o dedigin olay burada olmuyor. mesela 23 senedir bir kere bile boyle bir olay yasamamis birisi barcelona'ya, italya'ya, hollanda'ya gittiginde kendini asiyor. nedeni basit; orada oyle bir kultur varken burda yok.

sokaktan gecen kiza laf attiginda, gulumsediginde, baktiginda, goz kirptiginda gulumserlerken burada sapik muamelesi goruyorsun.
simdi sen bu yurtdisinda kizlar pis veriyormus abi lafini oldukca duymus genc bir kardesimize benziyorsun. verme yonunden bakmayalim da, insanca muhabbete girebilecegin, sohbet edip takilabilecegin kizlara ulasmak son derece kolayken burada degil.

sonuc; bekleme burdan oyle bir sey.

ne yapar? sorusuna cevaben yine "normal sartlar altinda" (yabanci memlekette) olan ideal durumdan bahsedeyim:

-sokaktan gecen kiza "mi sinyoritaaa" diye embesil bir sekilde bagirsan da sonu guzel yerlere varabiliyor
-bardasin bir seyler iciyorsun, birini gordun, iki kere bakistin, yanina gidip naber, nerelisin diyip muhabbete basliyorsun.
-sokakta oturuyorsun, iciyorsun. yandaki kizlar geliyor, market nerede diyor. ben gosteriyim istersin diyip gidiyorsun sonra gece devam ediyor.

sakin unutma ki puf nokta her zaman "icki"dir. work&travel'a gidip de "icki icmem ben abi, sagliksiz" triplerinde dolanan yakisikli bir genc eliyle ciftleserek dondu. gittigi yerde keci gotune benzeyen tiplerse birlesmis milletler tecrubesi yasadilar. icki, icki, icki..

yalniz once de dedigim gibi bunlar normal sartlar altinda olanlar. turkiye'de facebook'tan "nbr :)" diye mesaj atarak oluyormus. oyle dediler...

pek yardimci olamayacak olsa da;

(bkz: kizlarla tanisma yollari)
(bkz: kizla tanisma replikleri)
(bkz: tum zamanlarin en basarili kiz dusurme repligi)
(bkz: tum zamanlarin en basarisiz kiz dusurme repligi)

bi de niyeyse aklima seneler evveel maillerde dolasan bir sitenin icerigi geldi. orada elemanin birisi kizlarla nasil tanisiliri abuk subuk anlatiyordu. burclar falan.

en iyisi arkadas cevresinin yardimiyla birileriyle tanismaktir, en efektif yoldur bana kalirsa.

bar cafe gibi tesadüfen karşılaşılan yerlerde değil de kurs, topluluk, işyeri gibi sürekli karşılaşılabilecek yerlerde tanışmanız daha güven verici olur. yani tanımadığım birinin yolda beni durdurup "seni beğendim ve saçlarından sürükleyerek mağarama götüreceğim" demesini istemem ve bunun sabun yapılması gereken türk kızı olmamla ilgisi olduğunu zannetmiyorum nochristrequiress.

valla gidip konuşacaksın, karşı taraf kendine güvenin olduğunu anladığında yelkenleri suya indiriyor direkt zaten. muzurca gülümse biraz, baymadan iltifat et. yeni öğrendim ben de kızlara "offf çok masum" diye laf atmak kızların acayip hoşuna gidiyormuş. daha kolay tavlanıyolarmış. birine gidip "offf çok masumsun" diyebilirsin mesela. +1 sempati kazanır kız sana.

sigara yakma bahanesiyle yanaşılır genelde.

asyadan balkanlara, avrupadan amerikaya her yerde mümkün bu olay. bizde yok olmaz diye bir şey söylenemez.

bi tomar para alıp oturduğun masanın üstüne yaymak işe yarıyor mesela. mıknatıs gibi çekersin herkesi.

Benim çok komik bir tanışma hikayem var. Star Wars Ep. III'e gittim. Filmi izledikten sonra başlığına entry girerken "bu arada konak pier'de 19 mayıs 2005 15:30 seansına kırmızı lightsaber ve darth vader kaskı ile gelen cesur bayana selam etmeyi bir borç bilirim." yazdım.

Kızın arkadaşı film hakkında google da araştırma yaparken entryme denk gelmiş ve kıza haber vermiş.

Kız sözlüğün iletişim bölümünden moderatöre ulaşmış - guru'ya teşekkür ederim. Bana iade i selam etmek için mail adresini yazmış. Mesajını bana ilettiler ve tanışmış oldum.

Tekrar gerçekleşmesi milyonda bir ihtimal ama...

sozluk.sourtimes.org

yavşak olacaksın..
yavşaktan kastım "merhaba bağyan" tipi değil, yaramaz bi çocuk gibi..öncelikle gergin olmaktan çok eğlenmek ve karşı tarafa bunu hissettirmek lazım..yani karşındakini kendi eğlencene dahil eder gibi olmalı tanışma, zaten böylesine bir yaklaşımda terslensen bile aynı gülümsemeyle rahatça uzaklaşabilirsin..
tabi ki her şey bir gülümsemeyle başlar, kendine güvenip karşındakinin gözlerine bakarak gülümsemeyi bilmen lazım..eğer kız bön bön bakıyorsa hiç uğraşma o defteri kapat, ama baktın o kadar olumsuz değil, her zaman giriş için "merhaba" iyidir..yok "yeşil çok yakışmış" yok "gözlerine kurban olayım" bunlarla hiç şansın olmaz..
bunun ötesinde tekrar ediyorum, her şey eğlencede bitiyor, karşındaki insana hayatının aşkı veya o geceki eğlencen olarak değil, sadece o an muhabbet etmek ve bir şeyler konuşmak için yaklaştığını hissettirmeli,hakkaten de öyle yapmalısın..
neyse bu kadar taktik yeter, kalanları da bize kalsın :P

Kız arkadaşlarımdan edindiğim bilgilere dayanarak çoğunun bar/cafe den erkek arkadaş edinmeye karşı olduğunu söyleyebilirim. Eğer çok yakışıklı, karizmatik,yaratıcı değilsen şansın oldukça düşük.

Eğer bara gittiğinde dikkat ettiysen tek başına takılan hatunlara bir gecede kaç kişinin yazdığını sayarsan iki elinin parmakları yetmez. Buradan çıkaracağın sonuç : senin geri kalanlardan farkın ne ? Seni de niye onlar gibi reddetmesin ? Bu soruya cevap verebiliyorsan muhabbete giriş noktanı bu oluşturacak.

"oha lan bu herif bu hatunu nasıl bulmuş" dedirtecek kadar güzel hatunları listenden çıkar. Herkesin kendisini bilmesi gerekiyor NŞA. (NŞA : Tip=ortalama, Gelir = ortalama, Geyik = ortalama)

açıkçası okul,topluluk,dernek filan gibi yerler hariç tanışmam kimseyle kafeymiş barmış, ister süper yakışıklı ister süper geyik olsun. hırlısı var hırsızı var :)

yanlisiniz var, barda tek basina oturan kiza butun erkekler tahmin ettiginiz gibi oyle ususmuyor. herkeste bir "ya madara olursam" paranoyasi var, o da olmazsa "kizla burda tanisirsam beni ne kadar sallar ki" korkusu var, ya da hicbisey yok, "ayip lan" seyi var kendi kendine.. butun bu ic sesleri dinlememek icin de cok fazla icmeye gerek duyuyorlar genelde, sonra da bayagi sacmaliyorlar. halbuki ayik kafayla adam gibi gelse konussa, gayet de guzel olur, begenirsem olur da biseyler, niye olmasin. olmadi sohbet etmis oluruz, degisiklik olur ne ki yani. en kotusu baktim cok bayiyo, kibarca yollarim : )
bence icinden geldigi gibi konusmalisin, nooolabilir yani en fazla (sevgilisi varsa dayak yiyebilirsin maksimum:)). sadece "yanlis anlama" kalibini kullanma cok salakca bi laf bence : )
ayrica hirlisi hirsizi, namussuzu yalancisi kendini saklayacaksa saklar, ister okulda tanismis ol ister kafede barda, ne fark ediyor ki, hic. tam tersine, bi gecmisin olmayan insanlarla her zaman cok daha durustsundur. severim ben.

bir arkadaşım yurtdışında barda bir kıza nerelisin demişti, kız iskoçum demişti arkadaş da "i am braveheart" gibi alemin o anki en kro cümlelerinden birini söylemiş olmasına rağmen bu kızın bir hoşuna gitmişti anlatamam sonra tanıştılar falan gerisini anlatmiyim...yaratıcı olmak yani

büyük kitapçılarda var. D&R, Remzi kitabevi vs. gibi yerlere bakabilirsin.

Akmerkez'deki Remzi kitabevinde oluyor genelde. Somut ornek olarak yani.

İstanbulda Alman Kültür Derneği(Goethe Institut)' nden temin edebilirsiniz, Deutschland dergisini de ücretsiz dağıtıyorlar. bence bir araştırın.

dünya gazetesi bünyesinde "dünya süper dağıtım" var. onlar bu i$in ustasıdır.

ahanda inrterinet sitesi linkini veriyom:

www.dunyastore.com

ayar vermek anlamında demiyorum, ama yani yazılı olarak bir eleştiri yayınlamak istiyorsanız dilbiginizi gözden geçirmeniz gerekecek. bağlaç olan de'nin ayrı yazılması gibi. yazı dilinizin kuvvetli olması şart.

:)) bende burda ayar yedım diye cvb vermıyorum.. zaten sözluktekı yazılarımda özen göstermeye çalışıyorum ama burda chat yapar gibi yazdıgım için pek kasmıyorum.
önerinizi dikkate alacağım tşk.
bu yazıdada buyuk ihtimal vardır :)

kesinlikle çok film izlemek.film izlerken ölmek gerekirse :)
genellikle sovyetlerden başlanır adettendir.

google a sinematografi yazın cıkan bütün yazıları ilgili bütün kitapları okuyun. sinema yı siyah beyaz avrupa hollywood ayırmayın :) altyazı dergisini önerebilirim. Sergei Einstein'ın kitaplarını okuyun. Sinema'nın 5 temel öğesi isimli kitabı kesin okuyun.

bunları yaptıktan sonra da film izleyin :D arada da olabilir.

çok film izlemek önemli tabii, sağlam bir sinema kültürü olmalı, bu da yıllar alan bir süreç. bu konuda yazan çizenleri takip etmek faydalı olabilir (gazete, dergi, internet). www.otekisinema.com gibi ve orada linkleri olan siteleri didikleyebilirsin. sinema üzerine birçok kitap var, ufaktan girişebilirsin. bir de solyaris ile kendine bir dayanıklılık testi yapmanı öneririm önce mesela, madem sovyet rüzgarı esmiş burada.

rurouni: Sergei Eisenstein yazacaktınız sanırım, Einstein olmuş =)

Bir de "Bir Film Nasıl Okunur?" diye bir kitap var, bayağı kalınca ama güzel. Aslında sorunun cevabı bol bol film izleyip, yorum okumak (ama sağlam kaynaklardan..)

(git: 49365)

kızanlar olacak ama; çok sinema yorumu okumak biraz da film izlemek yeterli.

ya bence ne yurtiçi ne yurtdışı eleştirmen okumanın faydası yok hep aynı laflar aynı kalıplar kafa sikmekten başka bi işe yaradığı söylenemez.bazen yol gösterici olabilselerde verdikleri zararı telafi etmiyor..illa bişey okunacaksa sinema tarihi okunmalı.(bunlar özgün olmak isteniyorsa dikkate alınmalı)
iyisi mi kendi imkanlarınla önce hangi ekolden başlamak istediğine de kendin karar vererek(fimde zorlama yoktur)izlemeye devam et..ötekisinema iyi bir yol gösterici ama türkçeyle sınırlı kalma her konuda olduğu gibi sinema konusunda da tatmin edici kaynakların dili ingilizce.
başka bir önerim de dünyaki tüm festivallere bi bakman.inanılmaz filmler çıkabiliyor.ufkun açılması bakımından önemli bu da.
google her şeye kadir aramaya inanmak şartıyla.hiç bişey olamazsa öğrendiklerinin tatminiyle mutmuslu film izlemeye devam edersin.sinema öyle bişey zaten

akış açısı önemli. insan ne kdar geniş ve farklı bir pencereden bakabiliyorsa o kadar başarılı olur bence. sadece ay çok durgun oynadı ay akış çok yavaş demekle olmuyor. ömür gedik gibi olmayın yani.

ayrıca sinema tarihini bilin. sessiz sinema dönemini, akımları, belli başlı yönetmenleri, yapımlarını ve o yapımlarda neyi nasıl anattıklarını bilin.
mesela author ü bilmeden bırakın geçmişi, bugünün eleştirisini dahi yapamazsınız.
anaakımı da bilin ve sevin ama bağımsızları da sevin. bağımsızcı entel dantel sözümona aydınları "öööğğğkk anaakım" dediğine de bakmayın. kendileri pek matah sanki.
neyse ayarımı da verdim fırsattan istifade :)
çok okuyun ve çok izleyin. en basiti de bunu severek yapın. iş diye değil.

olur. hem de bu gerçeği uygulama esnasında acı içinde öğrenirsiniz.

parmagın ucundayken hafifce baskı yapıldıgında kolayca terse dönerse düzelmiş olur.. yok dönmüyosa zaten düzdür..

ters yaksanız zaten gözünüzde durmaz. kontakt lens yandan bakarsanız şu biçimdedir:

|)

yani göze temas edecek kısmı | olan tarafı, ) da dışarı bakıyor.

lensin kenarında ışığa tuttuğunda görebilceğin küçük harfler olur, ona göre anlayabilirsin tersini düzünü. misal "s" harfi, "b&l" gibi. bunları ters biçimde görüyorsan lensin terstir, diğer yüzünü çevir tak. normal "s" ise sorun yok. ilk bakışta harfleri göremeyebilirsin, lenin ortasında değil de çanak kenarlarında diyeyim, orada olur harfler.

olur. bazı lensleri ışığa tuttuğunuzda belli belirsiz 123 yazılmış olarak görürsünüz. o şekilde görüyorsanız lens düz demektir.

gozunde efendi efendi duruyorsa duz takmissindir, katlaniyorsa ya da cikarin beni burdan modundaysa ters

ya ben byaa elimde ters döndükten sonra düzeltmeden takarım hiç de bir şey olmaz. ben de mi problem lenste mi? yeri gelmişken.

(bkz: şaşkınlıkla izliyorum)

lensin markasına göre de değişir. bazı lenslerde ters düz olmaz bildiğim kadarıyla.

Parmagindayken duz oldugunda kenarlari yukari isaret eden bir kase gibi olmali sekli. Ters oldugunda ise kenarlari yanlara isaret eder. Resimde de gostermeye calistim.

Kendi lensini bir iki kere ters-duz et. Aradaki farki gormene yardimci olur.

img528.imageshack.us

rahatsız eder, ama takabiliyosanız görmenizde sorun olmaz. tersi düzü anlamak için şöyle bir gözünüzün hizasına kaldırın fazla yayıksa ters dönmüştür.

Avcunuza azcık solüsyon dökün lensi koyun, pıt pıt vurun. o düzünü bulur kendiliğinden.

Ters takılmış lesne yakından bakarsanız gözbebeğinizin üstünde büyüyüp küçüldüğünü görebilirsiniz, düz lenste böyle bir şey olmaz. wpi'nın anlattığı olayla alakalı olableceğini düşünüyorum.

herkese özellikle wpi'ye teşekkürler.. :) resmen deneme yanılma yoluyla buldum düzünü;
taktım baktım acıtıyomu, batıyomu evet, hoop değiştirdim. tabii hoop bölümü o kadar da çabuk olmadı nede olsa daha yeniyim bu işlerde :) şimdi tek sorunum lensi daha bana yabancı olması. ona da alışırım heralde :)

güzelcene masada oturun, masa lambasını çekin. masa lambasının bol ışığı altında lensi güzelcene solüsyonla yıkayın. sonra lensi ışığa yaklaştırarak tersini düzünü anlayabilirsiniz.

biraz gözünüz alıştığında lenslerin ters ve yüzleri olduğunu göreceksiniz. kesim şekilleri vardır. kenarlarından belli olur.

ayrıca bazı markalarda üzerinde yazılar da vardır. burdan da ayırt edebilirsiniz.

ilerde çok feci alışacaksınız buna. olur orda burda düşerse gözünüz kapalı tersiymiş düzüymüş tereddüt etmeden saniyesinde yerine takacaksınız.

ters takarsan atar o kendini. FOCUS marka kullanıyordum. gözlüğe geri döndüm ben.

ben de sormuştum bunu aylar önce. cevap çıkmamıştı. kendim araştırıp şöyle bir site bulmuşutm;

www.metacritic.com

www.soundamus.net
last.fm nikinizi giriyorsunuz size özel bir rss feed oluşturuyor ve çıkacak albümlerden haberdar oluyorsunuz. tek eksisi listenizde olan ancak artık ilgilenmediğiniz artistleri feed den çıkartamamak. onun dışında on numara.

en.wikipedia.org

en.wikipedia.org

kronolojik olarak SW çizgi filmleri:

1985 - Droids
1985 - Ewoks
2003 - Clone Wars (2D animasyon olan)
2008 - The Clone Wars Movie(CGI olan))
2008 - The Clone Wars(üsttekinin dizisi, cartoon network veriyor, hala devam ediyor))

söz konusu reklam sadece bu programın reklam arasında mı çıkıyo?
anlamadım ben

sorunuzu daha anlaşılır bir şekilde yazsanız?

programin adi maceraya takil.

benim orda duyduğum şarkı janet jackson-don't stop(all nite)

bildigim kadariyla 25t butun bucuklarda var, efsane degil

güven iett'nin sitesine.. bir tek aktarmalı önerilerinde çakıyo ama diğerleri doğru, güncelleniyor sık sık.. en azından mühim hatlar..

millet zirveden dönerken neyden faydalanıyor sanıyorsun? :) 25T'ye sabah 5'te bindiğim bile oldu. cumartesi günleri 4'e 5'e kadar tıklım tıklım.

yalnız şöförleri çok ters oluyor haliyle. millet sarhoş biniyor, parasını vermiyor vs. adam da dellenip bağırıyor çağırıyor. çift akbil alıyor, akbil yoksa 3 ytl şöföre ver, o akbil verir sana.

internet sitesinde yazan zamandan önce kalkmaz ilk duraktan.

ne guzel.

tuş ilk solda çıkıyordu, çok iyi olmuş sağa alınması.

firefox ile birlikte noscript kullananlara not: uservoice.com domainine izin vermeniz gerekiyor.

şimdiden söyleyelim;

lütfen sistemi abuse etmeyiniz. hani anonymous olarak post edildiği için "ekşi duyuru bana karı bulsun" tarzı şeyler yazmayınız. biliyorum yapmazsınız zaten de, uyarımızı yapmış olalım.

burada logged in olmama rağmen feedback'e tıklayıp başlıklardan birine tıklayınca login olmam gerektiği yazıyor ve login olamıyorum çünkü internet kullanıcısı değilim. sözlükten geliyorum buraya.

ne yapmalı?

isteklere yorum yapamiyor muyuz? comment kismindan denedim ama olmuyor

edit: gelismis aramayi tee ne zamandir soluyordum, sonunda olacak sanirim:) ayrica insanlarin gozune sokacak derecede buyuk olmali bence. yorumu oraya yapamadim buraya yapiyorum.

feedback tuşuna basınca çıkan penceresinde bir türkçe karakter problemi var.

anneler bir babalar ayrı olursa kardeşler üvey
babalar bir anneler ayrı olursa kardeşler öz

ailemde iki türlü örneğim de var, oradan biliyorum.

ikinci durum öz ise, ana bir baba bir olandan farkı olmalı.

önceden anne bir baba ayrı olunca üvey, baba bir anne ayrı olunca öz kardeş deniyordu.
bence her ikisinde de üveydir, ha siz öz kardeş gibi büyümüşsünüzdür o ayrı.

annenin malları, annenin kendi çocukları arasında eşit paylaştırılır. orada iki çocuk arasında herhangi bir fark olmaz. ama çocuklardan birinin babası ölseydi o zaman sadece o babanın çocuğu ve anne (eş) alırdı mirası.

valla benim bildigim anne ve baba ayniysa özdür, diger türlü anne veya babanin ayri olmasi farketmiyor, iki türlüsü de üveydir.

annem babam bu saatten sonra bosanip her biri tekrar evlenip tekrar cocuk dogursa, birine üvey birine öz demem yani. ikisi de üvey kardesimdir.

half sister/brother diyor ingilizler bunlara, bence mantikli bir kullanim. ben de anne de baba da ayri olunca uvey oluyor sanardim mesela. evli kisilerin cocuklarindan bahsediyorum tabii ikisi de ayri derken :)

tdk diyor ki:
üvey kardeş
Babaları veya anaları ayrı olan kardeşlerden her biri

www.tdk.gov.tr

anne ya da babadan en az biri değişikse üvey olur.

kardeş "karındaş"tan geliyor, yani bence de ilk durum öz, ikinci durum üveydir.

ebeveynlerden biri ortaksa öz derim ben. bende var oradan biliyorum, öyle kabulleniyorum. üvey kelimesi her halükarda kan bağı olmayan kardeş/anne/baba için daha doğru geliyor bana. ama evet, ingilizcedeki "half brother/sister" çok mantıklı ayrımı belirtmek açısından

ikisi de üveydir birader. annesi farklı olan kardeş öz olur mu.

üveylik kan bağı olmayınca oluyor. mantığı yok bir kere. baba önemli de anne kan bağı sayılmıyor mu? biri sperm biri yumurta. çocuk üzerindeki etki aynı. kromozom bilmemneleriyle ilgili biri daha detaylı bilgi versin. ama anne ya da baba, biri bile ortak olsa öz kardeştir. eğer anne başkasıyla evlenir de onun çocuğu varsa üvey olan odur.

nasıl hissediyorsan öyledir.

@liberal; aslında hissemekten çok kimin (neye göre) ne dediğini merak etmiştim. çünkü arkadaşla tartıştığımızda toplum dayatması ataerkil toplum zırvalarını attı. yaşadığı yere göre değişir demeye getirmişti. yurtdışında türkiye deki gibi anlamdırılmaz demişti. bayaa tartıştık onunla. hatta artık herhalde kimse benim gibi düşünmüyor dediğimde bayanların nasıl bir cevap vereceğini merak ettim ama merakımı gideren olmamıştı. belli bir yöreye özgü mü, ırka millete veya eğitim düzeyine özgü mü erkekten öz olur kadından öz olmaz düşüncesi? farklı düşünenlerin olup olmadığını bilmek için bu duyuruyu açtım aslında.

neitzen; ama nedense babadan öz diyenler daha bir islama dine sarılıyor, ikisine de eşit derecede öz veya üvey diyenler fazla bilmiş veya ne bileyim, "halk"dan kopuk derler ya, eğitim dereceleri daha yüksek oluyor, bakışları farklı oluyor. arkadaşla bu konuşma geçene kadar bunun farkına varamamıştım. ama var böyle bir yargı toplumumuzda. islam konusunu hiç bilmiyordum. teşekkürler. doğrusu islamın kadından daha bi öz demesine rağmen "dinine düşkün" olanlar neden hala babadan öz anneden hiçbişey diyorlar? "herşey eğitim", çok klişe. ayrıca okullarda hayat bilgisi dersi sadece 3 yıl okutuluyor... eğitimle de düzelmiyor. üniversite mezunu biri bile baba daha özdür diyebiliyor. bu konudaki düşüncelerim karışık. toparlayamıyorum doğru düzgün. neyse. üzerinden 2 ay geçtiği halde cevap verdiğiniz için teşekkürler :)

Kardeş karından geliyor, “aynı karından” bu doğru, ama devlet karşısında ise babaları aynı olanlar aynı soyadı taşıyor. Yani resmi işler babaya göre işliyor gibi geldi bana.

sanırım genel olarak böyle. Eskiden bu gibi durumda toplu olarak geliyordu 1-2 hafta içerisinde. Muhtemelen yine böyle olacak.

eskiden toplu olarak gelenler (en azından benim bildiklerim) 1 günlük falan oluyordu. yaklaşık 8-10 gündür bu problem var.

kuvvetle muhtemeldir ki yakın zamanda mesaj kutunuz şenlik alanına dönecek.

Barbaros Bulvarı üzerinde, Vakıfbank var. Onun hemen altında Ahmet&Hasan diye bir yer var. Denedim mi bilmiyorum ama, iyi çocuklardır...

@sheba and the albino girls ;
ne alıyolar saç kesimine? kaç kişiler? hangisine kestiriyim? klasik mi kesiyo adamlar yoksa yani nası desem hani genç mi adamlar - gerçi iyi çocuklar dediğine göre - ? Teşekkürler bu arada.

15ti daha yeni 17tl oldu. iyilerdir ama ellerinde ayar yok, tarif ettiğin şekle yaklaşabiliyorlar bazen de tümden piç ediyolar saçı.yine de git bi dene, iyi tarif edersen problem çıkmaz. ayrıca tavsiyem ahmete ol traşını gideceksen, diğer elemana da burdan selam ederim, son gittiğimde az kısaltıcaz dedik sikti attı afedersiniz.

@jeffawesome:
şu andaki berberim ondan biraz daha pahalı ama bu riski nası alsam şimdi? elemanlar çok iyi değil diyorsun hocam. Denemediğim berber azdr yani Beşiktaş' ta ama hiçbirinden memnun kalmadım hala. Nasıl yapsam bilemiyorum. Teşekkürler sana da

Benden yıkama dahil 20 alıyorlardı.* Aslında çok süper traş etmiyorlar, fakat benim onlara devamlı gitmemin tek sebebi, makinayla traş etme dediğimde sözümü dinliyor olmalarıydı. Teşekkürler.

4.levent'te naif kuaför var mcdonalds'ın karşısında. saç kesiminde bir numaradır. lakin 35 ytl alıyorlar kesim+yıkama+bakım+masaj.

kendi kuaförüm : Salon Imaj. ıslamurdere cad. yenilik sokak no:21 beşiktaş. tel: 0212 227-30-72 (önemli not: salonun sahibi salim var ona emanet et saçları, kalfaya değil,)

@deckard ; fiyat çok da uçuk değil ver fakat yer uzak biraz. Beşiktaş' ta bulamazsam deneyebilirim. Teşekkürler.
@thelepermessiah; nası iyi kesiyor mu? yani klasik berber mi yoksa daha modern tarzda bi' yer mi acaba? bilgi verirsen sevinirim.

kestirme saçlarını..
berbere en son 3 sene önce gitmiştim..
saçlar bele geliyor ama öyle bir sonuç oluyor..
benim beli de geçti poponun üzerinde tam.. "hayvan gibi uzun" cinsten..
kestirme boşver.. berberlere inat..

çok kötü bakıyorlar yolda önlerinden geçerken :))

edit: bu arada yuhhh!!
saç kesimi 15-20 ytl civarlarında mı..
ben en son gittiğimde 6-7 ytl idi.. hala öyle sanıyorum..
baya uzak kalmışım piyasadan :)

abi şimdi şöyle bi durum var, derdini tam anlatınca adam dediğini yapıyor şahane kesiyor ama gidip de abi kısaltıcaz dersen onun keseceği saçı evde kendi kendine kesersin o kadar ki ayarsız pezevenkler. ahmete git ama diğer eleman ayarsız.

(bkz: presesyon)

yalpalama, salınım vs. olarak çevrilebilir presesyon.

ayrıca Dünya'nın toplamda 6 tane hareketi vardır. saydıklarınız dışında;

- tıpkı dünya'nın sahip olduğu presesyon hareketi gibi, yörüngesinin de bir presesyonu var. buna bağlı bir hareketi,
- Güneş'in, Samanyolu'nun spiral kolundaki hareketinden dolayı Dünya'nın galaksi içerisindeki hareketi,
- galaksimizin süper-galaksi kümemiz içerisindeki hareketinden dolayı Dünya'nın hareketi

var.

peki faucault sarkacının dünya üzerinde hareket etmeyeceği bir nokta teorik olarak var mıdır?

güney yarımkürede anladığım kadarıyla saatin ters yönünde hareket ediyor, kuzeyde saat yönünde.

ekvator'da ne yapar bu?

peki kutuplarda maksimum çapa mı ulaşır bu hareketler?

son sorumu kendim cevaplıyorum:

"At other latitudes, the plane of oscillation precesses relative to Earth, but slower than at the pole; the angular speed, α (measured in clockwise degrees per sidereal day), is proportional to the sine of the latitude, φ:

α = 360 sin(φ).

Here, latitudes north and south of the equator are defined as positive and negative, respectively. For example, a Foucault pendulum at 30° south latitude, viewed from above by an earthbound observer, rotates counterclockwise 180° in one day."

diyor yani teorik olarak ekvatorda hareket etmez --> sin 0° = 0 olduğundan.
kutuplarda ise sin 90° = 1 olduğundan alfa maksimum olur. o da açısal hız demek.

@want2die:
sitenin en aşağısı değil açık duyurunun en aşağısı.

edit:
@want2die:
hm evet olabilir aslında ama özellikle danışma bürosu'nda çok işe yarar sanki, hem sol elle page down yapmak zor, sağ elle yapmak için de mouseu bırakmak lazım. hayır olmalı bu özellik. :p

3. isteği ben mi anlamadım bilemiyorum ama arama kutusuna @sanal uyku diye yazdığında hem sordukların hem de cevap verdiğin sorular listeleniyor?

@deckard:
onu bilmiyordum kişi nickine tıklayıp giriyordum hep ama yine de cevapladıkları ve açtıkları şeklinde kategori olsa daha iyi sanki?

ben hala benim cevap verdigim duyurulari listeleyebilecegim bir kisayol bilmiyorum (arama disinda). Benimkiler'in yanina cevap verdiklerim, gibi birsey eklense guzel olur sanki

x daemon, oyle bir sey var zaten ?

benimkiler sayfasina gittikten sonra goreceksin "benim duyurularim, benim cevap verdigim duyurular"

bi de bu en alttaki cevapla'nın yanına kapat linki koyulsa, kapatmak için yukarı çıkmasak? bu olabilir mi?

varmis lan hakkaten :)), normal font olarak yazildigi icin goz direk es gecmis demek ki. burdan ui kasan arkadaslara selam etmek gerek demek ki :)

1. bence scroll falan kasmak lazım çünkü daha önceden yazılmış bir cevabı görmeden senin de aynısından ekleme şansın artar.

2. güzel olur.

3. deckard, assert h yanıtlamış, ayrıca kimin ne (soru sormak/cevap yazmak/hem soru hem cevap) için girdiğinin önemi olmamalı. duyurudaki amaç bu değil diye düşünüyorum. o dediğin istatistik gereksiz olur.

@lejant:

1. öncekileri da okur sonuçta o kişi. örnek olarak yeni yazar danışma bürosunu verirsek, yeni bir cevap geliyor fakat en alta inmek ve o konumu bulmak cidden uğraştırıyor. bunun yerine direk oraya gidivericek işte amaç o.

@ sanal uyku
cevap verecek kisinin onceden verilmis tum cevaplari okuma aliskanligini koreltici bir uygulama olacagini dusunuyorum.

belki su sekilde gelistirebilirim onerini;

alabildigine cevap iceren basliklarda moderasyonca belli bir cevap sayisi belirlenir. atiyorum 50 cevap; x >50 olunca senin onerdigin tus aktiflesir. bu sekilde scroll ile asagi inilmekten kurtulunur ama bu olayla cok karsilasilmiyor. belki sadece yazar danisma basligi icin ozel bir tus yapilabilir.

bunlarin haricindeki bol cevap iceren basliklarda page down yapmak veya sayfa cubugunu kaydirmak daha tercih edilir geliyor.

1. olmaz
2. belki
3. kimse icin kustahca yorumlar yapmani istemiyoruz.

legal olmadığını niye düşündünüz ki?

tanım yok. tanım devamı da değil diye düşündüm.

lasım değil de lazım desek dah güzel olur bence.

"arkadaşıda" değil "arkadaşı da" desek daha da güzel olur hatta.

tanım var yahu.

"ekşi sözlük kurban kesimi zirvesinde 6 çaylak arkadaşı da alıp bir milka ineğine girmeyi düşünüyorum" demek istemiş.

yazım hataları entry'i hatalı yapmıyor. typo değil de kasıtlı yazılan hatalar daha çirkin duruyor evet, ama entry'de hatalı bir kısım yok.

"ekşi sözlük kurban kesimi zirvesinde 6 çaylak arkadaşı da alıp bir milka ineğine girmeyi düşünüyorum"

cümlesi bir tanım değil. şu haliyle bütünleme olarak kabul edilebilir. ama orjinalinde zirveyle ilgili bir şey yok. başlık:"x zirvesi" olsa ben altına "kaykay yapmayı düşünüyorum" yazsam da legal midir?

tanım devamı bu. hatta ''6 çaylak arkadaşı da alıp bir milka ineğine girmeyi düşündüğüm zirve.'' gibi zorlama tanımlardan daha makbuldür.

"6 çaylak arkadaşı da alıp bir milka ineğine girmeyi düşündüğüm zirve" gibi bir anlam var. bildiğiniz gibi böyle eğip bükerek format cambazlığı yapmak mümkün.

@surtunme kuvveti, evet legaldir.

"6 çaylak arkadaşı da alıp bir milka ineğine girmeyi düşündüğüm zirve" doğru bir cümle olmamış olur. anlatım bozukluğu var. biz bunu sözlük'te böyle yazabiliriz ama kafamızdan bu cümleyi böyle tamamlayamayız. zaten bence yazar "zirvede" gibi bir şeyi hiç düşünmüyor.

hatta ben bu cümleyi okuduğumda zihnimde canlanan şeyi aktarayım:

"eğer siz yazarlar kurban kesim zirvesi yaparsanız, ben de gider 6 adet çaylak arkadaşımla milka ineğine girerim.."
eğer bu manalı bir entry hem de bu başlığa tutturmak için hiç bir ekstra atraksiyon olmadan girilebiliyorsa bugün yeni bir şey öğrendim demektir.

çaylaklar da tanım yazmak zorunda değil. formata uyan entry yazması yeterli. sadece ilk entry'nin tanım olma zorunluluğu var yönlendirmeden ibaret değilse.

buna kadar daha ellibin tane denyo entry var. eğer her entry tanım olacaksa bütün anket başlıklarının silinmesi gerekir. bu gayet legal.

onların da alıcısı var. mesela ne kadar dandik ve kalitesiz de olsa amerikan otoyollarında geçen korku-gerilim filmlerinin delisiyim. film kalitesiz ve berbat da olsa izlemek istiyorum şahsen.

Ortalama ve ortalama altı seyirci kitlesine hitap eden filmler çekmek her zaman kâr getirmiştir. İsterseniz dünyanın en dandik filmini çekin ama bu filmi güzel bir fragmanla insanlara tanıtırsanız ve medyada sıkça yer almasını sağlarsanız süper para götürürsünüz.

Sinema filmlerini sadece "sinema" yapmak için değil, para kazanmak için çekenler de var. Bu bahsettiğiniz filmler de bu kategoriye giriyor işte.. Ben bunlara "ucuz piyasa filmleri" diyorum kendimce.

@ermanen bu işin bir endüstrisi var.

senin dediğin gibi senede 3-5 tane kaliteli film yapılsa. binlerce tv kanalı nasıl zamanlarını dolduracak, sinema salonları ne gösterecek, dvd dükkanlarında ne satılcak?

bu endüstrinin çarklarının dönmesi lazım.

televizyon filmi değilse eğer çekilenler, kesinlikle kendi parasını çıkarır. kar yapma ihtimali de yüksektir baya. deckard örnek vermiş ben de vereyim. saçma sapan yaratıkların başrolde olduğu filmlerin hastasıyım ben de. ne zaman tv'de yakalasam, internette bulsam izlerim anında. bu filmler ne kadar mantık hatası, saçmalık, klişe barındırsa da izleyicinin kafasını hiç yormaz. sadece izlersin. kendini karakterlerle de bütünleştirmezsin. yani o senin için sadece filmdir fazlası değil. bir memento, bir matrix, bir fight club izlediğimiz de nasıl beynimiz tırmalanıyor, kasılıyorsa bu filmlerde de tam tersi. tüm günün stresi yüklenmiş beyin bir leprachun'un uzayda insanları öldürmesini rahatlamak için kullanıyor. en azından benimki öyle. tavsiye ederim ben. izleyin bu filmleri.

unutulmaması gereken nokta filmin kendi içindeki dinamiklerini yargılamamak. olayları da o dinamikler dahilinde yorumlamak. bunu başardığınızda on yıl öncesinin traş amerikan tv filmlerini bile rahatlıkla ve zevkle izleyebilirsiniz. ayrıca film karakterlerini sorgulamayın. o kadın niye öyle yaptı deyin ama şöyle yapsaydı demeyin. anasına sövün ama film karakterine akıl vermeyin. bu onun karakterini değiştirmez ama sizin seyir zevkinizi siker atar.

konuyu çok güzel saptırdım. lafın kısası onun da seveni var.

Korku filmleri için bi tavsiye vereyim: Kendini tamamen başrol karakterin yerine koy. Onun hissettiğini hissetmeye çalış. Şimdi itiraf edelim, film ne kadar sikko da olsa orda sen olsan korkardın di mi? "Filmde hayalet var, ama ben hayaletten korkmam ki?" deme, başroldeki karakter korkuyor. Koy kendini onun yerine.

Porno izlemek gibi, porno izlerken kalitesine felan bakıyor musun?

olay tamamen sektörün dönmesi için. ayrıca kaliteli film çevirecek yönetmenler neleri yapmamaları gerektiğini bu filmlerden öğreniyor. bir özellikte hasyal gücünde sınır tanınmaması. bu yönden de ilham kaynakları bu filmler. hepsi en azından filmin bütçesini kurtarıyor çünkü ortada gerçekten bir masraf yok. kimisi ise çok getiriyor. bu filmlerin gişeden zararla dönmesi gibi bir durum yok. bir nevi riski olmayan kumar gibi.

evet haklısın rezalet filmler yapıldı yapılıyor ve yapılacak. bu biraz da toplumun kültür seviyesinin homojen olmamasından ve hatta kültür seviyesi düşük olanların toplumda çoğunlukta bulunmasından kaynaklanır. kültür de sakın okulla ilişkilendirilmesin çoğumuz üniversite ortamını biliyoruz.(eşeğe altın semer vursan yine eşek hesabı) ot gelip ot giden adamlar var. işte kültür insanın kendine olan saygısı ve kendini geliştirme isteğiyle ilgili daha çok.
sinema da bir endüstri olduğu için (en azından dünyada öyle) yapılacak herhangi kalitesiz bir filmin bile milyonlarca alıcısı olduğu bilinmekte. bunun için holywood a şöyle bir bakarsak, ne kadar ucuz işler (kalite anlamında ucuz bütçe olarak değil) yapıldığını görürüz. bu ucuz işler yapımcılarına milyonlarca dolar kazandırmakta. o kadar uzağa bakmayalım dersek recep ivedik örneği var önümüzde. 2. sini izlemedim ama 1. sini izlemek zorunda kalmış bir insan olarak şunu söyleyebilirim: benim izlemeyi tercih etmediğim amerikadaki türünün örnekleri ile aynı seviyede bir film olduğunu söyleyebilirim. izledim utanıyorum falan demiyorum ama o 2 saatlik süreyi ben başka bir film izleyerek, ya da bişiler okuyarak değerlendirmeyi tercih ederim. eğlenmek, gülmek istiyorsam da çok daha kaliteli filmleri tercih ederim. (mesela madagascar diye şahane bir animasyon var bazı insanlar bu filmleri çocuk filmi diyip direk izlemeyi reddediyolar ama bi bilseler ne kadar sağlam ve kaliteli bir film olduğunu...) bu film gişe rekorları kırdı, hayatında sinemaya senede bir kez bile gitmeyen insanları bile sinemaya çekti bu açıdan iyi bir işe yaradı. ama keşke insanlar böyle filmler için değil de daha kaliteli şeyler izlemek için sinemaya gitselerdi. (herkes benim zevkime sahip olsa demiyorum herkes keşke daha kaliteli işlere harcasalar zamanlarını)
insanlar recep ivedik 2 yi izleyeceği o 2 saatte slumdog millionaire i izlemeyi tercih etse misal, hem neler kaçırdıklarını görürler hem de en azından istemeden de olsa bişiler öğrenirler. sinemanın bazen didaktik bir yapısı da vardır. bunu yönetmen belki bilinçli belki bilinçsiz bir şekilde yapar, tabi seyircinin de bunu algılaması lazım. konuyu uzattım sanırım ama demek istediğim şu:
keşke öyle filmler gişe rekorları kıracağına daha kaliteli filmler gişe rekorları kırsa, insanlar bazen düşünmeye sevk edilse, bazen düşünmemeye, bazen sadece gülmeye bazen ağlamaya, bazen kızmaya...

sennheiser cx 500 yaw, piyasa fiyatı 200 küsur lira.

www.hepsiburada.com

bu adam 20'ye satıyor, bir tane bile olumsuz yorumu da yok. bir kişi bile "çakma bu" dememiş.

edit: "çakma bu" demiş ama 5 yıldızı da vermiş. tek tek okuyunca görülüyor.

kullaniciya yapilan yorumlardan bir tanesi..

"Kulaklıktan orjinal sennheiser kalitesini beklemeyin ama 17 liraya bukadar olur anca ama satıcı iyi ve hızlı "

sahte oluyor bunlar. hatta bir adı da var ama unuttum böyle ürünlerin. fakat şu da var ki ses kalitesi orijinallere çok çok yakın oluyormuş ve çok dayanıklı oluyormuş. geçenlerde yine birisi sordu böyle bir şey duyuruda, oradan aklımda kalmış. yani gidip 21 liraya alacağın herhangi bir kulaklıktan çok daha iyi kulaklıklardır bunlar.

teritori'ye katilmiyorum. bildiğin çakma, imitasyon kulaklıklar. 21 liraya alinan herhangi bir kulakliktan da muhtemelen daha kötüdür.

@boshi: kullananların yalancısıyım.
edit: hakkatten söyleyenler de yalancıymış.

hiç zahmet edip almayın, daha 2 hafta önce iade işlemleriyle uğraşmış biri olarak rahatlıkla söyleyebilirim ki kulaklık için başvurulacak son yer gg..

teritori'nin unuttuğu isim; "spot ürün" sanırım.

yan sanayi çakmadan daha iyi oluyorlar. şansın iyiyse süper de çıkabilir söyleyeyim. spotların da kalitelisi kalitesizi vardır. adama yapılan yorumlara bakıp karar ver.

bu arada geçen sene dolar düşükken creative earphones ep 630 edinmiştim. belki hala ucuz olan bir yerler bulabilirsin. tek kelimeyle muhteşem bir kulaklık. 35'e almıştım sanırım ben. alternatif istersen hani.

kulaklıklar birebirdir. orjinal değildir. ayrıca iyidir de ben aldım gayet memnunum. eminönünde 15tl =)

@teritori
sanırım bahsettiğin isim replika ürün.

fason bunlar. bir de teritori haklı, alacaklar için ep630 harika bir alternatif.

abi aynısını sormuştum ben. çakma bunlar ama çok iyi iş görüyorlar demişti insanlar.

(bkz: mp4)?

ben gayet memnunum kalitesinden de.

hayır sıkıştırmak demek kalite kaybı demek.
kayıp istemiyorsan sıkıştırmaman gerekiyor.

Yapabileceğin tek şey dinlediğin alet edevatın verebildiği maksimum örnekleme değerine kadar sıkıştırmak.

bunun cevabını bulan kişi dünyanın yeni bill gates'i olur.

zaten sıkıştırılmış olan bir dosyayı bir daha sıkıştıramazsın. bi de kayıpsız istiyosun. mp3 bile kayıpsız sıkıştırma sağlamaz.

peki ne yaparsın?

flash kullanarak streaming olarak yayınlayabilirsin. bu sayede sayfan hemen açılır. ziyaretçi şarkıyı dinlerken bir yandan indirmiş olur.

kayıpsız sıkıştırma diye bir şey yoktur. ama şarkıları istediğin kadar sıkıştırabilirsin ve sıkıştırdıkça sesleri kaybetmeye devam edersin. olayın tekniğine inmek istersen sinyal işleme kitaplarını okuyabilirsin.

ufak bir duzeltme: kayipsiz sikistirma diye bir sey tabii ki vardir, fakat senin istedigin sey mumkun degil.

kayıpsız sıkıştırma yalnızca, tekrar eden birebir aynı sinyaller söz konusuysa olabilir.

(bkz: flac)

1. mp3 zaten sikistirilmistir, normal bir insan kulaginin duyamayacagi, daha dogrusu ayirt edemeyecegi sesler elenir, kalitesi de bitrate'ine göre ve sikistirma metoduna göre degisir.
2. olay mp3'ün kalitesini mümkün olan en az oranda düsürüp boyutunu kücültmekse wma denenebilir. ama önce wmv'ye cevirmek gerekebilir dosyayi. ya da sarkinin bir kismini sadece siteye koymak bir cözüm olabilir belki. tamamini da bir download linki olarak siteye koymak.

ben de takıyorum onu kafaya. gereksiz bence.

bir de www hurriyet com tr de melih gökçek reklamı gibi saçma sapan işlere kalkışmayın.

bilmeden yapıyorlardır. onu tıkladıklarında sitenin açılmadığını görseler düzeltirlerdi ama hiç kontrol etme ihtiyacı duymuyorlar herhalde.

Duyuru da bile var bu durum. (bkz: alttaki soru). O degil de bunu duyuru da yapan yazarlar bile var.

ben birine mesaj attım "ne gerek var böyle yapmaya" diye. "sana ne y..raaam" dedi. peki dedim. 2 gün sonra gökte bir yıldız kaydı, dilek tuttum.

efenim anlatayım. eskiden, bir entry sadece bir linkten oluşacak şekilde entry girdiğimde muhakkak bir sözlük hafiyesi mesaj atıp "abi tanım falan değil ya sen o linki bakınız yap silmesinler" derdi. ben de o gün bu gündür sadece link vereceksem bkz içinde veririm, alışkanlık baki.

Ben yapıyorum mesela. Şudur mevzu; verdiğin link sonuçta konuyu destekleyen bir yazı/görsel. Bu da bir bakınızdır sözlük/ansiklopedi formatında. Mesela bıkbıkbık daha detaylı bilgi için (bkz: http://...) gibi.

cok kucuk bir ihtimal ama dosya inerken hata olusmus olabilir ve sonucunda flashget dosyayi sifirdan baslamis olabilir dosyayi indirmeye.

ttnet ile ilgili olduğunu sanmıyorum. flashget ile indirirken toplam datadan daha fazla data indiriyorsun. olabiliyor yani. bu kadar olması normal mi bilemiyorum da, öyle.

Merhaba,
Ttnet'e küfür yerine itiraz etmelisin. Kota kullanım detaylarını ufak bir formla isteyebiliyorsun. www.ttnet.com.tr adresindeki formu doldur. Konu bölümünü kota bilgileri seç. Bıraktığın telefondan 48 saat içerisinde geri dönüş yapabiliyorlar. Bu geri dönüşte kota kullanımı teknik detayını faxla isteyebilirsin.

Bir kere ödediğin parayı geri alma gibi bir şey kesinlikle söz konusu olmaz bir sonuca varsan bile, o aklında olsun da ona göre davran. tecrübe ile sabittir.

ekte verdiğiniz formu doldurup gönderdim. durumu güzel bir şekilde anlatarak. teşekkürler hepinizin ilgisine.

bambi?

Bambi'nin 2 yanında Memiş vardı, tadilatta şimdi. Kadir İnanır'lı Emre Altuğ'lu fotoğraflar vardı.

kızılkayalar var bide..

yazılanların hiçbiri istiklal caddesi'nde sayılmaz. girişinin yanında. istiklal caddesi deyince benim aklıma bereket döner geldi.

(bkz: control denied )
başka bir örneğe bile ihtiyacın yok bundan sonra o derece.

bence siz bi opeth denizine yelken açın

last.fm

(bkz: wastefall)

değildir.

www.youtube.com

olabilir mi acaba?
tamamen google'ın yalancısıyım.

kento masuda - tree ?
(kent)

not: diger eserleri de soundtrack tadinda, piyano ustadi.

maalesef ikisi de değil. hafızamı zorluyorum şu an. şarkı 5-6 dakika uzunluğundaydı. son 2-3 dakika coşuyordu. keman baskındı.

aika - sad song olabilir mi aslen o?
iphone'da cok meshurdu son zamanlarda

www.youtube.com

22inci saniyede asil melodi girer..
pardon bunda zaten sonda keman yok.. ama yine de dinleyin madem.

www.metacafe.com

ben dudakları büzüştürme yoluyla yapıyorum. 333 deyin, sonra nefes verin.

tabii 1 km garantisi veremem. benimki en çok 2 metre garantili.

herkes yapamaz. agiz, dudak yapisina bagli ve yetenek de gerekiyor iste..

yetenek işi herkes ıslık çalabilecek diye bir şey yok!daha başka ilgi alanları bulsan...

bende çalamıyorum pek önemsemiyorum hiç ihtiyacım olmadı.ama özenmiyoda değilim minibüsü ıslıkla durduran adamları görünce,bense minibüsün öylece önümden geçmesini izliyorum genelde.

dilini katla, parmaklarını dilinin üstüne koy ve üfle diyeceğim fakat daha bu şekilde anlattıklarım arasından kimse çalmayı başaramadı:); ama böyle yapılıyor. ben ilk gösterildiğinde az bir ses çıkartabilmiştim birkaç denemeden sonra her türlü parmak kombinasyonuyla çalabilir hale geldim:). o yüzden belki denildiği gibi agız, dudak yapısıyla falan ilgili olabilir.

insantaklidiyapanmaymun' un dediği gibi çalıyorum bende bayağı uzağa da gidiyor.
bende parmaklarımı koymadan çalmak istiyorum ama işte hayat her istediğimiz olmuyo maalesef.

eğer diğer türlü parmakları kullanmadan çayırda gezerken çalınan ıslık türünü soruyorsan deneye deneye çalabilirsin yaw. rectoa'nın dediği gibi yap, 333 güzel bir fikir.

3 saat mi?
arkadasim ben 28 yildir ugrasiyorum beceremedim, olmuyosa olmuyo o is. bosver, sen de avuclarinin arasindan osuruk sesi falan cikartmayi dene. o daha kolay bir enstruman.

Dudak yapısı yetenek falan hiçbirine katılmam. Sadece öğrenme işi bu ıslık...

Ayrıca bir not: Gerekli durumlarda kuvvetli ıslık çalmak çok önemli bir gerekliliktir ve mutlaka öğrenilmelidir. Hayat dahi kurtarabilir.

insantaklidiyapanmaymun'un söylediği parmaklarla "o" yapip dili geriye katlamali metod hem kolay öğrenilir hem de dehşet ses verir, yakınındakiler kulaklarını tıkama ihtiyacı bile hissedebilir.

Kullandığın elini, orta parmak ve başparmağını kullanarak o şekline getir. yani sanki karşındakine "tekerleksin olm sen, top diyorlar senin için..." diyormuşsun hareketi. ama orta parmakla yapılacak.

elin bu şekilde o iken ağzına götür, sok ve dilini geri kıvır. dişlerin parmaklarına degmesin. Şu haliyle dudakların pek tabi birleşmez, ama sen birleşecekmiş gibi dudaklarının ortasını ağzında elinin yaptığı o'nun merkezinde değdirecekmiş gibi ittir. bunu da yapamayacaksın, ama dudakların gerilecek. bu esnada içeride "o" yapan iki parmağın hep birbirine degecek ve geriye kıvrık dilini makul $iddette alt damagina bastiracak, bu konum hic bozulmamali.

hah işte doğru pozisyonu aldın. üfle, ama üfle dediysem yüksek güçle. önce ses çıkmayacak ama ağzında o şeklinde duran parmakların ve dudaklarının doğru hali ile ses çıkarmayı başaracaksın. sesi çıkartmayı başarınca da tüm gücünle üfleyince hayvan gibi ses çıkacak. normalde 1-2 seanslık 30-40'ar dakika çalışma ile öğrenmen lazım en fazla.

en önemli hint: en başlarda elin ağzında üfleyip üfleyip ses çıkaramazken, ağzındaki elinin bileğini,(saedce bileği) aşağı yani çenene veya çenenin altına doğru oynat. esas ses çıkma ayarı bilek hareketinin ağzındaki parmaklarına verdiği açısı ile belirleniyor, ağız içindeki olaylardan ziyade... dudaklarinin gerginligi ile dogru parmak acisi ile olacak.

başka bir yerinden başka şeyler çıkart. bak valla dalga geçmiyorum, ben de ıslık çalamıyorum, ama atıyorum denizde elimle bir şey yapıp belki 10 metreye su atabiliyorum. :) yani ağzının yapısı uygun değildir demek istiyorum.

çok saçma cevap oldu ahah. ama valla.

düdük al.

ben cok guzel islik caliyorum ve bununla gurur duyuyorum, evet evet gercekten gurur duyuyorum. ne yalan sooliim kiz basima boyle sahane islik calince boyle sasiriyo ya insanlar.. hele bi de calamayan erkekler varsa soyle bi icten ice imreniyolar ya cok sahane bi durum oluyo :)

simdi torquecugum ben ilk isligimi bursa-fb macinda yillar once calmistim. 90 dk boyunca ugrastim ve sonunda basardim. ama dikkatli ol cok hizli ufledigin icin basin donuyo dinlenerek ugras. benim yontem su: bas parmaginla isaret parmagini birlestir. dilini yukariya dogru kivir ve parmaklarini dilinin ustune koy. dudaklarini kapat ama oyle kapatki sadece dilinin altindan alt dudagina dogru hava ciksin. bas parmaginla isaret parmaginin alt dudaginla yaptigi aci onemli. parmaklarin cenene ne kadar yakin olursa o kadar kolay olur. ufledigin zaman havayi avcunun ortasinda hissetmelisin. diger uc parmagin acik pozisyonda yanagina dogru uzansin, kapama yani onlari. anlatabildim mi bilmiyorum, insallah basarirsin, vazgecme.

maydonoz mode on: 6 ay önce hepsiburada'dan telefon aldım, gayet memnunum.

Bu modelde bazı cins cins şeyler oluyormuş da, böyle arada sesin kesik kesik gelmesi filan. hadi onları hepsiburada değil de nokia ile hallederim artık. Ölü piksel olayını da kargo görevlisi ile biraz uğraşır hallederiz artık, sonuçta 5 dk tutmaya çalışırım.

Eh mesaj da yazdık madem, teşekkürü böyle de edelim sağolun :)

Peki acaba kargo şubesinden kendim alabilir miyim? Şube benim eve yakın sayılır çünkü. Oradan alır, hemen orada 2 dk incelerim. Gerçi o zaman eve dönünce arayabilirim hepsiburada'yı ama 2 saat adamı çekeceğime :) Yoksa hiç uğraşmasam daha mı uygun? Deckard sağolsun bi güven verdi zaten de işte, forumlarda böyle çok çıkan 1-2 sorun gördüğümden telefona güvenemedim malesef. Servis için koşturmayayım bir de diyorum.

Kargo elemanini esir etmenize luzum yok ayrica. Baktiniz ürün arizali cikti ya da 3 gün sonra arizalandi; fatura fotokopisini, faturanin arkasina "degisim istiyorum" yazip aynen kutuya koyup aras ya da yurtici kargoya verirsiniz. Ucret ödemeden kargoyu hepsiburada.com'a iade edersiniz. Onlar tedarikçi ile gerekli islemleri görür, degisimi yapar ve saglam ürünü tarafiniza gönderir. (Yasadigim bir olay)

şubeye gelsin ben alırım şeklinde opsiyon sunmuyordu sanırım hepsiburada ama evde yoksanız ve onlar sizi bulamadıysa gidip şubeden alabilirsiniz.
kargo görevlisini esir etmenin amaçlarından birisi de paket yırtık, açılmış, eksik, ezik... çıkarsa o anda geri yollatma imkanı olması. tabi ben başaramadım o işi bir türlü, adamlar geliyor ve üç saniye içinde imzayı attırıp gidiyorlar. gerçi problem de yaşamadım şimdiye kadar.

satıcının profiline de bak, adam sürekli telefon satan biriyse sorun çımaz bence

@zubundy:
gittigidiyor değil hepsiburada. :)

Eğer şubeden almayı daha garantili görüyorsan ama gönderici şirket buna olanak sunmuyorsa, ki sunmaz, bir çakallık söyleyeyim.

hepsiburada, ürünü kargoya teslim ettikten sonra (sitede yazıyorlar), aynı gün akşam veya ertesi sabah kargo şirketinin call centerını ara ve sana gelecek kuryeden önce ürünün hangi şubeye geleceğini öğren... ne iş falan derlerse, acaip acelesi var falan dersin.

bunu öğrenince o şubenin telefonunu ara ve kuryeye vermeyin yerimde bulamaz ben gelip alacağım deyin. kabul edip, hatta bazen saat verip, şubeden almaya şube izin veriyor.

bs player ile açıp p tuşu ile screenshot alabilirsin. diğer playerlar'da da vardır da ben bilmiyorum.

gom da olmuyor sanirim ss - paint kombinasyonu ve karanlik kisim. olmadi nette capture icin yazilimlar olmasi lazim :S

gomplayer'da ctrl+e tuşuna basarsanız belgelerim>gomplayer>capture klasöründe ss'inizi görebilirsiniz.

powerdvd'de "c" tuşu bu işlevi görmektedir.
belgelerim/resimlerim'e kaydeder yoksa o klasörü var eder, baştan yaratır.

Her player programında mutlak surette capture için bir kısayol vardır. En azından çok bilinenlerinde hep böyle oldu...

media player classic ile de capture alabilirsiniz kolayca...

sözlük moderasyonunda keyfilik faktörü var dediysek de o kadar değil. belki vardır ama ben hiç öyle sebepsiz yere uçan görmedim. kurallara uyulduğu sürece troll de olursun gandalf the white da olursun.

sanırsam yanlış anlaşıldı soru , tabi ki herkes uçurulur ancak troll'lerin açtığı başlıklardaki kasıt belli.Dikkat çekmek için yapılıyor bunlar.Bunlara göz yumulmuyor mu yoksa bana mı öyle geliyor.(bana öyle geliyor)

Dikkat çekmek yasak değil ki? Yani yazılı belli kurallar var onlar dahilinde dikkat çekebilirsiniz...

kurallar dahilinde dikkat çekmek için de başlık açılabilir. "troll düşmanlığı" gibi yani bir kavram daha peydah oldu. troller sözlük'ü katlediyor diyenlerle, onlar sosyolog diyenler arasında. cevap veriyorum onlar da hepimiz gibi sözlük yazarı, sadece stilleri farklı.

ismini vermek istemedeğim 7. nesil bi trollün 25 götümüze girebilir diye silinmiş entrysi 28 adette farklı nedenlerle silinmiş entrysi var. bu adam uçmuyor ama 1 ya da 2 adet entrysi silinen 7. nesiller uçurulabiliyor. bu keyfilik faktörünün allahıdır. moderatorler sözlüğü canlandıracak birilerinin takip etmesini sağlayacak yazarlara ne kadar yazarlıktan nasibini almamış olurlarsa olsunlar tahammül ediyorlar, koruyorlar. bu kesinlikle sinir bozucu.

suç trollerde değilki, haydi onlar belirli bir amaç çerçevesinde eylemlerini gerçekleştiriyorlar. problem amaçlarına giden yolların taşlarını döşeyen gerizekalılarda... troll denilen nesne başlığını açıyor birinci tip gerzek gidiyor başlığın altına ve "sen bir trollsun ve ben de bunu tespit ettim tespit ettiğimi de şimdi vereceğim bkz'la ispatlıyorum" hissiyatıyla bkz veriyor. ikinci tip gerzek ise "senin troll olduğunu biliyorum ve şimdi sana öyle bir cevap vereceğim ki yaptığının ne kadar lüzumsuz olduğunu anlayacak, titreyecek ve kendine döneceksin" minvalinde entry kasıyor. böyle böyle parke taşları döşeniyor. bu döşemeler yapılmasa trollere ekmek çıkmaz.

sözlük'e emeği çok geçen yazarların uçması daha zordur. şimdi soru bir troll bundan yararlanır mı? cevap gayet net şekilde evet. trollükle suçlanıp ssg'nin övgüsünü kazanan yazarlar da var mesela.. burada başka bir klasik tartışma başlıyor, "kime göre, neye göre?" şu an için ssg'ye göre moderatörlere göre . yani bir yazarın uçup uçmamasının, ya da konsept dahilinde sözlük'ün ebesini sikebilmesinin sınırlarını onlar çiziyor. onlar bir yazarı değerli görürse 7. nesil de olsa silinen entrylerine rağmen yazarlığa devam edebiliyor. mükemmel bir sistem olmadığı açık ama şu an için benim aklıma daha iyisi gelmiyor.

@mrtksn
yanılmıyorsam galadnikov açıklamıştı, kendi hesabını kapatan yazarlara kendilerine ulaşmaları durumunda yardımcı oluyorlarmış yani geri dönmek isteyip de geri dönemeyenlerin başka problemleri olabilir.

1) troll dediğiniz yazarların sadece garbage entry girdiğine emin misiniz? ben bizzat samimi olduğum bazı troll'leri badi listeme ekledim mesela. fizik, genetik, bilişim, tarih vb. birçok konu başlığında şahane bilgiler veriyorlar. ama "troll" entry'leri kadar dikkat çekmiyor.

2) 1-2 tane yamuk entry'de uçan yazarların toplam entry sayısı kaç? hiç mi oransız bu troll'lerin gg entry'lerinin sayısının toplam entry'lerinin sayısına oranı?

3) sözlük'te ASAM çalışanı, JİTEM elemanı birkaç yazar var. onlar daha korkunç şeyler yazıyor. dahası bazıları mesaj yoluyla insanları tehdit dahi ediyor. troll'lerin yazdıkları hiç değilse eğlenceli. hatta mesaj yoluyla troll tehdidi muhabbeti hiç duyulmadı. bunu da göz önünde bulundurun bence.

Sorudan sözlükteki moderatörlerin editör sanıldığı sonucuna varıyoruz. Formata uyduğu ve göte girmediği sürece sürece isterse adam Türk Dili ve Küfür Bilgisi sözlüğü yazar, kimse de bir şey diyemez. Ha ben de rahatsız oluyorum, çoğu zaman midem bulanıyor ama sözlükte eskiden de olan şeylerin şimdi yüzdesinin artması onların ortadan kaldırılması gerektiği anlamına gelmez. Çok dokunuyorsa altına sağlam bi ayar girersin, arlanmıyorsa da zaten karakteristiğe dönmüş başlıkları görmezden gelirsin. Troll denilen cemiyetten o kadar da yaratıcı başlık çıktığı görülmemiştir. Taş-kağıt-makas sistemi üzerinden pirim ne kadar çeşitlenebilir ki?...

güvenlik önlemi

bir buçuk ay yeterli. tabi bu süre parçayı çalacak olan kişinin yeteneksizliğiyle doğru orantılı. normal şartlarda biraz yetenek sahibi kişi 1 aydan kısa sürede bu şarkıyı çalar. ya da ben çokiyi bildiğimden bana basitbiş gibi geliyor...

dipnot: 1 ay=2 fırın ekmek

şunu eklemek isterim: 1 ay dedim ama dünde 10 dakikayla olmaz bu iş. ben saatlerimi veriyorum, kendime göre düşünürsem 10 dakika yeter de artar bu performansa. sizin yetenekelrinizi bilmediğim için şöyle diyorum; verilen emek karşılıksız kalmaz. yaklaşıl olarak bu sure uzun bir süredir. yapabilirsiniz.

onu bir ayda çalmak bence imkansız.

edit: hatta ne saçmalıyorum ne bir ay bir buçuk ay falan da hikaye. eline hiç gitar almamış bir insandan bahsediyoruz, diğer taraftan çinli sübyan akorların arasında şak şak şeklinde geçişler yapıyor. eline gitar alan adamın parmaklarını o pozisyonlara getirebilmesi için bir aydan fazlası gerekir en başta. tam olarak bir süre söylemek ise imkansız gibi. çalışmaya tabi ki bağlı ama ortalama 1 yıllık gitar geçmişi olan birinin çalabileceği bir şey gibi geldi bana.

(bkz: Sungha Jung)

bir buçuk ayda akdeniz akşamlarını çalıp söylersin ancak :))
linkteki seviye iyi bir seviye, yavaş gitmek lazım.

buradan baya paco de lucia, al di meola çıkartacağız gibi. 1 ayda onu çalcak yetenek kimde var acep, videoyu tekrar bir daha izlemenizi şiddetle öneririm:). sonra gitarı hiç bilmeyen bir insana verin yakınınızda bakalım ne yapacak gitarla

1-2 hafta arpej kasın. sonra da akorları öğrenin. bana çok da zor gelmedi.

o değil de bu şarkı hangi filmde vardı yahu?

@deckard: karayip korsanları

e yetenek işi tabii. gitar çalmak için kursa falan gitmedim, farkında olmadan günde 6-7 saat çalarak bi ayda yıllardır grubunda lead gitarist olan arkadaştan iyi konuma geldim.

@deckard: valla arkadaşının ne kadar gitar çaldığını bilmiyorum ama gitar çalmak denilen şeyin kitap okumak gibi bir şey olmadığını biliyorum. biraz zaman lazım bazı şeylerin olması için gerek anatomik gerekse zihinsel olarak. ama tabi bunu tartışmak gereksiz çalıyorum diyorsan çalıyorsundur. ama bir ayda bu parçayı bu şekilde çalmak herkesin yapabileceği bir şey değil.

genel olarak sorulduğunu farz ederek cevap verdim. yoksa getirirsin dahi adamın tekini 1 ayda çalar ama öyle tanrı tarafından kutsanmak, aydınlanmak, aşırı yetenek olaylarını hesaba katmazsak normal bir insan bu parçayı çalabilecek duruma daha uzun sürede gelir. parça bir akdeniz akşamları gibi durmuyor, çalmayı denemedim ama öyle 2 akor basılan sırf ritim basit bir şey olmadığı ortada.

@insantaklidiyapanmaymun, öncelikle nick'in güzelmiş. deckard nick'iyle sözlüğe girmeden önce burada sofistike maymun nick'iyle takılıyordum, özlediğimi fark ettim o nick'i :(

heh şimdi cevab veriyim; "normal bir insanın" gibi bi sıfat tamlaması kullanmışsın. peki ben sana soruyorum, bu parçayı bir ayda çalma kriteri normal bir insan olmamak mıdır? ya da şöyle sorayım; normal insan olma kriterleri nelerdir? hayatında eline gitar almamış birisi bir ayda bu şekilde çalabilir, yeteneği vardır ama kendi de farkında değildir. yine gitarla hiç işi olmamış bir başkası ise sittin sene çalamayabilir. "bunu bir ayda çalabilen insan aşmış insandır" dememek lazım. ben gitar çalmaya başlamadan önce uzun süre (~10 sene) piyano çaldım. akor bilgim, müzik kulağım vs. yeterli seviyedeydi. o yüzden kısa sürede kendi başıma gayet iyi sayılabilecek konuma geldim. aynı koşullar altında bir başkası farklı noktalara gelebilir.

bi de gitar çalmayı nasıl öğrendiğine bağlı. istemeye istemeye çalıyorsan mümkünatı yok bir ayda bunu çalmanın evet. "kızlar gitaristlere kayıtsız şartsız verir" felsefesiyle gitar çalmaya girişmişsen de pek mümkün değil. ideallerin doğrultusunda çalıyorsan, ve günde (özellikle farkında olmadan) 7-8 saat çalışmışsan, gayet de mümkün.

günde 45 dakika ayırırsan en geç 3 ayda bunu çalarsın. müzik olayına hiç bir yatkınlığının olmadığını varsayıyorum.

şarkı karayip korsanları'nın müziği imiş. ben öğrenmeden önce in flames olduğuna bahse girebilirdim.

@deckard: teşekkür ederim. normal insanla kastım ortalama insandı. ama 10 yıllık piyano deneyimi olan birisi pek ortalama bir insan değildir, türkiye koşullarında. türkiye'de kaç kişinin böyle bir tecrübesi olduğunu düşündüğümüzde bu sonuca varabiliriz. sorudan benim anladığım gitar çalmayı öğreniyim diyen normal sıradan bir vatandaşın ne kadar sürede bu konuma geleceğine yönelik bir cevaptı ki bence bu 1 ay olmaz. sende farkındasın ki daha önceki müzik bilginin yardımıyla bu konuma gelmissin. kulağın ve parmakların zaten yeterince gelişmiş olduğundan daha az bir çalışmayla gitarda kolayca ilerleyebilirsin. ama eğer 1 ayda böyle bir tecrübesi olmadan bu konuma gelmeye başaran bir insan varsa evet o insanı aşmış insan diye adlandırabilirim sanırım.

1kaç ay diyende var ama tabii bu yetenek işi :)

2 yıl çalışıp hala doğru düzgün arka arkaya 2 akord basamayan arkadaşlarımda var. O yüzden kesin bir şey söylemezsin:)

eline bir gitar al. gitar çalmayı bilen arkadaş bul ve kendisinden kolay bir arpej göstermesini iste. sonra sen çalmaya çalış. ona göre kararını verirsin zaten.

belki budun design'de vardır.

www.bundesign.com (e-market)
budun.com (kurumsal site, şubelerini falan öğrenmek için hani)

istanbul'da istinye park ve levent kanyon'da tasarım mağazası var birer tane. bunun gibi saatler var. oralara da bakabilirsiniz.

yamakasi vardı sanki.

crank olur bence.

die hard serisi
james bond filmleri
bir de vantage point boyle idi

Crank, hemde mecburen atraksiyon

Matrix Reloaded baya uzun aksiyon sahneleri vardı.

taken olabilir.

bourne serisidir. özellikle üçüncü film olan the bourne ultimatum

(bkz: lola rennt)

trainspotting güzel aksiyonla başlıyor ama bitene kadar hareket eksik olmuyor diyemem.

zatoichi de bu bağlamda güzel denilebilir.

(bkz: iste yine michael dudikoff iste yine aksiyon)

guy ritchie de fena değildir.. aksiyonu tadındadır, ne eksik ne de fazla..
filmleri de burada: www.imdb.com

banlieue 13.

www.imdb.com
clive owen abimizin bu filmi işini görür.

crank olur gercekte, jason stathamin filmleri bol aksiyon, gerci yuuuh artik bu kadar da olmaz diyosunuz ama sonuna kadar izliyosunuz, aksiyon mu aksiyon..

ailesi için çok çalıştığından, anlayışlılığı ve fedakarlığından dem vur. senin ve ailenin bulunduğu konuma onun sayesinde geldiğinden bahset, onunla gurur duyduğunu ve şanslı olduğunu söyle işte. eskiden kalma güzel/anlamlı bir anı varsa onu anlat, oradan bir özelliğine falan bağla. hehe zor işmiş.

hakkaten zor işmiş, "babacım seni çok seviyoruz, ama yemekler de soğuyacak haydin yemeğe başlayalım, cümleten afiyet olsun" derdim sanırım, tamam odunluk benim ruhumda var kabul ediyorum :)

o değil de bu işler bi tepsi baklavayla olurdu be ne toplantısı. :)ama yine de ;

öncelikle şu anda bulunduğun konumla ve yaşınla gir olaya mesela öğrenciysen,

hoşgeldiniz; biliyorsunuz babam yıllarca çalışıp bizi ödüllendirdikten sonra kendi ödülünü de almış oldu. ben 23 yaşındayım ve kendimi bildim bileli çalışıyor. şu an hala öğrenciyim ama az kaldı. şimdiye kadar bizim hayatımız güzel olsun diye uğraştı ama bundan sonraki hayatının ve hayatımızın güzel olması için ben uğraşıcam. umarım yaptıklarının karşılığında ona güzel bir emeklilik hediye edebilirim. şimdiye kadar yaptıkları içinse teşekkür etmiyorum öyle doğur doğur sokağa at yok, yaptıysan bakacaksın arkdaş. hadi hayırlı olsun.

ellerinden de öpersin tam olur.

cocukken mutlaka çalıştığı yere gitmişsinizdir. oradaki birkaç anıdan ve detaydan girebilirsiniz.

steve jobs'un stay hungry stay foolish konuşmasından feyz alabilirsiniz, "bana karnımı doyurmayı sen öğrettin" misali. tabii babanızın sizin için ve aileniz için anlamını bilmek lazım. mesela ben olsam "baba? ses ver" der bırakırım. ben doğarken ölmüş adam.

"Yediğimiz yemekten başımızı soktuğumuz eve kadar her şey senin emeğin ve eserin" temalı bir konuşma işe yarayacaktır... Kolay gele...

Manic Street Preachers'tan Richey Edwards olabilir... ama intihar notunu hatırlayamadım...

edit: 1 şubat 1995'te ortadan kaybolmuş... bugüne kadar haber alınamamış kendisinden...

kurt cobain vardı nirvana diye bir grupta.. aslında ölmemiş de ortadan kaybolmak için numara çevirmiş falan.

bir de elvis presley'nin de hala yaşadığına inananlar var.

yahu tamam adam ortadan kaybolmuş olsun ama adam yaşasa şimdi 74 yaşında olacaktı. yani arada bir yerde ölmüştür 77'de ölmemişse de.

Richey Edwards'tır o. intihar notu yok ama, başka bilemedim. en ünlü vaka onunki. o gerçek bir rocknrolla.

iki cevaba ek olarak ben de manic street gitaristini diyorum ve konuya son noktayi koyuyorum. bu olabiliri su olabiliri yok, direk richy.

ek olarak belirtelim ki kendisi gecen gunlerde resmi olarak olu ilan edildi. yani artik o bir kayip degil, olu..

under neon lonelinessss, moootosaykuuuul emptiness

tupac

yoo hayır tercüme yapmıyorum, bizzat kendim yazıyorum.
farklı yabancı dilde kaynaklardan en fazla yararlanıyorum diyebilirim yani, tercüme değil.

2 sene boyunca teknoloji sitelerinde ve dergilerde ürün inceledim, makale yazdım. dilediğin konuda yardımcı olabilirim?

internet sitelerinde olay tamamen yazı işleri müdürüne bağlı. dünyaca ünlü dediğine göre profesyonel bir staff dağılımı olduğunu düşünüyorum. o zaman yazı işleri müdürü karakter başına para vermemeli. dergilerde genelde serbest yazarlara sayfa başına 10 tl verirler. kadrodakilerin sabit maaşı olur. sen karakter odaklı para alacağına göre konumun serbest yazarlık olacak.

bir dergi sayfasında görsellerle birlikte ortalama 3000 karakter olsa (boşluksuz), ve sayfa başına 10 tl istesen, 1000 karakter başına ~3 tl ediyor. iyi bir ürün incelemede rahat, boşluklu 30.000 karakteri bulmalısın. nerede yazıyorsun bilmiyorum fakat para konusundaki tek kriter karakter sayısı olmamalı. bu son derece hatalı ve makale kalitesini düşüren bir ödeme biçimi. sonuçta birçok görsel kullanman lazım, benchmark yapman şart, daha bunun karşılaştırması var, box analizi var, var oğlu var. yani klavye başına geçip 33403 karakter sallayıp bir şey anlatmamak da var, daha az yazı, daha çok görsel/test sonucu vs. ile daha sağlıklı bir inceleme yapmak da var. olay karakterde bitmiyor yani. eğer YİM'iniz inatla karakter başına para ödeyeceğim diyorsa bana söyleyin, hazırda eleman arayan 3-4 yer biliyorum sizi onlara yönlendireyim.

yabancı sitelerde rastlıyorum bazen bu tarz işlere. sayfa başına veya kelimeye değilde yazarın beğenilmesiyle alakalı fiyatlandırma oluyor genelde.
bir göz atın belki yardımcı olur.
freelanceswitch.com

cevaplar için teşekkür ederim. bana da çok mantıksız geliyor karakter başına fiyatlama, sonuçta çeviri işi değil bu.

deckard nasıl ulaşabilirim sana?

eksi.deckard[et] gmail. com

kendin çalmayacaksan, dinlemek içinse eğer (bkz: opus clavicembalisticum )

www.youtube.com

youtube da cok var ki.

valla şu anda tam le moulin'ı dinlerken gördüm bu soruyu. dinle istersen bunu mesela. güzel. ama çok genel bi soru olmuş.

Barış Manço - Rüya (1992)

sanırım sen enstrumantal parça istiyorsun. bu ikisi sözlü ama belki hoşuna gider -ki ikisini de biliyorsundur büyük ihtimalle

www.youtube.com

www.youtube.com

pianotarium, piano tribute to metallica.

www.last.fm

scott d davis i bi dinle derim youtube dan arattır. güzel coverları var.

chopin der susarım.

yanni
richard clayderman
fahir atakoglu

gibi isimler isini gorur sanirim.

lakin "klasik muzik" istiyordum ben dersen, uzun bir liste yazacagim zevkime gore.

çok klasik olacak ama;
saving private ryan
we were soldier
the last samurai
the thin red line

ayrıca; (bkz: savas filmleri)

(bkz: enemy at the gates)

(bkz: saving private ryan)

(bkz: pianist)

(bkz: schindler's list)

www.en-iyi-savas-filmleri.eniyi100film.com

tr.wikipedia.org:Sava%C5%9F_filmleri

full metal jacket
good morning vietnam

maskeli beşler ırak
hababam sınıfı askerde
o şimdi asker

bunlar da savaş filmi. yaa yaa.

hacı er ryan'ı kurtarmak diye bi film keşfettim süper(!)

bu link işine yarayabilir:
www.imdb.com

(bkz: idi i smotri )

no man's land var bi de...

black hawk down
kippur
no man's land (cok basarili)

dostlar er ryan ı kurtarmak'ı bilecek kadar sinema kültürüm var :). ben de keşfettim onu yani.

platoon unutulmus, kacirma derim.

lord of the rings the two towers
lord of the rings return of the king

ne savaş var. bir bilseniz.

klasikleri de unutmamak lazım.
mesela;
kwai köprüsü (bkz: the bridge on the river kwai)
silahlara veda (bkz: a farewell to arms)
navaron'un topları (bkz: the guns of navarone)
muazzam filmlerdir.
ayrıca arkadaşlar da söylemiş ama ben de tekrar yazmak isterim, (bkz: full metal jacket) seyrettiğim en güzel savaş filmlerinden biridir.

www.divxforever.in

ikinci dünya savaşı ile ilgili yapılmış çoğu film var burada, indirebilirsin.

underground

sag click -> engelle

uğraşırsa her halükarda bulması mümkün.

kimin engellediğini göremiyorsunuz yamulmuyorsam. ama silinenler belli oluyor.
yanlış mıyım?

@latoneus, bryan'ın cevabı eksik değil. nasıl yapabileceğini söylüyor işte.

engelleme de görülebiliyor. ben de yakın zamana kadar sadece silenler görülebiliyor diye biliyordum ama kişinin profilinden sizi engelleyip engellemediğini anlayabiliyorsunuz. hatta msn'in resmi forumlarında rastlamıştım.

messenger plus kullanıyorsa kişi engellendiği de silindiğini de görebiliyor. hemen olmuyor ama bir süre içinde anlaşılıyor (4-5 saat içinde). yani plus kullanıyorsa şansınız yok ama diğer türlü rahat olabilirsiniz.

ayrıca msn discovery'si varsa online olduğu zaman engellerseniz anında haberdar olabilir bu yüzden offline iken engelleyin engelleyecekseniz.

engelleme şöyle belli oluyor, kişiye sağ tıklayıp görünüm-profil e tıklıyorsunuz, daha sonra açılan sayfada yazı yazmak için bir alan varsa sizi engellememiş ama yoksa engellemiş demek oluyor. yani yöntemi var.

bi tavsiye lastfm çok yardımcı olabilir bu konuda sana.

açın last.fm radyosunu, takılsın o kendi çapında.

fizy.org

aradığım her şey var.

p. mng. piyade mangası

k. çvş. da kıdemli çavuş

olsa gerek.

piyade mangası kıdemli çavuş?

İki çeşit çavuş vardır:
1. Çavuş talimgahından yetişmiş erat statüsündeki asker. Genellikle manga komutanı olurlar. Kıdemlisi yoktur. Askerlik süreleri normal erlerinki kadardır.
2. Astsubay okulundan yetişmiş, mesleği askerlik olan çavuşlar. Rütbeleri sırasıyla şöyledir: astsubay çavuş, astsubay kıdemli çavuş, astsubay üstçavuş, astsubay kıdemli üstçavuş,astsubay başçavuş, astsubay kıdemli başçavuş.En kıdemsizleri bile bir manga komutanından çok daha üst seviyededirler ve sülüsle alakaları olmaz.

Kısaltma şu şekilde olmalı :
Piyade manga karacı çavuş.
Karacı'dan emin değilim. Başka bir şey de olabilir ama kıdemli olamaz. Zaten kıdemlinin kısaltması kd'dir.

piyade manga komutanı çavuş.

yukarıda arkadasların yazdıkları haricinde , kısa dönem çavuşlar ve Uzman çavuşlarda vardır.. Kısa Dönem Çavuş : kd cvs ; uzman cavuşlarda kademe ne olursa olsun yazılması gerekir , tek kademede olsa kısaltılısı I. Kad. Uzm. Cvs..

piyade mangası k cavuş , k'yı bende çözemedim :S.. ne iş yaparlara gelince , manga çavuşlar kendi mangasının sorumlusu ve komutanıdırlar.mangalarına egitim yaptirir , gorevlerde liderlik yaparlar..

fotoğraflarına yorum yap: "kızım götün kocaman olmuş" gibi.

kırıcı olacan biraz ister istemez.

umursamıyordur o muhabbetinizi, siniri filan geçmiştir yeniden eklediğine göre bence hiç gereği yok tavır koymanın. boşver gitsin derim ben. birşey yazmak istiyorsan da mutlaka olay biraz soğusun, demişsin ya kırıcı olur diye, bekle sonra yaz. yine de en iyi intikam unutmaktır bunda ciddiyim

"pardon, tanıyamadım?" işinizi görür.

eklediğini falan görünce ellerim tiriyor, içim hop hop oluyor diilim yanlış anlaşılmasın :) umrumda diilde saygısızlık olarak algılıyorum bi miktar.

@deckard
tuttum abi bunu. nasıl gelmedi aklıma :)

niye ayar veriyosun? hiçbişey kazandırmaz sana, hafif dalga geçer şekilde konuş, nazik ol ama önemsiz oldugunu hissettir ona...uyuz olsun, gelsin sana...sonra ağına düşür ;)

-evet igrencim biliyorum.

ben deckardın yöntemini uyguladım. eski bi arkadaşla konuşmaktan farksız. insanları göt etmekle bişey kazanılmaz dedim vefalı davranmaya karar verdim. yufka yürekliyim biliyorum.

"tanıyamadım, ilkokuldan mı?" iyi bi mesaj olabilir.

seninle arkadaşlığa hayır demiyor.
sadece sevgili olmak istemiyor.

tavır almayı gerektirecek bir durum yok.

(bkz: gelene git gidene gel dememek)

tavır yapınca "hırs mı yaptın bebeğim bir senedir bak içinde kalmış" demesin mazallah?

arkadaşlığı devam ettirmekte fayda görüyorum.

Kadınları anlamak olanaksızdır. Sen 2 sene önceki o teklifi yaptığında reddettiğinden

1.pişmanlık duyuyor,tekrar yakınlaşmaya çalışıyor ki bunu gelecek günlerde mesajlarından belli edecek

2.Arkadaşlarına hava atıp,lan bana bu 2 sene önce teklif etti eline verdim,sildim attım yapışkanı (Ki kadınlar da erkekler kadar olmasın abartmayı sever) diyecektir.

3.Götün kocaman olmuş yorumu iyi fikir ama arkadaş listendeki olası sevgililerini yok eder.O hep üzerinde bir lanet olarak kalır.

Fikrim yaw şimdi hatırladım deyip silip atmaktır listenden.

ben yapıcı olmayı seçtim. bakalım neler olacak.

(bkz: maple)

(bkz: ash)

abanoz(ebony) çok kullanılır pahalı gitarlarda. maple rosewooddan daha parlak ses verir. abanoz epey tiz karakterlidir. rosewoodun çalımı rahattır, temizliği zordur, kolay aşınır-eskir.
hepsi sonuçta odun olduğu için iyisi kötüsü vardır. kendi içlerinde de birçok çeşidi vardır bu ağaçların. ama tür olarak tercih meselesi tabi.

internetle arası iyiyse bir blog açabilir, istediklerini yazabilir. en azından evde sıkılmaz.

türk sanat müziği kursları oluyor ya -adını unuttum-, hani toplaşıyorlar, birlikte sazla sözle söylüyorlar, hatta konser bile verebiliyorlar. benim bi tanıdığım teyze yapmıştı bunu misal.

özel ders vermeyi denesin?

koruyucu aile olmakla ilgilenirler mi dersiniz? belki bir çocuğun hayatını güzelleştirmeye gönüllü olurlar.
www.shcek.gov.tr/hizmetler/cocuk/Koruyucu_Aile_Hizmetleri.asp

Egitim vakiflarinda gonullu olarak calisabilir. Cocuklarla vakit gecirme, belki kitapla ilgili bir sey yapma sansi verir bu ona. Ogretmenlerle de ic ice olur.

yoga

konya'da var mı bilmiyorum ama (büyük ihtimalle vardır) açev'in işlevsel yetişkin okuryazarlıgı programı'nda çalışabilir. benim annem de çalışıyor o programda. hem öğretmenmiş hiç zorlanmaz. ayrıca hem koşturmadan vaktin nasıl geçtiğini anlamaz hem de faydalı, hayırlı bir iş yapar.

anneme bir gün bir kedi yavrusu getiridim (kedi sevmem derdi) hayatı değişti.

(bkz: annesi emekli olan çocuk/@endless dream) (briçe geri döndü, ucuzunu buldu) deneyimliyim bu konuda... bizimki şu an kendini briçe verdi. Konya'da durum nedir bilmiyorum ama süper işe yarıyor ondan eminim. Hem sosyalleşme, hem kafa dağıtma, hem eğlence...Kumar falan da değil sonuçta, semtteki briç derneğine gidiyor, kurslara katılıyor falan filan. Notlar alıyor, ders çalışıyor, vs.

Veya madem öğretmendi, blog açıp hayrına ders anlatsın kendi branşında? 4 nesillik hayır duası alır.

Bir de kadın kolları oluyor, siyasetle arası varsa, sıcak baktığı bir partinin kadın kollarına katılabilir. Olmadı Mor Çatı, Uçan Süpürge vs gibi bağımsız kurumların Konya'da yürüttükleri işlerle ilgilenebilir...

çocuk yuvasında gönüllü olabilir.

evet;

(bkz: i love you/@elcezire exclusive)

eset de aynı şeyi yapıyor. deckard ın verdiği linki eset engelledi

@hia

sebebi elzecire exclusive'in meşhur virüsün kodlarını yazmış olması sanırım. antivirüsler de o kodları çok meşhur olduğundan mimlemiş, gördükleri gibi harekete geçiyorlar. düz metin olsa bile.(yamulmuyorsam)

tahmin etmiyorum, sesler gerçekle birebir.
(bir arkadaşım)

sonradan sağır olduğuna göre, önceden duyduğu seslerden yararlanır ve duyar.

gibime geliyor.

konu hakkında fazla bilgim olmamakla beraber bolca fikrim vardır.
bence beyin seslerden önce korku, heyecan, tedirginlik vs. hissi yaratıyor, sonrasında sesleri efekt olarak sunuyor bünyeye. yani bu hisleri daha etkili kılmak için. bizlerde tam aksine sesten dolayı bu hislerin oluştuğunu sanıyoruz. burdan yola çıkarak, evet sağır olan biri de bu sesleri gayet tabi duyabilir.

ses halusinasyonlari algiliyorlar. yani sesi zihinlerinde gorsel olarak tasvir edebiliyorlar. daha fazla bilgi icin voice hallucination kavramini arastirabilirsin.

sesleri hatırlayabiliriz. bu anlamda zihin hala bunu yaratabilir. ve elbette beyin, şizofrene tercihini yaratmaktan yana kullanır. guess'in yazdığıyla da desteklenebilir.

kör oldugunda göremeyeceğine göre sağır oldugunda da duyamaz gibime geliyor. zira veri gelişi olmadıgı için kendini şartlandırır oradan hiç bir ses duyamayacağını. ancak tabi ki normalde insanın içinden gelen, duyar gibi oldugu sesleri hissedebilir. zira şizofren aktivite beyinde neticesinde.

düşünsene şöyle bir diyalogu

- abi görüyorum artık. karşımızda bir kamyon durmuyor mu?
- abi hayır hiç bir şey göremiyorsun yüzdeyüz körsün sen. şizofren olduğun için kamyon duruyormuş gibi geliyor sana

:S

sonradan kör olanlar uzun süre 10 yıla kadar görüntülü rüya görebiliyorlar nihilanth. zamanla sıklığı azalıp sadece sesli rüyaya dönüşüyor.

gunetapar rüya göremezler demedim zaten göremezler dedim.

valla bende albümün korsanı var ama hidden track yok, eğer varsa harbi çok üzülürüm. ya da bana da gönderirseniz sevinirim.

şarkı isteklerini dışarıya açık yapmazsanız seviniriz.

@deckard

fark ettim sonradan dışarıya kapatıldığını. ama daha önce böyle şarkı isteyerek dışardan birisinden mail yoluyla şarkı almış olduğum için mail ekleyip yine açmıştım. ama yine kapatılmış. neyse.

@selim alai

elime geçerse gönderirim de buradan cevap gelecek olursa buraya koyarlar zaten link filan. bakalım.

günde onlarca soru oluyor, kimi zaman gözümüzden kaçabiliyor (çok nadir olsa da). biz de insanız, göremeyebiliyoruz. sonuç olarak dışarı açık olmaması gerektiğini biliyorsunuz, abuse etmeye çalışmayın iki dakika, rahat durun.

"ama yine kapatılmış. neyse" cümlesindeki sitem ise yersiz.

bence savcılığa gitmeden bir sonuca varamazsınız.

savcılığa gidilmiş sanırım, bu tip vakalarda süreç çok yavaş işlediğinden makineler daha fazla el değiştirmeden neler yapabilirizin peşine düşülmüş. yani tabiki hukuksal yollardan haklar aranıyor, bir taraftan da biz elimizden geleni yapalım diyoruz. bu noktada nereden başlamak lazım işte?

bu bilgilerin hepsini derhal bir avukata bildirin ve adamı uyandırmadan takip başlatın. eğer adına olan menkul veya gayrimenkul yakalarsa anında tedbir koydurabilir avukat. alacağın belli bir kısmını teminat olarak yatırdığınız takdirde çok kısa sürede hacze gidebilirsiniz.

aman hocam. hukuk dışında başka yollara başvurmayı kesinlikle düşünme. o yollar mutlaka geri tepme yapıyor. üç kuruş paralar için değmeyecek sorunlar oluşturabiliyor.

öyle öyle, üç kuruş için başımızı belaya sokmaya değmez tabi. 14'lüyü belimize takıp mekan basacakta değiliz zaten. siz yine de, eldeki bilgilerden somut verilere nasıl ulaşılabileceğini söylerseniz fena olmaz. çek senet mafyasını karıştırmiycaz işe söz. :)

ya ben hukukçu değilim ama benzer durumları biliyorum. adamın verdiği çekin keşidecisine (çek yaprağının sahibi yani) ve arkasında ciro eden var ise eğer tüm ciro edenlere aynı anda haciz işlemi başlatabilirsiniz. gerçi genelde bu tip üçkağıtçılar işi sağlama alıp kendi adlarına kayıtlı mal mülk bulundurmazlar ama gene de takip etmek lazım. bir de bu durumlarda hızlı hareket etmek önemlidir. adamın adına bişeyler varsa ve adam aynı anda birden fazla kişiyi çarptıysa kim önce giderse hacize o alır alacağını. tavsiyem derhal yarın bir avukata durumu araştırtmanızdır. geçmiş olsun, kolay gelsin.

öncelikle ihtiyati haciz kararı aldırıp, hemen adamın evine ve arabalarına haciz koydurun... bunu yolu da şudur,; ihtiyati haciz kararı alıp, kararla beraber icra dairesine gidersin, tapu ve trafiğe müzekkere yazıp onları tapuya ve trafiğe götürürsün..
müzekkereler elden takipli olsun yani postaya vermeyin, gidip kendiniz bırakın ilgili yerlere...
normal icra yolunu seçerseniz; adam, herşeyini siz gidene kadar satacaktır, ve size hiçbir şey kalmayacaktır, hatta çoktan satmış bile olabilir..
bunları siz tek başınıza yapamazsınız, bir avukata gidin. adam dolandırıcıysa normal bir av. bu işin altından zor kalkar... illegal işlere sakın bulaşmayın ama size bir tavsiyem var; bazı avukatlar var adamlar mafya gibi çalışıyor, bu avukatlar genelde ülkücü olur, ocaktan adamları falan vardır, gidin onlarla anlaşın, onlar bu parayı 15-20 günde tahsil ederler, hem illegal birşey yaptıklarında, ben avukat tuttum, gerisini de ona bıraktım, bana ne avukat adama çökmüşse dersin, zaten avukat adama çökse bile adam polise falan gidemez, gitse bile kılıfına uyduruluyor, bizzat şahit oldum..
ayrıca bu avukatların çevreleri de geniş olur adam kaçsa bile bulurlar, polislerle de arası iyidir bunların, ve genelde mhp ilçe başkanı veya başkan yrd. olur bu adamlar.

öncelikle geçmi$ olsun karde$.

her fırsatta türkiye bir hukuk devletidir falan denilir ya buna pek inanmayın. Zaten sizi dolandıran dallama bunun farekında olmanın rahatlığıyla yapabiliyor bu orospu çocukluğunu.

Biraz paranıza kıyıp i$in içine karanlık adamları sokun derim. Yoksa sadece savcılık - polis gibi yerlerin kırtasiye i$lerini yaparsınız. Önce adamınızı bulun, sonra gidin savcılığa polise.

benim daha önce çalı$tığım i$yerinde tüm bilgisayarlar çalınmı$tı. Sabah gider gitmez farkına vardık ve polise gidip durumu anlattık. Gelip neredeyse bizi tutuklayacaklardı. Kendilerine biraz kitap dergi verip i$in içinden kendimizi kurtardık, daha sonra hiç ara$tırma falan olmadı. Patronlar karanlık ki$ilerle temasa geçti ve iki günde bilgisayarlara ula$ıldı.

Buyrun i$te hukuk devleti.

Posta yoluyla icra bildiriminde bulunmayın dediler çünkü burada bir kanuni bo$luk var ve bu orospu çocukları hemen tüm mallarını soyismi tutmayan güvendikleri yakınlarına devredip sizin kar$ınızda pi$mi$ kelle gibi sırıtacaklardır. Siz de haciz edecek masa bile bulamayacaksınız.

Adamı karanlık ki$ilerle bulup sonra hukuka ba$vurun derim. Yoksa unutun makinelerinizi.

Unutmayın, deniz feneri davası bile sümen altı oldu. sizin ki nedir bunun yanında.

(bkz: age of empires ii the age of kings)

(git: 58502)
(git: 55846)
(git: 54727)
(git: 52852)
(git: 52042)
(git: 48661)

yine daha var da yazmaya üşendim, bunlar yeter.

"heroes 3". saatlerce oynar, hic de bunalmazsiniz.

(bkz: dota)

(git: 55933)
(git: 49378)
(git: 48611)
(git: 42596)
(git: 40999)
(git: 39427)
(git: 38738)
(git: 33204)
(git: 31371)
(git: 28641)
(git: 19083)
(git: 10296)
(git: 11321)(ben bile yıllar önce sormuşum heyt)

daha çok var da yeter bu kadar.

kıssadan hisse: (bkz: aramaya inanmak)

hadi ya bu aslında böyle miymiş dedirtmez ama en azından eğlenceli bir sitedir.
www.kongregate.com
çok kaliteli oyunları toplar bu site ve oyunların altına challenge modları eklerler. Şu kadar şunu yaparsan 5 puan. Sonra seviyen artar gibi şeyler.

(bkz: #15423080)

bende de oluyor ama nasıl çözülebileceğini bilmiyorum.

o beyaz sayfa çıktığında "geri"ye tıklayın, başta tıkladığınız yere gidiyor.

evet bende de var o, geçmedi bir türlü. guru'ya mesaj atmak lazım :p

(ilk "guru'ya mesaj atalım" esprisini ben yaptığım için mutluyum)

bende de var o sorun. guru'ya sordum hassiktir git lan dedi. üzüldüm.

bende firefox ta açınca veriyor o hatayı.
ie de ise hiç bir sorunla karşılaşmadım.
microfoftun bir parmağı olabilir sonuçta facebook a ortaklar.