Trance'a ilgi duyuyor veya duyma ihtimalinizin olduğuna inanıyorsanız, mesaj atın elimden gelen yönlendirmeyi yapayım.

itunes'dan ilgilendiğin konulara göre bulabilirsin.. ben misal stuff you missed in history class ile the moth podcast'i dinliyorum..

NPR, all things considered dinle ingilizcen varsa. biraz amerika ile de ilgiliysen güzel bi podcast.

ben ispanyolcaya başladım. discover spanish güzel mesela

hemen "arming the donkeys" diyorum.
dan ariely dir hazırlayan.ayrıca 2. kitabını da cıkarmıstır.
beyindeki karar mekanizması ile ilgili calısmaları vardır. ögretim uyesidir, dinlenesidir.

ingilizcen iyiyse. ama cidden iyiyse ricky gervais podcastlarini oneririm. ciddi anlamda basarililar.

(bkz: the teaching company)

www.zencast.com

davetiyeli sitelerde çok daha hızlı indirilebiliyor torrentler. buralara üye olanların bağlantı hızı yüksek oluyor genelde. ayrıca pek çok özel sitenin kendine özgü torrent profili var. mesela kimi sadece hd torrentler yayınlıyor, bir başkası sadece uzakdoğu filmleri yayınlıyor. haliyle o alanda kaynak daha fazla olabiliyor.

zamunda vardı eskiden millet deli gibi bunun davetiyesini arıyordu. Şimdi ise üye alımı açıldı. Ha bir de demonoid var tabi ki gözümüzün nuru.

rapid-torrent-cart curt. hepsinde aradığın dosyaya ulaşırsın. biraz alışkanlık biraz rahatlık meselesi.

mesela ben rapide alıştım senelerdir premium takılıyorum. torrent'in t sini bilmem. bulamadığım dosya da yok.

bir başkası da torrent'e alışmıştır rapid neyin uğraşmaz.

ayrıca güvenli sitelerde virüslü torrente rastlamazsın, olursa hemen kaldırırlar yorumlara yazıp.

zamunda'nın alımı açık

bunlara ek olarak, türkçe içerikler için türk torrent siteleri de kullanışlıdır. tpb'de falan buralardaki kadar çok türkçe içerik bulunmuyor.

kurtlar vadisi'nin ilk 97 full bölümünü, ezel'in full bölümlerini, yahşi batı'yı, vavien'i, eyyvah eyvah'ı, recep ivedik'leri, kısacası türk dizi ve filmlerini hiçbir ücretsiz torrent sitesinde bulamazsınız. ya da bulursunuz da seed yoktur, 15 gün inmez.

tiesto-adagio for strings

tiesto - traffic

Tiesto'nun trance severler için anthem niteliğinde şarkıları Adagio For Strings, Lethal Industry, Love Comes Again ve Traffic'tir, Armin'in ise Blue Fear, Yet Another Day, Imagine ve In and Out of Love. başlangıç için bunlar iyi :)

armin van buuren - 4 elements, fine with out you, unforgivable, never say never

armin her yaptığı güzeldir, türünün en iyileridir...
sen tam olarak hangi türden hoşlandığını söylersen ben de sana dinlemen ve dinlememen gerekenleri söyleyebilirim.

tiesto - ur
tiesto - beautiful things (gabriel & dresden mix)

@Cruex

Tiesto'nun Exctacy adında bir parçası yok.

Adagio For Strings overrated bir parça. Adagio For Strings (Ferry Corsten Remix) çok da iyi Tiesto'nun yaptıgı çalışmaya göre.

Traffic iyidir.

Lethal Industry iyidir.

Love Comes Again iyi bir parça degil, overrated bir parça. pop müzik seviyorsan dinle.

Armin Van Buuren denilince akla In And Out Of Love veya Imagine gelmez. Blue Fear gelir. Communication gelir. Eternity gelir. Serenity gelir. hatta Shivers gelir.

Ayrıca Armin Van Buuren'in diğer alias'lar altında yaptıgı

Gaia - 4 Elements ve Perpetuous Dreamer - The Sound Of Goodbye parçalarına da bak.

VB demişsin, Paul Van Dyk geliyor tabii ki akla

Forbidden Fruit, For An Angel , Avenue , Reflections albümü gayet enler arasında.

Above & Beyond'ın tüm parçalarını rahatlıkla dinleyebilirsin. Boş geçmezler fazla.

Bunlar haricinde Ferry Corsten, John O'Callghan, Roger Shah, Giuseppe Ottaviani, Daniel Kandi, Nitrous Oxide, Jorn Van Deynhoven sana önerecegim diger isimler.

kolay gelsin

In Trance, We ?

armin: going wrong, hold on to me
tiesto: feel it in my bones, I am strong, beautiful things
deadmau5: strobe, ghosts 'n' stuff, I remember(Kaskade ile beraber)
miguel migs: so far
calvin harris: the rain
benny benassi: rocket in the sky

hepsi çok sağlam parçalar tavsiye ederim, seversen benzer parçalar yazarım.

arkadaşlar hepinize çok teşekkürler.tüm yazılanların gercekten çok yardımı oldu.

markus schulz - the new world
tiesto - he is a pirate
Gaia - Tuvan (Armin van bureen remix)
First State - Sierra Nevada (Tiesto Remix)
Marco V - Not Alone

mudo mu vardı arka sırada, onun otoparkı var yanda, bi de biraz ilerisinde bi otopark daha var ancak ucretlerını bilmiyorum.

mudo maslakta park plazanin arkasi degil miydi yoksa tasindi mi?

giz plazada yurtiçi kargo güvenlik elemanlarını kafala oraya bırak.

polo galba.

bi de pol plaza mı ne vardı oranın da altında otopark var.

evet polatin alti (harmancinin karsisi) otoparki abonman olarak ucuzdu da kanyonda da yokmuydu abonelik yahu?

kanyon'da vale 10 lira? zaman limiti de yok. bir ara sor derim.

Kanyon aylik uyelik kart parasi dahil 155 YTL imis ben de oraya uye oldum.

ne demek kimileri icin sermaye bile degil. gayet guzel para hemde herkes icin. benim alttaki soruyuda takip etmen senin icin faydali olabilir.

gule gule harca.

valla önce bir dükkan kirala cünkü 40 milyarla dükkan satın alamazsın tecrübene göre bilgisayar tamirciliği yapabilirsin lakin açacağın yerde aynı mesleği yapan biri olmamasına dikkat et birde gelecek mallarını nasıl ucuza alacığını öğrensen iyi olur

su ekonomide o kadarcik paraya hicbir sey yapamazsin ne deneyip uzulmeye ne de parayi kaybetmeye gerek var. resumeni sirketlere yollayip bir is bulmaya bak.

ben olsam kalburüstü bir muhitte şifalı otlar, doğal, yöresel ürünler falan satan bir dükkan açardım.

golf alıp, anı yaşayabilirsin. :)

forex forex forex

telefon var, pc var konsol istemiyosun elektronik eşya secenegi kalmadı ki. o zaman model araba, uçak işine gir. benzinli güzel bi araba al nefiss.

(bkz: liseli detected ) *

xbox 360

budut

o zaman PSP, full hd monitor ya da ipod touch diyorum.

kimlanbu,sdfsdfdsf. kredi karti gecmez om rusta.

daha çok böyle oturduğum yerden kullanabileceğim birşey olsun istiyorum.rc yaramaz bana.

@erich: dediğim gibi taksitle alacağı için o seçenek benim için yok maalesef.

@sourz xbox360 var. liseliyim ergenim capsım var. zaten yazdım lise3 te okuyorum diye.

iyi bir fotoğraf makinesi olabilir.

rus.

@zrosse zevklerim film izlemek/müzik izlemek/oyun ve bütün bunları sürekli yatarak yapmak.
5+1 var pc xbox360 ipod touch ericsson w810i 22'' lcd var. bunların dışında ne alabilirim?

kesinlikle bir erkegin en cok dikkat etmesi gereken 3 seye yatir

1- kaliteli ayakkabı
2- kaliteli gozluk
3- kaliteli saat

@male escort böyle şeylere para yatırmayı çok gereksiz buluyorum. gözlük/saat kullanmıyorum zaten. ayakkabım da fazlasıyla yetiyor ne kadar ucuz olsada.

herhangi bir uzakdogu ya da evropa ya da amerika turu. artik hangisini istersen.

DSLR fotoğraf makinası alabilirsin? Ya da güzel bir laptop?

babayla otur anlaş bir kısımı için bir şey aldır biraz da elden tahsilat yap sonra kimlanbu+1

interrail veya yabanci bir universitenin falan yaz programi(liseden mezun olduktan sonra olabilir). hayata bakis acin degisir. hatta ailen de daha bi saygi duyar sana bu parayi bir sene saklarsan.

avrupada bir festivale ya da ri karnavalına fln git olm napcan ps yi fln.

her sınıfı tam notlarla geçtim
bir gün bile bana bunu sormadılar tüh :)
para var ne aliyim diye düşünülmez çocuuuum
şunu alayım neggaaa para lazım diye düşünülür. o istek sende patlayıncaya kadar da paranı elleme. dursun. para parayı çeker. bir gün daha güzel bişi görürsün onu alırsın. seyahate çıkarsın bryan'ın dediği gibi.

yatmayı seviyosan güzel bi yatak,koltuk bişi al mesela hehe

@kediebesi zaten ben böyle bi 6 senelik seri yakalamamış olsam bütünlemelerde böyle birşey akıllarına bile gelmezdi.

o diilde şu anda benim bana sınıfı geçirecek olan sınava çalışıyor olmam lazım ben hala sınavdan iyi not alırsam ne alırım onu düşünüyorum.

düşününce avrupa turu falan inanılamz. varsa senin gibi arkadaşın kafa dengi 3-4 kişi gidin bi yerlere.

Bu senin bi bakıma kazandığın ilk para gibi. Baban'da maşallah senin için birçok şey yapmış herşeyin var gibi.

ben staj döneminde kazandığım ilk parayla (3 aylık asgari işçi maaşı almıştık??!) didim'de bir pansiyon'a 3 kişilik yer ayırttım. Bir hafta kala hazırlanın didime tatile gidiyoruz dedim. benimki biraz salakça oldu kabul ediyorum bizimkiler ''olm yazlık var ne didimi ? '' falan dediler ama sonra o ufacık pansiyonda çook güzel 3 gün tatil yaptık. parayı düşüp kırılacak, bi süre sonnra sıkılacak birşeye değilde kafa kafaya tatile yatırdım. ha yok yeaa bana gelmez falan dersen direkt bir rus'a git.

www.sennheiser.com

baba, dedemden yadigar bi aferin desen yeter de...

plain white t's - hey there delilah ilk aklıma geleni yazdım:)

poisonblack - soul in flames (semi acoustic live)
on thorns i lay - the k song
lacuna coil - falling
eternal tears of sorrow - the river flows frozen (accoustic reprise)

en doğrusu ilki sanırım...

e tabi ki
haggard - awaking the centuries

joe satriani - tears in the rain
in flames - whoracle
marty friedman - tears of an angel

bu yazılanları bilmiyorum da marooned geldi benim aklıma.

classical gas.

ben de pink floyd - atom heart mother suite diyeyim ucundan azcık söz olması kabulünse de echoes da olur

dissection - into infinite obscurity

sebastien tellier - la ritournelle

Crustation - Flame (enstürmantal versiyonu tabiki)
Kafabindünya- Binlerce Özür

orphaned land - the calm before the flood

rock demişsin
queen-we are the champions
metallica-mama said
metallica-nothing else matters
bon jovi-hallelujah

koruyucu köpekten maksadınız nedir? eve yabancı girince havlayarak beni uyandırsın ise doğru eğitilmiş bir terrier bu işi gayet iyi yapar. hırsızı parça pinçik etsin ise amaç kalıplı büyük bir köpek gerekir ona da iyi bir eğitim gerekir ki bu eğitimi sizin vermeniz mümkün değil profesyonel birinden alacaksınız bunun da size maliyeti cins bir köpekle birlikte 2000tl ve üzeri olur .

ayrıca köpek dediğiniz 10-15 sene yaşar ve sadece bu amaç için bakamayacağınız bir hayvanı almanız size ve ona yazık olur. benim tavsiyem eve alarm taktırmanız ve çelik kapı gibi güvenlik önlemleridir. apartman girişine cctv kamera da işe yarar bunu da apartman ile görüşerek taktırabilirsiniz bu konuda ısrarcı olursanız başarılı olursunuz kimse apartmanda bir yerlerin soyulmasına seyirci kalamaz.

german shepherd aka alman kurdu. ayrica gercekten terrier deyip gecme, herkezin tirstigi pitbull un asil adi bull terrier..

bull terrier ile pitbull arasında fark var yalnız.

bence ilk önce kendinize şu soruları sormalısınız;

10-15 yıl boyunca bir hayvanı besleyebilirmiyim? onun bütün sorumluluğunu alabilirmiyim? ihtiyacı olan şeyleri bu süre zarfında temin etmeye yaşam tarzım,yaşadığım yer müsade ediyor mu? bu hayvanla birlikte yaşayabilirmiyim?

zira evde hayvan beslemek, eve fritöz almaya benzemiyor.pek çok sorumluluğu da beraberinde getiriyor.hele daha önce hiç köpek beslemediyseniz 2 kere düşünün derim.çünkü "ben buna bakamıyorum, bunun derdinden sıkıldım, evim meğerse müsait değilmiş, ben tatile çıkıcaktım ama bunu bırakacak yerim yok yanımda da götürmek istemiyorum" gibi sorunlarla karşılaştığınızda ,onun bir "canlı" olduğunu şimdiden hatırlatırım.bunu göğüsleyebileceğinizi düşünüyorsanız zaten sorunuza uygun cevaplar gelecektir.sadece bunu hatırlatmak istedim.

eğer ev içinde kalacak ise doberman alabilirsiniz. kapalı alan koruması için var bu köpekler, artı tüy sorunları yok denecek kadar az. ancak nereden nasıl alacağınız ve nerede eğitim verdireceğiniz önemli konular.

terrierler en ufak çıtırtıda bile dikkat kesilip, bir tehlike anında saatlerce aralıksız havlayabilme özelliğine sahip hayvanlar, bakmayın cüsselerinin küçük olduğuna benimle yaşayan ruh hastası sevgili biriciğim "at hayvanı"na dahi saldırmakta beis görmüyor, ha etkisi ne olur orası ayrı muamama.

ama derseniz ki hem havlasın, hem evime girmeye çalışan hırsız kişisini de yesin, kangal alın efendim. sonrasında hırsızlığa değil intahar etmeye gelirler evinize.

bunun sorulmusu ve cevap verilmisi vardi ama bulamazdiniz tabi:

Benji Hughes - Girl in the Tower

direk kitap değilde okutmaya uykusuz, penguen gibi dergilerle başlatsanız?? yada harry potter serisi olabilir.

kesinlikle dragonlance tipi fantastik edebiyat eserleri oneririm. ama yasi bunun icin kucuk olabilir emin degilim. bi de thomas brezina nin dort kafadarlar takimi mi ne, oyle bi serisi vardi. ben sizin minigin yasinda onlari okurdum hatta 20 kadar kitap hala duruyo kutuphanede. isterseniz yollarim bile.

Michael Ende'nin Neverending Story (Bitmeyecek Öykü) kitabı aynı koşullardaki bir denekte işe yaradı. Denek'in kitabı verenden yeni kitaplar istediği gözlendi. Deneyci fantastik/bilim kurgu edebiyatıyla devam etti.

hikayesi olan bir oyun oynatın. onu oynayıp hikayeyi merak etsin. sonra kitaptan okuması için teşvik edin. belki bir adım atabilir.

öncelikle çocuk benim değil:) çok yakın bir arkadaşımın oğlu.

@bumbum: kendisinde oyun oynama potansiyeli var dedim ama saatlerce oynatacak bir annesi yok:) onlara merakı olduğunu, çocuğun ilgisi olduğu şeyleri açıklamak için söyledim. yoksa haftada 2 gün 20 dakikadan fazla oyun oynaması namümkün. 100 temel eserin önemli bir kısmını okudu diyebilirim. (biraz baskı, biraz da baba korkusuyla tabi:)) annesinin asıl istediği ona kitap okuma alışkanlığı kazandırabilmek.

@rajadhiraja: yaz-kış yüzüyor ve yüzme hocası iyi bir yüzücü olabileceğini bile söylüyor.

bırakın çocuğu istediğini yapsın bugün oyun oynuyorsa ona merakı varsa yarın kitaplara merakı olabilir. bu tip baskılar çocuğun yaratıcılığını özgüvenini özgürlüğünü törpüler. okumak istemeyen adama zorla kitap okutulur mu hiç? bunların öğretmenleri nasıl öğretmenler merak ediyorum açıkcası.

eğer çok oyun oynuyorsa bir limit koyarsanız. günlük oyun oynama saatini düzenlersiniz. yapılması istenen bir davranış varsa ve çocuk isteksizse premack ilkesi dediğimiz bir ilke var onu uygulayabilirsiniz. bu ilke temel olarak yapılmak istenmeyen davranışı yapılmak istenen davranışla koşullar. mesela çocuk oyun oynamak istiyor ama yemeğini yememiş o zaman yemeğini yersen oyun oynayabilirsin denir.

çocukları çok sıkmamak lazım.

(bkz: choose your own adventure)
(bkz: macera tüneli)

zorla okutulmak istendiği sürece okumayacaktır. kendinizi düşünsenize:)
şunlar denenebilir: kitapçıya birlikte gidin, o seçsin. evde kitap okuma saatleri yapılabilir. anne-baba tv izler ya da bilgisayardayken çocuktan kitap okumasını beklemek, en basitinden haksızlıktır. anne-baba okuduğu kitaplardan bahsetsin, görev gibi değil, gerçekten sevdiklerini belli etsinler. bu model almadır. çok sevdiği, model aldığı bir abi-abla da aynı işi görür.

benim her zaman ki taktiğim olan bozuldu. çok temiz taktik. nerde diye sorarlarsa servise verdim de eski telefonlardan birini kullan bir süre. düzelmiyor de. yeni telefonu al bir süre sonra yapmışlar eskiyi diye çıkar piyasaya. artık satarmısın annene babana mı verirsin o sana kalmış

her aradıklarında
"neeee, alooo, duymuyorum, alooo" deyip telefonu kapat :)

telefonunla denize gir. yaz ayarinda cok ise yarar bir yontemdir.

@blackworld: arkadasım onu yaptım bikere ama Allah korusunun kimsenin başına vermesin ne yeni telefon alması 'ganatiye verdıler' 1 sene gelmedi telefon ama sağol

@kahvegibi sanada cok tesekkur ediyorum arkadasım :)

bir beze sarıp duvara vur,içi dağılsın,dışı çizilmeyeceği için ne olduğunu anlamayacakalrdır,böylece yeni bir cep telefonu sırası gelmiştir.ama bunu tavsiye etmem bu ekonomik krizde anne babayı düşünmek,en azından o telefonu kendin alabileceğin bir meşgale bulman daha mantıklı olur.

bnim telefon 6 senelik ben nasıl olur da almasam diye düşünüyorum senin iki senelik telefonu değiştirmek istemen garip...

1) seni kisaca tanitan, yetenekli oldugun yonlerini anlatan, kisacasi seni niye kabul etmeleri gerektigini, diger adaylardan farkini anlatan bi yazi olmali. hocalar bu konuda tecrubelidir zaten. sen referans mektubu istiyorum dersen verirler. yalniz cok samimi olmadigin hocalardan isteme. bazi hocalar kotu referans da verebiliyorlar. tavsiyem sana ihtiyacin olandan bir tane fazla iste, boylece ne yazdiklarini okuyabilirsin
2)western union ve moneygram gibi para yollama sirketleri var ama bunlar hem komisyon keserler hem de cok kullanisli degildir. hsbc yada citibank gibi iki yerde de subesi olan bankalardan hesap actirman daha mantikli olur

2- paypal der bu işi yapanlar. nakit çekimi için kullanmadım bilemiyorum.

hsbc veya citibankın sistemleri ayrı.hesapların uluslararası değil hiç bir mantığı yok o yüzden. paypal her çekimde 5 dolar komisyon alıyor tek seferde 500 dolar çekime izin veriyor. 500er 500er çekip yatırırsın bankana.

2. ben hsbc de hesap actirdim boylelikle amerika'da kredi gecmisim de basladi, aynisini oneririm. bu isi paypalla yapani hic duymadim ancak gecici bir cozum gibi geldi bana. western union ve moneygram deli gibi komisyon aliyor hic bulasmayiniz. mezun olduktan sonra amerika da kalicaksaniz duzgun bir kredi gecmisi cok yardimci olur.
1.tavsiye mektubu verirken(en azindan undergraduate icin) secebiliyorsun mektubu gorebilmeyi veya gormemeyi. eger referansina cok ihtiyacin olan ama senin hakkindaki dusuncesinden emin olmadigin bir hoca varsa acik mektup iste. ama buna basvuruda nasil bakarlar bilemem, riskli.

ben citibank öneririm. amerikada çok daha geniş bir ağı var hsbc'ye göre. ayrıca bütün seven eleven'ların içindeki atmlerden de komisyonsuz para çekilebiliyor.

referans mektubu dediğimiz şeyin zarfına mühür basılır ve sen açıp okuyamazsın, okusan da belli olur, gonderemezsin.

jobsearch.about.com
isine yarayabilir

ne icin(universite, is, staj vs.) oldugunu soylerseniz daha cok yardim edilebilir.

ben soyle bisi yapiyorum: www.vindale.com
ne yazik ki amerika disinda calismiyo ama bunun turkiye veya avrupa icin olani da vardir, biraz arastirin.

edit: mainstream bi is olmasi lagzim'i gec okudum. neyse gene de ugrasilirsa haftada rahat 150-200 dolar kazanilir bundan.

poker,bilyoner

çevirmenlik yaparak.

Second Life'ta da bir şeyler tasarlayıp satarak para kazananlar var duyduğum kadarıyla.

tekila candır abartmaya gerek yok :))

Tequila !

Kız varsa hemen kafa olur

tekila tabiki. Absent'in içimi daha zor. Bilhassa kadınlar pek haz etmiyor.

tekila

hatta tekila olarak da blanco yani gri olanı öneririm.yanına da soğuk soğuk limon.hmm canım çekti..
portakal falan kasar şimdi.

tekila,

absent zehir gibi shot mhot yapılmıyor o
insanın içinden ateş çıkıyor.

seceneklerde yok ama ben black russian shot derim.

tekila tuz limon... ötesi yok:D

marilyn manson la yuzyuze konusabilecek kulture ve iq ya sahip olmayan insanlar yapiyo oyle belgeselleri. yercekimi diye bisi varmis deseler yercekiminden kusku duyarim ben olsam.

Nymphetamine Cok dehset parca ama:P...

marilyn manson, cradle'de vokalistlik yapmadı yani ha?

peki etik midir bu sizce?

nasa onaylı kendi ekosistemini kendi kuran ve içinde canlı yaşamını sağlayan sistemler var. laboratuvarda üretilen hayvanların allahı onlar. mis gibiler, ne yem, ne hava, ne su değiştirme, hiçbi dertleri yok. hepsini fanustaki kendiliğinden gelişen ekosistem sağlıyor. onları tavsiye ederim.

ha hayvanlar bi halta benzemiyor orası ayrı. bildiğin tırnak ucu kadar balıklar.

etiktir bence ya. öyle doğal hayata zarar verecek bir boyutta değil sandığım kadarıyla dolayısıyla bir canlıya zarar verilmiyor.

gunumuzde pek cok hayvan neslinin tukenme tehdidi altinda oldugunu goz onune alirsak bence etiklik kimsenin umurunda olmamali. sonucta ilerde bu hayvanlarin da laboratuvarlarda uretilmesi ve dogaya birakilip tekrar denge saglanmasi baya mantikli geliyo bana.

etik dışı olmasını düşünmemenin nedeni örneğin papağan balıklarının genleriyle oynayarak futbol takımı renklerini elde ediliyor(bunun etikliği tartışılır tabi) ama daha kötüsü atıyorum 100 adet papağan balığı yavrusu üretilirse büyük bir oranı hilkat garibesi oluyor ve imha ediyorlar (ki bu türün üreme özelliği olmaması da cabası).

iran kedilerine bakacak olursak, iran kedisi başlığında bir çok kusurları gösterilmiş bu hayvanın. nefes alma problemi, hassaslık vs.

son olarak honey bear cinsi kedinin ise hiç bir sorunu yok. hatta süper bir kedi. tek sorunu bilimadamları olmasaydı bu tür meydane gelmeyecekti. yapay olması tercih edilmemesi için bir etken midir demek istiyorum aslında? yapaylık sadece bana itici geliyor olamaz değil mi?

köpek dediğiniz şey öyle üremez, daha çok doğal yolları tercih eder.

(bkz: laboratuvar kopegi/@galahad)

seçici üretim ile üreme olayı ayrıdır, bunu deney tüpleri vasıtasıyla yapmak veya dondurulmuş sperm ile enjeksiyon olayı farklıdır. henüz teknolojimiz o yönde yeterli ızda değil. ha köpek ırkları mı, yoksa közmük gibi ilk köpek mi derseniz; köpek ırkları elbet.

yok olaya iki açıdan da bakıyorum aslında. buraya sadece hayvanlar açısından yansıttım. ama bir şeyin recursive olması anlamsız olduğunu göstermez ki. "yapay olmak kötüdür. yapaylık neden kötüdür ki? çünkü yapay olduğu içindir" bana göre mantıklı. yani kişisel biraz. gerçi olaya sadece hayvanlar açısından bakmasam da benim için durum bu. örneğin birisi renkli lens takmışsa, estetik yaptırmışsa hiç bir özelliği kalmıyor gözümde. antipatik geliyor. benim gibi düşünen var mı onu merak ediyorum aslında biraz da.

kirma olarak uretilen hayvanlarda bir sorun yok sanirim. ama laboratuvar ortaminda hayvanlarin uretilmesi bir yana hayvanlarin deneylerde kullanilmasi daha beter. tabi bunlari insan hayatini kurtarmak icin yapiyorlar ve hayvan hayatiyla oynuyorlar, ne kadar etik siz dusunun artik.

@mrtksn,
bilmiyorum ben mi anlatamıyorum ama demek istediğim "genetiği değiştirmek yanlış olması şartı ile genetiği değiştirilmiş hayvan üretmek yanlış mıdır?" değil. kaldı ki genetiği değiştirilince üretilmiş oluyor zaten. asıl demek istediğim genetiği değiştirmek yanlış mıdır? yanlışsa genetiği değiştirilmiş canlı yetiştirmek, beslemek de yanlış mıdır?

@mrtksn senin dedigin turlerin yok olmasi durumu dogal nedenlerle oluyor. ne yazikki gunumuzde cesitli hayvanlar gerek kurkleri gerek disleri nedeniyle cesitli nedenlerle insanlar tarafindan katlediliyor. ha eger bu insanlar senin bakis acinla dogal dengenin icindeyse onu bilmem. boyle bakildiginda kuresel isinmadan normal deyip geceriz o zaman. Benim dedigim olay bundan 50-100 yil sonra suanki bengal kaplanlari veya balina gibi hayvanlarin laboratuar ortaminda uretilmesi. ha ne ladar etik disi olur o tartisilir.

oncelikle size o aletin adini veriyim: turntable.

turntable, pikap'ın ingilizcesidir. aletin tamamının adı değil bildiğim kadarıyla.

en çok merak ettiğim kısım o anda duyduğumuz müzik plakta çalan şey mi, yoksa dj plaktan sample alıp, üzerinde oynayıp onu mu loop halinde dinletiyor? sanki öyle gibi. yani biz müziği dinlerken dj amca klaklığından plağı dinliyor, oradan bir parça kesip üstünde de oynayıp dışarıvriyor gibi. yanılıyor muyum?

off cok uzun olmus yazdiktan sonra farkettim. kufretmeyin bana.

djlerin yaptigi soyle oluyor. iki plak/cd calar var, bunlara bagli bir mixer var. bir parcanin bulundugu plagi/cdyi , plak/cd calarlardan birine koyuyor. calmaya basliyor. o sirada ses calisan cd calardan(sadece cd diyorum artik) geliyor. ilk parca calmaya devam ederken diger cd calara baska parca koyuyor. pitch ayari yaparak parcanin bpm ini ilk parcaya esitliyor(kulsklik yardimiyla). ilk parca bitmeye yakin, (gecis yapacagi kisim onceden bellidir kafasinda) diger parcanin neresinden baslatacaksa(saniyesi veya kicklerine gore ayarliyo) oraya getiriyor ve durduruyor aleti. ilk parcanin gecis kismi geldigi anda ikinci cd calarda play e basiyor. burada sizin merak ettiginiz dugme cevirme , basma kismi devreye giriyor. tamamen degiskenlik gosterse de en basit metod , crossfader denen bir nanele yapilir. fader soldayken soldaki cd calardan duyar dinleyici, saga dogru goturdugunde yavas yavas sagdaki cd calardan calan muzigi de duymaya baslarsin. ortaya geldiginde iki parca da esit seste duyulur.en saga gittiginde ise sadece sagdaki cd calarin sesi duyulur. diger cevrilern dugmeler ise bass, mid, ve treble dir.gecis yapilacak parca , gecis yapmadan oncebaslari kisilir mesela gecis sirasinda artirilir diger parcanin midleri azaltilir felan. kulaklik da mixer uerindeki kulaklik fader i ile sag veya soldaki cd calardan calan muzigi duymaya yarar. soldaki calari eger o anda dinleyici duyuyorsa sagdakini duymaz . sagdakindeki parcayi ayrlamak icin dj kulakliktan o parcayi dinler dinleyiciler diger parcayi duyarken.

ayrıca dj konsollarında (turntable olmayan cihaz =)) djlerin oynadığı knoblar arasında cut-off, lopass, hipass gibi filtreler de bulunur. filtering ile realtime efektler falan feşmekan...

önceden girilmiş sesleri açıyor heralde asıl elektronik müzik yapımında (besteden sonra ses sıçma aşaması) kullanılan aletin adı synthesizerdır

müzik prodüksiyon işi canlı dj performansından farklı bişi, canlı perf. de dj plakları koyar ve iki şarkıyı mixler bunun için 50 tane teknik var. prodüksiyon da benzer bir şey ama genelde plaklardaki parçalardan sample lar alınır bilgisayarda kayıtlar yapılır falan filan.

respectively diye gecer genelde mat problemlerinde falan. ayrica a, b, c respectively refer to 1, 2, 3. daha dogru gibi sanki.

evet evet buydu. aklıma gelmedi bi türlü. rahatladım valla.

Valla torpil dediğin her zaman torpil adı altında geçmiyor, yani bunun social networking'i var, ne bileyim referans olma versiyonu var, ve bu yöntemler İnsan Kaynakları kitaplarında en geçerli işe alım yöntemleri-aday bulma safhasında anlatılır. Yani ne diyorum, torpil olmayan işyeri yoktur, torpilin türleri-farklı adları vardır.

Benim bildiğim iki rakip şirkette de asla torpil yokmuş: P&G ve Unilever

neleri torpil gordugunuze baglidir. Mesela turkiye de belli liselerden mezun kisiler eger karsilarina kendi liselerinden biri gelirse o kisiyi daha rahat ise alirlar. Amerika da da mesela ayni durum isveren ve calisan adayinin, ayni fraternity vs gibi olusumlarda yer almis olmasi durumunda yasanabilir.
yani cogu olaydaki gibi kime gore neye gore durumu var.

yok

ben gördüm vardı.

torpil vardır, olacaktır, olmalıdır.

şimdi adam neden tanıdığı ettiği adamı işe almak varken bilmediği adamı işe alsın?

namümkün

(bkz: #455027)

sözlükte nick değiştirmek oldukça zor ve daha önce nick değiştirmek konusundaki ısrarları yüzünden uçan insanlar oldu.
ha moderatöre yakınsanız değiştirebilirsiniz tabi...

yuksek yerlerde tanidiklariniz varsa hicbir sey namumkun degildir ama burada bu soruyu sordugunuza gore cevap belli.

ulan burada da mı torpil :)

kanyon mac'e gider. öğle yemeklerini midpointte yer ama arada kanyondaki saraya uğramayı ya da eski ufak restorantına dönmeyi unutmaz. pahalı şarap içer ama rakı vazgeçilmezidir. duty free'den puro alır, iş toplantılarında viski içer.

öncelikle kalite takılmaya çalışır ama pek te anlamaz.şoför kullanmak istemez.bir çok klube derneğe üye olmaya heveslidir.telefonu da arabası gibidir. gider en pahalısını alır n150 200 falan.bol bol bahşiş bırakır. herkese yardım etmeye çalışır. muhakkak patrondur.maaşlı bir çalışanın alması abestir.esasen mercedesi'in toplumdaki itibarı kişiyi bu şekilde davranmaya zorlar.daha da ince ipuçları için İlyas Salman (bkz: Sarı Mercedes) işini görür.

insanlari kullandigi araba yuzunden kategorilemeye calisanlardan nefret eder, sirf iyi kazandiran bir isi var diye diger insanlarin delici bakislarini yemekten hoslanmaz, ayrica patron degil ceo veya genel mudur olabilir.Ha bi de turkiye deki zenginler boktur, tu kakadir anlayisindan baymistir.

bizim mahallede mahmut abi var, krediyle zar zor bi tane mercedes sprinter aldı servisçilik yapıyor. mahalledeki kahveye takılıyor servisi olmadığı zaman. pazardan giyiniyor, uzun maltepe içiyor, bir ara kaçak sigara da içti sanırım. parası olduğu zaman rakı, olmadığı zaman tekel birası içiyormuş.

- Büyüklerine hafız, küçüklerine hacı diye hitap eder.
- Süt ve süt ürünlerini sever. Trollere bayılır. Hatta pilavı mutlaka yoğurtla beraber yer.
- Kakasını oturarak yapar.
- Vücudunun en sevdiği yeri, karşın cinsin memeleridir.

Ben kendimden biliyorum, bazıları bunlar umarım yardımcı olabilmişimdir...

sözlükte güzel anket başlık olurmuş gibi geliyor bana yoksa şüphen mi var? :)

ilk elden anlatayım. izbe çayevlerinde çay içmeye bayılır, tavla oynar, sakaryada bira içer, ne bileyim arada kahveye gidip okey bile oynar.

ismini hatırlayamadığım bir köşe yazarına ait bir tespit var bu insanlarla ilgili *:

efendim bu insanların er kişileri, mercedeslerine kavuştukları anda, eşleri de saçlarını sarıya boyatırlarmış. böyle bir korelasyon var yani...

www.google.com.tr

Iran in yurtdisi iliskileri hala ornek niteliginde olmasa bile, Mr Khami yonetime geldiginden beri gelismistir.

aradiginiz türde çeviri kitaplari size bildiginizden fazlasini ögretmez. bildiginiz cesur öztürk ü alin, arka taraftaki academic passages kismini okuyun oturun, elinizden geldigince cevirin. bir de ösym nin ceviri sorularinin son derece kolay oldugunu ve fiili buldugunuzda dogru cevabi büyük ihtimalle bulmuş olabileceginizi aklinizda tutun.

"exemplary" kelimesinin "örnek" değil de "mükemmel, ideal" anlamında kullanıldığını sanıyorum.

"İran'ın uluslararası ilişkileri, halen ideal seviyeden hayli uzak olsa da, Mr. Khami yönetimi devraldığından beri gelişim göstermektedir."

due to their meeting with bugs in early stages, the immune system gets stronger.

burda mikrop yerine bug yazdım ama tam karşılamıyor olabilir. mikrop'un ingilizcesine baktım da microbe yazıyordu. o da biraz komik duruyor gibi. virus desen mikropla aynı şey değil tam.

bugs yerine microorganisms denilebilir. the immune sistem kimin immune sistemi? their immune sistem denilse daha iyi olur.

As they face with infectious microorganisms early, their immune sistem gets stronger.

bug değil de germ yaz. aynı kapıya çıkar.

karsilasma yi sakin meeting diye cevirme gulunc olur..

as they encounter germs at early stages, their immunity system grow stronger

bence en dogrusu bu.

Their immune system strengthens because of the early encounters with microbes.

diye düşündüm de..

normalde cince tavsiye ederdim cunku ilerde bayagi etkili bi dil olucak(simdi degilse) ama o kadar isteksizsen ikinci tavsiyem rusca. Ama yok anca karizma yapmak icin dil ogrenicem ilerde isime yarayip yaramamasi onemsiz diyosan latince :)

ispanyolca derim. hem dünyada en çok konuşulan 2. dil, hem de yazıldığı gibi okunması bizim için eşsiz bi imkan :) fransızca ömrünü tüketiyor insanın, telaffuz olayını çözmek çok zor. ispanyolca mis gibi valla.

opucuk balıgına katılıyor ispanyolcayı sec derim bende. gun gelecek bu dil ingilizceyi gececek. aha yazdım bura.

italyanca öğren, çok eğlenceli.

rusça yada çince. geleceğin dilleri hacı bizim hocalar dediydi

amaca göre değişir bu durum, ama benim tavsiyem az bilinen bir dili öğrenmek sizzi her zaman avantajlı kılacaktır örneğin fince. gerek çeviri konusunda inanılmaz paralar kazanırsınız gerek ünide bitirdiyseniz nokia için bir elin parmağının geçmeytecek elemanlardan biri olursunuz v.b
ancak ing+fransızca yahut ing+başka kombinasyonlar yapan binlerce insan olması bu dillerin sizi pekde diğerlerinden ayırmayacağı anlamına gelir diye şey ettim ben...:)

yukarıdaki arkadaş ne güzel açıklamış herkezin kullandığı dili kullanırsanız farkınız olmaz amma ısrar ediyorsanız rusça öğrenin channle russia kanalını keyifle seyredin hem rus kızları bildiğiniz üzere güzeldir :)

japonca türkçe ile aynı dil grubundan geliyor ve aslına bakarsan dünya dilleri içinde en kolay öğrenebildiğimiz dil..
başta zaten alfabesiz falan öğretiolar, sonra harflere geçiyorlar, anime seviosan falan japonca hoş olur.
onun dışında ispanyolca kesinlikle, amerika kıtasının hakim dili, öğrenmek lazım..

Bence kesinlikle fransizca ögren.
Fransizca ögrendikten sonra zaten ispanyolca sana çok basit gelecek.2 dil bir birine çok benziyor.
*-°

dil öğrenme amacını bilmiyorum ama eğer önümüzdeki 15 yıl boyunca güzel para kazanmak istiyorum diyorsan Rusca tavsiyemdir ki ben şu an öğrenmeye çalışmaktayım.

Kararımı verdim gibi. Muchas gracias amigos!

bavulunda getirdigi takdirde hicbir sorun olmaz, gumrukle alakasi yok.

1. şöyle oluyor. normalde 1 tane yeni yurda sokabiliyorsun ama 2 taneye de bir şey demiyorlar çünkü 'biri çıkarken yanımdaydı, diğerini de yeni aldım' söz konusu olabiliyor. sadece şunu öneririm. ikisi de ambalajında olmasın.

2) ipod da neymiş? cowon o2

www.cowonglobal.com

benim bir arkadaşım yeni geldi abd'den. pyro'nun dediği gibi 2şer 2şer getirmişti. aynı üründen 3 tane olmuyormuş. 2 tane ipod touch almıştı o da. kutusu var mı bilmiyorum.

not: bir arkadaşımız da 2 yıl önce yılbaşı gibi türkiye'ye gelirken bize hindi getirmeye kalktı. 5 yıldır fln abd de yaşıyor, hava alanında bunu görünce bin tane soru sormuşlar, uçağı kaçırmıştı bu yüzden. diğer uçaklarda da yer yoktu chicago da 4 gün kaldı. otel parasını polis verdi. yani yiyecek işi sıkıntılı haberiniz olsun.

hic zannetmiyorum bir sey diyeceklerini. millet 10'ar 15'er getirmeye kalkisiyor. ben 3 tane getirmistim kimse bir sey demedi. bavula koyacaksaniz dikkatli olun. security check'ten geciyor o bavullar, daha dogrusu amerika'da iken aciliyor o bavullar (guvenlik gerekcesiyle). birkac tanidigin laptop'i, external hard drive'i ve baska esyalari gitti. isin kotusu hak iddia da edemiyorsunuz. bavul elinize gectiginde is isten gecmis oluyor. ben olsam el bagajima koyar, yanimda bulundururum.

2 ay once 3 laptop 4 tane mp3 player getirdim. hepsi de cillop gibi ambalajindaydi. amerika cikisi bavullar acilip kontrol edilmis ama hic birine dokunulmamis. turkiye girisinde de hic kimse bir sey sormadi. direkt cantami aldim ciktim.
bunun yaninda ayni anda 4 laptop ve 8 iphone sokan arkadas da elini kolunu sallayarak gecti.
kissadan hisse: biseycik olmaz

alışan alışır zaten senin ateistliğine. ha alışamayanı mı var? bu sana saygısızlık demektir. o tarz insanları da siktir et gitsin zaten.

ben kimseyi müslüman olduğu için dışlamıyorsam kimse de beni ateist olduğum için dışlayamaz. bu kadar. aksini iddia edenin de anasını sikeyim.

merhaba. cenaze namazına katılmak veya ölmüşleri ziyaret gibi şeyler sadece dini bir gereklilik olarak algılanmamalıdır. bunlar kültür ve örf adetin bir parçaları olmuştur zamanla. bu tür aktivitelere katılmamak (bunların içerisinde bayram namazı bile var mesela) sizi insanların gözünde "dinsiz" yapmaz, onlara değer vermediğiniz anlamına gelebilir. bazı şeyleri tasvip etmesek bile yapmak durumunda kalıyoruz. yani cenaze namazına her katılan kişi müslüman mıdır? bundan nasıl emin olabiliriz..

tabi taklidi bir davranışta bulunmak da hoş değil, anlıyorum sizi ama ne yapalım. toplum buna hazır mı değil mi..

dini bir konuda ise söyleyecekleriniz bence karşı tarafın anlayışına bağlıdır. anlamayan veya istemeyen bir insana ne kadar neyi söyleyebilirsiniz.

edit : hele babanne ve dede gibi büyüklerle bence dini tartışma yapmanın hiç lüzumu yok. kimse birbirini kırmasın, he deyin geçin. mrt de aynı şeyleri söylemiş gerçi. görmemiştim.

konu dışı: ben de düğün, sünnet, asker ugurlaması gibi şeylere karşıyım ama gel de yapma şimdi bunları.

mesela cenaze namazında el fatiha dendiğinde siz fatiha okumak yerine kendi dilinizde vefat eden kişiyi istediğiniz sözlerle uğurlayabilirsiniz. çıkıntılık yapmaya ben de gerek görmüyorum. hele anneanne dede gibi yakınlarla tartışmaya girmek bile sadece o kişiyi üzecektir. gereksizdir bence

inanan kimseyle tartışmaya girmeyeceksin, inancı ve bağlılığı ne olursa olsun ne o seni ne de sen onu anlayabilirsin. saçma sapan bir laf kalabalığı döner gider eğer iki tarafta olağanüstü makul insanlar değilse.
ha biri gelip de tanrı kitap diye başlarsa ona da he ya ne güzel deyip geçmek akıl sağlığın bakımından en iyisidir.

zorla inanıyorum dedirtmek isteyen varsa orası ayrı da durup dururken inanmıyorum diye de fırlama ortaya yine aynı saçma tartışmalar başını ağrıtır.

yalnız şöyle bişi var toprak müslümanlığı diyorum ben. dini inançtan çok toplumla alakalı bir konu ki cenaze namazı bayramda mezar ziyaretleri vs vs bunlar bence onla alakalı ve mümkün mertebe riayet edilebilirler. akademik bir değerlendirme değil tabi benimki sadece hayatı kolaylaştırmak adına. misal sene de iki defa babamla bayram namazına gidiyorum, babam için gidiyorum takdir edersiniz ki baba siktir edilemez ya da ben etmem zira çok severim kendisini. benim için önemli olan orada ibadet değil babayla onun hoşuna gidecek birşey yapma ya da onu üzmeme. (bkz: bayram namazı/@agk)
müslüman olmadığın için seni dışlayacak insanlar ayrı aile, sevdiğin insanlar ayrı.
müslüman olmadığım için bana lolo yapacak adamı "allahına havale" eder, siktir git derim de anneme ben inanmıyorum demem yani. o da bana ibadetimi ya da islamın haram buyurduklarını sormaz gerçi ailem de pek bunlara riayet etmez de babaannem sormuştu ben de din iyi bir insan olmayı öğütlüyor ben de iyi biri olmaya çalışıyorum yetmez mi diyerek geçiştirmiştim.

çok dolandı laf, kendi kendime takılıyorum kısacası hiç de başım ağrımıyor.

sizin gibi insanlar dine inanmadigini aciklamadigi surece benim gibi ortada olan ateistler ates ortasina atilmis gibi oluyoruz. Siz dusuncenizi sakliyosunuz, baskasi sakliyor en sonunda toplumda kendine genisce yer bulabilecek bir dusunce tabu haline geliyor. Biraz erkek olup dusuncelerinizi(aslinda genel konusuyorum) aciklamaya baslamadan bu ulke kafa yapisi olarak degismez.

cenaze sorusuna gelince, ben cenazenin dini birsey olduguna inanmiyorum(genel anlaminda, dua okunmasi falan baska) cenaze olen insanla son vedalasma anidir ve sen bunun nasil olmasi gerektigini hissediyorsan oyle olmalidir. Yani belli bir yastaki erkekler benim bildigim cenaze'de birarada dua ederler, ama sen inancsiz biriyken bu insanlari arasina karisirsan hem kendine hem de oluye karsi icten davranmamis olursun(gene benim fikrim). Yani diyecegim odur ki hayat baskalarinin dogma si altinda yasamak icin cok kisa ve cok dolu, ama ne yazikki etrafta boyle dusunen insanlar olsa da cok azi birsey yapiyor..

edit: bir de en son soruna cevp olarak, ben bu konuda sanirim sansli bir insanim. Annem dine inanmayip allaha inaniyor, uvey babamin ise dinle alakasi yok hatta bu ulkede din ugruna yapilan seylerden ve insanlarin genel olarak dina adina yaptiklari seylerden tiksinme noktasinda. ailemden etkilenerek ateist oldugum dusunulebilir ama ben kendi icimde olduguna inaniyorum. Bir de hayatta kendimle en gurur duydugum ve basim dik olarak yurudugum anlardan biri, nufuz cuzdanimdan musluman yazisini sildirdigim gundu.

ben de ailemle bay ateşli tartışmalara girmiştim zamanında bu konuda. özellikle yaşı almış gitmiş insanları kabul ettirmek çok zor gerçekten. ama nooldu? bir süre sonra benimsediler her ne kadar hoşlarına gitmese de...

şimdi saçmalamanın lüzumu yok rica ederim.
bizim gibi insalar erkek gibi davranmadığı için memleket saçma dogmaların hakimiyetinde değil.

ben diyorum ki ananı babanı eğer inanıyorlarsa üzme inanmıyorum de ibadet etme ama oturup tartışma.

senin inançlarını da dine inanan biri zor anlar boş yere gerilme başını ağrıtma.

ama sana bir şeyler dayatmaya çalışan olursa mücadeleni et. sataşan olursa yeri geldiğinde otur taşağını geç.

tabi bunları anlamak için biraz yaşamış olmak azıcık da olsa yaş sahibi olmak gerekiyor. 50 kişilik bir çevreyle yaşanmıyorsa kişinin otomatikman belirleyeceği hareket tarzı budur.

bir de inançları farklı olan insanların dindarlardaki fanatizmden uzak olması gerekiyor bence tabiyat olarak. herif yüzyıllar önce gökten inmiş kitaba inanıyor, uçmuş resmen, sokak tartışmalarıyla "biraz erkek" olup birşey kazanamazsınız, büyüyünce geçer.

firmware'i 2.2 değilse unlock falan bir yöntemle kırıyorlar. telefoncular daha iyi bili sanırım. nette de gerekli dökümanlar var. donanımhaber'in iphone bölümü ve ingilizanahtari.com'a bir bak derim.

firmware la sorun cozuluyosa 1.4 e kadar geri goturebilirsiniz sonra da unlock edersiniz olur ama 3g ler bir süre unlock edilememişti bir süredir takip etmiyorum.

iphonedo.com a işe yarar bi site bu işler icin.

iphone unlocked hatta 4 aydir kullaniyodum amerika'da simdi de 1 ay tatilim var turkiye'de kullanicam. Jailbreak tipi seyler yapmak istemiyorum cunku itunes dan aldigim applicationlar falan var kisacasi bunun yasal bi yolu yok mudur? Gitsem turkcell e sim kartimi bu telefona adapte edinfalan gibi bisi desem? Cunku sanirim problem sim kartta, alete takinca sinyal barlari gozukmuyo ve arama falan yapilamiyor..

telefonunun unlocked olduguna emin misin? cunku tarif ettigin durum locked bir telefona baska bir hattin sim kartini takmakla ayni gibi gozukuyor. eger unlocked degilse at&t'den unlock kodunu rica edebiliyorsun. ben iphone olmayan bir telefonla benzer yollardan gectim de, eger unlock kodu almak konusunda tecrube dinlemek istersen mesaj at :)

turbosimden başka yolu yok şu anda, benim de aynı şekilde bi iphone'um var ve mecburen turbosim kullanıyorum..
yalnız 2.2ye geçtiyseniz, 2.1e falan dönseniz bile fayda etmiyor turbosimle dahi kullanamıyorsunuz..

@layouter: telefon unlocked ona eminim, 4 aydir kullaniyodum amerika'da yasal bi sekilde(at&t prepaid).

anlasilan yasal bi sekilde kullanamicam telefonu, saka gibi..neyse gene de bi turkcell e gidip konusurum, olmadi mecburen jailbreak gibi bisiler yaparim.

radiohead in MTV icin ozel bi konser vericegini dusunmuyorum yani MTV sadece yayinlamistir. eylul de uzakdogu turundaydilar ve 3 aralik ta los angeles da konser verdiler. MTV buyuk ihtimalle o 3 aralik onserini yayinlamistir..

gittigidiyor da bu istediğin montun her rengini satıyorlar.

zeytinburnu sahilde abercrombie'nin outleti var bir bak istersen oralara.

boyner' de vardır belki??

Boyner e baktım, mont yok. Capacity de B612 diye bir mağaza da satıyormuş geniş yelpazede Abercrombie ürünlerini, onları aradım onlarda da yokmuş. Türkiye'de montunu bulamazsınız Abercrombie'nin dedi. Gittigidiyor'dakiler de imitasyon, tamam onlar da alınabilir eğer orjinali kadar güzel duruyorsa üstte. Ama o kadar para bayılamam denemeden doğrusu. Denemem lazım mutlaka.

bostancı civarında, minibüs caddesi üzerinde bir tane abercrombie outlet i bulunmakta. belki orda vardır..

abercrombie'nin internet sitesinden alin, yolluyolar turkiye ye

şöyle de bişey var ne kadar yasal ve güvenilir bilmiyorum;

www.abercrombietr.com

Uyku, Şu hiç sevmediğim ufak ölüm dilimleri.

daha dogrusu:

"uyku...o kucuk olum dilimleri, onlardan nasil nefret ettigim/tiksindigim..."

her zaman soylendigi gibi tam cumleyi yazarsan daha guzel bi cevri yapilabilir..

uyku... ölümün şu küçük dilimleri, nasıl da nefret ediyorum onlardan..

"uyku.. o avına kodmun ufak dilimleri ölümün, hiç sevmiyorum arkadaş yaa.." da olabilsin.

psyche'nin çevirisi en doğrusu gibi görünüyor. ancak orijinaldeki "slice" ifadesini doğrudan "dilim" diye çevirmemekte fayda var, nihayetinde edebi bir çeviri ve türkçe düşünen birisi uykuyu "ölüm dilimi" olarak nitelemeyecektir. "o kısa ölüm anları" gibi (bu olmaz, tabii ki daha iyisi düşünülmeli) türkçeye uygun bir ifade bulmak şahane olacaktır.

büyük film şerketlerine bağlı olmayan, kendi yağıyla kavrulan yönetmen ve yapımcıların yaptığı sinemaya bağımsız sinema deniyor.

haliyle bütçeleri ve teknik imkanları kısıtlı oluyor. daha sonra tanıtım ve dağıtım imkanları da öyle.

ne farkı var dersen tahmin edeceğin üzere ticarete yönelik olmayan, çok fazla gişe kaygısı ile çekilmeyen, büyük şirketlerin politikalarına uymayan, özgün ve orjinal filmler oluyor bunlar. kaliteleri çoğunlukla yüksektir.

ilk zamanlarda bağımsız filmler pek önemsenmezken şimdilerde desteklenmeye çalışılıyor. örneğin amerika'dan robert redford bağımsız filmlerin katıldığı bir festival düzenlemeye başladı bir süredir. sundance film festivali. niye desteklemek gerekiyor? çünkü arkalarında stüdyolar yok. tanıtım ve dağıtım imkanları yok. o yüzden tanınmıyorlar ve para kazanamıyorlar.

kısaca ve acele bunları yazıyorum. gerisini biraz internette arayarak bulabilirsin.

hollywood'tan bana göre en izlenmeye değer yönetmeni izlemişsin zaten: kubrick. gerçi o filmlerinin çoğunu ingiltere'deyken çekmiştir. ayrıca evet david lynch'i de izlemelisin bence, her ne kadar hakkında bişey anlaşılmıyo bilmem ne diyen düz adamlar olsa da bunlara kulak asmamak lazım. onlar 2001: a space odyssey gibi bi şahesere de aynı yakıştırmayı yapmışlardır. ama kişisel düşüncem lynch ne kadar iyi olsa da kubrick'in yanına bile yaklaşamaz. gerçi böyle karşılaştırma olur mu işte. yani ben kubrick'ten aldığım zevki alamam ondan. bana göre tabi dediğim gibi. neyse burası biraz soruyla alakasız oldu.

bence hollywood'u bitiriym avrupa'ya geçeyimden ziyade direk avrupa'ya geçsen daha iyi olur. avrupa'dan da ilk tavsiye edeceğim ingmar bergman. bayma potansiyeli olmakla beraber ilgini çekecek bir alansa çektiği tarzda filmler gayet zevk alacaksındır. avrupa'dan diğer tavsiye edebileceğim isimler: andrei tarkovsky, luis bunuel, jean pierre jeunet.

1. Tarkovski. Daha güncel istersen guillermo del toro falan olur.
2. Blog aç.

bende sinema kulturunu yeni edinemeye basladim. sana tavsiyelerde bulunayim az da olsa.
1- filmleri yonetmenlerine gore izlemek mantikli, bende oyle yapiyorum suan. ben turk yonetmenlerden basladim fakat. mesela zeki demirkubuz, nuri bilge ceylan gibi. sonra tavsiye edebilecegim ferzan ozpetek, roman polanski var.

2- bence ilk once kulturunu biraz gelistirmelisin bu is icin.

3-

4- turk sinemasinda bagimsiz sinemaya en guzel ornekler nuri bilge ceylan ve zeki demirkubuzdur mesela.

- film festivallerine katil
- baska baska milletlerin filmlerini izle (uzakdogu yapimi, rusya yapimi gibi)
- sinema forumlarina katil, elestiri yaz
- son olarak da amator film cekmeyi ogren ve kendin bir film cek

tarantino azıcık olsun hoşunuza gidiyorsa guy ritchie nin filmlerini izlemek lazım abukluk yerine daha ince espirilere sahip tarantinoya nazaran
(bkz: lock stock and two smoking barrels)
(bkz: snatch)
bir de revolver var gerçi ama ben izlemedim henüz bilemeyeceğim

psyche,sui: tarkovski'yi daha önce de önermişlerdi, kesinlikle izleyeceğim. direkt avrupa ya geçmeyi şimdilik düşünmüyorum, biraz daha abd filmlerine vakit ayıracağım :)

sanio: yeni nesil türk yönetmenleri avrupa sineması ile ele alıyım diyorum.

ermanen: film çekme kısmı haricinde varım.

yuto: aslında bütün bu sinema tutkusu tarantino ile başladı. aa bu film güzelmiş bakalım daha başka ne varmış derken..

bahsettiğin filmlerin üçünü de izledim, üçünü de çok beğendim, aynı elden çıktıklarını bilmiyordum, kesinlikle takip edeceğim o zaman.

sinema blogu & dergisi oku. criticker.com a üye ol. film oyla, karşılaştığın çok film izlemiş insanların izledikleri tavsiye ettikleri filmleri gör, bul ve izlemeye devam et.

"üçünü de izledim ama aynı elden çıktıklarını bilmiyordum" diyorsun. şayet bir sinema kültürü edinmek istiyorsan ilk ama ilk iş olarak izlediğin filmin yönetmeni kimmiş onu öğren.

hal hartley'in trust filmini izle. ekşiye bir film kritiği yaz. bilmem anlatabildim mi?

ayrica ben de o uc film hakkina bisi soyliyim, o uc filmi izledikten sonra (ki basrol oyunculari ve yonetmen ayni) ayni elden ciktigini anlamiyosan senin isin biraz zor. filmleri izlerken biraz daha dikkatli ol sadece izleme, yonetmenlerin tarzlarina da dikkat et. mesela snatch, revolver, bank job, lock stock and two smoking barrels gibi guy ritchie filmleri birbirine fazlaca benzer(iyi anlamda) yani baska bi guy ritchie filmini izlerken hemen anlarsin belirli isaretlerden...Yani kisaca biraz daha dikkatli izlemeye basla filmleri. sadece film adi ogrenip izlemekle sinema kulturu edinilmez.

edit: Bank job guy ritchie filmi degilmis ben de sicmisim orda..

haklısınız, lock stock ve snatch ikiz filmler sanki ama oyuncu kadrosu aynı değildi sanırım bu ikisinde. bir de benim izlediğim film başka bir revolver'miş. o kadar da vahim değil durumum sanırım :)

bu tip konulara önceden hiç dikkat emiyordum tabi ama şimdi bakıyorum.

atmosphere: ben anlayamadım maalesef, gerçekten.

Holy shit!

Hayvan gibi yazdigim uzun mesaj gitti :( Gizle dedikten sonra tekrar cevapla diyince ucuyormus yazilanlar bugun bunu da ogrenmis oldum :(

Usengec bir insan oldugumdan daha kisasiyla tekrar yazacagim.

1) Yonetmen bazinda izleyerek kendinizi sinirlandirmayin. Once cesitliligi saglayin, sonra zaten film izledikce begendiginiz yonetmenlerin filmlerine ayri ilgi duymaya baslarsiniz.

2) ingilizceniz varsa imdbde oyrum yazin, eksi sozlukte yazin (cok geri donus beklemeyin), forumlarda yazin bir de cok istiyorsaniz blog acin.

3) diviks programlarini izlediginiz filmleri takip etme amacli olarak kullanabilirsiniz. Hem aklinizda kalan bazi seyleri oralara not alirsiniz, excelden daha kolaydir kullanimlari. IMDB de neredeyse yok yoktur, dogru arama kriterlerini girdikten sonra cogu film -hele ki festivallerde gosterildiyse- database'inde vardir. bunun disinda asya filmlerine ozgu listeler mevcut. asian movie database diye aratmaniz bile yeterli. avrupa icin zaten olmamasi gibi bir sey soz konusu degil.

4) bagimsiz sinemayi taki petmenin en iyi yolu divxtir. eger ingilizceniz varsa y.disindaki sitelerden dvd sini almaktir ama ingilizceniz yoksa altyaziya muhtac oldugunuzdan mecburi istikamet divxtir. bundan sonra festivaller gelir. istanbul veya diger buyuk sehirlerden birisinde yasiyorsaniz festival ve izleti gunlerini takip ediniz. ayrica hollywood bitmez.

bunlarin disinda;
- kendinize sinir koymayin.
- keskin hatlarla iyi kotu diye ayirmayin filmleri. iyisi olmadan kotusu, kotusu olmadna iyisi olmayacagini aklinizdan cikartmayin.
- ayrim yapmaksizin her tur filmi ilzeyin.
- yorumlari/elestirileri filmleri izlemeden okumak yerine, izledikten sonra okuyun.
- dp gibi sinema sitelerini takip edin. beyazperde gibi mal surulerinin cok oldugu yerlere aldiris etmeyin.
- yazili/online sinema dergilerini takip etmeye calisin. sinema dergisi bu bakimdan iyidir.
- eger bir janrdan hoslanmadiginiz hatta nefret ettiginiz bir film cikarsa o turden bir filmi hemen akabinde izlemeyin. biraz sure taniyin kendinize. yoksa o turden tamamen uzaklasabilirsiniz. bazen 2 tane ardarda kotu film cikmasi insanin sevkini feci sekilde kirabiliyor.
- cabuk pes etmeyin.
- etreafinizda sinemaya ilgi duyanlar varsa onlarla oturup filmler hakkinda konusun, tartisin.
- begenmediginiz bir seyi, koyun psikolojisine girmeden, begenmedim diyebilin. blade runner'dan nefret ediyorum diyebilin yani. bunun uzerine gelen yanitlari dinleyin, kendi kafanizdakileri iletin. belki gormediginiz veya anlamadiginiz seyleri bu sayede gorebilirsiniz.

daha cok sey yazmistim ama sabah erken kalkacagim, anca bu kadarini toparlayabildim.

iyi seyirler.

uzakdoğu sineması derseniz : kim-ki duk ve chan wook park 'la başlayabilirsiniz. enfesler.

bitter sweet symphony mi? the verve?

evet, o adam richard ashcroft, sarki da bitter sweet symphony.

hı eet ismi ashcroft gibi birşeydi doğrudur. ama bitter sweet symphony miydi o şarkı onu biliyorum zaten. ben klibi hatırlıyordum, klibi çok güzeldi şarkısıda güzeldi diye hatırlıyordum ama nasıldı acep diye merak etmiştim. teşekkürler.

bittersweet symphony - the verve

bir de bunu coldplay richard ashcroft canli konser dueti vardir tavsiye ederim.

yuvarlak ve hatta sisko yanaklara sahip bir kafaya sahipsen yakismaz. zayif, kemikli ya da uzun bir surat varsa her sekilde uyar.

rahatlik konusuna gelirsek, evden 5 dk icinde cikmana olanak veriyor. cok guzel bir sey.

acik renk bi bereniz varsa saclarinizi kapicak sekilde giyip ayna karsisinda inceleyin bi bakalim sacsiz nasi oluyosunuz(vay be!), veya photoshopla saclariniz silin veya buraya resim koyun oyle yorum yapalim:)

Noch'un ilk cümlesindeki gibi olur. Harika özetlemiş. Zayıf ve uzunsa hafif surat süper duruyor. Kendimden biliyorum :) Sık sık 3 numara yapıyorum. Ne tarama derdi var, ne birşey. Ama kış geldi şimdi, üşütür. İyisimi 4'e bağlayalım şimdilik.

kulaklar da önemli bence. kepçe kulaklar dekoratif bi görüntü vermez. :)

amaan koku sende arkadaş vur gitsin.sonra anlarsın yakışıp yakışmadığını eğer şimdi yapmazsan içinde hep ukte olarak kalıcak.Hadi biraz cesaret :)

suratiniz nasil olursa olsun, kulaklariniz kepceyse pek iyi olmuyor gercekten.
evet, kendimden biliyorum.

sonunda buldum seni cisimi yapiyom popom kuru kaliyo! (git: #47234) ben istiyorum ziplesen hepsini negzel olur(:

kepce kulaklilar yapmasin diyen kim varsa halt etmis. ulan esas cirkin goruntuyu, o kepce kulaklari gizliycem diye saca salak salak sekil verenler kafalari olusturuyor. sahsen kepce kulakliyim. ve paso 3 numaraya vurduyorum(saci!), yeminlen daha karizmatik. ornek olarak istersen cem yilmazin uzun sacli ve kisa sacli resimlerini birbiriyle karsilastir aradaki farki gor. hem ne demis ustat; "eldeki malzeme bu! yakisikli olmak icin kasmiyorum."

son olarak: susuzluk hersey!

5 numara idealdir. ne kabaktır, ne de uzundur. yuvarlak bir kafa yapın varsa güzel de durur.

enselerinizi alamayıp yardım isticeksiniz. yardım istediğiniz kişiye dikkat edin. yardım isterken 12 kez düşünün.

3 numarada olsa bu sekil islerinde rahat yok bak
bi sürü detay var ama istiyorsan hic sorun etmem boyle seyleri diyorsan kestir
bi arkadasım sacını daha uzun kullanamıyor ve hep kendi kesiyor gayet memnun
ama en iyisi dekoratif kulakti kabul etmek gerek

"Early 2009"

in early mi?
at early mi?
:)

in/at fialn yok. sadece early, "early 80s" der gibi işte.

cümle içinde kullanılacaksa "in" alır.

Kahvegibi, Turkce cumleyi yaz toptan, oyle tekrar bakalim istersen. Boluk porcuk ceviri genelde daha fazla soru(n) doguruyor.

"earlier in 2009" ama tam cumleyi yazsan daha iyi olur tabi...

our company planning to invest £5000000 in early 2009.

ya da

early 2009, our company planning to invest £5000000.

"in the begining of 2009" da uygun olabilir.

In the heads of 2009 (bkz: turgut Ozal-fatih terim english-turkce sozluk)
:)

www5e.biglobe.ne.jp

surdaki seyi indir. ondan sonra system preferences ta startup sound diye bi secenek gelicek karsina ordan ayarla

tesekkurler, ise yaradi.

Ayrıca laptopu kapatmadan önce sesi kısarsanız da açılışta o ses çıkmaz..

sesi kisinca da ses cikiyodu bende acilista.

@disq
Hmm, Macbook kullanıyorum, bende çıkmıyor.. Hoparlör bağlıysa ve hoparlörü bağlamadan önce ses kısılmadıysa çıkar. Hoparlör/kulaklığın bağlı olduğu durumla olmadığı durumlarda ses seviyesi farklı oluyor..

sesi laptop u kapamadan once kisarsam bir dahaki acilista o baslangic sesi cikmiyo ama her seferinde de kismayi hatirlamak lazim..bazen kutuphanede veya sinifta bi aciyorum herkez donup bana bakiyo.

Jay Kay in soyledigi program ise yaradi gibi ama mac i xp deyken kapatinca bir dahaki acilista gene cikiyo o ses galiba.

mesela, hemsireler ve teknisyenler cerrahlarin ameliyat sirasinda yaptiklari hatalara karsi cikmazlarsa,( cikmayi beceremezlerse de denebilir) hastalara, hastanelere ve cerrahlara karsi gereksiz zararlari onleyemezler.

biraz amatorce oldu, eger onemli bir yerde kullanicaksan soyle biraz daha duzgun ceviriyim.

oyunu steam uzerinden almadiysan steamle hic ugrasmana gerek yok. Steam den aldiysan da oyunu steam uzerinden degil normal baslattan veya c deki exe dosyasindan falan acmayi dene.

evet illa steam uzerinden oynaniyor o oyunlar. oyunu soyle boyle edindim derken satin almadiysaniz eger, o mesaji alirsiniz. steam ilk once oyunu download eder ama oyunu satin almadan yuklemeye kalkarsaniz o uyariyi alirsiniz. eger satin aldiysaniz ayni mesaji veriyorsa bikac gun bekleyin duzeliyor o. multiplayer icin sadece tek server yok, binlerce server vardir, bu yuzdende online oynamak isteseniz bile oyle bi mesaj almazsiniz bildigim kadariyla. o mesaji bildigim kadariyla sadece oyunu download ederken veriyor. oyunuda program steamin kendi serverindan yukluyor zannimca, yogun oldugunda da o mesaji veriyor.

İngiliz futbolcu piyasası zaten çok dar. Altyapılar yetersiz (senegalden açları toplayıp futbolcu yapmaktan bahsetmiyorum.) Çıkan oyuncuların hepsi ya alt liglerde ya da iskoç, irlanda vs takımlarında tutuluyorlar. İyi oyuncu zaten gidemiyor.

20-30 tane buldum ben. Ama onlar da iyi oyuncular değiller. Transfermarkt.de sitesinden premier lig'in sezon sezon transferlerini görebilirsin. Oradan incele istersen.

www.transfermarkt.de

uk.answers.yahoo.com
yok gibi, burda da cevap verememisler.

ingiltere'de 5 ana lig ve onlarca yerel lig oldugundan lisansli futbolcular yurtdisina cikma ihtiyaci hissetmiyorlar pek. yani takim fazla oldugundan kalburustu oyuncular illaki bulunup degerlendiriliyor. yani ingiltere veren degil alan bir yapiya sahip.

en.wikipedia.org

sayin bakalim kac kulup, kac lig var?

Steve Mcmanaman oynadı baya bir süre real madrid de.

jonathan woodgate de bir ara real madrid'de oynadıydı.

Soruyu görünce verdiğim tepkiler herhalde bir nevi cevap olabilir.

1.Var var kesin.
2.Vardır olum mutlaka.
3.Yok mu acaba?
4.Yok lan!

eheh

saniyeler süren bir fm 2009 araması soruya cevap bulur
ama üşendim şimdi :)

isveç liginde adı sanı duyulmamış 3-4 kadar futbolcu var. iskoçya'da zaten kaynıyor, bi 50-60 kadar var.
bunlar dışında çifte vatandaşlığı olan lomana lualua al-arabi'de, simone perrotta roma'da oynuyor.

ibt hatirladigim kadariyla 120 uzerinden yani 79 fazla zor olmasa gerek, ben 3 ders alip 102 yapmistim. Ders dedigim de soru kaliplarini anlatmislardi speaking sectiondaki. Writing kac uzerinden hatirlamiyorum onu soylersen writing in 24 olmasi zorunlulugu ne kadar kasar soyleyebilirim. Bir de istanbul'daysan ve ders alman gerekiyo gibi hissediyosan levent'de princeton review diye bi yer var. Orda amerikalilar ogretiyo ve sinavi da orda alabiliyosun. Tavsiye ederim yani.

soyelemeyi unutmusum, sonuclarin aciklanma suresi 21 gundu ben girdigim zaman, 1 sene once yani.

açıkcası benim de ingilizcem çok iyidir, erasmus falan da yapmıştım, deneme sınavına girmiştim ne olacak diye görmek için, hiç çalışmadan, 70 almıştım. anladım ki en azından 2-3 hafta da olsa iyi bir çalışmak lazım, çalışma sonrasında girince baya iyi bir puan almıştım. *

toefl ibt'de writing ve diğer tüm bölümler 30 üzerinden değerlendiriliyor. anlattıklarınızdan çıkardığım kadarıyla toplamda 79 almak için birkaç hafta çalışmanız yeterli olacaktır fakat writing den 24 almak biraz sıkıntılı olabilir, essay yazmanın bazı genel geçer kuralları ve olmazsa olmazları var, onlara dikkat etmek gerekebilir.
uzun lafın kısası writing'den 24 almak ha deyince olacak iş değil(moralinizi bozmak için demiyorum:) )

2.sezonu Itunes store da mevcut ama Turkiye'den indirilmiyo sanirsam..onun disinda amazon'da bile mevcut degil, bi ara ben de deli gibi ariyodum.(eger isterseniz ve bana para yollayabilirseniz itune dan satin alabilirim veya baska bir yerde bulursaniz lutfen bana da haber verin :)

(bkz: klostrofobi)

sadece terliyor musun yoksa bir endişe, bir bunalma gibi bir durum da beraberinde seyrediyor mu?

Kapalı ortamlara giren her insanda bir terleme ya da vücut ısısında yükselme görülebilir. Bunlar normaldir. Ancak, kurukafa'nın da dediği gibi bir endişe ya da korku oluyorsa, o zaman "klostrofobi"den şüphelenebilirsiniz.

tamamen psikolojik bende de oluyo bazen. Biraz da kapali alan disinda kalabaliktan da kaynaklaniyo olabilir.

Yazdıkların bana "pasif panik atak" gibi geldi. evet, panik atağın aktifi-pasifi olur mu deme, bir akrabama bu teşhis konmuştu aynı şikayetlerden dolayı.

Duzgun, pisman olmayacaginiz bir ceviri istiyosaniz www.japannium.com bu siteye girin ve para ile tercume ettirin..farkili font secenekleri falan da yolluyolar ceviri ile ve pahali degil.

@kazma penguen: kanji alfabesi ile normalden daha kisa olur..

sırf "kanji alfabesi" ile onu yazamazsın. japoncada hiragana, katakana ve kanji birlikte kullanılır. kendim yalan yanlış çevirmektense netten araştırdım, japoncası şöyle:

森の中で道が二つに分かれていた。そして私は人があまり通っていない道を選んだ。

mori no naka de michi ga futatsu ni wakareteita. soshite watashi wa hito ga amari tootteinai michi wo eranda.

robert frost un siiridir bu ve bence türkcesini japonca ya cevirtmektense ingilizce-japonca karsiligini aramanizi salik veririm.

Istiyosaniz internetteki translatorlara yaptirip ceviriyi sonrada ustunuze dovme yaptirin ama japonca bilen biri "ahah bu ne lan?!" diyince size, beni hatirlayacaginiza soz verin.

ne karışık işmiş bu yaw, neyse herkese yardımı için teşekkürler

valla varsa bilmiyorum benim de gitmişti ama sonradan öğrendim ipod daki şarkıları bilgisayara atmayı sağlayan program varmış ipod takileri bilg e at önce.

ayarlarda şarkıları senkronize etmek yerine manuel kullanmak gibi bir opsiyon var. iste o.

itunes illet bi program hiç uğraşmayın...

(bkz: media monkey)

itunes harika bi program ama sadece tek yonlu transfer yapmaya izin veriyor ne yazik ki... ipod dan pc ye transfer icin onerim purple ghost software den igadget..

reset var master reset var. ipod'a reset menu+orta tus'a ekranda elma cikana kadar ailir, ipod'u retstart eder. master-reset ise bildigin formattir. ipod kitlenirse falan atilir. eger ki normal reset'ten bahsediyosa itunes bir zarari yok. master reset diyosa onu zaten siz yapamazsiniz servis yapar.

@efendi burrfoot; ipod'dakileri bilgisayara nasıl atabilirim? İpod'u bağladığım zaman içindekileri göremiyorum bilg.de. Bu durumda o şarkıları nasıl kopyalayabilirim?

windows'ta klasör seçeneklerinden gizli öğeleri göster dedikten sonra bilgisayarım'dan iPod'a girin. iPod_Control klasörünün Music alt klasöründe görecekleriniz, kopyalamak isteyeceğiniz dosyaları içeren klasörler olacaktır.

bildiğim kadarıyla "bricking," power ışığı yanan, ancak hiçbir yaşam emaresi göstermeyen elektronik aletlerin başına gelen şey.

unbricking ise, firmware update'le, veya hardware değişimiyle bu durumun düzeltilmesi. "wsod" mesela, se k750i için bir bricking durumuydu ve ben firmware upgrade'i ile onu unbrick ettim.

bricking aletin tugladan farksiz hale gelmesi yani hardware degismeden duzeltilemeyecek sekilde crash olmasi demek.
Iphone durumunda ise anlami farkli. Iphone u ilk aldiginda (3g boyle ilkini kullanmadim) hicbir islevi yok, itunes a baglayip unlock etmen gerekiyo yoksa kullanamiyosun. Senin verdigin yazida da sanirim unbricking etmenin yollarini yazmislar, yani iphone software'i ile veya odeme oncesi-sonrasi falan tarzinda(AT&T den alirsan mesela adamlar unbrick edebiliyor.)
Yani kisacasi sorun etmen gereken birsey icermiyo bu copy/paste...

tesekkurler cok (= evet cok takmisim kafaya =P

overclocked var, so blonde var ama oynamadım. ama içinde korsanlar ve sarışın güzel bir kız var, daha ne istersin?

Silent Hill serisine ne dersiniz?

(git: 38690)
(git: 17128)

the longest journey'ler olabilir

grim fandango. lucas arts yapımı zaten.

şuraya bir bakın derim ben de:
www.adventuregamers.com

Eskilere gitmek lazım

Zak Mc Cracken
Loom
Orion Conspiracy
Sanitarium (süperdir!!!)
I have no mouth but i must scream
Zork serisi
Myst serisi
The Dig

bunlar ciddi bir müddet oyalar. Yeni oyunları çok takip etmiyorum, zaten artık adventure tarzı yapan pek yok. Ama nispeten yeni sayılabilecek Syberia ve Syberia 2'ye de göz atmak fena olmaz.

indigo prophecy biraz eski ama enfes bir oyundur.

Kesinlikle:
(bkz: Grim Fandango)

nascar da olabilir.

base jumping olsa gerek.

golf ne sekilde bir olumculluk sergiliyor ?

www.google.com

@egotm

egotm zaten arastirdim hatta "the deadliest sport" diye de arastirdim ama tek bi sonuca ulasilamiyor.. Sizin daha derin arastirmalarinizi ve fikirlerinizi merak ettim

@nochristrequiress

cevabini bulmak icin egotm'nin verdigi link'e bak

ya da ipucu vereyim: yildirim!

dağcılık olabilir

hakikaten golfü merak ettim nasıl ölünüyor golfle? kafaya top gelmesi, yandaki aceminin sopayı ense köküne geçirmesi, deliğe giderken uçurumdan yuvarlanma, golf arabası tarafından ezilme gibi riskleri dışında gayet sakin bir spor. onlar da pek denk gelmiyordur sanırım.

Bence en ölümcül sporlar motor sporları. Her ne kadar extreme sporlar da tehlikeli sporlar arasında yer alsa da, bence motor sporları hayati riskin en üst düzeyde olduğu eylemler.

motocross, dağcılık, yamaç paraşütü ve istanbul trafiğinde manuel vitesli araba kullanmak derim ben. (debriyaja basıp vites değiştirmek de spordur bence, evet)

bilinen en tehlikeli spor mağara dalışı diye b iliyorum ben, düşününce çok da ölümcül galiba; lakin mağaraların su altında kalmış yerlerinde tüple fenerle dalıyorsunuz, üzerrinde hava bulunmayan karanlık bir deniz, üfff, adamı harcar...

golfte yıldırım çarpması da olağan bir risk.

golfte yildirim carpma olasiligi daha fazla

1- Stop crying your heart out olmalı.

2- hangi sezon yayinlaniyor bilmiyorum ama...

5. sezon ise cevabım var!

Season 5 Promo 1
-Song: Hurt
-Artist: Johnny Cash
-Info: Was played with the promo that show Vic alone in the barn watching the "slides."

Season 5 Promo 2
-Song: Bad Man
-Artist: Jon Cena (sp?)
-Info: Was played with the promo that introduced us to Kavanaugh and layed out the plot for Season 5

demişler,
ama sanırım senin aradığın "Beck - Farewell Ride"

Benim bahsettigim promolar suan amerika da yayinlananlar yani 7.sezon ve son sezon oluyor sanirim..

Ne kadar hayir gelir bilmem ama fincan altligi yerine buzdolabi poseti koyarsan daha yararli olur..

C vitamini kaybı çok az. Güvenle içebilirsiniz.

genelde s1k1ldiktan sonra 5dk icinde tuketilmesini oneriyorlar

Vitamin söz konusu olduğunda kulaktan dolma bir "5 dk" hikayesi var, malumumuz. Kulağa doğru da geliyor hani. Ama en azından "zararı yok" - istersen 24 saat sonra iç, n'olacak. (Bu tip durumlarda huylanan bir adamım aslında, vitamini gitti diye vahvahlanıyorum. Sonrasında annemin bu durumlarda söylediği şeyi hatırlayıp biraz rahatlıyorum: "Hiç olmamasından iyidir.")

Diğer taraftan, sıkma portakal suyunda saat ilerledikçe bir ekşileşme, acılaşma oluyor; ben o tadı pek sevmiyorum. Hayır gelecek olsa bile tercih etmiyorum.

(Soruna doyurucu bir cevap olmadığının farkındayım da yazmak istedim sadece.)

ocakbaşı falan belki.

kaliteli puro + viski + poker.

Dansöz getirin, ille striptiz yapması gerekmiyor...

ben de kesinlikle şöyle krallara layık bir yemek isterdim heralde.

oo
çalgıcı takımı alınır tenha bir eve gidilir.cilingir sofrası kurulur.her türlü istek caldırılır.olmadı bide dansöz getirilir..degmeyın keyfe.