trenle gidin. zilyon tane alternatif var oraya gitmek için. zira afyon, denizli, kütahya, eskişehir-istanbul seferini yapan tüm otobüs firmaları oradan geçiyor. mesafe 45 km. 30 dk sürer.

45dk falan sürer. terminalde den otobus kalkıyo. aynı otobusler yunus emre kampusunun önünden geciyo orda da duruyolar.

duyduğum kadarı ile herhangi bir valilik.

evet arkadaşım. kadıköy valiliği bugün paramı çatır çatır ödedi mesela. fukaralık belgesi de götürseymişim zıbınlık da verceklermiş. neyse bir dahhakine artık.

bu arada nerede yaşıyorsun arkadaşım? isveç?

birader neden dalga geçiyosun.bisi duyduk doğru mu die soruyoruz.sitenin amacı bu zaten!

genellikle fake olur bunlar. iç işlerine bir sorabilirsiniz.

www.icisleri.gov.tr

[email protected]

bişey çıkarsa bizide uyandır. beşirciğimede selam söyle.

yemişler seni. o işin aslı şöyle; valiliklerdeki sosyal yardımlaşma fonundan faydalanmak için başvuruyorsun. Evinize kadar gelip inceliyorlar falan. Eğer uygun görülürse 450-500 civarı para veriyorlar her yarı yıl için.

araştırma görevlileri kafalarına göre cezai işlem uygulayamayacak. (dersten atmak gibi) gerekli görürlerse tutanak tutacaklar.

doğru soru nasıl bir ünivesitede türbanla giremiyordu diye olmalıydı

bence kızın etrafa bakması tedirginliktendi kim kendine nasıl bakıp nasıl rahatsız edecek diye. bakış açısı işte.

ünivesite adı üstünde evrensellik, şiddet olmadıkça her görüş kendine yer bulabilmeli

sabancıda baya baya giriyorlar. tutanak falan da yok.

@rondo: gelince ne oluyor?

ben okula defter kalem götürmeyince tembel adam olurum ama o kız götürmeyince türbanını göstermek için olur. aşın efendim bunları. zaten öğretim üyelerinin bir yaptırım uygulamaya hakkı yoktu. tutanak tutarlar gerekli işlemleri yaparlar ama kimsenin eğitim özgürlüğünü alamazlar. amk herkes kendi işine baksaydı çoktan gelişmiştik. ben erasmus yaparken de anlatmıştım adamlar çok şaşırmışlardı, bir bilim yuvasında herkesin kendini kendi işine vermesi gerekir. türbanın doğruluğunu, yanlışlığını tartışmak akademisyenlere düşmez. ben kendim de idareci ve profesör çocuğuyum ve kendisinin tepkileri de benzer.

sene başından beri giriyorlar bizde. tesadüf mü bilmiyorum sadece bayan hocalar müdahale ediyor ve dersten çıkarıyor ya da almıyor. (iü/ müh. fak.)

@rondo eee insan hak talep edince ne oluyor? Size biraz Fransa'da yaşamanızı öneririm. Müslümanların güya en eziyet gördükleri ülkede. Bir kişinin hak talep etmesi her şeyin üzerindedir. Hani laikliğin asıl ülkesi Fransa var ya işte o.

Eyvah irtica tüh İran olucaz şimdi. Tehlikenin farkında mısınız? Şeriat geliyor. Ordu göreve!!! Artık başörtülülerin okula girerken kalem silgi ve bilimum ders kitaplarını getirme zorunluluğu yasalaşsın. :D Hem insanlara gerici derler hem de okula almazlar. :D

hocam bu kural-kanundan çıktı artık. kim kime yedirebilirse...

türbanın üzerine şapka takmalar, peruk takmalar, bunlar türban gibi birşeyi savunmaktan bile daha iğrenç gözümde.

istanbul üniversitesi gibi bir okulda bile(dershane kadar anadolu üniversitelerini düşünemiyorum) bu yaşanıyor. genelde fakülteler arasındaki siyasi renge göre şekilleniyor serbestlik durumu.

sonra bir adam çıkıp ''türbanla sınava giren öğrencileri almıyoruz çünkü kulaklıkla kopya çekebilirler'' gibi abuk bir açıklamada bulunabiliyor.

3 4 saat başörtüsünü çıkardığında cehennemlik olacağını sanan, üniversite okuyan(sözümona kültürlü) kızlarımız apayrı bir konu zaten.

sonuç olarak, nerden baksan tutarsızlık. yerse yapılıyor, tepkiler ölçülüyor, şakirdeler kpss de tam puan yapıyor...

girsin hacı. isterse götünde dildoyla girsin... sıkmabaş olarak dine hizmet ettiklerini (siyaset ve vatan vs. açısından) sanmaya devam etsin bunlar. allah ıslah etsin bu haydutları.
nasıl olsa tutunamayacaklar defolup gidecekler.

@^ evet o götündeki dildo bugün dikkatimi çekti. Götünde dildoyla kendine hizmet ettiğin yeter artık halka açık yerlerde de insanlara hizmet et.

ceo,

türbanını göstermek için geldi demeniz abes. bu insanlar yıllardır o şekilde giremiyorlar, hatta bir çoğu peruk, şapka vs. gibi şeyler takıyorlar. Bu şekilde ilk başta dikkat çekeceklerini bilerek huzursuz olmaları normal, arkalarından ¨iran oluyoruz¨ denildiğini duyduğu için o tedirginliği taşıyor. Ayrıca, ben 4 senedir üniversitedeyim, hala bir defterim ya da kitabım yok, sınav günleri de birilerinden kalem hacılıyorum.

Siz derste tahtaya bakın, o kız da etrafına bakmayı bırakıp tahtaya bakacaktır.

şu an destek arıyosun, seni iyi hissettirecek şeyler duymak istiyorsun. bunun farkındayım ve bunun farkında olmadan yazdığımı varsay zira öyle. seni iyi hissettirmek adına yazmıyorum. ben bu anlattıklarına benzer bir kavşağa 24 ümde girmiştim. sevmediğim şehir, sevmediğim okul, sevmediğim bölüm, sevmediğim hayat tarzı vs. ve bir sabah oldu herşeyi değiştirmeye karar verdim! demeyeceğim elbette. romanlarda olur o. zor ve sancılı bir süreç bu ve olabildiğine sancılı. tek yapman gereken biraz çaba ve şansın yanında olması. bu kadar yazıyorum. kalkıp burada kendi hayatımda yarattığım, yaratılan değişimleri ifşa etmeyeceğim ama mucize değil yaşayacakların, yapmak istediklerin. ve de örnekleri bol. senin için tek dileğim doğru insanlarla tanışman. gerisi sende.

Ben 26 yaşındayım, bazen ben de benzer şeyler hissediyorum. Sonra 52 yaşındaki annemin, 75 yaşındaki babaannemin ne kadar hayat dolu olduğunu görünce kendimden utanıyorum.

Psikiyatrist yahut ermiş değilim, ama hayatın anlamı ve benzer ruhsal konularda çok okurum. (İslam, Kabala, Budizm..) Ve sana naçizane okusuklarımı özetlemek isterim:

Olanda hayır vardır, yani bugüne kadar başımıza gelen herşey onları yaşamamız gerektiği için gerçekleşti. Hayat tesadüfler tarafından yönetilen bir şey değil, biz sadece sınırlı bakış açımızla onları tesadüf, iyi şans-kötü şans olarak yorumluyoruz. Yani senin "hayatı ıskaladım" diye düşündüğün süreç aslında olgunlaşmanı sağlamak için yaşaman gereken süreçti.

"Acı çekerek olgunlaşma" fikri her ne kadar boktan ve saçma gelse de şöyle düşün: Doğduğun günden beri her istediğin şey istediğin anda gerçekleşseydi; sen şu an bir dananın duygusal zekasına ve olgunluğuna sahip olurdun.

Sana İslamda olan "Keşke şeytanın lafıdır" sözünü hatırlatmak ister ve Mesnevi, Kabala ve kişisel gelişim kitapları okumanı öneririm. Mutsuzluğunu azaltmana ve hayatı anlamlandırmana antidepresanlardan daha faydalı olur zannederim.

Bir de depresyondak insanlar için yazılmış "İyi hissetmek" (Dr. David Burns, Psikonet yayınları) kitabı var ki, alınca bana dua edeceksin.

Son olarak, saçların için "Tibet'in Gençlik Pınarı" hareketlerini (bi internette araştır, iyi gelmediği sağlık sorunu yok kendimden biliyorum, sözlük'te bile hakkında yazılanları okuyabilirsin)tavsiye ederim.

Daha reşit bile olmamışken bok yoluna hapishanelere girip yaşlı bir insan olduğunda çıkanlar var bu dünyada kardeşim; yahut kör, sağır, felçli olanlar, 70 yaşına gelip tek bir harf öğrenememiş olanlar, 13 yaşında satılanlar, köle yapılanlar.. Geçen gün 8 yaşındayken köyde mayına basıp bacağı kopan bir genç adamla konuştum. E o şimdi kimlere sorsun hesabını? Saymakla biter mi dünyada insanların başına gelenler?

Sen 23 yaşında, saç dökülmesinden başka bir sağlık ve anladığım kadarıyla büyük bir maddi sorunu olmayan, üniversite okumuş bir genç adamsın. Böyle ifade etmek istemezdim
ama, senin kadar şanslı olmayanlara biraz ayıp, elindeki nimetlere karşı da biraz nankörlük etmiş olmuyor musun?

"Les invisibles" ilmini izleyelim gel seninle, şunu da aklından çıkarma: Yiyecek yemeğin, içecek temiz suyun ve üzerinde bir dam varsa; dünyanın %70'inden daha iyi durumdasın. (Ben demiyorum, sayılar söylüyor.)

olm delirdin mi, 23 yaş hiç bir şey için geç değil, istersen balet ol. aynı yoldan ben de geçtim. 25 yaşında bitirdiğim bölümle alakası olmayan bir mesleğe sıfırdan, maaşsız olarak başladım. üstüne üstlük üniversitedeyken bir kaç arkadaşımla başlayıp 2 yıl sonrasında iflas ettiğimiz bir girişimden de tonla borcum vardı üzerimde. 6 ay para almadan hatta yol parasını da kardeşlerimden alarak başladığım işte 1 yıl sonunda çok iyi bir konumdaydım. (bunda en önemli etken gerçekten yapmak istediğim işi yapıyor olmam elbette)

benim de saçlarım seyrekleşti, ben de okuduğum bölümden nefret ediyorum ama bunların hiç bir önemi yok. hayat formüller üzerinden ilerlemiyor, buna kanmamak lazım. bize dayatılan, eğitim, askerlik, iş, evlilik formülüne boyun eğmek zorunda değiliz. herkes kendi hayatını yaşar, bu yüzden bir şey yapmak istediğinde yap. seni mutlu eden formül doğru formüldür. eğer bu rutin çok doğru olsaydı insanlar 28-30 hatta 35 yaşında 50 bin euro verip pilot olmazlardı.

geçmiş yıllarda yaşayamadığın şeyler için pişmanlık duymanı anlayabiliyorum. bundan kurtulmanın en iyi yolu şimdi istediği şeyleri yapabilmek.

rockstar olayım demiyorsan gitar çalmak için hiç geç değil. (hatta onun için bile geç değil)

gerçekten istediğin şeyleri yapmaya başlarsan hiç bir zaman hiç bir şey için geç olmadığını göreceksin.

kırk yaşındayım, ünideki günlerime göre 30 kilo fazlam var, saçım yok, kolesterol belası başladı. eski hareketliliğimin uzağındayım. eee ben napayım o zaman ?

ancak evliyim, sevdiğim bir karım ve yaşamın anlamı haline gelen bir oğlum var. yaptıklarımın gururunu, muzırlığını ve hatta pişmanlığını yaşıyorum. yapmadıklarımı da sıra gelmemiş herhalde diye kabullenmişim. hayat devam ediyor.

bir sır daha vereyim senin düşündüklerini 65 yaşım için düşünüyorum şu anda. insanız biz malum olur öyle.

az önce arkadaş 50tl+2tl işlem ücreti ile almış paramatikten

evet arkadaşlar varmış böyle bişey. ben de aldım

bocek fln bisiler ısırmıstır.

kaşınma, yara oluşumu ve kabuk bağlaması sedef e delalettir. doktora görünün bence.

onlarca nedeni olabilir. sıcaklık da başlıcaları bu aralar...

egzama da olabilir tabii.

pislik diyecem ayıp olacak gibi. kaşımaktan oluyordur yaralarda. yoksa öyle ne olacak başka

(bkz: seboreik dermatit) olabilitesi var

eyvallah. okul hakkında bilgilere ulaşabiliyoruz. benim asıl merak ettiğim "mühimmat ilave depolama" tam olarak ne olmakta ve neyle uğraşacağım, onu baya merak etmekteyim.

vaktinde orada sınava girmişliğim var. biraz tarif edeyim aklında yer şekillensin. öncelikle baya hayvani büyüklükte bi alandı, girişten gideceğin en yakın yere yürümen göt kası istediğinden kapı önünden kocaman otobüslerle bizi taşımışlardı. merkeze uzak sayılır. denize epey uzak sayılır. bulunduğu yerde sadece girişte bir petrol vardı. yerleşim birimleri uzaktı buraya. öyle askeri alanlara girip çıkmışlığım yok, o yüzden gördüklerimi askerliğini yapmamış bir halk insanı gözüyle şeyediyorum. Sınav zamanı yani girdiğim yıl(2007) buram buram yavşaklık akan, işi gücü laf sokup sorun yaratmak olduğuna inandığım çift yıldızlar vardı. ha bunlar ne kadar işgüzarsa aynı yıl 3*ve üstleri bir o kadar babacan idiler (bunlar ilk izlenimler fazlasıyla yanlış olabileceği gibi çokta doğru olabilirler. ) .. yemekhanesi oldukça büyük ve duvarda yemek duası yazıyordu koca koca harflerle. ve evet ordu donanma olduğundan comptrol un söylediği gibi olabilir, banada pek alelade kötü yemekler verecekmiş gibi bir potansiyel göstermedi. ben oradayken kantini kullanmıştım sınav gnü sebebiyle yemekhane çalışmıyor olabilirdi- bazı yazılı sınavlar için yemekhane kullanılıyordu çünkü.(yani öyle bir yemekhaneden kötü yemekler?! bilmiyorum dediğim gibi kıstas yapabileceğim bildiğim başka askeri alanlar olmadı ama burası farklı sanki) yine diğer askeri alanlarda nasıl bilemiyorum fakat, güzel kocaman bir spor salonu(içerisinde dağ tırmanma şeysi kapalı salon futbol sahası/basketbol sahası hentbol voleybol vs sahası(ortak saha tabi)) tribünlü mribünlü 3.lig maçına son derece elverişli çim sahası ve dışarıdan gözlemleyebildiğim kadarıyla bir çok spor alanı daha vardı. gördüğüm banyo ve tuvaletler oldukça kişinin kullanımına imkan sağlayabilecek kapasiteydi. fakat normalin üstündeydi diyemiyorum çünkü normali bilemiyorum. benim gördüğüm kadarıyla oldukça nezih, hiç öyle sıkılmayacağın ve duyduğum söyle boktan bi yerdi böyleydi şuyumuz buyumuz yoktu diyebileceğin bir yer değil..yeşil alanlarından tutta sağlı sollu ormanlık arazi içinde mesire alanlarıyla da oldukça hoş yerlerdi.. kendi içinde zannediyorum bütün ama bütün imkanları sağlayan bir yer. teknolojinin her nimeti orada var. en azından ben orada askerlik yapmak isterdim herhalde. mevsimsel olarak sıkıntılı bir durumun yok. ha unutmadan, eğer bir yanlışım yok ise astsubay myo orası aynı zamanda. yani üniversite ogrencilerinin bolca bulunduğu bir yer. aynı zamanda askeri okul olmasından dolayı sanırım normalden çok daha fazla rütbeli vardır orada ki bu da sana normalden daha fazla temkin, dikkat itina, ve disiplin kural kaide getirecektir.

ben acemiliğimi burda yaptım, askerliğin genel sıkıntıları dışında rahat ve olaysız geçti diyebilirim. acemilik bitince ya balıkesirde (bakım okulu içersinde veya astsubay myo askeri şeklinde) kalırsınız ya da bursa askerlik dairesine yollanırsınız. eğer son dediğim olursa derin bir oh çekiniz, kebaba hazır olunuz.

Kuvveti Kara Kuvvetleri
Sınıfı Piyade
Statüsü Kısa Dönem Er
Branşı -
Gideceği Sınıf Okulu / Eğitim Merkezi 14'ÜNCÜ MKNZ. P. TUG. K.LIĞI KARS

let the game begin..

1'İNCİ DZ. ER. EĞT.A.K.LIĞI İSKENDERUN HATAY

benim yeşil donlar yalan oldu de mi şimdi

sinop'ta jandarma er olarak yapan varsa daha önceden, tecrübelerini bekliyorum.

lan noooldu? ses yok kimseden 14'ÜNCÜ MKNZ. P. TUG. K.LIĞI KARS cıktı. var mı bir teselli..

kütahya kısa dönem havacı

Hatay Il Jandarma Komutanligi - Kisa Donem

sınıfı: bakım
statusu: yedek subay
branş: muhımmat ilave depolama
gideceği sınıf okul: eğitim Merkezi BKM. OKL. VE EĞT. MRK. K.LIĞI BALIkesır


[email protected]

bilen eden var mıdır?

Kirklareli il jandarma - po$et

KR. HVCL. K. 2'NCİ KR. HVCL. A. K.LIĞI MALATYA - var mı bir fikri olan?

Kuvveti Kara Kuvvetleri
Sınıfı Piyade
Statüsü Kısa Dönem Er
Branşı -
Kabul Toplama Merkezi -
Gideceği Sınıf Okulu / Eğitim Merkezi ZH. BRL. OKL. VE EĞT. TÜM. K.LIĞI ANKARA

Aynı yere düşenler ya da Ordu'dan Ankara'nın herhangi bir birliğine gideceklere selam ederim. Birleşelim.

ve can alıcı soru geliyor: ktm ye teslim olmak sart mı? direk birlige gitsek olur mu? ayrıca kars diorum 14 .mekanize diorum aloo?

@mancuryalı
ktm'ye gitmeyeceğim ben, direk kars'a rezervasyon yaptırmıştım zaten(daha başka pek çok yere de yaptırmıştım) , bileti aldım ankaradan gidiyorum. zaten havaalanında topluyorlarmış askerleri.

arigold sonra sorun olmasın iyice arastırdınmı?

Kuvveti: Kara Kuvvetleri
Sınıfı: Ulaştırma
Statüsü: Kısa Dönem Er
Branşı: -
Kabul Toplama Merkezi: -
Gideceği Sınıf Okulu / Eğitim Merkezi: K.K. LOJ. K. ULŞ. K. ULŞ. ORTA OTO TB. K.LIĞI ANKARA



"ulaştırma kısa dönem er" nedir ya? kısa dönemlere şoferlik yaptırılmıyor diye duymuştum?
bir de, ne biçim adres vermişler anlamadım. ankaranın neresidir, nasıl bir yerdir hiç bilgi bulamadım...

muğla il jandarma komutanlığı
kısa dönem er

KTM'lere katılmak şart değil,
ki zaten şehir merkezinde olacağız.

ilçeye kırsala falan gidilecek olursa katılmak lazım.
ktm'ler çok çileli oluyormuş.

g.antep
il jandarma komutanligi
kisa donem er

bok varmis gibi.

TOP. VE FÜZE OKL. K.LIĞI POLATLI ANKARA
Kısa Dönem Er

Bitlis İl Jandarma Komutanlığı-Kısa Dönem ER
ktm olarak da elazığ demişler ki, rivayete göre daha boktan bir ktm yok imiş. van'a uçak bileti ayırttım ben de. artık bir şekilde gideceğiz.

Kara Kuvvetleri
Bakım
Kısa dönem er
K.K. LOJ. K. MÜHT. K. 2'NCİ MÜHT. K. YRDC. 23'ÜNCÜ MÜHT. BL. K.LIĞI ELAZIĞ

nedir, nasıl gidilir havaalanından bilen!?

@sarraff cvp icin tesekkuru borc bilirim. soguk dısında egitim ve ortamla ilgili rahat,iyi,fena degil,boktan gibi bir degerlendirme yapılabilir mi?

Kara Kuvvetleri
Sınıfı Piyade
Statüsü Kısa Dönem Er
Branşı -
Kabul Toplama Merkezi -
Gideceği Sınıf Okulu / Eğitim Merkezi-DAĞ KOMD. OKL. VE EĞT. MRK. K.LIĞI EĞİRDİR ISPARTA

Piyade
Kısa Dönem Er
MU. ELKT. VE BİL. SİS. (MEBS) OKL. VE EĞT. MRK. K.LIĞI ANKARA

Saygılar.

Sınıfı Bakım
Statüsü Kısa Dönem Er
K.K. LOJ. K. BKM. K. 45'İNCİ BKM. MRK. K.LIĞI ANKARA
tam olarak nerdedir ,bilen birisi yok mu?ne iş yapar bakım?

70'İNCİ MKNZ. P. TUG. K.LIĞI MARDİN

3 kişiyiz sözlükten.

70. MKNZ. PIYADE TUGAYI / MARDIN hakkında bir çaylaktan bilgi almak için [email protected]

L J. K.LIĞI AYDIN kısa dönem
askeriye içinde hangi bankamatik vardır falan bilgisi sahibi olan varsa paylaşırsa sevinirim
[email protected]

arkadaşlar büyüklerimiz bana da edirne il jandarma komutanlığı-kısa dönem'i uygun görmüşler..

tertiplerimin ve bilgisi olanların bi selam yollaması için : [email protected]

Bana polatlı topçu ve füze okulu çıktı. yedek subay. benim merak ettiğim bize 1 ağustos'ta verilen dosya dışında başka bir evrak gerekiyor mu? yani askerlik şubasine gidip herhangi bir işlem daha yapmıyoruz. sadece elimize sarı dosyayı alıp gidiyoruz değil mi?

evet o dosya ve ayrıca verilen 2 kağıtla gidiyorsun. şubeyle falan işin yok artık

iki kağıt?

onları dosyanın içine koydular galiba.

kütahya'ya gelecek arkadaşlar mesaj atarlarsa yardımcı olabilirim gibime geliyor.

KTM'ye katılacak arkadaşlara sesleniyorum. 2007'de Hakkari Dağ ve Komando Tugay'ında kısa dönem olarak askerlik yaptım. KTM'den hakkariye gittiğimizde allaha ne kadar şükrettiğimi hatırlamıyorum. Nazi kamplarının bi kolay versiyonu diyebilirim, başka da bişi demem.

@james. evet sarı dosyanın içinde de var onlardan

bekle bence, bildiğim kadarıyla aralık dönemine 25 ekime kadar başvurabiliyorsun daha erken, başka şehre gidip eziyet çekme boşuna...

doktor yok demeleri ilginçmiş. sanırım denizli de askeri hastane yok? kaldı ki denizliliyim, hiç duymadım ben de. 26 agustos da geç bir tarih değil. 15 ekim e kadar başvursan hayli hayli gidersin askere.

önceki dönemlerde misal 25 haziran son gündü, 24-25 inde başvuranların bir kısmı alınmamıştı. o yüzden son günlere kalmaman kafi olur, diye düşünüyorum.

özel isimden bahsediyoruz, laiklikle ne alakası var bunun? sizin mantığınızla gidersek muhammed, mahmut, mehmet gibi isimlerin de olmaması lazım.

melisa diye birini tanıyorum ama misal.

edit: abdullah, nurullah, hamdullah, kamaşullah.. güzel şeyler bunlar.

laiklikle bağlantısı ne alaka? süleyman demirel, adı laikliğe aykırı diye cumhurbaşkanlığı yapamazdı heralde.

"her kuşu siktik bi leylek kaldı" tadında olmuş bu. diyanet işleri başkanlığının olduğu bir ülkede laiklikten ne derece bahsedilebilir, diyerek sıyrılmak niyetindeyim. iyi geceler olsun.

laikliği özgürlük olarak algılayın lütfen.

sevgili Anlama Konusunda çaba sarfetmeyen arkadaşlarım

laiklik : din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması (en azından okumayı yazmayı çözdükten sonra bunu gördük) yani Islam ile devletin birbirinden ayrılması değil.

Demek istediğim Musevi TURKler (museviler müslüman değil ya hani biliyorsunuz değil mi, başlı başına bir din) isim konusunda özgür iken biz neden Jack , Michael , Juliet ismi koyamıyoruz ? Bunlar türkçe isimler değil , türkçeleşmemişler de , öyle değil mi?

Bizim de takıldığımız nokta olan Türkiye'deki bazı azınlıklar ile MUSEVİLERİN (bak kuş uçuyor burada) sahip oldukları haklar ile isim konusu ortaya çıkıyor ve türkçe karakterlerin yeterli olup olmadığı sorgulanıyor.

Ben dur arkadaş onunla ilgili bir vardı yasa ha işte şu , onlar dinlerinden ötürü devlet üzerinde bazı haklara sahipler özel bir protokol var,türkçe isim olması şart ama bu isim türkçe değil şaşırdım hakkaten diye cevaplar beklerken --Ulusal Klavye Başında Öttürenler Derneği--ne denk gelmişim.

demek istediğinizi anlayamamışım, kusuruma bakmayın.

sanırım isimlerin türkçe olması şart değil ama okunurken türkçe okunabilmesi şartı olabilir. bilemedim.

sorunuz çok kapalı idi. açıklığa kavuştu şimdi. müslüman/sünni /türk çoğunluğa sahip bir ülkede yaşıyoruz ve bu etnik, dinsel kimliklere sahip olunma/oldurulunma refleksine sahip bir devlet yapımız, bürokrasimiz var. bu sebeple "sahip olunması gereken kimlik" dışındakilere (kürt, rum, ermeni vb.) ahmet mehmet kapısı açık tutulurken; çoğunluğa tabi olanlara joseph/welat kapısının kapalı tutulması çok şaşırtıcı gelmiyor bana. tam türkiye'lik bir manzara bu.

soruya gelince; aykırılık var elbet. eşitlik ilkesine aykırı gibi durmakta. hukukçu arkadaşlar tercümesini yapar umarım.

isimlerde türkçe karakterler olması gerekiyor. x, w falan kullanmıyolar misal. azınlık statüsü falan var lozan var, insan hakları vs.

www.eksiduyuru.com

laiklik din ile devlet işlerinin çakışmaması. adınız kendi hayatınız ne alakası var.

diplomayı 6 ay dolmadan nasıl aldınız ki? geçici mezuniyet belgesi olmasın o?

normalde üniversite bittikten sonra 6 ay boyunca okuldan ilişiğiniz kesilmiyor. diplomada bu 6 aylık süreç bitince veriliyor. dolayısıyla notu düzeltmek bir kenara, örgün eğitim sisteminden men bile edilebilirsiniz diploma beklerken. yani bizim üniversitede böyle. her yerde aynı biliyordum...

yok bizde direkt finaller ve notların açıklanmasının ardından iki hafta sonra ilişik kesildi. bir ay sonra da mezuniyet töreniyle birlikte diplomalar teslim edildi. izmir ekonomi üniversitesi bu arada söz konusu üniversite.

diploma alındıysa işler değişir. geriye düşünülmesi gereken tek şey yapacağınız eylemlerin hukuki getirisi o vakit.

değmez hocu bence. boşver yahu.

delinin birine çatmadığın sürece sorun olmaz. ama elindeki diplomanın mahkeme yolu ile iptali gibi bir şey söz konusu her zaman. o durumda sen de temyiz e gidersin, olur biter. dimi.

bence git dikine.

senin içinde kalacağına hocanın içinde kalsın. dövme küfür etme fakat odun gibi laf sokabilirsin.

@bore

normalde işgüzar ve beceriksiz okullar bildiğim kadarıyla geçici mezuniyet belgesi verip diplomayı ancak sonra hazırlıyor. ciddi okullar mezuniyet töreninde opat diye elinize diplomayı verirler.

hocanın öyle bir saçmalıkla uğraşacağını zannetmiyorum. ama açıkçası laf sokmak için de mezun olmayı beklediyseniz ne diyim.

@manfool

bizim mezuniyet törenimiz finallerden 1 hafta önce idi. + yaz okulusu ve tek ders sınavları var. sanırım bizim okul tersten alıyor işleri (paü).

dişleyen kedinin götünü de doktora göstermelisiniz bence. yara olabilir.

kanama olmamış ki zaten? havadan nem kapmayın yahu. kan toplanmış ama herhangi bir açılma yok. kuduz bulaşma ihtimali de yok?

ulen biz bebeyken sokakta itlerle dalaşır kedilere tekme atardık. şimdi parmağım ağzına girdi diye hastanelere diziliyor millet.

kanamadi da saglik bilgim sifir. acaba kanadi da kucuk oldugu icin gozden mi kacirdim diye iskilleniyorum.

iç kanama olacak hali yok, dert etmeyin, evham yapmayın.

kedinin ısırması değil de, tırmalaması daha tehlikeli olabilirdi. kedilerin tükürüklerinden mikrop kapma olasılığınız pek azdır, öyle kanatacak şekilde diş geçirmeleri de zordur, bana oldu, ama herifin tüylerini kesicez diye, veterinerde herifin canını çıkarmıştık falan.
tırnaklarında mikrop olma olasılığı daha fazla, deri altına girdiğinde zor iyileşiyor.
sizin yanınızda olduğuna ve gözlemleme şansınız olduğuna göre kuduzdan korkmanıza da pek gerek yok.

kuduz olunması için derin yaralar lazımdır. Tabii her şey gibi bunun da istisnaları vardır. Bence kuduz açısından çok kıllanma, kediyi bahçede izlemeye devam et.Kudurursa doktora git. Kuduz virusu merkezi sinir sistemine ne kadar yakınsa o kadar hızlı semptom verir. Parmağının ucuysa ıssırılır gibi yapılan yer, sadece kediyi izle, senden önce ölür eğer kuduzsa.

kanamadıktan sonra bir sorun yaratacağını sanmıyorum, ama içim rahat etsin diyorsan her ihtimale karşı kediyi 10 gün boyunca gözden kaybetmemekte fayda var,geçmiş olsun

sayın arkadaşlar, kuduz kan yoluyla bulaşmaz. "kanamadı, oh, kurtulduk" diye bir olay yok. lütfen kesin emin olmadığınız ciddi konularda eminmiş gibi konuşmayın.

@passion rules the game: sizin durumunuz yukarıdaki paragrafla ilintili değil, onu genel bir uyarı olarak yazdım. normalde o yaşlardaki bir yavruda kuduz olması beklenmez, yani babanız mantıklı konuşmuş. gelgelelim geçen sene aynı şekilde bir kedi tarafından tırmalandığımda [ki kanamamıştı] derhal aşı olmuştum. hiçbir infeksiyon uzmanı size "aşıya gerek yok" demez. seçim sizin.

6 ay ömür biçiyorum. kalan günlerinizde hayatın tadını çıkarmaya bakın.

yavru bir kedide kuduz olması, sizde kuduz olmasından daha düşük bir ihtimal.

abicim neden bu şekilde sallama ihtiyacı duyuyorsunuz anlamıyorum, üstelik bu geri dönüşsüz bir şey.. bir defa kedinin ısırığı tırmığından daha tehlikelidir, virüs önce sinirlere sonra tükürük bezlerine geçer ve çoğalır, oksijen ve uv ye dayanıksızdır, o nedenle tırnakta barınması zordur.

kediyi 10 gün dikkatlice gözlemeniz lazım, kaybolur hastalanır veya ölürse aşı ihtiyacı doğacaktır. kanatmış olsaydı o zamandirekt başlanırdı.

hangi bölgede oturduğunuzu, o bölgedeki kuduz sıklığını vb bilmiyorum, bir enfeksiyon hastalıkları uzmanı ile konuşun.

aşıdan zarar görme ihtimaliniz ile aşısızlıktan zarar görme ihtimaliniz karşılaştırıldığında ben kendim olsam aşıyı olurdum. 10 gün sonunda da bırakırdım.

sürekli sokaktaki kedilere bulaşırım. defalarca ısırıldım. bi kere yaralı bi kediyi veterinere götürürken fena şekilde ısırıldım. oluk oluk kan aktı yani can havliyle ısırdı hayvan. veterinere danıştım, "istersen yaptır aşı ama benim bile kuduz aşım yok, her gün ısırılıyorum. istanbul şehiriçinde kuduz kedi olduğunu inanmam" dedi. tabi bunu başkası sorsa en doğrusu gidip aşı olmak derim, samimi olduğumuzdan sana böyle konuşmakta sakınca görmüyorum diye de ekledi. ben her hafta barınaklara gidiyorum yıllardır, bi kere kuduz kedi görmedim.
kaldı ki tanıdığınız bi kediden bahsediyosunuz, kuduz olduğunu sanmıyorum ama aşı olmayın diye demiyorum bunu. ben defalarca kuduz aşısı oldum çünkü benim için mesele değil, iğneden filan korkmam ama duyuruda daha önce, öleceğim diye panik yaptığı halde aşı olmayıp kedinin sağlık durumundan emin olmaya çalışan insanlar gördüm. aşı olmak bunların hepsinden daha kolay ama neden bilmiyorum boy yere aşı olmuş olmayayım diye tercih edilmiyor. yani endişeleniyorsanız en kolayı aşı olun ama bahçenizdeki kedinin kuduz olma ihtimalini soruyorsanız çok düşük derim.

(bkz: the departed)
(bkz: memento)
(bkz: the others)
(bkz: the skeleton key)

oldboy?

(bkz: sting)

next!

(bkz: layer cake)

spoiler:



(bkz: saw)

the prestige

(bkz: kaç para kaç)

(bkz: the game)

(bkz: sixth sense)

(bkz: fight club)
(bkz: the machinist)

oha nasıl söylenmemiş lan!?

(bkz: the usual suspects)

edit: ben duyuruyu okumayan bir gerizekalıyım.

heist vardı iyidi bak.

matchstick men nikılıs keyç

the descent
identity
wild things
the prestige
donnie darko
children of men
changeling
mulholland drive
high tension
lucky number slevin
big fish
wind chill
martyrs
the uninvited
mindhunters
primal fear
the mist
the ring

(bkz: bittiğinde oha dedirten filmler)

(bkz: babel) film komple süpriz

fight club:)

(bkz: dokuz)

(bkz: match point)

festo (hidrolik&pnömatik üzerine çalışır. sektörün en iyilerden biridir.)

miele

KaVo(dental malzeme üretir, kaliteli bir firma)

man

en.wikipedia.org:German_brands

direk kendisi yok ama distrubutor olarak olanlar sunlar;

herose-crygenic ekipmanla uretir.
weh-yuksek basıncta calısan ekipmanları var
senheiser var da distrubtor mu kendisi mi bilmiyorum
adidas var
koss var.

bi de fischer vardı yine distrubutor olarak.

wika da var olcum cihazları ve basınc ekipmanları olarak.
endress hauser var, olcum ve otomasyon ekipmanları.

lazımsa bunlar; iletisim bilgilerini de gonderebilirim. severler beni.

basf
rehau
schneider (ismi tam boyle olmayabilir)
thysen krup mu ne ole bişi daha var

Deri kimyasalları alanında faaliyet gösteren (bkz: tfl)

Türkiye'de faaliyet gösteren alman sermayeli firmalara ait, sermayeleri, yüzdeleri, sektörleri, isim adres telefon vb. bilgilerinin bulunduğu uzuun bir listem vardı ama okulda odamda. Acil değilse daha sonra gönderebilirim listeyi.

@sıkay; çok teşekkürler bunlar yeterli oldu

sılay, ben alabilirim o listeyi.

lagoonreen gmail

Henkel
Varta
Telefunken
Grundig
Blaupunkt
Osram
Faber-Castell
Knorr
Jacobs
Audi, VW, Porsche, BMW, Opel
Puma

(bkz: couchsurfing)

anlık olarak yardımı olmaz ama, istanbulda bir sene hostluk yapmış kendi halinde bir arkadaşım var. artık günübirlik tatillerini birkaç ay önceden planlayarak neredeyse ayda 1 haftasonunu avrupada geçiriyor. bu işi hobi edinmek isterseniz idealdir.

interrail benzeri sadece balkanları içeren bi tur vardı. 150-200 tl arası ücretle 5 günlük yolculuk hakkı elde edebiliyordun. iyi bir alternatif olabilir o. tcdd'nin sitesinden ulaşabilirsiniz.

çok büyük olmayan, hatta çok yakınlarda bi ülkeye git. Vize için her türlü 60 € bayman gerekecek. Couchsurfing güzel ama senden rezervasyon zart zurt isterlerse kıçlarıyla gülerler. En iyisi bi hostel fln ayarla, mümkünse bikaç arkadaş birden gidin. Tren çok eğlenceli geçer.

ulusoyun almanya,italya ve yunanistana seferleri var otobüs ile. uçağa göre daha ucuz terchi edilebilir. gürcistan'a gidebilirsiniz hopa'dan yarım saat ve çok ucuza gelir.batum güzel şehir.suriye'ye gidebilirsiniz bu da ucuza gelir ancak hem sıcak hem de pasaportunuzda suriye vizesi olunca amerika sorun çıkarıyor. yunan adalar olabilir, pasaport yeterli vizeye gerek yok. italya olabilir myair ile 100 tl'ye gidiş dönüş bari bileti alır(bu fiyata bulmuştum), bari-roma-floransa yapabilirsiniz ancak uygun hosteller bulmanız zor.italya pahalı bir ülke. tur şirketleribayramlarda cok kazık olur tercih etmemeni öneririm. eğer tur şirketi ile gidersen esktra turlara gitme benden demesi kazıgı geçiriyorlar:) bence en iyisi yeni zelanda ama anladıgım kadarıyla buna ne senin zamanın yeter ne de paran:)

münferit geziye oranla, turla gitmek her zaman ucuza gelir. münferit geziyi tura oranla daha ucuza getirmek mümkün ama bu daha meşakkatli. bunda olabilecek sıkıntılar şu şekilde olabilir:
- ucuz uçak bileti kovalaman lazım ya da otobüsle seyahat etmelisin.
- vizeyi turla almak kolay ama münferit alırsan evrak zımbırtılarıyla uğraşıp konsolosluk kapılarında beklemen gerekir.
- ingilizce bilmek avantajdır, işini kolaylaştırır.
- ucuz otel, ulaşım ve yemek bulmak bir süre sonra yırucu olabilir ama gençlikte o enerji oluyor insanda genelde.

turla gidersen, yukarda da yazdım genel olarak sürünmece modeli takılmazsan daha ucuzdur. onun olumsuz yanı da kalabalık bir şekilde, sürü halinde tabiri pek caiz değilse de, ne zaman neyi görüp, nerde ne yiyeceğinin ve nerede ne kadar süre kalacağının planlanmış olması.

biraz içine kapanık biriysen, elin ayağın birbirine çabuk dolanıyorsa vs ve de ilk gezin olduğu için turu tercih edebilirsin. bu nisbinen ucuz ve kesinlikle kolaydır.

yok tek başıma kıvırırım diyorsan da münferit gidebilirsin. bunu tercih edersen iyi bir ön araştırma yapıp, nereyi gezeceksin, günlük ne kadar bütçe ayıracaksın vs ona karar verip, sonra da vize olayına girersin.
seni tanımadığım için şunu yap diyemiyorum ama ben olsam vize almak sorun olmayacaksa münferit giderim. vize vermeyeceklerini düşünüyorsan ( ilk seyahatin, vizen olacak, öğrenci ve son sınıfsan vs ya da yeterli paran, mülkün yoksa gibi nedenlerden dolayı) turla, yakın ve kısa süreli bir yerlere gidebilirsin.

sonu çok güzel mesela. biterken neşe doluyor insan.

o programa katlanamıyorum.

baba gir yutuba zaten her bölümün altına bu en güzel sıkeç, en güzel sıkeç bu yazmış millet. beğenirsen.

en begendiğim bölüm araya giren reklamlar, daha bir kere gülümsemedim drama diye izliyorum ben o programı

en iyisi mezhebi geniş dir izle yarıl.

ot cekiyorsun galiba.

zuhaaa. alakası yok, kullanmadım hiç ot mot.

pasif içici olabilir arkadaş =)

(bkz: şaşı bak şaşır) la dolaylı yönden alakası olmalı bunun. nadiren de olsa değişik/anlam veremediğim bi' konsantrasyonla tv'ye doğru dalarsam aynısını ben de yaşıyorum. ve isteğim dahilinde olmuyo bu. sanki o isteğince oluyo gibi. := )

gözlerinde bozukluk vardır, ya da apartmanda asitçi.

belki şöyle bir şey olabilir (bkz: astigmat)

yanıltmış olmayayım ama, tansiyon ilâ ilgili sanırım. yükselince bu tür görme sorunları olabiliyor. özellikle dürbünle tersten bakıyormuş tribi. (kulakta da hafif bir vınlama)
sıcaklar tetikliyebiliyor bâze. yine de bir doktora derdinizi anlatın. panikleyecek bir şey yok :)

eskiden bana da olurdu. insanlara anlatsam saçma gelir diye kimseye söylememiştim. başkasına da olduğunu duymak ilginç. kendi açımdan artık olmadığına göre "zamanla geçer" diyebiliriz :)

ya gözler tamam da elim ayağım ve diğer uzuvlarım sanki 10 kat daha kalınmış gibi hissediyorum. sadece ufak görmek degil. o ara sanki zaman da çabuk geçiyo gibi hissediyorum, zaman hızlanıyor benim için o dakikalarda. mesela kafamı sola çeviriyorum sanki çok hızlı çevirmişim gibi geliyo öyle değişik biraz.anlamadım gitti.

oke tmm ot deiglmıs ex fln heralde, boyle zaman kayması fln ondandır direk.

Buna yakın birşey bana ateşli bir hastalık geçiripte yataktan bile kalkamayacak durumdayken olabiliyor. Bir anda dünya kocaman oluyor. Üstüme üstüme geliyor devasa kütleli cisimler. Benim ellerim ayaklarım büyüyor hareket edip kaçamıyorum. Sonra çarkların arasında sıkışıyorum. Bazende tasvir edemeyeceğim büyüklükte bir cisme(ağaç kütüğü sanırım) sarılmış/yapışmış vaziyette düşüyorum yavaş yavaş. Herşey, herşey orantısızlaşıyor. Şimdiye kadar iki kere bu şekilde hissettim. İkiside acil de penisilin vurulurken son buldu.

Hiçkimseye anlatmamıştım. Zihnimin bir oyunu deyip geçtim hep.

sanırım milyarda bir hastalık bendeki.

sirt ustu uzun sure yatiyorsun karabasan yani uyku felcinin ilk belirtileri diyebiliriz. uyku halinde olmadigin icinse seni tam olarak ele geciremiyor.

hayır uyku halinde veya uykuya dalarken falan değil, çevrimiçi durumdayken vuku bulmakta

@sokak cocugu : valla ne diyeyim, yıllardır "bi ben mi deliyim lan" diye düşünürdüm..
ilk 6-7 yaşımdayken başıma geldi..
ateşlendim, annemlerin yatağında yatarken parmaklarımın büyüdüğünü hissettim.. hepte aynı görüntü oluşurdu kafamda, bir toplu iğne başı tutmaya çalışıyorum, ama ellerim o kadar büyüyorki elimde kayboluyor meret..
yataktan anneme bakıyorum uzaklaşıyor.. hepsi canlı görüntü rüya değil. annem neyin var diyor yüzüme, "üheee" den başka ses çıkartamıyorum. televizyon desen karşı mahallede bir evdekini izliyorum gibi.
heleki iustitia omnibus birşey demiş zaman konusunda; birebir aynı durudmayım. bazen kafamı sağa çevirmem 10 dk sürüyor gibi, bazense herşey hızlanıyor, kafamdaki bir ses yükselmeye başlıyor.. sakinleş sakinleş birşey yok diye ses gittikçe yükseliyor.
ben o ses odaklanmışken elim kolum başka birşeylerle ilgileniyor.. tamamiyle bilinçsiz hareket ediyor gibi oluyorum.
aslında şöyle bir his: sanki bedenim başkasının kontrolunde ve ben ona hapsolmuşum gibi.. pencereden bakar gibi etrafı izliyorum eller kollar aktif hatta bazen normal normal konuşuyorum ama kafa içinde herşey yavaş ilerliyor sakiin sakiin diye bağırıyor..

tamam sonunda deli olduğumu da itiraf ettim sanırım..
teşekkürler bu imkanı sunanlara hehe..

@quaker: seninki de bana yakın bi durum gibi. belki de ikimizde deliyiz. bende aşırı bi hızlanma oluyo. normal yürüyorum mesela çok hızlı yürüyomuş gibi hissedeiyorum. değişik bi durum.

ben de hastalık olanını diyecektim ama söylenmiş defaatle. gece karanlık odada olur bana da yatarken. ellerim parmaklarım büyür. büyük silindirik veya kübik cisimler birbirlerine dönüşerek bana doğru gelir. tıbbi bi adı vardır bunların eminim.

bakınız pink floyd ve arkadaşları da ne güzel demiş comfortably numbda

"when i was a child i had a fever.
my hands felt just like two balloons."

@geldiler: sana da gelmişler:))

oluyo oluyo, böyle bi büyük gibi ama sanki sonra küçük. Anlat desen anlatılmaz, enteresan bişi, "ya bi siktir ne dion?" demesinler die söylemiom kimseye.

TV olmak zorunda değil, bazen ciddi bişi konuşurken yüzyüze de oluyo. Adamın elleri yaratıkmışcasına gelio, ilk defa el görüyom sanki. Ya da kulak, ne acaip diorum kulak var iki tarafta, yamuk yumuk.. Ama aynı ikisi de. vs. vs. vs..

benzer şeyler banada oluyor.bende fazla yakınlaşıyorum. :)

delilerin ortasındaymısız da haberımız yokmus be. herkes bi alengirli.

bende de oluyor zaman zaman. kucukken daha cok olurdu. simdi nadiren.
herhangi psychoactive bisiy de kullanmiyordum tabi ki kucukken.

su linkler isine yarayabilir.

en.wikipedia.org
en.wikipedia.org
en.wikipedia.org
en.wikipedia.org

maersk yönlendirmesiyle, sözlükte şu var.
(bkz: alice in wonderland sendromu)

(bkz: alice in wonderland sendromu) benim ki. tam uyuşuyor. eyvallah.

Haha deliyim sanrdım bende.Aynısı bana 2 kere oldu.herşey büyüdü bid ebend eşu vardı ayırt edici olarak ellerim çok büyüyodu ve gücümü kontrol edemiycekmişim herkeze zarar verecekmiş gibi oluyordum.Buda varmı sizde?

9. silikon taban (mümkünse 1 numara büyük, kayıyor çünkü.)
10. pudra
11. tuvalet kağıdı
12. kulak tıkacı (atışta kulaklar çok fena çınlıyor. kulak zarlarım hassas diye ayak çekip onları tak. öyle ateş et/pamuk da olabilir)

bonus: askere giden her pıtırcık gibi ilk hafta siz ishal olacaksınız. bunu çok iyi değerlendirin. başım dönüyor. ayakta duramıyorum diyerek koşar adımlarla revire gidin. karnınızı yoklar. gurultu yoksa vermez. bir daha gidin. duygu sömürüsü yapın. 3-4 gün terlik iznini koparın:)))

13. vatka (botun vurmaması için)

1 - gidilecek yere göre değişir. En güzeli yerler belli olduktan sonra ayarlamak. Olur da ekimde kasımda soğuk olursa çarşı izninde halledersiniz.

2 - 1'le aynı. belirttiğiniz gibi izin meselesi de önemli.

3 - Bolca haki renkte edinin. Yazları kamuflajın üstü çıkarılıp sadece kısa kol bisiklet yaka atletle dolaşılır. Bu mecburidir. Bizim orda (Malkara) kantindekiler çok dandikti. Giderken götürdüklerimle idare ettim. Çorap olarak bot çorabı tabir edilen kalın siyah çoraplardan bolca alın. Yıkarken de sadece su kullanın. Her akşam çıkardığınızı yıkayıp ranzada kurutun.

4 - Orda da verirler ancak ayakkabı kalitesi olur. Rahat edemezsiniz. Eşofman da aldırdılar, benim götürdüğümden daha güzeldi (benim götürdüğümün düşük kaliteli olmasıyla yakından ilgili tabi), hala kullanıyorum arada sırada. Pijama olarak şort atlet kullanabilirsiniz. Ya da verilen eşofmanı kullanırsınız.

5 - Mavi renk banyo ve yüz havlunuzu götüürün. Kaliteli olsun. Orda verilen ya da satılanlar havlu değil de yer bezi niyetine kullanılacak kadar havluluktan uzaklar. BEn gece yatarken de bir havluyu yastığın üzerine örterdim. HEm yumuşak olur, hem yastığın olumsuz etkilerini azaltır. Nevresimlerinizi de koğuştakilerle birlik olarak her hafta değiştirebilirsiniz. HEr bölüğün bir yıkama günü vardır. O günde nevresimlerinizi toplayarak çamaşırhaneye gönderebilir, temizlerini alabilir ve kirlileri yıkatabilirsiniz.

6 - Alın, iyi olur. Orda da bulabilirsiniz.

7 - Bize vermediler ama herkesin aynı olacak diye kantinden sattılar. Ben götürmüştüm, tesadüf aynı modeli mecbur tuttular. Siyah renkli, üstünde mavi bant olan klasik terlik alıp götürün.

8 - ilaçlarımı almadılar. REvirden alırsın dediler ama bir daha görmedim. Arada nevofam türü ilaç kullanıyordum. Çarşı izninde alarak gizlice kullandım. Ancak herhangi bir askerin eline geçip intihar aracı olarak kullanılabilmesi nedeniyle ilaç sokmanızı tavsiye etmem. Kremde sorun çıkmaz.

9 - alın, hatta vatka da alın.

10 - Pudra.

11 - Yeteri kadar para.

12 - Bele bağlanan (bunu tavsiye ederim) ya da boyna asılan cüzdan

Daha önceki bir duyuruya cevap olarak yazmıştım ama bu vesileyle naçizane bir tavsiye de benden gelsin:

Askerde en çok yer değiştiren (sivilde çalınan diyoruz) şey botlardır. İşte bu can sıkıcı durumu bertaraf etmek için en ufağından bir asma kilit götürün ve her gece yatarken bağcık deliklerinden botlarınızı birbirine bağlayın.

Bot alırken normal giydiğiniz numaranın bir büyüğünü isteyin, aksi halde fena halde ayağınızı ve canınızı sıkar.

Bir de, kafanıza göre ilaç falan götürmeyin, girişte alabilirler, raporlu sürekli kullandığınız ilaç varsa raporla beraber az bir miktar götürün, ihtiyaç olursa revire yazdırırsınız.

Gidecek herkese sabır ve kolaylıklar diliyoruz...

ben de kalabalik yapmama adina 2 komik sorumu buraya sormak isterim

a- alyans takabiliyor muyuz askerde?

b- kulaktaki deligin kapanmamasi icin ne yapilabilir (gece yatarken ip gecirmek vs olabilir mi ahaha) siz ne yaptiniz askerdeyken bu konuda?

(kapanmis olursa dondugunde tekrar deldirirsin'i cevap olarak kabul edemeyecegim)



evet ben de bunlari merak ettim. ne yapalim : (

değerli tavsiyeleriniz için teşekkürler arkaşalar. not ediyorum hepsini

kimse yazmamış, ekleyeyim. bazı bölgelerde banyo sıkıntısı olabiliyor, bu sebeple en azından giderken büyük bir paket ıslak mendil almanızda fayda olabilir. Ayrıca ben kendi titizliğimden bir de anti-perispant roll on götürmüştüm. Temiz ve düzenli bir şahıs olmayabilirsiniz ama temiz ve düzenli birasker olmanın bana ciddi avantajları olmuştu. Talihsiz kısa dönem askerliğimde geçirdiğim 4 (yazıyla dört) ciddi denetlemede; tatbikatlar esnasında komuta merkezinde yer almamı sağlamıştı ki tatbikatlarda komuta merkezi çöllerdeki vahalar gibidir:]

bu arada silikon taban kesinlikle unutulmaması gereken bişeydir. bot yine vurur ama seviyesi azalır. Zira askeir botlar, ayağınızın botun şeklini alması prensibine göre retilmişlerdir.

şimdi benimde kafamda birkaç soru oluştu sürekli askerlik başlığı gördüğüm için ve yeni başlık açıpta ekşiduyuruyu kirletmek istemediğim için buradan soruyorum

1. 4 senelik üniversite okuyorum(mekatronik mühendisliği) okul bittikten sonra kısa dönem askerlik yapma şansım nedir veya askerliği kesin kısa dönem mi yaparım ?

2. Askerdeyken ev tutupta geceleri ve hafta sonları evimde yatsam olur mu ?

yazılmış olanlara göre yanıt vereyim.
1,2,3. hepsini kantinden satın alabilirsiniz. dışarı ile pek fiyat farkı olmaz. iç donu da veriyorlar zaten gittiğiniz yere göre.
4. orada verecekler, ama pek sağlam bir şey değil verdikleri. kendiniz götürebilirsiniz, ama askerde en hızlı yürüyen şeylerden biri spor ayakkabı, doğası gereği.
5. kendi nevresiminizi kullanamazsınız. gittiğiniz yere izin verilen renk dışındaki havluları kullanamayabilirsiniz. dolabınızda tutmanıza bile izin verilmeyebilir. bir süre sonra bu konudaki endişelerinizden uzaklaşıyorsunuz zaten. bir ara koğuşa uğradığınızda, yatağınızda birilerinin yattığını görebilirsiniz, yıkandıktan sonra nevresim seçmece, yastık kapmaca en büyük asker eğlencelerinden biridir. koğuşçuyla ve çamaşırcıyla aranızı iyi tutun, arada bir kola ısmarlayın.
7. tamamen plastik olan, önü de kapalı terliklerden bulursanız alın. daha az mikrop tutuyorlar ve rahat oluyorlar. duruma göre baskın yediğinizde terlikle mevziye koşmak zorunda kalabilirsiniz.
8. ilaç alamazsınız, revirdeydim ben, aspirin bile alamazsınız, sadece elinizde reçetesi bulunan ve almak zorunda olduğunuz ilaçları revire teslim ederseniz, oradan günde 3 defa belirli saatlerde alabilirsiniz, tek tek tabi. güneş yanıklarına karşı, birkaç gün sonra çarşıya çıkanlardan silverdin isterseniz iyi olur. pek bir şey demezler onu dolabınızda tutmaya.
silikon taban ve ıslak mendil hayat kurtarıcı şeyler. ıslak mendili büyük paketlerde alın, ne kadar çok işe yaradığına inanamayacaksınız.
yanınıza para kadar, telefon kartı da alın. ilk günler başka telefon olanaklarına ulaşmanız zor olur. sonrasında zaten kendinize özel telefonunuz olur:)
bu arada götürdüğünüz her şeyin yürüyebileceğini bilin, kullanılmış çorap bile yürüyebilir yani. boyna asılan cüzdan iyidir. acemilik için 250-300 lira arası yeterli olur. sonra gideceğiniz yere göre evci izninde çekersiniz.
alyansa kimse bir şey demez, ama kulağınızın delik olduğunu pek herkese söylemeyin derim:)
bu arada ayıyogi, asteğmen olmadığın sürece evi bırak, çarşıya bile çıkamayabilirsin. asteğmen olduğunda da bulunduğun yere göre değişir. doğudaki asteğmenler bulundukları karakolun dışına çıkamıyorlar.

Bence sakin kendi yastık kılıfınızı filan götürmeye kalkmayın daha ilk günden göze batarsınız ve bunun sebebini anlatamazsınız, askerde bence fazla göze batmayın.
Ek olarak 1 tane kumaş üzerine yazı yazabilcek kalzwm süper olur ( cd kalemi gibi ) bununla kamuflajınızın içine adınızı yazabilirsiniz , bu baya önemli bir husus bence. Son tavsiyem yanınıza basit bir poşet alın, bakkal poşeti gibi yani, banyo yaparken cüzdan veya diğer yanınızda bulundurmak isteyeceğiniz değerli eşlaraı buna koyup yanınıza alıp banyo yapabilirsiniz düşerse de ıslanmaz hem aklınız eşyalarınızda kalmaz. Tabi heryer aynı değil ben gittiğim yere göre yazdım bunları. Islak mendil , selpak ( tuvalet kağıdı yoktur oralarda ) not defteri, kalem ( siyah tükenmez ) her zaman lazım olabilir. Hayırlı tekereler Allaha emanet olun.

@la traviata:
Ben alyans, gümüş nişan yüzüğü ve gümüş-taşlı yüzük takıyordum. Bir keresinde nöbetteyken nöbetçi asteğmenin dikkatini çekmiş ve kızmıştı. BAşka da birşey olmadı ama size olmayacak anlamına gelmez. Alyans dışındakiler sorun çıkarabilir.

@ayı yogi:
Kısa dönem tamamen tesadüftür. Büyük ihtimal kısa dönem olur ama uzun dönem de olabilir. O algoritmayı çözen olduğunu sanmıyorum.

(bkz: asker çantası)

pişik kremi şart bu havalarda.

ayrıca;

sınav sonuçları için biri script hazırlamış, sınav sonuç sayfasını refresh ediyor ve sonuçlar açıklandığında bir şarkı çalıyor.

firefox greasemonkey eklentisi ile beraber;
userscripts.org

script ile oynayıp şarkıyı değiştirebilirsiniz zira şarkı mustafa yıldızdoğandan. beybi beybi uuuu diye bir şarkı var neydi o, onu yapın:)

@Ayiyogi ben mekatronik müh.yim. bize yüksek çıkma ihtimali çok zayıf zira askeriyenin öyle bir kontenjanı yok. bizim bölümden bihaberler. ama gene de her 4 yıl okuyana vurabilen yedek subaylık bizlere de vurabilir. tamamen şans.

şu anda askerliğini yapan birisi olarak tavsilerim ; gece yatmak için t-shirt - penye capri ikilisinden vazgeçmeyin, acemi birliğine giderken mutlaka yanınıza don - atlet çorap alın mümkünse çok alın yıkamakla uğraşmayın direkt çöpe atın,2 tane bot verecekler yazlık olanın kullanın vurma riski yok denecek kadar az ayrıca bir numara büyük alın botu, pişik olacaksınız pudrayı falan boşverin eczaneden pişik kremi alın, terlik verecekler ama daha ilk gün kaybolacak o yüzden farklı renkte bir terlik alın bulmanız kolay olur, kimseye borç para vermeyin, çantalarınızı kilitleyin, gideceğiniz yerde banyo veya su problei olabilir ecaneden pürel alın. aklıma gelenler bu kadar ha bu arada malatyaya düşerseniz beni bulun

@baschar

işte öyle kontenjanı olmayan bölümden adamları piyade asteğmen yapıyolar :) bizim bölükte vardı bi tane mekatronik mühendisi.önce eğirdir oradan refüze tuzla piyade okuluna :)

@hareket saa....
hımm o sensin sanırım...
hala var mı ki acaba komandoluk bu arada?
komando asteğmen kalktı diye düşünüyorduk biz...

Komando asteğmenlik Aralık'ta kalkıyor. Komando birimlerinin profesyonelliğe tam geçişi bu Aralık'ta olacak.

Antibakteriyel pudra. Botun içine ve ayağa sürmek için. Ben götürdüm çok rahat ettim. Botu çıkarınca ayağın kokmazsa yıkayıp yıkamamak sana kalmış, öbür türlü her akşam yıkayacaksın hava soğuk, sıra var dinlemeden. Veya bu iş için spesifik ürünler de varmış, bir arkadaş yanında Sitil'in (bildiğimiz ayakkabı boyası markası olan) bir ürününü getirmişti mesela.

Eczaneden silikon kulak tıkacı almıştım, horlayan olur diye. Uyku bastırınca zaten uyuyordum, bizim koğuşta horlama hem pek yoktu hem uykum ağırdır ama atış yaparken izin alıp taktım. Direk takabilir miyim dersen izin vermeyebilirler, ben hassasiyet var, operasyon geçirdim küçükken dedim (ki doğru, yalan değil), izin veriyorlar.

Yastık kılıfı iyi fikir. Standart yastık kılıfını yıkarım desen bile biri temiz görüp kendininkiyle değiştirebilir. Düz renk bir şey al, yatarken askeriyeninkinin üzerine takar, sabah alıp dolabına koyarsın. Gündüz ortada bırakmazsan kimsenin gözüne batmaz.

Terlik almıştım, keşke almasaymışım dedim, bir çift de oradan verdiler çünkü. Olduğu gibi geri geldi. Her yerde verirler mi bilemem tabii.

Silikon tabana katılıyorum. Keçe için erken ordan bulursun kışa doğru. Mesela ben Kars'ta yaptım, kış yaklaşınca ordan aldım oranın şartlarına en uygunundan.

Botunu 1 numara büyük bot seç.

@hareket saati gecmis otobus kaptanı

ahahah bizim ihsan o. türkiyenin ilk ve tek mekatronik müh. yedek subayı. görürsen selam et ona, başar dersin := )

Askerde tuvalet kağıdı yok mu demek istiyorsunuz? O yüzden mi herkes ıslak mendil diyor.
Askerde sabah kalkıp kamuflajları giydikten sonra paranızı kimliğinizi nereye koyuyorsunuz peki?

Bot kilidi takılmış botları da alıp götürebilirler değil mi:)

Bot çorabı, silikon altlık, yeşil don ve fanila, tırnak makası...

bu kadarı yeterli, fazla zorlamayın kendinizi..böyle basit şeylerle yıpratmayın kendinizi.. gücünüzü tüketmeyin..

bir dost..
(327 Asteğmen)

ya çevremde yedek subaylık, erlikten yüz kat iyi bir şeymiş gibi anlatılıyor şans işi olsa da herkes yedek subay olmak istediğini söylüyor.
Yok maaş veriyorlarmış, 12 ay olsada toplam çalıştıgın süre tatillerle 8 aya kadar iniyormuş, akşamları ve haftasonları serbestsin, er gibi ezilmiyorsun, rahatsın falan. Gerçekten bu kadar olağanüstü, er olmakla arasında kat kat fark olan bir şey mi?

büyük çengelli iğne yatak yaparken hayat kurtarıyormuş, unutmamak lazım.

@makineto, zannımca en iyi askerlik kısa olandır, gecenin ilerleyen saatlerinde sonuçlara göre tekrar değerlendiririz, ama yedek subay olursam polyanna tribine de girebilirim.

soyarak yemek daha lezzetli geliyor. öteki türlü fazla tuzlu..

Ben yarısını soyuyorum. Eğer yanlışlıkla tüm kabuk soyulursa, sonrakini soymadan yiyerek olayı dengeliyorum.

aynen. bir kac taneden sonrasi cok tuzlu geliyor. ben de soyarim affetmem

tuzu pek sevdiğimden emerim önce. sonra yerim.

iki parmak arasından bi geçiririm fıstığı.
artık ne kadarı soyulursa.

hiç soymuyorum. soymayı da sevmem tuzlu hoşuma gidiyor.

alısın avcuna biraz. şöyle bi ovalarsın. dökülen kabuk döküler. kalanı ağza atıverisin.

soymadan yiyorum. soyarak yiyecek olsaydım tuzsuzunu alırdım, öyle de satılıyor.

behram otel: an için tam fiyat nedir bilmiyorum mamafih yetmiş beş olması gerek gibi.bu otel liman da yer alır ve fiyat yarım pansiyon kişi başı konaklama için.yemekleri gerçekten çok iyidir.akşam yemeğinde her türlü şahane meze gelir denize sıfır masanıza.otelin kendine ait bir plajı olmasa da beş dakika yürüyerek plaja ulaşmak mümkün.odalar çok geniş olmasa da temizlikle ilgili gözüme çarpan bir şey yok idi. bunun dışında şunu da eklemek isterim ki en son gittiğimde behramkale'de şarap alacak yer bulamadım(sezon daha başlamamıştı ama yine de siz işi şansa bırakmayın tepede şarap içmek istiyorsanız).

@ c non eyvallah hocam. şimdi ilk elden apart istiyoruz aslında. o olmazsa otel ya da iyi bi pansiyon. ama yazıyorum bu oteli bi köşeye. özellikle restaurant'ını, deniz mahsülü meze manyagı olarak puanlamamı yapıcam hatta sana da bildiricem. := )

bu arada ne kadar apart vardır ve bir de bugünler çok kalabalık mıdır? kafa dinleyebileceğimiz yerler var mıdır, çokça mıdır?

apart oteller hakkında bir bilgim yok pek ama çok fazla olduklarını da sanmıyorum ki assos'da imar sınırsız olmadığından apart otel olarak kullanılacak çok yer olması mantıklı gelmedi an için.belki limanda değil de behramkale'de bulabilirsiniz apart otel. hafta sonu gitmezseniz çok kalabalık olmaz bence.neyse.

yok benim az param var vay bn pansiyon isterm derseniz kahvaltı dahil pansiyonlar köyün içinde 20 ytl
limana minibüs kalkıyor

3 en mantıklısı gibi duruyor.

3-2-1 bence mantık sırasına göre. o

1-1-1 bence mantik sirasina gore.
ayrica endustri muh. iceriginin ne oldugunun tam olarak farkinda misin? o konuyu cok iyi arastir. hangi end. muh gorduysem pisman...

eğer bilgisayara ilgin varsa ve günlerini bilgisayar başında geçiriyorsan boğaziçi bilgisayar.

boğaziçi endüstri de iyidir.

ben 1-2-3 diyeceğim sanırım. sabancı'yı sona koymamın sebebi ise hem kampüsünün süper olmaması, hem de istanbul'a olan uzaklığı. odtü mesela kampüsteki imkanlar olarak diğer ikisinin önünde. boğaziçi'nin kampüsü süper ve şehre yakın. boğaziçi ve odtü'de öğrenci kulüpleri de sabancı'dakinden daha aktif.

boğaziçiliyim bu arada, son derece de memnunum. o yüzden belki önyargılı olabilirim.

bence odtü'yü tercih et.boğaziçi'nin eskisi gibi olmadığını söylememe gerek yok zaten.bir de uluslararası alanda da odtu bilkentten sonra turkıyede en geçerliliği olan universite.

endüstri ise bogazici. bilgisayar ise odtu veya bilkent derim.

boğaziçi endüstri

herkes 3 demis ama ben 3e sadece oehh diyorum.. yuruyerek giremedigin, her adiminda para vermek zorunda kaldigin acayip bi yer bence sabanci, "egitimSA" demisti bi arkadas, oyle yani.. ayrica 2 sene napacagini bilmeyerek bi yigin ilgili ilgisiz ders gormek falan bana biraz garip geliyor, ki cok kararsiz da sayilmazsin en azindan muhendis olucam diyosun iste.
ben gayet alakasiz biri olarak bu konuda cok detayli aciklamalar yapamicam, sana tavsiyem bahsettigin 3 okulda ve bolumlerde hala okuyan degil de yeni 1-2 sene once mezun olmus ve mumkunse calismaya baslamis olan birileriyle konus. hala ogrenci olanlar hala okulda olduklarindan orada ne kazandiklarini bilmez ve karsilastirma yapamazlar, eski mezunlarin da zamani gecmistir, ama yeni mezunlar sana en iyi bilgiyi verir, hem okulla hem is hayatiyla yani bolumle ilgili.

bi de evet bogazici cok saglam okul ama muhendislik okuyacagim diyorsan odtu yu daha cok dusun derim, "teknik universite" konsepti farkli ve ozeldir zira.

bilgisayar nire endüstri nire önce ona bi karar ver yahu.

bilgisayar istiyorsan odtü veya bilkent,endüstri için boğaziçi illa bu ikisi diyorsan.

odtü veya bilkent elektronik varken diğerlerini düşünmezdim bile ben olsam.

gunlerini bilgisayar basinda gecirmenle bilgisayar muhendisliginin pek alakasi yok bence.
ikincisi ben buradaki sabanci israrini anlayamadim. yani sabanci cok super bi universitede bizim mi haberimiz yok. bilkent olsa neyse...
ayrica "su uni su uni den daha gecerli uluslararasi alanda" sozune de katilmiyorum pek.
turkiye de hic bi universitenin yurtdisinda elle tutulur bi gecerliligi yok.
ama turkiye de ki etiket acisindan bakarsan bence bogazici hala bi numara.

mühendislik olduğu için çok kesin bir şey söylemem doğru olmaz ama, işletme seçecek idüm aynı şekilde boğaziçi sabancı ve kombinasyonları tutuyordu, bir adet üst mevki yönetici tarafından 'evet şirketler olarak biz de biliyoruz iyi hocalarının bir kısmını özel okullara kaptırdığını ama yine de boğaziçi, ille de boğaziçi' diye kandırıldım. ki sabancı'ya gitmeyi baya niyete almışken, vazgeçtim.

endüstrinin de işletmeyle ortak birçok yanı olduğu için söyleyeyim dedim. ama dediğim gibi mühendislik olunca işler değişir belki.

öyle işteh. ben de gittim. fena değil gibi yahu =)

@ne nicki be
kime sorsam endüstri okuma diyor zaten :)

@odtü diyenler
ankara bea. izmirden gelecek bir insanım onu da düşünün :)

hmm itu diyelim o zaman? : )

" ama tam olarak hangi mühendislik olduğuna karar veremedim. " demişsin ya, önce buna karar ver. ne olmak istediğine. hiç üniversite bölüm falan düşünmeden. gerisi kendiliğinden gelir.

endüstürü güzel bölüm, şimdiki aklım olsa endüstürü okuyabilirdim.

odtü yaz boşver. bir de endüstri geyik bölümdür yaw. gerçekten mühendislik yapacağım ben diyorsan havvacılık ve uzay/makina/inşaat/bilgisayar/elektrik elektronik falan seç. gerçi belirli bir tecrübeden sonra yöneticilik yapıyorsun mühendislik kısmı kalmıyor ama olsun. bir de sayılı zaman çabuk geçiyor biz de deniz olan memleketten geldik mezun olmayı bekliyoruz=)

boğaziçi'nin öğretimi eskisi kadar iyi olmayabilir, hocaları başka yerlere vs gitmiş olabilir ama hala eğitiminden bir şey kaybetmiş değil. öğretim dediğin, ders dediğin zaten bugün internet sayesinde her yerde bulunabilen, azıcık akıllıysan araştırıp öğrenebileceğin şeyler. üniversite sana nasıl öğreneceğini öğretir, ezbere bilgi değil. sana bakış açısını, vizyonunu kazandıracak olan hangi insanlarla aynı ortamda bulunduğun. işe girerken de asıl önemli olan ortalaman veya bölümün değil, ağzının ne kadar laf yaptığı olacak.

benim için üniversite sadece çevre edinmek ve hayata karşı bakış açısı kazanabilmek için gidilen bir yer. yanında bir meslek veya diploma sahibi yapıyorlar seni, ama ben zaten o işi yapmayacağımı biliyorum. buna rağmen mutluyum açıkçası. bu açıdan bakınca, türkiye'de boğaziçi'ne rakip olabilecek bir kurum ben şahsen görmüyorum. eğer neden görmediğimi öğrenmek istersen mesaj at, çünkü yazacaklarım epey uzun.

boğaziçinin mühendisliklerde adı çıkmış eğitimi zayıf diye.belli açılardan bakınca tamam doğru eksik yönleri var.(ki hocalar da bunun farkında ve memnuniyetsizlikleri yok bu durumdan genel olarak) ama bilgisayar için durum farklı diye biliyorum ben,eğitimi sağlam gerçekten.
bi de en güzel yıllar,istanbul,boğaz,memur olmayan insanlar...düşünmek lazım bi kere üniversite okuyosun.

@divit

ben katılıyorum biraz bush'a. okuduğum işi yapmayacakmışım gibi geliyor hep.

cevaplardan birinde endüstriyle bilgisayar ne alaka gibi bir cevap gelmiş, o arkadaşa çok kızdım ve laflar hazırladım.

bu sene öss'ye girdim. geçen seneden beri (3 sene endüstri okumuş olmam dolayısıyla) aklımda endüstri, ve küçüklükten beri hayalim olan bilgisayar vardı. ilk bakışta çok uzak şeylermiş gibi görünebilir, fakat elimde değil 2sini de seviyorum. şu duyuruya gelip o soruyu ben sormak isterdim ama benim o kadar seçeneğim yok malesef. o yüzden şu sıralamalar hakkında 1-2-3 diyorum, ve 4. seçenek olarak (mühendislik okumak istiyorsan) itü'yü düşün derim :)

Ne istediğini bilmiyorsan 1 veya 2 okula göre tercih gibi olur o da yanlış olur. 3 mantıklı gibi yani; ancak İzmir'den geliyormuşsun yani İstanbul'u çok iyi bilmiyorsan gel gör derim Sabancı'da okumak İstanbul'da okumak değil gibi diye düşünüyorum. Boğaziçi bu açıdan daha mantıklı bence; ancak bence tercih gününe kadar meslekler hakkında iyi bir araştırma yap ondan sonra hala emin olmazsan Sabancı, aklına yatan bir şey olursa Boğaziçi derim ben. Odtü hakkında pek bir şey diyemeyeceğim süper okul gibi geliyor bana ancak Ankara'da... Bir İzmir'li olarak senin de İzmir'den geldiğini düşünerek pek hoşuna gitmez diye düşünüyorum, İstanbul candır. Ayrıca puana göre tercih de yapma, en üste en yüksek puanlı yeri yazayım sonra bunu falan yapma. Ne istediğini bilerek sıralamanı yap.

@divit

evet ama boğaziçi mühendislik sence hiç mi mühendislik öğretmiyor? ben kimya mühendisliği okuyorum ve her sene bizim bölümden 10-15 kişi tüpraş'a girer. tüpraş bir kimya mühendisi için türkiye'de çalışılabilecek en üst düzey yerlerden biridir. buna bakarak sence boğaziçi mühendislik öğretmiyor mu?

odtü, itü mühendislik açısından çok daha ince detayları, mühendisliğin inceliklerini öğretiyor olabilir, ama kesinlikle boğaziçi mezunu mühendisler diplomaları götlerine sokulacak kadar "iş bilmiyor" değiller, hatta benim bölümüm söz konusu olunca türkiye'de boğaziçi üzerine yer şu anda ben bilmiyorum. inşaat ve makine söz konusu olunca itü, odtü daha iyi olabilir ama bu da boğaziçi'nden mezun olan makinecilerin veya inşaatçıların iş bilmediğini göstermez, sadece onlar kadar detay bilmiyordur ki emin ol boğaziçi'nden mezun olan biri kısa zamanda o farkı kapatır, bize öğretilen bu çünkü. öğrenmeyi öğrenmek.

bilmiyorum dönüp burayı okuyan olur mu ama yazayım yine de.

boğaziçi endüstri'de 3. senem. mutluyum. ulan düşününce başka bir tercih yapsaydım bütün hayatım farklı olacaktı şimdi. bu kararlar bütün hayata yön veren şeylermiş gerçekten.

neyse kafa ütülemeyeyim. herkese (özellikle bushwacker'a) çok teşekkür ederim.

eh bir update daha yapayim o zaman. bogazici endustri'den mezun olali 3 sene oluyor. ustune gidip ekonomi master'i yaptim. ne endsutri ne de ekonomi ile direk alakali bir is yapiyorum. bir daha olsa bir daha bogazici'nde okurdum. bir ihtimal bilgisayar secebilirdim belki.

okulun verdigi sey bir diploma degil sadece. insanlar icinde bulundugu cevreye gore sekilleniyor. o yuzden cevrenizi ne kadar kaliteli insanlarla doldurabilirseniz o kadar iyi. bogazici de bunun icin guzel bir sey. donup okuyan olursa bunu bogazici'ni tercih edin derim.

eğer gitmediyseniz kesinlikle iğneada ya gitmenizi öneririm. Küçüklüğümden berl hemen hemen her sene giderdik 5 yıl aradan sonra gecen yaz cadır kampı yapmaya karar verdik, hiç değlşmemiş aynı guzellık aynı dinginlik devam ediyordu. belediye çadırcılar için yer ayırmış deniz kenarında , guzel bir hotel de var , onum deniz arkam orman olsun ıstıyorsan tam yerıdır

bence tekirdağ'da uçmakdere'ye gidebilirsiniz. Ufak bir araştırmayla, doğası, balığı, kumsalı, konaklama imkanları bakımından aradığınız gibi bir yer olduğuna karar verirsiniz gibi geldi bana. Ayrıca;
harita.turkcebilgi.com
wowturkey.com
www.biriyilik.com
www.tatilsaati.com

ingrad, çadır kiralama var mı orada yoksa çadırı alıp mı gidiyoruz ? bir de hava sıcaklığı ne durumda, mesela istanbul a kıyasla ?

@lngrad iğneada istediğim bi yer gibi duruyo. net üzerinden araştırıyorum hala. daha detaylı bilgi verebilirim, konaklama için tüyolarım var dersen basardeniz(et)gmail.com adresim. oradan konuşalım, derim.

@ajuga uçmakdereye bayıldım. fakat konaklama olayı sıkıntılı biraz. daha ziyade günübirlik yamaç paraşütü için ideal gözükmekte.

hacım iğneadayla bende ilgileniyorum, buraya yazarsan sevinirim Ingrad,

mesela, çadır kiralam şansı var mı? (arkadaşlarla gitmek için)

yazlık ev kiralama imkanı var mı nereden kaça buluruz ?

evet, çok güzel bir yerdir hakikaten, marmaranın görülmesi gereken pek bilinmeyen yerlerinden... istanbul'a yakın olduğu için günübirlik seyahatlar çok fazla yapılıyor, ama iğneada kadar erişimi kolay olmasa da uçmakdere'de de konaklama mevcut diye biliyorum. yamuluyor olabilirim tabi.

armutlu var kaplıcalı falan. tanıdık yoksa yanında ruhun sıkılır ama tek başına gitme.

yani evet konaklama vardır illa ki. ama ben sadece tek bir telefon numarasına ulaşabildim. hani elimde spesifik bilgiler, dökümanlar olmadan da yola çıkmak istemem açıkcası. uçmakdere de şurada kalınır, şunlar şunlar yenir, şurlar gezilir diyen çıkar mı acaba?

Avşa var ada olaraktan iyidir geceleri de eğlencelidir gidilir.
edit: keşfedilmemiş demişsin hatta itiraf ediyim yazıyı okumadım bile pek sana göre değil burası hızlı.

evet avşa pek bana göre değil. ama bir yandan da assos geliyor aklıma. tarihi gene celbediyor beni. sessiz sakin bir köşesinde tatil yapabilirim. zira iğneada ve uçmakdere ye gitmek cesaret istiyor şu aşamada. bakalım artık hangisi olursa.

az önce uzun uzun yazdığım tavsiye ve anı karışımı yazım. Logout olmam sabebiyle boşa gitti
Orada çadır kiralayabileceğiniz yer var , daha başka guzel ucuz yerlerde var. Hava gunduzleri sıcak , akşamları ve geceleri acayip soğuk.
ayrıntılı bilgi için
deniz[at]itusohbet.com msn adresim

senetten baska bır yol yok gıbı , senet doldururken bilgilerin karşı tarafa yazdırılması daha ıyı olur , ayrıca adres tc kimlik no gıbı bilgilerin eksıksız olması gerekıyor ve de damga pulu kalktığından senedin altına karşı tarafın çift imza atması gerekiyor

senette en önemli şey imza,tc kimlik ve adres ancak şunu da belirteyim artık senet ödemesi yapılmadığında eğer ki şirket hissesi bankada parası yoksa hiçbir şekilde parayı geri alamıyorsunuz.Yani senedin değeri de artık azaldı ancak şunu tavsiye ederim senedi ciro edin alamadığınız zaman yani diyelim ki biryerden birşey alıcaksınız ve bunu senetle yapıcaksınız arkasına kendi imzanızı ve borçlandığınız yerin imzasını attığınızda senedi ciro etmiş olursunuz bu sayede artık o borç sizin değil son alan yerin olur.

senetten korkuyorsanız, karşı taraf da bir kredi kartı sahibi ise, 300 tl değerinde bir alışveriş yapın (tabi ihtiyacınız olan birşey varsa)... bana da saçma gibi göründü şimdi ama, yine de yapılabilitesi de yok değil :)

@lngrad @grunge teşekkürler. baya yardımcı oldunuz.

@benim de soyleyeceklerim var ahahha yazı içerisinde gidip gelmene bayıldım, gece gece güldüm. sen de saolasan := )

özellikle banka kredisi alamayanlar senete başvuruyor. senet doldurma konusunda dikkat edilecek birçok konu var. senet nedir? senet nasıl doldurulur? senet ödenmezse ne olur? senet nereden alınır? gibi birçok sorunun cevabını sitedeki www.kredivepara.com senet nasıl doldurulur adlı makalede bulabilirsiniz. ayrıca sitede senet doldurma örneğide mevcut.

Kadıköy-Taksim arası sarı dolmuşlar olmalı 24 saat boyunca.

24 saat sarı dolmuşlar varsa şayet süper olur, çünkü bildiğim kadarıyla o dolmuşlar baya hızlı geçiyolar karşıya, in bin yapmadan, beşiktaş iskelesi adalar iskelesi dii mi oralar yani? haydarpaşa gardan oraya yürünülür yani yakındır dii mi?

yakındır yakındır da. otobüs durakları daha yakındır. ayrıca 110 da gayet hızlı geçer o saatlerde karşıya. kişi başı 3 lira. dolmuş 5 civarıydı sanırım.

kadıköydeki otobüs durakları yeni düzenlemeyle haydarpaşaya daha da yaklaştı. 110 da onbeş dakikada bir kalkıyor sizin geleceğiniz saatlerde (saat 01:00 hariç, 00:45'ten 01:15'e atlıyor bir istisna olarak).

bütün bu sayılanları bulamazsanız bile orada sürekli "3-5 kişi olalım, bi taksiye doluşup, parayı bölüşelim" insanları var..

yamuluyorsam eczacı arkadaslar duzeltsin...

bildigim kadariyla tabletlerin karisimlari homojen oluyor. yani, tablet her yerinde ayni miktar ve ozellikli kimyasal madde barindiriyor.

evet öyle oluyore. misal 100mg vigrande'yi 2 ye bölersen 2 adet 50'lik vigrande'n olmuş oluyor. çok fonksiyonel.

ortasinda yarik cizgisi olan ve ayni zamanda etrafinda tabaka olmayan tabletler ikiye bolunebilir sadece, digerlerini ikiye kesmek ilacin kullanim amacini bozabilir.

edit: yarik cizgi ne ya, centikmis :)

Hatta bazı tabletlerde tam ortadan kırılabilsin diye çentik de olur.

yok yok drajeler homojen olur. gönül rahatlığıyla 2'ye 3'e 4'e ... bölebilirsiniz.

cevizlibağ'da metrobüsten inip oradan otobüs ya da tramway kullanmak en temizi gibi geldi bana ama daha iyi alternatifler olabilir...

edit: eğer topkapı'da inerse diğer yola yani surlara doğru yürümek zorunda kalacak çünkü cerrahpaşa'ya giden otobüsler indiği yerden geçmiyor. cevizlibağ'dan sağa dönüyorlar ama hepsi mi dönüyor emin değilim.

cevizlibağda inip aksaray tarafına giden bir otobüse binsin.aksarayda inip yolun topkapı tarafına giden yönüne gecip 35lerden birine binsin.
taksime rahat ulasabiliyorsa(tepeüstü nerede bilmiyorum) taksimden kocamustafapasa dolmuslarını da kullanabilir

bence kadıköy'e gitsin, ordan eminönü vapuruna binsin, sonra eminönüde otobüslerin kalktığı yere gidip kocamustafapaşa otobüsüne binsin. sondan bir önceki durak mı 2 önceki durak mı ne cerrahpaşa hastanesi. en kısa yol bence bu.

kadıköy'den eminönü vapur; eimnönü meydandan sahil yolunu kullanan 81T ile cerrahpaşa hastanesinin arka cephesinde inilebilir. vapur 35 dk, otobüs 25 dk. sürse 60-75 dk. arasında varılır.

metrobüs ile cerrahpaşa ulaşmaya çalışmak oldukça sıkıntılı (denedim). en iyisi kadıköy-eminönü'ne vapur ya da motorla geçiş-35 numara ile ulaşım.

teşekkürler herkese

fuzuli/önemli herhangi bir işini kuralına uygun olarak kotardığında, bunun daha çok hoşuna gideceğine adım gibi eminim.

torpil türkiye toplumuna has bir şey değil bence.

ingiltere'de referansın olmadan işe giremezsin.

mason locası
lions
rotary
mektep
hemşericilik
alumni

böyle gider...herkes bildiğni, tanıdığını tutar, dünyanın her yerinde böyle.
yurtdışında ve türkiye'de özel sektörde de, aşağı yukarı aynı özelliklerdeki iki kişi arasından "tanıdık" olan seçiliyor.
bizdeki fark ise, kapasitesiz/çapsız adamların torpille kayrılması.

ve son olarak, "network is everything" demiş chun-li bacımız.

mevzunun derinine inmek isteriseniz, oğuz adanır'ın "eski dünya'ya yeni bir bakış" adlı, ders notlarını da kapsayan eserini öneririm. burada özellikle, yazarın potlaç değinmeleriyle taşlarınızı biryerlere oturtabilirsiniz ;)

beden eğitimi öğretmeninin bankada işe girdikten sonra yüksek kademelere yükselmesiyle aynı şeydir. torpil türkiye' de istenilen sektörde istenilen kademeye getirebilir insanı.

Malesef bu durum ülke gerçeği olmuş. Misal önde gelen üniversitelerimizden birisi, yurt hakkı olan bir arkadaşımıza inatla yurt çıkarmadı. Şehir dışından gelip o üniversiteyi kazanmış ama inatla yurt vermiyorlar. Halbuki aynı şehirden insanlar o yurtlarda kalabilirken.. Mecburen tanıdık birilerini araya soktu, hakkı olan birşey almak için böyle bir yöntem seçti.. Sonuna kadar da haklı.

Böyle gelmiş böyle gider gibi özellikle de kamuda.

Dünyanın en kalifiye adamı da olsan, çizgi üstü nazını ricanı kırmayan insanlar olmalı etrafında (kişi odaklı konuşmuyorum genel). Ismin saygı uyandırıyorsa sırtın yere gelmez. Ayıya dayı demenin ne anlamı kaldı yoksa?

Buna rahatlıkla kallavi bir kozmetik firmasında brand manager pozisyonunda görev yapan kuzenimi kaynak gösterebilirim. Akademik başarılanın yanında, insan ilişkileri konusundaki üstün başarısı tartışma götürmez!

dua iki kere ikinin dort etmemesini dilemektir.

torpil de boyle bi sey.

dükkan olarak nerede var bilmiyorum ama adapazarı ekspresine bin, pendik ile tuzla arasında mutlaka pişmaniyeci çıkar karşına. alır inersin. banliyö treni ile geri dönersin.

koska'da pişmaniye olması lazım.
www.koska.com

ümraniyeden kadıköy çamlıca üsküdar farketmez ama o yönde çıkan bi otobüse bin,
ümraniyenin çıkışında (adını unuttuğum plazamsı bi hastaneyle belediye tarzı resmi bi bina vardı) o civarlarda sola bakarsan hayvani bi koska süpermarketi var,ordan sonra bi tünele girip çamlıca ya çıkıyosun zaten,tüneli görürsün.
eğer koska pişmaniye satıyosa orda kesin vardır ki ben satıyor diye biliyorum.

*o taraflara uzun süredir gitmediğim için uyduruk bi anlatım oldu ama derdimi anlatabilmişimdir umarım.

artık süper marketlerde bile oluyor ipek pişmaniyenin pişmaniyeleri. ben ankarada tansaşın birinde bile gördüm. carrefourda da görmüştüm.

Güllüoğlunda varmış, amcama aldırdım sabah gelirken işe gelirken. acayip güzeller ayrıca :) sağalun.

olayın üstünden baya bir geçmiş ama eve giden gelen hala oluyordur.

tuzlu şeyler satın alabilirsin pastaneden, börek tarzı şeyler de olabilir. en azından eve başsağlığına gelenlere ikram edebilirler.
tatlı götürme derim.

nedendir bilmiyorum ama taziyeye gidilen yerlere hep bir kutu küp şeker götürülür. dediğim gibi anlamı nedir bilmiyorum

@copy paste; taziye evlerinde gelen giden çok olduğu için ve dolayısıyla çok fazla çay ikram edildiği için çay ya da küp şeker götürülür.

bir kilo çay bir pakette küp şeker götürebilirsin. tatlı da götürülebilir.

bir paket kesme seker her yere goturulur. cenaze, bayram ziyareti. yaslilar vs cok onem verirler bu seker isine, sayet arkadasinizin annesi yasli ise uygun olabilir.

@fdegir arkadaşım evli. annesi yok evde. genç bi evli çifte gidiyorum yani.

en iyisi tuzlu bir şeyler sanırım.

aralarındaki farkı, defolu ve defosuz kondom arasındaki farka benzetmek pekala mümkündür. ondan sanki bu fark.

tasarım ucuz olmasa gerek.

özellikle cam farkı. stil farkı. malzeme farkı. çakma gözlükle gözlerinizi mahvedersiniz. aman diyeyim.

malzeme kalitesi, üretim yeri, üretim teknolojisi, uyulan/uyulması zorunlu standartlar, firmanın pazarlama, ar-ge vs. gibi masrafları, vergiler...

1)kalitesiz camlar gözde ciddi manada bozukluklara sabep oluyor.
2)tasarım hakkı
3)reklam masrafı
4)marka değeri

adı üzerinde biri çakma biri orjinal.
Biri kopyadır, biri orjinal.
biri düşük maliyetlidir çünkü her türlü hammaddenin en dandiriği kullanılır öteki tasarım, koruma, sağlamlık içerdiğinden yüksek maliyetlidir.
birinin ne üdüğü belirsizdir, birinin üreticisi, adı adresi bellidir.
biri ucuzdur biri pahalıdır çünkü pahalı olmasına sebep olan unsur çoktur.
biri gözlerinizin bozulmasına sebep olur, öteki gözlerinizin bozulmasına engel olur.

mağaza kirası + işçilik + kalite

@divit
bu cam taktırma olayı nasıl oluyor? güneş gözlüklerinin camları oval filan bi acayip oluyor?

@divit

sen numarali bir gunes gozlugu yaptir sonra gor bakalim kaliteli bir camin fiyati gozlugu kaca katliyor.

biraz da marka meselesi. maliyetten çok markaya ve prestije ödüyoruz o paraları. (gerçi o markanın oluşturulması da bi maliyet ama)
camın çerçevenin kralı olsa o 'cidden uçuk' fiyatlar etmez.

dünya üzerinde çakma güneş gözlüğü yüzünden gözüne zeval gelmiş tek bir örnek gösterebilirse tıp dünyası, gözüme rayban sokacak olmamdır.

acbaa diyorum bu esnada msn messenger açık olabilir mi? messenger'ın ana penceresinin altında yeralab flash reklamlar bazen bu tür sesler çıkartabiliyor.

haklısın o tip reklamlardan da benzer sesler gelmekte ama öyle bir şey değil. baya baya herşey kapalı iken gelebilmekte. bildiğin illet.

bip sesi harddiskten geliyor olmasın.harddiskiniz kafa atıyor olabilir.(cümleye bak hizaya gel)

yok, harddisk kaynaklı bir ses de değil.

görev yöneticisinden işlemler sekmesine geçip şüphe duyduğunuz işlemleri sonlandırp deneyin bir de. bakalım devam edecek mi?

kaynarken çatalı batır rahatça giriyorsa yeterlidir.

Soyup haşla, sıcakken soyması zor oluyor. 20-30dk kaynatsan yeter sanırım, arada bıçak batırıp kontrol edebilirsin pişip pişmediğini. Süt, yağ, tuz, karabiber, isteğe göre kaşar rendesi falan da koyup karıştırabilirsin.

Haşlama Patates yemeği mi püre mi ? Püre daha zor diye biliyorum ama yapmadım hiç. Haşlama Patates yemeği ise şudur;

Malzemeler :

5 adet patates
2 sogan
1 yemek ka$igi domates salcasi
2 biber
Tencerenin dibi kadar zeytinyagi
1 cay ka$igi karabiber
1 tatli ka$igi tuz

Hazirlani$i :

1) Soganlari ve patatesleri kup kup kes
2) Yagin icine once soganlari at
3) Soganlar kabarinca patatesleri icine at
4) Surekli cevirip kari$tir bunlari
5) Karabiberi ve biberleri sonra da salcayi at
6) Ustune kadar sicak su ekle, tuz at
7) Kaynayana kadar bekle, kaynadiktan sonra yarim ate$e al
8) 20. dakkada pi$er (ama bak gene)

haşladıktan sonra patatesin çevresine daire şeklinde kesik atıp buzlu suya atınca kabuğu çok kolay çıkıyor.

ben haşlanmış patatesle salata yapıyorum.valla guzel de oluyor.
malzemeler:4 adet haşlanmış patates
2adet dometes salatalık
4-5 dal marul
(bunları dogruyorsunuz ince ince .sonra ustune tuzu biberi zeytin yagı limonu)

ohhh missss.bi de yanina sarımsaklı yogurt:)

Crown'a katılmakla beraber tereyağ ve kaşarı kesinlikle tavsiye ediyorum. Patatesler büyükse, düdüklü tencere yoksa soyup, hatta kesip haşlaman pişme süresini azaltır.

kesip haşlayacaksan parçaların çok da küçük olmamasına dikkat et.
denemedim ama kekik ve sarımsak sosu kulağıma hoş geldi. kırmızı biber konusunda tereddütlerim var.

püreye süt de katmak gerekmez miydi? ben yanlış mı hatırlıyorum yoksa.

haşlanmış patatesi soymakta zorlananlar için geliyor. patatesleri neden soyduktan sonra haşlamıyorsunuz? sizin gibi kabukları ile haşlamadan önce hem topraklı topraklı patatesleri iyice yıkamak lazım ki çok zor iş o.

haşlama için de bir öneri. mikrodalga fırınınız varsa şöyle yapıyorsunuz. patatesleri soyup, orta boy parçalara ayırıp, içine yarım çay bardağı kadar da su koyuyorsunuz. kapaklı borcam içinde 900 derecede filan 10-11 dakika çalıştırın. işte size haşlanmış patates. aynı şekilde başka sebzeleri de kapaklı borcam içinde mis gibi haşlıyorsunuz.

afiyet olsun. püre için süt, terayağı veyahut da krema koyabilirsiniz.

@mea maxima culpa: wampex'in dediği yöntem en pratik patates soyma yöntemi. tüm kabuk bi anda sıyrılıyor patatesten.

bu arada süt, kekik, kara-kırmızı biber ve dünden kalan karnıyarık içini karıştırıp süper bi püre yaptım, 3. tabağı yiyeceğim birazdan.

ben tembelim. patatesleri soyduktan sonra haşlıyorum.

o kadar işle uğraşılır mı. patatesleri önce yıka. sonra saatlerde kaynat. sonra buzlu su hazırla. patatesleri içine at. patatesleri soy. bakın yazarken bayıldım.

ısrar ettiğin için tokat mı yedin :) bırak o kızı boşver.

burcunu biliyor musun?

belkide sana ilgisi veya hayranlığı yoktur. sen yanlış anlamış olabilirsin. eğer kızın sana karşı ilgisi varsa, kızın manyak olduğu kesin. normalde boynuna atlaması gerekirdi. naz yapıyor diyorsun. ama naz yapan kız tokat atmaz bence.(çağırdığın yer ev, otel odası değilse)

yok daha neler ev,otel filan.o kadar da uzun boylu değil yani.hem nasıl ilgisi yok? kendisi pervane gibi etrafımda dönüyordu.hem sadece ben değil ki çevremdekiler de bana karşı ilgisinin farkında.hadi bir adım atalım işini kolaylaştıralım dedik ama sokağın ortasında tokadı yedik.valla başıma ilk kez geldiğinden ne yapacağımı da bilemedim.etraftakiler sapık filan sandı herhalde beni.kızı dövesim geliyor.ne istiyor bu ya?

burcunu filan bilmiyorum.

çıkar yakında kokusu usta, ne yapcan ki bunun üstüne? selamı sabahı kes, bi derdi varsa kendisi çıkar ortaya fazla geçmeden. yalnız bahsettiğin kadarıyla olayın tokatla sonuçlanması garip geldi. utandırmış olmayasın?

ya kizin gercekten psikolojik sorunlari var ya da bir iddiaya kurban gittin. gibi geliyor bana..

ısrar ederkenki üslubun nasıldı? Yani kıza "hadi hadi sen de istiyosun biliyorum cilvelenme işte" şeklinde kaş göz falan yapmadın inşallah:)

ben.. utandırmak..yapmayın ya:)tüm nezaketimle yaklaştım.mesele kız da değil.istemiyorsa banane de şimdi bizimkilere yayılcak bu haber.mesele yayılması da değil.sapık bellicek herkes beni.derdim o.kaç kişi sapıklık yapmadığı halde ve sevgilisi olmayan birinden tokat yer ki?napsam da sapık olmadığımı göstersem.

sapik olan kiz bence. duzgunce konustuysan neden tokat atsin ki?

O tokat olayi biraz fazla ekstrem kacmis ya. Bence bu kizla bir gelecegi tekrar dusun istersen??

sende bir şey olmadığına göre kesinlikle kızda var. ya dengesiz, ya başka birini buldu bile, ya psikolojik sorunu var (çevrende çok popülersen, ben buna oyun yaparım demiş olabilir), ya da kız iddiayı kazandı, tokadı basıp gitti.

her türlü uzak dur derim.

İlginç bir durum olmuş :)

Israr etme faslinda nasil cumleler kullandin onu anlatirsan yardimci olabiliriz. Fakat su haliyle kizin manyak oldugunu dusunuyorum. Sokak ortasinda tokat yemek kolay hazmedilecek bir sey olmasa gerek.

Belki de bir nedenle bastirdigi sevgisinin disa vurumudur ne dersin? Hani bazen insan cok severse zarar vermek minciklamak acitmak ister ya.

hayır artık yaş da o kadar küçük değil.çok koydu yani.hazmedemedim de.neyse orası ayrı.

ya ne diyeyim..insanca gidip ne çok karşılaşıyoruz bu birşeylerin işareti olsa gerek siz de isterseniz şurada birşeyler içelim dedim. ne var bunda tokat atılacak anlamıyorum ya.

(bkz: kezban)

Bu soyledigin teklif fasli, bir de israr fasli var imis?

bugün bi şeyler içelim, soğnaki gün sinemaya gidelim, haftaya bize gidelim sonra bakıyorum kızın pantolonunu çıkarmaya çabalıyorsun. nasrettin hoca da demiş ki; testi kırıldıktan sonra tokat bi şeye yaramaz. bence kız doğru olanı yapmış.
ayrıca bir hususta fikrimi beyan etmek isterim: birisi size tokat atarsa cinsiyetine bakmaksızın anında karşılık vermelisiniz, doğrusu budur.

belki de kız reflekslerini test etmiştir. bir kıza teklif ederken tetikte olmak lazım. kuvvetle muhtemel ben o eli havada yakalardım.

bir insanın reflekslerini test etmek için tokat atılır mı allah aşkına?daha neler..

ben birşeyler içmeyi teklif edince hiçbir tepki vermedi.yani ne olumlu ne olumsuz ben de sorumu yineledim ve tokadı yedim.budur yani ısrar dediğim.

ne evi ne pantolon indirmesi ya..ben karşı taraftan bir işaret aldım da birşey içmeyi teklif ettim.o zaman çıkma teklif eden ya da birine ila-ı aşk eden herkes kızların pantolonunu indirmeye çalışıyor.daha neler..kimsenin pantolonunu indirmeye gerek yok.etrafta pantolonsuz gezen bol zaten.gidip de elin kızının namusuna göz dikcek değiliz.

sapık gibi görüneceğim korkun varsa bu saatten sonra tek önereceğim şey: ya herru ya merru! dediğine göre sapık damgası yemen çok olası, şu andan itibaren tek yapman gereken kızı tavlamak ki ağzını büzebilesin.

o sessizlik oldu demişsin ya o arada ne düşündü acaba büyük ihtimal nuri alço bağlantılı düşünceler aktı beynine :) sonra malum hareket hacım sen uzak dur boşver uğraşma.

bence kızın sana dair bir hissiyatı yok.sen öle anlamışın!hatta kendi kendine gelin güvey olmuşun.yoksa kız nie tokatı yapıştırsın sana!!!!!

yaş kaç? sizin de kızın da?

kıza göre değişir tepkisi.yalnızca kızı bir şeyler içmeye davet etmek (türkiye'de yaşıyoruz sonuçta çeşit çeşit kız var) yerine başka bir yere davet etseydin belki de bu tepkiyi almazdın.bence boşver kız da öyle seni sokak ortasında tokatladığına göre onunla ilişkiye hiç başlamamak daha iyidir.senin gururunu hiçe sayan biriyle işin olmasın bence.