Nelerden hoşlanırsın nasıl bir şey denemek istersin ki?

Mevsim olarak kötü, yürüyerek gezmek can sıkıcı olabilir.
Doğa desen belki bir iki koru yürüyüşü. Yaprakların çoğu dokulmustur ama dökülme zamanı güzel. Olur.
Yemek desen, istanbulda yaşayan için yemek önerisi yapılabilir ama yemek yemek için buraya gelinecek bir şey aklımda yok.

Düşündüm de ben olsam mutlaka sirkeciye gider, baharatcilarin oradan geçip mercan yokuşunda her yere göre çıka dükkanlara baka baka kapalı çarşıya doğru yürürdüm. Nasıl her şeyin bukunabikdigine hala şaşırırım.
Sultanahmet te köfte olabilir peşine.

Ortalama bir nerd olmayı yeni yeni geçen sene bırakmış, kendini topluma kazandırmaya çalışan biriyim diyebiliriz.

Antika pazarı falan tarzı mekanlar var mıdır acaba

www.hurriyet.com.tr

ctsi istanbul modern'de takıl
ctsileri haraç mezat kitap diye açık arttırma kitap satışı var taksimde(facebookta gruplarını bul üye ol) almasan bile şahane event.
yoga kursu bulup, hafta sonu derslerine katıl.

2019'un ilk yarısı bombaydı, ikinci yarısı içimden geçti. 2020'den beklentiler tavan. iyi seneler.

2019'a bana yazan bir kızla birlikte girmiştim, ilk date'imiz idi. Başlarda aşktan gözüm kör iken bayağı iyi geçti ama sonrasında pişman oldum maalesef. Arkadaş kalmaya çalıştım ama sürekli sorunlar çıkardı bitmek zorunda kaldı.

Birkaç ay sonra hayatımın aşkını buldum diyordum, karşılıklı cümlelerimizi tamamlıyorduk vs. 2 gün önce bitti maalesef. Yine de bayağı medeni ayrıldık, kendimle gurur duyuyorum. Karar verdikten sonra birkaç saat oturup konuştuk, bir süre yürüyüp karşılıklı teşekkürleştik ve vedalaştık. Yine de ilk kez biri benden ayrıldı hayatımda ve resmen ölümlülüğün farkına varan insan gibi oldum daha yeni çıkıyorum şoktan.

Onun dışında birkaç ay saçma bir işte çalıştıktan sonra artık şans diyeceğim sanırım ama mükemmel bir işe başladım. Kariyer planlarım en az bir 10 senelik ilerlemiş oldu birkaç ayda. Umarım herkes böyle şanslar yakalar.

Yeni yılda tek yapmak istediğim sosyal kaygımı yenebilmek. Yavaştan yavaştan başladım ama kendime inanıyorum 2020'de bunu aşacağım.

Mutlu yıllar herkese!

Şubat ortalarında okul bitti. Biraz boşluğa düştüm. Bir süre iş aradım. Sonra istediğim gibi bir iş denk gelmediğinden ales çalışayım bari dedim. Bu arada 6 ay kadar düzenli spor da yaptım. Yüksek lisansa başladım tam derslere giderken mantıklı bir teklif geldi. Onun koşturmacaları başladı ve dersler ilk dönem kaldı. Şimdi şimdi rutine bindirdim sayılır. İkinci dönem devam ederim diye düşünüyorum. Tıpkı diğer yıllar gibi inişli, çıkışlı, üzüntülü, sevinçli bir yıl oldu. Hayatımın yeni evrelerini görme fırsatım oldu.

Yeni yılda eğer bileğimdeki sakatlık geçerse tekrar düzenli spor yapmak istiyorum. İş konusunda gelişmek istiyorum. Belki askere giderim. Çok uzun vadeli plan yapmak bana göre değil. Teşekkürler senin de yeni yılın kutlu olsun.

2016-2018 çok kötüydü, 2019'da toparlandım, genel olarak güzel geçti. İş açısından oldukça iyiydi. Araba kullanmayı bile öğrendim. Aşkı bulmaya yaklaşmıştım ama olmadı, 2020'de o da olur umarım, bir eksik o kaldı :) ha bir de bol gezeceğim.
Senin de yeni yılın kutlu olsun ^^

hayatımın arka fonunu oluşturan gelecek kaygısı, geçim sıkıntısı ve sağlık sorunları gibi faktörlere rağmen benim açımdan fena geçmedi bu yıl. ilk yarısı daha keyifli ve güzeldi. ikinci yarısında ekonomik olarak ciddi anlamda zorlanmaya başladım. en yakın arkadaşımın şehirden ayrılmasıyla birlikte çok daha yalnız hisseder oldum. yine de fena değildi açıkçası, uzun vadede gülümseyerek ve güzel hatırlayacağım şeylerin sayısı kötülere kıyasla daha fazla.

2019 zaten pek bi' şey beklediğim bir yıl değildi işin açığı. hazırlığı da sayarsak 5 yıllık üniversite macerasını yarıladım sayılır. tam ortada, fazlasıyla sıradan, ne yeni başlamış olmanın büyüsünü ne de sona yaklaşmanın endişesini taşıyan bir yıldı benim açımdan. sıradan, düz, rutin... ne dersen. şikayetçiyim diyemem. yalnız yeni yıla giriş açısından hayatımın en kötü yılı 2019 olacak. muhafazakar ailede büyüdüm, bizde böyle şeyler kutlanmazdı. ona rağmen o dönemlerde yaşadıklarım ve hissettiklerim bile daha civcivliydi. yarın gece ciddi anlamda HİÇBİR ŞEY yap(a)mayacağım. en azından içerim diyordum, param yok. arkadaşım yok. yani var aslında ama onlarla bir şey yapmak istemiyorum, zaten onların da böyle bir isteği olduğunu zannetmiyorum. öylece odamda oturacağım, dizi-film izlerim belki. herhalde kuruyemiş ve kola bile almayacağım. öyle yapayalnız, bomboş... hiç böyle olmamıştı. hemen her yıl ya ailem ya arkadaşlarım olurdu yanımda. sevgilim ya da. bu sefer kimse yok. tuhaf geliyor biraz.

***

yeni yılda sağlığıma kavuşmak, 75-100 arası kitap okuyabilmek, okul performansımı ciddi ölçüde etkilemeyecek ve bana biraz olsun insanca yaşama hakkı tanıyacak bir iş bulabilmek, erasmus sınavını kazanarak 2021'i mümkünse letonya'da karşılayabilmek istiyorum. büyük beklentilerim yok, daha ziyade uzun vadede işleri yoluna koyabilmek adına küçük adımlar attığım bir yıl olmasını bekliyor/temenni ediyorum.

herkesin yeni yılını ENİŞTEN dileklerimle kutlarım.

iş sağlık aşk. her anlamda berbat geçti. 2020den umutluyum :)

2019 her anlamda hayatımın en kötü yılıydı.

Büyük bir sağlık sorunu yaşadım, uzun süreli ilişkim çok kötü bir şekilde bitti, kendimden beklemediğim şeyler yaptım, severek yaptığım işten nefret edecek duruma geldim, bıraktım. Çok zorlandım ama çok şey de öğrendim aynı zamanda.

Bu yıl yeterince mutsuz olduğuma karar vermiş olacak ki gider ayak hiç beklemediğim şirinlikler yaptı bana :) mutlu, heyecanlı ve umutlu giriyorum 2020'ye, her alanda ilerlemenin yılı olur umarım benim için ^^

Mutlu yıllar herkese :)

güzel başladı, ama çok kötü bitti. her geçen yılla ben daha da tükeniyorum.

Dönüm noktaları ile kırılma anlarının bir hayli fazla olduğu ve haliyle önem taşıdığı, iyisiyle kötüsüyle, inişli çıkışlı, ilkleri yaşadığım, mutlulukları tattığım dönemler gibi, en karanlık, en depresif ruh hali içerisine girdiğim dönemler de oldu.

- Yamaç Paraşütü yaptım.
- Yaşça bana yakın olan bir bayanı sosyal etkinliğe çağırdım. İlk defa yaşça bana yakın olan karşı cinsle organize ettiğim kültür sanat gerçekleştirdim.
- Ekim ve kasım ayı hayatımın en rutinli dönemi oldu. Haftada 3-4 gün spor, 2 gün ingilizce speaking. 8 Haftasonun 6'sinde sinema ve tiyatro.

- Ağustos ayında depresif, bunalımlı ve epey karanlık geçti.

İnişli çıkışlı.
Yılın başında yeni bir iş yerinde çalışmaya başladım. Çok rahattı çalışma ortamı. Evi de taşıdım. Çok sevdiğim bir muhitte yaşıyorum. Ancak verilen sözler tutulmadığı için işten ayrılma kararı aldım. Global bir şirkete %60 maaş artışı ile geçtim. Şu an aşırı mutsuzum. İş bakıyorum ama bu seviyede bir şirkette bu seviyede maaş bulmak çok zor.

İlk yarısı güzeldi. Eylül-Ekimden sonrası çok kötü ve yıpratıcı. Kötü bitiyor. İlkler, dönüm noktaları vs, hayatımın en önemli senesi olabilir.

çocukluğumun en büyük travmalarından birine dair atlattım ve geçmişte bıraktım sandığım hiçbir şeyi atlatamadığımın çok acı bir şekilde farkına vardım. bu farkındalıkla hayatıma devam ediyorum ve geçmişte o durumla başa çıkışımın üzerine kurduğum her şeyi yeniden öğreniyorum. bu açıdan çok zorlayıcı oldu, ergenlikte bıraktım sandığım bazı huylarım falan geri geldi çünkü. millet 2020'ye giriyor, ben 2002'ye sanki, o kadar geriye gittim. neyse önce afalladım ama yavaş yavaş toparlıyorum bence.

mutluluğu, sağlığı, parayı huzuru geçiyorum, bunlar zaten olmazsa olmaz. 2020'de kendime daha şefkatli davranmayı planlıyorum, kontrol edemediğim şeyleri oluruna bırakmayı öğrensem daha ne isterim bu hayattan. yeni yılınız kutlu olsun sevgili duyuru.

zamanla. kendine bir uğraş edinerek. hayatına başkası girince başkasını sevince tamamen aşılır.

Çivi çiviyi söker.

arkadaşlarınız var mı?

sosyal çevre olarak yaptığımız çok büyük bir hata gönül ilişkilerimizi sosyal çevremizin çok büyük bir parçası olacak şekilde hayatımızı tasarlamamız.

bir şarkıda vardı "birden bire hayatımın tümü oldun" diyordu. şarkı dandik ama sosyal tespiti doğru.

hayatımızın büyük çoğunluğu gönül ilişkimiz olduğunda bu ilişki hayatımızdan çıkınca "bildiğimiz haliyle" hayatımızın büyük bir çoğunluğunu da alıp götürüyor. şiirlerde şarkılarda görürsünüz bunu. ya da arkadaşlarınızdan falan duyarsınız "yahu ben ondan önce ne yapıyordum unuttum". hatırlamaz çünkü hayatını tamamen o doldurmuş.

eğer arkadaşlarınız varsa arkadaşlarınızla sosyal ilişkileriniz üzerine yoğunlaşın. gönül ilişkisi olmak zorunda değil. sosyal ilişki. genel anlamda.

eğer yoksa da farklı sosyal çevrelerden arkadaş edinin. misal spor yapma niyetiniz varsa, spor salonundan falan bir çevreniz olsun, atıyorum fotoğraf merakınız varsa fotoğraf gruplarına girin oradan bir arkadaş çevreniz olsun, eğer dans seviyorsanız dans çevresinden bir arkadaşınız olsun. ama birden fazla koldan arkadaşınız olsun. artık fotoğraf çekmek istemediğinizde bütün arkadaşlarınızı kaybetmiş olmazsınız böylece.

şu anda yaşadığınız ayrılığı nasıl atlatırsınız bilemiyorum ama bundan sonraki ayrılıklarınızı çok daha kolay atlatırsınız.

@levpontryagin çok güzel yazmışsınız teşekkür ederim.

arkadaşlarım var, ama extrovert bir insanım ve sürekli insanlarla olmam lazım gibi bir şey, onlardan enerji alıyorum o yüzden tek başıma iken yalnız hissettiğim oluyor.

bu kızla da aslında tüm amacım arkadaş olmak, cinema buddylik yapmak idi sonradan ilerletmek istedi kendisi güzel bir zaman geçirdik ama işte şimdi arkadaştan da olmuş oldum :/

Yapacak bişey yok. Hayat devam ediyor. Yeri geliyor 20 yıllık evlilikler bitiyor. Spora başlayın, yürüyüş yapın, yeni insanlarla tanışın, komedi filmi izleyin.

randevusuz da gidiliyor nüfus idaresine. sadece randevusu olan biri varsa önüne geçiyor sırada o kadar. ben randevusuz gittim 2 dakika sonra işim bitmişti tesadüf boşmuş.

Anladım teşekkür ederim.

Bos olan baska bir ilceye gidebilirsiniz. Sonucta eve gonderilecek.

@pati sistemin aciklarini cok guzel yakalamissiniz :)

hocam bu geçici bi kampanya, 3 ay sonunda aylık $15 oluyor. iptal edebilirsiniz.

benim önerim şu olur. hazır black friday iken önce gidip 3 yıllık xbox live gold stoklayın. maksimum 3 yıla kadar ekleyebiliyorsunuz zaten.

ardından bu kampanya ile xbox game pass ultimate alın. ultimate zaten live gold içerdiği için, sizde live gold, game pass falan ne var ne yoksa toplayıp o kadarlık ultimate'e çeviriyor. böylece 3 yıllık ultimate almış oluyorsunuz sadece live parası + 5.99 tl vererek

öncelikle ücretsiz ve güvenli bir vpn yoktur. zenmate ve hotspot çalışsa bile geri dönmeyin.

Bilinen sağlam expressvpn, pia ve nordvpn vardı.

NordVPN bir iki skandal yaşadı, güvenlik olarak çok sıkıntı yaşatacağını sanmıyorum ama yine de büyük bir eksi bu skandallar.

PIA iyiydi ama bu ay başka bir firmaya satılacak yeni firma da iyi durmuyor.

ExpressVPN'i yıllardır kullanıyorum gayet süper.

Kaspersky'ın da varmış deneyen var mı?

ExpressVPN+1

Ben çoğunlukla netflix ve biraz da genel için hotspot premium kullanıyorum. Hız sorunu yok, dediğiniz phishing hiç olmadı ve en önemlisi Amerika netflix bağlanınca hiç hata vermiyor, her şeyi izleyebiliyorum.

en iyi vpn kendi vps'in üzerine kurduğun vpn'dir. (bkz: openvpn )

phishing sitelerinden korunmak istiyorsanız nod32 ve firefox'un kendisini tavsiye ederim.

nord, pia vb.'nin şöyle bir sıkıntısı var, Türkiye bir şekilde bloklamış bunları. Kendi yazılımlarını kullanarak bağlanamamıştım ben.

Windows'un (veya mac kullanıyorsan mac vs) ayarlarından l2tp, ikev2 miydi neydi o tür protokollerden bağlanman gerekiyor. Paralı alırsan çalışmazsa korkma, Türkiye'de yaşadığını hatırla :D

Oeh derim. Ben yapamam. O ise gidebikmek icin aksam 9da falan yatmam lazım. Pratikte mumkun degil. Her gun 5bucukta kalkis iskence olur bana.

benim de mesai aynı dediğin gibi. akşamları cok guzel oluyor eve erken gelmesi, cok vakit kalıyor bir şeyler yapacak. sabah 6.20 de servis alıyor, 10 dk önce uyanıp direk biniyorum. 7 de uyanmakla 6 da uyanmak arasında pek fark yok benim için. 9 da uyanamadıktan sonra hepsi ağır işkence.

ben 10 yıldır bu vardiyada çalışıyorum zamanla alışıyorsun büyük bir olay değil takma kafaya

16:00'da işten çıkmak muazzam bişi. sabah erken kalkmaya 1-2 ay içinde alışırsın.

Hiç şikayet etmezdim açıkçası. 9'da başlayan mesaide 20 dakikalık yol 1.5-2 saat sürüyordu giderken de gelirken de. 7'de olsa benzer saatlerde kalkmış olurdum akşamım boş olurdu.

Sırf günde 4 saat boş zaman yetmiyor diye istifayı bastım geçen ay, 9-18 o kadar çıldırtıyor.

dokuzda iş başı yapıyorum bizde de 7'de başlasalar ve buna göre erken çıksak, akşam spora gidip eve geldiğimde saat çok geç oluyor. Bence alışınca harika olur diye düşünüyorum. Hele yazın tadından yenmez.

9’da başlayan mesai için 6.15’te uyanıyorum, 07.10’da servise biniyorum. Mesai 4’ten geç bitse kötü derdim, ama bu haliyle süper.

Kafa ustu kulakliklar basarilidir, cok uyduruk degilse ses gecirmezler. Denedin mi?

Hocam şu yüzden kararsız kaldım, kafa üstü kulaklıklar 100 lira üstü mesela. Sadece ses blokörleri de 100 lira üstü. Yani benim için kulaklık özelliği çok önemli olmadığı için acaba kulaklık alırsam para boşa mı gider gibi düşündüm. Çünkü internet kafede denediklerim pek ses engellemiyordu. Tabii oradakiler çok uyduruktur da. :)

Ses blokörleri ne hiç duymadım ama şey, 100 liraya falan gürültü engelleyici diye satılan kulaklıklar yalan söylüyordur.

Şu an benim kullandığım 300 lira civarında, active noise cancelling yazısına inanıp almış olsam pişman olurdum. Ofis falan engelliyor ama dışarıda bazı sesleri geçiriyor.

Düzgün olanlar 600-700'den falan başlıyor. Sadece blokör dediğiniz şeyler işe yarıyorsa daha mantıklı duruyor bu durumda.

active noise cancelling özellikli cihazlar sabit sesleri keser. uçak motoru, otobüs vs. internet kafe veya sokaktaki sesi engelleyemez.

Ortalama fiyatta iyi marka bi kulaklik alman yeterli gelir bence ya. Ses blokoru ne bilmiyom.

sadese sesi kessin istiyorsan: 3m peltor optime serisine bakabilirsin

Buraya girebilirsiniz buyuk ihtimalle:

(git: anadolugezgini.wordpress.com )

Sansim olsa buranin en ust katindan manzarayi gormek isterdim

(bkz: büyük çankaya oteli )

Çok teşekkürler attığınız iki yer de ilgimi çekti.

Gölbaşı şimdilik biraz uzak duruyor atlayıp gitmek için ama önümüzdeki haftalarda çankaya oteline girmeyi deneyeceğiz.

Bekçi ile konuşup izin almalı mıyız öncesinde yoksa sneaky bi şekilde mi girmeliyiz

açılmadan önce atakule'ye (kulesine) girip tepesine kadar çıkabilirseniz epey ilginç bir deneyim olacaktır.

hatta video da koyun. çok merak ediyorum şu anki halini.

atakule'ye girebiliyor muyuz el kol sallaya sallaya.

hiçbir tecrübem yok şu ana kadar max yaptığım şey üniversitede gece proje için sabahlamaktı onda da koskoca kampüste 2 bekçi olduğundan rahattık.

eski havagazı fabrikası var. ben de meraklıyım alan walker klipleri gibi oluyor. izbe urban yerleşimler falan. enteresan yani...

behzat ç dizisinde harun'un seviyorum merkez sahnesinde kullanılan eski bir sera var botanik parkın içinde, atakule nin altında

www.youtube.com

@redskull hocam havagazı fabrikasının sökümü geçen sene tamamlanmış.

teşekkürler ama herkese atakule civarına bir ziyaret yapmalıyım anladığım kadarıyla

Güncelleme olsun diye ekliyorum, bu hevesi salmıştım ama geçen hafta İstanbul'da baya harabe terk edilmiş bir bina görünce dayanamadım açtım flaşı girdim pencereden. Yaklaşık 1.3 saniye sonra kafamı sola çevirdiğimde bana bakan bir çift göz gördüm. Sonra pardon diyip ardıma bakmadan koşarak uzaklaştım.

yorumlara baktım alan kişilerin bir kısmı orijinal değil demiş. riske etmeye değmez bence.

satıcısı güven vermiyor hiç. muhtemelen değildir.

amazon.com.tr'de zaman zaman indirime giriyo bu kulaklık. bekleme şansın varsa onu bekle. geçen sene 67 tl'ye almıştım. geçen ay 75 tl gibi bi fiyata yeniden sattılar. sürekli indirime giriyor.

FIFA dışında hiçbirini 4k oynayamazsınız. En iyi durumda 1440p'de oynamış olursunuz 1080p ile 2160p'nin arasında.

Pro çıktığından beri, oyunları düz versiyon için çok optimize etmiyorlar gibi, o yüzden sıkıntı yaşayabilirsiniz bir iki oyunda. Sadece PS4'te olan oyunları kaçırmak istemiyorsanız, 4K için Xbox One X ideal açıkçası.

Digital Foundry youtube'da çok güzel incelemeler yapıyor her oyun için sadece performans vs. alanında. Onları izleyip bilgi edinebilirsiniz.

arkadaşımda ps4 pro ile denediğim oyunları kendi ps4üm ile de oynadım. fiyat farkını hak edecek bir şey görmedim açıkçası.

Bu saatten sonra pro önermiyorum ps4 alın arada fiyatına değecek pek bir grafik farkı yok.2020'nin sonlarında ps5 piyasaya süreceğini duyurdu sony.

edit:

arada siyasi entrylerimi sileyim diye hesabı dondurdum entry şu idi:
_____________________________

yeditepe üniversitesi:

liseyi çok sevdiyseniz ve aynı ergen ortama üniversitede de devam etmek istiyorsanız, hatta derslerinize giren hocaların da aynı ergenlikte davranması size çekici geliyorsa hiç düşünmeden tercih etmeniz gereken üniversite.

hiç düşünmeden edin, çünkü düşünseniz zaten burayı listenize bile almazdınız.

_______

burada okumadım, gayet mühendis biriyim ben ama burada okuyan arkadaşların söyledikleri yetti. birbirine giren hocalar mı dersiniz, diğer hocaya karşı öğrencilere imza toplatanlar falan mı. bunları yaşamak için üniversite sınavına çalışmanıza gerek yok bence.

(işbu entry rus dili ve edebiyatı bölümü için geçerlidir. yeni dönem yeni hikayeler gelirse bu entry kendini güncelleyecektir.)

"Şimdi peşime takılmışlar."

kim pesine takilmis?

3 yıl yatarın var kardeş. geçmiş olsun şimdiden.
.
bişey olmaz. peşine düşen okul yönetimi falan mı?

yandın hocam. kalabalıkta yapılan atarın tenhada özrü olmaz. şişeye oturturlar adamı bu entry yüzünden.

bilmiyorum da sınıfta snitch kim diye birbirlerine dalmışlar, sonrasında diğer insanları taciz etmeye başlamışlar falan.

arkadaşın birine sormuşlar 193 boyunda mühendis arkadaşın var mı falan diye, bana sordu tinder'dan gördüler herhalde söyle ismimi dedim, büyük hataymış.

yabancı hattımı verdim şimdi bir probleminiz varsa benimle konuşabilirsiniz :) diye

hocalar falan arıyor ama okul yönetimi dahil mi bilmiyorum.

şu an güvenlik soruşturması geçiriyorum hayal işlerimden biri için, bi karalama kampanyası olsa etkilemesin diye merak ettim.

@Tears of Devil tenhada özür dileyen yok zaten. Sadece yeni öğrenciler kaçmasın diye ağır şeyleri yazmamıştım davranışlarına göre onları da ekleyeceğim.

mühendisliğim bitti iş sırasında sıkılınca ya ekşi ya da daha çok reddit falan vakit harcamak gerekiyor

Yuh! bu kadar fikir özgürlüğünden bizzat korkabiliyorsan yazarlığı sat gitsin birisine bence (:

şimdi gelmiş üniversite legal işlem başlatacak falan demişler de, başlatamazlar herhalde di mi

özel okullar bu konuda çok sayko. bak marmaranın başlığına, okulun bi anasına sövmedikleri kalmış ama ipleyen yok. çünkü burayı okuyup üni tercihi yapacak ve devamında okula para ödeyecek adam yok.

peki sizce salayım mı dursun mu entry falan

hiçbir şey olmaz bunlar eleştiri sınırını bile zorlamayan ifadeler.

sil hacı ne uğraşıcan ya. millet de işsiz gider ispitler zevkine.
gel sen marmaraya yıldıza söv temiz temiz.

Bunlardan bi sey cikmaz ama bizzat yasamamissin bile arkadaşlarından duyup gidip yardirman tuhaf geldi bana. Sanki ogrencisiymissin de basina gelmis ve kinlenmissin gibi. Hukuki olarak ceza almazsin.

bir sey olmaz. bilkent universitesi entryimde ozel okuldur dedim diye bana bir suru mesaj attilar, sen nasil ozel dersin orasi vakif diye. sanki kufur etmisim.

yesinler sizin vakfinizi. wikipeidia, ve web sitelerinde (ingilizce dilinde) ozel yaziyordu, kaynak gosterdim. sitenizde de ozel universite yaziyor dedim, sonra sitedeki yaziyi guncellemisler:)
ben de inat olarak silmedim entrymi. duruyor orada. bu ozel universiteler neyin kafasini yasiyor bilmiyorum.

@hindistan cevizi

sorun şu ki baya ses kayıtları olsun videolar olsun tam bir sirk olduklarını gösteren pek çok şey geldi gerek oradaki arkadaşlarımdan, gerek entry'i girmem sonrası mesaj atanlardan.

maalesef siyasi bir iki entry girmişim malum şahıs hakkında, başvurduğum dream job'u etkilemesin diye ne olur ne olmaz geçici olarak sildim ama birkaç aya ne var ne yoksa sözlüğe ya da bloğuma yazmayı düşünüyorum.

onun sebebi o değil, hız yapınca trenin çok kaza yapması. daha geçen ay rayda giden tren beton tünele çarptı.

memleket zaten fabrika ayarlarında, beceriksizlik, yeteneksizlik, iş bilmezlik paçalarımızdan akıyor...

eğer anons konya - ankara ya da ankara - eskişehir arasında yapıldıysa evet para amaçlıdır.

ama istanbul - eskişehir arasındaysa konfor amaçlı olabilir. çünkü o hat tam bir yılan hikayesi.

ayrieten bilecikte tünelde meydana gelen kazanın 200 km saat hızda olmadığını belirteyim. o kılavuz lokomotifin 200 km hız yapması mümkün değil zaten.

ama tcdd ve tcdd taşımacılık bu ülkenin en kötü kurumlarından birisi bu bir gerçek.

Lise fiziğiyle komplo teorileri aramayın bence :)

Tüm kartları tek tek taşıyormuş gibi düşünün. Boş yerin birine en alttaki kartı, diğer boş yere diğer kartı vs.

Tabii aşağıdaki boş yerle yukarıdaki de fark ediyor. Aşağıdaki daha değerli çünkü birden çok kart koyabiliyorsunuz.

3 boş sütun varsa 6 karta kadar taşıyabilirsiniz mesela.

ne kadar kartı tek seferde taşıyabileceğin 2 şeye bağlı. 1- sol üstteki bölmeyi ne kadar doldurduğun 2- aşağıda ne kadar boş alan açabildiğin. mesela sol üstteki 4 bölmeyi de kağıt koyarak doldurduysan ve aşağıda da hiç boş alan açamadıysan sadece 1 kağıt taşıyabilirsin 2'ye bile izin vermez. ama 4'ü de boşsa ve aşağıda da 1 boş alan açabildiysen 6 kağıdı tek seferde taşıyabilirsin.

prntscr.com

bu kısım ne kadar dolu ise taşıma kapasiten azalır ne kadar boş ise o kadar fazla kart taşıyabilirsin sebep bu

Valla zor. Oyuna alkole vs çok düştüm günlerim birbirine karıştı ama kendimi sürekli böyle olmaya layık görürsem böyle kalacağımı biliyorum. Ailem çok şükür desteklerini hiç esirgemiyorlar bu kafayı kıramam için çok büyük bir etken. hepimize kolaylıklar diliyorum.

edit: özür dilerim nasıl başa çıkılıyor kısmını görmemişim. Ben de önerileri takip ediyor olacağım

arkadaşlar krizin ortasına mezun oldunuz. sabırlar diliyorum. elbet geçecek bugünler. kendinize yatırım yapın, dil öğrenin, kilo verin, yemek yapmayı öğrenin, oyun oynayın, hayatın tadını çıkarın.
aramayı bırakmazsanız aradığınız işi bir gün bulursunuz.

Günde birden alışılmışın üstünde zaman açılması depresyona sokuyor insanı evet. Ben işe çabuk girmiştim ama beğenmeyip çıktım sonra o depresyon başladı.

En önemli sorun, bir şey yapmazsanız girdiğiniz çukur derinleşiyor. Spora yazılın ya da hobi bulun, yoksa çok kötü oluyor.

Ben gym'e yazıldım, 3. yabancı dil öğrenmeye başladım, yıllardır oynayamadığım oyunları oynuyorum falan çıktım depresyondan sanırım.

Ve bir de şey var, iş arama olayını kendinize iş haline getirmeniz lazım. Hani günde 20 yere başvuracağım diyip hedef koymalı, sonra 20 yere de özel cover letter olsun yeteneklerinizi belirten mesaj atma olsun özen göstermelisiniz.

Ben iş aramayı bilmiyormuşum, bilen bir tanıdığım el attı cv'mi yeniledim, linkedin profilime uğraştım vs. kimsenin fark etmediği profilim dikkat çeker oldu sonrasında.

Üniversiteden mezun olmak iş sahibi yapmaz, ufkunuzu genişletir. Genç nüfusumuz fazla ve son yıllarda eğitime yapılan yatırımlarla üniversiteli sayımızda ciddi şekilde arttı dolayısıyla mezun sayımızda fazla. Yapmanız gereken bu kadar yoğun rakabetin olduğu bir ortam da kendinizi geliştirip aradan sıyrılmak, fark oluşturmak. Mesela yüksek lisans olabilir, dil eğitimi, sertifika programları, seminerler vb. Mesela staj güzel bir başlangıç olmuş sizin için. Tecrübeniz arttıkça güzel bir iş bulursunuz. Biraz sabır.

İzlersin

İzleniyor evet ama internete ilk girişinizde, o içerik bulunduğunuz ülkede mevcut değilse hata veriyor offline olsanız da artık açmıyor.

Witcher 2 önerebilirim. Olsaydı Witcher 3 tam istediğiniz tarzda bir oyun olurdu ama maalesef 360 için çıkarılmadı.

Dragons dogma

asura's wrath. japonların god of war'ı diyebilirim. zevklidir.

dragon age serisi

cevaplar icin cok tesekkur ederim. skyrim'in en sevdigim yani bircok diyalog ve yan gorevlerin de olmasi. bir de hafif esprili bir dille birbirlerine laf sokmalarini da seviyorum ama onu yakalamak cok zor sanirim. neyse, onerdiginiz oyunlarda sadece adam (veya ejderha ya da yaratik her neyse :) ) kesmek filan yok dimi? anladigim kadariyla witcher gercekten tam skyrim muadili ama digerlerini inceledigim kadariyla sadece savas var gibi?

Dragon Age hani en efsane RPGlerden biri onu öneririm. Sanırım 2 var 360'ta. Son oyun da var ama pek iyi desteklemiyordu.

Ve kimse bahsetmemiş, Kingdoms of Amalur: Reckoning. İnceleyin derim biraz, bence tam aradığınız oyun.

Fallout new vegas

off mezun olunca annemin evine dönmüştüm mecbur, 1,5-2 ay orada kaldım iş bulup taşınana kadar. kısa bir süre belki ama o kadar kötüydü ki bana çok uzun geldi. aynen ben de öğlene kadar yatıyordum. iki tane kedim vardı gelirken getirmiştim, annem kedileri istemiyordu evde. bir de bu şerefsizler annemin çiçeklerini fln kemiriyordu annem iyice çıldırıyordu. birsürü başvuru yapıyordum, hiçbir yer geri dönmüyordu. sadece şu an çalıştığım yerle görüşmüştüm, haber bekliyordum. ananem her gün haber yok mu diye soruyordu (iyi niyetle soruyor ama hiç haber olmadığının yüzüme vurulması çok sinir bozucuydu). iyice bunalıma girmiştim işsizim diye. atlatamadım, iş bulunca atlattım yani.

umarım en kısa zamanda iş bulursun da bu kara günlerin sona erer.

sabah 8 de kalkip 1 saat kahvalti, kahve dus uyanma sürecinden sonra 9 da bilgisayar basina gecip aksam 7-8 e kadar mesaiye gider gibi is ariyordum.

telefon aciyordum tek tek firmalara. networking aktivitelerine gidiyordum aksamlari.

Hiç yaşamadım bu süreci ama, ben yerinizde olsam o yatma kalkma saatlerini acilen değiştirirdim. Erkenden kalkın, biraz yürüyüş yapın. Yürüyüş yapmak üzerine saatlerce konuşabiliriz o kadar etkilidir psikoloji üzerine. Doğada zaman geçirin yatmak veya eve kapanmak yerine. Ayrıca kariyer için ücretsiz olarak katılacağınız etkinlik, kurs, seminer vs kovalayın. Topluluğa karışacak yerlerdir bunlar ve iş fırsatının nereden geleceği belli olmaz.

fitness, arkadaşlarla takılmaca, oyun, netflix.

Üniversiteden yeni çıktığımda bu sorun olmamıştı baya yatıyordum falandı mutluydum.

Geçenlerde ilk işimden istifa ettim, çünkü iğrençti ve kaldıramıyordum. Günde yolu da sayınca ekstra 10 saat zaman açılınca, cidden kafayı yiyordum. Dışarı çıkıyordum ama her gün de çıkacak birini bulamıyordum.

Diziler, kitaplar falan ama bir noktadan sonra duruyor insanın beyni falan. Daha çok uyumaya başladım, resmen boşa gün geçiriyordum vs.

Sonra bi gün patladım yeter diyip tatile gittim günübirlik, dönüşte dating falan başladım. İlk çıktığım insanlarla tam uyuşamadık belki ama güzel zaman geçirdim dışarıda falan. Şimdi hayatımın aşkını buldum sanırım da erken konuşmuş olmayayım.

Tabii yine boşa zaman kalıyordu. Hayatımda ilk kez spora yazıldım. Gitmemin tek sebebi sıkılmış olmamdı bence ihtiyacım yok yani. Ve son olarak, hobiler edindim onlara yoğunlaştım.

Keşke oyunlara dönebilsem. Bir girebilsem baya oynamak istediğim şey var ama zamansızlığa alışınca yapamıyorum.

Kariyer.net'ten, Linkedin'den falan iş bakıyordum bir de kendi alanımla ilgili iş bulabileceğim yerleri internetten araştırıyordum. Annemlerle yaşadığım için kira, fatura gibi dertlerim olmamıştı Allah'tan.
Evde pilates, yoga falan yapıp formda kalmaya çalışıyor bir yandan da kitap okuyordum bol bol.

İşe başladıktan sonra herşeyi canının istediği zaman yapmak için fırsatın olmayacak. Bunlar aslında iyi günlerin diye düşünürsen daha çabuk atlatırsın.

yemek yapmayı öğrendim. günde 4 saatten fazla yürüyerek evin tüm alışverişini yaptım ve 20 kilo falan verdim. örnek olarak ataşehir'den üsküdar'a ya da kadıköy'e yürüyordum.

kafayı yememek için spotify premium a aile üyeliği açtım. müzik ve yürümek beni hayata bağladı. öğlen falan 6 km uzaktaki arkadaşlarıma yürüyerek bir kahve içip geri dönüyordum. ama saat 3-4 gibi mutlaka evde olup akşam yemeğini hazırlıyordum.

Mutlaka gönüllülük yapın ilginizi çeken bir alanda, eğitim gönüllüleri olabilir, birine yardım etmek, özellikle çocuklar tarif edilemez bir duygu. Bu şekilde dışarı çıkmak size iyi gelecek.

Belediye ve ismek'in kursları var, haftada 1 gün ona da bakabilirsiniz.

Yine bulabilirseniz staj yapabilirsiniz bir yerlerde.

e-devlet'ten öğrenci belgesi alabiliyorsunuz.

öğrenci kartı kayıttan sonra 1-2 haftaya çıkıyordu sanırım.

öğrenci kartını istemezsen vermiyorlar, başvuru yapman lazım. kimse almıyor zaten. ne yapacaksın ki kartı? istanbulkart vb. için karta ihtiyacın yok öğrenci belgesiyle alınıyor. sonra da her yerde istanbulkartı gösterirsin zaten.

Kyk'ya yatay geçiş yaptığınıza dair bilgi vermeniz gerekiyordu

Geç mi kaldık peki yarın dilekçe falan versek sonrasında düzeltebilirler mi yoksa gitti mi burs?

harddiski değiştirmediysen ordan bakılıyor onun dışında bi yöntemi var mı bilemedim

Öyle bir özellik yok ama belki, S.M.A.R.T. programlarının birinden hard diskinizin toplam açık kalma saatini bulursunuz aynı şeye denk gelir HDD değiştirmediyseniz.

meetup uygulamasını indirip bir bakın

teşekkürler inceliyorum şu an, tech stuff dışında çok bir etkinlik yok görünüyor maalesef. tam kaçındığım şey de o ama konsept olarak güzelmiş uygulama.

kalkıp elimi yüzümü yıkıyorum, merdivenlerden aşağı inip kantinden bişeyler yiyip tekrar yukarı çıkıyorum. bazen dışarıda bi hava alıp geliyorum. işim varmış gibi dolaşıyorum.

ya da ofisten birine gidip bişeyler soruyorum. konuşurken uykum açılıyor.

Öğle arası çıkıp arabada uyurdum 40 dk falan evvelden. Çok güzel gelirdi o uyku bana. Çok da zinde uyanırdım. Gündüz şekerlemesini hep sevmişimdir.

Çalıştığım ilk iş yerlerinden birinde de içeride uzanmak için bir bölüm vardı. Patron ve patroniçe, karı koca ikisi de mimar, "çocuklar uykunuz gelirse çekinmeden dinlenin mutlaka" demişti. O koltukta hiç uyumadım.

Birisyle konuşmak. yoksa sarpa sarıyor

Sprey limon kolonyaları var. Masaüstünde bulunsun. Ele alna biraz da burun deliklerine sür kokla mütemadiyen.

uyuyorum. hatta bir keresinde öğle yemeğinin ağırlığı da çökmüş, bi uyumuşum, akşam mesai bitiminde uyandırdılar hadi gidiyoruz eve diye. çok tatlı bi uykuydu.

ben çay içip yanında da tatlı bir şeyler yiyorum.Bir de öğle arasında yemekten sonra 30 dk falan kestiriyorum.

Çıkıp biraz uzaklaşıp AAAAAAAAAAAAAAAAAAAAA diye bağırıp dönmüşlüğüm var. Başta eğlenceli ve işe yarıyor ama iki üç defadan sonra o da anlamsız oldu.

Ben de direk uyuyorum valla. Önünü alamıyorum, uyku tren gibi üstümden geçiyor.

tuvalete gidip klozete oturup bes dakika kapiyorum gozumu

espresso

iki ay sonra istifa edince bir de ihbar süresi bekleyeceksin yani 73den fazla. biraz daha üzül.

@kablelvuku yok, sirket bilgilerinin guvenligi gerekcesiyle istifa ettgim gun kapi disiyim:)

istifa edecek işin var en azından ona odaklan.

Ya valla kusura bakmayin ama gecmiyor cidden :(

Cok defa yasadim ordan biliyorum.

baska is bulduysan hemen cik iste neyi bekliyorsun?

oluyor öyle maalesef. 2 gün kaldığında bile kafayı yiyordum bugün nasıl geçecek falan diye.

iki üç ay beklemek yerine erkenden çıktım şimdi tatil yapıyorum bir sonraki yere karar verirken, ama ilk haftadan sonra tatil de baya sıkıcı olmaya başladı günde 8-9 saat ekstra boş kalınca. yine de işe göre tercih edilebilir öyle bir imkanınız varsa.

Bakmanin bir suc ve hatali davranis olduguna dair fikrine katilmiyorum. Insan bakmakta ozgurdur. laf atmak taciz etmek cok zanlis, ancak sadece bakmak kendi basina bir taciz degildir.

Sadece bakışlar değil, sözle de çok tacize uğruyoruz. Yıl olmuş 2019 yanımdan türkü söyleyerek geçen mi dersin, çok tatlısın vs diyen mi dersin neler neler. Tabii her zaman değil şöyle süslenip püslenince daha çok dikkat çekiyorsun.
Hele geçen gün metrobüste çok iğrenç bişey yaşadım. Toplu taşımada defalarca taciz edilmiş biriyim. Birkaç kere de kavga çıkarttım ama bazen öyle bir taciz ediliyorsun ki dokunmuyor ama taciz ediyor seni. Bir şey desen "sıkışık kardeşim ne taciz edicem dedi" diyor, millet de sanıyor ki ben paranoyağım.
geçen gün (o iğrenç dediğim olay) metrobüsteyim iş çıkışı. benden kısa, belki benimle aynı boyda bir adam (boyum 155) önüme geçti ve POPOSUNU BANA DAYADI! inanılacak şey değil. yani geçip arkadan yaslamaya çalışanlar çok oldu da böylesini ilk kez yaşadım. ben geri çekiliyorum çaktırmadan sağına soluna bakıp geri geri geliyor. karnımı bile içime çektim bana temas etmesin diye, yok yine aynı. bi de nefesimi hissedebilecek kadar yakın duruyor bana. ama asla ellemiyor. bir şey desem ellemedi, napacaksın. metrobüs sıkışık ya, bahaneleri de hazır. sonra millet bana cık cık yapıyor. en son birileri indi de rahat rahat kaçabildim. en son benimle aynı durakta indi ama benim indiğimi görünce indi. hemen eşimi aradım geldi aldı beni. bi yandan da hızlı hızlı eve yürüdüm falan.
yeminle tiksiniyorum artık insanlardan. şu kadınları bi salın ya.

Abi kadının götüne memesine bakmıyorsan bakılır yani. Güzel olan her şeye bakılır. Ben yüzlerine hep bakarım. Güzel olan şeylere, hatta yüzü güzel bir erkeğe bile bakıyorum. Yüzüne baktım diye tacizci olacaksam.. neyse olayım :D

kendimi et pazarında gibi hissediyor ve tiksiniyorum.

Erkeklerin kendine olan güvenine hastayım.

Arabamın peşine çok takılan gördüm. Trafik sıkıştığında gülcü çocukla gül gönderen, "abla almazsan paramı vermeyecekmiş abi" dedirten, ben camı açmayınca arabamın sunroof'undan kartını atan, önümü kesen...

Ama geçen sene yaşadığım olay evlere şenlikti;

Istanbul'dan Bursa'ya gidiyorum. Gece Bursa'daki evde kalıp, gündüz işlerimi halledip Istanbul'a geri döneceğim. Körfezde de işim olduğu için dolanarak gidiyorum. Yalova'da peşime bir adam takıldı. Seri araba kullandığım için yolda oyun arkadaşlarım olur genelde. Ama bu peşimi bırakmak bilmedi. Bursa'ya girdim, eve yaklaştım bu hala takipte. "Evimin önüne kadar gelmesin, bilmesin" diye şaşırtıp farklı yoldan girdim ve izimi kaybettirdim.

Sabah balkonda kahvemi içiyorum, gayri ihtiyari gözüm arabama takıldı. "N'olmuş len, kıprkırmızı arabanın üstü salça dökülmüş gibi" diyorum kendi kendime. Aşağı indim. Arabamın üzeri kırmızı gül yapraklarıyla kaplı. Direksiyon hizasında tek bir kırmızı gül, altında da kartvizit. Üzerinde bir not "Hem güzelsin, hem hızlı. Kaybettim sandın seni ama gizlenmiştim :)))"

Kocama söylesem o gülücükleri, güllerle ve arabayla birlikte onun anasının örekesine monte eder. Hemen bir erkek arkadaşımı aradım, dedim böyleyken böyle. Arattırıp, yuvasını yaptırttım.

Len, bir kere de omurgalı olun be, bir kere. Bir kere de deyin ki "evet ben çok hoşlandım ama evli olduğunu bilmiyordum." Ama adamın lafı "Abi ben başkasıyla karıştırmışım" olmuş. 

Hem aç, hem omurgasız, hem de özgüven tavan...

Dip; Sözüm meclisten dışarı...

Benim cevaplamam doğru mu bilmiyorum çünkü erkeğim, ama çoğu kişi hissizleşmiş resmen fark etmiyorlar bile. Çünkü böyle alışmışlar bu lanet ülkede.

Bazen arkadaşlar yaşadıklarını anlatıyorlar falan "alışveriş yapıyordum şunu dedi görevli" diye. Dünyanın neresinde olursanız olun taciz olacak sözleri anlamadan geçmiş oluyorlar. Onlar için iyi mi kötü mü bilemiyorum anlamamaları ama bence iğrenç bir şey.

Metroda falan random biri basit flörtü aşıp tacize geçerse ona da müdahil olurum. Laf atan atsın kendilerince white knight falan diyip alaya alıyorlar ama bence keşke herkes tepki gösterse bu sapıklara.

Midemiz bulanıyor evet. Sadece bakma üzerinden konuşmuyorum ama hem o rahatsız edici bakışlar, hem değişik tavırlar, laf atma, flört sınırı aşan tacize varan ısrar, hemcinslerimin arkasından söylenen iğrenç laflar/yakıştırmalar vb. ülkeye, insanlığa, vicdana ve gerçek anlamıyla ahlaka olan inancımızı sarsıyor. Benim yaşama sevincimi sarsıyor hatta. Daha dün gece sırf gecenin belli bir saatinde sokaktayım diye 1 saat içinde 4 kez tacize uğradım. Alkollü değildim, açık ya da dikkat çekici giyinmemiştim. Sadece ev arkadaşımla tartıştığım için sinirlerim gerilmişti ve biraz hava almak istemiştim. Erkekler gece sokakta olma tekelini ellerinde tutuyorlar belli ki.

Ayrıca erkeklerin tacize uğrayan kadının görüntüsü üzerinden yorum yapma ve haklılık payı çıkarma gibi bir yetkileri de var. Sürdüğün rujdan giydiğin pantolona... Arkadaş biz de gerek kadınları gerek erkekleri ilgi ve beğeniyle süzüyoruz ama her şeyin bir adabı var. Bakmakta sorun yok demişler, var efendim. "Sen bunu giydiğin için ya da bu şekilde göründüğün için vücuduna yiyecekmiş gibi gözümü dikip salyalarımı akıtarak bakmak benim hakkım, bunu da fark edip kendinden utanman için yapıyorum" dercesine bir bakış atılmaz insana, tacizdir bu.

Türk insanının kişisel tercihlere ve kişisel alana asla saygısı yok, bu şikayet ettiğimiz erkekleri yetiştiren de bizim analarımız. O yüzden sadece erkekler değil ülkede kadına bu gözle bakan herkes ikiyüzlü ve iğrenç geliyor bana.

Hala erkeklerle nasıl iletişim kurmaya gelince olabildiğince kendi zihniyetimdeki insanlarla görüşüyorum. Bu şekilde hareketlerini fark ettiğim insandan uzaklaşıyorum. Bugün başkasına bu şekilde davranan yarın bana da davranır.

o sms her zaman tutarlı olmayabiliyor, btk'nın sitesinde vardı sanırım bunu kontrol etmenin yolu, belki de e-devlet'ten erişiliyordur. oradan da bir kontrol edin isterseniz, eğer sizin telefonunuzla tutarlıysa endişe edilecek bir şey olmayabilir.

Benim telefonum da garantiden değişti, o SMS’in geleceğini teknik servis söyleyip önemsemeyin dedi. 6 aydan uzun zaman geçti sorunsuz bir şekilde kullanıyorum. Arayıp sorun isterseniz ama problem yaşayacağınızı sanmıyorum.

anladım teşekkürler. e devlet'te kayıtlı diyor şu anda sanırım dediğiniz gibi.

Bir şey yapman gerekmiyor, dilekçeyi veriyorsun bitiyor.

1.5 ay olsa da hadi ben kaçar diyerek gidemezsin, istifa dilekçesi veriyorsun. İşveren sigortanı sonlandırıyor, çalışma belgeni düzenleyip sana veriyorlar.

ya bu gibi sorulara verilen yanlış cevaplara çok ama çok üzülüyorum.

@asleybon, neden hadi ben kaçar diyemesin? iş kanununa göre 2 ay deneme süresi var, ki zaten duyuru sahibi de ondan bahsetmiş, 2 ayı dolmadan hadi ben kaçar diyip istifa mektubunu yazdığı gibi işten çıkabilir, bu kanuni bir hak.

işveren çıkarken çalışma belgesi düzenleyip veriyor o kısmı doğru ama sigortayı hemen sonlandırmak zorunda değil, 10 gün vakti var, paşa gönlü bu 10 gün içinde ne zaman isterse o zaman çıkışı yapar.

soruya cevap, hemen yeni işe gireceğim diyorsanız bir şey yapmanıza gerek yok, o bankayı kullanmak istemiyorsanız son ücretinizi aldıktan sonra hesabı kapatabilirsiniz dilerseniz. işkur vs.. çok gerekli değil.

@benaslinda, teşekkürler hocam dediğiniz gibi oldu. sabah ilk iş gittim dilekçemi verdim. patronun gelmesini bekle dediler istersen.

patronun gitme falan şeyini de kibarca reddettim, 14 gün notice gerekmiyor sanırım dedim yapacağım bir şey var mı yaptım, hayır kartını teslim edip çıkabilirsin dediler. tekrardan resmi olarak işsizim :D bu konuda emeği geçen herkese teşekkür ederim.

bir iki hafta tatil yapıp yeni bir işe gireceğim.

inventus gibi bir siteden toplayın aynı/yakın performansta parçalarla, sonra ikinci el olduğu için fiyatı düşürün.

Tüm dünyada standart, bulabileceğiniz en ucuz 0 parça fiyatlarının 2/3üne listelemektir ama türkiye'de 2. el kültürü olmadığı için fiyatlar aşırı fazla. Bence saçma ama herkes yapıyor sizin de böyle yapmamanız mantıksız olur.

Donanımhaber, sahibinden falan girip oradaki fiyatlara bakın not alın derim.

3 adim ileri bir adim geri.

google bu sekilde piyasaya urun sokuyor. surulen urun insanlar tarafindan pek tercih edilmezse o urunun fisi cekiliyor.

siz daha cok fisi cekilen urunlere rast gelmissiniz. sans iste.

olaya sadece kendi bakis acindan bakiyorsun. Google dunyanin en basarili 3-4 sirketinden birisi. Google elini attigi sektorlerin hemen hepsinde pazar payinin cogunlugunu ele gecirmis bir sirket(Gmail, Chrome, Android, youtube, GDrive, arama motoru vs). uygulamalarin/servislerin kapatilmasinin sebebi %90'i buyuk cogunluklar tarafindan kabul gormemesi, kullanilmamasi. senin/benim o uygulamayi her gun kullaniyor olmamiz google(ve diger sirketler) tarafindan birsey ifade etmez. populasyonun %kaci kullaniyor(conversion), o urunden elde edilen toplam gelir o urunu ayakta tutmak icin yapilan masrafa degiyor mu? gibi sorularin cevabinda urunler yasamina devam ediyor yada etmiyor.

Google'in bu kadar cok urun cikartip, bu kadar hizli urunleri kapatabiliyor olmasi aslinda sirket ve muhendislik acisindan iyi birsey. bir fikir varsa bunu cok hizli bir sekilde gelistirip, denemekten cekinmiyor/korkmuyor. ve eger basarisiz oldugunu goruyorsa fisini cekmekten de korkmuyor. buna yazilim sektorunde "iterate fast, fail fast" denir. yani bir fikri ne kadar hizli gelistirip, ne kadar hizli batarsan, toplamda sana olan maliyeti daha az olur. ve hatadan ders cikarip ya urunu iyilestirmeye calisirsin, yada hic gelecek gormuyorsan minimum maliyet ile projeyi sonlandirirsin.

youtube'a gelirsek. hayir kurulusu degil, genel kullanicilara ucretsiz video gosterip, bu videolarin arasina reklam alarak para kazanma hedefinde olan bir sirket/uygulama. reklamlari begenmiyorsan, Google'in reklamdan kazanacagi geliri Google'a sen verirsin, reklamsiz izlersin. (bkz: #79252446)

Asıl cevabı vereyim. Google'ın yapısından kaynaklanıyor. Yeni bir proje çıkarıp geliştirince prim veriliyor. O yüzden herkes yeni bir şeyler çıkarma derdinde oluyor ve hatta bu sebeple aynı anda Hangouts, Duo, Google Messages gibi ayni görevi yapan uygulamaları oluyor.

Bu kadar çok uygulama çıkınca, çok popüler olmayanları iptal ediyorlar çünkü eski yazılımı destekleyene prim verilmiyor. Gidip yeni bir projede çalışayım diyor herkes.

aguen biraz sallamis. evet Google'da her developer'in zamaninin %20'sini kendi istedigi projelerde harcamasina musaade ediliyor ama bu demek degildir ki her isteyen yeni proje cikabilir. %20 zamanda gelistirilen projeler %90 internal olarak kullaniliyor. eger proje internal olarak ilgi gorurse ve public olarak cikma ihtimali olabilir. ama bu tamamen planli olarak gerceklestirilen bir surec(ornek: gmail public olmadan once yillarca internal olarak kullanilmis bir uygulama). eger bu sekilde bir uygulamanin fikir babasi isen, Google sana ortak oluyor, yada senin fikrini satin aliyor.

hangouts, duo ve messages gibi uygulamalarin olmasinin sebebi tamamen business ile alakali. bunlardan en eskisi olan hangouts 20% zamanda gelistirilmis bir proje ama diger ikisi tamamen yonetim tarafindan planli olarak cikarilmis projeler.

Google bu şekilde davranabildiği için Google oluyor. "Move fast and break things" ve benzeri kitapları okumanı öneririm. Deneyip, tutmayanları kaldırıyorlar, bu sayede fokuslarını kaybetmiyorlar, verimliliği en yukarıda tutuyorlar, ve bünyesinde çalışan mühendislere de sürekli yeni bir challenge veriyorlar. Eğer girip ölene kadar atıyorum url shortener üzerine çalışmak gibi bir planın varsa zaten google ona göre bir yer değil.

Ürün geliştiriyorsanız ve 3rd parti API'lere dayanıyorsanız, bir gün o API'nın patlama ihtimalni hesaba katmanız lazım. Yıllardır bir sürü acqusition sonucu olan bir şey bu.

valla kendisi üretse yine koymayacak da gidip milletin uygulamalarını satın alıp sonra kapattığı oluyor, ben ona aşırı uyuzum. parse vardı (facebook'undu gerçi o), güzel güzel kullanıyorduk satın alıp kapattılar. şimdi işte golang yazıyorum, yarın öbür gün gelip "vazgeçtik bundan" derlerse şaşırmam. google reader vardı, onu da kapattı pezevenkler.

niye böyle? parasal anlamda zarar etmese bile, atıyorum uygulama yılda 10 milyon dolardan az kazandırıyorsa kapatıyoruz diyebiliyorlar. uğraşmaya gerek duymuyolar sanırım. hatta şöyle bir site bile var: killedbygoogle.com

startup sevdamdan vazgeçersem bi gün belki başvururum diye düşünüyorum. parası güzel, bi de sonuçta yönetim iyi olmasa bile çok sağlam programcılar çalışıyor. gidip görmek lazım her türlü. ama şirket kültürü olarak çok beğendiğimi söyleyemem.

başarıyı sadece ne kadar para kazandığıyla ölçmek bana çok doğru gelmiyor. yani bi alanda monopol olup oranın parasıyla piyasayı domine etmek tüketiciler açısından da çok kötü. abd hükümeti el atıp bunları farklı şirketlere bölse (google search ayrı şirket, youtube ayrı şirket, gmail ayrı şirket vs. gibi) bir çoğu muhtemelen ayakta bile kalamaz. gözlük yapıyorlardı beceremediler mesela, sınırsız funding'i olmasına rağmen. yani bu büyüklüğe gelince yönetilemez oluyor şirketler herhalde, bilmiyorum.

Hatta sadece böyle customer facing uygulamalar da değil, angularjs ve polymer, web components falan gibi rezillikleri de var. Şu an herhangi bir işe girerken kullanacağım teknoloji google tarafından geliştiriliyorsa temkinli yaklaşıyorum.

google'a basarisiz demek bence cok agir bir itham kesinlikle.

ilk olarak bahsettiginiz durumun yasanmasinin en büyük nedeni cok fazla ürün aciklamalari. diger sirketlerde bu kadar yok, hepsi catir catir bitiriyor projeleri. google olunca göze batiyor cünkü en az on milyonlarca kisi kullaniyor kapatilan uygulamayi ama yetmiyor bu elbette.

mühendis olmaniza gerek yok sirkette calismak icin aslinda, girmek istemiyorsaniz girmeyin elbette ama gereksiz atar gidere gerek yok. hic bir sirket icin denmez bu zaten.

size göre marka degeri yerlerdeyse birakin tüm uygulamalarini kullanmayi, google,com, google maps, youtube, gmail, android, drive, calendar, google podcast etc.

hele youtube reklamlarina laf etmeniz komik. dilerseniz ücretli versiyonu var, onda reklam yok.

yorumlar icin tesekkurler ben hala soylediklerimin arkasindayim. marka degeri yerlerde. bunu bana google'un dinamikleri boyle, sistem geregi, bu tur modeller aslinda trend vs.. seklinde aciklamaniz anlamsiz geliyor bana.

google uc tane universitelinin calistigi ve surekli denemeler yapmasi gereken bir yer degil. kaldi ki birseyin tutup tutmayacaginin tahminin yapilmasi bile ayri bir bilim dali. sen fizibiliteni, hazirligini vs... herseyinle tastamam yapmaya baslarsan elbet tutar. cunku arkanda milyar dolarlik butce ve onbinlerce muhendis var. reklam olayina gelince reklam kalitesinden bahsediyorum. kalkip normal reklamlara laf ettigim yok. kendine guzel bi playlist yaptiginda araya soktuklari o yeni yetme zengin bebelerinin aptal sarkilarini sokmasindan bahsediyorum.

aslinda biraz kullanici deneyimi eksikliginden bahsediyorum. yaptigi herseyin bir sebebi ve mantigi var; ama son kullanici olarak bana etkisi buyuk oldugu icin daha yumusak etkileri olmali diyorum.

vergi no almak ve vergi vermek için şirket kurmanız gerekir. Şahıs veya LTD şirketi kurabilirsiniz. bunlar için muhasebeciye ihtiyacınız olacak. bunlarla ilgili şahıs şirketi vs limited şirketi şeklinde aratıp inceleme yapabilirsiniz.

Muhasebeci ile görüş halleder. Muhasebeci tanıdığın yoksa ben muhasebecimin numarasını iletebilirim.

Teşekkürler arkadaşlar. Hem çok uğraş olması hem de aşırı başlangıç masrafları nedeniyle VAT MOSS kullanmaya karar verdim.

Cidden saçma bir sistem olmuş. İnsan gibi yapsalar da ödemek istediğimiz vergileri bizim ülkemiz alsa avrupa yerine.

Saçmalamış

helyum balonu sana verirsem balonla birlikte uçarsın demeye getirmiş sanki.

Sana bir deri bir kemiksin demiş.

"go down" hem aşağı inmek hem de gerçekleşmek, olmak anlamına geliyor. helyum balonu da yapısı gereği yükselen bir şey. yani eşleşmemizi kutlamak için sana helyum balonu alırdım ama aşağı inmezdi/uygun olmazdı demiş oluyor, kelime oyunu yapmış. piçli, laf sokmalı bi' şey yok; helyum balonunun yükselmesini "go down"la şeyapmış.

biraz "ay'a baktım seni gördüm, sana baktım ayı gördüm" tarzında bir espri ama onun zararsız olanı sjfsk

you're hot demek istemiş de olabilir.

pek iyi bi espri değil.

eyy match, sen kimsin ya? diye bir cevap verebilirsin. ama ingilicce yaz.

google'a yazınca bestpickuplines.com mu ne geliyor o derece dandik bir laf. are you an angel falandan bile çok çok daha dandik.

eskiden mümkündü hala oluyor mu bilmiyorum ama göndereceğiniz kişi request money kısmında sizin e-mail'i girebilir; o e-mail'e bağlı bir paypal hesabı yok ise kredi kartıyla / banka kartıyla ödeyebilirsiniz.

ama paypal bayağı saçmalıyor bir gün olan şey ertesi gün olmayabiliyor o yüzden emin değilim.

Yükleyin. Çünkü sınıftaki herkes oynuyor. Kendini eksik, ezik hissetmesin. Fakat oynamasına sınırlama getirin. Önemli olan nokta bu.

Sınırı koyun ve kararlı olun. Onun dışında hayal gücünü oldukça zorlayan bir oyun. Bence oynasın.

Bir ara isveç ve Norveç'in zorunlu ders olarak, bazı avrupa ülkelerindeki öğretmenlerin derslerinde uygulama olarak koyduklarını falan okumuştum. Ayrıca Minecraft eğitim diye bir versiyonu var.

yüklemenizi öneririm, günümüzün lego'ları gibi bir şey. üstelik 5 liraya bulabilirsiniz oyunu.

Eazy+1
kolaya kaçmazsa yaratıcılığı vs. Gelişir.

Windows 10 versiyonu var, g2a gibi sitelerde 1€. Orjinal mojang versiyonundan bir farkı da yok sanırım, o 30€.

Tavsiye ederim yaratıcı modda açıp saatlerce takılıyorum. Lego gibi, ama sınır yok.

yükle +1