500 entry girdikten sonra oluyor diye biliyorum

baktım hesabına da şimdi, 500 entry'i geçmişsen ve karman yoksa eksidesindir.

eksi karma.

500 entry'i geçmişsen ve karman yoksa ya eksidesindir ya da entrylerin yeterince oylanmamıştır.

bu eksi karma neye göre hesaplanıyor.

İsrail diyorsun. Sıkıntı. Dubai mubai kahire olaydı, kolaydı. Birader hazır oraya gitmişken sony sal objektiflere de bi bakıver. Pek sanmıyorum ama belki ucuzu vardır

sıkıntı derken, yani girmezmi burda garanti kapsamına? apple uluslararası garanti nasıl oluyor, bir tek abd den alınan cihazlardamı var o hak? yokmu tam bir bilen dostlar?

Ben ironi yaptıydım. Neyse. Bildiğim kadarıyla vergilendiriyorsun. Bunun içinde 150 tl gibi bi para ödemen gerekir. Kayıt altına aldırıyorsun. Garanti yok sanırım. Maalesef. Bunun için distribütör firmanın nası desem arka çıkması gerekir neyse doğru sözcüğü bulamadım. Sonuçta sen kendi malına kendin de garanti veremiyeceğine göre. Kısaca bir iki telefona kadar o bildiğim kadarıyla bi sıkıntı olmuyor fakat garantiyi unutacaksın.

apple burada 16 gb versiyonu 2050 TL ye veriyor. 2 yıl garantili. Pasaport kaydına da 120 TL vereceğini düşünürsek değmez bence. Buradan al.

yurtdışından alınan iphoneların garantisi, apple storeların olduğu ülkelerde 1 yılmış. haklısın rosencruz, kayıt falan derken 1950ye geliyor, 100 lira daha verip 2 yıl garantili almak daha mantıklı. ondada kargo olayından tırsıyorum ya. ufacık kutu bizim memleketin dandun kargocularının elinde ne çekiyordur kimbilir :(

sansürlü kelimelerde yasak var diyolar ama bugün "öğrencilerin sınav kağıdına düştüğü ilginç notlar" başlığına yazdığımda o da düşmedi sol sütuna.

Sümerli Ludingirra nesini sansürlü olsun.

başlığı açtıktan sonra hepsi'ye tıklayınca çıkan listede de mi yok?

sütlüneskafe maalesef. Ve açıkcası çok nadir görebiliyorum. Nerdeyse girdiğim on hatta yirmi başlıktan biri görülüyor. İşin ilginci normalde başlık girildikçe canlı olması gerekirken, ölüsü kokan başlıkların öylece durup canlı başlıklarımın dahi görülmemesi. var bi dangözlük ama çok ardına düşmüyoruz.

45 gün işe gidemeyecek mi? 45 günlük rapor almış olamaz. bildiğim kadarıyla 10 gün 10 gün veriyorlar istirahat sürelerini. yani istirahat süresince hak ettiği kazancı sgk'dan alır. sonrasında işine rutin devam edeceği için eskisi gibi iş yerinden almaya devam eder.

genellikle şirketler istirahatli de olsa maaşı tam verip sonrasında sgk'dan alınan parası personel getirip şirkete veriyor. onu kastetmiş olabilirler mi acaba?

yoksa zaten davalık.. gitsin iş mahkemesine hop gömçürsünler..

Doktorda durumu iş kazası olarak bildirip, iş kazası tutanağı tutturmuştur umarım abin. Hukuki sürecin nasıl işlediğini tam bilmiyorum ama bu tutanağı tutturursanız tazminat alma hakkınız bulunuyor. (iş güvenliği kursundan öğrendiğim kadarıyla)

kafa koparan'ın da dediği gibi; çalışan rapor aldığında zaten sgkdan parasını alıyor raporlu olduğu dönem için. yalnız bu ücrette maaşa kıyasla biraz kayıp oluyor diye biliyorum. onu kastetmişlerdir. yani "maaş veremeyebiliriz" demişlerdir.
raporlarını ucuca almayı unutmasın.

Abin hastane işlerini şirketle senkronize yapmadı mı? ki sanki haberleri yokmuş gibi davranıyorlar. Hiç bir şey olmasa patronu kollamış. Dava edilebilir ama önce adam akıllı şirketle konuşmak gerekir. Baktınız olmuyor eldeki delillerle dava açıla bilinir.

@kafa koparan manyak kırık, ameliyat vs vs gibi durumlarda heyet raporu verilebiliyor hastaneler, ben 2 ay tek parça 2 ay tek parça olmak üzere 2 kere heyet raporu almıştım mesela bel fıtığı ameliyatından.


ödemesine gelince, iş yeri sana ödeme yapmıyor hiç bir şekilde, sen sskdan alıyorsun paranı, rapor parası normalde rapor bitiminden 15 gün sonra ziraat bankasına yatırılıyor, fakat 2 ay gibi uzun sürelerde ssk ile irtibara geçip, 1 ay 1 ay 2 taksit olarak almanda mümkün(hani madur olmamak için)

bu dediklerim normal durumlarda geçerli, iş kazası statüsünde olan durumları bilmiyorum.

tabi arkadaşların söylemiş olduğu şirket maaşını ödüyor fakat sen ssk dan alınca geri ödüyorsun falan, bunlarıda duymuştum, bazı firmalar böylede yapabiliyor, kendi insiyatiflerine kalmış.

hepinize çok teşekkür ederim arkadaşlar. yazdıklarınızı abime bizzat okutacağım. çok sağolun.

genelde sıkıntı çıkarıyorlar ve vermeleri gereken tazminat miktarlarını vermiyorlar. doğrudan mahkemeye gitmek gerekiyor.

www.ozbagsenturkhukuk.com

İmkansız.

Sanayiyi gectim, Turkiye hayvancilik ve tarim ulkesi olarak bilinirken eti, yumurtayi, unu, misiri bile yurtdisindan ithal eden bir ulke haline geldigi icin bence de imkansiz.

bireysel gayretten gecse gecse soyle geciyor: yanlis ekonomi politikalarini anlatmak, gunu idare edip yarini sallamayi kabul etmiyoruz diye ses cikarmak.

yoksa senin o is yas.

yerli malı ile alakası yok olayın. eskiden 90 öncesi de yerli malını teşvik için her türlü girişim yapılırdı, sonra koç ile sabancı anasını ağlattı ülkenin. en azından o günlerden daha iyi durumumuz.

türkiye gibi üretmeden yemeye alışmış milletlerin sonları hep aynıdır. al sana yunanistan. o yüzden laf anlatamazsın. ben şahsen gıda ve giyim gibi nispeten bizim kaliteli olarak üretebileceğimiz mallar konusunda özen gösteriyorum. çünkü yerli malı demek aynı zamanda senin benim gibi insanların çalışması, para kazanması demek.

ben de hayır diyorum. adam olan yabancılarla rekabet edebilmeli, en az onların yaptıkları kadar kaliteli şeyler üretebilmeli, yerli malı kullanımı mazeretinin arkasına saklanmamalı.

o zaman mmühendislerimizin de ya biz işte imkanlar vs, dünya standartlarında mühendis olamadık, yaptığımız binalar, arabalar şöyle, ama depremde işte biraz riskli, 40 kmh hızın üzerinde çarpmalarda araba pert oluyor, idare edin demesine benziyor. doktorlardan da örnek verip uzatmak istemiyorum.

eğer aynı kalitede, sağlık kaygıları dikkate alınmış, doğru düzgün bir şey olur elbette öncelik kendi yaptığımız olur o zaman. örneğin zeytin yağını mesela yunanistan'dan almıyor henüz kimse, halen edremit, akçay, altınoluk denilince akan sular duruyor.

bu tür bir ödün verme düşüncesi bizi daha iyiye götürmez diye düşünüyorum. ödün verilecekse adam gibi bir eğitim almış, daha dürüst, daha çalışkan, ve daha saygılı (büyüklerini görünce ceket iliklemekten bahsetmiyorum, başkalarının yaşam hakkına saygılı demek istiyorum) bir jenerasyon yetiştirmek için ödün verelim. böylece çalma çırpma peşinde koşan insan sayısı azalır, bizde de güzel işler ortaya çıkmaya başlar.

şu an iki araba parasına bir araba alınıyor, tamam üç araba parasına bir araba alalım, ama yeter ki sistem dürüst işlesin.

biz bu kafayla zeytinyağını da yunanistandan alırız. azcuk akıl yahu. önce iyi olalım önce kaliteli olalım. sinirlenmeyeceğim ama bunlar destekle olur be kardeşim. senin zeytinyağın bu kaliteyi tutturduysa gidipde elin yağını almadığından bu kaliteye ulaştı. adam baktı yerli pazarı var para var, rağmet var, ee üretimde var. daha çok üretim beraberinde rekabeti, rekabetde kaliteyi getirir. nasıl olacak arkadaş sen önce kendi ülkende kendi üretimine destek olmazsan adam nasıl geçinecek? para kazandırmayan yerde kalite olabilir mi? ne olur böyle gerizekalı, ahmakça,cahilce, akıl almayacak şekilde, alenen art niyetle, insanları salak yerine koyacak şeylerle ithalciliği savunmayın bana. önce kendi üretiminize destek olun ki üretici bu işten para geldiğini anlasın, üretimi arttırsın rekabet ortamı doğsun. yeter ki tekelcilik olmasın. her türlü kalite yakalanır.

ithal ikameci sistem, anlayış iflas edeli, biteli yıllar oluyor. yerli malı kullanacağım diyerek bu sefer kalitesiz ürünler kullanmaya başlayacaksın ve dandik ürünler seni yolda bırakacak. bu da kaynak dağılımını olumsuz etkileyecek.

dolar niye yükseliyor? ya insanlar satın alıp yastık altına koyuyor -ki bu pek olası görünmüyor- ya da ülkeden kaynak çıkışı sözkonusu. o zaman kaynak çıkışını engelleyecek bir yol bulman gerekiyor. sata sata memlekette bir şey kalmadı. bu da ayrı bir olay ama sermayeyi Türkiye'ye çekmen gerekiyor. yatırım teşviki filan yapabilirsin satıp savmadan.. ihracat desteği verebilirsin yerli üreticine. ülkeye daha fazla döviz girmesini sağlar bu.

dediğim gibi, ithal ikameci anlayış çökeli çok oluyor. sen yabancı malları almazsan, engel koyarsan; aynı şekilde senin mallarına da engel koyulur yurtdışında...

Yerli üretim için yabancı hammadde ithali kısmını atlamışsın. Ekonomi çok içiçe geçmiş bir olgudur. İthalat yapmadığın ülke bu sefer senin ihracat kanalını kapar.

Hatta daha da ötesi, yasadışı işler bile ekonomiye paralel bir şekilde ilerler. (Devletlerin eliyle)

O yüzden senin dediğin şey anca hassasiyet ayarında ikame mal alarak olur, devlet yada millet politikası haline getirmen çok zor..

şimdi yazmışlar ithal ikameci anlayış çöktü!bok çöktü. yahu yapmayın şunu nereye çöktü.

avrupa birliği neyimin birliği? kültür birliği mi? geç, ırksal birlik mi? onu hepten geç, ee geriye ne kaldı

ekonomi birliğidir avrupa birliği.

ithal ikameci anlayış çökmüşmüş müş, onu anca bizim gibi 3. dünya ülkelerine yedirirler. git bakalım almayada ithal ikameci anlayış çökmüş mü? çökmemiş mi? adam af edersin bok olsa yine önceliği kendi malına tanıyor.

hele ülkemize turist niyetine gelen fransızlar. ellerinde boncuklarla geliyor. aga bu nedir diyorsun. bunu ülkelerinde satın alıyorlarmış.

niye bilmemkaçıncınick sorum sana? hani ithal ikameci anlayış çöktüydü, yahu adam belki elin ülkesine döviz girer bi yararı dokunur diye parasını getirmiyor senin ülkene (sen üstüne alınma sana demiyorum ortaya atıyorum ben sözü) boncuk getiriyor boncuk. al götüne sok diyemiyorsun.

gelelim avrupa birliğine. avrupa birliği ticari bir birlik. o birliğe üye değilsen öyle kafana göre mal satamıyorsun. öncelik hakkın yok. mesela italya da fındık yetiştiriyor. lan italya da fındık mı? olur. yetiştiriyor adam işte karışamazsın. sonra da avrupaya birliğe üye olmasından dolayı şu natoyu veriyor
-arkadaş önce benim fındığımı fahiş fiyattan alacaksınız, sonra ihtiyaç oldukça türk fındığını en ucuz bana zarar vermeyecek şekilde temin edeceksiniz"

işte sen buna bir şey diyemiyorsun.

benzer uygulama amerikada da var. çeliğimize kota koydular, önce benim çelik üreticim diyor usa, makarnamıza kota koydular önce benim üreticim diyor usa,

peki bizim dangozlar ne diyor

ithal ikameci anlayışmı kalmış mış mış. demek 3.dünya sömürü ülkelerini bu tatlı yalanlarla hala bu seviyede tutuyorlar. akıl alır gibi değil.

üstelik bu anlatılan şey tabi ki devlet zorlamasıyla olacak şey değil. halkımızın bu konuda duyarlılık göstermesi gerekir. mantıklı olarak sen bir ülkenin malına boykot koymaya kalkarsan elin oğlu sen gibi ahraz değil çakar suratının ortasına. ülkemiz insan tüketiminde muadili varsa kendi üretimine öncelik hakkı vermeli. kendi işi için, aşı için, geleceği için.

Telefonum Samsung, Tv Samsung ve Panasonic. Laptop Toshiba, Acer, Lenovo. Harddisklerim 4 harici WD. TC alternatifleri söyle hele bi. :-)

ses, se se!!

evet, bir kaç gündür buraya uğramıyordum ve diyorum ki vay anam vay neler dönmüş serhat ya

öncelikle ithal ikameci anlayış çökmüştür. bunun altını bir daha çiziyorum. neden çöktü? çünkü gelişen teknoloji, sanayi, pazar kapasiteleri sonucunda sen her şeyi üretemiyorsun. sike sike dışa bağımlı hale geliyorsun. en basitinden ihracatın artarken bir de bakmışsın ithalatın da artmış. Allah Allah diyorsun, şaşırıyorsun ama şaşıracak bi bok yok. Neden? Ara malı ithal ediyorsun!! Hadi, adama de ki "senden mal almak istemiyorum!" Kan alırlar adamın götünden kamil kaaann!! kendi üreticilerin isyan eder!!

@boray eris'in de dediği gibi, hangi teknolojik ürünün yurtdışında tutunabiliyor? Amına koyayım, daha kalite standartını oturtamamışsın Türkiye'de. Bu sadece mal için geçerli değil! Hizmet sektöründe de bu standartı oturtamamışsın!! Bas bas bağırmıyor musun sözlükte? filanca firma boktan, filanca firmanın malı kötü, filanca firma garantili ürünümü bıdıbıdı nedeninden dolayı değiştirmiyor? Bir de çıkmışsın, diyorsun ki ithal ikameci anlayış olmalı.

Türkiye ithal ikameci üretimi denemedi mi? Babanın, dedenin arabasını inekler yemedi mi? Eğer sen ithal ikameci üretim şeklini savunursan bana tam rekabetten piyasasından, monopolcü rekabet piyasasından bahsedemezsin!! Oligapol piyasasında bir firmadan diğer firmanın kucağına hoplayıverirsin.


Avrupa Birliği bir ekonomik birliktir, evet. Sen adamların götünde, topluluğun kurulduğu andan beri dolanıp duruyorsun ve seni almıyorlar. Peki sen kendine hiç kızmıyor musun? "Amına koyim, almıyor bu adamlar beni ama madem almıyorlar kendime çeki düzen vereyim en azından" diye düşünmüyor musun? Madem benim ürünüme kota, sınır koyuyorlar, ben de olmayan bir şey üretip onları kendime bağımlı hale getireyim diye düşünmüyor musun? Bence düşünmüyorsun. Düşünseydin, bunca sene bir şey üretirdin..

bak koçum, komplo teorisyeni olabilirsin ama şu bir gerçek ki bu işlerde al gülüm ver gülüm yapmadan gelişemezsin. Amerika'da çelik üreticilerinin korunduğundan filan bahsetmişsin. Ne hikmetse aynı amerika petrolü, hizmeti, aklına gelebilecek büyük çaplı her şeyi dışardan ithal edip alıyor. Saydığın fındık, çelik vb. şeyler GSYİH içinde ne kadar paya sahip ona bakman lazım!!

yabancı firmaların üretimini çekemiyorsun üstüne çünkü üretim maliyetlerinde çin'le rekabet edemiyorsun. ürettiğin nihai mallar serbest piyasada tutmuyor çünkü kaliteli değil. bir de gelmişsin, ithal ikameci üretim sistemi çökmedi, çökmemeli diyorsun. Kusura bakma ama kimse dandik, çarık çürük mal kullanmak zorunda değil. Sen devlet olarak ezelden beri "bazı" üreticileri korumak gibi bir huy edindiğin için ülke içindeki dinamikleri de sikip atacaktır bu politikan.

zamanında amerika senden zeytinyağı istiyor. Muazzam bir miktarda hem de.. Gönderiyorsun zeytinyağını. Hop, adamlar analize bir sokuyorlar yağı, senin o çok dürüst, sevgili(!) üreticin zeytinyağına fındıkyağı karıştırmış.. Senden bir daha zeytinyağı alır mı adam? Senin adamın, üreticin "bi kere s.ksem yeter" diye düşünmüyor mu? Elin turistini kapalıçarşı'da domaltmıyorlar mı? "bi kere koysam yeter, bir daha gelmeyecek ya" diye düşünmüyor mu senin satıcın? Adam bırak elinde boncukla gelmeyi, tuvalet kağıdıyla bile gelmekte haklı!!!

kısacası, dünya üzerinde kapalı ekonomi devri bitti. Varsın, AB senden fındık almasın. Sen adam gibi bir yatırımla öyle bir ürün üret ki, adamlar götünde dolansın. Ama nerdee... fındık üreticileri ellerinde kalan fındığı devlete satmaya çalışsınlar, pamuk tarlalarda kalsın filan. senin daha sanayi politikan oturmamış, hizmet politikan oturmamış, ekonomin "dalgalandım da duruldum" diye türkü tuttursun, bir de gelmiş ithal ikameci sistemden bahset..

olmaz dostum olmaz..

not: küfürler sana değil, lütfen alınma

Ekşibition'a yükleyin?

bition var ama tam olarak aynı misyonu üstlenmiyor gibi. ekşi caps için sadece sözlükçülerin yükleyeceği resimler olacak. acaba kaç kişi yükler? yeterli verimi alamazsa uğraşmaya değmez.

ekşibition hiç olur mu? o bambaşka bir şey. üstelik onun yapısınıda bozar. bu caps üzerine. ama daha çok hareketli capsler üzerine. sesli olur sessiz olur. bir kere yapılırsa devamı çorap söküğü gibi gelir. kafamda var bir sürü ama ben istiyorum ki bu tamamen ekşisözlük bünyesinde olsun. yani başka yerlerle uğraşmayalım. tabi bunun ek masrafları da olu gibime geliyor. ama tutulmaması için neden yok. ayrıca nasıl hareketli ve resimli capslerin hazırlanacağı ve bunlar için programlarda buraya konursa yazarlarda rahatlıkla kendi capslerini icra edebilir. güzel de olur. yorum olayı da olur.

uludağ sözlükteki galeri gibi diyorsun heralde.
fena olmaz aslında.

onun dizaynını pek beğenmedim. ekşicaps farkını ortaya koyar diye düşünüyorum. üstelik içine dilersek video,kısa film felan da atabiliriz. gerçekten olmaması çok ilginç.

bu konuda kesin bilgi sahibi olan arkadaşlar cevap verir. ancak bildiğim kadarıyla muhammed gençliğinde sık sık şehirlerdeki hıristiyanlarla ve yahudilerle sohbet eder, onlarla tartışırmış. kendi kafasında islam'a benzer tektanrılı bir din anlayışı oturmuştur diye düşünüyorum.

mekke'de yaygın olarak hanif anlayışı vardı, ancak putperestler putları bir aracı olarak görüyordu. yani onlar da aslında tek tanrıya ve peygamberlere vb. inanıyorlardı. hz. muhammed ve az sayıdaki kişiler ise putları reddediyor ve tevhide inanıyorlardı. bu nedenle sık sık tek başına şehirden uzaklaşarak tefekkür ederdi.

atayiz güruhu temsilen bu soruya "islamdı" diyerek cevap vermek istiyorum. yani normalde asla böyle bir şey yapmam ama soru çok müsait, duramıyorum. amacım kesinlikle dalga geçmek değil. nolur küfretmeyin bana. selamlar.

putperestlik idi. arab yarım adasında her arap kabilesi birden fazla tanrıya (bunları, adına put dedikleri heykellerle simgelerlerdi) inanırlardı. her kabilenin inanılan diğer tanrılardan üstün bir tanrısı olurdu ve o kabileye özel olurdu. kureyş ailesinin de, adına Allah dedikleri en büyük putları olan tanrıya inanırlardı. Muhammedin babası'nın ismi de burdan gelmektedir. keza islamdan öncede kabe kutsal idi, keza mübarek kılınan üç aylarda yine bu putperestlik geleneğinin devamıdır. muhammed daha sonra bu inanışı yahudilikten esinlenerek ona benzer bir yapı haline getirdi. bu konu bir sır, bir bilinmez değildir. ne var ki gerçekleri yobaz takımı kaldırmadığından üstü kasıtlı olarak örtülüyor. üstelik suudlar o döneme ait bütün kanıtları yok ettiler.
sonuç olarak islam denilen şey herşeyiyle kabe etrafında yaşayan arapların kültürüdür. evrensel denir ama nedense varsa yoksa arap kültüründen izler taşır. ne diyem?

salat(namaz), oruç(savm), hacc.. ibadetlerinin olduğu bir din. Dikkat edersen bunlarla ilgili ayetlerin neredeyse tamamı yapılış biçimiyle ilgili değil özüyle ilgili. Daha ilk vahyedilen alak suresinin 9. ayetinde namazdan bahsediyor, özünden tabi, yöntem ve biçiminden değil. 17. sırada vahyolunan maun suresi "yazıklar olsun o naamaz kılanlara ki onlar yoksulu yetimi hor görürler..." diye başlıyor. Demek ki bu ibadetler var ancak özünde bir sorun var. Yani islam'dı dini. ve oradakilerin çoğunun dini de öyle, ama görünürde. Muhammed "öz"deki sorunlarla savaştı. Zaten "müşrik" tanımına bakıldığında "Allah'a inanıp ona eş koşan" gibi bir içeriği var. Görünürde onlarınki de islam; ama özde "müşrik". Yani inançlarını davranışa dönüştürmede sorun var, çünkü öz problemli.
Kitap üzerinden gidersek böyle. Onun dışında birbiriyle çelişen 50 çeşit ttarihi veri var. Ve yine 50 çeşit teori de üretilebilir.

ciddi ciddi islam olduğuna inananlar var. kaynak kitap. ben daha ne diyeyim. bende bir kitap yazsam, sonra desem ki bu kitap da her yazılan doğrudur. buna da inanır mısınız? inanmazsınız.

yalancıya sormuşlar sen niye yalancısın diye,
yalanc; -aaa hiç olur mu? öyle şey demiş.
vatandaş; -senin doğru söylediğin hiç duyulmamış ki.
yalancı; -duyulmaz olur mu? ben duydum. inanmayan çarpılır. hahahaha

@ayazkan
allah en büyük putun adı falan değildi. allah putperestlerin de kültürel olarak kabul edegeldiği "tanrı"ya verilen addır. put olanları "allah"a yani "yaratan"a ulaşmak için kullanıyorlardı. kabe de yine hz. ibrahim tarafından yapılmıştır ve o zamandan beri kutsal kabul edilmektedir. dini değerler zamanla tahrif olmuş, kabe ve hacc ibadeti korunmuş ama put vb. hurafeler karıştırılmıştır.
bir de o döneme ait kalıntılar suudiler tarafından yok edildi madem, sen nereden öğrendin?
dini kabul etmiyorsun, tanrı kavramını tanımıyorsun belki, ama kabul edenlerin inaçlarını kendi g.tünden uydurduğun şeylerle eleştirmeye kalkma. ateizm kanıtlarla kabul edilen bir şey diye biliyorum. o halde dinin yanlışlığını vb. iddia edeceksen kanıtlarla gel. jöleli başdanışman gibi ergen teorilerini anlatmayı bırakın..

win vista, win7 ve 8 64 bit uygulamaları destekliyor. Bu ise 16 gb kadar ram desteği demek. Bu laptopla değil, kullandığın işletim sisteminin bit desteğiyle alakalı ama şimdilerde çıkan en son laptopların hemen hepsi win8 ve 64bit desteğiyle geldiği için otomatikman hemen hepside 16 gb kadar ram destekliyor.

Bellekten kastı laptop taki takılı olan ramin kapasitesi.
Yaratımlama için hem amd'nin hem nvidia'nın bu iş için özelleştirilmiş kartları var. sitelerinden araştırabilirsim. nvidiayanın ki sanırım quadro filandı galiba amd'nin de firelı bir şeydi aklıma gelmedi.

bu aletin ozelliklerine yakın daha uygu fiyata bi makine bulabilrisin.. lenovoya bak derim.. ekran kartı olarak da M635 yerine nvidia M650 cok daha uzun vadeli bi yatırım olur..
islemci olarak da i7 al mutlaka.. ram olayı da evet genelde 16GB kadar destekliyor son makineler

@söyük

Nvdia'nın sitesinde 650m kartlarda Cuda özelliği yok görünüyor. O nedenle eledim onları. Var mı 650m'lerde Cuda?

Şimdi tekrar baktım da nvidia.com'da Cuda var görünüyor, nvidia.co.uk'de Cuda yok görünüyor. :)

www.geforce.com
www.geforce.co.uk

Hangisi doğru bunların yav?

BSA yetkilendirildiği için gelip basıyor mahkeme kararıyla ama ben office için basılan tek bir yer görmedim duymadım. Orjinal kullan bence, hani dandik bir program olsa orjinal kullanma derim ama hem işlevsel hem de 2007 sürümü bile 99 dolar.

BSA'in kendisinin direkt bir ceza yetkisi yok. Ama dunya capinda ozel bir kurulus oldugu icin, destekcilerinin de yardimiyla ( ww2.bsa.org ) sizin hakkinizda cok kolay sekilde hukuki yaptirimin yollarini acabilir.

Ayrica dunya genelinde yapilan analizlere gore MS Office kullanan kisilerin %90'i islerini diger ucretsiz yazilim ve servislerle de gorebiliyorlar. Tabi ki MS Office'in cok degerli ozellikleri var ama bu ozellikleri kullanmiyorsaniz MS diye kasmaniza bence gerek yok.

Online calismasa da olur diyorsaniz Open Office, ya da hem Online hem offline calissin diyorsaniz Google Docs kullanabilirsiniz.

BSA destekçilerinin yardımıyla hukuki yaptırım yolu açmıyor onu düzeltelim. Adobe, Microsoft vs. BSA'ya diyor ki, ben eleman tutup tek tek hukuki yollara başvuracağıma al bu vekaleti git sen hallet diyor. BSA da aldığı vekaletle elinde kanıt da varsa savcılığa ya da mahkemeye gidiyor, işyerinize geliniyor ve arama yapılıyor. Daha sonra da gerisi geliyor. Tıpkı Müyap, Müyorbir, MSG vs. gibi. BSA'yı avukat gibi düşünebilirsiniz.

ofisin gelmiş geçmiş en berbat sürümü. kesinlikle ofis 2003 almanı tavsiye etmem. onun yerine ofis 2007'yi al en iyisidir.

Sevgili arkadaşlar;

1. Zaten openofis kullanıyoruz ve uyum sorunu yaşıyoruz, bu nedenle bu öneriyi bana sunmayınız lütfen.
2. ofis 2003 kötü olabilir ama işimizi görüyor, seviyoruz. 2007 almak istemiyoruz açıkçası, 2007 almaktansa openofis kullanmayı tercih ederiz sanırım.

ofis 2010'un piyasa da olduğu bir dönemde ofis 03 bulman zor. Beya bir zor. o dediğin sitelerde bulduysan kaçırma derim. Ama 03 ile 07 arasında (ms'in satış politikasının gereği olarak) fazla bir fiyat farkı olacağını sanmıyorum. üzerine biraz daha koy en iyisini al. Güven bana 07 daha iyidir. Ama anladığım kadarıyla siz 03 alıştığınız, biraz da fiyatı uygun olduğu için tercih ediyorsunuz. Yine de söylediklerim aklınızda bulunsun.

açıkçası yoğun kullanıyorsanız, 2010 2003'ten daha stabil ve daha az sorun çıkarıyor. bir freelancer olarak gittim satın aldım, pişman değilim.
örneğin, çok sayfalı dokümanlarda office 2003'ün bir repaginating muhabbeti var ki, anlaşılır gibi değil. çok sayfalı doküman kullanmıyorsanız bilemem tabi.

istanbulda nüfus çok fazla olduğu ve gelir seviyeleri arasında uçurum olduğu için, ya çok yüksek bedellerle özel hastanelerde, çok az insan faydalanabildiği için gayet rahat rahat hizmet alıyorsunuz ya da devlet hastanelerinde, düşük gelir seviyesine dahil çoğunluğun gittiği bu nedenle fazla kalabalık olduğundan doğru düzgün hizmet verilemeyen hastanelerde, bu fakirlere hizmet götürmek hep boşa masraf bir karşılığı yok hem de bu hızla nüfus artışına hizmet mi dayanır diye düşündüğü için devlet tarafından son derece yetersiz hizmet alıyorsunuz.
ha ama mesela her yerde böyle değil, izmirde ege üniversitesinde başladı tedavim, şu anda istanbulda özel hastanede bir seansa 250 lira veriyorum 1 saatlik, izmirdeyken ayda 1 kez 150 lira seans ücretiyle gider, her hafta da kontrol adı altında birer saatlik daha doktorla görüşürdüm, bu kontroller ücretsizdi. şu an istanbulda gittiğim özel hastanede ise kocaman kocaman yazmışlar 'kontrol yoktur, her geliş muayenedir' diye. belki benim şansım ama ege üniversitesi hastanesinde doktorum gerçekten çok ilgiliydi, şu ankinden(istanbuldaki özel hastaneden) çok daha az masraflıydı tedavinin başında olduğu için her hafta gitmeme rağmen ve hizmet kalitesi şu anda özelde aldığım hizmet kalitesiyle aynıydı, ve izmir istanbul kadar kalabalık olmadığı, çok çok zenginlere çok çok özel hizmet verelim gerisini koyverelim kafası olmadığından çok memnundum.

maalesef öyle, devlet psikoterapiyi sağlık gideri olarak görmüyor işin açıkçası. eğer terapiye bütçe ayıramıyosanız, özel psikiyatri kliniklerine gitmeniz 10 dk'lik periyodu 20dkye çıkarır ve sonuç yine ilaç. ama sanırım en iyi seçenek sizin için bu.

her devlet hastanesinin psikiyatristi kötü değil

istanbul bağcılar devlet hastanesininkiler gayet ilgiliydiler, özellikle hastaneye bağlı yeni bir poliklinik binası (bina ssk hastanesi olarak önceden de vardı sadece bağcılar eah'e eçti) açılıp psikiyatri polikliniği oraya taşınınca daha da iyi hizmet vermeye başladı, 2 doktoru var, bina küçük ve ferah, gürültü koşuşturmaca vs yok, haliyle doktorları daha iyi hizmet verebiliyor, bu gibi etkenler de önemli

mesela bakırköy dr sadi konuk'un psikiyatristi kurul raporlarının çıkartıldığı binadaydı ve her gün hınca hınç dolu gürültülü bir mekandı, şimdi nerededir bilmem ama adamlar göt kadar odada gürültülü yerlerde en fazla bu kadar hizmet verebiliyor.

maalesef yazdığın gibi. İlaçla işi kotarmaya çalışıyorlar. Aga bu ilaçlar yaramıyor sadece sersemletiryor diyorsunuz. Gizliden ve pişkin pişkin - ya zaten öyle olması gerekir ama biz bunu hastalara verdik mi kendilerini iyileşiyoruz sanıyorlar. Psikolojik yani...

-eee.. bundan banane?

hiç işte. dediğin de bence haklısın yani. Bence sen burdan ara bi tane. biz yardımcı olalım. Buyur dök içini.

Bilim-kurgu temaları ağır basan Prometheus'u ben çok beğenmiştim: www.imdb.com

Bir de daha dün izledim; Total Recall remake'i var. Sağlamlığı tartışılır ama ben tatmin oldum.

Prometheus sağlam bir bilimkurgu değil.
sadece kendini izlettiriyor.
turkcealtyazi.org adresine gir.
oradan gelişmiş arama var.
sen oradan yap bakalım hacı neler çıkacak.
looper var, güzeldi bence. bruce willis oynuyor.

i am a legend'i hala izlemeyen taş olur. o kadar da değil.

Cok saglam degil ama cesitlilik olmasi acisindan, Upside Down.

sağlam:

inception
source code

çerez:

total recall
x men first class
looper
dredd 3d
limitless
tron legacy

insepşın mıdır inkepşın mıdır nedir deli bi şey. o dur. İzlemişsindir ama yine de yazayım dedim.

dizi var,

(bkz: fringe)

valla hacı ben bu gece 22 lira domalıp imax izliycem. o derece değer benim gözümde.

edit: "22 lira bi filme veriyorum, param var" diye yazmadım onu, 22 lira çok para bu ülkede sinema için. ona rağmen izlemeye değer manasında yazdım. hemen ayara girmeyin yani.

Gorsellik var, ses var, aksiyon var. Ne izlenecek ki baska sinemada?

isminde hayır yok. hobbit midir ibiş midir nedir amk. puşt gibin ibne gibin bir şey.

" hayvanların yaşam hakkına saygı duyanlar olarak çekimleri sırasında 27 hayvanın katledildiği hobbit'i protesto edip izlemiyoruz." zülal kalkandelen ‏@zulalk


biz izlemiyoruz.

3d dayatması yüzünden ben izlemeyeceğim. çünkü beni 3d kadar rahatsız eden hiçbir şey yok şu dünyada

sinemada izlemeye değer kesinlikle.

kendisinin 3d olduğunu iddia edip gerçekten bunu başarabilen gözümde tek sinema filmi oldu. Yine de derinlik doyurucu seviyede değil. Çok masalsı ve çocuksu olması seni rahatsız etmezse izleyebilirsin. Ama dediğim gibi hikaye aşırı basitlikte çocuksulukta. Açıkçası çoluk çocuk filmi. Yani ergen kardeşim bile burun büktü o derece.

çoook uzun yıllar önce yaşamış şuan bundan rahatsız olamayacak insanlarla dalga geçilmesi yanlış tamam. peki karşısındaki insana inançları yüzünden hakaret eden, dalga geçenler ne oluyor? bir çok kişi Uçan Spagetti Canavarı ile dalga geçiyor mesela...

herşey olması gerektiği gibi olsa rahatsız olurdum ancak şuan çok daha rahatsız edici şeyler olduğundan rahatsız olmayı düşünmekle bile uğraşamıyorum.

Adamlar buna inanmiyorlar isin garip kismi. Bir furyadir gidiyor iste. Mayalarin gunahi yok. Populer kulturun getirdikleri. Herkesin bir popisi var iste.

yahu adam kıyamet demiyor ki bir kere ? nerden nasıl edinmişler bu bilgiyi bilmiyorum. bir kere adam milyon yıl hesaplayacak değildi ya elbet bi yerde bitirecekti o takvimi panpa

hafife alınacak bi uygarlık değil. binlerce sene öncesinde gökyüzünü ve gezegenlerin hareketlerini gözlemleyerek neyin ne zaman nerede olacağını keşfetmişler. olay kıyamet değil, kağıt bitti takvim bitti de değil!

ben rahatsız oluyorum. fakat artık tarih sahnesinden silinmiş olan uygarlığa saygımdan ziyade, bu şaklabanlığı yapan insanların en ufak araştırma ve merak eğilimi göstermeden başkasının güdümüne ve gazına göre "ne aptallar var yhea" demelerinden.

lisede bi arkadaşım "salak ya, gerizekalı bunlar. darwin falan. insan maymundan geliyormuş olur mu öyle saçmalık" demişti bi ara. koskoca teori iki cümleden ibaretti, insan=maymun. ben görmüyorum bi şey, salaksınız siz. modunda bi hanımdı bu. neyin ne olduğunu bilmeden yargılayabilme kapasitesinde.

sen dalgayı nasadakilere soracaksın. ates olmayan yerde duman cikmaz. vakti zamanin da astronomik bir fenomenin acisal sapma degerini hesaplamis bu mayalar. bunu da tum kutsal mekanlarinin hatta yollarina varincaya kadar islemisler ki biz den sonra gelenler bunun tesaduf olmadgini bilsinler. uzun ugraslar sonucu bu degerin aslinda o gun icin hesaplamasi imkansiz astronomik bir sayiya ait oldugu bulunuyor. ama guya nasadakiler bu sayiyi mayalarin yanlis hesapladigini dusunuyor ve adamlarla 50 yildan uzun sure dalga ggeciyorlar. bu sure icinde nasanin meshur uzay teleskopu uzaya yerlestiriyorlar. haliyle teknolojiler da yeni oldugundan uzayla ilgili daha saglam bilgiler geliyor. netice itibariyle, ileri nasa teknolojisinin sagladigi eksiksiz bilgilerle yapilan son hesaplar,,, Aslinda dogru hesabin Mayalar tarafindan yapildigini gosteriyor. neden maya takviminden bu kadar korkuldugunu da anlamissinizdir. bu dalga gecenlere kapak olsun derdim ama onlarin bunu anlayabilecek zekasi yok. o yuzden diyorum nasaya sor diye. kolay mi, mayalar bin yillar oncesinden gunumuzun en buyuk uzaybilim otoritesi denen nasaya okkali bir kapak yapmis.

Yahu Maya'lar da inanmıyor ki buna, birkaç yıl önce birisi kaba etinden uydurdu "takvim bitince dünyanın sonu gelecek" diye. Takvim bile bitmiyor 21 aralıkta. Adamlar bir takvim üretme hesabı yazmışlar, milyonlarca yıl sonrasını üretebilen bir takvim, ürettikleri yılları bir taşa yazmışlar, adamların kafasında "devir"ler var, bizdeki "millenium" gibi devirler. Devirlerin birinin sonunda bitirmişler takvimi yazmayı.

1999'daki saatli maarif takvimi bitince "31 aralık 1999'da kıyamet kopacak" demek gibi bişey bu. Kıyamet kopmayacak, takvimin yaprakları bitti sadece. Matbaada bu takvimi satan adamlar da kıyamet kopacak demiyor.

Maya'lar "öyle ya da böyle" inanmıyor buna.

Maya'larla dalga geçeni de görmedim ben, senin ne biçim arkadaşların var?

Hikayenin aslı öyle değil. Kimse de götünden uydurmuyor. Dediklerin de haklısın yani mayalar milyonlarca yıl öncesini bile gösterebilecek takvimi zaten yapmışlar. isteseler bu takvimi de yazarlardı. Zaten adamların yaptığı her iş de bir gönderme var. Yani adam "ben istesem milyon sene öncesinin takvimini de yaparım yapamadığımdan değil" mesajı veriyor. Peki mayalar gerçekte neden bu tarihte takvim yazma işini bitiriyor.

Dönemin Maya tarihçisinden gelsin;
O dönem geldiğinde hiç insan kalmayacak.
Haliyle takvimi de uzun uzadıya uzatmaya gerek görmüyorlar.
Ayrıca kıyametin kopacağı da yok.
Amma iran genelkurmayı Türkiye'ye yerleştirilen patriotlar için 3. dünya savaşının utanç nesneleri gibisinden birşeyler savurdu. Orasını bilemem.

Yok ya seneye de şu varmış 9:10 11.12.13

21:12 21.12.2112

kim demiş?

bi sey daha var. onu da ekleyeyim, 3 tane 2012 var. bu 3 2012'yi 3 ile çarparsanız size ilginç gelebilecek varyasyonlara ulaşabilirsiniz. ama pek hayra alamet değil.

bin yıl mı?
21:12 21.12.2112 olmuyor mu? 3012 de olmuyor ki zaten..

aga sizin gözünüzden de birşey kaçmıyor. bi de rakamları toplayın, yalnız tek hane kalıncaya kadar. ilginç ve bir o kadar korkutucu bir gizem sizi bekliyor olacak?!...

tamam sakin olun, hepimiz öleceğiz zaten. 2 ile 1'in hiçbir alakası da yok bence. 1, 3, 6 olsa tamam.

rakamları rahat bırakın lan!

yanlış olmuş. bir daha böyle bir durum yasanmayacak. sonraki döngü de onbin oluyor ve artan bir basamak su anki döngüyü eşşiz kılıyor. 2112 isabetli son vurus. fakat onu destekleyen tarihi, siyasi ve bilimsel dayanaktan yoksun

yav 22.12.2212 saat 22:12 var, 23.12.2312 saat 23:12 var. ne on bini. tamam biz göremiycez de var yani onbin yıldan önce.

2112 isabetli son vuruş değil. iki isabet daha var.

21.12.2112 21:12'nin son olabilecek özelliği tersten de okunduğunda aynısı olmasıdır.

20.02.2002 20:02'de yaşadık bunu daha önce.

-önce karar defterine olağan üstü genel kurul yapılacağı yazılır. 1 ay ileri tarihli karar en iyisidir.
- üyelere olağan üstü genel kurul yapılacağına dair tarihiyle haber verilir.
- gazeteye toplantıdan en az 15 gün önce ilan verilir.
bu kadar. olağan toplantıdan farkı yoktur. üyelere haber bile verme zorunluluğun yok. gazete ilanı "haber verme zorunluluğu"nu ortadan kaldırıyor. gazete yerel olmayacak tabi.

karar defterine kararı yazdıktan sonra notere onaylatıyor muyuz. birde toplantı tarihi biz istediğimiz bir tarihte yapabilir miyiz yoksa bunun içinde özel bir tarih mi almak gerekir. Atıyorum komiserler için uygun bir zamanda toplantı yapmak mı? gerekir.

komiser de olacaksa toplantıda onu bi' arayıp en azından haber verin usulen. artık komiser kalmadı gerçi, genelde katip/komiserler üyelerden biri olarak seçilir. bu üye de fahri üye olur.

bi' kere toplantıdan en az 15 gün önce gazeteye ilan verilmeli. yani "hadi haftaya toplantı var" diyemezsin.

karar defterindeki kararlar tek tek notere onaylatılmaz. kırtasiyeden alınmış olan karar defteri komple notere onaylatılmıştır zaten. değilse de alınan kararlar geçersizdir. karar defterinde önemli olan yönetim kurulunun karar altına imza atması. siz bugüne kadar kararlar aldıysanız ama defterde (ilk ve son sayfa) noter onayı yoksa o kararlar geçersizdir ve ağır yaptırımları vardır.

özel tarih alman gerekmiyor. dediğim gibi ayarlama yapman gerek. atıyorum bugün itibariye (17.12.2012) en erken 15 gün sonra toplantı yapabilirsiniz. o tarihi de karar defterine belirtmen gerekiyor. örnek olarak;

5 ocak 2013 tarihinde, x yerde, y saatte, olağan üstü genel kurul yapılmasına, gerekli prosedürün uygulanmasına karar verilmiştir.


not: gazeteye de ilan verme biçimi bellidir;

-Açlış
-Divan başkanı (komiser oluyor eğer yoksa) seçimi,
- gündem
-bütçe görüşmesi(tercihen toplantının konusu neyse artık)
-oylama
-kapanış

gündemi yazman şart ama. "bu toplantı neden yapılıyor" ana fikri.

unutmuşum;

karar defterine toplantıyı yazarken gündemi de yazman gerekiyor.

bardağın altı kalın ısı sığası daha büyük. üstü ise açık, daha az cam var ısı sığası düşük. o yüzden önce üst tarafın sıcaklığı artıyor bence. kendi kendime böyle bir sonuç çıkardım.

bardağın üst taraflarında cam daha ince olabilir.

aslında eşit ısınıyorda, haliyle ince olan üst kısımın ısındığı daha çabuk fark ediliyor. ama yine de bu fark öyle senin benim anlayacağım kadar açık olabileceğini sanmıyorum. Kendimce yorumlamam bu.

müzisyen bir arkadaşın yüzük parmağının iç tarafında sol anahtarı vardı...buna benzer şekilde kendinizi ifade eden bir şeyler bulun.

orta parmağını çevreleyen vahşi bir sarmaşık olabilir. Ya da ne biliyim ona benzer birşey. iç kısmına bir yazı da yazdırabilirsin. Öyle dikkatli gözler fark etsin diyorsan yine parmağının iç kısmına uçan bir güvercinde fena durmaz.

çok fazla bilgim yok. Yalnız islamda ölüm iki şekilde mevcut. Ya kısas-a kısas gereği bir insanı öldürebilirsiniz (yani o da başka bir insanı yok yere öldürmüşse) ya da cihad ediyorsanız.

İlki iyi güzel hoşda ikincisi aman aman yaklaşma bile derim. Bu bağlamda senin dediğin de doğru o arkadaşın dediği de. Yani sen islamdan dönen birisini üç kez islama davet edebilir ve sonunda yola gelmezse onu gönül rahatlığıyla öldürebilir karısını hizmetçi köle, kızınıda s......! neyse konuyu dağıtmayalım. Yani bunun dışında islam anlayışında kimseyi öldüremezsin diye biliyorum. Yani arkadaşında islamdan dönen birini tekrar islama çağırmaz ve cihad mantığı gütmezse yine insan öldürmek çok büyük günah diye biliyorum.

ben de ölüm olduğunu okuduğumu hatırlıyorum tabi bu konu hakkında çalışmalar yapan biri olmadığımdan bildiğim şeyden emin olamam. fakat genellikle din karşıtı argümanlar islamcılar tarafından uydurma, okumadan yorum yapmak, cahilce vs. gibi sözlerle geçiştirilmeye çalıştığı için kesin bir kaynak arıyorum.

ben cezasının ölüm olduğunu duymamıştım ama "büyük günah"lardan biri olarak nitelendirilmekte.

(bkz: mürtedin öldürülmesi)

olumdur dogru mecellede olabilir

mürted öldürülür, aynen kafir de öldürülür. ama durup dururken kapısını çalıp kafasına sıkmazsın. savaş halinde olur bu işler. yoksa komşun dininden döndü diye kapısına dayanılmaz.

pek çok looney tunes karakteri o şekilde kurtulurdu çizgi filmlerde.

Okuduğum bir kitapta buna benzer bir konuyu işleyen, şiirden bahsediliyordu. Sanırım şairi amerikalı. Şiirde bir gece yarısı uçağın yanlışlıkla açılan kapısından, aşağıya doğru düşen bir hostesin acınaklı durumu anlatılıyormuş. Hostes aşağıya düştükçe, teker teker üzerlerindekileri çıkarıyormuş.(ee ne yapsın garibim ölümü fantaziye bağlamış artık) Neyse sonunda çırılçıplak kalıyor ve işin ilginç yanı o haliyle bir çiftlikteki samanlığa düşüyor. (o çiftlikteki herifin sevinç çığlıklarını duyabiliyorum. Bu kadar olur yani) öyle işte. Okuduğum kitap Matematik Sanatı diye bir kitapdı.

www.oddee.com

nat geo tv'deki Mucize Kurtuluşlar'ın bölümlerinden birinde vardı, bir kadını anlatıyordu sanırım.

2. sorunun tek bir cevabı var: O bir cüce :)

o kadar yüksek yerlerden düşüpte hiç bişi olmayan adamlara bu söylediğin hava civa gelir boss.

üstadım siz kaçırmışsınız, tekrar izleyin filmi.

1- radagast ölmüyor

birincisi için şakalaşıyorlar.

ikincisi için; vakti zamanında, bir karikatür dergisinden gelsin; iki eleman sinemadan çıkmaktadır. Elamamın biri arkadaşına ya şu şöyleydi iyi di güzeldi ama şu şeyi çok saçma yapmışlar gibisinden saydırıyordu.

eeee ne var bunda der dediğinizi duyar gibiyim.
gittikleri film "sivrisineklerin dünyayı işgali" filmi idi.

yani aga allasen hobbit diye bi şey mi var. yok ejder varmışda bunun tek derdi her nasılsa altınmışda (valla bence burası çok zorlama olmuş olmadı tolkien) sırf o altını alacam diye ejder gel sen koca bir hükümdarlığı yerle bir et.

sen bunlara takılmada vay efendim elin bücüğüne okkalı depbik attı nasıl bi şey olmadı diye o dert yan. Sayıyla mı? geliyonuz olm siz gece gece.

aklınıza gelmiş olması muhtemel ama gelmemiştir belki diye yazayım,şu air wick oda parfümleri falan var ya,onların zaman ayarlamalı olanlarından alabilirsiniz.yarım saatte bir parfümü sıkar gibi gibi

dolaba, kitapların üzerine biraz karbonat dök bırak öyle koku filan kalmaz.

Odayı kullanma bence. Ya da bir tane nargile al iyilerinden. Böyle kafan bunalıma girdikçe nargileyle ne güzel gider o eski kesif kitap kokuları. Olsa da koklasak. Sırf sahafçılar da bu koku yüzünden boş boş dolanmışlığım var.

Kitabını öneririm sana onun. Çok güzel. Kalınca bir kitap. Oku oku bitmez. Keyifle, merakla heyecanla okuyabilirsin.

beta'nin arayuzu ve haliyle css'i normal sozlukten cok farkli. henuz tema ile ilgili bir girisim de yok bildigim kadariyla (sozluk tarafinda).
bir ara (hayvanlar) eski temalari beta'ya uyarlamak icin bir seyler yazmislardi ancak genel olarak uyusmadigi icin patlamisti. sonra da kaldirmislardi zaten.

Ama istenilse betaya da orjinal düzgün temalar yapılabilir. Zor birşey olacağını sanmıyorum. Ama sıfırdan başlamak gerekir herhalde.

(bkz: beta themes)

imgur.com

yaptırmak mantıklı değil.750 tl ye makina 8 sene gitsin.

Hırdavat piyasasında mucize bir sprey var. wd-40, kime sorsan gösterirler sana. Al bir kutu Allah ne verdiyse makinanın tüm takımlarına sık. Belki bir umut yarayabilir. Çünkü hem pas sökücü hem temizler hem de az biraz yağlar. Bir çözüm olabilir.

bizimki patır patır potaratarataratara helikopter gibi ses çıkarıyo yıllardır kullanıyoz öğrenci evinde. bak şu saatte komşular hatta tüm apartman raatsız olacağı için kaldı çamaşırlar, günün muayyen saatlerinde atabiliyoz .

garip bir öneri olabilir, fakat günlük tutmak oldukça işe yarıyor. veya entry filan yazmadan önce tek tek cümleleri kontrol edin. bir vakitten sonra düzeliyor.

@ayazkan
sordum ya

@allineed
konuşurken de yapıyorum ben. yıllardır kurtulamadığım bi alışkanlık oldu. fazlasıyla içselleştirmişim. kurtarın la beni!

niye kurtulmaya çalışıyorsun. Akışına bırak amk. İnsanlar seni böyle kabul etsin. Belki ruhunda bi piçlik anarşistlik vardır. Devrimci misin lan sen?

insanlar sikimde değil ben kendi kendime takıldım. niye devrik cümle kuruyosun diyen de olmadı bugüne kadar. he la doğru diyosun akışına bıraktım gitti.
not: devrimci değilim abey :)

hacı bol bol kitap okumak da faydalı olabilir.

kırgızlar yatakta uzanarak yapıyorlar tek başlarına bile olsalar. sonra tekrar uyuyorlar. tekrar kahvaltı yapıyorlar.

amerikalilar krep yerler, bacon yerler, misir gevregi yerler

en guzel kahvalti ingiliz kahvaltisi. fasulye bacon yumurta her sey var.

fransa'da peynir, salam tarzı et ürünleri, kruvasan, kahve.

isviçreliler* de sadece fındık ezmesi yiyor olabilirler. bizim okula gelmişlerdi ziyarete. reklam olsun diye önlerine ne varsa koydum 5 yıldızlı otellerdeki gibi, bir kuş sütü eksik. hiçbir şeye dokunmadılar. sonra fındık ezmesi istedi biri. getirince hepsi aynı kavanoza daldı.

*aslında isviçreli olduklarından tam emin değilim ama büyük ihtimalle öyleydi. o aralar habire yabancı heyet gelip duruyordu, tam hatırlayamadım.

"Biz sabahleyin kahvaltı ederiz de bu yabancı eller ne eder? nasıl yapar." fotogaleri.ntvmsnbc.com

italyanlar espresso ve yanına kruvasan ya da muffin gibi bir tatlıyla yapıyor kahvaltıyı.
fransızlar da peyniri asla kahvaltıda yemezmiş mesela ve yiyenlere de görgüsüz muamelesi yaparmış, orada yaşan bir arkadaşım anlatmıştı.

@nobetciokur, fransızlar çok biliyor ya? Asıl kahvaltıda peynir yememek AYILIKTIR be.

bence net en güzeli ingiliz kahvaltısı. yağlı yağlı, bol kalorili.

urun.gittigidiyor.com

bu tarz taytlar genelde vintage shop'larda olur. gezerseniz istediğinizi bulabilirsiniz belki. sizin için tayt olmasa da -iç çamaşırı sorununu ortadan kaldıran- tayt/pantolon örnekleri veriyorum:
www.bershka.com
www.pullandbear.com
www.bershka.com
www.zara.com
kullanış açısından çeşitlidir, diyorum.
ekleme: bu çoraplardan neredeyse her pazar pazarlarda görüyorum. eminim siz de göreceksiniz. pazar kültürünü göz ardı etmemek lazım. bahsettiğim pazarlar eski ve 2.el ürünler satan yerlerdir. istanbul'daysanız sürüsüne bereket vardır, eminim. mesela: sentetik sezar'ın ürünlerini aldığı pazarlar gibi bir örnek verebiliriz.
bkz: www.facebook.com

Ebay'de 4 dolar falan. Japan style korean style yaz , leggings'i seç bulursun. Ama geç gelir biraz.

Edit: geç gelse nolcak Zaten gittigidiyordaki de aynen böyle yapıyormuş. Free shippingle aynı sürede getirirsin adamla.

Çok güzel. Bi an önce bayanların bu şahane şeylerden temin etmelerini tavsiye ederim.

Sıçmış batırmışsın bence. Bir şey diyeceksen arap düşmanı de olsun bitsin. Soruyu okumamıştım da sen bence çok yanlış olmuşsun, baştan başla.

Hoş olmamış. Neresini düzelteyim bilemedim.

Aslında antisemitist oluyor dediğin şey ama genelde türkiyede o terim yahudi karşıtlığı olarak algılanıyor.

@No way

Aslında anlam kaymasına uğramış bir kelime ki kelimeyi incelersek sami ırklarına karşı olan anlamına gelir buna da tüm araplar, yahudiler vs dahildir.

faşist de geç. daha adını koymadıüın şeyin muhalifi oluyorsun ne güzel.

anti-arabic yazman gerekir. Ayrıca ben arapist diye birşey ömrü ahir hayatımda hiç duymadım hakikaten çok pis geçirici sallamışsın.

antiarabist olabilir. p yumuşar. onun yerine arap karşıtı diyebilirsin.

arabofobik. en.wikipedia.org

1. Arap karşıtı yerine ırkçı yazabilirsin.
2. Laikçi, laiklik satan adama denir. Laisizm yanlısına Laik denir.
3. Rica ediyorum Laik ve Kemalist kelimelerinin yanına ırkçı, batıcı, Arap düşmanı kelimelerini yazma, yakışmıyor.

bir şey olmaz bro yardır. 31-22 çok değil. 18-27 olsa çok olurdu.

yaw herkes çok diyor anlamadım ki 10 yaş fazla değil mi?

önemli olan ortamların, hayatların, dertlerin uyuşması. kız 22 olabilir ama bu sene mezun oluyor, seneye çalışmak istiyor, siz de işinde gücünde bir insansanız olabilir. ama yok kızın öğrenciliği daha uzun, üstüne master yapmak, yurtdışına fln gitmek istiyorsa, sorun yaşarsınız. hayat beklentileriniz ve planlarınız uyuşuyor mu ona bakın derim ben.

kiz 30larinda en guzel yaslarinda oldugunda sen iyice kartlasacan panpa, gel vaz gec, mundar etme kizi.

daha iyi olur işte olm. sen 40a geldiğinde kız cillop gibi 30 olacak. seni 55 yaşına kadar götürür. geleceğe yatırım yap.

anlaşabiliyorsanız yaş farkı çok değil.

yaş farkı çok değil diyenler kendilerinin 22 yaşındaki halini düşünmüyorlar galiba :)düşünce bağlamında da, yaşam tarzı bağlamında da 22-32 arasında çok fark var bana göre. ama kız sana bağlanmışsa, seninle aynı durumdaysa soğutmaya çalışma bence. sonradan zaten yürüyüp yürümeyeceği belli olur.

bence kıza umut verme, 5-6 yaş fark olsa neysede ama olmaz gibi.

olm sakin mallik yapipta birakma 31 - 22 nedir lann 60 22 olsaydi ok de.
kalbin carpiyor aptal aptal yuzun bir anda guluyorsa. heyecanlanip yemek yemegi unutuyorsan devam et kardesim sakin ama sakin birakma.

Beyler Adam havasını atıyor. Koskoca türk medeni kanunu 16'ya kadar yol gösteriyor sana ne oluyor? Hayatım da hiç bu kadar saçma bir gerekçe görmedim. Ama ezdin geçtin ortamları gözümüzden kaçmadı.

büyükçe bir çemberin içine küçük bir daire daha çiz. Çemberin ortasına yerleştirdiğin pergeli kendi ekseni etrafında 360 derece döndür. küçük çemberin başlangıç ve bitiş noktalarıyla büyük çemberininkinin aynı olduğunu göreceksin. Bunun tek açıklaması var. pergelin küçük çemberde daha yavaş ilerlerken, büyük çemberde daha hızlı yol aldığıdır. Uçak kanadın da da aynı mantık söz konusu. Hava akımı kanadın her iki yönünden de aynı zamanda geçer. O halde kısa düz olan yerden yavaş, bombeli uzun olan yerden hızlıca geçmiş olmalı. Umarım anlatabilmişimdir. Yani çok mantıklı.

@ayazkan

bir şelale düşünüyorum, suyun düşüşe başladığı geniş bir düzlük olsun. Şelalenin sağ tarafı dümdüz, sol tarafında engeller olsun. su da çok hızlı akmasın. Aynı anda düzlükten düşüşe başlayan su taneciklerinden, düz yüzeyde akan mı yere çabuk düşer yoksa engelli yüzeyden akan mı?

aga eğer engelli olması yavaşlatmasını gerektirmez mi? mantığıyla soruyorsan ohooooooo çok işimiz var demektir. Bilim bu aga düz mantık işlemiyor işte. Örneği de verdim sana. mehmet ve ali ilginç kurallı bir yarışmaya girmişler. Mehmet uçak kanadının üst tarafı, ahmet de düz olan alt tarafı olsun. kural da şu. Mehmet sen 200 metre koşacaksın süren de 2 dk, Ahmet sen de 100 m koşacaksın seninde süren 2 dk. Şimdi biraz daha iyi anlaşıldı sanırım. İkisininde süreleri aynı ama mesafeler uzadı. Bu durumda Mehmet daha hızlı koşabilsin ki ikisi de aynı anda bitirebilsin. burda ki nokta her iki hava akımının kısıtlı bir süreye sıkıştırılmış olmaları. Buna da neden olan motorun ivmesidir. sanırım böyle daha iyi anlaşıldı.

dediğin çok doğru ve sadece kanadın üstündeki havanın daha hızlı ilerlediğini var saymak kanatları açıklamıyor. mesela neden bazı uçaklar ters uçmaya devam edebiliyor gibi sorular akla geliyor.

umarım ingilizceyle ilgili sorunların yoktur ve verdiğim videoyu izleyebilirsin. aslında bernoulli prensibinin olayı tamamen açıklayamadığını söylüyor. hatta senin şelale örneğin gibi üstteki akım ile alttaki akımın aynı anda kanadın sonunda buluşmadığını falan da gösteriyor video ile. tek bir cevabı yok galiba bu kanatların.

www.youtube.com

anadolu niversitesinden hidayet hoca gorurse kaldirma diyen agzina terlikle vurur... tasima kuvveti olucek

@raikkonen uçağın ters bir şekilde uçabiliyor olması..

harikasın!!

@alipali

sözü edilen hoca beni tebrik ederdi, kıçımı dikip aa uçuyorlar işte demeyip konuyla çok alakasız bir insanda olsam gidip sonuna kadar araştırdığım ve sorguladığım için..bence bilimdeki düz mantık kavramlara değil isimlere takılmaktır. kaynaklara bir şekilde ulaşabiliyorsam isimlerin benim için bir önemi yok.

Öncelikle kaldırma kuvveti (lift) yerine taşıma kuvveti terimi daha doğru. Çünkü kaldırma kuvvetinin oluşması için herhangi bir hareket söz konusu değildir. Suyun üzerindeki gemi örneğin, hareketsizken de su gemiye bir kuvvet uygular. Kanatta oluşan kuvvet ise sadece ve sadece uygun bir açıda kanadın hareket etmesiyle oluşur. Uçak yerde iken havanın uyguladığı kuvvet ile kendiliğinden havalanamaz.
Hava direncinin de aerodinamikteki karşılığı drag, yani sürüklemedir.
Bu teoriyi ben de bu şekilde öğrenmiştim ancak farklı görüşler var (simetrik profillerde alt üst mesafeler aynı, taşıma kuvveti nasıl oluşuyor?). Circulation theory diye google’da bir arat. Wiki sayfası oldukça yararlı.

sadece bombe değil kanadın arkasındaki aşağı yukarı oynayabilen kanatçıklar var, uçağın sabit hızdayken yükselip alçalmasını ve ters uçmasını sağlayan bunlardır.

bombe olayı uçaklar ilk yapıldığında var mıydı bilmiyorum ama ben bunu uçakların daha stabil ve ekonomik uçmalarını sağlamaları için extra bir özellik diye biliyorum. Yani illaki kanatın üst tarafı eğimli olmak zorunda değil ve doğal olarak uçaklar ters olarak da uçabilir. Bombeli olması ona extra avantajlar sağlar. ben bunun nedenini açıklamaya çalıştım.

bombeli yapinin bazi avantajlari birlikte getirmesiyle aslinda teorik olarak ucak altiyla üstü ayni yapida da olsa ucacaktir.ama bombeli yapi hava akimina karsi aci olusturarak degisik hava kosullarinda ve özelllikle ucagin hizi inerken düsürüldügünde önemli avantajlar saglamaktadir.

ucak havalanirken arkasinda bir girdap olusturur(tr.wikipedia.org) bu girdabi dengelemek icin acisal momentumun korunumu prensibiyle ucagin etrafinda kuyruk kisminda altindan baslayarak üstünden devam edip tekrar baslangic noktasina dönen bir kapali hava sirkülasyonu olur. bu hava sirkülasyonun hareketi ucagin altinda hava akimina karsi olurken ucagin üstünde hava akimiyla ayni yönlüdür.bu yüzden ucagin altiyla üstü arasinda hava akiminin hiz farki olusur.dolayisiyla da basinc farki.

1 incisi için kemdimce sadece vapurda diyebilirim.

2-vefa bozacısında , vefa'da.
3-çengelköy
7-hiçbir şey.

merhaba tasi topragi altin istanbulun sansli evlatlari demenden 1 hafta kalacağını anladım zaten.

3- Ortaköy iskele

@neo vefaya nasil gidebilirim acaba ?

@solo tebrikler.

aksamlari taksim, besiktas, kadikoyde hangi mekanlara gitmeli ? guzel ve canli muzik olursa iyi olur :)

vefa için:nerden gelecekseniz gelin çok merkezi bir yer aslında unkapanı'nda inin böyle büyük kemerler var fatih yakınlarında. reşat nuri sahnesinin yanından içeriye doğru yardırın bi 100,200 metre falan göreceksiniz zaten. atatürk'ün bardağı da var :)

Unkapanın'da inip manifaturacılar çarşısından veya Reşat Nuri Güntekin sahnesinnin arasından dümdüz yürüyerek gidilecek.Sen orayı bul zaten sorsan vefa lisesini veya bozacıyı hemen tarif ederler.Vefa lisesinin yanında çünkü.Unkapanı durağına nasıl geleceğin önemli nereden gideceksin ?

3) tbmm'nin sahildeki cafe kısmı güzeldir. inönü stadyumunun karşısında sahilde.

2012'nin duyurusu bu yalnız. :)

dizi değil ama akrep kral var. Eski mısır konsepti. O da hoşuna gidebilir.

hayır. ekşi sözlük bir tartışma ortamı. tanımı yaptıktan sonra istediğin her şeyi de yazabilirsin. zaten tanım zorunluluğu haricinde forumdan bi farkı da yok.

çok fazla troll, çok fazla kullanıcı, denetlenmesi zor alan. bir de biraz geçmişte kaldı sanki forum konsepti. gerek yok bence.

Yine de forum serbestiliği yok. Yani foruma nazaran sözlük daha bir diktatör gibi geliyor. Öyle değil mi?

ekşisözlükte tanım zorunluluğu kalkalı da çok oluyor zaten. bence de ekşi, forum ihtiyacını karşılıyor zate,n gereksinim duyulmaz gibi geliyor artı forum mu kaldı allasen

Forum başka Ekşi Forum bambaşka bir şey olur diye düşünüyorum yine de ben. sanki sözlüğün yerini alır gibi bir kaygı hissettim. Aga ne ilgisi var. Sonuçta bu fasiliteden yine aynı yazar arkadaşlar yararlanacak. Yani herkese açık olmayacak.

zannedersem tek eksiğimiz forum idi...

Profilinden olabilir diye tahmin ediyorum. son resimde araplara subliminal gönderme var. Ama foto güzel mi? çok güzel.

aynı porno filmin aynı sahnesinde defalarca boşalan adamlar tanıyorum. sen raat ol aç izle.

hababam sınıfı serisi, şekerpare, kibar feyzo daha da bu seriden gider elli kere izlesem yine izlerim yine gülerim yine eğlenirim. sonuç olarak izlenecek film var izlenecek film var

matrix(I) i 96 kere izleyen arkadaşım var :) zevk vermese izlemezdi heralde

evet, mesela ben hep gladiator'de maximus'un o son savaşını ard arda izlerim.

bazı sahneleri 1000 kere izleyebileceğime inanıyorum.

hababam sınıfı şimdi olsun yine izlerim,

Abicim etkilendiğiniz hababam sınıfından başka hiç mi yapım yok?

yok

Şık bir soru. Benim de çok dikkatimi çekiyor böyle tipler. Ulan filmi bir kere izlersin olur biter. Aynı şeyleri tekrar tekrar nasıl bir haz döngüsü varsa artık. Bir filmi bir kere izleyim ikincisi ne olursa olsun işkencedir (üzerinden uzun süre geçtiyse farklı tabi, biraz daha izlenebilitesi oluyor o zaman). Psikolojik bir sorun bence. Ulan sinemaya aynı filme 3-4 kez gidenler var! kıskanmıyor değilim açıkçası.

daha çok aksiyon ve fantastik filmleri tekrar izlerim. gizem gerilim ve korku filmlerini tekrar izlemek hiç çekici gelmiyor. misal dün fight club'ı tekrar izleyim dedim ama benim için filmin gizemi kalmadığı için sıkıldım hafiften.

sherlock'un son bölümünü 3 kere izledim sanırsam, güzel bölüm yine izlerim.

Ne düz adamlarsınız lan.

kara şovalye yi bir kere izlemek adam olana çok bile. Durumun nedeni anlaşıldı. Beyinsel faaliyet yetersizliği.

Sekkiz. Tebrikler bu arada.

beynin agizdan daha hizli calismasi olmasin o?

imkansız.

Sen ağzını açmaya karar verdiğinde, ağzınla beynin arasındaki mesafe ve nöronların da iletim hızlarını hesaplayacak olursan çok daha dehşet anahtar olgulara rastlarsın. Çünkü sen, ben karar verdim demeden önce, beynin senin yerine karar vermiştir. Sen daha sonra, beynin bu kararı eyleme geçirirken bunu farkedersin. Kısaca ağzını açmadan (Ağzını açmayı düşünmeden önce) beynin ağzını açma komutu gönderir. Ağzın tam açılacağı sıra sen ağzını açmaya karar verirsin. Böylece sanki düşündüğün anda yapabiliyor muşun hissine kapılırsın. Neyse mevzu derin. Bunu da bir araştır derim inan bana dehşet.

beynin daha hızlı çalışması değil, imkansız hiç değil.

sorun şu, normal insanlar bir şey söylemeden önce düşünüp beyinde toparladıktan sonra konuşur. ağzı beyninden hızlı çalışanlar ise konuşacağı zaman ağzına ilk gelen kelimeleri söyler, genelde de saçmalarlar. cümleyi beyinde toparlamaya vakit ayıramayacak kadar tezcanlıdırlar. (kendimden biliyorum)

halbuki biraz sakin olsam, önce beyinde kurup sonra konuşsam daha net olacak ama olmuyor işte ağzıma gelenleri lap diye söylüyorum, saçmaladıktan sonrada toparlamaya çalışıyorum bir sürü.

"ağzı beyninden hızlı çalışanlar ise konuşacağı zaman ağzına ilk gelen kelimeleri söyler,"

"önce beyinde kurup sonra konuşsam daha net olacak ama olmuyor işte ağzıma gelenleri lap diye söylüyorum"

bu cumlelerinizden anladigim kadariyla, siz agizin, beyinden bagimsiz olarak konusma uretebilen bir organ oldugunu mu soyluyorsunuz? ya da o agziniza gelenler nereden geliyor? agzinizdan mi?

"Tam beynim akilli uslu bi sey soyleyecekti ama agzim daha erken davranip sacma bi cumle uretti" mi diyosunuz yani?

@compadrito, yahu o kadar derine inmeye gerek yok temelinde tabiki konuşma emri beyinden geliyorda benimki biraz daha soyut.

bazı insanlar heyecanlı konuşur ya bir sürü kelime ve devrik cümle kullanırlar, sizde dur biraz sakin konuş dersiniz? öyle bir durum.

edit:
"Tam beynim akilli uslu bi sey soyleyecekti ama agzim daha erken davranip sacma bi cumle uretti" mi diyosunuz yani?
- evet aynen öyle

senin demeye çalıştığın "boş bulunmak" bence

bilimsel bir yaklaşım istiyorsan bir çeşit "anosognosia" olan reseptif afazi ile ilgili olabilir. afazinin diğer çeşitlerini de araştırabilirsin.

(bkz: afazi)

Tamam iste. Benim tiklemediginiz cevabim daha dogrusu sorum gecerli.

O sacma cumlenin kaynagi agiz degil, onun kaynagi da beyin. Beyniniz hizli calisiyor. Ya da tibbi tabiriyle, cerebral cortex frontal lob duruma hakim olana kadar, baska bir odaktan, ya da odaklardan sacma ve gereksiz bir cumle cikiyor. Buna da "patavatsizlik" diyoruz halk arasinda.

hımmmm bence uzaylılar olsa daha kolay olurmuş gibi. Konusu yemekler olan kurgu biraz tuhaf gibi. Şöyle bir şey önersem. Zeytinyağlı yemeklerle yağsız yemeklerin amansız mücadelesi. Konu derken bir yol yordam göster ki bende sana yardımcı olayım.

sanırım türkçe yemek üzerine kelimeleri öğretmek ana amaç?
kahramanımız, yabancı arkadaşını, ailesinin evine akşam yemeğine davet eder.

yabancı, yabancı olduğu için belli bir yerde buluşurlar,

eve gitmeden annenin dediği ve yazarımızın öğretmek istediği bir kaç şey alınır, turp, havuç, sarımsak ve sair gibi.

trafikte muhabbbet.

eve girinci tanışma faslı.

iki ayrıntı mutlak olmalı yemek bahsinde diye düşünüyorum. ana yemeklerden biri etli olmalı, o yemek tabi acı olmalı yabancımızın damağı için.

bir de ayran olmalı, ve acaip tuzlu gelmeli yabancımıza.

ne biliyim böyle olur heralde.
sonuçta kısa cümleler, yeni kelimelerle dolu bir metin olacak okuyucu için.
kurgu pek de mühim değilk gibi.

içinde yemek isimlerinin, yemeklerin geçtiği bir hikaye yazacağım. olay örgüsü nasıl olabilir demek istedim. Kelimeleri yedirebilirim olaya.

içindekinin berraklığını görebilmek için camı tercih ederdim.

Camı tercih ederim, içini görmek, azalıp azalmadığını anlamak, vs.

kesinlikle cam, çünkü 'cam şişenin içindeki bir takım renkli sıvılar' görüntüsü güzel bir görüntü bence :)

cam olursa zeytin yağına ot yaprak bir şey atılır, görünür o, estetik olur.

sirke için de geçerli aynısı. bulanık olabiliyor bazen. berraklığını gösterir cam.

zeytinyağı için cam tercih edecekseniz kullanmadığınız zaman güneş almayan bir yere koymak iyi olur.

cam

Cam. Zeytinyağı olan camın içine, kurutulmuş kekikte koyarsan şık da oluyor.

cam

cam - içi görünmeyen gıda kaplarından acayip kıllanıyorum. içindekinin ne olduğunu görmem gerek.. (tuzluk, yağlık, sirkelik, baharatlık, vs), (kupalarda da öncelik cam olanlarda)

Yahudi - Müslüman savaşı (Ortadoğu & İsrail) yani 3. dünya savaşının başladığı tarih bile olabilir. Sonrasında gelsin dinler kardeşliği, aydınlanma çağı :)

21.12.2012 değil miydi o?

nostradamus un da bu yönde kehanetleri var aslında..

doğrusu 20 12 , 20 12 'dir. Senin verdiğin tarih, sona eren maya takvimden sonraki ilk günü belirtir.

Yahudi-Arap savaşı uzun sürendir var ve hala devam ediyor. Arapların buna kendilerince Müslüman yakıştırması yapması ben dahil aklı başında çoğu kişiyi bağlamaz.

Bu arada kendi çıkar ve iktidar sevdası yüzünden birbirini kıran arapların şu sıra İsrail'e pek ilgileneceklerini sanmıyorum.

Gun bazinda degil ama aylik ortalamalar surada var ulkeler ve sehirler icin:

solarelectricityhandbook.com

şöyle bir site var. daha yeni kurulmuş. bi kurcala istersen.

bit.ly

Meridyenlerden. Ekvator meridyenin üzerinde bulunan ülkelere güneş ışınları 90 derece açıyla gelir. Kuzeye doğru bu açı daralıyor sanırım. Belçikanın hangi meridyen üzerinde olduğunu bilirsen otomatikman Güneş açısının hangi dereceyle geldiğini de bilirsin

ps3 ile mi çalışmamaya başladı yoksa hiç mi? çalışmıyor. Hiç çalışmıyorsa tüpü bitmiştir veya şoklama yapıyor televizyoncular bir müddet daha idare edersin. ps3 ile çalışmıyorsa alet alışmıştır lcd ye attan inip eşeğe binmek istemiyordur belki.

ps tuşuna 5-10 sn basılı tutarak açtığında görüntü ayarları resetlenir. bu şekilde olması lazım.

Onun yerine gerçek bir psikologdan yardım alınmasını tavsiye ediyorum.

annesinin evi neden terkettigi = annen baskasininkini daha sevmis\ babani kusu kalkmiyodu\ baban annenin gozunu morartti\ baban annenden haric 3 hatunu daha tokmaklamis--- gibi her turlu sebep neyse cocuklarin sevdigi biri tarafindan cocuklarin anlayabilecegi dilde acikca anlatilmali/ durustce acikca cocuklarla konusulmali

çocukların yaşı 8, 10 ve 16. zaten en büyüğü annesini istemiyor ve "annen başkasınınkini daha sevmiş" olayının farkında. ama diğerlerine nasıl davranılmalı, kötü baba imajı nasıl atılmalı fikrimiz yok...

O babaya Allah sabır versin. Sonra vay niye cinayetlerde bık bık. Neyse çocuklara dürüst davranılıp Annelerinin başkası için evi terk ettiği anlatılıp babanın elinden bir şey gelemiyeceği yine çocukların babası tarafından anlatılmalı. Bu sureçte baba çocuklarının yanında olursa çocuklar bu travmayı atlatır. Sadece topu psikoloğa atarak sorunu çözemezsiniz. Baba ve çocuklar bu işi kendi aralarında çözümlemeli. Yani babaya tavsiyem hiç ilgilenmediği kadar çocuklarıyla ilgilensin. Belki zor ama en geçerli yol.

uzman degilim ama söyle tavsiye verecem:
iki taraf da birbirine digerini kötülememeli. yani baba cocuklari anneye karsi doldurmamali ve de tam tersi. bu aradakalmislik kadar cocugu ezen bir sey yok.
ayrica olan olmus, "sen suclusun ben sucluyum" anne babanin da bundan kacinmasi gerekiyor.
diger ücüncü kisi de olaya katilmamali.
aksine "biz babanla/annenle anlasamadik, sizin de daha kötü etkilenmemeniz icin yollarimizi ayiriyoruz. ayni evde yasamayacagiz vs. vs. ama sizlerin annesi ve babasi olmaya devam edecegiz." denmesi gerekiyor.
diger ücüncü kisi de olaydan uzak tutulmali. ancak cocuklari tabii ki onaylamali o kisi...
he bu dediklerimi annenin cocuklarini tamamen bir köseye atmadigini varsayarak yazdim... cocuklarin anneyi veya babayi kaybetme kaygisinin önüne gecilmesi, onlara bunun olmayacagina dair garanti verilmesi gerekiyor. somut örneklerle..

Hangi sehirdeler? Psikiatrist tavsiyem olabilir. Cocuklar yetiskine degil cocuk uzmanlarina gotrulmeli. Bunlar cok tramvatik vakalar o yuzdn psikologtan once tip egitimi olan psikiyatirlar ile gorusulse iyi olur. Zaten doktor gereklilige gore psikologa yonlendiriyor.

snowflake, çocuklar objektifler doğru. ama ortada bir aldatma var ve çocuklar bundan habersiz. işin aslı, 2-3 yıldır eşlerin arası bozuk ve tartışıp barışmışlar daha önce, bu süre zarfında kadın evden daha önce de kaçmış. ama bu süreç zarfında kadın tarafı iyi rol yapıyor ve her şey düzelmiş gibi davranıyor ama kadın tarafının gizli telefonu ve facebook hesabı ortaya çıkartılıp mesajlar da okununca aldatmanın devam edildiği ortaya çıkıyor...

şimdi, çocuklar bunlardan habersiz. bu yüzden "ortada neden yokken neden gitti sen kötü babasın" lafı ortaya çıkıyor.

çok farklı yorumlar var, bir taraf diyor ki git çocuklara her şeyi anlat, diğer taraf diyor ki anlatma...

kleonis, bu arada almanya'da yaşıyoruz...

ok almanya da zaten cocuk psikiyatrisinde uzman sayisinda sorun yok diye biliyorum. Olaylari su oldu bu oldu diye anlatmak hic dogru degil. Bir tarafi ki suclu bile olsa suclamak da iyi degil. Sonucta biri anne biri baba. Cocuklara anlatilmasi gereken yetiskinlerin arasindaki sevginin , yetiskinlerin cocuklarina olan sevgiden cok farkli oldugunu. Cocuklara olan sevginin degismeyecegi ama iki kisinin birbirine olan yetiskinin birbirine olan sevgisinin degisebilecegi. Yapilan hatanin bunu oturup konusak cozumleyip duzgunce ayrilmak yerine birinin evden gidinceye kadar bunu surdurmeleri oldugunu anlatmak. Ama elbette ki bu raddeye gelene kadar anne baba hakkinda baba da anne hakkinda birseyler soylemistir o yuzden cocuklar birini sucluyorlardir. Ama en buyuk bile yetiskin degil hatta ergen oldugu icin daha teklikeli onun icin. Cinsellikle ilgili buyuk problemleri olusabilir bu cocugun. Dedigim gibi cinsellige vurgu yapilmadan anne babanin gelecege dair hedeflerindeki farkliliklar birbirine olan sevgilerindeki degisim hayattaki isteklerindeki farkliliklarin artik birlikte olamayacaklari kadar birbirinden uzaklasmis olmasi seklinde anlatilirsa kimseyi zan altinda birakmadan daha mantikli ama bunu en iyi bir profesyonel yonlendirir. Bir tarafin dogrulariyla cocuklarin yonlendirilmesi gerektigini savunan arkadaslara da hayret ediyorum hic bir egitimi olmadan hem de. Cocuklar gercekleri yetiskin bir kisinin algiladigi gibi algilayamaz. 8 yasindaki cocugun soyut kavramlari bile daha yeni yeni olusmakta. Ufaklarin daha cinsel hormonlardan bir haber digeri tam kendini tanimaya basladigi yasta. Bu cocuklardan hicbirine bir aciklamayi ayni tarzda yapamazsiniz. Bir profesyonel buun nasil yapilacagini anlatir. cocuklarin aileleri disinda 3. objektif birine ihtiyaci olabilir. Oncelikle bir uzmanin hem anneye hem babaya aralarinda ne olursa olsun cocularina nasil davranmalari gerektigini de acilar

yorumlardan çıkardığım kadarıyla en doğru olan çocuklara annenin bir başkası için evden kaçtığını söylemek fakat detaylara girmemek, bu söylenirken de annenin hala çocuklarını sevdiği üzerinde de durulmalı ve istenildiği zaman annenin görülebileceği belirtilmeli. diğer yandan, anne babayı değil de bir başkasını seviyor denirse, çocukların bilinç altında "baba sevilmemesi gereken bir tip" mesajı belirmez mi?

kardeşinin cenazesine gelmeyen adamdan ne beklersin tutarsız dengesizin teki işte kim bilir ne numaralar çeviriyor.

göt korkusundan gelmiyor.

sahipleri tasmasını bırakmıyordur belkide

Gelemiyor çünkü Erdoğan'la aralarında gizli bir rekabet söz konusu. Erdoğan fırsatını bulsa ilmiği geçirecek boynuna ama kabağı ötekilerin üzerinde patlatma derdinde. Eeeee Hoca efendi'de saf değil yutmuyor bu numaraları. Ufak bir ihtimal de olsa sağlık sorunları da olabilir. Yaş hayli geçkin çünkü. Belki o yüzden de cesaret edemiyor olabilir.

soruya cevabım yok ama bunlar var,

alkislarlayasiyorum.com

alkislarlayasiyorum.com

Demek ki çekler ve hırvatlar boş beleş işlerle uğraşmaz ki, kimse de bu maçı youtube yükleme gereği duymamış. Youtube resmi veya şirket gibi çalışan insanlar tarafından videoların yüklendiği bir yer değil. Kişiler, zevke göre, senin benim gibi insanlar, video yüklüyor youtube.

Temelde İsrail-Yahudi düşmanlığından başka birşey yok.
Ne kötüyse bu İsrail'in suçudur.
Ne suç işlendiyse Yahudi'ler işlemiştir.

Böyle dangalak bir algı..

Tam olarak yahudi düşmanlığıyla alakalı olduğunu sanmıyorum. Biraz onla da alakalı. Ama orta doğuda durum daha farklı gibi. Bana kalırsa kendi çözümsüzlüklerine (maalesef bizi de dahil edebilirsin) en güzel çözüm gibi duruyor.

Bir yerde yine genel bir "yahudi-israil" düşmanlığından bahsediyorsun.
"kendi çözümsüzlüklerine (maalesef bizi de dahil edebilirsin) en güzel çözüm gibi duruyor." kısmı zaten "adamlar kendi problemlerini iç siyasetlerini batırınca, bunlar israilin oyunu demekten başka şey yapmıyorlar" demeye geliyor..
Gerçi biz bile köyden geçen kuşlara bakıp "İsrail ajanı bunlar" demiş bir milletiz..

teknik olarak mümkün değil, bilgisayara ne takarsan tak sonuçta modemin kablolu, interneti sadece kablodan alabilirsin.

senin yolundan ancak şöyle olur,

bilgisayar masaüstüyse yani wireless özelliği yoksa onun için bir tane usb wireless adapter alıp takacaksın, laptop'sa zaten sorun değil.

kablolu modemi de kablosuz modeme dönüştürmek için wireless router veya access point alıp takacaksın.

tabii bunun yerine gidip bir tane kablosuz modem almak daha mantıklı olacaktır.

kablolu modemi kablosuza çevirmek mümkün mü?

evet anlattığım şey zaten o, access point veya wireless router o işi yapıyor.

www.delete-computer-history.com

online'ını bilemem. Eminönün'de kapalıçarşının hemen yanında akvaryumcular pet ürünleri satan dükkanlar var. Ordan istediğin herşeyi ucuz yollu alabilirsin.

www.juenpetmarket.com
www.petburada.com

yalnız o palmiyeli şeyden almayın, çok küçük, küçük bir akvaryum gibi bir şey alın rica edeceğim.

ben de normalde kabızlık yapar diye biliyorum ama kahveden sonra tuvalete giden arkadaşlarım var.

alalalah kahve kabız mı yapar bende çok kıvamlı bir hale geliyor.

bende çok normal.

çok mühim ek bilgi: patır patır sıçırtıyor yani.

bağırsaklarında başka bir sorunun habercisi olabilir.

kahveyi ne zaman içsem kaka düzenim veya kakanın öz yoğunluğu farklılık gösteriyor. özellikle kahve içtikten bir süre sonra tuvalete gidiyorum. kremasız şekersiz kahve için geçerli.

türk kahvesi içtiğimde de bağırsaklarımın çalıştığını hissediyorum ama kakama etki etmiyor.

Daha dün israil'i yargılayan biz değil miydik? Aga. O açıdan bakacak olursak bir çok yahudi de seninle aynı fikirdedir.

şimdi adam neyi düşünüp söylemiş bilemeyeceğim ama 1934 trakya olayları diye bir şey var tarihimizde.

Bence o kadar geriye gitmemiştir adam. Mavi Marmara olayını kastediyordur. Vatandaşlarımızı öldürdüler ve yanlarına kâr kaldı.

bence de mavi marmara olayı. ya da israilin temellerinin atıldığı aşamada toprak satın alma meselesi de olabilir.

ben önce tıraş oluyorum. aksi halde yüzümde tıraş köpüğü kalıntısı varmış gibi hissediyorum.

cevap: banyodan sonra traş olmak.

sonra.

banyodan once oluyorum ben. tras derken direk sinek kaydi degil, cenedeki sakalin ve biyigin inceltilmesi, geri kalaninin jiletle alinmasi, favorilerin inceltilmesi filan hersey dahil. banyodan sonra yapsam kil tuy sikinti olur.

bazı insanların sakalı sert oluyor.eğer yumuşak bir sakala sahipseniz tıraş köpüğü yeterli olabilir.ben 30 yaşındayım sadece köpüklediğim zaman bıyıklarımı keserken hala canım acır misal.

hepiniz yanlışlardasınız. en iyisi banyoda tıraş olmaktır.

Banyoda ol bazen öyle yapıyorum ben jilet kullanacağım zaman ne zaman sinek kaydi olsam cildim yamuluyor beyaz beyaz pütürcükler oluyor çenemin etrafında en iyisi imkanin varsa ufak makinelerle 0 alacaksın

banyodan sonra dogru cevap.

ben hep makinayla traş oluyorum, sinekkaydı yapmıyorum düzeltici ucuyla kesiyorum. Kestikten sonra yüzümde kıllar kalabiliyor o yüzden banyodan önce traş oluyorum.

Ama jiletle olacaksa, banyodan sonra olmak daha mantıklı olabilir. Ama bu devirde ne jileti ne köpüğü birader ortalama bi traş makinası(Braun Cruzer vs) ile çok kısa sürede traş olabilirsin..

Ben banyodan önce oluyorum. Ama zaten kıllarım pek sert sayılmaz. Sert olsa da yine fark etmezdi. Herşeyin sırası var aga. Banyo keyfinden sonra hiç uğraşamam.

Sakalin sert, cildin yumusaksa, banyodan sonra daha iyi olur. Tiras kopugunun amaci o; ama banyo yaparken, isin icine, daha sicak, daha uzun sureli ve cok daha bol su faktoru giriyor. Kopuge gore hem cildi hem de sakali daha iyi yumusatiyor. Ama banyodan sonraki tirasta kil, tuy de kalir yani orda burda. Banyo sirasinda tiras da bir cozum ama su sarfiyatini arttirir.

top sakal hariç makinayla traş oluyorum çok kıl çıktığı için banyodan önce olmayı yeğlerim.

Banyo sonrası yapılması daha kolay traş sağlasa da ben de banyo öncesi traş olanlardanım, daha pratik buluyorum. Traş sonrası kullandığım yüz temizleme jelini lavaboda değil banyoda tam olarak temizleyebiliyorum, kuruyunca da nemlendirici. Oldu da bitti...