öncelikle alacağınız bisiklete fazla para vermeyin.400 -500 liraya satılan bisikletler var, çok gereksiz.2 sene önce 100 liraya aldığım bisiklet, hala ilk günkü gibi sağlam.(her gün 1 saat kullanmama rağmen).
pedal direnci ,mekanik veya manyetik olarak ikiye ayrılıyor.artık mekanik dirençli bisiklet pek satılmadığı için mekanik dirençli bir model almanız gerekiyor.
bisikleti evin içinde odadan odaya taşıyacaksanız , tekerlekli modelleri tercih edebilirsiniz.ama tekerleksiz modellerde de büyük bir sorun yok,bisikleti kaldırarak istediğiniz yere taşıyabilirsiniz(ortalama 30kg)
bu bisikletlerde dijital göstergeler genelde standart olur.mesafe,hız,kalori,saatvs..
bazı modellerde nabız ölçer de vardır.(elden veya kulak memesinden).bana kalırsa gereksiz bir özellik.şimdiye kadar 1 kere bile nabzımı ölçmedim.
bence bisiklette en önemli şey ,sele. selenin yumuşak olması lazım yoksa bisiklete binmek işkenceye döner.
bir de bisiklete 20dk'dan az ,1 saatten fazla binmeyin.

arkadaşın evinde denedim. dandik olduğu için oldukça gereksiz ve rahatsızdı.

pedalların ayak oturtma yerleri yoksa ayaklarınız bisiklete çarpar ve yara olur.

pedal çevirme olayı gerçek bisikletteki gibi değil, sanki birisi siz dururken arka freni sıkmış da kalkış yapmaya çalışıyormuşsunuz gibi. sürekli pedal çevirmeyi imkansız kılıyor.

direnç ayarını düşürürseniz de amacından sapıyor alet, bir işe yaramıyor.

dandik bir tane alacağıma yattığım yerden havada pedal çevirir ekstradan karın kası da yaparım daha iyi.

eğer bütün kondisyon bisikletleri böyleyse hakikaten almayın.

alacaksanız bisiklet gibi bel üstüne pasif değil, yürüyüş, koşu ve pedal hareketini aynı anda yaptıran ekliptik bisiklet gibi bir ürün almanızı tavsiye ederim.

Istediklerin sunlar:
-rahat sele
-dijital gosterge
-cok kullanilan hiz ve program degistirme icin ayri, kullanimi kolay dugmeler
-nabiz olcer

marcelorios hic nabiz olcmedigini, bunun gereksiz oldugunu soylemis. tabi kisisel tercihler oluyor ama saglik ve kondisyon konusunda ciddiysen egzersiz yaparken belli nabiz araliklarinda olmak isteyeceksin. bunun icin de aldigin bisikletin bir nabiz olcerinin olmasi cok ise yarayacak.

normal bisiklet almayın elleri de hareket ettiren seylerden alın. hani sahillere koyuyor belediye ondan işte. yoksa bu alet çok sıkıcı hemde gereksiz.

Bence kondisyon bisikletini oturarak kullanacaksanız hiç almayın daha iyi. Çünkü kaslar sıkışıyor, kan dolaşımı rahat gerçekleşmiyor. Özellikle oturduğunuz bölgede ağrıların oluşmasına en büyük sebep budur. Üstelik kilonuz ne kadar fazla ise bu problem o kadar artıyor. Kondisyon bisikletlerinin en iyisi geniş bir koltuğa benzeyen ve ergonomik bir sırtlığa sahip olan modelleridir. Bunlar çok yer kaplar ve pahalıdır. Pedalları yatarak çevirmenize olanak sağlar.
Size bisiklet yerine pilates öneririrm. Bisiklete vereceğinizden çok daha az bir paraya alabileceğiniz denge topu ile daha efektif egzersizler yapabilirsiniz.

izmirde hiç otele gitmemiş ancak bunca zaman izmirde yaşamış birisi olarak söylüyorum, dediğiniz yerlerde o fiyatlarda otel bulmanız imkansıza yakın (bulursanız bana da söyleyin)... iş için geliyorsanız kesenin ağzını biraz açın veya öğretmen evlerine, devlet dairelerinin misafirhanelerine bakın derim. basmane tarafları merkeze yakındır ama nezihlik konusunda garanti veremem...
tatil için geliyorsanız foça da güzel pansiyonlar var, merkezi gezmek isterseniz yol parası ile falan günlük 70 i bulur...

merkeze en yakin oteller basmanededir (alsancakta, kordonda, cankayada da oteller var ama 5 yildizli misal hilton, oehh) ancak senin verdigin fiyat bu basmanenin boktan, pis, belali ve fuhus amacli kullanilan otellerinde kalmana yeter anca. ya parayi arttirican yada eoooo, baska bisey gelmiyo aklima. en temizi varsa bi arkadasin falan evinde kalmak olur ki o zaman da kiz arkadasinla rahat edemezsin tabe...

o fiyata otel yoktur. pansiyonlara bakmanızı öneririm.

herkese tesekkurler, hakikaten bulamiyorum zaten :) benim huzurlu kalabilecegim yerler icin hep 100-120 gibi fiyatlar. bakalim ne olcak.

dururken P'dedir zaten.
cali$tirdiktan sonra araci, frene basip vitesi D'ye alacaksin(topuzun yaninda buton varsa ona da basman gerekecek), daha sonra bas gaza gitsin. herhangi bir ozel durum olmadigi icin(bu havada kar falan yoksa tabi) degi$iklik yapmana gerek yok.
araci durdurunca (park edince) mutlaka P'ye al tekrar. bu kadari yeterli olur.

edit: aa ben geri vitesi falan unutmu$um :) yeni uyandim da pardon. magarna sagolsun.
edit 2: giderken yanli$likla R'ye atarsan arac bir sure sonra durduk yere stop edebilir, hazirlikli ol. sanirim koruma sistemi gibi bir $ey.
edit 3: aklima geldi.. olur da rampa cikarken zorlanirsa arac, vites du$urmen gerektiginde gazi kokle 3-4sn sonra ayagini cek ve normal $ekilde gaz ver tekrar. zaten motor sesinden de anlarsin vites kuculdugunu.

R geri vitestir. N Boş vitesdir. Giderken geri yada boş vitese alma. Peygamber vitesi malesef bu versiyonumuzda bulunmamaktadır.

ayağını frenden çektiğin anda arabanın hareket etmeye başlayacağını unutma. d drive demektir bu vites işini görür araba zorlanıyorsa d2'ye al yüksek devir çevirmesini sağlarsın. n boş vitestir. manuel vitese alışkınsan sol ayağını geriye çek böylece debriyaja basıyorum diye frene abanmazsın.

D'deyken araç gaz vermesen de hafif hafif gider. aman.

edit: atrin burun farkıyla.

eğer duracaksan vitesi boşa alman sorun olmaz. şu yokuşu boşta ineyim sonra tekrar vitese takayım deme. "d" den sonraki harflerle de motor freni yapabilirsin...

seni harf karmaşasından daha büyük dertler bekliyor.

bir arkadaşımla dalga geçiyordum, otomatik vites kullanmak kolay, sokaktan geçen çocuğa ver o bile kullanır şeklinde. otoparktan çıkarken al sen kullan dedi. yer yarılsaydı da içine girebilseydim keşke.

aracın freninden ayağını çektiğin anda hareket etmeye başlar, alışık olmadığın için hemen fren ararsın, aynı anda debriyaj arar sol ayağın. ama debriyajın olması gereken yer boştur, ayağını paspasa son gücünle dayarsın.

hidrolik direksiyona alıştıysan ve araç bir de hidrolik direksiyona sahip değilse bak sen rezilliğe. tek elle artis artis kullanmaya alışmış bünye avuç içini kullanarak manevra yapamaz. kamyoncu gibi yapışır direksiyona.

trafiğe çıktığında vites ararsın, alet olmadık yerde vites değiştiriyor gibi gelir gazı ayarlamak zorlar adamı.

evet daha önce otomatik vitesli araç kullanmamış birisi yaklaşık bu evrelerden geçiyor.

danke.
Simdi aklima takilan sorular sunlar. Vitesi her zaman degistirirken frene basmam gerekiyor mu? Birde bu yanda topuzu falan varsa onuda her zaman kullaniyor muyum? Mesala geri vites icin ayri bir kilit falan var midir? Hayir kucuk bisi olsa tirsmicamda alet UPS arabasi boyutlarinda birsey. Hayirlisi diyoum.

vallahi tabi $anzimana gore degi$iklik gosterir sanirim, her arabaninki bir degil.
mesela ben opel astra kullanmi$tim (jandarmaya da yakalanmi$tik anasini satim, neyse) yanli$ hatirlamiyorsam onda geri vitese atmak icin topuzdaki butona da basmak gerekiyordu(tam tersi de olabilir, R'den P'ye alirken yani emin degilim. zaten anlarsin onu, kolayca cekemiyorsan vardir bir i$).
illa fren gerekmez ama ornegin geri vitese almak icin haliyle durman gerekecegi icin frene basmi$ olacaksin. P'ye alirken de gerekmiyor ama tabi guvenli durmak en iyisi. bu $ekilde yani.

hareket halindeyken r ve p ye takılmaz, p el freni gibi birşey zaten tekerleri kitliyor. yokuş inerken hafif gaz vermek iyi birşey yoksa boşa alıyor galiba tekrar gaza basınca afallıyor. kolay bi şey 1,2,3 ü kullanmaya gerek yok. vites değiştirirken anlamazsınız bile akülü araba gibi rahat bi şey, para olsa da alsam.

allah kolaylık versin. otomatik araba kadar sinir bozucu bir şey yoktur şu dünyada. zira arabaya asla tam hakim değilsin. yada ben düz vitesten geçip kullanınca hakim olamıyorum bir türlü. vites değiştirince bir fırlar, yokuş çıkartacam gazı kökleyip vites düşürtüyorum tam yokuş sonunda debriyajla şahane ayarlanan yolun sonuna gelince durma ayarını hiç beceremiyorum.

offf offf ya biri ya biri. öteki türlü çok kötü oluyor.

p'ye gecislerde frene basman gerekir. d ve r sana yeter sayet deli gibi bir yokus cikmayacaksan.

Kazasiz belasiz atlattik, yalniz hic bozuntuya vermeden anahtari alip surmeye baslama caban gormeye degerdi. Vites direksiyondaydi neyin ne oldugunu anlayana kadar arabayi inceliyo modunda da takildim. D'ye ulasinca hareket etmem ve ani bir fren koymam bir oldu. Hemen "Sir, is everything ok?" seklinde geldi yanima bende de "yeaaa" diyerek tuydum ortamdan.

görüldüğü gibi otomatik vites zor değildir. ama görüldüğü kadar kolay da değildir. arabaya asla tam hakim değilsin diyen arkadaşlar var (burak gördüm seni) bir gün beraber bir tur atarız görürsün ne kadar hakim olunabiliyor =). otomatik vites bence her zaman manuel'den daha iyidir. sol el direksiyon sağ el vites. ayaklar debriyaj fren gaz arasında sürekli gidip geleceğine rahat rahat takılırsın trafikte de yorulmazsın. otomatik iyidir.

benle ayni durumdasin. bu yuzden 1.4 den yukari almamani tavsiye ederim. cunku belliki benzine para vercek kadar zengin degilsin. Ayrica bence yasinida belirtmelisin. Genc oldugunu dusunerek favorim olan Seat Ibiza 1.4 tavsiye ederim. ucuz modifiyeyede yatkindir. hatcback olani tabiki.

benim tavsiyem toyota corolla olur eski kasa. bunu epey araştırdım bende bakınıyorum çünkü. 96-97 model temiz bişi bulursan gayet mantıklı...

2000-2001 model clio hb ya da symbol 1400cc.
96 97 kasa honda civic 1600cc. fiyatları o civarda sanıyorum. biraz bakınmak lazım piyasaya tabi ama o paraya alıncak en mantıklı araba clio olur diye tahmin ediyorum.

eski kasa çok temiz bir nissan micra alınabilir.
şeker gibi.

bagaj manyağı değilsen clio symbol alma. alma. almaaaaaaaaaaaaaaa. ömrümü çürütüyor bu araba. hatta sakın fransız arabası alma ikinci el. git toyoto al, volkswagen al ama fransız arabası alma.

evet benzine ayıracak fazla bütçem olmayacak, en azından çekiceğim kredi borcu bitene kadar, benim aklımda clio ya da palio vardı, ondan karasız kaldım.

bende o kadar vardi, gittim ford ka (2001 model) aldim. mutlu muyum? evet mutluyum.

Eski kasa temiz bir Toyota Corolla tavsiye ederim.

Amcamda var ve sık kullanıyorum 95 model 130 bin km'de ama hala canavar gibi araba şaşkınlık veriyor bazen :)

8-9 milyara belki bir ford ka olabilir ? 2 sene kullandım , sorun yaşamadım değil ama ben sorun yaşadım diye tüm ka'lara bok atacak değilim. genel olarak memnundum gayet de.

twingo

Palio da olabilir.
99-2000 modellerini o fiyat aralığında bulabilirsiniz tahminimce. Rahat ve ucuz arabadır,bakımı vs de çok çok ucuzdur.Performansı da beklenenin üstündedir.Kendim kullanıyorum oradan biliyorum. :)
Ama lpg takılmış bir palio'yu kesinlikle tavsiye etmem.

kullandım bu aracı. kasasına göre oldukça güzel bir motoru var zorlanmıyor. oldukça geniş bir iç hacmi, bagajı ve çok rahat bir sürüşü var.

yalnız sokakta falan park edecekseniz park sensörü değil allah yardımcınız olsun diyorum çünkü gemi gibi araç ve park sensörü 15cm'den itibaren düz ses çıkarmaya başlıyor milimetrik değil.

süratli kullanımlarda gayet stabil ama virajlı yollarda dikkat edin derim zira götü atma eğilimi var sizin de götünüzü attırabilir haberiniz olsun. parasını hak eden bir araba sonuçta vw ve bakımlarını aksatmazsanız asla sizi üzmez.

almadan önce mutlaka yetkili servise götürüp servis dökümünü isteyin. boya kontrolünü yaptırın ve beyniyle oynanmış mı diye sorun zira kmyi geri çekip 150.000kmlik arabaları 40 50.000lik diye fahiş fiyatlara satıyorlar. mutlaka yetkili servisinden en son kaç km bakımına girdiğini öğrenin. hayırlısı olsun.

o söylediğin arabanın herşeyiyle aynısını 2006da sıfır olarak babam alacaktı. o sırada euro fırladı stokları bitti falan filan alamadık. çok güzel bence araba. ama passat konforu bekleme.

yerinde bir karar. sizin aracın sıfırını şu anda 44000 civarına veriyorlar. keşke biraz daha çıkabilseniz 1.4 tsi alabilseniz. inanılmaz keyifli bir arabadır. saygılar.

valla son derece güzel bir alete benziyor. türkiye içinde fiyatları ucuz. almanya fiyatlarını bilemem tabi.

bu arada bu 2. duyuru gördüğüm. ya arkadaşlar asus piyasadaki en canavar laptopları üretmekte bence. sony gibi saçma sapan pahalılıkta değil ve kaliteli sistemleri var.

yaptığım uzun araştırmalar sonucunda, bırak uzak durulması gereken marka olmayı, kesinlikle alınması gereken marka olduğuna kanaat getirdim. windows vista ile yazılımsal problemler çıkarabilir ama yama yükleyerek çözülebiliyor.

ekran kartı kötü, raminin mhz'i yazmıyor. bunun haricinde freedos olması güzel ve core2duo takıntılı değilseniz gayet yeterli bir işlemciye sahip bu notebook.

bu alette kafama takilan husus, islemcisinin wikipedia'da sadece oem olarak listelenmis olmasi oncelikle. tabii bunun anlami nedir, pek vakif degilim:
en.wikipedia.org

ekran kartinin pes 6'yi kaldirmasi yeterli benim icin, baskaca bir oyun oynadigim yok pek. core2duo takintim olsa kac yazar, o kadar param yok. :)

bir de soyle bir ihtimal var:
wien.kijiji.at

bataryasi zayif diyor. sizce ne kadar eder? kiz bilgisayari bu. :)

Buradaki OEM ifadesinin bir sakıncası yok. Bunun anlamı son kullanıcıya değil sadece vendorlara satıldığıdır. Hoş diğerlerinin fiyatını verirken bunu yazmamaları saçma olmuş ama çok anormal durumlar dışında neden mobil işlemciyi tek başına satın alır ki bir insan. C2Duo ve Core duo arasında elle tutulur tek fark 32 vs 64bit mimarisidir. Benim 5 sene 64bit le işim olmaz diyorsa bir insan Core duo almasının bir sakıncası yok. Zira bu özellik dışında bir performans farkı yok aralarında.

İkinci linkteki notebook bir desktop işlemcisi kullanıyor, dolayısıyla normalden biraz daha gürültülü çalışıp bir o kadar da güç tüketiyor. Yani bataryası zayıf olmasa da zaten öyle çok uzun süre dayanacak bir şey değil ama performans olarak pentium mobileları (ya da yazıcıoğlu jargonuyla centrinoları) kahvaltı niyetine yer. Ekran kartı falan da gayet iyi. Hele Asus'unkinden çok daha iyi. Bunların dışındaki özellikler zaten hemen her notebookta var ama ben notebook alırken böyle netten gezmek yerine alınacak notebookun en azından şöyle bir parmaklanması taraftarıyım. Tıpkı kavun karpuz almak gibi. Çünkü bir notebookta benim için en önemli şey ergonomidir. Klavyenin yumuşaklığı, harf/fonksiyon dağılımı, touchpad duyarlılığı, giriş çıkışların konumu gibi. Çünkü kullanımı boktan bir noteebook insanı yaptığı işten de soğutur. Normal bir pcnin hemen her türlü komponentini değiştirebilirsiniz ama bir notebook bu iş hem teknik olarak zor hem de bütçeye bindirdiği yük çok fazla. İlla netten alacağım diyorsanız da büyük bir mağazaya gidip aynı modelin teşhir ürünü parmaklanıp ergonomi konusunda az çok fikir edinilebilir. İçinize sinersse de alet internetten alınır.

ben bunun 256 ram'lisini kullandım bi ara. kesinlikle vista kaldırmıyor kafayı yedirtti valla hatta sozlukte yazmıstım vista baslıgına. sagı solu iyiydi yanlıs hatırlamıyorsam hatta tv'ye baglanma ozelligi fln vardı bunda var mı? bilmiyorum. xp de denemeden konusmak zor. bide bunun aynısından hp var bende xp yuklu, cok sade bişey giriş çıkşları çok az. o super calısıyor daha bi kere kitlenmedi namussuz.

ameliyatla geçiyor diye biliyorum ama riskli bir ameliyat olduğu için ergen kişiler pek bulaşmıyor, seven böyle sevsin diyor.

göz tembelliği yaklaşık 10 yaşına kadar teşhis edildiği durumlarda göz kapatılarak neredeyse tamamıyle tedavi edilebilir. Gözlerin büyümesi durduktan sonra yapılabilecek fazla bir şey yoktur.

çok basit bir yöntem. tlf ile modem arasındaki ya da modem ile pc arasındaki kablolarınızı kontrol edin. üstünde uzun süre duran eşyalar ya da oyun olarak kemiren bir kedi böyle sorunlara sebep olabiliyor.
bunlar değilse airties modemin müşteri hizmetleri var diye biliyorum arayıp bilgi alın =)

Bazen bendede oluyor. Ya teller birbirine değiyordur yada hat kablosunun splitter ucu yerinden oynamış oluyordur. Bencede kablolarını bi kontrol et sen. Apartmanın tesisatı da eskiyse sorn çıkartabilir.

hani telefon çaldıkça kopuyor deseniz, splitter gerekli diyeceğim ama, şu durumda evet, atrin doğru söylüyor. geçen gün kablo tv anten kablosunu uzatmak için yanlışlıkla biraz oynattım dsl kablosunu, iki gün kopa kopa bir hal oldu alet. düzgün bir noktada sabitlemek lazım.

allah'a emanet yani? eh napalım

cok basit bir yonetem olarak mtu degerini 1500 ise 1492 yapin. firmware guncellenince otomatikman 1500 e cikmis olabilir.

yok 1492imiş o değil de
Upstream Rate (Kbps): 224
Downstream Rate (Kbps): 1024 görüyor. yanlıştır o dedim açtım kapadım yine böyle telekom bana kıyal mı geçiyor modem mi sapıttı?

hizlar modem arayuzunde normalden farkli gozukuyorise genelde sorun modemden kaynaklanir. mesela bende bir ara hem download hem de upload hizlari 266k gozukuyordu. veya atiyorum dl hizi 768k, ul 384k gibi.. bazen modemi resetlemekle duzelebiliyor ama ust uste boyle oluyorsa modemi servise gostermekte fayda var.

kamyoncuları kafalarsanız her yere gidebilirsiniz =)

doğuya fazla bulaşmayıp sahilden sahilden giderseniz bişe olmaz. tabi erkek olduğunuzu varsayıyorum. national geographic de (doğru mu yazdım yahu) elemanın birisi var dediğinizi yapıyor, günlük 5$ mı ne para harcama limiti koymuş kendisine, fazlasını harcayamıyor. bir de kameramanı var.

işi kotarıyor, otellerde bedavaya kalabiliyor, otostop çektiği elemanları kafalayıp kendisini yemeğe davet ettirtiyor falan filan. "bağlama" yeteneğiniz varsa hiç zorlanmadan yapabilirsiniz. misal gidiyor otele diyor benim 1$ param var bana oda verir misiniz, çıkışta odayı temizlerim hatta gerekirse fazladan oda da temizlerim diyor. adam insaflı çıkıyor yemek falan da veriyor. yanınızda kamera götürürseniz ve "abi şu kanala satıcaz reklamın olur" gibi bir şey söylerseniz işiniz büyük ölçüde kolaylaşır. hem ciddi ciddi satabilirsiniz bile.

arkadaşınızı da kameraman diye yutturun gitsin :)

ayrıca organizasyondan önce sözlükte duyurun bunu, gideceğiniz illerde "kapınız" olsun. hayırlı yolculuklar :)

İstanbul'dan çıkış için en iyi yol otoban gişeleridir...
Gişelerde duran kamyon* şöförleri ile muhabbeti koyup yolculuğa koyulabilirsiniz. Ama hemen de olacak sanmayın bir kaç deneme gerekebilir.
Anadolu turu için bunun yolu çamlıca gişelerinden geçer...

*: Başka araçlara da binebilirsiniz elbet, kamyon dememin nedeni tek seferde en uzun yolu almaktı.

kalacak yer konusundada şöyle bi öneri verebilirim couchsorfing olayı var türkiyededende bi sürü üyesi vardı , ordan balkarsan evlerinde ağarlıyabilirler seni.
Hatta baktım 3787 üyesi var türkiyeden belki işe yara yerlerden vardır dene şansını

www.couchsurfing.com

bunun küçük çaplısını 1 hafta süren bir otostop yolculuğu şeklinde yaptım. ege ve marmara bölgesinde gezdik, 3 kişiydik, çadırımız vardı. havalar soğumadan başlarsanız, sadece iyi birer uylu tulumuyla da halledebilirsiniz konaklamayı.

başınıza çok büyük ihtimalle bir şey gelmeyecektir fakat tüm kötülükleri hesaba katarak yola çıkmanızda fayda var. biber gazı, bıçak... (ciddiyim)

yemek olayı çok ucuza halloluyor türkiye'de. yani ekmek domates... oha bu kadar sürünmem diyorsan, bilemiyorum. biz süründük abi :)

250 ytl sadece yemege bile yetmez, 15 sehir demek en az 30 gun gerektirir, 2 kişisiniz gunde 2 doner yeseniz tanesi 3 ytl'den etti 36o ytl. boyle yolculuklarda en cok yemege gidiyor para birde acele etmeniz lazım anadolu sogumaya basladı dısarda fln yatamazsınız.

Abi daha önce sorulmuştu. Cevap da şuna benzer idi;

Eğer elindeki alet (yazıcı-okuyucu v.s.) çok eski bi model değilse fark etmiyor. Artık tüm yazıcı-okuyucular iki formattaki dvd'yi de tanıyor.

Yanılmıyorumdur umarım. Zaten tatmin edici bi açıklama yapılır birazdan.

yazıcınız ikisini de destekliyorsa sorun değil...

yeniyse dvd yazıcın ikisinde de sorun çıkarmaz. farkı ise dvd+r dvd'ye 2gb kaydettikten sonra üstüne tekrar veri yazabilmen (tabi önceki yazdığın 2gb veriyi unutacaksın ve sadece daha önce yazılmamış kısımları kullanabilirsin). dvd-r buna izin vermiyor. cimri bir adam değilsen fark etmiyor ben daha "şunda 200mb boş yerim vardı buna yazayım" dediğimi hatırlamıyorum.

psikolojik olarak + alın derim. daha bi olumlu, pozitif izlenim bıraktı nedense.

hiç bişiy farketmeeeeeeezzzzzzzzzzzzzz. (niye böyle yazdım dersek bu aynı konudaki 3. soru cevaplar bile aynı artık)

kadıköy DMS de bir tabelada okumuştum. aklımda kalan en büyük fark:

- direktoman kayıt için daha elverişliymiş. [dvd ye recording olayı]
+ ise veri depolama açısından.

sonuçta ikisinin de fiyatları ve işlevleri aynı. ben verbatim dvd+r kullanıyorum, tavsiye ederim.

bilgisayarı al yazıcıoğlu pasajına git. orda vardır mutlaka. arkadaşımın enter tuşu bozulmuştu kırılmıştı orda bulduk. tek tek sor tamir dükkünlarına

garanti belgen neredeyse göndersinler yetkili servisine git.

bilmediğin yerden klavye falan değiştirtirsin orjinal olmayanı kakalarlar, sonra çok daha ciddi bir olayda örneğin; ekran bozulması, anakart yanması, hdd patlaması, dvd sıçraması gibi şeylerde garanti kapsamı dışına alıverir, 1000 ytl fiyat çeker yetkili servis bilgisayarın elinde kalır haberin olsun. garanti süresi dolana kadar yetkili servis, dolduktan sonra diğer tamirciler aklında olsun =)

yeni ise girsiyde ve bilgisayar kullaniyorsa, cd'lerini koyabilecegi enteresan dizaynli cd kutulari var. hep masasinda olur.

bir diger sey masa saati olabilir.

ikinizin cekildigi bir resmi cerceveletebilirsin masasi icin (askerlik fotosu seklinde ahah)

ilgilendigi dallarla alakali biblolar olabilir. mesela keman sesine bayiliyodur atiyorum, keman calan bir adam biblosu. ya da iste balikciligi seviyordur, balik tutan kaplumbaga biblosu..

masa icin tonla sey bulunabilir.

Kartvizitlik, içine kendi kartlarını koyup sağa sola taşıyacağı türden olanlardan. Masaüstü hediyesi değil ama iş hayatında lazım oluyor ve de evet gay değilsiniz*.

güzel şık bi masa saati. mesai bitimine doğru en çok bakılan şeydir ve her baktığında seni hatırlar

dijital fotograf cercevesi al. bir de usb stick/sd kart alip arkadas grubu fotolarinizi koy. eski sirkette bir cocukta vardi kiskanmistim cok guzel oluyorlar bu cihazlar.

fotoğraf çerçevesi, hep beraber çekildiğiniz bir fotoğrafın üstüne basılı olduğu bir bardak (kalemlik olarak kullanır), ya da benim favorim origami kitabı. sıkıldığında ördek penguen vs vs yapar sinirini alır eheh.

www.superyaa.com
www.superyaa.com

ben bunları almıştım en son, bir de şuraya göz atabilirsin;

www.budun.com

budun'a veya mudoconcepte bakmanızı tavsiye ederim.

mouse, mousepad, klavye.. surekli kullanacagi bir sey olmali.

niy kimse kupa dememiş? şık bir kupa olabilir. her kahve içişinde hatırlar.

pentium eski
core duo yeni teknoloji. wikipedia'da detaylı bilgi var ama cache olsun saat çarpanı vs olsun farkları var.

peki bu neyi değiştirir dersen en basiti laptoplarda acaip pil tasarrufu sağlar. işlemci kapasitesi ghz olarak yakın gözüksek bile arada uçurumlar vardır.

t2130 kodlu işlemcinin cache belleği düşük diye biliyorum diğerinden.

pentium centrino aklini karistimasin onlar ayni seye tekabul ediyor. Sen sadece hizlari ve cache'lerini karsilastir. centrino islemci, anakart, wireless card uclemesine denilen bi isim islemci gene pentium diye adlandirilabilinir. Model numaralarindan hiz ve cache farki oldugu hissinine kapildim ben.

tamam da niye ikisi de toshiba olan iki ayrı laptopun gerek özelliklerinde olsun, gerek laptop üzerine yapıştırılan etiketlerde olsun birinde "intel pentium dual core" birinde "intel core duo", birinde "intel centrino duo" yazıyor? sadece hızdan dolayı farklı etiket yapıştırmazlar herhalde. en tatmin edicisini darknum söyledi bana göre. başka farkları da var gibi (yenilik, eskilik, pil harcama, vs).

centrino lar pentium m lerin devamı mobil islemciler. laptoplar ve wireles için farklılasmıslardır. dual core ilk seri cift cekirdek, core2duo lar ikinci nesil daha verimli cift cekirdekler.

ikisinden de uzak durmanizi $iddetle tavsiye ederim.

amilo pro v2045 serindense 600 650 ytl civarına satıyorlar zaten komple. ha parça bakıcam diyorsan. gittigidiyordan ekran kısmında arama yapbilirsin. ayrıca forum.donanimhaber.com'da notebookları parçalayıp satan elemanlar oluyor denk getirebilirsin belki.

ebay'den ekranı 50-300$ arası bir maliyetle bulup eli yatkın birine taktırabilirsin

[email protected] bi mail at marka modelini sor bu adama. bu arada madem kaybolcan neden yardım istiyosun. madem yardım istiyosun neden kayboluyosun.

duvarı yıktınız tamam da briketleri neden kırıyorunuz?

su soğutmalı bir motorsa bahsettiğin hortumların bir yerinden kaçak yapıyor olabilir en basitinden.

temizlik için kullandığınız madde yüzeyini bozmuş olabilir.

yem vermediğiniz takdirde bir süre sonra kendiliğinden gider onlar zaten. bir kaç hafta bekleyin isterseniz..

sayet cok alistilarsa birkac haftaya gitmeyebiliyorlar. eviniz yuksek degilse tanidiklardan veya birilerinden kedi alin balkonda falan dolassin ayaklarini kesmis olursunuz bu sayede.

yanmış, bozuk veya kullanmadığınız cd'lerinizi iple belirli aralıklarla terasın tavanına asın sallansın. ilginç bir şekilde cd'den korkuyorlar.

alın bir havalı tabanca spor olur. 2-3 tane sokak kedisi alıp terasa koymak daha etkili ve insancıl çözümdür. açtır karınları hayvanların.

@kibritsuyu. ben de komşularımızın bir çeşit enterasan insan olduğunu düşünüyordum. meğer kuş kaçırmaya çalışıyorlarmış. teşekkürler.

ses cıkaracak dekoratif seyler var onlardan asın bi kac yere. olmadı bi korkuluk yaparsınız degisik olur apartman hayatında.

korkuluk iyidir

yem verin. yem dediğim bulgur... camın önüne değil, aşağıya, bahçeye, yola, her nereye bakıyorsa camınız, bulgurları aşağı atın... hem bu sayede kuşlar cam yerine aşağıya alışır, hem de siz bir kaç canı beslemenin hazzına kavuşursunuz. günde bir avuç bulgur sizden bir şey götürmez ama aç olan kuşlar için yaşam kaynağı olur

normal bildiğimiz poşetlerden asmanızı tavsiye ederim.işe yarıyor gerçekten

psikolojik olarak başa çıkmak isterseniz hitchcock'un the birds filmini izleyip halinize dua edebilirsiniz. hem bakarsınız kendiliğinden giderler bir müddet sonra..

Torba asın, rüzgarda çıkardıkları sesten ve hareketten ürkeceklerdir.

Ama bence kovmayın garipleri, yazıktır. Ben olsam besler sulardım, onlar da can.

ben de geçenelerde bir arkadaşa "bu cd'leri kurutmak için mi astın" diye sorduğumda öğrendim, korkuyormuş kuşlar gerçekten cd'den.

hizmette kusur tanımıyorum :)

www.trevorvanmeter.com

aradığınız bu sanıyorum.

www.trevorvanmeter.com

tek yol abi geçen ben de geçtim.gidip telekoma kısa bi form veriyosun. 2-3 işgününde geçiyor.

eskiden rastgele gidip yapılabiliyordu, şimdi hat sahibinin gitmesi gerekiyor. nufüs cüzdan fotokopisi ve bir imzaya bakıyor gerisi. eğer santralda yoğunluk yoksa, imzadan sonra 1-2 saat içinde değişiyor.

Son değişiklikte fax'lamıştım dilekçeyi, olmuştu ama fax'ı göndereceğiniz doğru numarayı bulmak biraz yorucu olabiliyor.

telekom şubelerine verirseniz dilekçenizi 3 iş günü civarı sürüyor kotasız tarifeye geçiş. yalnız bilmeniz gereken bir şey var şubeler bağlantıyı düşürme değil sadece yükseltme işlemini gerçekleştirebiliyor. 4mb bağlantıdan 2 ye geçicem derseniz bulunduğunuz ilçenin telekom gn. md.lüğüne gitmeniz gerekiyor. ha yok yükselticem zaten diyorsanız ama 3 günden tasarruf etmek istiyorsanız yine md.lüğe gidin anında yükseltiyorlar beklemiyorsunuz.

şöyle ki, arkadaşınızın psu kalitesine bağlı büyük ölçüde. eğer markalı, düzgün bir kasaysa psu da büyük ihtimal belli bir kalitede olacaktır. 3 hd kaldırır.

ancak kalitesiz psu ufak sebeplerden bile yanabiliyor. böyle bir psu takılmışsa 3 hd durumu riskli hale getirebilir. diskleri takarsınız, çalıştırırsınız da ama bir gün coz diye giderbilir. yanında da anakartı götürebilir.

eğer psu nun markasından emin olabiliyorsanız gönül rahatlıyıla bağlayın.

riske atmadan 40 gb ide'yi takmayın 160gb az değil onu kullansın. varsa kasaya bağlı kullanmadığı cd-rom vs onu söküp 40lığı takabilir boşu boşuna riske atmayın hdd'lerinizi.

benim bildiğim eğer doğruysa ege universitesi osman kibar meydanı girişinin tam karşısında dominos pizza'nın yanındadır. suphi koyuncuoğlu lisesi ve bornova jandarma karakolunun tam karşısında kalır. bornova'nın hemen istanbul ve ankara girişindedir.

cemaatle ilişkisini bilmiyorum ama türbanlı bir kaç tip görmüştüm galiba giren ve daha önceki ilanınızda da böyle bir ilişki olabileceği söyleniyor.

illa yurtta kalıcam demiyorsanız kurulu evine ev arkadaşı arayan çok tertipli düzenli bir kız arkadaşım var. gelecek kişi sadece kitaplığını getirse yeter diyor. full eşyalı bir evi var ve bir odası boş. irtibata geçirebilirim istiyorsanız.

[email protected]

Osman Kibar kavşağında(namı diğer Manisa Kavşağı) dominos un üstündedir.2 yıl öncesine kadar erkek yurduydu sonra dışını metal panellerle kaplayıp kız yurduna dönüştürdüler. Cemaatle alakası kapı önündeki sıkmabaşlar, göstermelik Atatürk büstü ve Türk bayrağından anlaşılabilir. Üniversiteye yakın olmasına rağmen metroya biraz uzaktır.Ooze-Küçükpark-Dungeona yaya gidilebilir. Dominos un dağıtıcılarını scooterla kapı önünde sizi ezme ihtimali mümkündür.

orasi kesin cemaat yurdu ama az yukarida caminin orda bornova koleji yurdu var orasi iyiymis diye duydum

acer'in amd turionx2 işlemcili 512 ramli aradığınız gibi bir modeli vardı 699+kdv ye sanıyorum vatanda gördüm bugün.%25 indirimle bugün için 800 küsur ytl'ye geliyor.

www.hepsiburada.com

ne var ki vatan bilgisayar'da bedava dağıtsalar şüpheyle yaklaşırım. vatan'dan 10 elektronik aygıt aldıysam 8'i sorunlu çıktı (hem de kullanımı ciddi derecede etkileyen sorunlar). birkaç kez internet sitesinde "stoklarda var" dedikleri ürünün mağazada olmadığını gördüm. birkaç kez vasıfsız çalışanlarıyla ağız dalaşına girmek durumunda kaldım.

yani vatan... ı ıh! :) teşekkür ederim yine de.

ayrıca ekleyeyim: internet mağazası değil, fiziksel, elle tutulur bir mağaza arıyorum.

hm o vakit gold bilgisayar'a bir bakmanızı öneririm. darknum 1 milyar civarına core2duo bir notebook almıştı oradan msi s430'du galiba. duyuruyu görürse bakar zaten. ama bir fiyatına bakın derim elden alımda indirim falan da yapıyorlar zaten.(istanbul'daysanız tabi)

1170'e aldım ve canavar bir alet.
şu anda kullanmaktayım.

eğer ucuz olsun diyorsan ekşi duyuruda satılan bir dell var. onu ben alacağım sırada görsem hemen alırdım.

tek önemli olan en az 1 gb ram. tercihen 2 ram slotu ve tek 1 gb olsun. ram en önemli şey.

www.ucuzcokucuz.com
www.ucuzcokucuz.com
ikiside konfigürasyoma göre ucuz makineler kolay gelsin

ege universitesi osman kibar girişinin tam karşısında dominos pizzanın yanında yüksek öğrenim kız öğrenci yurdu var.

dominos pizza nin yanindaki binadaki yurt fethullah grubuna ait diye biliyorum ben ama sahibi degisti ise o baska

dominos pizzanın yanındaki dindar bi yurt evet.. bornova'nın muhtelif yerlerinde kız yurtları var ama.. özkanlar migros yakınlarında bakkallara, emlakçılara, taksi duraklarına falan sorun, tam tarif ederler, sokak ismi falan hatırlamıyorum şu an.. tekstilbank ile metro's pizza arasından girince saat iki yönünde karşıya doğru devam eden sokak üzerinde bir tane var diye çakma bir tarif de yapabilirim. o civarda başka yurtlar da olması lazım, bereketli bir bölge..

opel astra?
hatta yeni astra classic II serisi cikmi$. bir onceki kasa yani (ben cok seviyorum bunu)
hem kampanya da var. fiyatlar cok makul. bir bak derim.
ornegin:
Astra Classic 1.6i 16V Twinport (HB Comfort) //103hp bu
kampanyali fiyati: 28.125,00 YTL

edit: mesela spor paket var opsiyonel. onu da eklersen 30.000ytl gibi oluyor. bence cok cok uygun.

$imdi aklima geldi.
nissan note onerebilirim bir de. yazdigim iki araci da kullandim ben (cok degil tabi, ehliyet almadim da daha)
istedigin her $ey olabiliyor bu aracta. yazdigin her madde mumkun.
cusseli 4ki$i degil 5ki$i bile rahat edebiliyor bu aracta. inanilmaz bir ic dizayni var. on koltukta dizlerim torpidoya carpmadan oturabildigim yegane araclardan biri. (1.83 civari boyum var ve koltugu arkaya cekmeden oturmu$tum sen du$un)
bunu da dikkate al derim.

O bütçenin ve üstünü çizdiğin markalara bakınca baz model bir sedan ya da orta donanımlı bir kompak sınıf alabilirsin gibi. Hatchback demişsin zaten orta sınıf gibi. Yani cüsseli 4 kişi memnun olmaz çok fazla ama cüsseli 2 kişi + minik 2 kişi baya rahat eder. Otomatik demişsin haydaa dedik arttı fiyat 2-3 bin ytl belki daha fazla. Az yakacak demişsin güzel paradoks olmuş. Otomatik vitesli arabada 100 km de 10 litreyi gözden çıkar bakalım en baştan hele ki 4 cüsseli kişi kullanacaksa... Klima zaten standart bahsetmene gerek yok.Camların dördü de elektrikli olması masraf demek ön iki kesin elektrikli ama klimalı arabada yarım açılan cama elektrik ne gerek. Bence paran sana kalsın arkadakileri ipleme eğer makam arabası olmayacaksa ki o belli.
Şeklen şemalen düzgünlük kime göre neye göre diyorum.
Zaten gidip Honda Jazz ya da Nissan Note-Micra seçeceğin baştan belli. Bak sana uygun bir de Citroen C2 ya da C3 var. Ama bunlar bakımları olsun alımları olsun PAHALI araçlar. Ben kesinlikle almam.
Şahsi kanaatim üstünü çizdiğin Renault'nun Megane HB versiyonu sana uygundur. Ama gidip otomatik değil de dizelini alırsan sana yıllarca zevk verecek bir araban olmuş olur. Sıkı bir reno fanatiği ve Clio III kullanıcısı olarak önerim budur. Arka koltuk biraz dar olsun ama şehir içinde rahat edeyim oh misler gibi park edeyim dersen de Clio III öneririm. Dizel elbette. 65 BG versiyonu da alınabilir şehir içinde çok farketmiyor. Ama dizelin sürüş keyfi benzinli gibi olmuyor bunu da belirteyim.
Bir de gidip sakın donanım paketlerine milyarlar akıtma. Dışarıda kendin yaptırt daha ucuza gelir ve keyfine göre döşenmiş olur. Clionun bazıyla üstü arasında 4-5 milyar oynuyordu mesela. Gittim bazın bir üstünü aldım mecburen. Ortalamada Günde 2 saat kullandığım araca evden daha fazla dekorasyon masrafı mı yapçam. Sonra satıyosun zarar zaten hep.

ben de yakın zamanda aşağı yukarı aynı özelliklerde bir araba alacağım,
Honda jazz konusundaki en önemli çekincem 2008 yılında kasa değiştirme ihtimalinin yüksek olması.
aşağıdaki seçenekleri de değerlendirmen yerinde olur...
yaris'in iç mekanına ben de henüz bakmadım ama büyük olduğu iddia ediliyor. en üst versiyonu 35.250
auris'in en ucuz otomatik versiyonu 38,350 bence çok güzel bir araba.
fiat ve peugeot konusunda seninle aynı fikirdeyim.
hyundai konusundaki olumsuz görüşlerim son zamanlarda değişti, yeni çıkan i30 bence incelenmeli. ayrıca era'da da değişiklik var sanırım. bunların çarpışma testlerini incelemek lazım...

toyota yaris'i bir incelemenizi öneririm. ayrıca auris'in fiyatı konusunda bir bilgim yok ama ona da bakın güzel bir araçtır.

bu bilgiler için çok teşekkür ederim, gerçekten çok işime yarayacak.

assert h: "classic" hadisesine temkinli yaklaşıyorum. neticede eski kasa, ve satarken "eski kasa" olarak satılıyor. daha önce yaşadım bunu. yine de classic ii hadisesini bilmiyordum, şimdi inceleyeceğim.

nissan note, evet, benim de üstünde durduğum bir model. ama daha ziyade bir aile otomobili olarak kullanacağımdan, iç hacmini araştırmam gerek.

ozdek: honda jazz'a sıcak bakıyorum, ama şekil şemal açısından şüphelerim var. nissan note'a gelince, yukarıda açıkladım zaten.

honda jazz ve benzerlerine (nasıl adlandırılıyor, bilmiyorum. kısa burunlu, küt arkalı... minivan diyeceğim, ama değil) ben sıcak bakıyorum, ama aracı birlikte kullanacağım aile fertlerim pek sıcak bakmıyor.

elektrikli arka camlar konusu biraz takıntı gibi, kabul ediyorum. ama her yerinden teknoloji akan yeni nesil bir otomobilde camı bir kol yardımıyla açmak nedense bana çok abes geliyor. uzun yıllar kullandığım 1991 model honda integra'da bile dört camın elektrikli olduğunu da göz önünde bulundurunca...

otomatik vites şart, çünkü bunca yıl manuel vites kullandım ve otomatik vitesin gerçekten çok rahat bir şey olduğunu düşünüyorum (merak, özenç...). yakıt ekonomisini de elbette benzer otomatik araçlara kıyasla dikkate alıyorum.

nissan micra fazla küçük ve tipim değil :)

citroen ise, fransız otomobili olduğundan kelli tercih sebebim değil zaten. hani ancak çok uygun bir araç çıksaydı alırdım. renault'a meselâ, laguna ve üstü dışında sıcak bakmıyorum, çünkü işçilik ve malzeme kalitesi konusunda derin şüphelerim var. takıntı de, cehalet de... engelleyemiyorum :)

megane hb, yine aile fertleri tarafından şiddetle karşı çıkılan bir model (arkası yüzünden). yoksa bence katlanılmayacak kadar kötü değil :) zaten renault.

clio, yine, küçük. ayrıca renault.


hgn: toyota olsa binerim meselâ. ama yaris de silüet olarak honda jazz'a olan benzerliği sebebiyle tercih sıralamasında gerilerde kalıyor (bana kalsa süper).

hyundai i30'u ben de beğendim açıkçası. ama hyundai neticede. ayrıca küçük olmasından şüpheleniyorum.

atrin: toyota auris'i inceleyeceğim şimdi.

hepinize çok teşekkür ederim. zamanınız olursa yukarıdaki şüphelerime de antitezler üretirseniz memnun olurum.

corsa nasıl meselâ?

Honda Jazz'ın arka koltuk tarafında bombe yok, geniş ve düz bir alan kalıyor o yüzden. Bagaj hacmi de oldukça geniş...

yaris ? ya da a serisi mercedes[gerci bu fiyat kısmıdna faul olaiblir]

şimdi okudum da şartları, yaris geldi aklıma direkt, yalnız bazı serilerinde arkadaki iki cam otomatik değil, special modelinde olabilir emin değilim. ama yaris güzeldir.

fiyat miyat bilmem megane sedanımız müthiş bir kaza yaşadı. alet 26 milyarlık hasara uğradı gene de içindekilerin burnu bile kanamadı.

daha sağlam bu fiyatta araba yok piyasada idda ediyorum.

biraz farklılık ararsan suzuki swift bence şahane bir alternatif...

citroen c4 derim. pek şahane!!

yok mudur abi bir bilgisayar muzesi falan ? :)
verebilirsin belki oyle bir yerlere. ya da lise/universitelere verebilirsin. genelde bilgisayar bolumlerinde ce$it ce$it anakartlar, i$lemciler vs. sokulup sergilenir. kendi okulumdan biliyorum da.

aslında parçalamaya kıyamıyorum, kapağı nerdeyse hiç açılmamış. ben tornavidaladım alınca biraz :) bir de ilginç bir kaset ünitesi var, veri yedekliyorlarmış. bunun kaset ünitesi vhs kaset okur mu acaba?
(bu da soruya ilave olsun)

belki düşünürsünüz.
#12271

orada istenen pc bu aletten çok daha üstün =)

yaktığı elektriğe yazık olur bence. hurda olarak satılabilir.

bende de vardi oyle bir makine monitoru cope attim kasayida tabure yaptik bi sure sonra o da cope. yapilip yapilacagi da budur.

assert h bilir

denizli'den pamukkale'ye gidin. lüks bir şeyler arıyorsanız orada istemediğiniz kadar bulursunuz.

para sorunu yoksa tabi pamukkale.
richmond iyidir mesela.

$ehir icinde olsun diyorsan garajin yakinlarinda (bayramyeri) aygoren otel var.
*bildigim en adam gibi orasi var ama kalmadim o yuzden kesin bir $ey soyleyemeyecegim.

edit: $imdi geldi aklima. colossae var pamukkale'de. orasi da iyidir baya. kalmi$tim bir zamanlar.

parası da uygun olsun dersek?

çınarda da birkaç otel var aslında. esin otel uygun diye biliyorum ama sormak da fayda var en iyisi tek tek dolaşıp.pamukkale pahalı olabilir ama karahayıt belki daha ucuzdur hem takılırsınız kırmızı suda eğlenceli olur:))

halley otel falan var. me$hurdur zaten.
garaja yakin o da. fiyatlari hakkinda bir $ey diyemeyecegim ama.

halley otel hala duruyor mu ya :) orası da güzeldir ama fiyat fazla gibi sanki.denizliye gelen sanatçılar gruplar orda kalırdı eskiden.

sanatcilar pamukkale'de kaliyor.
bir de $unu buldum. yardimci olur sanirim biraz.
www.icemtour.com

doksanların sonunda kapalı spor salonunda bulutsuzluk özlemi konseri vardı. halleye otele gitmişlerdi konser sonunda. tabi daha zenginleri pamukkaleye gidiyorlardır doğrudur.

de işte çekişte bi sorun yok, her zamanki yerinde duruyor.
10 dakika aralarla yokluyor beni turkcell.

şebeke değiştiriyorsundur. hani hücre bilgi ekranında "çankaya" yazıyor mesela. o bilgi "yukarı ayrancı" olarak değişirken de dıtdırı dıtdırı yapıyor.

telefonun bulunduğu konum iki vericiden de aynı derecede sinyal alıyorsa(ya da aynı mesafedeyse) kafası karışıp bir o vericiye bir bu vericiye sinyal gönderebilir.

şöyle açıklayayım, arabayla giderken telefonla konuşuyorsun diyelim. sadece bir vericiye gitmez sinyalin 2 3 tanesine birden gider. hareket halinde olduğundan sinyal hangisinde daha kuvvetliyse o vericiye geçer böylece sen saatte 100km hız yaparken kesintisiz olarak telefonla konuşabilirsin. şebeke değiştiriyorsun diyen arkadaş doğru söylüyor kısmen ama belirli bir bölge içindeysen isim aynı kalır ama yine de şebeke değiştirirsin. değiştirdiğin şebekeler "çankaya"'ya bağlı 1. ve 2. şebekeler olabilir misal.

kısaca; ev iki eş sinyalli bir yerdeyse şebeken hareket halinde olduğunu sanıp en net konuşmayı sağlamak için bir o vericiye bir o vericiye geçirir. bunun önüne geçmek için yapılacak bir şey var mı bilmiyorum ama şarj süreni düşüreceğini biliyorum.

bu durumda hoparlörlerden ses gelmesi tamamen normal bir durumdur ses gelmesini istemiyorsan telefonu azcık uzağa koyabilirsin =)

şerefsizim aklıma geldiydi ancak olaydan aynı şebekeyi kullanan diğer telefonların etkilenmiyor olması tekrardan kıllandırdı beni.

telefonunuzun şebekeye gönderdiği sinyal zayıftır o zaman aynı hattı kullanan başka bir kartı telefona takın. aynı şeyi yapıyorsa demek ki telefonunuzun sinyal değeri düşük bu yüzden arada kalıyor demektir. bu kadar yardımcı olabiliyorum =)

cep telefonları sadece çağrı geldiği veya gittiği zaman değil, fark ettiğin gibi belirli zaman aralıklarında şebekeye sinyal yollayarak aktif halde olduklarını bildirirler. nasıl açıldıklarında veya normal yollardan kapatılırken sinyal yolluyorlarsa standby konumunda da aslında aktiftirler. olay budur. böylelikle cep telefonundan takip, veya yer bilgisi belirli aralıklarla alınabilir. operatör için avantajı nerede olduğunu bildiği bir telefona gelen çağrı için en yakın baz istasyonunu kullanmasıdır.

hp'nin 1099$+ kdv olan santarosa modeli www.hepsiburada.com

casper'in 1033$+kdv olan santarosa modeli
www.hepsiburada.com

şefin tavsiyesi datron'un 899$+kdv olan santarosa modeli işlemcisi özellikleri
www.hepsiburada.com
buradan inceleyebilirsin bu alet senin işini görür. zaten freedos yani işletim sistemi yok. kendin yüklersin bi işletim sistemi mis gibi kullanırsın.

araştırırken buldum bir de şöyle bir ürünü varmış belki ilgini çeker.

www.datron.com.tr

wireless yok, arttırlabilir hafıza yok(m600 için). ha elindekinden sıkıldıysan değiştir ama memnunsan w810i'den değiştirmene değecek bir telefon değil. ikinci el değeri şu an kullandığın makineyle aynı hatta daha düşük diyebilirim çünkü kullanıp memnun olmayanlar yok pahasına da olsa satıyorlar m600 ve m600i'yi. şöyle diyeyim hacım ekranın ve hiç kullanmayacağını bildiğim stylus'un haricinde hiçbir artısı olmayan bir telefon. deseydin n95, n80 veya k850 gibi bir telefon ok derdim ama değmez onunla değiştirmeni önermem.

ayrıca, handsfree yok, ses kayıt yok, radyo yok ve bomba geliyor olm kamera yok? takoz gibi alet sevmiyorum ben. onu alacağına git p990i'ler var wirelessli kameralı hem onlardan al acaip de ucuzladı 300 400 arası bulursun, öptüm

kesinlikle tavsiye etmiyorum, software i de problemli, donmalar falan hak getire, ama klavyesi gayet orjinal, eğer bu modeli beğendiysen yerine radyolu, wirelesslı, kameralı aynı tip klavyeye sahip, nerdeyse aynı boyda SE P1i tavsiye ederim.

nerden geldigini bilemiycem ama filmlerde gordugumuz sekilde samuray için onemli olan 2 sey vardır. biri kılıcı diğeri saci, hatta bazı filmlerde samurayın onurunu elinden almak için sacı kesilir, kılıcı alınır , gotune tepik atılır...

cerkeslerde benzer bir durum vardir. belki alakalidir. savascilar oldukleri zaman vucutlarinin ailelerine teslim edilmesi gerekmektedir. ama savasta bir cok kisi oldugu icin uzak yerlerdeki savaslarda vucutlari tasimasi zor oldugu icin olen kimselerin kafalari kesilip bu uzun baglardan atlara baglanip sag kalanlar tarafindan koylerine geri goturulurmus.

ekstra bilgi: bu olay cerkeslerin davranis bicimi olan xabzenin hareketlerinden ornek alinarak duzenlenen kazanoko jebajinin sacinin bir savastan sonra oldukten sonra bir rus komutan tarafindan kesilmesi sonucu kaldirilmistir. burdaki dusunce bu sacin bir onur ifadesi oldugu ve bu onurun bir dusman tarafindan zedelenmemesi icindir. oysaki kazanoko jebaji o kadar onurlu bir insanmis ki bir millet onun davranislarindan ornek aliyor.

aerodinamik.(?)

o kisinin samuray sinifina mensup oldugunu gosteriyor, ama sadece sacla olmuyor tabi ayni zamanda daisho (katana+wakizashi) tasimasi gerek.

daha once dendigi gibi kilicla beraber sac topuzunun da onursal bir anlami var. sac topuzu dusman tarafindan kesilen samuray artik savasci olamaz, ya seppuku yaparak intihar eder, ya da bu islerden elini ayagini cekip sinto rahibi olur, bir daha kilic tasiyamaz.

hmm. teşekkürler bilgiler için. ne zamandan beri ve ne amaçla yapıldığını öğrenmiş oldum fakat kaynağını bulamadık halen.. yani kim uydurmuş bu olayı.. neden önden kazıtılıyor da arkadan toplanıyor. bi anlamı var mı bunun.

Eski Türklerin inancına göre kişi öldükten sonra günahlarının hesabını tutan kötü melek onu yeraltına, kötü tanrının (Erlik) yanına götürür. Sevaplarını tutan iyi melek de onları takip eder. Burada günahları-sevapları hesaplanır ve günahları fazlaysa yanmak üzere bir kazana atılır. Kazana ne kadar batacağı günahlarının çokluğuna göre belirlenir. Tüm günahlarının cezasını ödeyecek kadar yandıktan sonra iyi melek onu kafasının arkasındaki saçlardan tutup çekerek kazandan çıkarır ve gökyüzüne götürür.

Eski Türkler bu yüzden kafalarını kazıyıp sadece arkada bir tutam saç bırakırlarmış. Aslında bu adeti Çinlilerden aldıkları söylenmektedir. Çinlilerdeki kökeni de bir efsaneye dayanıyor. Samurayların saç uzatması bunlarla alakalı olabilir.

yem mem fayda etmiyo şerefsizlere, utanmadan çatur çutur yiyorlar, topyekün savaş aç, gördüğün yerde ez. aç kalsın yavruları pezemenklerin.

apartman yöneticisi ile konuşun sizden başka böcek problemi olan aile varsa spreydir, yemdir falan harcayacağınız paranın daha altına evinizi profesyonellere (lan sanki fbi) ilaçlatabilirsiniz. en kesin çözümü o olacaktır.

"apartmana koyum sadece ben ilaçtırım" diyorsanız unutmayın böcekler ilacın kokusunu alacak ölen ölecek ama büyük çoğunluğu öteki dairelere kaçacaktır. ilacınızın etkisi geçtiktan sonra tekrar geri geleceklerdir. en iyi yöntem tüm binayı aynı anda ilaçlatıp böcekleri komple apartmandan kaçırtmaktır.

kedi besleyin, evinizde hareket eden hiç bir haşere barınamaz, sinekler dahil.

nam-ı diğer karafatmalar mutfak ve banyo giderlerinden gelir zaten. dolap köşeleri yada bunun gibi sıkısık tepisik yerleri pek severler.yem falan kar etmiyosa, o giderlere çamaşırsuyu boca edin. bikaç gün tekrarlayın.sonra da raid in böcek ilaçları vardı 6gen olanlar,işte onlardan da alıp koyarsanız,sizi birazda olsa kurtarır.ancak bu sıpalar accaip hızlı ürüyo,maşallahları var o konuda,o yüzden yavrulayabilecekleri ücra köşelere de çamaşır suyu lazım.ha bir de mutfakta yerde kırıntı olmamasına dikkat edin.

yahu bunlar nasıl çoğalıyor , demin banyoya gittim , 4 tane ayvru hamamböceği ,ortalarda fink atıyor.çatlak fayansların aralarına macun sürdüm , banyoda açıkta delik kalmadı , yine geldiler..

apartmanı ilaçlattırma işi mantıklı ama bizim apartmanda olmaz.su deposunun hidroforu bozulmuş , daire başı 50 lira vermediler ,cimri pezemenkler.

onlar hiçbir işe yaramıyor.yerlerde bir sürü ekmek kırıntısı bilmem ne varken o labirentlerin içindeki dalgayı yemeye üşeniyor hayvan.yese bile ölmüyor.git sağlam bir kimyasal al dök heryere.ama yuvasını bulman lazım.biz 15sene mücadele verdik.sonra ne oldu? tavanarasındaki 2 ton kurumuş güvercin bokunu attık fatality yaptık.bir de çok uyanık bir hayvandır.ışığı görünce bir ölü taklidi yapar ki oskarlıktır

bir yakinimin komsusu ziraat mühendisi imis ve borik asit ile nisasta yi (mesela kaynamis patatesi) bir araya katip yogurun, ufak ufak misket köfteler yaparak oraya buraya birakin demis. hamam böcekleri nisastaya bayiliyormus ama borik asit te sindirim sistemlerinde donarak ölmelerine sebep veriyormus.bu yöntem insan evladina hic zarar vermedigi gibi denenerek sylar tipli bu invincible yaratiklarin kökünü kurutuyor hakikaten de.

her türlü haşereye karşı belli bi frekansta ultrasonik ses yayan ufak bi cihaz var. prize takıyorsun çalışırken -insanın duyamayacağı- bir ses yayıyor, böcekler deli oluyor vs vs. çok bilimsel anlattım farkındayım. Perpa'da ve Kadıköy'de var. fiyatı 80 lira civarındaydı yamulmuyorsam.

atrin in mesajına katılıyorum ama jel ilaçlama yaptırırsanız böcekler kaçmaz son kalana kadar etkisi devam eder jel ilaçlama ile ilgili geniş bilgiyi www.haserekontrol.com adresinden bulabilirsiniz

bir arkadaşımın bu yaşlarda bir golfü vardı, motoru çok ısındığında araç içi kaloriferi açar ısısını alırdı, ama çok uzun süre aralıksız kullanmazdı. 90 üzeri araçlar bile rahatlıkla duraksamasız yolculuklarda hararet yapabiliyor ama aracı çok yüksek devirde sürmeyip göstergelerini iyi takip ederseniz sorun olacağını sanmıyorum. yinede yol yardımı numaranız cebinizde olsun.

arabalardan çok anlamam fakat annemin dayısı '76 model steyşın (ulan station mu yazsaydık) bi volvo ile almanyadan gelip gelip gidiyor.burdaydı bikaç aydır geçen hafta yine gitmiş.

quintino'm balim petegim, bi$i olmaz korkmadan gel. ters bi durum olursa gelir alirim ben seni yeni arabamla. ahahaha:)

80 90 kms arasında seyrederseniz bir şey olmaz. yalnız yola çıkmadan önce yağına suyuna iyice bir bakın.

biz 1970 model volkswagen ile uludağa çıktık bişeycik olmadı bir ustaya baktırıp yola çıkabilirsiniz iyi yolculuklar

yağ yakıyorsa yanınıza yağ, hararete karşı da su alın.

evci bile çıkabilir. yatıya kalabilir yani.

öyle bi ikamet durumu varsa hemmmmen evci izni'ne başvursun.sözlükte evci izni 3.entry e bakabilirsin.

çarşı izni değil evci izni kullanabilir. fakat kira kontratı vs. gibi belgeler varsa başvuruyosunuz ve onaylanırsa çıkabiliyosunuz.1 ay sürer ortalama. kısa dönemlere pek uygun değil yani.

jandarma değilse, izni vericek komutanla da arası iyiyse haftasonları evci iznine çıkabilir.
çarşı izninde de ailesinin yanına gidebilir tabii ki.

jandarma kısmını bilmiyorum. bunun dışında yıukarıdakilerin tamamı doğru.

herkes iyi güzel biseyler yazmis ama bir sey atlaniyor sanirsam.

askerde bir arkadasimi, aileside ayni sehirde ikamet ettigi icin farkli bir sehire/birlige gondermislerdi.

buna dikkat derim.

evci izninin kullanılabilmesi için evlenmiş(öyle demişlerdi şart mı bilmiyorum evli olmaları) abla/abi veya eşinizin aynı şehirde olması gerekiyor. anne baba aynı birlikte oldu mu hop başka yere yolluyorlar diyebiliyorum.

yok öyle şey. dağtım sırasında askere alındığındaki ikametgahı ve nüfus kütüğünü karşılaştırırlar. sonra isteyen istediği yere taşınabilir. ama kira kontratı vs. ispat etmeniz lazım. onlarda yanlışlık olmuştur(yanlış veri girişi vs.) de öyle farkedilmiştir.

buraya bir bak: www.cbox.com.tr
almak istersen de şuraya bakıp telefonlarını alıp bir ara, (benim tecrübem) iyi adamlar: www.soylubilgisayar.com

not: Cbox'ların süsü püsü pek yok, ama fiyatları ile donanımlarını diğer markalarla kıyasla. Bildiğim kadarıyla ufacık bir problem dahi yaşadığında ürünü değiştiriyorlar.

toshiba'sı olan 3-4 arkadaşımın hepsi birden fandan illallah diyor bilmem tesadüf mü?bok atmak gibi olmasın ama :) birisi tövbe dedi artık, servis falan da sorun halloldu diyor ama nafile.açılmıyo bile laptop 10 dakkada fıs.şimdi tesadüf mü bunların hepsi yoksa cidden var mı toshibalarda böyle bi olay?

bu arada ben dell kullanıyorum, tavsiye ederim.çok sessiz.

abi ne berbat bir şey. karar veremiyorum. herkes bir şeyi övüyor, diğerini yerden yere vuruyor :)

1.5 yıldır 256mb(bağımsız)geforce ekran kartına sahip asus kullanıyorum.gerçekten çok memnunum.geçen bayramda kardeşime asus almaya gittik.hızlı sistemde istediğimiz modeller kalmamıştı.bu durumda kardeşim kafayı hp'ye takmış olduğu için çift çekirdekli bir hp pavillion aldık.kasası çok hoş bir modeldi.cihaz daha ilk ay pil sorunu yaşadı.stand by konumunda pili 45dakka ancak gidiyordu.servise götürdük laptopu herkes şikayetçi.internette de bi sürü şikayet var.hatta ilk aldığımızda dvd sürücünün sağ tarafta olduğunu görünce çok garipsemiştim.fareyi ilk önce sağa çekiyosun dvd'yi takıp tekrar eski yerine.böyle bir firma bu ufak ayrıntıyı nasıl düşünemiyor ilginç doğrusu.kardeşim şimdi yemin etti hp almam diye.gerçi elektronik cihaz bu bozulabilir ama biraz da insanlara kulak vermek gerekiyor.ben ilk alırken forumdonanımhaber,forumdarkhardware gibi kaliteli forumlarda çok araştırdım.o süreçte elene elene asustan başka birşey kalmamıştı alacak.autocad 2007 ve 3dmax programlarını çok rahat bir şekilde kullandım.bence orda bi sorun çıkmaz ama profesyonel grafik,tasarım diyosan o zaman ekran kartını önemseyeceksin.benim hoşuma giden bir marka da packard bell.incelemedim ama bu cihazı da merak ediyorum açıkçası.fujitsu almanı kesinlikle tavsiye etmiyorum.siemenste çalışan arkadaşlarım bile siemens almadılar.bir de dolar çok uçuyor.sen iki ay önce fizibiliteye başlasaydın $=1.25'ken canavar gibi asusu 1700lere kapatmıştın 2hafta önce.2hafta sonra aynı cihaz 2000mi olur üstümü olur bilmem.bugün çıktı bi ara ve 1.28de durdu.1.5 olursa çok zarar edersin.bir de 4çekirdekli yeni bir platform çıkacak diyorlar.gerçi onların çekirdeği de platformu da bitmez beklemek nereye kadar.

ek: her yazılan yazıya sataşan tipler umarım bu yazıya da sataşmazlar.çok geriliyorum çünkü.burası forum değil sonuçta.umarım bu cevap sana faydalı olmuştur sorusoranadam.

valla millet kotu motu demis ama 4 aydir core2duo t5600 (1.83 ghz), 1 gb ram, 256 mb geforce go 7600 ekran karti ve 17 inc monitoru olan bir fujitsu siemens kullaniyorum. oyun oynayabilecegim bisey olsun diye almistim ve delicesine memnunum. hatta kendisine asigim bile diyebilirim. her bi boku var, bi kizilotesi yok o da olsun o kadar. tabi daha cok yeni ileride bozulur mu eder mi bilemem ama dedigim isinma problemi butun diger laptoplar arasinda ortalama hatta dusuk degerlerde diyebilirim. bu sicakta hayvan gibi oyunlar oynayip hem islemciyi hem ekran kartini saatlerce zorluyorum herhangi bir cok isinma sonucu sacmalama yada kapanma yapmiyor. ekrani nefis parlakligi var, renkleri guzel. arada sirada ekranin tepki suresinin biraz yavas kaldigini hissetigim oluyor ama rahatsizlik verici dereede degil. tek sorun pil takiliyken aleti prizden calistirirsan ekran parlakliginda dusus oluyor neden bilmiyorum. butun fujitsu siemensler boyle. ben de alet elektrige bagliyken pili cikartiyorum o yuzden.

derdinizi çok iyi anlıyorum. ben de yılbaşından itibaren laptopları araştırmaya başlamış mart ayı gibi artık sinir krizleri geçirmeye başlamıştım. sonunda DELL' de karar verdim(hem de hiçkimsede olmayan spesifik bir model). yaklaşık 4 aydır kullanıyorum, hiçbir problem yaşamadım gayet memnunum. darkhardware, donanimhaber gibi forumlara uğrayabilirsiniz, orda belli başlı model sahiplerinin kurduğu sözde dernekler var. herkes birbirine çok yardımcı oluyor.
neyse konuyu saptırmayayım, DELL markasını da göz önünde bulundurun derim naçizane.
bir de son olarak 9-lion bataryalar bir tek DELL de var diye biliyorum ben. 4saat kafadan gidiyor. başka sorularınız olursa yardımcı olmaya çalışırım.

(bkz: fokus bilgisayar)

genel kanının aksine 1.5 yıl fujitsu siemens'in bir modelini kullandım ve bana problem çıkartmadı. işin ilginci yenileyeceğim diye sattığım arkadaşta da bir problem çıkarmadı hala ki tam 2 yıla tekabül ediyor bu zaman dilimi. neyse diyeceğim o ki kimsenin lafına kanma git gözünü karart al bir tane. toşiba iyidir ama fan sesi yüksektir. dell iyidir ama ısınıyor diyorlar ben kullanmadım ve kasası hantal gözüküyor gözüme. hep aklımda asus var benim böyle kaliteli ve sorunsuz notebooklar görmedim. kim sorarsa sorsun tavsiyelerimde hep gözünü karart beğendiğin bir şeyi al diyorum. ben alacak olsam asus alırım ama zevkler ve renkler tartışılmaz. sonuçta alacağın ürün elektronik illaki belli bir zaman sonra sorun çıkaracaktır. önemli olan ürünle beraber geçirdiğin zamanı en etkin olarak kullanabileceğin bir ürün.

monster'i çok övüyorlar bir incele istersen. asus gayet iyi bir marka, sony tuzlu ama çok estetik ve kullananlar memnun, dell de yılların notebook markasıdır yani. hp'ye gelecek olursak ben hiç sevmiyorum kasasını da dizaynını da ağır traktör gibiler ve forumlarda kullanıcılar pek iyi yorumlar yapmıyorlar.

bence santa rosa platformunda bir makine almanız ileriyi düşünmek için yerinde bir karar olacaktır. bu konuda en iyi fiyat/performans oranına sahip firma da MONSTER (bence). www.fokusbilgisayar.com adresinden fikir edinebilirsiniz.

monster dan baska asus da guzeldir.

asus derim a6000 derim hatta demekle kalmaz bu cevabi asus a6000den girerim.

tabi zir zir yeni modeller cikiyor ya yine de asus. toshiba gormus, ibm gormus, hp gormus biri olaraktan asus. illede asus yine de asus.

www.mavibilgisayar.com
www.mavibilgisayar.com

bu arada laptop notebook denilen zimbirtilar isinir eger altindaki havalandirma kapakciklari kapali olursa (marka model farketmez) yatakta dizin ustunde falan.

asus al canım kardeşim. sağa sola bakma. gerek kalite gerek teknik destek olarak en güzeli türkiye'de asustur. zaten kalitesi sonucu teknik servis yüzü görmüyorsun. hadi oldu diyelim bir şey üzmezler seni.

bu kadar beklemişsin azcık daha bekle de piyasadaki santarosa platformlu notebookların fiyatı düşsün bari bu da nacizane tavsiyemdir. =)

şu anda alacaksan fiyat performans olarak asus fj3c mükemmel bir pc.

Monster'ı çılgınlar gibi tavsiye ederim. Sattıkları bilgisayarlar içinde asus barebonelar da var, benim kullandığım makine bir asus mesela özünde.
en az t7200 işlemci ve 256mb ekran kartı şart b uarada, eğer sonra cnaın sıkılsın istemiyorsan.

pcdepo.com a bi göz atın derim. geçen arkadaş ankara vatandan toshiba aldı, bu sitede 140$ daha ucuzdu.

daha önce de burada birileri sormuş idi ve ben monster'ımı bi güzel övmüştüm. hala da överim. müşteri memnuniyeti had safhada. zaten monster'ın şu anda piyasada olan modelleri compal (fl90 olan ki şahanedir) ve asus tabanlı(96s yanılmıyorsam) fl serisi compalları tercih edin fiyat performans çok güzel. ha derseniz düşük konfigürasyon olsun ama ekranı falan kallavi olsun gidin toşiba falan alın. yanlız şöyle bir durum söz konusu monster bilgisayarlar güçlü işlemci ve ekran kartlarına sahip oldukları için pil ömrü biraz az gelebilir. ısınma konusunda ise şöyle diyebilirim o özelliklere rağmen yine de makül seviyede. eğer istanbuldaysanız gidin kadıköydeki fokus bilgisayara yanınızda istediğiniz oyunu programı da götürün bi test edin.tabi ki burda önemli olan konu aldığınız laptoptan ne beklediğiniz. linkteki bilgisayar ile oyun falan oynamak imkansız bunu belirteyim öncelikle. 2. olarak santarosa değil(800mhz işlemci fsbsi ve de onboard bile olsa dx10 desteği ayrıca draft n destekli bir wireless karta da sahip değil)

kesinlikle asus

arkadaşın seni işletiyor, çok basit! :)

Kalsik hat karışma sendromu :)

peki ter icinde uyandin mi sonra?
Yani hat karismasi cep telefonunda da olursa yuh yani. isletmis olabilir arkadasin seni, konferans gorusmesi yapip senide 3. olarak almislardir.

konferans kurulmuş kanımca.

arkadaşlar cevapları verirken soruyu iyice okusak anlasak? bakın diyor ki "başka bir bayan benim adımı soyadımı söyleyerek bu numara x'in numarası dedi" diyor. hat karışsa kim bu arkadaşın adını soyadını bilip söyleyecek, bu onun numarası diyecek? bir düşünün ev telefonunuz çalıyor ve bir kadın bakkalı soruyor, siz tam cevap verecekken tanımadığınız başka bir kadın sizin adınızı söyleyip bu onun telefonu diyor. bu nasıl hat karışma? olsa olsa işletmedir.

meslek icabı şüpheci de olduk biraz. adınız cem yılmaz'a mı yoksa fahrettin cüreklibatur'a mı daha benziyor? yani tr de çok bulunan yılmaz , kaya , öztürk vs. gibi bir soyada ve ahmet mehmet can cem gibi popüler bir isme sahip misiniz?
başka bir açıklama gelmedi aklıma.

kibritsuyu ,vallahi soruyu tek sen anlamışsın.hat karışması falan değil bu olay.şaka hiç olamaz,çünkü böyle şaka yapılacak yaşı geçtim,arkadaşım da zaten öyle birisi değil.
özdek ; ad soyad kombinasyonu ilgili söylediklerin ,hiç aklıma gelmemişti. ,türkiyede herhalde benimle aynı ada sahip milyondan fazla adam vardır.hele soyadım.o daha da yaygın.
aynı ad soyada sahip bir başkasını dinlemek isterken, yanlışlıkla beni dinlemiş olabilirler.
bir de bugünlerde bir kamu kurumuna atamam olacak,güvenlik soruşturması yapıyorlardı.soruşturma belki böyle oluyordur,
telefonda biraz daha usturuplu konuşayım o zaman,ne olur ne olmaz

cevaplar için herkese teşekkür

olay şöyle olmuş olabilir.

iki kadın evden çıkmadan sipariş vermek için bakkalı arayacaklardır. misafir olan telefon rehberini alır ve bakkalın numarasını çevirir. yalnız bakkalla aynı isimde olduğunuz için yanlışlıkla bir sıra alt veya üstte sizin adınızın karşısındaki numarayı çevirmiştir. misafir hanım sizinle görüşürken yanlışlığı fark eden ev sahibi soyadınızı söyleyerek hayır bu x y'nin telefonu der. dolayısıyla bakkal x ve sizin adınız olan x aynıdır. misal "ali bakkal ve ali mali" yanlışlığı fark eden kadın panikler ve telefonu kapatır. konuşmaya başladığınız anda da sizi arayan bir başka arkadaşınızla bağlantı aynı anda kurulur dolayısıyla size ses o iki hanımdan geldiği için arkadaşınızdan gelmez.

karışık oldu biraz ama affedin artık.

3 aydır kullanıyorum w810i.

mp3 player, amatör fotoğraf makinesi ve telefonu aynı aygıtta birleştireyim diye almıştım.

mp3 player'ın ses kalitesi tatmin edici olmakla beraber, ses çıkışı düşük (sanırım şu avrupa birliği standartlarında belli bi desibelden fazla ses vermeme kuralından) bu yüzden içinden çıkan kulaklıkla özellikle gürültülü ortamlarda problem yaşarsın. ben gittigidiyor'da bi kullanıcıdan sennheiser cx300 aldım ki kulakiçi kulaklıklarda en yüksek çıkış gücüne sahip oymuş, son sesi açtığımda gayet güzel bir deneyim yaşıyorum.

efenim foto makinesinin de kalitesi tatmin edici, özellikle gündüz çekimleri iyi, gece modu da var ama pek başarılı diil çekimler. videosu fena sayılmaz.

telefon özellikleri de baya baya iyi. edge falan var.

içinden 512lik sony memory stick pro duo ve adaptörü çıkıyor memory card'ın. ben 512yi koydum kenara sandisk'in 2gblıklarından aldım. baya bi albüm bişi alıyor.

sonuç itibarıyle memnunum, nokia e50 alacaktım da vazgeçip bunu aldım. pişman da diilim. hoş, 600e falan almıştım ben 3 ayda 400lere ineceğini bilsem sabrederdim.

evet. güle güle kullan alırsan. bulursan beyazı da çok karizma bu arada.

beyazi da var aslinda ama kirlenir falan diye du$undum, bilemedim; siyah daha bir kolayina geliyor ya insanin o acilardan. aslinda di$arda da sormak istiyorum herhangi bir kvk'ya falan ama hepsiburada'daki avantaj da ba$ka yerde olmaz kolay kolay gibime geliyor. haftasonu bakip ona gore sipari$ vericem artik. genelde hep iyi $eyler duydum, okudum ben de bu tlf hakkinda.

tasidigi ozelliklerin hakkini veriyor. guzel bir telefon. ses kalitesi iyi, fotograflari iyi, menuleri hizli, edge var, ve ozellikle flash menuler muthis.
hic kotu ozelligi yok mu dersen, pil omru bekledigimden biraz kisa.

Ben de malum, walkman telefon gazına aldım ama memnun kalmadım.

- Bilgisayardan USB bağlantıyla dosya transfer süresi çok uzun. 512mb'ı 1 saatte zor atıyor.

- mp3 player parça bilgilerine sıralama yapıyor ama mesela albüm sanatçısı değilde, katkıda bulunan sanatçıları gösteriyor. Atıyorum, Dr. Dre albümünden 2 parça attınız, biri Dr. Dre; Snoop Dogg ve diğeri Dr. Dre; Xibit diyelim. Listede dunları Dr. Dre altında değilde her biri ayrı sanatçınınmış gibi gösteriyor. Yani hep Dr. Dre çalşın demek için, çalma listesi oluşturmak gerekiyor. Ben üşeniyorum açıkcası.

- Telefon rehberinde Türkçe karakterle başlayan isimler (İ, Ö, Ü gibi), örneğin İ, I'dan sonra gelmiyor. Direkt listenin en altına gidiyor. Z'den sonraya diziyor bunları. Update de falan da düzelmedi bu sorun. Yine telefon rehberinde bayağı gereksiz şey mevcut.

- Kamera çekim kalitesi çok kötü. Işığın çok iyi olduğu yerlerde çekersen iyi çıkabiliyor. Yoksa 2mp falan yalan gibi geldi bana. Fotolar hep puslu.

Şimdi aklıma gelmiyor, ama daha kıl olduğun bir sürü yanı var. Sırf bir süre sonra askere gideceğim için değiştirmiyorum bu telefonu. Yoksa çoktan gitmişti.

Bir şeye de böylece hak verdim. Telefonu Nokia almak lazım.

ben card reader'la kullanıyorum bu arada memory card'ını. usb kablosuyla içine mp3 atmak çok mantıklı diil. alacaksan almışken bi de mamory stick destekleyen card reader al. daha başarılı olur.

bu ses kalitesinden ziyade, ses yuksekligine dair yorumlardan epey bir tirstim, dur bakalim.

Bir de ses kalitesi ve yüksekliğine dair bir ekleme yapayım. Bence ses yüksekliği iyi. Orjinal kulalıkları kullanamıyorum, ama Sony'nin klasik walkman kulaklıklarından taktım. Tatmin edici.

Normalin altındaki volume'de tıslama sesi de geliyor. Yani bu tıssss sesi hep var ama parça hareketli ve vokal enstruman bol varsa arada kaynıyor. Yoksa yüksek volume'de de slow bir parça dinleyince farkına varıyorsun.

Bir kaç forumda firmware ile bu tıslama olayına çözüm bulduklarını yazmışlardı birileri, başka birileri de çözülmediğini falan yazıyordu. Pek kurcalamadım ne oldu, bitti...

kullanıyorum çok da memnunum fiyat/performans oranında üstüne makine yok. bana kalırsa siyahı çok daha tatlı duruyor bende de siyahı var zaten. sesi, gündüz fotoları, gece fotoları (ışık ayarı yapıldığında +2,0 yani) gayet güzel. hiç kaçırma derim.

genelde ses ve foto mevzubahis olmus fakat unutulmamasi gereken nokta bu ozellikleri "de" barindiran bir "telefon" olmasi.. yani bu ozellikleri en ust seviyede vermesi beklenemez zaten. o isler icin ayrica guzel urunler mevcut.

ha bu "telefon" icin ikisi de bana gore gayet yeterli. muzik sesinin kulakliksiz haliyle biraz az ciktigi soylenebilir ama bu gurultulu ortamlarda sorun olabilir ancak. bunun yaninda kendi orjinal kulakligi ile bile oldukca basarili ses vermekte. onun haricinde telefon ile zaten sanatsal, sahane fotograflar cekme du$uncesi yersiz olur. ihtiyaci gorecek kadar, isik guzel oldugunda sasirtacak kadar cekimler yapmak mumkundur. ben de alirken e50 vs. gibi alternatifler vardi fakat su an olsa yine bunu alirdim sahsen.

benim yeni motto şu şekilde:

telefonu samsung c260. toplam 128 ytl, 12 taksitle alınabiliyor. şarjı 4-5 gün gidiyor günde 15-20 dakika konuşmayla. Telefon sadece telefon işine yarıyor. Titreşim ve handsfree si var. Minicik ve dizaynı hoş bişi. Ses kalitesi güzel.
MP3 çalar: En iyisi olsun diyip Apple ipod nano: ilk nesilden güzel kulaklığı mevcut hayvan gibi mp3 dinleyebiliyor çılgın atabiliyorum. ayrıca ipod u gören herkes vay falan diyor karizma oluyor (nedense?). Biliyorum ki bu alet beni en az 3-4 sene götürür hatta pili değişirse falan daha da götürür. bir şarjla 6-7 saat mp3 rahat dinliyorum.
fotoğraf makinası için sony t serisi. 8 mp e kadar modeli mevcut, hayvan gibi kaliteli ve ince bir ürün.gece çekimiymiş videoymuş hiç sorun yaratmıyor. bir şarjla 200-300 fotoğraf çekip sonra gidip poster baskı alabiliyorsun.

case logic çanta: minik bir tel, minik bir ipod nano,minicik de bir fotoğraf makinasını alabiliyor. fiyatı da çok uygun. hayvani kullanımla 2-3 sene kullanıp parçalanmayacak bir çanta.

Bütün bu ürünler bir mühendislik/tasarım harikası olup fonksiyonellik ve mükemmellik arayan kişilerin baş tercihi olacaktır. eğer gprs falan çılgın atan bir bireyseniz telefon konusunda önerim hp ipaq ya da blackberry gibi bir şeyler olacaktır. ama mp3 dinlerken bıdı bıdı oldu, yok fotoğrafları gece kumlu çıkarıyor, telefon güzel de 1 saat kurcalıyorum şarjı bitiyor gibi dertlenmek istemiyorsanız bu tip bir çözüme gidebilirsiniz. tabi sadece telefonla hava atmak isteyen lise gençliğine ya da hala ayda 1 cep telefonu değiştirenlere uygun çözüm değildir. biraz daha pahalıya geliyor gibi görünse de ayrı ayrı hepsinin katmadeğeri yüksek ve ileride bir problem oldupğunda satması/dağıtması kolaydır. örnek fot. çekmekten sıkıldım eşime verdim. müzik dinlemekten sıkıldım kardeşime verdim. gibi durumları yaşamak olası. bir de tabi müzik ve fotoğraf keyfini piyasadaki en iyi aletlerle yaşıyorum demek apayrı bir şey.

mynetten bakanı görmüşlüğüm var atrin

izmir'den mi arıyorsun sende?

wapur.com var

Abi şöyle bi şey buldum ama bilmiyorum yararı olur mu. Site hakkında da bilgim yok;

www.emlaksa.com

www.egememlak.com.tr

Bir kenarından diğerine kadar(çaprazdaki) olan uzunluğu metre ile ölç, 2,54'e böl.

bunu yapabilecek durumda değilim.

ölçmekten başka yok yok. kenardan kenara ölçmeyeceksiniz, köşegen boyunu ölçüp 2,54'e böleceksiniz. yardımcı olursa bir cd'nin çapı 12 cm'dir. yakınlarda cetvel yoksa referans olabilir.

a4 kağıt al ve kaç kağıt boyu gittiğine bak. a4 kağıtlar yaklaşık olarak 20x30cm boyutlarındadırlar. yaklaşık bir değer çıkarabilirsin.

sistem ozellikleri'ne baktin mi?

markasını ve modeline bak notebook'u ters çevirip. sonra www.google.com sayfasını aç. orada gördüğün kutucuğa yaz marka ve modeli. çıkan sonuçlarda yazar kaç inch olduğu.

ekran dikdörtgen ve fazla büyük değilse 15.4" çok büyükse 17" büyüklüğündedir.kareye benziyosa 14".notebook için 3. bir olasılık varsa beri gelsin.

bir a4 sayfası kadarsa 12.1 inç flndır.

Benimde soleyeceklerim var:
Olasilik olarak 14'1 olma sansida var ustte belirtilen olasiliklarin yaninda. Saginda solunda ulasabilecegin bir mekanda baska laptop yok mu kiyaslama yapabilecegin?

Aslinda cok komplike bisi dusundum ama suan beyan etmiyorum daha kolay bi yolu olsa gerek.

a4 kağıdı uzun kenarı aşağıya gelecek şekilde ekranın dibine ve kısa kenarı sola değecek şekilde yerleştirdiğimde sağ tarafta bir baş parmak büyüklüğünde, üstte ise 5-8 mm civarında bir boşluk kaldı.

aslinda en iyi yontemi atrin soylemis ama a4 kagidina gore verdigin olculerden yaptigim hesaplara gore 15" monitorun, hayirli ugurlu olsun.

eheh ben bile stres yapmiştim.hayırlısı olsun sonunda bulundu demek

evine değil ama arabana aküden ufak bir 220lik kablo, ufak bir lcd ekran ile 80 gb bi hdd alarak. aracını mp4 ve mp3 çalan bi sisteme kavuşturabilirsin. evinde de müzik sistemi olarak kullanabilirsin.

farklı bi kullanım alanı istiyorsan evinin girişine ya da çıkışına yerleştireceğin kameraları bu pcye bağlayıp internetten takip edebilirsin evinin önündeki ya da içindeki hareketleri vs vs daha bir dünya şey yapılır.

o sistemin anakartı 80 gb diski tanımaz.
ben eski kompüterimi (sınırsız bağlantıya geçince) download makinesi yapmayı düşünüyorum.

yaktığı elektriğe yazık olur bence ama yine de xp core edition gibi bişi kurarak belki firefox falan çalıştırılabilir. çok güzel muhasebe yazılımı çalıştırır dos tabanlı falan. ben daha kötü bir makineyi muhasebe tutma amaçlı kullanıyorum. arada da oyun falan oynanıyor mario falan hehe.

benim de rahmetlik vardı bir tane, yeni notebook alınca bi köşede duruyordu, e notebook'u 24 saat dowload a bırakamayacağım için onu emule makinesi yaptım, ağ bağlantısı kurdum, bir de vnc kurunca harika oldu, akşamda akşama neler geldiğine bakıp, ne eklesem diye düşünüyorum.

windown 95/98 kuraraktan nostaljik oyun makinesi yapin. dos'ta co$uyor nasil olsa win95. benim p200mmx + 32 ram'li bi pc var boyle. sadece mortal kombat serilerini oynamak icin kullaniyorum.

makinayı download işine atamak en mantıklısı gibi görünüyor. işlemcisi yansa bile maddi olarak için yanmaz, gerçi manevi olarak göçersin gibi geliyor ama :))

kullandiginiz temadan degil mi o ? degistirmeyi denediniz mi ?

temanin o cercevesinde olan arkafon resmi yerine el ele sikisan iki insan resmi cikiyor gibi. Buyuk ihtimalle css dosyasindaki resim adresi falan karismis?

css bilgin varsa, temanin css'inin
body {
background-image: url( ...);
}

kismina bir goz at bence?

kisaca: temayi degisitirince de kaliyor mu?

temayı değiştirince düzeliyor da, ben ekşi sözlük'ü o temadan başkasında kullanamam :)default theme'den sonra 2006 yılında tema yayınlandığından beri onu kullanıyorum. Şimdi css ile ilgilenicem. Az çok bilgim var.

bunun da nedeninin firefox olmasi lazim. explorer da bi dene istersen orda sorun yoktur. ama bunun icin de explorer kullanilmaz heralde :)

ya hakkaten sırf tema için ie kullanmak istemiyorum, kullanmam zaten de orası ayrı :)

ie de sorunsuz çalışıyor bu arada.

edit : ya şerefsiz resim geldi gitmiyor anasını satayım... bi de elele tutuşan kız-erkek...

CSS Sayfasını açtım, background içeren satırların hepsine baktım. iki tane url içeren satır var. onlardan biri de ampul.gif, diğeri de sol üstteki logo.png

theme ne?

sözlük sana hatun bulmuş lan allahsız. onu demek istiyor.

@geldiler

Theme'in ismi "Painfiller" ve hala var ya çıldırıcam resmen, theme'i değiştirmek istemiyorum.

@atrin

ahahahaha :D bulmuş güzel iyi hoş da hani nerde ? sanal arkadaşlık sitelerine takıl 5 vakte kadar kısmet mi var demek istiyor ? :)

ie'de olsa araçlar>internet seçenekleri>dosya sil.. ardından da bi f5 derdim ama; firefox olunca bilemedim

Bilemiyorum bendeki eklentilerden mi yoksa ff'ta öntanımlı gelen bir şey mi ama sağ tıklayınca menüde "resmi gösterme/engelle" benzeri birkaç seçenek var. Eğer resim arkaplandan bağımsızsa sorununuzu çözebilir sanırım. Bir de en son ff sürümünü indirin eğer indirmediyseniz, belki işe yarar.

Not: Alakalı olabilecek eklenti de adblock şeysi sanırım.

Şimdi baktım da bende çıkmadı yahu bu resim. Ff'un son sürümü yüklü bende ve dediğim gibi adblock var belki alakalıdır. Bir de yapmadıysanız ctrl+f5, ctrl+r artık Allah ne verdiyse abanın.

@colonizer

Allah ne verdiyse abandım :) ne F5 ne adblock ne başka birşey, hiçbirşey işe yaramadı. Şimdi Firefox'u silip yüklemeyi düşünüyorum, hatta onlarca eklentimi kurtarmak için de bir eklenti varmış hesap yaratıyorsun sonra o hesaba girince eklentilerin geri geliyormuş fln. Onu bulduğum vakit temiz iş olsun diye silip yükleyeceğim.

ya ben painfiller'a alışmışım bir kere. olmayınca yadırgıyorum :) (ha bu arada sözü açılmışken Rotten'a da teşekkürlerimi iletirseniz sevinirim)

Siz yine de aklınıza gelen çözümleri söyleyin lütfen, o kadar zahmete girmeden kurtulmak istiyorum şu elele sevgililerden... daha 2 ay önce zaten yaşamışım ben ayrılığımı :D

Abi o zaman çok alakasız olacak ama bir de resmin özelliklerinden dosya ismini öğrenip bilgisayarda, internette, sözlükte, eşte dostta bi arat istersen. Nasıl bi sonuç alırsın bundan bilemiyorum ama ben olsam bi işe yarar belki deyip girişirdim dosya ismiyle: ) Rotten'e de mesaj yazarım şimdi; )

Düzenleme: Oy oy oy adam 1 entry bırakmış sadece arkasında:S

eger cache'i temizlemekten cekinmiyosaniz ctrl+shift+delete yapip sadece cache'i temizleyip bi ctrl+f5 yapin, belki ise yarayabilir.

@colonizer

resmin üzerine sağ tıklayınca firefox onu resim olarak algılamıyor ki :( sanki hiç yokmuş gibi yorumluyor. "copy image location", " view image" fln hiçbiri yok. sanki bildiğin herhangi bir boşyere sağ tıklamışsın gibi.

@atomant

ya cache'yi temizlemeyi ben de düşündüm ama şuan firefox'da domain'i expired olmuş bir sitenin mailinde saklı kalan şifrelerim var. Açıkçası o maillerime ulaşmadan cache'yi temizlemekten sakınıyorum yoksa "şifreyi mailime gönder" de diyemem bir sürü siteye :D

Şimdilik öğrenebildiğim, bu ferhat ile şirin bozması çift, main frame'de background image olarak gözüküyor. sozluk.sourtimes.org/sozluk.css'i açtığımda ise kodlar arasında gözükmüyor.

yani sozluk.sourtimes.org resminde normalde painfiller theme'nin main frame'deki background-image'i olması gerekirken bembeyaz sayfada sol üstte bu çift var. Anlamadığım şey ise nerden geldi ve nasıl o kodların içine girip değiştirdi? ve benim bunu değiştirebilmem için ne yapmam lazım ?

okur hesabıyla ve firefox ile girdiğimde ben göremiyorum. sırayla şunları denemeni öneririm:

- başka bir okur hesabıyla aynı temayı dene (firefox'tan mı senin hesabından mı anlaşılır)
- başka hesapta sorun yoksa, kendi hesabınla başka bilgisayardan gir. (hangi kombinasyon olduğu belli olur)
- kendi hesabınla başka bilgisayarda da görünüyorsa ve sen mütemadiyen sinir olup firefox'u monitörle birlikte camdan aşağı atmak üzereysen, ya bana şifreni falan ver deneyeyim ya da monitörü ucuza alırım.

Sorun kesinleştiği üzere benim Firefox'da. Yani başka bir PC'de kendi hesabımla girsem gözükmüyor. ama benim PC'de başka hesapla da girsem image-background o ibiş çift çıkıyor.

Yahu yok mu hiç css değiştirebilen eklenti fln. Grease monkey gibi birşey vardı sanırsam işime yarar mı?

Edit : Şaka gibi, düzeldi. Birşey yapmadığım halde

sorun düzelmiş gerçi ama aklıma gelmişken şöyle birşey tavsiye edeyim;

madem ki cache temizleyemiyorsunuz, cache klasörünün içinde ilgili dosyanın adını aratıp bulur, sadece onu silersiniz.. olur biter ;)

ilgili dosya, kullandığım tema'nın background dosyası idi. sildiğim zaman tema'da güme gitmiş olmaz mı?

olmaz..

browser o dosyayı cache'de bulamadığı için netten yeniden indirir

carrefour'da praktiker'de bulursun büyük ihtimal.

çankayada metrodan inince bir kaç yer var aydınlatma üzerine.

umbrella olmasın sakın o şarkı? under my umbrella ela ela i i i felan diye?
"rihanna hanim kizimizin jay z efendiyle soyledigi sarkidir."

fincan nickli yazarın #10805111 numaralı entrysinde incelenmiş.

rihanna soyluyor şarkının adı :umbrella

tesekkurler buldum :)

inş. 2 ay sonra ben de motor almayı planlıyorum. sana yapılan tavsiyelerin hepsi bana da yapıldı.

honda cbr125 seni belki bir kaç hafta keser, zaten kendin demişsin gittikçe hızlanıyorum diye ama sonra 4500ytl verip pişman olursan pek hoş olmaz. ayrıca bence görünüşü çok rezil, çirkin ördek yavrusu gibi, biraz oynarsak tanım üstünde çirkin bir race yavrusu gibi demek yanlış olmaz. Ama nedense race kullanmak isteyenlere ısrarla bu motoru tavsiye ediyorlar, sürüş pozisyonuna alışırsınız, fazla sürat yapıp ölmeden race e terfi edebilirsiniz vs diye.

honda cbf ler de mobilet gibi duruyor, sürüşü rahat mıdır bilmem.

hyosung gt250r benim de çok dikkatimi çekiyor ama 2. elde deli gibi değer kaybedecek ve büyük hacimli bir race alırken maddi zarara sebep olacak. eğer peşin param olsa ikinci el temiz bir tane alırdım. yalnız ebatları beni de korkutuyor, ayrıca 150kg. duran scooterdan bile ayağım çukura denk geldiği için balıklama düştüysem 150kg lık bir motorla aynı durumda ne yapardım bilmem.

yalnız gözümün en çok takıldığı motor kawasaki zx6r ve yamaha r6. hyosung yerine cesaretim ve peşin param olsa bu motorların ikinci ellerine bakardım. hele zx6r çok feci.

Motora yeni başlayan birisi için, özellikle istediği, ideali olan bir model yoksa ikinci el bir motor öneririm. Sebepleri:
1- İstekler kullandıkça zevke ve ihtiyaca göre değişiyor, şekilleniyor(bagaj, arkada oturanın rahatlığı, süratlenmesi, emniyet, şıklık, vs..).
2- İlk aylarda motoru bir şekilde düşürme riski daha fazladır. Sıfır motora daha çok yazık olur. (ne kadar dikkatli olursanız olun ilk birkaç ayda küçük kaza yapma ihtimali %50den fazla, benim çevremdeki gözlemlerime göre)
3- Sıfır motoru bir ay sonra bile satsanız %20 kayıp olur. Hele bir arkadaştan alınan motoru, üzerinize ruhsatı geçirmeden kullanırsanız en iyisi.

öncelikle hayırlı olsun. sorularına geçersek şu anda hiç zamanı değil motosiklet almanın. ne zaman diye soracak olursan kış aylarına girerken sonbahar gibi alacaksın motosikleti 1,5 milyar kara geçersin. ayrıca hyosung düşünebiliyorsan tertemiz motosikletler var 2. el onları neden düşünmüyorsun? enduro pahalı demişsin 6 7 milyara çok güzel 250cc 400cc endurolar var ayrıca canını sıkmaz enduro zor kullanım motorudur. ayrıca sürüşü ve oturma pozisyonu da racingler gibi uzun yolda belinin anasını ağlatmaz. boyun 1.75'den uzunsa cbr 125 ya da cbf 125 düşünme. zaten sırıtırsın motosikletin üstüne ha kullananlar var ama bence komik gözüküyor.

güzel bir başlangıç motoru istiyorum ufak da görünmesin diyorsan ya gidip enduro araştır ikinci el ya da cbf 250(makyajlanmadan önceki adı twister) al. ikinci el tertemiz düşüyor bazen pazara aklında olsun.

ayrıca motosikleti alınca hoba kullanayım diye atlayamazsın. nereden baksan 1 milyar da kıyafet alacaksın. bana bir şey olmaz ben dikkatli kullanırım diyorsan. kamyonun yanından giderken suratına mıcır sektiğini düşün canım kardeşim. bunlar da aklında olsun.

ayrıca otoban hariçi sürat bakımından caddelerde maymunluk yapmayacaksan bir yararını görmezsin racing almanın. ha motor ve kız ilişkisi için istiyorsan bir şey diyemem. ayrıca yarış motosikletiyle ara sokaklardaki çukurlarla olan ilişkinde çok kötü olacak ama enduro ile merdiven bile dinlemeyeceksin. işin havasında olup karı kız derdinde olanlar hariç ciddi motosiklet binicilerinin çoğunun tercihi enduro ve sport touring'dir aklında olsun. eğer uzun yol yapıcam diyorsan zaten chopper düşünme. kısa gezinti motorudur chopper sağlam önlem almazsan bu yaz sıcağında zatüre olursun. =)

şimdiden hayırlı olsun. bilen bir arkadaşının yardımıyla 2. ellere yönelmeni öneririm.

125lik alma derim hemen bayar seni en fazla 2 hafta keser. 250-400 arasi caiz bence. 500lukde fazla gelir ama bole baslayan arkadaslarda var sadece alisma evresi sorun oluyor. O bazda twister bencede ideal ama artik oda kurye mottoru klasmanina girdi nerdeyse. Bide honda falconlar var 400luk artik yenileri satilmiyor, racing istiyosan tipinide begenmeyebilirsin. Ama bence cbr125 falanda komik duruyo zira racing modunda ama 125 tekeride cok ince. aprilla'nin 125ligi guzel racing bazinda ama onuda bulmaz cok kolay degil sanirim. Birazda pahali olabilir ama tam senlik bence. 125lik ama baya bi randimanli o alet.

aklimda 125 olsun kesin racing olsun diye bir sekil yok. hatta cevaplardan sonra ikinci el endurolara bile baktim.. ama endurolarin hangi modeli baslangic icin uygun karar veremedim, baslangic motoru olarak enduro nasil fikir ona da tam karar veremeidm acikcasi..

enduroyla başlarsan onunla devam edersin merak etme sen. =)

hmm yüksek ccli olarak f650 falan bulabilirsin o fiyata 2000 model civarı. düşük cc yani 250cc civarında ise 2005'e kadar çıkabilir satıcısına bağlı. mesela örnek vermek gerekirse bir kaç tane link vereyim sana ufak bir araştırma.

250cc 2005 model www.sahibinden.com

500cc 98 model www.sahibinden.com

650cc 96 model (ki bu motosiklet enduro denince akla gelen bir makinedir) www.sahibinden.com

250cc 2004 model www.sahibinden.com

yani sen parayı gösterince peşin alım yaparsan ödeme seçenekleri artış gösterir tabi ki.

motor için ayırdığın bütçe 7 milyarsa, 6 milyara kadar bak 7'ye değil. 1 milyar da üst baş masrafı için ayır. ki motosikletten ziyade kıyafetin en iyisini almaya çalış.

ben de yeni motora basladim, ama amerikadayim, amerikada 150 cc motor diye bir sey yok, spor motorlar 250ccden chopper/cruserlar da bir iki model disinda 600 ccden basliyor. Ben kafamdaki motoru aldim, Yamaha V Star classic istiyordum 650 cc modelini aldim. Muhtelemen 2 yil sonra 1100cclere bakar olacagim. cok dusuk hacimli bir sey alma cunku 6 ay sonra kendini gelistirir sonra sikilirsin, cok anormal bir alet de alma, bu sefer asfalttan kazinirsin. Cok iyi kalite pantalon ceket al, turkiyede insanin canina okuyorlar.

kolay gelsin

motosiklet degil de mutlaka asagidaki linklere bi goz atin ve motosiklet teorisinin en azindan web versiyonunu okuyun.

(bkz: yeni baslayanlar icin motosiklet)
(bkz: motosiklet teorisi)
donald.hypermart.net

ileride race kullanmayi dusunuyorsaniz ben de CBF 250 oneririm. ozellikle honda ile devam etmek istediginiz dusunuldugunde mantikli olacaktir. 125 cc kesinlikle onermiyorum. zira onumuzdeki yaz doneminde cbr 600 rr bile size ufak gelmeye baslayacak ve 800 - 1000 cc lere bakmaya baslayacaksiniz.
kesinlikle butcenizden en az 750 €malzemeler icin ayirmalisiniz. baslangic icin mont, kask, eldiven, dizlik v.s. yaklasik o kadar tutacaktir. kask alirken ebadindan ve kafaniza tam uydugundan emin olunuz. sekil onemlidir guvenlik olmadan ise yaramaz ama.

bi tane maxi scooter al. paşa paşa bin. olmadı önce 1-2 motor kirala. süleyman memnunda kiralama yapıyorlar. orada cemre var ona yusuf çetinden size ulaştım de yardımcı olacaktır.

ücretle kedi bakan veterinerler var sanıyorum ksk'da falan ama tam olarak bilmiyorum. kediler 1 yaşından sonra başka kedilerle pek anlaşamıyorlar bir de. yani şöyle diyeyim yavruyken kaynaştı kaynaştı yani sonradan harp çıkıyor evlerde

Eger obur mesajlarin cok eski idiyse, belli bir sureden sonra silinme islemine kurban gitmis olabilirler. Sozluk mesajlari normal olarak sonsuza kadar saklamiyor. Arsivlemen lazim.

Yok cok eski degil idilerse ssg vs'ye haber ver, bir sorun olmus olabilir.

Mesajların saklanma süresi 15 gün, 15 günden eskiler uçar gider.

kimseye şifreni verme

Hayir, Core 2 Duo bildigin Core 2 Duo. Fakat ana kart tamamen mac ile uyumlu. ilk baslarda maclere windows yuklenememsinin nedeni BIOS'undandi, sonra hack ettiler.
Benim bildigim bir PCye macos yuklenemiyor (son aylarda bir gelisme oldu mu bilmiyorum)

bir cok review var, istersen aratabilirsin. apple in kullandigi islemci core 2 duo ve gayet iyi performans veriyor. tek fark apple efi kullaniyor ki pc lerde bios un yerini tutuyor. "apple" "imac" "benchmark" gibi keywordler daha yardimci olabilir.
www.macworld.com

ayrica pc'ye os x kurabilirsin hatta keep clubbin yapti diye hatirliyorum.
keep-clubbin.blogspot.com

kurmayı düşündüğün sisteme acronis manager programı yardımıyla cillop gibi mac işletim sistemi kurabilirsin. performans değerlerini bilemem mac ile pc arasındaki ama sistemi pc'ye kurabilirsin.

Mimari farklı değil fakat ekran kartı konusunda dikkat edilmesi gereken hususlar var. Apple genellikle sistemde kullandığı ekran kartlarının driverlarını kendisi üretir ve Mac OS X'e dahil eder. Sadece ATI'nin kutulu olarak sattığı bazı modeller var onlar için ATI kendisi driver üretir. Eğer Mac OS X yükleyeceğin PC'ye GeForce serisi bir ekran kartı takacaksan Apple'ın kendi ürünlerinde kullandığı bir model seçmen lazım. Ne bileyim Radeon X1900XT, X1950; ya da GeForce 7300, 7600GT gibi bir model olması lazım. 8800GTS çalışır mı emin değilim. Bu tarz işlerle uğraşan siteleri ve forumları iyice araştır.

NVidia NV50 çekirdekli ekran kartları için sürücü çıkmış. o yüzden şimdilik sürücü problemim yok. Benim için önemli olan soru performans ve stabilite farkı olup olmayacağı.

yok hacım virüs değil bu. aleti tanımıyor ki virüs bulaştıracak dataya geçiş versin

aynı sorunu harici harddisk takınca yaşıyorum. aleti yeni aldığımda sorun yoktu ama şimdi olur olmaz zamanlarda aynı hatayı verir oldu. fiş kısmını sağa sola çevirip, bir iki kere takıp çıkartınce düzeliyor, ki bunlar fiş kısmında bir sorun olduğunu gösteriyor. benzer bir sorun olup da fiş kısmındaki sorun kaba kuvvetle çözülemeyecek hale gelmiş olabilir.

Aynısı başıma geldi. Cillop gibi çalışan 2GB Sandisk Titanium bellek bi internet cafede bana yabancı bir bilgisayara taktığımda sizlere ömür. Sandisk Türkiye yetkilileri dedi ki USB bellekleri kesinlikle emin olmadığınız bir makinada arkadaki direk anakart üstünde olan USB girişleri dışında bir USB portuna takmayın. Garantiden değişti o zaman neyse ki ama sizinki de 99% anakarta yanlış bağlanan USB uzatması yüzünden kısa devre yaparak yandı. Geçmiş olsun...

yapmayın ya... hay allah kahretmesin. 2 yıl garantisi var bunların ama nereden nasıl olacağını bilmiyorum. bilgisi olan var mı peki bunların garantisi konusunda? bi site falan filan?

malesef geçen hafta ben de aynı anda harici harddiskimle flash belleğimi aynı sorun yüzünden kaybettim

256 mb 128 bitlik ekran kartlarının fiyatı 2. el 100 falan 256 pek bulamazsın o paraya. anakart marka ve modeline göre değişir kaliteli bir şey mi yoksa idarelik bir şey mi takacağına bağlı. çift çekirdekli işlemciler bayağı tuzlu sadece anakart işlemci ve ekran kartını belki 2. el toplarsın ama komple sistem ı ıh.

ben 3 ay önce 700 ytl ye topladım kasayı.hemde tam dediğin türden.

2.8 dual core,anakart,256 ekran kartı ve 1gbram zaten 350-400 ytl'yi buluyordu yanılmıyorsam.

bildigim kadariyla (bende de meniskus baslangici mevcut ne yazik ki) lifler yirtilmadan ameliyat yapamiyorlar. bu agrilar hissetmemen icin de egzersiz veriyorlar. egzersiz icin hic bi zaman gec degil ama yine de bi kontrol ettir derim ben. yani meniskus gecmiyor ne yazik ki sadece agrisini hissetmeyebiliyorsun.

sigorta konusunda buyuk bi ihtimalle kapsam disi birakacaklardir, bir kac tanidigimda rastladim buna da.

bende de meniskus başlangıcı var. hatta başlangıçları diyeyim, iki dizim de birden. dediğin egzersizleri bana da verdi, hepsini hergün birer defa arttırarak yaparsam ameliyat olmayacağımı söyledi. tabiki üşendiğimden yapmıyorum, ama futbol, basketbol hatta beyzbol oynuyorum her gün :D

ayrıca şöyle bir tedavi duydum, eğer kilon normalden fazlaysa, yeterli derecede kilo verirsen dizlerine binen yük azalır ve dizlerin hafifler. meniskus yırtığı şüphesi de şüphe olduğu ile kalır (mış).

sanırım ortaokulda falandım, menisküs başlangıcı dedi doktor, bir sürü egzersiz ve korse gibin bişi verdi; iki dizimde de. hala koşar atlar zıplarım 28 yaşındayım. ameliyat mameliyat yok. canavar gibiyim.

osgud şlafter diye okunan bişi var, bir başkası da öyle dmişti. sanırım menüsküs başlangıcı diye bir şey yok, doktorların "bi bok yok sende de, öyle bişi söyleyeyim ki kontrole falan gel arada, önemli gibi gözüksün" diyerek basit bir hastalığı büyütmesi diye düşünüyorum. başladı mı menisküs oluyor zaten.

öyle yani, turp gibiyim, daha başlamdı menisküsüm; 15 sene oldu nerden baksan

menisküs hakkında pek bilgim yok ama. şu anda özel sigorta yaptırırsan en az 1 sene ameliyatı falan unut. çok acil durumlar harici eski rahatsızlıklarını karşılamıyorlar bile. ancak 1 1.5 yılı geçtikten sonra olursun.

bu arada söylemeyi unutmuşum, dizim gittikçe daha fazla rahatsız ediyor, özellikle uzun süre ayakta durursam veya uzun oturma tabir edilen şekilde yatağın üzerine oturur veya bacağımı altıma alırsam (çok akrobatik oldu heyy) tam olarak ağrı değilse de sağlam bir rahatsızlık veriyor.

kilo sorun olabilir evet, bir 3-5-8 kilo versem fena olmayacak.

cevaplar için teşekkürler.

mensikus yirtigi cok buyuk degilse ameliyat tercih edilmez, cunku ameliyatta bu yirtigi dikemezler, sadece yirtik olan kismi alirlar. yani aslinda meniskus ameliyati sonunda dizlerin eskisinden daha zayif olur.

cok kucuk yirtiklar disinda meniskus yirtiklarinin iyilesmesi gibi bir sey de pek soz konusu degildir cunku diz eklemi icinde kan dolasimi cok azdir, dolayisiyla meniskus denen parca beslenemez ve yirtik oldugu gibi kalir.

kucuk yirtiklarda fizik tedavi yaptirilmasinin sebebi dizin etrafindaki kaslari ve baglari guclendirmek, ve dolayisiyla ekleme, yani yirtiga binen yuku azaltmaktir.

dizindeki yirtik muhtemelen ilerlemis, en kisa zamanda tekrar doktora gorunmende, hatta mumkunse ortopediste degil bir fizik tedavi uzmanina gorunmende fayda var. ameliyata gerek olmayabilir, ama gene fizik tedavi hareketleri verecektir, bunlari duzenli olarak uygulamalisin, ypksa ameliyata kadar gider bu meret...

aşık olduğum yegane şarkıdır. zibidi sözlükte şöyle çevirmişler.

rüzgar bizi taşıyacak

yoldan korkmuyorum
tadına varmak, görmek gerekecek
göğüs boşluğunda zikzaklar
ve herşey iyi olacak
...orada

rüzgar bizi taşıyacak

büyük ayı’ya mesajın
ve yarışın yörüngesi
kadifeden, yumuşak kısa bir an
hiçbir şeye yaramasa da
...git

rüzgar onu götürecek
herşey yokolacak ama
rüzgar bizi taşıyacak

okşayış ve mermiler
ve bu felaket bizi çekip duran
başka günlerin sarayı
dünün ve yarının

rüzgar onları taşıyacak

omuzdan geçmiş genetik
atmosferdeki kromozomlardan
galaksilere giden taksilerden
ve benim uçan halım der ki

rüzgar onu götürecek
herşey yokolacak ama
rüzgar bizi taşıyacak

ölü yıllarımızın bu kokusu
birgün kapını çalabilir
kaderlerin sonsuzluğunda
biri ortaya konur, peki karşılığında ne alıkonur?

rüzgar onu götürecek
deniz yükseldiğinde
ve herkes kendi hesabını yaptığında
gölgemin derinliklerine
senin tozlarını götüreceğim

rüzgar onları taşıyacak
sen yokolacaksın ama
rüzgar bizi taşıyacak

ölüm içerikli bir konusu vardır klibinin ne zaman izlesem duygulanırım. özellikle anne olayı. şu anda bile tüylerim diken diken oldu.

yukarıdaki çeviriyi gördüm, fakat bununla yarı yarıya çelişen bir başka çeviriye daha rastladım. o yüzden bilen birinden tekrar rica etmiştim.

valla bende bir arkadaşıma çevirtmiştim ama log denizinde kayboldu sanıyorum bulamadım ondan bunu yapıştırdım. dur bari doğrusunu tekrar hatırlayalım bir yazan olursa ben de bir yere not edeyim...