Giriş
(6)

paradoks mu ironi mi?

miss antartika
bir insanın cenazesinde "help i'm alive" adlı bir parçanın çalması paradoksal mıdır ironik midir?peki bu parça yerine "i'll be back" çalsa ne olur?
bir insanın cenazesinde "help i'm alive" adlı bir parçanın çalması paradoksal mıdır ironik midir?
peki bu parça yerine "i'll be back" çalsa ne olur?
0
miss antartika
(24.03.09)
ironiktir her türlü paradoks birbirini kitleyen olaylar gibi döngü tadında yani <en azından öyle biliyorum ben>
0
yuto
(24.03.09)
İkisi de ironidir. Paradoks söz konusu olduğunda, bir durumun kendi kendiyle çelişen, yapılan eylemin veya söylenen sözün kendi kendisini olumsuzlaması, olanaksızlaştırması gerekir. yani dilsel ifade olarak olanaklı görünen şey eylemsel olarak olanaksızdır. örneğin: bütün giritliler yalancıdır(her söyledikleri söz yalandır anlamında) diyen bir giritli'nin durumu paradokstur. dediğiniz durumda ise bir paradokstan ziyade bir ironi söz konusu. zira ironi dediğimiz zaman bir durumun tersini dillendirerek bir alaysı mizah vardır. sizin sözünü ettiğiniz şey çelşik bir durumdan çok ironik, mizahi bir durum.
0
beccaria
(24.03.09)
bence ürkütücüdür..
0
happy killer
(24.03.09)
şahsın vasiyeti değilse saçmalıktır.
0
cruor
(24.03.09)
"beni gömdünüz diye öldürmeyin, ben hala buralarda olacağım ona göre" bence paradokstan öte çok manalı.
0
derectus
(25.03.09)
bence; "biraz" ironiktir, paradoksla uzaktan yakından alakası yoktur.
0
desdinova
(25.03.09)
(2)

cocuk kitabi adi

shi aila
cocukken okudugum bir kitabin adini ve yazarini merak ediyorum. kitap dünyanin ve insanligin yaratilisina dair destanlar, hikayeler iceriyordu.bunlardan hatirladigim birtanesinde tanri insandan suyun icine dalip bir avuc toprak cikarmasini istiyor. merakli/süpheli insan gizlice agzina biraz toprak a
cocukken okudugum bir kitabin adini ve yazarini merak ediyorum. kitap dünyanin ve insanligin yaratilisina dair destanlar, hikayeler iceriyordu.
bunlardan hatirladigim birtanesinde tanri insandan suyun icine dalip bir avuc toprak cikarmasini istiyor. merakli/süpheli insan gizlice agzina biraz toprak atiyor. daha sonra tanri topraga büyümesi emrini veriyor. avuctaki toprak büyürken insanin agzindaki toprak da büyümeye basliyor. tanri bunu görüp insana tükürmesini emrediyor. bu sekilde avuctaki toprak dünya oluyor, insanin agzindaki nispeten daha kücük toprak parcasi da ay.
hatirlayan cikarsa cok mutlu olurum. tesekkürler.
0
shi aila
(24.03.09)
bu sözünü ettiğiniz kitabı okumuştum. bahsettiğiniz hikâye, eski türklerin yaratılış destanındandır. tanrı kayra han, erlig'e bu dediğinizi buyuruyor, erlig de dünya'nın ve ay'ın yaratılmasına vesile oluyor. kitabın adına gelince, "eski türk destanları ve orhun anıtları".

kitap şurada var:
urun.gittigidiyor.com
0
beccaria
(24.03.09)
kitap bulunmuş ama ben de bir katkı yapayım:

graythoughts.wordpress.com
0
akkam karakaz
(06.06.09)
(7)

türkiye isminin kabul edilişi

2enkucukasalsayidir
Türkiye ismi resmi olarak ilk kez hangi tarih (gün/ay/yıl) te kabul edildi bilen varsa yazabilr mi?
Türkiye ismi resmi olarak ilk kez hangi tarih (gün/ay/yıl) te kabul edildi bilen varsa yazabilr mi?
0
2enkucukasalsayidir
(22.03.09)
resmi olarak cumhuriyet'in kurulusu olmali? 29 ekim 23? anayasada geciyor falan turkiye cumhuriyeti devleti diye
0
cisterna
(22.03.09)
daha öncesinde de var bu isim yalnız.
0
can see
(22.03.09)
Türkiye Cumhuriyeti adı, cumhuriyetin ilanıyla birlikte resmî olarak kabul ediliyor. Yalnız can see'nin dediği doğru. 11. yüzyıldan itibaren bu topraklara Türkiye denilmeye başlanıyor. Bizden önce de ilk defa Türkiye adını kullananlar ise Memluklar. Resmen Türkiye adını kullanıyor onlar da.
0
beccaria
(22.03.09)
1921 anayasasında da ismi geçer T.C. olarak
0
bas git
(22.03.09)
Türk Kelimesinin Coğrafi Ad Olarak Kullanılması
Coğrafî ad olarak Turkhia (= Türkiye) tabirine ilk defa Bizans kaynaklarında tesadüf edilmektedir. VI. asırda bu tabir Orta Asya için kullanılıyordu. 9-10. asırlarda Volga’dan Orta Avrupa’ya kadar olan sahaya bu ad verilmekte idi (Doğu Türkiye = Hazarlar’ın ülkesi, Batı Türkiye = Macar ülkesi). 13. asırda Kölemen Devleti zamanında Mısır ve Suriye’ye “Türkiye” deniliyordu. Anadolu ise 12. asırdan itibaren “Türkiye” olarak tanınmıştır.
devamı için
www.baktabul.com
0
ground
(22.03.09)
modern zaman tarih yazınımcılığında da batılı kaynaklarda osmanlı son dönemlerinde anadolu için "ottoman turkey" osmanlı türkiye'si gibi şeyler de görülebiliyor.
0
alkolikfedai
(23.03.09)
turkiye, hacli ordulari ve ceneviz venedik floransa tuccarlari tarafindan bugunku Anadolu,nun batisina verilen bir isim.
asil Anadolu eyaleti de Roma Imp. vaktinde bugunku Afyon civarlari.
Anayla doluyla tamamen alakasiz. gunesin dogdugu yer.dogu ulkesi demek.
0
rusdemezale
(18.03.10)
(2)

Çağdaş siyaset felsefesi ile ilgili kitap tavsiyesi

nochristrequiress
Gecen donemki "siyaset felsefesi" dersimizin (klasik siyaset felsefesi islemistik; hobbes, macchiavelli v.s) devami niteliginde olan "cagdas felsefenin sorunlari" adli dersimiz icin cesitli konular belirledik. Kimlik, birey-toplum iliskisi, yabancilasma, teknoloji ve toplum, iktidar-guc-devlet v.s
Gecen donemki "siyaset felsefesi" dersimizin (klasik siyaset felsefesi islemistik; hobbes, macchiavelli v.s) devami niteliginde olan "cagdas felsefenin sorunlari" adli dersimiz icin cesitli konular belirledik. Kimlik, birey-toplum iliskisi, yabancilasma, teknoloji ve toplum, iktidar-guc-devlet v.s gibi. Simdi herkes bir konu secip o konuda sene sonuna dogru bir calisma hazirlayip sunum yapacak, tartismalar olacak. Interaktif bir ders yani.

Ben daha cok kozmopolitanizm/dunya devleti ideali ustune okumalar yapmis biriyim, bilirsiniz iste Kant, Stoa ve hatta AB. Son zamanlarda da liberalizm v.s realizm ve marksizm'e ait uluslarasi iliskiler teorilerini okumaktayim.

Bu derste ben ne yapsam etsem de bu ugrastigim alanlarla birlestirebilecegim bir kitap bulsam?

Rawls - A theory of justice
Nozick - Anarchy state utopia
Hanna Arendt - Insanlik durumu
Habermas - Kamusalligin yapisal donusumu ve bir kac diger..
Foucoult..
Milliyetcilik
Sinirlar

gibi konu ve kitaplar

bir suru kitap var. siz ne onerirsiniz devlet, devlet fikrinin donusumu, devlet birey iliskisini sorgulayan bir kitap olarak? Liberalistlerin bireye bakisi, dunya toplumu fikri, uluslararasi organizasyonlar, savas ve baris gibi konularla ilgili olsun istiyorum lakin secemiyorum.

Bir bulduruverin lutfen.
0
nochristrequiress
(20.03.09)
marcusse, chantal mouffe, ernesto laclau...
0
linuswithnoblankets
(20.03.09)
Türkiye'den bu konuda umulmadık ve istisnai bir akademisyen var: Cemal Bâli Akal. Konuyla ilgili olarak Devlet Kuramı adlı bir derlemesi ve İktidarın Üç Yüzü ile Modern Düşüncenin Doğuşu adlı kitaplarını, özellikle de İktidarın Üç Yüzü'nü şiddetle tavsiye ederim. Devlet Kuramı kitabı da bu konuda yapılmış olan ve önemli devlet kuramcılarına ait temel metinleri içeren bir kitaptır. Bu açıdan yeni kitaplara bir yol göstericidir. Dediğim gibi yapıtlarının niteliğiyle Türkiye için isitisnai bir akademisyendir. Bu açıdan "Türktür, Eugéne Enriquez'den daha az önemli şeyler yazmıştı" gibi bir önyargıya kapılmayın.
0
beccaria
(20.03.09)
(8)

Matrak Gerçekte Nedir?

kabablanka
aşağıdaki duyuruya cevaben yazılmış, yorumların alınabilmesi için soru olarak açılmıştır"bir gemicilik terimidir. bacak kalınlığında bir halatın ucuna, 10 tonluk bir gemiyi tutacak ilmek yapmada kullanılır. neredeyse 1000 yıldır kulanılan bir denizcilik aletidir matrak. ve gemicilikte halat var oldu
aşağıdaki duyuruya cevaben yazılmış, yorumların alınabilmesi için soru olarak açılmıştır

"bir gemicilik terimidir. bacak kalınlığında bir halatın ucuna, 10 tonluk bir gemiyi tutacak ilmek yapmada kullanılır. neredeyse 1000 yıldır kulanılan bir denizcilik aletidir matrak. ve gemicilikte halat var oldukça da yaşayacaktır. artık kimse ona matrak demiyor ama kulanıyor... matrak, şişe şeklinde sert tahtadan yapılma bir lobut. ince ucu iyice sivri. halat aslında dört ayrı ipin, bir arada saç örgüsü gibi örülmüş halidir. işte matrağın sivri ucunu, ilmek yapacağın kadarlık bir yerinden, bu örgülerin içine sokuyorsun ve halatı bedene yeniden örüyorsun ve daha sonra gerdiriyorsun. bu alet özelikle ip ve yelken sistemleriyle çalışan eski kalyonlarda vazgeçilmez birşeydi. çoğunluk topuzlarına demir kabaralar da çakarlar ve yakın dövüşte bir silah olarak kulanırlardı. "matrak geçmek" lafına gelince, işte bu aletin sivri ucunu iterek halat örgülerinin arasından arasından sokmak oluyor. yani aslı, "matrağı geçirmek". anlamı da "bana matrağı geçirme, beni gevşetme, sinirimi bozma."

lobut şeklindeki matraklar ile aynı gemide bulunan "palavra atmak" için kullanılan ahşap bilyelerden de "bowling" oyununun nasıl ortaya çıktığı için bkz. burçay anger/tuhaf şeylerin kökeni.

(çaylaklık entarilerim arasında bu ve benzer ilginç bilgiler var. sadece 19 bin kişi kaldı önümde. sözlüğün "kutsal bilgi kaynağı" olması için moderasyon moderasyon duy sesimiizii...)
0
kabablanka
(19.03.09)
zombikani katılıyorum, ben de onu merak ediyorum her çaylak gibi. (bak şimdi de çaylak kelimesinin bu anlama nasıl geldiğini yazasım geldi ama tutuyom kendimi..)
0
🌸kabablanka
(19.03.09)
beccaria
(19.03.09)
@beccaria:
verdiğin link kelimenin kökenini veriyor ve arapça "t r k" kökünden olduğunu açıklıyor. ben ise matrak geçmek deyimini verdim. teşekkürler...
0
🌸kabablanka
(19.03.09)
(Mıtrak ve Mıtraka. C.)= Matrak: Mızraklar. Tokmaklar. Çekiçler. Değnekler, sopalar.
0
Atabey
(19.03.09)
Kamus-ı Türkî’de matrak "değnek, sopa, talimci şişi" karşılıklarıyla anılmış ve matrakçı için de "döğmeli şişle talim öğreten adam, talimci" denilmiştir.* Talimci matrakı ise, üzerine deri kaplanmış başı yuvarlakça ve kalın bir değnek, yahut lo­but cinsinden bir tür uzunca tokmaktır.

Peki o hâlde, kelime nasıl olmuş da bir tür eğlence ve alay manasına bürünmüş? Bunun için kültür tarihimizin matrak oyununa bir göz at­mamız kâfidir: Eskiden cirit gibi, kuy u çevgân gibi bir tür spora matrak oyunu adı verilmekteymiş. Evliya Çelebi´yi dinleyelim:

Evliya´ya göre matrak genellikle şimşir ağacından yapılır, cilalanır, dışına sahtiyan (keçi derisi) sarılır ve ucundaki topu­zu yumuşak bırakılacak şekilde bağlanırdı. İki takım hâlinde ve bir tür askerî talim kabilinden oynanan matrak oyununda rakipler ellerine birer matrak alarak meydana atılıp çarpışır­lar; matrakları birbirlerinin kafalarına, sırtlarına vurmaya gay­ret ederlermiş. Müsabakada amaç, rakibin kafasına vurabil­mek ve kendisini de darbeden korumaktır. Usta matrakbazlar hiç darbe almadan rakiplerini pes ettirirler ve oyunu kazan­mış olurlar.

Anlaşılan, matrakbazların karşılıklı olarak meydana çıkıp birbirlerine vurmaları ile bu arada düşenler, sendeleyenler ve yuvarlananların hâlleri, hayli ilginç ve komik olurmuş. Yoksa matrak kelimesinin bugünkü anlamı türeyemezdi.

Matrak oynayanlara, matrakbaz denir. Bu kelime de daha sonra madrabaz şekline dönüşüp mecaz yoluyla, başkasına hile yapan ve onun aleyhine oyunlar çeviren kişileri tanımla­mada kullanılmıştır. Elbette ki bunun şimdiki askerî talim ho­caları ile bir alâkası yoktur.

Evliya´ya göre matrak oyununun 160 çeşidinden en meş­hurları "kesme, bağla, sani, kulak, bağlatop, topkafa" gibi ad­larla anılır ve askerî bir talim olmak üzere, yeniçeri ortaların-ca oynanırmış. Elbette bu oyuncuların, onları seyreden asker ve siviller içinde taraftarları bulunuyordu. En azından, mat­rakbazların ocaklı ayaktaşları arasında, kıran kırana lâf düel­losuna dönüşen bir rekabet hissinin mevcut olduğu tahmin edilebilir. Hatta belki de vaktiyle onlar bugünkü futbol, bas­ketbol, buz hokeyi, polo, hentbol, vs. maçları gibi seyirci topluyorlardı. Kim bilir eski madrabazlar, şimdiki bazı futbolcula­rın pir-i sanileri bile olabilirler. Bu durumda, ara nesil için tu­lumbacıları ve onların tulumba takımlarını hatırlamak yerinde olur.

Kaynak : İki Direm Bir Çekirdek, Kapı Yayınları
0
Atabey
(19.03.09)
@atabey:
iyi ettin de gönderdin. anlaşılıyor ki, kelimenin kökeni "t r k" ve bu kökten çıkan şey, "bambam moloztaş" adlı taş devri çizgi filminin kahramanının elinde görüldüğü gibi, en eski dönemlerden bu yana kullanılmış bir dövüş aleti.

benim alıntıladığım yzar bu sopaların denizcilikte de kullanıldığını ve bowling labutlarının da burdan çıktığını söylerek iddiasını destekliyor. ancak bu, senin verdiğin örnekteki gibi bir savaş aleti olarak kullanılmasına engel değil. asıl sorun "matrak geçmek" deyiminin nerden gelmiş olabileceği, iki farklı görüş var, kim kazandııı, buna varış hakemleri karar verecek...
0
🌸kabablanka
(19.03.09)
kaynak kitabın adını yazarsanız edinelim. kazanan halk olur ne siz nede ben:) teşekkürler.
0
Atabey
(20.03.09)
@atabey:
yazmıştım: "lobut şeklindeki matraklar ile aynı gemide bulunan "palavra atmak" için kullanılan ahşap bilyelerden de "bowling" oyununun nasıl ortaya çıktığı için bkz. burçay anger/tuhaf şeylerin kökeni."

yeni bir deyim tartışmasında görüşmek üzere, o zamana dek sağlıcakla kalın, mutlu olun...
0
🌸kabablanka
(20.03.09)
(3)

İbni Haldun Mukaddimesi'ni okuyacağım.. Hangi çevirisini önerirsiniz?

vita vinum est
`Turan Dursun` çevirisini alacağım büyük ihtimalle.. Piyasadaki diğer çevirilere çok fazla güvenemiyorum. Turan Dursun'un dili daha sade ve anlaşılır gibi geliyor. Diğer çevirilerde çok fazla Arapça sözcükle karşılaşacakmışım gibime geliyor.Sizin öneriniz nedir, hangisini seçeyim?
Turan Dursun çevirisini alacağım büyük ihtimalle.. Piyasadaki diğer çevirilere çok fazla güvenemiyorum. Turan Dursun'un dili daha sade ve anlaşılır gibi geliyor. Diğer çevirilerde çok fazla Arapça sözcükle karşılaşacakmışım gibime geliyor.

Sizin öneriniz nedir, hangisini seçeyim?
0
vita vinum est
(19.03.09)
Kesinlikle Turan Dursun çevirisi iyidir. Açıktır, yalındır, sansürsüzdür, "özetleme"sizdir. :)
0
beccaria
(19.03.09)
turan dursun elbet.su gibin berrak.
0
sarap dumani
(19.03.09)
arapça sözcük az diye çeviri tercihi yapmak bence çok makul değil. turan dursun'un çevirisini okumadım, ama turan dursun genel olarak akademik "dürüstlüğü" sorgulanabilecek bir insan. yani severiz ederiz ama... dergah, yayınevi olarak bu konularda titiz bir kurum. dergah'ın çevirisini yaban atmamak gerekir diye düşünüyorum. bence o koca esere girişimeden evvel bir bilene (orijinalini okuyabilen bir bilen) doğrudan danışmakta fayda var.gerekirse arapça kürsü hocalarına falan e-mail atın sorun.
0
dehri
(19.03.09)
(29)

Suçla, Kriminolojiyle, Adli Bilimlerle ilgili popüler bir dergi olsa?

beccaria
Merhaba arkadaşlar. Bir konuda fikirlerinizi almak istiyorum. Tarihle veya bilimle ilgili popüler dergiler gibi (mesela Atlas, Bilim ve Teknik, NTV Bilim, NTV Tarih, Popüler Tarih, Toplumsal Tarih, National Geographic gibi) suç konusuna özgülenmiş bir dergi olsa ve bu dergi de saydığım diğer dergile
Merhaba arkadaşlar. Bir konuda fikirlerinizi almak istiyorum. Tarihle veya bilimle ilgili popüler dergiler gibi (mesela Atlas, Bilim ve Teknik, NTV Bilim, NTV Tarih, Popüler Tarih, Toplumsal Tarih, National Geographic gibi) suç konusuna özgülenmiş bir dergi olsa ve bu dergi de saydığım diğer dergiler gibi yurtçapında yaygın dağıtıma sahip olsa içinde neler olmasını isterdiniz? Bahsettiğim varsayımsal dergi kriminoloji, suç tarihi, suçların ve suçluların ortaya çıkarılması hikayeleri, biraz hukuk, adli bilimler vb. ile ilgili. Böylesi bir dergi olsaydı içinde şu şu konular, resimler, yazarlar, haberler, çizerler, çizgi hikayeler vb. olsaydı dediğiniz şeyler nelerdir? Sınırsızca düşünün, her ayrıntıya girmekten kaçınmayın. Bu zaten düşünülmüştür demeyin.

Bu arada ekşi duyuru yöneticelerinden dileğim küçük çaplı bir araştırma başlangıcı niteliğinde olan bu duyuruyu bir süre tepede tutmaları.
0
beccaria
(15.03.09)
csi:ny'da kullandıkları über teknolojik aletlerle ilgili makaleler olsun. "şu alet gerçekten var, şu teknolojiyi kullanarak şu şu işleri yapıyor." "bu alet var ama, tv'de gözüktüğü gibi değil aslında, tam olarak bunu yapıyor."

sonraa, seri katillerle ilgili dosyalar olsun; özellikle yakalandıktan sonra (varsa tabii öyle bir şey) psikolojik tahlilleri (çocukken annesi zorla yumurta beyazı yedirmiş, ondan böyle olmuş) olsun.
0
kobuzchu kiz
(15.03.09)
belirli olaylardaki suclularin genelinde bulunan ortak özellikler. mesela tecavüz suclularinin %68i 43 numara ayakkabi giyer. bu kadar absürd degil tabii ki ama acep ortak noktalari var midir, varsa nelerdir. bunlar olabilir mesela.
0
zeykur valekov
(15.03.09)
suç ve suçluları ortaya çıkarmada kullanılan teknikler,maddeler,aletler,vb. hakkında bilgi vermeyin,daha profesyonel ve tedbirli suçlular türemesin!

böyle bir dergi mi çıkarmayı düşünüyorsunuz?
0
skplgl
(15.03.09)
-her ay gelmiş geçmiş en büyük suçlulardan bir tanesinin hayatı.
-eski zaman işkenceleri.
0
teritori
(15.03.09)
skplgl ' nin dediğine katılıyorum. amerikadaki csi dizilerinin suçlara etkisini anlatan bir yazı bulmuştum stumbleda, o yazıda bu diziler sayesinde suçluların nasıl akıllandığı anlatılıyordu. kısaca olmamalı böyle bir şey
0
gunetapar_
(15.03.09)
hatta ben şu anda, aşırı dozda enjekte edince insanı öldüren ama kısa sürede tamamen vucüttaki bileşiklere ayrılan, bu yüzden otopside bulunamayan bir şey biliyorum. ben bile biliyorum düşün yani
0
gunetapar_
(15.03.09)
suçluların beyin yapılarına düşünce biçimlerine değinilse mesela. ne bileyim yani suçlulara tü kaka demek yerine söylediklerine devranışlarına filan odaklanılsa.
0
oceano
(15.03.09)
İlginç yakalanma hikayeleri olabilir. Polsiye romanlardaki olaylara benzer yaşanmış davalar.
Elbette "sizden öyküler" gibi bir bölüm de olmalı.
0
vecna
(15.03.09)
Sevil Atasoy'un Hürriyet'te pazar günleri yazdığı yazılar tadında birkaç yazı güzel olurdu.
0
endless dream
(15.03.09)
- teknoloji
- tarihte bugun
- psikiloji
- hukuk
gibi suca dair temel yaklasimlarin olacagi bolumlere ek olarak:
sucun nedenlerinin yanisira, sonrasindaki mevzulara da yaklasablirsiniz. ne bileyim, ' oncesi sonrasi' kosesi olur mesela, orda olayi anlatip sonra da ordaki kisi ve yakinlariyla roportaj yapip bugunlerini de sayfalara tasiyabilirsiniz.
bir de bazi suclar komuoyunu daha cok ilgilendiiyor, yani herkesin haberinin oldugu bir cinayet dosyasi mesela. sonrasinda hemen unutuluyor yani sonrasinda bir gelisme olsa bile insanlar yeni bir 3. sayfa haberiyle ilgilenmeye baslamis olabilir. misal boyle bir vakayi ay sonra ya da 3 ay sonra ya da dava karara baglaninca, yeni bulgular ogrenilince vs gibi kriterlerle izleyebilirsiniz. bu bolumun adi ' takipteyiz' gibi bi sey olabilir mesela.
sonra bir de sey aklima geldi. bilmem o tipo bir imkaniniz olur mu ama 'katilim kim' gibi bi bolum olabilir. kimin oldurdugu belli olmayan vakalarda, size basvurular, siz de arastirirsiniz vs.
0
pyro clustic flow
(15.03.09)
polisiye bilmeceler olabilir. yani uc dort clue ile sak diye sucluyu bulabilme gibi.
bi de bazi kullanilan kimyalsallar evde nasil uretilir tarzinda bisi olabilir...
sonra sucsuzlarin psikolojisi de incelebilir.

mesela neden cok guzel bir kizin hirsizlik yapmayacagina inaniriz gibi...
0
yirtik foto
(15.03.09)
Kontr-Kriminoloji ya da Kontradalet diye bir bölümü olsun.

Burada Uğur Mumcu cinayeti, Hrant Dink, Engin Çeber cinayeti gibi cinayetler ele alınsın. Süreç adım adım değerlendirilsin.

Devlet nasıl kanıtları çalı süpürgesiyle süpürdü, polisler nasıl Samastla fotoğraf çekildi, Engin Çeber'e işkence yapılan hapisanenin kamera kayıtları neden silindi, kullanılagelmiş işkence yöntemleri nelerdir, nası etkileri olur. 19 Aralık katliamında, devletin kullandığı kimyasal silahların etkisi nelerdi bilelim.
0
anadolu
(15.03.09)
olacaksa bilimsel değil magazinsel olmalı.
0
turkish tekila
(15.03.09)
böyle bi dergi çıkarsa bi şekilde benim haberim olsun. reklamı iyi yapılsın. sadece istanbul'da ankara'da satılmasın, küçük yerleşim yerlerinde de de bulunabilsin.

yoksa ben alıp okuyamadıktan sonra içine hayatın anlamını koysanız bi gram faidesi yok.
0
yo wassup
(15.03.09)
simdi, suclular xp kazanır denmıs de, magdurların kazanacagı experience ı nedne gormuyoruz ?
0
bryan fury
(16.03.09)
yazabilen varsa kisa agatha christie öyküsü yazsin
0
zeykur valekov
(16.03.09)
adli bilimler ve adli psikyatri dergisi var ama populer bi bakış açısıyla yapılamamış dergilere tıklarsanız konu başlıklarını bulabilirsiniz aşağıdaki linkte;
www.seckin.com.tr
0
efsunlu
(16.03.09)
ben şöyle bir örnek vereyim.
tecavüzcü tenor şahin öğüt'e "ığğğ iğrenç. ölsün o o.çocuğu hem de operacıymış" demek yerine, bunu yapmaya onu iten nedenleri, davranışlarını, yaşayış tarzını, aile hayatını irdelese.. ne güzel olurdu.
0
oceano
(16.03.09)
işledikleri suçlar anlatılırken sıradan anlatılmasın. yani "gitti, öldürdü, geldi" gibi değil de "şunu yaparken şunu düşünüyordu, o sırada birden panikledi ve böyle yaptı" tarzı.
0
rectoa
(16.03.09)
istatistiksel bilgilere yer verilmeli. çeşitli suçların ve kurbanların istatistikleri olsun. coğrafyaya göre, suçun niteliğine göre, kurban seçilen kişilere göre istatistikler versin. suçların nasıl cezalandırıldığına yer versin.
hangi suçu işleyen nerde, ne kadar ceza almış gibi istatistikler de koyulabilir.
onun dışında, eğer yol göstermek gibi amaçlarınız olacaksa; suçların ne şekilde, nereye bildirilmesi gerektiği, bir suçluyla davalık olunduğunda nasıl yollar izlenmesi gerektiği gibi hukuki bilgiler verilebilir.
bi de hakkaten fazla bilimsel olursa ilgi görmeyebilir. magazinsel yanı olmalı. bazı suçluların ve ilginç suçların hikayeleri güzel okunuyor. suçlunun psikolojisi ve geçmişi anlatılırsa iyi olur. profiling denen olay ilginç bi de. onunla ilgili bilgi verebilir ya da hala çözülmemiş olan suçların failleriyle ilgili profiller hazırlayabilirsiniz.
potansiyel suçluya hitaben şeyler de yazılabilir. suç işlemeye meyilli, ne biliyim bişiyler çalmaya yatkın ya da taciz, tecavüz etme gibi istekler içinde olan bi insan naapmalıdır, nasıl bi yardım almalı ya da bu tip eğilimlerle nasıl savaşmalıdır gibi.
0
cereal killer
(16.03.09)
yeni harman'da turkiye'nin bitki ortusu diye bir harita verilmisti. nerede ne kadar uyusturucu kenevir filan bulundu, bunlari veriyordu. boyle seyler olabilir.
uyusturucu kullanimi ile ilgili istatistikler yararlari/zararlari suc ile ilgili bagintisi nedir? bunlardan bahsedilebilir.

bir de tarihteki enteresan suclardan bahsedilebilir, mesela zehirli bir yilanla oldurulen kurban gibi...
0
yirtik foto
(16.03.09)
promosyonları olsun isterdim konuyla alakalı
öyle ama
0
zombikanı
(16.03.09)
suçtan sonrası da işlensin. yani ailesini katletmiş birinin akıbeti ne olmuş onu da bilelim. hapiste şişlenmiş mi, idam mı edilmiş, intihar mı etmiş. hangi suça ne kadar ceza verilmiş onlar da sunulsun. suçu öğrenelim ama cezayı da bilelim ne olmuş.
0
holly golightly
(16.03.09)
Sevl Atasoy olsun, hatta işi ona bırakın tamamen.
0
alchoburn
(16.03.09)
tv.de, sanırım Deşifre programındaydı, arada Arzugül pektaş adında bir psikiyatr açıklamalar yapardı vakalarla ilgili, bunun gibi bir psikayatrın yazılarına yer verilebilir. cinayet romalarıyle ilgili bölümler olabilir. dostoyevski üzerine araştımalar eleştirilere yer verilebilir.

toplumu bilinçlendirmeye yönelik yazılar görmek isterim ben mesela... Allah korusun, hepimizin başımıza böyle şeyler gelebilir. Bu olayları yaşayan insanlar suçluların yakalanması cezalarını çekmesi için neler yapabilirler? kimlerden, nelerden şüphelenmelidirler? vs. vs.
0
gijilti
(16.03.09)
organize suçlara da yer verilsin. ne bileyim tayland'daki mafya gruplarından haberdar olalım. yeni hükümet mafyanın üzerine gidince öldürülen politikacıları öğrenelim. daha iyisi politika ve organize suçu dünya çapında haritalandırsın. atıyorum insan ticaretinin bilinen tüm ağları sergilensin. italya'da kopya üründen geçinen ve belediyesi dahil tüm şehri mafyanın elinde olan bi şehrin ve ilişkilerinin belgeselini izlemiştim natgeo da ordan geldi aklıma. malları satacak insanları afrikadan nasıl topladıkları, çinden nasıl sahte mallar yaptırdıkları, karaparayı nasıl akladıkları vs.
ayrıca pablo escobar quote ları olsun :)
0
portik
(16.03.09)
suca maruz kalan masumlarin akibeti de incelenebilir. genelde bu hep atlanan yandir. suclu hakkinda bircok sey sunulurken atiyorum olen maktulun esi akrabalari neler yasamistir. yasadiklari bu vakanin sonucunda bu durumu atlatabilmisler midir, atlatmislarsa nasil atlatmislardir vs.

bir de sucu ve sucluyu ovmemeye onem verilmeli. bi ara discovery'de izledigim bir programda soylenen bir sey beni cok rahatsiz etmisti misal; "cok kurnazca ve ince eleyerek hazirladigi plana sadik kalmisti. kendine guvenini ve zekasiyla..." buradan sonrasini hatirlamiyorum. midem bulanmisti. sanki onun yaptigi seyi over gibi!

suc oncesi yapilanlar, ulkemizde ve diger ulkelerde suc oncesi seylerle alakali makaleler olabilir. benzer sekilde insanlarin suca maruz kalmamasi icin oneriler iceren yazilar yer alabilir.
0
entrapmen
(17.03.09)
bir konu daha geldi aklıma da, magdurların hakları, ya da kriminal incelemelerin proseduru, ya da hangi delil ne kadar surede toplanmalıdır/toplanabilir, sahihliğini korur, sahihtir vs bu gibi hukuki taraflarına da deginse super olurdu.

veya, standart işleyisin dısında inceleme sırasında baska bi olasılık geldi diyelim aklımıza bunun incelenmesini nasıl yapabiliriz ya da duzenlenen rapora ititraz gibi konular.
0
bryan fury
(18.03.09)
Herkese verdiği yanıtlardan ötürü teşekkür ederim. Konuyla ilgili özgün fikirleri olan varsa her zaman buraya yazabilir.
0
🌸beccaria
(18.03.09)
(1)

üniversiteyi dava etmek

birsorumvar
merhaba,okudugum universitede 1. sinifin sonunda yatay gecis yaparak bolumumu degistirdim. uzerinden 6 ay gectikten sonra (simdi) yeni bolumumun ayni isimli olmasina ragmen 12 kredilik dersimi saymadigi (8 kredi icin kredi farki, 4 kredi icin icerik farki) seklinde ogrenci isleri tarafindan bilgilen
merhaba,

okudugum universitede 1. sinifin sonunda yatay gecis yaparak bolumumu degistirdim. uzerinden 6 ay gectikten sonra (simdi) yeni bolumumun ayni isimli olmasina ragmen 12 kredilik dersimi saymadigi (8 kredi icin kredi farki, 4 kredi icin icerik farki) seklinde ogrenci isleri tarafindan bilgilendirildim. Bu dersler halen sistemde sayilmis olarak gozukmesine ve ortalamama katilmasina ragmen sayilmadiklari soyleniyor. Benimle ayni dersleri alip gecis yapan kisilerin hicbiri bolumleriyle bu tur sorunlar yasamadilar. Bu derslerin onsart olmasi nedeniyle tekrar almam demek okulumun minimum 1 sene uzamasi anlamina geliyor. Yonetmelikte "Yatay geçiş yapan öğrencinin yatay geçiş yaptığı programda alacağı dersler fakülte kurulunca belirlenir" seklinde bir madde var. Ancak ayni yonetmelikte "Yatay geçiş yapan öğrencinin önceki programından eşdeğer kabul edilen derslerin kredi ve notları geçiş yaptığı program için aynen geçerli olup, ağırlıklı genel not ortalamasına katılır" seklinde bir madde daha var. Pazartesi gunu fakulte dekanligina dilekce verecegim. Ancak sorunun orda cozulmeyecegi ihtimaline karsi hukuki olarak hakkimi nasil arayacagim konusunda bilgilendirirseniz sevinirim.
0
birsorumvar
(15.03.09)
idare mahkemesine başvurman gerekir bunun için ve bir avukat tutman.
0
beccaria
(15.03.09)
(4)

kitap çıkmadan evvel imla hatalarını düzelten kişiye ne denir?

sql
bu kişilere bir şey deniyordu ama ne?
bu kişilere bir şey deniyordu ama ne?
0
sql
(14.03.09)
redaktör veya editör olabilir.
0
tembel degilim useniyorum
(14.03.09)
redaktör?
0
zeykur valekov
(14.03.09)
efruz
(14.03.09)
redaktör ve düzeltmen denir. editör'ün işi imla hatalarını düzeltmekten daha fazladır.
0
beccaria
(15.03.09)
(12)

bilim ve teknik'te darwin'e sansür! #3

uyuzcan
öncelikle:(git: 63069)sonra da bu:(git: 63207)Ekşi Duyuru’da öncülüğünü `want2die`’ın yaptığı, benim de (naçizane) ikinci adımına ön ayak olduğum kampanya sonuçlandı. Her iki duyuru an itibariyle toplamda 2100 kere okundu.Duyuruların okunma sayısına göre gerçekçi (=kötümser) bir tahminle yaklaşık %1
öncelikle:(git: 63069)
sonra da bu:(git: 63207)
Ekşi Duyuru’da öncülüğünü want2die’ın yaptığı, benim de (naçizane) ikinci adımına ön ayak olduğum kampanya sonuçlandı. Her iki duyuru an itibariyle toplamda 2100 kere okundu.

Duyuruların okunma sayısına göre gerçekçi (=kötümser) bir tahminle yaklaşık %10 kadar kişi TÜBİTAK’a açık mektubumuzu göndermiş olsa, 210 adet e-posta gönderilmiş demektir. Bunun yanı sıra beccaria tarafından kampanyamızı farklı platformlara taşımak anlamında bir adet facebook grubu oluşturuldu. Bu grubun an itibariyle üye sayısı 1458. Dolayısıyla sesimizi duyurduk!

Her ne kadar henüz bana, göndermiş olduğum e-mail dolayısıyla TÜBİTAK tarafından bir cevap verilmemiş olsa da, (ki cevap alabilen varsa lütfen haber versin) basın yoluyla yaptıkları açıklama yeterli görünüyor. Günah keçisi olarak kimin seçildiğinden bağımsız olarak, “Bilim ve Teknik” dergisinin ilerdeki bir sayısının tamamen Charles Darwin ve teorisine ayırılacağını duyurmuş olmaları önemlidir!

Bu noktada, herhangi bir sosyal veya siyasal kuruluş çatısı altında olmadan da inisiyatif kullanabileceğimizi göstermiş olduk bence.

Sonuç olarak bizi destekleyen ve karşıt görüşünü belirten herkese teşekkür ederim…
0
uyuzcan
(13.03.09)
önümüzdeki sayı demediler, bir sayımız tamamen bu konuda olacak dediler.
dört gözlen bekliyoruz biz de...
0
🌸uyuzcan
(13.03.09)
gözümüz aydın.
0
buzkran
(13.03.09)
@ want2die/ bu bilginin kaynağı nedir? öğrenmek istiyorum. eğer bu bilgi sahih kaynaklara dayanıyorsa bunu insanlara duyurmak isterim. eğer doğrudan doğruya bilim ve teknik yazarlarından biri-birkaçı ile görüşmelerine dayanıyorsa onlara da ayrıca ulaşmak isterim.
0
beccaria
(13.03.09)
hala darwinin TEORİSİNE inanıo musunuz? ya maymundan gelmiş olabilme ihtimaliniz nedir? hagi akla sığar bu?
0
huzeyfe bilge
(13.03.09)
uyuzcan' ın 2. duyuruda verdiği metini mail olarak tübitak' a göndermiştim. Bu sabah geri dönüş yapılmış. 2009 yılı içerisinde 1 sayıyı darwin' e ayıracaklarını belirtmişler. Ayrıntılı metine ulaşmak isteyen arkadaşlar olursa sözlük üzerinden mesajla yada okanakosman[et]hotmail.com adresinden ulaşırlarsa gönderebilirim.

Yada direk şurdan bakın olsun bitsin; getir.net

Hala maymun bilmem ne diyen arkadaşlara da şunu söylemek isterim; konu savunulan fikir değil, uygulunan sansür hakkında bir tepkidir. İleri de atıyorum, 5 vakit namazın tarihcesi diye bir yazı sansürlenince aynı tepkiyi vermezsiniz sanırım. Olmaz demeyin olur mu, olur. Teoriye inanmasak bile fikir özgürlüğüne inanalım bari.
0
sarjli matkap
(13.03.09)
eğer müslüman olmasaydım darwine inananların tipine ve karakterlerine bakıp maymundan geldiklerine inanırdım.
sizi bilmem ama benim atalarım insan. sizinkiler maymun olabilir.
0
huzeyfe bilge
(13.03.09)
fikir özgürlüğüne tamam diyoruz ama aynı özgürlük nedense islama gelince kısıtlanıo. sevmio sanmayın ama mesela atatürkü sevmeyen biri neden ceza alıo. sevmek zorunda mı. ya herkes özgür olsun yada herkes sussun.
0
huzeyfe bilge
(13.03.09)
canım ya(!), önce evrim teorisinin gerçekten ne dediğini öğren bence. maymundan gelme insanlar falan komik bunlar. evrim, insanın ve maymunun atasının aynı olduğunu söyler.
ama maymundan gelmek için inan evrime bile gerek yok! bir fikre, bir ideolojiye, bir teoriye gelmiş sansürü alkışlamaya anca böyle bir açıklama getirebilirim ben de.
0
lovely rita
(13.03.09)
ah bir de her fırsatta kendi mağduriyet edebiyatlarına başlamasalar. buradaki mesele bilim ve teknik'e gelmiş sansür canım, konu ne atatürk ne de başka bir şey.
0
lovely rita
(13.03.09)
canım lovely, evrim hakkında bilgim .var. sen maymunla aynı atadan geldiimize inanıo musun. insanlık bu kadar düştü mü. eğer konuyu derinleştirceksek sana şu bilgileri de vereyim. evrimin temelinde şu vardır. başlangıçta tek bi bakteri yeda ona benzer küçücük bi canlı varmış da o zamanla türeyip deişip başka canlılara dönüşmüş. ortama ayak utdurmuş falan. madem canlılar deişip ortama ayak uyduruo o zaman nie küresel ısınma yüzünden binlerce hayvan türü tehlikede. hadi dielim zamanla deiştiler. neden ara geçiş formu bulunamıo. her defasında bulundu die bişiler gösteriolar ama sonradan eklenti, el yapımı yada benzeri bi yalan olduğu ortaya çıkıo. ayrıca evrimde canlıların deişimini mutasyona da bağlıyolar. ama nedense bilim adamlarının yaptıkları mutasyon deneylerinin hepsi fiyasko.
0
huzeyfe bilge
(13.03.09)
bana bugün cevap geldi basın açıklamasını yollamışlar.
0
sleep may be the enemy
(13.03.09)
bana dün gelmişti cevap. bir günden az sürdü gelmesi.

ben ortalık yerde yoktan var olan insanlar görüp durduğum için evrime inanmıyorum ama maksat sansüre karşı olmak.
0
dr cucu
(13.03.09)
(13)

basketbol dövmesi..

point guard
az önce sordum, 'natural born shooter' diye bişe yaptırsam nasıl olur diye..bir çok kişi beğenmedi. bende nasıl bir şey yaptırayım diye soruyorum.bi küçük bilgi vereyim ki, basetbolu çok seviyorum ve ilerde pişman olma gibi bir olay söz konusu değil.neyse. nasıl bir şey yaptırıyim sizce.yazı önerisi
az önce sordum, 'natural born shooter' diye bişe yaptırsam nasıl olur diye..bir çok kişi beğenmedi. bende nasıl bir şey yaptırayım diye soruyorum.

bi küçük bilgi vereyim ki, basetbolu çok seviyorum ve ilerde pişman olma gibi bir olay söz konusu değil.
neyse. nasıl bir şey yaptırıyim sizce.
yazı önerisi olur,
şekil önerisi olur,

önerebiliecekleriniz neler ?


: şöyle bir de fikrim var, basketbol topunu öperken çektirdiğim bir foto var. onun gibi bir şey yaptırsam nasıl olur ?
0
point guard
(11.03.09)
illa basketbolla ilgili bir şey olsun istiyorsan sağlam bir dövmeci bul, böyle yanan basket topu figürü çizdir.

images.google.com gibi.
0
deckard
(11.03.09)
her gören soracak anlamını.bunu anlatmadan sıkılmayacağın bir şey yaptır öncelikle zira hayatın boyunca senle beraber olacak o dövme.
0
szqnn
(12.03.09)
değişik yanan, çevresinde alev, lav vb. saçan baskettopu resim çeşitlemeleri var. genelde amerikan basket takımlarının armalarında falan olur. onların bir çeşitlemesi olabilir. altına da bir yazı şeridi (hani şu armaların altında falan olan) ve şeridin üstünde de yazdırmak istediğin şey.
0
beccaria
(12.03.09)
ben biraz daha yaratıcı olman taraftarıyım, 100 kişiye sorsan eminimki 90'ı böyle yanar dönerli, ateşli basketbol topu yaptır der. biraz düşüneyim aklıma yaratıcı bir fikir gelirse yine yazarım...
0
9uncu nesilim ama para bende
(12.03.09)
Mesela şöyle bişey olabilir, sırtında dünya yerine basketbol topu taşıyan atlas figürü gayet güzel ve yaratıcı olur diye düşünüyorum...

sırtında dünya olan tarzda bi resim için link aşağıda, belki biraz fikir verir demek istediğim hakkında...

img24.imageshack.us
0
9uncu nesilim ama para bende
(12.03.09)
Hayranı olduğun bir oyuncu varsa onun formasını dövme olarak yaptırabilirsin. Örneğin ben olsam Drazen Petrovic'in Cibona veya New Jersey formasını yaptırırdım. Oscar Schmidt veya Kukoç'da olabilirdi. Sen de kendine uygun birini seçebilirsin.
0
tekosin
(12.03.09)
bir şey yazdıracaksan "natural born shooter" falan yazdırma. 10-15 sene sonra, büyük ihtimalle o kadar bile sürmez ya, çok saçma gelebilir.
ben ingilizce bir şey yazdırsam sonradan çok pişman olurdum mesela bir de.
0
burfak
(12.03.09)
9.nesilim ama para bende: varsa yaratacı fikirlerin, paylaş abicim..
2-3 aydır bende yaratıcı bişeler düşünüyorum tam buldum dedim ama duyuru'da ki arkadaşlara göre 'natural born shooter' güzel değilmiş :D

sharpshooter önerdiler.. o nasıl olur ?.


-alevli yanar döner bi basketbol topu, hoşuma giderse olabilir
-soranlara açıklarım.3 yılım mvp'nin anlamını açıklamakla geçti zaten.
-sevdiğim basketbolcunun formasına sıcak bakmıyorum.
0
🌸point guard
(12.03.09)
yari dunya yari basket topu olabilir, sunun gibi:
www.basketballrealm.com

soyle artistik pota filesi olabilir:
richardxthripp.thripp.com

basketbal logolarina ve amblemlerine bakabilirsin:
images.google.ca
0
ermanen
(12.03.09)
Şöyle bir şey var:
cache.daylife.com

Yazıları kendin belirle tabi, Türkçe olsun mümkünse.
0
bitti
(12.03.09)
şutun ne kadar düzgün, bu da önemli.. şimdi natural born shooter dövmesi yaptırıp da 2 şutu üst üste sokamamak da kötü olur =)

kısacası karar verme aşamasında şut çalış =P
0
kveldulv
(12.03.09)
hocam Air Jordan'ın Jumpman logosunu yaptır. daha şahane basketbol dövmesi mi olur.
0
soup nazi
(12.03.09)
tam omzunun olduğu yere ten renginden biraz daha koyu bir biçimde NBA logosundaki adamın resmini yaptır.Derya büyükuncuda vardı ve ben çok beğenmiştim 203.148.253.29
Edit: yada bunun gibi 1.bp.blogspot.com
Edit2: evet dediğim buydu imageshack.us
0
powerpufgirl
(15.10.11)
(11)

özel üniversite diploması

neslish
Özel bir üniversitede okuyan bir arkadaşım tüm derslerini verip mezuniyete hak kazandığı halde ailesinin ekonomik sıkıntıya düşmesi sebebiyle ödeyemediği son birkaç okul taksidi yüzünden diplomasını alamıyor. Üniversitenin alacak hakkından dolayı çocuğun eğitim hakkını bu şekilde engellemek gibi bir
Özel bir üniversitede okuyan bir arkadaşım tüm derslerini verip mezuniyete hak kazandığı halde ailesinin ekonomik sıkıntıya düşmesi sebebiyle ödeyemediği son birkaç okul taksidi yüzünden diplomasını alamıyor. Üniversitenin alacak hakkından dolayı çocuğun eğitim hakkını bu şekilde engellemek gibi bir imkanı var mı gerçekten de yoksa bunun için başvurulabilecek bir yol var mı? Benim mantığıma göre tabi ki borç borçtur ve okul yönetimi haciz vb. imkanlarını sonuna kadar kullanmakta haklıdır ancak derslerin başarılmasıyla hak kazanılmış bir diplomayı vermeme haklarının da olmaması gerekmez mi?
0
neslish
(11.03.09)
türkiye'de kurallar özel üniversitelerden yana. ayrıca imzalanan sözleşmelerde bunlar beliritiliyor.
0
alkolikfedai
(11.03.09)
hangi yavşak üniversiteymiş o merak ettim. bari senet falan yapar insan al diplomanı git çalış öde der.
0
iterator
(11.03.09)
anlamadim, mezun mu olamiyor, yoksa sadece diploma mi alamiyor?
0
yirtik foto
(11.03.09)
yahu gitsin versin mahkemeye. tüketici mahkemesidir görevli mahkeme. arkadaşın davayı kaybetse bile, en fazla 300-500 vekalet ücreti öder karşı tarafın avukatına, ama okul davayı kazansa bile, cok şey kaybedecektir, en azında ifşa edilecektir, pek çok insan duyup öğrenecektir.
siz buraya bile okulun ismini yazmamışsınız, yaz gitsin yahu, "özel bir üniversitede okuyan bir ark..." diye başlayacağına şu okulda okuyan arkadaş diye başla, ne kaybedeceksin.
ayrıca kurallar neden özel üniversitelerden yanaymış yahu, her kuraldan üstün olan anayasamız var bizim, 42. maddenin ilk cümlesine bir göz atalım, orada eğitim hakkının engellenemeyeceği yazıyor, bizse burada okulun diplomayı gaspetmesi hukuka uygundur diyoruz neredeyse.

şimdi farkettim de amma gaza gelmişim yahu
0
zubundy
(11.03.09)
@zubundy

evet faza gaza gelmişsin ama sanırım bilmediğin şey özel ünivrsitelerin ticari müessese olması. yani anayasadaki 42. maddenin bu durumla bir ilgisi yok. özel öğretim kurumlarına girişte bir sözleşme imzalarsın ve orada bu tür durumlarda uygulanacak olanlar belirlenmiştir.

makemeye verse de bu durumda işine yarar bir sonuç çıkmayacak. ifşa edilme durumunu da sanmıyorum, medya patronlarının çoğunun özel üniversitelerle bağlantısı vardır bir şekilde. haber bile yapmazlar.

kısacası bir şirketten, sözleşme yaparak bir hizmet/mal satın alıyorsanız sözleşme her durumda geçerlidir.
0
lancelot du lac
(12.03.09)
üniversitenin sahibi ulusalcıysa islamcılar, islamcıysa ulusalcılar bal gibi haber yapar :))
0
modesttiago
(12.03.09)
Söz konusu üniversite Maltepe Üniversitesi, ha adını özellikle saklamamıştım ama buraya yazmamın da pek faydası olacağını ne yazık ki zannetmiyorum. Dahası borca her geçen gün faiz biniyor ve hatta eğitimine açıköğretimde devam etmek isteyen arkadaşıma diplomayı bırakın başvurusunda gerekli olan belgelerin dahi borç ödenmediği takdirde verilmeyeceği söyleniyor. Evet belki ticarethane mantığıyla yaklaşırsak bedeli ödenmedi diyerek diplomayı vermemelerini anlayabiliriz de diğer belgeler konusunda, en azından lise diploması(ki öss'ye yeniden girebilmesi için gerekli sanırım) konusunda bir yaptırımda bulunamamaları gerekmez mi?
0
🌸neslish
(12.03.09)
@lancelot du lac: zaten orası ticarethane olduğu için görevli mahk. tüketici mahkemesidir dedim ben, eğer ticarethane olmasaydı idare mahkemesinde dava acın derdim. bunun dışında anayasa sadece devleti bağlar özel üniversiteleri bağlamaz şeklindeki anlayış da hukuken yanlış...

bunun dışında okul adını buraya, facebooka falan yazmak iyi bir başlangıç ama yeterli değil, bence gidip tüketici mahkemesinde dava da açın...
modesttiagonun dediği de çok mantıklı, öss heyecanı yavaş yavaş sarmış, aynı zamanda da seçim ortamı, ben ce kaçırmayın bu fırsatı.
bu arada maltepe hukukta okuyan arkadaşlarım da var, onlara da soracağım, bu konuda sana yardımcı olmak isteyecek bir hoca belki bulabilirler. ama ben bulamasam bile, söyle arkadaşına gitsin hocalarıyla falan konuşsun.
0
zubundy
(12.03.09)
deli misiniz siz? vakıf üniversitesi ticarethane ve tüketici mahkemesinde mi dava açılır??? açın kanunu da bakın vakıf üniversiteleri tanımında ne diyor?? özel olsun devlet olsun hukuken üniversite ticarethane değildir, dava da idare mahkemesinde açılır. bilip bilmeden yazmayın şuraya! üstelik her ticarethaneyle ilgili dava da tüketici mahkemesinde açılmaz o da ayrı konu.
0
beccaria
(13.03.09)
idare mahkemesinde açılması tabi ki daha mantıklı, ama ortada bir ticari bir sözleşme var ve o sözleşmeyle ilgili bir anlaşmazlık sözkonusu, o yüzden bana tüketici mahkemesi daha mantıklı geldi.
mesela okulun sınav yönetmeliği-disiplin yönetmeliğiyle ilgili bir uyuşmöazlık olsa dediğiniz doğru, idare mahk. görevli olur, ama sözleşmeye dayanarak dava açacağımız zaman idare mahkemesi bana ne yahu bundan demez mi?
ayrıca ben her ticarethaneyle ilgili dava tüketici mahkemesinde açılır falan da demedimki, zaten öyleolsa ticaret mahkemesi diye bir kavram olazdı.
ben henüz öğrenciyim, av. değilim, yanlış biliyor olabilirim.
ama deli değilim, en azından tanımadıklarıma deli misiniz diyecek kadar delirmedim
0
zubundy
(14.03.09)
kusura bakma zubundy, şahsınıza yönelik bir şey değildi. "deli misiniz"i bir nida ifadesi olarak kullanıvermiştim. yoksa karşıdakine kötü bir söz söyleme gibi bir amacım yoktu. dediğim gibi, nida ifadesidir, kusuruma bakmayın. tekrardan işin hukuki kısmına girmiyorum. işin hukuki kısmıyla ilgili diyeceğimi dedim.
0
beccaria
(15.03.09)
(13)

nasıl çorap giymeli? napmalı

demlikposet
sevgili moda iconları,beyaz giymiyoruz keko oluyoruz,pembe giymiyoruz dikkat çekiyoruz siyahda olmasınE nasıl çorapgiyicez bu işin modası nedir?beyaz ayakkabıya ayrı renk siyaha ayrı renk, var mıdır böyle bir şifresi bunun
sevgili moda iconları,

beyaz giymiyoruz keko oluyoruz,
pembe giymiyoruz dikkat çekiyoruz siyahda olmasın

E nasıl çorapgiyicez bu işin modası nedir?

beyaz ayakkabıya ayrı renk siyaha ayrı renk, var mıdır böyle bir şifresi bunun
0
demlikposet
(11.03.09)
spor ayakkabi icin gri, diger kiyafetler icin (is,gunluk) lacivert corap giyilebilir. ama is konusunda siyahtan baska corap giymemek daha makbuldur.
0
rising creeps
(11.03.09)
rising creeps'e sonuna kadar katılmakla birlikte bir gerçeği yüzüme vurdu ki benim gri ve lacivertten başka renk çorabım yok.

lacivert iyidir.
0
deckard
(11.03.09)
Erkekler için geçerli kuralı söyleyeyim: çorap rengi ya ayakkabının ya da pantolonunun renginde olmalı. Yani beyaz pantolonun yanında beyaz çorap giyebilirsiniz kıro olmazsınız...
0
selimse
(11.03.09)
ayakkabı ve pantolon ile aynı renk olmalıymış diye duyduydum.
0
detroitli kizil
(11.03.09)
kesinlikle ayakkabının rengnde olmamalıdır. pantolonla ya kontrast bi renk ya da aynı renk olmalıdır. ama siyah her zaman iyidir güzeldir. şahsen ipucu vereyim ben 5 senedir nike tan ya da adidastan 25 ytl ye 6 lı poşet içindeki havlu çorapları kullanıyorum. yazın teri emiyor kışın sıcak tutuyor, kolay kolay yırtılmıyorve her renkten 2 şer tane var içinde. 2 siyah 2 gri 2 beyaz. beyazı şortun altına giyiyorum yazın spor ayakkabıyla, spor yaparken de giyiyorum diğerlerini kafama göre.
0
rentts1
(11.03.09)
he valla ya nedir bu beyaz çorap korkusu. kıroluk olan şey beyaz çorap giymek değil, elbisenle ayakkabınla uyumsuz çorap giymektir.

siyah pantolon ve siyah ayakkabının altına beyaz çorap giyerseniz (aha fotodaki gibi) keko olur. eşofman beyaz, ayakkabı beyaz bir spor kıyafetine de siyah çorap giyerseniz aynı derecede keko olur. siyahla siyah giyin, veya koyu gri giyin. lacivert pantolonla siyah giyin, lacivert giyin koyu renk giyin. beyazla beyaz giyin, açık renk giyin. kotun altına giydiğinizde ayakkabının rengiyle uyumlu abuk olmamak şartıyla her renk olur, beyaz da olur. ama yine dikkat, siyah spor ayakkabıya beyaz giymeyin, beyaz spor ayakkabıya siyah giymeyin.

kısaca koyu renk elbise/ayakkabıya açık renk, açık renk elbise/ayakkabıya koyu renk giymeyin. en uç noktaları siyah ve beyazdır bu uyumsuzluğun. öncelikle ayakkabıya uydurmaya çalışın. pantolona uydurmak ilinci planda kalsın. ama ayakkabı çıkarıp çorapla gezeceğiniz ortamlar için pantolona uydurmaya çalışın öncelikli olarak.
0
kibritsuyu
(11.03.09)
herseye uyan tek renk siyah, ondan sonra lacivert ve gri geliyor. kisa coraplarda da beyaz guzel olabiliyor, genelde spor yaparken.
0
ermanen
(11.03.09)
kahverengi ayakkabıya lacivert corap, siyaha siyah, spor giyiniyorsanız beyaz spor ayakkabıya beyaz corap uygun gozukmekte. zaten spor olmayan kösele beyaz ayakkabı giyiyorsa bi erkek allah ıslah etsindir. corabı bosversin seccade alsın tovbekar olsun.
0
bordeaux
(11.03.09)
ayakkabı ve pantolonla aynı renlkten ziyade pantolon ve ayakkabı arasındaki bir ton olması evladır. bunun dışında siyah konusunda belirtilen görüşlere katılıyorum. siyah pantolonla lacivert çorap giyilmemesi gerektiğini söylememe bile gerek yok sanırım.
0
beccaria
(11.03.09)
pantolonla çorap aynı renkte ya da tonal olmalı.
koyu renk pantolonlarla koyu renk ayakkabı giyilmeli,açık renk pantolonla koyu renk ayakkabı giyilmemeli.
0
gerda
(11.03.09)
arkdaşlar pantolonla aynı renk diyorsunuzda ben anlayamadım
misal kot giyiyorum altına da beyaz spor ayakkabı giydim

e nolcak şimdi?

kot rengi çorap nerde beyaz nerde

bi hesap hatası var bu işte sanki
0
🌸demlikposet
(12.03.09)
siyah candır.
bir sürü siyah çorap aldım aynı. çift ayırma derdim de olmuyor böylece.
0
domine deyus
(12.03.09)
@demlikposet: cevabımda tam olarak bunun cevabını da yazmışım sanki.
0
kibritsuyu
(12.03.09)
(7)

nar suyu

terp
sirf nar suyu sikan yerler var mi? ya da diger meyvelerin yaninda nar sikan, ama kabuguyla beraber degil, oyle aci oluyor, sirf tanelerini sikan? cevap icin tesekkurler.
sirf nar suyu sikan yerler var mi? ya da diger meyvelerin yaninda nar sikan, ama kabuguyla beraber degil, oyle aci oluyor, sirf tanelerini sikan?

cevap icin tesekkurler.
0
terp
(11.03.09)
taze meyve suyu sıkan her yer sıkıyor ama kabuğuyla nasıl sıkılır ki zaten? portakal gibi ortadan yazıp şu kolunu çevirttirip sıkıştırmak suretiyle meyce sıkan mekanik aletle, tıpkı portakal sıkar gibi sıkıyorlar. elbet kabuğunun tepesinden bastırıyor alet. tane tane ayıklayıp öyle sıkan yoktur sorduğunuz oysa.
0
kibritsuyu
(11.03.09)
manyak bir santrfüj belki çekirdeği zedelemeden suyunu çıkarır. yoktur ama böyle bir alet.
0
kibritsuyu
(11.03.09)
istanbul'daysanız eğer taksim'deki büfelerde, kadıköy'de meyvesuyu barlarında(mesela şifahane), sirkeci'de, eminönü'ndeki sırf meyvesuyu satan yerlerde ve büfelerde... kısacası çoğu yerde bulabilirsiniz taze sıkılmış nar suyunu. dilerseniz diğer meyvelerle karışık olarak da içebilirsiniz.
0
beccaria
(11.03.09)
kadıköy boğada neslihan büfe. nardan avokado'ya kadar her türlü meyveyi sıkıyo, istediklerinizi istediklerinizle karıştırıyorlar.
0
ben sen o
(11.03.09)
ankara'da da güven parktaki turuncu otobüs/karavan çakması şeylerde satıyorlar. kızılayda her yerde var. tadı acı gelirse karışık var. olmadı portakal suyu da alın siz karıştırın.
0
ayiadam
(11.03.09)
dimes in hazır nar suyu var ama pek tavsiye etmem.çok kötü bir kokusu var.vodka ile pek hoş olmamıştı hatta.
0
elmalili hamdi yazar
(11.03.09)
robinbook
(12.03.09)
(27)

bilim ve teknik'te darwin'e sansür! #2

uyuzcan
öncelikle, (git:63069)ben dayanamadım, kendime küfür ettim filan, sonunda bir metin oluşturdum. sözlük'e de koydum hatta metni. şimdi senden ricam şudur, rötuş yapılması gerekiyorsa belirt bana yoksa altına imzanı at gönder tübitak'a (iletişim adresi: [email protected])bu da metin:Kurumunuz bünyesi
öncelikle, (git: 63069)
ben dayanamadım, kendime küfür ettim filan, sonunda bir metin oluşturdum. sözlük'e de koydum hatta metni. şimdi senden ricam şudur, rötuş yapılması gerekiyorsa belirt bana yoksa altına imzanı at gönder tübitak'a (iletişim adresi: [email protected])

bu da metin:

Kurumunuz bünyesinde aylık olarak yayımlanan “Bilim ve Teknik” Dergisi Mart 2009 sayısı kapak konusunun son anda değiştirildiğine dair iddialar yazılı ve görsel basında yer almaktadır.

Söz konusu iddialara göre; adı geçen derginizin ilgili sayısının kapak konusu, Charles Darwin ve ortaya attığı “Evrim Teorisi” iken, son anda Kurumunuz Başkan Yardımcısı ve “Bilim ve Teknik” Dergisi Yayın Kurulu Üyesi Prof. Dr. Ömer Cebeci tarafından veto edilerek değiştirilmiş ve konu derginin içeriğinden çıkarılmıştır.

Yazılı ve görsel medyada yer alan bu iddia yanlış ise tarafıma ve kamuoyuna gerçekte ne olduğunu açıklamanızı arz ederim.

Ancak eğer iddia doğru ise; biliniz ki:

Adı “Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu” olan bir kurum tarafından, tüm dünyada bilim adamlarınca kabul görmüş ve ortaya atılmasının ardından 150 yıl geçmesine rağmen bilimsel antitezi oluşturulamamış bir kuramın (teoremin) yok sayılması yalnız ve ancak bilime ihanettir.

UNESCO tarafından doğumunun 200’üncü ve teorisini ortaya atışının 150’nci yıldönümü dolayısıyla, yaşadığımız yıla adı verilen Charles Darwin’in Evrim Teorisi, bir takım çevrelerin yok sayma ve karalama politikalarına rağmen bilim dünyasının olmazsa olmazlarındandır.

Bilimsel gerçekler, siyaset çevreleri tarafından görmezden gelinse bile, günümüz koşullarında herkesin ulaşabileceği kaynaklarla korunmaktadır. Dolayısıyla, kurumunuz bilim adına saygınlığını korumak istiyorsa, bir an önce sansürden uzaklaşmalıdır.
0
uyuzcan
(11.03.09)
teşekkürler uyuzcan.

hatta birkaç gün yukarıda kalsa iyi olur.
0
sql
(11.03.09)
selçuk alsan'dan sonra bilim tekniğin pek pibi fiyakası kalmadı.
birde güdümlü olunca iyice heder etti kendini.
bu mailler işe yarayabilir ancak alıp okumamak daha etkilidir bence.
0
etna
(11.03.09)
wwweski.tubitak.gov.tr

bu adresten bilgi edinme kanunu çerçevesinde de bilgi isteyebilirsiniz. uygun bir üslupla yazarsanız cevap vereceklerdir. uyuzcan'ın metni gayet güzel, ilk 3 paragraf gönderilebilir.
0
izaleisuyuu
(11.03.09)
ben metnin tamamını gönderdim, çünkü gayet güzel olmuş, ilk 3 paragraf gönderilirse anlam bütünlüğü kalmaz diye düşünüyorum, yani bu durumun açıkça sansür olduğunun ifade edilmesi gerekiyor.
teşekkürler
0
libera
(11.03.09)
sansürü desteklediğim için göndermedim. ben tübitak'ı kutladığımı gönderen bir mail attım. sizin de demokratik hakkınız elbette. yollayınız.
0
detroitli kizil
(11.03.09)
bilgi edinme formu yoluyla işin aslını öğrenen olursa beni veya burayı veya sözlüğü de aydınlatabilir mi?

bu arada detroitli kizil arkadaşımız, sansürü destekleyerek bize demokrasi dersi vermiş.
ama işin en başında bir "düşünce özgürlüğü"ne vurulmuş darbe var. kendisine demokratik haklarımızı bize anlatacağına, demokrasi, özgürlük neymiş öğrenmesini öneririm.
0
eyke
(11.03.09)
13 Mart cuma günü ODTÜ Stadı'nda bir eylem planlanıyor. Denmiş ki:

"Darwin'in Doğumunun 200. Yılında, TÜBİTAK Bilim ve Teknik Dergisi'nin
EVRİM sayısını sansürleyenlere "EVRİM"li kapak fotoğrafı veriyoruz!
Galileo'nun da dediği gibi dünya, "her şeye rağmen dönüyor." ODTÜ
"Devrim" Stadyumu'ndaki eylem günü fotoğraflarımız, "BİLİM ve TEKNİK
Dergisi" Nisan 2009 sayısına "kapak" olsun! Bilim dünyasına yön veren
ana dinamiklerden ODTÜ camiası olarak, TÜBİTAK'tan Bilim ve Teknik
Dergisi Mart 2009 sayısını telafi edecek bir "özür kapağı" bekliyoruz.

Ayrıntılı bilgi için odtuevrimesahipcikiyor.wordpress.com
0
selimse
(11.03.09)
uyuzcan, ben de kopyala yapıştır yapıp şimdi gönderiyorum. sözlük'ten attığın iletiyi de gördüm. yalnız bir de bilim ve teknik'İn iletişim adres mevcut. o da şudur: [email protected] . ayrıca bilim ve teknik yazıişleri müdürlüğünün numarası: 0312 427 06 25
0
beccaria
(11.03.09)
nasıl antitezi oluşturulamamış, kanıtlanamamış ki zaten neyin antitezi. tübitak sansüründe haklı, destekliyorum. bende destek mesajı gönderdim bilakis.
0
sokak cocugu
(11.03.09)
herhalde "sansürü destekliyorum" diyebilecek insanlar bir tek bizim memleketten çıkıyor. insanların daha ağzından çıkanı kulakları duymuyor herhalde. yahut demokrasi diye kıçlarını yırtıkları zaman asıl istediklerinin demokrasi değil de kendilerinin başta olduğu bir diktatörlük olduğunu görüyoruz. birileri de bunu darwin masa başında "ulan allah'ı nasıl inkar ederim" diye düşünürken bulduğunu zannediyorlar ya trajikomik! evrim kuramı darwin'in malı değil. masabaşında üretilmiş bir şey hiç değil. darwin'in naçiz bedeni çürüyebilir, insanların uydurdukları dogmalar çürür ama bu sürekli geliştirilen, eksikleri tamamlanan, ölçüm ve deneylerle kanıt bulunan ve dahası bugün bildiğimiz pekçok bilimin temelini oluşturan bir kuramdır. zannediyor musunuz ki kök hücre çalışmaları evrim kuramından bağımsızdır? bugün bu sayededir ki domuzdan alınan kalp kapakçığı cleveland'da bir takım müminlerin kalplerine takılabiliyor. bir yandan laf yetiştirmeye çalıştığım için kendime kızıyorum. kör inançlı insancıklar!
0
beccaria
(11.03.09)
Kampanyayı daha somut sonuç alacak bir biçimde yönlendirmeye ne dersiniz? Mesela Tübitak, bu sayıda yayımlamadığı Drawin yazılarını ve Darwin kapağını bir sonraki Bilim ve Teknik'te yayımlasın. Bu konuda baskı yapalım mı?
0
beccaria
(12.03.09)
@beccaria: iyi fikir bence...

yukarıdaki metnin sonuna şöyle bişi eklenebilir göndermeden önce: "Bilim ve Teknik Dergisinin Mart 2009 sayısında yayımdan kaldırılan bölümün sonraki ilk sayıda yayımlanmasını talep ediyorum." gibi...
0
🌸uyuzcan
(12.03.09)
arkadaşlar konuyu ekşi sözlük'te bir kampanya haline getirdim:

sozluk.sourtimes.org
0
beccaria
(12.03.09)
@beccaria

darwin teorisine inanmak zorunda mıyız, inanmıyorum, koftiden, çapadan çupadan bir teori işte. bunun içinde bilim teknik yönetimi bunu uygun görmemiş, bu cihetle onları kutluyorum. insan psikolojik olarak bir yere kapak atmak ister sosyolojik olarak da böyledir. kendisini orada daha mutlu hisseder zira onun gibi düşünen insanlar vardır o cemiyette. darwin böyle düşünmüş sende onun düşündüğünü düşünüyorsun.
0
sokak cocugu
(12.03.09)
kimse sana darwin teorisine inan demiyor. zaten evrim teorisi darwin'den beri oldukça geliştirildiği için burada evrim teorisinden darwin teorisi diye bahsedecek kadar cahil insan da bulamazsın kolay kolay. daha hakkında hiçbir şey bilmeden binlerce bilimadamının asırlar boyunca birlikte geliştirdiği bir teori hakkında "koftiden, çapadan çupadan" demen saygısızlık, cehaletin ve bağnazlığın yüzünden buna inanmadığın için bunun sansürlenmesini savunman da faşistlik göstergesidir. umarım bir gün kapağı attığın o çukurdan çıkabilirsin.
0
nickini vermek istemeyen suser
(12.03.09)
işin komik yanı birileri dinlere veya kutsal kitaplara "koftiden çapadan çupadan din işte/peygamber işte/kitap işte" dediğinde kimileri bunu hakaret sayıyorlar. ben hâlâ "sansürden yanayım" kısmında takılı kaldım :)) bu arada bilimsel olgular inanç konusu değildir. şurada ayrıntılı bilgi var bak (bkz: mikroplara inanmıyorum)
0
beccaria
(12.03.09)
bir kere inanmıyorum ama saygı gösteriyorum diyen aslında saygı göstermiyordur, takiye yapar saygı duyuyorum der. ben bunu yapmıyorum, inanmıyorum saygı da duymuyorum. cahil olmak demek düşünmemek demek, sen düşünmemişsin ki bunun için de bizatihi bağnazsındır. ben tepedeyim hocam görememişsin ki yukarıya bakamıyorsun demek ki aşağılardasın. boynun büküktür belki de.
0
sokak cocugu
(12.03.09)
beccaria, dediklerinin tamamına katılıyorum ama şunun haricinde: "bilimsel olgular inanç konusu değildir."

bunu mikroplar için söyleyebilirsin ancak evrim teorisi için hayır. sonuçta bu bir teoridir. ve kimler kabul ederse etsin, ispatlanamamıştır.

ben sana 2 den büyük her çift sayı iki asalın toplamıdır desem, sen buna bir karşı örnek bulamazsın ancak tamamıyla kabul edemezsin de, bulunmuş bir ispatı yoktur çünkü. buna benziyor. yani dünyanın döndüğüne inanmıyorum demekle, evrime inanmıyorum demek, kesinlikle birbirlerinden ayırt edilmesi gereken olgulardır.

düşünce özgürlüğünü destekliyor olabilirsiniz, sansürü kınarsınız ama evrime inanmıyor diye kimseyi kınayamaz, cahil gözüyle bakamazsınız. çünkü bu düşünce özgürlüğü denen oldu çift yönlü çalışıyor.

saygılar.
0
eyke
(12.03.09)
bilimsel kuramlarla ilgili yanlış bilinen şeyler var sanırım. birincisi bilimsel kuram demek varsayım demek değildir, tez değildir, faraziye değildir, nazariyedir. yani gündelik hayatta kullnadığımız "ya senin teorin bence doğru değil"den farklı bir anlam taşır. mesela küresel ısınma da bir kuramdır. einstein da en nihayetinde bir kuramcıdır.
bilimsel kuramlar masabaşında yapılmaz. deneyle, ispatla yapılır. "ya bence biz canlılar evrimleşerek gelmişisizdir. olsa olsa böyledir." diye kuram oluşturulmaz.

üstelik evrim herhangi bir kuramdan çok fazla bir şey. bugünkü bilimsel ve tıbbi çalışmalarda evrim olmasaydı hiçbir şey yapılamayacaktı. hatta bugünkü pek çok bilim evrim kuramı olmasaydı işlemez hale gelirdi. örnek mi? antropoloji, biyoloji, genetik, hayvandan insana hücre ve doku nakli ve kökhücre gibi konularda tıp, dinozorbilim, zooloji...

bilim dünyasında evrim'in doğruluğu yanlışlığı tartışılmıyor. evrim adı konmamış bir kanun. daha geçen national geographic'de evrim'in artık kanun adıyla anılmasına dair bir belgesel yayınlandı. örnek isteyen bana saygın akademik bilim dergilerinde yayımlanmış ve evrim'in aslında gerçek olmadığını ispatlayan, bırakın ispatı iddia eden bilimsel makaleler göstersinler. yalnız öyle sızıntı'da falan yayımlanmışlar değil, bildiğiniz science review'larda yayımlanmış olan, deneylere, ölçümlere dayalı, dipnotlar içeren akademik metinleri kastediyorum. ispatlanamamış bir şeyin aksi kanıtlarının bilim dünyasınca tartışılması gerek. böyle bir tartışma yok, aksi iddialar yok. evrim ispatlanmamış demek aksi yönde deney ve gözleme dayalı bulguların olması demek. nerede bu bilimsel deney ve ölçümler? mesele sadece "ya alt tarafı teori işte. adam düşünmüş bulmuş, ona hak verenler de aynı görüşteler işte"den ibaret değil mesele. bilim dünyasında "hmm bence haklı evet" ile iş yürümez. sosyal bilimlerde iş biraz daha farklıdır. işin kuramsal yanı gerçekten çetrefillidir ve daha çok görüş ayrılıkları olur. ama fen bilimlerinde iş böyle değildir.


bu arada @ sokak çocuğu/ (bkz: sansürü savunmak) :))
0
beccaria
(12.03.09)
Sansürü savunmak değil fakat şoyle bir şey var.Bu kişi normalde olmayan kapağı son dakikada değiştirmişler.
0
liberal
(12.03.09)
Tepkileriniz sonuç verdi, tükürdüklerini yalamaya başladılar. Takipçisi olalım bakalım sözlerini yerine getirecekler mi..?
www.hurriyet.com.tr
0
hasanikisalakosmandört
(12.03.09)
Başımıza daha çooook şey gelecek.Bu sadece, daha sonra olabileceklerin küçük bir işareti.
0
medusa
(12.03.09)
eyke güzel demişsin. goldbach hipotezi gibi değil darwin teorisi. goldbach hipotezinin bir dayanağı var matematiksel olarak ama darwin teorisin bir dayanağı yok. darwin teorisi tıbbın gelişmesine ışık tutmuştur ben buna bir şey demem, eyvallah. ama bir dayanağı yok bu yüzden evrim teorisi kanıtlanamıyor. aslında bu kayıkçı kavgasından başka bir şey değil.


@jinglehells

"kanit arama direk teslim ol diyen butun dinlerin hepsi ortadan kaldirilmali, kurumlarin hepsi kapatilmalidir!". din diye bir şey yok aslında, olgusal olarak. insanlar din demişler ve bir kalıba koymuşlar, kalıba sığmaz bu. din bir şekilde hayattır. din insanlara ne yapmaları gerekenleri öğütler, yaparsın veya yapmazsın özgürsündür. din bana hırsızlık yapma demese ben gidip hırsızlık mı yapacağım. bana fakirlere yardım etme dese ben gidip fakirlere yardım etmeyecek miyim. din zaten insanların yapması gereken, var olan şeyleri salık verir. ben bir iyiliği emrediyor veya bir kötülüğü, fenalığı yasaklıyor diye yapıyorsam hiç inanmayayım daha evladır, bunlar din olmasa dahi yapılması gereken şeylerdir.

tamam, bu sansür kaldırılsın, mutlu olun. yayınlandığı zaman ne müteessir olurum, sansürlendiği zaman da mesrur. o kadar kafaya takılacak bir mevzu değil.
0
sokak cocugu
(12.03.09)
fikrimi değiştiriyorum, sabit fikirli değilim. yayınlansın, özgürlük var bu dünyada az da olsa. insanlar fikirlerini savunsun, kanıtlamaya çalışsın. başörtüsü mevzu bahis olsaydı ve sansürlenseydi misal darwin sansürüne infial gösterenler umumiyetle destek verecekler miydi bu önemli. misali ordan verdim ki tam anlaşılsın.
0
sokak cocugu
(12.03.09)
butun bir sayiyi darwin'e ayiracaklarini da belirtisler. ben yapilan kamuoyu duyurusuna yurekten inaniyorum. tubitak'in uluslararasi namini boyle bir sey yuzunden karalamalari kadar absurd baska bir sey olamazdi. simdi butun medya'nin ve tubitak'a laf soyleyenlerin ozur dilemesi gerek, hicbir aciklamayi beklemeden vur allah vur.
0
bir varmis bir yokmus
(12.03.09)
TUBITAK'ta calisan bir arastirmaciyim. Ulkemizde kimi siyasi akimlara kapilip bir acik buldum saldirayim tarzinda orneklere alistigimiz icin ne oldugunu bildigim kurumum hakkinda yukarda kimi arkadaslarin yazdigi haddini asan degerlendirmeleri cok canimi sıkmıyor. Gel gelelim bu soylentiler kulaktan kulaga 3 kere gectikten sonra dusunme ve sorgulama yetenegini coktan kaybetmis cogunluk icin "inanmak istedikleri" bir "gercek" haline donuveriyor. Bu yanlisliklarin kurumuma verdigi zarardan rahatsizim. Olayin aciklamasi resmi olarak yapildi. ( www.tubitak.gov.tr ) Vatandas olarak uyuzcan arkadasimin tartismayi baslattigi ilk mesajin ilk 3 paragrafi, herkesin soylentiler arasinda dogruyu ogrenmek icin takip etmesi gereken bir yoldur. Bunun yaninda ozellikle siyasi heyecana kapilip bilgisizce TUBITAK'a saldiranlar bu guzide kurumu siyasasi arac olarak kullanmaya calisacak kadar kuculmuslerdir. hasanikisalakosmandört!! son lafim ozellikle sana! Sulfurik asiti nick olarak sececek kadar bilim asigimisin yoksa yanina 5 tane daha ornek koyamayacagin bilesimin 3 elementten olusan formulunu unutmamak icin kodlayarak nick sececek kadar ahmak misin merak ediyorum. Benim imzam da purik asit formuluyle iliskilidir ama TUBITAK'ta gururla calisan bir arastirmaci olarak seninle ayni tarafta olacagimi hic sanmam!
0
burakb
(13.03.09)
@memed

Arkadasim ahlak kelimesinin en zahmetsiz ulasabildigim tanimi su sekilde: "Ahlak, kelimenin en dar anlamıyla, neyin doğru veya yanlış sayıldığı (sayılması gerektiği) ile ilgilenir." Kendi ahlak anlayisim uzerinden ozellikle tanim yapmadim ki yonlendirme yapiyor demeyesiniz. Ahlaksizlik sadece kufur etmekle olmaz -- eger yukarda onu gormeyi bekleyip de gormuyorsan ve ahlaksizlik bunun neresinde diye soruyorsan --. TUBITAK gibi bir kuruma "tükürdüklerini yalamaya basladilar" gibisinden bir laf sarf etmek benim "ahlaksizlik" tanimima giriyor. Yine de icini rahatlatmak icin bu kelimeyi "haddini asan" olarak degistirdim. Diger ornekleri burada tekrar etme niyetim yok. TUBITAK'i siyasi heyecanlarina alet eden ya da "sansür" gibi cirkin laflarin yanina koyan diger ornekleri bir zahmet kendin oku. (Gaza gelip bilgisizce yazanlara diyecegim yok, onlar cogunluk ne derse ona inanir.)
0
burakb
(13.03.09)
(3)

İtalyanca dergi - çizgiroman

beccaria
Ciao a tutti! İtalyanca dergi veya çizgiroman aramaktayım. Nerede yoğunlukla bulabilirim? Çizgiromanlar bir yana ama dergi olarak daha İtalyanca taze başlamış birine uygun Eli Yayınlarından olabilir. Hani şu dil geliştirmek için çıkan ve İngilizce, Almanca, Latince, İspanyolca, Fransızca bir de Rusç
Ciao a tutti!

İtalyanca dergi veya çizgiroman aramaktayım. Nerede yoğunlukla bulabilirim? Çizgiromanlar bir yana ama dergi olarak daha İtalyanca taze başlamış birine uygun Eli Yayınlarından olabilir. Hani şu dil geliştirmek için çıkan ve İngilizce, Almanca, Latince, İspanyolca, Fransızca bir de Rusçası bulunan ufak boyutlu dergiler serisi. İtalyanca'dakiler Ragazzi, Azzuro ve Ciao adlarını taşımakta (Ayrıntılı yazıyorum ki daha kolay imgeleyebilin) Bunlar dergilerin yanı sıra her türlü çizgiroman olabilir.
0
beccaria
(11.03.09)
aslanlar gibi martin mystere

sonrasinda castelli'nin yazdigi obur cizgi romanlar.
0
yirtik foto
(11.03.09)
tamamen varsayıma dayanarak konuşuyorum ama italyan kültür'ün kütüphanesine bakın bence.
cervantes'te bir sürü ispanyolca dergi vs. vardı orda da olma ihtimali var.
0
denizin kulleri
(11.03.09)
@yirtik foto/ aradığım italyan çizgiromanlarının türkçeleri değil, özgün italyanca basımları. mesele martin mystere'den haberdar olmak değil (şükür ki haberdarım) onların italyancalarını bulmak yani. :) ve tabii ki bu italyanca özgün basımları türkiye'de nereden temin edebileceğim...

@denizin kulleri/ italyan kültür aklıma geldi lakin dışarıya çıkarılmasına izin vermezler diye düşünmekteyim. cervantes'te italyanca'ya dair bir şey bulacağımı sanmıyorum.
0
🌸beccaria
(11.03.09)
(3)

Hukukçu arkadaşlar lütfen bakın

sensei
Arkadaşlar ağır cezada görülecek bir dava için, mağdur ile sanık arasında internet üzerinde bir arkadaşlık sitesinde gerçekleşmiş mesajların dökümü internet sitesinden istenebilir mi? Site bir arkadaşlık sitesi ve sanığın masumiyeti tamamiyle internet sitesinden gerçekleşmiş mesajlaşmanın teminine b
Arkadaşlar ağır cezada görülecek bir dava için, mağdur ile sanık arasında internet üzerinde bir arkadaşlık sitesinde gerçekleşmiş mesajların dökümü internet sitesinden istenebilir mi? Site bir arkadaşlık sitesi ve sanığın masumiyeti tamamiyle internet sitesinden gerçekleşmiş mesajlaşmanın teminine bağlı. Söz konusu sohbet 2008 temmuz ayında gerçekleşmiş. İnternet sitesinin bu sohbet metinlerini saklama ve yargı sürecinde olan bir dava için üçüncü kişilere verme sorumluluğu var mıdır? Eğer bu durum mümkünse ne yapmak gerekir? Kimden? Nasıl istenir? Lütfen yardımcı olun.
0
sensei
(10.03.09)
tabi ki istenebilir ama bunu siz isteyemezsiniz, hakimden talep edersiniz, o da talebinizi yerinde görürse o ister, ama site yöneticileri çıkıp da bizim kayıtlarımızda böyle bir konuşma yok, biz bunları tanımıyoruz derlerse, ne yaparsınız bilemem. türkiyede böyle durumlarda işin içine giren bilirkişi ya da öyle bir kurum var mı bilmiyorum, belki türk telekomdan da istenebilir...
zaten sizistemeyeceksiniz hakim isteyecek onun için fazla kasmayın, hakimden talepte bulunun gerisini o halleder. bir de ağır cezalık bir dava varsa, avukat tutun, evi köyü satın ama avukat tutun, sırf ceza usul kanununu bile bilmesi sizi -suclu olsanız bile- kurtarabilir.
ayrıca siz de tck ve cmk okuyun, bilişim suçlarıyla ilgili de birşeyler okuyun.
ha bu arada hakime de fazla bel bağlamayın, hatta ben size güncel bir örnek vereyim; öldürülen şu meşhur gaybar sahibi engin temel ölmeden önce bir işadamıyla yarım saate yakın telefon görüşmesi yapmış, iş adamı bildiğin şüpheli konumunda ve savcılık- polis vs. de işadamının enginle yapmış olduğu telefon görüşmelerinin kayıtlarını istiyor, ama hakim özelhayata müdahale olacağını öne süerrek bu talebi reddediyor. bunu en az 10 avukat ve stajer-öğrenci vs. hukukçu arkadaşla tartıştık ve kimse hakimin kararını uygun bulmadı, ama karar karardır, uygun olmasa da uygulanacaktır. her halt için telefonlar dinlenebilirken, böyle bir davada telefon kayıtları istenmedi. sizin davada da hakim benzer bir karar verebilir.
bu durumda o yazışmaları yapan kişi,site yönetiminden, görüşmeleri isteyebilir, adamları razı edip yazışmaları alır ve bunları da mahkemede delil olarak ileri sürebilir..
daha profesyonel bir şekilde yardımda bulunmak isterdim ama ben henüz avukat değilim, elimden gelen malesef bu kadar. tekrar gecmis olsun...
0
zubundy
(10.03.09)
zubundy'nin dedikleri doğru. yalnız bilişim suçuyla ilgili bir şey okumana gerek yok. ortada bilişim suçunu değil, adli bilişim'i ilgilendiren bir durum söz konusu. yani bilişim ortamındaki delilleri. bizde çocuk pornosunu bile bilişim suçu sayıyorlar bizim memlekette bilgisayardan ötürü daha arttığı için, halbuki değil. eğer söz konusu olan site facebook ise kayıtlar tutuluyordur. türk sitesi ise ve arkadaşın özel mesajlaşmaları saklamıyorsa o söz konusu sitenin ilgili mesajlaşmaları saklaıp saklamadığı önemli.

bilişim delilleri konusunda istanbul bilgi üniversitesi bilişim hukuku merkezinden yardım alabilirsin, ben zamanında benim ele geçirilen bir eposta adresim için oradan mahkemede kullanmak üzere yazılı mütalaa almıştım. kendileri bu tür delillerin elde edilmesi konusunda yardım ederler. hatta fakültenin hukuk kliniği uygulaması sayesinde arkadaşın okuldan hukuki yardım bile alabilir belki, sizin durumunuz buna uymakta çünkü. iletişim bilgileri şurada var: bthukuku.bilgi.edu.tr . en etkili olarak [email protected] adresinden erdem akyazılı'ya danışabilirsin.
0
beccaria
(10.03.09)
bilişim hukuku derken benim de kastettiğim, delillerin, bulunması-sunulması aşamasında kullanmak içindi, oturup bilişimhukuku çalışmanın pek bir mantığı yok tabi beccaria doğru söylüyor.
tüm bunlara ek olarak, hukuki.net gibi sitelerin forumlarına da yazın, ayrıca xing.coma falan da uye olup oradaki hukuk gruplarına takılın..

yalnız forumlarda soru sorarken başıma boyle bir şey geldi, av. lazım ne yapayım falan değil de, böyle bir şey olsa ne yapılır, ne yapılması gerekir gibisinden mesaj yazın ki, ortada bir beyinfırtınası kopsun. yoksa 2-3 adam telefon numarası verir gel görüşelim der, diğerleri de üsttekininin ekmeğiyle oynamak istemez, cevap vermez. en azından ben öyle yapıyorum.
0
zubundy
(13.03.09)
(3)

fars edebiyatı ile ilgili öneriler

tathar
fars edebiyatından türkçe olarak bulabileceğimiz kitaplar hakkında önerisi olanların yardımını bekliyorum. şimdiden teşekkürler.
fars edebiyatından türkçe olarak bulabileceğimiz kitaplar hakkında önerisi olanların yardımını bekliyorum. şimdiden teşekkürler.
0
tathar
(08.03.09)
İran Öykü Antolojisi:
www.ideefixe.com

Sadık Hidayet:
www.ideefixe.com

Furuğ Ferruhzad:
www.ideefixe.com
SearchTerm=ferruhzad&SearchTerm%3ASelectedValue=

Sohrab Sepehri:
www.ideefixe.com
0
beccaria
(08.03.09)
çok meşhur "Küçük Kara Balık" masalını öneririm. Füruğ'un şiir kitabı var Can Yayınları'dan çıkma... Bostan, Gülistan da iyi eserlerdir. Hafız çok meşhur bir şairdir yine ve tabii ki Mevlana'nın Mesnevi'si de bir edebiyat doruğudur ve yazarı ne kadar Türk olsa da Fars edebiyatı ürünüdür diyebiliriz, Farsça yazılmıştır.
0
gijilti
(08.03.09)
hafiz fars edebiyatinin gelmis gecmis en iyi sairidir.
fikirsel olarak bizim yunus emre'ye benzer.

tad lezzet apayri tabi.
0
yirtik foto
(08.03.09)
(1)

The Godfather İçin Altyazı

puppets
Arkadaşlar elimde The Godfather serisi var fakat altyazını bulamıyorum. Şöyle geçiyor kendileri:The Godfather Collection Parts 1-3 '72-'90 DvDrip[Eng]-greenbud1969Yardım edebilecek olursanız çok sevinirim. Büyük ihtimalle 23.976 fps. Eğer gerek olur derseniz torrent linkini de verebilirim.
Arkadaşlar elimde The Godfather serisi var fakat altyazını bulamıyorum. Şöyle geçiyor kendileri:

The Godfather Collection Parts 1-3 '72-'90 DvDrip[Eng]-greenbud1969


Yardım edebilecek olursanız çok sevinirim. Büyük ihtimalle 23.976 fps. Eğer gerek olur derseniz torrent linkini de verebilirim.
0
puppets
(08.03.09)
beccaria
(08.03.09)
(13)

izlenmesi gereken film

holly golightly
fight club gibi, memento gibi herkesin bayıldığı ama sürekli lafı geçmeyen, mutlaka görmen lazım denilen film önerileriniz nelerdir? imdb 250 dışında :)
fight club gibi, memento gibi herkesin bayıldığı ama sürekli lafı geçmeyen, mutlaka görmen lazım denilen film önerileriniz nelerdir? imdb 250 dışında :)
0
holly golightly
(07.03.09)
ermanen
(07.03.09)
rectoa
(07.03.09)
(bkz: gemide)
(bkz: masumiyet)
(bkz: oldboy)
0
ilkdefa
(07.03.09)
tabi ki titanic :P:P:P


(bkz: ta m e guilass )

fight club , memento tarzı değil ama bence izlenmesi gereken bir iran filmi.
0
karacoğlan der ki
(07.03.09)
dark city, twin town, postal
0
joepiscopo
(07.03.09)
Merhaba,
Filmlere, dizilere ya da benzer şeylere sözlükten bakmamanızı tavsiye ederim. Çünkü, sözlükte bir "sürü psikolojisi" işliyor ve bir kişinin beğendiğini genel olarak birçok kişi beğeniyor ve zincirleme bir reaksiyon başlıyor. Aynı şey tersi için de geçerli. Bir de sözlükte genelde oscar, emmy vb. şeyler almışlara değer gösterirler. Onun dışındakilerin değer görmesi biraz zordur. Bu işten anlayan insanlar elbette güzel güzel seçimler yaparlar ama, geneli "genel"e uymak adına böyle yapmaz; akan suya kendini kaptırır.
Demem odur ki; açın imdb'yi... Bakın oradan memento'ya ya da fight club'a (Beğendiğiniz için onları yazdım.). Sonra onların benzerlerini arayın oradan kilit kelimelerle ya da hemen altlarında yer alan bağlantılar yardımıyla. Sonra da hedefe ulaşın.
Ha, yok, illa bir şey istiyorsanız ben de diğer yazarlar gibi yazabilirim. Aklıma gelenler şunlar:

- klass
- die welle
- eye for an eye
- te doy mis ojos
- the prestige

Şimdilik bu kadar. Genel sinema izleyicisinin sevebileceği kategoride anılabilecek filmleri vermeye çalıştım, sevdiğiniz türleri bilmediğim için. Fight Club ve Memento da benim için tür belirlemeye yeterli olmuyor. Hemen herkes beğenebiliyor çünkü onları.

Yine de dediğim gibi; benim verdiklerimi de dikkate almamanızı öneririm. Ben de sözlüğün bir parçasıyım. ;)
0
nuage
(07.03.09)
bende böyle bir soru sormuştum. cevaplardan izlediklerim arasında layer cake ve oldboy u özellikle tavsiye ederim.
(git: 61077)
0
hevipeyra
(07.03.09)
(bkz: le huitieme jour)

az bilinen bir filmdir o yüzden dvd'sini bulabilir misin bilmiyorum. ben tv'de izlemiştim. eğer duygusal filmlerden hoşlanıyorsan tavsiye ederim. keşke tv'de yine çıksa da yine izlesem.
0
daysleeper
(07.03.09)
beccaria
(07.03.09)
bütün öneriler için teşekkür ederim, içlerinde izlediklerim de duymadıklarım da vardı. belirleyici ölçüt olması açısından değil de sürekli lafı geçiyor sözlükte bu filmlerin o iki örneği verdim. popüler, yeni eski fark etmez. kesin izlenmeli denicek film olsun, yeter :)
0
🌸holly golightly
(07.03.09)
snatch ve lock, stock and two smoking barrels geldi ilk etapta aklıma. severim ben kendilerini.
0
edoras
(07.03.09)
(bkz: in bruges)
0
weeping guitar
(07.03.09)
1900 Efsanesi mutlak surette derim
0
Merwish
(08.03.09)
(3)

Tez Ciltletme

beccaria
Merhaba,Tez ciltleteceğim. Siyah bez cilt olacak. Makul fiyata İstanbul'da nerede ciltletebilirim? Her biri 115 sayfa kadar 5 cilt olacak. Ne kadar fiyat makul olur? Yoksa her yerde hemen hemen aynı mıdır?
Merhaba,

Tez ciltleteceğim. Siyah bez cilt olacak. Makul fiyata İstanbul'da nerede ciltletebilirim? Her biri 115 sayfa kadar 5 cilt olacak. Ne kadar fiyat makul olur? Yoksa her yerde hemen hemen aynı mıdır?
0
beccaria
(07.03.09)
Merhaba,

Necdet Ozalit, uno ve erdem ozalit miydi neydi... Ben özellikle Necdet ve Erdem (?) ikilisini tercih ediyordum ama, uno da acayip ucuz. Bunlar Beşiktaş'taki uygun yerler.
Kolay gelsin.
0
nuage
(07.03.09)
Teşekkür ederim. Bir arkadaşım da Beşiktaş'taki yerleri önermişti, emin olamamıştım.
0
🌸beccaria
(07.03.09)
Beşiktaş çevresi genelde YTÜ öğrencilerinin de mekânı olduğu için oldukça uygun yerler vardır. Oradan şaşmayın derim. ;)
Kolay gelsin.
0
nuage
(08.03.09)
(1)

kurs, etkinlik, atölye vs... yapan kurumlar?

ezeriko
internette web sitesi olsa, programı detayı vs... yazsa ne güzel olurdu.bildiklerim/bulduklarım:http://www.santralatolye.com/ (bilgi üni)http://www.bumed.org.tr/Bumed_Portal/DesktopDefault.aspx?tabid=1244 (boğaziçi üni)
internette web sitesi olsa, programı detayı vs... yazsa ne güzel olurdu.

bildiklerim/bulduklarım:
www.santralatolye.com (bilgi üni)
www.bumed.org.tr (boğaziçi üni)
0
ezeriko
(07.03.09)
edebiyat ve yazmakla ilgilenenler için bir edebiyat atölyesi var. notos öykü dergisi (yeni adıyla notos olmuş sadece), notos kitap yayınevi ve semih gümüş adlarına aşinaysanız bilebilirsiniz belki. atölyenin adı notos edebiyat atölyesi.

şurada blog olarak bilgilendirme var: www.notosedebiyatatolyesi.blogspot.com

daha yayınevinin sitesi kurulmamış, o yüzden neden blog da site değil demeyin. blogda ücret, kurs programı ve diğer ayrıntılı bilgiler bulunmakta. atölye'nin 3. dönem çalışmaları 4 mayıs - 6 temmuz 2009 tarihleri arasındaymış.
0
beccaria
(07.03.09)
(5)

Kitap, site tavsiyesi

ilkdefa
Merhabalar,Hoş vakit geçirmek için dönemlerinin önemli sanatçılarının eserlerini içeren bu eserlerin açıklamalarını yapan aynı zamanda sanatsal açıdan bir birim sağlayacak siteler kitaplar aramaktayım.Edit: Görsel sanatlar ağırlıklı
Merhabalar,
Hoş vakit geçirmek için dönemlerinin önemli sanatçılarının eserlerini içeren bu eserlerin açıklamalarını yapan aynı zamanda sanatsal açıdan bir birim sağlayacak siteler kitaplar aramaktayım.

Edit: Görsel sanatlar ağırlıklı
0
ilkdefa
(07.03.09)
hoş vakit geçirtir mi bilemem ama meşhur sanatın öyküsü var mesela tuğla gibi. biraz da tuzlu tabi fiyat olarak.
0
generic
(07.03.09)
Hoş vakitten kastım, zaten güzel(ne kadar göreceli:) resimlere bakarken her insan gibi etkileniyor, hayretlere düşüyor hoş vakit geçiriyorum.Ama tabii aptal gibi bakıyorum resme :) öyle renk uyumu gibi şeyler için resime bakmak yerine biraz daha bilinçli bakıp daha hoş zamanlar geçirmek istiyorum. Günlük stresimi atayım,gün aşırı bakayım şöyle hayata biraz ara verdiğimde.
0
🌸ilkdefa
(07.03.09)
Gerçekten güzel siteymiş ama benim aradağım daha çok görsel sanatlara yönelik
0
🌸ilkdefa
(07.03.09)
ben de size birebir uymadığını düşünerek silmiştim ama üstteki cevaplarınız havada kalmasın, tekrar yazayım:
www.dipnotkitap.net
saygılar :)
0
hicazkar
(07.03.09)
www.artchive.com kendi galerinizi bile oluşturabilirsiniz.
0
beccaria
(07.03.09)
(36)

doğum gününde arayan eski sevgili

abtash
Merhaba gece kuşları, hikaye uzun baştan kaçabilirsiniz ancak yardımınıza ihtiyacım var, özellikle bayan suser'ların. saat 12'ye 1-2 dk kala yurt görevlisi geldi imza için aşağı çağırdı, indim attım tam içeri gelirken telefon çaldığını fark ettim açamadan sustu. arayan eski sevgiliydi, ayrılalı 1.5
Merhaba gece kuşları, hikaye uzun baştan kaçabilirsiniz ancak yardımınıza ihtiyacım var, özellikle bayan suser'ların. saat 12'ye 1-2 dk kala yurt görevlisi geldi imza için aşağı çağırdı, indim attım tam içeri gelirken telefon çaldığını fark ettim açamadan sustu. arayan eski sevgiliydi, ayrılalı 1.5 sene oldu en son bayram'da sıradan bir mesaj atmıştık o kadar(ha bir de onun dışında geçen ay rüyamda gördüm kötü olduğunu sandığım için mesaj attım iyiyim dedi o kadar). geçen sene doğum günümde aramamıştı beni, onun doğum günü temmuz'daydı ben yanına gittim (yazlıklarına). sahilde birlikte oturduk falan, kah hüzünlendik kah güldük güzel geçti, amma velakin yeni sevgilisi ile hala görüştüğünü sonradan öğrendim ve bu adam benimle görüştüğünü öğrenince baya kızmış, doğum günü için aldığım armut koltuğu bile atmasını istedi falan, neyse o arada üstte belirttiğim 2 sefer dışında hiç görüşmedik. neyse ben aradım onu dedim kontör yok arayabilir misin? aradı 2 saate yakın konuştuk (yeni kapadım). havadan sudan eskilerden falan konuştuk, konuşma arasında anladım ki 1 yıldır çıktığı çocuktan ayrılmış. ancak bana diyor ki sakın umutlanma, kesinlikle dönmem. ben hala deli gibi sevmekteyim o da farkında ve şaşırıyor nasıl hala bu kadar seviyorsun falan. seviyorum işte. kesinlikle dönmem diyor, ancak benim ona karşı içimdekileri bile bile doğum günümde aradı beni ve 2 saat konuştuk, geçen yılların hatırına aradı diyelim ki, niye bu kadar uzun sürdü o zaman? bana kesinlikle ümitlenme seni incitmek istemiyorum diyor ama o benim hayatımın bi parçası. çok büyük bir umut oldu içimde ona karşı, ama söyleyemedim tabi, kendini suçlu sorumlu hissetmesin diye.. dünyalar tatlısı iyisi bir insandır kendisi, cidden. sürekli kendisini hak etmediğimi falan söyler. ha bir de onun hemen hemen benim kadar eski çok yakın bir erkek arkadaşı var, benden daha yakın belki. başlarda sorundu benim için ama artık kardeşim gibi o da. sevdiceğim, o arkadaşını çok sevmesini kendine yediremiyor falan filan.

ey suserlar, umutlanmakta haksız mıyım, haklı mıyım? bu olay olmasa da ben zaten içimde yaşıyordum bazı şeyleri. ama bu olay çok sevindirdi beni, geçen sene aramayan insan bu sene aradı ve 2 saat konuştuk.

buraya kadar okuduğunuz için teşekkür ediyor ve düşüncelerinizi bekliyorum.
0
abtash
(05.03.09)
geçen sene daha ayrılığınız tazeymiş, aramak istememiş. ama o arada görüşmüşsünüz, konuşmuşsunuz, sen aramışsın vb. aranızdaki ilişkiyi artık bitmiş olarak görüyor ve seni cana yakın bir dosta çevirmiş zihninde. eski sevgililer bazıları için düşman olur, bazıları için potansiyel gecesibirlik ilişki olur, sevişdeş olur vb., bazısı için de candan dost olur. seni dost olarak görmüş iki saat konuşmuş. belli ki kendisinin de sorunları var ve arayacak kimsesi yok. maalesef diyorum ki umutlanma.
0
beccaria
(05.03.09)
bir süre umursamamayı başarırsanız, hatta yeni bir kız arkadaş bulursanız tekrar size dönecektir..
şahsi görüşümdür, muhtemel başarı %90dır ama gene de sorumluluk kabul etmem :)
0
erostrada
(05.03.09)
umursamamayı başaramam malesef, çünkü ihtiyacı olduğunda yalnız kalmasına gönlüm el vermez, ileride tekrar birlikte olmak için bile. o kadar seviyorum uleen.
0
🌸abtash
(05.03.09)
ilk olarak cidden ümitlenme. bu kadar aradan sonra arayıp "kendisini hak etmediğimi falan söyler." bu tarz cümleler koruyosa gerçekten öyle düşündüğü içindir. fazla üstüne hayatından tamamen cıkmasını saglama daha kötü oluyo :D (acaba nerden biliyorum)
0
rurouni
(05.03.09)
doğum gününüz kutlu olsun öncelikle.

dönmeyeceğini açık açık beyan eden biriyle mevcut ilişkinizi de gözden geçirin derim hatta, eğer her görüşmenizde böyle dalgalanmalara sebep olacaksa içinizde.
0
uyuzcan
(05.03.09)
eğer sizi beccaria nın dediği gibi sadece çok acaip yakın arkadaş mertebesine koyduysa ve üstelik bunu; onu cok sevdiğinizi bile bile yaptıysa yani ı ııııhh demek ki sandığınız kadar iyi biri değil, dünya üstünde arkadaş mı kalmadı ayrıca yahu? bana göre eski dostumu bi arayayım olayından fazlası var bu durumun içinde. ha tabi 2 saatlik bi konuşmadan acaip derin manalar çıkarmamak da lazım hevesli tazeler gibi atlamayın olayın üstüne biraz ağırdan alıp işi oluruna bırakın mesela o sizi ne güzel aradı değil mi? ben olsam 1 hafta sonra da kendim ararım "naaptını merak ettim geçen şöle demiştin ya noldu o nasılsın?" derim nabız yoklarım, sen de istediğin zaman ara seninle böyle rahatca konuşmak çok güzel yani aslında falan derim. Ha buarada kesinlikle geri birleşmek istiyorum şeklinde konuları kendiliğinizden açmayın yani bence direk işkillenir kendisini suçlar aradım diye böyle olmuş der aramaz :) 1 yıldır sanırım doğru düzgün bir şekilde hayatında yoktunuz değil mi işte size harika bir fırsat tekrar hayatına girmek için. ama nolur 1 aya çıkcam tekrar onunla modunda girmeyin olaya bırakın size alışsın bi süre hayatında yer açsın, varlığınız mutlu etsin falan haa bunları yaparken belli bi snırı gizemi mutlaka koruyun ama yav bi anda can dostu olarak görmeyecek kadar gizemli oln arada falan merak etsin kimle naaptı acaba gibi. ama yakın davranın güldürün işte. zaten bi süre sonra olay şu anki muğlaklığından çıkar daha net olur herşey. kolay gelsin.
0
sleep may be the enemy
(05.03.09)
haksızsın.
geçen sene sevgilisi yüzünden aramamıştır: ya arayamayacak kadar kafası doludur ilişkisiyle, unutmuştur ya da ararsa çocukla araları bozulabilir diye yapmamıştır. kavga gürültü ayrılmadığınızı varsayarsak iki saat konuşmanız da gayet doğal. bir zamanlar aşık olduğun insanla tabi ki diğer insanlardan çok daha fazla konuşacak şeyin olur; ki son görüşmeniz üzerinden uzun bir zaman geçmiş, hem konuşacaklar birikmiştir, hem de özlenmişsindir normal olarak.
seni haketmediğini söylüyorsa haketmiyordur, ama tabi bu işlerde adalet aranmıyor; sen onu seviyorsan, senin için en iyisi odur.
iyi biri olduğunu söylüyorsun, umutlanma diyorsa da vardır bir bildiği. umutlanma.
0
simona
(05.03.09)
erostrada'nın söylediğini yaparsan olur.. seni güzel bi hatunla görmesini sağlarsan şansın on kat artar. yoksa sen kovaladıkça kaçacaktır. yani ben aksini göremedim henüz..
0
wolkymus
(05.03.09)
ya peki sence umutlan diyebilir miydi ki? hadi neyse saçma bi soru oldu senin çooook sevdiğini biliyorsa sana en ufak işaretinde olayın tamamen son hızlda gelişeceğini bildiği için direk önlemini almış ne deseydi yani? bunlar klasik şeylerdir ben seni haketmiyorum falan filan... ayrıca da çok sevdiğinizi biliyorsa niye arasın? biri beni çok sevse ümit vermemek için aramam 2 saat de konuşmam. yani bence böyle dedi ben umudu keseyim o zaman diye bakmayın olaya yav biraz üstüne gidip bakın bakalım yüzeyde böyle gözüküyor ama biraz kazısan altından ne çıkcak? uğraşmaya değer mi anlarsın zaten.
0
sleep may be the enemy
(05.03.09)
(bkz: hic gelmeyecek birisini beklemek) siradan bir konu ba$ligi degildir, senin ba$indan gecenlerin benzerini ya$ami$ o kadar cok insan var ki, bir goz at derim ben.
ayrica yeni bitmi$ ili$kiden sonra, maziyi yad etmek sikca yapilan bir eylemdir. bu ki$inin yakin gecmi$inde sen varsan ve dostca yakla$mi$san, belli ki seni dertle$ecek biri olarak gormu$. donmuyorlar arkada$im, donseler bile eski tadi kalmiyor. icin buruk bir halde, ukteler ile dolu bir gonul ile oyle $uursuz dola$iyorsun.
biraz gaddarca yorum yaptim ama soylediklerimin aksi $ekilde geli$en bir olay ya$amadim, gormedim. ben de umutlanma diyorum.
ps: kiskandirma olayi aklindan bile gecmesin. olacagi varsa da olmaz.
0
karaktersiz
(05.03.09)
bayan dusuncesı ıstemısın belırteyım;
gecen sene aramamıs ıhtımaller ana hatları ıle 2 tane ve belırtılmıs 1 sevgılısı 2 ayrılgın yenı olması
bu sene aramıs ıhtımaller yıne 2 tane
1 gercekten dost canlısı yaklasıyor
buraya kadr hersey normal
2. ihtımal o sevgılsınden yenı ayrılmıs bır kızdır ve malum bır kız davranısı olaraktan eskılerı bır yokluyor olabılır. çokça yapılan hata ise bu yoklamalara erkek cınsı tarafından kanmaktır.
arkdasım ozel degılse ayrılan kımdı sızın ılıskıde
yanı ıkı taraf ortak kararıdır ama bı taraf daha bı domınantır. eger kız ayrıdlıysakı oyle gozukuyor uzak dur derım. bır kere bırakan için bırdaha bırakmak pekte zor degıldır. ustelık bırseyler başlarda bırakılıp senden sonrakı eskı sevgılıye gerı donersekı -tuzak ıcınde tuzak- pek hoş olmaz.

bunlar kızlar tarafından yapılan tıpık oyunlardır. yutmamak gerekır.

ama ınsalah ben yanılıyorumdur.

dıp not: eger kızcagız sızın ona karsı zaafınızı bılıyorsa benım tezım guçlenır haberın ola

iyi geceler
0
piqolet
(05.03.09)
sana bişi diyeyim. hayatından tamamen çıkmasını sağla. yazından anladığım kadarıyla sen benim lacivertimsin. eğer onu görmeye, onla konusmaya devam edersen sadece kendine acı cektirmis olacaksın. hatıralarını sil önce. onun eşyalarını çöpe atarak başla. bir yere kaldır demiyorum bak. çöpe at ona iade et, ulaşamıyacağın bir yerlere yolla anlıyacağın. sonra kendini eve kapama, hayatına özen göster. gerekirse anti-depresan al. hayat tarzını değiştirmeden olabildiğince yalnız kalmamaya bak.

ama onu unutabilmek için ilk önemli şey unutmak istemen. sen en zor evreleri atlatmışsın zaten. unutma kısmı kalmış bir tek sende. neredeyse aynı yoldan ben geçtim. doğum günümde "doğum gününüz kutlu olsun isim soyisim" şeklinde bir mesaj attı. o mesajdan sonra unutucam dedim hırslanıp. o kadar gaza gelmişim ki iki gün sonraki doğum gününü unuttum kızın. kendine gazlanacak bir sebep bul.

yanlış anlama ama o kız seni hazır lokma olarak görüyor. yarın kimse ile beraber olamazsa ilişkileri düzgün gitmezse sığınabileceği bir limansın sen. seni haketmiyordum, yok sen benim için hala çok değerlisin gibi laflarla seni kendine daha da çok bağlıyor. düşme bu tuzaklara aç gözünü. hayatından tamamen çıkar, yoksa hep acılar içinde kıvranacaksın. çok ciddiyim.

duygusallığa romantizme yer yok hayatında şu anda. alabildiğine realist ol. bir çift gördüğünde biz de böyle olabilirdik yerine, -inanmasan da- zaten ayrılacağınız ne bu çifti kumruluk de içinden. realistik ol bir numaralı kural. telefon rehberinden ismini ad soyada değiştir. resmiyet koy kendi içinde onun ile arana. aklına her geldiğinde bir uğraş bul. 2 sene çektim bu illeti.

unutmaki asla tamamen unutamayacaksın. hep bir iz kalacak kalbinde. ama 3 günlük sevgilide de kalır 30 senelikte de. of keşke yüzyüze olsaydık! burdan çok zor oluyor birşeyler anlatmaya çalışmak. unutmaya çalış, tek kural bu. boşuna da ümitlenme o kız senin için bitti artık. hayatında ne kadar uzun kalırsa o kadar unutamayacaksın. sanki 6-7 ay önceki halimsin ya. oğlum bak çıkar onu hayatından. çektiğinden kat kat fazla acı bekliyor yoksa seni.
0
ayiadam
(05.03.09)
yorum bildiren herkese teşekkürler.

3 senelik bi ilişkinin sonlarında dalgalanmalar oldu ve terk edildim. 1.5 yıl oldu ayrılalı dedim, ancak ayrılmadan 1 hafta önce her şey çok iyiydi. ve ayrıldığı gibi başka birisi ile çıkmaya başladı, pek tabi uzun sürmedi sebebi beni unutmaktı. 4-5 ay sonra seni seviyorum hala diye mesaj attı, sonra kıvırdı arkadaş olarak falan, üzerine gitmedim yine, zamana bıraktım. şimdi yine zamana bırakmayı düşünüyorum, başka kızla kıskandır falan denildi ama yediremem onu kendime ve, karşımdakileri (sevdicek, ve kıskanılacak kişiyi) kandıramam.

geçen rüyamda gördüğümde aramamı istisna olarak saymazsak ben onu arayamam. sebebi gurur değil, rahatsız etmekten, sıkmaktan korkma. zamanla olsun olacaksa istiyorum. sleep may be the enemy'nin dedikleri en yakın geldi bana bilmiyorum.

bu arada eski sevdiceğim diye demiyorum, kesinlikle sinsilik yoktur onda, çok saf ve içten biridir, ona karşı zaaflarım olduğunu biliyor ama bunları kullanmayacağına eminim, belki bilinç altı olabilir olursa o kadar.

doğum günü için ayrıca teşekkürler uyuzcan.




edit:
@ayiadam

kendime zarar verdiğimin farkındayım o da farkında ve unut o günleri artık diyor. ama asıl sorun bende, kesinlikle unutmak istemiyorum hatta unutmamak için uğraşıyorum. neden bilmiyorum ama sürekli bir umut var içimde, tam umut dibe vurduğunda bir yerlerden çıkıyor bir şekilde, ne yapacağımı ben de bilemedim, şu an iki dost gibiyiz. böyle ne kadar gider bilmiyorum.

o diyor ki, dönmek istesem bile eskisi gibi olmayacağı için dönmeyeceğim kesinlikle.

onun iyi biri olduğuna nasıl inandırabilirim insanları bilmiyorum, sevdiğim için öyle geliyor diyeceksiniz ama öyle değil, daha öncekilerde kötü niyet hissettiğim an unutabiliyordum. ben bu sevdiceğin ilk aşkıyım. kendimden daha eminim onun bana karşı kötü bir şey düşünmediğini.

ama arayamam işte... gidemem de..
0
🌸abtash
(05.03.09)
çok afedersınız bıraz konu dışı ama soylemeden edemıyecegım. bu kızlar cok fena arkadasım. sana soylerken ''fena'' dıyorum ama içimden fena yerıne başka bır kelıme kullanıyorum eskı kız arkadasına zan altında bırakmamak ıcın
0
piqolet
(05.03.09)
@piqolet

belki çok klasik olacak ama bu kız o kızlardan değil.. of ulan of, kapatmayı düşünüyordum doğum günümde telefonu aramadığını öğrenmemek için, şimdi aradı daha mı iyi oldu daha mı kötü oldu bilmiyorum konuştuklarımızdan sonra.
0
🌸abtash
(05.03.09)
ya o sana karşı kötü birşey düşünmüyor zaten. tek düşündüğü senle de olur ama ya daha iyisi çıkarsa karşıma. sen el altındasın zaten. kızların pek sevdiği bir olay bu. erkek çıldırana kadar gayet iyi işliyor.

uçmazsak daha çok buralardayız. bu akşam yazdıklarını okuyup çok güleceksin emin ol.
0
ayiadam
(05.03.09)
abtash kardeşim keske senın dedgın gıbı olsa ama bak acık soyluyorum kızlar cok sever bunu. sil kapat defterı.
o bır kere sılmıs senı 1 hafta sonra neden tekrar senı sevıyorum demıs madem sevıomus neden ayrılmış. sende bu duygular var oldugu mudetce yan yana gelmemenız en dogrusu cunku yıne uzuleceksın. ama kendıne guvenıyorsan ve kendını tutabılecegıne ınanıyorsan arkadasca gorus nasıl olursa bılmıyorum ama 3 bıraya bakar oda
malesef bence gercek bu. yınede sen bılırsın =)
0
piqolet
(05.03.09)
analiz
1) bir kere sizi gozden cikarmis, ustune ustluk baskasi ile de cikmis. yani sizde icine sinmeyen bazi ozellikler bulmus. o eksiklikleri baskasiyla doldurmaya calisiyor.
2) kiz sevdildigini biliyor ve bu konuda senin fedakarlik yapabilecegini biliyor. yani hic yoktan kizin hayatinda bir jokersin. evlenecek insan bulamazsa sen de dunden razisin zaten.

tavsiyem
1) sevgin istismar ediliyor, hemde bal gibi. anliyorum seni, kizla beraber olmak seni mutlu ediyor, onunla vakit gecirmek filan. fakat kizlar boyle iste, icine sinmedikleri bisi olunca cart diye birakiyorlar, gene birakilacaksin.
2) onun icin sen de oyununu oyna; madem seni mutlu ediyor, tekrar beraber olma sansin varsa beraber ol, ama sakin ciddi bisiler dusunme, gonlunu eglendir.
3) 4s kurali metaforik olarak dogrudur.

p.s.: hic bir kiz iyi degildir. onu iyi sanan sensin.
0
yirtik foto
(05.03.09)
Umutlanmakta haksiz degilsin de, umut edebilecegin daha az can yakacak seyler varken bunda israr etmen pek mantikli gelmiyor.

Su hususa dikkat etmek gerekiyor;

Insanin bir sonraki sevgilisi, kendi acisindan her zaman daha mukemmel olacaktir... Kimse attan inip esege binmez, en azindan boyle oldugunu dusunyorsa bunu 1 sene devam ettirmez... (Gelen gideni aratir dusuncesinin islevsellik kazanmasi 1 yildan daha kisa surecektir ki senden hemen sonra bilikte oldugu sahsi buraya oturtabiliriz)

Dolayisiyla kronolojik acidan, senden sonra birlikte oldugundan mutevellit bir onceki sevgilisine donme ihtimali bile sana donme ihtimalinden kat be kat fazla gorunyor...


Birlikte olmanizi saglarsa onu hala seviyor olman saglar; onun bu durum karsisindaki saskinligini da bir ipucu olarak gorebiliriz. Ama artik sevgili secebilitesini (sevmek oluyor sanirim / upgrade) kaybettigini dusunup "beni sevsin yeter" dusuncesiyle seninle birlikte olacaksa (kadinlar icin 28-30 yas ve uzeri, test edebildikleri kadar erkegi test ettikten sonra begenilmemeye basladiklari donem) eline gecen ilk firsatta seni terk edecektir. Bunu da goz ardi etme.

Neyse onu bunu birakalim. Ya fena halde mazosistsin ve bu durumdan zevk aliyorsun, ya da kendine guvenin sifira yakin vaziyette ve daha iyisini bulamayacagini dusunuyorsun. Yanlis anlama senin o 'umudun sifira yaklastigi anda bir yerlerden umut fiskirmasi' olayini yaklasik dort yil yasamisligim var. Su yazdiklarina cevap verip de yasamayan yok gibidir gerci... Sonunda utopyalarimi susleyen biriyle birlikteyim :) Arkaya bakma, ilerle biraz, paragrafin basinda dile getirdigim olasiliklardan olan 'mazosist' biri degilsen.

Dogum gunun kutlu olsun, iyi sabahlar.
0
narquis de sade
(05.03.09)
affına sığınarak(bkz: montla sic)

senin için ne kadar hassas bi konu olduğunu bildiğim için tekrar özür dilerim. bütün cevapları okudum ve ben de sleep may be the enemy ve ayıadam ve piqoletçilerdenim. özellikle yırtık fotonun ikinci tavsiyesini dikkate almanı tavsiye ederim. oluruna bırakmak en güzeli. oluruna dediysem keyfine bakarak oluruna bırakmak, umut ederek değil. çünkü seni haketmiyorum'un anlamı seni sevmiyorumdur, bir gram fazlası değildir. bütün bunların iyi veya kötü biri olmayla alakası yoktur ayrıca. seversin ya da sevmezsin, açık değil mi? bunun için aşktirik duygular hissetmediğin yakın bir arkadaşının sana aşık olduğunu düşün. ona ne söylerdin? yaşanmışlıklar var diyeceksin ama o yaşanmışlıklar sevdiceğim diye bahsetmekten vazgeçmen gereken ama hala öyle anmakta ısrar ettiğin insanı mutlu etmiş olsaydı yaşanmaya devam ederdi ama bitmiş. bu arada yeri geçti ama ayrılığınızın üstüne başkasını bulması, seni unutmak için değil de seni unuttuğu için olabilir. gönül bu alkol gibi şişelenip hapsedilmez, üstelik daha uçucudur.

hem senin yaşadıklarını yaşamış hem de seni haketmiyorum demiş bir dost..
0
memati atese
(05.03.09)
böyle bir şey için düşünüp karar vermek çok yanlış olur.

beyninle değil, kalbinle karar vereceksin.

kızı sıkmadan, yormadan, seni yanlış anlamamasını umarak.

eğer içinde en ufak bir umut kırıntısı varsa, en azından ara bir iki kere daha, konuşun, buluşun.

ama karar verme sakın. karar kendi kendine gelir sana..
0
co2s2
(05.03.09)
görüşler için tekrar teşekkürler.

çok mantıklı şeyler geldi gerçekten, hesaplamadım ama yaklaşık % 70 unut gitsin artık diyor. belki doğrusu da bu bilemiyorum ama bana hala oluruna bırakmak daha doğru geliyor. dün 4-5 gibi yattım sabah 9'da kalktığımda uzun zamandır olmadığım kadar mutluydum, sırf bunun için bile değer diyorum. belki biraz mazoşistim, çok acı çektim tamam. böyle giderse daha da çekeceğim onu da biliyorum ama yine devam edeceğim. yaşantıma engel değil işimi gücümü yapıyorum ne de olsa.

narquis de sade ayrıca teşekkür ederim.
0
🌸abtash
(05.03.09)
abtash kızma ama en kibar şekilde şunu diyeceğim sevdiceğinin kişiliği tam olarak oturmamış maalesef. sen ondan daha olgunsun. yani bana göre kişiliği oturan bir insan olsaydı -senin ona karşı hislerini bildiğini söyledin- arayıp 2 saat konuşmazdı. doğum günü "bahanesiyle" sana ümit vermezdi. evet sana karşı boş değil ama artık ayrılırken ne yaşadıysanız onların etkisinden de kurtulamıyor. şuan bu ilişkiye başlasanız bile çok süreceğini sanmıyorum. ama ileride okulunuz bitsin şu gençlikten yetişkinliğe doğru adımlarınızı atın o da ne istediğini bilir siz de. daha dengeli, daha dürüst birşekilde bir ilişkiye başlarsınız belki. herşey olacağına varır. geçmez denen dertler bitiyor. unutamam denilenlerin üstüne toprak atılıyor.

ayrıca doğum günün kutlu olsun. umarım yeni yaşın istediğin tüm iyi şeylerin gerçekleştiği bir yaş olur. ve gene ayrıca atrin in yazdıklarının hepsine katılıyorum.
0
philosophia
(05.03.09)
kardeş öncelikle doğum günün kutlu olsun nice yaşlara. sadece şunu bilmeni isterim önceden vazgeçilmez gibi görünen şeyler belli bir zaman sonra unutulabiliyor. unutup daha iyilerine kavuşmak içinse arkaya bakmadan yürümek ve böylece önündeki çukurlara düşmemek gerekiyor. en tatlı, saf ve nazik kızın bile içerisinde beğenilmek gibi kötü bir parça vardır ve bunlar ona kendilerinin güzelliğini diğer kızlardan farkını sürekli fısıldar. "hala seviyor, hala beğeniyor" bunlar aslında kendi kendisine güzel ve çekiciyim diyen mekanizmalar. şöyle ki madem seninle olmayacağını belirtmiş ama "kesinlikle" belirtmiş bu demek oluyor ki seninle ilişkinin altını kısmış kardeşim. tam ateşte yanarken seni kaynatmış ve şu an olduğun gibi tutuyor. er geç o tüp biter sen de ısındığınla kalırsın benden söylemesi. =) (garip oldu biraz benzetmeler farkındayım ama rejimdeyim ve çok açım affedin hsajhda)
0
atrin
(05.03.09)
yaşadıklarının hemen hemen aynısını yaşamış bir insan olarak söylüyorum, hayatından çıkar abicim, her başı sıkıştığında arar, kendini hatırlatır unutmana izin vermez, ümitlenirsin, ama en sonunda elinde bir hiç olur.
zamanında kendini kullandırmış bir insan olarak söylüyorum, kullandırma kendini.
0
izaleisuyuu
(05.03.09)
bence kız direk olarak sevilmemekten korktuğu için seni aramış. yazdıklarından anlaşıldığı kadarıyla hayatının bütün dönemlerinde sürekli birileri tarafından sevilen bir kız. bu sebeple sevilmediğini hissettiği anlarda senin doğum gününü bahane edip aramış. doğum gününün bahane olmasını düşündüren bir önceki sene aramamış olması ve 2 saat süren konuşma.

şimdi bence yapılacaklara gelirsek kaçan kovalanır her zaman çalışan bir kuraldır. tabi sevgi varsa eğer kovalamazsa zaten sevgi yoktur. benim tavsiyem, uygulanması seven kişi tarafından imkansıza yakın olsa da umursamıyor gibi gözüküp arada umursadığını hatırlatıp sonra tekrar öyle gözükmek. başarı oranı çok yüksek ama...
0
comf
(05.03.09)
bir kiz olarak yorum yapip sonra da genel olarak gorusumu soyleyecegim.

bir kere bir kiz birini seviyorsa asla ama asla ondan ayrilamaz. oyle bir sey anca filmlerde olur. goruldugu uzere kiz seni artik sevmiyor ancak demek ki senin kadar deger vereni bulamadi ki sana siginiyor yani bir bakima cepte tutmaya calisiyor. senin her istediginde ona gidecegini biliyor. yazik...

bir de bunlari asmak zor degil inan. karsindaki insan bir kere seni incitecegini bile ile bir seyler yapiyorsa o inan dunyalar tatlisi falan olamaz. ileride bir gun bunlari astiginda ne malmisim diyeceksin bahse girerim.

insan boyle seyler kendi basina gelince mantikli dusunemez. etraftakiler akillica konusunca da kimse beni anlamiyor tribine girer. diyecek lafim yok bunlarin cook daha kotusunu yasadim. ama insan bir sure sonra asiyor ya her yara kapanir sen habire acaba kapanmismi diye bakmadikca. biraz yalniz kalmani ve o sure icinde kimseyle gorusmemeni tavsiye ederim...
0
jeanne hebuterne
(05.03.09)
hemen hemen senin yaşadıklarının aynısı da benim başıma geldi..

şöyle ki, eski sevgilimle birbirimizi her doğumgününde ilk kutlayanları olurduk.. ayrıyken de dahil.. geçen sene benim doğum günümde hiç beklemememe rağmen -bi senedir falan görüşmüyorduk, kavgalıydık- yabancı bi numaradan, onun adından bi mesaj geldi. numara değiştireceğine ihmal vermeyerek kimmiş bu diye aradım, o çıktı. haliyle sohbet muhabbet ettik ama öyle kalmış idi.. benim doğum günümden 2 hafta sonra da onun doğum günüydü, aradım tekrar konuştuk.. ertesi hafta da buluşmul idik zaten..

aynı şekilde o da benim onu haketmediğini söylüyordu, hatta ayrılmamzın sebeplerinden biri de onun beni benim onu sevdiğim kadar sevmediğini söylemesiydi.. lakin gene bir oldu iki gönül, ama her eski sevgili muhabbetinde olduğu gibi anca 6 ay falan yürüdü gitti.. zaten bana söylemeden gidip kendisine yavşayan bi herifle çıkmaya başlamış, seninkine sözüm yok zaten, benimkinin karakteri bu..

diyeceğim o ki, eğer bi kız ben seni haketmiyorum muhabbetine girdiyse onun aklını çelmek ayrı, çeldikten sonra bunu devam ettirebilmek ayrı bi dert.. herhangi bi olayda sırf bu nedenle bitirmek isteyebilir, üstüne bi de "ben demiştim" diyebilir felan..

senin gibi ben de bu 1,5 senelik süre boyunca ümidimi kesmek istemedim, bekledim..
şansım olsa da bi kızla beraber olmadım, sırf sağdan soldan duyup onu beklemediğimi sansın diye.. layık değilmiş, kendime üzüldüm..

diyeceğim şudur ki, kendini şartlama.. umudun seni uzun vadeli olarak süründürebilir, canını yakabilir.. insan emin olmak istiyor, dönecek mi dönmeyecek mi diye; ona göre şekillendirmek istiyor kendini ama o da pek mümkün değil zaten..
0
thefalloftekin
(05.03.09)
doğum günün kutlu olsun.
zirve yapsak sanki daha iyi olacak?
0
skplgl
(05.03.09)
benim duruma en yakın thefalloftekin çıktı. halimden o anladı en iyi sanırım. şu an açıkçası berbat durumda değilim, dün değildim, 1.5 sene öncesi gibi değilim yani, günlük işlerimi yapıyorum hatta bugün o kadar yoğundum ki, sabah 10.30'dan sonra yeni nefes alabildim yemek bile yemedim o derece. günlük işlerimi aksatmıyor, ama oradan buradan illa hatırlıyorum. (isterseniz aptallık diyin) şifrelerimin hepsi o'nun adının kombinasyonları olduğu için çıkıyor hep bir yerden. sırf o da değil 50 tane şey var. eski yeni bütün şarkılar falan. ama şu an bunlar bana zarar vermiyor. dövünmüyorum yani, sadece başkaları ile birlikte olmamı engelliyor! bu düşünce ondan da rahatsız değilim, varsın kaçan fırsatlar olsun:)

şunu biliyorum ki, beni ona bağlayan onun masumluğuydu, 5 sene önce tanıştık ve onun ilk aşkıyım, en masum halini gördüğüm için hep öyle kaldı benim için. biliyorum şu an eskisi gibi değil, bu haliyle iken tanışsaydım başlar mıydık diye soruyorum kendime, hayır cevabını alıyorum. ancak bu haliyle de devam etmeye dünden razıyım. thefalloftekin teşekkürler. gerçekten zirvelik oldu. bu kadar şeyi okuyup yorumlarını esirgemeyenlere teşekkür ederim tekrar. davranışlarımı değiştirmeyecek, yani beklemeye devam. ama daha mantıklı bakıyorum artık.


ha bu arada, 2 arkadaşı var onun çocukluktan beri birlikteler, onlarla da baya samimiydik hep birlikte kartinge giderdik falan, ilişki bittikten sonra ara ara görüşür olduk. nereye gelicem bakın, 5 senedir sadece ilk sene doğum günümü kutladılar(ben de onların öyle, şu an hatırlamıyorum onlarınkini) bu sabah daha samimi olduğumuz mesaj attı. 40 dakika kadar önce de diğer arkadaşı attı. gel de delirme arkadaş. hadi sabah atanı belki hatırlamıştır diyelim(3 sene kutlamayıp şimdi kutlamak!) ama öğleden sonra atanın doğum günümü hatırlamadığına eminim, ki zaten onunla o kadar samimi değiliz. öyle ki numarasını sildiğimi sanacak sonuna ismini yazdı, o derece.



neden bu kutlama şimdi arkadaş????
0
🌸abtash
(05.03.09)
Liman erkek konumundasın. Daha fazla zarar görmeden bırak, hiç görüşme. Arasa takma. Ya da ben unutabilirim diyorsan işine bak. Ama hiç görüşmemen en iyisi. Yoksa çok zarar görürsün, kıza bir şey olmaz.
0
ataturkiye
(05.03.09)
o bahsedilen 2 arkada$in dogum gununu kutlamasi hakkinda bir-iki fikir:

1: bu arkada$lar facebook'da listende ise, ve son 1 sene icine listene almi$ isen, dogumgununu kutlamak, facebook'ta gorunce akillarina gelmi$ olabilir. onceki senelerde kutlanmayi$inin sebebi budur belki.

2: seninle yaptigi sohbetten bahsetmi$tir arkada$larina, onlar da pas gecmeyip kutlami$lardir dogumgununu. kizlar boyle cetrefilli du$uncelere bayilirlar. genelleme gibi olmasin da. ya da olsun. aksini iddia eden cikmayacaktir bana gore.

ps: dogum gununu es gecmeyelim, mutlu yillar.
0
karaktersiz
(05.03.09)
@karaktersiz teşekkür ederim efenim:)

bu arada facebook falan öyle yerlerde hesabım yok, doğum günümü o şekilde öğrenmiş olamazlar, kesin onunla konuşup öğrenmişlerdir. ancak kızları anlayamıyorum arkadaş, ne ara geçti bu konu. neyse. bu arada karaktersiz,nickini copy paste yaparken yanlışlıkla msn'e karaktersiz yapıştırıp enterladım, ben bir bahtsız bedeviyim!
0
🌸abtash
(05.03.09)
"vazgeç gönlüm"
diye bir şarkı var.bunu dene.
0
skplgl
(05.03.09)
@skplgl
az dinlemedim. ama nedense herşey yaklaştırıyor beni ona. anlamadım gitti.
0
🌸abtash
(06.03.09)
@abtash

oha, bizimki baya baya aynı lan..

biz de 4 sene önce tanışmıştık, birbirimizin ilkiydik..
aynı şekilde onun da çocukluktan arkadaşları vardı, ara ara görüştüğüm.. beraber sürpriz doğum günü bile düzenlemiştik felan.. ilişki bitince sık görüşmez oluyosun haliyle onlarla da..
seninkilerin doğum gününü kutlama sebebi ise kızdan duymaları, akla gelmişken de kutlayayım demeleri.. altında bişi arama yani..

madem birbirimize çok benzeyen ama benim önden gittiğim bi ilişki var ortada, "keşke yapmasaydım" dediğim tek şeyi seninle paylaşayım; onu beklemek..

ben 1,5 sene boyunca onu unutmayı denemedim.. "nası olsa bir olcaz tekrar, mutlu mesut olucaz" havasında ne başka bi kıza baktım ne de sevgimi azalttım.. bekledim yani sıkılmadan, kıvılcım çıksın diye.. bok yemişim, bildiğin.. sen bari yapma..

bu "ondan nefret et, unutmaya kas" demek değil.. ümit bağlama sadece, bekleme..
normal biri gibi kalsın.. bir daha beraber olmayacağın, eski bi sevgili olarak kalsın..

tekrar bir olup 6 ay sonra daha beter bi şekilde ayrılmak yardımcı oldu bunu atlatmama açıkçası, ama sen buna mecbur değilsin..

ben de çok seviyordum, bi kız için bi daha yapamayacağım şeyler yaptım..
şimdi sadece güzel anı olarak kaldı kafada..
bunu tekrar birlikte olmadan becerebilirdim diyorum şimdi..
sen niye yapamayasın?
0
thefalloftekin
(06.03.09)
(10)

akbil çıkartmak

joehigashi
Benimde olsun bi tane diyorum. Şimdi bunu çıkartmak için tam olarak istanbul'da nereye müracat etmek gerekiyor ve hangi evraklar isteniyor ? Ayrıca 1 gün içersinde çıkartmam mümkün oluyor mu ?edit : Öğrenci değilim bu arada öğrenci akbili çıkartmam söz konusu değil.
Benimde olsun bi tane diyorum. Şimdi bunu çıkartmak için tam olarak istanbul'da nereye müracat etmek gerekiyor ve hangi evraklar isteniyor ? Ayrıca 1 gün içersinde çıkartmam mümkün oluyor mu ?

edit : Öğrenci değilim bu arada öğrenci akbili çıkartmam söz konusu değil.
0
joehigashi
(05.03.09)
ogrenci akbili cikartman gerekMiyorsa yapman gereken tek sey herhangi bir akbil dolum gisesine giderek depozito bedelini (5-6tl falan olsa gerek) vermek ve doldurup giseciden almak. bas bas harca.

edit: ogrenci akbili cikartman gerekMiyorsa kisminin "m" sini eksik yazmisim ve hicbiriniz uyarmamis. yaziklar olsun cik cik.
0
nochristrequiress
(05.03.09)
öğrenci olmayanlar için de aynı şey geçerli.
0
beccaria
(05.03.09)
ne güzel ya bende öterim dı nııı diye.. Peki herhangibir akbil gişesi verir mi bunu ? evrak gerekmez mi ? Atıyorum yenibosna metrosundaki akbil gişesinden anında alabilir miyim ? aslında atmıyorum en yakın o çünkü :)
0
🌸joehigashi
(05.03.09)
alırsın..
ama ellerinde olmayabilir..

var da olabilir..
git, bi akbil dolum gişesine akbil alıcam de al. :)
rengini seç.
0
vital
(05.03.09)
yani kimlik dışında başka herhangibir evrak istemiyorlar mı ?
0
🌸joehigashi
(05.03.09)
kimlik de istemiyorlar yahu. o sadece öğrencilerin pasosu için gerekli. öğrenci akbil'İ daha az basar. o yüzden de akbili öğrencilerin pasosuna takarlar. bilet alırken nasıl kimlik vermiyorsan akbil alırken de kimlik vermiyorsun.
0
beccaria
(05.03.09)
alt tarafı çoklu otobüs bileti alacaksınız. evrak falan gerekmiyor.
ver para al bilet. bu kadar
0
domine deyus
(05.03.09)
yok gerek yok. zaten sadece akbil alacaksan (mavi kart falan kullanmayacaksan) kimliğe de gerek yok diretk o anahtırlaklardan alıyorsun, ama sen akbil değil mavi kart istiyorsun sanırsam ona da kimlik yeter.
0
abtash
(05.03.09)
O anahtarlığa takılan şeye "akbil tomu" da deniyor. Ben de almadan önce çok hevesliydim. 4. Levent metro girişinden almıştım, bana bej renkli bir akbil verdiler. Bazı yerlerdeki tomların renkelri aşırı dandik olabiliyor.
0
okan
(05.03.09)
6 TL ye (akbil dolduran) her beyaz İETT mobo'sunda satıyorlar.
İstediğin kadar yükle içine rahat rahat gez, indirimler oluyor onlardan faydalan.
0
girisimci ruh
(05.03.09)
(2)

Açık Radyo canlı yayınını dinleyebileceğim web siteleri var mı?

gijilti
Radyolar.org var benim bildiğim ama burada bir zamandır çalmıyor. Başka siteler var mı bu radyoyu çalan?
Radyolar.org var benim bildiğim ama burada bir zamandır çalmıyor. Başka siteler var mı bu radyoyu çalan?
0
gijilti
(02.03.09)
birebir açık radyo'nun kendi sitesi var. orada canlı yayın yapılmakta:

www.acikradyo.com

bunun dışında açık radyo'nun kendi sayfasındaki çevrimiçi dinlemeyi de sağlayan yayınonline sitesi var. aynı kaynağa başka yerden ulaşım. ama bazen açık radyo'nun sitesi çalışmadığı zaman yahut çevrimiçi radyo yayını bir sebepten çalıştırılamadığı zaman da başvurulabilir.

şudur onun adresi de: www.yayinonline.com
0
beccaria
(02.03.09)
ya da direkt şu adres var:

mms://89.149.209.139/rd-acikradyo
0
ordabiyerde
(02.03.09)
(10)

okuyacak kitap bulamamak bulabilememek..

sezaryan
okumak istiyorum ve fakat okuyacak derecede surukleyecek kitap bulamıyorum..Ferhan sensoyun kitaplarinin hepsini okudum ikiser kez hemide cok begeniyorum bu adamın kitaplarini..Bana onun tarzinda yazarin kendisini anlattigi gezi olur , ani olur bu tarz kitaplar ve guncel yazarlar onerebilir misiniz
okumak istiyorum ve fakat okuyacak derecede surukleyecek kitap bulamıyorum..Ferhan sensoyun kitaplarinin hepsini okudum ikiser kez hemide cok begeniyorum bu adamın kitaplarini..Bana onun tarzinda yazarin kendisini anlattigi gezi olur , ani olur bu tarz kitaplar ve guncel yazarlar onerebilir misiniz.
0
sezaryan
(01.03.09)
chuck palahniuk'tan survivor'ı oku. türkçesi peygamberli bişi bişi.
0
deckard
(01.03.09)
gülse birsel de iyidir o tür birşey okumak isterseniz. tüm kitapları benziyor birbirine zaten. herhangi biri olur.
0
sutlucen ayse
(01.03.09)
boris vian oku. günlerin köpüğü harika
0
smy
(01.03.09)
@smy : mükemmel tavsiye.

@ sezaryan: Boris Vian' ın diğer kitapları da olabilir.
0
charlesbukowskiineksi
(01.03.09)
(bkz: bir dinazorun anıları)
(bkz: bir dinazorun gezileri)

mina ablamız bu konuda çok iyidir.
0
crayze horse
(01.03.09)
ihsan oktay anar derim ben, suskunlar ya da kitab ul hiyel mesela.

illaki anı , gezi olsun derseniz de, murat belge olabilir , başka kentler başka denizler.
0
pinking of you
(01.03.09)
jack london'ın kitaplarını oku.Hayatı hep gemilerde geçtiğinden hep onları anlatıyo.John barleycorn mesela;)
0
migelo
(02.03.09)
borges'den (bkz: babil kitaplığı) oku. çok güzel yapıtlar hem bilmediğin yazarları öğrenirsin, hemi de hepsini okuyana kadar bulamıyorum falan demezsin. tavsiyemdir, sözümdür beğenmezsen iade kabulümdür.
0
ayiadam
(02.03.09)
bunları okumamış olduğunu düşünerek yazıyorum:

sait faik'ten ne bulursan oku. şahanedir. lisede dayattıkları sıkıcı sait faik imgesini bir kenara bırak, okulda her şeyi sıkıcı hale getirmesini becerirler. george orwell'ın 1984'ünü al oku. murat gülsoy'un öykülerinı öneririm. keyifle okursun. günümüze aittir, görece yaşı genç bir yazardır. daha da genç ve kült olmuş bir yazar ise hakan günday. kinyas ve kayra, zargana ve piç'i yazmıştır. boris vian yerinde bir öneri. ben de katılıyorum. bunun dışında edgar allen poe'nun kitaplarını al oku. mesela morgue sokağı cinayeti'nden başla. fahrenheit 451'i al oku.

sürükleyici olsun alsın uçursun diyorsan jean christophe grange'nin kitaplarını al oku. kızıl nehirler, kurtlar imparatorluğu, taş meclisini okumuştum. güzel polisiyelerdi.

alexander dumas'nınüç silahşörler de müthiş keyfili ve oldukça sürükleyici kitaptır. üç silahşörler ve yirmi yıl sonra diye iki cilt halindedir.

onun dışında etimolojiyi ve sözcükleri eğlenceli buluyorsan sevan nişanyan'ın elifin öküzü kitabını mutlaka oku.

ve en önemlisi aç burada herkesin önerdiği kitaplar hakkında sözlük'te ne yazmışlar, ne demişler onları oku. ona göre fikir edinirsin.
0
beccaria
(02.03.09)
tabi ki lord of the rings. :D burdan tolkien abimizi saygıyla anıyorum.
0
roland tower
(02.03.09)
(4)

italya ve isviçre ceza kanunları

bordeaux
italya ve isviçre ceza kanunlarının ingilizce tam metinlerini arıyorum. gugıllıyorum gugıllıyorum bulamıyorum. türkçeleri olsa en süperi tabi ama ingilizcesine razıyım.sonrasında danimarka ve polonya ceza kanunlarını da arıycam simdiden söyleyeyim. bulamazsam yardım isterim yine.
italya ve isviçre ceza kanunlarının ingilizce tam metinlerini arıyorum. gugıllıyorum gugıllıyorum bulamıyorum. türkçeleri olsa en süperi tabi ama ingilizcesine razıyım.

sonrasında danimarka ve polonya ceza kanunlarını da arıycam simdiden söyleyeyim. bulamazsam yardım isterim yine.
0
bordeaux
(28.02.09)
gugilladim, gugilladim bu cikti:
www.assetrecovery.org

orda da "the text of the Swiss Criminal Code is available in German, Italian and French" diyor maalesef.
0
shi aila
(28.02.09)
ben şu linklerden yüklemişim zamanında:

bu italyan ceza kanunumuz:
www.wihl.nl

polonya ceza kanunu da şurada durmaktaymış:
www.era.int

isviçre ceza kanunu'nun ingilizcesini ben de bulamadım. fransızcası mevcut. onun dışında bende kayıtlı isveç, alman, slovenya (yeni ve iyi bir ceza kanunudur. şaka olsun diye demiyorum), fransa ceza kanunlarının pdf'leri ve hangi adresten yüklediğim bilgileri var.

danimarka'ya da şimdi baktım, şu adreste var:
www.wihl.nl
0
beccaria
(28.02.09)
@shi aila: evet o linki ben de bulmustum maalesef :(

@beccaria: cok teşekkurler. isveç, alman ve fransız ceza kanunlarını buldum ben de hatta gerekli yerleri cevirdim bile. madem önerdin o zaman slovenyayı da rica etsem senden? onu da ekleyelim çalışmamıza.

edit: @ beccaria, italyaya simdi baktım da bu excerpts baslıklı tüm hükümlerin olmadığı metin. bana limitions 'ın düzenlendiği maddeler lazım madde 157 ve 172-173 :(

edit 2 ühüh polonyoda da 102-102-103-104-105 lazım ama bu 117den baslıyo :(

edit 3:( danimarka da 17den 200e atlıo bana 90lı maddeler lazımdı . anneaaaa
0
🌸bordeaux
(28.02.09)
bordeaux, haklısın. baktım da benim indirdiğim kaynaklar kanunun özel hükümler kısmını almışlar sadece. benim işime de o yaradığı için çok kurcalamamışım. üşenmedim, aradım, taradım tek bulabildiğim şunlar:

polonya ve bir iki ceza kanununu (dediklerin değil ama. sadece macaristan, romanya gibi doğu avrupa ülkeleri) şuradan bulabilirsin:

www.era.int

slovenya da şurada: www.oecd.org (gözattığım kadarıyla tamamı mevcut)

asıl istediklerini bulamadım, kusura bakma.
0
beccaria
(01.03.09)
(9)

Türkçe

oldu görüşürüz
hayırlı cumartesiler. benim `tdk` ile derdim var. türkçe'yi çok seviyorum. onsuz yapamıyorum. türkçesiz geçen yurtdışı günlerimde türkçe konuşan birini görsem abuk sabuk şeylerden bahsederek konuyu uzatıp daha çok türkçe konuşmaya çabalıyorum. bunu bir ihtiyaç olarak algılayınız.şimdi geçiyorum soru
hayırlı cumartesiler. benim tdk ile derdim var. türkçe'yi çok seviyorum. onsuz yapamıyorum. türkçesiz geçen yurtdışı günlerimde türkçe konuşan birini görsem abuk sabuk şeylerden bahsederek konuyu uzatıp daha çok türkçe konuşmaya çabalıyorum. bunu bir ihtiyaç olarak algılayınız.

şimdi geçiyorum sorularıma:

1) tdk dışında, türkçe'nin gelişmesini, törpülenmesini, yayılmasını, güçlenmesini vb hedefleyen/destekleyen kurumlar var mıdır? varsa adreslerini verin çayı koysunlar gidiyorum.

2) bu sorular daha önce de aklıma gelmişti ama az önce şöyle bir başlık görünce yazmaya karar verdim: "Beşiktaş ve çevresinde kaliteli bir French press alabileceğimiz yer bilen??". şimdi konuyu britanya'nın köpeğiyim ondan ingilizce konuşuyorum'a getirmeyeceğim elbet, french press nedir inanın bir bilgim yok, herhalde bir mutfak gereci filandır. sorunun içini de okumadım. ama belli ki türkçede karşılayan bir ismi yok ki arkadaşımız başlıkta genel kullanılışını alıp yazmış. sorum şu: biz şimdi böyle oturup tdk'nın buna türkçe bir isim vermesini mi beklemek zorundayız? ardından "abi ayaklı götürgeçli çok amaçlı bıdıbıdı demiş adamlar çok komik yuh yaa hahah" gibi iğrençliklere katlanmak zorunda mıyız? (o lafları edenler zaten "duyulduğunda kaçma isteği uyandıran bilmemneler" başlığında çokça incelenmiş)

demek istediğim; diyelim ben bugün gidip "türkçe kelime bulma kurumu" kursam; bürom filan var, sonra o french press için "rororo" gibi bir şey uydurursam, bu da çok kullanışlı olsa, kelimeyi yayma garantisi de versem; beni dinleyenler çıkar mı? çıkması için ne yapmalıyım?

evet bitti. lütfen "dil kendi kendine gelişir, şöyle olur, kabul görür, böyle olur, canlı bir varlıktır" vb cevaplarla gelmeyiniz. ulaşmak istediğim hani nasıl "bundan sonra ytl demiyoruz, geçti, tl diyoruz. " gibi bir durum olduğunda herkes uyuyorsa, yine güçlü bir kurum tarafından yabancı isimler veya mevcut bir kelimenin farklılaştırılması "emredilirse" başarılı olunabilir mi?

öpüyorum.
0
oldu görüşürüz
(28.02.09)
kelime bulma konusunda sizin bulduğunuz ya da kendi deyiminizle uydurduğunuz kelime akılda kalıcı kolay ve o gerecin yaptığı işi karşılıyorsa o kelime zaten kendiliğinden yayılır.
0
cumingsoon
(28.02.09)
şahane soru.

benim de tdk ile derdim var. bir sürü de entry girdim konuyla ilgili. yabancı kelimelere buldukları karşılıklar, gerçekten de kendileriyle dalga geçirtmek için bulunmuş gibi. yani "çok oturgaçlı götürgeç" gerçek bir karşılık değil, espri amaçlı uydurulmuş, ama bıraksan tdk'yı, hakikaten de otobüse "çok oturgaçlı götürgeç" der. zira yüzyıllardır "ataş" diye kullandığımız 4 harfli yazması, okuması, söylemesi, akılda tutması kolay kelimeye "tutturgaç" diye çince bir karşılık bulabiliyorlar. bir sürü örneği var bunun. french press tek içimlik filtre kahve yapmaya yarayan bi alet ve türkçesi yok. bıraksan buna da gaçlı guçlu bir şey bulurlar. ya da salak bir kısaltma (faks kelimesine belgegeçer diyip, ondan sonra da uzun bulup belgeç yapmak gibi) "kahveyapar" ya da "kahvesüzer" giye bir karşılık bulur, sonra da kısaltır "kahyap", "kahsüz" gibi rezalet bir kısaltma yaparlar. kimse de tutmaz. allahaşkına kaçımız faks'a belgeç, email'e elmek diyoruz? tutacak kelimeler bulamıyorlar. french press'e rororo desek daha çok tutar.

destekliyorum ve bir atılımınız olacaksa yanınızdayım.
0
kibritsuyu
(28.02.09)
french press için tek kelimelik bir karşılık yok bildiğim kadarıyla. mesela, bana birisi sorsa "french press mi, o da ne?" diye, "filtre kahve yapılan alet" falan diye açıklamam gerekiyor. bu tip durumlar tamamen kavramın, toplumun kültüründe var olup olmamasıyla ilgili. japonların sake içtiği minik kasenin onlarda en az bir ismi vardır, ama bizde yok, çünkü bizim kültürümüzde böyle bir gereç yok. hani derler ya, eskimolarda kar önemli bir şey olduğu için, kar anlamına gelen bilmem kaç kelime var diye, böyle bir durum.

günümüzde bu tip kavramlar/nesne isimleri, bizde kullanılmaya başladığında yabancı dildeki isimleri ile benimseniyorlar. bence bunun sebebi teknoloji ve iletişimin gelişmesiyle yabancı kültürlerin çok kolay izlenebilir, ulaşılabilir olması. Bu benimseme sürecinde anglosakson kültürün baskınlığı olduğunu gözlemliyorum. sizin verdiğiniz örneğe bakarsak, fransızlar french press için "cafetiere" kelimesini kullanıyor ama bizde yerleşen ingilizcesi oluyor. bir kez yerleştiğinde de yerine türkçe bir kelime yerleştirmek zor. bu konuda tdk'nın en büyük başarısının, "bilgisayar" kelimesini tam zamanında üretmek olduğu söylenir, yoksa büyük ihtimal hepimiz bu alete kompütür diyor olacaktık.
0
mermaid
(28.02.09)
söyleniş, okunui, yazılış kolaylığına falan hiç dikkat etmiyor tdk. halka nasıl daha kolay gelir diye de düşünmüyor. bilgisayar gerçekten tam zamanında bulunmuş bir karşılık. ama 20 senedir kullanılan, artık piyasadan kalkmak üzere olan "faks"a belgegeçer demek için çok geç kalındı. bi de gegeçe falan diye okunması zor. kısaltıp belgeç de yapsan şu saatten sonra kimse tutmaz.

bazı kelimelerin illa ki türkçe kelimelerle karşılanmaya çalışılmasını da anlamıyorum. tek bir türkçe kelimeyle karşılanamayınca 2-3 türkçe kelimeyle açıklanıyor, uzun gelirse ilk harflerinden kıslatılıyor. ya da yaptığı işin sonuna "-gaç -geç" getiriliyor. bu türkçe değil ki. şahsen yapı ve kural itibariyle türkçeye daha uygun olan yabancı kelimenin kullanılmasını tercih ederim. yani french press'e kahve süzdürgeci, kahve yapacı falan gibi bir şey deneceğine "kafetiyer" densin, bu şekilde girsin dilimize tercih ederim.
0
kibritsuyu
(28.02.09)
bilgisayar kelimesi ve bu alandaki bircok terim icin (bkz: aydin koksal)

su anki tdk'nin durumunu ben de pek ic acici bulmuyorum, ama zamaninda iyi isler yapmislar gercekten.

bir de guzel bir ironi (bunun da duzgun bir turkcesi yok ama yerlesmis, guzel olmus. istihza da guzel gerci) ornegi (bkz: milli produktivite merkezi)
0
lykos
(28.02.09)
bu düsünceniz, devlet destekli, bol gönüllülerden cok güzel bir proje olur.
hatta madem bu kadar ilgilisiniz, baslangic olarak konu ile alakali kisileri bir araya toplayici bir site de olusturulabilir.

bir diger mevzu ise, karsilik üretilen kelimelere bir sekilde tinisal olarak sempati mi duyulmuyor, serde tembellik mi var ayri bir konu. örnegin almanca´da yabanci kelimelere illaki bir karsilik bulunmus bu zaman kadar. lakin son yy esiginde onlarda da gözle görülür ciddi yabanci kelime kullanimi var. ancak almanca´da uzun kelimelere hic de soguk bakilmamis, yazim da ve sözlü anlatim icinde yerlesik olarak kullaniliyor. bu hususa deginis sebebim, bu bizde bulunan uzun kelimelere sicak bakilmayisinin, baska sebepleri oldugunu düsünüyorum. lakin diger bazi arkadaslarin da degindigi gibi türk dili tetkik cemiyeti zamaninda türetilen kelimerin kalitesi müthistir. bugün o sekilde saglam, hizli ve tutarli kelime türetilmeyisinin sebebini de dil yüzünden degilde de, dile hakim insanlarin azligindan kaynaklandigini saniyorum.

sadede gelirsek, her dil güzeldir bizim de hamurunda yoguruldugumuz bu dil, heran gelistirilmeye muhtac.
genel anlamda, konu ciddiye alinsa müthis seylere imza atmak pek ala mümkün.
0
aheste cek kurekleri millet uyanmasin
(28.02.09)
bu konuda dil derneği önemli ve ciddiye alınan bir kurumdur. www.dildernegi.org.tr adlı internet sitesi mevcut.

dille sıkı uğraşı olan birisi olarak benim de tdk ile derdim var. bu konuyla ilgili sözlük'te de birçok "entry" girdim.(bak yine ecnebicesini kullandık. girdi desek şuna. veya giri) tdk ile ilgili temel sorunlardan birisi tutarsızlığı. bunun kökeninde de 1980 darbesinden tdk'nın yapısıyla oynanması yatıyor. ben tdk'nın yayınlarına güvenmiyorum. imla kılavuzu olarak bu konuyla ciddi ilgilenen herkesin yaptığı gibi ana yazım kılavuzu'nu, sözlük olarak da darbeyle yapısı değiştirilmeden önceki son sarih tdk sözlük çalışması olan 1983 tdk türkçe sözlük'ü kullanıyorum. bunun ışında can yayınları'ndan çıkma ali püsküllüoğlu'nun sözlüğü iyidir. ayrıca merhum andreas tietze'nin simurg'dan çıkma etimolojik türkçe sözlüğünün tamlanmasını da - her ne kadar ölümünden sonra yıllar sürecek olsa da - dört gözle ve sabırla beklemekteyim.

dilin gelişmesi için yapılması gereken temel şey onu kullanmak ve bilmek. söcüklerin türemesini sağlayan şey temelde akademik, bilimsel ve edebi alanda onun kullanılmasıdır. bunu sağlayabilmek için de insanlara iyi bir dil eğitiminin verilmesi gerekir. yurtdışında eskiden latince ve klasik yunanca eğitiminin verilmesinin sebebi insanlar entelektüel çalışmaya girdikleri zaman gereksindikleri sözcükleri türetebilsinler diyedir.
türkiye'de ise dil yeterince kullanılmadığı için - yani yaratıcı entelektüel çalışma yeterli olmadığı için - iş tdk'ya kalıyor. dolayısıyla bu halkın kullanımı ve sözcük türetmesiyle bulunacak bir şey değil. bugün halkın kullandığı temel gereçleri karşılayacak belli başlı sözcükler zaten var. asıl mesele felsefe, sosyal bilimler, fen bilimleri, özellikle yurtdışından alınan teknoloji, edebiyat vb. alanlardaki sözckülerin türetilmesi.

bu da aslında sorunun sadece bir kısmı. türkçe sorunları hep ideolojik bir bakış açısından ele alınmakta. türkçe'nin zenginleştirilmesi - daha doğrusu yoksullaşmaktan kurtarılması - düşünülmemekte. bugün beğenmediğimiz ingilizcesnin sözvarlığı türkçe'den çok daha geniş olanaklar sunuyor. öztürkçeleştirmek bir çözüm değil, pek çok kere ayakbağı olabiliyor. örnekse tercüme etmek yerine çevirmek dediniğiniz anda bu dilde bir daraltmadır. daraltmanın sebebi çevirmek sözcüğünün zaten başka anlamlara gelmesidir. siz bugün "açık" dediğiniz sözlükte açık sözcüğünün yüzlerce anlamı vardır. nüanslar hatta temel ayrımlar belirsizdir. konuşmayı her tarafa çekebilirsiniz. bizim bir tek sözcükle karşılamak zorunda olduğumuz birbirinden farklı kavramları elin oğlu 50 farklı sözcükle belirgin bir şekilde ayırabiliyorsa burada dilin sözvarlığı açısından bir yoksulluğu var demektir.

türkçe'de öztürkçecilik veya osmanlıcacılık sığlığını aşamadık. beri yanda "bırakınız geçsinler" duruyor. "bırakınız geçsinler" dediğiniz anda bırakalım o zmaan başka dil konuşalım! bu da çözüm değil. o zaman temel ilke bir dilin kendi sözvarlığından yararlanarak dili olabildiğince zenginleştirmek olamlıdır. bugün disk sözcüğü türkçe'de zaten kullanılan bir sözcük. siz tutup da discplayer yerine bir sözcük aradığınızda buna tekerçalar demek abes. diskçalar demek daha mantıklıdır. pratiktir, dili gereksiz bir sürü anlamdaş ve ikircil sözcüklerle hantallaştırmaz, yoksullaştırmazsınız. örnek: yeni hava iş kanunu tasarısında uçuş personeli yerine uçucu personel denilmiş. uçucu? uçucu madde gibi yani. bu dili kısırlaştırmaktır. aynı sözcüğpe birden fazla kavramı bindirip dili hantal ve yoksul kılmaktır. çünkü dilimin sınırları dünyamın sınırlarını belirler! (bkz: ludwig wittgenstein)

ben dile çok kafa yoran birisiyim. bu konuda sürekli çalışıyorum. yazdığım metinlerde dilin olanklarını kullanmaya, akla yatkın yeni yollar arayıp zenginleştirmeye gayret ediyorum. dil kullanıla kullanıla gelişir. ama halktan önce yazarlarca, entelektüellerce, akdemisyenlerce... tabii bunu yapan adamların da dili bilmeleri gerekmekte.bunda bir kurumun da katkıları olur. ama şu anki "darbe yemiş" tdk bunu gerçekleştirmekten yoksundur. bileşik sözcüklerin yazımı konusunda bile tutarsız ve çelişkili bir tutum içinde olan şimdiki tdk'dan medet umulamaz. öte yandan "ne kadar orta asya kökenli olmayan sözcük varsa topunun köküne kibritsuyu" diye oktay sinanoğlu gibi yalınkılıç ve kör dvüşüyle saldırıya geçenler de bana salt mantıksız bir milliyetçilik içindeler gibi gelmekte. hiçbir dilde sadece safkan sözcüklerle konuşamazsınız. olanaksızdır! bu yüzden türkçeyi zenginleştirmede öztürkçecilik adına sözcük ırkçılığına gidilmemelidir.

ancak ben yine de türkçe'nin kendi sözcük dağarcığından devinim sağlanarak devinim kazandırılmasından yanayım. dışarıdan gelme gereçlere ait sözcüklerse işin sadece bir boyutu. bugün iki önemli sorun varsa onlardan birisi dilin yoksul bir biçimde temel kavram nüanslarından yoksun olmasıdır. bir diğeri ise dışarıdan gelen sözcüklerin artık türkçe imlaya bile uydurulmadan dil içinde kullanılmaları. french press deneceğine frençpres dense ona bile razıyım neredeyse.
0
beccaria
(28.02.09)
bana sorarsaniz tdk kadar biz de sucluyuz. kibritsuyunun orneginden gidiyorum, faksa belgegecer demeliyiz. nedeni de gercekten gecen bir belgenin olmasi. aklima ilk gelen ornek almanlar ve onlarin nerede ise dunyada standartlasmis kelimleri kendilerine gore cevirmeleri. ornegin televizyona fernsehen diyorlar ve bu fern ve sehenden olusuyor. biraraya gelince uzaktan izlenen gibi bir anlam cikiyor (almancam yok denecek kadar az, birebir ceviriyorum). peki biz televizyon icin uzaktanizlenen diye bir tamlama olustursak kacimiz bunu kullanir? olusturulan kelimenin soylenis kolayligi kadar o kelimeyi bilmeyen icin ifade ettigi anlam da onemli. yani belgegecer deyince bunu faks ile iliskilendirmek hic zor degil.
0
kadirsavun
(28.02.09)
@kadirsavun: ilişkilendirmek zor değil zaten. öyle bir açıklamalı kelime ki ne olduğu şıp diye anlaşılıyor. yani biri bana "tutturgaç" dese ataş demek istediğini anlarım. ama ataş gibi sade, güzel bir kelime dururken sırf fransızcadan gelmiş diye bundan rahatsız olup "yooh bu gavırca. olmaz" diyip dört harfli iki heceli mis gibi kelimeyi, dokuz harfli, üç heceli acaip bir kelimeye dönüştürmeye ne gerek var.

bel-ge-ge-çer. 10 harfli, dört heceli. ortadaki heceler de ge ge diye tekrar ediyor. upuzun bir kelime. karşılığı ne? "faks". raks gibi, dans gibi türkçe olarak kabul edilmiş kelimelere ne kadar da benziyor. ama yok olmaz. ingilizce bu. illa türkçe olacak. isterse 20 harfli karşılık olsun, yazması da söylemesi de garip olsun, ama türkçe olsun.

yabancı kökenli tren sözcüğüne espri olsun diye "alttan tüttürmeli üstten öttürmeli götürgeç" denmesini hiç acaip karşılayamıyorum bu yüzden. valla bıraksan buna benzer bir karşılık bulurlar. ha duyunca tranden bahsedildiğini anlıyorum ama sadece anlıyorum. kimse benden böyle karşılıkları (gerçek olanlarından bahsediyorum bu esprilerden değil) benimsememi beklemesin.
0
kibritsuyu
(28.02.09)
(4)

İkna Kabiliyeti Üzerine

thefalloftekin
internetten bulabileceğim bi kaynak var mı? özellikli ikili ilişkiler çerçevesinde..wiki falan pek yardımcı olmadı açıkçası..tanım/açıklayıcı olabileceği gibi teknik geliştirmeye yönelik rehber tarzı da olabilir, e-book olursa öpülebilir..
internetten bulabileceğim bi kaynak var mı? özellikli ikili ilişkiler çerçevesinde..
wiki falan pek yardımcı olmadı açıkçası..

tanım/açıklayıcı olabileceği gibi teknik geliştirmeye yönelik rehber tarzı da olabilir, e-book olursa öpülebilir..
0
thefalloftekin
(28.02.09)
buyur güzel kardeşim: www.google.com.tr

yalnızca .pdf dosyalar, içlerinde mutlaka işine yarar bir şey çıkacaktır. (ayrıca pdf'i doc ile de değiştirebilirsin tabii)
0
oldu görüşürüz
(28.02.09)
istanbul bilgi üniversitesi yayınları'ndan böyle bir kitap çıktı. aslında daha ziyade hukuki arabuluculuk (bkz: mediation) kurumu üzerine, ancak yardımı dokunabilir.

www.bilgiyay.com
0
beccaria
(28.02.09)
TORRENTZ.COM 'da e-booklar mevcut.
0
desdinova
(28.02.09)
rhetorical skills diye aratirsaniz internette faydasi olabilir. bir de bir ara alev alatli yahoo grup fallacy (safsata) kitabi cikarmisti. ne yapmamaniz gerektigini örnekleri ile acikliyordu.
0
atmacaged
(01.03.09)
(8)

Çeviri (çok kısa)

türk kelekom
We will need a name and address to sort the contracts. Also a biography and a pic 120x120 for our website. acizim.bu arada takıldığım nokta sort the contracts noktası,yoksa sorun yok yani o kadar da değil.
We will need a name and address to sort the contracts. Also a biography and a pic 120x120 for our website.

acizim.

bu arada takıldığım nokta sort the contracts noktası,yoksa sorun yok yani o kadar da değil.
0
türk kelekom
(23.02.09)
isim ve adres lazimmis kontratlari "siniflandirabilmeleri" icin
ayirmak siniflandirmak falan gibi "sort"
yanilmiyorsam
0
cisterna
(24.02.09)
"sort" sadece "halletmek" de olur.
0
dehri
(24.02.09)
halletmek mi diyoruz yani?
0
🌸türk kelekom
(24.02.09)
"Sözleşmeleri tasnif edebilmek için bir isim ve bir adrese gereksinimimiz var. Ayrıca internet sitemiz için de 120x120 boyutlarında bir resim ve bir biyografi de gerekli."
0
beccaria
(24.02.09)
sınıflamak daha dogru burada. halletmek icin olanı sort out gibi.
0
atmacaged
(24.02.09)
bana da sort sanki burada 'ayiklamak' gibi geldi.
0
legalalien
(24.02.09)
sort the contracts değil o, sort the contacts o. ayrıca sort için halletmek ya da ayıklamak falan diyenlerin de ağzına biber sürerim.

sort'un anlamı sıralamaktır, ayıklamak olarak da geçer bazı yerlerde ancak gruplara ayırmak için ayıklamak gibisinden bir ayıklamadır.

contracts'ı contacts yaptığınızda olur o iş.
0
co2s2
(24.02.09)
sort orada düzenlemek anlamında kullanılmış. Kontratları isin ve adrese göre düzenleyip sıraya falan koyucaklar. Dağılın şimdi :)
0
kabal
(24.02.09)
(4)

Kitap tavsiyesi

cy7
Selamlar herkese. Sağlıklı ve dengeli beslenme ile ilgili şöyle güzel bir kitap arıyorum. Ama Osman Müftüoğlu vs değil. Yok ot yiyin ama arada et yiyin demesin yani, onu dedem de biliyor, ben açıklama da istiyorum. Amacım ilk olarak sağlıklı ve dengeli beslenmeyi öğrenmek,, ikinci olarak da kilo ver
Selamlar herkese. Sağlıklı ve dengeli beslenme ile ilgili şöyle güzel bir kitap arıyorum. Ama Osman Müftüoğlu vs değil. Yok ot yiyin ama arada et yiyin demesin yani, onu dedem de biliyor, ben açıklama da istiyorum. Amacım ilk olarak sağlıklı ve dengeli beslenmeyi öğrenmek,, ikinci olarak da kilo vermek. Ama öyke iki üç haftada diyet yapıp vericem diye aciliyetim yok. Okuduğunuz böyle güzel kitaplar varsa tavsiyelerinizi bekliyorum.
0
cy7
(16.02.09)
adamın bir seminerine katılmıştım. kayda değer şeylerden bahsetmişti. bir bakılmasında zarar olmaz herhalde:
www.maranki.com
kitapları da var bildiğim kadarıyla.

edit: kitaplarından biri de şu:
www.maranki.com
0
hicazkar
(16.02.09)
yedikçe zayıfla ve ince kal

yazarı michel montignac

kitabın ismine aldırma. süper kitap.
0
trista
(17.02.09)
kesinlikle mehmet öz - siz diyettesiniz.
0
beccaria
(17.02.09)
omega diyeti. yazan kadın omega 3 konusunda dünyada önemli bir isim. tarifler ve işin mantığını çok güzel anlatıyor. şiddetle tavsiye ederim.
0
hirondelle
(17.02.09)
(8)

istanbul semalarındaki papağanlar

pozitif dusunce de kazanir
gören var mı?geçen gün ciyak ciyak ses duydum hemen cama koştum, bahçedeki kedi ağacın tepesine çıkmış kuşlara saldırıyor. tam o sırada 2 tane büyükcene yemyeşil papağan uçtu önümden, kedi indirmeden uçtular demek ki...yıllar önce de böyle sesler duyup gökyüzüne baktığımızda 5-6 yeşil papağan sandığ
gören var mı?

geçen gün ciyak ciyak ses duydum hemen cama koştum, bahçedeki kedi ağacın tepesine çıkmış kuşlara saldırıyor. tam o sırada 2 tane büyükcene yemyeşil papağan uçtu önümden, kedi indirmeden uçtular demek ki...

yıllar önce de böyle sesler duyup gökyüzüne baktığımızda 5-6 yeşil papağan sandığımız kuş geçerdi, hayvanat bahçesinden kaçmışlar gibisinden söylentiler vardı.

acaba şu sıralar etrafta uçan papağanların hikayesi nedir, bilen var mı?
0
pozitif dusunce de kazanir
(13.02.09)
benzer soru geçende vardı, aramaya inanın bence.
www.eksiduyuru.com

Ama yine de, evet o bir papağan cinsi. Dünyada bolca olan da bir cins.
0
jesterdvine
(13.02.09)
bunlar yeşil pakistan papağanlarıdır. zamanında biz evin balkonuna kafes kurup neredeyse 6 yedi tane yakalayıp evde beslemiştik. bunların hikâyesi, papağanları taşıyan konteynırın bir kaza sonucu devrilip yüzlerce papağanın da serbest kalarak etrafa yayılması şeklindeymiş. herkesçe anlatılan hikâye buydu.
0
beccaria
(13.02.09)
Eğer Gülhane Parkı çevresindeyseniz orada bolca var bu yeşil papağanlardan. belki oradan yollarını şaşırmışlardır.
0
teritori
(13.02.09)
şehir içinde hiç rastlamadım şimdiye kadar ama 3 sene öncesine kadar İstanbul Büyükçekmece'de bahçeli bir evde oturuyorduk ve yazın hep ciyak ciyak sesler çıkararak tepemizden geçerdi bu yeşil papağanlar, hem de sürü halinde. ama şehir içinde, hele ki böyle soğuk havalarda hiç rastlamadım şimdiye kadar. ilginç. ama bunlar demek ki soğuk havaya dayanıklı bir papağan cinsinden. yoksa kafesinden kaçan papağan iki güne kalmaz ölür bu soğukta.
0
daysleeper
(13.02.09)
@jesterdvine; verdiğiniz linki internet kullanıcıları göremiyor. pozitif düşünce kazanır da bir internet kullanıcısı olduğundan arasa bile bulamaması doğal.
0
hia
(13.02.09)
@ hia: pardon yaf, hiç dikkat etmemiştim.
0
jesterdvine
(13.02.09)
ben evlatlık alırım demiştim, yineliyorum, aklınızda olsun.
0
cedilla
(13.02.09)
izmirde de vardı iki sene öncesine kadar. istanbuldan buraya uçmuş olamazlar heralde.
0
berhan
(13.02.09)
(4)

Lazer Yazıcı Tavsiyesi İstiyorum...

ugur dundara yakalanmis firinci
Selamlar,Evde kullanmak için bir lazer yazıcı almak istiyorum. Aradığım 1-2 kriter var. Bütün akşam aradım durdum ama kafa 1 milyon oldu.1. Kartuşu doldurulabilir olsun. 2. Modem'de Printer Server desteği var oradan çalışabilsin. USB giriş var. USR 9108 modeli.2. Mümkün olduğunca sorunsuz ve bilinen
Selamlar,

Evde kullanmak için bir lazer yazıcı almak istiyorum. Aradığım 1-2 kriter var. Bütün akşam aradım durdum ama kafa 1 milyon oldu.

1. Kartuşu doldurulabilir olsun.
2. Modem'de Printer Server desteği var oradan çalışabilsin. USB giriş var. USR 9108 modeli.
2. Mümkün olduğunca sorunsuz ve bilinen bir marka olsun (HP, Canon, Xerox vb...)
3. Servisi vs... çok olsun tamir masrafı kaçmasın bize.
4. Mümkünse Siyah ve Renkli alternatif olsun. Arada renkli 1-2 sayfa basabilelim öle fotoğraf kalitesinde olmasına gerek yok.
5. Bıçak mıçak diye bazı şeyler okudum öle değişince arıza yapmasın.
6. Kağıt sıkıştırmasın.
7. Ucuz olsun 150-250 arasında olsun mümkünse.
8. Baskı maliyeti düşük olsun.
9. Çok ısınmasın.
10. Küçük olsun bide eve sokucaz aleti.
11. Yok artık bide adam gelsin kursun evde.

Vallahi tecrübe ettiğiniz bildiğiniz bir model tavsiyesi yapın gözünüzü seviyim.
0
ugur dundara yakalanmis firinci
(01.02.09)
yeni bir model değil, renkli de değil ama hp laserjet 1020 gerçekten harika bir ürün. evde ve işte kullanıyorum. çok memnunum. bugün işyerinde 1000 sayfadan fazla baskı aldım. teklemeden yazdırdı. 3 senedir kullanıyorum hiç bir sorun çıkarmadı. tavsiye ederim kesinlikle.
0
aklimdan zorum var
(01.02.09)
lexmark e250d. 3 aydir her gun en az 100 sayfa baski aliyorum bir kere kagit sikismadi.
0
jeanne hebuterne
(02.02.09)
hp laserjet 1020 eyüdür, temizlükdür. ben de en aşağı 2005'ten beri kullanıyorumdur bunu. bir sorun çıkarmadı. güzel güzel yazdırmakta. toneri her yerden doldurulabilmekte.boyutu küçük. kâğıt sıkıştırmıyor. fiyatı uygun.
0
beccaria
(02.02.09)
ÖNEMLİ: Laser printer alırken içinde toneri TAM DOLU mu mutlaka sorun! Zira genelde DEMO toner çıkmakta laser yazıcıların içinden ve ekstra toner almak için 100-150 YTL bir para bayılırsınız. Bu yüzden fiyatları karşılaştırırken bunu da göz önüne alın.

SAMSUNG SCX-4300 - TAM DOLU TONERLİ

www.hepsiburada.com

Üstünde fotokopi gibi scanner'ı var aynı zamanda fotokopi zaten. Bu önemli bir özellik çünkü diğer makinalarda kitaptan bir sayfa çekmek olanaksızdır. Ayrıca çok karizmatik bir dizaynı olduğunu da belirtelim. Astoria'daki EP Center'da Cardfinans'a 6 taksit 300 YTL idi geçen hafta.
0
justhink
(02.02.09)
(8)

Şairin adı

sui
Hatırlayamıyorum delireceğim. Çok ünlü bir şair değildi muhtemelen, Türk, aynı zamanda reklamcı olduğunu hatırlıyorum. Bir veya en fazla iki kitabı vardır, Atilla İlhan'ımsı bir tarzı vardı, aşk-ya da ayrılık üzerine çooook uzun, karanlık, adamı darmadağın eden bir şiiri var, böyle yirmi bölümden fa
Hatırlayamıyorum delireceğim. Çok ünlü bir şair değildi muhtemelen, Türk, aynı zamanda reklamcı olduğunu hatırlıyorum. Bir veya en fazla iki kitabı vardır, Atilla İlhan'ımsı bir tarzı vardı, aşk-ya da ayrılık üzerine çooook uzun, karanlık, adamı darmadağın eden bir şiiri var, böyle yirmi bölümden falan oluşuyor olabilir. Bazı kısmında fahişelerden, gösteri yürüyüşlerinden, hapishanelerden bahsettiğini hatırlıyorum hayal meyal.

Ve kendisi 2-3 sene önce öldü sanırım, intihar olabilir.
0
sui
(30.01.09)
intihar deyince aklıma gelen:
(bkz: zafer ekin karabay )
0
fempusay
(30.01.09)
Yok değil. Sanki soyadında öz falan vardı. Komple atıyor da olabilirim.
0
🌸sui
(30.01.09)
(bkz: kaan ince) var bir de intihar eden?
0
fempusay
(30.01.09)
Yok o da değil. Belki de intihar etmemişti, eceliyle ölmüştü. Genç ölmüştü ama onu iyi biliyorum.
0
🌸sui
(30.01.09)
Arkadaş Z. Özger

reklamcı değildi, sadece ölüm ve öz soyadı çağrışımyla yazdım
0
cutterfly
(30.01.09)
belki biraz tuhaf gelecek ama aslında tuna kiremitçi reklamcı bir şairdir. üstelik de birer komedi olan romanlarını yazmadan önce ciddiye alınan başarılı bir genç şairdi. akademi diye bir şiir kitabı vardı ve dahası varlık dergisi'nden ödül almıştı. öte yandan özdemir ince olabilir mi diyorum? veya yakın zamanda orhan duru toprağa verildi. o da reklamcılık yapıyordu aynı zamanda sanırım.
0
beccaria
(30.01.09)
Yok değil arkadaşlar maalesef ya. Sözlükte başlığı bile var aslında, orada okumuştum hatta öldüğünü.
0
🌸sui
(30.01.09)
Kendim ettim kendim buldum, cevap uğur özakıncı olacaktı.
0
🌸sui
(30.01.09)
(2)

İşletmemize Uygun Parçalar

Ersan
Sevgili arkadaşlar, emirgan' da bulunan restoranımızda çalmak için parça arıyoruz. (aslında firma ismi verecektim ama moderatörlerin tepkisinden çekindim. çınaraltı desem, sanırım herkes anlar)benim aklımda jazz yada klasik müzik var. ancak restoran işletmeciliği konusunda tecrübeli arkadaşların da
Sevgili arkadaşlar, emirgan' da bulunan restoranımızda çalmak için parça arıyoruz. (aslında firma ismi verecektim ama moderatörlerin tepkisinden çekindim. çınaraltı desem, sanırım herkes anlar)benim aklımda jazz yada klasik müzik var. ancak restoran işletmeciliği konusunda tecrübeli arkadaşların da fikirlerini almak istedim. Evet nedir önerileriniz? Kimleri yada hangi tarzları çalalım?
0
Ersan
(29.01.09)
jazz filan güzel de, ben çınaraltını (eğer doğru anladımsa, yani bildiğim çınaraltı ise) hep göksel baktagir ya da yunan santur tarzı müziklerle özdeşleştirmişim kafamda
0
kahvegibi
(29.01.09)
www.accuradio.com adresine girin. bu değişik müzik türlerine ve aynı müzik türü içinde de alt dallara ayrılmış kategorilere sahip bir radyo. caz ve klasik müzik bölümlerinde çalan parçalara bakın. çalan müziğin adını, hangi albüme ve hangi müzisyene/kompozitöre vb. ait olduğunu göstermekte. hem müziğinin neye benzediğini dinlemiş olursunuz hem de ona göre kendiniz tercihi yaparsınız. bence pratik bir yöntemdir.
0
beccaria
(29.01.09)
(6)

kolay okunabilecek ingilizce romanlar

noise
ingilizce roman okumak istiyorum ama kolay okunabilen, ağır bir dil kullanmayan romanlar arıyorum. bu romanların ayrıca edebi bir değeri olsun istiyorum, son dönem ya da yeni çıkan çok satan romanlardan olmasın. mümkünse klasiklerden olsun. yani okuyup bitirdiğimde tek katkısı ingilizceme olmasın, ö
ingilizce roman okumak istiyorum ama kolay okunabilen, ağır bir dil kullanmayan romanlar arıyorum. bu romanların ayrıca edebi bir değeri olsun istiyorum, son dönem ya da yeni çıkan çok satan romanlardan olmasın. mümkünse klasiklerden olsun. yani okuyup bitirdiğimde tek katkısı ingilizceme olmasın, önemli bir eser de okumuş olayım. bir örnek vermek gerekirse en son j.d salinger'in the catcher in the rye'ni okudum ve dili beni yormadı, memnun kaldım. bu tarz bir şeyler önerirseniz memnun olurum.
0
noise
(27.01.09)
illa roman değil, öykü kitaplarıyla da başlayabilirim diyorsan eğer amerikan öykücülüğünün en önemli yazarlarından raymond carver'ın cathedral öyküsü ve bu öyküyü içeren kitabını öneririm. Hatta dilersen sana Cathedral öyküsünü barındıran bir internet adresi de verebilirim. Kolayca çıktısını alıp okuyabilirsin. Carver'ın dili oldukça yalındır ve öncüsü olduğu dile getirilen kirli gerçekçilik akımının da bir gereğidir bu. Üstelik çok önemli bir yazar olarak kabul edilir. Ayrıca Hemingway'in The Old Man and The Sea adlı kısa kitabı da iyidir. hemingway'in dili temiz, kolay anlaşılırdır ve en önemlisi edebiyat tarihine geçmiştir. Aslında Hemingway'den her şeyi okuyabilirsin. Başlangıç için bunlar iyidir.
0
beccaria
(27.01.09)
alice in wonderland'de iyidir.
0
no christ requiress
(27.01.09)
prompter
(27.01.09)
j.d. salinger'in diğer öykülerini okuyun.
okuyalı uzun zaman oldu ama 1984 ve lord of the fliesın dilleri de fazla ağır değildi diye hatırlıyorum.
0
sui
(28.01.09)
hemingway iyidir, kısa ve net cümleleri vardir. öykülerine bir göz atin isterseniz. romandan ziyade ben de öykü ya da tiyatro oyunu okumanizi tavsiye edecegim. daha az yorar sizi. öykü derlemelerine ulasabilirseniz (herhangi bir kütüphaneden) sevdiginiz yazara kendiniz karar verirsiniz.
0
atmacaged
(28.01.09)
Ben Agatha Christie romanları ile başlamıştım, insan hem kaptırıyor, hem de pembe dizi değil - tamam Hemingway de değil, ama ben sevmiştim...
0
SiyamkedisiZorro
(28.01.09)
(1)

birine "iki yüzlü" demek gg sebebi mi?

cingirakli karinca
daha doğrusu ima etmek.
daha doğrusu ima etmek.
0
cingirakli karinca
(27.01.09)
benim bu konudaki hukuki mütalaama göre gavurca hypocrite anlamında ikiyüzlü kullanımı bir eleştiri ve görüş beyanıdır. mesela "x kişisi zamanında bir durum hakkında böyle demişti, şimdi ise benzeri bir durum karşısında işine gelmediği için böyle demekte. bu resmen ikiyüzlü bir tavır içine girmektir" vb. bir kullanım eleştiri sınırları içindedir. ben de zamanında entrylerimde vb. böyle kullanımlarda bulundum. böylesi bir kullanım tck açısından suç teşkil etmeyeceği için götümüze girmez.
0
beccaria
(27.01.09)
(7)

kaşar, ford nereden geliyor bu kelimeler?

abtash
Yemekhanede kızlar dedikodu yaparken duydum aklıma takıldı. kaşar diye araştırmaya kalkınca abuk subuk şeyler geldiği için buradan soruyorum. ilk kim kaşar demiş, neye benzeterek kaşar demiş?bunu bilen bunu da bilir diyerek, fordlama nerden geliyor?
Yemekhanede kızlar dedikodu yaparken duydum aklıma takıldı. kaşar diye araştırmaya kalkınca abuk subuk şeyler geldiği için buradan soruyorum. ilk kim kaşar demiş, neye benzeterek kaşar demiş?

bunu bilen bunu da bilir diyerek, fordlama nerden geliyor?
0
abtash
(27.01.09)
kaşarın eskisi güzeldir. oradan geliyor. bi de kaşar demek kötü bişey demek değildir aslen. "kaşarlanmışsın sen" derken aslında "sen bu işte tecrübelisin" demek isteniliyor. "kaşar kız" da oradan geliyor işte.
0
deckard
(27.01.09)
ford?
0
🌸abtash
(27.01.09)
Kaşar aslında kaşarlanmıştan geliyor. Yani bir durumun içinde o kadar sık bulunmuş ki artık o durumla karşılaştığında bunu doğal karşılar hale gelmiş, daha doğrusu deneyim kazanmış demektir. Mesela çok suç işlemiş birisi artık mahkemeye ve hapse girip çıkma konusunda "Biz kaşarlandık artık" der. Kaşar kız da aslında çok oğlanla birlikte olan, önüne gelenle yatan anlamında kaşarlanmış yani deneyimli bir kızdır. Hulki Aktunç'un Büyük Argo Sözlüğü'ne bakınca gördüm ki sadece kaşarlanmak değil kaşar sözcüğü de deneyimli kumarbazlar vb. için de kullanılırmış. Yani sadece hafifmeşrep kızlara ait bir şey değil. Öte yandan peki neden kaşarlanmak dersen bunun yanıtı basit: kaşarlanmak peynirin eskiyerek tadını alır hale gelmesidir(tabii kaşar peynirinin). Tabir oradan gelir.

Ford'a gelince, aslında argoda bu ford değil forttur. Hulki Aktunç'un Büyük Argo Sözlüğü'nde fortun da Türkçe'ye Fransızca sürtmek, değdirmek anlamındaki frotter'den geldiği yazılı. Belki argonun gelişimi ve diller arası geçişlilik konusunda Fransızca'dan Türkçe'ye bir sözcüğün argo olarak geçmesini yadırgayanlar olabilir. Ancak Türk argosunda Yidiş'ten geçme sözcük bile vardır ki zaten argonun büyük bir kısmını yabancı sözcüklerden geçme sözcükler oluşturur. Öte yandan bunun eski Belediye otobüslerinin markası olan Ford'dan geldiğini ileri sürenler de vardır ancak bu bence sadece yakıştırmadan öte bir şey değil. Zira eski Belediye Otobüsleri yalnızca Ford değildi. Bu tür benzerlikler ve rastlantılarla açıklamalar etimolojide sıklıkla görülmekte. İşin aslı budur.
0
beccaria
(27.01.09)
İstanbuldaki ilk toplu taşıma araçları Ford marka ve çok kalabalık olduğu için, bu kalabalıklarda arkadan dokunduranlara FORDÇU denmektedir.
0
girisimci ruh
(27.01.09)
ford (ya da fort) için 3 tane hipotez çıktı.. ee?
0
desdinova
(27.01.09)
Konu hakkında etimolojik kökenleri de belirten Hulki Aktunç'un YKY'den çıkan Büyük Argo Sözlüğü benim dediğim yönünde. Yalnız ek olarak eski otobüslerin adından gelmiş olabileceğini de belirtmekte. Fordların tamponuyla ilgili bir şey demiyor. Benim aklıma frotter daha yatkın geldi. Ford otobüsler halk içinde genel bilinendir. Bana yanlış olabilir gibi geliyor. bunu dil içindeki kökeni unutulmuş sözcüklerle ve özellikle argo sözcüklerle ilgili olarak halkın getirdiği yanlış yakıştırmaları esas alıyorum. Örnekse kameriye'nin kökeninin arapça ay demek olan kamer'den geldiği düşünülür. Oysa küçük odacık anlamındaki İtalyanca camerilla'dan gelir ki zaten kameriyenin ayla da ilişkisi yoktur. Yahut alafortanfoni sözcüğünün "alev örten huni"den geldiği düşüncesi yanlıştır ki aslı zor telaffuzla ilgili fransızca bir tamlamadır. Bence sürtürme, değdirmek anlamındaki frotter'den gelmiş olması daha makul. Büyük Argo Sözlüğü'nde otobüslerle ilgili açıklamaya da yer verilerek böyle denilmekte en azından. Tamponlarla ilgili ise bir şey söz konusu değil.
0
beccaria
(27.01.09)
freud'dan geldiği de rivayet edilmekte.
0
frtsglm
(30.01.09)
(2)

ispanyolca öğrenme

clones
ispanyolca öğrenebileceğim bir site var mıdır? Tabi ingilizce olması ve aynı zaman deuscth welle gibi bir site olması çok iyi olur. Yani bir şekilde aşama aşama yönlendiren tamamen ücretsiz bir site olması çok daha makbuldur.
ispanyolca öğrenebileceğim bir site var mıdır? Tabi ingilizce olması ve aynı zaman deuscth welle gibi bir site olması çok iyi olur. Yani bir şekilde aşama aşama yönlendiren tamamen ücretsiz bir site olması çok daha makbuldur.
0
clones
(26.01.09)
beccaria
(26.01.09)
www.studyspanish.com
derli toplu bir yer.
özellikle pronunciation kısmına bayılmıştım. ses klipleri var.
0
terrapin
(26.01.09)
(5)

İstanbul fethedildiği dönemde önemini yitirmiş ufak bir kasaba halinde miydi?

vita vinum est
Bizim hoca anlattı böyle bir şeyler.. Derste tuttuğum notu aynen aktarıyorum:"İstanbul'un fethedildiği tarihte, İstanbul siyasi ve ekonomik niteliğini büyük ölçüde yitirmiş vaziyetteydi. Küçülmüş bir kasaba halindeydi fakat yine de Bizans'ın sınırlarında ve Bizans'ı temsil eder vaziyetteydi."`Resmi
Bizim hoca anlattı böyle bir şeyler.. Derste tuttuğum notu aynen aktarıyorum:

"İstanbul'un fethedildiği tarihte, İstanbul siyasi ve ekonomik niteliğini büyük ölçüde yitirmiş vaziyetteydi. Küçülmüş bir kasaba halindeydi fakat yine de Bizans'ın sınırlarında ve Bizans'ı temsil eder vaziyetteydi."

Resmi tarihe göre sormuyorum, gerçek tarihe göre; var mı böyle bir şey? Bana mantıklı geliyor açıkçası.
0
vita vinum est
(24.01.09)
devlet küçüle küçüle rumeli hisarının falan içine sığmamış. rumeli hisarının içine devlet sığmaz çünkü.

istanbul dediğimiz yer eski su içi, haliç ve çevresinden edirnekapı'ya kadar olan yer o zamanlar. ama o zamanlar dünyadaki bütün büyük şehirler az çok öyle, çok fazla yer kaplamayan genellikle çevresi surlar ya da kaleler ile örtünmüş şehirlerdir. daha sonra rönesans hareketleri, merkantalist dönem, sömürüler ile surlar yıkılmış şehirler daha genişlemiş falan.

ama istanbul suriçi diye tabir edilen haliç'ten edirnekapı'ya kadar olan bölge olarak geçiyor ve o zaman komple surların içinde...
0
alkolikfedai
(24.01.09)
Tamam da benim sorduğum soru başkaydı galiba :) Hala meraktayım!
0
🌸vita vinum est
(24.01.09)
istanbul hiçbir zaman, hiçbir döneminde kasaba olarak görülmedi ve olmadı. görülseydi fethedilmesinde bu kadar kıyamet kopar mıydı? istanbul'a bırakın adıyla - konstantinopolis - diye hitap etmeyi, "şehir" yani "the city" diye hitap ediliyor o dönemde. şehir deyince insanların aklına istanbul geliyor çünkü. döneminin tek metropolü. içinde dünyanın en büyük tapınağını barındıran bir yer kasaba olur mu hiç? hocanın kastettiği konstantiniyye'nin II. mehmed döneminde sınırlarının ufacık bir alanı kapsaması demek olabilir ama zaten asıl istanbul dediğimiz yer de suriçi'nden müteşekkildir. yani asıl istanbul zaten o kasaba dediği suriçidir. eskiler suriçi dışına istanbul demezdi zaten. bence kesinlikle yanlış bir ifade. konuyla ilgili olarak philip mansel'in konstantiniyye adlı yapıtı ve ilber ortaylı'nın tarihte istanbul , istanbul'dan sayfalar adlı kitapları önerilebilir. fetih öncesi ve sonrası istanbulu'yla ilgili önemli bilgiler içermekte. bir de yine ilber hoca'nın osmanlı'yı yeniden keşfetmek dizisinde veya timaş'tan çıkma kitaplarının birinde istanbul'un metropol niteliğine dair önemli açıklamalar vardı. hangi kitaptaydı anımsamıyorum ama. kasaba ne demekmiş, ortaçağ'da şehir demek konstantiniyye demek zaten! :)
0
beccaria
(24.01.09)
Bu kaynakları araştıracağım, teşekkürler.
0
🌸vita vinum est
(24.01.09)
notunuzdakiler, fethi ve fatih 'i küçümsemek için kullanılan ifadeler. istanbul fatih 'ten önce de kaç kere muhasaraya alındı? o zamankilerle fatih sultan mehmet in bizansı arasında uçurum mu vardı ki?
kaldı ki bizans imparatoru da şehri muhasarada küt diye teslim etmemiştir. devletini ve tahtını sonuna kadar savunmuştur. hatta ki, bizans imparatorunun bu savunması osmanlıda diğer padişahlara emsal bile teşkil etmiştir.

misalen ve yanılmıyorsam, ikinci abdülhamid tahttan indirilip gözhapsinde tutulduğu zamanlar, ittihatçılar ülkenin 10 senede a. koyup istanbul kuşatma altındayken abdülhamid hana yurtdışına çıkmasını salık veriyorlar. efendim şehir işgal altında can güvenliğiniz için yurt dışına çıkn dediklerinde "bizans sultanı kadar da mı olamayacağım. siz gidin ben silahımla vatanımı savunurum" diyor.
yani padişah isminde yanılmış olabilirim ama böyle bir diyaloğu okumuştum bi ara.

edit: isim ve diyalog doğruymuş. buyrun linkleri:
(bkz: #5667454)
www.enfal.de
0
fizikopat
(25.01.09)
(9)

Dostluk Temasını İçeren Edebiyat Ürünleri

eftalit
Hikaye olur, şiir olur deneme olur, edebiyatla ilgili herşey olur. Var mı aklına gelene?
Hikaye olur, şiir olur deneme olur, edebiyatla ilgili herşey olur. Var mı aklına gelene?
0
eftalit
(24.01.09)
thinkbeforedoing
(24.01.09)
aklıma ilk tutunamayanlar geldi niyeyse.
0
light beam
(24.01.09)
point me at the sky
(24.01.09)
wpi
(24.01.09)
stephen king - stand by me
0
fuck milk get beer2
(24.01.09)
kırmızı pazartesi,marquez
0
dr.ramiz
(24.01.09)
biraz değişik bir tür dostluk olacak ama aklıma geldi birden: kinyas ve kayra ve piç. ikisi de hakan günday'ın ve romandır. bir tanesinde iki arkadaş - kankardeş söz konusudur, diğerinde ise bir grup yakın arkadaş. bu arada vüs'at o. bener'in dost öyküsü özellikle önemlidir ve edebiyatımızın yakın tarihinde yer etmiş ciddi ve çok önemli yapıttır. berbat olmasın diye içeriğine girmiyorum bu öykünün.
0
beccaria
(24.01.09)
fikrimin ince gülü tavsiye ederim. aslında direk dostluk üzerine yoğunlaşmış bir kitap değil ama yine de okunmalı bence.
ayrıca murathan mungan cenk hikayeleri ni de atlamamak lazım.
0
Omayra
(24.01.09)
Thomas Bernhard'in kitabi: Wittgenstein'in Yegeni
0
nazenin
(25.01.09)
(6)

Ressam sevgiliye ne hediye alınır?

sakingittarist
Evet soru bu. Sevgili bayan, ben de takdir edersiniz ki er kişiyim. Ne alınır?(tual, fırça, boya bok pösür falan... lütfen bak, kalbinizi kırarım)
Evet soru bu. Sevgili bayan, ben de takdir edersiniz ki er kişiyim. Ne alınır?


(tual, fırça, boya bok pösür falan... lütfen bak, kalbinizi kırarım)
0
sakingittarist
(23.01.09)
kendiniz resim yapıp onu şaşırtabilirsiniz.
0
madrigal
(23.01.09)
fotograf makinesi.
0
ermanen
(23.01.09)
theunforguven
(23.01.09)
her ne kadar kalbinizi kırarım dediysen de kaliteli güzel, ciltli bir eskiz defteri şahane bir armağan oluyor. bana vermişti zamanında bir iki kız arkadaşım, oradan biliyorum. yalnız mutlaka kağıdı kaliteli olsun, ciltli veya güzel kapaklı olsun ve asla spiral falan olmasın! eğer belirli bir gün için vereceksen sakın kendin resim yapma. önemli bir gün olmadan vereceksen resim şaşırtıcı olabilir ancak. aksi takdirde kendi emeğini vermeni değil de maliyetten kaçındığını aklına getirebilir. bunun dışında taschen'in vb. ressamlarla ilgili sanat kitapları var. en sevdiği ressamları biliyorsan oradan alabilirsin. özellikle hommer kitabevi, robinson crusoe'dan, pandora'dan bulabilirsin böyle kitapları. hommer'in yanındaki mektup kırtasiyede de dediğim eskiz defterlerini bulabilirsin. ayrıca ressam bir dişi güzel bir atkı, şal, fular vs. şeylerden çok hoşlanır. özellikle sadece dışarıda giyeceği değil de kapalı alanlarda da sanatçı kişiliğini dışavurmasını sağlayacak fular-atkı arası bir şey hoşuna gidecektir. ha bir de yky'den çıkma kimi sanat kitapları ve ressamların eserlerinden oluşan kalın ciltli özel basım kitaplar mevcut. misal bahadır baruter'in çizimlerinin olduğu bir kitap var. bunun dışında özgün olmak koşuluyla ressam, çizer vb. nin çerçevelenmiş- çerçevelenmemiş posterleri olabilir. ama mutlaka özgün bir şey olmalı. kitap fuarında penguen'in standında yine b. baruter'in çok güzel ve devasa boyuttaki sıkı taramalı ayrıntılı çizimleri vardı. şimdilik gustave klimt'in öpüşen sevgilileri gibi ayağa düşmüş durumda da değil. bence şahane olur.
0
beccaria
(24.01.09)
Kendi isimlerinizi kendi elinle nakisladigin yesil mavi renkli bir yastik -renkler kararlilik mesajidir, ayrica bak bunu basarabilirsen hedefe az kalir dostum-,
yastiga ilisitirlmis Pink Floyd collection,
Guzel bir kirmizi sarap,
2 kadeh,
yarim kilo bitter cikolata...
0
paramedic
(24.01.09)
süpersiniz... öpüyorum:)
0
🌸sakingittarist
(13.04.09)
(22)

Tek hikayeyi birçok kişinin gözünden anlatan film

merope
Böyle tek bi olayı, o olayda bi şekilde yer alan insanların gözünden tek tek ve sırayla anlatan filmleri imdb de hangi keyword ile arayabilirim?tabi böyle bir film biliyosanız cevapla ya basıp yazarsanız o da makbule geçer!tenks.
Böyle tek bi olayı, o olayda bi şekilde yer alan insanların gözünden tek tek ve sırayla anlatan filmleri imdb de hangi keyword ile arayabilirim?
tabi böyle bir film biliyosanız cevapla ya basıp yazarsanız o da makbule geçer!
tenks.
0
merope
(18.01.09)
vantage point

edit:

keyword: multiple perspectives
www.imdb.com
0
ermanen
(18.01.09)
jackie brown demeye gerek var mı bilemedim...
0
uyuzcan
(18.01.09)
keyword veremiycem ama Guy Ritchie nin tarzı bu şekildedir.filmlerinin tamamını bulup izleyebilirsiniz.güzeldir.
gerçi zaten 8-10 tane filmi var
0
genc irisi
(18.01.09)
run lola run!
0
zkurmus
(18.01.09)
kane, citizen kane
0
radikalherif
(18.01.09)
(bkz: babel)
0
canseven
(18.01.09)
ermanen'in verdiği linkten baktım da, imdb bile zırvalamış yahu. lola rennt (run lola run) farklı karakterlerin gözünden aynı olayı veren bi film değil, nüansların bütünü nasıl etkileyebileceğini göstermeye çalışan bi film.
0
uyuzcan
(18.01.09)
uyuzcan evet bazen sacmaliyor, ama cogunu da veriyor.
0
ermanen
(18.01.09)
babel i görünce aklıma geldi Alejandro González Iñárritu ve Guillermo Arriaga filmleri de bu tarzda olur genelde
0
genc irisi
(18.01.09)
aaa, evet yaw, amores perros mesela, süperdir...

düdüt: gerçi bu da anlık bi olayın farklı karakterler üzerindeki etkisini anlatan bi film. ama yine de lola rennt'ten daha yakın bişi sorulana...
0
uyuzcan
(18.01.09)
rashomon.
letters from iwo jima/flags of our fathers (tek savaş, iki ayrı taraf, iki film).
0
cgcore
(18.01.09)
(bkz: elephant) var bir de.
0
crystalsoul
(18.01.09)
dizi olarak bakarsak lost'ta bol bol var.
0
forumtrak
(18.01.09)
imparatorolmayikolaymisandin
(18.01.09)
iustitia omnibus
(18.01.09)
9 diye bir türk filmi vardır böyle.
0
beccaria
(18.01.09)
jackie brown, 11.14, guy ritchie filmleri..
smokin aces da olabilir sanki?
0
vital
(18.01.09)
(git: #30979) link vermeyi beceremedim galiba ama, bakış açılı filmler diye araırsanız,ben de sormuştum.
bi de kesinlikle acaip bi film izleyin mutlaka: "he loves me, he loves me not" ne desem spoylır olur,fransız filmi ,audrey tautou oynuyo
0
kanuniye
(18.01.09)
yamulmuyorsam hero boyleyd, en azından belirli kısımları.
0
amarat
(18.01.09)
(bkz: 21 grams) (bkz: deja vu) (bkz: Lock, Stock and Two Smoking Barrels) (bkz: snatch) (bkz: Syriana) (bkz: traffic)
0
hollowlife
(19.01.09)
wody alan
matilda matilda
0
marul kivircik roka ve bilimum yesillik
(19.01.09)
l'appartement

www.imdb.com

Bu filmin bir de amerikan versiyonunu yapmışlardı wicker park diye. Ama fransız olduğuna bakma çok güzel bir film, monica belluci oynuyor.
0
chaud
(19.01.09)
(5)

E-kitap

clandestino88
Arkadaşlar başlıktanda anlaşıldığı üzere e-kitap indirebileceğim adam gibi site-ler arıyorum aradım fekkat bulamadım ,duyan bilen gören varsa bir el atsın da haber etsin su kardesinize.
Arkadaşlar başlıktanda anlaşıldığı üzere e-kitap indirebileceğim adam gibi site-ler arıyorum aradım fekkat bulamadım ,duyan bilen gören varsa bir el atsın da haber etsin su kardesinize.
0
clandestino88
(17.01.09)
bryan fury
(17.01.09)
burdaki sitelere baktım dostum ama yok hatta bitanesi silah satan bir site o derece alakasız yani varsa baska öneri hemmen alayım.
0
🌸clandestino88
(17.01.09)
www.truly-free.org

güzel bir site. bildiğiniz üzere gutenberg 1929 a kadar kapsıyor, bu sitede 1930dan itibaren epey güncel ve kaliteli kitap var. 2 haftada 5 kitap indirilebilir diyor.
0
mea maxima culpa
(17.01.09)
kesinlikle www.altkitap.com derim. türkçe, özgün ve nitelikli kitaplar vardır. zaten site başlı başına ücretsiz e-kitap yayımlayan bir e-yayınevidir. kitapları güzeldir.
0
beccaria
(17.01.09)
www.gutenberg.net (İngilizce)
0
meursaults
(17.01.09)
(11)

ayıplı mal

yamyum
ben teknosadan bir ürün almıştım. üründe bir problem vardı ve iade istemiyle geri verdim servise yolladılar vs. bugün arayıp bana ürünün servisten çıktığı söylendi. durumunu sordum sorun olan yeri tamir edilmiş ve ürünü bana geri verecekler. fakat ben iade istemiyle servise gönderdim. iade etmeleri
ben teknosadan bir ürün almıştım. üründe bir problem vardı ve iade istemiyle geri verdim servise yolladılar vs. bugün arayıp bana ürünün servisten çıktığı söylendi. durumunu sordum sorun olan yeri tamir edilmiş ve ürünü bana geri verecekler. fakat ben iade istemiyle servise gönderdim. iade etmeleri gerekmez mi niye yeni aldığım bir ürün tamir yüzü görsün ki. yardımcı olursanız sevinirim..
0
yamyum
(17.01.09)
Yeni aldıysan iade ediyorum bunu diye geri vercektin ve paranı isteyecektin. Eğer 15 gün bile geçtiyse servise gönderirler.
0
ozdek
(17.01.09)
biraz sesinizi yukseltin, bağırın çağırın, magaza da kalabalıksa tırsıyolar zaten. hoş bi durum değil ama bundan anlıyorlar.
0
quadropol
(17.01.09)
satın alış tarihinden itibaren 30 gün içinde bozuk bu diye götürürsen yenisini isteyebilirsin. tarih vermemişsin ondan net bir şey söyleyemedim.
0
sanal uyku
(17.01.09)
ayıplı malı iade ettiğinde seçim hakkı hukuken alıcıya aittir. malı iade edip parasını almayı, malın tamir edilmesini yahut mal sende kalarak ayıplı malın fiyatında indirim yapılmasını talep edebilirsin.

yani ben bu malı iade etmek istiyorum dediğin anda sana iade etmek zorundalar. ürünü tamire gönderme vb. seçim hakları yok.

lakin teknosa bu temel hukuk kurallarını hiçe sayan bir kuruluş. sırf bu yüzden tüketici hakem heyetlerinde ve tüketici mahkemelerinde bir sürü teknosa davası mevcut. bir başka arkadaşıma "biz kanuna bağlı değiliz. bizim prosedürümüze göre teknik servise götürüyoruz" gibi abuk sabuk yanıtlar vermişler. o yüzden biraz baskın olup sesi yükseltmek (mecazi anlamda) ve gerekirse tüketici hakem heyetine işi götürmek gerekiyor ki zaten orada pek zorlamıyorlar tüketiciyi.

eğer malı iade almak istemediklerini söylüyorlarsa mutlak surette yetkili bir kişiden bu malın iadesini kabul etmediklerini gerekçesiyle belirten imzalı bir kağıt vermelerini iste. açık açık ayıplı malı iade etmek istediğini ama iade almadıklarını yazsınlar.

ayrıca şu ek bilgi de aklında bulunsun: ayıplı olsun veya olmasın 7 gün içinde her türlü ürünü koşulsuz olarak iade edebilirsin. bu 7 gün içinde aldığın ürün ayıplı olmasa bile iade yapabiliyorsun. (ki arkadaşımın teknosa'da karşılaştığı durum da ayıplı mal iadesi değil, bu 7 günlük koşulsuz iade biçimindeydi)

tüketici kanunundaki ilgili kanun maddesi de şudur, dayarsın yüzlerine:

Madde 4 - 4077 sayılı Kanunun 4 üncü maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Ayıplı Mal

Madde 4 - Ambalajında, etiketinde, tanıtma ve kullanma kılavuzunda ya da reklam ve ilanlarında yer alan veya satıcı tarafından bildirilen veya standardında veya teknik düzenlemesinde tespit edilen nitelik veya niteliği etkileyen niceliğine aykırı olan ya da tahsis veya kullanım amacı bakımından değerini veya tüketicinin ondan beklediği faydaları azaltan veya ortadan kaldıran maddi, hukuki veya ekonomik eksiklikler içeren mallar, ayıplı mal olarak kabul edilir.

Tüketici, malın teslimi tarihinden itibaren otuz gün içerisinde ayıbı satıcıya bildirmekle yükümlüdür. Tüketici bu durumda, bedel iadesini de içeren sözleşmeden dönme, malın ayıpsız misliyle değiştirilmesi veya ayıp oranında bedel indirimi ya da ücretsiz onarım isteme haklarına sahiptir. Satıcı, tüketicinin tercih ettiği bu talebi yerine getirmekle yükümlüdür. Tüketici bu seçimlik haklarından biri ile birlikte ayıplı malın neden olduğu ölüm ve/veya yaralanmaya yol açan ve/veya kullanımdaki diğer mallarda zarara neden olan hallerde imalatçı-üreticiden tazminat isteme hakkına da sahiptir.

İmalatçı-üretici, satıcı, bayi, acente, ithalatçı ve 10 uncu maddenin beşinci fıkrasına göre kredi veren ayıplı maldan ve tüketicinin bu maddede yer alan seçimlik haklarından dolayı müteselsilen sorumludur. Ayıplı malın neden olduğu zarardan dolayı birden fazla kimse sorumlu olduğu takdirde bunlar müteselsilen sorumludurlar. Satılan malın ayıplı olduğunun bilinmemesi bu sorumluluğu ortadan kaldırmaz.

Bu madde ile ayıba karşı sorumlu tutulanlar, ayıba karşı daha uzun bir süre ile sorumluluk üstlenmemişlerse, ayıplı maldan sorumluluk, ayıp daha sonra ortaya çıkmış olsa bile malın tüketiciye teslimi tarihinden itibaren iki yıllık zamanaşımına tabidir. Bu süre konut ve tatil amaçlı taşınmaz mallarda beş yıldır. Ayıplı malın neden olduğu her türlü zararlardan dolayı yapılacak talepler ise üç yıllık zamanaşımına tabidir. Bu talepler zarara sebep olan malın piyasaya sürüldüğü günden başlayarak on yıl sonra ortadan kalkar. Ancak, satılan malın ayıbı, tüketiciden satıcının ağır kusuru veya hile ile gizlenmişse zamanaşımı süresinden yararlanılamaz.

Ayıplı malın neden olduğu zararlardan sorumluluğa ilişkin hükümler dışında, ayıplı olduğu bilinerek satın alınan mallar hakkında yukarıdaki hükümler uygulanmaz.

Satışa sunulacak ayıplı mal üzerine ya da ambalajına, imalatçı veya satıcı tarafından tüketicinin kolaylıkla okuyabileceği şekilde "özürlüdür" ibaresini içeren bir etiket konulması zorunludur. Yalnızca ayıplı mal satılan veya bir kat ya da reyon gibi bir bölümü sürekli olarak ayıplı mal satışına, tüketicinin bilebileceği şekilde tahsis edilmiş yerlerde bu etiketin konulma zorunluluğu yoktur. Malın ayıplı olduğu hususu, tüketiciye verilen fatura, fiş veya satış belgesi üzerinde gösterilir.

Güvenli olmayan mallar, piyasaya özürlüdür etiketiyle dahi arz edilemez. Bu ürünlere, 4703 sayılı Ürünlere İlişkin Teknik Mevzuatın Hazırlanması ve Uygulanmasına Dair Kanun hükümleri uygulanır.
0
beccaria
(17.01.09)
aslında ayıp malın değil bazı malların ayıbı ya neyse.
0
cha
(17.01.09)
teknosadan birşey almadan önce sözlükteki teknosa başlığını iyice bir okuyun. okuyun ki; nasıl bir muameleyle karşılacağınızı iyice bir öğrenin. en basiti; 15 gün içinde ürünü kutusuyla, herşeyiyle iade edersen %15 kesiyorlar. bu bile ordan koşarak uzaklaşmak için mantıklı bir sebep.

yeni aldığım ürün bozuk çıkacak, temir edip geri verecekler. o mağazayı yıkarım başlarına. sana bozuk ürün satıyorlar arkadaşım. bozuk bir ürün için sağlam ürün parası veriyorsun...
0
atmosphere
(17.01.09)
alalı 4-5 gün oldu götürdüm iade etmek için servistir carttır curttur uğraştırıyorlar. insanlıktan anlamıyorlar gerçekten bağırmak da çözüm olsa..
0
🌸yamyum
(17.01.09)
tüketici heyetinin kararı olmadan para iadesi yapmayız diyebilirler, samsung bana öyle bir şey dedi, sen de ürünü hem kullanır hem hakem heyetinin sonucunu beklersin (1 ay sürüyor sanırım) sonra afedersiniz eşek gibi paranızı alırsınız. işi yokuşa sürüyorlar işte, bu yöntemle bir çok insan uğraşmıyor, yani firmalar için daha rahat bir yol.
kısaca, heyete başvurun, hakkınızı alın.
0
alchemistt
(17.01.09)
alchemistt doğru söylemekte. normalde kanunen yüzde 15 kesme gibi bir hakları da yok. çoğu kişi uğraşmadığı için böyle yapmaktalar. tüketici hakem heyetinde çoğunlukla tüketici lehine karar çıkar. hele böyle bir durumda kesinlikle. özellikle teknosa vb. kuruluşlar resmen kanunsuzluktan ve milletin hakkını bilmemesinden, üzerine gitmemesinden haksız kâr etmekte. bu arada daha önce de dediğim gibi, tüketici hakem heyeti ve tüketici mahkemelerinde yığınla teknosa dosyası var. örgütlü olarak bu işi yapmaktalar. ben mafyayla aralarında pek fark göremiyorum.
0
beccaria
(17.01.09)
bugün adama gittim baya tartıştık sonunda dedi git tüketici hakem heyetine büyük ihtimalle senin lehine karar çıkar teknosa takip için adam yollamıyor dedi. adamlar bile benimsemiş. öyle olunca ama adamlar parayı aldığım marka'dan tahsil ediyorlar galiba öyle bir şeyler dedi adam. tüketici heyetine başvuracağım. kadıköy'de nasıl yapabileceğimi bilen biri var mıdır acaba?
0
🌸yamyum
(17.01.09)
faturanı, servis belgelerini vs. al ve kaymakamlığa git, dilekçe ile başvur, 1 ay sonra sonuç çıkar, önceki mesajımda dediğim gibi samsung da böyle yapmıştı, milleti bıktırıp süreçten uzak tutmak için, aslında bu yaptıkları da ayıplı mal, mal ayıp, ayıp lan mallar hesabı :)

bu arada bence şikayetim.com mu ne öyle bir site var bence orayada yazın, belki...
0
alchemistt
(17.01.09)
(5)

italyanca kursu

hector cuper
fiyatı nispeten uygun, anadolu yakasında, eğitimi güzel italyanca dil kursu tavsiyelerinize açığım ey sözlük ahalisi
fiyatı nispeten uygun, anadolu yakasında, eğitimi güzel italyanca dil kursu tavsiyelerinize açığım ey sözlük ahalisi
0
hector cuper
(15.01.09)
anadolu yakasında olmamakla birlikte taksimdeki iic'yi önerebilirim, kur başına 350 ytl, bir kur 2 ay civarında sürmekte..
0
ayheytmayselfenvanttuday
(15.01.09)
italtan kultur merkezi
0
sanio
(15.01.09)
italyan kultur merkezi
veya
pronto

biri odakulede
biri nisantasinda

ikisi de avrupa yakasi.

(ha su olur mu bilmem, gidersiniz burdaki hocalardan birisini disarda yakalarsiniz, anadolu yakasinda oturan bir tanesi ile ozel ders icin anlasirsiniz falan. niye olmasin)
0
la traviata
(15.01.09)
kesinlikle verdil. italyan kültür merkezi'nde belli bir standart yoktur. hocasına düşmene bağlı. hocalardan şu anda hangisi iyidir bilmiyorum. benim zamanımda ümit bey vardı, o da rahmetli oldu. verdil çok daha iyidir. lakin verdil de avrupa yakasında, osmanbey'dedir. raffi demiryan başında, italyan kültür'den ayrılmadır kendisi. istanbul üniversitesi italyan dili ve edebiyatı'nda da ders vermekte, bir de sözlük hazırlamışlığı var. hem italyan kültür hem de verdil'e gitmiş birisi olarak öneririm. fiyatları da italyan kültür'den daha düşüktür. ahanda sitesi: verdil.com.tr
0
beccaria
(16.01.09)
su konuda beccaria ya hak vermeliyim,
okulumdaki italyanca diksiyon hocasinin da deyimiyle,

italyanca - turkce sozluk sadece raffi demiryan alinir, digerleri alinmaz, yanlislarla doludur cunku digerleri.
0
la traviata
(16.01.09)
(5)

uyuşturucu / esrar

zillosh
Üstte kaç gram esrar yakalandığında kullanıcı, kaç gramdan fazlası yakalandığında satıcı olarak kabul ediliyor bilen var mı acaba?
Üstte kaç gram esrar yakalandığında kullanıcı, kaç gramdan fazlası yakalandığında satıcı olarak kabul ediliyor bilen var mı acaba?
0
zillosh
(04.12.08)
öyle belli bir sınırı yok bu işlerin. zaten şundan aşağısı kullanıcı, şundan yukarısı satıcı diye o şekilde ayırmıyorlar türkiye'de. başka metodları var.
0
mortifera
(05.12.08)
1 sarmalıkla bile uyuşturucu temininden tutuklanabilirsiniz, bir tane ifadeye bakar. uyuşturucu kullanmak cezaevine girmeyi gerektirmeyen (1 yıllık denetimli serbestliğe hükmediliyor artık) bir suç haline geldiğinden beri, polis içicileri azimle satıcılığa daha çok sokar hale geldi. uyuşturucu kullanan her insan cezaevine girme riskini de aldığını bilmeli, ona göre hareket etmeli derim ben.
0
red g
(05.12.08)
üstündeki miktardan ziyade(tabi burda bir içimlik olarak varsayıyorum)içine koyduğun şey onemli sarılı veya kağıda koyduysan içiciyim diye yırtabilirsin o da senin konuşma şekli tipin (bkz: gbt) bulunduğun yere göre değişir. ama jelatine sarılı yani fişeklenmiş şekildeyse torbacı olarak hakkında işlem yapabilirler.
0
SPEAR
(05.12.08)
@mrtksn: "uyusturucu tabu kelime hakkında bir şey sormak bile yasaklansın cıss!" durumunda halimden anladığınız icin tesekkur ederim.

elimde bir dava dosyası var. TCK 189/2 ile 191 maddelerinin ikisinde de satın almak, bulundurmak gibi fiillere yer verilmiş, ancak birinde amac "satmak", birinde "kullanmak" ama malum gundelik hayatta amacın ne oldugunu ayırt etmek o kdr kolay değil. yargıtay kararlarında genelde miktara gore kullanıcı-satıcı ayrımı yapıLmış.

az gramajlı birden fazla jelatine sarılı esrar var, ancak polisler para alınıp verilmeden sadece uyuşturucu el değiştirmişken olaya müdahale ediyorlar. elinizde buna ilişkin yargıtay kararı veya örnek bir olay varsa, [email protected] adresinden bana ulaştırırsanız çok sevinirim. Mortifera sizden de o "başka metotlar" hakkında onemle bilgi rica edeceğim.
0
🌸zillosh
(06.12.08)
kişinin satıcı veya kullanıcı olması uyuşturucunun miktarına göre belirlenen bir şey değil. önemli olan şüpheli veya sanığın uyuşturucu sattığının yahut uyuşturucu kullandığının kanıtlanmasıdır. uyuşturucunun miktarı bu kanıtlama çabası sırasında önem kazanmakta. mesela tutup da iki cigaralık esrar bulunduran bir kişinin satıcı değil de kullanıcı olma olasılığı daha yüksektir. ama evinde kubar kubar, paket paket, haplar dolusu uyuşturucu/uyarıcı madde bulunduran bir kişinin kullanıcı değil de neredeyse satıcı olduğu aşikardır. yani uyuşturucu miktarı yalnızca sanığın satıcı yahut kullanıcı olduğunu tespitte bir kanıtlama unsuru olarak yardımcı olmaktadır. yoksa adam çok cüzi bir miktar uyuşturucuyu satarken yakalanmışsa bu sattığı miktarın ne kadar az olduğuna bakılmaz. dediğin yargıtay kararlarında gördüklerin de muhtemelen "falanca miktar uyuşturucu maddenin salt kullanım amacıyla bulundurulmadığı açık olduğundan..." gibi ifadelerdir sanırım. yani önemli olan miktar değil, sanığın satıcı veya kullanıcı olduğunun kanıtlanam meselesidir. miktar, kanıtlamak için yardımcı olan ölçütlerden yalnızca birisidir.
0
beccaria
(15.01.09)
(6)

hüseyin üzmez olayı

neronas
Az önce, tv'de haberlerde hüseyin üzmez olayını gösterdiler. Kanal yabancı. 70 yaşında adam 14 yaşında kıza tecavüz etti ve suçunu itiraf etmesine rağmen bugün serbest bırakıldı dediler. Sonra Kuran'da Hz. Muhammed'in 9 yaşındaki eşiyle cinsel birleşmede bulunduğunun yazdığını, bu yüzden de hakimler
Az önce, tv'de haberlerde hüseyin üzmez olayını gösterdiler. Kanal yabancı. 70 yaşında adam 14 yaşında kıza tecavüz etti ve suçunu itiraf etmesine rağmen bugün serbest bırakıldı dediler. Sonra Kuran'da Hz. Muhammed'in 9 yaşındaki eşiyle cinsel birleşmede bulunduğunun yazdığını, bu yüzden de hakimlerin onu serbest bırakmış olabileceğini söylediler. (Kuran'da bu yazarken daha ne beklenir ki gibi birşey söylediler).

Ne bu şimdi?
0
neronas
(12.11.08)
türk tv'lerinde gerek içeriyle gerek dışarıyla ilgili haberler nasıl niyetler ve nasıl bir cehaletle hazırlanıyorsa bu da o. neden şaşırdınız anlamadım!
0
tannhauser
(12.11.08)
yalan mı? her sey ayan beyan ortadayken adam elini kolunu sallayıp geziyorsa ve üstüne mazlum ilan edilmeye calışılıyorsa, insanlar olaya dini açıdan bakacaktır dogal olarak.
0
patricia teyze
(12.11.08)
kuranda bu kesinlikle yazmaz... kuran'da hz. aise ile alakali tek bir ayet vardir...
o da kendisine atilan iftiranin yalan olduguna dairdir... onda dahi 'aise' ismi gecmez...

arti; kur'an'da evlilik ve yasla alakali sayisal veriler de gecmez...

yazmiyor..
0
thunder thunder thunder thundercats
(12.11.08)
maddi bilgi hatasını kimse düzeltmiyor, hüseyin üzmez tecavüz etmiş olsaydı olayın boyutu değişirdi. işlediği suçun kapsamı cinsel istismar ve tacize giriyor.
0
caturanga
(12.11.08)
valla o değil de bu hüseyin üzmez olayı ilk çıktığında (yani 3-4 ay önce) onun hakkında bir entry yazdım, sonra da sözlükten uçuruldum, entry hem formata aykırı hem de göte girebilecek cinstendi.
0
zubundy
(12.11.08)
hüseyin üzmez tahliye edilmiştir, beraat etmemiştir. yani tutuksuz olarak yargılanması sürmektedir. yargılamada illa tutuklamaya gerek yok. yargılama sonuçlanana kadar tutuksuz da yargılanabilir. tutuklama bir ceza değil, bir yargılama önlemidir. sanığın kaçması vb. önlenmek amacı güdülmektedir. dolayısıyla aslında bizim mahkemelerimizde her önüne gelen davada tutuklama kararı çıkması aslında istenilen bir şey değildir; kaçma ve delilleri yok etme şüphesi olması gerekmektedir. hakim buna kanaat getirirse tutuklama kararı çıkar.
0
beccaria
(15.01.09)
(3)

hatırlayamadığım bir kitap

ravenudon
çok eskiden okuduğum bir kitabı arıyorum, kitap çok eskiydi 1960 basımı felandı, konusuna gelince, bir adam vardı yanlış hatırlamıyorsam rusyada yaşıyordu, neden niçin bilmiyorum ama hapishaneye giriyordu, hatta hücreye kapatılıyordu, yalnız geçen senelerde bir gün müdür bunu görmek istiyordu, müdür
çok eskiden okuduğum bir kitabı arıyorum, kitap çok eskiydi 1960 basımı felandı, konusuna gelince, bir adam vardı yanlış hatırlamıyorsam rusyada yaşıyordu, neden niçin bilmiyorum ama hapishaneye giriyordu, hatta hücreye kapatılıyordu, yalnız geçen senelerde bir gün müdür bunu görmek istiyordu, müdürün odasında beklerken ufak bir kitap görüyordu, müdür bakmadığı bi anda kitabı alıyordu, kitap satranç kitabıydı, adam hücrede yaşadığı onca yılda kendine ilk zamanlar ekmekten satranç pulları yapıp öyle oynuyordu, daha sonra herşeyi kafasında oynamaya başlıyordu, yıllar ilerliyor sürekli kendi kendine satranç oynuyordu, sonra yaşlandığında hükümet mi değişiyor noluyor bu adam dışarı çıkıyordu, o zamanki dünya satranç şampiyonuyla bir trende karşılaşıyordu, oyun oynuyorlardı ama gerisini hatırlamıyorum nasıl bittiğini. anlatımı çok güzel insanı çok saran bir kitaptı. bilen biri çıkarsa çok mutlu olacağım.
0
ravenudon
(09.11.08)
(bkz: schachnovelle)? (nam-ı diğer satranç / stefan zweig)

Bir de Ömer Seyfettin'in bokundan satranç taşı yapıp yendiği adama bu taşları yediren bir deliyi anlattığı hikayesi vardır ama unuttum adını şimdi.
0
sui
(09.11.08)
çok saol valla çok güzel oldu bu.
0
🌸ravenudon
(09.11.08)
sorduğun kitabın adı satranç, yazarı da stefan zweig'dır. can yayınları tarafından yayımlanmıştır.
0
beccaria
(09.11.08)
buraya yazılanların hakları Sir Anthony Hopkins'e aittir.
yazan eden compumaster, ilgilenen eden fader
modere edenler basond, compumaster, fraise, kibritsuyu, rakicandir
bu sitede yazılanların hiçbiri doğru değildir. site içeriği küçükler için sakıncalı olabilir. yazılardan yazarları sorumludur. kaynak göstermeden alıntılanamaz. devlet tarafından atanmış bir kurumun internet üzerinde kimin hangi bilgiye ulaşıp ulaşamayacağına karar vermesi insan haklarına aykırıdır. web siteleri kullanıcıların istekleri doğrultusunda bağlandıkları yerlerdir. kullanıcılar isterlerse bir web sitesine bağlanmayabilirler. bu güçleri ve imkanları mevcuttur. bir kullanıcı bir siteye bağlanmak istiyorsa bu onun tercihi ve hakkıdır. bağlanmak istemiyorsa bu yine onun tercihi ve hakkıdır. halkın kendisine hizmet etmesi için görevlendirdiği kurumlar hadlerini aşıp halka neye ulaşıp ulaşmayacağını bilmeyen cahil cühela muamelesi edemezler. ebeveynlerin çocuklarını sakıncalı içeriklerden koruması için çok sayıda bedava ve ücretli yazılım mevcuttur. bu yazılımlar bir web tarayıcısını kullanmaktan daha karmaşık teknik bilgi gerektirmemektedir. devletin milletini küçük düşürmesi ve ebleh yerine koyması yasaktır.