iki ihtimal var ateşin seviyesi yüksek (biraz daha kısık ateşte pişirmelisiniz)
ya da tam zamanında kapatmıyorsunuz ocağı suyu çekip delik delik olduğu anda tamamdır.

altını çok açıyor olabilir misin? biraz kısık ateşte yapmayı dene

suyu iyice azalınca kısık ateşte bişirmeye devam etmelisin dostum.

şifreyi veriyorum,

birebirbuçukkısıkateşsuyuçekinceyekadar

çelik tencere ise, çizilince dibi tutuyomuş, teflon olması lazımmış.

Teflon tencere al! tutmaz.

en küçük ocakta kısık ateşte pişiriyorum esasında.

Tencerem dandik desem, iki farklı tencerede pişirdim, ikisinde de öyle oldu.

not: knorr un pilav harçları var, onlardan katıyorum.

sanırım ateşte sandığımdan uzun kalıyor.

Dibi tutmuş pilav çok güzel olur, tahta kaşıkla sıyıracaksın, tadına doyum olmaz, biraz dibine tutması makbuldur, ama yakmayacaksın, maharet orada, temizlerkende bir gece önceden tencereyi ıslatıp bırak sabaha da kolay temizlenir.

en küçük ocakta ve kısık ateşte bile dibi tutuyorsa herhalde pilavı unutup anca 1 saat sonra hatırlayanlardansınız :) ben de aynı şekilde yaparım ve hiç yaktığımı hatırlamıyorum. suyunu tam olarak çektiği an altını kapamak gerek. o da o kadar uzun sürmüyor.

dibi biraz daha tutsun böyle ben çok severim yanmış pilavı çağırın yerim np.

boşta çalıştığından araba kayabilir

çünkü otomatik vitesli arabalar gaza ve frene basmadığınızda çok az hareket ederler. bazı otomatik vitesli arabalarda da frene basmadığınızda araç çalışmaz. bir nevii güvenlik olarak düşünebiliriz.

çünkü gaza basmadan araba gider
insanlar arabayı çalıştırıp frene basmayıp öndeki araca çarparsa, bu yüzden üreticilere dava açabilirler, ben gaza basmadım niye kendiliğinden gidiyo bu araba düz yolda diye.

iyi ama araba p ve n dışında marş almıyor zaten nasıl kaçacak ileri?

fren bir nevi debriyajdır. Vites parkta ise vites de 1 dedir.

çünkü arabanın rölantide çalışması gibi bir durum yoktur. yani debriyaj omadığı için rölanti yoktur. arabayı çalıştırdığınız an araba belli ufak bir hızda hareket etmeye başlar. frene basıp durdurmanız lazım.

hani gaza basmasanda debriyajı çekerken tam kavrama noktasında araba hafifçe hareket eder ya, aynı o hesap.

sehpa fx350, araba p ve n dışında marş almaz arkadaşın dediği gibi, nasıl gitsin ileri.

normalde, manuel vites arabalarda da vites boşta olsa bile çalıştırırken debriyaja basmak gerekir marş motoruna daha az yük bindirmek için. çünkü debriyaj gücü balatadan itibaren keserken boş vites vites kutusundan itibaren keser. (debriyaja basılmadığında, balatadan sonraki kısım marş motoruna gereksiz yük olur burada)

otomatik viteslerde ise araç, frene basıldığında otomatik debriyaj yapmış gibi gücü balatadan itibaren keser ve yine burada tıpkı manueldeki gibi marş motoruna binen yük azalır. bu sebeple.

evet, açılmıyor

edit: ekşisözlük beta açılıyor.

edit: o da açılmıyor şimdi.

tekrar edit: şimdi girebiliyorum.

açılıyor problem yok

açılmıyor..

ben de giremiyorum.

açılmıyor...

artık beta da çalışmıyor.

açılmii

dün de bi ara giremedim şimdi de giremiyom.
kötü bi şeyler oluyor sözlük, korkuyorum.

500 internal server error.

site kapatıldı.evet sonunda bu da oldu..

açılıyor bende?

uçtu lan!

(bkz: uğurcan için sözlüğü kapatmak)

ben de giremiyorum gene.

geri geldi.

gürül gürül akıyor maşallah...

giriliyor beyler capslı

i54.tinypic.com

bu da bonus : i56.tinypic.com

bende normal açtı. opera 11.10

tamamdır.

bir kaç gündür gidip geliyor. server çalışması olabilir.

sorun yok.

beta'ya mı geçiyoz yoksa yarappim

kendi alt yapısını kullanan sadece uydunet ve superonline fiber, diğerlerinin hepsi turktelekom alt yapısını kullanıyorlar.

diye biliyorum ben. (ankara)

karma internet omurgası diyebiliriz ona. ama haklısın.

benim dediklerim tamamen kendi alt yapılarını kullananlar.

fiber'de herkes kendi kablosunu döşüyor. ttnetin en yaygın olanı zaten ttnetin bitek alt yapısı var. üst yapısı yok

ip omurgası farklı altyapı farklı, şirketlerin hepsi telekomun kablolarını kullanıyorlar ama serverları kendilerine ait

Telefon hatti uzerinden ADSL'de kullanicinin evine giren kablo hep Telekom'a ait. Telefon kablolarini zamaninda onlari cektigi icin bunu anlamak kolay. Dolayisiyla telefon hatti uzerinden ADSL hizmeti sunan herkes bir yerde Telekom'dan bir sey satin aliyor.

Evden cikip internete gelene kadar arada birkac ara nokta daha var. Turknet'in soyledigi sey ise belli bir yerden sonra artik baglantinin kendi altyapilari uzerinden tasindigi. Yani ev ile internet arasinda bir yerde Turknet'i kendi hatlari uzerinden geciyorsunuz.

Buna karsilik Smile gibi diger ADSL firmalari anladigim kadariyla hep Telekom altyapisini kullaniyor. Yaptiklari toptan alip perakende satmak.

Uydunet ve Superonline'da ise durum tamamen farkli. Onlardan eve giren kabloyu kendileri dosemis oluyorlar. Neden? Cunku uydunet uydu anteni ve kablosu seklinde eve giriyor ki bununla Telekom'un ilgisi yok. Superonline da bizzat kendi cektigi fiber kablolar ile eve ya da apartmana giriyor.

uydunet te uydu anteni diye birşey yok kafanız karışmasın. kablolu tv üzerinden verilir uydunet hizmeti

iptal ettiremiyorsan yapacağın bir şey yok.
sadece bunu yapabilirsin;
(bkz: montla sıç)

her gün saat 10:00 ile 19:00 arasında 20-25 dakikada bir bağlantım kopuyordu, 5 dk sonra geliyordu. yaklaşık 3 hafta boyunca ttnet'in müşteri hizmetleriyle sorunu bulmak için debelendik. en son türk telekom mahalle santralinden benim eve kadar olan kısma bakım yaptı ve düzeldi.

velhasıl'ı kelam internet sağlayıcınızın müşteri hizmetlerine yapışın ısrarla. en son dayanamayıp servis gönderirler belki /:

izmite doğru gitmesende feribotla direk yalova mı yapsan ?

yalovaya gitmeyi düşündüm ama feribota binmesi gitme süresi inmesi derken fiyatıyla birlikte tuzlu oluyor.

beyimle ben hem tatlısu motorcusu olduğumuzdan hem de geze geze gittiğimizden o yolda çok yorulmuştuk. Yenikapı - Bandırma arasını en temizi hızlı feribotla 2 saatte gidin. sonrasında da pek bir şey kalmıyor, 5 saatte gidersiniz yaklaşık. ( kafam çok çalışmıyor, 6 da olabilir )
www.ido.com.tr

İzmir Çiğli berbat bir yer, dev tırlar, tankerler, sıkışık trafik, delirtici sıcak, egzos vs.. Oradan trafik yoğunluğunun daha az olduğu saatlerde geçmeye çalışın.

roookie'e katılıyorum, deniz otobüsüyle direk bursa'ya geç bence.

1998 2002 yılları arasında sanırım. apo yakalanmıştı ve tüm krediyi eco aldı. iktidar oldu. ya da koalisyon tam hatırlamıyorum. iktidar partisiydi ama.

olum ironiden anlamıyorum heralde. 99-02 koalisyonunda chp barajı geçememişti lan.

@wessago

O dediğin CHP değil, DSP... Karıştırmayalım lütfen. En son 1996 yılında Tansu Çiller'in başbakanlığında, Baykal'ın başbakan yardımcılığında DYP-CHP koalisyonu oldu.

e hani eco apoyu yakalayan adam diye biliniyordu? ben bir yerde okuduydum econun karizmasını aponun yakalanaşı sağlamıştı. bir bilen gelsin de çözsün şu karmaşayı.

ecevit dsp genel başkanıdır, ayrıca eco diye telefuz ettğiğniniz bu ülkeye hizmet etmiş bir başbakandır.

hakaret amacı taşımıyorum ki? yakın tarihi incelerken hepsine böyle isim buluyorum. sanki daha yakın oluyor ve aklımda tutması kolay. sülo var eco var turo var

@Wessago

Evet Apo Ecevit başbakanken yakalanmıştır, ancak Ecevit Demokratik Sol Parti (DSP) genel başkanıydı o zaman. Yani olayın CHP ile alakası yok. İkisi tamamen farklı partiler. Başlığı açan arkadaş DSP'yi sormuyor, CHP'yi soruyor. APO'nun yakalanması olayı 15 Şubat 1999'da 56. hükümet görevdeyken Ecevit'in başbakanlığı sırasında olmuştur.

vikipedi size bu konuda yardımcı olacaktır:

goo.gl

viki'deki liste de ayrı fantastikmiş. hepsinde 2. bilmemne hükümeti yazarken rte için ii. erdoğan hükümeti yazıyor. yavaştan padişahlığa geçtiğimiz için herhalde.

Tek başına iktidar olmayı kastediyorsan eğer, chp'den başka parti olmadığı zaman. 1946 seçimlerinden beri tek başına iktidar olamıyor, ki o seçimlerle ilgili de birçok şüphe var.

eğer çok fazla taşmadıysa ve düzgünce katladıysan sorun olmaz. ( sandık başında görev yapmış biri olarak söylüyorum =) )

Benim de 1 mm. kadar taştı, zaten o mühürlerle taşırmamak imkansız gibi bir şey, mühürün altını tam olarak göremiyorsun ki ayarlayasın... Ama görevliye sordum, "yarısından fazla taşmadığı sürece geçersiz sayılmaz" dedi...

"evet mührünün 3'te 2'si parti alanında(bak yuvarlak demiyor, o büyük dikdörtgen) ve diğer parti alanına girmemişse, oy geçerli sayılır." gözetmen kitapçığında yazıyor bu ifade.

linkler ölü panpa. ürün gözükmüyor direkt ana sayfaya yönlendiriyor.

üye girişi yapmamış olanlar göremiyor linktekileri.

ben c'ye yakınım ama birisi olucaksa a bence.

bence c ama alternatif a da diyebilirim.

illa ikisinden biri olacaksa, a.

tartışmasız c.

üye girişi yapmıştım ama yinede yönlendiriyordu.

c ama a'nın gideri var.

a ne güzel ayakkabı işte

bence c ama ikisinden biriyse a

kesinlikle c

bizim ülkemizin insanları cakma ugg mı aldın derler

ugg'la ne alakası var bunun yav?

bence de c, ama ikisinden biri olacaksa a.

c ama illede alcam dersen a

kesinlikle c

b'de yoklukta kesekağıdıyla gider bu arada.

her türlü c

(bkz: ttnet)

ya sitedendir, ya dns'ten. bilemedim şimdi.

Fizy ve sözlüğün sunucuları Türkiye'de diğerleri yurtdışında ve sevgili ttnet altyapısı o kadar güçlü (!) bir anda çöküyor.

www.hepsiburada.com

www.hepsiburada.com şu nasıldır peki??

bence şu anki bütçenle samsung'dan şaşma, nokia'ya göre daha sorunsuz ve aynı fiyata daha çok özelliği içinde barındırıyor.

www.hepsiburada.com

www.hepsiburada.com

telefonum olsun, adam gibi kullanayım rahat olsun, fotoğraf video çekeyim, müzik radyo dinleyeyim dersen kesinlikle 6303i'yi öneririm bunlar arasından. fakat kabul "telefon" olma özelliğinin dışında öyle ahım şahım şeyleri yok. şu da var ki bu fiyatta üst seviye bir şeyler aramak, volkswagen'ın aile arabası dururken, tata'nın full+full donanımlı üst modelini almaktır.

bilmem anlatabildim mi

www.eksiduyuru.com

alkolün yıkımı için vücut epey suya ihtiyaç duyar ve kan vermek bağışçı için ciddi sıvı kaybıdır. bağışçıya zararı olur, bu yüzden. ama şu da var ki, kafan iyiyken kan vermediğin sürece sorun olmaz.

bu arada 4 defa kızılay'a kan verdim fakat alkol ile ilgili bir ibare hatırlamıyorum. -sonradan yapılmaması gereken maddeler dışında-

dövmem var ve bugüne kadar 2 kere kan verdim. tahminlerim doğrultusunda cevabım;

dövmede son 1 seneden kasıt, eğer bir hastalık vs kaparsan 1 sene içerisinde zaten büyük ihtimalle ortaya çıkmış olur, çıkmamışsa da herhangi bir hastalığın bulaşmadığı kabul edilir

son 24 saat alkol olayı da kandaki alkol miktarının belirli bir süre sonra anca temizlenebilmesi, ilk 24 saat içerisinde istenilen değerlerin üzerinde olması ile alakalıdır diye düşünüyorum

tabi dediğim gibi bunlar tahmin. teknik bilgi gelirse ne ala

dövmede hastalığın ortaya çıkmasından ziyade kuluçka dönemi ile ilgili olabilir. o bağışlanan kanda hastalık var mı yok mu bakılıyor galiba kızılayda. acil durumlarda durum nasıl bilmiyorum.

168 Türk Kızılayı Ücretsiz Bağış ve Danışma Hattı'nı arayarak merak ettikleriniz konusunda bilgi edinebilirsiniz.

arabayı bilmemde mal oldukları için motorlara saldırırlar

sanırım arkadaşlarını öldüren mal araba sahipleri olduğu için. kaynak kıçım.

bu bir icgudu.

2 turlu olabilir:

1. tehdit olusturabilecek buyuk ve gurultulu sesleri kacirabilmek icin..
2. atalarindan gelen avlanma icgudusu. bir avi kovalama icgudusu gibi yani..

ama birincisi daha olasilikli.. belirli seslere ve gurultulere de havlama egilimi gosterebiliyorlar

sesinedir muhtemelen. tehdit algılıyo olabilirler.

dikkat ederseniz arabaya değil de, dönen tekerleğe havlarlar hep. eğer aracın sürücü iseniz, hafifçe fren yaptığınızda havlamayı kestiğini ve aracın peşini bıraktığını görürsünüz.
yani tekerlekle alakalı bir olayları var aslında. nedir bilmiyorum. bilsem ne değişir, onu da bilmiyorum. çok fazla bilinmez var hayatın içinde. tanrı var mı, yok mu? varsa nasıl ve neden var? yoksa bütün bunlar nasıl var oldu? aslında bütün bunlar 'var' mı, onu da bilmiyorum. bilsem ne değişir, onu da bilmiyorum. zor konular bunlar. en iyisi uyumak.

ben de şöyle okumuştum--araba duruyorken havlamıyor..dost bildiği insanı, tanımadığı (ve pek canlı canlı da kokmayan) bir yaratık, sırtlanıp götürüyor...ona havlıyorlar diye okumuştum. şehir efsanesi de olabilir.

bir de polis arabalarına ve çingenelere ayrıca havlamaları var.

teker dönüyor ya..
janta sinir oluyorlar.

daha önce kendilerine çarpan ya da kıl payı çarpmaktan kurtuldukları arabaların aynı ya da yakın renklerine havlıyorlar diyor sevgilim.

@rectoa sevgilin ne iş yapar merak ettim doğrusu.

benim sevgilime sordum "düşünme bunları" dedi.

köpekler renkleri görüyor muydu ki? çok mu cahilim?

köpekler dönen cisimlere kıl oluyorlar genel olarak. araba olsun motosiklet olsun direk tekere hedef koşarlar.

her köpeğin bir bölgesi vardır. bu bölge genelde kendisine yemek veren kişilerin evinin işyerinin civarıdır. köpek bu kişi ve kişileri sahibi olarak görür. ve onları korumaya çalışır. sizin oradan geçmeniz halinde de tehdit olarak algılar.genelde de sese duyarlılar. motorsiklet, abartı egzoslu araçlar, kamyon kamyonete daha bir tepkililer. ben aynı araçla aynı yerden normal geçerken pek havlamayan köpekler. motora fazla yüklendiğimde pati falan çektiğimde birden deliririp havlayarak kovalamaya başlıyorlar. burdaki anlattığım köpekler daha çok sokak köpekleri bu arada.

@hıkmıkzık

ne alakası var mesleğiyle? köpeklernedenarabayahavlar a.ş. desem ne olacak?

rectoa'nın sevgilisi köpeklere fısıldayan adam beyler.

aynı grubun antijen ve antikorları bir araya geldiği için kanda çökelme olur ve kan işlev görmez hale gelir. kişi muhtemelen ölür.

alabileceği kan grupları olayı da hikayedir, kendi kan grubundan başka bir gruptan kan almak (teorik olarak uygun dense bile) büyük ihtimal yine çökme ile son bulacaktır.

çok ama çok zor durumlarda ab genel alıcı, 0 genel verici olabilir küçük bi ihtimalde olsa diye biliyorum.tabi lise biyoloji hocamız ne kadar bilgiliydi bilemem.

gitmiyordur ama modemin arayüzüne girdiği zaman hangi ip adresinin login olmaya çalıştığını log olarak tutuyor olabilir.
şahsen benim kullandığım philips marka modemde log olarak turuyor kimler girmeye çalışmış vs. diyerekten.

cık

www.muzikenstrumani.com

zuhal müziğin sitesi burası, ordan da bakabilirsin. ama bu seti kesinlikle tavsiye ederim.

gitarı bilindik ve iyi bir model almak gerek. kötü gitar hevesini de kaçırır.

ibanez'in rg serileri idealdir. sıfır gio serisindense ikinci el rg serisi bir şeyler, ya da s470 bakılabilir. bu gitarlar hem uzun süre işini görür, hem de ikinci elde iyi kötü piyasaları vardır.

cort için genelde iyi yorumlar var. benim pek bilgim yok açıkçası.

birinin iyi dediği gitara bir başkasının kötü demesi normal. ton, şekil, manyetik dizilimi vb. kişisel beğenilere göre farklı kişilerce farklı yorumlanacaktır. bir de marka fanatizmi olur genelde (jackson gibi bir marka varken neyin karşılaştırması yapılıyor anlamış değilim :)

anfi için roland microcube iyi bir seçenek. bütçeni yazmamışsın ama sıfır ya da ikinci el bakılabilir. istanbul'da enstruman bulmak kolay, tünel'de biraz dolaşmak yetecektir.

kurs için bir önerim yok. istanbullu değilim zaten. internet fazlasıyla bilgi ve eğitim videosuyla dolu. şunları bir araştırın derim:

-selim ışık: internette eğitim videoları var
-paul gilbert: bu amcanın eğitim cd'leri, youtube'da kısa kısa teknik videoları var. gitaristliğini anlatmaya gerek yok zaten.
-troy stetina: speed mechanics for lead guitar isimli bir eğitim seti var. malum yerlerden bulunabilir.

tabi videolar falan bir yere kadar. ne kadar istekli olduğuna ve ne kadar zaman ayıracağına bakar her şey.

ben şahsen amfi önermem, ortalama bir amfiden tam tonları alabilmek için açman gereken ses seviyesi komşuları rahatsız etmeye yeter de artar bile. kulaklık çıkışı varsa amenna ama yoksa onun yerine pedal almanı öneririm. pedalı da klasik bir hoparlöre bağlarsın. internetten güncellersin, yeni tonlar atarsın vs.

bu arada pahalı olmasın ama dandik de olmasın işimi görsün dersen, temizinden ikinci el bi cort öneririm. hem masrafın azalır hem de millet heves edip alıyor sonra hiç kullanmıyor, ucuza sıfır gibisinden bir tane kaparsın.

2. el ibanez rg350ex sana tavsiye edebileceğim bir gitar. amfi olarak da ne alacağını değil de benim de ağzım yandığından dolayı ne almayacağını söyleyeyim. marshall'ın düşük modellerini alma, mg10-mg15 falan çok dandik modeller.

(bkz: sucukta polonez gitarda ibanez)

(bkz: sucukta ender gitarda fender)

Barki'ye katılıyorum amfi alacaksan sakın marshall alma,tonları(bence) korkunç. Roland microcube işini görür, biraz pahalıdır ama üzerindeki efekler vesaire derken kesinlikle değecektir.

Gitarı da denildiği gibi ibanez rg serisi alman çok mantıklı, ben almamıştım şimdi pişmanım :)

Rock metal ağırlıklı çalacaksan ve roland cube a para ayıramam diyorsan ikinci el bir distortion/overdrive pedalı edinmeni öneririm. Ama tekrar söylüyorum amfiyi marshall alma.

Gitarı ilk eline aldığında paul gilbertla başlama sakın, gitardan soğursun. Metallica, black sabbath falan takıl bir süre sonra zaten ufaktan solo atmaya başlarsın. Soloları da önce çok düşük hızlarda başlayıp çal, sonra hızlan. Solo atmaya alıştıktan sonra iyi gitaristlerin videolarını izlemeye başlayabilirsin, ama daha öncesinde ters etki yapabilir. :)

bence en az marka kadar önemli bir diğer konu da sen gitarla rahat ediyor musun ona bak. misal, sapı eline rahat oturuyor mu, zira kimisinin klavye kısmı diğerlerine göre daha kalın oluyor. yine perde genişlikleri elinin rahat hareket edeceği genişlikte mi? bu tip şeyler.

yanlış anlaşılma olmasın, paul gilbert'in eğitim videolarını önermiştim. sadece shredding değil, temel teknikleri de anneye anlatır gibi anlatıyor eleman. serinin adı da intense rock gibi bir şeydi.

malmsteen'in de eğitim setleri var mesela ama adam bir şey gösterip sonra "bunun asıl hızı şu şekilde" diye kafa buluyor izleyenlerle.

gönderen kişi ben sağlam gönderdim derse suç kargo şirketine kalır. ve tutanak tutturmak için ürünü kargocunun yanında açmanız gerekti, sonradan tutmazlar. o yüzden sitelerde kocaman yazar, ürün geldiğinde imza atmadan önce kontrol ediniz diye. eğer hakikaten suçun satıcıda olduğunu düşünüyorsan gg müşteri hizmetlerine buraya yazdığının aynını yaz.

gg sana bir hazır mesajla dönecek. Aynı zamanda alıcıya da bu mesajını iletecek. Ben uğraşma derim. çünkü satış sözleşmesinde de eğer kargoyu getirenin yanında kontrol etmezsen, aldığın ürünü iade etmek istersen kargo ücreti sana aittir.

satıcıyla iletişime geç senden olumsuz yorum geleceği için bir çağresine bakmaya çalışır zaten aldığın ürün 2$ adam bu maliyette bir şey için olumsuz yorum almaktan çekinecektir.

sendikali olduklari icin bazi gazeteciler isten atildi. sabah-atv-grevi.blogspot.com

ankara binasında da asılı bayadır.

ne kadar iyi bir marka veya ürün olsa da aynı fiyatlara bu işin uzmanı markalar varken.. ben olsam almam.

www.hepsiburada.com

ben bunu öneririm. 329'a bulduğunz yerde bunu da ucuza bulabilirsiniz.

bence beklentilerinde büyük olsun o makina özellikle makro çekimlerde inanılmaz başarılı bir makina hatta makro lenslere çok para vermek istemeyen fotografçıların yeni tercihlerinden birisi. general elektrik kendisimi üretiyor başka firmaya fason mu ürettiriyor bilmiyorum ama makina gerçekten çok becerikli o makina muhtemelen başka bir firma üretse 600 tl üstü olurdu :)

tahminin doğrudur büyük ihtimalle.

soldaki normal musluk, suyunu doldurursun, az akması gereken yerde onu kullanırsın.. diğeri meyve sebze ve bulaşık yıkamak için. fıskiyesi yerinden çıkıyor. her iki bölmede de kullanılabiliyor.

o küçük muslugun altında çeşme suyunu arıtmak için bişey var.damacanayla su almaktansa ordan içiyolar.diğer lavabo bi işe yaramıyo

arkadaşların dediği gibi su arıtma cihazından gelen bir mini musluk o.

detay vermek gerekirse;

------ aynştayn mode on -----

tezgahın altına bir adet su arıtma filtresi (kartuş filtre) ve bir adet ufak bir tank (genleşme tankı) koyuyorlar. filtreden geçen arıtılmış su bu genleşme tankında depolanıyor. genleşme tankının içinde basınç azaldıkça (yani arıtılmış su azaldıkça), sistem kartuş filtreye yeni musluk suyu alıyor.

bu sistemler ufak bi reverse-osmosis sitemi sayılır. suyun içerisinde bulunan askıdaki tüm katı maddeleri tutarlar. dolayısıyla su içerisindeki mineraller de tutulur. üstelik maliyeti de yüksek. o parayla 10 numara damacana su içersin. içmek için kaynak suyu kullanın derim.

------ aynştayn mode off -----

sağdaki küçük lavaboda çöp öğütücü var bu arada.

elalemin derdi dışında fena sallamışsınız. orası söylendiği gibi çöp öğütücü. hani mutfakta bişeyler hazırlarken abuk şeyler çıkar ya salata kabuğu vs vs. onları orada yapacaksınız. sonra suyu ve çöp öğütücüyü açacaksınız. hepsi lağıma..

istediğinden farklı bir bakış açısıyla baksa da bu konu,, www.sorularlaislamiyet.com

ayrıca "Resûlullah, kavminin yüz çevirdiğini görünce bu ona çok ağır geldi. Allah’tan kavmi ile kendisini birbirlerine yaklaştıracak bir şey inmesini temenni etti. Cenab-ı Allah Necm suresini indirdi. O da okudu. Bu esnada şeytan gönlünden geçirip de kavmine getirmek istediği şeyi onun lisanına atıverdi: “(Bunlar yüce kuğu kuşları (tanrıçalar)dır ve elbette onların şefaatleri umulur).” Kureyşliler bunu işitince sevindiler ve onu dinlemek üzere yaklaştılar. Mü’minler de Rab Teâlâ’dan gelen şeyi tasdik ettiler, Peygamber’i bir hata veya vehimden ötürü itham etmediler. O, sureyi bitirince secde etti. Onun secde ettiğini gören mü’minler de onun getirdiğini tasdik ederek secde ettiler. Mescitteki müşrikler de secde ettiler. Velîd ibn Muğîre hariç herkes secde etti. Secde haberi, Habeşistan’a hicret etmiş Müslümanlar’a da ulaştı. Bir kısmı orada kalıp, bir kısmı Mekke’ye hareket etti. Sonra, Cenab-ı Allah, Peygamber’e, “Benim indirmediğim şey söyledin!” dedi. Resûlullah üzüldü, Allah’tan korktu. Bunun üzerine Allah bu âyeti (Hac, 52) indirerek onu teselli etti, Şeytanın ilka ettiğini neshetti” (Taberî, 27/187-188)."

hac 52, www.sorularlaislamiyet.com

sexyhuri.blogspot.com
en güzel araştırmaları yapan yazar. davetiyeyi, forumlardan rica edip alabilirsin.

sızıntı şeklinde kanama ise normaldir. tükürmeyin. tükürmeyin ki pıhtılaşıp kanama dursun.

sızıntı şeklinde tükürmüyorum ama 1 kilo kan dolaşımı sağladım herhalde vücudumda. 11den beri kanıyor arkadaş.

bir de anneme uyup çalkaladım ağzımı soğuk suyla, doktoru da aradık 1-2 gibi tam tersine zararı olur dedi ama bu kadar da kanamaz ki..

soğuk sıcak bunlardan uzak durun. başınızı da yüksekte tutun. yatarken de yüksek yastık olsun. dilerseniz biraz tampon yapın.

bir de ağrı kesici olarak aspirin gibi kanı sulandıran bişey aldınız mı acaba?

sizinki hangi diş bilmiyorum ama ben 20'liğimi çektirdiğimde 2 gün sızıntı halinde kanamıştı. zorlamayın ve ağzınızda yutkunmak için vakum yapmayın çok fazla. geçmiş olsun.

odada ki oksijeni tüketeceği için odada sürekli durmak sağlık açısından da kombinin güvenliği açısından da doğru değil. üstelik prosedür gereği kombinin olduğu odada sürekli açık kalacak bir havalandırma deliği olmalı, o odada nasıl oturabilirsiniz ki. o tesisatı yapan adam hiç söylemedi mi size bunları.

bacasız (hermetik) kombiler ortamdaki oksijeni tüketmez. o pencereden dışarı çıkan boru iki bölmelidir. bir tarafından kullanacağı havayı alır, bir tarafından gazı dışarı verir. kaçak maçak yoksa bir sıkıntı olmaz.

yatak odasında kombi mi olur? montajı yapan kişileri şikayet etmek gerek.

olmaz demeyelim siz yine tedbirinizi alin ama bahsettiginiz kombiler herhangi bir sorun durumunda gazi otomatik keser. ve @angelofdeath kombiler oksijeni disardan alir.

doğalgazı açtırmadan korbonmonoksit dedektörü alacağım ve cama menfez yaptıracağım. balkon mutfak vs. ne yazık ki müsait değil. elden geldiğince de odada fazla yatmamaya dikkat ederim.

balkon yoksa mutfağa hadi oda olmadı banyoya fln koydursaydınız, odada kombimi olur. bir kere gürültülü bi alet kombi yanmaya başladığında ses yapar rahat edemezsiniz.

telefonunuz sessizde olabilir mi? ayarları kontor etmekte fayda var.

mesaj parçalıysa ve de ilk partisi geldiğinde siz açıp bakmışsanız eksik haliyle mesaja, kalan kısımlar geldiğinde bu dediğiniz durum olabilir.

hiçbir tercih seçeneğinde uyarı vermiyor yani sesle bi sıkıntısı yok, onu geçtim 1 yeni mesaj alındı yazısı dahi çıkmıyor.

son 15 20 mesajdır böyle devam ediyor, parçalı mesajda 1 kereliğine olurdu sanırım bu durum.

yıldız kare 7370 kare yaparak format atın. ancak telefonda ne var ne yoksa silinir yedeklemeden yapmayın.

format atmadan çözmenin bir yolu yok mudur? biraz bakındım internette, daha önce başına gelmiş birkaç kişinin daha nokia telefonlarda fakat çözüm göremedim hiç.

benim 5800'ımda mesajlar çok biriktiğinde böyle oluyordu. silin çok mesaj varsa düzelir büyük ihtimalle.

bendede aynı telefon var bi kaç kez kendi kendine melodiyi değiştirdi hafıza kartını bataryayı 1 2 saat birbirinden ayırmayı dene belki düzelir düzelmessede bi göster telefoncuya. yazılım hatasından kaynaklanıyodur muhtemelen.

3 ay öncesine kadar dominosta kurye idim, şubeden çıkıyor onun parası. çok büyük mallık yapmamışsa bu durumun kurye ile alakası yok.

geçenlerde arkadaşlarla pizza istedik 40-50 dk da falan geldi. kurye ilk başta kem küm etti parası benden çıkıyo falan dedi bedava vermek istemedi, tabi biz haklı olarak çıkışınca vermek zorunda kaldı da o yüzden aklıma takıldı soruyum dedim.

kuryelere bile bile öyle dedirtiyorlar ki insanlar acısın da parasını versin şubeye girmesin. bizans oyunları bunlar. diren.

hocam bu sovyet malı zenit ttl, fotoğrafçılığa başlamak için aslında tam ideal alettir. tüm ayarları manueldir öncelikle. bu sebeple ilk başlarda epey zorlanırsınız. alet çalışıyor ise soruya yönelik bir anlatım sizin çok daha fazla işinize yarar çünkü tüm her şeyini yazmak gılgamış destanına fln yaklaşır heralde.(:

o zmn şöyle üstündeki düğmelerin isimleri işlevleri gibi genel bi bilgi versen belki bi şekilde google, öğretici siteler vs bulabilirm gibi bence

tamam, şimdi ilk fotoğrafa göre soldan sağa,, o açıldığında minik bir kol çıkan, içinde de ok işareti olan şey sarma kolu, film bittiğinde geri sarmak için. onun altındaki siyah dönebilen çember, üzerinde 100 200 400 vs yazan, film iso ayarı. iso değeri aldığınız filmin üzerinde yazar ve siz onu 36'lık bir pozda sadece bir defa ayarlarsınız. vizörden sonra üzerinde b 30 60 125 250 500 yazan yuvarlak şey ise perdenin açılıp kapanma hızını ayarlamak içindir. b'de perde deklanşör'e bastığınız kadar açık kalır. 30'da 1/30 sn 250'de 1/250 sn vs. bu yuvarlağın yanındaki metal şey deklanşör. onun yanındaki, üzerinde 1'den 36'ya kadar sayılar olan şey kurma kolu. o sayılar da her çekimde bir ileri gider, 36'lık poza göredir.

hayyamda alt katta ali ya da metin (ya da tamamen bambaşka bir şey, pek hatırlamıyorum) diye bir adam var. minnacık bir dükkan. uygun fiyata yapar.

ikinci fotoğraf, ön taraf, soldan sağa; aşağıya doğru 180 derece dönebilen siyah garip düğme ve onun üzerindeki siyah tuş zamanlayıcı, kendinizi fln çekmek isterseniz tek başınıza diye(: bunların biraz üstündeki soket ek flaş kablosu takmak için. objektife gelince; 2 2,8 4...16 yazan kısım, diyafram açıklığı içeri giren ışık miktarını ve alan derinliğini ayarlar(bunları sitelerde gezerek öğrenebilirsiniz). önündeki sarı renkli metre cinsinden değerler ise objektifin kaç metre uzağı netlediğidini belirtir.

eyvallah hocam burdan yürürüm herlde birz araştrym bn yoksa deklanşöre basıcakmıyım gibi şeyler sormak istemiorm :D

size de artık fotoğraf çekim tekniklerini öğrenmek kalmış(:

haa bide o var dimi =)

fotoğraflarda göremedim ama eğer analog bir makinede iso (daha doğrusu asa diyelim) ayarlama tekerleği varsa kesin elde tutulduğunda sağ başparmak hizasına gelen bir yerlerde bir düğme vardır. o da pozometredir. ayarlarınızın doğru olup olmadığını vizörde - o + şeklinde bir ışıkla görürsünüz. yoksa manuel makineye asa tekerleğini niye koyasın?

ankara'da iseniz ali değer vardır. analog makinelerin uzmanı bir ustadır. eskiden menekşe pasajında dükkanı vardı ama sonradan ykm'nin arkasındaki sokakta tripod foto'da çalışmaya başladığını duymuştum. hala orada mıdır bilmem.

Çok güzel bir makine, güle güle kullanın. Zenit kadar iyi portre çeken makine görmedim, portre çalışın bol bol. Ayarlarınızı not alarak aynı konuyu birkaç sefer fotograflayın, sonuçlara bakarken işi de kaparsınız.

imax avrupanın en büyük ekranı yanlış bilmiyorsam bu sebeple ki 3d filmlerde nereye baksanız film ve gerçekten 3d'yi hissediyorsunuz. bunun yanında gözlüklerde eski kırmızı mavi tekniğini kullanıyorlar, diğer 3d'si olan birkaç sinema karartma tekniğini kullanıyor. ki bu baş ağrısına sebep olabiliyor, bence direk oluyor neyse.

velhasılı kelam, imax'e gidin.(:

ankamall sineması rezalet bir yer. kesinlikle tavsiye etmiyorum. kızılay'da büyülü fener ve cepa'daki afm güzel ve uygun fiyatlı sinemalar.

buyulu fenerde imax var mi peki?

Ankamall sineması rezalet olabilir ama Ankara'da IMAX bir tek orada var ve 3D IMAX filmleri mükemmel oluyor. Salonun yerleri yapış yapıştı örneğin ama film o kadar güzel oldu ki unutturdu kötü yanları.

Bilet 20 lira IMAX 3D'de ve film arası verilmiyor, o da uyarı kısmı olsun.

jesterdancer, ankamall sinemalarında kardeşimi 3d bir animasyona götürdüm. filmin yarısı 3d olmadığı halde ekran kaymış bir halde oynadı. sonunda insanlar gözlükleri çıkarıp bağırıp çağırmaya başladı. sonra da bir özür bile dilemeden filmi devam ettirdiler. çıkanlar oldu. yarıdan sonra 3d düzeldi ama bu sefer de durup durup görüntü gidiyordu saniyelik olarak.

sırf azıcık daha büyük ekran diye o fahiş fiyatlara, o rezil işletme anlayışına, o tıkış tıkış koltuklara katlanılmaz bence.

içme içme.

sakın. ama çok istiyosan lucky strike iydir.

fiston layt. (hafif değil ama iyidir)

malboro superligt (hafif ve iyidir)

parlement slim > hafiftir, hatta en hafiftir, nikotini fln az, parası çok, tam hava atmalık

kent touch > mutluluk sebebim, mentollü fln oluyor istediğinde candır can

içmemeni önerrim, ben içmiyorum da zaten otlakçı takılıyorum. içeceksende ne yap et ama winston içme, 1 ay sonunda hrrr hrrr diye sesler çıkar boğazından.

ben sigaraya west ice ile başladım.
kaderimiz bir olmasın.

camel soft

ya arada sırada içecem öyle her zaman değil :)

sigara içmek istiyorum diye sigaraya mı başlanır, ne babayiğitler kaydı bu yolda.. şaka tabi de, içme valla yazık edersin kendine. ya da iç bağımlı olma, arada bir keyfine. aman gözünü seveyim.

bu arada (bkz: camel soft)

arkadaş bu ne biçim duyuru. sigara içmek istiyorum ne içeyim ne demek yahu. içme sigara niye içiyorsun. millet de kalkmış sigara önermiş. bu şekilde sigaraya başlayanı da ilk defa görüyorum.

ne yapayım arkadaş canım istiyor yahu :)

Biliyorum. Ama o yüzde beşe dahil tanıdıklarım var. Yani isteyince oluyor. Bazen.

(bkz: prestige)

@divit sensin liseli :) bağyan de bari cık cık :)

samsun veya maltepe iç. iç ki içemeyesin

Djarum Black.

Icimi rahattir, sekilli sigaradir. Ic ic bitmez uzun yol sigarasidir. Lucky Strike icme lutfen, cok rica ediyorum. Elinde gorursem kirarim bak.

Ayrica ne var yahu sigaraya baslayacaksa? Herkes irade yoksunu degil, kendini gunde maksimum 2-3 dal sigarayla sinirlayabilen insanlar da var. Kendimden, teyzemden ve birkac arkadasimdan biliyorum.

@siradan bir adam, uzun hikaye ama kısaca çok dertliyim diyelim. Artı can sıkıntısı.
@sakura, hislerime tercüman oldun resmen. Ben de öyleyim ama ben arada arkadaşlardan otlanıyordum, yani ne bulursam, artık ayıp oluyor :)

ne güzel muhabbet ulan.

içme.
leş gibi dolaşıcaksın. ellerin, ağzın, için kokucak. üzerine sinicek. içmeyen adamın yanına gelince bir tiksinti yaşatıcaksın.

@sakura; bravo diyorum. savunuyosun bi de.

@sivrisinek naptın sen ya

ha eğer ölümüm tez olsun diyorsan şöyle bir şey de var: (bkz: toros 2005)
2,5 lira kendisi.

gözlük gibi göz ile arasında mesafe çok olmadığı için daha sorunsuz görürsünüz, numaranızı ilerletmez. gözünüzde kuruluk varsa tavsiye etmem, acı çektirir size.

bol oksijen geçirimli olanlardan, çok uzun süre gözde kalmayanlardan ve bilindik markalardan almanız yararınıza olur.

muayene içün gittiğim uzman göz doktoru 40 küsür yaşında ve lens kullanıyor,, deyip kaçayım.

temizliğine ve takma süresine dikkat etmek koşulu ile hiçbir sorun yaşamazsın.

göz kuruluğu varsa kullanılmaması tavsiye ediliyor. gözüne uygun olan lensi al ve mutlaka muayene ol lens almadan önce.

lens göz numarasını ilerletmez. bazı doktorlar sever bazıları hoşlaşmaz. sürekli ve uzun süreli kullanım halinde geri dönüşü olmayan göz kuruluğuna yol açar. en doğrusu gözlükle idare etmektir, şayet idare edemiyorsanız lens kullanabilirsiniz, bir süre sonra lens de rahatsızlık vereceği için mecburen lazer ameliyatın kucağına düşebilirsiniz. bu bahsettiğim 10 yıl kadar sonra oluyor. 20 yıllık lens kullanıcısı olup hiçbir sorun yaşamayan insan evlatları da var, yani bünyeye göre değişiyor. nacizane tavsiyem şayet göz numaranız ileri ise (mesela 3'ten fazla) lens kullanmanız yönünde olacaktır.

nerdeyse 10 seneye yakındır lens kullanıyorum. lens göz numarasını ilerletmez.
göz kuruluğu için şunu söyleyebilirim, ben lensi gözlük gibi kullanıyorum yani yatarken yada evdeysem kullanmıyorum. bu yüzden kuruluk gibi bir problemim hiç olmadı ama aynı lensi hiç çıkarmadan 1-2 ay takan insanlar var onlarda bu problem olmuş olabilir belki. hava alan lensleri tercih ederseniz bir problem yaşamazsınız.

yine seri cevap olayına girmiş bulundum sonum hayrolsun.
eğer 20likler duruyorsa ve çenede yer yoksa dişler aniden üstüste binebiliyor. bana oldu oradan biliyorum. meğer yanyana zorlukla durabilen ön iki dişim ufacık bir dil hareketi ile çotok ederek üstüste binmiştir zamanında. deprem gibi düşün, sıkışıyo sıkışıyo bi anda hareket ediyor, sıkışma tam geçmediyse tekrarlayabilir.

dişler genel olarak sıkı ise(neredeyse aralıksız ise) -ki buna yukarıda yazdığı gibi 20lik dişlerin basıncı sebep olabilir- küçük bir etki ve çat dişte minik kayma.

bence 20lik dişler olmasa bile erik çekirdeği baya bi yamultabilir hatta kırabilir dişleri.öyle erik çekirdeği diyip geçmeyin.

Gazdan ziyade iş debriyajda bitiyor. Araba hareket eder etmez ayağınızı debriyajdan hemen çekmeyin, 2-3 saniye bekleyin yoksa stop eder.

Bol bol pratik yapın. Başka türlü öğrenemezsiniz.

el frenini cek. arabayi sanki el freninde degilmis gibi kaldirirken el frenini birak. bu kadar basit. santim kaymaz ve stop etmez.

2. seçenekte debraja basarken vereceğiniz gazı baya bi abartmadıkça zararı fln olmaz. hangisi kolayınıza geliyorsa onu uygulayın, bir süre sonra alışırsınız zaten. bu arada illa ki stop ettirirsiniz fazlasıyla normal.

not: imkanınız varsa koşa koşa otomatik vites arabaya gidin. sürüş zevki fln hepsi yalan dolan. 2-3 saat büyükşehir trafiğinde göreyim ben diyenlerin sürüş zevkini.

kolayınıza geleni uygulayın, zaten birkaç ay geçmeden alışacaksınız ve ona dikkat bile etmiyor olacaksınız.

Araba dizelse değişir. Örneğin bizimki dizel hiç gaza basmadan kalkıyor. Onun dışında 2. seçenek diyorum. Öbür türlü çok yavaş kalkıyor. Debriyajdan çekerken son anlarda gaza basıyorum ben.

ayak debriyajda onu çekerken yavaşça gaza bas. çok hafif ama. aynı dirençte birinden ayağını çekerken diğerine basıyorsun. ilk denemelerde yolda yokuşta her bi yerde kırmızı ışık sonrası durulabiliyor. herkesin başına gelmiştir eminim. ama sen boş bi arazide pratik yap. öle bi yer yoksa tenha ve çocuk olmayan ara sokaklarda pratik yap. dur kalk pratikleri trafikte çok işe yarıyor. çok da zarar vermez. arabayı birden durdurmadıktan sonra yani ikinci üçüncü viteste birden durdurmadıktan sonra önemli değil.

@nicke o yokuş için geçerli. arkadaş düz yoldan bahsediyor sanırsam.

arabaya zararlı olan kısım, yarım debriyajdayken tam kavrama noktasında hem gitmek hem de debriyajı sabit olarak yarım tutmaktır. 2. zararlı kısım debriyajı çok sert kaldırmaktır. yapmanız gereken hafif kaldırın basın kaldırın basın o kavrama noktasının yani arabanın debriyaja basmadığınız haldeki motorun tepkisi,sesi ile basıp belli bir yere kadar bıraktığınızdaki farklılıktır. onun nerede olduğunu iyice öğrenin. diyelim ki tam bastınız, yavaş yavaş çekiyorsunuz yüzde 30 kadarını çektiniz. araba bi garipleşti, o gaz istediği noktadır. orada hafif gaza basmaya başlayın. yani bu da 1. secenek oluyor. ama sizin dediğiniz gibi debriyajı yarıya getir değil, araba ne kadar da gaz istiyor yüzde 30 mu 40 mı, çünkü kimi arabada yukarıdan kavrar, kimisi en dipte kavrar, eski arabalarda bu ayarlanabilir bir şeydir debriyaj telinden ama yenilerde ayarı kendi yapar. baskı balata aşındıkça yukarıdan kavramaya başlar. siz sonuna kadar çekersiniz debriyajı araba hiç hareket etmek istemez sonunda yüzde 10 luk kısımda hareket etmeye başlar. bir de tabi benzinli mi araç dizel mi? benzinlide biraz daha fazla gaza basma ihtiyacı hissedersiniz, dizelde çok az gaz ile kalkış gerçekleşir. oha ne anlatmışım. umarım anlarsınız. keyifli sürüşler.

hiçbişey düşünmene hesaplamana gerek yok. bir süre sonra otomatik olarak en dik yokuşta bile kaydırmadan stop ettirmeden kalkarsın.

sadece boş bi alanda bol bol pratik yap.

edit: araba dizel

erkek yerine bay denilmediği için. "evet erkekler böyle böyle yapıyor, bayanlarsa şöyle şöyle" gibi kullanımlar var. sanki kadın demek ayıpmış da bayan denilince onu kibarlaştırıyormuş gibi davranıyor çoğu insan.

baağyan muhabetinden herhalde. ben saçma buluyorum. bağyanım

bir de kendisine bayan diyen kadınlar var ki düşman başına :)

bişeye takayım da, itirazım olsun da çok akıllı görüneyim demek için.

türkiye sakatlar derneği varken, sakat değil özürlü diyeceksiniz deniyordu.
özürlüler vakfı var, bu sefer de engelli diyeceksiniz çıktı.
görme engelliler vakfı var mesela, bi kısım insan şimdi engelli değil kısıtlı diyeceksiniz diyor.

politically correctliğin dibine vurmaca.

kadın dediğinde kükreyen bayanlar var, bayan dediğinde ben kimi baymışım diyen kadınlar. ha bi de ben kızım diyenler var, ona hiç girmiyorum.

hızımı alamadım devam ediyorum editi; ve hatta sen bana bunu dedin, hayır o yanlış bu doğru vs gibi tartışmaları çıkaranlar da bu kelimeyi ve tartışmasını kullanarak vicdan mastürbatörlüğü yapmaktalar. nasıl ki yürüyüşe katılmayıp, eylem yapmayıp, sözlükte yazarak devrim yapanlar, sansüre karşı olanlar, hayvan haklarına sahip çıkanlar ve nükleer santrallere karşı çıkanlar varsa; bu tartışmayı yapanlar da oturdukları yerden " feminist " oluyor, kadın haklarına ve kadına sahip çıkmış oluyor.

bazen öyle ortamlar oluyor ki hanımefendi kelimesi soğuk kalıyor. ben orada seslenirken;

"kadın" mı dicem. "bayan" derim abi..

@elalemin derdi, mesele hitap ederkenki kullanım değil. kadın denilmesi gereken yerde bayan denilmesi. erkek sözcüğünü rahatça kullandığımız yerde kadın da diyebilmek. yoksa hitap ederken kimseye "hey, erkek!" veya "adam!" diye de seslenilmiyor. ama "erkekler bunu böyle yapar" denilen yerde "bayanlar da şöyle yapar" diyorsan sorun vardır.

(bkz: bayan değil kadın/@boshi)

Kadının cinsel kimliğini göz ardı etmek adına bayan dendiği gerekçesiyle. Ben dişi bir insan olarak pek katılmıyorum. Zira eğer bu kadın/erkek kelimeleri cinsel kimliği vurgulayıcı olarak kullanılıyorsa ben resmi ortamlarda kadın diye anılmak istemiyorum. Niye? Çünkü insan ve bireyim, cinsel kimliğimden ziyade insan/birey kimliğimle ve profesyonel kimliğimle anılmak isterim. O yüzden bu argümandan da hiç hazzetmiyorum açıkçası.

Ayrıca da cinsiyeti erkek olan ve sevgilim olmayan bi insana da erkek/kadın karşılaştırmalı konseptinde bakmam yani. O benim için "X bey"dir veya sadece "X"tir duruma göre. "Bay"dır yani. Niye? Çünkü daha kibar.

Nası bu duruma geldi anlamadım da "bayan" kelimesi benim bildiğim normalde saygıdan kullanılır. Aynı "bay" kelimesi gibi. Bana "bayan" diyen kimsenin de kötü niyeti yoktu. Şovenist falan değilim belirteyim. Şu halde bile bu takıntıyı buluttan nem kapmak gibi görmekteyim.

duyuruda belirli aralıklarla sorulan bir soru bu.aramaya inanarak bolca gereksiz tartışmaya ulaşabilirsiniz.

repins'e katılıyorum.
ayrıca "erkek" kelimesinin karşıtı "dişi"dir.bunu bilir bunu söylerim arkadaş.

edit:

buf-e kür ;

dişi

sf. 1. anat. Yumurta oluşturan veya yavru doğuran (birey). 2. Erkeği tarafından döllenecek biçimde oluşmuş (hayvan veya bitki): Dişi kedi. 3. a. Kadın. 4. Girintili ve çıkıntılı olarak bir çift oluşturan nesnelerden girintili olan: Dişi klişe. Dişi kalıp. 5. Yumuşak, kolay işlenen (maden). 6. mec. Verimli, doğurgan. 7. mec. Şuh, işveli, çekici.

erkek, -ği

a. 1. İnsan, hayvan ve bitkilerin dişiyi dölleyecek cinsten olanı. 2. biy. Sperma oluşturan organizma. 3. Yetişkin adam, bay, er kişi, kadın karşıtı: �Erkekler gelince buraya, karılar işte böyle kaçar.� -O. C. Kaygılı. 4. Koca: Kadın erkeğini uğurladı. 5. sf. mec. Sözüne güvenilir, mert. 6. sf. Girintili ve çıkıntılı olarak bir çift oluşturan nesnelerden çıkıntılı olanı. 7. sf. Sert, kolay bükülmez: Erkek demir, erkek bakır.

------------------

dişilik, -ği

a. 1. Dişi cinsten olma durumu: �Ne istediğini bilen iradeli bir kişiliği ve dişiliği vardı.� -H. Taner. 2. Cinselliğin özelliklerini ön plana çıkarma ve bundan yararlanma durumu. 3. mec. Kadına özgü olma durumu.

erlik, -ği

a. 1. Erkeklik, yiğitlik. 2. ask. Er olma durumu.


gördüğün üzere dişiliğe karşı erlik(erkeklik) kullanılır ama dişi kelimesinin karşıtı erkektir.dişilik ve dişi sözcükleri farklı anlamlara sahip olduğundan dolayı,erkek kelimesinin karşıtı dişiliktir diyemeyiz.erlik kelimesinin karşıt anlamlısı dişilik olur,doğrudur.
ben dedim ki; "erkek" kelimesinin karşıtı "dişi"dir.burada mutabıkız sanırım...

*kaynak: TDK

TDK kaynaklı:
''bayan'': 1.Hanım yerine kullanılan bir unvan.
2.Kadın özel adları yerine kullanılır. (Bunu da Türkler için kullananı daha pek görmedim, ''Miss Smith'' tarzı bir kullanım bizde yoktur. Nurullah Ataç'ı okurken rastlamıştım sadece.)

Kısacası gereksiz bir kullanım. Kadın veya hanımefendi tercih edilmeli. Rahatsız olunacak kadar da seksist bir yaklaşımı var.

Düzeltme: @patriot dişiliğe karşı erlik kullanır.

@aileena siz hiç "bıyık bırakmak bayların çoğuna yakışmıyor" veya " meclisteki bay nüfusu çok fazla" gibi bir kullanım gördünüz mü? ayrıca konunun karşındaki kişiyi cinsiyetiyle görmekle ilgisi yok. kadın veya erkek demek zorunda kaldığınız yerde birey mi diyorsunuz? konuyu karıştırıp bambaşka bir yere götürmüşsünüz. bununla ilgisi yok.

kadın kullanılması gereken yerde (yani hitapta falan değil) bayan sözcüğünün kullanımı aslında bilinçaltını yüzeye çıkarır. erkek sözcüğünü gönül rahatlığıyla kullandığınız bağlamda kadın diyemiyorsanız bu saygı aslında kadın sözcüğünü kaba bir kullanım olarak gören mide bulandırıcı bir "kibarlık"tır.
sağlaması da çok basit. bayan kullandığınız cümlelerde bayanı bay ile değiştirin, bakalım oluyor mu?

kadın demenin ayıp olarak algılanmasının sebebi kız-kadın ayrımındandır ki bu yüzden bekarete kadar uzanır konu. bayan demek bu ikilemden kurtarıyor insanları, bu yüzden de kadınlardan tepki görüyor.

duyduğum en saçma tartışma ve inatlaşma.

çok basit. kadın kelimesi "seks yapmış kız" anlamına geliyor. kız-kadın ayrımı mevcut. bu cinsiyetçi bi bakış açısıdır. kadın kelimesine olumsuz bi anlam yüklenmiş durumda. kibarlık adı altında da dilde seksizm normalleştiriliyor. türkiye'de zaten kadınlara yönelik bu aşağılayıcı tavırlar hep kibarlığın arkasına saklanılarak yapılıyor. mesela dolmuşa kadın biniyor, hemen erkek kalkıp yer veriyor. bunun arkasındaki düşünce ne? "ben erkeğim, kadınlar ayakta duramaz ben durabilirim". o sırada erkek kişi bunu düşünmüyor ama o hareketin ardındaki mantık bu. kibarlıkla, nezaketle ne ilgisi var ki yoksa. böyle işte.

@microfiction Ben öyle kullanıyorum gerçi de genelde kullanılmadığı doğru. Kadın/kız/bayan tartışmasını hala anlamsız bulmamı engellemiyor bu. Yani her dilde var bu en nihayetinde. En basitinden "miss/madam/mam" gibi mesela. Fransızlarda da var(matmazel, madam). Avrupa'nın ahlaksızlığını almışız gibi bir durum da olmadığına göre ortada, bana cidden saçma geliyor. Kız/kadın muhabbeti daha ziyade yaşla ilgili gibi bi de. İngilizce'deki "girl/woman" muhabbeti gibi. Biz de elbette kız gelimesi bekaret işareti ama sonuçta bu kelimenin üstündeki etiket "Bayan değil kadın diyin"le geçecek bir şey değil. Kadın kelimesi için de aynı şey geçerli. Toplumsal bilinç oluştukça değişir bu tip şeyler. Bence bu tartışma da gerilim yarattığı için çok da faydalı değil. Yani sonuçta bi dünya insan var hala "bayan" kelimesini kullanan ama bunu kız/kadın cinsellik içerdiği için değil de karşısındaki insanla arasındaki mesafeden dolayı yapan. Ben bay kelimesinin kullanılmamasını da hoş bulmuyorum mesela. Yani diyeceğim o ki "bayan" kelimesinin kullanımı değil de "bay" kelimesinin kullanılmaması benim için rahatsız edici. Kediden bahsetmiyoruz sonuçta.

Tabii ki kız/kadın ayrımı bir toplumun cinselliğe bakış açısında bir etken ama bu kelimeler çok uzun yıllardır kullanılıyor ve artık cinsellikten ziyade yaşı ifade eder duruma gelmiş.

Beni dediğim gibi bayan kelimesinin kullanımı değil bay kelimesinin eksikliği rahatsız ediyor. Sebebi de tamamen kişisel. Bay deyince gözümün önüne son derece centilmen ve sofistike bir insan gelirken erkek kelimesi kediden bahseder gibi bi tuhaf. Yani şöyle bir durum var erkek kelimesinin karşılığı kadın değil de dişi benim gözümde. O yüzden kadın/kız/bayanlar için farklı kullanımların olması benim için sorun değil. Erkekler için de olsa güzel olur bence. Kişisel görüş tabii. Sorun tamamen benim bakış açımda da olabilir ama -belki de ben çok şanslı bi insan olduğumdan- hiç kadın demek ayıp olduğu için bayan diyen insan görmedim. Görmediğim için belki bana tuhaf gelmiyor. Görsem rahatsız eder tahminen ama görmediğim için insanların bahsedilen sebepten bayan dediğine inanasım gelmiyor.

bay kelimesinden türetilmiş olması bile yeter.

kadınlar erkeklerin yan ürünü değildir, bu yüzden kadına hitap ederken erkek unvanının yan ürünü olan bir unvanla hitap edilmesi kadına saygısızlıktır.

@aileena miss/madam/mam kullanımı bambaşka bir şey. bunlar zaten bayan karşılığı. ama gavuristanda kimse bunları kadın sözcüğü yerine kullanmıyor. madamlar geliyor, missler gidiyor demiyor. kadınlar geliyor vb. diyor. aynı biçimde mistırlar şöyle etti falan da denilmiyor. miss/mister vb. bunlar hitap biçimleri ve kişinin adıyla birlikte kullanılıyor. bayanın kadın sözcüğü yerine kullanımasıyla ilgisiz yani. yoksa kimsenin bayan brown, bay carver veya ayşe hanım, hüsamettin bey vb. şeklindeki bir kullanımla derdi yok.

Ben de bayan kelimesinden fazla hoşlanmam. Saygılı bir kelimeymiş gibi görünüyor ama nedense bana bu şekilde hitap edildiğinde bir dışlanma, küçümsenme hissediyorum. "Abla" deseler bu kadar alınmam doğrusu.

Ancak bir de şu var. Bu aralar bir grup da işi iyice abartttı, hiç bir şekilde "bayan" kelimesinin kullanılmasını istemiyor. Ben buna da karşıyım. Bazen bir ortamda "şuradaki adamlar" "şuradaki erkekler" diyemiyoruz,özellikle duyabileceklerse "şuradaki beyler" dememiz icap ediyor. Bu tür durumlarda "hanım" veya "bayan" kullanılabilir bence.

Erkek kelimesinin dildeki karşılığı dişi, bu kelimenin yalnızca hayvanlar için kullanılıyor gibi algılanmasının nedeni de dişilerin gereksiz hassasiyetidir. Kadın kelimesi İngilizce'deki "woman" kelimesine karşılık gelmektedir ki bunun erkekteki dengi "adam"dır. Cinsiyet sorulan formlarda vs. erkek kelimesinin karşıtı olarak dişi sözcüğü kullanılmalıdır.

repins +1

Andy Ar şirketi en son referandumu doğru bilmişti ve de şimdiki seçimler için:

"15-19 mart tarihleri arasında 20 ilde 4436 kişi ile yaptığı son seçim anketinde seçmene şunları sormuş:

bu pazar seçim olsa hangi partiye oy verirsiniz?

ak parti: % 48,2
chp:...... % 26,8
mhp:.... % 11,2
bdp:....... % 5,8
bbp:....... % 2,2
has parti: % 2,1"

ama güvenilir mi bilemem.

seçim yasakları 10 gün önceden mi başlıyor, eğer öyleyse şu anda seslerini duyduğum bu seçim otobüslerine yasak yok mu acaba?

@ocanal : başlamadı mı acaba diycem ama sabah haberlerde başladı dediler.

kurtuluş savaşına mehter pek gitmez sanki. kurtuluş film müziklerini öneririm www.youtube.com

daha önce defalarca oynanmış bir piyes bu. ve malesef mehter baya bir etkili oluyor. çocuklarını asker komutan cephane taşıyan kadın, askere uğurlayan anne olarak gören veliler mehter marşı ile çoşkuları tavana vuruyor. ben alternatif olarak plevne marşı koydum ama çoşkudan çok hüzünlü bir marş. yine onuncu yıl marşı da çok güzel ama bunu zaten standart kapanış olarak koyacağız. bana kalsa temple of love en gazı ama veliler apışıp kalabilir.

illa mehter olacaksa
in extremo - neva cengi harbe derim ben ve çekilirim.

Bence bu hatayı düzeltmeniz lazım, defalarca böyle oynanmış demeyin. "İzmir'in Dağları" iyi bir seçim olabilir. Ya da "Biz Atatürk Gençleriyiz".

kurtuluş savaşında bari sözleri biraz daha uygun olan yelkenler biçilecek gibi bir marş kullanmanız mümkün

yavaş sanırım ya

bende de çok yavaş, açılmıyor nerdeyse

fena yavaş

ölümüne yavaş

öldü

hayret kimse önünü alamadık dememiş amk. ama korkarım yavaş..

bende normal nedense

ben sürekli bardakta yapıyorum bir sorun olmuyor.

Mikrodalga fırınların kullanma kılavuzunda, fırına metal malzeme konulmaması konusunda uyarılar olması lazım. Adamlar yazdıysa, koymamakta fayda var. Kılavuzu okuyup, ona göre davranmanız daha makul olur.

Su an aramaya usendim, kesinlikle koyulmamasi gerektigini biliyodum ben de ama sivinin icinde oldugu icin alev almasini engelliyor ve daha homojen isiniyor olma ihtimali de mantikli geldi.

kardeşim istiyor bazen çok üşenince mikrodalgada ısıtıyorum kaşık filan olmadan şimdiye kadar hiç sorun olmadı. tavsiye etmem yalnız. öyle bi ısınıyor ki bi an soğuk geliyor sonra bazı kısımları sıcak filan. kaşık homojen ısınmasını sağlıyorsa güzel olur. deniyim bende.

kendi paketinde ısıttığım zaman bir problem olmadı. ayrıca yeteri kadar içeride tutarsan sütlü nescafeni bile ısıtabilirsin. içine kaşık koymadan. ben içine kaşık koyunca zararlı diye biliyorum.

sadece seramik kupada ısıtıyorum ve eşit derecede sıcak oluyor. mikrodalgaya metal bir madde sokmak çok tehlikeli. ısınma süresi sudan daha kısa sürüyor, söyliyim ben genelde unutup üstü kaymak bağlamış taşmış bir sütle karşılaşıyorum.

Klavuzunu kontrol ettim, su ve sut icin kasik koyularak isitilir demisler.

superheating denilen, suyun mikrodalga fırından çıktıktan sonra aniden kaynaması olayını engellemek içindir bu fakat metal olması şart değildir herhangi bir şey olsa yeterlidir. örneğin ısıtılan suya çıkınca şeker atarsanız birden kaynar ve elinize fln sıçrayabilir. bunun yanında hatta metal olmamalıdır bence. çünkü metal parlak yüzeyi ile fırının verdiği dalgaları yansıtabilir kıvılcım olarak.

sakın yapmayın kılavuzda metal kaşık demiyor, kaşık diyor. metal kesinlikle konmamalı. videolarda görülen o patlamalar uydurma değil, gerçek.

ayrıca yeterince homojen olmasa bile gayet güzel ısıtılabiliyor bir sorun olmadı.

yetkin varsa albüm oluşturabilirsin, yoksa tek tek.

Yetkim var ama olmuyor fotoğraflar sekmesine tıklayınca herhangi birşey çıkmıyor.

kullandığın browser sebepli olabilir, çıkması gerek. bilemedim şimdi.

Browser sebepli değil çinki daha sonra kurduğum yeni bir grupta çıkıyor.

gözyaşı damlası kullanmayı denediniz mi?

Gözyaşı damlası da kullanıyorum. Ama aynı zamanda yeni lens alacağım hali hazırda. Bu nedenle tavsiyelere göre bir şey almayı düşünüyorum.

Lenslerin bir capi vardir.O cap eger sizin gozunuze uygun degilse, hele ki kuzukse gozunuzden illaki batacaktir.Bence o konuya bir bakin. Aldiginiz lensin cap degeriyle doktor muaynesinde recetede olan cap degerini karsilastirin.
Genelde turkiyede gozlukculer pek takmiyor o cap degerini ama hissiyat acisindan cok onemli.Uygun olmayan olcudeki lens gercekten kurutuyor,batiyor,gozume bastiriyor gibi oluyor.
Olur da lensinizi internetten almayi dusunurseniz ben 2 yildir lensmarket.com dan aliyorum, dikkatsizlikle oncekinden farkli cap degerinde aldigimda arayip uyarmislardi mesela.

astigmatınız varsa ne lens olursa olsun rahatsız edecektir bilgisayar başında. bir de böyle bir şey var.

doktora gitmişsindir herhalde? koskoca çalışan adamsın yani, doktora gitmeden lens kullanacak kadar cahil değilsindir.

b&l purevision kullanıyordum, şimdi cubavision night and day kullanıyorum fakat maalesef klimalı ortamlarda her türlü kuruyor bunlar.

20 yıldır şeffaf lens kullanıyorum ve bilgisayarla da 10 yıldan fazladır haşır neşirim. johnson & johnson ile ve acuvue ile hiç sorun yaşamadım. lens gözünüze uygunsa ve gözünüzde istisnai bir sorun yoksa memnun kalmanız beklenir.

paraların, kartların düzenli bir şekilde durmuş olur.

bozuk paraların etrafa saçılır, gün aşırı mutlaka bir miktar kaybedersin. kredi kartı, kimlik vs. cepten kayıp düşme ihtimali çok yüksek, hele ki göt cebindeyse; ayrıca kartların zarar görme ihtimali var; ben öğrenci kimliğimi yamulttum cepte taşımaktan, bir keresinde de kredi kartın manyetik alanı doğru düzgün bir yerde muhafaza edilmediğinden 2 gün boyunca pos makineleri tarafından okunmamıştı. yine aynı şekilde kağıt paraların da derin bir cepte olmadığı sürece oturup kalkmaktan kayıp düşme ihtimali var. tüm bunlar olurken ruhun bile duymaz.

parana saygı gösterirsin.

23 yaşındayım hiç ihtiyaç duymadım, bir şeyimi de kaybetmedim... Burhan Altıntop çantası yetiyor.

ulaşmak istediğine çabuk ulaşırsın. Cırt diye çıkartırsın cebinden cüzdanını. Ne ararsan içinde zaten. İçini gereksiz şeylerle doldurmadığın sürece (kartvizitler, abuk sabuk mağaza kartları, kağıt, çer, çöp) şişmez. Kullandığın kredi kartların, ehliyet, öğrenci kimlik kartın vs. derli toplu bir şekilde elini ilk attığın cepte olacak.

cüzdan iyidir.

simdi cuzdan kavramina bakmak lazim,klasik kabarik buyuk cuzdanlardan bahsediyosak ,ben gereksiz buluyorum.
ama eger minimalist cebi susu busu olmayan linkteki gibi bisey diyosak kesinlikle gerekli ben kullaniyorum boyle bisey.

www.outdoorvancouver.ca

hele arka cep mevzuunu sewmiyorum,bu resimdekine benzer sadece kartlari filan birarada tutucak bi sistem ,icine 4-5 kart bi miktar para sigacak sekilde olursa cok kullanisli.tavsiye ederim.
ama normal kabarik cuzdan gereksiz kaba.

bu arada daha onceden elenika link vermis,o linktekiler iste:)
alcaksan,tavsiyemdir.

Bu jimiler kalın plastik işte, baştan ayağa takım dolaşıyorum ben. Yanımda da 1 milyoncudan alınma oyuncak cüzdan :) Buna benzer daha cüzdan gibi cüzdanlar kabulümdür :)

azizim sana o zaman bi wallet management yapalim,kullanmadigin kartlar,kagitlar etc leri cikarip cuzdan optimize edelim sana?kagitlardaki notlari cep telefonuna aktaralim,business kartlari iphone apps ile elektronik ortamlara aktaralim,nakit para olayini minimuma indirip kredi kartina gecirelim.:))

küçük deri kartlıklardan kullanmanı öneririm, ehliyeti kartları ona koyarsın. parayı da cebine koyarsın. yıllardır böyle gidiyorum hiç sorun olmadı. kocaman bir şeyi arka cebime tıkıştırma derdim de olmadı. oh mis(:

güzel deri kartlıklar var, en arka gözüne paranı, kart yerlerine de kartlarını koyarsın.

eczane'ye sorsan daha iyi olur ama; şahsen ballı süt veya doğal nane-limon çayı içince kesiliyor.

öksürük şurubu, ya da tan flex boğaz spreyi alırdım ben olsam .

eğer balgam yoksa şurupları doktor tavsiyesi olmadan kullanma. olmayan birşeyi söktürmeye çalıştıkları için daha yıpratıcı oluyorlar.

öksürük balgamsız ve ciğerden gelmiyormuş gibi hissediyorsanız (kuru öksürük), boğazdaki bir akıntı sebepli olabilir. yakın zamanda soğuk algınlığı fln geçirdi iseniz ya da sinüzit'iniz varsa sebep olabilir.

öksürük şurubu uyuşturup öksürmeyi engellemez mi? balgam söktürücü demiyorum normal bildiğin, sevdiğin, çok içersen kafa yapan, sevimli, tatlı, şekerli öksürük şurubu diyorum ne doktor kontrolü yeaaaaaa

zencefilli bal
ayva yaprağı çayı

ısıtılmış pekmez ve karabiber bir çay bardağı bir kaç saat rahatlatıyor.

kuru öksürük bronşite delalettir kimi zaman. ama ateş falan yok başka sıkıntın yoksa bal zencefil karıştır. ye. çok faydalıymış zencefil.

keçiboynuzu şurup.
şıp diye kesiyor.
ne ilaç ne bir şey.
"oha lan ne var bunun içinde" diyeceksin.

zencefil , bal keçiboynuzu karışımı bişey var aktarda ünlü bişey adı aklıma gelmiyo öksürüğü anında kesiyomuş ama ben kullanamadım iğrenç bi tadı var bi yudum alır almaz tuvalete kusmaya gittim :D:D:D:D:D

doktora gitme eczaneye git hatta aktara gitt aktarda sanba bir paac filmi çeksşin ebelere götürr filmi sana sezaryan yapmasınlar normal akcğer doğurtsunlar sonra fizik tedavi teknikerleri gerekirse pastil yazıp eve yollarlar bu ne lan

hocam.com'a takılın. orada daha sık oluyor böyle ilanlar.

ODTU de ilanlara bakinin...

5 katlı işçi bloklarına bakmanızı öneririm. güneye bakan arakat ve L salonu bölünmüş ise 3 kişi için tadından yenmez olur ev. 265 blok var illa bulursunuz(:

istanbul.

üniversite bünyesinde çalışma bursu.

istanbul.

bir özel şirket, falan, çalışmaca..

ben öğrenci iken akşamları part time call center da çalışmıştım.İstanbul'da

son sinifta iken software'ci olarak calismistim. istanbul...

teknik bolumlerde kosgeb'ler, teknokent'ler boyle imkanlara ulasmak icin superdir.

her bolum ve her tip insan icin call center'vari isler bulunabilir.

istanbul'dayken bir it şirketine teknik destek veriyordum uzaktan
şirkete ayda bir gidiyordum
müşteriler mail atıyorlardı cevaplıyordum
şimdi almanyadayım staj için hala aynı işi yapıyorum

ankara

dominos pizza'da motokurye

idim üni. 1'de.

2 sene genel müdürlük yaptım üniversite son sınıfta bıraktım. şimdi mezun oldum bankada gişe memuruyum.

hayır sanırım ama velisinin rızasıyla, vekaletiyle gibi bir şeyiyle olur herhalde.

18 olmana yarım gün bile kalsa kan veremiyorsun diye biliyorum. Veli falan izin verir de yaptırırsın onu bilemem ama onun dışında 18'i geçmen lazım.

18'i beklemen gerek. 18 olduğumun ertesi günü gidip kızılay'a kan vermiştim sırf meraktan(:

sonra bağımlılık yaptı halen veriyorum. ne alaka ben de yazdım bunu buraya, neyse beklicen 2 ay daha.

kart sdhc ise bazı eski okuyucuya sahip bilgisayarlar sd okurken sdhc okuyamayabiliyor.

edit: sd yazıyordu orada(:

bilgisayarım a sağ tıkla yönet daha sonra disk yöneticisinden görebilirsin.harf ata, herhangi kullanılmayan harf iş görür.yine göremezsin ama diske ulaşım sağlarsın.

ip kontrolü var diye biliyorum. "kardeşinizin, ev arkadaşınızın hesabı ise" mod.lara bildirip halledebilirsiniz

aynı bilgisayardan iki kişi girebilir. ama hali hazırda yazar olan biri aynı ya da başka bi bilgisayarda 2. bi hesap alamaz. iki farklı kişi varsa bildirmenize gerek yok.

(bkz: #15012016)
gerçi bundan sonra bu konuyla ilgili yeni bi güncelleme geldi mi kesin bilmiyorum ama olan biten'de bununla ilgili bi duyuru hatırlamıyorum.

ip kontrolü var, bu dediğin şekilde 2. bi hesap açan arkadaşımın yeni açtığı hesabı çaylaklıktan yazarlığa geçtiğinin 2. günü silindi.

bu tür ürünleri sokmak artık yasak. geçerse şansa geçer ama takılırsa da çekemezsiniz malı oradan.

posta üzerine "gift" damgası vurulursa 200 euroya kadar genelde sorun olmuyor. ama "genelde".

sipariş olarak yasak olsa da birisi bunları hediye kapsamında gönderse yine takılma ihtimali olur mu? ayrıca bunların üzerinde ilaç olduğu yazmıyor, tamamen doğal ürün deniyor.

hediye kapsamında sorun olmaz bence. ve de ilaç ibaresi yoksa denemeye değer.

takiliyor.

video izlerken üzerine mouse getirince "Bu kontrolü etkinleştirmek ve kullanmak için tıklayın" yazısı çıkıyorsa ondan olabilir. bir kere tıklayıp halledebilirsiniz.

hocu yemekten önce değişik bir aktivite olarak diyordum ben. yoksa sabah akşam orada olacağımdan değil. yemek işini ayarladım onun öncesi için.

Anıtkabir'e gidin.

(evet ciddiyim)

hamamönü'ne gidin.

atakule daha mantikli gezip gormelik yer istiyosaniz. ordan da bi botanik.. gunun sonunda guzel fotograflariniz olur.

not: atakule derken, kule kismi.

beypazarı

altındağ belediyesinden kaleye doğru çıkın, güzel evler eskiciler fln var. orda gramafon kafeye gidin, kendi şarkınızı çaldırın plaktan.

bisiklet + eymir ultra

Default temada sayfanın tamamen yüklendiğini gösteriyor o mavi nokta. Temayı değiştirirseniz başka bir işaret beliriyor genelde.

2-) aynı sorunu bende yaşadım. tercihlere girin, orada seçili olan Türkçe (TR) [tr-TR] olması lazım. onu Türkçe [tr] ye çevirin.

nokta sayfanın tamamen yüklediği anlamına geliyor. türkçe sorunu bende de olmuştu. tercihlerden dil'in yanındaki ayrıntılara girin. oradan opera dosyasının içindeki TR klasörünü seçin.

yediemin otoparkı çiğdem mahallesinde fen lisesi kavşağının hemen üstünde var. (balgat)

bana eşya satılan lazım?

adliyeye git, dtcf'ye bakan taraftan gir içeri (orda 2 kapı var, sağdaki kapıyı kullan.)
içeri girince biraz ilerde icra dairelerini göreceksin zaten, daireye gir ve bir memura sor en yakın yediemin nerde diye.
neden sordun diyecektir sana, durumu anlat.
not:adliyeye geç git, yani saat3:30-4:00 gibi falan orda ol. sabahtan gidersen çok kalabalık olur.