şu oluyor o:

43 + A = 129

43 + 127 = B

C + 127 = 461

A + C = boşluk

niye öyle dağınık topluyoruz ki??

bu ne ya hakikaten, çizimden değil sorudan bir şey anlamadım.

43+A niye oluyor, 43+B=129 bence. tuhaf.

43X2=86, 43X3=129 ise o zman 'b' 86 ediyor. ben de bunu çıkardım ama gerisini çözemedim.

bence sol sütundaki sayılar ile ( +, 43, c ) en üst sütundaki ( +, 127, a ) sayıları toplayıp ortak noktda buluşyosun örneği şöyle:

43 + b = 127

43 + a = 129

c + a = boşluk

hadi bakalım deneyin siz mutlaka cevabı vardır :)

dağınık değil aslında yukardan aşağı ve soldan sağa çizgiler çektiğinde bunların kesişme noktaları yukardaki ve soldaki değerin toplamının değerini bize verir.

konunun işlem olması lazım. tablo deniyor buna. + yapılan işlem, satır ve sütunlardaki sayıların kesişimi de bu iki sayı arasındaki işlemin sonucu.

edit: 43'ün olduğu satır var ya yatay, bir de 127'nin olduğu sütun var dikey. bu satır ve sütun nerede kesişiyor? B'de. sonuç olarak 43+127=B.

yeni nesil bomba olacak.

a=86
b=170
c=334 örneğin a+43 ün cevabı kesiştikleri yer burdan da cevap çıkıyo işte,127+43=b
127+c=461 olduğundan çıkıyo işte

ben yine anlamadım ama olsun tepedeki psychedelic adam senin yaptığın doğru gibi duruyor onu söyleyeyim artık onu yapsın.. hayır benim bildiğim bu tarz sorularda 43= b+129, c=461+boşluk, 127= b+461, a= 129+ boşluk gibi yapıyorduk sanki gerçi aradan uzun zaman geçti ama.. arada bir kesişim arıyorum ama hala 43, a ve 129 nasıl kesiştirdin anlamış değilim..:)

yukarda cro magnon'un editi kaynamıştır arada belki kopyalıyım buraya:

43'ün olduğu satır var ya yatay, bir de 127'nin olduğu sütun var dikey. bu satır ve sütun nerede kesişiyor? B'de. sonuç olarak 43+127=B.

böyle :)

satırların ve sütunların kesiştiği yerler, işlemin sonuçları. toplananlar da en üst satır ile en sol sütun.

B hangi satırda hangi sütunda? ikinci satır ve ikinci sütun. ikinci satırın + sembolüne bağlı olduğu elemanı hangisi? 43. aynı mantığı sütuna uyarla; 127. demek ki B = 43 + 127

aynı mantıkla A + 43 = 129 ise A = 129 - 43 ve;
C + 127 = 461 ise C = 461 - 127

amma uğrastınız be abi....43 ile 127 yi toplarsanız b olur. 127 ile c yi toplarsanız 461 olur. c ile de a yı toplarsanız 129 olur.

ne var ki?

43+127=B
127+C=461
43+A=129

1. sorunu çözümü için => ya 2 1 1 şeklinde alırı kitapları ya 2 2 0 ya 4 0 0 ya da 3 1 0 şeklinde
hem hangi kitapları hem de hangi kitapçıları seçeceğimizi bulup çarparsak ve dört ihtimali de toplarsak

4'ün 2'lisi x 3 + 4'ün 1'lisi x 6 + 4'ün 3'lüsü x 3 + 4'ün 2'lisi x 4'ün 2'lisi + 4'ün 3'lüsü x 2 x 3 + 3
18 + 24 + 45 + 36 + 24 = 150

2. sorunu çözümü için => ya 2 1 1 şeklinde alırız kitapları ya 2 2 0 ya 3 1 0 ya da 4 0 0
burda birinci sorudan farkı kitaplar özdeş olduğu için sadece kitapçıların farklı kombinasyonlarını alıp toplayacağız..

3 + 3 + 3.2 + 3 = 15

@duygusal pehlivan
neden 4 0 0 veya 3 1 0 şeklinde almıyoruz

düzelttim şimdi. demin yanlış yazmışım

1) kitapları kutu olarak düşün. mağazalar A B ve C olsun. bu kutulara üçünden herhangi birini yazabildiğimize göre...

2) bebe çözümü: mağazalara kaçar kitap verdiğini yazıp say, 004,040,400,013,031 gibi...

gerçek çözüm:
bu problemle şu problemin cevabı aynıdır: "7 özdeş kitap 3 mağazadan her mağazadan en az 1 kitap alınmak üzere nasıl alınır?"
7 kitabı yan yana 7 boncuk olarak düşün. "o o o o o o o". şimdi, bu boncukların arasına iki tane çubuk yerleştirerek en az birer boncuk içeren üç gruba ayır. bunun için çubukları aralara yerleştirmen lazım. 6 aralık ve 2 çubuk var. 6'nın 2'li kombinasyonu.

2. sorunun cevabı olarak 15'te hemfikiriz ama 1'deki benim çözümüm kesin doğru mu bilmiyorum..

1'in cevabı 64 mü? her mağazanın 4 ihtimali var 4x4x4.
2 de 15 evet.

1'in cevabı 81. her kitabın 3 mağazanın birinden olma ihtimali var.

veya 4 elemanlı bir kümeden 3 elemanlı bir kümeye giden fonksiyonların sayısı olarak da düşünebiliriz.

(4,0,0) (0,4,0) (0,0,4)
(3,1,0) (3,0,1) (1,3,0) (1,0,3) (0,1,3) (0,3,1)
(2,2,0) (2,0,2) (0,2,2)
(2,1,1) (1,2,1) (1,1,2)

diziliş normalde böyle. kitaplar aynıyken bu kadar farklı şekilde alınabilir (15) çünkü, atıyorum, 3 kitabı birinci mağazadan almakla kalan 1 kitabı 2. mağazadan almak tek yolla mümkün.

bunları böyle ayrı ayrı dizmeden toplamı 4 eden kaç tane 3'lük vektör vardır diye de bulabilirdik. n=4, r=3 olmak üzere C(n+r-1, r-1) diye bir formülü var onun. yani C(6,2)=15. bunun detayını, o formülün nasıl çıktığını falan merak ederseniz anlatabilirim. (edit: wingless anlatmış onu zaten, pardon.)

kitaplar farklı olduğunda iş değişiyor. örneğin ikinci satırda yazdığımız (3,1,0)'ı ele alırsak bunu artık tek kombinasyon olarak saymıyoruz. birinci mağazadan 3 kitap, ikinci mağazadan da 1 kitap almanın 4!/(3!*1!) farklı yolu var. (abc,d) (abd,c) (acd,b) (bcd,a)

ilk satır için bir şey değişmiyor, 4 kitap da aynı mağazadan alındığı için tek yol var, 3 tane de mağaza var, 3 yol.

ikinci satırda o 6 dizilişi 4'le çarpıyoruz, 24.

üçüncüdeki 3 dizilişi 4!/(2!*2!) ile çarpıyoruz, 18.

dördüncüdeki 3 dizilişi de 4!/(2!*1!*1!) ile çarpıyoruz, 36.

toplayınca 81 ediyor. bunu tabii birinci kitabı birinci, ikinci, üçüncü mağazadan almanın 3 yolu var, ikinci için aynı şekilde.. diye 3^4'le de bulmak mümkün. özdeş kitap-farklı kitap ayrımından bahsetmek için yazdım bunları.

evet the fazla. "i m sorry" yeter

nasıl hoca o ya? "i am the sir" demiş olabilir mi?

"i am the sorry one" demenin, "one" olmadan kısaltılmış hali gibi. "Ben üzgün/zavallı/acınacka halde olanım." demek.

pekiştirme, vurgulama amaçlı olmayacak yerlere the konduğuna dair birşey duymuştum öyle bir durum olabilir. unforgiven II'de şu var mesela,

if you can understand the me
then i can understand the you

@:/ the sir demedi ya. iki defa söyledi üstelik. i am the sory dedi. hoca demeye bin şahit lazım, zaten dersin sonunda gittim yanına dedim bu slayttaki fotoğrafları gugıldada bulurum 4. defa gelmessem derse nolur? kalırsın dedi. bilmiyordu benim nezdimde kendisi kalmıştı.
cevaplar için teşekürler.

cro magnon, o sadece lirik uysun diye soylenmis oyle bir kullanim yok. yeniden sevedebilirim gibi birsey.

ceo, para veriyor musun bu adama? vermesen de uzaklas versen de uzaklas.

sory diye bir sözcük yok zaten. sorry o. onu da yanlış yazdıysa iki defa hatalı.

senin hocayı hangi camiden atadılar acep:D

@erich, ingilizce öğretmiyo bu hoca, muhtelif bir dersin hocası. para vermiyorum kendisi bir devlet üniversitesinde hoca
@saykodeli, yök atıyomuş bunları :)

www.sharebus.com

dns kullanmıyorsan açamayabilirsin. ip'si: 95.211.10.150

hdarena.org
x264-bb.com

www.oneddl.com

tek geçerim

www.rslinks.org

soruda altta pembe olarak ekledigim sey, cumle ile soylenmis olabilir mi?

img43.imageshack.us

2 cm nerenin uzunluğu?

sallamis sanki. kirmizilardan o cikmaz gibi.

@köfte

2, 0 noktasindan 90 derece isaretinin oldugu yere kadarki uzunluk.

la traviata'nın eklediği çizgiler ile çözülebilir.
aksi takdirde çözülemez.

Bu aslında faz ilerleten kompanzatör sorusu, soruda yukarıda verilenler dışında bir veri yok.

2cm orijin noktasından 2 yazan yere kadar olan uzunluk. orijini belirtmemişim ama 2 yazan yerin sağındaki kesişim yeri.

veya, 2'nin iki solunda 4 yaziyor olsaydi da ayni sekilde cozulebilirdi.

Ders notlarımı kaybettiğimden fotokopiciden başka birisinin ders notunu aldım ama yalan yanlış yazmış, geçen senelerde problemsiz çözmüştüm bu soruyu. Dediğiniz gibi eksik veri var sanırım. Çok teşekkürler.

hatalı beyler. 5 kişi oturduk hatayı çözdük. sağdaki üçgenlerle solun bağlantısı yok, bağlayıcılığı yok hatta ortadaki hipotenüsü hiç çekmese de olurmuş. zaten 2 veya 2kök3ten birini vermese de değişen birşey yok. o 15leri tutup istediğin kadar sağa kaydırabilirsin, sorduğu açı değişir, sonuç da değişir. 15lerin kollarından birinin değdiği noktayı vermesi gerekirdi.

soru doğru :) @traviata nin dediği şekil bir şey ifade ediyor o olmasada çözülüyor kasın biraz :)

nasıl çözdüğünü anlatır mısın? ben niye hatalı olduğunu ve verilen 15 derecelerin anlamsız olduğunu söyledim, açıortayı koruyarak 15 derecelerini ve kollarını istediğin gibi kaydırabilirsin.

i56.tinypic.com

sonuç olarak resimde verdiğim x ve y değerleri dolayısıyla sonuç değişken olur. ama soruda verilen hiçbir bilgiyle çelişmez. gördüğün ve kolların sabit olmasını gerektirecek başka bir bilgi mi var?

aynı şekli arka tarafa doğru uzatın yahu !!! bak ne açı ortaylar eş kenarlar çıkacak :))

x'i sıfırlayıp, 15leri yapıştırdık. bildiğin eşkenar üçgen oldu. sağdaki bilinmeyen açı x+y oldu. 15lerin sol kolunun değdiği nokta 4 oldu. gene x'le bir ilgisi yok, çünkü 15leri yapıştırdığınızda açıortay kolunun aynı noktaya gelip gelmediğini bilmiyoruz. bilemeyiz de.

embesilim ekleyemedim :) ama bi doğruyu uzatın 60 dereceyi bulun sonra x olan yeri ikizkenar bi üçgen yapmak için bi doğru indirin x i değil 2x i aradığınızda bulunuyor

üzgünüm ama anlayamadım hangi doğruyu uzatıyoruz :) sorudaki eksik veri basit bir şekilde kanıtlanabiliyor. şöyle ki: i53.tinypic.com

gördüğünüz gibi 15lerin kolları eksenle farklı bir yerinde(ekseni uzatmaya gerek duymadım sonuçta değecek) kesiştiğinde cevap değişiyor. ama verilerle çelişen bir durum oluşmuyor. x ve y açıları değişiyor ama o açıları tek bir değere indirgeyecek bir veri yok zaten. bunun neresine katılmıyorsunuz?

edit: tek bir değere indirgeyecek veri geldi :)

Soruda eksik veri varmış, yeni hali ile çözülüyor, ama ilk haliyle de çözen babayiğit varsa paylaşsın :)

img297.imageshack.us

pb doğrusu hem pc-pd hem de pa-po'nun açıortayı

4 üzeri 8 = 2 üzeri 2 üzeri 8'e yani 2 üzeri 16'a.
8=2 üzeri 3. bu halde 2 üzeri 3 üzeri 16/3 yapıyor. yani 8 üzeri 16/3 yapar. bunu da 15/3+1/3 şeklinde yazabilirsin. yani 8üzeri 5 çarpı 8 üzeri 1/3 oluyor. oradan da hesaba gitmen gerekiyor. ben olsam artık 8'in 5. kuvvetine kadar çarpardım, 1/3'üncü kuvvet de 2 yapıyor nasıl olsa, sonra 2 ile de çarpardım. elbet başka bir yolu daha vardır, ben hatırlamıyorumdur, basamaklar için.

8 tabanı derken mod'a çevirmekten bahsediyorsunuz değil mi? o zaman açmaya gerek bile yok, 8'in kuvveti haline getirip, bulabilirsiniz.

4 üzeri 8, 2 üzeri 16'ya eşit. o da (8 üzeri 5) çarpı iki. sekiz tabanında 200000 olarak yazılır yani. sonuç olarak 8 tabanında 6 basamaklı.

bu tip sorularda ortak kök bulup birbirine çevir. mesela 4 2^2 ve 8 2^3 olduğuna göre 2 köküne çevirerek işlem yapmalısın.

4^8 =2^16=2x2^15=2x8^5 =200000, 8 tabanında :) yanı 6 basamak

bisiklet, yürüyüş(?) kardiyo oluyor işte. büyük kasları çalıştıran egzersizler.

Yaşını 200'den çıkardığında ulaşman gereken kalp atım ritmine ulaştığında Kardiyo Antremanı yapıyor sayılabilirsin. Güç yerine efor gerektirecek antremanlar kardiyo antremanıdır.

zayıflama programları genelde sana verildiği gibi, önce kardiyo sonra kas oluşturma bazlı olarak yazılır. Koşu bandı, bisiklet, merdiven (staircase), cross (kollar + bacakları ileri geri kullandıgın havada kayma aleti) gibi aletler ile önce kardiyo yaparak vücut ısını yükseltir ve yağ yakım sürecini başlatırsın. 40 dk ila 1 saat bunu yaptıgında vücut yağ yakmaya başlar ve aletlerden inince de yağ yakmaya devam eder. Vücut ısın yüksekken ağırlığa geçersin, bu da kasların ağırlığa dayanma ve hareketleri yapma gücünü artırır, soğukken ağırlıklara girme pert olursun. Yağ yakarken ağırlık yapmak, yağ hücrelerinin kas hücrelerine dönüşmesini de sağlar, bu sıralamanın diğer amacı da bu.

JDownloader'da böyle bir ayar var ama modemin şifreyi bilmiyorsan işine yaramaz. Bit torrent kullanmanı öneririm...

reklam yapmak gibi olmasın yeni kurulan bi proje www.aiopre.com buraya repid hotfile linkini eklyiosun sistemde premium hespa yüklü sana indiriyo

ayda 30 gb'tan fazla indirme yapmıyorsan 1000 rapidpoint al 20 liraya, ayda 100 puan düşer. 20 liraya 10 ay götürür. daha fazla indirme yapıyorsan ekstra 5 gb başına 14 puan.

sağolun özellikle "chwn" senin söylediğin süper bişey

önce bir combofix ardından esetnod32

daha hafifi aymar heralde (evet rezil bir şaka hemde çok rezil, napalım)

panda cloud bir dene
birde clamwin olması lazım.
ayrıca bitdefender ında arka planda çalışmayan bir avsi var ücretsiz.

housecall.trendmicro.com

kasmayın microsoft security essentials derdinize deva.

Pertable Clam for win

www.portableapps.com

odtü iyidir, kal odtü de, bitirince çalışmaya istanbula gelirsin.
odtü mezunu olarak da istanbulda istedigin işi bulursun merak etme.

yatay geçişler de illaki öss puanın önemi olur fakat ilk öncelik not ortalamasıdır.hangi bölümü okuduğunu yazsaydın daha iyi olurdu.bence durumun kötü değil odtü sonuçta.yok illa ben istanbul istiyorum diyorsan bence ortalamayı yüksek tutup yatay geçişe baş vurman daha mantıklı geliyor.

ben de ankara'da oturuyor olmama rağmen odtü'yü geçip boğaziçine gittim. odtü gerçekten iyi bir okul, ama ankara'nın bi numarası yok. derdin benimki gibi şehrin numarasıyla ilgiliyle dene şansını ama okul daha iyi diye tekrar sınava girmen çok mantıksız.

cruseo,
sorun okulla ilgili değil aslında. sorun dediğim gibi küçüklüğümden beri hayal ettiğim yere saçma sapan bi nedenden dolayı gidememiş olmam. bi şekilde bunu düzeltmem gerek.

yatay geçiş yapman için not ortalamanın gerçekten çok yüksek olması lazım. ama dayanabilirsen dayan derim, odtü elektrik elektronik mühendisliğinden mezun olursan a*ına koyarsın mezun olunca :)

sınava gir. en zoru bu gibi görünse de en basiti bu aslında. diğerlerinde bi pürüz çıktığında tüm planların yatabilir fakat össde ya çalışır yaparsın ya çalışmaz yapamazsın. çok basit bi mantık aslında. sene kaybetmeyi de çok kafana takma ben seneler(4 sene) kaybetmeyi göze alıp bu sene sınava giriyorum:) kolay gelsin

bölümü gördükten sonra odtü de kal derim meslekdaş.

(bkz: dimyat'a pirince giderken evdeki bulgurdan olmak )

hocam şimdi okulu bırakacaksın öss ye hazırlanacaksın ; 1 sene ziyan olacak , öss stresi mi dersin aile stresi mi dersin ne dersen de . bi sıkıntı stress yaşayacağın kesin ben senin yerinde olsam bi sene deliler gibi kasardım odtü de , hem bir senem boşa gitmemiş olurdu , hem yatay geçiş yapmış olurdum hem de aldığım dersler orada da sayılır dı, hem ilk senenin dersleri genel olarak havuz dersleri ve hafif derslerdir . ayrıca boğaziçi istiyosan hazırlıkta direk toefl istiyorlar biliyosundur . bir arkadaşım hazırlığı geçmek için bile 2 sene harcadı .

bence eğer yapacaksan birinci sınıfı ankarada oku ve kas. sonra yatay geçiş yap . yatay geçiş olmazsa yüksek lisans için gel istanbula , elindekilerin kıymetini bil ^ ^

kolay gelsin

gerçekten istiyorsan sınava gir. yakın arkadaşım böyle son 4 günde kimya fizik biyoloji matematik çalışarak bilgisayara girdi odtü'de. değiştirmek isteyebiliyor insan bir şeyleri. odtü'den memnun isen kesinlikle kal ama. değiştirmeyi başka sebeplerden ciddi derecede istiyorsan değiştir.

p.s: daha önce böyle bir şey yapmış bir insan.

odtü çok güzeldir, hele bir okumaya başla hemen alışıp seveceksin ve sonrasında bu kararın seni hep mutlu edecek. ama yine de son karar senin tabii ki de, ama bana sorarsan odtüde kal derim, ayrıca elektrik elektronikte çok kafa insanlar vardır. :)

ODTÜ elektrik-elektronik bırakılıp Boğaziçi'ne geçilmez, Boğaziçi mühendislikte ODTÜ kadar iyi değildir. ODTÜ'nün kendi sosyal çevresi size dört sene yeter eğer "clubber boy" filan değilseniz. İyi bir ortalamayla mezun olursanız yüksek lisans için seçiminizi kendiniz yaparsınız yurtdışı veya Boğaziçi arasından.

istanbula geleceğine yurtdışına git..

ögrencilik hayatı = Sürünmek
istanbulda sürünmek daha zordur, ankara daha ucuzdur.
sen mezun ol, istanbulda adam gibi maaşınla keyif sürersin.

Yemek yemeden önce, hani bazı markaların ürünleri var böyle suyla yiyince midede acaip şişiyor, onlardan yiyin bence.

şekerine, tiroidine baktırdın mı? yağ hücresi hikayesi, bi kere oluştu mu bi daha yokolmaz onu diyor. yoksa şişman insan daha çok yağ hücresiyle doğmuyor.

bence bu damak zevkiyle ve küçüklükten gelen yeme alışkanlığı ile ilgili bişey. üniversiteye kadar şişman bi dönem geçirdim annem sürekli pasta börek, hamurişi yapardı ve cok da lezzetli yapardı damak zevkim bu tür gıdalara yönelik olarak gelişti. halbuki ben küçükten az yemeye ve bu tür gıdaların kötü olduğu düşüncesine alıştırılmış olsydım belki şu an pasta gibi şeyler benim hayatımın vazgeçilmezi olmayacaktı. üniversiteye başladıktan sonra az yiyerek değil ancak yeme alışkanlığımı değiştirerek zayıflamayı başarabildim ve şunu farkettim insanın yedikçe yiyesi geliyor yani ne kadar çok sana lezzetli gelen, damak tadına uygun gıdalardan yersem bi müddet sonra bir doyumsuzluk oluşuyor ve sürekli aklına geliyor her gün yemek istiyorsun. bence önce porsiyonlarını küçültmeye ya da tercih yapmaya başlayabilirsin. mesela önce yağsız, kepekli, light ürünleri sevmeye çalış. diyerlim ki canın o gün pasta yemek istedi. eskiden öğle yemeklerinde tıka basa yiyordun bu sefer öğle yemeğinde sadece pasta ye akşam yemeğinde sebze yemeği ye. ben bu şekilde kilomu koruyabiliyorum ama kilo vermek için kesinlikle çok daha az yemek ve fiziksel aktivitede bulunman gerek. o hiçbişey yemeyen zayıf kızlardan benim çevremde de var, günde bi kaç lokmayla doyabilen bir insanın kilo vermesi sonuçta da kilo kaybından ölmesi gerek. bu kızlar yemek yemeyen abur cubur yiyen kızlar. gidip evde gizli gizli jelibon, çikolata falan yiyorlar.

2)sigara. nokta.

zamanında metabolizma hızlandırdığı söylenen çaydır, baharattır vs çok şey denedim akapunktura bile gittim ve bunların hepsinin palavra olduğu sonucuna vardım zaten akapunktura da gitsen çer çöpte içsen yanında rejim veriyorlar. ben şu sonuca vardım metabolizmayı hızlandıran tek şey var o da yemekten önce aç karınla yaptığın spor. iki katı kalori yaktırıyor.

Eski bir zayıf yeni bir şişman olarak cevap vereyim:

1) Duygusal yeme bozukluğu: Sosyal ilişkileri iyi olmayan insanlar ve fazla meşgalesi olmayanlar bu durumu fazla yemekle bertaraf etmeye çalışabilir. Beyin açlığı ile fiziksel açlığı karıştırmamak lazım.

2) Sağlıklı olmayan besinler de kişinin daha fazla iştahının açılmasına neden olabilir.

3) Midenin haddinden fazla asit salgılaması: çabuk sindirilen besinler daha çok acıkmaya neden olabilir.

4) Az protein alımı: Protein geç sindirilen bir maddedir ve ne kadar çok protein o kadar az açlık demektir. Hayvansal protein çok önemlidir, vejetaryenlik sağlıklı değildir.

5) Vücutta serotonin salgısının az olması: serotonin en çok bağırsaklarda bulunur, depresyonla gelirse daha çok yenebilir.

6) Fiziksel bazı nedenler: tiroid, diyabet vb...

7) Yeme alışkanlıkları: Önüne yemek koymayan biri yoksa hazır yemeye alışmak mümkün, hazır yemekler de kişiyi daha çok acıktırmayı baz alırlar.

8) Yüksek glisemik indeksli gıdalar daha çok acıkmaya neden olur.

İkinci sorunun cevabı tam olarak bulunamadı. Sanırım obezite biterdi bunun cevabı bulunsa idi. Ama ben protein ağırlıklı beslenmeyi öneririm.

Genetik olayını boşver, çok yediğimiz için yağ hücresi oluşturuyoruz, o hücreler de sonra yok olmuyor sadece küçülüyor.

kilo vermek istiyorsan en önemli şey spor yapmak. yakmadan kilo veremezsin.
ikincisi ise tercihen bir diyetisyene danışarak sağlıklı bir diyet oluşturmak.
ben karbonhidrat diyeti uyguluyorum, taş devri diyeti de diyorlar. kalori hesabı yapmıyorum, ama kesinlikle şeker ve tahıl içeren şeyleri bıraktım.

güzel bir diyet bul, bol bol spor yap.
dendiği gibi aynı miktarda protein daha geç sindirilir, kandaki glikoz miktarı daha az dalgalanma gösterir, bu sayede aniden bastıran açlık hissi zamanla azalır.

bence psikolojin ve modun da çok önemli. kilo söz konusu olduğunda abartır genellikle kadınlar, kendine acımasız olma.
kiloyu da problem yapma, sadece kendini mutlu edecek kadar diyet yap. maksadın hayatını az çok düzene sokmak olsun, belli bir kilonun altına ineyim de ne olursa olsun deme.
hayat tadını almadıkça ne işe yaramış yaptığın diyetler. :)
bu üçü birlikte olursa bence güzel ve mutlu bir insan olursun.

olur. sözleşmede der ki 1 ayın sonunda kapattırma talebinde bulunmazsanız 50 gb kotalı tarifeye geçmiş sayılırsınız. en azından bana öyle dediler, günüm bitmedi daha birkaç güne kapattıracağım.

Hocam acaba bu kampanya hala devam ediyor mu ücretsiz ilk ay deneme ? bende de bağlatmayı düşünüyorum da sonra ücret ödemeyelim ?

Cro magnon umarım biliyorsundur.

ben bağlatalı 20 gün falan oldu. 20 günde bitmemiştir. kampanyanın adı "denemesi bedava". 4442220'ı arayıp sorabilirsiniz.

çok teşekkürler hocam umarım dediğin gibidir.

en son gömmen gerekiyordu. şimdi birşeyler geldi mi bilmiyorum. şurada birşeyler vardır hatta altyazılar gömülü halde diziler de vardır:

www.pspvadisi.com

yılın ikinci yarısı için geçerli olan zam değil mi?

hea o anlamda mı kullanılıyor? ilk yarı 4 ikinci yarı da 4.

temmuza kadar yüzde 4, temmuzda bir yüzde 4 daha demek...

temmuzda da enflasyon beklen değerlerin üzerinde çıkarsa ek zam yapılıyor.

adam haklı beyler

rusya maçın çoğunda çift guard ile oynadı. 4 uzun çok saçma reyiz. tamam hidayet 2 numara anladık da kerem gönlüm ne zaman 3 numara oynamış hayatında?

bence 2001 avrupa şampiyonasından beri takımın en büyük sorunu istikrarsız ve yetersiz kısalar başta ender ve kerem. harun babayı mumla arıyoruz yeminlen. bari almanya, fransa gibi zenci devşirsek.

reyiz kerem tunçeri yıllar önce efes pilsen'deyken yetersizdi. şimdi fazlasıyla iyi adam kaç yaşından sonra şutunu düzeltti gitti ispanya'da basketbolunu geliştirdi. ama ender için yetersiz tanımı az bile kalır.

kerem hiçbir zaman yeterince iyi değildi. kariyerinin en iyi maçlarını 99 avrupa şampiyonası birde reale transfer olduğunda çıkardı. kerem için ne şutu iyi bir guard derim ne takımı oynatan bir guard kusura bakma. enderden daha mı iyidir? o kepçe kulaklıdan ben bile daha iyi bir guardım.

tabi sizin guard anlayışınızı bilemem top getirir götürürse yeterli derseniz o başka. bence guard sahadaki 9 oyuncu ve 3 hakemin her zaman nerede olduğunu bilen, takımına hakim, oyunun her yerinde varlığını hissettiren, maç başına en az 6-7 asist çıkaran bir adamdır. tony parkerın yarısı olan bir guardımız olsa çok başka şeyler ortaya çıkar.

bugün fransa 5. ligindeki adamların bacak kadar boyuyla bizimkileri zorladıklarını farketmedinizmi. 39 sayıyla bitmesi başka ama allah aşkına ya pertevniyali, çavuşoğlunu çıkar onlarda yener bu takımı.

barış manço

uzat yanağını öpücem.
kerem tunçeri vasat bi oyun kurucudur. ender in ise oyun kuruculukla uzaaktan yakından alaksı yok. katılıyorum sana.
bende sürekli aynı şeyleri söylüyorum.

şu takımdan oğuzu enderi bi de semihi göndersen, lider ve oyun zekası yüksek, iyi fizikli bi oyun kurucuyla her şampiyonada finale oynarsın.
bu kadar da netim.

2001 avrupa basketbol şampiyonasında finalde yugoslavyaya (sırbistan) neden yenilmiştik hatırlayın? kısaların yüzünden. o turnuvada keremin istatistiklerine bir bakın allah aşkına takımın ırzına geçmişti. uzunlar götürmüştü o kupada takımı en başta hidayet. 2001 den beri hala yetenekli, etkili, oyun zekasına sahip özelliklede takımı sırtlayacak bır kısa yetiştiremedik. yazık bu milli takıma amk.

oğuzu enderi, semihi nereye gönderiyorsun arkadaşım kulüp takımı mı bu?

kadrodan gönderiyosun.
çıkartıyosun a milli takımdan. almıyosun bi daha. bu kadar basit

bence semih basketbolu bırakırsa topluma daha faydalı bir birey olur. ne bileyim sandalyesiz perde falan takar.

kerem gönlüm bi' daha hayatı boyunca da üç oynamaz heralde. 4 için çok iyi ve gayretli ama üç için gayret yeterli olmuyo'.

4 uzunu rusya için yaptıysa o da hikaye illa 4 uzunsa da

bire sinan' ı koyarım geri kalanını doldurum hidayet,ersan,ömer aşık - işte dörde de istediğini koy - semih,oğuz,kerem gönlüm-

4 uzunlu beşin kısası sinandır, başkası değil.

biraz daha zorlayip $1000'a amerika'dan macbook derim ben. store.apple.com

yok para denklesmezse o zaman lenovo thinkpad onerebilirim.
www.sanalmarketim.com

asus eee pc 1201n. kullanıyorum şu anda. 12 inç ekran. fiyatı 800-850 arasıydı en son. ama 1 gb ramle geliyor, 1 gb daha almak lazım.

çift çekirdek 1.6 atom işlemcisi var. nvidia ion ekran kartı, paylaşımsız 128 mb idi sanırım. bu fiyata böyle bir netbook bulamazsın. bir gün yüzümü kara çıkarmadı daha. şarjı 4 saat civarı gidiyor.

evet ?

kokusunu ne kadar alıyorsan o kadar uçucudur.

ben uçucu olduğunu sanmıyorum. yani en azından kokusu olan her şeye uçucu denmemeli. içindeki klorun kokusu neticede. ama hipoklorik asit, başka şeylerle tepkimeye girerse,tuzruhu gibi, başka gazlar oluşabilir ve o vakit uçucu olur kanaatindeyim.

fazla solursan zehirler..

aslında sorumun nedeni çamaşır suyu ile yıkanmış fakat durulanmamış olan bir bardaktan belli bir süre sonra çamaşır suyunun zehirleyici etkisinin sona erip ermeyeceği merakıydı koku olayını düşünmemiştim. cevaplarınız için teşekkür ederim.

Yenibosna Eskidji var oraya bakıver. Kuyumcukent civarında

www.eksiduyuru.com

buyrun, bence ucuz :)

ikea

Bence en iyisi şu siteden bakın derim;
(git:www.dinlermobilya.com )

500e marshalle malzeme bizden diye ilanlar görüyorum sokaklarda.

3+1 500'e hayatta çıkmaz. 900 diyen yine insaflı rakam vermiş.

benim önerim kesinlikle bi kaç öğün yemen. ekmek ve tatlıyı hayatından çıkar, acıktıkça yeşil elma ye. ben böyle 3 ayda 14 kilo verdim.
spor olarak da koşma ama her gün bir saat tempolu yürüyüş yap. benim tavsiyem budur, kolay gelsin =))

eğer sık ve az yemek yemezsen, azıcık yediğin bişiyi bile vücudun yağ olarak depolayacaktır. 3 ana, 3 ara öğün şeklinde günde 6 öğün yemek yemelisin. ara öğünlerde meyve, meyveli yoğurt, birkaç tane bisküvi, bir avuç kuruyemiş, bir bardak ayran gibi küçük şeyler tüketebilirsin. kahvaltıda menemen yap ye mesela, ya da bunun gibi bişiy. öğlen peynir, balık ya da tavuklu bi salata ye. akşama da ızgara yersin.

akşam 6dan sonra sadece meyve ye ya da süt için.

bunun dışında mutlaka spor yap, hergün yarım saat tempolu yürüyüş yapsan bunun bile faydası olur ki koşmak daha fazla kalori yaktırır.

normal şartlarda ayda yaklaşık 4 kilo vermek sağlıklıdır, daha fazlası için uğraşma vücudunu yorar ve sonra fazlasıyla kilo alırsın. daha önceden herhangi bir diyet deneyimin yoksa, metabolizma hızına göre de vereceğin kilo miktarı değişebilir; ancak ayda 15 kilo her şekilde çok fazla ve sağlıksız. kolay gelsin.

ben düzenli spor yaparak ve özellikle akşam abartılı yemekten vazgeçerek 2 ayda yaklaşık 20 kilo verdim. en az yarım saat koşu, on beş dakika bisiklet ve 1 saat kadar mekik ve benzer hareketleri haftada 4 gün yapmak işe yarıyor. Spor salonuna gidebilme ihtimalin varsa eğer o parayı verdiğin için kendini kilo vermeye mecbur hissediyorsun :)

sağlam diyet yap. şeker, yağ, un ve bunları içeren yiyeceklerden uzak dur. sık ye (günde 5-6 öğün). kilolardan dolayı koşmakta zorlanabilirsin, yapacağın en güzel şey hızlı tempoda yürümektir. en az 1 saat yürü hızlı tempoda daha üstü sana kalmış artık yürüyebildiğin kadar yürü.

şeker ve abur cubur olayı kesinlikle olmamalı cola vs dahil. bol lifli gıdalar tüketilmeli.
düzenli olarak koşu yap. koşu yaparken sık sık aralara depar koyarak koş ve koşarken kesinlikle biraz dişini sık.
bir de yine düzenli olarak yapılabiliyorsa karın egzersizleri yapmak faydalı olur.

altı öğünü falan geççen bi kere. onu yapabilen bi allahın kuluna rastlamadım, yapan da birkaç gün sonra esnetmeye başlar.

boyoz yeme. boyoz zaten çok yağlı. sağlıklı bi kahvaltı yap. iki boyozda günlük yağ ihtiyacının iki katı var :)

yatmadan önce kesinlikle yemek yeme. 12'de yatacaksan 7den sonra kesinlikle yemek yemeyeceksin. öbür türlü direk göbeğe eklenir. yatağa tok girme.

bir ayda 15 kilo vermek zor. 10 kilo verirsin ama o 5 kalır diye düşünüyorum. 10 kilo vermek için de bir ay boyunca disiplini elden bırakmamak lazım. bir porsiyon sütlü tatlı dışında şekerli yiyecek tüketme. şerbetli tatlı kesinlikle tüketme. çikolata yok. çaya şeker atıyorsan mümkün olduğunca azalt. bu göze küçük görünüyor ama günde 5 bardak içiyorsan toplamda eşşek kadar enerji demek.

kola tüketme. tüketeceksen de bir bardağı geçmesin. daha az enerjili içeceklere yönel.

koşabiliyorsan koş. ama bir ay boyunca aksatmadan koşmak zor.

bu arada kek, bisküvi gibi kırıntılar tüketiyorsan kilo vermeyi zaten unut.

şimdi önceliklen teşekkür ederim herkese:) ya 15 kilonun hepsini birden vereyim demiyorum zaten, ki zaten zayıftım baya 15 kilo almadan önce. hani bu bi ay 7-8 kilo versem bile iyidir yani. öğün konularında ben de inanmıyorum yapabileceğime, ama yiyeceklere dikkat ederim elbet.

@cro magnon ya aslında evet bir ay aksatmadan koşmak zor belki ama o kadar rahatsız oluyorum ki artık. kısa boylu da bi tipim, yürüyen gergedan gibi dolaşıcam nerdeyse yakında. hayır aslında çok kilolu da değilim 65 kilo oldum önceden zayıftım yani baya. da işte göt göbek çok büyüdü afedersin. de işte bu sebeplerden çıkıp koşayım diyorum, yaparım herhalde ya rahatsız oluyorum çünkü baya. her akşam çıkıp 45 dakka koşsam sürekli faydası olur mu sence? aksatmıycam ama:)

uf boyoz da çok güzel ya okul vakti de bulunmuyo şehir dışında okuduğumdan, yapcak bişey yok artık azaltıcaz:)

45 dakika koşmanın babalar gibi faydası olur ama yakacağın kalori 300, taş çatlasa 400. hadi bunun üzerine bi soğuk kola içeyim dedin mi 150-200ü geri aldın bile. hatta göt kadar paket kekler 250 kilokalori.

aksatmadan günde 45 dakika koşmanın hayli faydası olur. ama yemeği düzene sokmalısın kesinlikle. koşarken de aç karna koş mesela. açlıktan ağzın koksun. ağzının kokması vücudun yağ yaktığının göstergesidir, yağ solunumundan açığa çıkan bir ürün ciğerlerden atılır ve ağız kokusuna yol açar. koşudan döndükten sonra da yemeğini ye. etini az yağlı ye mesela. ben tavayı azcık yağlayıp tavuk fileto kızartıp yiyorum, alışkanlık oldu artık . ve dediğim gibi en geç yatmadan 4-5 saat önce yemek ye.

her seferinde aynı şey oluyorsa belki de indirmeye çalıştığınız şeydedir sorun.

yok aynı dosya değil. farklı dosyaları deniyorum. aynı sorunla karşılaşıyorum. daha önce de olmuştu bu kendiliğinden düzeldi sonra

virus olabileeer? veya makine overclocklu mu? ramlerde sorun yok dimi?

overclock da diil. ram'lerde de bi sorun olduğunu sanmıyorum. performans açısından bi sorun yok. nette mi bi sorun var acaba. bi anlık kopma yolaçabilir mi böyle bi şeye?

Açan program hasarlıdır. 7-Zip indirilir varsa silinir tekrar kurulur. Disk hatalarına karşı disk taratılabilir. Dosya boyutu çok büyükse hatalı indirme mümkündür. Modemin sürekli hata düzeltmesi yapmasını engellemek için modemin telefon kablosuna telefon takıp hatta hışırtı var mı bakılır. Kızıp ATY denemek sökmez. (Acil tamir yöntemleri; kontrolü kaybedip çıkıp üzerine tepinmek.)

@neotunc: çok teşekkürler!! 7-zip işe yaradı. inmiş dosyaları açabildim. sağolasın

güvenli kipte girmeye çalışırken admninistrator hesabı açıksa o görünür, onunla açıp şifreyi sıfırlarsınız.

bios şifresi mi, windows açılış şifresi mi

windows acilis sifresi, birde bu sifre sifirlandiginda herhangi bir bilgi kaybi olmuyor degil mi ?

windows şifresi pil ile sıfırlanmaz. işletim sistemi nedir. xp di eğer administratör şifresini biliyorsanız üzerine kurabilirsiniz. bilgisayar açılır. ama kullanıcı dosyaları masaüstü belgelerim şifrelenmemiş yani korunmamışsa erişilebilir. şifrelenmişse başka yollar var

isletim sistemi xp

söylediğim şeyi denediniz mi? administrator hesabı gözükmüyor mu?

magnon hocam suan yanimda degil laptop, uyugun olup baktigim zaman sozlukten haberdar ederim sizi olup olmadigina dair..

ssid gizleme denilen bir yöntem mevcut.

SANIYORUM ağ isminizi değiştiriyorsunuz. ağa giriş yapıyorsunuz(başkaları yokken), windows bu ağı kaydediyor(önemli aşama), sonra ssid yani ağın görünürlüğünü kaldırıyorsunuz. sadece kayıt etmiş bilgisayarlar ezbere ulaşıyor ağa. diğerleri ortada ağ göremedikleri için giremiyorlar. kapattınız diye düşünüyorlar.

hiç uygulamadım. ssid gizleme seçeneği modemin arayüzünden erişilebilir. uygulama videolarını dökümanlarını ise googledan "how to hide ssid" veya "ssid gizleme" araması ile ulaşabilirsiniz.

başlığı haberdar edin, sorun olursa yardımcı olmaya çalışalım


not: wireless gücünü azaltmadan kullanma seçeneğiydi bu. tabi ki modem arayüzünden gücü azaltma seçeneğiniz var.

modem arayüzünden istemcilerin trafiğini sınırlayabiliyor olmanız gibi bir ihtimal mevcut. görmedim duymadım ama bence olması lazım.

modemi kutu içine alın. en temizi gidip ayağınızı denk alın diye konuşmak. evde babam bile bağlanıp sömürse acımam, mac filtresi koyarım ya da wirelessı kapatırım.

sanırım en temizi wireless ı kapatmak gelincede bilmiyorum abi bağlantı yavaş der sallarım artık

modem arayüzünde iletim gücü diye bi dalga vardı %20 ye çektim onu, sanırım hallolmuştur

@kimlanbu, hocam ne kutusu ben cirkin gorunmesin diye aliyorum kutuya. ayni gucte cekiyo.

bunun yöntemi çok basit. yumulduklarında hemen girip wireless şifresinin sonuna 1 karakter daha ekle. kendin mis gibi gir. bağlantı adı aynı olduğundan elemanların pc aarayacak tarayacak sorun var diyecek falan. kapını çaldıklarında da bilmiyorum ama birimiz çok yoğun download falan yapıyo, ben değilim; bu modemler böyle. 2-3 pc ortak kullanırken biri yumulunca sapıtıyor de. 1 yapar 2 yapar 3.de efendi gibi kullanmaya başlar. hiç kimse yumulayım da balantım giderse gitsin kapıyı çalar söylerim falan demez. bu durumu da kapına gelince hemen düzeltme. 30 dk sonra düzelt. internetsiz kalsın hafif. bak bidaha yapıyo mu

ikisi de spesifik bir seçenek olsaydı çarpılırdı. ama sen ilkini seçmiyorsun, ilki zaten rastgele bir şarkı. rastgele bir şarkının açılma ihtimali 1 zaten. sadece ikinciyi seçiyorsun.

yalnız ilk şarkıdan sonra atıyorum ismail yk- bas gaza gelme ihtimali 1/8600. ikinci şarkının ismini vermen lazım. e duyuruyu göster :)

Onu söyledim ama, konuşmada var adam bunu anlamıyo ve ısrar ediyo konuşmada görüldüğü gibi. Yani hani farklı bi şeklide anlatmam lazım. Bilsem gidip tek tek seçtirecem şarkıları da ev adresini bilmiyorum.

ortada seçilen iki şarkı yok, yalnız bir şarkı var dersen jeton düşebilir. bence o kafasında birinciyi de seçiyor. yani sonuçta shuffle'da iki ismail yk nın art arda gelme ihtimali 1/8600*1/8600.

yazı tura üzerinden şöyle anlat bence. ikisinin de aynı yüz gelmesini istiyoruz değil mi, şimdi onun mantığına göre bu ihtimal 1/4. şimdi bütün ihtimalleri tek tek ele alalım: ilk attığımızda tura gelmiş olsun. bu ihtimal 1/2. ikinci attığımızda da tura gelme ihtimali de 1/2 olduğundan ikisini çarptığımızda 1/4ü elde ettik.

şimdi ilk attığımızda yazı gelmiş olsun. bu ihtimal de 1/2. ikinci attığımızda da yazı gelme ihtimali 1/2 olduğundan sonuç yine 1/4.

sonuç olarak iki yüzünün de aynı gelme ihtimali: 1/4+1/4=1/2

8600de de bütün şarkıları bu şekilde tek tek ele alırsak 1/8600 sonucunu elde ederiz. sayının çokluğu tek tek ele almayı imkansız kılıyor ama mantıkta değişen hiçbir şey yok.

bu arada olasılık 1/8599 , 1/8600 değil :)

Arkadaşınızın haklı gibi de olabilir. Zira ilk şarkının gelme ihtimali de önemli gibi geldi. 8600 tane şarkıdan önce 35. şarkının gelme olasılığı 1/8600 haliyle, hemen arkasından 36. şarkının gelme olasılığı da 1/8600 olunca çarpılır bunlar.

Ama ilk şarkıyı önemsemeden çalan şarkıdan sonraki şarkının gelme ihtimali derseniz sizin verdiğiniz sonuç doğru. Onda da verdiğiniz (8600 * 1/8600) * (1/8600) hesabına gerek yok, zaten ilk şarkı önemsiz olduğundan direk 1/8600 dersiniz.

Şöyle düşünelim, bi 8600 şarkı m3u listesinde kayıtlı olsun. Winamp'ta shuffle açıksa listeye çift tıklayınca rastgele birini seçer: 1/8600 Arkasından gelen şarkıyı çalma ihtimali de 1/8600 olur.

Aman gece gece... Ama arkadaşınız daha haklı gibi.

hehe, Manert'in yazdığını ben yazacaktım. ayrıca ard arda çalacak şarkılardan sıra numarası küçük olan ilk olarak çalacaksa işlem iyice uzuyor. ama yanılmıyorsam o uzun işlemin sonucunun 1/2 * 1/8599 olması lazım. sonuçta 8599'ta bir ihtimal ard arda gelen şarkılar çalacak ve üsttekinin önce çalma ihtimali yüzde 50.

yanlış anlamadım sanırım değil mi, normal listede arka arkaya gelen iki şarkının shuffle'da da arka arkaya gelmesi mi soru? öyleyse bir sorun daha var, sözkonusu ilk çalan ve bir sonraki şarkı değil de, örneğin 8600 şarkılık playlistten rastgele 100 şarkı dinlerken arada böyle bir şeyin olmasıysa işler karışır. ama öyle değilse, yani sadece iki şarkı çalınan listede çalınan ilk şarkı ve ikinci şarkının arka arkaya olmasıysa duruma şöyle bakılabilir:

1. şarkının ve arkasından 2. şarkının çalması: 1/8600 * 1/8599
2. şarkının ve arkasından 3. şarkının çalması: 1/8600 * 1/8599
...
8599. şarkının ve arkasından 8600. şarkının çalması: 1/8600 * 1/8599
topluyoruz olasılıkları, (1/8600 * 1/8599) * 8599 = 1/8600 yapar!

ama işte listeden sadece 2 şarkı çalınması gerekiyor. öbür türlü durum için gece kafası elvermiyor.

8600 şarkıdan şarkı1 yahut şarkı2'nin gelme ihtimali:
2/8600

kalan 8599 şarkıdan, kalan şarkının (şarkı1 veya şarkı 2)'nin gelme ihtimali:

1/8599

8600 şarkılık playlistten belirli iki şarkının peşpeşe çalması ihtimali:

1/8599 x 2/8600 = 1/36975700 eder.

yok eğer mevcutta çalan bir şarkıdan sonra belirli bir şarkının (yahut listede o şarkının hemen arkasında gelen şarkının) gelme ihtimali soruluyorsa o da yukarıdan da anlaşılacağı üzere 1/8599 olur.

onun dediği,(1/8600*1/8600) o iki şarkının ardarda gelme ihtimali olur. sen haklısın;)


edith piaf: aynı şarkı repeat olabilecekse tabii, yoksa ben fakirim ipod u bilmem

tatmin olmadığın muhtemelen benim yanıt verdiğim duyuru idi ama bir daha deneyeyim;

kaç rapid verirsen, 30 gün boyunca 30 gb veriyor. bir ay içinde sonraki her 5 gb için 14 rapid ödemen gerekiyor.

aşağıdaki de anladığım kadarıyla "99 rapide 30 gb alıp, ay içerisinde istediğiniz gibi, günlük limit olmadan kullanabilirsiniz." demek. aradaki 10gb ne bilemedim, upload olabilir bi' ihtimal.

öptkibtşkbye

her 30 günde bir 100 rapid hesabından düşüyor. bunun karşılığında sana 30 gb veriyor. diyelim ay içerisinde 30 gb yetmedi, 14 rapid başına 5 gb daha alabiliyorsun. yani 10 gb almak istiyorsan 28 rapid, 100 gb almak istiyorsan 280 rapid düşüyor.

var mı soru işareti?

istersen 500 gb da alırsın ay içerisinde. bir sınırı yok. daha fazla alınca indirim de yok.

nasıl bir hata veriyor?

giriyorum tc kimlik no mu babamın adını direk hatalı yazmış gibi başa atıyor.

bir ara millet girememekten şikayetçiydi, sonra ne oldu bilmiyorum ama farklı tarayıcılarla girmeyi dene.

Geç saatlerde deneme şansınız varsa o zaman , internet explorer ile deneyin.

isimlerini google'da aratacaksınız.

misal: www.google.com.tr
www.google.com.tr

live versiyon olacak.

(bkz: live linux)

ofis yazılımları için kullanacaksanız suse sürümünü öneririm

Ubuntu'nun standart CD'si ile bunu pek rahat yaparsın. Ve hatta CD yerine USB bellek ile de işletim sistemini "live" olarak kullanabilirsin ve daha hızlı olur.

www.ubuntu.com adresinden 32 bit Ubuntu .iso'sunu çektikten sonra aşağıda kullanmakta olduğun işletim sistemi ile CD ya da USB belleği seçerek nasıl "live" olarak kullanacağını görebilirsin "3.Try it!" kısmında.

Kolay gelsin... :-)

kılavuzun arka sayfasında var.

bu yıl zam yapılmamış iö mühendislik için yine 764.5 tl dönemlik. yani yıllık 1526mı ediyor

banka biliyordur zaten yanına fazladan para al olmadı. iki takside bölüp her dönemin kaydı sırasında yatırılıyor. herkes öyle yapıyor ama tek seferde yatırsan da hayır demezler sanırım.

1)sorun konuşmaksa film izlemenin bir faydası olmaz. ama konuşma diline aşina olursunuz.

konusma konusunda dili bilmek disinda en onemli unsur rahatlik.. belli bi sure yurt disinda ya da anadili ingilizce olan biriyle pratik yapmadan da gelistirmek gayet zor..

grameri öğrenseniz bile iş konuşmaya geldiğinde pratik gerekecek. pratik yapma fırsatı bulduğunuz yerde zaten gramer yapıları dilinize yapışacaktır, ekstra olarak gramere çalışmanıza gerek kalmayacaktır. tek çare pratik yapacak bir ortam bulmak

bol bol pratik yap. anadili ingilizce olan insanlarla konuş sohbet et. kısa zamanda konuşmanın çok geliştiğini göreceksin. skype kurmakla başla.

1. film - dizi izlemek günlük hayat konuşma kalıplarını öğretiyor, ya ing. altyazılı, ya da altyazısız izlemelisin.

2. 'free online english tutorial' falan diye aratınca çıkıyor bişeyler.

3. bir tavsiye: konuşurken kendine bile bayıcı gelecek belki ama, yavaş konuş. hiç acele etmeden, düşüne düşüne konuş. öyle başlarsın, sonra hızlanıyor zamanla.


bir de, evet, pratiksiz olmuyor.

chat

philipsden uzak dur. yenilenmiş üründen de..

i river veya sandisk derim.

philips kesinlikle almayın. adamlar yazılım özürlü. 50 liralığından tut 500 liralığına kadar.

bence yenilenmiş ürün almayın. sorun çıkma ihtimali var.

5-6 senedir ipod nano kullanıyorum. şu anda son generasyon nanom var 8gb. kamerası var radyosu var ses kaydı var video izleme var. canavar gibi alet tavsiye ederim.

şu anki fiyatıyla ipod nano almam imkansız gibi. 3-4 ay gibi bir süre sonra sofya'ya gideceğim. oradaki fiyatlarda buradaki ile uçurum var mıdır? az sabret oradan daha ucuza alırsın der misiniz? gönlüm ipod'da kaldı..

250 lira ipod nano.

oha hatta 190 a bile varmış
www.sahibinden.com
al
gönül rahatlııyla kullan hiç bi skntısı yok ben de yurtdışı aldm.

refurbished olmasi konusu bence risk degil.. sifir alsan bile hata cikma ihtimali var.. benim kendime de almisligim var ve herhangi bi problemle karsilasmadim simdiye kadar..

@buzzlight
bunlar refurbished diil. karıştırmamak lazım.

@rennts
duyurunun kendisinde verilen ipod nano refurbished.. en azindan satan adam oyle yazmis.. hatta sshot aldim senin icin: i35.tinypic.com

@buzz
ah ok ben ona dikkat etmemişim. eyvallah.

matematik, fen, sosyal, türkçe 40'ar soru. soru kitapçıkları bir. lys gibi ayrı kitapçıklar değil. her bir soru için 1 dakika veriliyor. lys'de 1.5 dakika. lysde derslerin soru sayıları farklı.

sizin zamanınızı bilmiyorum. çook eskiden iki ayrı sınavlardı ya bunlar, birini geçince diğerine girmeye hak kazanıyordun. işte birinci sınavla aynı bu. lise1 konuları. birkaç soru lise1 dışındaki konulardan çıkabilir gıcıklık yaparlarsa.

tek sınav derken, şu aynı kitapçık içinde önce mat-tür-fen-sos sonra alanınıza göre sos-edep sorularının olduğu sınavdan mı bahsediyorsunuz? 2008de öyleydi. ygs ilk bölümdeki mat-tür-fen-sos oluyor işte.

anladım. benim zamanım 2007 dönemiydi de, şimdi istemediğim bir bölümde okuduğum için tekrar öss'ye gireceğim en azından bu sene çalışıp deneyeceğim olmazsa seneye dersaneyle birlikte götüreceğim işi.

bu 1. bölüm 2007 sistemindeki gibi mi? yani sorular aynı mı, mat1 konuları cart curt? bunları şuan sormam saçma tabi ama yalnızca merak :)

evet soru tipleri aynı. konular değişmediği için sorularda değişmiyor.

kanımca dershaneye ihtiyacınız olmaz çünkü bir yerde okurken tekrar sınava giren arkadaşlarım ilk girdiklerinden daha iyi yerleri tutturdular. düşün ki sen liseye giriş sınavına girmişsin, liseyi okuyorsun, sonra tekrar lise sınavına giresin geliyor. tabii ki ilkokullu bir çocuktan veya kendinin eski halinden daha yüksek yaparsın.

lys kısmında hızın üzerine çalış sürekli deneme çöz. çünkü orda soru sistemi farklı. sana edebiyat kitapçığını verip kaç soruysa x 1.5 dakika verecekler. o süre içinde bitirmelisin, süre sonunda kitapçığı senden alıp coğrafya kitapçığını verecekler. yani geri dönüşün olamayacak sorulara.

zaten kendime oldukça güveniyorum ama çok çalışırsam. matematik1 konusunda (ben 3 sene önce ea idim) da oldukça iyiyimdir hani bi 45te 43 falan yaparım iyi bir pratikle. onun dışında sözel yerlerde sorun yaşarım ki çok çalışarak atlatmak istiyorum onu da.

dediğim gibi ilk senemde istediğim yere giremesem bile 2. senemde daha iyi olacağımı biliyorum. hele 1. bölüm konuları değişmediyse benim için çok daha iyi :)

ygs'de sana her bölümden 40'ar soru ve 160 dk süre veriyorlar. sen alanına göre öncelikli olanları yapacaksın mümkünse hepsini ki ygs sınavı bu sene itibariyle oldukça kolaydı.

ygs'de barajı aşamayanlar lys'ye giremiyor. aynı zamanda ygs puanın lys puanını yüzde bilmemkaç oranında etkiliyor.

senin girmek istediğin bölüm ts-1'den alıyor. edebiyat 56 idi sanırım sosyali bilmiyorum. edebiyat ve sosyal sınavı birer hafta arayla yapılıyor. her kitapçık ayrı bir de, yani sosyalin alt başlıkları tarih coğrafya felsefe ise bunların kitapçıkları ve süresi ayrı veriliyor.

geçmiş senelerden farkı yok soruların. çıkmış sorular rahatlıkla yol gösterir.

ygs tek oturumdur, herkes girmek zorunda. 40ardan 160 soru. her puan türü için ağırlıkları farklı. ama hepsinin herkese etkisi var.

ygs sınav sonuçlarını %40 oranında etkiliyor. yalnız ygs'de 700üncü olup da lys ile beraber 6000lere düşen de var, 14 binden 5 binlere çıkan da. ygs sonucunu çok da sikleme anlayacağın, iş lys'de bitiyor. ama bu önemli olmadığı anlamına gelmez tabi.

%40 çok iyi rakam ygs'ye baya önem vermek gerek o zaman. üniversitedeki gibi vizeyi yüksek tutalım final rahatlar :) afasda.

o mantıkla nisan'a kadar ygs, 1 buçuk ay da lys çalışıp lys yüzünden sıçan çok var. herkes önünde ygs olduğu için aylarca ygs çalıştı.

yanlış mantıkmış onlarınki baya :)

Niluferi ve kamilkoc'u onerebilirim. 37 lira nilufer, 40 lira kamilkoc (rahat hat)

(ikisi de internetten alindiginda gecerli).

ucuzluk açısından kamil koç ta ramazan boyunca %50 indirim varmış. fakat sınırlı sayıda bilet olabilir ve internetten alınamıyor. haberiniz olsun. bunun dışında hem uygun hem de rahat derseniz nilüfer veya anadolu derim.

anadolu ulaşımın otobüslerinde ekran falan var. film, müzik vesaire. metro turizm de aynı şekilde. suit otobüsleri oldukça rahat, tek kişilik koltuk da var, koltuklar arası oldukça geniş.

diğer firmalarla uzun süredir git gel yapmadım. bu iki firma da 40-45 gibi birşey. kamil koç vs. de fiyat olarak hemen hemen aynı. onlar götü boklu travego kullanıyor hala.

terminalde 30a kadar bilet bulursunuz. firma n/a :)

pamukkale, kamil koç, nilüfer ve anadolu arasından bir seçim yapacaksan anadolu!

kamil koç anadolu nilüfer pamukkale filan fiyatları ve rahatlıkları aşağı yukarı aynı.(teknobus,rahat hat filan çoğunda var zaten.)
onun dışında kamil koç indirimi iyi gibi.hem rahat hem ucuz.
onun da dışında terminalden boktan firmalardan 5 lira filan ucuza bulabilirsiniz ancak 9 saatte gitmeleri ve otobüs kalitesizliği gibi dezavantajları olur.(örnek firma:salihli güven turizm)

evet, herhangi bir sesten müzik yapılabilir.

emek harcanıyor ki hepsinde. vuvuzela çalınırken bile emek harcanıyor mesela.

elektronik müzik, bir müzik türüdür ve dolayısıyla sanattır..

bana göre, emek harcamadan asla 'müzik' yapılamaz. ama elektronik müzik de hiçbir emek yok ki ben zaten onu müzikten saymıyorum.

edit: canlarım benim ben de benim sevdiğim müzik tarzına eleştiri gelse sevinmem ama farklı düşüncelere de açık olmak lazım değil mi? yukarıda yazdıklarımın tamamen arkasındayım, bu konuyu tartışmayı isterim ama ne yeri, ne de zamanı. bu asabilikle bir yere varılmaz. hadi öptüm bb.

ben ıslıkla dokuzuncu senfoniye kadar geldim.

elektronik müzikte duygu soruna bazı parçalarla yanıt vereceğim;

missing (todd terry remix) - everything but the girl
remind me (someone else's remix) - röyksopp

bunları dinle, sonra gel bakalım emek var mıymış, duygu var mıymış.

teyallahım ne insanlar var ya...

elektronik müziğin sanat olup olmadığını anlamak için bir konçerto, bir arya dinleyin de 'gerçek' sanatın ne olduğunu anlayın. kimsenin müzik zevkine karışacak değilim ama neyin sanat olup neyin olmadığını bilmek lazım.

elektronik müzik olarak neyi ele alıyoruz, zira dinlediğimiz herşeyde zaten elektronik birşeyler var,
triphop taki elektronik davullardan dolayı emeksiz mi sayacağız

yada en basitinden midi klavye ile bas gitar samplesi çalınca emek oluyorda bir sawlead çalınca emeksizmi oluyor.

elektronik müzik içinde deli gibi müzik bilgisi lazımdır, elbette emek vardır
ama her müzikte olduğu gibi iyi müzik ve kötü müziği ayırt etmek lazımdır.

elektronik bir müzik türü müdür ?

- evet elektronik bir müzik türüdür. ve elektronik müzik çok geniş dallara ayrılan bir müzik türüdür. dubstep'den tutun chillout'a kadar gider bu yol.

elektronik müzikte duygu var mı?

- bana göre en fazla duygu içeren müzik türü elektronik müziktir.

"elektronik müzikte emek yok"

bunu söyleyebilen birisi "müzikten anlamıyordur". bu kadar basit. 2 kere 2 = 4. sen elektronik müzigi hayatında sadece clublarda duydugu müzik zanneden zihniyetin bunu söylemesi çok basit ve anlanabilir.

howard shore ile yapılan bir roportajda bu konu üzerinde durdular. howard shore elektronik müzigin şu an icra edilen en kaliteli müzik türü oldugunu üstüne basa basa söylüyordu. (2005-2006 arası bir roportajdı) Ayrıca hangi sanatçıları takip ettigi sorulunca, bir Trance efsanesi olan Airbase'i göstermişti.

www.youtube.com

Gidin, Trance dinleyin, Chillout Ambient Lounge Downtempo dinleyin. Commercial House'ı elektronik müzik sayanlar, sizler bu konularda fazla yorum yapmayın. Benimle aynı ortamda bu konuyu açmayın. Fena ezerim.

Çok uzun bir yazı yazacaktım ancak bu kadarı yeterli.

elektronik müzigi dinlemeyi bilmek lazım önce. evet.

bir de rock müzik icra edip hastası olan bir arkadaşım elektronik müzigin rock müzikten etkiendigini söylüyordu. odasında ise elektro gitar asılıydı. hala her müzik türünün digerlerinden az da olsa etkilendigini, hiç bir müzik türünün digerinin "alt kümesi" olamayacagını anlamayanlar var.

burada "bizim pink floyd, deep purple gibi, rolling stones gibi efsanelerimiz var diyip" elektronik müzigi küçümseyen kişilerin kesinlikle bir kaç tane elektronik müzik "efsanesi" dinlemesi gerekiyor. araştırınız.

elektronik müzik dinleyen bir insan değilim, ama devils trill bir işin sanat olup olmayacağını sizin kıstaslarınız belirlemiyor. kaldı ki elektronik müzik ileri seviyede müzik bilgisi gerektiren ve emek harcanan bi müziktir.

Müzik entrumansız yapılmaz. Bilgisayarda yapıyorsanız enstrumanınız bilgisayardır.
Emek harcamadan müzik yapılabilir ama başkalarının emeklerini harcamak gerekir bunun için.

Bir de elektronik müzik dediğiniz çok geniş bir genre. Şu dj lerin çaldığı sürekli kendini tekrarlayan ritimler de bu genreın içinde Mike Oldfield'da. Çok saçma örnekleri de var ama başyapıt diyebileceğimiz örnekler de var.

Bir de elektronik enstumanları entruman olarak kabul etmemek o kadar saçma ki. Acaba Moog'dan çıkan sesi ne gibi bir akustik entrumandan çıkarabilirsiniz. Çıkaramazsanız bu gibi seslerden feragat mı edeceksiniz.

Bir de konçerto, arya dinle falan denilmiş. bir konçertoyu tamamen elektronik enstrumanlarla çalabilirsiniz. Hatta elektronik bir enstruman için (mesela hammond orgiçin) bir konçerto bile besteleyebilirsiniz. Kubrick'in A Clockwork Orange filminin müziklerini dinlerseniz klasik eserlerin elektronik enstrumanlarla nasıl icra edildiğini görürsünüz.

elektronik müzik 19. yy sonundan itibaren başlamıştır. ancak günümüzdeki şeklini daha çok 1950'lerden itibaren aldı desek hiç de yanlış olmaz. özellikle pierre schaeffer'in "concrete musique"i ile karlheinz stockhausen'ın "electronische musik"i öne atıp geliştirmesiyle, ses örneklemesi ve sesin işlenmesi, müzik içerisindeki yerini en sağlam haliyle aldı.

öncelikle elektronik müziğin aslında hiç de yeni olmayan, aksine önemli geçmişe sahip bir müzik yapma çeşidi olduğunu belirtmek istedim. malum yanlış bir anlaşılma var gibime geldi. şöyle ki, elektronik müzik sadece chill-out, drum n bass ya da trance'den ibaret değildir.

matematik, geometri ve mimarinin özelliklerinden yararlanarak bu müziği üreten çok fazla elektronik müzik sanatçısı vardır. kimisi tam bir programcı edasıyla dijital ortamda kodlamalar yaparak müziğini üretir, kimisi ise, analog modüler sistemler kurarak ya da analog olarak üretilmiş sesi, dijital ortamda process'e uğratarak bize sunar. ve tüm bu olanlar sandığınız kadar basit bir süreç değildir.

buradaki önemli nokta, elektronik müziği nasıl ve ne olarak algıladığınızdır.

amma aşıkmışsınız elektronik müziğe yaa. tamam her şey emek olduğu gibi elektronik müzikte de emek vardır. ama ve lakin benim uğraştığım müziğin yanında elektronik müzikteki emek hafif kalıyor.
bilgisayarla falan programlamak farklı, tuşe de elin yara olana kadar kreutzer çalmak farklı.
bir paganini eseri çalabilmek için değil yıllarını, tüm hayatını ona veriyorsun. parmakların yara, sırtın, belin, boynun ağrıdan geçilmez duruma geliyor. sadece bir notaya bile günlerce uğraşıyorsun. haftalarca kreutzer, han sitt vs. kasıyorsun. çalışıyorsun, çalışıyorsun ama hoca beğenmiyor. sayfalarca süren en can sıkıcı, en zor etütlere çalışıyorsun. enstrümanını çalmadığın zaman bile parmakların sanki çalarmış gibi hareket ediyor, çünkü ondan başka bir şey düşünemez hale geliyorsun. bir nevi çıldırmak yani. sizin 5 dakika dinleyip geçtiğiniz eser üzerinde o kadar çok emek var ki bunu, o enstrümanı çalandan başkası anlayamaz.

biri için ömrünü veriyorsun, diğerini ise dijital ortamlarda yaratıyorsun. aradaki o kadar çok emek farkı var ki yazacağım hiçbir şey ifade edemez bunu. ayrıca kendimi övme meraklısı değilim ama, 'müzikten anlamıyor' denilecek son kişilerden biriyim emin olun.

herkes kendi sevdiği müziği dinlesin. hiç yoktan yere düşmanlık yaratmaya gerek yok.

susucam diyorum olmuyor.

devil trill, güzel arkadaşım. sen elektronik müzigin bilgisayarda çat diye yapıldıgını mı sanıyorsun? benim ugrastıgım müzigin yanında hafif kalıyor ne demek? elektronik müzik tüm müzik dalların arasında "yapım sonrası" en fazla emek harcanan müzik türüdür. senin çaldıgın, bahsettigin isimler zaten müzige yön veren isimler. sen gelmiş klasik müzikle günümüz müzigini kıyaslıyorsun ve çaldıgın şeydeki emegin fazla oldugunu söylüyorsun. sen 1700 1800lerde yapılan müzigin yapım şartlarıyla günümüzün şartlarını bir tuttugundan böyle konuşuyor olabilir misin?

kısacası her müzik türünün kendine has bir havası dogası vardır. ben transa'nın söylediklerine katılıyorum ama biraz sert çıkışmış kendisi. onun verdigi link'e bir ekleme de ben yapayım :

www.youtube.com

1.45'den sonrasını dinleyiniz, klasik müzik etkilerini yaşayınız. bu başlıkta elektronik müzik fazla savunulmuş ama umarım türkiye'de hak ettigi ilgiyi görür.

elektronik müzik çok emek isteyen, çok müzik bilgisi isteyen, nota bilgisi isteyen bir sanat dalıdır. sanattır. duygu vardır.

devills trill ise elektronik müziği beğenenleri kendi cevabına karşı gelinmiş gibi değerlendiren bir bireydir. ya cevap verip durma adamın sorusunun içine etmişsin. kimse seninle tartışmamış ki. kime cevap veriyorsun?

elektronik müzik yapmak için bile bence bi enstrüman çalmak şart çünkü ritim duygusunu geliştirmen lazım

elektronik müzik de bir müzik türüdür. sevenlerine de saygı duymak lazım. elbette kişisel zevkler tartışılmaz fakat genel manada müzik dünyası da gitgide bu yönde bir müziğe doğru evrilmektedir. Bunun en önemli getirilerinden biri de eski sistemlere göre çok daha az bir maliyete oturduğunuz yerden bir orkestra kurabilmek olmalı.

öncelikle herkesin bir başka müzik türü müzisyenine, bestecisine ve dinleyicisine saygı duyması gerekir.
genelleme yapılırken de dikkat etmesi gerekir.
en duygusal müzik elektronik müziktir demiş bir türk düşünürü az önce yukarılarda bir yerde...
hayatınızda kaç kere klasik müzik dinlediniz? ne dinlediniz?
neye göre kime göre karar veriyorsunuz?
mozart, verdi requiemdeki duygu yoğunluğunu, adnan saygun yunus emre oratoryosundaki duygu yoğunluğunu algılayabilecek kadar derin bir algınız var mıdır?
elektronik müzik dum tıstan ibaret değil elbette, bunun farkındayım. ama lütfen bu müzik türü için en yüksek duygu yoğunluğuna sahip gibi saçma sapan sıfatlar koymayın, gülerler...
farkında mısınız bilmiyorum ama ben de herhangi bir müzik için bunu koymuyorum...
bu biraz kişisel bir olgudur zira.
her ne kadar bir müzik parçası 10 saatte (attım) diğeri ise 7-8 ayda besteleniyor; bir müzik parçası tek kişi ile 1-2 saatlik bir prova ile diğeri ise 100lerce kişi ile 20-30 saatlik bir prova ile anca sahnelenebiliyor ise de ikisine verilen değer, tamamen kişinin algısı ve dolayısıyla algılayabildiği ve sonrasında hoşuna gidebildiği doğrultuda yüklediği değerdir...
bugün müzik gibi sanatın önemli bir konusunda bile "pr" "reklam" türevi ticari konular konuşuluyorsa o zaten müzikliğinden çıkmaya, ticari bir olgu olmaya yüz tutmaya çalışan birşey olmuştur zanımca...
konuya gelince.
eskiden, özellikle kompozsiyon bölümünde okur, saatlerce kontrpuan ve armoni kasarken elektronik müzik türünü ciddiye almaz, müzik olmadığını düşünürdüm.zira dj olup eline turntable alan -ki teknoloji sayesinde gerçek pikaplarda kullanılmıyor artık- kendini müzisyen ilan ediyor... öte yandan 3-5 akor bilen gitarı kendi kendine öğrenmiş kişiler de müzisyenim diye geçiniyor... kim müzisyen peki? ben mi o mu? konservatuvarda resmi sınav saati 12-24-48 saat gibi hayvan uzun sürelerde olan, odada günlerce çalışarak ortaya bir şey çıkartmaya çalışan, kağıdını jüriye teslim ederken bile kafanda acaba orasını öyle yapmasaydım daha iyi olurdu türevi düşünen bizle mi gerçek müzisyendik, yoksa orda burda çeşitli kayıtları sample edip stüdyosunda çok büyük emek harcayarak ortaya şarkı çıkartan gubikler mi?
enstruman, kelime itibariyle araçtır zaten. kim hangi araçla müzik yaparsa o müziktir. ama müzik, baside indirgendiğinde duygu ve düşüncenin notalara aktarılması ise, bir tarafta sıfırdan yaratılan bir duygu hüzmesi, tamamen size ait, daha önce kimse tarafından yapılmamış, edilmemiş bir duygu bulutu varken öte yandan birilerinin birşey çalmasına muhtaç olan, başkalarının duygularını kendi duygusuymuş gibi özümseyen kişiler var...

bestecilik orkestra şefliği haricinde esasen kemancıyım bir fiil 10 yıldır önemli bir orkestrada çalan. birçok tv, reklam, albüm, dvd kayıtlarına giriyorum 100lerce kez. her seferinde de önem arzedip sorarım, nasıl olsun diye... çünkü notaların içindeki duyguyu bir tek müzisyenler anlar. aranjörler veya prodüktörler değil. ama para kazanmak için onların istediğini hatta onların hayal bile edemeyeceğini en kısa sürede en kolay şekilde ortaya koyman gerekir. sorarsın nasıl olsun usta diye, şöyle olsun böyle olsun diye söyler kendi dağarcığındaki müzik bilgisiyle. çok kötü ise durum, çalarsın yok olmadı şurayı gııy gıy burayı gıy gıy gııy yap der bu mu dersin... yine olmazsa zaten hiç oraya gitmemeliydin...

şöyle birşey var, mutlaka alakalıdır...
bir takım tesbitler yazıyorum, belki hoşunuza gidiyor, belki gitmiyor bilemem. ama emeğe saygı ise söz konusu olan, laf edememelisiniz...
zira bir elektronik müzik müzisyeninin (yazar bu lafı yazarken çok güldü kendi kendine...) eğitimi kaç senedir? pardon, sene midir? aletleri çözdüğünde zaten içindeki duygusunu enstrumanları olan o aletlerle halka sunamaz mı?

ben size yazayım okuyunuz. klasik müzik kemancısının minimum eğitim süresi 10 yıldır. 3 yıl ortaokul, 3 yıl lise, 4 yıl üniversite. konservatuvarda geçer bu yıllar ve sizin anca üniversite karşılaştığınız finaller, vizeler ortaokul bebesinin karşısındadır.
eğitim sistemi çoğu avrupa ülkesinden daha köklüdür.kendisini daha da geliştirmek isteyen müzisyen, mezun olduktan sonra yurtdışında okul araştırır. birebir eğitim sisteminden ötürü iyi bir hoca bulur, gideceği ülke ile ilgili maddi manevi herşeyi hazırlayabilirse çeker gider... 1-2 sene yüksek lisan sonasında ülkesine 3-5 senelik kazanımla döner...

diğerinde ise belki arada bir setupı için birkaç bin dolar ödüyordur...

başka bir türk düşünürünün sarfettiği youtube linkine de üşenmedim tıkladım.
söz konusu elektronik müziğin en efsane grubunun muhteşemötesi muazzamissimo eserini de dinledim.
dayanabildiğim kısmına kadar olan form analizini yazıyorum.

8 ölçü elektor kick girer.
2. 8 ölçüde hihatler girer.
16 ölçü sonrasında 3. 8 ölçüde o ünlü efsanevi melodi girer.
do minördür, daha dün annemizin melodisinden biraz daha komplikedir.(söz konusu daha dün annemizin melodisi mozart tarafından bestelenmiştir.helal, ne güzel kompğlike birşey yapmış mozarttan bile komplike... ama o beste esnasında mozart 4 yaşındaydı...) neyse,
bu parçanın o muhteşem melodisi 3 kez tekrar ettiğinde takribi 4. tekrar girerken bir crash sesi gelir. reverse edilmiştir ve 4. tekrarın başındaki ölçüye kadar uzatılmıştır...
bu böyle sürer gider.merka ettim gerçekten böyle mi sürüyor diye, yok sürmüyormuş. usta müzisyenler bundan sıkılıp parçanın 2.30 ları civarlarında bu melodiyi es geçip başka bir melodi bulmuşlar.bu melodi inici yapıda bir melodi o da sürüyor hayli...
yapılan en enteresan gelişme, bu mzikte herşeyin üstüste bindirilmesi.ama bunu 8 ölçü 8 ölçü yapıyorlar ki dinleyici iyice algılasın. yoksa basmıyor sanırım...
oysa senfonik olaylara bakıldığında aynı anda zaten 15-20 ayrı track var.(yazar burada algıda seçicilik için elektronik müzik ağzıyla konuşur) her track, kendini asla tekrar etmediği gibi, diğer tracklerin de pek tekrarı değil... üstüste eklemek bahsinde zaten üstüste gelirken, ayrıca yatay biçimde de ciddi bir form oluşiturmakta. 8 ölçü olan bir tema, tekrarıyla total 16, hadi bir tekrar daha yapalım desek 32 ölçüğ sonrasında gider. yerine bir başka tema gelir. bazen temasız, geliştirme bölümleri, köprüler ve diğer parçalı yapıdaki formlarla gelerek dinleyiciyi monotonluktan çıkartır.sürprizli bir yapıda bambaşka şeyler doğurur...
duygu ön plandadır. kimi senfonik eserler, senfonik şiir tadında konusu olan, birşeyler anlatılan şeylerdir... bunu en iyi anlamanın yolu (esasen çocuklar için yazılmış olsa bile) prokofiev'in peter ve kurt'tudur.


...bu mudur sizin duygu dediğiniz şey?
eğer buysa çok duygusuz bir nesil yetişiyor azizim !

eğer buysa sizin top noktanızdaki elektronik müzik, bir mozart requiemi alıp oturtursanız bilgisayar ortamına, her 16 ölçüsünden bir elektronik parça çıkar. tek requiem ile de muhtemelen hayatınız boyunca dinleyeceğiniz binlerce elektronik parçayı dinlersiniz. daha da ihtiyacınız kalmaz...

yazıktır beyinlerinize, kulaklarınıza...

son sözü şöyle söylemek istedim...
nota bilmeden müzisyen olunmaz.
budur.
2x2=4...



saygılar.

kotana bak şimdi, sonra bir de yarın bak, eğer aşırı şekilde artmışsa kullanan vardır.

modem arayüzüne gir. Kaç kişi bağlanıyor ona bak. Ne olur ne olmaz diye de wi-fi şifreni değiştir.

sınırsız kullanıyorum ben gerçi, pek kota takibi yapmamıştım şimdiye kadar, pek anlaşışır olmaz gibi sanki. bunun başka bi metodu yok mudur. linuxta falan direk görebiliyorduk vistada da yok mu böyle bir şey ?

edit: 2. cevabı şimdi gördüm, modem arayüzünde nerden bakılıyor kullanıcılara, teknoloji cahili bir insan olaraktan bulamadım da..

modem arayüzüne girip eğer kablosuz ağına giren varsa wlan kısmında giren bilgisayarın mac adresini görebilirsiniz.

modemin kullanım kılavuzu varsa arayüzün ip'si mi neyse o yazar. 192.168.1.1, 10.0.0.1 gibi birşey olur. arayüze girerken de şifre ister, bu da kullanım kılavuzunda yazar.

dhcp istemcilerine mi neyse bağlananlara bakacaksın işte.

hangi şehir? istanbulda gecelik yatak fiyatları 40 tlden başlıyor da öğretmen evi üyeleri için, öğretmen evinde öğretmenlerin ne gibi bir imkanı oluyor bilmiyorum.

ogretmenler 30a kaliyorsa siviller de 40a kaliyor. ogretmenevi kimliginiz olmadan zaten kadrolu ogretmen olsaniz dahi ogretmenevinde kalamazsiniz. once kimlik cikartmaniz lazim. ama dedigim gibi az bi farkla sivil olarak kalirsiniz.

izmirdeyim ama sanırım derhal ucuz bir ev bulmalıyım hiç karlı olmayacak..

izmir'in neresinde çalışıyorsunuz? çiğli evka5'te boş ev var bizim kiralık.

ben bornovadayım..evka 5 sanırım karşıyaka tarafında epey ters..

yurtlarında misafir olarak kalabiliyorsun kayıt dönemi süresince. yani büyük ihtimal.

YTÜ'yü kayıt günü ve okul günleri istemediğiniz kadar gezeceksiniz. Bu altı günde İstanbul'u öğrenin olabildiğince. Nereye neyle gidiliyor, onları iyice öğrenin.

1. gün: Tarihi yarımada: Topkapı Sarayı, Ayasofya, Kapalıçarşı, Mısır Çarşısı (Öğle yemeği: kalabalık gördüğünüz bir esnaf lokantası. Sultanahmet Köftecisi gereksiz pahalandı.)
2. gün: Taksim, Beyoğlu (Öğle yemeği: Bambi'de döner, Kızılkayalar'da ıslak hamburger)
3. gün: Adalar: Büyükada'yı gezin, diğerlerine vapurdan da baksanız yeter (Öğle yemeği: Sandviç yapıp götürün, piknik alanlarından birinde takılın)
4. gün: Üsküdar (merkezi biraz dolaşıp Kadıköy'e geçin), Kadıköy (Öğle yemeği: Cepte para çoksa Ekspres İnegeöl Köftecisi, azsa Bambi veya sahildeki büfelerde sosisli sandviç)
5. gün: Vapurla Anadolu Kavağı (Öğle yemeği: Ucuz bulduğunuz bir yer)
6. gün: Kayıt

amcanın yaptığı özel kamera 3 fotoğraf yakalıyormuş ard arda, bunlar filtrelenip birleştirilince gerçek renkli fotoğraflara yakın fotoğraf mı elde ediliyormuş ne. tabii bu yüz yıl önce oluyor.

ikimsi.

linkteki ilk resim artvinli bir ermeni kadına ait. biraz kurcalayınca şöyle bir site buldum. meraklısına duyrulur:
www.loc.gov

2.
Amcaya da helal olsun bu arada, akıllı adammış.

bir ağırlıkta çok rahat 4 set yapıyorsan o ağırlık azdır. 3. sette 15 yapabiliyorsan o ağırlıkla devam et. ayrıca niye 20 tekrar orasını anlamış değilim. ne yaptığına da bağlı ama detaya girmemişsin.

ilgilizce isimlerini bilmiyorum ama yatarak gögüs yukarı kaldırma diye bir hareket var. burda 15'de kitleniyorum.

ayrıca tam olarak nerde duracağımı nasıl bilebilirim. kaslarımı gereksiz zorlarsam küçüleceğini de duydum. bunun sınırı nedir.

muhtemelen definasyon için çok fazla tekrar önerilmiş.
benim gördüğüm, yaptığım ağırlığı düşürüp hiç beklemeden devam etmek olmuştur.
bu arada gerçekten hiç yormuyorsa bu setler ilerleyen günlerde ufak agırlık artışları yapılabilir.

ilk 2 seti düşük yap, diğer iki seti yüksek yap?

birde bazı arkadaşlar çok hızlılar. yani şap şup hemen kaldır indir hop bitti :) yavaş olanı daha yararlı denilsede ben yavaş yapınca bazen set'i tamamlayamıyorum. hızlı yapınca tamamlayabiliyorum. hangisini tavsiye edersiniz. doğru olan nedir.

kaslarını zorlamaktan korkuyorsan geliştiremezsin de. vücut geliştirme "rahat" yapılmaz. hangi ağırlık ağzına sıçıyorsa o ağırlığı kullanırsın. ilk iki sette 20 tekrar yapabildiğin ağırlık da yeterli ağırlık değildir normalde. hoca sana öyle vermiş, hoca daha iyi bilir deyip geçiyorum.

çok yavaş olma, çok da hızlı olma. ortasını tuttur.

az ağırlık çok tekrar yağ yakmaya yöneliktir.

her set tekrar sayısını azalt ağırlığı artır. misal
1.set: 20 tekrar 3kg.
2.set: 18 tekrar 5kg.
3.set: 15 tekrar 8kg. gibi

şahsen, Fazıl Say ın sanatıyla ilgileniyorum, yorumlarıyla değil.

fazıl say kim ki ne iş yapar ???

zekasını sadece müziğine endekslemesini temenni ediyorum. müziğine saygı duyuyorum, kendisine fazla değil.

bence sanatdan sıkıldı ünlü olmak için oraya buraya saldırıyor.

Fazıl say'ı siyasi görüşleriyle ya da açıklamalarıyla tanımadım. bu görüşleriyle de fazıl say olmadı zaten. bende sanatıyla ilgileniyorum. siyasi görüşlerimin de fazıl say'ın siyasi görüşleriyle alakası yoktur. ha bi de fazıl say uzaktan itici görünür, aslında öyle bir adam değildir.

@wessago ünlü olmak mı? =)

@stroyaa evet ünlü olmak. bir hamburger yiyek beraber bu arada

sanatçı olarak görmüyorum, içi bomboş görünüyor buradan bakınca.

@:/

nerden bakmistiniz pardon?

barış mançoyu gördüğümüz gibi cem karacayı zülfü livanelini hatta musa eroğlu farklı düşüncede de olsa bunlar sanatçı arkadaşlar bunların bir özel hayatları var insanlar bize örnek olmaları gerekmiyor(yıllarca tartışıldı sanatçı duruşu ) durmasın sanatçı yazsın çizsin bi şeyler yapsın biz haz duyalım ideolojilerini ister paylaşın ister paylaşmayın ahmet kaya sevmeyeniniz yoktur şarkılarını ! kişiliğinden bananeeeeee illede çok kişilik arıyorsanız milletvekillerine bakın onlar bize örnek olması gereken insanlar isteyen demirkızık mı demirkazık mı ne araştırsın geçmişini !!!

son arabesk yavşaklık meselesinde adam haklı.

Öncelikle şunu söyleyeyim, uzun süre Fazıl Say'ın yaptığı tüm çalışmaları takip ettim, kendisini 7-8 kez biletli olarak dinlemişliğim var. Kendisi bu ülkenin yetiştirdiği en değerli müzisyenlerden biridir.

Ama sanatçının topluma örnek olması hatta ahlaklı olması gerekmediğini düşünen ben bile artık Fazıl Say'ın biraz cozuttuğu düşünüyorum. Artık yaptığı işleri takip etmiyorum, edemiyorum çünkü söyledikleri sanatının önüne geçti. Fazıl Say denince aklıma artık Patricia Kopatchinskaja ile Antalya piyano festivalinde verdiği o muhteşem konser gelmiyor, yavşaklık, ülkeyi terketmek gibi şeyler geliyor. O nedenle şimdilerde rahmetli Vladimir Horowitz ile gayet mutluyum.

Arabesk konusunda bir iki şey söylemek gerekirse, arabesk, hatta türk halk müziği, hatta türk sanat müziği sevmem ve dinlemem. En fazla eğer biyerlerde Orhan Gencebay ya da Kibariye duyarsam durup dinlerim ve bu iki ismi severim sayarım. Ama yine de insanlar sevip dinliyolarsa, hayatlarındaki bazı anları bu müziklerle özdeşleştiriyolarsa ne mutlu onlara.Ha bir de bana bu sevmediğim müzikleri (halk müziği) dinleten bir Erkan Oğur faktörü var ki keşke Fazıl Say gidip biraz çırağı (müzikal anlamda diil tabi) olsa da yanında biraz pişse. O zaman en azından söyleyeceklerini daha akılcı bir dille anlatır.

Sadece Fazıl Say'la ilgili değil bu söyleyeceğim. Ama artık "ülkeyi terkedicem" "beğenmeyen gitsin" "türkiye x'lere aittir" "şunlar moskovaya gitsin" "bunlar irana gitsin" diyenlerden cidden sıkıldım hepsinin cehenneme kadar yolu var. Bi tane güzel ülkemiz var, herkes oraya buraya sataşacağına işine gücüne odaklansa; onun bunun başörtüsüne, etek boyuna, şivesine, ten rengine, hayallerine karışmasa bak bakalım türk, kürt, başörtülü, başörtüsüz, dindar, ateist hep birlikte nasıl yaşacağız, her şeyimizi nasıl paylaşacağız.

hasan cihat örter'in farklı versiyonu.

tempoyu sabit tutmaya çalışın. ve bünyeyi yorarak bitirecek gibi değil, nabzı belli bir seviyede tutup kasların devamlı harcandığı kadar enerji üretmesine mahal verecek biçimde. öbür türlü azalarak bitersiniz. "bu ne lan daha hızlı koşarım ki ben" deyip hızlanırsanız birkaç dakika geçmeden yorulursunuz, dinlenmek zorunda kalırsınız.

nefesinizi düzenli alın. becerebiliyorsanız burnunuzdan alıp ağzınızdan verin.

uzundan kastın nedir ? 3 km ? 5 km ? 20 km ?

komando olarak askerlıgımı yaptım ve hergun duzenlı olarak 1,5 , 3 ve 5 km 'lik kosular yapardık.. bıze soylenen kucuk ıpucları sunlardı , zaten kostukca farkedersın faydalarını oncelıkle nefes alıp verme konusuna dıkkat etmelısın .. ıkıncısı kosmadan once cok sıvı tuketımı yapmamalısın , kola vb gazlı ıcecekler nefes alıp vermenı zorlastıracaktır uzak durmanda fayda var.. kosarken uzerınde kolye vb sallanan seyler olmamalı , ayakkabında bosluk bulunmamalı ..(sıgara konusunda soylenenler var ama derece yapan ılk 3 kosucunun tamamı tıryakıydı ve tek amacımız ılk bıtırıp rahat rahat sıgara ıcmektı :)) motıvasyon cok onemlı uzun kosularda.. yanı ben herzaman guzergahı kafamda gecırır ve toplam mesafenın azaldıgını hesaplardım benım ıcın extra motıvasyon saglıyordu bu yontem.. tabı bu seyler sılahlı ve techızatlı kosularda cok ıse yarıyordu .. kosarken tempo cok cok onemlıdır , kendı optımum temponu belırleyıp bunu korumalısın , tempon yavas olursa uzun mesafe ıcın gucunu bosa harcamıs olursun , hızlı olursa cabuk tukenırsın ve dalagın şişer acı cekersın .. gerekıyorsa son 300 metrede fılan depar atabılırsın.. benım aklımda kalanlar bunlar cok profesyonel olmasa da benım aklıma gelenler bunlar umarım ısıne yarar..

bahsettiğim koşu şekli bir radyo eşliğindeki tempoyla yaklaşık 10 dakikada 43 kere basketbol sahasında git gel yapmak. başlarda hızlı sonra hızlanıyor tempo. 1 ay içinde koşabilmem lazım bunu.

basketbol sahası 28 metre. 43 kere yapınca 1204 metre. bildiğim kadarıyla normal ebatlardaki bir futbol sahasının etrafındaki koşu pisti iç cepheden 400 metre. orda 3 tur demek bu. 10 dakikada koşmak çok zor birşey değil bunu. bir hafta gitsen koşuya çok rahat yaparsın. ama 3 tur koşup bırakma tabi gittiğinde.

e yani. annen yerine anneniz de olur. sonuçta çocukları 2 tane.

zaten bu ingilizcede Türkçede'ki gibi senin ve sizin kelimeleri olmadığından olmadığından karışıklığa yol açmıyormu ? mesela why dont you love me'de neden beni sevmiyormusun yoksa neden beni sevmiyorsunuz? hangisi? yada your kelimesindende örnekler verilebilir.

orijinali how did i meet your mother dır.
yalnız bu tür kullanımlar da mevcuttur ingilizcede.
did i verb2 yerine direk olarak i verb2 kalıbı kullanılr.

karışıklığa falan yol açmıyor. gördüğün gibi cocuk sayısının bir veya birden fazla olması cümlenin anlamını etkilemiyor. ancak bu cümleyi söyleyeni tanıyorsan farkeder, o zaman da çocuk sayısını bilirsin zaten. hatta cümle direk çocuklarına yönelik zaten.

sen/siz ayrımının olmaması kasıntı saygı durumlarının da önüne geçiyor ve gayet de güzel.

@ rony & madyb:

burada buram buram noun clause var! o yuzden "how I met your mother" kalibi bir noun gibi davraniyor. Subject veya Object konumunda olabilir:
This is [ an apple / "how I met your mother" ].
[ Your name / "How I met your mother" ] is weird.

gibin...

how i met your mother = annen(iz)le nasil tanistigim
how did i meet your mother? = annen(iz)le nasil tanistim?

Kendi sorumun cevabini buldum biraz arayarak. Ingilizlerin her olcu biriminde oldugu gibi bu da farkli bir birimmis. Bu site donusturuyor; www.onlineconversion.com (belki lazim olan olur)

ben de 80-120 yazmıştım sildim sayende ne oluyor diye :/

antende bi bokluk olabilir biraz kurcalayın derim.

kablonet farklı altyapı kullanıyor.

kablonet iyi dediği gibi altyapısı farklı, smile dı sanırım fiber internet sağlıyor o fiyata. ayrıca smile internet faturanızda yüzdeelli gibi indirim gibi bir reklam gördüm bugün.

1-zyxel P-660HW kullandım uzun süre, bana mısın demedi. hiçbir sorununu görmedim. kablolu mu istiyorsunuz kablosuz mu?

2-bende öyle bir durum yok.

airties iyidir, farklı bir modem arayaşınızın sebebi nedir? bunu söylerseniz daha doyurucu cevap almanız muhtemel.

sizdeki kabloda da sorun olabilir modemde ki portta da. o hafif kayma bağlantınızı etkilemiyorsa çok kafanıza takmayın. benim evdeki bazı bağlantı noktalarımda o durum var ama sorun genelde kablodan kaynaklanıyor.

airties almayı düşünüyorum da belki yeni modelleri filan çıkmıştır diye ondan sordum, kablosuz alacağım ama ethernet girişi de olacak.

şöyle ki o kaymadan dolayı kablonun modemle bağlantısı kesiliyor.

2. kablodan kabloya da fark ediyor o. farklı bir kabloda sorun çıkmayabilir.

lisans sormadan yüklese bile siz onu sonradan girebiliyorsunuz.

lisans soran sürümleri var. msdn diye aratın. ben her kurduğumda serial girmek zorundayım mesela. yoksa kurulmuyor.

asus artı bir.

şu var ama casper: www.hepsiburada.com


şu da iyi: www.hepsiburada.com

samsung r580 serisine bak derim ben bi

www.hepsiburada.com

samsung r580 alıcam ben sende al

(bkz: aspartam)

tatlandırıcılar sayesinde. bunlar kalori içermeyen, şeker taklitleri. 1 gram şeker yaklaşık 4 kkal. enerji verir.

hocam herkes bisey der aspartamla ilgili, ben de diyem sana.
yaklaşma aspartama.
aspartam, 2 aminoasit ve asıl etken maddesinden olusur. etken madde butun molekulun yuzde 10udur sadece. aminoasit zaten bildigin dogal yapıtasımız. ama işin igrencliği surda baslıyor. aspartam midede cozuldugunde aminoasit zaten bünyede oldugu icin direk kullanılmaya devam eder, ama sana icerken o sekeri hissettiren sey, madde midede cozulunce bir zehre donusuyor. beyindeki hucreleri öldürmeye baslıyor. bildigin zehir ha. adını hatırlarsam eklerim buraya.
aspartamı su ana kadar bagımsız bir kurulusun denetlemesine izin verilmedi. bence verilmez de.
ha, light ın icinde natriumsiklamat var.aspartam 300 kat sekere, natriumsiklamat 50 kat sekere karsılıktır.
sonucta bunlar yapaydır, unutma. ben kola icecegim zaman ki cok nadir icerim normal kola icerim. onun dısında da seker ilavesiz meyve suları, dogallardan.

öğrenirsin

osym nin sitesinde duyurular kısmında var. 2010 en küçük ve en büyük puanlar diye. tablo 4.

osyspuanlari.osym.gov.tr

4 yıllık değilmi bunlar.

radyo televizyon da 4 yıllık zaten.

bu sene için istiyorum ben ama sanırım bu geçen sene .

edit: tmm ben görüceğimi gördüm, ben bittim , herşey için teşekürler.

radyo tv bölümleri iki yıllık oluyorlar.
radyo tv sinema 4 yıllık.
sen bitmedin ne insanlar kazanıyor, istersen kazanırsın duvarlarını aş

oha. bu puanlar klavuzda çok daha düşük değil miydi?

bu puanlar bu seneye ait. bu seneki yerleştirme sonuçları. bu sene. bu yıl.

bu senenin klavuzu yanlıştı. bu yılki klavuz yanlıştı. bu klavuz.

sitede iki yıllık bölümlerin yerleştirmeleri de mevcut. sitede. ösym sitesi.

sözel bölüm öğrencilerinin durumu genel olarak pek iç açıcı olmadığından biraz fark atıp çok da abartı net sayısı gerekmeden bu bölüme girmek mümkün. yaklaşık olarak yapman gereken net sayılarıyla ilgili (bu yılki ortalamaya göre) bilgi almak istersen ulaşabilirsin.

kabloyu kontrol etmişsinizdir herhalde? bir yerinde zayıflık olabilir mi hatta takılan yerde? fişi açıp baktınız mı?

hatta bağlanan fişte olabilir sorun mesela. birkaç telle dayanıyor olabilir. bu da yetersiz kalıyor gidip gelmesine yol açıyor bazen.

kabloda problem yok, daha doğrusu öyle oynaklık temassızlık yok . başka fişle denedim yine problem devam etti.

Ttnet servisi arasaydınız size de arızadan dolayı bu durumda olduğumuzu ve en kısa zamanda düzelteceklerini söylerlerdi

@anastra: yazdığımı okumadınız sanırsam, defalarca arıza kaydı bıraktım.

yok okudum da ben de aradım aynı şekilde düzeleceğini söylediler genel sorunmuş onu diyorum herkes aynı durumda

cem yılmazvari olcak ama, aynısı bende de var. bire bir tarif ettiğiniz sorun. modem'imden şüpheleniyodum bende.

işin ilginç yanı şu, online oyun oynuyorum. oyun hiç kesintiye ugramıyor. yani internet hiç kesilmiyor ama internet sayfalarının hiçbirini açmıyor. torrent download kesilmiyor. allah ttnet'in belasını versin.

uydunet, kablonet öneren var mı arkadaşlar?

çok ilginç ya evet bire bir bende de durum böyle, insanı sinir hastası yapacak şekilde.
@anastra: sizin yaşadığınız bölgede böyle bir durum vardır belki ancak burada böyle bir genel arıza belirtilmediği gibi arkadaşlarımda öyle bir problem bulunmamakta.