tablette whatsapp kullanabilmek için, telefon özelliğinin olması gerekir.
asus phonepad veya samsung tab3 gibi aletler telefon-tablet melezi olduğu için kullanılabiliyor.
hatta samsung note 10.1'de telefon özelliği olduğu halde türkiye'ye gelen modellerde trt bandrolü parası ödememek için telefon özelliğini kapatıyorlar. bu alete avrupa yazılımı yüklenirse telefon özelliğine kavuşuyor ve whatsapp kullanılabiliyor.

ipad mini wifi (3g veya simkart olayı yok) ile çok rahat whatsapp kullanabiliyorum. zira whatsappın çalışması için telefon özelliğine gerek yok. ilk kurarken belirttiğiniz telefon numarasına gelen onay kodunu tablete giriyorsunuz ve oluyor şıp diye.

kullanılır ama aynı anda telefonda da kullanılamıyor.

tableti al whatsapp ı ben kurdururum. mesaj at yeter gerisini okucak mecalim kalmadı. :)

koyunun olmadığı yerde keçiye abdurrahman çelebi derler.

vw arabam yok, kullanmadımda ama şunu söyleyebilirim;
kul yapısı olan her makine bozulur doğrudur. vw 100 tane otomatik şanzuman satıyosa, diğer markalar 35 tane otomatik şanzuman satıyor birde, dolayısıyla vw'den şikayet eden adam sayısı daha fazla olur.
ayrıca bir şeyi kullanıp da memnun olan kimse bunu pek paylaşmaz, ama şikayeti olan yüksek sesle bağırır. ayrıca şu anda şikayeti olan pek fazla kimse bulamazsın, zamanında bir kaç kişinin dsg şanzumanı sorunlu çıkmış onu söylemişler ve herkes "çok sorunlu yeaaa" diyo ama kimse "şunun dsg'si arızalı" diyemiyo belirli bir kişi gösterip.
son olarak vw servisleri ve yedek parçaları fahiş fiyatlıdır doğrudur.
çok karışık yazdım galiba ama anlamışsındır işte.

golf kullanan biri olarak sorunlu olduğunu söyleyebilirim. hele servisleri ateş pahası.

vw grubundan cesit cesit arac kullanmis biri olarak
1. dsg tek basina problem yaratan bir eleman degildir. surucu ile de iliskilidir. suan 40 bin km dsg golf ve 150 bin km dsg carevelle de sorunsuz calisiyor.
2. servisler genel olarak sanayiden pahali cozumlerdir. vw servis fiyatları da sanayiden pahalidir.

bence 24 tl ve 48 tl gayet normal.
bizde her türlü elektrikli ev eşyası var sonuna kadar da kullanıyoruz 45-55 tl arası değişiyo. tutumlu ve bilgili olsak gayet de 24 liraya düşürebiliriz.

nasıl anlarsın bilmiyorum da o 24tl fatura feci kolpa.
50 lira olması lazım normalde faturaların. sırf ampul yaksa televizyon açmasa 24tl tutar.

Eve giren salterleri kapa ve saati gozlemle. Kafana esince, rastgele zamanlarda yap bunu 1-2 dk. Belli olur o zaman.
Son gelen faturalari da yaz buraya bi.
50 lira alti normal bir ev icin zor.

ben yazın sadece buzdolabının fişini takılı bıraktım ve daha fazla geldi. 24 lira fatura çok da normal değil.

valla ben tek yaşamama rağmen ki akşamın köründe gelip bir televizyon ve bilgisayar çalıştırıyorum ona rağmen 40 aşağısı gelmiyor. 24 lira biraz garip geldi bana.

ek olarak daemonville +1

Eski faturalarini bilemiyorum ki ama sartelden eve cekilmis bir kablo var.belki voltaj az geliyordur yeni hat cekilmis gibi bilemiyorum.o kadarda aleni olcani sanmam cunku elektrik faturasinn birakildigi yerden cekilmis.bana da az geldi ki yazlik bir yerde yasiyorum yani elektrik pahali.sartelimi neden kapadin demezmi adam ?birde diyelim kapadim elektrigi kesilmemisse mi kacak demektir?

24 tl faturanin 13 tlsi zaten vergi yani sadece buzdolabi bile 11 den fazla yakmazmi ampulu camasir makinasi bir suru sey var tasarrufla 11 tllik kullanilirmi etna bilemedim valla

Ihbar et. Onlarin kacak kullandığı elektrigin parasini biz ödüyoruz. Eger normal kullaniyorlarsa zaten bir sey olmaz.

hocam arkadaşın dediği gibi en temizi işe gitmeden önce evin şalterlerini indir ve şalter üstündeki rakamı bir kağıda yaz.

eve geldiğinde tekrar bak.

ama apartmanın genel hattından da kaçak yapıyor olabilirler, bir defa bizim apartmanda ortaya çıkmıştı, 3-4 daire apartmanın elektriğinden kaçak kullanıyordu.

onların kaçak elektrik kullanmıyor olma gibi bir ihtimalleri yok.

evlerinin içine girip ne elektronik alet kullandıklarını bilmeden şikayet etme girişiminde bulunman garip.

Elektronik alet derken tvleri camasir bulasik makinalari iki tane klimalari elektrik supurgeleri var en kotu ihtimalle.bunlari iki cocukla yasayip hic kullanmiyor yada 11 tllik kullaabilir mi diyorsun?nasil eve girip keşif yapip mi sikayet edeyim?

@mtysh, sadece haftasonları gidilen bağ evlerine bile 30tl den aşağı elektrik faturası gelmez. bağ evine git, ampulu yak, televizyonu aç. bununla bile 30.

türkçe karakterle alakalı olabilir. vlc kullanıyorsan, encoding'i (varsayılan kodlama diye geçiyor olabilir) "Iso 8859-9" yapmalısın, belki bununla ilgilidir.

dediğini yaptım ancak sorun devam ediyor.

diğerini de deneseydin, turkish (windows-1254). ya da filmle aynı klasör içerisinde bir altyazı dosyası daha var mı? belki onunla çakışıyordur. o da değilse altyazı utf-8 olarak kaydedilmiştir. düzeltmek için altyazıyı notepad ile açıp kodlamayı ANSI yaparak tekrar farklı kaydedebilirsin, windows kullanmadığımdan tam hatırlayamadım ancak ANSI idi sanırım o kodlama. mac'lerde western(mac os roman).

alt yazıyı uygun bir programla açıp (mesela subtitle workshop veya en basitinden notepad) kodlamayı uygun bir şekilde yapıp tekrar kaydet.
utf bilmem neydi türkçe karakterler olan.

ethernet kabloyla bağlayıp kurabilirsin. ya da kendi driveriyla.

bende var gelip alabilirseniz vereyim.
tuncelinin hozat ilçesindeyim bu arada.

tabi dalgınlıkla istanbul - kadıköy yazmayı unutmuşum :/

sizin telefonunuz için değil ama örnek olsun diye s2 için yapılanından detaylı bir örnek sunayım: yazilimamelesi.wordpress.com

faydası, özellikleri gibi ayrıntıları kişiselleştirme yapıldığı için değişkenlik gösterebilir. telefonda hali hazırda yüklü gelen ve hiç kullanılmayan, arka planda gereksiz işlem kalabalığı yaratan uygulamaları kaldırılması ve tamamen kendinize has hale getirmenizi sağlıyor. çok fazla rom var ve her kafadan da bir ses çıkıyor. cyanogenmod piyasadaki en popüler/beğenilen custom rom.

telefonu eski haline döndürebilirsin. yaptığın bazı şeyler sonucu ben de tam bilmiyorum ama ''brick'' denen hale gelebiliyormuş. yani telefon hepten kilitlenme durumu sanırım. yazılımlara hakim olmakla alakalı şeyler. bu konuda forumları takip edersen, daha iyi ve sağlıklı bilgiler elde edebilirsin. çok geniş bir alan için kısaca cevaplamak gerekirse...

anasını sattımın andoidini kullanmak için bilgisayar mühendisi olmak gerekiyor ne yazık ki.

custom rom: android işlerine meraklı kullanıcıların bir takım android sürümlerini modifiye edip kullanıma sunması diyebiliriz. mesela telefonun orjinal yazılımında kullanmadığınız, gereksiz 3. parti programlar vardır, silemediğiniz. bunlar sistem kaynaklarını harcar. custom romlar da genelde gereksiz program bulunmaz, çoğu minimum kaynak, maksimum performans amacıyla yapılır.

root: android cihazı tam yetkili kullanabilmektir. şöyleki; root yapmadığımızda sistem dosyalarını değiştiremez, silemez, taşıyamayız. root yapıp tam yetki aldığımızda bu çeşit şeyler mümkün oluyor.

cyanogenmod: bir custom rom olur kendisi çok seveni var. alternatifleri de var.

-----------------------
S: Telefonu eski haline döndürebilecek miyim?
C: Clockworkmod Recovery(CWM) ile tam sistem yedeğini aldığınızda döndürebilirsiniz. CWM kurmadan bu işlere girişmemenizi öneririm.

S: Telefon elimde patlar mı?
C: Bu işlerle hobi olarak ilgilenen biri olarak hiç başıma gelmedi. Ama olabilir de neden olmasın. Size bağlı.

Bu işlemler telefonunuzu garanti dışı bırakabilir.

Not: Bilgisayar mühendisi değilim.

custom rom yüklemek görsellik ve işlevsellik adına heveslendirebilir sizi ancak telefonun orjinalini bozmanızı tavsiye etmem.
çünkü zaman geçtikçe telefondan soğursunuz.
orjinal haliyle takılmadan temple run oynarken ben, heveslenip bu rom işlerine girdim, en iyi romda bile bu oyunu oynarken sinirlerim zıplıyodu.
tavsiye etmem yani.

çok uzun yatıyorsan daha geç yat. yatmadan önce ılık süt iç(işe yarar cidden :D )

alarmı bir saat öncesine kurmak da teorik olarak çözüme ulaştırır :D

uyumadan önce çok kasıyorsunuz büyük ihtimalle sabah uyanacağım diye. rahat uyumadığınız sürece olmaya devam eder.

Uyumadan önce çok sıvı tüketme ve çişini yap.

1 saat geç yatmayı denesen?

ya vücudun dinlenmiş bu ara,
ya sıkıntılısın aklın dolu uyuyamıyosun.
ya da uyucam uyucam diyip rahatsız uyuyosun.

büyük ihtimal şartlı yatıyorsun. yani alarmdan bir saat önce uyanıp duş almalıyım gibi şartlandırıyosundur kendini. ondna kurtulman lazım.

maximum tork verdiği devirde değiştirmelisin.
şimdi sitesinde baktım otomatik dizel bravo, max. torku 1500 devirde veriyomuş.

maksimum torkta degil redline'da degistirilmeli. ancak maksimum devirde degistirirsen maksimum ivmeyi elde edersin. eger maksimum torkta vitesi buyutursen devir dustugunde (ki ust viteste dogal olarak dusecektir) ivmeni kaybediyor olacaksin. redline'da degistirirsen ust viteste devir daha az dusecek ya da hic dusmeyecek. yakinimda olsaydi ornek bir grafigi yollayabilirdim sana.

neyi yedeklemek istedigine bagli.

uygulamalar, veriler, rehber ayri ayri yedeklenebilir.

gmail hesabi rehberi yedekliyor. titanium backup gibi uygulamalar da uygulama ve uygulama verilerini yedekliyor. resim, video, muzigi kendin yedekliyorsun vs.

isimleri mi mesajları mı programları mı yedekleyeceksiniz?
sadece rehberse, rehberin içinde "sd kart'a aktar" diye bir seçenek var oradan kişileri sd karta kopyalabilirsin.
mesajları filan telefonun içinden çıkan ve bilgisayarına kurduğun programla yapabilirsin. gerçi bunlar için play store'da programlarda var, biraz kurcalasan bulursun.
komple yedek olacaksan titanium backup diye bi program var, ama telefonun root,2lu olması lazım.

aslında normalde dinde bu konuda serbesttin. yani bir bağlayıcılık veya zorlayıcılık yok.
ben yazacaklarımı türk kültürüne göre verceğim;
bizde de herkeste de olur bu durumlar.
ama mesela cenazenin "ilk bayramı" diye bir kavram vardır. size taziye vermeye gelenler, önümüzdeki ilk bayramda yine geleceklerdir.
şimdi uzun uzadıya bir çok şey yazarım ama kısaca özet geçeyim, bence kurban bayramından sonra erteleseniz daha hayırlı, daha az sorunlu olur.

ben olsam iptal ederdim.

hocam ille de düğün mü yapmanız lazım şöyle açık hava güzel bir organizasyon yemekler nikah bilmemne yapın ciddiyetinizi koruyarak bir de konuşma yaparsınız babanızın anısına gayet güzel olur düğün neymiş

@etna : Teşekkürler.
Ama din konusuyla alakalı bir durumumuz yok.
Tamamen bu algı dışında bakıyorum konuya..

başınız sağolsun.

düğün hazırlıkları yapıldı, davetiyeler dağıtıldı, her şey planlandı mı? eğer öyleyse düğünü yapmanız daha doğru olacaktır kanaatındayım.

ayrıca arada 50 günlük bir fark var. neredeyse iki ay. kalanların, hayatını yavaş yavaş normale döndürmesi için yeterli bir aralık değil mi bu?

Kısmet bu işler; ben olsam babamın bu kadar istek duyduğu ve emek verdiği bir şeyi iptal etmezdim. Acınız elbette çok taze ama 50 gün kabul edilebilir bir süre bence. Babanız sizin mutluluğunuzla mutlu olacaktı. Elbette onun varlığındaki gibi coşarak taşarak eğlenemeyebilirsiniz ama mümkün olduğunca hayatınıza kaldığı yerden devam etmeniz gerekecek. Şimdi erteleseniz 2 ay sonra içinize sinecek mi? 3 ay-5 ay sonra? Bence bunlar arasında farkeden bir durum yok. Başınız sağolsun, allah sabır versin. Hayırlı evlilikler dilerim.

nikah ve ardından aile büyükleriyle şık bi yemek yerseniz, oynamalı hoplamalı gülmeli olmadıktan sonra gayet güzel olur bence, herkesin de içine siner.

basiniz sagolsun.

alternatif olarak dugunu erteleyebilirsiniz ama ne kadar erteleyeceksiniz? ertelediginiz sure gectiginde iciniz gene rahat olmayabilir. biraz daha mutevazi, oyle cosmanin kopmanin olmadigi bir dugun yapilabilir, 2 ay gecmis olacak uzerinden.

@dahinnotha: Evet, hatta davetiyeler dahi basılmıştı 2 ay evvelden.. Kaparolar verilmiş, tüm düzen kurulmuştu. Kendi takımını bile almıştı babam..
@pandispanya: Söylediğiniz şeylerin çoğuna katılıyorum. Ama özellikle "3-5 ay geçse içinize sinecek mi" kısmı en çok anlatıyor derdimi.
Ben bundan 10 sene sonra kendi çocuğumun sünnetini yaparken de babamın yokluğu yüzünden ağlayacağım. Bana geçen zaman huzur vermeyecek ki.. Doğru söylüyorsunuz.

Sen o akşam baban için eğleneceksin.
Baban hatrına eğlendiğini düşünürsen sahte gelmez.
Ölenin ardından 2-3 sene geçince çok güzel eğleniyor insanlar ama 50 gün geçmizse eğlenmek saçma geliyor ölenle ölünmez.Çık göbek at demiyorum ama buradan cahil halkımıza sesleniyorum normal soluklu bir düğün yapılır geçilir.

Siz ve eşiniz içinizden geçeni yapın. Din, kültür ve söylentiler? Sizin içinize sinmeyecekse ne anlamı var yahu? Önemli olan sizin gönül rahatlığınız.

Bence eşinizle birlikte ne isterseniz öyle yapın.

Mutluluklar dilerim.

dini veya örfi sakıncası yok.

bizzat babanız istemiş, adamın en büyük hayaliymiş.

size gidin deliler gibi eğlenin demek yanlış olur ama eğlenin normale göre biraz daha ağırbaşlı bir düğün olsun.

üstelik böyle bir düğün böyle bir acı döneminde tamda ihtiyacınız olan şey olabilir aileniz için. yeni bir acıyı bastıran yeni bir mutluluk vesilesi olarak görün.

eğer babanız müslümansa bir yasin birde fatiha okursunuz hatta, tam olur

Aslına bakarsanız benim düşüncem, böyle büyük bir acı sonrası tüm sevdiklerimizle böyle bir ortamda yüzümüzün gülmesi hepimize iyi gelebilir gibi..
O da eğlenmeyi, dans etmeyi, içmeyi çok severdi.
Onu anmak için en güzel şey olacak gibi geliyor bazen düşününce..

İslamda yas yoktur zaten benim bildiğim.
Yazdığınız verilere bakarak bence de düğünün yapılması gayet makul görünüyor. Babanız nasıl olmasını isterdi ise öyle yapın, hayattaymış gibi.

Din konusunu olaya müdahil etmeme sebebim, bu olayda bir evlat olarak hissiyatımın nasıl olacağını bilmememdir..
Dine bakarsak, mutlaka bir yol vardır. Yapılır, yapılmaz, eğlenilmez, yemek olur eğlence olmaz vb.
Ama ben nasıl hissetmem gerekiyor onu bilemiyorum.
Mutlu olmak ona ihanet mi?
O yokken gülmek doğru mu?
Bu psikolojidir beni zorlayan.
O üzülmemi istemezdi ki..

Evet, hayatımızda sevdiğimiz insanları kaybettikten sonra, artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak; her güzel anımızda onlar yanımızda olmadığı için içimiz burkulacak, haklısınız. Ama bu hepimizin başına ya geldi ya da gelecek. Ancak hayat burada kalanlar için devam ediyor, devam etmeli. Siz allah korusun çocuğunuzun düğününden 2 ay önce ölseniz, onun bu sebeple düğününden vazgeçmesini mi isterdiniz, yoksa sevdiği insanla mutlu bir hayata mutlu bir başlangıç yapabilmesini mi? Ben ikincisini isterdim. Elbette henüz taze olduğu için amaaaan sabahlar olmasın diye eğlenemeyeceksiniz ama mümkün olan maksimum mutluk neyse onu yapabiliyor olmalısınız. Aileniz de birbirine daha çok kenetlenecek, diğer bireyler de araya karışan bir mutlulukla belki rahat bir nefes alabilecektir, buna vesile olabilirsiniz.

öncelikle başın sağolsun fakat baban çok istiyorsa onun anısına eğlenir gülerdim senin yerinde olsam, yukarıdan izliyor vs diyerek palavra sıkmıyacam fakat anısı için gülüp eğlenmen lazım hem nereye kadar erteleyeceksin 1 yıl sonra canın yine acıyor olacak dostum ha millet ayıplar dersen 40 ı çıkıncaydı galiba millet yadırgamıyordu.

aydın veya denizlideysen 50 liram ile geleyim düğününe :)

demeyi unutmuşum mutluluklar dilerim.

usta "baban çok isterdi oynamanı kalk oyna eğlen" mantığında düşünemiyorum maalesef. en azından içerisinde fidayda-oyun havaları falan filan olmayan slow şarkılarla geçiştirilebilecek bir düğün yapabilirseniz bu en uygunu olur bence.

Benzer bir durum iş arkadaşımın başına geldi.
Babasına tapardı bu kız. O derece. Babası da tanınmış bir simaydı ve düğüne kadar olan süre yas ile geçti. Ardından düğün olduğundan hepimiz hiç bir şey olmamış gibi düğüne başladık. Danslar, karşılama derken sıra Nikah'a geldi.
Belediye Başkanı, şahitler, sırayla kızın babasını andılar. En sonra kıza mikrofonu uzattılar. Kız çok güzel bir konuşma yaptı ki salondaki herkes ağlamaklı oldu. Harbi zor bir durum. Herkes alkışladı. Kızda ağladı ama çok sakin ve kontrollüydü. (ayaklarının titrediğini biliyorum) Ama oldukça olgun laflar etti. Herkese neden orada olduğunu ve babasını ne kadar özlediğini öyle olgun bir şekilde anlattı ki gelen konuklarda "aman şuna bak, düğün yapıyor babasının ardından,..." gibi konuşmalar olmadı. Herkes gayet herşeyin farkındaydı. Olması gereken de buydu zaten...
Ardında nikah teferruatları yapılırken yüzünden gülümsemeyi eksik etmedi. Ufak esprileri yaptılar damat ile. Bu sefer hüzün havası dağıldı.
Düğünde de gelin ve damat tüm konuklarla teker teker ilgilendi.
Hepimiz güzel hatırlıyoruz o günü...
Darısı başınıza inşallah...

öncelikle başın sağolsun.
üçüncü sıradaki "ssyumusakg"nin yorumuna katılıyorum.

"eğlence"nin niteliği önemli. düğün günü yas havasında geçmemeli tabii ki de, ne bileyim tutup şampanya patlayım "hihoha evleniyoruk ulen" demeyeceğinize inanıyorum. bence çok dert etme. ciddiyet ve dozunda neşe hem şık olur, hem vicdanınızı yormaz.
tekrar başınız sağolsun.

başın sağolsun.başka bir zamana erteleyebilirsin belki.

Öncelikle başın sağ olsun.

Ben babanın anısına bir konuşma yapmanın seni de düğünde rahatlatacağına, ona selam gönderdiğin için mutlu olacağına inanıyorum. Düğünden önce babanı ziyaret edebilirsen, özür de dilersin, kendisini orda hissedeceğini de iletmek istersin belki.

Tören muhtemelen buruk geçecek. Annen, kardeşin, sen bu yokluğu bastırmaya çalışacaksınız ve babanın sevenleri. Belki düğün formatını değiştirirsiniz, size kalmış.

Mutluluklar diliyorum.

başın sağolsun. en güzel öneri @ssyumusakg 'den gelmiş.

başın sağolsun kardeşim. bana ssyumusakg nin söylediği mantıklı geldi. sakin bi kokteyl falan olabilir.

başınız sağolsun. bazı insanlar düğünü bir yıl sonra bile yapabiliyorlar. erteleseniz nasıl olur? nikah sonrası kokteyl ile geçiştirebilirsiniz.

Çoğu kişi nikah olayı için yapıyoruz şeklinde algılamış ama durum farklı; nikahı zaten babam vefat etmeden önce beraber yapmıştık.
Düğünü ertelemiştik.
Bu zaten geç yapılan bir düğün..

Oncelıkle basınız saolsun, aynı acıyı yasayan bırısı olarak sızı gayet ıyı anlıyorum. Benım sıze dostane tavsıyem, dugunu ertelemeyın. Sonucta gobek atıp oynayacak halınız yok. Sızın dısınızda aılenızın dıger fertlerı, basta annenız olmak uzere, 1 nebze olsun sızın mutlutlugunuzla sevınıp, uzuntulerı bıraz olsun hafıfleyecektır. Mutluluklar dılerım, hakkınızda hayırlısı olsun..

corolla 1,4 dizel otomatik.

dizeller benzinde çok tasarrufludur güzel tercih :P

80 bin çok arada panpa. az daha çık a3 ya da mercedes a al. hatta otomatik istediğin için a3.

audi a3 veya auda1 cok dusundum.

a1 icin cok kucuk hem de kiz arabasi. fiyati a3 e yakin o yuzden a3 al diyenler cok oldu. karar veremedim tam.

a3 guzel araba ozellikleri iyi ama seklini sevmiyorum. tabi bellisi yok surmedim hic, begensem alabilirim

butce ise 80 bin 90bin arasi olsun hadi.

ille de ikinci el olmasın şartın yoksa. temiz bir 3.20d bakmanı tavsiye ederim. ben de sevmiyorum a3 tipini ayrıca çevremde hep kızlarda var a3 de..

80 bin nedir affedersiniz. 80 bin liraya o kriterlerdeki arabanın kralını alırsınız.

skoda octavia 1.6 dizel dsg otomatik şanzıman en dolu modeli (adını unuttum) 73 bin lira.

skoda neymiş la derseniz passat falan da olur.

bence 80 bin arada diyen arkadaş şaka yapıyor.

honda civic 1.6 elegance eco. lpg uyumlu ve fabrika çıkışı lpg kiti de dahil olmak üzere 57 bin lira. dizel seçeneği yok. ama olsa da 65 bin, bilemedin 70 bin falan olurdu.

bmw 320d benzeri bir araba amcamda var. bana alinmaz diye tahmin ediyorum.

skoda tavsiyesi guzel ama marka konusunda emin olamiyorum. skoda bana hep biraz ailemsi biraz kombici(nedense hep baymak kombiyi aklima getiriyor bilmiyorum niye.yesil kanguru yuzunden mi) bir markaymis gibi geliyor. araba guzel ama. surmek lazim. sizin tavsiyenizi yazdim. baska tavsiyeniz var mi ?

benim sevdigim markalar genelde alman veya japon kore.

edit: lpg almiyorum.

bir de para sizin paranız tabii nereye isterseniz harcarsınız ama niye tek başınıza (bilemedin kız arkadaşla veya kankayla) okula gitmek, gezmek için o kadar bütçe ayırdınız ki? renault clio'nun dizel otomatik modelinden iki tane alırsınız o paraya. hatta belki artar bile.

bu arabayla ben bir de birkac is gorusmesine de gidebilirim o yuzden. hem calisicam hem okuycam.

bu arada ww jetta yi da kuzen aliyor o da olmaz. volvo80 ve chevrolet jip de olmasin.

son olarak aklıma opel insignia geldi ama dizel otomatik seçeneği var mı bilmiyorum.

ben ılk yazan sen beni dinle..
dizeller genelde 2000 motordan baslar bunun vergisi 2.295,00 TL dir hersene bu buyk bir para bence.
2000 den dusuk dizel ve otomatik araba turkiyede pek yok toyota corolla en ust modelini alabilirsin.istiyosan ozelden ulaş bana indirimim de toyotada..

volvo v40 ya da cross country

www.google.com.tr

valla o kadar paranız varsa ağzına kadar dolu otomatik bir golf alabilirsiniz.
çok da güzel olur.

sürprizcileri sevmiyorum o yüzden sana bankoculardan bir kaç örnek vereyim, arada bir bende takip ediyorum.

bu var yüzdesi iyidir.
twitter.com
birde bu var, sana tüyo vermek için para istiyo ama paranı katlayacağının garantisini veriyo;
twitter.com
birde şurdaki anasayfanın ortasında günü bankosu var, iyi işle çıkarıyolar;
www.tahmin102.com

yukarı

ben olsam antika diye saklarım.
ama yok evde durmasın diyosan markası sony ise helalinden bi elli lira vereyim?

öncelikle geldiğiniz havayoluna göre servisler değişir. en son onur air ve atlas jet'in ücretsiz servisi vardı. pegasus'un ise 10 tl olması lazım servisi. ama havaş her türlü kalkıyor havalimanından o da 10 tl.

isis otel'e gitmek için bodrum otogar'a gidip oradan bodrum-gümbet arabalarına binmelisiniz. açık yeşil renk olan. tam önünden geçmese de yakın bir yerden geçiyordur. bodrum otogar'a vardığınızda oradaki şoförlere sorabilirsiniz. daha ayrıntılı bilgi verirler.

bodrum havaalanında otellere, ancak tur geldiğinde servis yapıyorlardı.
eğer büyük veya kaliteli bi otelse bir telefon açıp sorun yardımcı olurlar belki. veya havaş servisinde indirim yaparlar. bu arada geçen sene havaş servisi, 18 liraydı.

Karşımızdaki insanların veya bunlardan bir tanesinin diğer şehirden olma ihtimali de var yani?

hatırlıyorum sanki bu bilmeceyi, cevabı da, "diğer kişi yalan mı söylüyor?" tarzı bir şeydi sanki. ama mantığını tam hatırlamıyorum :D

pazardan birini çevirir "sen doğrucular şehrinden misin" diye sorardım.
evet derse ve doğruysa orası doğrucular şehridir.
evet derse ve yalansa yalancı pezeveneklerin olduğu şehirden gelmiştir derdim.

soru şu şekilde olmalı: diğer arkadaşın bu şehrin doğrular şehri olduğunu söyler mi?

Bu bir bilmece degil paradokstur.

Dogrucular sehrinde evet cevabini aldigim soruya yalancilar sehrinde de ayni soruya evet cevabini alirim cunku onlar yalancilardir.

Yanindaki yalan soyluyor mu sorusuna 2 sehirde de hayir cevabi alinir birinde gercekten yalan soylenmedigi icin digeri de yalanci yalan soyleyen kisiye hayir yalan soylemiyor diyerek yalan attigi icin.

Yani soru sorularak cevap bulunamaz.

iki şehirden de bağımsız ve yanlışlığı ya da doğruluğu kesin olan bir şey sor. jüpiter'de miyiz diye sor mesela.

Bu çok eski bir geyik. Lâkin bilgi aktarımı eksik.
Case 1 : Karşındaki iki adam da yalancı. Çıkamazsın bu işin içinden.
Case 2 : Karşındaki iki adam da doğrucu. Çıkamazsın bu işin içinden.
Case 3 : Karşındaki iki adamdan biri doğrucu, biri yalancı. Bunun çözümünü birileri şimdiye kadar yazmadıysa bile, internetten bulabilirsin.

bulamadım işte.

sen sadece 2 adam görüyorsun. onlar da bilmiyor kim nereden sen de bilmiyorsun. ikisine de tek bir soru sorabilirsin. yani "tek" soru var ve bu soruyla adamların yalancı olup olmadığını değil bu iki şehirden hangisinde olduğunu bulman lazım.

ptt'nin eft sistemi yok bildigim kadariyla. o yuzden baska bankadan para gonderemezsin. isme gonderecegin kisinin ptt hesabi varsa 300 liraya 2-3 lira gibi bisey alirlar ayrica.

malesef yok

ben olsam kısa süreli vadelide türk parası olarak bekletirim. o paraya gayrımenkul anca dağın başında bir arsa alırsın orası değerlenene kadar da ömrün geçer. torunlarına bırakmak istyosan olabilir tabi. ev desen alınmaz zaten çok borca girmen lazım.

10 tane scooter al kiraya ver. sonra onlardan gelen parayla genişletirsin işi.

o parayla gayrımenkul alınmaz..bankaya atsan 100 civarı faiz getirir.risksiz.

%7.5 faizle(ing bank turuncu hesap) aylık net 104 tl getirisi var. hiç uğraşma yatır faize.

Enpara.com 46 günlük net faiz 221,32 TL

bana verirsen 20000 lirayı tam 1 yıl sonra aynı gün sana 22500 tl veririm.
ciddiyim

açık ve net: faize yatır.

o yıllardan kalma bir doları harcadığıma göre bozdurulabilir de demek ki.

sorun olmaz. dolarlar derken? kac adet bunlar :)))

yok bişey olmaz prison break'de 30-40 yıllık dolar buluyorlardı da onlar bile geçerliydi

amerikada enflasyon yok gibi bir şey. o yüzden 1920den kalan dolarlar bile hala piyasada var.

tam benim alanım :p

şimdi dostum doldurma kısmında arıza olduğuna emin oldun değil mi?

yani rezervuar üst seviyeye dolana kadar tuvalete su kaçırmıyor ama üst seviyeye geldiğinde tahliyeden boşaltmaya ve dolmaya devam ediyor değil mi?

yani şamandıra sisteminde arıza var, ki su dolunca sistemi kapatmıyor.

peki su dolarken o yavaş yavaş yukarı kalkan şamandırayı (artık top şeklinde değiller) hafifce el ile yukarı kaldırdığında su kesiliyor mu? denedin mi?

yüksek ihtimal ile ya takıldı şamandıra, biraz kurcalasan düzelecek.

yada suyu akıtan memenin ucunda bir conta var şamandıra kaldırdığında buna baskı uygulayıp suyu keser, orda eskime olmuş olabilir.

gözün yiyorsa o kısmı söküp contayı değiştirebilirsin yada modifiye edilebilir.

olmadı komple değişirsin hiç korkma.

şamandırası bozulmuştur. ya bir sucu çağırıp şamadırayı yaptıacaksınız (maliyeti bilmiyorum) ya da sıfırdan bi rezervuar iç takımı alıp bir sucuya taktıracaksın.

musluğunu biraz kıs çok tazyikli dolmasın, şamandıranın dolma seviyesini de düşür, genelde seviye kıpraşınca çözülüyor.

@cokilgincvesesgetirecekbirnickarayanadam söylediğin gibi üst seviyeye gelene kadar kaçırma yok sonra tahliye kısmından suyu atıyor. Ama elimle şamandırayı kurcalasamda azalma bile göremedim. Conta kaynaklı olacağını tahmin etmiyorum. Sanki şamandra takılmış gibi. Çok sert duruyor ve söylediğim gibi aşağı yukarı bastırsamda suyu kesmiyor. Şamandıra ile tekrar uğraşacağım.

o sorun iflah olmaz, yenisini alın

Hiçbir şeyle uğraşmaya gerek yok, direkt bir rezervuar iç takımı alıp takın (30-50 lira)

radioheadbanger ın dediği gibi seviyeyi kurcala, ve suyu bir kapatıp içi boşken şamandırayı yukarı aşşağı suyla beraber hareket ediyormuş gibi oynat bakalım bir takılma var mı?

belki de sadece bir yere takılmıştır sorun mekaniktir, ama dediğim gibi suyu kesen memenin önündeki contanın da bir ömrü var. sonsuza kadar işlevini yerine getirmiyor maalesef :)

bazılarını çıkarıp ters çevirmek işe yarıyor, hani öalıştığı zamanlarda iz yapıp ezilen kısım arkaya gelir yeni kısım memeye denk gelir ondan dolayı.

en kötü kopmle değişecek ben hep kendim değiştiririm, yenisini alırken ucuza kaçma çünkü işçilik fiyat performansı önemli bir üründür. iyisini almakta fayda vardır.

bir öneri, japar marka var. basmalı olanlardan al kullan, şikayetim yok yıllardır bir kaç tane taktım.

PPPP
Plaj parti pijama partisi

PSGKP
PLAJDA SEXY VE GÜZEL KIZLAR PARTİSİ
İTALYADA VARDI MESELA BU G*TE OY VERİN DİYE :D

ÖP
(Özgürlük Partisi)

yok sanırım öyle bişy.
tüm güzel kavramlar adını kullanıpğ aksine hizmet edenlerce ya da aksi olmasa da ona uygun tutumu takınmayanlraca kirletildi, kirletiliyor.
adalet, özgürlük, barış, demokrasi, eşitlik, kardeşlik...

AHP
Adalet ve hakikat partisi


isme bakmadan oy verecez de her adalet diyene tuzluğumuzla koşarsak ne oluyor gördük

(bkz: YDP) iyidir.
(bkz: yüce diriliş partisi)

GAP

gençlerin arayışı partisi. bütün zenginler basar oyunu. güneydoğudakilerin de yarısını alırız.

türkiye partisi ??

dil için istiyosanız ingiliz dizilerine de bakın.
luther iyidir mesela.

lost da işini görür dili anlaşılır ve sade

anime seversen dil geliştirme amaçlı south park yararlı olabilir.

fringe ve prison break'i bitirmekte zorlandım diyorsunuz, aksiyonlu dizi istiyorsunuz. yaman bir çelişki var sanki. benim naçizane önerim the office olacak, mantıklı opsiyonuna sığınarak. dil geliştirme hususunda faydasını görürsünüz.

düşün işte o kadar aksiyonlu olmasına rağmen zor bitirdim. genelde bi gün 6-7 bölüm izleyip 1 hafta izlememe gibi bir düzene sahibim.

aksiyonu dili mili boşver, oz izle teşekkür edeceksin bana.

sherlock , game of thrones ,suits , lost

yurtdışında ingilizce için genelde friends izletiyorlar insanlara.

bende aynı modelden ve aynı dertten muzdaribim.

sanırım bu adaptör ucunun mm'si önemli ama orijinal adaptörün ucuna nerden bakacağız.

poker'den anlamam ama guvenirlik acisindan pokerstars.net'in adini defalarca duydum. bi yamuk olursa karismam bastan soyleyeyim.

en.wikipedia.org

ben betboo ve wonodds'dan oynuyorum.
ama forvetbet ve betssona da bakabilirsin.

en sevdiğim ssg, en sevmedim kanzuk. haydi bakalım.

en sevdiğim syd.

immanuel tolstoyevski en sevdiğim.

lara gofret falan gibi bir sike yaramayan ve dikkat çekme amaçlı olan troll'ler en sevmediklerim. hangisini en çok sevmiyorum ayrımı yapamadım.

lara gofret ve darth ecam gibi angutların başlıkları 100 metre öteden bilinir vesselam.

en sevmediklerim kanzuk ve ssg.

ben bi kişi sevdim o da şimdi yok. ne yaptı nereye gitti kimse de bilmiyor.
(bkz: depeyi)

en sevmediklerimde bir programı ya da maçı tv'de izleyip dakikası dakikasına entry girenler. o değil bunlar atıyorum acun'un programını "aha şimdi adadan o gidecek, bu elenecek" diye anlık entry giriyorlar, ertesi gün acun ılıcalı başlığında demediklerini bırakmıyorlar. ne dangalaklar var bi bilsen

ciddiyetten pek hoşlanmadığım için özellikle aktüel siyaset yazan iyi trolleri severim. eskiden dengizik vardı, şimdi dath ecam var, rastlarsam okuyup gülerim. lara'nın tarzı da güzel. bir de dandik tavşan. badi yapmam tabii, çok fazla yazıyorlar çünkü.

sevmediklerim, dinci troll olarak adlandırılan, aslında dinci olmayıp sadece ortalığı karıştırmak ve eğlenmek için alevilere hakaret edenler. (bu konuda ayrı bir hassasiyetim var sanırım) somek kafali var sanırım ilk aklıma gelen.

En sevdiklerim asiye kulun sana geldi efendimiz ve real eyes realize real lies. Bu iki adamin entrylerini okurken gulmekten geberiyorum ancak ikisi de ne zamandir yazmiyor. Caylak oldular sanirim.

Sevmediklerim genel olarak troll'ler ve imla kurallarina dikkat etmeyenler.

yabanci dil bilmek bir kitabi alip okurken sözlük kullanmadan algilayabilmek, konusurken anadil seviyesinde muhabbet edebilmek, spontan olabilmektir o dil icin.

iyi güzel de sözlük kullanmadan advanced kitapları okuyabilen ama iki kelime konuşamayanlar var. onlara ne diyeceğiz?

yds'den 70 üstü alana denir...

ben sorumu anlatabildiğimi sanmıyorum. daha mı uzun yazsam acaba

çok çok çok iyi bir reading yeteneğine sahip olmak bir dili bilmek anlamına gelir mi? bana çok saçma geliyor bu mantık.

hocam sorunun cevabı gayet basit... Bizim lisede Edebiyatı 80 olup kompozisyonu sıfır olan insanlar vardı. bazıları çok iyi konuşmasına rağmen bazıları iki kelimeyi bir araya getiremezdi. Biz bunlara Türkçe'yi bilmeyen mi diyeceğiz. Hakkıyla yazmak, konuşmak cevaplamak farklı, yabancı dil bilmek farklı...

akıcı ya da akıcıya yakın konuşabilen, karşıdakinin söylediğinin en az 10'da 8'ini anlayabilen, ortalama bir konu hakkında 1 sayfaya yakın yazı yazabilen, bir internet sitesinde haberi okuyup ne ile ilgili olduğunu anlayabilen o dili biliyordur.

biliyorum diyenlerin %80'i beginner seviyesinde biliyordur herhalde. turkiyedeki "ben ingilizce biliyorum"culardan bahsediyorum tabi ki.

bana gore yabanci dili bilmek sudur; o dille yapilan bir telefon gorusmesini hic sorunsuz gerceklestirebiliyorsan ve karsindaki de her seyi tamamen anliyorsa iste o zaman o dili biliyorsundur.

öğrendiğin dilin ülke vatandaşı ile oturup konuşabiliyorsan evet orta seviye o dili biliyorsun denir. ha sen bi de televizyonlarını, gazetelerini, dergilerini, kitaplarını okuyabiliyorsan tamam zaten olmuşsun sen. ne yani o dilde içinden düşünmeye başlayınca mı yabancı dili biliyor olacaksın? 100de100 ana dilim gibi biliyorum diyebilmen için zaten o ülkede yaşamış vakit geçirmiş olman gerekir.

almanca öğrendin diyelim az çok. e daha bunun aksanları var. sokak ağzı var. deyimleri terimleri var. kısaltmaları, geyikleri var..

ha son olarak ufak bir tespit; adam gibi telesekretere mesaj bırakabilen adam o dili biliyordur lamı cimi yok.

Öncelikle yazdıkların içinde gizli gizli hissedilen "mükemmel yabancı dil bilen demek ona tüm bileşenleriyle -yazmak, konuşmak, anlamak, çevirmek, dinlemek vb.-sahip olmaktı" algısını aş derim..

Misal yukarıda yazılanlardan yola çıkalım listening nedir allah aşkına ne zamandan beri dil için bir kriter oldu? Dinlemeden nasıl anlaşılacak ha buradaki listening dinlemeyi değil duymayı tınılıyorsa ok ona kimse bir şey diyemez.

Memlekette eşşek yüküyle yabancı dil eğitimi verilir. Bu kesinlikle abartı değil eşşek yüküyle verilir bu ama bilen yok demek ki problem sistematik. aynı sistem içinde çözüm ders saati arttır, içeriği yoğunlaştır, dışarıdan destek gerek de kursa gönder, sınavları arttır, sınav başarı notlarını yükselt-düşür sözde başarı sağlat. Yabancı dil öğretemiyoruz zira kişiler problemli -hayır sorun sistem meselesi-

Peki bilenler nasıl biliyor. Açık ve net bilmiyor :) Aslında kimse bir başka yabancı dil bilmiyor -tam ve bütün olarak tabii-

Bak durum şöyledir. Yabancı dilde yazarsın ama konuşamazsın -en azından kafandaki ideal gibi konuşamazsın ama derdini anlatırsın- okursun ama yazamazsı ya da konuşamazsın vb vb. varyasyonlar değişir.

yabancı dilin kullanımının tepe yaptığı kurumlar dış işleri falandır. Orada bile anlık çeviri yapan çeviri yapılan metni metin okuycularına yönlendirir. Okuyan yazan çeviren konuşan dinleyen bir bütün olarak yoktur.

derdini anlat-derdini anla- yazılanları akıcı olarak oku bu yeterlidir.

(bkz: ingilizce kelime ezberleme yolları/@compadrito)

bu yaziyi okursaniz, bu konuya takintili oldugumu goreceksiniz.

sordugunuz bu mukemmel soru icin tesekkur ederim. ayrica, verilen cevaplardan bazilarini tatminkar bulmadiginiz icin de tebrik ederim.

gec'in cevabini cok begendim cunku, telefonda anlasmak, hele havaalanindaki anonslara ve diger gurultulere ragmen telefonda anlasmak cok guzel bir kriter.

ben size bisey diyim mi? ak got kara got yurtdisinda yasamaya ve calismaya basladiginizda belli oluyor.

belki su size bir fikir verir: bana yurtdisinda yasayan bir arkadasim bir kizdan bahsetti. kiz ona demis ki, "buraya geldikten 14 sene sonra, ingilizce ile artik bir problemim kalmadigina karar verdim".

ote yandan, abd'de 20 sene yasamis ama hala abuk sabuk konusan insanlar gormuslugum de var.

benim katildigim kriterler sunlar:

- bir filmi altyazisiz izleyip, ozellikle espriler dahil olmak uzere, filmin en az %70-80'ini anlayabilmek. ama burada da diyeceksiniz ki, "nasil olculuyor o %70-80"? ben de orada sicacam tabii. o zaman soyle duzeltelim: filmi ve filmdeki esprileri rahat anlayabilmek.

- telefonda, ozellikle; zenci, teksasli, british, hintli, cinli, latino gibi degisik aksanla konusan kisilerle sorunsuz ve takilmadan, tekrar ettirmeden, tekrar etmeden anlasabilmek. tabii ingilizce icin gecerli bu soyledigim.

- TIME gibi bir derginin rastgele ama fotografsiz yani tam sayfa yazi olan bir sayfasinda, 3-5'ten fazla bilinmeyen kelime ile karsilasmamak ve yaziyi ozetleyebilecek kadar iyi anlamak.

- bir tiyatro oyununu, bir romani, bir muzikali anlamak

- telefonda, felsefi, politik bir alanda gorus bildirebilmek. psikoloji, sosyoloji gibi sosyal bilimlerle ilgili bir alanda bir tartismaya katilabilmek.

- radyodaki reklamlari anlayabilmek

- sarki sozlerini anlayabilmek ve duyulan sarkinin sozlerini yaziya dokebilmek

- uluslararasi bir toplantida dinleyiciler arasindayken, ayaga kalkip, konusmaciya kompleks bir soru sorabilmek, orada, yuzlerce kisinin onunde o konusmaciyla fikir alisverisinde bulunabilmek, bir tartismaya girebilmek

- ders anlatabilmek, sunum yapabilmek

- karmasik bir konuyu, yalin ve anlasilir bir sekilde email ya da mektupla anlatabilmek

- sohbet ederken, akla gelen espriyi, hic ikinmadan, cekinmeden pat diye orada yapabilmek

- o dilde ruya gorebilmek

- o dilde dusunebilmek, kendinizi, farkinda olmadan o dilde dusunurken bulmaniz

simdilik aklima gelenler bunlar. bu soruyu silmezseniz sevinirim...

bu soylediklerimi yapamayanlar, "ehh iste, idare eder, ac kalmaz" seviyesinde yabanci dil biliyordur.

isin hazin tarafi ne biliyo musunuz? bu soylediklerimin birini bile yapamayan birisi, kalkip burada soru soruyor. diyor ki "ingilizceyi hallettim, bundan sonra hangi dili ogreneyim?"

cok uzucu bir durum...

compadrito fazla detaylı yazmış.
cem yılmaz'ın son gösterisini izlediniz mi bilmiyorum ama orada yabancı dil bilmek ve konuşmak hakkında söylediklerine katılıyorum.
yani bizim türkler bir filmi altyazısız anlayabiliyorlarsa, ya da telefon görüşmesinde söylediklerini karşı tarafa tam olarak anlatabiliyorlarsa, ya da havaalanında pasaport görevlisiyle tam olarak anlaşabiliyorlarsa yabancı dili öğrenmiş kabul ediyorlar.
halbuki o kadar ağdalı bir dile gerek, gerektiğinde tarzanca anlaşarak da derdinizi anlatabiliyorsanız sorun yok demektir.
elin gavuru buraya gelip size "çultanahmet" dediğinde nasıl ki sultanahmet'e nasıl gidebilirim diye soruduğunu anlayabiliyorsak, bizde "hav maç" dediğimizde bunun fiyatı nedir oluğunu anlatabiliyoruzdur işte.
günlük dil için yeterli. ha iş için derseniz bu seviyeyi baya bi yükseltmek gerekir.

yds'den almak, yabancı diziyi anlayabilmek falan değil. girersin ielts gibi bir sınava, en az 6.5 alırsın, o zaman belirli bir seviyede biliyorsundur mesela ingilizceyi. zira yabancı diziyi anlamak listening ve sözcük bilgisine dayanırken, writing çok daha ayrı bir klasman. hepsinin iyi olması lazım 'dil bilebilmek' için. writing, listening, speaking, vesaire tüm branşların en az belirli bir ortalamayı bulması lazım.

yabancı dizi anlayıp ingilizce biliyorum, ya da telefonda konuşabiliyorum çat pat deyip ingilizceyi hallettim diyenler de var, normaldir, olsun zaten. ülkedeki işletmelerin %90'ında o derece bir ingilizce bile yeterli, koca koca şirketlerde yapılan uluslararası yazışmaları falan görseniz ağlarsınız. türkiye zira burası. ama 'ingilizce biliyorum' olur mu, bence tam olarak olmuyor genel ortamalayı yakalayamadıysanız.

biglord, senin ikinci paragrafta bahsettiğin adam mesela upper int olamaz. writing'in elementary mi, o zaman senin seviyen odur. en düşüğe göre hesaplanır her zaman. ha yok ben üstünkörü şeyttireyim derseniz, ab yasaları şöyle diyor: en.wikipedia.org

bana gore cogu bilmiyor.
ornek 1: "gramerim iyi ama konusamiyorum"
cevap: bilmiyor.

ornek 2: "catpat anlasiyorum"
cevap: bilmiyor

ornek3: "ingilizcem iyi"
cevap: bilmiyor.

nasil olculecek? muhtemelen uluslarasi kurumlarin yaptigi testlerle. devasa belirleyici olmasalar da, toefl, ielts'in gideri var.

gunluk konusma kaliplarini bilenler ve bunlari konusmalarina dogal yoldan dahil etmis insanlar bilirler o dili. geri kalanina itibar etmemek lazim.

seviyelere gelince, seviyelerden haberim hicbir zaman olmadi. cunku hicbir seviye belirleme sinavinda A'nin altinda not almisligim ve o siniflandirmaya maruz kalmisligim yok. hatta bu da belirleyici kriter. bir insan boyle seviyelerde zaman gecirdiyse, evet hep bir agizdan:
cevap: bilmiyor.

gelelim bolumlere. okuma, dinleme, yazma, konusma gibi alanlarin hepsinin iyi olmasi lazim bir dili bilmek icin.
aksi takdirde: 'konusabiliyorum ama yazamiyorum', 'dinledigimi anliyorum ama okurken aklim kayiyor' demek sacma.
konsantrasyon, duyma, gorme, elini kullanma, disleksi, ve sair sorunlar yasayan insanlari bile dahil edebiliriz bu sartlara. dil farkli bisey. sosyal kosullanmanin dil ogrenebilmede cok etkisi var.
neyse boyleyken boyle.

öncelikle bu vesileyle compadrito'ya teşekkür etmek istiyorum, bana çok şey kattınız umarım hayatınızda hep siz de sizin gibi güzel insanlarla karşılaşırsınız.

soruya gelirsek de ben de kendimden örnek vereyim. ünide ingilizceyle alakam yoktu ama lise'de iyiydi temelim. sonra dizi- film alışkanlığım başladı ve bu şekilde bir aşinalığım oluştu. tabi ardından ingiltere'de master isteğim ortaya çıkınca 6 ay kursa, 6 ay bir alman'dan ing. dersi yaklaşık 8 ay da türk'ten ing. dersi alarak ve yaklaşık ielts'le ilgili 20 kitap bitirerek sınavdan istediğim sounucu alabildim. denemelerde daha iyi yapıyordum hatta. şu an mükemmel değilim tabi ama çok hevesliyim, okuyorum, araştırıyorum. bazen küsüyorum, sevgilim gibi yani. yakında da zaten ingiltere'ye taşınacağım, öyle işte. şu an istediğim şeyleri söyleyebiliyorum eskisi kadar düşünmeden, mesela vize görüşmesi için konferans diye bir şey varmış artık öğrencilerde. ingiliz kadınla 10 dk. konuştuk ve ben ne duraksadım hiç, ne de anlamadığım bir şey oldu. garipti aslında çünkü hissetmedim bile farklı bir dil konuştuğumu. beynim artık bunun normal bir şey olduğunu kabul ediyor sanki.

compadrito'nun yazdıkları derleyici-toparlayıcı olmuş sağolsun.

darknum'un bana hitaben yazdıklarına gelince toefl vb. sınavları kriter olması zaten yazdıklarım türettiği problemlerin ifşaası. Dil bilme ama sınavları geç memleket açısından ne kadar tanıdık bir mantık -özellikle memlekette sınavların nasıl hazırlandığı-sınavlara nasıl hazırlandırıldığı gördükçe-

compadrito'nun yazdıklarına dönecek olursak gerçekte tümünün yapılması demek yeni bir anadile doğru evrimleşme demek. Başka bir dilde yazma, düşünme, rüyalar görme vb. işte bu yüzden pedagoglar bir başka dil öğretmeyi çocukluktan başlayacak bir süreçle açıklamayı değerlendirmeyi gündemlerinde tutuyor.

Neyse compadrito zaten yazmış ama şerhim şudur. bunların gerçekleşmesi durumunda anadil neyse ondan uzaklaşılmış olunur ki normaldir. 20 yıl franızca konuşulan yerde yaşa tabii ki fransızca baskın olur ya da ingilizce konuşulan yerde yaşa ingilizce baskın olur vb vb.

Bir başka konu ise dikkat edilecek olursa cevapların büyük kısmı ingilizce düşünülerek verilmiş cevaplar ama dil başka bir şey. bugün git getir dışişlerinin bm daimi temsilciğinde çalışan çevirmeni-metin yazarını-okuyucusunu toefl-ielts-delf-dalf vb sınavlarında o müthiş notları alamayabilir. Zira sınavlar belli kalıplar üzerinden düşünmekle bağlıdır. Mükemmel dil öğrenimi ancak mükemmel olarak öğrenmek istediğin dilin egemen olduğu yerde yoğrulmakla olur ki bu da mükemmel bir dil için geçerli değildir. Kuramsal olarak lehçe-ağız farklıkların etkisi vb. vb. tartışılabilr

sonuçta sınavlar belirleyici mi? he yav he...

dil bilmek kişiden kişiye değişen bir kavram anladığım kadarıyla. özellikle ingilizce konusunda çok büyük karmaşa. ben ikiye ayırmayı seviyorum: ingilizce bilenler ve ingilizce anlaşanlar.

ingilizce hakkaten bilenler, türkiye'de ve avrupa'da çok küçük bir azınlık durumunda (ana dil olarak konuşanlar hariç). genelde insanlar ingilizce "anlaşıyor". adam "i am going berlin tomorrow" diye bir cümle kuruyor mesela. ingilizce katliamı, ama anlaşıyor işte. "i went to the germany" diyor. tüm gelecek zamanları "will" ile kuruyor, nereye the koyacağını bilmiyor vs. benim kulağımı korkunç şekilde tırmalıyor, ama adam söylemek istediğini anlatıyor. ama ciddi bir konu konuşulacağı zaman adam orada tıkanıyor. misal, geçen almanya'daki türklerin sosyal hayattan dışlanmasıyla ilgili konuşuyoruz. almanlar ve türkler var masada, almanlar çatır çatır takip ediyor tartışmayı, türkler melül melül bakıyor mesela. adamlar ingilizce biliyor, bizimkiler "anlaşabiliyor" çünkü. "hadi bu gece içelim, off şu kıza bak ne güzel, kakara kikiri" muhabbeti yapabilen "ingilizce biliyorum" diyor işte, ama durum pek öyle değil. gerçi türkler bilmiyor dedim de, avrupa'da da dediğim gibi %80 falan pek bilmiyor. bir espri yapıyorsun anlayan yok, bir deyim kullanıyorsun, bir phrase kullanıyorsun öyle suratına bakıyorlar falan. esasen ingilizce az bilenler aralarında daha iyi anlaşıyor.

neyse konuyu dağıttık. bence dil bilen kişi, o dili gramer hatası yapmadan ve akıcı konuşabilen (meşhur yanlışlar hariç, mesela ana dil olarak türkçe bilen çoğu kişi yazarken -de'leri ayıramıyor, ya da "ne-ne de" kalıbını konuşurken yanlış kullanıyor), o dilde söylenen her şeyi anlayan, altyazı olmadan dizi veya film izlerken espri vs. kaçırmayan, sözlük kullanmadan en azından bir cinayet romanı okuyabilen kişidir. bunları yapamayan kişi anca o dilde "anlaşabiliyordur".

geçen gün facebook status'una "is anyone can reccomend me movie?" yazan bir arkadaşım var mesela. bu adam toefl verip çift diploma programına katılmaya hak kazandı. ama "ingilizce biliyor" dersek shakespeare mezarından kalkıp suratımıza tükürür. öyle.

gittim buldum... tartıştığınız durumun özeti biraz şöyle;

fbcdn-sphotos-h-a.akamaihd.net

grimer ve clive hocalarim, kadirsinas ve yureklendirci sozleriniz icin cok tesekkur ederim. cevabimin eksik kalmis oldugunu farkettim ve geri dondum bu soruya. iyi ki de geri donmusum!



ilk cevabimi edit edersem, gozden kacabilir dusuncesiyle, ilaveleri bu cevapta yazacam.

bir kadin ya hamiledir ya da degildir. ama lisan bilen sifir ve bir gibi kodlanamaz. yabanci lisan, bir omur boyu suren bir yolculuk, bir seruvendir. sifir gibi kodlanir aslinda, 1 gibi de kodlanir ama Yes ile No arasinda uzuuuuuun bir gri bolge var.


ilk cevabimda cok onemli bir olcutu unutmusum. o olmazsa, yabanci dil bilen kime denir? sorusunun cevabi cok eksik kalir.

usage!

Turkcede bi laf vardir hani "Onu oyle demezler, peynir ekmek yemezler" diye...

Bildiginizi zannettiginiz dilde oyle bi laf yumurtlarsiniz ki, anadili o dil olan adamin hissettigi tam da bu olur. "o oyle denmez, dogrusu su" diye duzeltesi gelir. ABD'de, %50'si sahte ama %50'si de samimi kibarliklarindan dolayi pek duzeltmiyolar. Bi de ABD gocmenler tarafindan kurulmus ya, yeni jenerasyon gocmenin veya turistin, 4. kusak gocmene, "ne yani? senin buyuk deden cok mu guzel ingilizce konusuyodu? sen benim kadar falanca dil biliyon mu bakalim?" deme hakki var. bunu cok iyi bildikleri icin, ne zaman ingilizcenizden sikayet edecek, yetersizliginizden dem vuracak olsaniz, hemen "it's better than my ..." lafini yapistirirlar. o bosluga, bazen Turkish gelir, bazen Spanish, French, Portugese, Arabic filan. Her kime hitab ediyolarsa, o anda, onun anadili gelir o bosluga yani.

Lafin basina geri donecek olursak, usage cok onemli sevgili hocalarim. Kullanilis yani. Kelimenin hangi baglamda nasil kullanilacagi ve nasil anlam degistirdigi. Bu cok uzmanlik isteyen bir beceri iste! Ornek, TOMER'de Turkce ogrenmis sevimli bir yabanci kiz dusunelim. Bu kiza, "yanagini sikmak" ve "topuguna sikmak" kavramlarindaki sikmak kelimelerinin farklarini nasil izah edersiniz? Yasar Nuri Ozturk'ten araklamak istedigim mukemmel bir usage ornegi var: Kalp ve yurek kelimeleri esanlamli di mi? Ya kalpsiz ve yureksiz kelimeleri???

Buna benzer cok guzel ornekler gelir arada sirada aklima... simdilik bunnarnan yetinelim.

usage'in bir adim otesinde, idiomatic usage and slang var.

yani deyimlerle konusma ve argo. simdi argo, neredeyse aylarla olculebilecek bir suratte degisen, ve seksen cesit "alt kultur"un kendine ozgu olusturdugu bir konfor alani, bir iletisim kanali. tamamini kapsamak mumkun degil. anadili ingilizce olanlar icin bile mumkun degil. ama gunluk hayatta kullanilan oyle kelimeler ve deyimler var ki, onlar artik argoluktan cikmis, yavastan yavastan dilin "asli" unsurlari haline gelmeye baslamis. onlari bilmek ve "cuk oturacak" sekilde kullanmak, deyimleri de tasi gedigine oturtacak sekilde kullanabilmek, yabanci dil ogrenmedeki en ileri asamalardan biri. TOMER'de Turkce ogrenen sevimli kizimiza, "tasi gedigine oturtma" lafini kolay annatabilir misiniz? o hissi yakalayabilir mi? anlatsaniz bile, yakin bir gelecekte, bu deyimi kendiliginden ve tam yerinde kullanabilir mi?

TOEFL konusuna da deginecektim.

TOEFL'in bir kriter oldugunu soylemis bazi dostlar. Ben o fikirde diilim. Eski puanlama usulune gore, TOEFL esdegerinden 550 puan almistim. Texas Tech 590, Harvard 600 puan istiyordu. Harvard'dan daha yuksek isteyen bir yer de yoktu. Keza TUS'un ingilizcesinden ve ceviri sinavlarindan bi kac defa full cekmisligim, KPDS'den de 92 almisligim vardi. Ama ne oldu? ABD'ye gelince yerlerde surundum, 10 seneden sonra hala da surunmeye ve kendimi amele gibi hissetmeye devam ediyorum.

Birazdan, Manhattan'a gidip, TOEFL'dan bu sene 110 cekmis bi abimizle bulusacam ve Ingilizce konusunda nasil sictigini gozlerimle gorecem ve kulaklarimla duyacam. Cunku ABD'ye ilk gelisi. Ilk cevabimda dedigim gibi: Ak got, kara got, tam manasiyla, ABD'deki isyerinde ve gunluk hayatta belli oluyor.

Benim su anda calistigim isyerinde, 4 ABD'li is arkadasim var. Bir de ABD'ye 4 yasinda gelmis bir arkadasim var. Bunlardan, dogma buyume Brooklynli ve universite mezunu olan arkadasi bi gorseniz, kendinizi Robert De Niro filmi seyrediyomus zannedersiniz. Mukemmel bir Brooklyn aksaniyla konusuyor. Iste bu arkadas, gecenlerde beni "The king of emails" ilan etti. Birine bir sey yazmak istediginde, bana soruyor. Baska bi tanesi gelip, sunu nasil yazarim, nasil derim diye bana soruyor. Durun, hemen atarlanmayin, birazdan annatacam durumu...

Ben hic bi tanesinin yazdigi emaili begenmiyorum. Anlatmak istenen seyi tam olarak ifade edemiyolar. Simdi ben Ingilizce biliyo mu oluyorum? Ehh, ekmek parami kazanacak kadar! Vaziyeti idare edecek kadar. is konusmaya gelince, kendimi onlarin yaninda bayaa bi ezik hissediyorum. Tabii ki, bende akicilik, kelime haznesi, gramer, telaffuz filan onlara gore yerlerde surunuyor ama asil yerlerde surunen, idiomatic usage ve slang. Bi de tabii, KODLAR!

Deyeceksiniz ki, nedir bu kod konusu?

TOMER'de Turkce ogrenmis sevimli kizimiz sokakta birinin, baska birine, "Seni tokat manyagi yaparim!" dedigini duysa, bu sozun kaynagini ve aslinda hangi soze gondermede bulundugunu annayabilir mi? Yani lisan ogrenmek, sadece gramer, telaffuz, kelime haznesi, hatta deyimler, usage ve argo ile bitmiyor. O kodlari da ogrenmek ve anlamak zorunda kaliyosunuz. Zaten cogunu da annayamadiginiz icin, bel bel bakiyosunuz. Siz aralarina girmediginiz zaman, o 3 Amerikali, ya da 4 Amerikali, firsattan istifade, mukemmel geyik ceviriyolar. Konusmaya siz de dalmaya kalkarsaniz, o geyigin sahiciligi bozuluyor, gazi kaciyor. Sirf o geyigin tadi kacmasin diye, siz de uzaktan onlari dinliyor, kulak kabartiyosunuz neler kacirdiginiza...

Dun bunnardan biri, dun bana "it's gonna be a breeze to me" dedi. Assaa yukari tahmin ettim konusmanin baglamindan ama ogrenmek icin ne demek istedigini sordum.

Kutsal bilgi kaynagimizdaki

eksisozluk.com

anlamini kastediyormus. Buradan suser phanaxa selam olsun. Daha da dumani ustunde bi entry!

Mesela,Home run guzel bi ornek sevgili hocalarim. Bilmiyodum abi, naapiyim? Cahilim iste! Herif home run, home run diyo, meger futboldaki golun beyzboldaki karsiligiymis. Ucuz ayakkabi bulmus ona home run diyo herif. Ben de mal mal bakiyorum suratina, o kadar ucuza ayakkabi buldum ki, eve kadar kosacam mi demek istiyo acaba? gibi dusunceler geciyo kafamdan. Home run'in ne oldugunu sordum. Ne kastettigini anlayinca, vaziyeti idare edebilmek icun, haaa, slam dunk gibi bisey, desene! dedim, "slam dunk"i o anlamda kullanmama cok sevindi.

Gunluk hayatta buna benzer onlarca durumla yani kulturel kodla karsilasiyosunuz. Kuvvetle tahmin ediyorum ki, TOEFL'dan baba puan cekmis olan abimiz, iste bu yuzden cuvallayacak. TOEFL tek kriter degil.

Usage dedik, idiomatic usage dedik, slang dedik, kulturel kodlar dedik, gelelim article ve preposition konusuna.

Saint Joseph'te Fransizca ogrenmis sevgili bir dostum, bir gun bana soyle demisti: "Lisani unutmaya ilk olarak prepositionlardan basliyosun."

Su on, in, at, beneath, under, underneath, behind, front gibi yer tarif eden kelimelerin gramerdeki adi her neyse, onlari hatasiz kullanmak bayaa bi zaman aliyo. bi de article'lari hatasiz kullanmak.

Psikolojide ve psikiyatrideki frustration kavramini ele alalim. Eger uluslararasi bir toplantida, ahalinin gozu onunde, is ortaminizda, sokakta, ise dair veya gunluk hayata dair telefon konusmalarinizda, gazete okur, televizyon seyreder, sarki dinler, muzikal dinlerken, frustration hissine kapilmiyosaniz, o dili artik ogreniyorsunuz demektir. bi seyleri ifade etmek istiyor, birinle cata cat fikir munakasasina girmek istiyor ve cok iyi bildiginiz veya cok hakli oldugunuz bir konuda eline vermek istiyosaniz, ama konusmanin sonunda iciniz hala sis olarak kaliyosaniz, daha gitmeniz gereken cok yol, yemeniz gereken cok firin ekmek var demektir.


Ulan ne ezikmisim be!

compadrito'nun entry'si uzerine bir iki sey karalamak istedim.

türkiye'de ingilizce'yi belirli bir seviyenin üzerinde konuşanlar ve pek iyi konuşamayanlar/kendilerini gelistirme çabası içinde olanların arasında anlamsız bir savaş vardır. ingilizce bilenler icin dil bir namus gibidir, altini pek kabul etmezler. bu konuda biraz daha rahat olmakta fayda var :)

kendi dil öğrenme hikayemden kısaca bahsedeyim, daha ilkokuldayken (80ler, 90'larin basi) ingilizce öğrenmek bir gereklilik olmuştu beni için. babam kaptandı, yurt disindan getirdigi her halt ingilizceydi. bilgisayarin kitapçığı, şusu busu..zaten senede bir kaç kez görüuyordum babamı ona da soramıyordum, sozlukten suradan buradan cat pat her kelimeyi cevirerek bir seyler yapmaya calistim kendi kafamdan.

ortaokul'da turkiye'nin ingilizce konusunda zamaninin iyi okullarindan birinde temeli az cok soktukten sonra (derslerim not olarak pek parlak degildi) ogrenimim hiz kazandi, o zamanlar sirf iceriginin kalitesini kesfettigimden cnn'in, bbc'nin teletext'ini okuyordum, sozluk'e ihtiyac duymadim o gunden sonra. 10 kelimeden 5'ini anlamasam da cumleyi anliyordum. sonra internet geldi, the nyt, cnn...aman tanrim, maden!

yine hizli ileri saralim, 20'li yaslarima geldigimde okudugumu anlama, ozellikle de konusma alanlarinda cok iyi bir noktaya geldim. abd'ye gitmeye karar verdigimde dil zaten oturmustu diyebilirim. adapte olmakta hic gucluk cekmedim. orasi zaten tam bir madendi benim icin, periyodik yayinlar, dergiler, kutuphane duzenleri..oradaki yabancılara ingilizce ders veriyordum harcligimi cikarmak icin, bazan ogrenciler kendi dersleri ile ilgili makaleler getiriyordu onları bile meraktan okuyordum. atm'lerin tarihini bile siralayabilirim :)bir noktadan sonra hali ile ülkede yaptığım iş başvurularına seviye olarak native yazacak, hatta native'in de ötesinde iletişimi artı bir varlık olarak sunacak duruma geldim (burada okuduklarimin cok faydasi olmustur, dili native konuşan ülke vatandaşları da türkiye de olduğu gibi belirli bir kelime grubunun dışına pek çıkmıyorlar) . abd'de uzun yillar gecirdikten sonra is icin avrupa'ya döndüm ve aman tanrım, burada cogu kisinin ingilizcesi turkiye'den cok daha geri seviyede ama sorsan herkes advanced, herkes native. turkiye'ye ozgu bir durum degilmis bunu anladim.

özetlemek gerekirse, ne zaman dili tamamen öğrenmiş oldum bilmiyorum. yeteneğim var mıydı onu da bilmiyorum çünkü şu an bulunduğum ülkenin dilini öğrenmek için pek bir itici güç yok içimde, zor da geliyor. ingilizce öğrenmek kendiliğinden gelişen bir zorunluluktu çünkü ilgi duyduğum her şey o dildeydi.

hayatım boyunca yabancı dilimin sorgulandığı tek mecra türkiye, veya daha spesifik olarak eksi sozluk olmustur. sonuna smiley ekledigim bir espri sonrasi "hayirrr yanlissin!, ben ingilizce ogretmeniyim cv'mi gondereyim de gor!" tarzi onlarca mesaj almistim. hepsine "peki haklisiniz" duzleminde verdigim cevaplar da tatmin etmemis olsa gerek ki isi hakarete kadar goturmustu millet.

bir insan, ingilizce seviyesini kendi belirler. o nedenle gidip de şu şu şu şartları yerine getiren ingilizce biliyordur veya tersi maddeler sıralamayacağım. yine de illa ki zorlarsanız, bir gazetede okudugunu anlayan, ve iyi bir sekilde konusabilen biliyordur derim. çat pat anlayan ve kusursuz olmadığının farkında olan da, "bilecektir" derim. hic bir sey bilmeyen, konusamayan fakat "Biliyorum" diyene de "peki" derim.

kafa göz dalasım var.

soru soruyorlar.

Gulesim var


Bu da iyi degil :/ bi aglamakli bi gulmelikli

konmayın

ağlamayın amk

karışıyorlar..

yani tabi sonuçta

karışıyorlar

mutekebbir, mukadderat

Muhalefet olan insanlar

ota boka dünyanın parasını harcıyorum ama iş içmeye geldimi daha da çok harcıyorum, anasını belliyorum. bir yerlerde bir şeyleri yanlış yapıyorum ama neyi bilmiyorum.

anında.

Bir farkı olmaz

+1 yarin bos musun, herhangi bir fark göremezsiniz.

modemin kablosuz veri gönderme hızı, internetten download hızından yüksekse -ki çok eski bir model değilse öyledir- pek bir şey farketmez.

du meter indirip test edebilirsin, sinyal modeme uzaklık hıza etki ediyor sanırım

internetin adsl ise farketmez. ama fiber internet, 50 mbit, 100 mbit filan kullanıyorsan kablosuz hız düşük olur.

tarih bilgim hep çok kuvvetliydi. hala hatırlarım çoğunu.

1444 varna savaşını ve 1914 birinci dünya savaşını hiç unutmam. yaş oldu 32 hala aklımda.

tarihim iyidir,kpssye çalışmıştım,oradan aklımda.

0, isanın doğuşu

ispiyoncuya söyle ispiklesin

seneye bu zamanlar anca önlerine gelir. daha hızlı bir çözüm gerekiyor...

modlara bi mesaj cak, hakaret konusunda entry siliyorlardi diye hatirliyorum. olmadi guzel bi dilekce ile savciliga basvur, bu adam hakaret etmistir falan diye..

bi ara bakmistim da, internet uzerinden edilen hakaretler, topluma acik yerde ise yuze karsi soylenmis kabul edilir diye bi madde vardi.

Nick altına "eğer şerefi varsa hakkında savcılığa dilekçeyle başvurduğum bu entrysini silmez" yazıp bu entrye link ver. Savcılığa da başvurabilirsin, hakaret davası açılır, entryi silse bile delil gösterilebilir. Hem sinir bozucu hem gözdağı verici hem de eğlencelik olur. Tabi nick altına cevaben yazma ihtimalini göz önünde bulundurmak lazım.

ahahaha eksisozluk.com herif uçmuş.

benim niye böyle uğraşabileceğim sapıklarım yok :(

etik olarak (yasal olarak değil) ben olsam, 1 ay öncesinden haber verirdim, ve yetiştirmem için yanıma birini vermelerini söylerdim. 1 ay o adamı yetiştirir öyle çıkardım.

haber ver şimdiden. Bir süre beklersin vicdanın rahat olsun diye en kötü.
Bunu yapmasan bile etik. Emeğini satıyorsun ve artık bu yere satmak istemediğine karar verdin, bu kadr basit.

diğer kişinin askere gideceği zamanı kollayıp, pislik olsun diye işten çıkıyorsan etik değil. zamanında canını çok sıktılarsa bir parça intikamlı ve etik? :) başka bir yer çok iyi bir teklifle geliyorsa, etik tabii neden olmasın koy ... kısacası nereden baktığına bağlı :)

etik

şirket kurumsalsa her türlü etik, beter olsun ibneler; küçük bir şirketse etna'nın dediğini yap.

adam kovarken etik mi :) haahahaha şaka yapıyor burdaki bazı userlar gerekli yasal süreden önce bildir hatta imkanın varsa bildirme yazı değerlendir öde ihbar tazminatını paşa paşa çık

içerde iznin filan varsa isterse dava etsin sözle bildirdim dersin aynı gün istifa ettiğine dair özel yada şirket mailinden herkese ve kendi özel mailini de bcc olacak şekilde bir mail at sakla sana gelen örneği dertsiz başa dert mi açacan ha dersen ki kapı kapatmamak lazım bugünün yarını var ele güne rezil oluruz yok o zaman otur oturduğun yerde korkak her gün cesur bir gün ölür oda bugünür

genel olarak etik diyebilirm gönlün rahat olsun. bu şekilde çalıştığın böyle bir yerlere vefa borcu hissetmene gerek yok normalde. ama demek ki sevdiğin bir ortam ki ayrılacağın zaman bile bunu düşünüyorsun.

tabi firma batsın diye 2 iş bilen olarak çıkıyorsanız etik değildir ama...


işten ayrılacağını söyle, bu sayede hem belki zam alır eski işine devam edersin,
eğer zam yapmazlarsa istediğin olur yeni iş ararsın bu sürede,
eğer istifa edemzezsin ben kovarım derlerse tazminat alırsın :D

bilgisayarın sunabildiği her özellik tablette de önemli benim için.

-iş
-mail
-oyun
-film
-müzik

diye gider bu.

is derken, mesela ne yapabilmek?

rahat rahat office programlarını (excell, world vs) okuyuo üzerinde değişiklik yapabilmek. pratik bir ajanda tutmak vs.

benim için (ve eminim kimse farkında olmasa da çoğu kişi için) .exe dosyaları çalıştırabilmesi.
ayrıca uzun pil ömrü ve hafiflik ikinci sırada gelir.

parayı almadan sakın malı gönderme. çakal dolu ortalık.

aslında GET de çok güvenli bir şey değil. eleman malı alıp bozsa/kurcalasa ve ben bunu iade etmek istiyoırum dese satıcı olarak tek bir karşı argümanın yok.

çok değerli bişey değilse şöyle yapın; biribirinizle bütün iletişim bilgilerinizi paylaşın, eleman paranın yarısını göndersin, sen malı gönder, paranın diğer yarısı gelsin.

ek: 1 ay önce bu şekilde bir telefon sattım, adamla biribirimize güvendik, o bana parayı gönderdi önce, ben de hemen 20 dk içinde falan onun malını kargoya verip ona bi kargo takip numarası verdim. tertemiz olduydu.

burada müşterinin dediği önemlidir. Zira çoğu aracı sitede alıcı ürünü kapıda görür ve inceler. Eğer bir yerinde bozukluk, kırık olduğunu görürse ürünü almama hakkı vardır. Yani ürünü almaz ve ürün size yani satıcıya geri döner.

get'li ilan açın başınız ağrımasın. komisyonuda satıcıya yükleyin.

Ptt kargoyla kapıda ödemeli yollayın.

ptt kargo deneyimlerini biliyoruz, az mal kaybetmedim pttde
diğer türlü maraflı oluyor

Yurtiçi kargonun tahsilatlı kargosu var ama nasıl bilmiyorum.

bim'in yapacağı bir şey olduğunu sanmıyorum. onlar üretmiyolar sonuçta, alıp satıyolar.
eğer telefonu kullanmak istiyorsan faturasıyla beraber telefonun servisi varsa servisine yoksa bir turkcell iletişim merkezine gidip durumu anlat.

Suçlular elbette, ama böyle bir konuda yapıcı olurlar, zorluk çıkartmazlar. Telefonun faturasıyla beraber git götür bakalım ne diyecekler.

muhtemelen 2. seçenek doğru oluyor, bu durumda polise veya btk'ya gitmeniz doğru olacaktır.
bim'e de gitseniz bunu söyleyeceklerdir muhtemelen.

Cihazla ilgili yapılabilecek tek şey imei'yi senin telefon numaran ile eşleştirmek. Bunu polis mi yapıyor, distribitör mü bilmiyorum. Telefon ömür boyu aynı numara ile çalışacak, başka hat kabul etmeyecek.

gayet memnunsan hiç kurcalama bence.

tam anlamıyla ne olduğunu bilmek istiyorum yapanlar ne için yapıyor

yani menü sayfasına girerken düz değilde böyle alengirli renkli filan giriyor
telefonun orjinalinde olmayan bir kaç özellik eklenir -ki çoğunu kullanmazsın bence-
birde kısayolları daha kısaltır.
aslında pek bir numarası yok, daha çok görselliğe dayalı bi olay.
orjinalde temple run'ı gayet iyi oynarken, custom rom yükledikten sonra kasılarak oynamıştım mesela.
bence de yüklemesen daha iyi.

göz damlatıcı al bu havada ozellikle alışık değilsin madem yola çıkmadan once damlat (vizin yorgun goz damlası ).
muglaaya gitmek cok basit istanbuldan çıkıyosun gebze eskihisardan arabalı vapura biniyorsun.topcularda inince esas guzergahın başliyor.bursa ve izmir tabelalarini takip ediyorsun,bursayı gectikten sonra izmir tabelalarina devam,izmiri gectikten sonra mugla tabelalarina devam:)

ssurluk yörsan da tost yemeyi unutma ayran icme uyku yapar .

harita alsan da iyi olur ama fgitmeden once google maps den de nerelerden gidecegini arastir.

kendine belli basli yerler blirle atiyorum balikesir ozdilek gibi. oralardan gectginde dogru yolda oldugunu anliyorsun.

mutlaka gunes gozlugu al
rahat spor ayakkabi olsun kosele tabanli ayakkabi olmasin mumkunse
camlar acik yerine klima ile ilerlemen daha iyi ve guvvenli.
radyo dinlemek de guzel oluyor trt fm falan guzel oluyor bazen calan sarkilar cocukluguna goturuyor seni.

3 seritli yollarda genelde orta seritte ilerle
seni gecmek isteyenler birak gecsin
sacma sapan suruculerin seni sinir etmesine izin verme
aralarda kisa molalar vermeyi unutma
aracinin yakit durumuna gore azi saglam kapatilabilen bir bidonla yedek benzin/mazot alip bagaja koyarsan o bile guven verbiliyor
iyi yolculuklar

İzmir üzerinden gidebilirsin. İ̇zmire kadar muğla tabelası yoktu sanırım. Yollar geniş radarlara dikkat et. Çıkarken bi baksan haritaya aklında canlanır.

ılk uzun yol değildi ama daha yeni istanbu - malatya yaptım

öneri olarak yanında kolay yerde tshirt bulundur..terliceksin ayakkabını cıkar ve rahat edeceksen cıplak ayakla sür.

haritaya gerek yok.. ama öncesinde mutlaka kafanda bi güzergah olsyn.. mugla ıcın ızmır üzerinden gidiceksin diye biliyorum..

yerleşim bölgelerine girişlerde ve yolun uzun - yokuş aşağı bölümlerinde genelde radar bulunur. o kısımlarda hız sınırına dikkat edersin. göz damlası da iyi bir tavsiye olmuş. konsantrasyon nedeniyle insan göz kırpmayı unutabiliyor. 3-4 saatte bir mola versen iyi olur.

bursa - gölpark tarafında köfteci kenan'a uğrayabilirsin, manzarası ve köfteleri iyidir. gidiş yönüne göre solda kalacak, mekanı geçtikten biraz sonraki dönüşü kullanabilirsin.

edit: çıplak ayakla sürmek gibi bir hata yapma.

çıplak ayakla sürmekmi dedi birisi-al sana kazaya davetiye frene basamazsın cıplak ayakla sakın ha..

ben 1100 km cıplak ayakla gittim ve sorun yasamadım ama goreceli olabilir..

belki bana rahat geldi.

Bence gerek yok.
Sadece gideceğin rotayı önceden maps'ten takip et,
sonra o rotanın tabelaları götürür zaten seni.

Çok teşekkürler tavsiyeler için :)

Gebze'den arabalı vapur yapmazsam yol çok uzar mı?

güneş gözlüğün mutlaka ilk önceliğin olsun.
birde öndeki sürücüye çok dikkat et.

bayram oldugu ıcın uzar ama feribot sırasına ii bak.. alıp basını gitmişse düz g,tmeyi de düşün

mapsden geçeceğin illeri sırayla bir kağıda yaz yeter, haritaya gerek yok.

eskihisar topçular arabalı vapurunu kullan mutlaka, yol uzar ve yorar boşuna.

yalova, bursa, balıkesir, aydın, izmir muğla diye gideceksin işte. sıralama hatalı olabilir mapsden bak :)

yanına bol bol su, meyve suyu kola filan al, tişört al arkadaşalrın dediği gibi.

çıplak ayakla kullanma saıkn diyen bir arkadaş var, hayırdır fren yapmak için ayağımızı tekere mi sürteceğiz neden frene basamayalım :p

rahat bir ayakkabı yada sandalet de olabilir, ki çıplak ayak çok rahattır.

olur bence. pecete kagidina yazilmis senetlerle ne hayatlar kaydi :)

edit: emin olmak lazim yine de.

senet kağıdı kırtasiyelerde satılır.
bir tane alıp dolduracaksın.
iki tane de imza attınmıydı tamamdır.

birebir aynı ibareleribyazarsan olur tabii neden olmasın.

Senete attigi imzayi inkar edebilir. Bu benim imzam degil diye...

Ama noterde attigi imzayi inkar edemez...

Arada boyle bir fark var...

Ote yandan, o seneti noterde yaptirsaniz bile, eger odemezse, ve borc 1000 lira filan civarinda bir seyse, yapabileceginiz hicbir sey yok. O paranin uzerine bir bardak soguk su icersiniz...

Hicbir yaptirimi yok pratikte...

Neden yapabileceğim hiçbir şey yok?
Meblağı ile ne ilgisi var?

kafein oranı, kaç kaşık koyayım filan gibi sorulara yanıt veremiycem ama her zaman classic'i tercih etmişimdir. türk kahvesini de sade içerim fikir verecekse.

Klasikte kafein daha fazla.

ikisini de boşver jacobs iç derim.

gold birazz daha yumuşaktır, classic daha sert.
ben classic'in içiminden çok keyif alıyorum.

( 110 * 15 ) / 100 = 16,5

edit: 100' de 15 ' i ni soruyor. yani bir nevi oranti gibi düsünebilirsin. 100' de 15 ise , 110' da kactir? .. gibi.

100'e bölüp 15'le çarpıcan. 15/100 kesiri gibi yani.

110 u 0,15 ile carpman yeterli en kisasi bu

en kolay olan 100'e bölüp 15'le çarparak bence. 16,5

hesap makinesinde yapmak içinde ben söyliim bari;
110*15%

100de 15 indirim varsa
110da kaç indirim vardır?
110x15 çıkan sonucu 100'e böl, bu indirim miktarı. (16,5)
110-16,5: tshirtün indirimli fiyatı.

indirimden sonraki fiyatı mı 110 tl?

eğer öyle ise;
110 tl =85% eder. (100-15=85)
110/85=1,2941
1,2941*100=129,41 (yuvarla 130 tl)
yani ürünün indirimden önceki fiyatı 130 tl.

hahah bir yüzde hesabı için kaç insan telef oldu burada arkadaş. 100'e böl, 15 le çarp işte, nesi zor bunun?

istanbul - ankara - kırıkkale - yozgat - sivas - malatya

guzergahini kullanmistik rahatti.. ama kayseri uzerinden biraz daha yakın olabilir.. google maps e sormak lazım..

ankara-kırşehir-kayser-gürün-darende-sivas.
o yolu bşn kere gidip gelmiş biri olarak söylüyorum.
sivas yolunu kamyoncular kullanır, yokuşu rampası daha az olduğu için.
malatyada havalar serin bu ara haberiniz olsun.

Ben kendimi bildim bileli kutlamayı dört gözle beklemedim, herhangi bir günden farksız oldu ama ben sonsuza kadar çocuk kalacakmışım gibi hissediyorum. Alakası yok yani.

doğum günün kutlu olsun.artık önemsemiyosun demek ki.

aramıza hoşgeldin

kimsede kutlamadı zaten olaya bak en azından 12 de abim falan arardı onlarda yaşlandıysa demekkii.neyse nietzche ağladı ya devam edyim bari ben ya da godfather serisine başliyim..

tarikata giriş için belgeleri imzaladın mı?

hevesini kaçıracak bir şeyler olmuş olabilir.
ayrıca kutlu olsun.

www.dailymotion.com

doğum günün kutlu olsun. :) isteksiz bile olsan bence kutla. havan değişir. kimse sana sürpriz filan yapmayacaksa bile gururu bi kenara bırak benim doğum günüm, bi şeyler yapalım de. o bile olmazsa çık kendin kutla. birileriyle tanış, onlara söyle, onlarla kutla mesela. :D

nasıl böyle inanılmaz bi aydınlanma geldi di mi birden saat 12'ye vurunca?

iyi ki doğdun.

(bkz: arkadaşı alalım)

bok var büyüyorsunuz.

sen 22'ye girdin bugün ben 33'e.
doğum günümüz kutlu olsun.
aslanlara bişey olmaz.

aleti rootladınız sanırım?

büyük ihtimal brick olmuş telefonunuz.
konuyla ilgili forumlarda (donanımhaber vs) önce bir bakın aynı sorunu yaşayanlar var mı diye sonra bir sorun. büyük ihtimal servise gider.

eğer rootladıysanız, bu sorun genelde radio versiyonunu flashlamadığınız için olur.. siz rootladıysanız servise göndermenize gerek yok derim.. tekrar rootlayıp, radio versiyonunu da güncellerseniz sorun kalkar.. bu arada aklıma gelen başka birşey de -hd2 için böyleydi- dahili hafızanın yetersiz olmasından dolayı sd kartınızın bir bölümünü ext4 olarak formatlama gereği.. eğer öyle bi durumunuz varsa ondan da olur..

seçenekler kısmında dosya uzantıları (veya dosya türleri) gibi bir sekme var. oraya gir, yakalanmasını istemediğin uzantıları sileceksin oradan.

orjinal tarayıcı mı?
sonradan yüklediysen kaldırıp, temiz bir kurulum yapsanız düzelir mi acaba?

eskiden bir sorun yaşamıyordum, fabrika ayarlarına geri yükle yapıp güncelleyince chrome yüklenmiş. gizle dediğimde,tarayıcı kapatıp açınca yine aynı uyrıyı alıyorum deli oldum. chrome'u kaldırsam mı acaba ?

ilk başta gezi direnişine destek verdi.
ama dün başbakanın da olduğu bir yemekte gidip başbakandan özür diledi, "boşuna gezideymişim" gibilerinden.
millette bu dönekliğine giydirmeye başladı.

www.radikal.com.tr

özet: adam linç edilecek.

özet:bu ülkede göte göt demek linç edilmek anlamına gelmeye başladı. müdürün arkasından atıp tutup patrona söyliyecem yaa iş bilmiyor bu adam diyip, müdürün karşısında el pençe divan durup elini öperseniz, bütün iş yerine maskara olursunuz, kimse lafınızı ciddiye almaz, saygınlığınız kalmaz, normal şartlarda ikiyüzlü bir insansınızdır o yüzden hakkınızda ikiyüzlü denilmesi kaçınılmazdır ama türkiye de göte göt denilince linç olur.

ozet: sirri sureyyanin dedigi gibi safak sezer hicbir yapitinda bu kadar guldurmemisti.

o değilde asıl mesele flash tv spikeri fena derecede giydirdi kanırttı resmen. @2 oldu valla :D

ali ekber çiçek
özellikle haydar haydar

cengiz özkan-saklarım gözümde güzelliğini albümü(aşık veysel türküleri).

www.youtube.com
www.youtube.com

2. soruya cevap veriyim. siteyi açtığım zaman çok boş geldi. mobilya satıldığını anlamak için ürünlere ya da boşluğa tıklamak lazım geliyor. birkaç mobilya resmi serpiştirseniz hoş olabilir gerçi alttan geçiyor ama...

primarynavigation ve secondarynavigation olarak adlandırılan üst ve sol menü havada duruyor gibi. bi arkaplan eklenebilir veya en azından hover edildiğinde rengi değişebilir. hatta active class'ında olduğu gibi mavi arkaplan ekleyin, hover edildiğinde lacivert olsun falan. belli etsinler kendilerini.

bir de site biraz boş görünüyor. bitmiş demişsiniz ama bitmemiş gibi bi havası var.

kitaplıklar kısmında 2130 liraya bi kitaplık var. çok pahalı bence. (aslında genel olarak fiyatlar pahalı)
mobilyacı enişte bey aynı kitaplığı 900 lira civarında birine yapmıştı.
kullandığın malzeme ne kadar kaliteli olursa olsun bu kadar farketmemesi lazım.

harici reklam için benim önerim direk SEM/SEO üzerinden yürümek. mobilya diye arattığınızda garip garip firmalar çıkıyor googledan. orada en üstlerde yer alabilirsiniz biraz harcama ile.
moment of truth dediğimiz anın tanımını yapın kendi işiniz için. insanlar ne zaman mobilya alıyorlar genellikle? yeni evlendikleri, çocukları olduğu, ev değiştirdikleri zaman. facebook gibi sosyal medya sitelerinde kişiselleştirilmiş reklamlarla bu profildeki kişilere ulaşabilirsiniz.
site tasarımınız bence güzel. ancak ana sayfada 3. bannera kadar ne iş yaptığınızı pek anlayamıyoruz. bir de bazı sayfalar boş(neden biz?) içerik gelmiyor.
ürünlerin tamamını inceleyemedim ancak kişiselleştirilmiş mobilya fikri çok çekici bence. kendi logomla mobilya üretmeniz gayet güzel. hatta ben olsam konumlandırmayı direk bu nokta üzerinden yaparım.
bir de imkanlar dahilinde ise en azından mesai saatleri içinde online canlı yardım imkanı sunsanız şık olur

@nick konusunda kararsizim,@infernal majesty
sitenin boşluğu konusunda haklısınız.ben de aynı şeyi düşünüyorum ama
açıkcası nasıl toparlanır bilemiyorum
bir de renkli olduğu için daha fazla arka plan vs ile karışık olur gibi geliyor.

@etna
fiyatlar malzemeden dolayı öyle.
yani söyle bir detay vereyim,183*366 cm ölçülerinde sunta bir plakayı bugün 90tl'ye alırken,mobilyalarda kullandığımız doğal kaplama ahşap plakaların daha ufak boyutlu plakaları (210*280cm) 230-280 tl arasında.
tüm renkli(sarı-bordo-yeşil vs) kısımlar lake.lake de pahalı bir işlem maalesef ki.
tüm ayaklar metal.
tüm aksesuar (kulp vs) ve bağlantı elemanları Hafele.
bunlar fiyata yansıyor.

fiyatlar gerçekten çok yüksek. yeni evlendiğim için yakın zamanda epey mobilya mağazası gezdim. maskodaki her dükkanı ezbere biliyorum neredeyse. fiyatlar yüksek derken öylesine demiyorum yani. tasarımlar iyi hoş, şık duruyor da fiyat konusunda bir şeyler yapmalısınız.

kolaylıklar

@mcgrever
piyasadaki ürünleri hem öncesinde mesleğim gereği hem de bu iş için çalışırken detaylıca inceledim.
fiyat konusunda ikna edebilmek için sanırım mobilyaların farkını iyi anlatabilmemiz gerekiyor.
benzer malzeme ile üretilen birçok mobilya aynı sayıların euro para birimlerinde satılıyor zira:)

bilye dediğin rulman mı? yoksa küre şeklinde metal mi?

küre şeklinde metal.

kaynak?
elektrotla olmasa bile oksijen kaynağı.

lehim falan tutmaz dimi? (ben pek anlamam bu işlerden de, çalışa çalışa anlayacaz artık)

hocam madem görsel bişey olacak o bilyeye 4mm çaplı matkapla deleceksin sonra tiji de o çapa indirip iki tarafa da diş açacaksın. en mantıklı yolu bu hem sökülebilir bir bağlantı olur. herhangi bir tornacı halleder.

En pratigi ve nispeten saglami kaynak