herhangi bir otobüse binip rumelihisarı, baltalimanı bittikten sonra ineceksiniz. 10 dakka. bebek'ten tabii bu.

bebekten sariyer yonune dogru yuru ya kulum.

taksim'den sariyere sahilden giden bi otobus vardi, 40t olabilir.

Onlar hayatta geçmez gümrükten.

site güvenilir. debit kartla alamazsın. türkiye'ye gelir, gümrükte kalır.

şu an durum ne bilmiyorum ama bundan 1.5 yıl kadar önce arkadas chivas almıştı gayet gelmişti eve kadar. kargoyla bile ucuza geliyo tabi ickiler.

kredi kartıyla almıştık tabi.

şimdi napayım sizce? alayımmı yani. aradığım şeyi başka biyerde bulamıyorum oyüzden alıcam zaten

belli bir sınır var. 100 dolardı en sonra hatırladığım. onun üstündeki her şey gümrükte takılır.

büyük risk. alma.

o söktüğün DVD-ROM için bir ide-usb kablosu alırsan takabilirsin. tabii bir de adaptörden elektrik besleme kablosu gerek. onlar varsa iyi.


usb ile başlar o laptop ya. boot sequence'i kesin şeyettin mi?

ağ aracılığıyla olabilir. konuya vakıf değilim ama şurada bir anlatım var: ubuntuforums.org

@dehri

ide usb kablosu yok maalesef. ne yaptiysam da usb'den baslatamadim. konuyla ilgili arama yaptigimda da "bir tarihten onceki pclerde usb den boot olmuyor" gibi bir cevaba ulasmistim. Bu son cumleden emin degilim ama, zira bu aramayi yapali oldu biraz.

diski sokup baska bilgisayara takin, orada kurun sonra geri takin.

usb'den başlatma çipsetin bir özelliği, belirli bir tarih olması doğrudur.

laptop harddiskini de başka bilgisayara takmak zahmetli, pxe ile yüklemek de zahmetli, şurada anlatılmış: www.howtoforge.com

kısacası kolay gelsin.

aylak adam +1

Freud oku. Kitap üzerine fazla düşünmek istemiyorsan iyi bir seçim olacaktır tahminimce.

Ya bir de bu kadar kitabı nereden nasıl buldun bana da bir yol yordam gösterir misin? tenks

körlük

Aylak Adam.

körlük +2

aylak adam sonra sabahattin ali
saramago ve salinger
freud

çavdar tarlasında çocuklar sanki seni biraz toplar. körlük'ün karamsar havası, kasveti iyice çökebilir üzerine. şu çılgın türk'leri nasıl okumaya değer bulduğunu sorgulamayacağım. kimileri resmi söylem'e bayılıyor. tarihi devlet'in ayılıp bayıldığı adamlardan dinlemek kadar zamanı boşa harcama yolu olmaz ama tabii üzerime vazife değil. moliere de tutunamayanlardan uzaklaştırmakta yardım edebilir gibi geldi bana. saygılar, sevgileri.

körlük

Yahu hepsine tamam da o kadar nitelikli, güzel kitabın yanında o Turgut Özakman'ın ne işi var? O olmasın da hangisi olursa olsun. Hepsi güzel seçim.

edit: "Çavdar Tarlasında Çocuklar iyi gider" fikrine katılıyorum ben de. cCc Salinger Reyiz cCc

korluk'u hatta direk saramago'yu daha saglam kafayla oku sen :) cavdar tarlasinda cocuklar rahat gider gibi

10 numero

kitapların hiç birine sözüm yok da;

turgut özakman'ın şu çılgın türkler kitabına bu acayip tepki nedendir ben de bunu anlamadım?

ben okudum o kitabı.. ve kendi tarihimizi okullarda yıllarca gördüğümüz halde ne kadar yüzeysel ve yarım yamalak verildiğini gördüm. hemen her sayfasında gözyaşlarımı tutamadım.

köylülerin askerler için kendi aralarında yapabilecekleri her türlü yardımı toplarken, hiç bir şeyi olmayan köyün delisinin ayağındaki bir çift ayakkabısını getirişini okudum. o kitapta anlatılan her şey belgeli. bir kaç yıl önce (kitabın yeni çıktığı yıllar belki) turgut özakman'la yapılan bir röportaja katılmıştım. o yaşta bir insanın kendi tarihi için (yanlış hatırlamıyorsam) on yılını tarihe dair belgeleri bulmaya ayırması şimdi bu cümlede okuyunca ne kadar basit geliyor ve yine aynı cümlelerle ne kadar basitçe küçümseyip, yerebiliyorsunuz..

o kişi, bizlere tarihimizi gerçek haliyle verebilmek için (o yaşta ki kendisi şu an en az 70 üstü vardır) hayatından on yılını harcayabiliyor, ama siz taş çatlasa bir ayınızı okumak için ayırmak bir yana, bir de nasıl küçümsüyor, yeriyor.. breh breh breh... vay anasını sayın seyirciler..

o kitap her okulda her vatandaşa okutulması gereken bir kitap iken, buralarda iki cümle ile nasıl da yerle bir ediliyor..
ayıp.. yazık.. ama o kitaba, içinde anlatılan tarihe ve yazana değil, böyle düşünenlere bence..

aferin...
sizden çok iyi adamlar olur bu ülkeye..

bu yazdıklarımı, tepkimi gösterdiğim şeyleri yazanların kim olduklarına bakmadan ve umursamadan yazıyorum. kimsenin şahsına değil, genel tavra yönelik düşüncelerim.

kitap tarih dili ile değil roman diliyle yazılmıştır. bari okuduktan sonra bu tür yorumları yapın... vay be, bunları da okuyacağımız günler geldiğine göre, daha ilerisine de şimdiden hazırlanmaya başlayalım bari.. ben utandım şu yazılanları okuyunca..

o listeden ya sadece 8 numarayı okuyun ya da 8 numara hariç hepsini. bu listeyi tek bir kişi yapmış olamaz. bu 11 kitabı sevip de 8 numarayı önerebilecek bir gerizekalının varlığına inanamam.

8 numara saplama beyler.

@holy diver kitap bir roman değil de tarih kitabı olsaydı muhtemeldir ki aynı şeyleri yazmamış olacaktım. söylediklerim kitabın konu edindiği tarihe ve millî mücadeleye değil; (aile tarihimden de biliyorum ne çileler çekilip ne emekler verildiğini) kitabın bir roman olarak değerinedir. tarih, romanlardan öğrenilmez; tarih kitaplarından öğrenilir. turgut özakman elindeki belgelerle kötü bir roman yazmak yerine iyi bir tarih kitabı yazsaydı, eserine çok daha fazla saygı duyardım. tabii diyorsanız ki "burada yazılı olanlar başka bir kaynakta derlenmiş değil. hepsi de belgeli, gerçek olaylar. o yüzden bir roman değil de tarih kitabı olarak okunmalıdır." ona bir şey diyemem işte. ama tutup da turgut özakman, sırf bizim açımızdan kıymetli bir dönemi konu edindi diye ona iyi bir roman yazarı muamelesi yapmamı beklemeyin lütfen.

@exla ayrıca çavdar tarlasından çocuklar yönündeki reyimi de yineleyeyim. oğuz atay'dan bir bilim adamının romanı yerine korkuyu beklerken daha iyi olabilirdi. türk edebiyatındaki çok önemli bir öykü kitabıdır. o.a. genelde romancı olarak değerlendirilir ama bu kitabıyla da türk öykücülüğünün en iyileri arasına yerleşmiştir. oylumlu bir romanın ardından freud vb. sosyal bilimlerle ilgili bir kitap da fena gitmez.

@microfiction,
dediğim gibi, isimleri bakmadan yorum yaptım. şimdi kontrol ettim senin yorumun onlardan biriymiş.

ben de kitapla ilgili yorum yaptım zaten ve onun kelimelerle bu kadar basitçe değersizleştirmeyi hak etmediğini söyledim/söylüyorum. kitapta yanlış hatırlamıyorsam bir tek kadın karakter kurgu idi, ki bu da kitabın girişindeydi sanırım turgut özakman'ın giriş yazısında belirtiliyor. adam çalışmalarını anlatıyor orada. kaynaklarını da kitabın sonunda sıralıyordu sanırım. çok yıl geçti kitabın neresinde yer aldıklarını net hatırlamıyorum.

evet; kendi ağzından da duymuş ve kitabındaki önsöz(ler olabilir hatırlamıyorum)de de okumuş biri olarak tekrar ediyorum, kitapta anlatılanlar tamamen tarihi belgelere dayanarak, yıllar süren araştırmalar sonucu yazılmıştır. şimdi ben içeriğine ve gerçekliğine dikkat çekerken, sen kitabı istediğin kategoriye koyabilirsin, bence hiç önemli bir konu değil. içindekine değer verilsin (ki bu da en güzel okunarak ve hakkında konuşulurken daha dikkatli konuşularak olur sanırım) de, sen istediğin kategoriye koy;)


@dehri;
inanır mısın, ben de okuduğunu anlamayıp anlamış gibi yorum yapan gerizekalıların varlığına inanmak istemiyorum..

ama yine de olasılıklar için ek açıklama yapayım;

soruda verilen listeden herhangi bir kitap önerisi yapmadım. sadece bir tek kitaba gelen şaşırdığım tepkilere karşı (konuyla ilgili direk değil ama dolaylı cevap sayılabilecek) düşüncelerimi belirttim.

Yusuf Atılgan-Anayurt Oteli

kesinlikle J.D. Salinger - Çavdar Tarlasında Çocuklar

Sayın @holydiver,

Ekşi sözlüğün pek sevilen bir başlığı var, devletin ideolojik aygıtları bunlar sadece trt, tsk, tdk olmuyor bireyler de olabiliyor. turgut özakman bu devletin ideolojik bir aygıtıdır. kitabı yazma sürecinde değilse de yazdıktan sonra kemalist'lerin ideolojik aygıtlarından birine dönüşmüştür. yazdığı devam kitabıyla da bunu ispat etmiştir. Türk'ün Türk'e propagandasını yapan, türkiye cumhuriyetinin kambur kurucu felsefesinin, zamanın gereklerine göre sıradan bir savunucusu. kitabın ne edebiyat ile, ne bilgi ile, ne tarih ile bir alakası var, açıkçası kitap demek bile lütuf. tek varlık sebebi propaganda. vergi mükelleflerinin vergilerini daha şevk ile ödemesi, askere giden evlatlarının ölmelerini sorun etmemeleri gibi beklentileri var. ne olsa dedeleri de çılgındı, vatan için öldüler. otuz yıllık iç savaşta ölen on binler de neymiş? çılgınız bir, yüz binler ölsün! vatan sağ olsun! diyelim diye yani. ben bu söyleme lanet ettiğimi ekleyeyim.

tarihi devletten öğrenmek, ibrahim tatlıses'ten türkçe öğrenmeye benzer. koskoca akademi var, -onun için de de çürük elma bol- "uluslararası kaynaklar var" desem onlar türklerin çılgınlığını gerektiği gibi söylemiyor diyen çıkacaktır. ne olsa yanlılar, 90 yıl önce kaybeden dedelerinin savaşlarını devam ettiriyorlar gibi çocukça manipülatif, aptalca inanılması beklenen, banu avar kafalı şeyler söylenebilir. kurucu felsefenin tarih ile söylediği o kadar çok yalan var ki, güneş dil teorisi mi dersin, türklerin bu topraklarda 6.000 yıl önce yaşaması mı dersin, türk'ten başka ırk, etnik köken tanımayıp, tüm geri kalanları yok sayıp ırkçı olmamayı başarabilmesi mi dersin... gider bu.

kitabın içeriği ile ilgili eleştiri yarıştırma savaşına girmiyorum. kanımca buna gerek yok, gerek ekşi sözlük başlığı, gerek basit bir google araması size ihtiyaç duyduğunuz yanıtları verecektir.

@hınzırpaşa;

zahmet etmiş o kadar uzun cevap yazmışsınız, teşekkürler.
konunun gereksiz yere ve alakasız bir başlık altında uzayarak başkalarını da rahatsız etmemesi amacıyla; sadece "vay be" diyorum.

@holydiver,

hiçbir kinaye içermeksizin, teşekkür'ünüze teşekkür borçlu olduğumu ve inceliğinizi takdir ettiğimi eklemek isterim.

Muhtemelen bunu Fethullah ve Amerika'da onu yöneten birkaç kişiden başka kimse bilmiyordur.

kusura bakma ama sacma olmus be haci. Dusun kì usa'i.saniyo musun ki obama yonetiyor o gidince super guc(!) olma durumu falan bitecek?
Ayni durum iste.saniyor musun ki M.fetullah gulen'in elinde hersey.degil tek kisiye baksaydi bu isler zaten yurumezdi.muhim olan kisiler degil hedefleri

ben olcam , tahtın yasal varisi benim inşallah .. 2.3.4.5. varisler de çıkarsa yeni bir dizi çekebiliriz "games of thrones - abiler edition" diye

@kiz kurusu:

ne alaka tam saçmalamışsın şimdi "obama usa'i yönetiyor o ölse amerika süper güçlüğü kaybedecek" örneğini çok mu aradın? 5 yaşındaki çocuk hatta karga amip hepsi güler buna. ben böyle bir şeyden mi bahettim veya ne alaka şimdi?

sen boşver kim neyi nasıl yönetiyor yok hedefti bilmem ne idi yok tek kişi idi...

sen biliyorsan şayet bu cemaatteki en güçlü diğer kişiler söyle yoksa da sağol.

valla ya obama bir ölse bitti yani amerika di mi ? ben diyorum cematteki 2. 3. 4. adam kim sen bana "eee obama ölse amerika süper güçlükten düşer mi sanıyorsun" diyorsun.

cemaatlerin işleyiş biçimleri ile cemiyetlerin işleyiş biçimleri farklı. Obama gittiği zaman ABD yönetimi belki gücünü kaybetmez ama cemaatlerde liderin kaybı cemaatin çözülmesine bile sebep olabilir.
Buna en güzel örneklerden birisi de AKP olacaktır zannımca, Tayyip Erdoğan'ı çıkarın AKP'den sizce ne kadar oy alır? Ne kadar süre daha iktidarda kalır?
İş bu sebeple aynı kefeye konamaz örgütlenme biçimleri.
Gülen Cemaatinde de özellikle cemaatin kamusal yüzü için adı geçen isimlerden birisi Eyüp Can idi bir zamanlar. Gerçi kalktı geldi şimdi burada Radikal ile uğraşıyor ama sonrasında ne olur kim bilir.

abiler diye bir resim var. oradakiler onlar..

hüseyin gülerce bir nevi sözcü/ikinci adam.

o öldükten sonra büyük ihtimalle bir dağılma yaşanacak ve tek bir çatı altına kalmayacak şimdi ki gibi. onun izinden gidenler şuanda dahi parça parça olmuş duurmda. farklı kollara ayrılacaklardır çok çok büyük ihtimalle.

o vefat etse başında imam olacak ve nasılbilirdiniz diye soracak başka birşey olmaz

beylikdüzündeki gölette vardı yamulmuyorsam

küçükçekmece gölü mü?

(bkz: ağva)

YL öğrencileri alabiliyor evet.

mavi kartta 1 limit dediği 1 kontör. ayda belli bir basış hakkı var mavi kartın.

linki açamıyorum, ilk sorunun cevabı evet

normal vatandaş indirimli kartı olmadan,
tek biletlilere 1,75
çift biletlilere 3,50
metrobüse( yanlış hatırlamıyorsam) 2,10 ödüyor.

aylık kartlar en son, silivri, çatalca gibi özel halk otobüslerinde geçmiyordu. ona da bir arkadaş bir şey desin. şuanda geçiyor mu bilmiyorum..

faydalanabiliyor.

son bir soru daha.
bu kartın akbil den farkı nedir? (not: ankaralıyım)

akbil: eski metal aksamlı bilet
istanbul kart: rfid temelinde çalışan elektronik kart
öğrenci: indirimli istanbul kart

Akbil tedavülden kalktı, yerine manyetik kartlar geldi. Bir fark yok.

-her türlü öğrenci(lise, lisans, yüksek lisans, doktora) iett öğrenci kart çıkartabiliyor. ya da akbil.

-mavi kart dediğimiz şey ise, aylık akbil oluyor. peşin 55-60 tl birden yatırıyorsu ve 200(sanırım) basma hakkı kazanıyorsun. her basıtığın 1limit olmuş oluyor. ama uzun yolculuklarda -asyadan avrupaya mesela- çift basım alıyorlar.

-eğer öğrenci kartın yoksa normal otobus ve vapurlar 1,75 tl, metrobusler 2.10 tl. öğrenci kartlarında tüm binişlerin 1 tl. aktarmalar ise öğrenci kartlarında ilki 40 kuşuşş, diğerleri 35 kuruş. normal kartlarda aktarmaların tamamı 1 lira. metrobüslere hiç bir zaman aktarma yapılmıyor. metrobüse her basıtığında 2.10 ya da öğrenci kartıysa 1 tl basıyorsun.

-akbil=seyahat kartı. hiç bir fark yok. önceden akbil kullanılıyordu artık o akbiller kaldırıldı onun yerine kart kullanılıyor. basmakla uğrasmak yerine okutuyoruz o kadar.

istanbul kart manyetik kart ya da rfid değildir. mifare üzerinden çalışan temassız bir akıllı karttır.

şu şekle çevirebilirsin durumu,

ben sizden o hizmeti aldım, bana kendi çalışanınız 25 gb adil kullanım kotası uygulanmadığını söyledi, ama siz uyguluyorsunuz diyerek tüketici hakem heyetine gidip (tam sebebi nedir bilemedim tabi) şikayette bulunabilirsiniz. Bu durumda 150 ytl den yırtma şansınız olabilir.

Ha bir de şöyle bir durum var, sözleşmede kocaman, adil kullanım kotası uygularız biz dedikleri halde sen imzaladıysan o zaman hiç birşey yapamazsın


edit : www.superoffline.net

burayı bir incele, millet tüketici hakem heyetine şikayette bulunup AKK yı kaldırtıyormuş, sen de böyle yap olmazsa iptal etmeden

o parayı alırlar.

Sozlesmemde 25 GB yazdigini elbette ki inkar etmiyorum, ama o kadar sacma bir kisitlama ki, adamlarin soyledigi gibi, "kagit uzerinde var, ama uygulamada yok" olmasi daha muhtemel geliyor.

Dusunun, 20 Mbit/s hizinda internet vereceklerini soyluyorlar, ama kotasi 25 GB. Bu ne demek? 2 saat 40 dakika icinde sana verilen kotayi dolduracaksin ve ayin geri kalan 29 gununu 1 Mbit/s hizla gecireceksin demek. Bir ayda 720 saat var, ama adamlarin HIZLI kotasi aktif kullanimla 3 saat bile dayanmiyor.

Cep telefonunda 20 dakika aylik gorusme paketi vermek gibi bir sey bu...

49 TL'ye 1 Mbit/s olur mu, olmaz. Biz de bu durumu kabullenmeyelim, boyle sacmaliklari hosgormeyelim.

7 gun icinde kosulsuz iade hakkim varsa, o hakki kullanmak istiyorum. Yoksa, elbette ki abone olurken alkol veya uyusturucu kullanmis degilim. Bilerek aldim, ama simdi istemiyorum. 7 gun baska neye hizmet ediyor ki zaten?

@bonjurkes: onu yapanlar eski uyeler. eskiden kota mota yoktu. sonra superonline kafasina gore kota getirdi. eski aboneler de "bizim imzaladigimiz ilk sozlesmede boyle bir sey yok" deyip kotalarini kaldirtmaya basladilar.

isin garibi, eski uyelere kotasiz internet saglamaya bandwith'leri yetiyor, ama yeni uyelere yedirmek istemiyorlar. 49 TL'ye 1 Mbit'lik baglanti mi olur Allah askina ya?

Umut verici bir mesaj bekledim su Eksi camiasindan ama olmadi, olamadi...

sözleşmeni oku. orada iade durumunda kurulum ücretinin alınacağı yazıyor olabilir. o zaman paşa paşa ödemen gerekir. Adamlarda gelmiş kurmuş masrafını yapmış sonuçta.

Ayda 3 saat internet gibi düşünmemek lazım. Sürekli dosya indirirsen evet 3 saat. Ekşi'de dolaşarak falan bir ayda bile dolduramazsan o 25 gb'yi.

eskiden beyaz kagida basili sozlesme 6 sayfalik sozlesmeyi imzalatiyorlarmis. orada herhangi bir kotadan soz edilmiyor, sadece superonline'in web sitesine atifta bulunuluyor. bu da tuketici haklarina uygun bulunmuyormus ve basvuranlar, tuketici hakem heyeti karariyla, gercek sinirsiz internete kavusuyormus.

bahsettigim sozlesmede 150 tl de yazmiyor.

bana ise, hem o sozlesmeyi, hem de ona ek yapilan 1 sayfalik taahhutnameyi imzalattilar. sozunu ettigim taahhutnamede, taahhutun bozulmasi halinde 150 tl'nin alinacagi yazili, ama 7 gunluk sureyle ilgili ozel bir duzenleme yok.

neyse, ben sanirim isin bu kismini daha fazla kurcalamayacagim, cunku cok daha iyi bir sey buldum: her iki sozlesmede de hizimin hangi hiza dusurulecegi yazili degil. "hiz alani"ndan soz ediliyor ve tabloda benim icin 25 gb secilmis durumda, ama 25 gb'yi astigimda hangi hiza dusurulecegim acikca yazilmis degil. burada yaptiklari islem, 6 sayfalik sozlesmenin 4-23. maddesi. o da, yukarida soyledigim, superonline.net'e atifta bulunan madde. digerleri adil kullanim-limitsiz olayini bu maddedeki aciga atifta bulunarak hallediyorsa, benim de halledebilmem lazim.

sozlesmede acikca yazmadiklari surece, hizimi neden 20'den 1'e dusurduklerini de izah edemeyeceklerini dusunuyorum. neden 0.1'e dusurmuyorlar? ya da, neden 10'a dusurmuyorlar? niye 1? kim diyor? benim 1'lik hizi kabul ettigime dair altinda imzam olan bir sozlesme var mi?

fiber internet altyapisi doseyip 1 mbit'lik rezalet otesi hizi dayayan bir zihniyete (ister superonline olsun, ister ttnet) karsi mucadele vermek, bu sacma sapan karari ortadan kaldirtmak gerek. 100'luk hiz dusse dusse 50'ye dusmeli. 5 ne lan?

hangisi yukarıdaki tarifime uygun yerler ihtiva ediyorsa orasından bahsediyorum.

bak bunlar (www.yudosk.com) her haftasonu bir sürü yere kolay-orta-zor parkurlar düzenliyorlar. kar amacı gütmeyen bir doğa kulübü. en azından güzergahlarna bakabilirsin.

polonezköy-şile

african rain teşekkürler. ben de çok beğendim onların etkinliklerini. topluca gitmem ama güzergahlarını not aldım evet.

maslak- zekeriyaköy

hatta daha kısa olacak, ümraniye küçüksu - çavuşbaşı

uyuyanadam, acaba bu rotalar ile ilgili bir-iki ara nokta daha belirtebilir misin? "şurası üzerinden", "şu yolu kullanarak" gibi.

maps.google.com

maps.google.com bunun sonunda sürpriz var

maps.google.com :burda gidebildiğiniz kadar gidip geri dönebilirsiniz

maps.google.com : yokuş severseniz

maps.google.com : burda da yolun sonunda sürpriz var

sahilden bassanız sarıyerden fln ne bileyim, bakırköye kadar fln yolu var. canavar gibi de parkur, deniz kenarı oh mis.

cevaplar, öneriler süper. ama aslında bana insanın olmadığı, çok az olduğu, dereli tepeli rotalar lazım.

maps.google.com

bu yol da güzel.

bu arada tavsiyem ASLA yoldan ayrılıp ormanlara dalmamanız. arazi insanı yanıltabiliyor, ormanın çok sık olduğu patika olmayan güneş ışığı girmeyen kapkaranlık yerlere gelebiliyorsunuz. biriniz ayağını burksa kalırsınız orada. sakin sakin yoldan devam edin.

uyuyanadam ellerine sağlık. ama bunlar hep asfalttan yürünecek rotalar. olmadı ki :)

abi n'aptın, jungle mı burası. sağdan sola, üstten altta 1.8 x 1.8 kilometre bir park bu gösterdiğin yer. kaybolmak istesem kaybolamam.

dediğim gibi hepsi orman kenarından giden çok fazla işlek olmayan yollar ama ormanın içine iki kişi dalınmaz, eğer niyetiniz buysa trekking gruplarına katılın, 15 20 kişi yolu bilen izci eşliğinde yürüyün, ki bu gruplar bile kaybolup hava karardıktan sonra ayvayı yedik diye üç buçuk atabiliyorlar.

karşınıza köpek çıkar, kötü niyetli insan çıkar, yılan akrep sokar vb vb hiç olmayacak şey değil. kardeşimle üç km kadar ormanın içine girdik beykozda, en son bir yılanın üstünden zıplayarak yola çıkabildik. boğaziçi üni dağcılık klübüyle trekking de kaybolduk hesapladığımızın 5 km ötesine gecenin bir yarısı çıkabildik, vb vb... sonuç oalrak iki kişi yoldan ayrılmak çok riskli.

üniversitelerin dağcılık klüplerine takılın maksat trekking ise.

park değil sık orman bu arada gidip gözlerinle görebilirsin. patikanın olmadığı yerde ilerlemek imkansız hale geliyor, patika seni ormandan çıkacak şekilde değil içine dalacak şekilde götürebiliyor, her yer birbirine benzediği için güneş batarsa yolunu şaşırabiliyorsun, vb, neyse ben diyeceğimi dedim gerisi size kalmış bir konu. dikkatli olun.

yok kaybolmayız sen endişelenme. gps ile takılıyoruz zaten.

böyle yapacağınıza sorunuzu sorsanız eminim biri cevaplar.

karaköy'de inseniz. tünele çıksanız. istiklal'i galatasaray'a kadar yürüyüp lisenin karşısındaki sokağa girseniz. olmaz mı?

ordan taşındı işte yeni yerleri tophanedeymiş.

mustafa adlı devlet adamı dedin. bu ülkeye malolmuş ulu öndere saygı göstermedin ki, aynı saygıyı modlardan bekleyesin. kısaca niyet önemli. modlar en iyisini yaptı.

www.eksiduyuru.com

duyurunuzu görmedim ama tartışma başlatıcı içerik gerekçesiyle silinmiş olabilir.

Troll gibi tartışma başlatma amaçlı icerik siliniyor. Konudan bağımsız.

idrak sıkıntısı yaşıyor olması muhtemel sevgili kardeşim. moderasyonun niyet okuma gibi bir yetki ve sorumluluğu mu var?

allah belanı versin t.c diye başlık açılabiliyor. o silinmiyor ama?

büyük ihtimalle tartışma başlatıcı olması. yani böyle hafif söz dokundurmalar ve karşıt görüşler oluşmaya başladı mı o duyuru çığrından çıkmaya başlayabiliyor. forum olayına girmek istenmiyor burda. bir de cevap birden fazla kez ispiyonlanmış olabilir.

@drip 7-8 senedir sözlükte ve epeydir duyurudayım, trollük hiç huyum değildir. paylaşılan bir resimde neler görüldüğü sorulmuş. ben de o resimde asık suratlı bürokrasiyi görüyorum. konuyla aşırı bağlantılı. övmek mecburiyeti taşımıyorum paylaşılan fotoyu. ilk yorumum tamamen ve tartışmasız bir resim yorumudur. "kemalist damarımız kabardı sildik" yazılması tercihimdir açıklama olarak.

@der meister: sözlükte açılmış o başlık. duyuruyla ne alakası var?

@ermanen yani atatürk'ün bir fotoğrafı paylaşıldığı zaman sadece "kahraman komutan" mı yazabiliyoruz? çünkü atatürk'ü övmediğiniz zaman tartışma başlar türkiye'de.

övmek zorunda değilsin ama saygı göstermek zorundasın. saygı göstermek=övmek değildir!! çarpıtmayalım konuyu...

@dehri

Duyuruyu gördüm, ben ispiyonlamadim ama hoşuma da gitmedi. Kalsa benim için sorun olmazdı. Genel olarak rahatsızlık duyulup ispiyonlandiysa silinmistir.

Evet troll olduğunu düşündüm.

@bilmemkacincinick hukuki manada saygı gösterme zorunluluğu olmaz. hakaret etme yasağı olur. hakaret etmeyecek kadar da aklım ve ahlakım var zaten.

@dehri

ben objektif bir yanıt verdim. sorduğunuz soru benle alakalı değil...

'Mustafa adlı devlet adamı' nedir allasen? halk karşısında aşağılık göstermeye yönelik bir hareket. halbuki Atatürk desen, saygı duysan, biz de sana saygı duyacaktık. beğenmeseniz de; Atatürk'e özel koruma yasası var.

@ermanen ben de şahsınıza saydırmıyorum. "tartışma başlatıcı" gibi subjektif bir tanımlamaya yaslanırsak burada içinde "kürt, alevi, atatürk, sosyalizm" keywordleri geçen her şeyin silinmesi gerekir diyorum. kategorinin anlamsızlığına dikkat çekiyorum.

yahu şu fikir özgürlüğü isyanının moderasyonlara yapılmasına da hayranım. bu memleket böyle arkadaş. atatürk, islam, peygamber, kitap... bunları istediğin gibi göklere çıkarabilirsin. ama negatif eleştiri yaptığında her zaman bir tartışma çıkar.

duyuru yönetiminin tek amacı burada bir yere varmayacak tartışmaları önlemek, duyuruyu foruma çevirmemek. yoksa burada her gün yeni bir "turkishmusic.org'daki sezen aksu tartışması" çıkardı.

ben şimdiye kadar fikir ayrılığı yüzünden herhangi bir eleştirinin silindiğini görmedim. "atatürk'ü neden rahatça eleştiremiyoruz?" diyeceksek bunun muhatabı internet sitesi moderatörleri değil.

neyse bak uzar işte bu...

mesela benim yazdığım burdaki cevapların bazıları forum ağzı oldu.. ispiyonlanıp silinmesi yerinde olur.. :)

sevgli @dehri. bazı şeyler halka, millete malolmuştur ve saygı duymak zorundayız onlara. bakma ekşide Allah, kitap, peygamber küfredildiğine.. Bayrağa saygı duymak zorundasın. istersen duyma, çiğne bakalım. hukuki yaptırımı ne oluyor.. Mustafa Kemal Atatürk de bu millete mal olmuş bir kavramdır artık ve saygı duymak zorundayız. bilmem anlatabildim mi..

@jangara sevgili kardeşim, ergen değilim isyanımı moderasyona kusayım. çok teknik bir eleştiri getiriyorum.

soru: "şu resimde ne görüyorsunuz?"
cevap: "asık suratlı devlet adamları görüyorum" (ilk silinen yorum yaklaşık bu, gerisi sonrakiler).

bu tamamen soruya cevap. sataşma yok. hakaret yok. adam fikir sormuş, herkes başka bir şey görüp söyleyecek. bunun engellenmesi temel duyuru/soru - cevap ikiliğine aykırı.

Adına hassasiyet dedikleri garip bir alınganlık var herkeste. Sonuçları da bunlar oluyor işte.

Kemalistler "Mustafa adında bir adam" lafına, dindarlar/islamcılar "Muhammed adında bir adam" laflarına alınıyorlar, hemen saygı duy kartını gösteriyorlar. Bu tip sözler saygısızlık değil. Kaldı ki kimse kimseye saygı duymak zorunda bile değil.

Ne var ki, sadece hakaretin yaptırıma uğraması gerekirken, söyleyeceğiniz en alakasız şeyin bile hakaret içerdiği yorumunu yapabiliyorlar.

Arkadaşlar nerden çıktı "inanmıyosan saygı göstereceksin!" kafası yahu? Ekşi sözlüğü biraz da bu tarz kalıplara karşı olduğumuz için sevmiyor muyuz? Ekşi duyuru da ekşi sözlüğün kültüründen beslenen bir platform, divxplanet forumu muamelesi yapmayalım rica ediyorum. Sınırlarımız eğer yasalarsa şu durumda silinmesini gerektiren bir şey yok. Ortamın cıvımasının engellemek istiyorsunuz anlıyorum ama keyfi uygulamalar can sıkıyor.
Modlog gibi bir modül buraya gelene kadar bu tartışmalar devam eder, öyle bir çözüme doğru evrilsek en azından her konu silindiğinde buradan sorgulamaya gerek kalmaz direkt silen kişiye ulaşılır ve bir standart gelmiş olur.

kürtlere kim mal ediyor ki?

genel olarak türk dünyasında kutlanıyor diye sanıyorum.

@gominist redar
her yerde kutlamaların yasaklanması, pkk yanlılarının gösteri yapma çalışmaları vs vs kamuoyunda öyle bir izlenim yaratılmaya çalışılıyormuş gibi geldi bana.

yanıtı basit aslında. milliyetçilikten başka bir şey değil. pek çok kürt, ısrarla newroz'un nevruz'dan başka bir şey olduğu (demirci kawa efsanesi) konusunda diretiyor. aslında novruz/nevruz/newroz/navrez vb. hepsi aynı şey. adı bile aynı sözcüğün farklı okunuşları. sonuçta hepsi esasen pers kökenli anonim bir bahar bayramı. buna yok iranlıların novruzu ayrı, türklerinki ergenekon'dan çıkış, kürtlerinki kawa'nın yaktığı ateşler vb. o yüzden hepsi farklı demek saçma. hepsi aynı işte. bu bayramı her halk kendi mitolojisiyle birleştirmiş. nevruz türklerin bahar bayramı, newroz ise kürtlerin direnişinin simgesi demek milliyetçilikten başka bir şey değil. türkçe yazarken ben bu bayramı nevruz diye yazıyorum. bence türkçe yazarken nevruz yerine newroz yazmak noel yerine christmas yazmak gibi bir şey. ama kürtçe yazarken, konuşurken adam elbette newroz piroz be, diyecek.

kürtler belki türklerin milliyetçiliğinden çok çekti ama kendileri de milliyetçilikten başka bir şey sunmuyorlar.

tabii bütün bunlar dışında iki noktada da fikrimi belirteyim. 1- devletin, insanların neyi ne zaman kutlayacaklarını söylemesi abes. 1 mayıs için yıllar yılı taksim kapalı oldu. her sene olay çıktı. açık olduğu gibi hiçbir sorun çıkmadı.
2- her olayda gaz bombası, orantısız güç kullanan polisi kınadığım gibi metrobüs taşlayıp, araba yakan, molotf kokteyli atanları da kınıyorum.

edit: yanlış anlaşılmaya karşı vurgulayayım. benim sinir olduğum şey kürtlerin tarihlerine sahip çıkması veya nevruz'a farklı bir anlam yüklemeleri değil. ama türkçe yazarken nevruz yerine newroz yazılıp bunun sebebi olarak nevruz'la newroz'un farklı şeyler olduğunun söylenmesi. denilse ki "nevruz bizim içim budur." eyvallah. ama ben türkçe yazarken cümle içinde nevruz diye yazınca hemen "yok nevruz değil, newroz. nevruz başka" denilirse bu yersiz milliyetçilikten başka bir şey değildir. kürtçe yazarken de tutup o adama zorla nevruz diye yazmasını dayatan veya nevruz'u kürtlere ne zaman kutlayıp kutlayamayacaklarını söyleyen de ayrı bir halt etmiştir.

yaşın pek yetmiyor galiba ama nevruz bir zamanlar gercekten de sadece kürtlerin kutladigi bir bayramdi. devlet yasaklanmasi gereken birseymis gibi davranmiyor, yasakliyor, kutlayani tutukluyor, sokaklarda panzerlerle tanklarla nöbet bekliyordu cocuklar ateş yakmasin diye. demirel den sonradir, nevruz'un piçleştirilmesi (küfür anlaminda degil, bastardization'in türkcesi olarak), ergenekon'a türk dünyasına falan mal edilmesi.

bahar bayrami her kültürde, her ulusun tarihinde, her tarim toplumunun mitolojisinde zaten var. ama nevruz bahar bayrami degil sadece.

half orc'um hiç nevruz kutladığımızı hatırlamıyorum. o yüzden de devletin kürt'lerin bayramını kürtler istediği şekilde kutlamasın diye olaylara girdiğine inanıyorum.

hıdırellez vardı bizde.

www.ilkehaber.com

bu arada nevruz'un (bahar bayramı değil, nevruz'un) kutlandığı ülkeleri, nevruz'un kökenini vb. gösteriyor şurada: tr.wikipedia.org

atmacaged'in dediğiyse kısmen doğru. 1990'larda nevruz kürtlerle özdeşleşmişti. atmacaged'in dediği lastik yakmaları falan anımsıyorum. ama cumhuriyet öncesinde de cumhuriyet sonrasında da nevruz türkler arasında da kutlanırmış (60 küsur yaşındaki canlı kaynak yanımda. kendisine sordum). 1990'lardan sonra değişen şeylerden birisi bunun ergenekon'a falan bağlanması ve demir dövmeler vb. biçimlerde devletin "bakın aslında bu aslında bir türk bayramıdır" gibisinden bir tutuma girmesidir. yoksa türkler hiç kutlamıyordu gibi bir şey yok. hele türkiye'yi bir kenara koyarsak orta asya cumhuriyetleri, azerbaycan ve avrupa'daki türkik halklar arasında türkiye kürtlerindeki kadar coşkulu kutlanıyor nevruz.

işin aslı türk dünyasına da kürtlere de özgü bir şey değil nevruz. pers kökenli anonim bir bayram işte. daha bugün facebook sayfasından marjane satrapi milletin nouruz'unu kutladı pers yılbaşısı diye. afganistan'da da kutlanıyor, kırım'da da, kazakistan'da da, bulgaristan'da... avrupa'ya yayılması da osmanlılar sayesinde olmuş. her halk kendisine göre bir anlam yüklemiş. dileyen yüklesin.

edit: dehri'nin verdiği link çok açıklayıcı olmuş.

Türkiye'de şaman kökenleri güçlü olan bu bayram İslamlaşmanın da etkisiyle kutlanmamış, devlet tarafından da son büyük olaylı kutlamlara kadar resmi bayram olarak tanınmamışi 1mayısa yapılan muamelenin aynısı Newruz bayramına da yapılmış, devlet politikası açısından bir güç gösterisine çevrilmiştir. biz istemiyoruz kutlamayacaksınız ve tabi ki bu durum karşı tarafını da hemen yaratmıştır.
bir şeyin siyasete kurban edilişi işte bu kadar. evet newruz kürtler tarafından ( hangi kürtler?) siyasete alet edilmiştir, tıpkı türkler tarafından edildiği gibi (hangi türkler?) halklar ise bayramlarına sahip çıkmamış, kendilerine ait iradelerini diğerine devrederek buna ortak olmuş ya da olmak zorunda bırakılmışlardır

a) nevruz bir sürü halkın bayramıdır.

b) sakin kendi halinde gariban bir bayramdı. nevruz yani bahar geldi oleeey idi.

c) türkler ihmal etti. pek de ciddiye almadılar. islam güçlü olunca da bu şaman kokan işleri bıraktılar.

d) kürtler daha bir benimsedi.

e) nevruz karizmatik bir diriliş destanı oldu. eskiden de karizması yok demiyorum ama türklerdeki algısı bu idi. bir türk "off be nevruz bizim dirilişimiz" demez ben duymadım hiç. türklerin karizmatik destanı ergenekon falan idi.

f) zaten pkk tabanı da dini öğeler uzak durunca, nevruz onlar için bulunmaz fırsat idi. hiç yoktan bir (mesela) "kürt 1 mayısı" yarattılar. hem tarihi bir olay olsun hem diriliş koksun hem ınsanlar toplansın dans etsın hem dini öğe olmasın. harika di mi? bunu kapotaj baramı ile yerli malı haftası ile sağlayamazsın ki? pkk tabanı nevruzda bastırınca, devlet ve kürtler arasında inatlaşma da çıktı bu iyi artırdı bu "karizmatik nevruz" havasını, ohh harika. pkk'ya her zaman halk eylemi lazımdı, iyice ballı börek oldu.



g) nevruz "değer kazanınca" türkler de "yaaa ama bizim nevruzumuz bu ya" demeye başladılar. önce "kürt yok ne kürdü" diyen anlayış sonra "eee 5000 yıllık kardeşiz" diyor ya, onun gibi. baktılar kürtler nevruzdan vazgeçmiyor, türkler de dolu koltuğa sıkışmaya kalktı.

h) aslında, bence, ortada 2 tür nevruz var:

1. türklerin "oleyy bahar geldi be" nevruzu.
2. kürtlerin "karizmatik" diriliş soslu, siyasi, pkk'lı nevruzu.

i) son günlerdeki açıkalama çok anlamlı, acı ama gerçek:

bit.ly

"nevruz sadece kürtler'e gelmiyor"

evet sadece kürtlere gelmiyor ama dediğim gibi:

1. türklere gelen nevruz şirin sempatik cici nevruz.

2. kürtlere gelen diriliş ateşi, serok, serhıldan, biji serok apo newroz.

durum budur.

özetin de özeti:

türk kürt bayramı değil de, işte, anlayış ve sahiplenme farkı.

islam gibi işte, iran'da farklı bizde farklı. afrikada mesela kadın sünneti var, burada adını bilen yok.

ama islam her yerde adetlerle birleşiyor bazen iyi bazen de kötü.

bu da öyle. türkün nevruzu ile kürdünki farklı. hissettirdikleri farklı. türke özgürlük desen adam bomboş bakar türk zaten özgür.

milliyetçilik.

hamura baska renklerde elyaf karistirirsin. ortaya kircilli kagit ciktiginda gerisi gelir.

bandolün sahtesi de var, daha soluk renklerde...

benim kitaptaki baya parlıyo orijinal olduğundan emin olduğum kitaplarımınkiyle aynı gibi, ama kitabın son sayfasını ayna tutup okumak lazımdı bütün harfler ters. yayınevi hatası olabilir mi?

oluyor, hatta korsan kitaplari orjinal diye kakalamaya calisan isportacilar da oluyor. kagit kalitesinden, kitabin kapak tasarimdan falan anlasilabikiyor orjinal olup olmadigi..

cok uzak degil zaten birbirine , ryan air'a baksaniz ucuz ucak bileti bile bulabilirsiniz belki 20 eurodan. malev batmamis olsaydi ordan da bakabilirdiniz ama batti maalesef. ryanair buda-bratislava arasi calisiyor mu bilmiyorum ama bakmakta yarar var. otobus ile budapeste-krakow arasinin 50 euro oldugunu biliyorum bi de o kadar

otobüsle gidebilirsin, eurolines'ın otobüsleri var. biz öyle yapmıştık. 20 eyrodan ucuz bile olabilir tam emin değilim.

eurolines değilse de purple bir şeyler. otobüsle git.

aradığım tarihlerde wizzair veya ryanair'de yok bilet, tren yada otobüs ile olacak gibi duruyor, teşekkürler yine de =)

6 euroymuş biletler student agency de hoho.

iyi oldu buraya sorduğum, danke roket. diğer mecralar baya tatava.

student agency ile 5 euroya gitmiştik eylülde.

otobüsle git. ucuz tutar.

o yol 3 yıl önce euroline ile 3 euroydu desem

obb sitesi demissiniz de, o avusturya demir yollari, ha bratislava üzerinden viyana-budapeste tren seferleri yok mudur, vardir ama kazikdir.
o rota icin otobüs +1.

bratislava'ya gitme. onun yerine bir gün daha budapeşte'de kal. teleski ile dağa çık, geri in dünyanın en güzel manzarası. çevre kasabaları gez. bratislava dediğin gazbetondan bir kale ve dört (4) tane dandik biracı. bir ucundan bir ucu da yürüyerek 20 dakika.

içinden geliyosa niye abes olsun panpa. destekçinim.

türünün son çalışan örneği misin kaç modelsin?
var mı bi eşin?
açık adres veririm o derce.

bilmem anlatabildim mi?

bence gayet güzel olur neden abes olsun.. ben de ara sıra düşünmüyor değilim aynı şehirde olmamıza rağmen :)

sevgilin mal değilse hiç mi hiç abes olmaz!

yapmıştım zamanında. hala saklıyormuş.

ayrıldık. yaz ama.

sonradan utanacaksın

biz yazmistik :) hatta ustune parfum bile sikmistik

sırf o mektubun üzerindeki kokudan dolayı olmayacak bir kıza evet dediğimi bilirim. hey gidi günler hey :)

bu türkçeyle zor.

güzel bence.
bizim bir de kendi mühürlerimiz var, o da güzel bir şey. mektup beklemenin heyecanı ve belirsizliğinin yeri başka.

başkasının eline geçebileceğini göz önünde bulundur. ( elden vermeyeceksen)

liseli ergen değilseniz komik ve aptalca olur. gereksiz abartılı romantizm, tiksinirim.

harika olur süper olur. aay ne güzel <3. siz kalp koymayınız ama mektubunuza :P

entry yazdırttın bana: www.eksisozluk.com

yok ya ben şu an yazıyordum ara verdim. çok eğlenceli oluyor. ara ara yazmak lazımmış. her şey gidecek o kağıt parçaları elbet kalacak diyorum inceden inceden.

bir erkeğe her türlü abes gelir bu zamanda.
bir kıza her türlü romantik gelir. Özentiliğimi affedin ama "bitches love letters", böyle cuk oturuyor hehe.

bence abes değil, cıvıklığa kaçmazsan güzel olur, bir kaç gün önce yazıp postaladım ben mesela..

yaz, güzel olur. hatta vakit bulursan bana da yaz :) ama byl yzma ltfn

insan bi rica eder be arkadaşım. yuh ya

edit: :)

kustomieren heisen
kontinuen wellen
totale participieren
zosiale wirkschaft

totale qualitat managieren

Kundenorientierung
Kontinuierliche Verbesserung
totale Beteiligung
soziale Verantwortung

Total-Quality-Management (Total-Qualitaetsmanagement)

@dehri o nasıl bi' sallamaktır yau :)

hangisi doğru ?

last bi tesekkür eder insan.

dehri dogru ama hollanda taraflarindaki alamanca o.

nacht des todes daha doğru almanya için

o kodumun etiketleri kalsa, o koyulanlar bir hata yapmış sen kaş yapayım derken göz çıkarmasan?

edit: koduğumun ismi lazım olmayan kitapçıları!

bir çakmak al. etikete çok yakın bir mesafede bir süre yak. etiket kararır gibi olunca ateşi kes. sonra etiketi kaldır ve kolonyayla sil.

adamın suçu ne?
kimse kitaplığında ön kapağında koskocaman fiyat etiketi yapıştırılı olan bir kitabı saklamak istemez herhalde.

hocam biri değil hepsi aynı bunların. sanki nidirimli satınca babalarının hayrına bedavaya verdiklerini sanıyorlar. hepside kabak gibi ön kapağın ortasına yapıştırıyor.

O yapış yapış kısmı kolonya ve pamuk ikilisi ile yok edebilirsiniz.

o yapış yapış kısmı silgiyle silerek de halledebilirsiniz.

teşekkür ederim. bunları deneyeceğim.

var. genleri öyle. yunanların da burunları kalkıktır. senin de kulak kepçen yabışık.

diyeceksin genleri niye öyle. herhalde iklim koşullarından filan. onlar laz biliyorsun, kafkasya taraflarından gelme.

trabzon tek bir şehir yalnız dikkatini çekerim, büyük burunlular trabzonlu değil laz olanlar, ve yahudiler :)

Genetik. İngilizlerin ve Korelilerin diş yapılarının genelde bozuk olması gibi, Orta-Doğu kökenli insanlarda FMF hastalığının sık görülmesi gibi...

babalar ahkam kesmiş ama lazlarla karadenizliliği karıştırmış sadece lazlarda da yok o burunlardan artı,bölgesel bişey iklimsel bişey

@ceymısın: oradaki gen havuzu izole değil. zaten buna ihtimal yok. herkesin dedesinin babası şusu busu laz olabilir. birlikte yaşayan ırklar zamanla homojenleşirler istedikleri kadar kız alıp vermeye karşı çıksınlar.

@cro yani sen diosunki bu burun kesin lazlardan,lazlardan başka bi adamda olamaz yani senelerden beri artvin rize etrafında yaşayan laz olmıyan ama aynı iklimi solumuş ya da aynı iklim şartlarında başka bölgelerde yaşamış adamlarda böle bi genetik görünemez diyosun sadece lazlarda! cçzxmcçömzçmxçz

birincisi öyle birşey demedim. ikincisi o bölgede laz karakteristiğini taşıyan genlerin frekansı belli olmaz, şu türk'tür şu laz'dır diye keskin bir ayrım yapamayız dedim.

örnek vereyim: ege kızlarında (ki bunlara türk deniyor) yunan karakteristiği görülebilir, görülüyor da.

lakin lazların durumu farklı. lazlar o bölgeye çok sonradan gelmiş bir toplum, yani yerli değiller. dolayısıyla farklı bölgenin karakteristiğini taşıyabilirler. karadenizlilerin burunlarının şekli oranın ikliminden kaynaklı değil, lazlarla olan gen alışverişi kaynaklı olabilir diyorum. oranın ikliminden kaynaklı olamaz demedim ama. ben senin gibi ahkam kesmiyorum.

iklim kaynaklı olması için uzuun zamanlar geçmeli. trabzonda burun kıyılarda içe dogru görece daha büyüktür. batı-içerde ekseriyetle çepniler vardır, çepnilerin burnu accık buyuk olsa da o ilk akla gelen ustten kemerli burun değildir. genelde de gayetle muntazamdır.

yerli diiller? arkadaş burdan bas git gürcistana kadar ordan dön ermenistan azerbaycan alayında aynı burun ulan,şimdi bu olayı lazlara indirgeyen sen ahkam kesmiyorsun ben kesiyorum öle mi,yani bilimsel araştırmalara göre bu koca burun geni lazlardan çıkma diyosun hep bu lazlar yüzünden bu çirkin burun diyosun,her yerden lazlara bağlıosun ama ahkam kesmiosun,başarılı lan harbi

hatta o iklimde yaşayan herkesin gen haritasını çıkardın ve baktınki lazlara bu gen bi yerden karışmamış direk lazlar üretmiş bu ürünü sora bu haritayı takip ettin ve karadenize bu burunları lazlar getirmiş sonucuna vardın vay arkadaş helal olsun ulan helal helal

pseudo-bilimsel bir açıklama olarak şu da var: karadeniz malumunuz çeşitli sülfür bileşiklerinden nasibini almış bir deniz. bir açıklama çabası da, bu sülfürün, kükürtün sürekli nefes yollarına çekilmesi halinde böylesi defektlere yol açabildiği...

bir flo mağazasına girin, orada yoksa da online stok programları var, hangi flo mağazasında olduğunu söyleyebilirler.

A: I like ice cream.
B: So do I. ("ben de", olumlu cümleye cevaben)

A: I don't like ice cream.
B: Nor do I. ("ben de", olumsuz cümleye cevaben)

"ben de yapmadım" gibi bir anlamı var. "so do i" kalıbıyla aynı şekilde kullanılıyor, sadece olumsuz anlam taşıyor.

"neither do i" ile aynı kapıya çıkıyor sanırım daha formal hali. örnek olarak mesela,

He doesn't speak German, nor do i. (O almanca bilmez, ben de bilmem.)
I don't like getting up early. -Nor do i.

6 ay - 1 sene.

ne kadar "hiç" bilmiyorsun? tahmini seviyen nedir?

10/1 diyebiliriz. :)

1/10 demek istediniz sanırım.

basit kesirler de zayıf biraz sanki. :p
bir buçuk sene filan alır benim tahminim, çok istekli olmak şartıyla.

araştırması süren cinayetlerde cesetin duruş pozisyonu nasıl öldürüldüğüne dair bilgiler içerir. araştırma süresince cesedi orada tutamayacağın için etrafı çizilir diye düşünüyorum.

artık fotoğraf çekiliyor.

kindle keyboard

@hoot, minicik bir neden de eklerseniz çok memnun olurum.

kindle touch. klavyeyi gereksiz buluyorum.

kindle keyboard

ufak tefek islerde daha cok ise yariyor.

arama yaparken mesela kitapta,wikipediaya girince(kindle da kullanilabilecek belkide en verimli site).

touch a hic bakmadim ama eger ekran parlaklik sorunu yoksa o da düsünülebilir.

keyboard. touch'da ekrandaki pdf'i landbilmemne moduna sokup yanlamasına yapamıyorsunuz. üstüne üstlük parmaklaya parmaklaya ekranı batırıp durursunuz. alın keyboard kafanız rahat etsin.

ben ptt kargo ile büyük bir kutu içinde küpe göndermiştim litvanya'ya. 10tl tutmuştu, adam bakmadı içinde ne olduğuna ama gümrükte x-rayden geçiriyor olabilirler. zaten o para hiçbir işe yaramayacak sanki şansını dene gitsin.

En kotu ihtimalle, o paraya bir sise zubrowka alırdım diye dusunursun o da gecer. Amerika'ya iki uc defa ptt araciligi ile para yollattım zarf icinde, problemsiz geldi. Dogum kontrol hapi, tarhana, bulgur ve baharatlar da problemsiz geldi. Yalniz dunya kupasi maclari sirasinda yolladiklari bankamatik karti Johannesburg'a gitti Jonesboro yerine o kadar (ki o da sonradan ulasti elime) Zannetmiyorum herhangi bir problem cikacagini.

40 zloty hatıra olarak dursun. Bir 40 tl biriktir. Kız arkadaşının beğendiği takıyı internetten bul. www.amazon.com vesaire sitelerden. Hediye paketi seçeneği ile al. Kız arkadaşının adresini ver. Shipping vesaire ile 60 tl ye gelir en fazla. Kız arkadaşın sevinir. O kadar para için sürünme mektuptu kargoydu diye.

iki kartpostalın arasına koy gönder. hiçbir şey olmaz.

özür dile, hayatının geri kalanında efendi olmaya and iç.

sex drugs and rock'n'roll bebeğim de. ilk uçakla x e götür onu. x sana kalmış. yapabilecek misin?

öp onu. kısa, net ve garantili. "bak ne tepki verceğini umursamadım, sadece içimden geldiği için yaptım" mesajını ver. zaten hoşlanıyosun, bi de öpmüş olursun.
kötü bi tepki alırsan, sadece örnek olsun diye yapmıştım der geçiştirirsin.
kendini çok kötü göstermeyecek, ama orjinal bir şeyler giyerek gidebilirsin. mesela pijamayla çık? milletin ortasında şarkı söyle vs. :)

aa buldum. şanslı masa daki gibi şeyler yap. kafedeyken masanın üzerine çık şiir oku falan filan.

peki, sonucu da bildir bize :)

"çok fazla film izliyorum ve bu yüzden gerçeklik algım kaydı. eğlenceli ve maceraperest bir hayat yaşamayı göze alamadığım gibi, bu yöne doğru adımlar atarmış gibi yapmanın yolunu kötü hollywood trick'leri olarak belledim. eşeğim ben" yazısını bir tişörte bastır.

mavi ve kırmızı 2 hap, avuç içinde.

kız karşında..

---- şaka bi yana ----
Bu arada standartlar belliyken herkesin Sıkrafiye yüklenmesi sacma. Bence yarım porsiyon kürt böreği bile o kıza birşeyler katıcaktır.
---- şaka bi yana ----

İngilizceniz varsa şu kitabı okuyun: (bkz: what do you care what other people think). Türkçesi yok ne yazık ki.

Tabii Amerika'da umursamadan yaşamak daha kolay :)

tramvayın arkasından koşarak, sokak çocukları styla, takılın arkasına, tünele kadar ücretsiz seyahat edin. paran varsa, en paçoz halinizle 360 ayarında concon bi mekanda bişiler için. ya da iki tane direksiyonlu kaykay gibi bişi var ya çocuklar biniyo, ondan al, buluşma noktasına onla git, gerçekten umursamıyosan kim ne der diye, dorock'ın önüne park edin kaykayları..
tabi sen bu musun? bi de o var..

osuruktan bi motor kiralayın. dağa tepeye manzarası olan bi yere gidip fotoğraf çekin. piknik sepeti falan da yaparsın. şarap peynir üzüm çim üstü mis gibi işte.

güzel, ben de sana bi işe gir çalış, memur ol, erken emekli ol demiyorum. önce yap, sonra anlat. repliklerle değil, cümlelerinle konuş. öğrenmeden öğretmeye kalkışınca böyle kekremsi bir tat veriyor insanlar. o gereksiz iddialı ve özgüven taşmasına uğramış cümleyi kuracağına "ben rutinden çok sıkılıyorum, aptalca bir şeyler yapalım mı?" minvalinde konuşsaydın kızla, gerçek olurdu hiç olmazsa.

jimicik'in yazdığı "tabi sen bu musun?" lafı çok önemli. Fikirler tükenince "ilişkimizde heyecan bitti Cem anlıyor musun, yani ben daha başka şeyler hayal etmiştim" deyip iki gün sonra (tipi de uygunsa) dev altın saatiyle Reina'ya akan bir adama kapılabilir. Siz "bu" değilseniz tavşanlık yaptığınızla kalırsınız.

bu yağmurda bi bok yapamazsın.

illa secereni ortaya koyucan diye birşey yok, kavramlar gençkene çok sınırlı. Al gez dolas (kabaca Arnavutköy - Galata arası) o ölesiye yorgunluk ohş ne de güzel bi yaşammış seninki de civanım dedirtebilir.
Ya da ne biliyim çağır evine ıssız ıssız yemek yap, soya soslu dertli hindi yap, tereyağlı yalnız karides yap.

Ufak Anadolu kentlerinde insan içinde çılgınlık yapmanızı pek tavsiye etmem. Anında adınız çıkar. Millet zaten sıkıldığından böyle ilginçlikler çabuk duyulur. Söylediğim kitapta Prof. Feynman çılgınlıklarını Amerika'da, insan içinde yapıyor, size gelmez onlar. Bir gün o kızla geçireceğim diye kısmetinizi hepten kapayacak işler yapmayın :)

kasayı yan yatırın

gerçek halin oysa olur

normalde oluyor diye biliyorum da onemli bir nokta var, hep o sekilde devam ettirmezsen sorun cikartabilirler ulke girislerinde. (bana oyle demislerdi, ben de garanti olsun diye kesmistim.) bir de tabi ki ilgili memur sorunu var. gerci yesil pasaport ile ayri gorevliler ilgileniyor, benim denk geldiklerim cok iyilerdi ama belli olmaz tabi.

"resmi topsakal" nedir diye düşünüyordum ki...

olur. mavisi yeşili fark etmez, olur.

normal pasaport için 3 gün önce aynı işlemleri gerçekleştirdim sakalları komple kestim öyle çektirdim normalde sadece askerde sakal kesmiş biri olarak fotoğrafta şebek gibi çıktım doğal olarak

sakalımı kesmeden çektirdiğim fotoğraf ile aldım ben yeşil pasaportumu.hiçbir sorun olmaz.

"o yakınlarda" pek bir şey yok. ama hızlı bir city-airport train var, 15-20 dakikada gidiyor zaten şehre yanılmıyorsam. merkeze indikten sonra da yürüye yürüye dolanın işte merkezi.

Valizi tren istasyonuna giden alt kattaki emanetciye birakin ardindan @dehri'nin dedigi trene binip (bilet alirken brosurunu de alin, icinde sehir merkezi haritasi var)16 dk da sehir merkezine varin. Gidecek yer oneremiycem, kisa bi arastirma yapip planlayabilirsiniz

aga önce what's your name'i öğren de sen. (bkz: gerisi gelir zaten)

6 yaşında çocuk da dilbilgisi bilip konuşuyor, zira anadilini konuşuyor. anadiliniz olmayan bir dilin dilbilgisini de hariçten almanız gerekir. almanca bilmek turistlerle laklak etmekten ibaret değil, "almanca bir yazı kaleme aldığınızda ciddiye alınır mısınız? edebiyat, makale vs. okuyabiliyor musunuz?" gibi soruların cevabı önemli.

gramer ezberlemek dil öğrenmek değildir. önce dili anlarsın sonra kafanda oturur sonra gramerini öğrenirsin. türkçe öğrenirken böyle öğrendik. hatta hala edat ne demek bilmem. ilgeçi de bilmem. tümleç ne demek onu da bilmem. ama doğru kullandığımı, en azından doğrusunu bildiğimi biliyorum.

dil dinleyerek öğrenilir. 2 yaşında da öyle öğrendik.

bu arada @baldur o what's your name olayı işin kinayesiydi =) R koymayı unutmuşum o kadar. bir diğer nokta çevreme kime sorsam sadece ingilizce içinde değil italyanca öğrenen birisi önce alfabeden başlıyor, sonra rakamları öğreniyor, sonra italyancanın gramerini kapıp kelimelere abanıyor. belki bizim 3 yaşında ki çocuk dur yüklemi sona koyayım, dur ünleme uygun olarak ağlayayım, aman devrik cümle kurmayayım demiyor ama 3 yaşında ki çocuk yılalrca duyarak ve dinleyerek türkçeyi öğreniyor ama yetişkin bir insan yeni bir dili öğrenmesi için stratejisi farklı olmalı.

not: bu yaşıma geldim ben bile edat,zarf, dolaylı tümleç nedir bilmem =)

İngiltere'de yaşamış, Türkçe'yi sonradan öğrenmiş 6 yıllık bir dil öğrencisi olarak konuşayım.
Dili konuşabilmek için grammar bilmek gerekmez ama bu demek değildir ki grammar gereksizdir. Nasıl Türkçe'de, Bu Özne başa gelsin, ondan sonra dolaylı tümleç araya da bir iki fiil sıkıştırayım gibi şeyler düşünüp konuşmuyorsak, İngilizce'de de öyle konuşmuyoruz. Grammarsiz bir dil düşünülemeyeceği gibi, sürekli grammer düşünerek/çalışarak de dil öğrenilemez.

Me come to paris tomorrow gibi tamamen grammarden yoksun bir cümle kurulduğunda karşınızdaki insan nasıl sizi anlıyorsa, I'm off to paris tomoz dediğinde de anlayacaktır. I come to paris gibi cümleler kurup da ne kadar sağlıklı iletişim kurulabilir insanlarla burası düşündürür tabii.

Ben onlarca Türk biliyorum yıllarca ingilterede yaşayıp, insanlarla, me come to paris tomorrow tarzında anlaşıp iletişim kuran.
Dil öğrenmek istek ve pratik işi. Öğrenmek istediğiniz dili sevmenin önemi de azımsanamayacak kadar fazla.

Dil öğrenmek istiyorsan sana tavsiyem, İngiltere'deki bir dil okuluna kaydolman. Onların eğitim sistemleri bizimkinin aksine, ezberden çok uygulamaya dayalı olduğundan daha çok akılda kalıcı oluyor ve böylece öğrenmen daha da kolaylaşıyor çünkü dili yaşıyorsun o sırada. dili yaşamakta dili öğrenmeni kolaylaştırıyor dediğim gibi, testlerin üstünde am/is/are, he/she/it, have/has etc. etc. işaretlemeye nazaran.

Ben de yukarıdaki arkadaşın belirttiği gibi, fiilimsi falan bilmiyorum ama, fiilimsinin ne demek olduğunu bilmemek demek, grammar'dan yoksun bir şekilde dili konuşmak/yaşamak değil bence.

asla ikinci öğrendiğiniz bir dilde (öğrenme yolunuz ne olursa olsun) fluent olamazsınız :) siz grammar'ı ne kadar iyi de bilseniz, günlük konuşmada o yörenin (burada ada'dan bahsediyorum) slangine ne kadar hakim de olsanız sıkıntı yaşayacağınız yerler olacaktır o dilin içine doğmadığınız için.

yalnız şuraya parantez açmak istiyorum. eğer sen 15 yıl türkiye'de 15 yıl da dilini konuştuğun bir ülkede yaşarsan bu pek de zor değil.
*yukarıda verdiğim rakamlar hayalidir, kişinin kapasitesine dili ne kadar etkin kullandığına bağlıdır. sen sadece bakkala gidip 2 ekmek 1 maltepe tarzında bir dil konuşuyorsan istersen 50 yıl yaşa orada yine fluent olamazsın.

sağlam bi gramer temeli oluşturucaksın, yapıyı onun üzerine kurucaksın. bu net. anadili 1 yaşında öğrenmekle 20 yaşında 2. dil öğrenmek aynı şey değil. gramer kalıplarını anladıktan sonra dinleme, okuma, yazma, konuşma gibi pratiklerle de dilini geliştiriceksin. yurtdışındaki kurslara gitmek vakit kaybıdır. yurtdışına gidiceksen ya üniversite ya master yada çalışmak için git, yurtdışındaki kurslar aşırı yavaşlar, biz türklere uygun değil yani o yavaşlık.

suffer of bazen (kuraldışı bir kullanım mahiyetinde) suffer from yerine kullanılıyor, ama böyle bir ikilik söz konusu değil. suffer ve suffer from olabilir kastınız. suffer from bir şeyden dolayı acı çekmek, zarar görmek, mustarip olmak anlamına gelirken sadece suffer "başına bir iş gelmek, aniden bir şeye maruz kalmak" gibi kullanılıyor.

suffer of'u ilk defa duyuyorum.. nadir kullaniliyor heralde.
suffer from x -> xten cekmek/xten dolayi aci cekmek gibi bir sey.

suffer of genelde bir hastalik durumu oldugunda, x hastalik muzdaribi derken, suffer from ise sanki daha genel seyler icin, x'ten muzdarip derken.

www.hepsiburada.com

"Logitech Z323 2+1 Speaker" işinizi fazlasıyla görecektir. 360 derece surround sistemi var. Böylece mekân içerisindeki her noktaya sesi eşit dağıtabiliyor. Ses kalitesi ve RMS seviyesi oldukça doyurucu. MP3 player ile de rahatlıkla kullanabilirsiniz. Fiyatı da, böyle bir ses sistemi için oldukça makul.

Bana kalsa 5+1 logitech ya da creative alıp geçerdim. Ya da kablosuz hoparlörler var. Onlar da olabilir.

itü'nün hazırlık okulunda creative'in en sıradan 2+1'leri kullanılıyor, 30 kişilik sınıflarda epey iş görüyor.

tuzruhu zaten fayansı da öldürür.

bir de kireç çözücü ile deneyin, öyle ürünler raf temizlik raflarında. olmadı derz temizleyici diye satılan hazır şişe ürünler de var. denemekten başka çözüm yok gibi.

ben her yolu denedım. paslı bır baglantı taharet baglantısı yuzunden lavabomun altı dolayısıyla canım beyaz lavabo dolabım o lekeyle doldu. fayanslarım da cıkmıyor. eger cozum bulursanız lutfen yazın. bı de aklıma bır kırec cozucu olarak lımon tuzu geldı sımdı. aksam ben de bı onu deneyeyım.

valla ben pas sökücü de denemiştim biraz bile azalmadı.

wd40 ile deneyin.

ifile.it 30mb pdf, bilmem işinizi görür mü.

no such file :p

o bozulanı karaköye götürün değiştiriyorlar.

duyuruyu okuyunca iett nin sitesine girdim. inceledim, orda yazıyor aradığın tüm bilgiler.

hasanpaşada falan da oluyor mu acaba? Artık öğrenci değilim, yani o kartın benim için bir esprisi yok, tam basıyor ama adi iett ye daha fazla kart parası vermek de istemiyorum

girl in a coma, link or it didnt happen

çerçeve dışında mesela bir cam ya da pleksiglas malzeme arkasına saklayabileceksen neden eskisin?

tabii çerçeveletin, ilk günkü gibi kalır. ucuz çözüm için ikea'da 12 liraya poster boy siyah çerçeveler var, şahane duruyor duvarda.

Ikea'daki çerçevenin ismini hatırlıyor musunuz?

güneş ışığından uzak tutmalısın.

saxnas efenim. ikinci a'nın üstünde iki nokta olacak.

cenk erdoğan trio.

serhanende nurettin çelik - nihavend ve kürdilihicazkar bağlı fasıl dinleyiniz. necdet yaşar ensemble - music of turkey (www.amazon.com) albümünde yer alır.

rıza rit'in musikimizde iz bırakanlar albümünde de kürdilihicazkar faslı vardır, muazzamdır. ama tarifinize uygun nihavent fasıl aklıma gelmedi başka. bir de flac zor bu camiada.

kabaran ve küf filan olan yerleri önce bi zımparala panpa spatulayla kazıyıp. ben de çok anlamam ama biliyorum ki zımpara önemli bişey.

küfün üstüne boya olmaz. önce çatır çatır kazınacak kabarma varsa. sonra iyice bir çamaşır suyu ile silinecek ve kurumaya bırakılacak. akabinde kazınan yerlerde, dökülen yerlerde duvar yüzeyiyle derinlik farkı varsa buralar saten alçı ile doldurulup mala ile spatula ile düzlenecek, tekrar kurumaya bırakılacak. kuruduktan sonra zımparalanacak duvar kaymak gibi dümdüz olacak. sonra da bir kat sabah bir kat öğleden sonra/akşam iki kat boya atılıp keyfi çıkarılacak.

boya miktarını nalbur ya da boya satan adam hesaplar. saten üzerine saten yapmak en iyisi ama zımparalayıp dönüşüm astarı denen bir naneyle astar vurduktan sonra plastiğe de geçiliyormuş. ama direkt plastiğe dönülmez galiba.

boya örtüsü lan laylon, eldiven al, rulo altlığı al boyayı süzmek için. spatula, zımpara, kenar fırçası, kenar çekmek için boya bantları var onlardan al...

*Akıl yerine duygulara ve hayallere önem verirler.
*Sanatçılar kendi eserlerinin kişiliklerini gizlemezler.
*Sanat toplum içindir görüşünü benimsemişlerdir.
*Tabiat önemlidir. Gözlem ve tasvire önem verilir.
*Konular işlenirken iyi, kötü, doğru, yanlış gibi karşıtlıklardan yararlanırlar.
*Üç birlik kuralı terk edilir.


Üç birlik kuralı
bir eserin zaman , mekan , olay birliği içinde verilmesine üç birlik kuralı denir.
zaman birliği : eserin konusunu oluşturan olayın 24 saat içinde geçmesidir.
yer birliği : olayın baştan sona kadar aynı yerde geçmesidir.
olay birliği : piyesin tek bir ana olay çevresinde gelişmesidir.


(Google)

romantizm diye bir akım yok. romantik sıfat, bunu takip edenlerin oluşturduğu akıma "romantik+izm" şeklinde romantisizm deniyor. klasikçilerinki de klasisizm mesela.

aynı şeyler. romantisizm diye bişey yok boşuna uydurmayalım romantizmdir doğrusu.

aynı şey de,

"romanticism" ingilizcesi,
"romantisme" ise fransızcası.

çeviren hangi dilden aldıysa öyle çevirmiş. suç bizim dilin kendine bir romantizm veya romantisizm yaratamamış olmasında.

karaköy'e gidip dükkan dükkan gezilebilir.

ikea ya da bauhaus ikisinden birisinde görmüştüm. çok süper şifreli alarmlar kilitler vs. vardı. bi bakın derim oralardan birine.

öncelikle geçmiş olsun, sahte kameralar var, bitenekadar.com da falan var. hareket sensörlü, ışıklı falan. çok etkili oluyormuş hırsızlarda. bir de ondan takın derim apt. kapısına falan.

Naked Imperialism: The U.S. Pursuit of Global Dominance

Dönem başında olur öyle, sonra alışırsınız, geçer. Derse aç girmeyin, öğleden sonra dersiniz varsa öğlen az yiyin. Bal yiyin. Yapabilirseniz spor yapın, yapamazsanız yürüyebildiğiniz kadar yürüyün. Derslerde de acele etmeyin, sakin sakin anlatın. Arada sırada öğrencileri konuşturun, hem onlar için iyi hem siz dinlenirsiniz iki dakika :)

doğru şekilde nefes alın. göğüs nefesi değil, diyafram nefesidir önemli olan. sesi etkin kullanmanın yöntemi nefestir.

heyecanla da ilgili olabilir. sesinizi "relax mode"da kullanın, kafanızı patlatarak bir şey anlatmayın. ayrıca hep anlatmayın imkan varsa, konuşturun karşınızdakileri ara ara.

başlarda oluyor öyle ben de ilk aylarda o sıkıntıları çekiyordum. sesim kısılmaya başlamıştı hatta ama alıştım sonradan şimdi gayet rahatım. öyle spor falan da yapmıyorum sen de 1-2 aya alışırsın.

aynı soruyu şimdi ben soracakım. heyecanla ilgisi yok. ben okulöncesi öğretmeyim birkaç şarkı söyleyince yoruluyorum, bakıyorum diğer öğretmenler art arda sayısız şakı söylüyor. acilen bu işe çözüm bulmalı, deneyimli öğretmenler yardım ederse ben de sevinirim.

çocuklara az bağırın :)

zamanla geçer, özellikle diyafram kullanmayı öğrenince.
yalnız bir de şu var.
kendinizi iyi tartın, ya da bir arkadaşınıza dersinizi dinletip tarttırın.
normalden fazla yüksek sesle anlatıyorsanız, o çok verimsiz bir olaydır, boşa nefes tüketir. tam dozunda bir şiddetle konuşmalısınız. çünkü normal ayarı aşında, ses, nefes çok daha fazla yorulur.

yani;
notrmal ses yüksekliği dozu 10 olsun ve gene normal denecek 10 miktar yorgunluk yapsın.
12 ile konuşursan, 12 değil, 18-20 yorulursun.

kaçak kaçak mezun olacaksın. ceza meza bir şey olmaz. üç beş ödersin bilahare.

bildiğim kadarıyla asker kaçaklarına hapis cezası kalktı ama sen bi araştır yine de... öyleyse kaç kaçabildiğin yere kadar, ister okulu bitirince git, ister o zaman da gitme, yakalanmayı bekle, keyfin bilir...

ben sana işin özetini söyleyeyim: okulu en kısa sürede bitirmen lazım, o kadar.

saolun içime az da olsa su serpildi
3 aya biter okul,belki (:

yoklama kacagi olup birkac donem gec gidince bakaya kalmis oluyorsun. ben 2 donem kacirmisim mesela, bakaya gittim. askerlik subesinde ifademi fln aldilar. haberim yoktu vs dedim, zaten kendi kendime teslim oldugum icin sorun olmadi. ama askerden sonra bir dava acilmis bana (o sirada yurtdisindaydim) icerigini bilmiyorum. muhtemelen bu mevzu ile ilgili bir konu. takip etmedim, ne skim oldu bilmiyorum.

sansliyim o 2 donemlik surec icerisinde hic polis cevirisine fln girmedim. gerci bilmiyorum orda cikiyo mu cikmiyor mu.

yani o okulu en kisa zamanda bitir. sonra da askerlik subesine git. ayrica herifin verdigi bilgi dogru olmayabilir, baska bir subeden kontrol ettirmeye calis. eger okuldan atilmadiysan, ogrenci belgesi alabiliyorsan mantikli olan tecil yaptirabiliyor olman.

bakaya icin durumu ozeltiyim hemen. sen gidip askerlik subesinde ifade versen dahi devlet sana aslanlar giibi dava aciyor. pasa pasa mahkemeye gidip ifadeni veriyorsun. ya beraat ediyorusn ya da para cezasi kesiyorlar sana. (yani para cezasidsir heralde, ben kurtardigim icin diger opsiyonun ne oldugunu bilmiyorum acikcasi) adiniza dava acildiysa gidin muhtara bi sorun, teblig geldi mi (ki geliyor genelde) ne oluyo ne bitiyor ogrenin, sonra basiniz agrimasin.mahkemeye gitmeniz gerekiyorsa gidin. zorla evden gelip goturmesinler. yok lan o kadar da olmaz demeyin. karakoldan beni telefonla aradilar ordan biliyorum :)

askerlik şubenizin olduğu ilçenin savcılığına bir dava dosyası gönderilmiştir. genellikle para cezası çıkar, hükmün açıklanması da geri bırakılır.

odalara birer alet koyuyosun oda sıcaklığına bağlı olarak termostat çalıştırıyo makine. zannedersem onunla ilgili. yani su sıcaklığına göre işlemiyo artık alet, odada istediğin dereceyi yakalayabiliyosun.

avrupa'da falan üretilen, türkiye'nin asena stayla dalgalanan voltajına çok uyumlu olmayan kombiler için takılıyor o, bir benzeri anneannemlerin evinde var. yaklaşık 2 yıl sürekli servis-git-gel-yenisini versinler-taktır-git-servis modunda dönüp duran kombinin elektronik aksamının voltaj yüzünden bozulduğu anlaşıldı, regülatör taktılar, son 12 senedir falan hiç bi sıkıntı yok.

veriyor. yabancı şube kuyruğuna girip durum belgesi istek formu dolduracaksınız.

bir de bu aralar yedek subay işlemleri var sanırım, ne zaman nispeten boş olur şube??

aslında çok büyük farklar yok. sadece odun gibi durman gerekiyor. öyle teferruatlı birşey olmadığı için fotoğrafçıların %85 i çeker.

www.konsoloslugu.us

nerdeyse hepsi çeker. biyometrik fotoğrafın farkı kafa/resim oranı. kafan resmin büyük kısmını kaplıyor yani bu tür fotoda.

bir çok fotoğrafçı çeker.
genelde pasaport için falan istenir.
maksat insanın yüzü tam ve net olarak görünsün.
fon genelde beyaz olur.
be ne kocaman kafa dersin otoyu ilk alınca.

birinciyi diyor kesinlikle.

tabii ki ikinicisi. zaten birincisi bir cümle bile değil. o past modal cümle olsa olsa "could have brought" olurdu falan filan...

1.

karar veremedik yaw. yok mu ingiliz aksanının ustasıyım diyen?

şu an linki açamıyorum websense yuzunden ama bolümü izlemiştim, "I could have" diyordu mecnun.

ben kararımı verdim. I've got a brand new idea diyor. dağılabiliriz.

ben could have kısmını net duyuyorum :)

standart mülakat + öğrencilere yapılan proficiency sınavının bir benzeri yapılıyordu evvelden. essay olarak da "reading nasıl öğretilir, listening'in önemi nedir?" gibi bir mevzuda yazı yazmanız bekleniyordu.

@dehri
teşekkürler, dediğiniz gibi proficiency yapılıyormuş. şimdilerde;

cloze test (15')
-no break-
writing (45')
-no break-
selective listening ve sorular (20')
-no break-
note-taking arkasından sorular (35')
-5dk-
reading ilk 4 sayfa için 30 dk
reading sonraki 3 sayfa için 40 dk
temiz hava, yemek, su, ihtiyaç molası
sohbet gibi geçen speaking

imiş...

kombinin alt yüzeyinde minicik bir su vanası vardır. onu açın su sesi gelene kadar. sonra da su basınç göstergesi 1.5 bar civarına gelince kapatın. yine tahliye başlarsa yapacak bir şey yok. (altına bi kova koyun tabii bu arada).

tahliye borusunun üzerinde plastik bir vana olması lazım böyle boruya gömülmüş vaziyette, anahtar şeklinde, o gevşemiş olabilir. onu bi sıkmayı deneyin. arkasından @1'deki adımı uygulayın 2 bara kadar su çekin kombiye. bunları yaparken kombi kapalı olsun şalterini falan indirin.

kombiye muhtemelen fazla su bastınız calışıp sıcaklık artınca basınc artıyor ve suyu tahlıye ediyor. basınc gostergesine bak 1,5 ustundeyse banyodaki petekten bıraz su çek. su çekmeyı bilmıyorsan mesaj at tarıf ediyım.