor genelde.
3- bilmiyorum.

Köpürmesi şampuanın silikonlu, parabenli vb. zararlı kimyasallarının çokluğuyla ilgili. (Düzeltme: Sülfat ile ilgiliymiş)

Bebek şampuanı kullan çünkü en zararsız şampuan bebek şampuanı. Daxını da sür ama dax sürdüğün günler saçını yıkamayı ihmal etme.

İlave/Edit: Sakın saçını sabunla yıkama. Kazık gibi olur. Kaşıntı ve kepek de yapabilir.

@patricia kitten Bilmeden sallamayalım demen hoş olmadı ama düzelttiğin için sağol.

uzun saçlı bir erkek olarak hemen cevaplayayım:

1- +fakyoras, tamamen yağdan o.. ilk yıkamayı sabunla da yapabilirsin, ikinci yıkamada daha fazla köpürür saçların böylece..

2- belki de çok çok az kullandığın için olabilir, ben 2-3 ayda bitirebiliyorum.. saç kremi daha sık bitiyor..

3- dax ne, bilmiyorum, saçın hızlı uzamasını sağladığını da sanmıyorum ama saçı yağlandırdığını söylüyorsun.. wax da böyle, jöle en beterleri; saçın kırılma sebebi.. saçının fazla yağlanma sebebi bu sürdüğün şey olabilir.. saç kremi ve şampuan haricinde, gliss'in birkaç saç besleyici spreyi var, onları deneyebilirsin..

@m e l t e m
köpürme olayı şampuandaki sürfaktanlarla ilgili, sodium lauryl sulfate/sodium laureth sulfate/cocamidopropyl betaine gibi. bunların hepsi hindistan cevizi yağının işlenmesi ile elde ediliyor. silikonla parabenle hiçbir alakası yok, bilmeden sallamayalım. bebe şampuanında da aynı sürfaktanlar var.

@kilimanjaro
1) ilk seferde şampuan saçının yağını alıyor, o sırada fazla köpüremiyor. ikinci seferde artık saçın yağdan arındığı için daha kolay köpürüyor. yanlış bir şey yok.

2) iyi yapıyorsun gereksiz yere avuç avuç şampuan boşa atık suya gitmiyor, doğaya karışmıyor.

3) dax saçı uzatmaz. hatta bir tüyo vereyim, dışarıdan sürdüğün hiçbir şey saçı uzatmaz. saç diplerine masaj ve beslenme ile ancak olur o iş.

Öncelikle tikler geç geliyor çünkü çalışırken bakamıyorum sağolun cevaplar için hepinize

Çok sağolun cevaplar 1 ve 2 yi çözmemi ve rahatlamamı sağladı fakat 3 yanlış anlaşılmış dax sadece wax yada briyantin üretmiyor bu bir krem dax supergro diye aratın hatta gönderiye resim koyayım... Bakın...

Yani demem o ki krem yağlanmayı arttırırmı yoksa benim kremdemi sakatlık var soru buydu her krem yağlanma yaparmı durulama gerektiren...

Dax supergro yerine barselino yağı denen bir şey var, ben onu kullanıyorum sizde deneyebilirsiniz. 1 ve 2'ye zaten cevap gelmiş ama tavsiyem saçınızı her gün değil de 2 günde bir falan yıkamanız. Yağlanıyor diyeceksiniz ama saçın kendi yağına da ihtiyacı var(diyorlar), belli bir süre sonra saçınız alışır, ha tabi kişisel tercihler söz konusu burada ona bir şey diyemem.