Yaş 30 bu arada

Valla tek yolu tedavi olmak ve suclamadan yardım etmek. Ben uyuşturucu bağımlısı arkadaşımı bu şekilde kurtardım. Üstelik sadece 20 gün ugrasarak

O nasıl doktormuş? Başka doktora gitsin en kötü bir terapiye yönlendirir. Profesyonel yardım dışında ne yapsan az etkili olur.

Rahmetli Coşkun Uçar ile eski Hyundai i20 Fun club grubu yöneticisi olarak(10k grup üyemiz vardı), şuan ki piyasa tamamıyla bir aldatmaca. Bu fiyatlara araç alanlarda resmen dolandırılıyor. Normal şartlarda güncel fiyat bilgisi doğrultusunda 2017 1.4mpi 85.000km de olan araç maksimum 650bin TL civarında olması gerekiyor. Ama herkes 750 bin'den başlayıp 890 bin'e kadar fiyat belirlemiş :D acınacak duruma gülüyorum artık. 2017 de o araç 60bin civarıydı. maksimum +5 bin daha fazladır.

Siz illa satmak istiyorum diyorsanız şuan ki sahibinden fiyat bilgisine göre 830.00 yazıp 815 bine falan verebilirsiniz gibi gözüküyor. Acil satılmasını istiyorsanız 785 bin yazıp anında satarsınız.


bayiilerde araç olmadığı için 2. el kıymetlendi. şuan adınızı yazdırıyorsunuz 800.000 den ama araç 5 ay sonra gelecek. ve muhtemelen güncel fiyatı 1 milyon olacak. aradaki 200 bini de isteyecekler sizden. o yüzden herkes tutturabildiği fiyata satıyor :/

prnt.sc

bu tür durumlarda yakına satmak sıkıntı olabiliyor çünkü piyasaya üstteki arkadaşın dediği gibi 800'e 785 bine vs. verebiliyorsan yakının daha düşüğe vermeni bekleyecek. Ona satmamak daha iyi olabilir.
¯\_(ツ)_/¯

Eski mesajlarıma bakarken şunu gördüm :D
prnt.sc

14 Haziran 2019
·
Arkadaşlar son dönem de çok fazla, "şu araç ne kadar eder" gibi çok fazla paylaşım gelmeye başladı.
Elbette bu konuda yardımcı olmayı da isteriz. Fakat, bu konuda km, boya, hasar kaydı, yaş, motor, şehir, bakım, değişen gibi bir çok faktör bulunmaktadır.
Buradan alacağınız fiyatların hiçbir bağlayıcılığı yoktur.
Örnek veriyorum ; ben aracımı satarken sahibinden.com da arama yaptım. Aracımın yıl motor bilgisine göre arama yaptım. En yüksek fiyatı kontrol edip üzerine 3.000 daha ekledim. Ona rağmen 10larca telefon aldım ve yazdığım fiyattan sattım.
Yani her malın bir alıcısı vardır. 2. El sitelerinde hesaplama araçları mevcut. Buna ek aracın yılına ve motoruna göre arama yaptığınızda zaten Ortlama bir fiyat çıkıyor. Satarken 2000 fazla yazın. Alırken 2000 aşağısı olduğunu bilin.

Benim aklimdaki fiyat da 650k idi. Odeme parcali olacagi icin 650-700k arasi bi fiyatin adil olacagini dusunebiliriz bu durumda degil mi?

bir kısmını ileride verecekse enflasyonu düşünüp o kısmına faiz eklemek asıl "adil" olan şey. Ben söyleyeyim de. Kendi hakkını yedirmeden satman dileğiyle...

serbest piyasa. isteyen istediği fiyata satar sonuçta. oradaki fiyatlardan bile satmak zorunda değilsiniz. adil bir fiyatı o yüzden. satıcı olarak tabii ki amacın en yükseğe satmak olmalı. bu yüzden ben dostla alışveriş yapmazdım.

soruna cevabim yok
yakininla alisveris yapma bence uzulursun

800 den asagi verme

Sahibinden.com ile ne kadara satabilecekseniz çok fazla olmamak kaydıyla onun biraz altı olabilir. Sonuçta tanımadığı birisiyle uğraşmak yerine güvenip sizden araç alacak, bu alıcı için avantaj. Satıcı için pek bir avantaj yok aslında ama en azından arabanın bildiğin birine gitmesi, galerici ve al-satçılarla muhatap olmamak vs bunlar da bir şeydir. Tabi yakın kişi ile alışveriş yapmamak en mantıklısı ama sonuçta bu yola girilmiş ise naçizane fikrimdir.

Bir galericiye git bunu ne kadara alırsın de onun verdiği fiyattan tanıdığa sat. Ben abimin arabasını satın alsam bu şekilde yapacaktım.

gider. bankayı arar hatalı işlemi beyan edersiniz. onlar 2. ahmet yılmazı arar hatayı söyler işlemi geri çekmeyi talep eder. 2. ahmet evet tanımıyorum derse para geri çekilir.
yok ben bekliyordum öyle bir para derse adliye yolları taştan :)

Gidemez denebilir.

IBAN bir adres ülke kodu, banka kodu, şube kodu, müşteri numarası, hesap kodu bilgilerini içeriyor. Üstüne bir de isim yazıyorsunuz.

Haliyle siz birkaç rakamı farklı yazdığınızda tam olarak o bankanın, o şubesinde, o hesap numarasıyla ve hesap koduyla kayıtlı ve aynı isimde bir kişinin daha olması gerekir ki para hesaba geçsin.

Bu da teorik olarak mümkün olsa da pratikte imkansıza yakın bir durum. Hatalı yazılmış bir IBAN numarası ve isim eşleşmesinin karşılığının çıkma olasılığı yok denebilecek kadar düşük.

niye gitmesin ki? siz o ibana ait doğru ismi girmiş oluyorsunuz sonuçta.

Gitmez diyen arkadaşları anlamadım niye gitmesin ki sonuçta ortada birbiriyle uyuşan IBAN ve isim bilgisi var. Banka hangisine göndermek istediğini nereden bilecek? Sonuçta gerçekten ikinci Ahmet Yılmaz'a göndermek istemiş de olabilir. Bu mantığa göre ikisine de hiçbir şekilde gönderemez o zaman.

Ama bankanın buna bir önlem aldığını tahmin ediyorum belki bankacı varsa daha net bilgi verir.

yahu neden yanlış ibana gönderilsin ki? İsme havale değil bu, spesifik olarak ülke-şube-hesapno içeren bir iban yazıyorsun, yanlış ibana yollamak ve o ibanın aynı isimde çıkması herhalde milyarda bir falandır.

Giden para gayet doğru kişiye gitmiş gibi görünür, isim ve iban doğru çünkü. O insan geri verirse verir diğer türlü bişey kanıtlanamaz bence (çünkü kendi elinle o ibanı ve ismi girdin)

usul boyle, hakimin talebiyle avukatlar mazeret sunuyor. itiraz edilecek pek bir sey yok malesef

(Avukat değilim tam bilmiyorum) Böyle bir durumda aynı gün öğleden sonra nöbetçi mahkeme duruşmayı yapabiliyormuş, fakat yapılmıyormuş. Siz buna hazırlıklı olacaksınız, Türkiye'de böyle, o yüzden "hukuk reformu" isteniyor, yoksa hani adalet sistemi içindeki kişilerden kaynaklı olan işler toplumun genelini zaten çok etkilemiyor. Bizim de bir davamızda normal süreç içinde hakim değişti, hakim mazeret bildirdi, bilirkişi raporu tekrar istendi, bilirkişi raporuna itiraz edildi, yeni bilirkişi istendi... bunların her biri en az 3 ay...

Hakim izinliyse yapacak bir şey yok. Yerine bakan hakim de dosyayı bilmediği için bir şey yapamaz. Hakim izinli olmasa ne yapılacaktı asıl önemli olan bu. Karar verilmeyecekti ise zaten değişen bir şey olmamıştır. Yapılması gereken bir şey varsa duruşma arasında da yapılır. Karar verilecekti ise de dediğim gibi maalesef yapacak bir şey yok.

İtiraz edilecek hiç bir şey yok. Hakim hasta olabilir, çocuk doğuruyor olabilir, mesleki eğitime gitmiş olabilir, keyfi istediği için izin kullanmış olabilir avukat ne yapsın? 2 sene hukuk sistemimizde çok az bir süre, o dosyada karar verilse dahi muhtemelen istinafa da gider. Dava ortalama 4 yılda falan sonuçlanır. Soğuk su için iyi gelir.

Scooter deyip, motosiklete geçmişsin.
Şundan alsana, katlayıp eve götürürsün.

www.trendyol.com

hocam yokuş olan yerler var ve bunlar bana pek güvenli gelmiyor açıkçası.

Scooter derken az biraz baktımda scooter motor modeli olarak geçiyormuş. O yüzden öyle yazdım. Yanlışsa affola

Bazı motor modellerine scooter deniliyor o yüzden sizin yazdığınız doğru. B ehliyeti ile kullanılabildiğinden emin değilim. Düşük CC olsa bile A1 ehliyet lazım diye hatırlıyorum, bakmak lazım. asansöre uygun bulabileceğinizi zannetmiyorum. Açık otopark varsa yine kilit sistemi vs ile çözebilirsiniz. Kullanmakta zorluk çekmezsiniz oldukça basit ama lütfen güvenlik önlemlerini alın. Diyeceklerim bu kadar çok yardımcı olamadım ama :)

elektrikli katlanır bisiklet bakın isterseniz. eve de alabilirsiniz, asansöre de kolayca girer.

"Bilindiği üzere B sınıfı ehliyet ile M yani Moped sınıfı motosikletler kullanılabilir. Moped sınıfı hacmi 50 cc ve 45k/s hızı geçmeyen motosiklet anlamına gelmektedir. Ayrıca B1 ATV araçlarını da kullanabilirler. Bu tip 50cc araçlar motorlu taşıt vergisinden ve zorunlu trafik sigortasından muaftırlar, plaka takmak zorunda değillerdir. "
Böyle bir bilgi var o yüzden ben de heveslendim biraz
Elektrikli bisiklet olayını YouTube da izledim de pek memnun değiller gibi hocam insanlar
Siz tkullaniyir musunuz?

Yer ve güvenlik sıkıntınız varsa yukarıdaki öneriler doğru, katlanır elektrikli bisiklet uygun çözüm olur. 1,5 km'lik bir mesafe için benzinli motosiklet gereksiz olacaktır.

Scooter zaten az yakan bişey. Elektrikli scooter daha az yakıyosa bile bence elektrikli almak yakıt anlamında önemli bi fark yaratmayacaktır. Bir de 125 cc scooterların da b sınıfı ehliyetle kullanılabilmesi konuşuluyor. Bi o konuya bakın. Belki 125 cc almayı tercih edersiniz çünkü 50 cc çok tır tır biraz keyifsiz bişey. Güvenlik konusunu bilemiycem. Motosiklet hırsızlığı sektörü çok gelişmiş bi sektör. Nasıl sakınırsınız bilemedim.

Elektrikli scooter dediğimiz, kaykay gibi olandan 2 sene kullandım.
Motorlu scooter ı da 1 aydır kullanıyorum. Tecrübelerim şu şekilde;

Elektrikli scooterım şu tarz bir şeydi www.hepsiburada.com

1.90 boy 110kg ile çok rahat didimde sağa sola gidiyordum. Katlayıp araba bagajına veya katlayıp ofise, eve, cafe de yanıma, bir iş merkezine girdiğimde yine yanımda götürebiliyordum. Mükemmel bir özgürlük aşırı sevdim kesinlikle bütçe sorununuz yoksa tavsiye ederim.

Bütçe sorununu kendi fiyatından ötürü değil, batarya fiyatından ötürü belirttim.

Şöyle ki; 10-20k para verip scooter alacaksınız ve her sene bataryası ölüyor. Onun fiyatları da 3-6k arası. Yani scooter ın üçte biri parayı her sene vermeni gerekiyor. Onun dışında hızı bendekinin 40km, menzil de 50km idi gayet yetiyordu.

Şu batarya sorunu sebebiyle sattım. Bataryayı belki 2 sene de kullanabilirsiniz ama menzil 10km, hızı da 20km ye düşer.

Bunlar sizin için okey ise elektrikli scooter çok mantıklı. Bu arada güzergahınızda fazla yokuş olmadığını farzediyorum yoksa direkt elemek lazım. Ya da bütçeki 20k üstüne çıkarmanız lazım.

Ama ben hem yatırımlık olsun hem de daha uzun yol yaparım diye 125cc motorlu scooter aldım. Gittim bir de a2 ehliyet aldım. siz 50 cc kullacaksanız b ehliyetiniz varsa motora gerek yok, yine değer kaybetmeyecek vespa falan alabilirsiniz. 80-100k arası 2.el fiyatları.

Bunun avantajı 2 kişi rahatlıkla binebiliyor oluşunuz. Şarj etme derdi yok benzin koy git zaten 100km de ortalama 2 litre benzin yakarlar.

Fakat beni en çok geren şey güvenlik sorunu. Site içindeyiz ama birinin motorunu paket etmişler geçenlerde. Kapalı garajımız yok. Dediğiniz tarzda depo gibi bir yer var. Oraya da çocukları bisikletleri yığmışlar. Oraya koysam girip çıkarken kesin çizecekler, kurcalayacaklar. Kılıf falan takmak lazım. Bir de her zaman yer olmuyor dolu oluyor. Apartmanın içine koymaya yönetim söyleniyor. Mecbur hanımın iş yerine koyuyorum.

Sizin dediğiniz yere 50cc motor rahatlıkla girer çıkar. Orada güvenlik sorunu olacağını sanmıyorum. Sağlam bir kilit ve alarmlı disk kilidi alsanız işiniz görür.

Ama dışarıda çok geriliyorum. Kilidi kestiler mi, çizdiler mi, kablosuz telefon şarjımı kırdılar mı, aksesuarlarla oynadılar mı vs. stresli iş. yoksa araç gibi park sorunu yok güzel oluyor.

Tüm bunları değerlendirip fikir yürütürsünüz diye düşünüyorum. İsterseniz küçükten başlayın elektrikliyi deneyin. Baktınız sevmediniz, ben 5k ya almıştım 10 ya geri sattım. sıfırı 14k idi ben sattığımda. Çok fazla değer de kaybetmez denemiş olursunuz. 1 yıl batarya garantisi vardı kendileri değiştirdiler ama sonra tekrar ben değiştirmedim sattım işte.

Acelesi yoksa haftasonu ya da pazartesi halledebilirim. Şuan bilgisayara erişimim yok, o yüzde diyorum. Yok acelesi varsa umarım yapacak bir arkadaş bulunur.

Bro o an heyecan yapabilirsin stres olabilirsin unutursun ne soracağını, neticede resmi bir ortam değil, ayıp ya da hoş olmayan bir değil normal bence.

eskiden yayıncılık ve format genel olarak farklıydı. şu an çok daha farklı ve hızlı bir dünyada yaşıyoruz. oğuzhan uğur'u takip etmiyorum ama muhtemelen o soruları anlık alıyordur, yani önceden hazırlanabileceği ve aklında tutabileceği içerikler değildir bunlar. bence sorun yok. yani ben de bir programa konuk olsam ve seyircilerden gelen sorular okunsa asla yadırgamazdım. okumadan bana nasıl aktaracak :)

@ mark greg sputnik

yok siz soruyu yanlış anladınız :) Soruları, oğuzhan uğur aktarmıyor. Katılımcılar, direkt siyasetçiye (konuk) soruyorlar ama direkt akıcı şekilde konuşarak sormak yerine telefondan okuyorlar genelde.

Sizin bakış açınız doğru. Bana da böyle öğretildi diye hatırlıyorum. Yani kağıttan okumak yerine muhataba bakıp konuşmak gerek. Ha önünde metin olur arada bir bakarsın o ayrı, ama baştan sona kafanı kaldırmadan okumak bence hoş değil, karşı taraf da da iyi bir izlenim oluşturmaz.

Okuyarak sormak hitabete aykiri. goz atmak baska bi sey ama programdakiler konusunda size katiliyorum. duz cumle kuramiyoruz

kesinlikle normal değil. o soruyu soracak kadar güveniyorsan kendine kağıttan ve telefondan okumak bir cesaretsizlik ve özgüvensizlik örneği olarak yorumlanır kolaylıkla. eğreti bir durum.

ancak o programdaki sorular önceden belirleniyor. spontane bir şey söz konusu değil. kimin ne soru soracağı belli. seyirci olmak için başvururken ve kesinleştiğinde zaten soruyu belirtiyorsun. hatta seçilmende sorunun etkisi çok büyük. bireysel olarak kendi hazırladığın sorunu da sormak isteyebilirsin ama bu soruyu önceden belirtmek zorundasın. hatta aynı konuyla ilgili benzer soruları sormak isteyen kişilere aynı soruyu sordurmamak için farklı kategoriden sorular veriliyor tekrara düşmemek için. yeni soru verilen kişilerde soruyu unutmamak için böyle bir yol izliyor olabilir. veya sipariş sorulardır bunlar. kişi orada tamamen o soruyu sorsun diye gönderilmiştir ve bakarak okumayı tercih eder. bir çok parametre söz konusu.

Şimdi burada eski nesil, z kuşağı vs muhabbeti yapmak istemiyorum ama yaşı yetenler hatırlarlar. Eskiden abbas güçlü ile genç bakış, siyaset meydanı gibi programlarda kimse bir yerden bir şey okumadan çatır çatır sorardı soracağını. Evet heyecan olurdu, bazen cümleler devrik vs olurdu, hatta bazen sunucu-moderatör destek çıkardı bunu mu sormak istiyorsunuz gibisinden. Yani bir şekilde o soru bir yerden okumadan sorulurdu zorlanılsa bile. Şuan maalesef bir sürü insan kendini ifade etmekte çok zorlanıyor galiba.

Sunum yaptırdığım gençler kağıttan okumadıkları hiçbir mantıklı cümleyi baştan sona söyleyemiyorlar. İlle bir yerlerde saçmalıyorlar.

AKP sistemi böyle. Söyledikleri gibi adalet getirdiler. Herkesi en alt standartta eşitlediler. Hepimiz cahiliz. Hepimiz beceriksiziz. Hepimiz asgari ücret ve civarında maaş alıyoruz.

Yaz dönümü + 1
Okuduğum uni.ye programa gelmislerdi genc bakis ekibi canlı yayına ben de katılmıştım. Hatta beraber gittigm arkadaş soru yöneltmisti konuk siyasetçiye. Evet simdikilerle mukayese edilemez maalesef.

değil soruya çalışıp gelmeye üşenmişler, nasıl olsa telefon var niye beynimi yorayım

tersine evrim

Avukatı “fethetmek” biraz fazla değil mi sizce de? bence azilname yeterlidir :)

konuya çok vakıf değilim ama ben babam vefat ettikten sonra çeşitli işlemler için kardeşlerimden vekalet almak durumunda kalmıştım. evindeki gazın kapatılmasından tutun da arabasının satışına kadar. aldığım vekalette bunlar tek tek, ayrıca yazılmıştı. bir sürü soru sormuşlardı.

o açıdan sorun olmaz diye düşünüyorum çünkü vekaletnamede hangi işlemler için izin verildiği spesifik olarak yazılıyor benim anladığım kadarıyla. öyle genel olarak "şu kişi işlerimi yapma konusunda yetkilidir" şeklinde süresiz vekaletname hazırlanacağını sanmıyorum.

@irene fethetmek:) azilname gerekiyor mu, yapmazsam bu bir problem olur mu? 4 sene sonra durduk yere insanlara ayıp olur gibime geliyor belki unuttu bile benim vekaletnameyi

Yine fethetmek yazmışım. FESHETMEK :)

yani şart değil ama içiniz rahat edecekse yapın. yoksa bir şey olacağını sanmıyorum.

İşiniz bitse de azletmeniz gerekmez. 4 yıl sonra azilname göndermeniz de hoş olmaz bence. Abrıça vekaletname olması öyle kafasına esen her şeyi yapabileceği anlamına gelmiyor. Avukatla işiniz kötü bir şekilde bitmediyse bence hiç uğraşmayın. Hem Birgün başka bir meseleden dolayı tekrar görüşme ihtimaliniz olur. Avukat unutmuştur o vekaletnameyi boşuna hatırlatmayın :)

Taramanın suyu mu çıktı abi? Scan etmek ne? Ben de bunu yapacağım ama tarayarak değil, her sayfanın fotoğrafını çekerek. Hatta iki sayfa bir fotoğraf bile olabilir. Tripod alırsan sadece sayfaları çevirerek hızlıca bitirebilirsin. Görüntüyü yazıya dönüştürebilen program bulursun gerekli olursa. Minimal yaşamayı seviyorum ben de.

allah allah bunu yapmayan mı var? bırak kitabı, ben elimdeki her evrakı dijital hale getiriyorum.

bu tarama için kurulabilecek basit düzenekler var, böyle birşeyle daha hızlı yapılabilir

Artık çogu kitap online olarak var ve indirebiliyorsun. Ama mesela sende 300 kitap ver ve her biri ortalama 150 sayfa desen bunların her sayfasını tek tek taraman sonra bilgisayarda editlemen korkunç bir zaman kaybı. (Çok boş vakti olan adam vakit geçsin diye ugraşır ona lafım yok)

google, google books'taki bütün kitapları fotoğraflayarak dijitale aktardı. taramak daha uzun sürüyor.

Temiz fotoğraf ve OCR ile daha süratli yapılır tarayıcıdansa.

Zaten bir çok kitabın dijital hali internette mevcut. Kitaplığın amacı fiziksel olarak olması, ben o yüzden kitap okuyup fiziksel olarak biriktirmeyi seviyorum. Bir evin ve insanın en önemli dekorlarından biri bence.

Sahaflarda bile nadir bulunan ya da internette hiç bulunmayan kitapları taramayı mantıklı buluyorum doğrusu.
Önemli ve gerçekten severek yapanlara özel bir hobi gibi bakıyorum.

Hiç bir zaman evdeki kitap rafının etkisini, bir kitap sayfasının kokusunu ve kitap aralarından çıkan kuru bir çiçek veya not kağıtlarının yerini alamaz ama hızlı arama ve taşınabilirlik açısından artıları var.

Yani o kadar kitabın sayfasını tek tek taramak bana pek mantıklı gelmedi. Bayağı zaman alır gibi geliyor. Kolay bir yöntemi var mı bilmiyorum. Ben de bir ara heves edip e-kitap okuyucu almıştım tamam güzel bir şey ama kitaplığım varsa da kaldırmazdım açıkçası.

Sanki acentenin de önemi var gibi hatırlıyorum aksi halde bir önemi olmazdı. Sonuçta internetten kendimiz de sigorta yapabiliriz. Bunun cevabını ben de merak ediyorum. Sigorta şirketinden ziyade yakından tanıdığımız acentenin yardımcı olması daha cazip ve mantıklı geliyor bana.

poliçe aynıysa bir anlamı yok.

Acente onemli iş.

Ben kaza durumunda sadece acenteyi arıyorum.direk çekici gönderip aracı aldırttırıyor,sonrasında hiç bir şeye karışmıyorum.yapılması gereken her ne varsa onlar hallediyorlar.araç tamamen bitmiş şekilde evime gönderiliyor.eksperle,servisle,sigorta şirketiyle aynı dili konuşan birisinin bu işleri halletmesi önemli.uzman bir acenteyle çalışmak lazım.

Maalesef ya sizin haklı nedenle feshetmeniz gerekiyor ya da işverenin haklı olmayan nedenle feshetmesi gerekiyor. İstifa veya işverenin haklı sebeple feshi halinde işsizlik maaşı mümkün olmuyor. Dava açma niyetiniz yoksa işvereni ikna etmeye bakın. Ayrıca dava açılsa da SGK'ya bildirilen fesih sebebi tek başına bağlayıcı olmuyor. Bunu da söyleyin isterseniz avimatlakıma sorsunlar. Kötü bir şekilde ayrılmıyorsanız zaten sıkıntı yok. Çoğu işveren işsizlik maaşı alsın diye bu şekilde kolaylık sağlayabiliyor.

Mobilde olduğum için düzeltemiyorum. "Avukatlarına sorsunlar" demek istemiştim.

alacağım yoktur kağıdı imzalayın belki ikna edici olur

@bhhs dediğinizi tam anlayamadım.

Sizin haklı nedenle feshetmeniz gerekiyor demişsiniz. Ben de zaten bunu diyorum öyle yapayım işte almak için

Ama sonraki cümlede işverenin haklı sebeple feshetmesi durumunda işsizlik maaşı alırsınız demişsiniz.

Hangisi ?

İşverenin haklı olmayan nedenle feshetmesi halinde alırsınız. Siz haklı nedenle feshederseniz de alırsınız. Ama sizin haklı nedene dayanmanızın pratikte pek faydası olmuyır, çünkü fesih sebebini SGK'ya işveren bildiriyor. Siz haklı fesih deseniz de işveren "istifa" olarak bildirir. Bakın burada işten çıkış kodları var, işveren bu kodlara göre bildirim yapacak. www.tes-is.org.tr

ben geçerli sebeple fesih yapsam ve işveren istifa diye bildirirse işveren bana kazık atmış olur bu durumda da dava açarım niye böyle bişey yapsın?

Halkbank'ın yan kuruluşu gibi bir şey ama artık Türkiye sigorta oldu. İnternetten poliçe düzenlenebiliyor diye biliyorum teklif almayı denesin belki olur.

herhangi bir sigorta şirketi veya internetten yapabilirsiniz. aynı şirket olmasına gerek yok.
adres, tapu bilgileri lazım.

Apart'lar var? Ayni mantik.

Taksim'de vardı hatta bir gün kalmıştım. Yurt odası gibi ranzalar vardı. Türkiye'de böyle bir şey var yani.

Bence babasına söylemek yerine önce gürültüyü yapan kişiyi hemen o anda kibarca uyarın, vereceği cevaba göre tavır alabilirsiniz. Olay anında tepki vermek bana daha mantıklı geliyor. Belli bir zaman geçince "belki bir daha yapmaz, belki özel bir durum vardı" deyip meşrulaştırma eğiliminde oluyoruz.

gece yarısından sonra pijamalarla gidip eli çekiçli birini uyarmak, bir de olayın kızgınlığı ile, biraz çekindiğimiz bir durum.

Hiç muhatap olmadan direkt polis çağırın

böyle inşaat durumlarında anlayışlı olmak lazım.

gidin konuşun. öküz gibi polis çağırırsanız yarın işiniz düşünce ortak bişey gerektiğinde vb ne edececksiniz ?

1-2 gece idare edilir bence. 3. kez olursa direkt komşuya gitmek daha mantıklı. İnsan gibi konuşulursa sıkıntı olmayacaktır diye düşünüyorum.

Bizim komşular bazen parti veriyor. Eşim gidiyor pijamayla sakince müziği kismalarini söylüyor. Sizde de ne sabır varmış. Ben iyiki orada yaşamıyorum.

Davanızı takip etmesi için bir avukat tutabilir sorunu kökten çözebilirsiniz.

Bu hiç aklıma gelmemişti. Süper fikir.

önceki duruşmaya gitmediğiniz için müracaata bırakıldıktan sonra dilekçe vererek yeniden işleme aldırdığınızı anlıyorum.

yarın mazeretsiz olarak gitmezseniz bu sefer davanın açılmamış sayılmasına karar verilir. yaptığınız masraflar size yükletilir, karşı tarafın avukatı varsa ona vekalet ücreti ödemek durumunda kalırsınız.

yarınki duruşmaya giderseniz yokluğunuzda görülmesini talep edemezsiniz, ancak gelecek duruşmadan önce mazeret dilekçesi sunarak hakimin de uygun görmesi halinde yalnızca o duruşma için dava yokluğunuzda devam eder, bir sonraki duruşmada yine mazeret sunmanız gerekir ama hakim mazereti reddedebilir.

kamu düzenini ilgilendiren davalar haricinde yargılamanın davacının yokluğunda
kendiliğinden yürümesi söz konusu değildir.

@hidskjalf, teşekkürler. Şurayı anlamadım. "yarınki duruşmaya giderseniz yokluğunuzda görülmesini talep edemezsiniz, "

Duruşma yarın değil. Benim ikamet ettiğim ilçe (buyuksehir) değişti. Ben aslında hiç gitmek de istemiyorum. Tüm belgeler vs var zaten dava ve cevaba cevap dilekçesinde. Davalı da gitmemiş mazaretsiz ilk ön inceleme duruşmasına. Bir çözümü yok mudur?

a pardon ben günleri karıştırdım, yarın duruşma var diye okudum ama zaten yarın cumartesiymiş, kusura bakmayın kafam meşgul biraz.

öncelikle tüketici mahkemesinde basit yargılama usulü uygulandığından cevaba cevap dilekçeniz sıradan bir beyan dilekçesi şeklinde değerlendirilecektir.

söylediğim gibi kamu düzenine ilişkin bir dava olmadıktan sonra mahkemenin kendiliğinden inceleme yapması gibi bir usul yok maalesef. davacı davasını takip etmekle yükümlü. eğer dava sonuçlanıncaya kadar herhangi bir duruşmaya siz veya avukatınız katılmazsanız üç olasılık var:
1- karşı taraf yine gelmezse mahkeme, dosya ikinci kez takipsiz bırakıldığı için davanın açılmamış sayılmasına karar verecektir.
2- karşı taraf gelirse ve "davacının takip ettiği davayı takip etmiyoruz" derse yine ikinci kez takipsiz bırakıldığı için davanın açılmamış sayılmasına karar verilir.
3- karşı taraf siz gitmemenize rağmen davayı takip ederse yargılama ancak o zaman yokluğunuzda yürütülür. ancak çok istisnai durumlar haricinde hiçbir davalı kendisine karşı açılan davayı takip etmeyecektir.

duruşmalara gitmek istemezseniz söylediğim gibi her duruşma tarihinden önce o gün o saatte müsait olmadığınıza ilişkin -mümkünse belge sunarak (örneğin uçak bileti, hastane raporu vb.)- mazeret dilekçesi vermek zorundasınız. hakim mazeretinizin samimi olduğuna kanaat getirirse sorun olmaz, kendi eksik gördüğü yerleri tamamlayarak sonuca ulaştırır. ancak mazeretinizi samimi bulmazsa mazeretinizi reddedip yine davanın açılmamış sayılmasına karar verebilir.

mazeret dilekçenizi e-imzanız varsa uyap üzerinden, yoksa davanın görüldüğü tüketici mahkemesine gönderilmek üzere şimdi bulunduğunuz yer tüketici mahkemesine (yoksa asliye hukuk mahkemesine) teslim edebilirsiniz.

takip etmek zorundasınız. kendiniz veya avukat ile. katılmama talebinizi de anlamadım. hem bir hak talep ediyorsunuz hem de takip etmek istemiyorsunuz.

@paintov, sizi duyan da zannedecek Amerikan filmlerindeki gibi duruşma oluyor. Takip etmek ayrı, 60km yol gidip, geri gelip duruşmaya katılmak ayrı. Duruşma süresince zaten çok fazla bir şey olabileceğini düşünmüyorum. Konuyla ilgili onlarca yargıtay kararı var zaten.

Haklısınız duruşmada pek bir şey olmuyor ama ön inceleme duruşması önemli, en azından ona katılmanız gerekir. Yerine ve mahkemesine göre mazeret dilekçesi gönderen kişiler aynı zamanda "yokluğumda ön inceleme duruşması yapılmasını talep ederim" diyebiliyor, mahkeme de kabul edebiliyor. Ama bunun garantisi yok riskli biraz o yüzden ön incelemeye katılmanızı tavsiye ederim. Gidip hâkimin sorduğu sorulara kısaca cevap verirsiniz. Daha sonrası için hakime "uzak mesafeden geliyorum, sonraki duruşmalar için mazeret göndersem olur mu? Dosyayı uyaptan takip ederim" derseniz hakim büyük ihtimalle"sorun olmaz" diyecektir. Dosya karara çıkacağı zaman da duruşmaya katılmanız gerekir. Karar duruşması için de mazeret gösterip yokluğumda karar verilsin diyenler oluyor, bazı hakimler de kabul edip yokluğunda karar veriyor. Bazıları da olmaz illaki karar duruşmasında hazır olacaksın diyor. Bu biraz yoruma açık bir konu.

Bahsettiğim şekilde şansınız varsa hiç gitmeden davayı tamamlarsınız. Şansınız az ise bir ön inceleme bir de karar duruşması olmak üzere iki duruşma ile davayı tamamlarsınız.

Tabi mazeret dilekçeleri baştan savma olmasın, gerekçeli olsun.

yani zaten her şeyi biliyor görünüyorsunuz. verin dilekçenizi gitmeyin devam edebilir de etmeyebilir de. hakimine göre değişir.

tr de kalıp işyerimdeki probleme odaklanırdım ya da başka şehir vs. Tr de işin gücün yerindeyse, yurtdışı çok çok avantajlı değilse gitmek mantıklı gelmiyor bana.

Londra'ysa net 2bin'e gecinmek zorlar biraz. Turkiye'de istanbul'da degilsin sanirim, londra disi bir sehirse sorun olmayabilir o yuzden.

Londra ve cevresinde araba hic onemli degil. Londra disi icin gerekebilir, turkiye'dekini satinca burdan rahat alinir.

Turkiye'deki maas gittikce azaliyor dolara vurunca, alim gucu dusuyor. İngiltere'de alim gucu o kadar dusmez. Benzer seviyelerde kalir

2 binin biraz üstüne ingiltere’ye gidilmez, anlattığınız şartlarda hiç gidilmez ingiltere’de yaşayan birisi olarak söylüyorum.

bence rahatınızı bozmayın, konfor alanından çıkma şeysi falan bomboş muhabbet.

Anlattıklarırıza göre kalmaya puanım 100 üzerinden doksan, gitmeye puanım 10. Türkiye'deki iş yeri sorunları çözülebilir. Şehir değiştirilebilir. Yaşanabilir yerler var. Ekonomik durum iyiyse Türkiye her şeye rağmen iyidir. Akraba ve dost da önemli, insanın önemli değilmiş gibi hissettiği zamanlar illaki olur ama akraba ve dostların varlığı da çok pozitif bir şey. Karar sizin tabi. Umarım sizin için iyi olan hangisi ise o gerçekleşir.

bu maaş deneme süreci içinse düşünülebilir ama maaş sabitse ve kısa vadede artmayacaksa 2000 sterline ingilterede yaşamak eziyet olur. başkalarıyla ev paylaşır, öğrenci hayatı yaşarsın.

yaş 35'ten azsa her türlü giderdim; gitmeyip aklımda kalacağına gidip pişman olmayı yeğlerim; değişik ne varsa yapmak lazım hayatta.
tedavi işleri niye sıkıntılı bilmiyorum; bir sefer hastaneye gitmem gerekmişti, bedavaya baktılar hatta otobüs için paran var mı dedi bir hemşire, ama çok mühim bir şey değildi, sağlık sistemi iyi diye duyuyorum ama çok bilgim yok.
ek iş falan yapabilirsin belki, sürün biraz ne olacak, macera olur, cv'inde güzel görünür, değişiklik olur, belki bambaşka fırsatlara kapı açar.

tr'de devam.
bence sendeki en buyuk sikinti --> "kronik depresyon"
yurtdisi pek depresyon kaldirmaz eger teklif cok yagli balli degilse.

"Gider miydiniz? Yoksa başka, daha çok maaş veren Amerika gibi ülkeleri mi düşünürdünüz? Ya da kalır mıydınız? Kalıp TR'de başka şehre mi geçerdiniz?"

bence genel olarak baska ulkede yasamaya iyi bir aday degilsin. yazdigin seyi okuyunca direkt turkiyede yasadigin yerin en iyi yanlarini cimbizla cekip, teklif aldigin yer hakkindaki en kotu varsayimlarla kiyaslamissin. (ornek: turkiye cok guvenli vs ingilteredeki yerde surekli eve hirsiz giriyormus. bu ozellikle gozume batti zira simdiye kadar yasadigim ulkeler arasindan en cok hirsiz gireni acik ara turkiye).

bunun ustune dostlarim burada, onlarsiz yapamam binince bence senin icin en uygun ulke turkiye. bunda da bir sikinti yok. aynen devam. abd'yi falan dusunmezdim zira oradan da kabul alirsan yapacagin analiz birebir ayni olacak.

giderdim, çünkü şu anda zaten mutsuzum diyorsunuz. gider şansımı bir de UK'de denerdim. en kötü geri dönersiniz.

Little Big. Fiyat performans olarak gayet iyi. Hem de dediğiniz gibi kampanyalar oluyor.

çok sıcak bakılmıyor ama ben kotla ilgili sıkıntımı lcw ile çözdüm.

Hocam sen kızılay mısın? Yardım kuruluşu musun? Niye ihtiyacını soracaksın ki karşı tarafın? Sal gitsin ya. Net olarak barışma çabası olarak algılanır bu yaptığın zaten.

:):) Bir ilişki bittikten sonra çekip gitmek sanki menfaatçilikmiş gibi geliyor. Kendime yediremiyorum bazı şeyleri. :)

teşekkürler. Böyle yüzüme vurulması biraz daha iyi oldu sanki. :))

ezik bir zavallı durumuna düşürme kendini. böyle yaparsan acı artar.

Neye ihtiyacı olabilir ki çocuk değil sonuçta. İlişki bittiyse bitmiştir. Barışma isteğin yoksa iletişime geçmek saçma. Arkadaş kalmanız da mümkan değil. Ya onu seviyorsun ve barışmak istiyorsun ama kendine itiraf edemiyorsun, ya da da kauande bitirmek istediğin başka şeyler var.

Teşekkürler. Bilmiyorum, şu an işi nedeniyle başka bir şehirde. Arkadaş çevresi pek oluşmamış. Üzüntüsünü paylaşabileceği biri yok. Ne durumda olduğunu merak ediyorum. Bir şeyler olsun amacım kesinlikle yok. Tamamen insani bir durum olarak sormak geliyordu içimden ama galiba bu yapacağım bencillikse bencillik olsun, içime sinmesin ama arkama bakmamam gerekiyor. :/

Sordunuz üzüntüsünü kimseyle paylaşamadığını öğrendiniz, gidip mendil mi vereceksiniz? “Kötü müsün tüh ya neyse kib” falan mı diyeceksiniz?
İyilik böyle bir şey değil.

Senin aklın kalmış orada. Yoksa "yardım kuruluşu musun?" +1 Ayrıldığınıza göre bir ihtiyacı varsa da destek aradığı kişi değilsin demek ki. Bu sırada ancak özlemek ve alışkanlık üzerinden bir şey çıkar çıkarsa. Kaldı ki 6 aylık ilişki. Bir yerden sonra arkadaşlığa geri dönülecekse döner ama rahat bırakın birbirinizi.

En azından ona karşı herhangi bir kırgınlığım olmadığını bilsin, ona göre biraz daha rahat olsun istiyorum galiba.

şunu merak ediyorum, ne yapacaksın öğrendiğin bilgi ile?

diyelim ki hasta evinde yatıyor, napacaksın?
keyfi yerinde gezip eğleniyor, napacaksın?

hangi durum için hangi eylem planın var?

iletişime geçmemek yok saymak değil ki? eski arkadaşlarınla da iletişime geçmiyorsun o kişileri yok mu sayıyorsun yani?

ya evet ben de ondan şaşırdım zaten, bir sürü insan senelerce çalışıyor, ne kadar uğraşıyorlar. değişik geldi bana. ben üzülmeyeyim diye söyledi herhalde jdfdk

Kpss de kolay değil orda da rekabet dönüyor. Sonrasında mülakat olabiliyor. Kendi hayatının yeni başladığı yaşta ölümden bahsetmen üzücü.

Kontenjanlara göre değişir.

Kızma ama seni yolda muz kabuğu görüp yine düşeceğim diyen Temel'e benzetiyorum. Sıkıntı olduğunun farkındasın ama çözüm bulamıyorsun. Sana çözüm söylüyorum. Meslek edin. Bu iş böyle olmaz. Diploma alınca hiçbir şey olmuyor. Sonunda gidip CV oluşturup iş arıyorsun. Hatta KPSS için lisans dezavantaj. Neden dersen lisans mezunu çok var. Ön lisans mezunu birinin memur olması daha kolay. Ben kendi bölümümde 90 ile dağın başına atanıyorum. 80 YDS puanım var. 90 almak kolay değil. 1 2 yıl ciddi şekilde ders çalışman gerekir. Bir hemşire 70 ile 0 İngilizce bilgisiyle İstanbul'a atanabiliyor. Dil bölümleri daha da zor. Bakanlık söz konusu. Orası kaymağın kaymağı. Oraya giren adam belki liseyi Robert Kolej'de okumuştur. Referansı vardır. Dil bilmek gerçekten abartılıyor. Dili sayesinde iş yapan kişi şanslıdır. Konudan konuya atladım ama bu çok boyutlu bir konu. Türkiye'deki olayları anlatsak zaten kitap olur.

Edit: Reklamımı yapmadım. Böyle bir şeye ihtiyacım yok. Gerçekten sana yardımcı olmak, bir şeyleri belki fark ettirme umuduyla yazdım. Kötü anlıyorsan canın sağ olsun. Başarılar.

@baba, ben de üzülüyorum ama ne bileyim abi... hayat çoğu kişi için 30'dan sonra başlıyor ama onlar belli düzen kurdukları, kariyerlerinde bir yere geldikleri, daha komple bir insan/yetişkin haline geldikleri için öyle yaşayabiliyorlar. ben 30'da okulu yeni bitirmiş, 22 yaşında çocukların peşinde gomtanım gomtanım diye gezen bir adam olacağım.

gerçekten arkadaşlarımın dediği gibi bi' şey bulur da işleri yoluna koyarsam ne ala. ölmeyi istiyor değilim ama 30-35'inde dikili ağacı, arkadaşı, kimi kimsesi olmayan biri olursam çok fazla uğraşmak da istemiyorum açıkçası. o kadar yaşama sevincim yok. benimkisi depresif, hüzünlü bir intihardan ziyade "e oldu biz kalkalım o zaman" tarzı bir gidiş olur. umarım olmaz ama tabii, onun için mücadele ediyorum.

@dissendium, dayı her duyuruma gelip kendi reklamını yapma artık ya rica ediyorum, cidden. şu "hmmm yazık salak çocuk, bak ben nasıl iyiyim" alt metinli cevapların hoşuma gitmiyor. senin yolun açık olsun, sen daha güzel rotalar çiz kendine, kazancın da mutluluğun da bol olsun ama benim sorularıma böyle üstten bakar tavırla cevap verme artık lütfen. kimseye sinirlenmek, kimseyle boğuşmak istemiyorum artık.

Greg'cim selam, seni severim ben, ikimiz de İzmit'in tozunu yutmuş insanlarız.

Dil bilmek büyük avantaj, abartma diyenlere kulak asma bence, bizim dota'dan öğrendiğimiz İngilizce'den iyi ingilizceleri olduğunu bile düşünmüyorum ben.

Kendimden örnek vereyim ben üniversite bile okumadım. (aöf yıllardır duruyor idle şekilde) şu anda bilişim sektöründeyim(sistem tarafı) buraya gelene kadar Sakarya OSB'de oto parça fabrikası, A101, copy center, call center, kargo işleri yaptım, ha deyince olduramadım ama world of warcraft'ta öğrendiğim ingilizce ile sıyrıldım mülakatlarda, gerçekten pozitif bir etkisi oldu. Senin zaten ingilizcen yıllardır iyi durumda.

Ben 38 yaşındayım şu anda, bu söylediklerim 5 yil önce oldu, ben yapabildiysem sen de yaparsın hiç karamsar olmana gerek yok.

soruna tam olarak cevap değil elbette ama sen ekmeğini bulursun, ben buna inanıyorum.

Sadece dil yetmez mevzusuna katilmiyorum, sirf dil bildigi icin cok guzel para kazanan, iclerinde lise mezunu olan tanidiklarim var. TR'de sikinti insanlarin dil bildigini sanmasi ama bilmemesi, bence genetik olarak dile yetenekli bir irk degiliz o yuzden insanlar dil fakiri ulkede. Ornek vereyim, almanca bilen eleman ariyorduk zamaninda bir suru adam basvurdu, gelenlere "simdi almanya'ya telefon acip sunlari sor, verdikleri cevabi not al bize soyle" diyorduk, bir kisinin bile totosu yemedi dedigimizi yapmaya, hepsi birakti kacti. Kagit uzerinde alayi kendini Kafka saniyordu ama.

Elinde meslek yok +1. Ben yerinde olsam, ingilizce harbiden saglamsa okulu bitirmekte acele etmem, part time'a cevirir uzatirim. Ustune cok bilinmeyen bir dil daha eklerim. Gardiyan olmak gibi sacma sapan fikirlere kapilmam. Ingilizcenin yanina bir dil daha ekler oradan yururum. Almanca, fransizca gibi rakibin cok oldugu dillere bulasmam.
Benim son zamanlarda favorim Rusca.

Kapsamli olarak 2-3 dil bilen ve/veya iyi derecede ensturman calan kimse dunyanin hicbir yerinde ac kalmaz. Ac kaliyorsa baska sikintilari vardir, otizim falan gibi.

@cooperr, rus dili ve edebiyatı öğrencisiyim zaten ama okulu uzatma şansım yok. fazlasıyla uzadı. askere gitmem lazım, tecil hakkım yok.

@ mark

ok abi oyle desene o zaman onun acik, askere gidene kadar biraz ingilizceni parlat, askerligi aradan cikar sonra yolunu bulursun. ben turk dili edebiyati sanmistim.

en kotu bir sekilde rusyaya kacarsin oradan yurursun. Olmadi turki cumhuriyetler falan var. Sirtin kolay kolay yere gelmez.

panige gerek yok, oynat devam diyorum.

Eskiden kolaydı. Şimdi mezun sayısının artması ve alımların azalmasıyla çok zorlaştı.

Memurluktan kasıt düz memurluksa piyangodan ikramiye vurması gibi bir şey. Milyonlarca üniversite mezunu başvuruyor. Sadece bazı öğretmenlikler için görece kolay.

28 ileri bir yaş değil. 30'una kadar kendini rezil ettiğini de düşünmüyorum sen niye öyle düşündün ki? Rus dili ve edebiyatı gayet iyi bir böyüm bence. Çeviri yapabilirsin. Rusçaya ihtiyaç duyulan devlet daireleri vardır diye düşünüyorum oralara girebilirsin. Ev arkadaşına kulak ver. Bir de sürekli ileriyi düşünmek insanı yoruyor. Bence adım adım ilerle, "önce üniversite bitsin, sınra askere gideyim, sonra şunu yapayım bunu yapayım vs" gibi. Gerçekten Ölmek isteyeceğini sanmıyorum o yüzden ona bir diyeceğim yok :)

Florür dişlere faydalı bir element. Kendisine düşman olmayı gerektirecek bir durum da yok. Florürlü diş macunu kullanmanız daha iyi olur

Florürün macundaki etkinliği az ama florürsüz macunun da beyaz sabundan farkı yok. O yüzden heo yüksek florürlü macun tercih edilmeli

Florun curuklere engel oldugu bilimsel olarak kanitlanmis bir sey. O yuzden altin standarttir. Disleriniz dandik denilen migros marka ama florlu olan dis macunu kullanan birine gore daha kolay curuyebilir.

Florür olmadan fayda sağlamıyor. Florürün zarar verebilmesi için günde bir paket diş macunu yemeniz lazım. Doğalcılara inanmayın. Zehiri zehir yapan dozdur.

Flörürün dişlere faydalı olduğu oldukça tartışmalı bi konu:

www.hsph.harvard.edu

Ama sadece diş macunundan zarar verici seviyede alabileceğinizi de sanmam.

Flörürsüz diş macunu kullanan varsa dişlerini hiç fırçalamasın daha iyi, ayırdığı zamana yazık. Kim uydurduysa bunu insanlar yıllardır hala florür zararlı diye uzak durmaya çalışıyor. Flörün dişlerin çürüme ihtimalini düşürdüğü tüm diş hekimleri tarafantan kabul edilmiş bir şey. Zararlı olsa dahi alınan miktarın zarar verme şansı yok.

Kolaları, fast foodları, en iyi ihtimalle ağrı kesicileri içeriğini sorgulamadan ye-iç, ama flörür sararlı, oldu canım.

Laflarım soru sahibine değil, alınmaca olmasın lütfen.

Hocam piyasadaki en ucuz florürlü diş macununu alıp dişlerinizi düzenli bir şekilde fırçalarsanız hiç bir şey olmaz merak etmeyin.

Biz ailecek 15 yıldır sadece suyla fircaliyoruz. Ne dis eti kanamasi ne curuk. Disci tavsiye etti. Macun evet zehirdir.

discimin onerisi de yukarida belirtildigi gibi. organiklere bulasma, en ucuz macunu al gec seklinde. para tuzagi diyor organikler icin.

bizde migrostan alınma sinbo var. evladiyelik değil öncelikle, bu 2.si. diğerini 3-4 sene kullanmışızdır. eşim çok kahve içtiğinden ayda 20 civarında çalıştı diyebilirim. bi süre sonra elektrik mi çarpmıştı sigorta mı attırmıştı hatırlayamadım şimdi, çöp olmuştu. yine fakir olduğumuz bi döneme denk geldiğinden yenisini de iyi bi şey almayıp sinbodan devam ettik.

Bende Arzum'un kahve makinesi var. 7 sene falan olmuştur alalı. Ayda 1 ya da 2 kahve yaparım. Kız arkadaşım geldikçe günde 1-2 kahve de o yapar. Şimdiye kadar bir kötülüğünü görmedik.

Bende de sinbo var elektrikli cezveden; ayda 1-2 sefer çalıştırıyorum bi problem olmadı. Tutturmak kahvenin taze çekim olması ve su-kahve oranının iyi ayarlanmasıyla ilgili bence. Bi de hemen kaynayınca fokurdadığı an fişten çekmek iyi olmuyor, köpüğünü aldıktan sonra aç kapa yaparak kaynatmaya devam ediyorum ben. İyice kaynayınca güzel oluyor.
Ocakta piştiğinde de aynı mantık.

Tek sıkıntı diğer makineler gibi “pişti” uyarısını vermemesi ve senin başında beklemek zorunda olman. Yoksa inanılmaz derecede kabarıp köpürüp taşıyor.

ayda 1 falan kullanıyorsanız elektrikli cezve yerine bakır cezve alabilirsiniz gibi düşündüm.

Ayda bir kez içmek için değmez, hem de bakır cezvenin verdiği tadı vermez. Bence de bakır cezve alın kafanız rahat etsin. Bakır cezve ile yapmak çok da zor değil zaten.

Kısa süreliyi geç, hali hazırda var olan bir hastalığınız varsa bile poliçe bunu kapsamıyor.

Yani bir yıllık bir poliçe satın alsanız da bu ameliyatı kapsamayacak.

Geçmiş olsun.

Özel sağlık sigortaları sigortayı yaptırmadan önceki sorunları kapsamıyor.

Böyle bir şey olsa herkes hasta olduğunda sigorta yaptırır sonra iptal eder ve sigorta şirketleri de batar. Geçmiş olsun arkadaşınıza.

Bir yerde sigortalı gözükse devlet ne kadarını karşılıyor araştırdınız mı

Yeşil kartlı ise devlette ameliyat olabilmesi lazım. Devlet karşılamıyor mu? 68 bin çok büyük bir miktar. Özel sigorta da mevcut sağlık sorunlarını kapsamıyor maalesef.

Gerekçe göstermeden çıkaramazsın. Kira sözleşmesi, kiracı isterse bitiminden en az 15 gün önce bildirilmek şartıyla bitirilebilir. Mülk sahibi kendi ya da birinci derece yakını oturmayacak ise veya kira aksatma, mülkün yeniden imarı, tamiri vb. gibi durumlar olmadığı sürece sözleşmeyi 10 yıldan önce feshedemez.

Türk Borçlar Kanunu
Madde 347- Konut ve çatılı işyeri kiralarında kiracı, belirli süreli sözleşmelerin süresinin bitiminden en az onbeş gün önce bildirimde bulunmadıkça, sözleşme aynı koşullarla bir yıl için uzatılmış sayılır. Kiraya veren, sözleşme süresinin bitimine dayanarak sözleşmeyi sona erdiremez. Ancak, on yıllık uzama süresi sonunda kiraya veren, bu süreyi izleyen her uzama yılının bitiminden en az üç ay önce bildirimde bulunmak koşuluyla, herhangi bir sebep göstermeksizin sözleşmeye son verebilir.

Belirsiz süreli kira sözleşmelerinde, kiracı her zaman, kiraya veren ise kiranın başlangıcından on yıl geçtikten sonra, genel hükümlere göre fesih bildirimiyle sözleşmeyi sona erdirebilirler.

@himmet dayı
O zaman sözleşme neden 1 senelik yapılıyor mantığı anlamadım. Kiracının beğenmeme hakkı kadar ev sahibinin yok mu? Deneme süreci diye bir şey yok mu?

Abi yasama organı ben değilim. Bu soruların cevabını ben veremem o yüzden.
Ama yasama organı ben olsam ben de buna benzer kanun koyardım. Kiracıyı 1 yılın sonunda gerekçe göstermeden çıkarmak kiracıya büyük mağduriyet yaratır. Diğer durumda mülk sahibi de mağdur olabilir tabii ama kiracının olacağı kadar değil.

Ev sahibinin beğenmeme hakkı ne demek? Kiracı evi beğenmeyebilir, komşu gürültüsünü beğenmeyebilir, muhiti beğenmeyebilir, apartman yöneticisini beğenmeyebilir. Ev sahibinin beğenmemek için nasıl bir gerekçesi olabilir ki? Mülkü kiraya verdikten sonra kiracı ile muhattap olmasına gerek bile yok. Kirayı banka üzerinden alacak, her yıl yasal zammını yapacak. Kirayı zamanında aldıktan sonra kiracı beğenmemek biraz garip.

Apartman ise, apartman sakinlerinin imzasıyla olabilir diye biliyorum.

@himmet dayı
O iş öyle olmuyor hocam. Birçok neden var bunun için. Mesela kiraya zam oranında “ben yapamam” diyor. aynı zamanda çıkmak istemiyor. Çıkarken evi tahrip edip çıkma riski var.
Sizle arasındaki bazı gereksiz talepler sonucu kasten eşyaları bozup “bu bozuldu gel yaptır, demirbaş bu, yoksa ben yaptırır kiradan keserim” diyebiliyor. Bir sürü problem. Adam 600 lira kiraya verilen evi 1000 lira edecek şekilde yeni laminant parke, yeni duşakabin yeni mutfak dolabı yaptırmanızı istiyor. E kardeşim böyle beğenip bakıp tutmadın mı? Bu yüzden bu ev 600 lira. E ben bunları yaptıracaksam elime kira geçmeyecek, 10 sene sonra zaten kırıp döküp çıkacaksın. Aynı masraf yine baştan. Ondan sonra da “e biz insan değil miyiz hayvan mıyız burada böyle yaşayacağız”. Hayvanlık olarak görüyorsan kendine niye layık gördün o zaman bu evi de taşındın.

Ya mesela komşulardan duyduk. Eşyalı kiraya verdiğimiz evde fırını kadın ticari işi için kullanıp durmuş. Ev tipi ürünler bu tempoya dayanacak güçte değil ve haliyle bozulmuş. (Askeriyede ev tipi çamaşır makinesinin sürekli bozulması gibi). Şimdi benim zararım ne olacak? Yan gel yat kiranı al olsa keşke.

Özetle ev sahibi misiniz bilmiyorum ama ruh hastası çok bu memlekette.

Ben zaten bütün kiracılar melektir, ev sahipleri şeytandır demedim. Muhitte kiralar çok arttı diye bin takla atıp kiracıyı çıkarmaya çalışan ev sahiplerini de duyuyoruz sürekli. Evde kombi bozulur, ev sahibi "sen bozdun" der yaptırmaz. Duvar rutubetten simsiyah olur umursamaz vs. vs.

Sözün özü tek taraflı bakmamak lazım olaya. Ben seni tenzih ederek söylüyorum; bahsettiğin karakterde ev sahipleri de var. Sonuçta kanun kişiye özel konulamıyor. Yasa belli. 10 yıl olmadan gerekçe göstermeksizin çıkartamıyorsun. Fotoşop değil ki bu deneme süresi olsun.

@himmet dayı
Tabii ki yasalar çerçevesindedir onu anladım. Fakat söylenilen şeyler herkes için geçerli olmuyor maalesef. Kombi gibi ürünler kronik bir hatası yoksa(dandikliğinden), çok eski değilse ve elektrik kesintisi sık yaşanmıyorsa kullanıcı hatası olmadan kolay kolay bozulacak mallar değiller. Kombinin düğmesi düşmüş diye para ödedik, yapılana kadar ayarı için oraya çivi soktu ya kiracı. Yani gelde yaka paça kapıya atma bunu. Gavur malı nasıl olsa mantığı var. Belki 9-10 kiracı değiştrdik. 1 tane düzgününe denk gelmedik. Biz ise kadın duşta kalmasın diye 5000 liralık kombi taktıran ev sahibiyiz 650 lira kirası olan yere. Kartı tamir ettirip dura da bilirdik acımayıp.
Neyse biraz dert yanmış oldum kusura bakmayın tabii sizinle ilgisi yok bu durumun ama.

Sözleşmenin bitmesine 1 ay kala Noter'den yazılı olarak kira kontratının yenilenmeyeceği ve konutun kendiniz tarafından kullanılacağını, bu sebeple kontratın dolduğu zaman evden çıkmasını içeren bir ihtar gönderin. Tek çözümü bu, avukattan parayla aldığım bu bilgiyi de buraya yazmış olayım :D

@buddy
Aslında bu gerekçeler bilinen şeyler neden bunun için para verdiniz ki:)
Hatta böyle bir neden sürünce size mani olmak için belirli süre başkasına kiralayamıyorsun. Kiralarsan eski kiracı da bunu kanıtlarsa aleyhine kullanabiliyor.

Benim sorduğum şey bahane sunulması gerekliliğiydi aslında. Yoksa ben zaten taşınacağım gibi duruyor ama kesin değil (ev annemin üzerine)

@adse
En iyimser halini yazdım. Başka zaman bozulmayan 3 beyaz eşyanın 3ü de 3-4 sene içinde bozuldu mesela. Herbiri ortalama 1000 lira masraf. Kim bilir nasıl hor kullandı. Çıkarken sadece bu kiracının ekstra masrafı 500-600 tl yumuşak yüzlü abim iade etti depozitini. Yasal olarak zam yapmadan oturduğu kira farkı sadece 2400 lira.

Kira sözleşmenizde ödeme tarihi yazar. Bir gün dahi geciktirse hemen ihtar gönderin. İlla ki birkaç gün geciktiği olacaktır. Bir yıl dolduktan sonra yasal zam oranı uygulayın. Bir lira dahi eksik zam yapmayın. Eksik ödeyecek olursa yine ihtar çekin ya da icra takibi başlatın. Bir kira yılı içinde iki haklı ihtar olursa tahliye için dava açma hakkınız olur. Bunun dışında komşuluk hukukuna aykırı davranışları nedeniyle de tahliye oluyordu sanırım ama onun detayını hatırlamıyorum.

önünüzdeki araçla takip mesafesini ayarlayamadığınızı düşünmüş olabilirler gibi geldi. fakat bu durumda arkadaki aracın da suçlu bulunması gerekir gibi de geldi.

arkadan vuranın suçlu olması lazım garip. takip mesafesini koruması lazımdı. belki aniden sola kırdınız diye olabilir mi bilemedim.

@infernal gibi düşünüyorum. Siz takip mesafesinden suçlusunuz tamam da aynı şekilde arkadaki araç da kusurlu olmalı.

öncekinin aniden sinyal vermesi vs tamamen sizin sorununuz. takip mesafesini koruyup durmanız lazım bir kere o kesin.

arkadaki size tam olarak arkadan çarptıysa o zaman yine kusurun arkadan çarpana verilmesi lazımdı. ama siz aniden sola kırınca, diğer arkadaş da sizin aracın sol ya da sağ arkasından çaprazdan ya da yanından çarptıysa, o zaman hatalı şerit değiştirdi aniden girdi şeklinde bir kanaat getirmiş olabilirler. ama dediğim gibi arkadaki arkadaş tam olarak arkadan çarptıysa o zaman itiraz edin derim.

siz önünüzdeki araçla takip mesafesini koruyamadığınız için suçlu çıktınız.
Öndeki araba aniden tüm gücüyle frene bassa bile ona çarpmayacak şekilde takip etmemiz gerekiyor aslında.

Ona çarpmamak için siz diğer şeride geçince arkadaki, size çarpan arabanın hiç suçu yok ki. O yolunda normal şekilde giderken bir anda önüne kırıyorsunuz. Sizin arabanın da arkasından değil yanından çarptığı için olayın nasıl gerçekleştiğine dair şüphe kalmıyor.

Ben bunları söylüyorum da ne benim ne kimsenin bu şekilde kullandığı yok arabayı, kaza işte.
Geçmiş olsun,

Öncelikle geçmiş olsun. Muhtemelen siz önünüzdeki araçla takip mesafesini korumadığınız ve diğer şerite kontrolsüz geçtiğiniz için kusur sizde çıktı.

Ehliyet kursunda hoca, bi araba önüne fırlarsa ve duramayacaksan şeritini değiştirme, vurursan o suçlu olur ama şerit değiştirirsen ve değiştirdiğin şeritteki araç sana çarparsa kontrolsüz çıktığın için sen kusurlu olursun demişti.

@micheal @housedaki hocam bi yanlış anlaşılma oldu sanırım, biz şeridi önümüzdeki araca vurmamak için değiştirmeye çalıştık ama karşıdan gelen arabaya çarpmadık, arkamızdaki araba bize gelip çarptı. Arkamızda araba olmasa bu kaza hiç yaşanmayacaktı yani. Eğer biz önümüzdeki arabaya çarpmamaktan sorumluysak, arkamızdaki araba da bize çarpmamaktan sorumlu olması gerekmez miydi? Arkadaki araba da mesafesini korusaydı ve durabilseydi o zaman bizim ani bi hareketimiz için. Ki bizim aniden durmaya başlamamızın sebebi önümüzdeki arabanın ani hareketiydi.

Siz sola kirdiginizda arkanizdaki araba nasil saginizdan carpabiliyor?

Ama siz aniden şerit değiştirmişsiniz. Size çarpan araç normal seyir halinde ilerliyordu, siz bir anda önüne kırınca kusur maalesef sizde oldu. Belki önünüzdeki araca vursaydınız %100 kusur sizde olmazdı, o araç uygun şerit değiştirmediği için.

Bir de şimdi aklıma geldi, mobeseden falan size çarpan aracın hız sınırını aştığını kanıtlarsanız kusur bölüşülebilir.

ilginç bir durum olmuş, öncelikle geçmiş olsun. takip mesafesinden kusurlu bulunmanız için sizin de öndeki araca çarpmış olmanız gerekirdi diye düşünüyorum ama okuduğum kadarıyla önünüzde olan ve aniden sağa dönüş yapan araç ile bir temasınız olmamış. yani önünüzde hiç bir araç vs olmasaydı ve aniden önünüze bir çocuk atlasaydı da muhtelemen aynı kaza gerçekleşecekti.
bu durumda hatalı şerit değiştirme ve/veya trafik güvenliğini tehlikeye düşürme kusuru bulmuş olabilirler gibi geldi. o bile içime sinmedi gerçi :) arkanızdaki araç sol şeritte gidiyor olsa ve çarpsa kesin bu derdim ama siz sağ şeritteyken yine sağ şeritte ve arkanızdaki aracın size çarpması yüzünden %100 kusurlu bulunmanız aklıma yatmadı (herkesin sağ şeritte gittiğini varsaydım).

@semyasa evet tüm olay sağ şeritte oldu, bu şekilde doğru anlamışsınız teşekkür ederim. Geçmiş olsun dilekleriniz için de teşekkür ederim.

@kırmızıbavul hocam biz sola kaçmaya çalışırken, arabanın sağ arka tarafı tam arkada kaldığı için bize vurmuş oldu. Tüm araçlar aynı şeritteydi, yol iki şeritli, ters yönlere giden şeritler

@housedaki hocam biz aniden karşısına çıkmadık arabanın, araba zaten arkamızdaydı, arkamızdan çarptı bize bir önüne kırmadık yani. Bizim sola kırarken karşımızda araba yoktu zaten, arkamızda bizi takip eden araba bize gelip çarptı, duramadı çünkü.

Anlattığınız gibiyse sizde kusur yok gibi geldi bana. Arkadaki takip mesafesini ayarlasa size çarpmazdı. Kusur raporunda hangi kanun maddesine göre karar verildiği yazıyor mu acaba? Bence kesinlikle itiraz edin.

_1_|_2_
boş1| M
boş2| S
boş3| A

M: Manava giden
S: Siz
A: Arkanızdaki

İki şeritli yolda yukarıdaki gibi seyir halindeydiniz. Manava giren, manava gitti zaten. Bu senaryoda siz öndeki aniden şerit değiştiren arabaya çarpmış olsaydınız siz suçluydunuz. Arkanızdaki araç yazdığım yerde değil de "boş3" kodlu yerde seyir halinde olsaydı, siz M'ye çarpmamak için sola kırmış olsaydınız yine siz suçlu olacaktınız.

Buradaysa M'nin sağa dönüşü sırasında takip mesafesini korumadığınız için ani fren yaptığınızda arkadaki de takip mesafesini korumadığı için çarptığından dolayı sizin tek suçlu olmanız mantıksız geldi bana. Siz sadece takip mesafesini korumayarak ani fren ile akan trafiği tehlikeye soktuğunuz için o kısımla kusurlu olmanız gerekirdi sanki.

Tabii doğru anladıysam :)

Normal, boyatıp girerseniz boyatmadan çıkarsınız. Boyalı eve girerseniz boyatıp çıkarsınız. Sözleşmede ne yazdığına dikkat edin yeter.

Boyalı verenler evden çıkacağınız zaman boyalı ister. Kendi adıma girerken kendim boyatmayı tercih ediyorum sonra çıkacağım zaman bir de boya işi ile uğraşmamak için. İkisi de yaygın uygulama. Tercihinize kalmış.

boyalı aldıysan boyatıp çıkarsın, boyasız aldıysan boyatmadan çıkarsın

Normal. Ben sahibinden tuttum. Kendisi aynı şeyi söyledi. "İster boyatın ister boyatmayın, size kalmış." dedi.

Ev boyalı olarak verilmeli, boyasız ise mutlaka sözleşmeye boyasız olduğu yazılmalı. Boyalı evden çıkarken kiracının evi boyatması mecburi değil. Ancak herkes tarafından böyle bir uygulama kabul edilmiş sanırım.

yeni ev kiraladik, boyasiz alip kendimiz boyattik. kendi evimizi de ayni sekilde boyasiz kiraya verdik.

imkanı varsa manuel vitesli kullansın bir süre 6 ay 1 yıl kadar. para sıkıntısı olsaydı lüks segmentle başlamayı önermezdim şahsen.

bunun yanı sıra saydığınız modeller büyük kasalar. hatchback ile giriş yapsın sonradan daha büyük kasalara geçebilir.

Otomatik mercedesle basladim. Inanilmaz rahat. Ancak "vuracaklar, cizecekler, carparim vs" stresi cok.

Nax +1

Lüks araba büyük rahatlık. Ama kaygılı oluyorsunuz.

para gercekten dert degilse, yani sagi solu surtunce sikinti olmayacaksa neden olmasin. Ama bence de mesela q5 degil de q3 ile baslamali ve motoru guclu modeller yine tehlikeli olur.

Ne kadar zengin olduğuna göre değişir. "Araba pert olsa da atarım çöpe yenisini alırım" diyorsan istersen ferrari al. Ama "Yani alıyorum ama vursam, kırsam da canım sıkılır" diyorsan normal bir otomatik ya da düz vites (keyfine bağlı) ikinci el bir araç alıp 1-2 sene sonra onu satıp zaten elimdeki parayla yeni lüks araç almak bana daha cazip gelirdi. Çünkü ben bile o kadar dikkat etmeme rağmen ufak tefek vurup kırdım alışana kadar.

10 senelik ehliyetim var. Sürekli araç kullanmasam da hep işim düştükçe kiraladım. En düşük segmentten aa bu araç gelmiş dur deneyeyim diyerek orta-üst segmente kadar birçok aracı denedim. Arabayı kullanırken de park ettikten sonra da kafam hep rahattı.

İki ay önce 200 bin tl civarına bir araç aldık. Aklım hep arabada. Tüm birikimimiz gitmedi ama başına bir şey gelse üzülürüz. Arada kapıyı açarken çarpınca falan endişeleniyorum boya kalktı mı diye.

Bence ufak tefek sürtmeler, olası kazalar maddi manevi canını sıkmayacaksa lüks araçlar oldukça keyifli. Ben daha lüksünü alabilirdim, iyi ki almamışım diyorum.

Not: İstanbul

Sürekli kullanınca birkaç aya zaten acemilik kalmayacak. Hadi en fazla bir sene sürsün. Sonra daha iyi araba isteyeceksin. O yüzden hiç uğraşmayıp paramın yettiği en güzel arabayı alırdım. Yine acemiliği atmak için manuel kullanmaya çalışmazdım.

Kesinlikle yanlış değil. O acemiliğini dandik arabada atma olayı tam saçmalık. Sanki araba sağa sola çarparak öğreniliyor. İmkanın varsa güvenli, performanslı, arıza çıkarmayacak yeni bir araba al tertemiz onda öğren işte. Vuracaklar çarpacaklar stresi her zaman olacak zaten, çok normal bir şey bu. Kaskona vereceksin halledecekler bu kadar basit.

para sikintisi yoksa cocuguna son model merso/bmw alanlar var. Yurtdisinda ben "yeni surucu" yapistirmali bentley de gordum, sonu yok.

ben acemiligi dandik arabalarla attim, cop kutusuna vurdum sinyal kirildi, kaldirima ciktim sis farini elime aldim. Bu tarz ufak tefek seyler canini sikmayacaksa alinir.

"imza gerekli" diyen kim? hastane mi?

oyleyse asi olabilen cocugun oldugu yere gidip olsun? hastanenin insiyatifindeyse.

Aşı olan çocuk İzmir'de oldu. Esas çocuk İstanbul'da.

o zaman baska hastane denesin. hastane hastane dolassin hatta, biri kesin yapar.

ben bu hafta yaptırdım. kimse bir şey sormadı. Türkiye’de herkes saçma sapan kafasına göre davranıyor. ben olsam kurumu şikayet ederdim.

E nabizdan bir form doldurduk. Hastanede falan kimse birşey sormadı.

resmi olarak su sorulabilir. asi yapmayan yer bunu hangi yonetmelik veya genelge kapsaminda yapmiyor. bunu size aciklamak zorunda. cevap veremezse asiyi yapmak zorunda.

Aşı yapmayan hastaneye dilekçe ile başvurup şikayetinizi dile getirin yaparlar. Ayrıca cimer'e yazılabilir. Velayet annedeyken babanın imzasını aramakla babası ölmüş kişi için babanın imzasını aramak arasında bir fark görmüyorum. Bu nasıl saçmalıktır? Başka hastaneye gitseniz de muhtemelen yaparlar ama aşı yapmayı reddeden hastaneyi mutlaka şikayet edin.