kullanmıyorum. ama hertürlü alınır o fiyata (500)

forum.donanimhaber.com

her mağazada sadece 5 yada 6 tane varmış. bizim arkadaşlar sabahlamaya gidiyoruz diye cevahire gidip gerisin geriye döndüler.

bende benzeri var, tee zamanında accesories tabelası taşıyan bi yerden almıştım. başka da bi yerde bulamadım zaten.

edit : tabelası taşıyan ne demekse artık, uçmuşum.

Bu arada bi kız arkadaştan rica ederek -zorla ve tehditle- de benzeri bi tane almıştım 2-3 ay önce (evet yaz vakti bere istedim kızdan)

benziyorlar gösterdiğin bereyle ama kırmızısı sadece. Codentry diye bi mağazadan almış.

resmini koyduğun berenin arka tarafı görünmüyor ama ogün samast beresi değil galiba, arka tarafı uzun şirinler'in taktığı bere cinsinden. şu sıralar ben de deli gibi bu tarz berelerden arıyorum da o açıdan sen de bulursan benzerlerini yazsana :D

bende var aynısı askerde almıştım. bildiğin semt pazarında çorapçılar tanesi 3,5 liraya satıyorlar.

ps: şehir belirtsen iyi olurdu sanki

Haftaiçi hemen hemen her sinema salonu boş olur. Küçük AVM'lerin sinemalarını deneyin. Özellikle 11 - 14 arası seanslarda taş çatlasa 1-2 kişi olur sizden başka.

Taksim'de Atlas ve Sinepop sinemlarını deneyebilirsiniz. Mecidiyeköy'e gidebilirseniz eğer Astoria'nın sinemasını tavsiye ederim.

private odaları olan yerler vardı bı ara.

www.kafika.com buraya bakabilirsiniz. pahalı ama sinema kapatmak kadar değil en azında.

bilgisayara takmadan sadece çıkar tak yaptığınızda ne oluyor? sorun olmuyor ise pcden bir virüs falan bulaşıp fat'ini bozuyor olmalı. ben 550d ile kart korurma tırnağını aktif ederek denedim. sorun o değil. aklıma başka bir seçenek gelmiyor. sadece kartı çıkar tak yapıp deneyin. pcye takmadan.

kartın üzerinde sadece okuma moduna geçmek için bi anahtar var onu oynatmış olabilirsiniz
www.diskeeper.com bu capste solda lock▼ diye bişey var sen o şeyi aşağıya çekersen kilitlenir yani salt okunur olur
eğer sizinki aşağıdaysa yukarı kaldırıp tekrar deneyin

@fakin idiyıts

bunu denemiştim ama olmamıştı, hani hem bilgisayara takarken hem makinaya takarken her 2 şekilde de takmıştım ama olmamıştı.

@ben smyrna

sadece tak çıkar yaptığımda bir şey olmuyor, evet. bilgisayara takarsam eğer sorun çıkartıyor. bir de bilgisayara taktıktan sonra kartın içindeki klasörleri kısayol olarak gösteriyor. yani çft tıklayıp açtığımda dosyayı yeni pencerede açıyor. masaüstüne taşısam kısayol olarak taşıyor.

kesinlikle bilgisayarınızda virüs var. ve karta bulaşıp sorun çıkarıyor. başka açıklaması yok. fakin idiyıtsın dediği şeyi ben zaten "değil" demiştim deneyerek.

easy easy de al ingiltereyi kısa bitirme (short) durumunu seç. hemen bitirirsin. hem bıkmadın mı türklerden katoliklerde papa faktörü var işler iyice kızışıyor. işkoçyayı alıp brave heart gibi gezinmekte var.

googledan arat medieval 2 türklerle oynama yaz tonla şey çıkıyor.

dur ben yardım etcem sana şimdi. 5 dakika bekle, üşendim.

edit:

önce şuraya git;

C:\Program Files (x86)\SEGA\Medieval II Total War\data\world\maps\campaign\imperial_campaign

descr_strat.txt diye bir şey olacak. ilk önce bunun yedeğini al. sonra onu aç. eğer tanımlanmamışsa dosya "not defteri" ile aç.

daha ikinci satırda campain diye bir şey yazıyor. onun altına copy paste yapabilirsin;

playable
england
france
hre
spain
venice
sicily
milan
scotland
byzantium
russia
moors
turks
egypt
denmark
portugal
poland
hungary
end
unlockable

end
nonplayable
papal_states
aztecs
mongols
timurids
slave
end

-yada direkt turks'u nonplayable'dan sil, playable'a yaz.

ayrıca dosya değişimi niye olmasın olur, benim de orjinal.

@hayley williams ile evlenecek genc

bu yöntemle papal_states
aztecs
mongols
timurids
slave gibi milletler ile oynayabilir miyiz peki?

hayır onlarla oynamak için bu yöntem yeterli değil diye biliyorum ancak çok küçük bir mod vasıtasıyla olabilir. bulup gelicem.

hep papa ile oynamak istemişimdir.

www.twcenter.net

yalnız bu mod için kingdoms'a sahip olman gerekiyor. papalık, rebel, aztekler, timur ve moğollar açık.

modu yüklemek için indirdiğin dosyayı çalıştırman yeterli. kendisi masaüstüne kısayol atayacak.

eğer indirersen oynamak için de iki yol var;

single player - grand campaign: burada papa ve rebel açık.

single player - custom campaigns - alternate grand campaign: tüm ülkeler açık, timür ve moğolları seçsen bile o kadar ordusu yok tabi.

merhaba beyler, yeni bakma fırsatı buldum da;

@ hayley williams ile evlenecek genc

bu dediğin yöntemi ben korsanını indirdiğimde denemiştim, orda olmuştu ama işte kırk yılın başında "orjinal alayım" dedim, onda da dosya içeriğini değiştirmeme izin vermiyor diye playable olarak değiştiremiyorum malesef, ve soru da burda patlak verdi zaten.

@ nedendir bilinmez

moğol-timur gelmeden oyundan zevk alamadığımı farkettim ya, kutsal romayla oynayayım bi dedim bitirmek için geçenlerde, içimi sıktı o kadar da kargaşa çıkarmıştım halbuki orta avrupada.

bak şöyle olabilir. şimdi dosyayı copy paste diyip masaüstüne at. orada dediğim değişiklikleri yapıp tekrar eski yerine yapıştır.

evet şimdi oldu, atlı okçular gözümde tütüyormuş meğersem, sağolun.

cok dövün daha cok dövün sonra yine dövün, en son iyi bir dövüp temiz bir dayak atin.

abi ne biçim insanlar var ya. dövün amk.

adam gibi dayak atmış olsaydınız bence böyle yapmaya devam etmezlerdi. her ne kadar şiddete karşı birisi olsam da,bu durumda en uygun yöntem bu gibi görünüyor.

yabancılar konusunda ben de sana benzer bir durum yaşamıştım. biz de önce uyarmnıştık,sonra bir daha uyarmıştık,sonra sert bir diller uyarmıştık. durum değişmemişti. en sonunda da dayak yediler tabii. dayaktan sonra adam oldular. garip insanlar...

ağızlarını kullanmadan kola içmelerini sağlayın.
her gün akşam birdenbire saldırın.
büyük ihtimal kazaktır onlar.
dayağı çok severler ve başka dilden anlamazlar.

1-Tüm eşyalarını gece vakti toplayıp yakın. Daha iyisi fakire fukaraya dağıtın.
2-Jiletleyin. Ciddiyim. Öldürmeyin tabii. Biraz façalayın yeter. Yüze vurup hapishanelik olmayın tabii. Uyurken çullanıp kol bacak ne varsa doğrayın.
3-Oraların delisi varsa getirin gece siksin bunlardan birini.
4-Paralarını çalıp yiyin afiyetle.
5-Sınavlarından başlamasından önceki gün kolunu kırın. Kırmasanız da sakatlayın. Sınav dönemi kesinlikle uyutmayın, işkence edin.
6-Saçlarını maçlarını sıfıra vurun bebelerin. Daha iyisi tren yolu yapın. Tüm kıyafetlerini makasla kullanılamaz hale getirin.

Bunlar belki vahşice gelecek de ağır dayaktan bile anlamıyorlar diyorsun. Bu tarz bir çözüm en iyisi. Benim favorim jiletlemek.

@seyduna

kazaklarla iyi anlaşırım aslında, kırgızlarla daha doğrusu "dungan" denen milletle pek anlaşamam, geçen yıl onlardan vardı, onlar "sert sözlü uyarı" raddesinde susuyorlardı. şimdiki yabancılar moldovyalı.

son ikazdan sonra bilimum eşek şakasıyla hayattan bezdirebilrsiniz. uyurken elemanların yüzüne diş macunu sürün, hatta yumurta akıyla yapılan şakalar var onları da yapın. odada bol bol yellenin, içeceklerine müshil koyun falan. olmadı topluca dilekçe verin elemanları başka odaya gönderin..

yumurta akı şakası +1 :) uyandıklarında sizi keyif sigarasıyla görsünler bir de tam olur.

sünnet edin çocukları.

hızlıca gitmek için taksi kullanın. beşiktaş-okmeydanı arası en fazla 15 lira tutar. iş görüşmesine de trafik, otobüs, minibüs derdi çekmeden girmiş olursun rahat kafayla. yaklaşık 10-15 dakikada ulaşırsın, trafik olmaz.

(10:30'a sabahın körü demen de biraz garip olmuş bu arada, 06:00'da işe gidenler var.)

bu aralar biraz tembel olduğum için sabahın körü oluyo benim için. yarın öbür gün işe başlayınca bana da öyle gelmeyecek=)

bu arada ben hala öğrenciyim 15 liradan fazla tutmaz dimi? yoksa sizi dinleyip direk atlayacağım taksiye. bu arada Ok Meydanı Hastanesi'ne çok yakın gideceğim yer. Hemen arkasında hatta?

28o oradan bi yerden geçiyor olmalı yarım saat erken uyanıp akbil bassan?

tutmaz, kafan rahat olsun. tahminim 11.46 TL.
tabii beşiktaş meydan durağından otobüsler de geçiyor:
34A ve 28O... 34A'nın son durağı Okmeydanı Hastanesi; binersen 30-40 dakikada varırsın.

okmeydanı ssk'nın hemen yanındaki yurtta kalıyorum, aynı konum sanırım dediğin yer ile hemen hemen.

taksim'den bindiğimde taksiye 10 liraya gidiyorum sorun olmadan. toplu taşıma olarak da metrobüs kullanabilirsin ama beşiktaş'tan zincirlikuyu'ya ordan metrobüs'le okmeydanı ssk yada perpa duraklarından birinde inebilirsin. ikisi de ssk'ya yürüme mesafesinde.

taksim öğrenci yurdu var. hemen istiklalin alt sokağında, galatasaray lisesinin yanındaki cadde. odalar 6 ile 2 kişi arası değişiyor. fiyat 350'den başlıyor ama pazarlığı eksik etme, 250'ye rahat anlaşırsın.

güngören öğrenci yurdu tavsiyemdir.kötünün iyisi.

feriköy de vardı bi.

eski üniversitenden hangi tarihte ayrıldığını, ve yeni üniversitenden hangi tarihte kayıt yaptırdığını gösteren öğrenci belgesi isteyeceksin.

Dilekçe yazacaksın ve bunları mektupla yollayacan

geçen yıl çok başım ağrımıştı bu yüzden.

yukarıdaki cevaba ek olarak

kaç dönem okuduğunu gösteren belge, transkript
bir de özel olarak hazırlık okuyup okumadığını gösteren yazılı belge iste. daire başkanlığı hazırlayabilir. transkriptte belirtilmesine rağmen bende kabul edilmemişti, sonra binbir uğraşla halledebildim.

excelde bunuyazdım. yanlış sanırım ama atladığım ne bilmiyorum.
Sonuç -7124 :))
=1*(30^2-24)-(30^2-10^2)*10

2 parantez arası çarpım mı çıkartma mı var? çarpımsa; 77968800 gibi bi numara (pek benzemiyor ama) çıkıyor.

not : 5 yıldır matematik görmüyorum ben, mesuliyet kabul etmiyorum.

Call Now: 01 876 80 00

turkay+1

"Call Now: 01 876 80 00" diyenler, cevap açıklaması da alalım?

turkay+2

01.( 900 - 24 ).(900 - 100 )*10
01.876.8000
01 876 80 00

açıklaması ne olacak işte verilen x,y değerlerini parantez içinde yerleştirip işlem yapmışlar. sonucu da telefon numarası işte. zor bir işlem değil. çarpım ve üslü sayılar işte.

"açıklaması ne olacak işte verilen x,y değerlerini parantez içinde yerleştirip işlem yapmışlar."

vay bee ben orada bir işlem yaptıklarını anlamamıştım!

yahu işlem olduğunu görüyorum. ancak benim (ilk cevabımda) işlemimde sonuç saçma çıktığı için nedir açıklama diye öğrenmek istedim. ancak işlem tek bir sonuca değil, rakama blok blok 01--876--86--00 cevap veriyormuş. benim hesabımla eksi sonuç çıktı. istediğim açıklama bu idi.

www.nadirkitap.com

(bkz: idefix)

okuoku.com'dan alıyorum ben. daha dün 4 kitap siparişi verdim. idefix'ten toplamda 34 liraydı 4 kitap, okuoku'da aynı yayınevleriyle 26 liraya geldi.

gerçi daha kitaplar gelmedi bakalım.

en güvenilir ve kapsamlısı; kitapyurdu.com

en ucuzu; okuoku.com

ikisinden de alışverişim olmuştur, güvenilirdirler...

+1kitapyurdu

akçeşme de kokoreç yiyorsun da hemen yanındaki karadam'dan hiç mi tost yemedin arkadaş?

çınardaki big boys'da tavuk dürüm, çamlıktaki fatih pide'de kıymalı pide ve çamlık çorba salonu'nda da tuzlama'yı mutlaka tatmalısın.

bayramyeri'ndeki kaburga'yı da es geçmeyelim.

önemli not: tüm bunların yanında zafer gazozu tüketmeyi da unutmayalım.

arkadaş biraz önce hiç yeri yokken şey dedi "vedat milor denizli'ye gitmiş"

dün yayınlanmış program, bugün sabah da yayınlanmış. şanslıysan akşam da yayınlanır belki.

şanslı değilsen yıldız tvden bulabilirsin vedat milor denizli programını.

miniclip.com

orası aklıma geldi de çok kasar gibi geldi bilgisayarda. ama bakim yine de.

bir de site olarak değil de direkt oyun önerisi olsa, pek bi hazıra konmak istiyor gibiyiz aslında evet :/

www.haxball.com

www.gamezhero.com/online-games/strategy-games/tentaclewarsthepurplemenace-games.html

miniclip.com +1

armorgames.com da bayaaa iyidir

www.arcade.fi

Buda level pack
www.arcade.fi

katkı kredisi harcınla alakalı bişey. harcın bir kısmını ödemiyosun. öğrenim kredisi ise aylık yatan 240 lira civarı bir para

katki kredisi harc kredisidir ve harc odemezsiniz ya da bildigim kadariyla devletin odediginin uzerini odersiniz. geri odemesi var tabi okul bitince.

ek: ikinci öğretimsen katkı kredisine başvuramıyorsun. sadece 1. öğretimler başvurabiliyor.

vakıf okulu benimki.

sanırım öğrenim kredisi yani benimki.
sağolun millet.

sakın kullanma bu krediyi. kaşıkla verip kepçeyle alıyorlar.

fransız okullarında elit okul olayı vardı sanıyorum, ecolé de superior muydu öyle bir şeydi, onlara dahil olanı seçerdim en azından. bilmeyen biri için bir kriter olabilir.

3 okulda grand ecole zaten =)

Konu hakkında kendimin direkt bi bilgim yok yalnız;

turquie.campusfrance.org

bu site konu hakkında yardımcı olabilir.

global.mezun.com

burdan da soru sorma imkanı var.

erken uyanmak zorunda kalmamak güzel mesela, günün en güzel saatleri benim için 4'ten sonrasıdır, o saatte okula gitmek zorunda olmak. okul dışındaki çevrenden herkes okuldayken senin okulda olamayacak olman da kötüdür mesela. bide okuldan çıktığında hava kararmış oluyor o da kötü, insan üzülüyor.

bu arada ikinci öğretimler normal öğretimlerin derslerine de girebiliyor çoğu zaman. özellikle de devamsızlık olayı yoksa. ben bütün bi yıl normal öğretim dersine girsem kimse çakmazdı yani.

uyku dışında bi avantajı yok kanımca. gerçi uyku da herşeye bedel ama olsun.

kivanc1'in dedigi gibi günün zevkinin en çok çıktığı saatlerde okulda olman gerekebilir. gerçi bu bölümden bölüme değişiyor. devam zorunluluğu yoksa senden rahatı olmaz. sınav zamanlarında gidersin okula, senden önce sınava girmiş olan birinci öğretimlerden soruları öğrenirsin. ya aynısı yada benzeri çıkar zaten.

böyle böyle en son ne zaman okula gittim onu hatırlamıyorum.

erken kalkmıyosun derslerin 5 gibi başladığı için uyku problemin olmuyor. sınav dönemlerinde çoğunlukla 1. öğretimler 2. öğretimden önce sınav oldukları için soru alma şansın oluyor. bizde çok işe yarardı. bunlar avantaj olarak sayılabilir.
dezavantaj olarak, maddi açıdan harcı 1.öğretimden çok daha fazla o yüzden verdiğin paraya acırsın. okulda şenlikler başlar senin devam zorunluluğun olur tüm 1. öğretimler oraya giderken sen derse gidersin. yani akşam hayatını çalıyor senden biraz. ama daha rahat bence ben sadece maddi konudan şikayetçiydim diğer açılardan halledilebiliyor.

Avantajları dezavantajlarından fazla. Harç parasının normale göre 5-6 katı olması rahatsız etmiyorsa çok mantıklı.

İki sene ikinci öğretimdim. Güzeldir ikinci öğretim, Eskişehir'de ise daha da güzel olabilir. Örgünlerin iki katı para ödemen dışında bir eksisi yok bence.

sadece uyku değildir avantajı. gunduzleri part-time işlerde çalışılabilir, yabancı dil kurslarına gidilebilir.. bu iki saydığım şeyi yapmış biri olarak mezun olduğumda hem iş deneyimim vardı hem yabancı dilim daha iyileşmişti.. kötü yanı harçlar ama en azından bu şekilde gunduzun 4 katı olan harcımı kendim öderdim...

konuyu anladım en azından:D

www.ciceksepeti.com

o site güzelmiş de benim oraya çiçek göndermiyor. nerede yaşıyorsam amk.

Malesef bu saatten sonra anneler gününe teslimat siparişi almıyor hiçbir site. ben çarşamba gününe teslimat istiyorum, anneler günü yoğunluğu sebebiyle yine olmuyor. istanbul içi birkaç yer var sadece.

(git: www.444cicek.com )

ankara için cemreçiçek den sipariş verdim ben ve çok ilgilendiler. bence özel günler için normal çiçekçilerden sipariş vermek en mantıklısı.

yazdığın şikayetleri kafalarına göre düzenliyorlar, şikayetin çözülmediği halde çözüldü ibaresi koyuyorlar. yazdığın her şikayet zaten yayınlanmıyor. kısaca hiç bir işe yaramıyor, içini döktüğünle kalıyorsun. ha yüzde bir-iki ihtimalle ilgili firma seni arayıp sorunu çözüyormuş ama pek denk gelmedi bana.

sorun varsa tüketici hakları dernekleriyle çözmek en iyisi.

eskiden çok etkiliydi ama artık hiç değil.

www.eksisozluk.com
www.eksisozluk.com

ek yapmak gibi olmasın ama başka site tavsiyeniz var mı sikayetvar.com gibi?

yapıkredi'nin müşteri hizmetleriyle ilgili sorunum vardı. sadece onu yazdım. sonraki gün sabah bi uyandım "8 cevapsız çağrı" yazıyordu telefonda. adamlar gurur yapmış, sabah sabah 8 defa aramışlardı. çözdüler sonra tekrar arayıp.

en azından tek yazdığım şikayet olum sonuçlandı.

3.bp.blogspot.comüşünemedi.jpg

söylediğğin bu olabilir mi? "düşünmek" ve "cern" diyince.

bu olabilir mi:

www.umutersoy.net

gerçi mektup demişsin ama.

www.karikatur5.com olabilir mi

"insanlarla iletişim kurmak" kısmına telefonla iletişim de dahilse çağrı merkezi uygun olabilir.

yok hocam aslında onu kastetmemiştim. yani insanlarla daha içli dışlı bi iş, masa başında icra edilmeyen. ilk aklıma gelen bu tarz iş alışveriş mağazasında tezgahtarlık. ama birkaç yere gittiğimde "devamlı çalışan arıyoruz, öğrenci çalıştırmıyoruz" dendi. süpermarketlerde çalışmak da aklıma yattı ama muhatap olduğun insanlar belli, yalnızca çalışma arkadaşların. kasiyer olsan yalnızca para al-ver olacak, işin içinde iletişim becerisini artırabilecek bir durum yok. her neyse anlatabildim kendimi umarım.

az yorucu demişsin gerçi ama eski bir arkadaşım geçen gün uydunet'in tanıtım elemanı olarak çalışmaya başladığını söyledi. öğrenci o da ve çevresindeki 4-5 kişiyle dağılıp geziyorlar. üyelik yaptırabildiği kişi başına 20-30 lira alacakmış sanırım, yanlış olmasın. oldukça yorucudur kapı kapı gezmek ama bolca iletişim olanağı sağlar.

arkadaşım adana'ydı bu arada. illa ki vardır buna benzer şeyler.

@zunuduko iletişim becerisini de arttırıyor aslında, çağrı merkezi sayesinde sosyal fobimi yendim neredeyse:)

neyse söylediğin gibi genelde geçiçi arıyorlar öğrenciler için. geçen 2 hafta yurtdışı eğitim fuarları yapılmıştı mesela, o tarz işler sürekli olabilse, standda durarak bu isteğini gerçekleştirebilirdin.

turizm sezonu açılacak şunun şurasında bu arada, bana göre çok yorucu işler ama yine de belki isteğini karşılayabilir.

kariyer.net ten part time yazarak arama yapmanı tavsiye ederim baya bişi var.

herkese teşekkürler. stand işleri, çağrı merkezi, cafe garsonluğu gibi öneriler geldi. daha da eklemek isteyen olursa memnun olurum.

garsonluk, ama az yorucu değil.

starbucks'ta baristalık (bildiğin garson işte ordaki satış yapan elemanlar) eğer okul saatlerime uygunsa cazip geldi. bunun dışında çağrı merkezlerini de düşünüyorum. stand işleri genelde tam gün oluyormuş, benim hafta içi her sabah okulum olduğundan uygun değilmiş.

3'e al 5'e sat. ne olduğu önemli değil.

@adslmodem tamam işte işin maddi kısmı mesele değil dediğin gibi sadece yurt diyenler neye göre diyo avantajları neler onu merak ettim.

ilk sene yurt sonra ev olayı deli saçması, onu ben söylüyeyim; yurda alıştıktan sonra eve çıkıp ekstradan deli masrafa girmeye hiç gerek yok. öğrenci evi dışarıdan makara kukara görünür de maddi açıdan deli zorlar, evin temizliği boku püsürü zordur ama yurda oranla deli rahattır.

imkanın varsa elxa'ya +1 derim.

edit: ha bi' de, evde yemeğimizi kendimiz yaparız, aradaki fiyat kapanır panpa demeyin kendi kendinize. o olay yalan oluyor bi' yerden sonra.

kesinlikle ev.asla bulaşma yurt olayına.

evde kalıyorum ama yurt diyenler tembellikten diyodur herhalde, telefon elektrik doğalgaz tek tek uğraşmak istemiyodur, sabah akşam ne pişirsem derdi olmasın hepsi önüne hazır gelsin istiyodur, yurt ortamındaki kalabalıkla birlikte gırgır şamata yapmak istiyodur. bu böyle gider.

evde yaşamalısın.

Ev:
Artıları: Rahat, kirayı ödediğiniz ve ev sahibiyle papaz olmadığınız sürece devamlılık, arkadaş, aile, akraba ziyaretleri daha kolay.
Eksileri: Pahalı, çok işi var (temizlik, faturalar, vb.), okula yakın bulunmazsa ulaşım sorunu var, ev arkadaşı gürültücüyse çalışmak imkansız.

Yurt:
Artıları: Genelde okula daha yakın, odaya çekilince sakin ortam, fatura, temizlik gibi dertleri yok.
Eksileri: Eve göre daha rahatsız (çünkü otel gibi), okulun içindeyse hep aynı ortamda olmanın verdiği gerginlik, yazları boşaltma gerekliliği.

Aklıma biraz düşününce gelenler bunlar. Eklemeler mutlaka olacaktır.

ev. kendine ait bir odan olması paha biçilemez bir şey.

laf hazırlamış olabilirsin ama doğruyu söylemek vazifem :) ilk sene yurt diyorum çünkü fakülte dışından insan tanımanın en güzel yolu bu. ilk sene sağlam bir ortam yaptıktan sonra kafana uyan iki üç arkadaşla eve çıkmanı tavsiye ederim. öyle yaptım, mutluyum :)

- ilk sene özel yurtta kaldım. 2 kişilik odalar. ortak mutfak, ortak banyo. rahat değil. gürültüsü bol. sınıfta kaldım.
- ikinci sene 4 kişi 3+1'e çıktık. bulaşıklar, yemekler sorun oldu. alış veriş falan fıstık sorun oldu. temiz olmayan mutfak, salon bana dert oldu. sonuç; ayrı evlere dağıldık.
- bu sene tek kişiyim. böyle iyi...

kıssadan hisse: nerde çokluk orda bokluk. 2 kişiden fazla eve çıkılmamalı bence. mümkünse tek çıkılmalı.

5 senelik üniversite kariyerim;

2 sene ev
2 sene özel yurt
1 sene de devlet yurdu (şuan)

herşeyi denedim yani. yurt her zaman kısıtlamadır. özel yurtlar sadece biraz esnek. yani 20 yaşına gelmiş adama "gece neden gelmedin" deniliyorsa, orada bi süre sonra insan tabiki rahat edemez. ev ise nasıl desem şimdi. rahatlığın mna bile korsun. ağzımı bozdum kusura bakma o denli bişey olur. oranın da sıkıntısı maddi sadece ama sen maddi kısma girmeyin demişsin. eğer az biraz sosyal biriysen, yani ev arkadaşların dışında ilişkilerinde olacaksa, ev her türlü.

maddi yönden sıkıntın yoksa eğer ilk sene yurt sonra ev derim.

direk ev olayına girdiğinde yanlızlığı da pek sevmiyen birisi isen sıkılabilirsin.

ama benim arkadaşla makara yapmaya ihtiyacım yok diyosan eğer yurt olayı hakkaten otelden farksızdır.tam olarak sahiplenme olayı olmuyor.

evin zorlukları da keyfinin yanında ayrı bir anı olarak kalır hayatında.ama yok ben beceriksizin tekiyim diyosan eve de bulaşma tek kişi kalabileceğin odası olan bir yurda yerleş.

üniversiteye başladığım andan itibaren başarılı olduğum her durumda peyda olup, başarısız olduğum her durumda kayboldu ortadan. dört sene lisans, üç buçuk sene yüksek lisans ve bir sene iş bulana kadar geçen sekiz buçuk sene boyunca bir göründü bir kayboldu, ta ki çalışmaya, dolayısıyla para kazanıp aileme az çok katkıda bulunabilmeye başladığım an gerçek olarak hissettim ben bunu. okuduğum bölümle çok alakasız bir işte çalışıyorum, yaşım da 26.

çalışmak, para kazanmak, aileye yük olmamak,hatta katkıda bulunabilmek -ki bir işe yaramak diğer bir deyişle-, kendi ayakları üzerinde durabilmeye başlamak önemliymiş meğer şahsım adına az buçuk huzura ermek için.
en azından hayatımın aile ile ilgili kısmını hallettim, topu çıkarttım elimden, büyük ölçüde rahatladım.

25 yaşındayım daha da hiçbişeyin yola falan girdii yok. peder beim yaşımdayken ben 7 yaşındaymışım. aklıma geldikçe çıldıracak gibi oluyorum.

23 yaşımdan bu yana o his devam ediyor. O yaşa kadar üniversitedeydim, 1. sınıftan son sınıfa kadar evden (internet üzerinden) çalışıyordum. O yaşa kadar birkaç ilişki, bir büyük aşk, bir önemli rahatsızlık atlattım. Aşktan yana keyfim yerinde değilken işlerim daha iyi gitti, o dönem hiç baba parası yemedim (1 yıl kadar). Kadınım, kimse askere gitsin istemem. Dil bölümü okudum (İngilizce), serbest tercüman ve yerelleştirme uzmanıyım. Biraz Almanca biliyorum, son birkaç yıldır kendi kendime Rusça ve İsveççe öğrenmeye çalışıyorum.

Hayatın yola girmesi bence "her sene" olan bir şey. 23 yaş demiş olabilirim ama o aslında hayatımın yolunun ana hatlarını görebildiğim yaşım. Biraz da "hayat"tan kastın ne olduğuna bakar. Astroloji köşelerindeki gibi iş, aşk, aile, sağlık mıdır? Bir tanesi hiç olmadığı kadar iyi giderken ötekisinde hayati sorunlar olabilir. Hangisinin önemi bir diğerine feda edilmeli... "X olmadan asla"larımız farklı. Bu sene x sorunu çözülür, hah deriz hayatım yoluna giriyor. 60 yaşında hah emekli oldum artık hayatımı yaşayacağım'a kadar gider bu döngü.

Bu soruyu sorarken hangi yaş aralığının tam anlamıyla kendi ayakları üzerinde durmaya başladığını tespit etmeyi amaçladığınızı tahmin ediyorum. Soruyu gayet doğru sormuşsunuz: ...hissetmeye başladınız? Şahsen hala hissediyorum, hatta gece gece bir dilekte bulunayım iç döküyoruz madem, 2011 yazında herkesin hayatı hissettiğinden daha güzel olsun, "vay be" diyelim, "en güzel aşkı, en rahat işi, en eğlenceli arkadaş ve en huzurlu aile ortamını tattım sanıyordum ama bu yaz yoluna girdi".

Hadi bakalım dökülsün etektekiler :)

25 yaşındayım. hala hiçbişey yolunda deil. okul bu sene bitiyor. seneye hayalimdeki mesleğin okuluna gideceğim. şu anda hem çalışıyor hem okuyorum ayrıca nişanlıyım ama hiçbişey yoluna girmedi bence.

yaş 21.
2. üniversitedeyim. ilk üniversitede biraz "gencim yea" modunda takılırken, şimdi istanbul'un getirisi midir bilmem, ne sınıftakilerle ne de yurttakilerle adam akıllı takılıyorum. nedense saçma bir şekilde herkese "siz gezin tozun, birkaç yıla herşey sırtınıza binecek" modunda bakıyorum. görende 30'u geçip tüm hayatın yükü omzunda olan biri sanar beni. 16 yaşında hayatı çözdüğünü sanan kız'ın biraz büyük ve erkek modeli oldum galiba.

hem okuyum hem çalışıyorum bu defa. kimseye yük olmuyorum bu yüzden. sanırım bu sebeple "herşey benim omzumda" hissiyatını sık yaşayıp öyle bakar oldum olaylara.

kısaca ve özetle : bi skin yoluna girdiği yok. asosyalin el kitabı diye bi kitap yazacak kadar insanlarla alakasız, bir sevgili bulma ihtimali okulumu 4 yılda bitirebilmem kadar uzak, loserın teki oldum.

sanki bunu yazmayı bekliyormuşum, bir gaz günah çıkarttım sanki.

Yas 37, ikinci kariyerime iki yıl once başladım. Unı biter bitmez çalısmaya başladım, öğrenciyken de aileme cok yuk olmadım. Doktora yaptım, İngilizce-Almanca bilirim. Çince ve rusça öğrendim. HAyarımın hiçbir döneminde işlerin yolunda gittiğini düşünmedim. Sadece ilk isime başladığımda sanırım fixe oldu diye düşündüm, ama olmadıgını, olmayacağını asla bilemezddim. Sonra anladım ki, burası dünya ve kaygılar olmalı. Hiçbir zaman her şey yolunda diyemezsin, demek icin kendini tamamen kandirman gerekli. Heideger'di sanırım "insanı kaygıları hayatta tutar" diyen...

yaş 32, zengin olmadıkça hayat yoluna girmiyor. ben bunu öğrendim.

aslında tabi sormaya çalıştığın şeyi anlayabiliyorum. hayatı idame ettirmek vs. ancak hayat zaten hep yolunda (veya fempusayın dediği gibi asla yolunda değil-yuvarlanıp gidiyoruz), yani şimdi biri sana gelip şöyle çalışıyorum, böyle çocuğum var şu şekilde evlendim, hayatım tıkır tıkır rayında dese bile bir iki sene içinde bunların hepsi tepetaklak olabilir, tümüyle değişebilir. o yüzden hayatta öyle yaptım oldu bundan sonra artık hep böyle gibi bir durum pek olmuyor. insan sürekli kendine bir amaçlar koyuyor, paramı kazanayım herşey yoluna girecek, okul bitsin rayına oturucak filan diye ama bu durum gerçeklerle bağdaşmıyor bence. çünkü durumu dengelediğin an dengelenmesi gereken başka olaylar çıkıyor. o yüzden çok canını sıkma.
ben de hayatın ortası denilen bölgeye yakınım ama hayatım yolunda mı bilemiyorum. bundan bi kaç sene evvel evlenmenin, çocuk yapmanın bu yola girmek olduğunu düşünüyordum eh bunlar da olmayınca sanırım öbür boyu off track gezicem artık :) baktım ki yol mol yok. kafana göre takılıyosun işte..

insanlar şüpheci varlıklardır. ne olursa olsun her şey tam anlamıyla iyiye gidiyor diyemez bence. diyorsa da dışarı diyordur, içerisinde kendini kemiriyordur. sırf bu yüzden karma diye bi felsefe geliştirmiş insanoğlu. yaptığın kötülükler er ya da geç sana geri dönecek diye.

askerlik büyük sorun evet, hala yapmadım ben de (aralık 2010'da gidecektim, araya yüksek lisans girdi, buyur ettim ben de), yabancı dil kendiliğinden gelişiyor eğer sen öğrenmeye açıksan, bi de bol bol ingilizce kitap okuyun derim (stage 1 ve 2'lerden başlayın), şu an bir dergide çalışıyorum iyi bir pozisyondayım, bir şekilde hayat buralara itekledi beni de. internetten yazı yollayarak başladığım dergicilik kariyerime şimdi bir derginin yazı işleri sorumlusu olarak devam ediyorum. bunun olması için ise ekstra bir şey yapmadım, sadece işime odaklandım. anahtar cümle de bu zaten. yaptığın iş ne olursa olsun, odaklandığın zaman, ortaya çıkan sonuç ve sana uzun vadedeki getirileri senin beklediğinden daha iyi olabiliyor. hem de ekstra bir şey yapmadan, sadece yapman gerekeni yaparak.

şimdi dışarıdan bakıldığında "daha ne istiyorsun ulen gabon maymunu!" diyebilirsiniz bana. ama işte kazın ayağı öyle değil. hayatımın yoluna girmesi için daha önümde aşmam gereken engeller var. hiçbir zaman baba parası yiyemedim, hep kendimi idame ettirmek zorunda kaldım. artık birikim de yapıyorum. hepsini toplayınca aldığım maaş zaten anca yetiyor. buna rağmen okul ve işi devam ettirmeye çalışıyorum.

kendime bir hedef koydum, 28 yaşında (az kaldı lan :( ) bu hedefleri tutturamamışsam, hayatın b planına geçeceğim: ortalama yaşam formu. eh benim de hedefim b planına geçmemek haliyle.

ha bir de şöyle bir şey var, insanlar sürekli "işte şimdi silkinip kendime geleceğim ve hayatın tadını çıkaracağım" diye diye yaşlanıyor. bir bakıyorlar ki hayatlarının sonuna gelmişler ve o hep bekledikleri hayat aslında yok, yaşadıkları ve harcadıkları hayat var, fakat değerini bilemedikleri için kaygı dolu geçirmişlerdir (ben bu olayı nerede izledim ya, bir animede geçiyordu sanki). yani demem o ki, kaygı dolu da olsa hayat bunun ta kendisi zaten. sen, senin kendine yüklediğin/sana verilen sorumlulukları hiçbir ekstra çaba göstermeden eksiksiz yerine getirirsen zaten illa ki bir şeyler oluyor. şu çeyrek yüzyıllık hayatımda istikrar ve konsantrasyon en önemli kelimelermiş, onu anladım ben.

istiyorsun ki 30'undan sonra "wowww o yaşta hayatım değişti" diyelim. ama yok öyle bişey. sen, hayatı bir yol gibi, günleri yolculuk gibi, deneyim ve tecrübelerinide o yolda önüne çıkan madeni paralar gibi düşün. her gün 1 para topla. sen bunları yapınca zaten kaderden şikayet edemezsin. ayrıca hiç birşey yapmamak yada her zaman yanlış yapmak hayatını kontrol edemediğini düşündürür.

deckard son cümlen tam benlik olmuş. bende kendime 30 yaş sınırı koydum:D ama bir bk olmayacağını biliyorum.

24 yaşındayım ve daha uzuuunca bir süre hissedemeyeceğim.

23 yaşındayken okulu bitirdim. bitirir bitirmez önüme ilk gelen işte çalışmaya başladım. 25 yaşımda evlendim. daha iyi bir işte çalışmaya başladım, eşim iş kurmuştu evlenmeden önce, onu batırdı, falan filan. sonra, evlendikten 1 yıl sonra işler yoluna girdi. evimizi, arabamızı aldık, ay sonunu düşünmeden geçirebildiğimiz bir hayatımız vardı, v.s. ta ki çözemediğimiz sağlık problemleri ile karşılaşana kadar. şu anda maddi konuda sıkıntı yaşıyor sayılmazsak da elimizde avucumuzda ne varsa küçük bir umut için sağlığa harcıyoruz. diyeceğim, her şey her zaman tam olmuyor ama herkes için bu böyle olmaz tabi.
not: 30 yaşındayım, elektronik mühendisiyim.

şu an 25 sin mesela tamam 30 da herşey düzene girecek dersen. kafana öyle bir set çekersen. mental olarak ona odaklanır ve kendi kendini geriye atarsın. o yaşı beklemeye başlarsın ve o yaş geldiğinde mucizevi bir değişiklik olmaz. hayalkırıklığı daha büyük olur.

mantıklı bakarsan hayatın düzene girme yaşı diye birşey yok. olsaydı bile bu biyolojik bir fonksiyon olmadığı için. sarışın ırkta 21-22 yaş arası esmerlerde 23-24 diyemezdik.

hayatın düzene girmesi tamamen sana ve içinde yaşadığın şartlara bağlı bir durum.

yas 30 bi sikim yoluna girmis degil. yabanci dil okuldan geldiydi. makina muhendisiyim, santiyecilik yapiyorum, askerligi halledeli cok oldu, guzel para kazaniyorum ama isimin devamliligi yok, proje bitince yeni is aramam gerekiyor. zirt pirt ulke degistiriyorum, bi yerde en fazla 2 sene kalabiliyorum. yer yurt belli degil, memlekete donsem bu kadar para vermicekler, hem de bunca yillik santiye tecrubesini cope atip tekrar sifirdan baslamam gerekecek. calistigim cografyalar genellikle acayip sikindirik. sosyal hayatim genel olarak cok zayif. bu sekilde omrum curuyor, hic bisey stabil degil, zaman akip gidiyor. evlenmem lazim gibi hissediyorum, sanki bu herseyi cozecekmis gibi geliyor, bu herkes evleniyor baskisi degil, yalnizliktan biktigim icin boyle. ama karsima degecek biri cikmiyor. turk olsun gibi bi derdim kalmayali cok zaman olmus olmasina ragmen olmuyor olamiyor. bi yerlerde cok buyuk bi hata yaptik ama bakalim.

okula başladığımdan beri hayatım yolunda gidiyordu üniversite başladı ağzına sıçıldı. yaş 19 bu arada çok ciddiye alınacak bir vaka değil yani

hayatınızda bir şeylerin yoluna girdiğini, düzene oturduğunu kaç yaşlarınıza geldiğinizde hissetmeye başladınız?

33 yaşındayım daha öyle şeyleri rutin bir şekilde hissetmedim ve sanırım hissetme gerekliliğime de artık inanmıyorum. babalarımızın analarımızın dönemleri geçti artık. düzene oturmuş hayatların nasıl parçalandığını gördükçe de girmesin daha iyi der oldum..

o yaşa gelene kadar neler yaptınız, hangi yollardan geçtiniz? baba parası yemeğe devam mı ettiniz?

25 yaşımdan beri yemiyorum. hangi yollardan geçtimin cevabı uzun..ancak bildiğim şey seninle aynı kalibrede ki kadın ve erkeklerin yollarından geçmemek bazen çok akıllıca olabiliyor.

erkekseniz askerliği nasıl hallettiniz? yabancı dil için bir şeyler yaptınız mı? mesleğiniz nedir?

askerliği kısa dönem yaptım geçti. gene çağırsalar nah giderim. ama aradan çıktı iyi oldu. yabancı dil için okudum, dinledim iyi kötü çalıştım. yabancı dili olmayanların ne kadar zorlandıklarını ahancık gördüm.

öğrendiğim bir şey, abi sakin ol. olur. herşey olur. sakin ol demek git gebeş gebeş yat bi moka yarama demek değil. sakin ol, güzel güzel işine okuluna dersine bak. gelecek sen istemesende gelecek. önemli olan o geldiği zaman orada olabilmek sağlıklı bir bünye ile. çevrende ki bir çok malın nasıl bu yaşa gelip hayat kurduklarını düşün. senin yapmaman işin en büyük engel aslında bu gerginlik. uyu babacım geceleri..

şimdi hatırladım,

www.youtube.com

ingilizce. türkçe altyazı yok. bir şekilde anlayabilirsen çok rahatlatır.

caps ?

gannicus yakışıklı
melitta güzel değil

not: erkeğim

gannicus 6/10
melitta 5/10

yalnız caps'te gannicus at hırsızı gibi, melitta da daha bi güzel çıkmış.

melitta güzel
gannicus'u bilmem

gannicus'u beğenmedim ama melitta güzelmiş.

not: kızım.

gannicus, servet çetin'in vücut çalışmış hali. melitta da ezgi mola'nın kilo vermiş şekli.

Gannicus'dan bana ne kızlar düşünsün.
Melitta fena değil, çıkardım ama aşık olmazdım.

Crixus siker. Melitta güzel.

melittaya bayılıyorum ya

Melitta'nın gideri var.

Melitta'yı Ebru Polat'a benzeten sadece ben miyim ya?

izliyorum çünkü dizi :). Selena olsa anlarım sorma sebebini de öyle bir geçer zamanki dizisinin erkeklik kızlık ile alakası yok ki.

hoşuma gidiyor. neden erkek diye ayırdın ki? sonuçta bir aşk-ı memnu izlemiyoruz.

ben izliyorum.sadece kadınların duygusu yok ki bu dünyada.

hem burda bi ailenin dramı anlatılıyor.İzleyen herkes oturup ağlamak zorunda değil.

bu arada oyuncuların da hakkını vermek lazım.başkaları olsa onlar yerinde belki bu kadar tutmazdı bu dizi.

sonuç olarak , bende izlerken ağlamıyorum, keyif aldıgım için izliyorum.kurtlar vadisini izleyen kadınlar gibi yani.

İzliyorum, ama oyle zır zır aglamıyorum. Hikayesi çok fantastik ama yine de gerçekçi duygular, veya gerçekçi olabilecek duyguların aktarıldıgı sahneler hoşuma gidiyor.

hayır ne bileyim paso ağlama sahnesi ayrılma falan var herhalde ne zaman açsam bunlara denk geliyorum.. hani biz genelde erkek milleti olarak fazla ajitasyona, ağlamaya, bağırmaya çağırmaya gelemeyiz.. bir de senaryosunda ağlamak, boşanma dışında başka bir şey var mı??

bişey yok boşver izleme sen.

bizde can sıkıntısından izliyoz zaten.

osman için izliorum, bana küçüklüğümü hatırlatıyor.

300 kişilik erkek öğrenci yurdunda, yayınlandığı gecenin vazgeçilmezi.

ötesi ?

bi aile dramı var sonuçta erkek olsakda bizimde bir ailemiz var :)

arada gözümden iki damla yaş süzülmüyo değil.

alternatif olarak ;
www.papirus.com.tr
www.ambalajbul.com

olabilir.

plastik kağıtlar var. onlar herhalde geçirmiyordurlar yani. büyük kırtasiye mi desem d&r tarzı yerler mi desem oralarda vardır.

epson'un sitesinde şöyle bir şey var;

www.epson-store.de

işini görür mü bilemiyorum.

mumlu kağıt? kasaplar paket yapar hani?

mumlu kağıtlar zor olur sanırım. üzerine kolayca yazılıp çizilebiliyor olması gerek çünkü.

diğerlerine de mail attım. teşekkürler

çapa. kabataştan tramvaya bin, çapa'da in. kan merkezinin hemen karşısındaki sokaktan dümdüz gidersen sokağın sonunda.

(bkz: patates baskı)

patates baskı

patates baskı +1

fatih solmaz'a atılıyordu galiba mail. [email protected]

yanlışınız var. 240 olmalı.

imkansız... gerçi akp'nin seçim yatırımı da olabilir ama hiç sanmıyorum. ben 240 diye duydum ki bu bile fazla geldi bana. 220 olur gibi bir his var içimde...

bende ılk duydugumda yok artık dedım :) ama seçim yatırımı olabılır tabıkı ..

240 duydum ama muhabbet arasında geçti, kaynağı nedir bilemem.

arkadaşım bugün 245 olmuş dedi

herkesde bi heyecan var desenize :) :)

hee harçlar kalkacak sınavlarda internet üzerinden yapılacakmış.
bende 240 duydum hacı.

o değil de ayın 10'unda yatacak diyorlardı bi de. 3 gün zararım var aralık ayında aldığım paraya göre. isterlerse 350 yapsınlar o 3 gün para yatmazsa sıçışlardayım.

evet 320 ama dur. heyecanlanma. kyk yurdunda kalıyorsan eğer 240 tl kredi ücretine ek kyk yurdunda verilen yemeklerin 80 tl değerindeki 1 aylık fişini vericekler. sadece 1 aylığına. o yüzden 320.

Biraz küçük gibi sanki. Kaynağı nedir resmin?

klasik olacak ama yin yang'a benziyor.

heroes'un sembolünü de andırıyor;
www.yabilirsek.com

Mevlana Celaleddin-i Rumi Askin Dansi filminde Mevlana'nın öğrencilerinden birisinde var

img109.imageshack.us

sanırım burda biraz daha net

Heroes adlı dizideki "GodSend" (Tanrı vergisi) kanjisine benzetmiştim. Değilmiş.

greenpeace gibi boş birşey. gsm şirketi falandır arkasındaki de..

"daha fazla hayat" sloganından sonra ipod, bilgisayar, şarkı falan diyince "hayat bunlardan ibaret değil" falan diyecek sandım ne yalan söyleyeyim.

bi derdi var ama düzgün anlatamıyorlar. troll mü yoksa?

download legal olsun diyor olabilirler mi? 250 bin şarkıyı legal olarak satın almak istese (her albümde 15-20 şarkı olduğunu varsayarsak) 14-16000 tane albüm satın almış olması gerekir.

Turkcell

yapı kredide hesabım var 4-5 yıldır. 3 yıl boyunca o "hüpletme" işini iyi yapıyorlar-mış, şans eseri farkettim. daha sonra hesabımın öğrenci hesabı olarak vs açıldığını belirten bi dilekçe yazdım, o indirdikleri tüm paraları (3 yıllık) bir anda geri yatırmışlardı hesabıma.

ek anektod tabi bu.

her banka öğrenciye töleranslı davranır. ben iş bank ve yapıkredi kullanıyorum, ikisi de hesap işletim ücreti almaya kalktığında tüketici hakem heyeti ile geri aldım.
bakınız capsli: (bkz: #20801502)

işbankası işte üniversiteli olarak benden ne kredi kartından ne hesaptan hiç ücret almadı şimdiye kadar.

kesinlikle yapı kredi.

ben yıllardır yapı kredi kullanıyorum. hiç bi zaman hesap işletim ücreti kesilmedi. tavsiye ederim.

@eter +1

yapıkredide 5. yılımdayım öğrenci olarak. hiç almadılar benden de hesap işletim ücreti. b tipi fon da var altın hesabı da var vadesiz mevduat da play world kredi kartıda. 1 lira ödemedim.

picasa

onda oluyordu dimi? sadece fotoğraf taratmak için kullandığımdan. deniyeyim bi.

kolaj yapmıyo sanırım ama diğer düzenlemelerde photospace gayet iyi.

Irfan View'e Color Efex Pro plug in et, hayatını kurtaracaktır emin ol.

üni değişikliğinde normalde kesmiyorlar ancak 2 sene sınıf tekrarı fln yaptıysan kesiliyor (başıma geldi ordan biliorm). aldığın 3 senelik kredi miktarı üzerinden ödeme yapıcan ve normal kredi anlaşmasında olduğu gibi okul bittikten 2 sene sonra başlayıp 2 seneye yayılan bi ödeme planı deil, direk kesildiği yıldan başlatarak 1 sene içinde geri istiyorlar. herhangi bir yerde sigortan yoksa, öğrenci olduğunu belirttiğin bir dilekçeyle yurtkura başvuruyorsun 1 sene ödemeyi erteliyorlar. faiz işlemeye devam ediyor tabiki bu ay sonuna kadar dilekçeyi vermen lazım yalnız.

"üni değişikliğinde kesmezler"den kasıt yatay geçiş falan mı, yoksa benim gibi gibi kayıt sildirip başka bi üniversiteye geçmek de dahil mi olaya? pek başarılı bi öğrenci değildm kabul ama alttan aldığım dersler hiç kesin sene kaybettirecek kadar olmamıştı. ona göre dilekçe veririm de.

bir de yani dilekçe versem bile devam ettirilmez mi yani?

öss ile okul değiştirdim bende, tekrar öss ye hazırlanırken zaten repeat öğrenciydim, 2 sene üst üste 1.8'in altında gözüktüğünden dolayı diğer bir deyişle başarısız öğrenci olarak gözüktüğümden dolayı yurtkurdaki kadının dediği, sözleşmede yazıo 5 senelik diye 5 sene verilcek diye bir kaide yok 2 sene üst üste başarısız olunursa ödemeler kesilir, aldığın kredi üstünden hesaplama yapılıp geri ödeme planı çıkarılır demişti.eğer okul değiştirmeden önce 2 sene aynı sınıf olarak gözükmediysen kayıtlarda kredin kesilmez. ama 2 sene sonunda hala aynı sınıf olarak gözüküosan gözünün yaşına bakmıolar önüne ödeme planını koyuyolar.

1,80'nin altındaydı evet. şimdi anladım. teşekkürler.

(bkz: kosova)
(bkz: uck)

biz sırbistanı yenince arnavutlar da yenmiş gibi sevindiler, bu sırplara battı, bir kaç olaylar bitmedi.

aslında bu insanlar birbirlerini sevmiyorlar. makendonya, yunanistan, sırbistan, arnavutluk, bosna, hırvatistan; hep bir kavga içerisindeler. hepsi değil tabii, fanatikler hep çıkıyor bir şekilde.

hem kosova. hemd e o bölgede birbirinden nefret etmeyen yok gibi bir şey. herhalde bir slovenya alakasız falan.

Ozet geceyim;

Tarihten gelen bi birbirinden ifrit olma durumu var tabi arnavutlar ve sirplar arasinda. Ama bu kadar tirmanmasini saglayan yugoslavyanin dagilmasi ile basladi. yugoslavyada ayni turkiyede oldugu gibi sanayi kuzey batida yani slovenya ve hirvatistanda yogunlasmisti. bu yuzden ilgili bolgeler zenginken guney dogu kismi zugurttu. bunlarin en zugurtu de kosova idi. Yugoslavya icerisinde ise slovenya, hirvatistan, sirbistan, bosna, makedonya, karadag birer devlet statusunde ve birlikten ayrilabilecek durumdayken. Kosova ve voyvadina ise sirbistan icerisinde otonom bolge statusundeydi. Parcalanma baslerken kosovali arnavutlar, ki cogunlugu onlar olusturur, otonom bolge statusunden diger devletlerle ayni statuye gecmeyi talep ettiler, tabi siktiri yediler. Tabi boyle olunca UCK cikti ortaya arnavutluktaki milliyetcilerin de destegi ile. Kosovada uzunca sure resmen savas yasandi fakat kamuoyunun dikkatini cekmedi, sonra nato mudahelesi geldi ve kosova BM kontrolunde bir bolgeye donustu. Son referandumda da bagimsizligini ilan etti.

Sirbistan hala kosovayi bagimsiz bir ulke degil kendi otonom bolgesi olarak taniyor, ve azinlik sirplar araciligi ile karistirmaya devam ediyor falan filan iste.

Aslında biraz yanlış sormuşum soruyu. Kosova sorunu, Sırp-Boşnak-Hırvat, Yunan-Makedon çekişmeleri falan bilinen malum şeyler tabi ama benim esas merak ettiğim son günlerde ne bileyim bir saldırıdır, provakatif bir harekettir gibilerinden birşey mi oldu da iyice göz önüne çıktı bu sorun? Yoksa hep böyleydi de biz mi görmüyorduk?

kaldığım yurta aralarında su sızmıyor ama, en çok buna şaşırıyorum. balkanlardan toplanıp tömer'e gelmişler. bosnalısı, sırbı, kosovalısı, arnavutu.. gerçi bi çoğunun verdiği cevap standart "ben arnavutum ama sırbistanda oturuyoruz biz" gibi. sadece 1-2 tanesi sırplarla muhabbet kurmamaya dikkat ediyor. ama işlerine gelince de öyle can ciğer kuzu sarması oluyorlar ki.

@akatreil orasi oyle; insan yurt disinda devlet politikasindan cok kulturun yakinligina bakiyor. Ben burada yunanlilara kil olan turk ya da turklere kil olan yunanli gormedim mesela :s

sırpların orospu cocugu olmasından kaynaklanıyor.

wishes karadagda arnavutlar degil karadaglilar cogunluk. ayrica bir milleti toptan orospu cocugu diye yaftalamak nasil desem... biraz eblehce

ayrica hirvatistan asla slovenyaya girmek gibi bir tehditde bulunmadi onu yapan yugoslavya yani sirbistandi. Slovenyada zaten neredeyse baska hicbir azinlik bulunmadigi icin onlarin ayrilisi kansiz oldu.

wishes karadag en sorunsuz ayrilan ulke oldu ki referandum yapildi zaten ayrilma hakki vardi ayrildi. ayrica sirplar %32 arnavutlar %3 karadagda

sürücü güncelle, lakin biraz kasıntılı olabilir yada hepten eline alabilirsin cd sürücünü..

pek bi teknoloji özürlüsüyüm yapamam onu herhalde. gerçi bi garantiye göndereyim öyle bişeyse artık.

hayır kalabiliyorlar.

evet ama öncelik anadoludan gelenlere mi ne veriliyormuş. kalan yer olursa yer veriliyor. işini riske atmak istemiyor yine de.

anadolu yakasında sınır kartal, avrupa yakasında da ikitelli ve avcılar civarı sanırım. ben kartal'da oturuyorum ve yurtta kalıyorum. florya biraz sınırda sanırım, en temizi ikametini başka yere aldırsın derim ben.

risk kesin var. ama boyutunu bilemem.

hmm tamam, tek çıkar oydu zaten şimdilik. sağol.