kendilerini gosterip evlenmek amaciyla cikiyorlar.

çıkıp acıklı hikayelerini anlatıyorlar ya da şarkı türkü patlatıyorlar o yüzden sordum

delilik+cahillik+yakınlarının baskısı+tv'de görünme hevesi+azgınlık+yalnız ölme korkusu

tüm bunların birleşimiyle kafaları amcıklanıyor ve kendilerini bir anda orada buluyorlar bence.

bu programlara katilanlarin %70'i ünlü olmak için orda bence. zaten programin yapimcilari da bunun farkinda ve islerine geliyor. çünkü ünlü olmak isteyen her boku yapabilir.

gerçekten evlenmeye giden insanlar da var ama nadir. (onlar zaten evleniyolar)

bence oraya çıkanlara para da veriyorlar. para vermeseler bu kadar çıkan kişi olmaz.

kimisi gerçekten son şansları olduğu için çıkıyor, kimiside güzelliğinin farkında olduğundan dolayı her açıdan(yakışıklı,zengin) en iyisini bulmak için çıkıyor. bunun yanında reyting amaçlı olarak kanalın programa bilerek soktuğu adaylarda var bence.

çoğu insan tv programlarına çıkıp hayatlarıyla ilgili herhangi bir şey yapmayı büyük bir şey sanıyor. paraya ihtiyacı olur, kim milyoner olmak ister. çok güzel sesi vardır, yetenek sizsiniz. çılgındır, atletiktir, survivor. evleniyordur ve sıradan yollarla yapmak niyeyse istemez, esra erol bilmemne bilmemne..

nasıl olabiliyor peki? profilime girmeye çalıştığında sayfa görüntülenemiyor yazıyor.

hayir silemez sen hesabini dondurdun icin zaten senin sayfana giremeyecegi icin seni arkadaslarindan cikaramaz.

hayır. istediğin zaman açıp o kişinin ne bok yediğine baktıktan sonra tekrar dondurabilirsin;)

silebilir. kendi arkadaş listesine baktığında sizin isminizi görebiliyor yalnız profil fotosu mavi adam şeklinde görebiliyor. sizin isminizin üzerine tıklayınca "This account has been deactivated. Only you can see X on your friends list. You have the option to X'i arkadaşlarından çıkar. " gibi saçma bi cümle yazıyor. yani olabiliyor.

benim gibi erkektir. olmuyo arkadaş. beceremiyorum. vallahi çok istiyorum ama olmuyor.

çok akıllı olduğu soylenemez.çok gizemli bir durumda değil.koyvereceksin gidecek varsa acın.

Normaldir yani hacu hepimiz böyleyiz

kendisini fazla kasıyor demektir. ağlamak iyidir ya, insanız sonuçta, hepimizin duyguları var, insanın kendisini kasması gereksiz ve yanlış bence. ben mesela ağlarım, ama kimse görmez, görecek olan kişi çıkmadı daha karşıma, yoksa bende isterim beraber ağlayıp beraber gülmeyi... ama insan yalnızkende ağlamıyorsa eğer biraz duygu fakiridir bence.

güçlü bir erkektir ama insanlığın en temel duygusundan yoksundur bakış açına göre güzeldir aynı zamanda kötüdür belki de büyük bir bilinmeyendir.

"Kalp üzülür, göz yaşarır" hadisdir bu.
Bunlar olmuyorsa insanlık ve vicdan ile ilgili bi ilişki kurulamaz.

aynı durum benim için de geçerli. en son ağlayışımı hayal meyal hatırlıyorum orta ikinci sınıfta mıydım neydim. hey gidi be. o gün bu gündür gözüm bile dolmadı. ama hiç hoş bir şey değil bu. ağlayıp rahatlamak gibisi var mı a dostlar?

yine toplumsal baskıya geliyoruz.erkekler ağlamaz denir hep.halbuki ağlamak çok insani bi durum,ağlamalı.

ağlama potansiyeli olduğu zamanda rakı içmemiş erkektir. al rakıyı iç tek başına aç bi müzik arkadan bak bakalım noluyo şişenin dibinde

biriyle tartıştığım zaman söylemediğim bazı şeyler sonradan aklıma geliyo.şunu niye demedim diye.pişman olurum.takarım öyle.

@rock
neyi taktığını sormuyorum hacı, ne zamanları daha çok taktığını soruyorum.

genelde gece. bir de gündüz alakasız zamanlarda, herhangi bir şey canımı sıkan bir durumu hatırlatırsa düşünüyorum. düşündüğüm için de kendime sinir oluyorum.

gece. çünkü gündüz oyalanacak şey çok oluyor ama gece yatınca kendinle kalınca düşünmeye, kafaya takmaya çok vakit oluyor.

hakikaten soruyu çok yanlış anlamışım,bu kadar mı yanlış anlaşılır :)

crimsonlady + 1

duşta.

işlete okuyorsa çıkmış soruları çözsün. yarısı ordan geliyor zaten.

öncelik olarak çıkmış sorulara baksın, biraz da kitapta konulara baktı mı geçmemesi mümkün değil. vize için sanırım ünitelerin ilk yarısını baz alıyorlar, finalde tümünü.

www.aofsinavmerkezi.com kolay gelsin

kredili sisteme geçildi bu sene ve beraberinde müfredat değişmiş diye duydum(ne kadar doğru göreceğiz), yani artık çıkmış soru falan yok diollar. o nedenle oturup konu konu çalışacak.

zaten şimdiye kadar kimse üninin verdiği kitaplara çalışarak geçmedi, herkes murat yayınları sayesinde geçti. zira üniversitenin verdiği kitaplara çalışmaya kalksa bu işe ne kafa dayanır nede zaman.

konu anlatımlı vardır ya illaki, başka yere gitsin. ben geçen sene almıştım mesela konu anlatımlı. zaten yeni sistemle beraber murat yayınlarıda yeni kitaplarını çıkartır herhalde, onları alsın çalışsın. eğer gerçekten yasaklandıysa ikinci el baksın diyeceğim ama mantıken yeni sistemin ikinci eli henüz yok piyasada. ama yeni sistem-yeni müfredat olayı uydurmaysa eğer ve gerçekten konu anlatımlı kitap satışı yasaksa ikinci el bulur kolaylıkla.

karışık işler ya, bakıcaz artık zaman ne gösterecek bizlere...

eskiden olsa çıkmış sorulara baksın derdim hatta murat yayınlarını şiddetle tavsiye ederdim ama şimdi kredili sisteme geçildi. kitap yok dediyse kitapçı haklı olabilir. sanırım henüz yeni dersler için kitap basılmamış. en iyisi aö bürolarından okulun kendi kitaplarını almak gibi görünüyor onun için de kitap yokmuş diyolla ama emin değilim. ortalık karışık yani, aöf'cüler rahatsız :)

cevap veren herkese teşekkürler. yakınıma yolladım linki, okuyacak. başka tavsiyesi olan varsa yazarsa güzel olur. başka insanlar da okur filan.

sanal araf

sevgilin olur dondurursun, sonra ayrılırsın kaldığın yerden devam edersin.

benim gibi sadece oyun oynuyorsan oyunlardan sıkılınca dondurursun, tekrar oynamak istediğinde açarsın. başka türlü işe yarar bir yönünü göremiyorum zaten o sitenin.

çünkü bildiğim kadarıyla hesap silinemiyor, dondurulabiliyor ancak.

hesap silinebiliyor gkcbsk arkadaşım.

dondurmadığında alışkanlıktan girebiliyorsun bazen istemesen de.
ayrıca girmesen de bilgilerin bir çok insana açık bir halde paylaşılmaya devam ediyor. artık paylaşmak istemiyor olabilirler.

analogus arkadaşım yeni öğrendim ben de, artık silinebiliyormuş evet.

Sınav dönemindir,vakit kaybetmek istemiyorsundur.

514 nolu otobüs
www.ego.gov.tr

ama bana nokta adres lazım. şuna bin, şurada in, şuraya kadar yürü gibisinden...

armut piş ağzıma düş diyosun yani.
bahsettiğin yere hiç gitmedim.
ama
optimumun karşısına geç duraktan 514e bin. son durakta in.
ordan mezarlık yürüme mesafesinde değil. ya dolmuş vardır. ya da taksiye binicen artık. otobüste sorarsın mezarlığa nasıl giderim diye.

bir daha aradıklarında yer kalmadı derim.

neden bu kadar paragöz bir ibne olduğumu sorgularım muhtemelen.

İnsanlarla doğrudan muhatap olunan bu sektörlerde insanlarla ilişki işin vadesini belirler. Parayı çok verene ağa paşa gibi davranır az verene köpek çekersen uzun vadede batarsın. Değil 25 lira 2.5 liralık su içse bile o adama kral gibi davranacaksın ki lükslüğün içini doldur, sadece pahalı olma.

çay çorba masaları en büyük sıkıntısıdır zaten bu sektörün. zamanında böyle bir yerde garsonluk yaptığım için biliyorum. yapman gereken durumdan rahatsız olduğunu belli etmek. mesela çaylar bittikten hemen sonra garsonu yollayıp bir istekleri olup olmadığını sordurtman. muhtemelen teşekkür edip hayır diyecekler, ama sen 15 dakikada bir garsonu yollayıp tekrar tekrar sordurt. böylece müşteri zamanla rahatsız olup ayağını keser mekandan.

bir diğer yol, müşteri yer ayırtmak için aradığı zaman tüm masalar dolu demen. aynı müşteri her aradığında dolu diyerek gelmesini engelleyebilirsin.

Sesinden tanıyabiliyorsan yer kalmadı dersin, eğer tanıyamadıysan da yer ayırtmayı başarabildilerse, o zaman her müşteriye davrandığın gibi davran. Memnun müşteriler birkaç kişiye tavsiye ederken, memnuniyetsiz müşteriler bütün kasabaya anlatırlar olayları.

çorbaya zam yaparım :)

kendinizi kandırmayın beyler.sizin böyle bir işletmeniz olsaydı ve böyle bir müşteriniz eminim uyuz olurdunuz.1 değil 2 değil diyor adam her akşam.ortalama hesabın 200-250 olduğu yerlerde bunun kirası,aşçı-garson parası,gıdaların kalitesi vs hepsi doğru orantıda artar.öyle basit değil bu işler.

mekana ana yemek kurali koyarim. mutlaka ana yemeklerden biri yenmeli derim. polis evinde falan bu tur uygulamalar mevcut.

ana yemek kuralı bence de mantıklı.

önüne gelene kısa sürede seni seviyorum dersen herkese diyosun demektir tanımadan falan. ondan sıradanlaşır. genelde de canım nolcak.

birisiyle sevgiliyiz, sevisiyoruz birlikte uyuyoruz falan diyelim. seni seviyorum desem sikinti mi olacak yani? isler gucler'deki durum o mesela.

How I met your mother'a ben de takilmistim, sanirim once "I like you" asamasi tecrube edilmeli. Daha sonra "I love you" asamasina geciliyor ki soz konusu dizinin iceriginden oturu hic bi karakterin I love asamasi hos karsilanmiyor.

Gittikçe amerikanlaşıyoruz da o yüzden.

Gavur memleketinde ilişkinin gidişatı şu şekilde olur. Kadınla erkek birbirlerini beğenirler, sikişirler, performans tatminkarsa sikişme devam eder, birbirlerine alışırlar, alışınca severler, sonra da evlenirler.

Türkiyede ise eskiden sıra şöyleydi birbirlerini beğenirler, alışırlar, evlenirler ve sikişirler

sikişme kısmı evliliğin önüne geçti zaten ama artık alışmanın da önüne geçiyor yani amerikanlaşıyoruz.

Sevgi, aşk sadece beğeniyle olmaz, tanımayla oluşur, yanında huzur bulmayla oluşur. Önce sikişip sonra seven ve bunu normal bulan kişiler için seni seviyorum hızlı gitmektir.

tosbaga hakli olmakla birlikte ben de her "kız arkadaşıma" seni seviyorum demem ama her arkadaşıma seni seviyorum diyebilirim. nasıl yani?

şöyle karşı cinsten olan ve olağan arkadaş olmayan (çıkmak işte) kişiye sevgilim demem için epey zaman geçmesi gerek bende. her öptüğüm ya da birlikte sinemaya, bara sağa sola gittiğim hatunla sevgili olacaksam ohoo işim zor. ama cinsiyet farketmeksizin "seni seviyorum" ya da uzakta ise "seni özledim" derim arkadaşlarıma ve onlar da bilirler kastımı.

tamam da gencler, mantigim almiyor. madem mavi ekran vereceksin seni seviyorum lafini duyunca, o zaman nasil sevisip yatip kalkiyosun birlikte?

i like you da cok tuhaf duruyor. pornolarda erkekler kadinlara yaklasir hmmm i like you diyip bacaklarini oksarlar ya, onun gibi geliyor bana. soyleyemiyorum o yuzden.

like olmuyor love olmuyor, ne diyecegiz o zaman?

abi deme :)

Türkiyede isen zaten hiç deme. senle iyiyim vs de. i love you ya da i like you derse bir hatun bana höö derim.

hollywood un bok yemesi.

bi sorun yok. aksine dememek sorun bence

filmleri dizileri boşver, gerçek hayat başka. sevgiliye seni seviyorum denmesinde bir sorun yok ama sevgili adayına seni seviyorum dersen eğer egosunu erken tatmin edersin ve kıçına tekmeyi basar.

sevgilim bana diyor ben sevgilime diyorum neee beni seviyor musun defol pislik demedik daha :D. bu şu durumlar için olabilir bence bi kızla tanıştın diyelim 3-5 görüştünüz bi anda seni seviyorum demek garipten ziyade inandırıcı olmuyor bence.

bence öyle daha mantıklı, seks falan büyük bir şey görülüyor insanların gözünde, sadece fiziksel bir aktivite? ışın falan çıkmıyor kafamızdan yapınca, yani bi kızla "takılmak" daha önce gelmeli bence, ciddi olmadan, ayrılırsın falan, yani "bu ilişki nereye gidecek" sorunsalı olmadan. sonra bakarsın.

"tamam da gencler, mantigim almiyor. madem mavi ekran vereceksin seni seviyorum lafini duyunca, o zaman nasil sevisip yatip kalkiyosun birlikte? "

senin karşına adriana limayı çıkartalım, kadına aşık olmasanda eşşek gibi sevişirsin.

seviyosan dersinde, sevmiyosan sırf onunla görüştügün için iki hormondan dolayı, "seni seviyorum" dersin, olmaz o işte


amerikanlaşmak ne ya

torpille.

eyyorlamam bu gadar +1
torpille.

girdim oradan biliyorum.

adamın varsa girersiniz... çünkü her gelişmemiş ülkede olduğu gibi bu ülkede de bu işler böyle yürüyor.

Passage iyidir.

google da araştır, tam adrese bak, kızılayda.

ama damsız almıyorlar, kızılaya göre elit bir ortam.

passage mı elitmiş kıçımla gülerim.

passage'a gideceğine eski yeni, nefes, telwe'e git.

illa metro sorun değilse tabi ki tunalı dostum.

@free bird

Okuma özürlü arkadaşım, kızılaya göre dedim.

passage denilen yer eskiden iyi olabilir ama şimdi ipini koparan oraya gidiyor. dedikleri gibi eski yeni'ye git daha iyi.

kızılay'a göre elit bir mekan olan passage'a gidebilirsin @samiabi19 skjalkjdksla :)

3E ( inn )
Koordinatlarını buldum netten ;) 39°55'19"N 32°51'25"E
Ya mithatpasa Köprüsü'nün hemen yanında.

(bkz: gaga manjero)
(bkz: sakal)

gaga manjero biraz pahalı olabilir, sakal'da fiyatlar daha makul. tunus caddesi sularında ikisi de.

tunalıda If performance halla uğramalısın yada aynı yerde üstkat. kızılayda da buraya benzer pek çok mekan var tabi

avantaj kullanılıyor genelde. en son hatırladığım manu-gs maçında, muslera adamı düşürmüştü buna rağmen yerde vurmuştu manu'lu oyuncu.

genel anlamda bakınca, muslera'ya kırmızı verilmezi elzemdi ama adam sırf vurdu ve gol oldu diye kırmızıdan kurtuldu.

gs manu maçında carrick'in golünde olduğu gibi avantaj olabilir. eğer carrick orada auta vursaydı hakem penaltı verecekti ama gol olduğu için vermedi.

doğru cevap birinciyse eğer tartışılacak bir durum yok. ama ikinciyse eğer, gol olursa gene tartışılacak bir durum yok. ama pozisyon gol olmazsa hakemin dönüp penaltıyı vermesi lazım zira orta sahada yapılan bir faul avantaja bırakıldığı zaman avantaj anında kaybedilirse eğer hakem dönüp faulü veriyor.

edit: doğru olan ikinci bu arada, yazmayı unutmuşum.

edit2: www.ligtv.com.tr
şifo mehmet arada söylüyor hangisinin doğru olduğunu. yani cevap 2.

penaltıdan sonraki ilk hamlede (pas veya şut) gol olursa gol sayılır. yoksa penaltı. normal avantaj kuralı işlemez. bkz: manu-gs maçı.

@eyyorlamam bu gadar

İşte aradığımız hangisi doğru ve geçerli kuraldır?

başta şunu söyleyebilirim net bir şekilde, penaltı pozisyonu var yani adama faul yapıldı ama son anda adam vurdu gol oldu. evet posizyon penaltıdır ama hakem golü iptal edip penaltı vermez. oyun devam etmiş ve gol olmuş sayılır. gol olmazsa ancak penaltı verilir.

buna göre 2. görüş geçerli. ama sanıyorum ki bir karışıklık olmuş durumda. notta yazdığın gibi adam pas attı arkadaşına ama gol olmadı, evet hakem dönüp penaltıyı verir. çünkü ilk pozisyonda faul olmasa gol şansı çok yüksek ve engelleniyor. yani karar gol olmadığı takdirde penaltı.

www.youtube.com 1.25 te bariz penaltı+kırmızı kart olmasına rağmen pozisyon devam etmiş ve oyuncu golünü atmıştır.kart verilmemiştir.

burada baz alacağımız kavram "bariz gol şansını engelleme" dir. gol olduğu için de bu şans engellenmemiş olur ve avantaj uygulanır.

en büyük avantaj gol
sonra penaltı
sonra .. gidio işte serbest vuruş filan diye :)
ama futbolcular penaltı olduğunda düştüğünden avantaja oynatma gibi bir durum yok. çalıyor direk. başkası geldi tamamladı gol oldu pek görülen bir durum değildi çünkü aradaki süre de çok kısa.

el ile şöyle de bir durum var mesela. rakip oyuncu sizin topunuza kale çizgisi üzerinde el deydi.
a) yine de gol olduysa , golün avantajı var gol + sarı kart
b) gol olmazsa , penaltı + kırmızı kart.

baktığında hareket ikisinde de ayni. ayni adam ayni eli deymiş. ama öyle farklı işte..

collinaya danistik cevap 2

Fenerbahçe.

Düzgün bir amacı olsa, maç satıyormuşcasına oynamasa, Gençlerbirliği diyeceğim ama... Mantalitenin değişmesi gerek önce.

galatasaray!

fakat ankara'da seyirci kalitesini gördükçe gidip geldikçe gençleri tutardım. neden tutmadım çünkü babam yada annem sağolsun bu tür okul dışı faaliyetlere beni hiç yönlendirmediler. ot gibi büyüdüm.

ankara doğumlu değilim ama ankara'lı sayılırım artık. düştükten sonra ankaragücü'nü tutar oldum, geri çıksın istiyorum.

Hanımköyü Ankaralı olan bir insan evladı olarak:

Fenerbahçe.

Fenerbahçe

önce galatasaray, sonra gençlerbirliği.

fenerbahce sonra genclerbirligi. kucukken genclerde kaleciydim o yuzden ankaragucu degil genclerliyim.

angaragücü

ankaragücü

Çocukluğumdan beri Gençlerbirliği. Sırf Ankaragücü taraftarından küfür yediğim için tutmaya başlamıştım.

gençlerbirliği. 3 senedir neredeyse her maça gidiyorum.

4 yildir ankara'da oldugumu belirtmeliyim.

www.facebook.com

iyi de troller trollediklerini belirtirlerse o trollemek olmaz ki. öyle bir geyik ortami olur.

he haklisiniz, ona lafim yok da; bunun önune gecilemez bence maalesef.

bence bu trollük değil. birisi seni kandırmış sadece. daha dikkatli olduğun-olduğumuz takdirde böyle durumlarla karşılaşma olasılığımız iyice düşer...

bunlar engellenmez ne yazıkki, 15 dakka boyu araştırıp cevap yazdığım hukuksal sorular olduğunu bilirim. açıp kıyı şeridi hakkındaki kanunu baştan sona okudum hatta eleman için. sonra izah ettim kamu yararı için böyle böyle olmaz diye. herif kendi aradığı, kafasındaki cevap olmadığı için tik atmadı. bu durumda bende boşu boşuna o kadar uğraşmış oldum.

ama ne yalan söyleyi bu davranışı beni bozmadı, çünkü o araştırdığım konulardan daha sonra 3-5 muhabbette laf açıldı ve konuşabildim rahat rahat. sende aynı şekilde vakit kaybettim olarak değil de ikna edebildim olarak düşün bence. çünkü trollük engellenmez önceki cevaplarda da denildiği gibi.

ben "troll, trollük," ve ilgili diğer bilimum ifadelerden gerçekten hiç hoşlanmıyorum. o kadar itici geliyor ki.. ortalama bir insan neden böyle bir şeylerle uğraşır ki? böyle kavramların ortaya çıkması bile ne kadar gereksiz..

gerçi diğer yandan, "ee aradaki farklar (ve dünyada filanların falanların neden yaşandığının açıklaması) başka türlü nasıl ortaya çıkardı" diyorum çürütüyorum kendi düşüncemi...

evet ne yazık ki insanların zihniyetlerinde değişmeler, gelişmeler (kendilerine karşı hayatlarındaki herhangi konuda, davranışta, konuşmada,vs'de "ben ne yapıyorum" tarzı sorgulamalar, çeki düzen verme farkındalığı vs) olmadıkça bu tür düzenlemelerin ne kadar işe yarayacağı tartışılır.. ama küçük de olsa fark yaratsa hiç yoktan iyidir? o da bir şeydir...

herkesin "trollük" dediği şey nedir peki "kandırma" değilse? gerçekten bilmiyorum ben. çoğu kişinin de ne dediğinden haberi olmadan bir çok kelimeyi kullandığını her yerde olduğu gibi burada da görüyoruz.

"trollük nedir?" diye sorsam, elli tane farklı cevap gelir. aynı şekilde "kezban nedir?" diye sorsam ona da bin tane farklı cevap gelir.. daha çoğunluk kullandıkları kelimelerin ne anlama geldiğini ve nerede nasıl kullanılması gerektiğini bile bilmiyor. oehh!! konuşma gittikçe daha berbat bir hal alıyor, ben susayım ve dinleyeyim en iyisi..

trollük neden yapılıyor zannediyorsunuz? "attention whore"luk bir yerde.

troll olarak işaretlediğimiz kullanıcıların açtığı başlıkları ve girdiği cevapları görmeyelim, bu kadar basit bir çözümü var.

"e ben onca zaman harcayıp mesajlarla moral vermeye çalışmışım, yardımcı olmaya çalışmışım?

bu arada belki gerçekten bir fikre bir düşünceye, bir tavsiyeye ihtiyacı olan başka bir insan vardı ve ben onu es geçmiş oldum belki?"

neden kendinizi bu kadar önemsediğinizi anlayamıyorum.
birinin derdi olduğunu düşündünüz ve yardımcı olmaya çalıştınız. sonrasında hayvanın tekı oldugunu görmek kandırıldıgınızı düşündürebilir size orası tamam ama derdını paylastıgınız andan sonrası sızın alanınız değil artık. sadece troller için değil bu hayatın her anında böyle. insan yerıne koyup sohbet ettiğimiz kişilerin ille de minnet duyması gerekmiyor. duymuyorlar.
siz yardım isteğinizde samımı ısenız kıme yardım ettıgınızın ve neden yardım ettıgınızın aslında hiç önemi yok. yardımcı olmak ve tutamak olmak meselelerını karıstırmayalım. sızın anlattıgınız bır dılencıye para verınce kendını kahraman hıssetmek gibi bir şey. abartmayın. o parayı verdıgınızı unutmaktır sızı ınsan yapan.

sen çok tatlı bir insansın ve iyiniyetlisin tanrı seni korusun. Düşündüklerin yanlış değil fakat biraz naif diyebilirim, ne yazıkki bunların önüne geçmenin bir yolu olduğunu düşünmüyorum.

@widecan,

senin verdiğin 2. örnekteki kişinin ne olduğu zaten yazdıklarından belli değil mi? ben onun gibilere değil, ona cevap verenlere diyecek laf bulamıyorum???

işte duyuruyu bu minvalde kullanmak isteyenlere bir bölüm ayrılsın, gitsinler orada kendilerini mutlu etsinler.

***

@douchebag,

evet o da bir çözüm. ama kişinin troll olduğunu anlamak her zaman kolay olmuyor, rumuzunun yanında yazmıyor ya da neon ışıklarıyla parlamıyor:) ha, ama ilk cümleden belli edenler de var tabi.

ben senin önerine biraz daha ek yapayım; sen birisini işaretlediğinde modlara gitsin. misal 5 kişiye ulaşınca ya o kişi silinsin, ya da ne bileyim kişi bilgi penceresine not düşülsün.

ya bunları konuşuyor olmak bile ne kadar büyük kayıp ve ayıp değil mi...

@öptüm sezen,

düşüncelerini bir insanın ihtiyacına faydası olacağı ümidiyle paylaşan herkes önemlidir. düşünceler de önemlidir, birilerine faydası olması amacıyla paylaşılması daha da önemlidir.

kendimi de düşüncelerimi de önemsiyorum tabi ki. bu senin veya herkes için geçerli olmayabilir. herkes sahip oldukları, yaptıkları, söyledikleri, gösterdikleri hareket, tutum ve davranışlar,vs vs ölçüsünde değerlidir.

düşüncelerimin işe yarayacağını düşünüyorsam, tabi ki doğru kişiye gitmesini isterim. vaktimi neden boşa harcayayım ki?

ayrıca ben asla dilenciye para vermem, ama mendil satana, müzik yapana ya da başka bir şey satarak para kazanmaya çalışan herkese veririm.

********

@sirena, eski güzel bir dost sesi:)

güzel düşüncelerin, senin güzelliğinin yansıması. evet kesin çözümü yok maalesef, ama işte "acaba belki biraz azaltabilir ya da kontrol altına alınabilir mi, neler yapılabilir"i ön plana çıkarıp biraz beyin fırtınası yaptırmak düşüncem..

@öptüm sezen
bence o kadar basit değil. başka şeyler yapabileceğin bir zamanda sen o insana yardım etmeyi seçiyorsun ve bir amacın var. dilenciye sadaka vermek gibi değil de sosyal ilişki olarak algılıyorsun. tamam sadece yarım etmek sonucunu bilmemek de güzel ve mutluluk verici olması gerekir ama ben konunun tamamının bu kadar basit kapatılabileceğini düşünmüyorum. ekşiduyuru bu yolla çürüyecekse ve değerli kullanıcılarından kaybedecekse muhakkak beta daki gibi bir ayraç kullanılmalı -ki o sistem de troll ün illa ki en az bir kez trolllük yapmasını ve farkedilmesini gerektiriyor, güçlü bir mekanizma değil ama çaresizlikten iyi.

trollük için tek çözüm sağlam moderasyon ve ip'den banlama. öyle onların oynayacağı bir kindergarden yok. olmaz. olamaz çünkü adam zaten buraya dalga geçip, kendi küçük dünyasını şenlendirmeye geliyor.

benim fikrim: soru sahibi için tik seçeneği kalsın.

fakat cevaplara ve sorulara (+/-) özelliği gelsin. puanlama sonucu; soru veya cevaplar artıya mı gidiyor eksiye mi gidiyor görülecek zaten. böylece duyuru ahalisinin de nabzı tutulur. 2 sorusu (-)'nin dibine vurmuş bir kullanıcının 3. sorusuna cevap vermem şahsen ben.

en azından geyik yapan/trolleyen kullanıcının bu puanlama sistemiyle adı duyuru kullanıcılarının kara listesine girer.

@douchbag,

aslında "trollük" konusuyla ilgili can alıcı nokta sanırım "attention whore" saptaması. trol'lüğün tam olarak ne olduğunu anlamak ve çözmek için belki de bu "attention whore" konusunun irdelenmesi ve incelenmesi gerekiyor.

bir insan neden "attention whore" (olmak mı yapmak mı denir bilemedim?) olmak/yapmak ister... bunun sebepleri nelerdir..

belki bunu yapmasını sağlayacak bir takım çözümler/fikirler olursa, orada gitsin "attention whore"luğunu yapsın, artık eksik güvenini mi, kişiliğinden büyük egosunu mu tatmin etsin de trollük yapmaktan biraz da olsa geri dursun. gibi bir şekilde çözümlere götürebilir belki bizi..

yani trollük yapmaya iten ne ise, belki o konuda kendini sergileyeceği bir takım çözümler yapılagelirse, hem o kafadaki kişiler kendilerini tatmin etmiş olur hem de bizler onlardan kurtulmuş oluruz.

@tükenmez adam,

düşündüklerimi benden daha güzel toparlamışsın. tek taraflı değil, (gelecekte tam tersi konumlarla ortaya çıkabilecek durum sonucu) karşılıklı "sosyal ilişki" evet.

@holy, dilenci meselesi sadece karsılıksız bır sey yapmakla alakalı örnekti.
zaten dılencıye para vermıyorum gibi bir argüman sunmamalıydın.
yaptıgın sey, bırıne yardım etmek arzusu değerli ama o değerı o anda orda bırakmaz da büyütürsen hayalkırıklıgı olur sonu. oluyor.

@tukenmezadam, işte ben de sonucu düşünülüyorsa o yardımı yapmamanın daha mantıklı oldugunu düşünüyorum. bu aslında bır "kendını korumaya almak" mevzusu.
insanız ve ınsanlık beklıyoruz karsımızdakınden, ama gelmıyorsa o adım bu konuyu dert edınmemelı. anlatmak ıstedıgım budur.

itin götüne sokmanın prim yapabildiği yerlerde, sizin derdinizin pek bir anlamı olmayacaktır maalesef. paul feyerabend'in "anything goes" lafının artık günlük hayatlarımıza nüfuz edecek kadar yayıldığının (kendisinin söylediği anlamda olmasa bile) bir göstergesi sadece. "koy götüne rahvan gitsin, ne olacak ki" söyleminin tavan yaptığı bir güruh içerisinde sizin düşünceleriniz naif karşılanması maalesef olağan hale geldi artık. kimileri bunu dert edecek, kimilerinin umrunda olmayacak, birileri ötekine ne diye sataştın ulan diye saldıracak, beriki arkada kıs kıs gülüp öteki hesabına geçip cevap yapıştıracak, vs vs vs...

neyse, bu anlamsız prelüd sonrası şunu eklemek isterim ki bunu önleyebilmenin en açık yöntemi size hangi kullanıcının duyurularını görüp görmemenizi ayarlamanızı sağlayacak bir sistem kurabilmek. yani donuzu buraya da taşımak. bu bize daha sağlıklı bir ortam oluşturmayacak bana kalırsa ancak kişisel sıkıntıların da önüne bir nebze de olsa geçilebilmesini sağlayacak. yani kendimizden uzaklaştırınca varlıklarını kaybolmayacaklar ancak en azından gözümüzün önünde olmayacaklar.

@wide'ın da aksine düşünüyorum açıkçası, bu iki duyuruda da duyuru kurallarına aykırı bir durum yok. eğer birilerinin gereksiz ancak buranın kuralları dahilinde yazılmış sorularını bahane ederek onları uzaklaştırmaya başlarsak, bu üstünde durmaya çalıştığımız zeminin de kaypaklaşmasına neden olur. tabii sitenin düzenini oluşturan ben değilim, sırf milletin gereksiz yere zamanını çaldıkları için ve sahte hayat oluşumları üzerinden kurguları çerçevesinde soru sordukları için uzaklaştırılabilirler ancak bu onların ne geri dönmemesini sağlar ne de burada herkesin daha sağlıklı bir ortamda iletişim kurmasına neden olur.

bir de az konuşmayı öğrenebilsem...

@atmosphere,

ben o an aklıma ilk geleni söyledim.. yoksa gayet zayıf ve etkisi pek olmayacak bir çözüm.

yoksa duyuruyu yazmaktaki en önemli amacım da, bu konuyu ortaya koyup, birbirinden farklı ve/veya güzel/faydalı/etkili çözümlere ulaşmak. nitekim çok güzel öneriler de geliyor, çok şükür ki..

senin önerilerine katılıyorum. eksileme olmalı. hatta "üslubu kötü", "cevap değil" vs şeklinde birkaç seçenek bile olabilir. kendi adıma, bir çok insanın üslübunu çok hakaretvari ve saygısız bulduğumdan eksileme isteğim var.

birisi kalkıp sevgilisiyle ilgili bir şey soruyor, adam kalkıp "karı, sokmak, çakmak, kullanmak, pompalamak,vs" tarzı gayet aşağılık tarzlarda cevap veriyor. (neyse, belki bu genel için önemli olmayan, kişisel bir takıntı olabilir, görmezden gelebilirsiniz)

bence hatun doğruydu, fakat hesabını baskasına devretti kullanmıyor diye. olabilir. kimse seni o kadar trolleme zahmetine girmez.

trollemek show işidir, açıktan olur. birebir trolleme diye bişey yoktur. kişisellik yoktur yani.

Bunun yanında, sen sorunu yazarsın, trollün biri cevap bile vermiş olsa en fazla ne olur yani? sallama bence bu kadar. rahat ol.

@öptüm sezen,
dilenci çoğu kişinin gözardı etmesinin ötesinde çok önemli bir konudur. (ama işte yeri burası değil) dilenciye para vermememi söylemek benim için çok önemli bir noktadır. ve çok şey anlatır aslında. tembel insana selam bile vermem. ama küçük çabasını gösteren insana yarım ekmeğimi bile paylaşırım. bilmem anlatabildim mi.

karşımdakinin ne olduğunu bilerek, değmeyeceğini düşünsem de yine de kendi seçimim olması kastettiğim şey. ama buradaki durum, kendisini farklı gösterip, seni inandırıp, kandırması, vaktini çalması vs vs..

kıymetini bilmeyeceğini bildiğim halde birine vaktimi harcamaya karar verirsem, bunun hesabını kimseye sormam, baştan bilerek o kararı vermişimdir zaten.

o yüzden dediğin şeylere katılmıyorum. karşılığını beklemeden, hatta karşımdakinin istemeden, sormadan, yaptığım / verdiğim / vaktimi-emeğimi harcadığım ve sonradan aklıma bile gelmeyen şeyleri konuşacaksak, emin ol çok iddialı noktalarda çıkar durumum.

yine karışık oldu sanırım demek istediğimi tam anlatamadım sanki..
yani mesele bir iyilik yapıp sonra da karşılığını beklemek değil.

****
@demcan,

demek istediğim, bu konuda hangisi kötünün iyisi olarak işimize yarayacaksa bir şeyler yapılsın. bizlerin dahil olması gerekiyorsa biz de dahil olalım. çözümler ortaya konulsun ve içlerinde en etkili olacağı düşünülen de uygulamaya alınsın.

*****

@nezaretten taharet,

aslında bu olasılık da aklıma gelmedi değil. çünkü dediğin gibi o kadar uzun süre ve özel mesajdan olması gerçekten o kişide ciddi sıkıntıların olduğunun göstergesi.

vesile oldu, konu buraya geldi işte.

sonuna kadar haklısın. belki moderatörlerde bu durumun farkındalardır. birazcıkta rahat üye olabilmekle alakalı bir kirlilik bu. sadece sözlük yazarlarının duyuruya yazabilmesi gibi bir kısıtlama getirilse diyeceğim ama bu seferde duyuruyu gerçekten ihtiyacı için kullanan ve sözlük yazarı olmayan diğer kullanıcılara haksızlık olur. kısacası iki ucu boklu değnek. ama dediğin gibi trollük yapanları deşifre edebilme imkanı olsa, belki bu durumun önüne geçilebilir biraz.

@eyyorlamam bu gadar,

aslında belki burada şu kısmı da ayrıca belirtmem gerekir. ben barizce komiklik, espirik olsun, eğlence olsun, neşelenelim diye açıldığı belli olan duyurulara karşı kötü bir bakış açım yok. (insanlara hakaret / saygısızlık / küfür,vs içermediği ve suyu çıkarılmadığı sürece tabi ki)

sonuçta ne olduğu bellidir, ve cevap verecek olan kişi de bunun ne olduğunu bilerek veriyordur.

yani yukarıda bahsettiğim şekli tolore edilebilir.. çünkü herkes neyin ne olduğunu biliyordur.

sonuçta burayı asık suratlıların dolduğu, herkesin birbirine çatık kaşlarla baktığı, soğuk, resmi bir yer olarak görmeyi kimse istemez.

neşe, espri, şakalar, insana moral veren ve bu toplumda en çok ihtiyacımız olan şeylerden. burada da niye olmasın ki?

ama bunun insanları kandırmaya varmadan, suyunu çıkarmadan, kadınlar / sevgililer / eşler hakkında saygısız üsluplar olmadan vs vs, yani insana yakışır çerçevede olmasını kim istemez ki..

oehh! çok mu ütopik şeylerden bahsediyorum ya.. oysa bana göre çok ufak tefek davranış değişiklikleriyle kollektif olarak büyük başarılar ve güzel sonuçlar elde edilebilecek bir şey gibi görünüyor..

haklısın holy'cim. benim de başıma garip olaylar geldi duyuru hayatı boyunca. ama bunlar olabilecek şeyler ve temkinli yaklaşmak gerekiyor. i'ler es'lere göre sanki daha anonimler gibi ve troll çıkma olasılığı daha yüksek tabii. ama ben de "i" olarak başlamıştım buraya ve sonradan yazar oldum. çok iyi "i" olan kişiler de var. "troll" kategorisi bu sitenin mantığına pek uymuyor, forumsallaştırıyor. moderatörler troll'leri elinden geldiğince elimine etmeye çalışıyorlar ama herşeyi de engelleyemeyiz tabii. işin için de cıvıtmadan eğlence de barındırmak lazım. bu site iyi dengeliyor olayları. seninki tabii özelden olduğu için daha farklı bir durum ama moderatörlere de danışılabilir tabii.

@ermanen'cim,

maalesef sözlük içinde de fazlasıyla troll zihniyetli hatta daha kötüleri var. ve burada gelip i niki ile gayet de kendilerine yakışır şekilde hareket ediyor olduklarına çok eminim.

ben de bir çok i'nin buraya "değer" kattığına inanıyorum.

hiç bir kötü şeyi hiç bir zaman tamamen çözmek mümkün olmuyor hayatta maalesef.. burada da tam olarak çözülemeyecektir zaten. ama en azından minimize edilebilir alınacak tedbirlerle.

kimseye dışarıdan akıl / bilinç / farkındalık monte edilemiyor ne yazık ki.. ancak çoban gibi başında durmak, kısıtlamak, cezalandırmak vs gerekiyor insan gibi davranılması için.. tıpkı gerçek hayatta da olduğu gibi.. (kurallar, kanunlar, cezalar,vs)

36 gün önce tuzu uzattı ve hanım göbeği verdi demek, olmuş o iş.

Okuyayazdım, sevişin geçmez.

aramazsan böyle devam ararsan samanlık seyran. ara canım olmazsa da üstüne düşeni yapmış olmanın huzuru olur.

ilk birkaç harfini okudum. 40'ı çıkmadan aranmaz.

tuzluğu uzattı. oyhyşş içim bi hoş oldu.

ara.

Böyle bir durumda aranılacaksa 1 hafta içinde aranmalı. 36 günde olacağı vardıysa olmaz..

ödemeli arasam nasıl olur, ben arıycam ama sonuçta o aramış gibi olacak. hem kızlık gururum incinmez.
aa ama bu seferde fakir falan zanneder mi acaba?

sizce ödemeli aramalı mıyım dostlar?

erkek milleti değil mi işte hepsi aynı...

*kendini hatırlatma taktiği

msj çekersen daha iyi olur, zira 36 gün geçmiş. ve bir şey sormak için mesaj çek ki, bahane olsun diye mesaj çektiğin belli olmasın. misal o geceyle alakalı bir şeyler sorabilirsin. mesela; o tavsiye ettiğin tatlının adı neydi? ya da o gittiğimiz mekanın ismi neydi? orası saat kaça kadar açık? oraya hangi yoldan daha kısa gidilir gibisinden şeyler sorabilirsin. böylelikle kendini hatırlatmış olursun. ve çocuk şu an için senden bir adım bekliyorsa mesajlar uzar gider zaten. fakat mesajlar uzamazsa eğer ikinci bir bekleme sürecine girmelisin. eğer elemanda sana karşı bir şeyler besliyorsa içinde en geç 2-3 gün içerisinde mutlaka geri dönüş yapar sana. ama bu seferde geri dönmezse eğer üzgünüm ama bu iş yatmış demektir, sende aşkını ilan etmeyeceksen eğer mecburen bu işten vazgeçeceksin.

o iş yalan olur , sen şimdiden başkalarını ara.

ödemeli mi? sakın ha :) sakın ha.

tamam ödemeli aramadan vazgeçiyorum. onun yerine bi kaç kez çağrı yapsam ardı ardına. o arar değil mi o zaman? ben de arayıp ucuz kadın olmaktan kurtarmış olurrum kendimi. buna ne dersiniz?

lan ha aramışsın ha çağrı yapmışsın ne farkı var? ucuz kadın olmamak için aramıyorsun ama çağrı atıp aramasını istiyorsun, bence bunların ikisi de aynı. sonuçta bağlantıyı bir şeklide sen kuruyorsun, önemli olan ve senin anlayamadığın nokta bu zaten. adam aradığı zaman ne diyeceksin peki, bahanen var mı? sana fıstık gibi yöntem verdik, hala saçma sapan şeyler düşünüyorsun.

edit: dayanamadım soruyorum, liseli misin lan sen yoksa?

@eyyorlamam bu kadar: bir deniyim bakalım dediğini, işe yarar umarım.

şöyle bi mesaj atsam nasıl olur sizce:

"mrb bni tndn mı, ben xxx. ymkte bana onerdgn tatlınn ismi nydi? cok gzldi de.. msglsen snra da aryblirsin bni. kib bye."

troll la bu. hadi basta soru normal gibiydi(o da nasil normalse), sonra boku cikti. Eski duyurulara bakinca arkadas önce kendine, sonra baska bir ele(elizabethe), sonra otobusteki guzel kiza simdi da tuz veren adama asik olmus.

Okumadım ama, arama bence.

hoşlanmıyorsa ne olucak olm ya, sen ara belki sonradan hoşlanacak, belki hoşlanıyor senden bekliyor. hadi hoşlanmıyor sonradan da hoşlanmadı e nolucak sen aradın diye başına taş mı yağacak...

(bkz: pavyon adabı)

Aslında sormak istediğim onlar artık bir toplum kimliği kazanmışken bizim onları görmezden gelmemizin nedeni nedir?

Cevap: O kültüre ait olmamak. Her kültür popüler olmak zorunda değil ki? Ancak popüler olanlar (ya da olmak isteyenler de diyebiliriz) göze sokuluyor. O 4 milyon izlenen klibin de izleyicisinin bir kısmı dalga geçmek için izliyor. Popüler olanları da zaten televizyonda şurada burada (Ankara'lı Turgut var benim bildiğim, muhtemelen 'lı yı ayrı yazmıyordur).

Bence durum daha farklı. Pavyonlarda, başka herhangi bir yerde yapılsa toplumsal suç kabul edilecek şeyler yapılıyor. Alkoldür, kadınlarla beraber olmaktır falan. Pavyonlar herkesin içinde ne olduğunu bildiği, olan şeyleri suç olarak gördüğü ancak görmezden geldiği yerler. Herkesin yokmuş gibi yapmasının sebebi, varlığını kabul ettikleri zaman ya ne kadar ikiyüzlü bir toplum olduğumuzun ortaya çıkacak olması ya da pavyon erbabının linç edilmesi gerekmesi. Ama pavyon erbabı dediğin insanlar o kadar çok sayıdalar ki, böyle bir şey yapmak mümkün değil, o yüzden tamamen görmezden geliniyor bence.

otobüse bindiğinde yolculardan birinden isteyebilirsin karşılığını teklif ederek üzerinde hangi para birimi varsa. Ya da şoför anlayışlıysa indiğim yerden alıp basıcam diyebilirsiniz

-pardon fazla kartı olan var mı acaba?

olay budur...

Havaşa binip gidebilirsin , veya havalaında ufak bir miktarı değiştirebilirsin.

sadece oradaki otobüse mahsus, şöförün sattığını hatırlıyor gibiyim.

Parayı şöföre veriyorsun. Şöför senin adına kart basıyor. 1-2 sene önce 3,5 TL gibi bir şeydi.

satılmıyor sanırım.

Zaten esenboğadan kalkan otobüsler normalden daha pahalı, onların kartlarını da otobüste şöförden alabiliyorsun.

otobüse direk para verebiliyorsun.
5.25tl
ancak senin problemin tl olmaması. yurtdışı çıkışta döviz bürosu var , artık kur yüksek alçak bozdurman gerekecek biraz.

festival derim. sonuçta sadece kurban bayramında kesilmiyor hayvanlar. sıradan bi kasap günde 1 dana 1 koyun kesiyor zaten. toplu insan ölümü olsa o zaman katliam olur, zaten insan normalde ölmesi gerek bir varlık değil. ama insanlar et tüketmek zorunda olduğu için koyunun dananın kesilmesi bizler için şart. katliam diyen adam et yemiyor mu yani? her neyse normal bir şeyin aynı anda aynı mekanda yapılmasına genelde festival deniyor, buda onun gibi bir şey bence.

edit: hea adam çıkıp ben vejeteryanım et yemem kurban kesmek ve hatta kurban dışında hayvan kesmek katliamdır diyebilir ama o zamanda sen vejeteryansan herkes ondan olmak zorunda mı lan derler adama. ve konu dahada derine iner, kocaman bi domates tarlası düşünün. çapalarken kaç tane karınca ölüyo sizce?

Ben katliam olduğunu düşünüyorum, bir hayvansever ve vejetaryen olarak...

Amk domates tarlasındaki karıncaları sayıyosunuz da bitkileri niye saymıyosunuz. Tartışma yapın diye açmadım sadece merak ediyorum kim ne düşünüyor diye. Bana sorarsan da vejetaryenlik veya veganlık ruhani bir şey olduğundan ben şimdiki vejetaryen marjinal gençliğe vejetaryen demem ama bak bu benim düşüncem.

"Her anlamda" bir hayvansever olarak insanlarin bol bol et yiyebildigi, fakirin de evine et girdigi, yardimlasmanin ve komsuluk iliskilerinin arttigi guzel bir festival. Vejeteryan da olunsa kurban kesimine karsi tepkisel yaklasanlari, bu durumu vahset olarak gorenleri nedense iki yuzlu buluyorum. Dusuncem soruldu soyledim. Derdim tartismak da degil. Dusuncelerimin temeli de kesinlikle din degildir. Ateist de olsam boyle dusunurdum.

buraya festival yazanların 2 ay sonra japonyada yunusların KATLEDİLMESİ (o da festival) ile alakalı feryatlarını okuyabilirsiniz.

bana göre ilkel inançların kendini en modern ibrahim-i din sayan islama katkısı.. KATLİAMDAN öte bir şey değil bana göre.

katliam ve ilkellik olduğunu düşünüyorum.kurban kesmek yerine o para yoksullara bağışlanabilir.

@sivrisinek: Tartışma olsun diye açmadım bu soruyu. Her yıl aynı muhabbet demişsin de asıl klişe cevap seninki. Ne demek zaten hayvan kesiliyor? Kurban olsun diye, bak kurban vermek bu, fakirlere yardım olsun değil ana amaç veya işte vay efendim insanlar toplaşsın bayram olsun diye değil, binlerce hayvan kesilmesinden bahsediyoruz; hani şu filmlerde görüp de yadırgadığımız, cadıların madıların yaptığı olay var ya, ahan da o. Hiç üstünü süslemeye gerek yok. Önce normal ihtiyaç olarak et tüketmeyle Tanrı'ya adak olsun diye kurban kesmenin farkını kavrayın sonra bilgin kesilin insanlara.

Ayrıca hayvanseverlik konusunda haklısın insanlar hayvansever değil tatlısever sadece.

bunun bir katliam olup olmadığını tartışmam bile. vejetaryenlikle, yardımlaşmayla, kasaplıkla falan hiçbir ilgisi yok. "normalde de hayvan kesiliyor, bi kasap zaten her gün hayvan kesiyor" falan gibi sığ insanların bunun neden bir katliam olduğunu anlamasını beklemek mantıksız. hayvanların mezbahalarda gerek ve yeterli miktarda kesilip etlerinin kasaplarda satılması ayrı, hayvan "kurban etmeyi" bir festival olarak algılayıp ihtiyacından çok daha fazlasını toplu törenlerle katletmek ayrıdır. bunun farkını gerçekten anlamayan gelip burda yarak kürek konuşmasın lütfen.

bence toplu kesim toreninden baska birsey degil. turkiyede kurbanda o kadar cok hayvan tuketilmesine ragmen yillik et tuketiminde gelismis ulkelerin inanilmaz gerisindeyiz(chartsbin.com) amerikada yilda kisi basina 120kg et tuketilirken bu miktar tr'de 25kg. demekki amerika bizim 5 katimiz kadar daha fazla hayvan olduruyor. ama kimse onun yaptiklarina vahset, ilkellik demiyor.

kurbanda hayvanlar kesiliyor da etleri cope atilmiyor ki. Yine tuketiliyor. sadece toptan oldugu icin goze batiyor. kurbandan sonraki 2-3 aylik surecte hayvan kesimleri azaliyor. insanlar kurbanda kestikleri etleri tuketiyor.

ayrica tr'de kurban olmasa et yiyemeyecek milyonlarca insan. bu durum dusunuldugunde hatta iyi birsey.

kesim sartlarinin kotu olmasi ayri birsey. bu durumu kurban ile iliskilendirmemek lazim.

@crucio: Kurban etmek töreninden bahsediyorum 1500 yıl sonra yarı gelişmiş bir ülkedeki halk üzerindeki etkisinden değil.

Doğru dürüst yapılamadığından hep bunlar

"beyin bedava" mottosuna güvenerek şu satırlarla konuya girmek istedim.

nihayetinde bitkilerin de bir can taşıdığını var saymıyor muyuz ? can dediğimiz şeyin illaki büyük boyutlarda ya da kan taşıma yoluyla olması mı gerekiyor.
ağaçların kesildiği zaman bilmem ne sesini çıkardıklarına ne demeliyiz.

bence insanoğlunun romantizm arayışlarından çıkıp realiteye dönmesi gerekiyor. arkadaş biz bu doğanın kanunu gereği diğer canlıları belirli ölçülerde yemek zorundayız.

rahatsız olduğunuzu kibar dille anlamıyorsa, anlayacağı dilden konuşun. sert çıkışın. ve kimsenin sizin hayatınızı bozmanıza izin vermeyin. derslerinizden geri kalmayın. oda arkadaşlarınızla birlikte yönetime söyleyip odasının değişmesini isteyebilirsiniz belki. n'olursa olsun kendi hayatınızı gereksiz kişiler yüzünden bozmayın.

öyle heybetli bir arkadaş da değil kendisi, ben zayıf ve kısa boylu biriyim ama o da benim bi 5-10 cm uzunumdur anca. metalhead dediğime bakmayın "uff okulda da metalci buldum haa süper" diyen, eskiden bateri çalmasından dolayı duyduğu her şarkıda, her fırsatta bacaklarına patapata vurma hakkı olduğunu sanan bir gavat kendisi.

ya çocuk bi de saf gibi böyle. mesela internette birileriyle yazışırken her cümlesinin sonuna ":D" koyuyor. biz önce sanalda öyle sandık, sonra baktık gerçekten de sürekli gülümsüyor çocuk. doğrudan kötü niyetli bi şey yapmıyor gibi, bu yüzden de çıkışıp "siktir lan!!" diyemiyosun. ben kolay kolay insanları tersleyebilen, atarlanan biri de değilim hani sabırlı, tahammüllü, aşırı soğuk biriyim. yanımda at öldürseler dönüp bakmam ama bu ibneye fena ayar oluyorum. ama işte elle tutulur bişey yok ki. ben çocuğa desem ki "bilader kulaklık tak müzik dinleyeceğin zaman", "hı taam" der takar. ben çocuğun gerizekalı olmasına sinirleniyorum. ben akılsızlığa tahammül edemiyorum. bu kadar gerzek biriyle yurt odasında ve sınıfta bu kadar yakın olmamıza tahammül edemiyorum. onu da gidip yurt yönetimine şikayet edemeyiz ki. ya da "bu çocuk su içerken çok ses çıkarıyo ya" desek onu değil bizi yurttan atarlar.

fotolar cok iyiymis ahahahaha

odadaki diger adamlar da senin gibi nefret ediyor mu?

bir şey yapacaksan eğer, yaptıktan sonra ne olacağını da düşün. benimde böyle bir arkadaşım vardı uyuz olduğum, buna açık açık söyledim git diye, tam kurtuldum derken bu seferde vicdan azabı duymaya başladım amk. öyle bi mallık var bende, merhamet mi her ne boksa...

@arayici, dostum dediğim adam olan bitenin farkında, çocuğun gerzekliğinin de benim bundan hoşnutsuzluğumun da. 1-2 kez uyarmıştı sanırım "abi kulaklık taksan ya.." diye. Sonra taktı çocuk da, sonraki gün yine aynı. Benim kadar nefret etmiyodur çocuktan muhtemelen ama. o da ara ara diğer arkadaştan yakınıyor ama. "x ile y'den kurtulsak iyi olur aslında.." demişti bi ara. x ve y bizim diğer oda arkadaşları işte, anladınız. zaten bununla eve çıkıcaz falan yurt sözleşmesi bitince, şimdi ilk sene parasızız falan diye yurda kaçtık. "eve çıkıcaz yeaa" olayı da ne biçim klişe di mi.

diğer arkadaş, dostun liseden arkadaşı; onun rahatsızlığı pek yok aslında. bikaç kez birlikte dışarı bile çıktılar hatta çocukla. onun da bikaç kez "abi kulaklığı taksan?" vakası oldu ama aralarında pek bi şey yok, nefret hiç sanmıyorum.

%15-55-100 olarak sıralayabiliriz yani odadakilerin çocuğa karşı hoşnutsuzluğunu.

bir de tam şu an horluyor adam. ben sabahlayıp öğlen 1:30'daki dersime gitmeyi düşünüyorum adam horluyor. inşallah burnun tıkanır da felç geçirirsin amın oğlu.

fiziksel müdahele fikrinin komikliklerden öte olmadığını düşünerek o konuda bir şey söylemiyorum bile. zaçmalama o konuda.

"Sırf o çocuk benim bölümümde diye, severek isteyerek girdiğim bölümümden soğuyorum, 3 haftadır derslere girmiyorum sırf onunla birlikte gitmeyelim, derste yanıma oturmasın, tenefüslerde falan yakınlaşma olmasın diye" bu kısmı da çok inandırıcı bulmadım.

azcık da ciddi cevap vereyim:
lan şimdiye kadar zaten ilkokul-ortaokul yılları çocukluk denip geçilebilecek yıllar. lisede de okuldan 3-4 arkadaşla takılmaca, 2-3 kıza sataşmaca ile okul zamanı geçiyor. evde de mal mal pc başında, odada zamanlar geçiriliyor ve pek de seçilmiş bir sosyal hayat olmuyor.

şimdi ise üniversitedesin. ki şehir de değiştirdin. artık karşına çok daha fazla farklı farklı tipler çıkacak. emin ol bahsettiğin çocuk, özel bir karakter değil. bir tip aslında o. yani ona çok benzer çok insan var. hatta çocuğun seni sinir eden davranışlarının çoğu çeşitli bilim/disiplin dallarıyla tanımlanmış davranışlar. önce bunu bi bil. sadece onun gibi çok insan olduğunu ve çoğumuzun hayatında benzer tipler olduğunu bilmek bile seni biraz rahatlatır. bu azap sadece sana değil. hayat dediğimiz yarraktan şeyin kötü yanlarından biri de bu. bunu bi kabullen.
farkındalık ve kabullenme aşamasından sonra da tabi mücadele/başaçıkma/idare edebilme yöntemlerini sana söylemem gerekir sanırım bu kadar artislik yaptıktan sonra. ama ne yazık ki bu konuda o kadar da iddialı değilim. ben de hala zorlanıyorum maalesef.
şimdi, burdaki aklıselim sahibi kimseler sana "adam gibi konuş" falan diyorlar da onu da belli bir taktikle yapmalısın aslında. karşındaki olgun bir birey değil henüz. hatta belki sen de olgun bi birey sayılmayabilirsin, bilemem. dolayısıyla oturup da sorununuzu konuşmak -en az bilmemkaç ay daha aynı odada fiziksel olarak yaşamak zorunda olduğunuz da düşünülürse- senin için en kolay çözüm olmayabilir. "olm mal mısın amınakoyiim" samimiyet seviyesinde laflar daha etkili olabilir. ona ihtiyacı olan tatmin duygusunu vererek ondan karşılığında(zaten hakkın olan bir şey de olsa) bir şey istemen, o şeyi almanı kolaylaştırabilir. falan filan, şimdi yazmaya üşendim ama demem o ki bu işler böyle. allahutealayüceyaradan kolaylık versin.

ha tabi bi de her şekilde 4 er kişinin, o yaşta o boyutlarda bi odada o kadar da saygılı-huzurlu yaşamasının zaten imkansız olduğunun bilincinde de olman kafanı azbişeydaha rahatlatır.

nasısa eve çıkçaz yææ kötü bi kafa değil, idare etme kafasıyla bu dandik durumla daha kolay başaçıkabilirsin cidden.

ha bi de, müshili daya ara sıra yediğine-içtiğine; tuvaletten çıkamasın işte çocuk. pratikte rahatlatır odayı onsuzluk. hem de çocuğa kötü bişey yapmış olmanın mikkkemmel içhuzurunu yaşarsın.

@hjarteblod

ahahaha amk cok güldüm ya. agzım kulaklarımdan resmen. ama yazık lan cocuga cok üstüne gitmeyin.biraz atarlanın sikerim lan muzigini de metalide fln diyin. sora uzatmadan arkadas modunda takılın. o da ana baba evladı lan sonucta. amk hem güldüm hem cocuga da acıdım lan

yemin ediyorum rus dili ve edebiyatı demeseydin çocuğu tanıdığıma emindim. eğit onu.

abi götürüp kapısına bıraksan belediye bile eğitmez bunu, bana ne elin oğlunun eğitiminden. bana uzak olsun yeter.

taşın ve bir daha da hiç yüzüne bakma.

@ermanen yurtta sözleşme imzalamamış olsak sömestrda eve çıkardım da haziran sonuna kadar sözleşmemiz var işte.

öyle dedim çünkü düzgün konuşsan da laftan anlamayacak birine benziyor. tabii yine önyargılı konuşuyorum ama anlattıklarına göre öyle duruyor. deneyebilirsin belki.

diğer oda arkadaşların ne diyor? onlar da şikayet ediyor mu senin gibi? belki hep beraber konuşabilirsiniz, o zaman belki evden ayrılmayı bile düşünebilir.

ama sonuçta taşınmak en sağlam çözüm olurdu. diğer çözümler çocuğu daha da fişekleyebilir gibime de geldi.

not: onun dışında sallamama durumunu daha üst seviyeye çıkarabilirsin. senin yanına geldiğinde uzaklaş mesela. aynı yerlerde bulunmamaya çalış vs. ama şunu da hatırlatayım, ne kadar sevmediğin biri olsa da, insan insana muhtaç olabilir bir şekilde. ha bu çocukla olur demiyorum, insanın kendi seçimleri var sonuçta. sadece genel anlamda diyorum. yani çözümleri de ona göre seçmek lazım.

diger cocuklarla konus, tasak oglani yapin cocugu.
sacmalarina gülün beraber arkadan, hayatinizin eglencesi olsun aptalliklari.

vazgecemeyeceksin sonra.

beyler bi de ekleme yapayım şimdi çocuk uyanınca aklıma geldi; bu sürekli küfür etmeye başladı. az önce bankadan aradılar bunu, telefonu kapattıktan sonra "pff sikiyim yaa banka gibi.." dedi direkt. yurtta internet gidiyor, "sikiyim böyle yurdu yaa pff.. gerizekalı sikik yurt.." diyor. oyunda eline veriyoruz "sikiim çok ibnesiniz var ya.." diyor. çocuk sürekli sikiyor amk. küfüre karşı net bir tavrım yok da, püripak, tertemiz çocuk imajındaki birinin, ağzına yakışmayan şekilde "sikiyim! onu da sikiyim!!" demesi çok oturaksız, böyle özenti gibi geliyor bana. küfür ederek adam olunduğunu sanıyor gibi. önceden de yoktu bu, zamanla açılıyor herif. ilerde direkt bizi sikmeye çalışacak zaar.

aahahaha ulan fotolara gel ya, lan ben biliyorum bu tipleri. hacı bu adamlar saf insanlardır ibneliğine zerre bişey yapmazlar ama nefes alış verişleri bile benim senin gibi adamları rahatsız eder, yani bi insanın bu kadar mal olduğunu kabullenemezsin, sen bu elemana dayak da atsan gelip abi niye öyle bişey yaptınki der, ben aramızın bozulmasını istemiyorum falan.. ya ulan ahaha amk psikolojimi bozdu fotoları ahaha

hah, @soluman, aynen aynen. çok iyi anlattın ellerine sağlık.

evet evet. o yüzden insanlara bana sayı ve başka gereksiz şeyleri söylememesi için yalvarıyorum hatta. saçma sapan numaralar kalıyor aklımda, işin kötüsü bu bilgilerin rüyama bile girdiği oluyor. çok acayip.

aynen. ilk okul arkadaşlarımın isim-soyisimlerini ve hatta okul numaralarını bile hatırlıyorum(facebookta olmayanlar dahil).

bunun yanında eski anılar(zaten anının yenisi olmaz amk), çevremdeki çoğu kişi hatırlamazken ben hatırlıyorum. tamam herkes kendi yolunu çiziyor ama eskiler ne çabuk unutuluyor be arkadaş diye sitem ediyorum sonra kendi kendime.

bide aynı ortamda bulunduğum(kalabalık ortamlar yani) ve tanışmadığım kişilerin isimlerini bilirim genelde. sonra kendi kendine soruyorum lan acaba buda benim ismimi biliyor mu diye.

ve numara ezberleme. geçenlerde sınav sonuçlarına bakmam için arkadaş tc'sini söyledi ama site açılmadı. akşam bi daha geldi ben direk yazdım girdim(başka bilgisayardan), oha lan ne çabuk ezberledin dedi.

valla genetik bir şey herhalde, bizim ailede de var bu, insanların kendilerinin bile hatırlamadığı eski telefon numaraları filan hafızamda kalabiliyor. Trivial pursuit gibi oyunlarda tur bindiriyorum arkadaşlarıma, ehe ehe bunu da bilemezsin gibi söyle bakalım formula 1'in başkanı kim gibi sorulara bile cevap verebiliyorum (hiç sevmem, hiç izlemem, gazetede okumuştum.)
hatta bir şeyi unutunca ya ne unutkan bir insanım filan diye hayıflanıyorum, sonradan farkettim ki insanlar unutmaya filan takmıyorlar, biz her şeyi hatırlamaya alıştığımız için bir şey bile unutsak hafızamızın zayıf olduğu sanısına kapılıyoruz, halbuki tam tersi...

benim de hafızam çok değişik. çok gereksiz ve ince detayları hatırlayabiliyorum. bikaç saat önce olmuş veya çok önemli birşeyi hatırlamayabiliyorum. belki de bu, detaylara daha çok odaklandığımdan olabilir. numaraları hatırlama konusunda çok kötüyüm ama.

görsel hafıza geliştirilebilir tabii.

hep bu süper kahraman filmleri gazliyo hep.

www.eksisozluk.com

hepimiz normal insanlariz sonucta.

bende 4 saat oturup 40 sayfa ezberliyorum sinavdan sonra hic bir sey kalmiyor, iste hep o anki durum, aciliyet, ona gereklilik.

insan vucudu kendini korumak icin cok seyler yapabilecek kapasitede. ondan normal yani.

biraz oynak ol olur galiba.

alışverişini yap git kasaya etraf boşken. sonra birşeyler arar gibi yap elvette ne arıyorsun dicek. tanışmak için bahane arıyorum de. bir arkadaş böyle yapmıştı.
kafana yatar mı bilmiyorum.

veya saçının farklı olduğu bir gün saçın güzel olmuş de konuya gir .:)

@ chiko06 o kalabalıkta böyle bişey yapmaya tırsarım.

bir tane çikilata corch.. ödemeyi yaptıktan sonra "bu sizin içindi" de ve sırıtarak uzaklaş ama öyle aydemir akbaş sırıtması değil, kenanii imirzalıoğlu gülümsemesiyle uzaklaş o günlük o hareket yeter bir kaç gün sonra telefonunu verirsin.

kız ekmeğinin, rızkının peşinde.
umut sarıkaya'nın karikatürlerinde "köpek adam tpuh" diyen başı örtülü şişko kadının hışmına teslim etmek istedim seni.

yapmayın iş yaptığınız insanlara öyle. ben de bazen böyle resmen erosun kalbime sapladığını hissediyorum oku ama koyvermiyorum kendimi. işinde gücünde o insanlar. belki müdürü sana merhaba demek zorunda bırakıyor o kızcağızı ne malum?

iş esnasında zor. bizimde başımızdan geçti, hatunu tam kasada yalnız yakalardım, hemen arkama başka müşteri gelirdi. ee millet sıra beklerken muhabbet etmekte olmaz hani. neyse önce kasa fişinden ismini öğrendim, sonra facebook'tan kızı buldum msj attım ama kız nişanlı çıktı amk.

tırsacak birşey yok en kötü ne olabilir ? belki bir dayak yersin ki böle birşey olursa bence kız ile aran olur kız için dayak yemiş oluyorsun. :)

onun dışında utanacak birşey yok. ne kaybediyorsak tırsmaktan kaybediyoruz rahat ol.

en sakin vakitte hallet.

cuma günü cuma vakti şakirtler olmaz kalabalık az olur o ara hallet.

adı fişte yazıyor da soyadı yazmadığından faceten bulamıyorum. :\

Cuma vakti tanışma fikri iyiymiş. Etraftaki dindar kesime de "Bana karışacağına camine gitsene sen!" diye çemkirip kaçabilirsin de.

Genelde kasanın etrafındaki sakızlar, piller falan var, onlarla vakit geçirirken ya da ne bileyim cebinde nereye koyduğunu unuttuğun (!) kartı ya da parayı ararken bir şekilde muhabbet kurabilirsin bence.

prezervatif al. odemesini yaparken göz kırp

aga bu işlerde istikrar şart. hergün düzenli olarak alışveriş yap. kısa kısa sohbetlerin olsun. bir iki haftya zaten numara isteyecek kıvama gelemesende kızın iş çıkışı saati oralarda olup tesadüf süsü vererek karşılabilir, birlikte yürüyebilirsin.

ne alayım mesela ? her gün süt yumurta alıyorum...

Prezervatif al, yanina not ilistir: 'for you'.

hoslanma degil de sadece bir aliskanlik olmasin. baslangicta hoslanmayip nasi hoslanmaya basliyosunuz?

uzattigi fisin arkasina tel nonuzu yazip (ya da e mail, ona geri uzatip kacin) ilgisi varsa arar. sonra market degistirirsiniz ama onu goze alin.

fişe isim yazma imkansız sırada bekleyenler oluyor.Millet ana avrat saydırır

senin isin bittikten sonra posetlerin oldugu yere cekilip yaz (o baskalarininkini yazarken) sonra gozunun onune uzat. bu ne vs derse, sizin bakicakmisissiniz de. bu kadar

tebessüm böyle anlarda kapıyı açar. e sen zaten tebessüm etmişsin demek ki, kız da selam melam veriyo.
gene git kasasına, ama bu sefer ona odaklan, belli et kıza. sonra kız baktı, o da güldü. napıyoruz? naber diyoruz. e kız da bık bık bişeyler dicektir. ha bu arada kartla ödeme yaparsan zaman kazanırsın bak. şifreyi filan yanlış gir mesela. ama yüzüne bakarken konuşurken şifreyi gir filan, "ah pardon yeaaaa" filan... ilk muhabbet istediğin kadar kısa olsun, hiç sorun değil. 3 saniye sürsün gene iyi. ama o arada kızı bir güldürürsen espri mespri, bi dahaki maça rahat çıkarsın. sonra zaten yürürsün hocu ne diyim yani daha.

hangi market ise sitesine gir. kızın şube adını vererek övgüler yaz. hem şirketi mutlu etsin hem belki müdürü falan arar. sorarsın soyadını. sonra faceten takip edersin. bi de soyadı yazmıyorsa "soyadın ne" diye sor. hem adını bildiğini bileceği için ilginç olur hem de o şirinlik durumu sırasında belki söyler. neden soruyorsun derse söylersin. facebookta sadece adından bulamadım diye :)

Bir arkadaşımda sürekli gerekli gereksiz herşeyi aynı kasadan alarak kızın dikkatini çekmeyi başarmöıştı.Kız en sonunda bu kadar masraf etmenize gerek yok isterseniz tanışabiliriz demişti.Ama hazırlıksız yakalandığı için donakalmış kendisi o an

tekila, çerez ve prezervatif al. kasaya geldiğinde ödeme yapma ve taşaklarını avuçlayarak "hesabı evde al güzelim" de, bi de göz kırp bunu yaparken. ben çok yaptım, işe yarıyor.

eskisehir uzerinden bir ornek vereyim. ogrenci muhitinde yapilan 1+1 4 katli apartmanlarda yaklasik 12 daire oluyor. 2 hadi bilemedin 3 tanesi arsa bedeli olarak veriliyor. geriye kalir 9 daire. temelden satis olarak ele alirsak temelden en az 50-60 bin'e gidiyor bir bina (bitmis hali 75 bine falan gider. insaat 6 ayda tamamlaniyor. 50binden hesaplarsak 9 daire 450 bin eder. simdi birim fiyattan hesap yapmak oldukca zoruma gidiyor ama hadi tum apartmani fazladan fazladan 300 bin tl'ye yapti diyelim. 150 bin yanina kar kalir.

yani yuzde 50 kar bir apartman icin.

hadi cok ucalim 400bin gitti diyelim. en az 50 bin kar. 6 aylik surec , yaklasik aylik 8bin tl'lik gelir.

not: insaaat muh son sinif ogrencisiyim be birim fiyattan hesap yapmak harbiden zor geliyor su an. ama senin ornekte 5 daire'den tekini kat karsiligi verse ve 4 daire uzerinden 600 binden en az yanina kalcak kar (en az) tecrubelerime dayanarak 100bin.

fiyatlar mekana göre değişir. daire sayısı da arsa sahibiyle olan anlaşmasına göre değişir. bize 6 daire 1 tükkan verdi mesela. önce 5 dedi, kabul etmeyince 6 yaptı. toplam 16 daire var apartmanda.

min %50.

Masraflar çıkınca %50 civarında olur. Sermayeyi de düşünce genelde %25 civarında kalır. Bölgeden bölgeye az buçuk değişir tabi oranlar.

serdar ortaç konseri var izmir arena'da. grubuyla gelmiş herhalde meheh.

yok lan bildiğin yıkılıyor ortalık. brutal falan yapıyorlar türkçe de değil sanki. muhtemelen de atatürk stadında yapılıyor.

karşıyaka'nın maçı var şu sıralar ama o alsancak stadı'nda bildiğim kadarıyla.

Bayrakli'dan geciyorum da simdi harbiden gore vokaller geliyor. hatta otobuse de metalci kardesler bindi.

evet

edit: lojistik bitirdin diye lojistikten devam edeceksin diye bir şey yok. ykyt'nin dediği gibi geçebileceğin bölümlerin listesi var. ben muhasebe bitirdim mesela(örgün), sonra açıktan işletme bitirdim 3-4.

nasıl olacak peki ? 2 yıllık lojistik bitirsem 4 yıllığı yok aöf de

lojistikten geçebileceğin bölüm listesi var. onlara bakacaksın

olur o is.

olmaz o iş.

çok güzel sevişilir.

sanki evleneceksiniz amk. sevişin gitsin.

kafalar denk dıyorsun, sana ınanıyor ve olur dıyorum.

insanların fikrini merak ettim sadece. alınmayın olm, siz de bulursunuz bitane

kız o yaştan sonra ciddi düşünme modundadır, muhtemelen evlenecek adam arayışındadır. erkekse takılırım bir süre modundadır. eğer kızın da kafasında evlilik yoksa olur. çünkü erkeğin evleneceğini zannetmiyorum.

ne için soruyosun? ben 22 yaşındayken 28 yaşında bi hatunla takılıyodum. oluyo olmasına ama amaç ne o var işte.

cinsiyet: erkek

kısa sürer o iş

kafa denktir de hangi açıdan denktir.
bu çift iyi sevişir, ama hayat bakışları, algıları belli başlı noktalarda ciddi farklılıklar gösterir.

lan ben 35 yaşındayım sevgilim 22 yaşında. yaş farkı diye bir şey mi var. saçma sapan kaygı, mutluluğa engeldir.

30 yaşında bir kadınım, hiçbir ilişkimde evlilik muhabbeti yapmadım. ilişkilerime çok değer verdim, güzel olmalarına gayret gösterdim, ancak "ciddi miyiz? evlenecek miyiz?" kaygısı yaşamadım. arkadaş çevremde de benim gibi olan çok fazla sayıda insan (kadın ve erkek) var. tam tersi de var evet, benim diyen kadından daha fazla kafa sken, evlencek miyiz diye yapışan erkek de bir o kadar fazla. dolayısıyla kıt yaşam tecrübeleriniz ve sığ bakış açınızla edindiğiniz şablonlara göre insanları yargılamayın.
"kadın büyükse evlilik düşünüyordur, musallat olur" ya da "güzel sevişiodur takıl hacı" yazanlara aldırmayın. erkeğin büyük olması sorun olmuyorsa kadının da olmaz. iyi anlaşıyorsanız, birbirinizi seviyorsanız gerisi boş. güzel bir ilişki yaşar ve ilerde evlenmek isterseniz o da sorun olmaz emin olun.

çevresinde aklı evvel abazan arkadaşları varsa erkek arkadaşınızın sizinle olgun kadın fantezisi yaptığını, ya da yalnızca seks odaklı bir ilişkiniz olduğunu düşünecektir. işte bunlara da gereken cevabı verecek olan sizsiniz, aldırmayacaksınız, uzak duracaksınız bunlardan. akıllı ol diyeceksiniz, şş aloo diyceksiniz. neyse sinirlendim ama sona doğru cıvıdım, iyi günler dilerim :)

not: hayatımın en güzel ve olgun ilişkisini benden 5 yaş küçük bir erkekle yaşadım. 4 senemizi birlikte geçirdik. pişman değilim, arz ederim.

muhabbetimiz gayet iyi, aramızda yaşla ilgili bir sıkıntı da yok. cevaplar için teşekkür ederim

28 yaşında bir kadın ile 23 yaşında bir erkeğin kafaları denk ise biraz sıkıntı var gibi.

erkek zaten geç olgunlaşan bir tür. 23 yaşındaki bir erkek olgunluğunu tamamlamamıştır muhtemelen. okuyorsa üniversitededir, okumuyorsa da çalışıyordur yıllardır...

okuyorsa: toydur, hayatı tam olarak algılayamamıştır.
çalışıyorsa: muhtemelen zor dönemler geçirmiş ve dünyanın renklerini az da olsa ıskalamıştır.

kadına gelirsek: 28 yaşında bir kadın ya ayakları yere sapasağlam basan bir adam ister kendisiyle ilgilensin diye; ya da egosunu ve bedenini okşayacak heyecanlar arar.

Not: yukarıdakiler fazla sığ yazılmış şeyler gibi gelebilir. genelleme elbet yanlıştır ama gözlemlediğim ve deneyimlediğim durumlardan oluşmaktadır.

Not 2: Dikkatimi çeken şey madem kafalarınız denk, ne demeye sorarsınız ki böyle bir soruyu? genel kanı olmaz derse vaz mı geçeceksiniz? ya da olur çıksa genel kanı, hadi başlayalım mı diyeceksiniz?

@sx ağır türklük var sende

evet genel kanı olmaz derse vazgeçeceğim

anlaşabiliosanız yaş farkınn pek de bi önemi yok bence.. nice kızlar var 25 yaşında akıl fikir 15de kalmış ergenler gibi davranıo.. yani demem o ki arkadaşım seviosanz anlaşıosanız ve sen bu ilişkide karşınıza çıkacak her türlü sorunun arkasında durabilirim ben diyosan olur o iş..

yok valla. ben çoğu zaman akşam ofisten çıkmadan önce süsleniyorum. bizim ofiste benim gibiler çok. ama sabakın köründe saçlar fönlü ful makyaj gelenler de var tabii.

çok süslü kadınların çalıştığı bir yerde çalıştım. 8'de işbaşı olmasına, 7 buçukta şirkette olunmasına ve karşıda oturmalarına rağmen düğüne gelir gibi gelenler vardı. bir de mesai başladıktan sonra tuvalette makyaj yapan kesim vardı.

ben işe gitmiyorum ama giderken de süslenmiyordum.

bence, yanlızsan umudun varsa süslenirsin, komplexlerin varsa süslenirsin, kendini iyi hissetmek için süslenirsin, bazen de "aman alan alan almış satan satmış" dersin ve salarsın.

yapılan işi ve bulunulan iş ortamını seviyor olmayla da alakalı bir durum.

kendine bakarsan statün artar, saygı görürsün, insanların sana hitap tarzı bile değişir, kısacası iş yerinde diğer insanlardan bir adım önde olursun.

eski kız arkadaşımdan söylüyorum, bu bir devlet kurumunda işe girdi. arkadaş yemin ediyorum sırf en az 30 çift ayakkabı, çanta aldı işe girdikten sonra. ilk başlarda abartıyor gözüyle bakıyordum bende. sonra kurum müdürünün dikkatini çekti tabi durum(yanlış anlaşılma olmasın kurum müdürü bayan zira). zamanla müdür toplantılara, önemli davetlere bunu da yanında götürmeye başladı. sonra özel danışmanı yaptı bunu. başbakan yardımcısıyla falan bizzat muhattap olmaya başladı hatta o derece. tabi bunlar sadece giyim meselesi değil, allah var çalışkan kızdı. ama ne kadar çalışırsan çalış kendine de bakacaksın ki, senin için verilecek kararlarda tereddüt yaşanmasın. mesela bi bakanın yanına mı gidilecek, kimi götürsek diye düşündüklerinde ermanen olur mu diye önerdiklerinde; olur mu acabada diyebilirler, ya da ondan iyisi olamaz zatende diyebilirler.

Bizim ofiste ablanın birisi hiç süslenmezken birisi de 5 ofise yetecek makyaj yapıyor. ha kendisine yine yetmiyor o ayrı.

içinde süte dair bişey yok ama ben çok seviyorum <3

tadı güzel de yani besin değeri yoksa neden yiyelim ki yani di mi

annem de babaannem de evde yapmadıkları zaman hep onu kullanıyorlar lan. anneler kullanıyorsa iyidir bence.

danone dısında hepsi iyi.

besin değeri istiyorsak 4 katı para vermek gerekiyor aynı grama. O yüzden olayı bu şekle getirip, halkı buna bu denli zorluyorlarsa, utanacak olan ben değilim arkadaş. Dost siker. İsmiyle müsemma.

kalitesini bilmem ama tava yoğurtları bi harika.

garip markalara pek güvenemiyorum. gerçi tr de hiç birine güvenilmez ama. içine jelatin, kıvam arttırıcı filan koyuluyor yoğurtlarda.

@dedi kalabaligin icinden bir ses ; yogurt su veriyor ise jelatin katilmamistir.

bok atanlar hükümet düşmanları, bende akp li değilim ama bok atmıyorum. yok besin değeri yokmuş yok bilmemneymiş hikaye hepsi, bazı ürünler belirli bir besin değeri olmadan zaten satılamaz. uzun lafın kısası valla güzel yoğurt benim hoşuma gidiyor, hele ayranı yayık ayran gibi oluyor valla.

besin değerini bilmem ama tadı çok kötü bitiremedim.
daha pahalı ama çobankaya yoğurt mükemmel bence.

dede'den yoğurtçuyuz, ambalajlı tüm yoğurtlar sütaş mütaş dahil inanılmaz katkı maddeleri ile doludur, evde yapılan en sağlıklısı, aralarında dağlar kadar fark var.

simdi mi genel olarak mi?

şu an mı?

edit: he var, katılcan mı:)

hayır

pek sayılmaz. saydım şimdi toplamda 7 kez sevişmişim :(

var aga vaaaaaaaar.duyuruca benim evdeyiz

ben kendimi karıma saklıyom.

ihtiyaç olunca yaptığımız bir etkinlik

hayır.

uff snn be troll .s.s

cevap: evet cok sikiskenim.

kesinlikle olacaktır. statülü insanlarla konuşurken azcık tahrik olanı bile varken :)

elde edilmesi zor,talibi çok diye nitelendirilen biriyle yatmak cinsel manada bi haz sağlamasada ego açısından ayrı bi hazdır. ama buda zevki mutlaka etkiler

bence çok küçük bir etkisi vardır. şöyle ki sevişme önce "büyük iskender'le sevişicem ben yaaaa" diye bir heyecan patlaması olabilir. bunun da sevişmeye bir etkisi olur. ama büyük bir değişiklik olmaz diye tahmin ediyorum.

elde edilmesi zor olan şeylere sahip olan biriyle yatmanın afrodizyak bi etkisi olduğunu düşünüyorum.çünkü kadının gözünde 'farklı' biri oluyosun.

mesela alt sınıftan bi adamla normalde yatmayacak bi kız o çocuk mesela valinin oğlu olduğu için veya zengin popüler bir sanayicinin oğlu olduğu için alt sınıftan olması ya da yaşının küçük olmasını sorun etmeyecektir.

tabiki olur. birincisi kadın kendinden üstün gördüğü birisiyle seviştiği için zaten egosu tavan yapar. ego demek kadınlar için hayatın anlamı demek zaten. güzel soru bu arada.

şımartılmış çocuklardan daha fazla haz alabilmek?
şımartılma da değil tek başına, işkenceli şımartılma aynı zamanda.

bir düzlemde, ego kalkanı oluşmamış olana herhalde haz verebilir.
başka bir düzlemde statü-düşkünü, ezik, sonradan görme burjuva-özentilerinin salyalarını akıtabilir.

ama üzgünüm, bu vadide öyle bir haz arttırıcı faktör yok.

-#6

şu bilimsel bir fikir verebilir goo.gl

kadınları anlamak mümkün değildir sadece anladık sanarız

olmaz, kadınla sevişme noktasına kadar gelen erkek için artık statünün çok önemi yoktur. adam eşiği geçmiştir. o adamın ten uyumu ve yataktaki performansı önemlidir. insanlar sevişirken o kadar derin düşünemezler.

ancak sevişme bittikten sonra o kadının erkeğe bağlanma olasılığı büyük oranda artar.

kadınlar erkeği seçerken sahip oldukları kadar sahip olabilme ihtimallerine de bakarlar. yani tek faktör para ve statü değil. para veya statüye sahip olabilecek zeka, yetenek, karizma varsa neredeyse o statüye sahipmiş kadar çekici olur.

yani büyük iskenderin tek yumurta ikizi fiziksel olarak aynı olsa da verdiğin örnekte karakter olarak alt seviyede olduğu için eş örnek olarak kıyaslanamazlar.

bu arada büyük iskender gay değil miydi ?

orpheus +1. cok buyuk bir onemi yok. yani soyle diyeyim, cok statulu cirkin bir erkektense, yoldan gecen guzel erkek. ama ikisi de ayni fiziksel cekicilikte ise statu ustune bir seyler katabilir. o da belki. o da cok az

guzel programlar mevcut bu iş için. ben rosetta stone'u incelemeştim. belli bir seviyeye kadar güzel ve hızlı öğrenebilirsiniz.

ingilizce'ye ek olarak italyanca bilyorum. öğrenirken ingilizce'nin çok bir faydası dokunmuş gibi değildi.

ben baya bir norveççe öğrenmiştim internette tanıştığım pek yardımsever bi abla sayesinde. ingilizcem iyiydi, bana neyin benzediğini, neyin nasıl olduğunu anlattı. gramer kitabı gibi mesela bi gün o konuyu word'e yazıp gönderdi, bi gün bi konuyu.

öylelikle gazete okuyacak seviyeye gelmiştim. ama telaffuz konusunda sıfırdım tabii. sonra unuttum.

(bkz: livemocha )harika bi şey. rusça öğreniyorum ben. çok zevkli hem de.

valla ben kendi kendime ingilizce öğrenip özyeğin gibi hazırlığı zor denilen bir üniversitede hazırlık atladım.

lisede yabancı dillerim almanca ve fransızcaydı.

ben arapça öğrendim kendi kendime, ama ne zorluklarla bi bilsen...

www.youtube.com

o kızdan uzaklaşman gerektiğini sen de biliyorsun, di mi? ben tiksindim kızdan kurduğu cümle yüzünden, senin gözün nasıl bağlandıysa artık hala "hoşlanıyor mu?" diyorsun. bırak hoşlanmasın yea.

ek: ha bir de trollediğini düşünüyorum.

ağır laf hacı, gerçek dediyse kaç..

kız sana vereceğine çalıya sürteceğini açık ve net şekilde beyan etmiş bence.
doğal şeylerden hoşlanıyor. çalı çırpı gibi.

Telefonunu istediğimde de "Defol ya" demişti ama hoşlanıyorum kızdan, düşünmeden edemiyorum :/

ahahahahahha inanılmaz, sürreal deneyimler için ikiye basınız.

mükemmel bir hikaye.

hayır, hoşlanmıyor elbette.

evet yaşar geliyür geliyür ve mükkemmel bir atlayış.

ibretlik bir hikaye kardeş. sanırım böyle şeyler yazıp duran manyaklara ders verme çabasında falansın. neyse ben kızın gönlü var derim. biraz daha zorla, az kalmış.

bence insanlar güzel kafalı olabiliyor. takmamak lazım. bira?

Ne yapmamı önerirsiniz bu noktadan sonra? Gucci'den çanta almayı düşünüyorum kendisine hediye olarak. Gerçi gucci'yi taşıyabilecek endama ve kaliteye sahip değil ama olsun.

1-hoşlanmıyor
2-g.tünü fazla kaldırmışsın, egosu tavan yapmış.
3-karaktersizliğini bu kadar belli eden birisine nasıl hala ilgi duyuyorsun anlamıyorum.
4-selam verince alması senden hoşlandığı için değil sana acıdığı için. seni piç sanmıştı ama sen efendi birisi çıkınca söylediğine pişman oldu, keşke başka türlü söyleseydim dedi.

edit: tabi bizler o lafı neden söylediğini bilmiyoruz tam olarak. eğer sen söylettiysen, yani konuyu cinselliğe getirdiysen bir şey diyemem. ama ortada böyle bir durum yokken bunu sana söylediyse eğer gerçekten karaktersizmiş, kezbanın daniskasıymış.

edit2: oha lan bide hadiye mi alıcan bunun gibisine. kusura bakma ama kardeş hakediyosun bazı şeyleri.

@eyyorlamam bu gadar bu tip kızlar pahalı hediyelerden, paradan vs. çok hoşlanır. Biraz ilgi duysun diye alıcam. Çakma alırdım normalde dikkatimi çekti her şeyin çakmasını kullanıyo zavallı varoş kızı ama olsun.

agent provocateur'den güzel bir iç çamaşırı al kıza.

yapman gerekeni söylüyorum, ne yap ne et kızı tavla, kendine aşık et. kız sana versin, bir güzel sik. sarılıp uyuyun. sabah ondan erken uyan ve sessizce kalk, dışardan bulduğun bir çalı süpürgesini kendi yerine kızın yanına yatır. ucuna da bir not bırak; "bir de bunu dene, beğenmezsen tekrar bana gel." mission completed.

isterse çalı çırpıyla önsevişme yapabileceğinizi söyleyin, ona küçük sürprizler yapın, arkasından sessizce gidip korkutun ve geceleri camına taş atın.

bence hayatının kadınını bulmuşsun arkadaşım sakın kaybetme onu.

hoşlanıyor.

kızın durumu da zor şimdi. ya oduna verecek, ya çalıya çırpıya sürtecek. odun atik, odun kararlı ama bir o kadar da ısrarcı. lakin çalı öyle mi? çalı cool, çalı vakur. peşinde kuyruk olmuyor avının gelmesini bekliyor çalı.

çalı - 1.05 beraberlik - 1.80 odun - 10.0

Zorlarsan olacak.

kezban detected. kaç.

senden hoşlandığını nasıl düşünebilirsin oha bu neyin kafası?
sana ağır laf koymuş ben olsam selam falan vermem üstelik de haline acıyıp sana selam verdiğinin bile farkındasın. bu ne perhiz bu ne lahana turşusu

Akasya Durağı senaryo yazım ekibiyle mi yazdın bunu ?

hocam sende düz yazı ve hikaye oluşturma yeteneği yok. kusura bakma.

okumadım ama, o çalıya sürtmeden git sen münasebete gir çalı çırpıylan. hem nispet olur zilliye..

görüşüm:sen efendi falan değilsin salaksın ilk önce tamam kız kevaşe olabilir sen de enayisin.

sorunun cevabı:hoşlanmıyor.

@robin crusoe dediğini yapabiliceksen yap.

düzeltme: hatta sen fakesin , trolsün.

ben olsam o kızı döverdim ne demek lan o laf ağır bir laf kibarca reddet bahane bul kırmadan sana gaz vermek gibi olmasın ama.

muhabbetiniz ne yöndeydi de kız böle bi cevap verdi merak ettim doğrusu... kıza çanta alsan kafanda paralıycakmış gibi geldi bana verdii tepkilerden... vazgeçmeyi bi denesen iyi olur... ama diosan ki illa çok seviyorum o zaman psikolojinden de şüphe ederim sanırım...

@kızılşeytan kafayı yedin galiba orjinal gucci çantayı sana alsam kapımda köle olursun, çantayı niye kafama yiyormuşum?

sazan.avi

başka bi doktora daha giderdim.

ölürdüm.

hastalik konusunda cok takintiliyim. erkenden olmek istemiyorum ve bu yuzden, bun ogrensem ogrendigim an olurum herhalde. boyle durumlarda iyilesebilmek icin moral onemlidir derler ya, iste bende moral falan kalmazdi.

Ötanazi hakkımın olmasını dilerdim.

izlerdim, hayatı izlerdim. okul çıkışlarına gider çocukların dağılışını izlerdim mesela. ve bol bol dondurma ve cips yerdim.

ötanazi hakkı +1

kimseye vicdan azabı olmayayım isterdim bir de.

yine de yaşamak için mücadele ederdim.

kurtuluşum asla yoksa, acılı bir terminal dönem geçireceksem kahraman olurdum. bir ülkeyi bir diktatörden kurtarırdım. ;)

yapamazdım.

evi barkı satmak, gününe gün dememek vs. dışında kara listemde 3 kişi var, tek başıma gitmem şimdi onlar düşünsün..!

aslinda öyle ilk basta pek bisey hissetmiyosunuz

hemen cözüm düsünüyosunuz, acaba nasil seyler yapabilirim, ne gibi tedaviler vardir disarida diye

haberi ilk aldiginizda akliniza kendinizden ziyade arkada kalcaklar düsüyo.

ama öyle abarti biseyler yasamiyosunuz en azindan ilk anlarda.

sayilir mi bilmem ama, bana doktorlar bi sabah hastanede "prostat kanseri var analizlere göre" dediklerinde aklimdan bunlar gecmisti. birinci elden bunlari düsündüm. sonra teshis yanlis cikti, degisik bi tecrübeydi.

ver kurtu...
yok o dünkü duyurudaydı.

iki çocuğun var ve doğru yolu göremiyor musun?
trollüyor musun acaba burayı?

Bİr psikoloğa terapiste veya psikiyatriste gidin, yaş ortalaması 25in altında olan bir kitleden bu denli önemli bir kararı vermek için nasıl yardım isteyebiliyorsunuz ki?

nickinden 1979'lu olduğunu çıkardım, yaşıtız.

bekarım, çocuk yok bildiğim kadarıyla (hep korundum aslında ama :S ne olur ne olmaz diye bildiğim kadarıyla dedim)

hocam delirdin mi? "ben ya da ailen" ne saçma bir laftır? çocuklar da ailen farkında mısın? ne yani sen onu seçersen çocuklar da mı olmayacak?

ha kastı eşin ise "iyi de sen durumumu biliyordun" dersin bence. ayrıca eğer "aşk" ise alevlenen ve yaşanan bu durumda zaten taraflar fedakarlık yapar.


ne karar alacaksan acele et ama, çocuklar sıkıntı yaşamasın.

yıldız tilbe şarkısı söyleyen, erkek bir troll canlandı kafamda. ve güldüm.

ediz: iki çocuk var? iki çocuk olmasından önceki mesele şu: iki çocuk yapacak bir adamın böyle bir şeye karar verememesi.
siz zaten kıza ihanet edip beklememiş, evlenmiş, üzerine de iki çocuk yapmışsınız. "ya ben ya ailen" biterek azalmayacak, belli oldu. basit metres cümlesi bu. keşke aşık olduğunuz kadına yakıştırmasaydınız.

karar vermek güç değildi. ama önce boşanılır, sonra da düzgün bir şekilde ilişki yaşanırdı. ama şu durumda, anladığım kadarı ile, siz bu kadınla birlikte olduktan sonra iki çocuğunuzun annesi ve ilişkide olduğunuz(evlilik kısmına girmiyorum) kadınla aynı yatağa giriyorsunuz. hoş değil.

Ben karısının ben yada annen baban şeklinde bir ben ya da ailen dediğini sanmıştım

Çok afedersiniz, isterse silinsin ama, mal mısınız beyfendi?

aile 2 çocuk diyoruz, çükünüzün peşinde hepsini unutacak kadar delirdiniz mi?

inciswf.com

madem aşıktınız geçmişte neden bitti o halde yeteri kadar sevmiş olsa idiniz bitmemiş olurdu.bence siz macera arıyorsunuz

seviş onunla, ikinci postadan sonra aklına bile gelmeyecek.

@tnt abi masumiyet karinesine ne oldu?

@cevab veremedi
burada kim ne belli oluyor zaten genelde. o değil de ubuntu internete bağlanamadı ya. napıcam şimdi :(

bir uzmanla görüşmek iyi bir fikir olabilir evet.
ama onun dışında sizi bekliyor olduğunu söylemesi kısmına takıldım ben. yani insan o kadar beklediği biriyle neden iletişime geçmenin bir yolunu bulmaz da işi rast gelmeye bırakır, o kısmı anlamak güç. henüz evlenmediğini söylemişsiniz. belki mesele sadece hala evlenmemiş olmasıdır, bunu kafasına takan biriyse şayet. ondaki alevlenme öyle bir durumdan kaynaklanıyor olabilir. belki ondan emin olmak lazım.

ya ben ya ailen tripleri diye tarif ettiğiniz şey doğru bir tavır bence. bir karar vermeniz gerektiği doğru ve ancak böyle bir zorlamadan sonra bu noktaya gelmişsiniz gibi duruyor. ailenizden ayrılamazsanız şayet, kafanızda bu netse, o zaman yapacak başka bir şey yok gibi. onun için eşinizden boşanmayı göze alıyorsanız, o zaman da yapacak başka bir şey yok. ama ayrılamazsanız ve yine de devam ederseniz ilişkinize, ona da benim diyeceğim bir şey yok.

ben o soruna soruyla yanıt verdim hacı. :D

geçmişte ne olduysa tam evlenmek üzereyken bitti ilişkimiz, aşkımda yalan yok yani...

eğer iki çocuğunu ve eşini bırakıp o kadına gidersen, dilerim ki o kadın da seni "hayatımın aşkını buldum" diyerek terk edip göt gibi ortada bırakır.

çocuklarının gözüne bak doğru yolu görürsün.

usta ayrılmak o kadar kolay mı ya? tamam çocuk yoksa eğer kolay olabilir ama ortada 2 çocuk varken biraz zor olmalı bence. sikinin keyfine çocukların geleceğiyle oynama bence. bak benim senin yaşlarda bi arkadaşım var, bu karısını çok aldatırdı. sonra bi gün karısı bunu aldattı(internetten birisiyle samimi olmuş yani o kadar), daha sonra bu olay açığa çıkınca küstüler falan, aylarca ayrı yaşadılar ama sonunda mecburen barıştılar. sırf ortada çocuklar var diye ikiside geçmişe sünger çekti. senin başına böyle bir durum dahi gelmediği halde sen boşanmayı düşünüyorsun, bence yapma. ayrıca bugün eşini yarı yolda bırakmanı isteyen kadın, yarın seni yarı yolda bırakır.

paramı "macera arıyorsun"a yatırıyorum.

nickinizden gördüğüm kadarıyla 33 yaşındasınız. tahminimce çocuklar çok da büyük değil. ben kendi hikayemi anlatayım, belki yardımcı olur.

95 yılında, tam benim ilkokula başlayacağım dönem, babam da 33 yaşında. babamın başka bir kadınla ilişkisi var, o kadının iki kız çocuğu var. 95 yılında babam bizi bıraktı, o kadınla ve çocuklarıyla yaşamaya başladı. her şeyi bırakmayı göze aldığına göre büyük aşktı. ben 7 yaşıma henüz tam girmemişim, kardeşim de ise 2 yaşındaydı. yani anneli babalı büyüdüğümüz süre bu kadar. sonrasında babasısız.

babamla görüşüyoruz, hep görüşürüz, aynı şehirlerde değiliz ama yakın yerlerdeyiz. her haftasonu gelir. maddi açıdan hiçbir sorunumuz da olmadı, ben de özel okulda okudum, kardeşim de okuyor. aşırı zengin değildik, ama makul seviyede isteklerimizin hepsi de karşılandı. peki yeterli mi, tabi ki değil.

küçüklükten beri belli bir baskıyla yaşadım. annem hiçbir zaman babamı affetmediği gibi, kadından da nefret ederdi. küçük olduğumuz için anlamazdık tabi, ben gidip babamda kalcam derdim, annem o kadının evine gitmeyeceksin derdi. sonra çok ağlardık. annemin de doldurmalarıyla ben uzun süre resti de çektim, gitmedim. ama her zaman öyle olmuyor tabi, babayla da kalmak istiyorsun, yalan söylüyorsun. ama o yaşlardan yalanı devam ettirmek de pek mümkün değil. sonra eve dönünce gelsin kıyamet gitsin kavga. anneme de o konuda çok kızarım gerçi kaç yaşına geldin hala ergen gibi davranıyosun diye, ama pek kızamıyorum da hak veriyorum.

ben büyüdüm, annem hala aynı. babamla görüşmemize falan kesinlikle bir şey demiyor, ama hala "o kadının evine gidip kalmayın, başka bi şey istemiyorum" diyor. gitmiyoruz. ama arada babamı ziyarete gidiyoruz. geçen günlerde yine gittim. müstakil bir evde yaşıyor. biz de bahçedeyiz. derken bir tane kara kaşlı kara gözlü bize hiç benzemeyen sarışın mavi gözlü minik bir kız çocuğu, "dede" diye ortalarda gezmeye başlıyor. "dede" dediği kim? benim babam. yaşadığı kadının büyük kızının 2 yaşındaki kızı. ben en son gördüğümde hamileydi. o kadar ara vermişiz gitmeye.

normalde çocukları severim, zaten herkes sever. hele o minik çocuk gibi oyuncak modunda yapılmışını, herkes sever oynar. ama o küçük kızı ben sevmiyorum, hatta ufaktan nefret bile ediyorum ama kabul edemiyorum. konuşmuyorum, ilgilenmiyorum. çünkü "dede" lafına takılmışım.

biraz sonra yukardan başka bir kız iniyor, kadının küçük kızı, o da "baba" diye sesleniyor. ilk kez duymuyorum "baba" dediğini tabi ki, babam bir dönem çekinerek açıklamaya çalışmıştı. ama bu kez farklı algılıyorum. ortada bir "baba" var ama kimin babası. benimle 7 yıl yaşamış, biyolojik babamı, yoksa o kızla 13 yıl yaşamış üvey babamı. kavram karışıyor. bir anda olduğum yerden nefret etmeye başlıyorum. ama yine susuyorum.

babam bizi bıraktıktan belli bir süre sonra çok sevmeye başladı. muhtemelen küçükken de severdi de, tahminimce vicdan azabından da dolayı, sonraları çok üstümüze düştü. benim resti çektiğim ergenlik dönemlerinde "sen istiyosan bırakayım" derdi, o vakit bile senin kararındır dedim, karışmak istemedim. olgun davranmışım yani. beni ya da kardeşimi üzgün görünce çok üzülür, gece uyuyamaz ben bilirim. o gün benim moralim çok bozulmasına rağmen, ne kadar istemesem de belli etmiştim. sorduğunda da açıklayamadım, çok fazla üzülmesin diye. zaten biraz olsun içinin rahat olmasının bir sebebi de, artık dönülmeyecek duruma gelmiş bir hatayı benim kabullenip, pek üstüne gitmemem.

babamla aram nasıldır dersek, iyidir. kendisini severim. bir sorunum olursa da yapabileceği bir şeyse doğrudan ona giderim. ama farklı hayatlar yaşıyoruz ne yazık ki ve aramızda her zaman bir mesafe, bir uzaklık var. bunu da aşamıyoruz, pek mümkün değil.

ben en son oraya gittiğimde, benle hiç alakası olmayan bir hayata gittim, tanık oldum. "bizim" diyebileceğim hiçbir şey aslında tam olarak "bizim" değildi. aslında "biz" kimdi tanımlayamadım. hiç yaşamadığım iki kız ve kadın. minik çocuk ve damat. etraftan arkadaşlar. babamın hep "burası çok değerlenecek, sizin yeriniz. hayatınızı kurtaracak dediği" arsamsı yerdeyiz. piknik yapıyoruz. orası sizin derdi de, senede bir gittiğimiz yer ne kadar bizim olabilirdi. ben babama baba diyorum da, daha çok benim babammı, yoksa onunla daha uzun süre yaşayan kızların mı. benim çocuğum olduğumda dede olması gerekiyodu babamın ama olmadı.

maddi açıdan ben ve kardeşime çok daha fazla para harcandı. dedim ya özel okullar falan. kızların biri liseden sonrasına gitmedi evlendi, diğeri de iki yıllık bir bölüm okudu. onlara bizimki kadar imkan sağlamadı. ama bunların tabi ki tatmin etmesi mümkün değil.

soran olursa ben babasız büyüdüm diyorum. çünkü parkta oynayan baba ve çocuk bile görsem gözlerim doluyor ağlıyorum. zaten çok ağlıyorum. babam bu konular hakkında konuşmamız lazım diyince de hep ağlıyorum, konuşamıyoruz. erkek adam ağlamaz, ama ben bu konuya çok ağlıyorum. babalı oğullu filmleri de izleyemiyorum. soran olursa "benim için sorun değil yea, alıştım" desem de, aslında yaşamam gereken ama hiç yaşayamadığım bir hayatın özlemini çekiyorum.

benim açımdan durum böyle. ben olgun yaşa geldiğimde hatadan dönülemeyecek konumda olduğu için, kabullenmeyi seçtim. zaten insanın, öz babasını sevmemesi için çok daha fazla neden lazım. çoğu zaman teşekkür ettim, olumsuz durumları hiç göz önüne almadım. daha kötüsü de olabilirdi dedim. ama daha iyisini ağlamaktan dolayı pek düşünemedim.

son olarak başka bir konu, babam 7 ve 2 yaşındaki çocuklarını bırakacak kadar o kadınla yaşamayı istiyordu, aşıktı yani. peki sonradan ne oldu? sadece benim bildiklerimden 2 tane sevgilisi daha oldu. biriyle gezdi tozdu, sonra o evlenip çocuk yapmak isteyince ayrıldı. diğeri daha yeni, çocukların okulu bitsin her şeyi bırakıp onunla güneye gidicem emekliliğimi yaşıycam dedi bir dönem. tabi artık 50 yaşında, 33 yaşındaki enerjisi yok. yapamıyor.

çok dağınık yazarım, tekrar okudum zaten güzel de yazamamışım. ama kendi açımdan durumu umarım anlatabilmişimdir.

zaten aklında bu varsa,sen eşini ve çocuklarını mutlu edemezsin,bence maddi olarak iki aileye de bakabileceksen git,kazanan ailen olur,senden kurtulacakları için

klişe olacak belki ama bir gün çocuklarınız annesi de ilk aşkıyla denk gelirse o zaman enine boyuna düşünürsünüz yaşadığınız şu süreci.

cocuklarinin yaslari cok onemli.
33 yasindaysan, en iyi ihtimal en buyuk cocugun su an 13 yasinda olur. karini sevmiyor olabilirsin ama cocuklarini bu dunyada kendinden bile daha degerli olmasi gerekir.
sonucta evliligin kotu olsa da, ayrilma sureci cocuklar uzerinde tamiri mumkun olmayan sonuclar birakabilir. karindan nefret et ama o evliligi o cocuklarin icin lutfen yasat. annelerinden ayrilirsan, o cocuklarin velayeti annede kalacak, mahkeme sana hele de boyle bi durum oldugu icin o cocuklarin velayetini siksen vermiycek. o cocuklar anneden, babadan ayri, sudan cikmis balik gibi olacaklar.. birak buyusunler, sen o zamana kadar karinla evli kal ama ailene sahip cik. cocuklari da kendinden nefret ettirme.

bak, cocuklar cok masum, herseyden etkilenirler.. bu dunyaya gelmeyi onlar tercih etmedi, sen onlari zorla getirdin, onlara haksizlik etme. cocuklarinin idolu olan, 'erkek adam, baba' ol. kari gibi kivirtma.

gençliğinizi yaşamadan evlenmeyin.

okumadım ama, çeşit iyidir. bişey söylemene gerek yok. nasıl olsa yakalanırsın acemi hırsız.

büyük ihtimalle bu böyle devam edecek hep bi sürüncemede kalacaksınız olan eşinize ve çocuklarınıza olacak,bunun bi cevabı bi çözüm yolu da olduğunu sanmıyorum çünkü sevgilinizle bağınızı koparmayacağınızı düşünüyorum

la olum nasıl işlerle uğraşıyorsunuz. o 2 çocuğunu düşün bir bok yeme yazıktır günahtır. ilerde senden nefret edecekler aşkını kalbine göm eşine çocuklarına bak.

ya ben ya ailen diyen kadınla olur mu ya. filmlerde yok o kadar kötü karakterler. şunu düşün eski sevgilinle sevişme ihtimalin olmasa böyle bir şey yapar mıydın. sevişmekten de sıkılıcaksın malum.

simdi kalk git yaninda uyu iste,

okurken bu kız türk olamaz demiştim, bak sonunda yarı alman çıktı. her neyse şimdi sen yattığın zaman 8de kalkabileceğine inanıyor musun hacı? eğer inanıyorsan kalk ve sevgilinin yanına git. ama inanmıyorsan ya hiç uyuma ya da vur kafayı yarın akşam kalk amk. mesela bende 36saat oldu hala uyumadım amk. ama bizimki hatun meselesi değil iş meselesi. hea arada yarım saat, bi saat kestiriyoz tabi o ayrı.

Gitsen iyi olur abi, ben olsam gitmezdim o ayrı.
Pazar günü 8 de mi kalkılır?

gitme ki, kız bu haliyle senden daha fedakar ve zor gününde yanında duracağına emin olduğu birilerini bulsun.

tel başına ortalama 1 euro gibi fiyatı varmış.

ankaradaysan nebıl bozdoğan yapıyor galıba bu ıslemı. bır arastır bu adamı. fıyat falan da sorabılırsın maılle.

ister 1 kök ektir ister 100 kök ektir, her seans için fiyat aynıdır. çünkü her seans için komple bir ilaç seti açıyorlar ve her ilaç seti sadece bir seansta kullanılabiliyor.

nebil bozdoğanı bi araştırıyım. teşekkür ediyorum

tel basina 1,5 dolar fiyat vermislerdi benim arkadasima.

seyreklik durumuna gore 5bin 10bin kac istersen ama minumumlari vardir muhakkak.

bence değil 72 yaşındaki kadın twitterla blog la ne uğraşacak

viral.

torunu yazıyordur amk

şuta uzun basılı tutunca sanki vuruş gücü artıyordu galiba. ne kadar uzun bas, o kadar sert şut falan filan. çok pis sallıyor da olabilirim. biri gelsin evet doğru desin, ya da çok pis sallıyorsun olmaz öyle şey desin.

şuta çok basınca top uçup gidiyordu yav. benim şahsi görüşüme göre sol analog yukarı ittirilmeli biraz. meheh. beni de düzeltin arkadaşlar.

www.sporxtv.com işine yarar belki.

@kibritsuyu
@sanat güneşi

ben ikinizide düzelteyim beyler. birincisi şuta uzun basılı tutarsan dağlara taşlara atarsın, aynı sabri reyis gibi. ikincisi sol analog aşağı ve topun yönüne bağlı olarak sağa veya sola ittirilmeli olacak. o sert şut taktiği değil yani, falsolu frikik taktiği.

şimdi be adam madem bu kadar biliyorsun bize ne soruyorsun diyorsanız, benim sorduğum cevabı farklı. ben dümdüz ve füze gibi şutlar nasıl çekiliyor onu merak ediyorum.

Videoda 1.48 e bak. senin istediğin bu sanırım.

şut çektikten sonra üçgen'e basılı tut. ps3 için bu tabi. düz mantık= şut çektikten sonra ara pası tuşuna basılı tut.

şimdi ben en son pes 2010 mu ne oynamıştım oradan aklımda kalan bu.

peki şuta uzun basınca dağa taşa gidiyorsa, bu pes'i yazanlar bunu düşünmüştür herhalde. sırf dağa taşa gitsin diye tuş koymamışlardır. yani sadece şuta uzun basınca dağa taşa gidiyordur da, ne bileyim şuta uzun basarken sol analogu aşağı çekince mesela daha aşağıdan gidiyordur. ya da şuta uzun basarak başka bi şey yapınca düz vuruyordur falan. kesin şuta uzun basma ile bir şeyi kombine etmek lazım bence. sırf sabri gibi vurmak için tuş koymuş olamazlar.

@kibritsuyu

şuta uzun basmak mesafeyle alakalı dostum. yani orta sahaya yakın yerlerde daha uzun basarsın.

@kibritsuyu
düşünmüyorlar hocam. sen bu adamların neleri düşünmediklerini görsen şaşırırsın.
yıl olmuş 2013 hala avantajdan sonra kart göstermiyor hakem.

@benaslindayohum

hea ya bide o var amk. topu almış gidiyorsun, arkanda puyol sana fual yapıyor mesela, senin adamın tökezliyor ama yıkılmıyor, neyse sonra şut çekiyorsun gol olmuyor diyelim, olan puyol'un alacağı karta oluyor. puyol'un olmaması demek senin için en az iki gol demek oysa.

yakın değil de uzak mesafeli vuruşlarda bu söylediğimi yapıyorum ben, gayet bazuka gidiyor. ama belki de tamamen şut tuşuna basma şiddetimle alakalıdır, işin işinde sol analogun yukarı ittirilmesinin bir etkisi yoktur, bir boka yaramıyordur, plasebo etmişimdir kendime.

www.youtube.com

şuna baktım da şimdi, uzun mesafeli şutlarda sol analogu sola çektiğinde sanki falsosuz, bazuka gidiyor toplar.

şut tuşuna basarak şut hızını ve topun yüksekliğini belirliyorsun ama füze gibi gitmesi için şut tuşuyla iki seferde alttaki çizgiyi ortaya kadar doldurup aynı anda ileri yön tuşunu basılı tutman lazım.bu şekilde ben 40 metre civarından etkili frikikler atıyorum. tabi kaleye yakın yerden vururken yapma bunu. hatta 20 m civarından vuruyorsan alt yön tusuna bas ki top üstten auta gitmesin.

şut + r1

Sıkıştırıp kumaşa zarar verebilir. Yani yırtılabilir. Ya da temiz yıkamaz.

makina yürüyebilir.

fazla ağırlıktan dolayı zamanla yıkama-sıkma motoru bozulabilir, amortisörler zarar görebilir, bilyeleri dağılabilir. bunlardan birisi meydana gelirse makine aşırı ses çıkartır falan. o nedenle mecbur kalmadıkça yapılmaması lazım.

tambura zarar verebilir, bir süre sonra zaten bozulur

tamburu kırarsın kucağa alırsın makinayı denendi onaylandı sakın yapma.

lekeleri çıkarmaz.

1-sıkamayabilir çamaşırlar cılk su içimde çıkar
2-makine salona yanına kadar gelebilir
3-Kazanı düşebilir(eskilerin tabiri)