valla marka bilmem de, bilegin altina "jel" gelen, bilegi koruyan bir mouse pad gormustum megavizyonda. alsam onu alirim. koptu bilegim yahu.

aklımdaki soruydu bu. la traviatiatalala ya çok teşekkür ediyorum yarın koşarak alacam o dediğii.

O jelli pad'leri öneririm gerçekten, rahat olması yanında bilek sağlığını da koruyor...

'3M' Precise Mousing Surface tir. İlaçtır. kablosuz mouse un pil ömrünü %75 artıran modeli bile var

jellilerden aldim gold computer dan 2o ytl civariydi. cok faideli ama düz mavi ve parlak siyah renkler vardi. bazen mouse pad in üstüne lambanin isigi vuruyor ve optik mouse sapitabiliyor. bulabilirsen alacalı bulacali birsey al.

bileğim sabit durmuyor. o yüzden o bilek jelli hareketimi kısıtlar gibi.

forum.darkhardware.com
fena görünmüyor

datron ne kadar guvenilir bilmiyorum ama ozellikleri i$ gorur nitelikte
www.hepsiburada.com

DELL Inspiron modellerini de unutmamak lazım şahsi kanaatimce. Kullanıyorum, memnunum.

14,1 inch yeter dersen kesinlikle msi s420 yada s430
430 'u tercih et derim.

2 aydır kullanıyorum canavar alet. film de izliyorum ofiste kullanıyorum. bin tane işimi görüyor. hatta şu anda da kullanmaktayım.

fiyatı ben alırken taksitle 1170 ytl idi.google'dan özelliklerine bakarsın. detaylı bilgi için sözlükten mesaj atarsın (lütfen mesajın başına msi s430 ile alakalı filan de insanlar mesaj atıyor bir süre anlam veremiyorum hangi konuda attıklarına.

bunu da değerlendirin derim:

www.hepsiburada.com

fujitsu siemens gördüm geçenlerde bi tane.. modelini hatırlamıyorum şimdi ama core duo, 120gb hard disk, 2 gb mhz, 14' ekran vardı ve fiyatı da 1000 YTL civarındaydı. kampanya fiyatıydı. şimdi baktım bulamadım internetten. ama bilgi almak istersen bu gördüğüm yerin telefon numarası: 0 232 342 14 52 Aybil Bilgisayar Bornova/İZMİR

vatanda 12.1 inç bir msi gördüm 1400 ytl fiyatlıydı. Ben gidip alcam herhalde bu gidişle çok hoşuma gitti. Daha uygun fiyatlı 12.1 inç bilen eden var mı?

taksim'de flamenco turco var. iyidirler.
ek: düşündüm de o grubun adıydı. aynı grup ders de veriyor. taksim'de yerleri de taksimi çok iyi bilmediğim için tam koordinat veremiyorum. kadının adı ışıl'dı. kocası vardı ispanyol. onlar veriyordu. iyidirler bayaa.
kartları flan olacaktı bi yerde. bulursam açık adres de yazarım.

Sevilla Dans Atölyesi
İstiklal Cad. Rumeli İş Hanı C Blok Kat: 3 No: 36/37 Beyoğlu İSTANBUL
Telefon: (0212) 251 09 57

bu galiba

www.dancentrum.com
buradan bir sürü ilan vs bulabilirsin. senelerdir bende bir dans öğreneyim diye bu siteye bakarım bir türlü fırsat olmadı.

valla en basiti antalya aktarmalı bir şekilde gitmek gibi. antalya otogardan kesin vardır.
daha maceraperesti ise sahil yolundan (o virajlı ve manzaralı manyak yoldan) giden araçlara otostop çekerek kaşa ulaşmak.

2.si çook daha uzun sürecektir yalnız.

tonla otobüs seçeneği var dert etme otogara inince görürsün. otostop çekme bence akdeniz kıyıları orman doludur.istanbul'dan gitmiyorsun anladığım kadarıyla değil mi? direk kaşa gitsene diyecektim alanyayı ne karıştırıyorsun.

ya bence fena değil fiyati ama google ve forum(donanimhaber vs) sitelerine bakip memnuniyet nasil gibi arastirsan iyi olur.ben sana dell inspiron 1501(1200ytl civari) i oneririm...

msi kullanıyorum çok memnunum ama benimki s430 biraz üst modeli. genel olarak msi'in eski modellerinde tuş takımı dertlerini duydum benimkinde yok böyle bir sorun ama.
çok şahane laptopları msi'in. bu da işlemcisi biraz düşük çok yüksek performans vermez oyun ve 3b uygulamalarında (çizimleri kaldırması lazım ama ) ram konusu ise hayatta yetmez ama şanslısın ram en kolay değişen parça. 90 ytlye 1 gb kingston ram var ama o anakarta uyar mı ddr2 bilmiyorum ona bakman lazım.

benim s430'um 1170 ytl 8 taksite geldi 1100'e bile alınırdı taksitsiz belki. aklında olsun o modeli düşünürsen yardımcı olabilirm. (s430 14,1 inch yalnız haberin olsun 2kg )

valla bir ay içinde üsküdar cezaevi yakınında (paşa kapısı mı neyse doğancılardaki) tek oda 2 banyo küçük de olsa mutfak güzel bir salonlu ev kiraya verilecek yakın bir arkadaşım tarafından kendisi yurtdışına yerleşiyor. mobilyalı kombili dayalı döşeli herşeyi hazır en az 750 istiyor sanırım.

az anımız yok o evde şimdi hüzünlendim
(bkz: kutay kalınlı)

emre kongar'ın bir kitabı vardı galiba en son tarihimizle yüzleşmek mi ne. evde birileri okuyordu oradan hatırlıyorum.

bunun dışında bu işleri hasan pulur'a email yoluyla sorun piyasadaki en iyi yaşlı gazetecilerden biri babacan bir edayla kesin yardımcı olacaktır.

bir de toktamış ateş cumhuriyette hep yazar bu konuları baya hakimdir o da bilir.

(bkz: güneşim)

bunu da sormuştuk yahu. tekrar ediyoruz cnbce ile birlikte duyuruları. olsun. bu filme değer.

Currently there are three competing technologies for rewritable DVDs: DVD-RAM, DVD+RW and DVD-RW. DVD-RAM is considered a highly reliable format, as the discs have built-in error control and a defect management system. Therefore, DVD-RAM is perceived to be better than the other DVD technologies for traditional computer usage tasks such as general data storage, backup and archival, though the Mt. Rainier standard for DVD+RW somewhat lessens the DVD-RAM format's perceived advantage.

özetle rewritable dvdler için yeni bir teknoloji.

en.wikipedia.org

dvd-ram bildigim kadari ile pek kullanilmayan/yaygin olmayan bir teknoloji. ama guzel bir $ey :) yine de dvd-rw alacaksaniz pek takmayin derim, ortalama/vasat bir kullanici iseniz pek lazim olacagini sanmiyorum.

valla benim kullandığım 2 lg yi de dvd-ram olarak görüyor... peki bunu kafama takıyor, sorun ediyor muyum? hayır...

yazdığı dvdlerin arkası bir yazılmış bir yazılmamış bir yazılmış gibi olmasa(daltonların hapishane uniformaları gibi) ben de hiç sorun etmem rom ram run ran olmasını...

dvd-ram ler çok başka bir teknoloji yazılan datanın geometrik şekli bile üçgen mi neydi her şeyiyle farklı. disket gibi tak tuk dosya atabileceğiniz bir şey. ve çoooooook uzun süredir buralarda. yeni değil.

ama oturmuş dvd piyasası dvd ram'i kabul etmedi. yada türkiyede etmedi bilemiyorum çünkü dvd-ram medyası olsun destekleyen alet sayısı olsun son derece az. bir de usb stickler çıkıp ucuzlayınca bu kadar gerek kalmadı denilebilir.

wikipediada detaylı bir makale var konuyla alakalı.

sahilden bostancıya, oradan deniz otobüsü ile kabataş oradan da bedava aktarma ile fünüküler (tünel). o olmazsa sahilden yine bostancı, tren istasyonunun ordaki ptt önünden de taksim dolmuşu, o da olmazsa taksim otobüsü(202 olması lazım), o da olmazsa bostancı sahilden kalkan taksim otobüsü, o da olmazsa yuh artık diyebilir miyim?
ayrıca maltepeden geçen 2 katlı taksim otobüsü de mevcut tam minibüs caddesine doğru çıkacaksın o köprüyü falan geçip ama trafiğin alasına girer ordan geçen otobüs bir de m.köy üstünden giderdi sanırım..

tren deniz otobüsü füniküler = 35 dk taksim.

tavsiye ederim daha hızlısı yok.

Kamp alanina yakin bir otel var, fakat Coca-Cola oraya calisanlarini yerlestiriyor. Calisanlarini derken cadir kurdurmaya kiyamadigi daha ust duzey calisanlarini . Silivri icinde pansiyonlar oteller vardir, fakat gecenin kör vakti o köy yollarindan gidip gelmkek ne kadar faydali olur bilemiyorum. Ayrica kampin keyfi o cadirlarin ordaki muhabbetin keyfi de hicbir seyde yok. Hatta en yukari bakiniz. Daha yukar daha yukari, zirvesi var evet.

3 senedir gel-git yapıyordum ama bu sene kamp yapmayı düşünüyorum, araban varsa ya da ödünç bulabilirsen gel-git in zor bir tarafı yok sadece alkol alamıyorsun o da senin eğlence anlayışına bağlı.

araba olursa da ben kullanmıcam ztn (alkol kullananın sorunu olcak:) )ama arabası olana da acısak da orda biyerlerde mi kalsak diye düşündüm işte. bi de hakkaten bi ben mi varım bilmiorum ama polar battaniye vs hiçbişey etki etmio her sene tirtir titreyerek geçio

En yakin gidilebilecek otel falan icin kafadan 15 dakika köy yolu, bir 15 20 dakika da otoban ya da normal yol cekmek lazim. Bence kazak-polar-mat-uyku tulumu getirip kalinmali. Bir de otopark sorun var ki arabayi hergun sok cikart, bulabiliyosan yer bul buyuk dert.

ya şu çadır kurmayı da sökmeyi de içinde donmayı da uçtuğunda geri kurma çabalarını da sevmiyorum. şöyle konforlu çadırı olup da içine beni alacak biri olsa. ah sözlük ah. içimi döksem e-book olur.

ah konforlu çadır diye bişey olsa keşke

otağ kuralım rock n coke'da . kımız da içeriz. konforlu çadır işte mis gibi.

evet aradığım çadır ruhu buydu

600 VA 'lar genelde en düşük seviye oluyor.keysmart markasını hiç duymadım büyük ihtimal dandik bir marka olabilir. max 15 dk. o da monitör crt, bilgisayar pek yorulmazsa filan diyim. lcd vs oldu mu daha da düşer bu süre.

ide hdd neden elinde patlasın ki? yeni anakartına da takar kullanırsın?

hali hazirda 2 tane var olmasi sebebiyle elimde patlar korkusu var. cogu anakartta su an sadece 2 ide cikisi oldugunu gozonunde bulunduracak olursak 1dvdwriter-1cdwriter (evet gereksiz ama calisiyor tas gibi) 2 hdd var. sata destekli kartlarin bazilarinda 2 tane bile degil ide girisleri :/

bir de bu kutu mevzusu killandirdi beni, internetten bakindim biraz ama 70-75 ytl gibi fiyatlar gordum. yok mu bunun ucuz yollusu yahu? hdd kutusu olmadan laptopta kullanamam ben simdi bu hdd yi :(

www.indirimara.com 500gb harddiskl linki bence makul.

lacie nin cogu yerdeki fiyati zaten oyle sayilir (misal hepsiburada da 205 ytl) ama yorumlarda asiri isindigi yonunde sikayetler var. ben 7/24 acik biraktigimda yamulmasindan korkuyorum.

Yolladigin baglantidaki harddiskin 250 MB versiyonu bende var. Kendi aldigim "icebox" adindaki kutu icinde bir yildir pasa pasa calismaktadir. Isinma elbette ki olmakta ama bu hic bir zaman sorun olacak yuksekliklere ulasmadi. Harddiski acik bir sekilde unutup gittigim de, uyudugum da oldu. Tikir tikir calismakta.

Sahsen, ide + usb hdd kutusunu oneririm. Hazir olanlarin nedense soyle fazladan daha kalin oldugunu gozlemledim. 2.5" lap top harddiski alip, kendim de hdd kutusu alip yaptim. hazir satilanlardan cok daha ince birsey oldu.

Hdd kutusu Turkiyede olmadigim icin tavsiye edemiycem ama eger benim kullandigim ice-box'u bir iki arkadasima da aldim, baska bir arkadasim da kullaniyor, herkes cok memnun. Yan taraflari mazgalli, boyle uful uful bir etki de yapiyor sanirim. Olmadi Almanya'dan gelen giden birinden siparis edebilirsin, 25-30 euro kadar.

kendin kutuya koyup kullanacaksan hard diski dikkat et. hiç sağlam bir parça değildir hard disk.

Yok çok taşıyacam dersen western digital passport derim. ama pahalıdır.

fazla tasinmayacak. zaten istanbula dondugumde takacagim hdd yi bir daha da yerinden cikmayacak muhtemelen. ben bu hdd kutusunun ucuz yollusundan bulamadim yalniz :( bi buldurun be arkadaslar.

Abi, aşağıda yazdıklarımı önce yazdım ama, onlardan daha iyisi; bir dvd-writer al, sistemini güncelleyene kadar hiç para verme ide hdd'ye falan. Nasılsa sevdiğin film ya da dizileri yedeklemek isteyeceksin, şu ara blue-ray falan düşünülesi fiyatlarda değil. ide hdd elinde patlamaz ama yeni teknolojiye göre yavaş. en iyisi harici bir dvd-writer al bence, iki bilgisayarında da kullanabilirsin hem.
Not: Maxtor hdd'yi bence hiç alma. WD ya da en azından seagate falan al. Girdiğin riske değmez, bir sürü kullanıcının canını yaktığını okumuştum bu maxtor'un ben (ekşi'de). Bir bildikleri vardır şikayet edenlerin, yanlarına bırakmayacaksın iflas etsin ipneler.

---
Seni daha fazla kararsızlaştırmasını istemem ama veriyolu hızları bakımından sata'nın ide'den daha hızlı olduğunu hatırla.
Harici hdd'ler hakkında çok bilgim yok, ama bunların ide yerine sata arabirimi ile usb'ye bağlananı varsa, bunları düşün (saçmalıyor olabilirim)
Bu arada; sata destekleyen (ama yeni model olmayan) bir anakart da düşünebilirsin. 2. el bir şey bulursan fiyatı uygun olabilir, ama anakartın 2. eline ne kadar güvenilir bir şey söylemek güç olur.
Eğer hız senin için önemli değilse ide almanın bir sakıncası yok, zira ide portları sadece 2 adet de olsa kabloları birden fazla gereci bağlamana izin veriyor. Örneğin bende de sadece 2 ide girişi var ve hdd'lerim bundan muaf, yani sata. Ama 2 adet optik sürücü var ve sadece 1 ide portuna ikisini birden bağlayabiliyorum ve diğer port boşta kalabiliyor. Jumper ayarları, power supply ve hız dışında kafa yoracak fazla bir şey yok.

buradaki ve baska yerlerdeki yorumlar neticesinde su urunu almaya karar verdim. ilgi gosterenlere tesekkurler.
www.hepsiburada.com

dun aksam siparis ettim bugun oglen elime gecti (istanbul disi) su an icin gayet guzel gorunuyor. bakalim 7/24 acik kaldiginda ne olacak :)

sallaniyor. arabayla gecerken trafik sikistiginda rahatlikla hissedilebilir. zipliyorsunuz resmen.

gayet güzel sallıyor efendim bilhassa rüzgarda baya ürkütücü olabiliyor.

lakin bugun sabah haberlerine köprü ve viyadükleri depreme karşı güçlendirme çalışmaları başlığı altında bir haber okudum.içime su serpildi
peki ya diğer binalar nolcak

Sallanir ve sallanmasida lazim ona gore hesaplaniyo zati. Sallanan kopru yikilmaz seklinde bitirmek istiyorum.

sallanan kopru de yikilir niye yikilmasin? sallana sallana kagit gibi ucup giden bir kopru goruntusu vardi sanki (cgi degildiyse :))

köprünün mukavemeti artsın diye esnek yapılmış, yani üzerinden geçerken sallanıyor ve enerji boşalıyor. kazık gibi yapılsaydı kırılırdı. sallanması normal

sallanıyor elbette ki bu doğal bir salınımdır belli bir periyodu falan vardır. eğer bu salınımı kullanarak rezonansı arttırabilirseniz köprüyü yıkabilirsiniz bile. bir milyon kişiyi aynı anda zoplatalım mesela ilginç şeyler olabilir. gerçi 1.5 km desen 6 şerit e de hadi 18 m diyelim yanlarla beraber 20 metre olsun hmm 20x1500= 30 bin m2 alan. bir m2 ye 4 kişi sığdırsak 120 bin adam eder. olmadı. yine de 120 bin adamın ağırlığı bile 8400 ton etti. nedir ki be? alternatif plan bütün şeritlere içinde 6-7 m3 beton yüklü transmikser çıkartabiliriz. o zaman bişiler olabilir. gerçi birinci köprüye almazlar yine patladık.

www.youtube.com

asma köprü olduklarından rüzgar sıfır olsa bile sallanırlar. üzerinden geçen yükler sebebiyle.

Illa eninde sonunda yikilirda sallanmasi caiz diye ben ole dedim, havlayan kopeginde isirmisligi vardir zira. Bunun haricinde koprulerin asil tasidigi yuk kendi agirligidir. Yoksa orda senin benim arabam gecmis ona viz gelir tiriz giderdi sanirim.

ayrıca sadece köprüler değil gökdelenler de sallanır. mukaavemet vs olayını kısaca belirtmek gerekirse bu boyuttaki şeyler sallanmazsa çat diye kırılırlar.

mef in kardeşi dersane fen bilimleri merkezi diye biliyorum. ama mef kapanınca hocaları buraya mı geldi bilmem..net dersaensi diye bi oluşum kurmuşlar heralde öyle duymuştum..

fen bilimleri dersanesine gitme. yapma. gerek yok. valla billa. böyle dandik bir yer olamaz.

sana tavsiyem. maddi olarak biraz daha yük olacaktır ama 3 fen dersanesi. butik bir dersanedir. kadıköyde yavuz ilyas ve adını unuttuğum bir üçüncü hoca tarafından fizik kimya biyoloji dersleri verirler ve bu konuda müthiştirler. özellikle fizikçi yavuz aşmıştır.

6 kişiliktir dersler ve herşeyini sağlarlar.

matematik için ise bahariye'de atatürk fenden emekli suat hoca vardır. bu adamda matematik konusunda aşmış bir adamdır ve tanıdığım en iyi öğreten hocalardandır özel ders işini de sırf zevk olsun diye o seviye biri için cüzi ücretlerde yapmaktadır.
bu hocaların telefonlarını filan gönderebilirim bir şekilde istersen ve ciddi bir şekilde kendinde boşvermezsen asılırsan (bunu yapmazsan ösym başkanı bile seni kurtaramaz zaten) iyi bir puan garanti gibidir.

final dergisi dershaneleri iyidir. ideolojik bir tarafları yoktur sadece işlerini yaparlar. etüd vs. sistemi sayesinde de açıkçası işlerini iyi yaparlar. sen çalışmak istedikten sonra her imkanı sunarlar.
özel ders de almak lazım tabi bence.

bence de final gayet uygun. ders anlatıyorlar rehberlik veriyorlar işlerini iyi yapıyorlar, iyi yanı da bunu para için yapıyorlar, bişey aşılamaya çalışmıyorlar. tabi evine yakın var mıdır bilmiyorum.

karındaşlar...

herhangi bir dersaneyi övecekseniz ya da yerecekseniz bunun yukardaki kriterler doğrusunda nedenlerini/sonuçlarını/'şu dersanenin şusu şöyle ama busu böyle değil. ben gittim ordan biliyorum' kıvamında ayrıntı ıvır zıvırları da yazarsanız çok daha yardımcı olursunuz şu bedbaht kardeşinize...

yanlış anlamayın bişeyler yazmış olmanız bile benim için büyük anlam ifade ediyor amma bi de gelin hadiseye benim açımdan bakalım:

....

(bkz: tahret muslugu): dur şu eksiduyuruya bakayım soruma ne yazmışlar?

(bkz: yardım eli uzatan insanlar silsilesi): kesin hede dersanesine git,ama dur orası olmaz(al sana ilk soru işareti)...hödöye gitme gerek yok, hayır gerek yok yani (tamam da neden? + 1 soru işareti daha)...hobarey dersanesi züperdir(hmm..kafa çoktan lahanaya döndü)...evet evet orası muhteşem...(soru işaretleri üzerime üzerime geliyor..)

tahret muslugu : hmm tamam abi o zaman kesin hedörey dersanesine gideyim ben..

mi demeliyim acaba?

tekrar söylüyorum yazdıklarınız benim için paha biçilemez amma velakin durum bu. soru işaretleri çiftleşiyor beynimde siz öyle yazdıkça..

inşallah sözlerim yanlış anlaşılmaz diyerek de bitirmek isterim..saygılar

bu sene final dergisi dershaneleri'ndeydim, ilk deneme sınavı sonucunda 3. sınıfa yükseldim. daha sonra bazı özel sebeplerden 7. sınıfa düştüm ve bütün seneyi orda geçirdim. bir kere şunu rahatlıkla söyleyebiliyorum ki sana çalışman için gerekli her şeyi sunuyorlar, etüt, soru çözümü, dergiler, kitaplar vb.

ancak özel sınıflara bunun dışında bir özel bir ilgi söz konusu oluyor haliyle. gece dersleri ve özel etütler gibi. eğer "sürekli benimle ilgilenilsin" mantığında bir insansan butik dershaneleri tercih et ama "yok abi ben çalışırım, çalıştığımın karşılığı ilgiyi beklerim" diyorsan fdd'ye git.

biri yavuzu önermiş fizik konusunda. yavuz hakkaten iyi bi hocadır ama fizikten anlamıosan o bile çare olamıyor ama özel ders gibi olması avantajdır bi de etüd olayı da vardır(bizim zmnımızda koray die bi etüdçü vardı bak o baya anlatırdı

bir arkadasımın dersanesi var, umraniyede gelisim dersanesi, istersen telefonunu vereyim ara, sor kafandaki soruları

tek bildiğim verebileceğim tavsiye uğur dershanelerini tercih sakın sakın etme

gerçekten de uğur dershanelerini tercih etmemeni öneririm. hiç göründüğü gibi yerler değil. çok şubesini dolaştım ama hiçbirinde rehberlik denen bir olay yok.

bunun haricinde ben de dershane arayan bir elemanım şu an. bu soru benim de işime yaradı bir nevi. final'in bu kadar övüleceğini tahmin etmemiştim ama hadi bakalım, belki ben de bakırköydeki final'e giderim belli olmaz.

bu arada yaşınız kaç bilmiyorum ama eğer 88 doğumluysan (19 yaşına geldiysen) muhtemelen askerlik yoklaman gelmiştir, eline geçmediyse bile gidip askerlik şubesine sor derim. 31 ekim son tarih. kaçırmamaya çalış yoksa yoklama kaçağı durumuna düşebilirsin. git erkenden tecil ettir de sonra öss'ye hazırlanırken askerlikle falan uğraşma. canını çok sıkar söyleyeyim.

bende seninle aynı durumdayım şu an, bi sene daha öss ile uğraşacağım.böyle işlerde damdan düşeni getirin demişler. :) üç senedir dersaneye gidiyorum. ilk sene feme gittim. 5 dersden biri din dersi gibi geçiyordu :) orayı direk salla derim ben. sonraki iki sene finale gittim, arkadaşların dediği gibi aynen, sana çözemeyeceğin kadar kaynak, ve bissürü öğretmen veriyorlar. ama, ilk ve ikinci sınıflar haricinde öyle pek kişisel bi ilgi, her istediğin anda ek ders bekleme, ben ikinci sınıftaydım bazen bize bile bi gün süre verebiliyorlardı ek dersler için. ben finale gidicem bu sene de, çalışıp 1. sınfa falan geçersen tadından yenmiyor. inşallah yardımcı olabilmişimdir.

iyi diyorsunuz da canlar ben finale iki sebepten dolayı sıcak bakmıyorum(forum tadında girizgah:) ) :

birincisi ortam feminki kadar olmasa da çok kalabalık, danışman/senle ilgilenen rehberlikçi senin gösterdiğin kadar çaba göstermiyor bazen. ikincisi ise final oturduğum yere göre terste kalıyor. neredeyse günde 2-3 saatim yollarda geçiyodu geçen sene kadıköye giderken..

motto kabaca $udur: en iyi dersane evine en yakın dersanedir!.ama bunun haricinde de dersanenin kaliteli olması da gerekir.üsküdardaki fen bilimlerine sıcak bakmamın nedeni de bu tip şeyler: eve yakın, yeni açılmış, yayını kaliteli falan feşmekan.. yani benim gibi sayısal öğrenciler için ideale yakın..ama madem hadise benden çıktı öyleyse ben de $u geçtiğimiz 1 hafta içinde edindiğim bilgileri sizlerle paylaşayım:

FEM altunizade şubesi: eğitim yoğun/etüd almak zor/yayınları mükemmel(fem kitap, fem test,fem mecmua)/yıl içinde yaptığı deneme sayısı az(28 adet)/kalabalık ve 4.000 ytl

FEN BİLİMLERİ MERKEZİ üsküdar şubesi: eğitim yoğun/etüd almak külfetli değil/yayınları mükemmel (kitap,soru bank., mecmua)/yıl içinde yaptığı deneme sayısı (40 adet)/tenha ve 4.500 ytl

FİNAL dersaneleri kadıköy şubesi: üçlü eğitim olanağı (zabbah-öğle-haftasonu)/etüd almak bela/yayınlar züper (fdd yayınları, final yayınları, final dergi)/yıl içinde yaptığı deneme sayısı (24 adet)/ kalabalık sayılır ve 4.550 ytl

bu bilgiler bazıları kah dersanecilerden kah bizati dersane öğrencilerinden edinilmiştir,doğruluğundan şüphe edilemez! :)


(bkz: şimdi hava durumu)

fen bilimleri dersanesinde kütüphanede embesil derecede başarısız stajerlere soru sormak için kaç dk bekliyorsun onu da bir sor derim. max 5 soru ve sıranın gelmesi için en az 15-30 dk arası bir süre bekliyorsun. pazar günü filansa 1 saati buluyor.nedeni de stajerin soruyu çözememesi.

ucuz iş gücü mantığı bu kadar. bir de fen bilimlerinde özel sınıflar dışındaki hiç bir sınıf önemsenmemekte.

jiletten bu kadar süre sonra bulaşmaz diyebiliriz yani?

bakterilerin ömrü kısa 15 gün yaşayamazlar herhalde, ama virüsler 2 hfta bozulmadan barınabilir sanırım. internetten virüslerin yaşam süreleri diye arattım kuş gribine sebep olan virus hakkındaki bilgiler :

VİRÜSUN DIŞ ORTAMLARDA YAŞAM SÜRELERİ

Çevrede: Influenza virusları çevresel ortamda ve özellikle serin ve nemli koşullarda uzun zaman sürelerinde canlılıklarını korurlar. Dışkı materyalinde enfektivite 4 0C’de 30-35 gün, 20 0C’de 7 gün sure ile muhafaza olduğu, ayrıca Influenza virusları çok fazla su kuşlarının bulunduğu göllerden ve havuz sularından izole edilmiştir.

Karkaslarda: AI virüsü karkaslarda ortam sıcaklıklarında yalnızca birkaç gün canlılığını koruyabilirken buzdolabı sıcaklıklarında 23 güne kadar canlı kalır. Viremik safhada işlenen kuşlar virüs içeren kanları veya dışkı materyali ile diğer karkasları bulaştırırlar. Paketleme ve depolama sırasında oluşabilen damlama da enfekte karkaslardan kontamine olmuş olmaları ihtimalinden dolayı önemlidir.

Et ürünlerinde: Merkez iç sıcaklığın 71 °C ye ulaştığı bir ısıl işlem uygulamasında 1 saniyelik süre, Tavuk vebası(kuş gribi,avian influenza, HPNAI) virüsünün kanatlı etinde inaktivasyonu için uygundur.
AI virusunun kimyasal ve fiziksel etkenlere karşı dayanıklılığı;

Temperature ; 560C/3 saat, 600C/30 dakikada inaktive olmaktadır

Dezenfeksiyon: Formalin ve iyot bileşikleri ile inaktive olmaktadır

pH: Asitik pH larda inaktive olmaktadır

Kimyasallar: Oxidising agents, sodium dodecyl sulphate, lipid solvents, ß-propiolactone inaktive olmaktadır

İNKÜBASYON SÜRESİ

Hastalığın kuluçka süresi 3-5 gündür. Genellikle 24-36 saatte hastalık kendini gösterir. Hastalar 1-7 gün içerisinde ölürler.

Bazı virüsler kristalleşip yıllarca yaşayabilir. Hepatit de virüstür. O yüzden şu kadar bekledim herşey ölmüştür deme. Şüphen varsa test yaptır, aşı ol bişey yap.

yok sadece arkadaş tarafından kullanılmış olma ihtimali üzerine kafamı bulandırdım.
sonuçta sallıyorum paketi olduğu gibi. temiz kirli önemsiz.

ya bu epey ciddi bir hastalıkmış. Türkiye'de 3 kişiden 1 inde var falan yazıyor. aidsten bulaşıcıymış vs. vs.

kontrolde temiz çıkınca 1.aşıyı yaptırıp 2.yi unutmuştum. tırstım şimdi. gidip yeniden aşılanayım.

spor haline mi ne geçiyorlardı bunlar yanlış hatırlamıyorsam o zaman yarı ölü halde (hatta tam ölü ama sonra canlanıyor filan yüce manitunun hikmeti işte) baya baya baya uzun süre duruyorlar. hatta tüm olay proteinlerinin çözülmesi diye biliyorum ben.

ama mesela hepsinin ayrı özelliği vardı filan. mesela aids virüsü oksijene yani açık havaya girekt temas edince ölüyordu filan gibi şeyler de hatırlıyorum.

ama burada yazanlara güvenme tabiki de benim yazdıklarım lise biyolojisinden aklımda kalanlar buraya bir doktor bile yazsa tam cevabı bilemez çünkü bir tıp öğrencisi arkadaşımın dediği gibi hastalık yoktur hasta vardır.

mikrop hastalık yapan bir virusse ol hiç olmez dıs ortamda kristalleşir ve yasar insan vucuduna girince formunu alır ve urer senide hasta eder. virsuler ısı ışık gibi yontemlerle yok edilemezler öldürülemezler

özellikle hepatit b diyorsanız çok az bir miktar bir eritrositin 1/10 u kadar hacimden hepatit b kapılabilir (yanlış hatırmalıyorsam 0,0001 ml.)mutlaka test yaptırın derim ki jilet bu konuda cidden tehlikeli. içiniz rahat etsin veya (allah korusun) ona göre önlem alırsınız.

tamamen bilgi olsun diye yazıyorum aids (hiv) için bu gerekli miktar 0,5 ml civarıdır.

live cdsini kullanın pardusun çok hoşunuza giderse hdd ye kurarsınız. ntfs olabilir bölümlemeler o yüzden görmemiş olabilir?

ntfs ve fat16-32 hepsini görmesi lazım.
sanırım sorun başka bir noktada. bence de partition magic ile windows üzerinden formatlanmamış boş bir parça yaratın (true image ile backup almayı da düşünebilirsiniz bu arada)sonra tekrar kurulum deneyin.

rubabarubababam hey olmuyor hiçbiri teşekürler yine de.

cs, quake III arena?

anakartindan ziyade ekran kartina bakar alacagin zevk. tabii ekran karti on-board ise dolayli olarak anakart'a bakiyor :)

bir kac eski oyun (cok eski olmayan) tavsiye edebilirim ama ne kadar oyunlarla hasir nesir oldugunu bilmedigimden bazilarina "lan biz de biliyoruz herhalde" diyebilirsin:

ilk olaraktan fps demissin: yapay zekasi gelismis degil, hatta yapay zeka sifir ama manyak eglenceli serious sam ve onun mitolojik versiyonu will rock var. yapay zekalilardan half-life 2'yi dene. nice dandik bilgisayarlarda calistigini gordum. return to castle wolfenstein guzel oyun ve kesin calisir.
adventure: grim fandango, monkey island 3(eski ama super)
frp/rpg: might and magic 6 (coook eski, bu ne bicim grafik diyebilirsin) az daha ileri gidersek baldur's gate... az daha ileri gidersek ne kadar iyi calisir bilmem ilk neverwinter nights.
bunun disinda diablo 2 ve expansion pack'ini alip uykusuzluktan olebilirsin.

online mmorpg kaptiricaksan silkroad online iyidir.

bu tip oyunlari kurarken illegal ise crack disinda dikkat etmen gereken pek bir sey yok. oyun cd'lerinde viruse ne zamandir rastlamiyorum. sadece crack ve key-gen programlarina dikkat et, trojan icerme potansiylleri var.

bazi eski oyunlari bulman cok zor olabilir. emule modlarindan birini yuklemeni tavsiye ederim eger kullanmiyorsan (emule ionix cok iyi ama ben anlamam ole port'tan falan dersen emule fincan var turkce). dvd veya cd writer'in varsa oyunlari indirip (.iso formatinda) cd'ye yazarsin mis gibi olur.

www.oyun-arsivi.com diye de bir site (forum) var. bakmani da tavsiye ederim. patchler, haberler vs bulunabilink.

bir de allah için wine ile bütün sayılan oyunları çalıştırabilirdin linux altında aklında olsun.

ayrıca 915 paylaşımlı olduğu için iyi bir sistem rami de ister en az 1 gb

steam i kirmak veya kandirmak mumkun degil ancak hl2 single player steam olmadan da oynanabiliyor.

abi azuth bey'e sozlukten msg at, bu adamin da datron aero bilmem ne var ama adamin ram ddr2 + ekran karti max 256 mb oluyor, canavar gibi her oyunu kaldiriyor ki o makinaya azicik paraya kiyip 2x1gb ddr2 533 taksan canavar olur yani.

eger seninki de o makinadansa cikar, esner, kralini tanimaz :)

degilse de benim gibi klasiklere sardir, eski nfs'ler (underground1'e kadar gelebilirsin) cs & half life serisi, worms serisi, pes (pes5'e kadar low'da calistirir) vs. vs. vs.

@there is nothing left for me
Abicim saydığın oyunların %80'ini biliyorum. Ama bu şukela cevap olmasını engellemiyor velevki uzun zamandır oynamadığım için bilgiler güncel değil ve abi 15 yıldır oynuom bunlar şahane bak diyecek bilgilere ihtiyacım vardı, eywallah bu oyun önerileri çok iyi geldi. Bu arada verdiğim anakartın onboard kartı zaten. Emule ilen aram iyi ama elde torrent kaynağı varsa daha makbule geçer.

@darknum
Wine kasmadım esasında. Çeşitli forumlarda wine'a bakınca adamlar olmuyor hocam wine ile oyun neticesine varmış gibi gelmişti.

@jack o lantern
Abi sözlükteki datronlu arkadaştan oyun tavsiyesi mi alayım ne edeyim dedin anlamadım valla :)

Mount&Blade'i deneyebilirsin. Bir Türk çift tarafından yapılan bir oyun. Beta sürümünü sitesinden ücretsiz indirebilirsin. Saatlerce başından kalkamama garantisi veriyorum. :) Çok donanım kasan bir oyun değil ama 3d savaş esnasında yapılabilen atraksiyonlar insanı kendinden geçiriyor.

www.taleworlds.com

BSplayer Pro (surum 200.937)'da yok oyle bi$ii. filmin altinda gosteriyor altyazilari. sirf o yuzden media player classic'ten vazgectim valla :)

gerci bsplayer'da da ayarlari kari$tirinca yine filmin ustunde gosteriyordu. *

GOM Player'ı kullan. Aynen VLC'deki gibi bir yerlerden codec yüklemeden tüm filmeleri izleyebiliyorsun (internal codec'leri var).

GOM Player'da filmi başlattıktan sonra ekrana sağ klik yap. Soldaki sekmelerden subtitles'ı seç. Sonra sağ taraftan font, ekran konumu, satır aralığı vs gibi ayarları yap ve izle güzel güzel..
Bu arada bu tercihler penceresini tam açacağın sırada bir altyazı yüklü ise (yani tam o anda pause ettiysen) yaptığın ayarları anında görebilir, böylece tekrar tekrar tercihler penceresine girmekten kurtulmuş olursun).

yok malesef.bence de en iyisi gom

gom'A geçtim rahatladım tavsiye ederim. pek altyazı kullanmam ama media player classic açmam vlc 'de zamanında göstermem diye tutturuyor.

yanlış olmasın şimdi de (modern fizikten kaldım o yüzden yazdım uyarıyı :))


ışığın hızı bulunduğu ortamda değişebiliyor, amcamlar da bundan faydalanıp misal bir elektronun hızını göreceli olarak ışıktan daha hızlı hale getiriyorlar. daha basite indirgersek bir ferrari 10km/s hızla giderken yanından koşarak geçip sonrada "ferrariyi koşarak geçen adam" diye haber yapmaya benziyor.

yukarıdakileri verdiğin linki okumadan yazmıştım, şimdi üşenmeyip yazıya bir göz attım, dediğim şeye benziyor.

bu tarz konuları çok güzel açıklayan feynman'ın introduction to quantum gibi bir kitabı var. okuyalı 3-4 sene oluyor tam ismini hatırlamıyorum kütüphanelerde bulunur kesin arayın.

linkte özel görecelik teorisinin bir istisnası deniyor ki bu ciddi anlamda "biz ışık hızını aştık" demektir. kimlanbu'nun dediği gibi ışık hızı boşlukta 300.000 km/s. suyun içinde daha yavaş. onun için suya giren ışık kırılıyor zaten hızlı giden otomobilin ani frenle taklama atması gibi. ama o tür bir oyun yaptıkları zannetmiyorum. peki ne yaptılar derseniz, destek ihtiyacı güdülmeden sallanan haberlerden biri bence. iki ayda bir geçiliyor zaten ışık hızı. bizim hürriyetin doğuran robot icat edildi, insan klonlandı haberleri gibi bi'şeydir bu.

mümkün free content gibi bir bölüm var oradan demo olsun video olsun iniyor.

rapidshare ile alakalı yüzlerce soru sordum cevaplarının çoğu da arşivde saklı. bir aratmanı tavsiye ederim. rapidshare diye.

arattım ve bulamadım da açtım bu başlığı. Arayıp da göremediysem kusura bakmayın

Eğer kullanıcı adınızı ve şifrenizi tanıtmadıysanız programa ondan oluyor da olabilir. Bir kerede kaç linli kopyalayacağı ya da kopyalamayacağı açık ya da kapalı olabilir. Seçenekleri iyice bi karıştırın isterseniz. En olmadı flashget kullanın. Ayarları bakımından daha kolay gibi görünüyor.

flashget'i tercih ettim. sorun yok şimdi

ama tren istasyonu sakarya uni. kampusune pek yakin degil bildigim kadariyla. ara ulasim icin bir kac arac degistirmek zorunda kalabilirsin...

ben kocaeline gidip dönüyordum ama bir dönem dayanabildim(başka sebeplerden yol yüzünden değil). kocaeli 1 saat 45 dakika kadar sürüyordu, sakarya yaklaşık yarım saat-bir saat daha fazla sürüyor sanırım. Günde 4-5 saat yolda olmak demek bu da.
İlk sene bunu deneyen çok oluyor, dayanıp devam eden de var ama genelde sonunda orada bir ev tutma ile sonuçlanmakta durum, sandığım kadarıyla.

Yine de orada okuyan ve tecrübe eden arkadaşlar daha iyi bilgilendirir. Tebrikler, ve kolay gelsin.

Tren ile Haydarpaşa-Adapazarı arası hala bir değişiklik olmadıysa (ki zannetmem değişeceğini, kimse de zannetmiyor, siz de etmeyin..:D) 2.5 ila 3 saat sürüyor. Bir arıza, rötar vs... olmazsa tabii.
Bunun dışında ne kadar dirayetli birisindir bilemem ama o yola katlanmak sürekli hale geldiğinde zordur. üzerine sinen demir tozu bile bir süre sonra deli etmeye başlar. mp3 player falan da kurtarmaz hale gelir. milat öncesinden kalan bir teknoloji olduğu için konfor denen şeyi de koltukların aralarındaki mesafe (iyidir) dışında unut. Tekrarlıyorum, ilk gitgellerde çok ciddiye almazsın, ama trenlerimiz ne yazık ki temiz de, konforlu da değillerdir. sakarya'da ev kiraları da öğrencilerin gelmesinden sonra uçtuğu için bunu yapmak istediğini tahmin ediyorum ama değmez abi, eğer 2 senelik falan okuyorsan ve okula her gün gidip gelmen gerekmiyorsa olabilir, ama haftanın 5 günü oraya gidip gelmek mahfeder adamı (derim ben, az çok gidip gelmişliğim vardır aksi istikamette, yani aslında aynı istikamette..:) )

arifiye'den kampüse otobüs kalkıyorsa işin biraz kolaylaşabilir, ama internet ya da telefon ile bunu öğrenmeni öneririm. ayrıca saçlar uzunsa akşamları yolculuk etmek, özellikle arifiye, sapanca, derbent civarında rahatsız edici, can sıkıcı olabilir bazen. asla kimselere bulaşma derim. sıçtımının benim çok çekmişliğim vardır, hatırlatmış oldun.

öncelikle trenlerimiz iyi yada konforlu değil lafını düzelteyim mevcut adapazarı ekspresi hattı iyi değil. hatta iğrenç. belediye otobüsü gibi bir şey.

ama bu sene yenilenmiş vagonları denedikleri bir tren daha koydular onun seferleri artaarsa züpper olacaktır.
ammaaa marmaray sağolsun bu sene trenler kalkacak. gebzeden ileriye gitmeyecek. hatta hiçbir zaman gitmeyecek daha ileriye bunu unutma.

kocaeliden istanbula gidip gelen biri olarak çok kolay olduğunu söyleyebilirim ama sakaryadan gidip gelen hiç kimse tanımıyorum herkes orada ikamet etmekte.

ben bir sene trenle pazartesi gidip cuma geri geldiğim için şunu söyleyeyim yapma öyle bir hata.2 saat minimum tren yolculuğu 20 dakika minimum kampüse çıkış yani en az iki buçuk saatini alır ki bu üç saate de çıkabilir .günde minimum 5 saat yol tepip o üniversiteden verim bekleme hayatından çalmış olursun. ha tabi benim bölümüm kolay 5 saat yollarda harcarım giden gelen arkadaşlar da var makara kukara muhabbetle gider gelirim ne olacak diyecek olursan da üniversitede evi olan arkadaş edin yolculuk etmekten yorulursan bir arkadaşına kapağı atarsın .

(tahmin)
sanirim yok. bugune kadar izledigim hic bir belgeselde boyle bir $ey ile ilgili bir bilgiye rast gelmedim.
ne anlatimda, ne animasyonda boyle bir $eyden bahseden olmadi. hep ayni dogrultuda gidiyor gosterilir.

(bkz: schumann rezonansi)
www.ortho.lsuhsc.edu

Bildiğim kadarıya balinalar denizaltlarından çılgınca etkilenmekteler.
Bununla ilgili bir şeyelr izlemiştim, bu duruma karşı hareketler falan vardı ama nedir ne değildir hiç bilmiyorum.

olay tamamen frekansla alakalı. sen o canlıyla aynı frekansta bir dalga gönderirsen etkilenecektir. tabii radyo dalgaları elektromanyetik bir dalgadır ve ses dalgası gibi atomların titremesiyle alakalı bir dalgayla bağlantısı yoktur. ancak gamma ışıması yaparsa belki hava moleküllerini ısıtıp bir şeyler yapabilir ama bunun içinde neredeyse plazma haline gelmesi lazım hava moleküllerinin o da pek pratik bir uygulama değil.

yani sen o hayvanların sonar sistemini etkilemek istersen önlerine bir sünger tutabilirsin yada yansıtıcı bir duvar çekebilirsin hatta mikrofon koyup arkalarına bir hoparlörle sesi arkadan bile gönderip hayvanı afallatabilirsin ama elektromanyetik bir şekilde imkanının yok.

Sonar(sonicten gelmekte) zaten elektromanyetik bir prensiple çalışmıyor. Aynen o hayvanlar gibi ses yollayıp yansıması üzerinden imajları oluşturmakta. Karmaşıklık da burada oluyor zaten.

göçmen kuşlar dünyanın manyetik alanını kullanarak yönlerini buluyor. dolayısıyla manyetik kirlilikten etkilenmeleri gibi bir olasılık var.. ek bilgi olsun.

Thalamus'un dediğine ek olarak balinalar da çiftleşme yerlerini dünyanın manyetik alanlarına göre belirliyorlarmış. En azından böyle düşünülüyormuş. Gerçi izlediğim belgesel biraz eskiydi, kanıtlanmış ya da çürütülmüş de olabilir bu iddia.

mesela köpekbalığı size saldıracağı anda burnuna bir yumruk geçirince sonar sistemi kayış atıyormuş. arkasını dönüp kaçıp gidiyor.
bilim adamları test etmiş onaylamış bunu.

pronet. hırsız görünce bırakıp kaçıyor.

abi kale'nin mi ne bir kapisi vardi.
hem kilit olan tarafta hem de diger tarafta iceri dogru giren di$ler vardi.
yani sen kilitlediginde yatay olarak iki tarafa da yerle$iyor kapi.
boyle bir $ey. nedendir bilmem hep bana guvenli gelmi$tir bu.

ya kilit falan tamam bi yere kadar da, @ezeriko'nun dediği gibi alarm kullanırsanız en azından caydırıcı bir önlem olur.

o değil bizim çelik kapicilar kapıların kasasını yerleştirdikten sonra kalan boşlukları köpükle doldurmaya devam ettikçe birak çelik kapiyi, titanyum kapi yapsan faydasi olmaz. eğer olur da çelik kapi yaptirirsaniz boşlukların beton ile doldurulmasına özen gösterin.

en ucuz çözüm: gerçek görünümlü sahte kameralar var, dönüyor filan, bir tane ondan alın. altına da bilgisayarda "kunteper güvenlik" diye etiket yapıp yapıştırın.

ito nun aynalı çift kilidini tercih edin.kapı kırılmadan o tip kilitli kapılardan içeri girilmiyor, bizzat denedim ve gördüm.adamlar dan dun kapıyı kırana kadar zaten uyanırsınız veya kapıyı kırmaya cesaret edemezler.

24 saat çalışan pronet vari şeyler en iyisi ama olmazsa harbici kale çelik kapı vs gibi büyük markaların uzman adamlarına kapı yaptırın.

ancak o tutar diğerleri hikaye. o adamlar işini biliyor ama parayı da iyi alıyorlar.

pardusla geçersen hiç bir sancın olmaz. evet ikisi bir arada kurulabilir .

offf ne salakçaymış uğraşamam ben bunla diye 2 dk da kestirip atarsan (ki bu durum windowsta da aynıdır linuxa özel değil) hiç bişiy beceremezsin.

linux kullanımının 2 kolay detayı var.
1) ne istiyorsun , sorunun ne yada ne yapmak istiyorsun?
2)google-forumlar vs

bu şekilde hiç bişiy bilmeyen biri bile sıfırdan linuxu başarılı bir şekilde kullanabilir.

emin ol nette bulamadığım bu güne kadar çözüm yok

not: compumastercım o ubuntu sorununu pardusa geçerek çözdüm :P

Valla windowstan memnuniyetsizliginin sebebleri nelerdir ona gore degisir. Ben azda olsa daha cok akademik isler icin linux kullaniyorum onun haricinde windowsdur olayim. Bi donem windows karsiti takildim ama insan alisinca birakamiyor.

istersen once bir live cd ile ba$la, pardus u bilmiyorum, ama ubuntunun live cd si var. direk onunla once daha linux kurmadan onunla biraz vakit gecir, sonra kafana uyarsa duab boot kur. zaten ubuntu kurulumunda grub'da gerekli degisiklikleri yapip sana boot secenekleri sunacaktir.
live cd icin : help.ubuntu.com

kendine en yakin distro'yu kendin secebilirsin, buradan sana pardus kur superdir, ubuntu kur manyaktir, debian kur delireceksin demek bence pek dogru degil. ilk once live cd ile ba$larsin, biraz goz atarsin ho$una gidiyorsa hatta direk kendi diskine kuracagina elinin altinda ikinci kucuk bir disk varsa ona da kurabilirsin. eger yerin varsa butun package'lari kur. yavas yavas alistiktan sonra diger distro'lari denemeye ve kendine gore hangisi yakinsa onu kullanmaya baslarsin.

lise diploması işini de son güne bırakma, vermiyor falan bazı okullar, süründürüyor.

ne yani ben iki üniversitede aynı anda okuyamaz mıyım?

sadece açık öğretim + örgün öğretim yapan bir yerde okuyabilirsiniz.

iki üniversite imkansız aynı anda. iki bölümde ancak çap yaparsanız olurç.

darknumun dediği gibi en fazla açık öğretimle birlikte olabilir. Onun dışında aynı anda iki lisans, iki yüksek lisans, iki doktora, bir yüksek lisans bir doktora vb. gibi durumlara YÖK tarafından izin verilmemektedir.

benim bir tanidigim ayni anda iki fakülteyi okumustu ama kaçak oldu tabii uzun hikaye. bunun disinda kaydini sildirip varsa borcunu ödemeden diger okula kaydini yaptirman mümkün degil. islemler okuluna göre uzun sürdügü icin biraz kosturmak gerekebilir.

eski okuldan kaydını sildirirken transkriptin yanında bölümünden ders içeriklerini almayı unutma. yeni gittiğin okulda muhafiyet istediğinde ilk soracakları o olur.

o ilk akan belli bir miktar su tehlikeli derecede mikrobiktir bununla alakalı bir rahatsızlık olabilir. zaten su geldiyse yarın haberlerde bir sürü buna bağlı rahatsızlık haberi çıkar 12-24 saat içinde geçmezse hemen doktora başvurun.
neden kirli olduğunu da açıklayayım hatta

ilk olarak bundan emin olmamakla beraber o suyu bekletmeden veriyorlardır şebekeye. musluk suyu havuzlarda klor vs ile temizlenerek aktarılır musluklara bunu yapmadan verebilirler burası türkiye beklenir.
ikincisi ve kesin olansa borularda su akarken normalde sadece borunun ortasından akar. borunun çeperlerinden doğru akmaz (taşınım olayları/akışkanlar mekaniği 2. konu) bu sebeple akış durduğunda ve tekrar ilk başladığında o çeperlerde birikmiş tortu pas vs suya karışır. suyu kesilip ilk musluk açtığında sarı pis bir su akan herkes neden bahsettiğimi anlamıştır. bunun tüm şehir hatlarında olduğunu düşününce akacak pisliğin miktarını düşünün.

çok teşekkürler.

temizlenelim derken başımıza aldığımız işe bak.

@ttg. temizleneyim diye yıkanmıştım :] ama bak ne oldu.

sivilceler ve kızarıklıklar kendiliğinden geçmiş uyurken.
herkese teşekkürler.

bir saglik tehlikesi de ben ekleyeyim. normalde su ve kanalizasyon borulari birbirinden belirli bir mesafede ve mutlaka su borulari üstte kalacak sekilde dösenir. ama türkiye de hic dikkat edilmedigi icin sular kesildiginde olusan vakum etrafindaki topraga sızmıs olan kanalizasyon sularini ceker ve sular tekrar geldiginde ilk gelen suda mutlaka bir miktara kanalizasyon artigi bulunur. bazi bölgelerde borular o kadar eskimistir ki böylesi bir gecis/karisma icin sularin kesilmesine bile gerek yoktur.

Kasayı boş yumurta kartonları ile kapyalıp izole et, içi de hamam gibi olur ne güzel :)

Alışmaya da çalışabilirsin, 2 seneden fazla bir süredir p2 işlemcili 6 yıllık eski bir kasa ile uyuyorum, ilk zamanlar ben de geceleri kapıyordum, sonradan öyle bir alışıyorsun ki elektrik gidip oda sessiz kalınca uyuyamıyorsun.

super silent falan diye tabir edilen kasalar var. 100$ civarında olması lazım. onlardan düşünebilirsiniz.

bence de alisirsin.. en fazla birkac gun rahatsiz eder ama alisirsin sonunda. uyumana yardimci olacak keyfine gore muzikler de yardimci olabilir..

speedfan programını kurarsan , fanın dönüş hızını düşürebilirsin.

fan sesleri kesilse bile harrdisk gürültüsü bakı kalacaktır bunun içinde ya lastik takarsın vidalara yada özel 5 25"lik kutulardan alır harddiskleri kasanın içine bu kutuyla monte edersin. 20 liraydı galiba o kutular.

harddisk olarak USB flash disk kullan. downloadlarini dogrudan usb drive'a yaz. Power'dan hdd ide shutdown'i 1 dakikaya dusur.

6 senedir aynı fan sesiyle uyuyan biri olarak alıştığınızı söyleyebilirim.zalman fanları iyi diyorlar ben almıştım bi kere acayip sessizleşmişti. bi de asus un falan fan sesini ayarlayan programı var anakartla beraber gelen. o da acayip işe yarıyor ama sıcaklık yüksek seyrediyor.

Adam test ettiriyorsa zaten gözden kaçmayacaktır. Fakat test ettirmesi için aletin açılıp kurulması falan gerektiğinden genelde test ettirmezler. Firmanın belli bir sayıda ölü piksele kadar garantisi olabilir.

Denetmiyorsa bile fatura verdigi icin ölü piksel oldugunda 1 ay icinde degistirmesi lazim. En azindan Bimeks ole yapti.

ölü piksel kontrol eden programlar var. ekrana çeşitli renkler çıkartan varsa bir laptopla gidip satın alma sırasında deneyebilirsin. yada mekandan denemelerini isteyebilirsin. kabul etmezlerse o mekandan alma ürünü. hoş alırsan da 15 gün iade hakkın var. hiç bir şey diyemezler geri verirsen ama kavga etmen gerekebilir bu iş için.

yanında 3,5 tane bmp dosyası götür

kırmızı, yeşil, mavi, siyah, beyaz. bunları tam ekran aç, ölü piksel varsa sırıtacaktır.

abi monitore dikkatli bak, siradan bi masaustu ve siyah olmayan bi background ile 10 saniye icinde kabak gibi belli olur.

nec nd 4571a

Nec 7173, dvd rom denilince akla bu gelir, başka marka/modele gitme hiç.
Philipse,lg ye bilmemneye para vermek parayı çöpe atmaktır. Nec 7173 bu alemin kralı.

nec'in herhangi bir modelini beğenine göre al. zaten fazla bir fark yok piyasadakiler arasında. model numarası büyük olanları tercih et arada 10 lira fark var zaten en fazla.

philips dvdr16ls aldım, pişman değilim. estetik duruyor, şimdilik cd/dvd seçme problemi olmadı. lightscribe özelliğini hakkını vererek yapıyor (gerçi 3-5 seferden sonra hevesinizi alıyorsunuz)

yalnız duyulmamış bir boş dvd markası alırsanız bu boş dvd içeride dengesiz olarak dönüp kasayı bile titretiyor, yazması yarım saat sürüyor. sanırım philips e ait bir sorun değil bu.

abi bildigim kadariyla eger external satin almiyorsan, tum markalarda bu tarz sorunlar ya$ama ihtimalin var. external'da boyle hadiseler olmuyor; cunku birinden 10000000000 tane uretilirken, birinden 100000 tane uretiliyor.

bana kalirsa mandakasa bi external'dan $a$ma derim, buyuk ve gosteri$siz. yani ben de oneririm yirmi tane marka iyi derim cok $ahane derim ama 2 dk sonra biri altina o markayla da ilgili olumsuz bi tecrube aktarir.

Karpuz secer gibi... :)

bir de hangi marka dvdrw alirsan al, sadece kaliteli dvd yazdir. verbatim'in altina du$me. bi de imkanin varsa (ki bu en bi cok onerilen bir hadisedir) 2 tane alip birini sadece okuma birini sadece yazma icin kullanabilirsin. biraz kulfetli bi yanit oldu, kusura bakma :)

plextor diye bi marka var, genelde tuzlu ama testlerde pek gecen olmuyor.

yazılımsal bir aktarım yapamıyor musun?

ayrıca slotlarını değiştir kartların. belki etkilemezler birbirlerini bu şekilde. yada line çıkışını çoğaltan parçalardan (tek giriş iki çıkış 2 kulaklık takılan müzik çalarlarda filan kullandıkları) takıp ikisini beraber kullanırsın ama çok iyi olmaz kalite açısından.

sözlükten dumur'da ford ka vardı. buraya da bakıyor arada sırada ama bir mesaj at derim sözlükten daha sağlam olur.

ufak bir araba olmasına rağmen az yakmadığını duydum forumlarda.
lastikleri ince olduğu için kaldırımlara çıkmaya falan çalışırsan patladığını okudum ekşi'de ki lastiklere bakınca olabilir dedim.
ama çok güzeeel.

Küçük ama güzel bir arabadır. Çok fazla benzin yakmaz ama oldukça seridir. Viraj hakimiyeti de hiç fena değildir. Çok fazla sorun çıkartmaz ama uzun yolda özellikle kamyon ve benzeri büyük araç sollarken korkutucu olabilir. Uzun boylu iseniz sığmakta problem yaşarsınız diziniz direksiyona değer bacağınızın yanı sürekli kapıya sürter falan. Motor küçük olduğu için klima araba sollarken klimayı kappatmanız gerekir (şaka değil)Bunun dışında ıkınmadan 140 ıkınarak 160+ yaptığımı hatırlıyorum ama genellikle 120 sonrası yusufun y leri karşıdan görünüyor :)
Kaportası oldukça zayıftır. Sinirli bir anımda bagaj kapağını kaparken içine göçerttiğimi hatırlıyorum. Tabii kilometre sayacında 5 hane olan bir arabadan fazla şeyler beklememek gerekir :)

ikisinde de okumadim, ancak zor bir bolum okuyan biri olarak: vazgecme abi. bitirmeye bak bir an once bilgisayari.. derim.

Ben olsam "Bilgisayar mühendisliğinde neden başarısızım ve inşaat mühendisliği okumak tam olarak başarısızlığımın sebebi olan bu şeyi çözüyor mu?" diye düşünür cevabıma göre hareket ederdim.

ikisi çok alakasız meslek dallarıdır. birinde genelde ofiste vakit geçirmeyi güzel ve rahat hayat sürmeyi beklerken diğerinde hayatınızı ofiste geçirmeniz yanlış anlaşılabilir. ofiste inş.müh.liği yapan birisiyim ama zaman zaman sahada oluyorum ve min. 1 senem sahada geçti diyebilirim. sırf bu kısmını bile bilg. müh. ile kıyaslayamadığımız için tamamen içinizden ne geliyorsa öyle davranın diyebilirim.

dogru bolum diye bir sey yok zaten aslinda...emin ol ayni seyleri insaat muh. veya mimarlikta da yasarsin, ki zaten bu soylediklerini hemen hemen her universite ogrencisi dusunuyor, ayni kararsizliklara dusuyor.

bu yuzden bence, eger insaat muh. senin idealin degilse hic gecme oralara, kendi mesleginde devam et, degisen bir sey olmayacak cunku.

Valla insaat okumus ve yazilim uzerine calismaya calisan biri olaraktan hepsi ayni bok demek istiyorum. Insaat okusan onada muhtemelen isinamayacaktin. Eger bu kadar icinde bu potansiyel varsa secmelilerini insaattan alip bitirme projeni ortak birsey yapabilirsin mesala. Insaat dedigin statik zaten, fizikle icli disliysan hic dersini almadan bile neredeyse yapabilecegin seyler oluyor genelde. Ama insaat alaninda hatimi kazanicam diyorsan bilgisayardan insaat alanina kaymak oldukca zor olabilir ama herhangi bir muhendislikten bilgisayara kayabilirsin.

Insaat olayinda hic calismadim ama genel gozlemim olarak en buyuk avantaji hemen rusya ve benzeri yerlerde is bulabilmen olur. Yurtdisinda fena parada vermiyorlar ama calisma sartlari oldukca zor oluyor. Ozellikle sahada calisiyorsan hayattan baglantini bir sure kesmen gerekir. Ama bilgisayarda da biraz kendini gelistirdiysen daha kalifiye bir sekilde avrupa ya da amerikaya gidebilirsin.

Neyse simdilik bole.

kurukafa arkadasimizin yönelttigi soruyu sordugumda kendime "hayir" cevabinin veriyorum.. korkum suradan kaynaklaniyor.. okudugum üniversite de bir dersi sadece iki kez alma hakkiniz var ve bu iki seferde basarili olamazsaniz, ipinizi kesiyorlar.. ve acik söylemek gerekirse üniversitenin icindeki mühendislik bölümlerinun en zorlarindan birisi bilgisayar en kolaylarindan birisi ise insaat.. evet, aslinda bu cok kötü bir bakis acisi, gelecekte icra etmek istedigin meslegi secmek icin, ama bu uc noktalarda olan mesleklerin ikisi de ilgi alanima girince ve ben bilgisayar okuyacagim derken, daha gec bir zamanda ortada dimdizlak kalakalirim bir dersi yapamadim diye korkusu beni kararsizliga itiyor..

simdi ben bir dersten iki kere kaldi diye okuldan atilan birini ne duydum ne gordum, ne de boyle bir uygulamasi olan bir okuldan haberdarim. bu konuda emin misin?

yani boyle bir uygulamayla memleketin bir cok iyi universitesinden mezun genc, mezun filan olamazdi soyleyeyim..

hmm galiba koçtasın. neyse valla fabrika fabrika dolaşan biri olarak bilgisayar mühendisliği yapan abimin temiz ofislerine ofisten daha temiz server odalarına hayran hayran baktığımı. her akşam üstümdeki toz ve pisliği çıkartırken bilgisayar mühendislerini çok güzel andığımı belirtirim.

inşaat içinde durum çok çok farklı değildir ama ofiste çalışma ihtimalin düşükte olsa var.

almanya da okuyorum ben, türkiye de böyle bir uygulama olmadigini biliyorum.. bu nedenle simdiden ileri de yapabilecegim bir hatanin önüne gecmek istiyorum, eger mümkünse..

bilgisayari bilmem ama insaat muhendisligi de mimarlik da agir meslekler. hem okul hayatinda hem de is hayatinda

atılma mevzusuna değineyim sadece, evet almanya'daki sistem o şekilde.bi sınava 2 kez yazılı girme hakkı var sonrası şut.

degiştir hemen, kimya oku. gec kalmıs degilsin bence.

nereyi vuracağına bağlı ama öyle hemen insan soyunun sonu gelmez. rahat bir süre sürünerekte olsa yaşanır. tabii bombanın ilk patlamsından kurtulanlar için diyorum. bir de şöyle bir şey var yani ekosistemini bozamadıktan sonra belli bölgelerin oralar bir süre daha idare ederler kendilerini.

soyle dusun, pakistan ve hindistan'da cok guclu bombalar var ancak birbirlerini vuramazlar bu bombalarla. birbirileri de etkilenir. kanimca nucleer silahlarin temel nedeni savaslarda caydirici olarak kullanilmasidir.

nukleer bir bomba cok zarar verir, 200 yil toprak kendine gelmez. kisacasi savasi kazananin kendisi de yasayamaz. oysa ki dunyada su degerli, toprak degerli..

yaa.. yaa..

> nükleer bomba sahibi ülkeler bu güçlerinin hepsini kullanmaya kalkışsalar dünya üzerinden şöyle birkaç milyar insan silinir mi ne olur?

güçlerinin hepsi dediğin yaklaşık olarak 30.000 tane nükleer bomba. hadi bilemedin 300 tane olsa bile, bir hidrojen bombası 500 km çaplı bir yeri silip süpürüyor. "tüm güçlerini" kullansalar dünya herhalde meteorlara dönüşür :)

konuyla alakali olarak bir belgeselde soyle bir sey izlemistim. rivayete gore soguk savasta bir rus denizaltisi okyanusta gezinmekteymis. bu denizalti inanilmaz sayida nukleer silahla yukluymus. misyonu da suymus: eger sicak savas cikar ve ruslarin savasi kaybetmesi kesinlesirse, bu denizalti kendini patlatacak ve aciga cikan enerjiyle okyanuslardaki tum sular buharlastirilacakmis. boylece rusyanin olmadigi bir dunyadaki tum yasam sona erdirelecekmis.
gerceklik payini bilemem, google'dan arastirilabilir.

dünyada hiç bir ülkenin kitle imha silahı kullanabileceğini zannetmiyorum. hele kuzey kore veya iran ın hiç. sırf cihad diye israilden nefret ettikleri için israili yok edebilecek bir iran yok dünyada sadece tehdit var. silahın varlığı da ayrı bir tehdit zaten. 2.dünya savaşının bile izleri silinmemişken böyle bir şeye bush bile cesaret edemez. ırak gibi bir bataklığa saplanan amerika bile. bütün savaşların sebepleri ekonomik iken kim müşteri kaybetmeyi göze alabilir. ayrıca tam hatırlamasam da (bill gates olmalı) hayırseverlerin nükleer silahlara bile dayanıklı fakülte binası yaptırdığı bir dünyada insan soyu sürecektir mutlaka.(bkz: #3502690)

neyse sting abim çok güzel söylemiş mutlaka dinleyin (bkz: russians)

olayın kullanır/kullanmaz kısmına takılmasak. kullanamayacakları bariz elbette ama oldu ki kullandılar diyorum ben.

eski bir bilim ve teknikten hatırladığım kadarıyla soğuk savaş sırasında amerikada 20000 rusyada 30000 nükleer başlık varmış. bunlar bilinen rakamlar ve bir kısmı imha edildi bu başlıkların . fransa , çin gibi ülkelerde ne kadar nükleer başlık olduğunu bilmiyorum ama şöyle bir şey var . adamların amaçları başka da olsa nükleer ( biyolojik , kimyasal )silahlarda soğuk savaş sırasında izlenen yol o silahların kullanıldığı yerde değil insan hayvan yüz yıllarca bitki bile yetişmemesi. yani korkunç etkili yapmışlar bu silahları. bu yüzden diyebiliriz ki rusya , amerika ya da çinden bir tanesi nükleer silahla diğer iki ülkeden birine saldırmaya kalakarsa ve dünya çapında nükleer bir savaş çıkarsa dünyanın bir çok yerinde insan medeniyetini unutun .

japonyaya da nükleeer bomba düşmüştü ama japonya yaşanılmaz bir yer değil şu anda sanırım hatta inanılmaz güzellikte bahçeleri dağları gölleri yok mu bence var

şimdi şöyle bir şey var japonyaya atılan iki atom bombası bu teknolojinin ilk örnekleri sayılabilecek bombalar. sonradan hidrojen bombasıdır , nötron bombasıdır , bilmem kaç kat etkilisidir , kirlisidir çeşit çeşit atom bombası yapmışlar. yani japonyaya iki atom bombası düştü ama japonya yaşanmaz bir yer değil demek dünyadaki atom bombalarının yapabilecekleri için pek iyi bir kıstas değil gibi geliyor bana. ha ama atabilirler mi atamazlar o ayrı mesele.

acenta değil ama ferhan şensoyun kübayı anlatan bir kitabı vardı çok iyi diyorlar (allahım bu herifin kitabını tavsiye ediyorum kendimden utandım ya)

Ferhan Sensoy'un kitabinda pek bir sey yok.

Acenta ile gitmenin belli bir sebebi var mi? Tur istiyor musun? Kendin gitmeyi dene bence. Ya da tur fiyatlari daha ucuzsa turla oraya git, sonra kendi kafana gore takil. Cok cok super bir tur bulursan ayri tabi. Ama yolunacak keklik modunda mekanin en dandik yerlerine goturulmeyi sevmiyorum. Onun yerine birkac hafta kasar biraz Ispanyolca ogrenir orada takilmayi deneyebilirsin.

Sözlük'te Küba başlığına yazmış ve entry'lerinden gittiği tadını aldığın yazarlara da danışabilirsin.

Bence al. Diğerlerine göre uygun deyince acaba cache'i mi düşük dedim o da değil babalar gibi 16MB cache var. Ekonomik olmasının sebebi sadece USB üstünden bağlanıyor olması olabilir yani external SATA olarak bağlanamıyor görebildiğim kadarıyla ama çok da önemli bir şey değil bence, gayet iş görür.

bildim bileli harddisk üreten western digital in kalitesini tartışacak halimiz yok... için rahat olsun. fiyatının uygun olmasının sebebi boyutunun diğerlerine göre büyük olmasıdır.

abi world edition'in 2tb liklari cikmi$.
ben bir sure bekle derim. belki pro edition icin de cikarirlar.

1 tb ve usb pek başarılı bir ikili gözükmüyor. e sata yada network al bu fiyatı verebiliyorsan. mutlu ol derim.

hmm tesekkurler herkese.

Fiyatlar gerçekten çok düşmüş, bence de al,
bak şimdi benim de aklıma soktun.

Şile yoluna bir bak. Tonla yer var.
Ömerli'de var mesela Ömer'in yeri iyidir temizdir kendi kasabı bile vardır. Namuslu fiyata verir herşeyi.

kilyos sultansuyu - demirciköy hattını tavsiye ederim yol üzerinde bir sürü yer var.

maltepe buyukbakkalkoy civarlari. n tane boyle yer var ve dedigin kadar pahali degil...

oha oha oha

et götürmek istemezsen de kartal sahilde vesta diye bir yer var. masanın ortasında mangal var fiyatları da dışardan bakınca pahalı gibi geliyor ama içkiyle vs 3 kişi 120 liraya çıkıyorsun ama et olsun salata olsun patlıcan vs olsun rakın olsun hoş oluyor.

o uzunluktaki bir yolun baska sehirlerde gidis suresi 15-45 dk arasidir genelde. hergun toplam 1+ saat zaman kaybedince, insana koyar da biraz.

ben 1 saatte her gün izmite gidiyorum 100 km yol diyim sana. farkı anla. dediğin yol en fazla 30 km

askerlik gibi düşün gün heryerde 24 saat ! kışlasındakine 1 sene gibi geliyor evinde sevgilisi kucağında olana kısacık. demek ki sen araba kullanmayı seviyosun ,balık tutanları kesmeyi seviyosun ,radyo kanalını bulmuşun falan filan.. bir sürü değişken var. örneğin ben hergün göztepeden halkalıya gidiyordum servisle ve akşamda dönüyordum .serviste dvd izleme şansımız olduğu için yolu görmüyordum bile hatta filmine göre trafik biraz sıkışsada filmin sonunu görsek falan oluyoduk dönüşte .gidişi zaten horulduya horulduya bitiriyordum. yani işin özü geçirdiğin yol değil senin içinden geçirdiklerin..

artık giderek klasikleşiyor belki ama ben eski sevgilime doğumgünü hediyesi olarak ikimizin bir resminin puzzle'ını yaptırmıştım. böyle büyük boy falan birşeydi. Genellikle çok beğeniliyor bunun gibi şeyler.

helikopterle istanbul gezisi hadi bütçe yetmezse balonla kadıköy semaları(hala duruyorsa)
kız kulesinde güzel bir akşam yemeği hadi bütçe yetmezse sultanahmet köftecisinde 2 köfte 1 piyaz 1 de irmik helvası.
pırlanta bir yüzük hadi bütçe yetmezse ikinizin resminden yapılmış bir mouse pad ya da puzzle.
120 adet gülden oluşan bir gül fırtınasının eve/işyerine yollanması ve serenat eşliğinde üstüne gül yaprakları dökülmesi hadi bütçe yetmezse parktan koparılmış bir düzine papatya eşliğinde seni seviyorum denilmesi.
beraber alışverişe çıkıp güzel güzel kıyafetler alıp parasının ödettirilmemesi hadi bütçe yetmezse pazardan toka alınması.
daha önce hiç gidilmemiş bir yere beraber gidilmesi(paris,madrid,barselona gibi) hadi bütçe yetmedi diyelim o zaman büyükada, heybeliada en kötü ihtimal de kabataş-taksim finüküler sistemi kullanılabilir.akşam saatinde eminönü bostancı vapurunun keyfini de çok az şey verebilir bu dünyada. git git bitmiyor bir kere 50 dakika falan.

www.hediyeposter.com

yalçınlar güzel bir şey yapıyor sihirli bardak diyorlar: bi foto götürüp bastırıyorsun güzel bir not da yazdırıyorsun ve fakat bardak sana simsiyah olarak geliyor. ne vakit ki içine sıcak bir sıvı koyduğunda foto ve yazı tabbak gibi beliriyor. +/- 30 ytl

büyükada ayayorgi'deki restoran (meze + ızgara + şarap + gidiş geliş ada vapuru + faytonla olacak) +/- 50 yemek , +/- 30 fayton, ıvır zıvır desen 100 kaada biter bu iş.

ikisi de test edildi onaylandı.

Helikopter gezisi: 30 dakka 800 ytl civarı.

Orta boydan az büyülçe puzzle: 30 ytl ( 2 günde hazırlıyorlar)

Not: Elinden geliyorsa böyle kolaj tadında bir kart vs de yapabilirsin çeşitli malzemeler kullanarak. foto, sinema konser biletleri, kurutulmuş çiçekler (birlikte yaptığınız atraksiyonlara dair şeyler olabilir ya da işte sevdiği nesnelerden örnekler koyarsın ya da kendin çizersin vs.. )

öneriler için geç olabilir ama...
büyük mukavvalar alıyorsun. çok kalın olmasın...
işte boyutunu sen seç 1m x 1m. 70cm x 70 cm.
sonra sevgiliyle birlikte olmaya başladığınız zamandan itibaren gittiğiniz filumların, konserlerin biletlerini, çektirdiğiniz fotoğrafları, onun sevdiğin fotoğralarını, birbirinize yazdığınız notları hepsini ama hepsini kronolojik olarak mukavvaya yapıştırıyorsun ve her bir yaprağa o yıla aya güne özel bir şeyler yazıyorsun. başınızdan geçen ilginç bir şey, senin hissettiklerin vb.
daha sonra kenarlarından deldiğin bu mukavvaları kalın ipler yardımıyla ciltliyorsun. kapağını süslüyorsun, canavar gibi oluyor. paketliyorsun.
veriyorsun icabında..

onun aile efradıyla ilişki içindeysen küçüklük resimlerini de ödünç alır fotokopi çektirip kullanabilirsin.

ne yaratıcıymışım bee.. of of of..
kolaylıklar..

güzel bi saat al.ben gucci saat almıştım beğenmişti.

çekül vakfı aracılığıyla ağaç dik. eğer bunu beğenmezse o sevgiliden ayrıl doğayı sevmeyen insanı sevemez zaten.

çekül vakfının websitesinden herşeyi ayarlayabilir görebilirsin.

kendi gömleklerinden birinin üzerine kendi parfümlerinden birini sık ve güzelce paketle ver... giysin gece yatarken sen olmadigin zaman yanında sana sarilmis gibi olsun misss :)

ha bunu begenmedin dielim. git bi pkt madlen cikolata al.. paketi kalpli olsun kırmızı olsun daha süfer. neysem otur cikolataları ya yalniz basina ya da arkadaslarinla kemir.. ama hepsini diill. bi ısırık hoop kutuya geri bi ısırıık hoop geri. yarım yarım dişlenmiş madlenler olacak.. sonracima bir karta şunu yaz koy kutunun icine... "hepsinin tadina baktim ama hiç birisi senin kadar tatli diildi" verrr sevdicegineee :)

ark lar bu puzzle olayını net üzerinden yapan var mı yani öyle bi site vs. bilen var mı baya hoşuma gitti ama yaşadıgım yerde böyle yapan biyer yok yada ben bilmiyorum eğer böle bi site varsa yardımcı olur musunuz?

gonderdim davetiyeyi.

teşekkürler jack o lantern, çok makbule geçti.

want2die, senden bişey rica etsem ayıp olur mu? az önceki mesajındaki email adresimi silsen de google'dan falan email toplayan botlar bana spam atmasa?

konu dışı olacak ama rapidreactor'ün içinde olmanın ne avantajı var ki?

> konu dışı olacak ama rapidreactor'ün içinde olmanın ne avantajı var ki?

Kimsenin inanmayacağını bile bile "kendim için değil, bir arkadaş için" dediğimde aslında doğruyu söylüyordum. 5 Mbit okul bağlantısı üzerinden 800 GB download yapmış bir arkadaşım var (sağolsun ben de ondan aldım birçok dosyayı), ona gerekiyordu. RapidReactor'da sağda soldaki rapid linklerinin koleksiyonu varmış, yani az site çok download.

> sildim. öyle bişi mi varmış yaw. ben de diyorum niye @ koymamış.

Email toplama dünyanın en çok yapılan işlerinden biri :) Sağa sola forwardlaman için gönderilen emaillerin bile amacı adres toplamaktır. İçinde 100'lerce kişiye gönderilmiş şekilde adres dolu gelen ve "mutlaka iletin!!!" yazan emailler de dönüp dolaşıp adres toplayıcılarına gelir, amaç odur, içinde adres dolu olan emailler toplamak. İmzalı yoklama kağıdı dolaştırmak gibidir :)

ben de sana atabilirim, email adresin gerek tabii.

iyi de zaten linkleri görebiliyoruz üye olmadan da. üye olunca ne artısı olacak?

valla orasını ben bilemem, ben de emir kuluy(d)um. ama download delisi olan arkadaşın vardır bir bildiği diyorum. :)

valla ben de bi artisini gormedim. uyelere falan msg atabiliyorsun ama, mesela vaktiyle adamin biri pentagram'in unspoken'ini upload etmi$. indirdim, rezalet cikti, bendeki kasetin bile ses kalitesi daha iyiydi vs. ben de i$te yorum falan yazdim, bir iki kuple de kufur edip stres attim. boyle faydalari var :)

"Only registered users can publish upload links and/or search for links sent by other users."

bana da davetiye gönderen olursa çok sevinirim. gmail kullanıcı adım buradaki nickimle aynı.

@kimlanbu

gönderdim

darknum'un dediği doğru. sadece üyeler link upload edebiliyor. rapidshare'de upload ettiğin linkler download edildikçe puan kazanma ve bu puanlarla beleşe üyelik süresi uzatma opsiyonları mevcut. bu yüzdendir.

bende alabilir miyim bir davetiye:) erhankoc (malum mail işareti) gmail com

şimdi tam uzmanı değilim bu motor konularının ama genel olarak üretilen herşeyde verilen maksimum değerin üzerine azıcık toleranslar tanınır ama bu kesinlikle garantili şeyler değildirler. yani yüz denemeden hiç birinde hata vermeyen değer 10000 ise ve 10500 yüzde 5 bile hata verse üretici her zaman üst limit olarak 10000 koyar. yani bu noktada sizin araca bişiy olup olmaması konusu şansa kalmıştır ama yapmayın derim. tavsiye etmem. zaten çok benzin yer o diyerek öz be öz türk vatandaşı olduğumu kanıtlarım.

not: oranlar sallamasyondur aha herif %5 dedi biz motoru elimize aldık diye gelmeyin sonra.

Bir kere 3-4 saniye yuksek devir yapmaktan bir sey olacagini sanmiyorum. Bir daha yapmamaya ozen goster. Alet cok degerliyse bir devir kesici takmayi dusun.

Benim bildiğim kadarı ile aslında o çizgide gösterilen değerler, motorun bu devirlerde çalışmasının motoru normalden daha çabuk yıpratacağı anlamına gelir.
Yoksa bir motor siz ne kadar gaza basarsanız basın yapabileceği devirden fazlasını yapacak miktarda yakıt ve havayı karbüratörden içeri gönderemez (modifikasyon yapılmamış ise).
Yani yine benim bildiğim kadarı ile bu o kadar büyütülecek bir durum değildir. Kaldı ki motor aynı derecede zararı üzerine çok yük bindiği zaman düşük devirde çalıştırıldığında da görür.
Mesela dik bir yokuşu çıkarken çoğu insan gaza çok basmadan düşük bir devirle tırmanmayı yeğler. Ama bu motorun daha ağır bir yük altında kalmasına, yağlamanın güçleşmesine, silindir kolları, krank mili gibi metal aparatlara daha çok yük binmesine neden olur. Böyle durumlarda yüksek devir motorun daha az yıpranmasına neden olacaktır, yani bazen gereklidir, ama çok abartmamak ve bu yüksek devir süresini uzatmamak gerekir. Çünki bunun da yan etkileri sağlamdır: Hararetin yükselmesi ve yağın incelmesi, sübapların yanacak (deforme olacak) sıcaklığa ulaşması gibi)
Binek araç için benim özet olarak söyleyebileceğim şudur: Motor, bakımlı olmalıdır ve koşullara göre çalıştırılmalıdır. Sonuçta iş için yapılmış bir araç olduğu için düşük ya da yüksek devirlerde çalışmak durumunda kalması normaldir. Sollama yaparken hem yüksek hızla gidersiniz hem de ani devinim, ivme kazanma durumunuz olur. Bu da zararlıdır, yokuş tırmanmak da, sürekli rölantide çalıştırmak da, hiç çalıştırmamak da. Aslında biraz organik bünye gibidir. Yani bu yüzden bakımını yapmalı ve çalışması gereken zamanlarda eşşekler gibi çalıştırılmalıdır. Bizler gibi "bütün gün bilgisayar başında oturan bir otomobil(smayliy)" gerektiği zaman performans gösteremez: Yani "0" km'da satın alınmış bir otomobil sürekli şehir için trafikte ve ivmesiz, basit hızlarda çalışırsa, daha çok çalıştırılmış (ama bakımı eksik edilmemiş) bir araçtan daha az başarılı olacaktır.

çevrilebilecek devir sayısı motor sıcaklığı ile de alakalıdır. bmw m3 lerde redline değişkendir. aracı ilk çalıştırdığınızda redline 6500 devirden başlar, ledler 6500 devir civarındadır. motor ısındıkça 8000 devre kadar çıkar.

www.bmwmregistry.com

ayrıca büyük motorlar da yüksek devir çeviremiyor. misal hondalar çok sağlam devir çeviriyor ama amerikanların max.devri daha düşüktür

o devirlere çıkmak soğuk hava için sorun olmaz. ama yaz sıcağında düşük viteste yapmanız motora hararet yaptırır.(hızlıyken motora vuran hava motoru soğutur.) conta yakarsanız motor yağ sızdırabilir, su soğutmalı ise yanan conta yüzünden silindire su alabilir. ama 3-4s için sorun çıkarmaz. ki devirli araç kullanan herkes kırmızı çizgiyi mutlaka aşar. kırmızı çizgi 10500de olduğundan sanırım motosiklet. contanın oradan hava üflemeye ya da yağ sızdırmaya başlarsa sorun var demektir.

speedfan. kabloları doğru bağladıysan tabii yoksa hiç bir şey gösteremez.

şöyle birşey var ötesi yokhh
rh-software.com

random error ve olcumlerin normal dagilimi ile ilgili bir sey olabilir gibi geldi bana. Sonucta isin icinde insanlar var. Gerci bu sefer bir kismini bilgisayara hallettirmisler sanirim....

Ya millet eksik var mi diye iskambil destesindeki 52 kagidi sayarken yanlis cikarir, sen bir de yuz binlerce oyu elle saydigini dusun. Elbet hata oluyordur surekli.

soyle ki. ilk sayimlarda partilerin temsilcileri ile beraber yapilan bi sayim var ki tam bir mahalle kavgasi. sizin bastiginiz evet ucundan baska bir yere degmisse ki bu cok mumkun sayim memuru onu iptal edebiliyor. ya da sesi en cok cikan partinin adamindan biktigindan "tamam abi size basmis" bu diyor. tabi bir de yanli davranan sayim memurlari var.

bir baska konu ise oylarin sayimi. sabah 8.30 da orada hazir bekleyen memur 4500 kisinin oyunu vermesini sagladiktan sonra bir de oturup onlari saymakla ugrastigi icin kafa allak bullak olabiliyor. "abi ben kacta kalmistim ya!!!"

sandiklarda calismistim bu sebeple bunlara tanik oldum. tabi bir de bolgesinden cikan oy oranini az bulup itiraz etme durumu var. yani hersey iyi gitse bile itiraz durumunda bu oylar merkezde baska bir denetleme grubu tarafindan tekrar sayiliyor. orada da takdir tabi bu insanlara kaliyor.

çok küçük bir fark için (ne bileyim %0,1 etkileyecek mesela ) tolerans göstermek lazım. iki sayım arasında %1 den fazla fark çıkarsa sorun vardır bence.

her sandık başındaki sayım görevlileri neyin geçerli neyin geçersiz olduğuna dair bir standart geliştirir. bütün oyları ona göre sayarlar. yani başka bir sandık görevlisinden belki farklı bir karar alınabilir ama bu aynı sandıktaki tüm parti oyları için aynı şekilde uygulanacağından sonuçlar değişmez.
bunun dışında kalanlar psych.. nickli kullanıcının dediği gibi.

sıfır olarak dizel kia picanto (donanım paketlerine göre 22.5-24.5 bin ytl arasında değişiyor fiyatları), ikinci el olarakta yakın tarihli dizel kia rio (yeni modellerinin motoru çılgın kuvvetli) bulabilirsin diye düşünüyorum, ikisi de gayet az yakar ve servisleri çok masraf çıkarmaz.

ben 2004 opel corsa 1.3 cdti essentia sahibiyim, gecen yil 20bine almi$tim. almadan once epey bi ara$tirma yaptim, fiyat, performans, yakit, parca, i$cilik, kullanim keyfi, guvenlik ve bi suru konuda daha. $unu soylemek yerinde olur diger araclari boklamadan iclerinde en iyisi corsa'dir. sebeplerine gelince;
- sehir ici yakit 100 km'de 13,50 ytl sehir di$i 12,00 ytl'ye kadar du$uyor.
- cift airbag & abs
- yaklasik 1 ton olmasi sebebiyle hizlanmada oldukca atak
- ikinci el piyasasi iyi fiyat du$muyor
- fiat palio ve multijetli diger modelleriyle ayni motoru kullaniyor (motor parcasi alirken fiat diye aldiginizda %50 kazaniyorsunuz)
- acayip keyfili kullanimi var uzun yolda yormuyor
- bagaj hacmi iyi arka koltuklar katlaniyor icabinda
- ic do$emedeki i$ciligi ve malzemesi gercekten kaliteli

bole i$te, bi de manual klimasi var pufur pufur valla.

en bi dip not: gece ay i$ yerinden bi arkada$a 2005 otomatigini aldik 21bin5yuze. o benden daha bi memnun.

ne alırsan al dizel al. yada tüp taktır.
ayrıca yeni bir tanıdığım 23 000 ytlye 99 model land rover aldı. 5000 motor o yüzden hayvan gibi yakıyor tüp taktıracaktı en son.

Benim arabaya bir bak istersen.

www.sahibinden.com

arkadaşın peugeot 206'sı var, genel olarak memnun fakat az yakmıyormuş, o konuda şikayetçi biraz. haberin olsun.

ya cok saolun bütün yorumlar çok faydalı oluyor ;) devam devam

Madem şirket ödüyor dizel olsun karlı çıkayım derken şunu da hesap et.
Benzinlide servise 20 binde bir giderken dizelde 10 binde bir gidersin. Benzinlide 200 ytl çok parayken dizelde 300den aşağıya çıkamadığın durumlar yaşayabilirsin (her yirmi binde bir mazot filtresi falan mesela).
Yani çok km yapıyorsan ve servis masraflarını şirket ödemiyorsa iyi bir hesap yapman lazım. Genelde kanı şudur ki dizel benzinliden daha fazla masraf çıkartır. Aksi durumu da pek görmedim açıkçası nissan micra 2007 model 40 bin bakımına arkadaşımın 425 ytl indirimli ödediğini gördüm!

ben 2007 dizel yaris kullaniyorum bir onceki aracim 2004 corollaydi. yaris konfor saglamlik güç sürat gibi özellikleri ile öne çıkarken fiyatı nedeniyle tercih edilmiyor. daha once kullandigim araclar icerisinden ekonomi dusunuyorsaniz opel corsa 1.3 cdti onerebilirim. sirket adina kendiniz kullanacaksaniz ayni fiyata ayni model yilinda seat ibiza ve seat cordoba da guzel alternatifler olabilir ( servis corsaya gore % 20 daha pahalidir fakat bir ust klasmandan ) meslegim icabi (sigorta&aktuerya) kesinlikle almayin diyebilecegim markalar: peugeot, citroen, (french=sux) opeli cok raha elden cikartabilirsiniz. bugun ilan verin piyasa degerinden yarin satmaniz mumkundur. uzak dogu araclarini da pek tavsiye etmem ( japonlar haric) honda jazz de plase bir aractir. bi anket yaptirmislardi honda jazz sahipleri arabasini ayni sinifta bir baska aracla kesinlikle degistirmem diyenlerdi. ve en sikayetsiz gruptu.

Madem ki KM basina ucret alacaksin, o zaman kesinlikle dizel al.
Hatta oyle bi muhabbet yoksa da dizel al :)[Benzin giriyor vallahi :)]
Simdi konuya donersek..

Corsa 1,3 CDTI hakikaten guzel bir alternatif kucuk sinif dizellerde. Belirttigin meblaga da daha makulunu bulmak zor hakikaten. Alacagin aracin garantisi dolmamissa da super, her firmanin garanti uzatma muhabbetleri var, kesinlikle tavsiye ederim.

Yok onu begenmiyorum dersen, Clio'larin da dizelleri her yonden gayet verimli.

Ama bunlar disinda, OZDEK'in tespitlerine aynen katiliyorum. Dizel'de periyodik bakim sureleri azalirken, bakimda odedigin paralar artiyor ne yazik ki. Hesabi iyi yapmak lazim.

Dizel disinda ise benim onerim Grande Punto'dur. 2006 - 2007 modellerinin az km yapmislarini o belirttigin meblaglara bulmak cok rahat. Hatta 0 km bile alabilirsin oyle diyeyim.

Simdiden hayirli ugurlu olsun.

sürücü kursunda hyundai getz,fiat palio ve nissan micra'yı denedim bu ay.nissan micra gayet iyi.hocalar da onu sürebilmek için aracı kaçırır gibi götürüyorlardı parkura.onu da incelenecekler arasına dahil ediver

opel corsa dizel aldım 2004 model hepinize tesekkur ederim

tüm sistemi bilmeden bir öneride bulunmak zor ama gene de pc nin söyledigin iki parcasindan birisini gelistirmeni önerecek olursam, o da ram in olur.. 1,5 ghz islemci bir cok sey icin yeterli olabilir, fakat ram in cok düsük..

Eğer sabit diskin 5400rpm'se 7200rpm bir modelle değiştirmen yerinde olur. Ram en az 512 hatta mümkünse 768MB - 1GB gibi birşey olsun. SD-RAM ise biraz daha pahalı olur. Aslında çok iş görebilecek bir işlemci fakat ram çok az olduğu için aşırı yavaş hissi veriyordur. Oyun oynamak istersen ekran kartına da müdahale et diyeceğim ama her halbukarda işlemci oyun için yetersiz kalacak. Bu yüzden ram ve hdd upgrade'i işini görecektir.

yenısını al (:

ben ikinci bilgisayar olarak celeron 433 kullanıyorum, bir 512mb ram ilavesiyle pek çok şey için yeter bu bilgisayar size.

oyun oynanmayacak. sadece internet için. internet explorer açıkken torrent programı, yanında winamp ve messinger açık olacak. şimdiki durumda herhangi ikisi aynı anda açık olsa dahi aralarında geçişte çok yavaşlıyor. 1 dakika bekliyorum. 128 sdram var bir 128 daha eklesem yeterli olurmu? fiyatı 25-30 lira civarında sanırım. maddi olarak daha fazla olmayan başka çözümler var mı ?

sadece internet icin diyosun, ve soylediklerine bakilirsa hayli hayli yeter.

Linux yükle, bu istediklerinin tamamını aynı anda çok rahat yapabilirsin. Pardus gibi dağıtımlar işini görecektir.

torrent için utorrent, msn messenger için miranda im kullanırsanız bellek açısından daha az problem yaşarsınız. ama yine de eğer asimetrik takabiliyorsanız almışken en az 256mb ram alın derim, fiyat farkı çok değil.

1) ram artırımı yap. bu gnel performansını en çok etkileyecek konu. (özellikle senin durumunda)
ram'i en az 512 yap. bu durumda o pc internet, office, vs. vs. için gayet yeterlidir.
2)win ME yükle.
win 98'e göre sürücü ve program desteği çok daha yüksektir. daha az başın ağrır.
kötü tarafı zaten dengesiz olan windows sürümlerinin en dengesizi olmasıdır. pratikte bunu cd okumayınca gelen mavi ekranda göreceksin en çok. bunun dışı seni rahatsız etmez. (belki farketmezsin bile) özet: win me iyi bir tercih olabilir çok cd kullanmıyorsan.

linux olayına gireyim dersen son sürümleri tercih edersen o da windows gibi kasar (pardus falan)

linux distrolarını araştır özel olarak yavaş bilgisayarlar için sürümler var ubuntu olsun redhat olsun vs. onları yükle ama 128 mb ram yetmez. ram bilgisayarın en önemli parçasıdır anakartla beraber. rami en az 1 gb yap ki sorun yaşama.

kesinlikle ram.

link bilmiyorum ama case logic kullanıyorum, çoğu çantam case logic çok memnunum.bir de targus var baya sağlam.

www.hepsiburada.com
www.adrenalin.com.tr

adrenalinde ozellikle laptop cantasi goremedim ama daha once magazasina gittigimde vardi. case logic artik cok orta mali oldu herkezde var ole bi dez avantaji var. Birde dikisleri atabiliyor cok asiri yukleme yaparsan.

istanbuldaysan kadıköyde çarşının bir üst sokağındaki çantacılara gidiyorsun. cat vs çantalardan seçip beğenip alıyorsun. case logic'e 100 lira verenee kadar ömür boyu garantili çantaya 50 lira veriyorsun.

uzun araştırmalar sonucu vardım bu kanıya. tavsiye ederim.

teşekkürler arakadaşlar öyle gezip tozup almaya fırsatım yok o yüzden internetten sipariş verebileceğim. case logic uygunmuş gibi görünüyor.

klima suyu basliginda utu suyu, kartu$ dolum merkezlerinde murekkep yapiminda kullanildigi yaziyor bunun di$inda bitki ve akvaryumda kullanilmasi forum sitelerinde tavsiye edilmemi$.

Biz benzer bir sorun yaşamıştık, hırdavatçılarda satılan bağırsak boru denen kırılıp tıkanmayan borulardan alıp ek yapıp çözdük.

klimanin icinde surekli devirdaym olan bi gaz var ortamdaki havayi alip bu gaz ile sogutuyor diye biliyorum. bence su temiz degildir mutlaka bazi yan etkileri olacaktir diye du$unuyorum.

klimanın ürettiği su mahalde bulunan su buharının yoğunlaşmış halitir.bildiğiniz sudur.tabi bu bardağa koyup içelim demek olmuyor.temizlik işlerinde kullanılabilir belki.gerçekleşen bu işlem damıtma şeklinde olduğundan suyun içinde mineraller bulunmaz.saf su muamelesi yapılabilir bu suyua. yani içilmez, çiçek sulanmaz ütü suyu olarak kullanılmaz.herhangi bir nalburdan alacağın borula ek yapıp yağmur giderine bağlamak en güzel çözümdür.

sifona koyabilirsiniz en iyi bu suyu.

icerdeki havanini nemidir o su. ilk yogustugunda saf denebilecek kadar temizdir ancak klimanin icinde gezinirken kirlenebilir. en iyisi atik su olarak degerlendirmek. hortumu uzat ki milettin kfasina damlamasin, sikayet etmesinler.

herhangi bir katkı maddesi içermemesi nedeniyle silecek deposuna koyabilirsiniz. kireçli olmadığı için silecek pompasının kanallarını tıkamayacaktır.

turist taklidi yapsaydın yer miydi acaba ?

abi al yanına bir arkadaşını ermeni diye tanıt ne bilecek.

kimlik ister o işgüzar herif anlar ordan

basın görevlisiyim haber yapıyoruz de.

basın kartı ister hacım bir yazar basın kartıyla girdiğini söylemişti

yahu öyle bi saçmalık var mı ne alaka ona neymiş? ermenilerin acılarını kalbimde hissediyorum girip dua edicem kendi itikadimce allah allaah. nasıl sokmaz ya. ben olsam tatsızlık çıkarırdım. bence ikinci gidişinizden itibaren sonrasını videoya çekin. kısa film diye yayınlayın.

Cevap falan degil ama gördüğüm en enteresan duyuru olmuş belirtmeden geçmeyeyim dedim

şöyle ki buranın demir bi kapısı var zil var yanında çalınca kapıdaki delikten herif gözünü çıkartıyor mimarım ben araştırmam var falan deyince zar zor açtı kapıyı. dediğin gibi ben de dua etmek istediğimi oranın mezarlıklar genel müdürlğüne bağlı olması gerektiğini ve girebileceğimi idda ettim yoh diyor yassah diyor başka bişey demiyor adam bir ay önceki bu diyalog
-girerim!
+giremessin!
-tamam görüşürüz!
+giremessin! şeklinde bitmişti zaten

irkildim başlığı okuyunca. öldürecek ermeni arıyorum gibi olmuş ne o öyle ya...

Bombalama, terör saldırıları gibi hadiseler yüzünden konmuş bi kural olabilir, ki aşırıya da kaçmışlar. Ceset falan çalınabilir sanıyorlar herhalde?

mezarlıklar genel müdür yardımcısyla görüştüm dilekçe yaz dedi ben de ararım girmen lazım dedi..
kanunen müdürlüğe bağlı ama müdürlük bunlara pratikte dokunmuyormuş belediyenin işine geliyormuş masraf artmıomuş onlar serbest takılıolarmış işte böyle..
ama girilecek bir şekilde..
beraber gelmek isteyen olursa benimle iletişime geçebilir fotoğraf için de izin almaya çalışıcam gelişmeleri an be an ileteceğim..

bildiğim kadarıyla bir çok şey için ışığın yansımasından faydalanıyorlar. yansıyan ışığın gösterdiği farklılıklarla hangi maddeler ihtiva ettiğini anlıyorlar ve o maddenin özkütlesi, yoğunluğu vesaireyle hesaplıyorlar. özellikle gaz gezegenler falan için durum böyle diye biliyorum. ancak uzaktaki bir gezegenin iç yapısı ancak tahmin edilebileceği için oradaki durum tamamen tahmine dayalı oluyordur.

etrafında dönen bir cismin kütlesi biliniyorsa merkezdeki cismin de kütlesi hesaplanabilir.ve vica versa.

ama doğru, ışığa göre hesaplanıyordu benim bildiğin kadarı ile. zira zaten yıldızlar parlak olduğuiçin etrafındaki cisimler gözükmez.

her elementin ayrı bir ışık tayfı vardır.buna göre gelen ışık demetinin tayflara ayırıp akısını ölçüp hesaplıyor olabilirler. (valla salladım böyle mi yapıyorlar bilmiyorum ama bu yöntemi kütle analizinde kullanıyoruz )

bir astronom öğrencisi olarak şöyle açıklayabilirim :D

şimdi bahsedilen gök kütlesinin elementleri belli içerdiği maddeleri belli. O maddelerin de kütleleri belli. Peki nasıl belli oluyor ? "Işık tayfları" ile. Spektrum ve spektrometreler yardımıyla hangi elementten ne oranda var ne büyüklükte var anlaşılabiliyor. Gök kütlesinin hacmi de belli, e geriye sadece hesaplamak kalıyor. Daha 2 hafta önce bunla ilgili final sınavına girmiştim :D