ahaha tam benlik. küçükken tek başına mayonezi hiç sevmezdim. ketçapsız mayonez yiyemezdim. 22-23'ten sonra mayoneze tapar oldum, ketçap aklıma bile gelmiyor.

vay hele, doğru tespit! eskiden ketçapçıydım şimdi mayonezciyim. ama yaş aralıkları çok fazla olmuş, bence 18'den sonra 5'er 5'er değişse daha belirleyici olurdu.

Cevaplar görülüyor artık, ama yakın bir zamanda daha iyi sorularla tekrarlayacağım hahahaha, böyle hiç bilimsel olmadı ve benim teorim desteklemesi sonuçlar :((

Nasıl seviyorsunuz şu mayonezi hahaha

Mayonez severim ama yemiyorum çünkü kalorisi çok yüksek. Evet 30 yaşına kadar fütursuzca yerdim ama artık metabolizmam yavaşladı ve bıraktım.

Bu anketi sonlandırmadan önce bir kaç argümanımı sunmak istiyorum:


* İnsanların 52.5%'u mayonez sevdiğini belirtiyor. AKP de bu oranlarla seçim kazandı birçok kez.

* Üstelik, 90larda ketçap daha popülerdi, neden? AKP yoktu çünkü. Dikkat ederseniz ülkede her şey kötüye gittiği gibi, damak zevklerimiz de (not really, damak zevkleriniz) kötüye gitmiş durumda.

* Ek olarak tüm bu mayonez tartışmasına girdiğim kişinin cümlelerinden şunu çekip aldım:
"Ben mayonezle barlarda patates dışında ucuz yiyecek olmadığı için barıştım"

Evet. Zengin olsak hepimiz çeşitli soslar yiyeceğiz, ama mayoneze kalmışız arkadaşlar. Uyanın.



(Not: Anlaşılmadıysa ciddi değilim, ironi var.)
(Not2: Mayonez konusunda yok ama. Nasıl seviyorsunuz smh)

cevap veriyorum, yazdıklarınızın hiçbiri değil : uyan

youtu.be

yanlış yazmışım rüyadan uyan ona uza. olacak, sorduğum yerde uyan demiyor, öncekinde diyor.

evet, cevabı yazmışsın zaten sorunda.

olmadı mesala. boşa çıkardım yeni hesaptan. kullanıcı adı alınamaz diyor. acaba belli bir süre mi geçmesi gerekiyor

yanılmıyorsam 14 gün gibi bir süre geçmesi gerekiyor.

ayni gun aldim ben. arkadasimin hesabi kullaniciadi_ idi dedim niye _ var ki? dedi o alinmisti. baktim alinmamis, al dedim aldim senin icin. hadi degistirelim. cart diye oldu.

30 dk otobüs. çok net. metroya inmek metroya binmek, çıkmak + göztepe köprüsünden istediğiniz yere kadar yürümek 30dk'dan daha uzun sürer. paşa paşa otobüsle gidin, kafanız rahat etsin.

4 baya iyi duruyor fiyatı da uygun diğerlerine göre. 5 aman diyim.

1-5 bosver. 3'te kol olmamasi handikap olabilir. 2-4 arasinda fiyatinin uygunlugu acisindan 4u secerdim.

Bende 4 numaradan var eşimde ise ikeanın markusu 2 numara. Aralarında 200 lira fark var diye almıştım arada markusu çalıyorum öyle rahat.

home office'e geçtiğimizde aynen böyle düşünerek bir çalışma sandalyesi almam gerektiğine karar verdim. markus aldım, gram pişman değilim şahsen.

3 senedir markus kullanıyorum. alırken biraz içime oturdu fakat o kadar olumlu yorum sonrası dayanamayıp aldım, zerre pişman değilim. 3 numarayı bilemiyorum.

Fakat para markus'a yetiyorsa o ve 3 numara haricinde düşünme derim.

Aynı durumdayız, jarvfjallet aldım hiç memnun değilim, boyum 176 ve bel fıtığım var, bu sandalyeyi kullanmak için boyun min 180 ve üzeri olmalı, ayrıca belimi inanılmaz ağrıtıyor ve kağıt üstünde süper gözüken o her yerini ayarlama olayı kullanımda sorun çıkartıyor, şöyle ki ayarladığın şekilde kalmıyor sandalye parçaları, hem geriye yaslanmada hem oturakta boşluk var sen hareket ettikçe bu parçalar oynuyor, o yüzden tavsiye etmiyorum ben iade edeceğim. Ayrıca ikea mağazaları 1 haziranda açılıyor, biraz bekle mağazada dene gör öyle al kesinlikle

ikea markus'un deri olanını 6 yıldır kullanıyorum. gayet memnunum 400tlye almıştım 1400tl olmuş. seçenekler arasında yine gider markusu alırdım

1 numaranın benzerini kullanıyorum, derimsi olduğu için çok terletiyor, ayrıca bendeki hem oturma yei hem başın denk geldiği yer soyuldu.

fileli modeller hem terletmiyor hem rahat oluyor

jarvfjallet aldık memnunuz. Hem ben hem eşim evden çalışıyoruz bel fitiği problemimiz var Ebatlarımızı vereyim ben 1,80. 108 kg eşim 1.70 55 kg

Bence 3 en iyisi. 2,3 ve 1'i denedim. En iyisi 3'tü. Ayrıca malzeme kalitesi olarak ikea daha önde.

jarvjallet'ın bel desteği ayarlanabiliyor. Bu açıdan markustan bir adım önde. Markusun boyun desteği ayarlanmıyor.

Bunlara ek olarak ikea millberget'te iyidir. Ona bir bak derim.

a101'e özel üretiliyordur. satış fiyatını da a101 belirliyordur. direkt kendi için ürettirdiği için alışı da satışı da daha ucuz oluyordur.

(bkz: private label)

edit : beyin otomatikman bim'e gitmiş, a101'e özel diyecektim : )

a101'e özel üretilse de kendi markasından daha ucuza protein olarak daha iyi bir sütü sütü başkasına satması biraz saçma sanki.O zaman kendi sattığı sütte inanılmaz bir kar marjı olmalı, ya da a101 birşah sütü karsız satıyor olmalı.

bütün marketlerin kendi ürünlerinde durum bu. migros mesela yağını misal yuduma yaptırıyor ama migros 1 lt yağ yudumdan daha ucuz.

tabi marketlerin kendi markalarının ucuz olması gerekiyor bilinen markalara göre tercih edilmesi için. Yukarıdaki durumda besin değerleri daha iyi bir ürün olarak bahsediliyor o kısmı kafa karıştırıcı.

yoksa yudum yağ ile migros yağ arasında eminim bolca kalite farkı vardır.

protein oranının çok az daha yüksek çıkması bir ayar yapıldığını göstermemesi lazım. konunun uzmanı değilim ama sonuçta mevsim, toplandığı nokta dolayısıyla hayvan ırkı, proteinlerin bozunması gibi olaylardan değerlerin farklılaşması bence normal. fark büyükse başka bir durum söz konusu olabilir.

Aslında üslup çok kıymet arzediyor.

Biz üniversitedeyken abuk subuk sebeplerle okula çevik kuvvet çağrılırdı ve okul kampüs içinde olmasına rağmen yani kimliksiz zaten içeriye girilmemesine rağmen yemekhaneden çıkınca biraz ileride polis bekliyorsa orada kimlik sorulmasına ben de ''dikleniyor''dum. Polisin bazı alanlara müdahale etmemesi gerekiyor, gezi ''olaylarında'' kaskının arkasındaki numarayı kapatıp ''müdahelede'' bulunan polis de polis, hırsızın peşine düşen de polis.

Yani bence insanlar durduk yere sinirlenmiyorlar, ya kültürel bi' problem oluyor ya da usülde bi' problem oluyor. malum usül esastan önce gelir derler.

Üslup +1
Bir defa "kimlik rica eden" polise denk geldim. Gerisi "het, höt". Ayrıca asıl sorun polisin bize vermesi gereken güven duygusunun eksikliğidir. Mesela sen de "göstereyim de başıma bir şey gelmesin" diye gösteriyorsun. Polise yardımcı olma gibi bir kaygısı yok birçok kişinin çünkü özellikle 1) polislerin tip seçtiğini düşünüyor. 2) en gıcık olduğum: abi iş çıkış saati nezih muhitte neyin kontrolünü yapıyorsun? 3) keyfi kontrol yapan ve kaba polisler çok fazla. Dolayısıyla bu kontrollerin bizim faydamızdan ziyade kontrol altına alma, baskı altında tutma, tedirgin etme, polisin keyfi güç gösterisi şeklinde olduğunu düşünen biri çok kolay bir biçimde kimlik göstermeyi reddetmese bile polisin kimliğini görmek isteyebilir ki haksız da olmaz.

Yeni yetme 1-2 yillik polisler bence sikinti. Liseliden hallice ergenin biri polisi oluyor hasbel kader. Yuruyusu degisiyor uniformayi, silahi giyince, Ego tavan, artislik bini bin para. Tavir, davranis, uslup da sikinti olunca da vatandas kendine yediremiyor hemen tartisma, kavgaya donusuveriyor. Trafikti, mesaiydi, gecim derdiydi derken adama hot deyince oda karsilik veriyor. Sonucta vatandas da bos degil, kurtlar vadisi, cukur mukur izliyor adamlar 7/24,

bu ülkede polise büyük saygı sevgi beslenir ama bunun değerini bilmeyip üslupta vatandaşa yanlış yaparlarsa bunun bir karşılığı olarak herkes insanlık onurunu korumak ister. ama Allah'a şükür bugüne dek saygılı polislerle muhatap oldum.

Haberlerde sahte üniforma edinmiş dolandırıcıları gördükçe ben de açıkçası önce polis olduğunuzu kanıtlayabilir misiniz şu bu haberden dolayı çekincelerim vard iyorum açıkcası, henüz diklenmedim ama asıl diklenen polisler oluyo, "sen bana nası kimlik sorarsın höt pöt bıdı bıdı" iki saat egolarının dinmesini bekliyoruz! Nerden biliyim abi ben gerçek mi değil mi?! Öyle bi ülkede yaşıyoruz ki babamı bile sorgularım gerekirse.

Ben de senin gibi başıma bir iş gelmesin diye gösteriyorum. Hiç de kibarına denk gelmedim ve tipe göre seçtiklerini inkar etmek için aptal olmak lazım. Tamamen keyfi, taciz eder üslupla yapıyorlar.

Üslup +2

Polis bana kimlik sorduğunda ben de gösterip geçiyorum ama içten içe bir hukuk devletinde polisin kafasına göre kimlik sorma yetkisi olmadığını, hangi yazılı emre dayanarak beni durduğunu söylemesi gerektiğini düşününce hüzünleniyorum. Bu endişelerimi polise dillendirsem aramızdaki iletişimin dikleşmeye varacağından da eminim. Polis yetkisini hukuktan aldığını idrak edemiyor; polis olunca her şeyi yapabileceğini düşünüyor. Bu kendi kendini yetkilendirme tavrına sinirlenince de üslup çirkinleşiyor. O anda polise açıp PVSK okutamayacağın için düşük seviyeli kavgaya dönüyor.

üslup önemli bir etmen ama sanki aranması varmış gibi atara kalkan vatandaşlar da var. polis kibarca talep etse bile sanki atasına anasına küfredilmiş gibi abartılı sinirlenen vatandaşlarımız olabiliyor. polislerin çoğu keyfi kimlik kontrolü yapmazlar çünkü ciddi suçlardan arananlar neyse de asker kaçakları falan çıkınca başlarına harbi büyük bela almış oluyorlar. gbt sisteminden şahsın aranması göründüğü için ve aramayı yapan ekip de kayıtlara girdiğinden adamı alıp merkeze getirmezlerse başlarına bela alırlar ama asker kaçaklarının yakalandıktan sonraki işlemleri polise de vatandaşa da zulümdür. polisin yaptığı gbt kontrollerinin çoğu üstlerinden gelen emir neticesinde olmaktadır. yani nezih bir semtte de olsanız, tipiniz at hırsızı gibi olmasa da o bölgenin karakol amiri ya da o bölgeden sorumlu emniyet müdürü rutin gbt yapacaksınız derse denk gelen talihli vatandaşlara gbt yapılır. böyle bir durumla karşılaşırsanız ve aranmanız da yoksa gereksiz polemiğe girmeye gerek yok, zaten tabletten baktıkları için 2 dakikada gbtnizi yapar kimliğinizi verirler. bazı vatandaşlarımız sinirlenebiliyorlar ancak bu tarz rutin gbt kontrolleri sayesinde yakalanan o kadar çok suçlu oluyor ki şaşarsınız.

Geçen yıl hergün evimin guzergehinda bekçi duruyordu, gbt yapiyordu ister istemez geriliyorum 30 günde 25 defa kimlik gösterince.

benim başıma bi olay geldi.

sene 90ların sonu genciz o zaman reşit değilim, yanımda arkadaşım var benden bi yaş küçük,

işte bi şehirde geziyoruz, o şehre de çok sık polis tayini gelip gidiyor, neyse temmuz ağustos arası, saat akşam 8.

hızlıca bi polis arabası geldi durdu yanımızda, yani hem ters yoldan geldi, hem de zınk diye durdu, arabanın ön amortisörler falan kapandı, şaşırdım tabi, polislerden bizim tarafta oturan artis artis gençler kimlikleri görelim falan dedi, ben çıkardım verdim, aynen ulan başımıza iş almasak bari, kimliği de verdik ne olcak acaba diye düşünüyorum.

arkadaşım vermedi, sen önce kendini tanıt, ne biçim kimlik sormak bu falan dedi. ben şaşırdım. polisler de genç bu arada hani yeni başlamışlar, muhtemelen de ilk görev yerleridir.

sen ne biçim konuşuyorsun benimle deyip, hışımla arabadan inip iki tokat asılması bir oldu benim arkadaşa. bişeyler dediler söylendiler falan bastılar gittiler benim arkadaş ağlamaya başladı.

olm s.ktir et boşver, kimse de görmedi üzülme sen falan dedim. derken bu telefona sarıldı, ard arda telefon etmeye başladı birilerine.

kaç senelik arkadaşımdır, çok da efendi akıllı uslu, herkes sever , çok saygılıdır falan. hep sorardık biz baban ne iş yapıyor diye o memur derdi, işte atıyorum şurada memur burada memur.

olm adamın babası o şehrin emniyet müdürüymüş. vay anam , çok değil 3 dakka içinde ne kadar polis varsa, sivilden, ekip arabasına kadar, kim varsa hepsi geldi. ortalık oldu polis bahçesi gibi, işte arkadaşıma ne oldu hayırdır anlat bakalım falan derken, babası da öğrenmiş o da kalktı geldi.

o arkadaşı döven polisleri getirdiler, arkadaşın babası dedi ki, ben 30 senelik polisim, daha bir kimsenin çocuğuna el kaldırmadım, siz daha dün göreve başlamışsınız, artislik peşindesiniz diye, çaat çuut iki tokat çaktı bunlara, agalar oldukları yerde bi tur döndüler, bastılar gittiler sonra.

sonra sorduydum ne oldu onlara diye tayini çıktı falan dedi salladı. söylemedi.

üslup çok önemli evet. ama beni hep olmaz zamanlarda çevirdikleri için üsluba takılmıyorum bile. zaten suçum yok aranmam yok çıkartıp veriyorum kimliği.

gıda sektöründe amelelik yapmış biri olarak hiçbir polisin keyfine bir yerde dikilip insanlarla muhatap olmak istemeyeceğinin farkında olduğum için hiç sıkıntı çıkarmıyorum. yani zaten suçsuzsam neden sıkıntı çıkarayım ki. gerek yok.

insanlarla uğraşmak gerçekten çok zor.

genelde söğütlüçeşme metrobüs çıkışında yapılan gbt'lerde full "kardeşim bi kimlik görelim" derler bana. ama sadece sakallı olduğum zaman. yani "tipim" kesinlikle bi kriter.

hiç kasamıyorum, direkt kimliği çıkartıp veriyorum. bi kez insanların çantalarını didik didik ediyolardı, çantam da davul gibi şansa, laptoptur kıyafettir vs. var. kimliği verdim. "üstünü arıycam" dedi, "tamam" dedim, aradı bitti. o sırada çantamı çıkarmaya yeltendim, onu arasın da uzatmasın mevzuyu diye.
yandan diğer polis kimliğimi uzattı. adam "tamam kardeşim çantanı çıkarmana gerek yok, eyvallah" dedi saldı.

bi kere arkadaşla yine metrobüsten çıkıyoduk, gbt kontrolü vardı. çekmediler beni, tam "lan ilk defa gbt kontrolü varken beni kenara çekmediler" dedim, dedikten 2sn sonra arkamdan bi polis "kardeşim bi kimlik ver" diye koştu geldi.

uğraşmaya değmiyor gerçekten.

artık nerede bi çevirme görsem elim otomatikman kimliğe gidiyo, nası olsa çevriliyorum diye.

uzun saçlı olup kadın kuaförüne gidenler var tabii ki. duyar kasmaya çalışmıyorum ama yani erkek-kadın kuaförü mevzusunun çıkış noktası bana kalırsa dayatılan "erkek kısa saçlı olur, kadın uzun saçlı olur" durumu.

bir tık "lüks" sayılacak unisex kuaförlere gidin, içiniz rahat eder. özetle, saçınıza kim iyi davranacak ve istediğiniz modeli verecekse ona gidin bence.

bunun 'dayatma' ile bir ilgisi yok. sürekli kısa saç kesen biri ile uzun saç kesen birinin deneyimi, tarzı aynı olmayabilir. sırf kısa saçın bile binbir türlü modeli var. ama alvaro morte saçından kadınlarda da olduğu için bence hiçbir sorun olmaz. hatta çoğu berbere bu modeli göstersen kısaltıp sıçıp bırakacak muhtemelen.. o yüzden kadın kuaförü daha bile iyi olabilir.

keşke ne demek istediğimi anlasaydınız @mehmet resad :)

ben de haftada bir evden çalışan biri olarak çok karşıydım ama görüyorum ki mecbursan işler öyle de böyle de bitiyormuş.

tek sıkıntı günde 3-4 saati bulan toplantılar yüzünden ev küçülüyor.

Çok güzel ilerliyor şu ana dek, yoldu giyimdi hazırlanmaydı haftasonundan ütüydü derken günde en az 3-4 saat kar etmiş oluyorum. İşyerinde 8 saatin 5inde çalışıp 4ünde goygoy yapıyorsam, evde 6 saat çalışıp kalan sürede boş yapmak yerine kahvaltımı yapıyorum, bunaldıysam gidip duş alıyorum falan.

İşyerine yakın bir yerde ev bakacaktım ama şu an içimde bir umut remote devam etsinler de gidip sessiz sakin elit bir semte yerleşeyim diye bekliyorum.

Tek eksisi, mental açıdan çok sürdürülebilir değil alışmayanlara. Önceden varolan arkadaş gruplarım olmasa çıldırırdım tüm gün kimseyle konuşamamaktan. Neyse ki chat gruplarımız susmuyor. Ama işyeri arkadaşlarımdan her gün saatlerce konuştuğum insanlarla konuşmayalı bir haftayı geçti sanırım.

Haklisin ise gitme derdi olmamasi mukemmel ama benim durumumda mesai saati kavrami kalmadi, surekli calisiyorum ve hic mutlu degilim bu durumdan

koronadan önce home office'e geçmiştik şirketçe. uzun bir süre daha home office olacağım için kıyas yapmamaya çalışıyorum.

ama artıları : erken kalkmamak, günde 2 kere metrobüs-metro vs kalabalığa girmemek, evde daha sağlıklı yemek yemek, bireysel işlerine vakit ayırabilmek

eksileri : home office olunca mesai saati kavramı kayboluyor. evde olunca sanki hazır kıta iş için bekliyorsun gibi bir algı oluyor. belki biraz "sosyalleşme" özlenebilir, ama nşa bilgisayarı alıp sevdiğin bi yere gidip kahve içerken çalışabilmek gerçekten güzel bir şey.

konsantrasyon konusunda evde daha verimli çalıştığımı hissediyorum açıkçası. yapacağım şeye daha fazla odaklanabiliyorum, çünkü şöyle hissediyorum : elimdeki işi ne kadar odaklı bir şekilde bitirirsem, kendime o kadar vakit kazandırıyorum aslında.

biraz kurcaladım diğer yazdıklarınızı, aynı şirketteyiz :D

bizim şirket için evet gerçekten mükemmel! daha verimli çalışıyorum, daha az stres oluyorum, bölünmüyorum. ben de hep böyle çalışmak istiyorum. 1 haziran dönüş olarak dillendiriliyor, gidip kimseyi göresim yok.

tek sıkıntı dunga'nın da yazdığı gibi herkesin cort diye ulaşmaktan çekinmemesi.

Ben mutlu değilim. Evet belki toplu taşıma stresi olmaması güzel fakat erken kalkmakla da sorunum yok ben 4-5 saat uyku ile yeterli uyuyan biriyim. Evde sıkılıyorum. Ofiste hareket oluyor değişiklik oluyor.

Yarı home office tarzı şeyler gelişir umarım. Haftada 1-2 evden çalışmak güzel olabilirdi.

bence en güzeli kıymaya sadece şekil vermek, sonrasında tuz ve karabiberlemek. istenirse belki biraz da sarımsak tozu.

Hiç bişi konmaz temel olarak, hamburger köftesinin özelliği hiçbir şeysiz olması. Burgeri malzemeler tatlandırır. Tabii sonraki denemelerde içine mozarella gömenden közlenmiş patlıcan ekleyene kadar sınırsız seçenek var. Tabii cheddar her zaman başı çeker. Etin lezzetli olması, kendi başına keyif vermesi önemli. O yüzden kasap, yağ oranı, et yöresi falan değiştirip deneyebilirsiniz. Tek çekim tabii.

hamburger köftesi yoğurulmaz sadece şekil verilir. köfte şekli verip üzerine tuz karabiber atacaksınız sadece. sakın yoğurmayın sululuğu gider. kaliteli kıyma almak lazım. daha döş eti idealdir.

Köfte bir yemek türüdür. Asıl hamburger etinde et+tuz isteğe bağlı karabiber dışında bir şey olmaz ve yoğurulmaz. smash ya da şekil verebileceğiniz bir şey varsa onla pişirirsiniz.
Amaaan kültürler umrumda değil derseniz tabi ki köfte gibi yapıp ekmek arası yiyebilirsiniz kimse sizi tutamaz :D
Karamelize soğan ve cheddar yeterli bence.

Bir miktar pekmez katmanı öneririm

Normalde yukarıdaki arkadaşların dediği gibidir ama bence Türkiye'de ulaşabildiğimiz ortalama etlerin bi tadı yok, e mangalda da yapamıyoruz. Bişeye benzemiyor sonuç olarak bence. O yüzden biz şöyle yapıyoruz:
Yarım kilo orta yağlı kıymaya 1 tatlı kaşığı pekmez, bir tatlı kaşığı hardal, tuz, karabiber. Çok yoğurmadan karıştırıyoruz şöyle bir. Bir ileri nokta olarak soğanı püre yapıp suyunu sıkıp onun suyunu koyabilirsiniz.

kıyma + worchester sos

bu kadar.

Ketçap.

Burger köftesi diye bir şey yok. İri çekilmiş ete şekil verip pişecek yüzeyine tuz ve/veya karabiberle pisirirsin. Bu kadar. Eti yogurursan o burger lise kantini burgerine döner. Aradığın tatları sosuna koy.

etin kaliteli ve yeterince yağlı değilse, ince çekilmişse yukarıdaki içine bişey koymadan yoğurmadan yapma şekli istediğin sonucu vermez. etin sululuğunu ve lezzetini sağlamanın en iyi yoludur ama dediğim gibi, et kaliteli ve yağlı olacak.
şunu izledin mi bilmiyorum o bir sürü video içinde ama bir bak
www.youtube.com

Biraz kimyon, eti her zaman için başka bir noktaya taşır. Çok değil, bir kere dene istersen.

öyle bir şey mümkün değil maalesef :(

nick kardeşiymişiz bu arada : )

www.reddit.com

I found out how. You have to pay a Facebook Ad (minimum budget $100), and create a catalog of your products, then they'll appear with descriptions (captions) and prices on Facebook Feeds, and also as Instagram Posts.

Kurumsal hesap olup ürün katalogu yaparsanız oluyormuş, hep kurumsal hesaplarda görüyordum ben de o dediğinizi.

Anladım, teşekkürler.

1. fotoğraf için
...
2. fotoğraf için
...
Şeklinde yazsanız?

ben de tam şu anda aynısını düşünüyordum

ataşehir

yakınlarda bir yerde jeneratör çalışıyor olabilir.

Geçti sanki şimdi ya da kulağım alıştı bilemedim.

Starlink uyduları geçiyordur :P

Ben de Kadıköy'de duydum. Hemen hemen aynı saatlerde.

kargo uçağıymış yine.

sizleri 4 evet ile uğurluyoruz.

3 evet son soruya 500 gb yeter diyorum. arasında 100 lira fark varsa düşünmeyin 1 tb alın ama 300-500 lira fark varsa gerek yok.

Aynı anda 7-8 oyun kurmayacaksanız 500 GB yeter +1

Ben 500 GB aldım. Çok fazla oyun olduğu için yetmedi, 1 TB harici disk alıp USB'den bağladım. Gayet iyi çalışıyor.

slim modelini almaya çalışın, ötekisinde fan sorunu can sıkabilir.

500 GB yetmiyor yeni nesil oyunlar artık kapıyı 100-120GB’dan açıyor 3-4 oyunda doluyor kapasite. Ancak usb3.0 harici hdd bağlayabilirsiniz, dolayisiyla mantıklı olan 500gb alıp yanına da harici disk almak.

300 lira farka kadar 1 TB tercih edin, çünkü gerçekten yetmiyor 500 gb, 4-5 oyundan sonra yeni oyun için oyun silmeniz gerekiyor.

1-hdmi olan her tv ye bağlanır, hdmi olmayan eski tv ile kalite kaybı yaşanır ama ilgili aparatlarla yine bağlanır.

2- Evet, tek başınıza her oyunu oynarsınız, online bağlanıp server üzerinden başkalarıyla karşılıklı oynamak için internet lazım.

3- Evet, bütün oyunlar böyle.

yıllardır last.fm kullanırım ama hiç pro almadım. ama tahminimce en baştan beri olan verilere erişirsiniz öyle bir durumda.

** www.last.fm

şurada şöyle bir madde belirtiyorlar;

Dinleme raporları Last.fm profilinde skropladığın müziğe dayanır ve Aralık 2016 veya daha yeniyse Last.fm'e katıldığın tarihten beri sunulur.

ben de epeydir kullanırım. eskiden böyle pro benzeri bir şey almışlığım var ama bu özellikler yoktu o zaman. yazıldığı gibi 2016'da geldi demek bu grafikler ve aldığın andan başlamıyor, daha eskileri de gösteriyor. bu arada sadece paypal üzerinden pro alınabiliyordu sanırım ben de bi bakmayı düşünüp paypal olunca türkiye'de kullanılamadığı için vazgeçmiştim. belki oluyodur bi şekilde ama uğraşmadım.

şöyle bir şey buldum;
www.yapikredi.com.tr

linki verilen de dahil olmak üzere imza istiyorlar türkiye'de.

transferwise'a baktım ama aynı konudan dolayı onlarda da tr hesabı yok.

Şubesiz banka enpara dan olur olsa olsa

Ben teb'den actim hic şubeye gitmeden. Cepte teb diye bir olayi var.

en temizi yüksek alkollü 2 içkiyle kokteyl yapmak.

cin+vodka+ananas suyu tarzı bir şey yağ gibi akar, tertemiz sarhoş eder.

bunun icin biz 20li yaslarda vodka+portakal bolca kullandik. baska seylerle karistirmazsan kolay kolay da kusturmaz, kafasi da uzun sure gider.

Votka+şekersiz limonata+portakal(suyu değil kendisi) aldığınca buz. Hepsinden birer ölçek iyidir.

votka + ne bulursan ekle..
kahveye bile koyabilirsin. o kadar diyeyim. ruslar işi biliyor. kurşun kalem gibi bir şey.

Abi içimi kolay olsun diyorsan.

Cin-limonata
Bacardi-kola-limon

Bu ikisini öneririm.

amsterdam bira net!

cin-sprite-limon

veya gin fizz.

Jagermeister... geçmiş olsun

şarap ya tertemiz işte. maks 40-50 tlye biricik öküzgözü falan alsan 1 veya 1 buçuk litre. tatlı tatlı sarhoş da eder, kolay da içilir.

southern comfort

cekmekoyde tutabilirsiniz. metroya yakin ama marmaraya 40 dk. tutar araligi ort 2.3k

acibade de tutabilirsiniz. metrobuse ve marmaraya yakin ancak otopark yok. asansor yok. yeni degil. tutar araligi ort 3k

fp olarak cekmekoy u onerebilirim. ancak bu marmaray isteginize cok ters.

@baldan kaymak hocam çok teşekkürler cevap için, marmaraydan kastım aslında editlediğim durumdu. daha açıklayıcı oldu sanırım. ama aslında metrobüs de işimi çözer

çekmeköy diyip korkutmayın insanları : )

marmaray hattında göztepe - erenköy - ziverbey arası o fiyata evler var. minibüs caddesi ile marmaray arası maksimum 10 dk falan yürüyerek.

Maltepe e-5 altı yaşamak için bence çok güzel. Hem sessiz sakin hem de ulaşıma ve birçok yere yakın. Bu fiyata güzel bir ev bulabilirsiniz. Hayırlı olsun inşallah :)

Üsküdar, icadiye, acibadem, kosuyolu, Bağlarbaşı, salacak, Sultantepe.

arkadaşlar selam, çok teşekkürler yanıtlar için, peki watergardenin hemen üstündeki şelale evleri konusunda bir fikriniz var mıdır?

yapın ya, sefanız olsun. sıkmayın canınızı. kilo alsanız da verilir.

Hiç ya, sefam olsun

benimde böyle stres kaynaklı yeme problemim var. aklıma bu tarz yiyecekler geldi mi kafa dengi birkaç arkadaşla sohbetleniyoruz ya hep birlikte yada tek tek. kapattığımda kek poğaça gelmiyor aklıma. sadece kilo gibi düşünmeyin. sağlıklı beslenme mental direncimiz-sağlığımız içinde çok önemli.

yapma :(

ben 15 kilo verdikten sonra kilo konusunda ekstra dikkatli olmuştum, 2 kilo almak bile kabus gibiydi. karantinanın ilk günlerinde de sıkıntıdan kendimi mutfağa verince başlarda yine endişe ettim ya kilo alırsam vs diye. sonra da bunların hepsi çok boş geldi, kilo nedir yani, yediklerine dikkat edip spor yaptıktan sonra, en çok bir iki ay içinde verilir. mental sağlığım daha önemli diye düşünüyorum. zaten iki ayda alınacak maksimum kilo 10-15 tir. onun için de kendimi kısıtlamanın benim için mantıklı olmadığına karar verdim. ev yemeği de yapıp yiyorum, tatlı ve kalorili şeyler de. zaten bir taraftan spor da yapıyorsanız o kadar tirajik sonuçlar olmaz bence, canınız ne istiyorsa yapın yiyin , afiyet olsun.

Ben de dahil olmak üzere birçok kişi aynı durumdadır herhalde. Gerçi ben tuzlu değil, bol bol tatlı yapmak istiyorum. :) Arada sağlıklı tatlılar (şekere bulanmamış, meyveli, doyuruculuğu olan vs.) aradaysa normal anam babam usulü tatlılar yapıyorum. Üstüne bir de belimi sakatladığım için bir buçuk haftadır değil spor yapmak, evi bile süpüremiyorum.

Bu dönem evlere tıkılmamız psikolojik olarak yeterince yıpratıcı. Bir de yediğimiz içtiğimizi kısar ya da yediklerimizi kendimize zehir edersek, çok daha kötü oluruz diye düşünüyorum. Size iyi gelen, rahat ettiren neyse onu yapmaya devam edin bence. Dengeli beslenmeye de dikkat edin, gerisi bonusunuz olsun.

Gerçekten mental sağlığımı dengede tutmam çok daha önemli benim için bu günlerde. Zaten majör depresyon tedavisi gördüm uzun bir süre, onu da atlattim Allah'tan. Elimi oyalasin vallahi napalim artık :)

komşu abur cuburlara uyguladığım "sıfır atıştırmalık" politikası çöktü benim de. gerçekten gün içinde 2 öğün harici hiçbir şey yemeyen ben, yılların irade şampiyonu, kendini haribolara, eti cici bebelere bıraktı.
YİYCEZ ANASINI SATIYIM YİYCEZ, BİZ YEMİYCEZ DE KİM YİYCEK. GÖM GİTSİN.

bir anlığına sağ duyulu olmaya çalışırsam; yapıp komşularına ver, madem yapmaktan zevk alıyorsun. ya da kedi köpeğe uygun yap şeker tuz koymadan. yapıp yemeyeceğin bir senaryo üzerinde kafa yor yani.

GÖM GÖM.

Bence yeme. Kilo almaya başladın mı bir bakmışsın ipin ucu kaçmış. O biriken kiloları vermek çok zor. Ben çok kilo verdim, tekrar o kilolu günlerime geri dönmek istemem mesela. O yüzden çok dikkat ediyorum. Kilo alırsan moralin daha da bozulur bence. Yemek istiyorsan da sağlıklı şeylere yönel.

bence olabildiğince az alışverişe çıkmak ya da bu işleri yapan kişileri daha az sirkülasyona sokmak adına yeme içme işini de optimalde tutmak daha anlamlı. kaynakları hızlı tüketmesek daha iyi.

Daha az kalorili ama uğraştırıcı şeyler yapabilirsin mutfakta. Yulaflı tatlı tarifleri var mesela

Bayağı Reebok giyerim. Yani diyeyim ki sun an nicin 5 cift reebok ayakkabim var. Bu seninkileri hiç begenmedim. Ama bir tarz meselesi tabi bu.
İlla alacak olsam alttaki tabaninda sarı kuşak olani alirim

2

bence müthiş bir model.

biraz "brit" bi tarzınız varsa kesinlikle 1
daha casual bi tarzınız varsa 2 derim.

mavi olan :)

bu ara ben de reebok'a sardım. fiyatları iyi.

sgk'nın ödediği cam ve çerçeveyi alırsan olur. ama genelde bunlar pek tercih edilmiyor. bir de o destek bir sefer değildi sanırım. 2 yılda bir yeniden alabiliyordun. simdi dusununca gozlukten kurtulalı 7 olmuş. :)

günlük yaşamımı aşırı sekteye uğratmıyor ama uzağı okuyamamak, stadyumda maçı net görememek hatta bilgisayardan film izlemek bile zor gelmeye başladı. hepsi yaz bitince geldi başıma daha önce hiç şikayetim yoktu ama bariz şekilde 2-3 ay içinde bozuldu gözlerim. en azından evde ve akşamları kullanmak için istiyorum o yüzden çok kaliteli birşey aramıyorum. siz nasıl bıraktınız, lense mi geçtiniz yoksa ihtiyacınız mı kalmadı?

geçtiğimiz ay gözlük aldım. çerçeve+gözlükte toplam 70 lira sgk karşıladı.

Turkcell Superonline kullanıyorum. 35mbit'e kadar hizmet alıyorum normalde. Pazar günü aşırı kötüydü internet, speedtest yaptığımda 5mbit download ve 347 ping vardı.
kayıt oluşturunca düzelttiler. "güncelleme yaptık" diye.
şimdi yine test ettim, 326 ping 2.23mbit download gösteriyor. re za let.

melodi sizin paylaştığınıza pek benzemiyor ama aradığınız bu şarkı olabilir mi?

www.youtube.com

şarkıyı bilemedim ama john legend'ın herhangi bir şarkısı olabilir.

@Evde liyakat
@dunga
İkisi de değil maalesef

klibi hangi yıllarda hangi mecrada gördün?
şarkının ritmi nasıldı, sözlerine dair bir kelime hatırlıyor musun?
Klibe dair hatırlayabildiğin başka görseller var mı (her hangi bi minik detay bile işe yarayabilir bulunmasında)

tamamen sallıyorum :)

www.youtube.com

@joker en fazla 5 sene olmuştur. Youtube da görmüştüm. İlk giriş sahnesinde odada sadece piyano vardı ve ortada duruyordu. Sadece giriş melodisi aklımda onu da ekledim.

Sözlerini hiç hatırlamıyorum. Sadece bu giriş sahnesini ve melodiyi hatırlıyorum. Ritmi de böyle devam ediyor sanırım.

@nothing maalesef değil

gerçekten dolandırıcılık olduğunu söylediğiniz bir site için herhangi bi açıklama getirmeden sadece link koyup tıklamamızı mı öngörüyorsunuz?

Link açılmadı. Internet Security yazılımım izin vermedi. Niye tıklatıyorsun?

anket'i doldurup devam edince bileti hesabınıza tanımlamak için şunu şunu yapın falan diyordur. ya da paylaşmak için qr kodunu okutunca bir şey oluyordur. paylaşıp devam et'e tıklamadım ben.

çok yaygın bir yöntem bu. ssl sertifikası alıp daha yaratıcı isimlerle site kopyalayanlar var. özellikle bankacılık için yapıyorlar bunu. bu çok amatörce. 17bin tane facebook yorumu koymuşlar bir de, yarısı yabancı.

bir siteye tıklamadan önce onun domaininin ne olduğunu iyi kontrol etmek lazım. burada mevzu bahis domain turkishairlines.com değil. com-boarding.club adı altında domain almışlar, turkishairlines ile de subdomain yaratmışlar. .com ve türevi uzantılarını iyi bilirseniz eğer, bu tür dolandırıcılığa düşmezsiniz. kolay gelsin.

fenerium?

O gidiyor hemen iste, outdoor icin hangisine bakmak lazim?

İyi ama stokta yok

sizin paylaştığınız modeli annem giyiyor. ben de aynı modelin bileklisini kullanıyorum, erkek versiyonu.

tabanı gerçekten aşşşşırı rahat, giydiğim pek çok spor ayakkabıdan rahat benim için. su da geçirmiyor, soğuk havalarda ayak da üşütmüyor. daha ne olsun.
tabi ben 2 sene kadar önce 160'a almıştım. günümüz şartlarında 240 olması da oldukça iyi bence.

tchibo'da da benzer model var, 300 tl. www.tchibo.com.tr

Online stokta yok ama mağazada gördüm bugün. Paylaştığım modelde su geçirmezlik yokmuş, bilekli olanda var galiba.

Eğer ayağınız 40 41 gibi bir şeyse erkek modellerinde su geçirmez bileksiz var 330 liraya beş ay kadar önce aldım ben 41ini oldukça başarılı aynı @dunganın tarif ettiği gibi

Su geçirmez olanına 300 diyor ama birebir aynı model anlamadım :) 39 giyiyorum.

www.decathlon.com.tr

@dunga tchibo'dakini sevmedim teşekkürler.

39 numara stokta mevcut. gönül rahatlığıyla kullanabilirsiniz.

Amerika kıtasında epey ünlü. Latin kökenleri dolayısıyla sadece Kuzey'i değil Güney'i de epey coşturuyor. Bizim buralara şarkılarından ziyade magazinel celebrity kişiliği aksediyor sanırım. Hiç hit şarkısı da yok değildir. Evlilikleri boşanmaları falan derken oralarda Hülya Avşar, Seda Sayan gibi bir şey. Amerika kıtası bambaşka bir dünya. Mariah Carey, Celine Dion, J.Lo, Marc Anthony, Martha Stewart, Oprah falan oralarda bitmiyor. 90'lardan beri bunlar ünlü hala.

www.oprahmag.com

hani şuraya bir baksanız, en az 5 tane şarkısını bilirsiniz.

@dunga

İsim olarak tanıdık gelmediler. Eve gidince kısa kısa dinleyeyim, muhtemelen kulak aşinalığım olan vardır tabi de, yine de bilmiyorum bana hitap etmediği için belki de bu kadar abartılmış olmasi tuhaf geliyor :D

@rosencruz'un verdiği seda sayan ve hülya avşar örneği doğru gibi. Bizde de o ikisinin hiçbir yeteneği yok ve bence güzel de değil ikisi de ama yıllardır inanılmaz popülerler saçma sapan şekilde. Bazı insanlar hiçbir şey yapmadan popüler olabiliyorlar..

nundu senin yaşın biraz ufak o yüzden, 2014 diyorsun fakat jennifer lopez in çıkış ve en iyi dönemi 2000 lerin başı, neticede çok yetenekli olmasına gerek yok bir şekilde pazarlanıyor ve zamanı geçiyor

2000'lerin başında yaptığı şarkılarla popüler oldu, şarkı isimleri tanıdık gelmiyor olabilir ancak dinlediğinizde evet biliyorum bunu diyecektir çoğu kişi. en basitinde get right, let's get loud, jenny from the block herkesin bildiği parçalardan. günümüzde de dance again, on the floor, papi, ain't your mama gayet bilinen ve sevilen şarkıları. seda sayan benzetmesi yapmak çok büyük haksızlık olur.

Network u iyi demek ki. Yani bana kalırsa, kesin linç yiyeceğim ama Jennifer Aniston'un da çoktan silinip gitmesi lazımdı ama networking işte.

abartılmıyor, liseliler bilmez
www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com

@epistemic_regress

Ona da aşşşırı katılıyorum. Brad Pitt'in eski ilişkisi diye kaç yıldır gündemde kadın. Yok şu törende şöyle bakmış, böyle yapmış. Aşırı boş bir karakter bence.

Sanıyorum 1998 senesiydi JLo'yu ilk tanıdığımda. O zaman büyük bir çıkış yakalamıştı ve kitlelerce tanınır hâle gelmişti. Birkaç şarkısı dışında daha çok fiziğiyle ve sahne şovuyla ünlü olduğunu düşünüyorum ben de.

amerikalıların latin kadın fantazisi.
bizde ivana sert niye ünlüydü?

gerçekten niye ünlü diye soranlar ve bunu garip bulanlar cevaplarında yaşlarını da yazarsa sebebini daha iyi anlayacağız.

neden ünlü dediğin kadının albüm satış sayısına, konserlerine, ödüllerine bir bakın ve sonra konuşalım derim.

eğer 2000 lerin başında henüz 2 yaşında değilseniz yani o zamanaları bilinçli bir şekilde yaşamışsanız müzik zevkiniz uymasa da jennifer lopez için neden ünlü diye sormazsınız.

@eeb

1996 doğumluyum, buna göre yorum yapabilirsiniz isterseniz

@nundu

kadının ünlü olduğu zamanlar sizin maksimum 8-9 yaşınıza denk geliyor. yani o çıkış yaptığı dönemlerde tüm dünyada nasıl bir yankı uyandırdığını görmemiş olmanız normal.

bunu 2000 lerde j.lo dinleyip son 5-10 senedir radyoda falan çıkarsa kanal geçen biri olarak söylüyorum.

yani j.lo'nun son 5-10 yılını dikkate alırsak bu kadar ünü haketmiyor diyebilirsiniz ama öncesi oldukça iyi.

herkesin niye unlu olduguna geleceksek ohoooo. tabii ki network onemli bir faktor. ama "bu özelliğe sahip çok kişi var" diye yola cikarsak is zor.

ona kalirsa ben de "ne akar ne kokar basit pop sarkilari yapan binlerce pop grubu/sarkicisi var, the beatles neden bu kadar unlu?" diyebilirim. vs vs.

Bu yüzden :=) youtu.be

jennifer lopez gayet de ünlüdür, abartıldığını düşünmüyorum.

doğum tarihinin 1996 olması ve de tarzının uymamasından dolayı sana hitap edememiştir, hepsi bu

kardashian'lar da ünlü ama hele bir sor niye ünlü ?
en akılda kalan şarkısı, jenny from the block olan biri yahu.

JLo = Hülya Avşar USA

200'lerin başında çok ünlüydü. JLo kıçı diye bir şey var. Sesi de çok berbat sayılmazdı. Magazin figürü işte. Bence Jenny from the block zamanında epey akılda kalan bir şarkıydı.

yaşınız küçük o yüzden bilmiyorsunuz. 99 yazında bomba gibiydi albümü, neredeyse tüm parçaları popüler oldu. zaten o zamana kadar dansçı olarak bilinen biriydi, aktris olarak da birkaç filmde yer almıştı aynı zamanda.
network konusunda haklı olabilirsiniz, camiada bilinen, popüler bir isimdir. p. diddy, ben affleck, marc anthony gibi tanınmış isimlerle ilişkisi oldu. dolayısıyla tanınması sürpriz değil.
sizin normlarınızı bilemem ama benim gözümde jlo daha bilinen bir isimdir shakira'ya göre, net worth olarak da öyledir.

J Lo nun müziğini dinlemem tarzım değil ama iyi bir oyuncudur. 1997 de U Turn filminde izlediğimde gayet beğenmiştim. Çok güzel bir filmdir ayrıca. Sonradan şarkıcı söylediğini öğrendim. Ama ününü hakediyor.

yaşın ufak ondan. bir nesli banyodan çıkarmazdı heyhat..

Yorumlarınızı okudum, devre arası şovunu izledim. Bence son senelerdeki en kötü şovlardan biri olmuş. JLo'nun bildiğim birkaç şarkısı varmış evet onu fark ettim ama normalde pop da iyi kötü dinleyen biri olarak öyle çok da sevdiğim şarkılar değil.

Shakira'nın çok daha fazla uluslararası hit'i var mesela, çok daha ünlü olduğunu düşünüyorum JLo'dan

Neyse, buraya da sormamın nedeni laf etmekten ziyade meraktı. Yani Kardashianlar da vasıfsız ünlü, o yüzden o açıdan sormadım, "Bu nasıl ünlü olur!!!" diye bi soru günümüzde saçma zaten biliyorum. Sadece bu hype'ı hak eden biri mi diye merak etmiştim ki ben hala abartı olduğunu düşünüyorum dhdhshs

Half time show cidden çok kötüydü ama, son senelerde en beğenmediğim oldu :/

Hocam yanlis anlama, yukaridakolerin dedigi gibi yasin kucuk kaliyor o yuzden bilmiyorsun.
Zamanin da gayet de tutuyordu sarkilari, hit listelerine giren sarkilari oldu. Cok bilindik sarkilari var ve bunun yanında efsane seksi kadin yillardir. Dandik de olsa birkac filmde de oynadi bununla birlikte.
Unlu olmasi cok dogal yani. Zamaninda hit sarkilardan cd yapar dinlerdik ve icinde Jennifer Lopez şarkısı ds olurdu, dinleniyordu yani.

Yani kim kardasian herhabgi bir sebep olmadan ünlüyken bu kadının unlu olmasi sorgulanacak sey degil.

Ben de çok severim Jennifer Lopez'i, sempatik kadın. Burada adı örnek geçen şarkıcıların da tümüne tercih ederim dinlemek için. (Hiç bir şarkısını hatırlamıyorum ama tatlı bir ses tonu vardı).

ahahah :DD Abi o şey ya, izleyici öyle görüyor. Yani sen öyle görüyorsun. Onlar normal görüyor ama yayınların bize aktarımı o şekilde oluyor.

easy'ye ek olarak, herhangi bir csgo maçına izleyici olarak katılırsanız aynı şekilde görürsünüz.

ahahah :D "spectator view" olarak geçiyor o mod. oynayanlar öyle görmüyor.

%10

bizde adamına göre %20-30 yapıldı ama çalışma şartları ağır.
%5 yapan ama daha insanı şartları olan bir yere koşa koşa gidersiniz.

%0

Yazilim sektoru 0%

zam oranları genelde ocak sonunda yatan maaşlarla belli olur. önceden açıklayıp dedikoduya mahal vermek istemez şirketler. yani 5 şubat'tan önce zam oranını bilen çok az kişidir.

bankada yazılımcıyım, mart sonu belli oluyor.

%12.5 (fazla mesai yapiyoruz ama alamiyoruz, haftasonu 1 gun calisiyoruz, calisma kosullari cok agir, bazen eve de is goturuyorum hatta)

Yüzde yirmi

Yazılımcı değilim

celal tak olsa gerek.

celal tak evet.

yenikapı - hacıosman metro hattı üzerinde bütçenize göre herhangi bir yer olur aslında. maksimum 20 dk metro yolculuğu ile varırsınız itü-ayazağa durağına. bütçenize göre değişir tabi nereden ev tutacağınız : )

uygun kiralı bir yer arıyorsan sanayi mahallesi, eminiyetevler, çeliktepe, gültepe.
nispeten daha iyi muhit ve yüksek kira için, şişli, osmanbey, 1.levent, mecidiyeköy

üzülmezsin iç

üzülmezsin muhtemelen ama daha da beklettikçe kötüleşir.

ayrıca 2016 üretimi yani fermantesi 2016'da tamamlanmış, fıçıyı açmışlar demek oluyor sanırım. piyasaya daha geç sürülmüş olabilir ki geçen sene aldım diyorsun. fabrikada da beklemiş olabilir uygun şartlarda bi süre yani.

2016 rekoltesi 2017'de piyasaya sürülmüştür. yanlış hatırlamıyorsam terra 10-12 ay kadar arası fıçıda dinlendiriliyor. 2016'de bağ bozumu eylülde olsa, eylülde toplanan üzümlerle yapıldı demek yani.

2017 ağustos-eylül gibi çıkmıştır. üzmez.

shiraz denizli güney ilçesinin üzümü. eylül sonu toplanır.

sizin para kazanmanızdan ziyade mekan kendi kazanacağı paraya bakar. zaten size muhtemelen kapı girişinin belirli bir yüzdesini önerirler. %25 falan gibi.

önemli olan doğru kitleyi bulup onların gelmesini sağlamak. ya da bileti önceden satıp kaç kişinin geldiğinden bağımsız olarak olabildiğince çok bilet satmak.

parti için grup ya da dj masrafı olur, onu hesaba katmak gerekecek.
o gün sadece o parti olacağı için diğer potansiyel müşterilerinden vazgeçecek mekan. genel olarak iş mekanın kazanacağı parada bitiyor. ve mekanlar genelde bu konuda çakallık yapmayı çok seviyor.
bana kalırsa üniversite öğrencilerini hedefleyerek yapın partinizi. gençler eğlenecek yer bulamıyor. ve "üniversiteli" olmanın gazıyla fazla içip kapı girişinden bağımsız mekana hasılat bırakıyor. mekanlar sever böyle etkinlikleri.

baş tacımız : skins

Yeni bir iş arayabilirsin.

yaptığınız iş ve ilgi alanlarınıza göre değişir. ne iş yaptığınızı belirtirseniz ona göre öneri almanız / öneride bulunmamız daha iyi olacaktır.

@dunga yaptığım iş bana bişey katmıyor

Online kurslar var onlara katılabilirsin.

@mizah seviyesi fazla olan yazar , yaptığınız işin size bir şey katmadığını anlamıştım zaten. sektörünüz ve ilgi alanlarınıza göre öneri verebilmek adına demiştim aslında

şimdi tutup da grafiker olan birine SQL öğrenmeyi önermek saçma olacaktır diye : )

Benim kağıtta 4 delik vardı. Yanımdaki dangalak 25 metre atışında 3. Mermiyi benim kağıda atmış.

bizim kağıtlara bakmadılar bile, komple çöpe attık. dosyamıza da konmadı yani.

sıfırlama atışı. üç deliğin kağıdın neresinde olduğuna bakılmaz, birbirlerine olan mesafesine bakılır. yakınlarsa atış düzgün yapılmıştır, silah ayarı ona göre yapılır.

bize anlatılan bu kadardı.

atışların ne kadar dengeli olduğuna bakılarak silah ayarı yapılır. örneğin üç atışta sağ üstte toplanmış olsun. burada sıkıntı sen hedefe istikrarlı atıyorsun ama silahın ayarı bozuk. ona göre ayar yaparsan hep hedefe atarsın.

hatta o kağıtların üstünde şu vidayı sık ya da şunu gevşet gibi yazılar bulunur ayar için.

Üç köşe teşkili yapıp yapamadığına bakıyorlar, yapabilmişsen seni alıp nöbet mangasına ya da ani müdahale timini verirler, onun için inceliyorlar.

(bkz: üç köşe teşkil)

Uniq İstanbul.

100/100 diyemiyorum ama kuvvetle muhtemel. Roche un bahçesi falan olabilir oradaki

maslak değil de levent olduğunu düşünüyorum.
metrocity kulelerine benziyor çünkü.
wowturkey.com

çok emin değilim ama astoria arkasında, salih tozan sokakta türk telekom ve shell'in olduğu binalara benzettim.

Mashattan diye düşünmüştüm, geri alıyorum uniq İstanbul u

fotoğrafı çeken kişi İstanbloom Residence'ın, Zincirlikuyu Mezarlığı tarafındaki arka bahçesinden metrocity'nin kulelerine doğru bakıyor. Durduğu yerin koordinatlarını tam olarak vermek gerekirse:

41° 4'24.48"K
29° 0'42.26"D

istanbloom demeye gelmiştim. Maslak’la alakası yok.

oradaki adres tarifi metro hattının uzatılmadığı zamandan kalmış herhalde. metro hattının güncel adı yenikapı-hacıosman.
bildiğim kadarıyla 2009'da uzatıldı hat. yani oradaki adres tarifi 10 yıl geride kalmış :)

ya o kadar geride kalmış olabilecekleri aklıma bile gelmemişti, maden fakültesi ayrı bi yerde herhalde falan diyodum :) teşekkürler.

tanitim.itu.edu.tr buradan bakabilirsin. A

Ebeveyn banyosu.

evin teknolojikliğini bir kenara bırakarak diyorum ki; evden kastımız apartman dairesi ise, bence büyük salon kesin lüks ya. bazı evler var salonuna bizim ev sığar.

jakuzi

(bkz: bide)

bi de (komik oldu) miele marka beyaz eşya olan ev lüks evdir gibi geliyor bana.

banyoda çift lavabo

buzdolabı

(bkz: her eve buzdolabı giriyorsa demek ki refah var)

Yüzme havuzu, helikopter pisti (üzerinde helikopteri de olacak), spor aletlerinin olduğu geniş oda, ünlü ressamların tablolarının asılı olduğu geniş oda ve koridorlar.

apartman dairesi ise tugla degil de 20 cm tas yunu iceren kuru duvar ahsap iskeletli ic duvarlar lukstur. o luksu de yasatir. baska hicbir seyin getirisi bu kadar degil.

açılın meslek erbabı geldi. detay olarak girmeyeceğim, yapımından başlayıp küçük küçük kullanıcı düzenlemelerine doğru en lüksten düşüğe göre sıralayacağım. not alın.


tavan yüksekliği: yeni yapılarda tavan yüksekliği fazlaysa o ev lükstür.

ankastrelerin arasında bulunan şarap dolabı: bunu açıklamaya gerek duymuyorum

cam beton: şatafata gel Allah'ım şatafata. cam betonla imal edilmiş bir duvar varsa, damgalayın geçin. lükstür.

binanın dış cephesine banyo: banyonuz cam'ın veya balkonun önündeyse

kapı - kapı kolları ve tesisat grubu markaları: lan bi' kapı kolu ne kadar pahalı olabilir demeyin.

yüzey işçiliği: alçı- sıva -boyası, seramik, mutfak dolapları - tezgah v.s ; duvar kağıdı ve yağlı boya kullanılmadan pürüzsüz yani elinizin yağ gibi kaydığı bir imalat varsa lükstür, aradaki işçilik fiyatlarının farkları çok fazla çünkü. italyan ya da alman mutfak dolapları varsa lükstür ekipleri bile özel geliyor.

halı: evi gösteren halıdır derdi bizimkiler. halılar pahalıysa o ev lükstür.



şimdi de görece alternatiflere geçiyoruz.

dairelere açılan asansörler ve markaları: ben böyle bir projede hiç çalışmadım, ama teklif ettim asansör firmasıyla oturduk konuştuk kendileri fiyat çıkarttılar ama patron onaylamadı. güvenlik sistemi v.s problem olur dedi(türk tipi patron) bunun dışında asansör markası da önemli, hatta evin içinde kullanılan prizler anahtarlar bunlar da maliyette toplu girdiği için rakamları çok değiştiriyor.

mutfaklarda ada olması: sanırım artık yeni yapılarda y.odası ve giyinme odası yapmayanı dövüyorlar ben 2016dan beri hiç alternatifini görmedim, eskiden salomanje diyorlardı galiba bizim zengin komşular, şimdi onun yerine daha kapalı kış bahçesi tadında manzaraya sahip yemek odası yapılıyor, hah işte bu varsa eğer mutfağın ortasındaki ada lüks oluyor, bu olmadan mutfak adası varsa eğer o zaman görmemiş olunuyor, başa çok bela açar.

şimdi de lüksmüş gibi gösteren yanılgılara geçiyoruz yavaştan. mesela yukarıda mutfak adasından bahsettik hafif girişi yaptık.

alçıpan detaylar: bu da bir diğer yanılgı. Eğer fazlasıyla alçıpan detay özellikle tavan bağlantılı alçıpan imalatı varsa geçmiş olsun. evi satarken biraz hırpalamışlar. hele hele alçıpan görünümlü sertleştirilmiş polistren varsa oooOO, kurnaz mütahite başvermişsiniz demek oluyor. alçı ve buna benzer malzemelerle sertleştirilmiş basit görsel şovlardan uzak duruyoruz. ışık bantları spotlar hepsi dahil bunlara. illallah ettirir. lüks görünümlü gundi mekanlarıdır. lüks değildir.

pahalı(!) beyaz eşya: bu da bir başka yanılgı. bir evde kırmızı tek kapılı dolap varsa kaçın. ya öğrenci ya da beyaz yakalı kredi kartı borcunu ödemekten yılmış bir evsahibiyle başbaşasınız. tuhaf markalarla donatılmış ankastre varsa kaçın 10 kuruşun hesabını yapan ama gösteriş meraklısı bir cimriyle berabersiniz. o gördüğünüz buz düğmesi hiç kullanılmadı, kullanılmayacak demek oluyor bu, vitrin oğlum o.

ebeveyn banyosunun duş olması: en sevdiğim kısmı bu benim. adam ebeveyn banyosu yapmış ama pek bi' gönülsüz yapmış. kız alıp vermeyin.

bitti.

evde kullanilan malzemelerdir. mesela akrilik tezgah.

doğramalar rehaus marka ise, balkona açılan pvc kapı volkswagen dediğimiz kapılardan ise, yatak odasında ebeveyn banyo + giyinme odası varsa;

mutfak tezgahları akrilik + ankastre tüm mutfak franke olmalı. artı olarak ada mutfak da varsa daha iyi olur.

armatürler tuvalet banyo lavabolar, eviyeler, duş bataryaları; mutfak bataryaları vs a'dan z'ye hans grohe olmalı.

falan filan. kullanılan malzemeler, işçilik + mimari açıdan düşünülmüş tüm detaylar ve manzara.

benim lüx algım böyle.

mutfakta corian tezgah
miele ya da gaggenau markali beyaz esyalar
10 cm. supurgelikler
schneider elektrik anahtarlari
lamine parke
islak zeminde karo degil mermer

ya çok güzel anlatmışsınız ama kendimi baya bi fakir hissettim bahsettiklerinizi inceleyince :(

Boydan boya cam. Büyük pencereler pahalı olduğu için türkiyede bir çok konut projesinde el kadar pencere kullanıyorlar. Gavurlar boydan boya cam koyuyor bir çok projede. istanbulda bile çok sayılı bu tarz bina.

öncelikle geçmiş olsun. çok klişe bir şey söyleyecek olsam da, hiçbir şey senden ve hem bedensel hem psikolojik sağlığından önemli değil.
üstelik 22 geç bir yaş da değil. ki bu arada mezun olacağın yaş olan 25 yaş da gayet normal, standart bir yaş.
türkiyede her şey bir yarış gibi algılanıyor malesef. ha 23 yaşında mezun olmuşsun ya 25 yaşında. istemediğin bir şehirde istemediğin bir bölüm okuyup zorla mezun olacağına, istediğin bir bölümü okuman hedeflerin için de daha doğru bir karar olur bence.

bir de kendinden 4 yaş küçüklerle okumak konusunda şüphelerin olmasın bence. üniversite en nihayetinde, lisede değilsin. benim üniversitede çok fazla benden 4-5 yaş büyük yakın arkadaşım vardı.

25 yaşında mezun olmanın nesi kötü ? 26-27 ? nedir yani bu korkaklık durumu onu anlamıyorum. Ailene açmama konusuda saçma , ebeveyn olduğunu düşün , şanssız bir kaza geçiriyor çocuğun , ona bağlı olarak düzgün olmayan bir psikolojiyle yanlış tercih yapıyor ve iyice mutsuz oluyor hatta o kadar ki intiharı düşünecek raddeye geliyor , dönüp senden yardım istiyor yada mutsuzum diyor , sırtını mı döneceksin?

Bu korkaklığı , tedirginliği anlayamıyorum ben , sen daha vereceğin kararın arkasında durmayı değil , gelen tepkileri şimdiden kafanda kurup yolunu direkt değiştirmeyi tercih etmişsin ama iç rahatlığı için burada paylaşmışsın , hatta o kadar reddedilmeyi kabul etmişsin ki herşeyden vazgeçip intihar edeyim demişsin.

Al eline kalemi kağıdı otur hesabını kitabını yap , hormonlarınla değil aklınla kararını ver ve harekete geç.

Ben ikinci üniversiteme 21 yaşımda başladım. Okulu bırakmayı aileme kabul ettirmesi çok zor oldu ama oldu bi şekilde. Kendimden küçük tribine hiçbir zaman girmedim. Çünkü ben ilk ünimde 18-19ken çoğunlukla kendimden büyükler ile takılmıştım. Doğal olarak onlar da benle takılmıştı ve çok da güzel insanlardı. Bu yüzden bu düşünce bana çok saçma geliyor. Zaten yeni bölümüne geç girmiş hazırlık okumuş insanlar da olacak. Şimdiki sınıfında senden büyük hiç mi insan yok?

Eğer bırakırsan geriye dönüp baktığında bu bikac senen gözüne görünmeyecek bile bana inan. Sadece eline yeni bir fırsat geçmiş olacak ve bunu çok iyi değerlendirmeni öneririm. Bölüm bırakan tonla insan var tonla yani. Eğer gerçekten istediğin bir bölümse ve öyle mutlu olacağına inanıyorsan kesinlikle yapmalısın. Çünkü istemediğin bir hayat içinde yaşanmıyor.

Teşekkür ederim fakat bir türlü

kazaya sebep olup kendimi bu duruma getirmek...
bir türlü bu pişmanlık duygusunu aşamıyorum.

ben de ikinciye 22 yaşımda başladım 26 da mezun oldum. kaza geçirmedim ama maddi yönden başımıza felaketler silsilesi geldi. çok çok zor zamanlardı. kendimi suçlayıp durdum ama bunun kimseye bir faydası yok. mutsuzsan son bir değişiklik daha yapılabilir bu senin hayatın. önemli olan bir sonraki okuluna başladığında, çalışma hayatına daha fazla geç kalmamak için staj, part time ne varsa kovalamak. gerisi hallolur. düşürme kendini.

insan kendini bunlar sadece benim başıma geliyor sanıyor ama o kadar fazla insan bizim gibi şeyler yaşamış ki. hayat devam ediyor. başka yollar açılıyor.

öncelikle kaza için çok geçmiş olsun bunu bir tarafa koyuyorum.
ama bahsettiğin x yaşında y'ye başlamak meselesi bu çağdan o kadar uzak bir mesele ki artık.. eğer gerçekten eğitim almak, hayatında eğitim yoluyla bir şeyler başarmak istiyorsan zaten yaşına değil amaçlarına odaklanman gerekir. (bu arada 22 yaşında bu krize girmek kırmak istemiyorum ama gerçekten abartılı bir durum) eğer iş, evlilik, çocuk silsilesinde geri kaldım meselesiyse iki yıllık bölümler var, hemen bitirip bir yerden hayata atılmak da mümkün. yok eğer 4 yaş küçüklerle okuma stresi bile sende intihar düşüncelerine yol açıyorsa burada söylenen hiçbir şey seni tatmin etmeyecektir, çünkü bakış açının gerçekten olgunlaşmaya ihtiyacı var.
ha bak sana gerçek trajediyi söyleyeyim bir şekilde doğru zamanda bitirip işsiz kalan milyonlarca genç. onlar hakikaten bir mücadele içerisinde. bu yazdıklarım seni kızdırabilir belki ama kendine bir hedef koyup ikna olmadan aileni de ikna edemezsin zaten. o yüzden umarım biraz sakinleşip, kapalı düşünce yapından uzaklaşarak farklı hayatların deneyimlerin farkına varırsın.(mesela amerika'da üniversite parası biriktirenler, ingilizce öğrenmek için ara verenler, lise sonrası dünyayı gezip sonra okula bakanlar...)
sağlığının bir an önce düzelmesini diliyorum, çok geçmiş olsun, onu baştan da söylemiştim zaten.

her seye gec kalmis hissediyorum bir-çok hayalime . bu kaza yuzunden

Hocam ben 18'de girdim de yine de 27'de mezun olabildim :D Hatta sizin geçerli bir sebebiniz de var, kaza geçirmişsiniz falan, benimki safi itlik serserilik. Kötü hissedecek bir durum yok yani bana sorarsanız, tekrar hazırlanın girin istediğiniz bölüme.

4 sene iktisat okudum.
4üncü senemin sonunda bitirmeden 6 sene daha konservatuvar okudum.

hiçbişey için geç değildir bu hayatta. yaşın önemi yok. sevdiğiniz şeyi yapın.

hşşş intihar falan yok, ne intiharı? geçmiş olsun. kaza oldu, geçmişte kaldı. kendini suçlama bu yüzden. önüne bak. 25 yaşında üniversite okumayı çok kolay sananların, o yaşta üçüncü üniversiteye başlayıp "ne var ki ben de okuyorum" diyecek kadar olaydan bihaber kişilerin aksine ben 25 yaşında ilk üniversitemi okuyorum. en iyi ihtimalle 28 yaşında mezun olacağım. ingilizce bilmek dışında hiçbir meziyetim yok diyebilirim, bölümü bitirince de bi' şey olamazsam işim yaş. niye devam ediyorum? çünkü biliyorum ki iki ihtimal var: ya 28'inci yaşımı göreceğim ya da öleceğim. ölürsem sorun yok... ölmezsem, o yaşa eriştiğimde şu anki bölümümü bitirmiş biri olmayı istiyorum.

o nedenle hiç çekinme derim. zaman her türlü geçecek, buna yapabileceğin hiçbir şey yok ama kendi yolunu değiştirmek her zaman senin elinde. ailenden destek alamayabilirsin, alsan bile kendini çok kötü hissedebilirsin ama inan 23 yaşında "niye okudum ki?" diyeceğin bir bölümden mezun olmak, 25 yaşında mezun olmaktan daha iyi değil. üstelik direkt okul sonrasını düşünme. daha okurken bi' şeyler yapma şansın var. hayat mezun olduğunda başlayacak diye bir kaide yok yani.

ben çok geriliyorum, her gün üzülüyorum ama biliyorum ki okumasam durumum çok daha kötü olurdu. şimdi "yaşım ilerledi, hala okuyorum, daha mezun olmama yıllar var" diyorum. okumasam "zaman geçiyor ve elimde hiçbir şey yok" diyecektim. şimdi en azından umudum var. eğer bu kadar rahatsızsan zaten önünde sonunda o bölümden ayrılırsın... yol yakınken yap bunu. güllük gülistanlık olmuyor, 30 yaş altı artık çok genç sayılsa da insanların "hmm bu yaşta hala bi baltaya sap olamamış" tavrına alışmak, çok ağır gelecek kaygısı yaşamak durumunda kalabilirsin ama tüm bunlar hiç istemediğin bir alanda sıkışıp kalmaktan her halükarda daha iyi. uzun vadede avantaja çevirme, geleceğini şekillendirme şansın var. risk almayıp olduğun yerde kalırsan muhtemelen eline hiçbir şey geçmeyecek.

ben kendimden 5 yaş küçüklerle okuyorum ama emekli asker sınıf arkadaşım da var :) böyle şeylere takılma, üniversite orası. her türden ve yaştan insan olacaktır. hem zaten nikahına almayacaksın ki ya kaç yaşında olduklarıyla niye ilgileniyorsun ki, yapacağın şey iki geyik, bırak sınıf arkadaşların kaç yaşında olursa olsun.

22 yaşımda okula girdim bir sebepten 31 yaşımda çıktım şimdi 33 üm yüksek kasıyorum.

Zorlandınız mi sınıfta okurken

arkadaşım 36 yaşında, hala okuyor, etrafındaki insanların yaşı küçük olsa bile kafası büyük oluyor.

Bir kadın tanıyorum. 20'sinde evlendi, liseden 2 yıl sonra. 3 yıl evli kaldı. Boşandı. Bir süre tedavi gördü, nöropsikiyatri hastanesinde yattı. Sonra sınava girdi, 25'inde üniversiteyi kazandı. Erasmus'la 6 ay yurt dışına gitti. Okulu bitirdi, bir süre öğretmenlik yaptı. Ardından en çok istediği işe girdi ve şu anda dünyayı geziyor.
Söyleyeceklerim bu kadar.

lisansi bitirmek icin 30'a kadar zaman var bence, 22 cok genc. sikinti yok.
30'dan sonra yuksek falan yapilabilir, orasi baska.

spontane diycem, ama tiyatroyla hiç alakam yok. hani anbean diyince doğaçlama ve spontan/spontane geldi aklıma sadece.

bandersnatch'in tiyatro versiyonu ama doğaçlama soslu.

interaktif?

improvize = dogaclama?

Bir de soyadınız olduğunu düşünürsek, middle name adı üstüne ortada olan isimdir. yani bu durumda = Kemal

middle name amerikan kulturuyle alakali bir durum. siz mustafa kemal'i first name kismina yazacaksiniz iki kelime seklinde. nufus cuzdaninda yazan isim kisim direkt olarak first name kismina yazilacak.

koşuyolunda monkey business diye bir pub var. normalde lig maçlarını yayınlıyorlar, ekstra bir para da istemiyorlar. ama şampiyonlar liginde durum nedir emin değilim. dışarıda yanılmıyorsam 2 tane TV var açık alanda. içeride ise bol bol TV var.

hu-hah deyince şu geldi aklıma.

Ennio Morricone - For A Few Dollars More

David guetta-shot me down
Olabilir mi?

hayır bunlar değil, bayağı bu dönemlerde çıkmış bir şarkı. rnb/soul ve chill bir parça. slow bir ritmi var.

tanımlara pek uymasa da son dönemlerde bu şarkı bayağı popüler, belki budur

www.youtube.com

pek anlatamadım sanırım o yüzden bulunmadı, buldum. www.youtube.com

marmaray ile üsküdar, üsküdardan motorla beşiktaş, beşiktaştan otobüs en mantıklısı gibi duruyor.

teşekkürler.

last.fm verilerime göre son 12 yılda;

Grizzly Bear - Shift
Beirut - Postcards From Italy
The Gadsdens - The Sailor Song
Joy Division - Love Will Tear Us Apart
Manu Chao - Me Llaman Calle

1-yine bu yıl ada sensiz içime hiç sinmedi - hüner çoşkuner
2-yalan değil pek kolay olmayacak - hüner çoşkuner
3-bu ne sevgi ah bu ne ızdırap - mustafa keser
4-saymadım kaç yıl oldu sen ellerin olalı - ihsan güvenç
5-barak havası - ihsan güvenç

last.fm verilerime göre son 13 yılda;

nirvana - about a girl
yann tiersen - la valse des monstres
jimi hendrix - little wing
leonard cohen - famous blue raincoat
nirvana - polly

hayatım boyunca en çok dinlediğim beş şarkı çok zor ya, tahminen şöyledir

space oddity - david bowie
lounge act - nirvana
don't stop me now - queen
say something - james
breakfast at tiffany's - deep blue something

tahminen

pink floyd - high hopes
the beatles - across the universe
nirvana - the man who sold the world
oasis - wonderwall
pearl jam - last kiss

Hayatım boyunca en çok dinlediğim beş şarkıyı bilemiyorum.

Ama bu sıralar çok dinlediğim şarkılardan 5 tane yazayım.

Calling Miss Khadija - Art Blakey & The Jazz Messengers

My Love And I - Charlie Haden, Gonzalo Rubalcaba

Calcutta Blues - The Dave Brubeck Quartet

Blue Monk - Bill Evans

Round Midnight - Miles Davis

tahminen:

bohemian rhapsody-Queen
My Way-Frank SInatra
Tamirci ciragi- Cem Karaca

Bir de sarki degil ama Vivaldi- 4 seasons

Duman - Köprüaltı
Johnny Cash - The man comes around
Teoman - mutlu son
Hotel California
Tom Waits - hold on

Hayatım boyunca bilemiyorum ama 2018 spotfy en çok dinlediklerim şunlarmış

Rocket Man -Elton John

Josephine - Teitur

Numbers - Timo Raisanen

O won't complein- Benjamin Clementine

Tahminen:

Jefferson Airplane - White Rabbit
The Doors - Spanish Caravan
The Beatles - Michelle
Queen- Good Old Fashioned Lover Boy
Guns N' Roses - Rocket Queen

Aslında bi 15-20 şarkı daha var kafamda bu listeye aday ama muhtemelen şu yazdığım 5 şarkıdan en az 3'ü en çok dinlediğim 5'in içindedir.

Muhtemel sıralama:

1-Python Lee Jackson - In a Broken Dream www.youtube.com
2-R.E.M. - E-Bow The Letter www.youtube.com
3-Teoman - Renkli Rüyalar Oteli www.youtube.com
4-Duman - Aman Aman www.youtube.com
5-The Doors - The End www.youtube.com

dire straits - sultans of swing
eric clapton - layla
dave matthews band - all along the watchtower

tahminen

metallica - wherever i may roam
avenged sevenfold - save me
metallica - master of puppets
dream theater - stream of consciousness
morcheeba - enjoy the ride

yani bu veri şimdi bir yerden gelse muhtemelen 2, en fazla 3 tanesi tutar. mesela bu yazdığım şarkılardan son 5 yılda ilk 5'e sadece iki tanesi girmiş. ama işin spotify öncesi de var tabi.

belgrad'dan 1 saat uzaklıkta novi sad var. bir gününüzü ayırabilirsiniz. hayatımda yediğim en iyi burger ve içtiğim en güzel bira novi sad'da bir burgercideydi.

mimarisi de avusturya etkisinde şirin bir şehir.

şerefsizim aynısını düşünüyorum. çok garip geliyor gerçekten. 1'den sonra eve dönsem diye bakıyorum çoğu zaman. :(

3 yine iyi ben taş çatlasa 1.30'a kadar dayanabiliyorum.

28 yaştan sonra pil bitiyor.
fakat o gün geç uyandıysam gece daha uzun sürüyor, biraz da uykuyla alakası var.

Geçen sene birkaç kez 6-7yi gördüm de max 3 iyidir ya. Ertesi gün insan gibi geçsin istiyorsam 3 yeter.

Geçen Cumartesi günü rakı içtik, sonra diğer arkadaşlar elinde viskiyle geldi onu içtik. Üzerine 2 bira içtim 4 gibi yattım. Pazar günü 3 kişi 2 70'lik viski içtik, sonra kadıköy dorock'a gittik, girdiğimden çıkana kadar dans ettim içeride de 2 bira söylemiştim ama bir tanesi içirmemişler bana sağolsunlar :DD 4 gibi eve geldim, gecenin geyiğini yaparken 5 gibi sızmışım.

Henüz yaşlanmamışım lan sevindim. Ama pazartesi zehir gibiydi, sanki benliğim yoktu, hasta gibi yatakta yattım akşama kadar.

02.30-03.00 maks. o da cumartesi felansa. cuma bile 02.00'den sonra zorluyor.

00.00 gibi evde değilsem huzurum kaçıyor artık

20'li yaşlarda akşam 8-9 gibi içmeye başlayıp sabah 4-5'e kadar kusma limitlerinde içip, o halde evin yolunu bulup ertesi gün veya bir sonraki gün aynısını yapabiliyordum.

Şimdi kırk yılın başı çıksam bile saat 1-2 gibi eve gitsem de uzansam diyorum. Canlı müziği kafam kaldırmıyor, eskiden kolonun dibinde mekan kapanana kadar oturabilirdim. ayrıca eskiden içtiğim gibi içemiyorum. ekonomik yükünü geçtim, bünyem de kaldırmıyor. 1-2 kadeh sonrasını istemiyor vücut. İçeyim dersem de sarhoş olma eşiği düştüğü için feleğin şaşıyor.

Mutsuzluk veren bir durum değil ama insan "vay bee eskiden nasıl dayanıyormuşum" diyorsun.

Bunların temel sebebi de yorucu iş hayatı. haftanın 6 günü bütün enerjini sömürüyor, düşünebildiğin tek şey sana kalan tek tatil gününde elinden geldiği kadar dinlenebilmek.

eş, çoluk, çocuk varsa o bir günde onlarla mı ilgileneceksin, kendini mi dinlendireceksin derken bir kısır döngüye giriyorsun.

bi gün önceki uyku durumuma ve yediklerime göre değişiyor

ama 02.00' ı pek görmem

Gece 2.
Sonrasinda uyuyorum :D

Valla yaslandim ya :/

Zaten 12’den önce dışarı çıkılmıyor ki partilenecekse. Ben yorulmuyorum ama 22-23 yaşımdaki gibi haftada 3-4 kez de partilemeye çıkmıyorum dışarı. Onun dışında zaten hep geç yatıyorum, bir yerde geç oturup bir şeyler içmeyi - atıştırmayı seviyorum. Mesela 9 gibi akşam yemeğine çıkmayı eve 2-3 gibi dönmeyi...

keşke görüş belirtenler güncel yaşlarını da yazsaydı, daha güzel anlaşılırdı yaş/yorgunluk skalası hehe.

ben hala dayanabiliyorum, daha doğrusu dayanmak şeklinde bile bakmıyorum; ki sabahları -hafta sonu dahil- 7, maksimum 8'de kalkan insanım, ona rağmen gece dışarıdayken öylesine bir saate bakıyorum ki ne göreyim, saat 4 olmuş bile. yorulmuyorum kısacası. dışarı çıkmak için cumartesini falan da beklemem. ertesi gün iş olmasını umursamam.

buraya bir ama gelecek; ama...

ertesi gün performansım, özellikle 20li yaşlarımın başındaki halime göre yerlerde. /: eskiden bunu 3 iş günü üst üste dahi yapıp gık demezken, şimdi alkolü de fazla kaçırdıysam ertesi gün baya leyla modda takılıyorum.

hele minimum 12 saat süren hayvanlar gibi içme maratonlarından birinde, ki o sefer 19 saate yakın sürmüştü diye hatırlıyorum, değil ertesi gün, iki gün sarhoş gezdim, hareket edemedim. /: eskiden olsa bir sonraki gün öğleden sonra kendime gelmiş olurdum...

dertliyim, yaşım 31.

yaş konusunda brena +1

25 yaşında biri 5 yıl öncesine bakarak bunları söylüyorsa oturup bi düşünmesi gerekir gibi sanki.

Ben de dışarıda gece 1'den sonra yamulanlardanım, zorlarsam ve çok keyif alıyorsam 2 ama bu ola ki iki gece üst üste tekrarlanıyorsa ruhum bedenimi terk ediyor.

yaş 37.

36 yaşındayım. Bir iş günüyse 10'dan sonra hiçbir yerde duramam.
Tatildeysem 12-1'i bulur ama çekilmez olur, eziyet gibi.
Doğum günümdü birkaç hafta önce, saat 11:30 gibi "ay ben şu anda evime gidip yatakta Harry Potter izlemek istiyorum, gidelim mi?" dedim.
Hele alkol malkol, iyice çekilmez.

20 lerimde sabah 5 6 kadar oturup sonra yatip 12 de sokaga cikardim.

25 30 arasi 3 4 kadar disarda durabiliyordum.

37 yasindayim ve 12 1 oldu mu eve gitmenin hayallarini kuruyorum

3 mü? Benim 11'de uykum gelmeye başlıyor. Hadi 12'ye kadar durayım. Normal koşullarda 12'den sonra yatağıma kavuşmak istemeye başlarım.
Birkaç ay önce, normal olmayan bir koşulda, sabah 4'e kadar durmuştum (24 saat uyumamıştım). Ertesi gün çok fena geçmişti.

eğer party hard ise "there is no tomo" kafası. zaten gece 12 e doğru çıkarsın buf-e-kür +1

öyle olunca gün ağırana kadar devam ederim. 3te ayrılanlar olunca moralim bozulur falan.

ama yok normal gece çıkması ise 12-1 ideal.

yaş 31/E

Partilemeye çıktıysam gece 4 ten aşağı girmem eve ki uyumadan işe gitmişliğim de güncelde hala devam eden bir durum benim için. Dışarıda bir buluşma, iki içki içmece yemek yemece olayları varsa da en geç 12 de dönmeye çalışırım eve çünkü kendim için en az yarım saat hatta 1 saat oturmam ve müzik dinlemem gerekiyor uyumadan önce. 2 yıldır süregelen spor ve düzenli beslenmenin bu takılmalarda çok işe yaradığını belirtmeliyim bu arada. 20 25 arasında üstüste fazlaca vodka içer ve ertesi gün de bunu yapardım. açıkçası 20 yaşından itibaren bende pek bir değişiklik olmadı, aksi yönde spor sayesinde daha rahat atlatıyorum bu gece gezmelerini.

piri çavuş'taki sokaklarda uygun fiyatlı yerler var konser mekanına da yakın.

benim kadıköyde gördüğüm en uygun fiyatlı bar için (bkz: grange bar). antikacılar sokağında. kadıköy sahne'ye yürüyerek 5dk uzaklıkta.

Müzik dinlemekten çok oturup muhabbet edelim diyorsan revolte

kaset

kaset'in hemen yanındaki "bakkal" da olabilir. en son gittiğimde pek gürültülü değildi, içki fiyatları da standart sayılabilecek seviyede.

zeplin nasıl?

Rockn rolla

www.lcwaikiki.com

şantiyede giyecekseniz aşşırı pahalı bir eşofman almanıza gerek yok diye düşündüm açıkçası.

Şantiyedeysem, sosyal hayat içerinde giyinmek için dedim :) yani o eşofman ile iş yapmayacağım :)
Biraz iyi bir şeyler olabilir :)

adidas olabilir pamuk olanlarından

Hm'den de olabilir

Adidas beckenbauer tp
Puma iconic t7

Özel günlerde bile giyilir bunlar. Öyle tarzlar.