[]

Küçük dijital fotoğraf makinesi tavsiyesi

Point and shoot, compact digital camera, p&s olarak geçiyor, türkçesinin ne olduğunu bulamadım. DSLR alacak bütçem şu an olmadığı için şimdilik böyle bir şey almak istiyorum. Makro ürün fotoğrafı çekeceğim.

Fiyat aralığını da bilmiyorum gerçi ama nispeten kaliteli ve uygun fiyatlı olursa iyi olur. Teşekkür ederim.


 
Point and shoot'lar ne yazık ki pahalı. Dslr alacak bütçen yoksa makro çekecek pas'ler de pahalı kalacaktır sana. Zaten makro için makro lens ya da yakın bir lens lazım, pas'lerin lensi değişmediği için ve genel kullanıma göre üretildikleri için ihtiyaç ve bütçene uygun bir şey bulman pek mümkün değil gibi.

İkinci el giriş seviyesi bir dslr ve ikinci el makro lens muhtemelen en ucuz seçenek olacaktır.
  • Jux  (08.05.21 14:58:34) 
[]

Etsy: hem heykel hem de takı tek dükkanda olur mu + dükkan adı önerisi

Heykel, duvar süsü, takı. Tutarsız mı olur sizce? Tarz aynı olacak bu arada. Yani çok alakasız gözükmeyecek. Sadece bir küçük, bir de büyük ürün koyayım diye düşündüm hangisi daha avantajlı diye görmek için. Takı küçük, heykel büyük.

Bir de dükkan ismi bulmakta çok zorlanıyorum ya. Böyle komikli/saçma, sürreal bir şey olsun istiyorum biraz. Önerileriniz var mıdır?


 
bence konsepti güzel oturtabilirseniz ikisi de aynı yerde olur.
olmaması için bir neden yok.
müşteri kitlesi kim olacak? dükkan yeri, büyüklüğü falan..
  • baharat  (06.05.21 13:54:47) 
@baharat:
etsy dükkanı. online dükkan yani :) müşteri kitlesi genel olarak abd, ingiltere ve avustralya vatandaşları ama bütün dünyadan insanlar var.

  • isabella was a ginger  (06.05.21 14:45:57) 
ben o detayı kaçırmışım sanırım. yok ya hu birbirinden bağımsız şeyler de olsa güzel fotoğraflandıktan sonra çok da güzel satılır ne olacak. tutarsız olmaz bence. ama senin de düşündüğün gibi isim çok önemli. şöyle enternasyonel ilgi çekici bir isim lazım.


  • baharat  (06.05.21 14:51:46) 
@baharat:

ben de ingilizce saçma/ilgi çekici isimler düşünüyorum, liste yapıyorum ama hiçbiri içime sinmiyor.
  • isabella was a ginger  (06.05.21 14:54:18) 
etsy'de bildigim kadariyla tek tip urun satabiliyorsunuz. yani duvar susleri olur ama hem heykel hem duvar susu olmaz gibi hatirliyorum. yani en azindan bi 10 sene once boyle demisti isin uzmani arkadasim.

surayi okuyun bi bakalim www.etsy.com
  • yoggi  (07.05.21 02:40:30) 
[]

Etsy'de satışla ilgili bir soru

Merhaba. Etsy'ye ürün bile koymadım henüz, koymadan önce öğrenmek istediğim bazı şeyler var.

Etsy'de 15-20 dolarlık ürün satmak mantıklı mı? Kargo ücretini biz mi ödüyoruz, yüklü bir miktar mı oluyor? Vergi nasıl oluyor? 15-20 dolarlık ürünler satarak kâra geçmek mümkün mü yoksa daha pahalı şeyler mi satmak lazım? Türkiye'den satış yapacağım için merak ediyorum.


 
En önemli sorun olan PayPal ile ödeme alma işini çözdünüz mü, eğer çözdüyseniz kargo seçeneği var kampanya yaparak ücretsiz seçeneği koyabilirsiniz ya da koymasınız fiyatın içine ekleyip ücretsiz kargo vs seçenekler mevcut. Daha pahalı üründen ziyade kar oranı önemli. Ben olsam ilk önce pahalı ürünle başlamazdım. Pahalı ürün zor satılır. Ucuz ürünler hem elde patlamaz hem de sürümden kazanabilirsiniz.


  • olaylar olaylar  (04.05.21 01:49:11) 
ben hesaplayıp değmez demiştim. Kargo olayını halletmeden girişmemeli.

Paypal olmazsa etsy payments var kendi biraz komisyon keserek alıyor, fakat buradan Shipentegra vb. şeyle Abd veya Avrupaya bir şey göndermek 9-15 dolar civarı. 15 dolarlık şeyi 30 dolara satacaksın, etsy kesintisi, vergi bilmemne derken kar edemeyeceksin. Bence pahalı ürün satamıyorsan satmak anlamsız tam tersi.

Ayrıca arada alıcıların geri göndermesi, vergi çıktığı için almayıp iade etmesi vb. şeyleri de kabul etmek lazım.

Facebook'taki şu gruba göz atın:
www.facebook.com
  • nhk ni youkosu  (04.05.21 02:33:18) 
[]

Cevap vermememe rağmen düzenli olarak mesaj atan kişi

Bu insanla 3-4 sene önce yalnızca bir kez görüştüm. Bazı hoşlanmadığım hareketleri olduğu için (o zamanlar yurtta kalıyordum, daha ilk görüşmede, ortada hiçbir şey yokken birlikte yaşamayı teklif etmişti. Daha sonraki günlerde de kıskançlık yapmıştı) bir daha görüşmemiştim. Konuşma tartışmaya dönünce whatsapp'tan engellemiştim. 3 küsur yıldır da engelli olarak duruyordu.

6 ay kadar önce telegram yükledim. Telegram kullanıcılarına bildirim gidiyormuş kişilerindeki biri telegram yükleyince. O da beni görünce mesaj attı. O kadar zaman geçti, artık ayıp olur diye ordan da engellemedim. Nasılsın ne yapıyorsun şeklinde çok kısa bir konuşmamız oldu.

Sorun şu ki o günden beridir haftada birkaç kere bana alakasız sanat haberleri, resimler (sanat), bunlar hakkındaki görüşlerini filan gönderiyor, neler okumuş, neler düşünmüş bunları anlatıyor. Bir kere bile cevap vermedim, ama düzenli bir şekilde bunları göndermeye devam ediyor. Şimdi bu adamın bana ilgisi mi var acaba diye sormuyorum, var herhalde ki ısrarcı davranıyor. Merak ettiğim şey, bir insan aylardır hiç cevap alamamış olmasına rağmen niye hala mesaj atmaya devam eder? Yani, nasıl bir psikoloji ve düşünceyle yapıyor bunu? Bir de ben güncel sanat haberleri takip etmek istesem gider dergi alırım, neden bana ücretsiz olarak böyle bir hizmet veriyorsun?

 
engelle


  • KaraSakall  (29.04.21 16:07:05) 
Ne soruyorsun engeli bas geç


  • Hallegadola  (29.04.21 19:38:46) 
[]

"Ermeni soykırımı" hakkında güvenilir kaynaklara nerden ulaşabilirim?

Biliyorsunuz gündemde olan bir mevzu. "soykırım" ya da "soykırım iddiası" demek istemiyorum, sadece bu konudaki bilgisizliğimi gidermek için tarihsel kaynaklar arıyorum. Hem Türk, hem yabancı bildiğiniz güvenilir kaynak varsa söyleyebilir misiniz?




 
Guenter lewy : 1915-Osmanlı Ermenilwrine ne oldu?


  • havadakarada  (26.04.21 23:51:58) 
taner akcam'in kaynaklari var.


  • nefertarii  (26.04.21 23:55:56) 
Ermeni yazar Gurgen Mahari'nin İngilizceye Burning Orchards diye çevrilen kitabını tavsiye ederim. Van özelinde birinci kaynaktan Ermeni isyancılarının nasıl kendi halklarını kışkırttıklarını, isyana karşı çıkan Ermenileri bile nasıl öldürdüklerini ve sonrasında barış içinde yaşayan bir bölgeyi ne hale getirdiklerini çok iyi anlatıyor. Kitap ilk yayınlandığında Ermenistan'da yakılıyor ve yazar ölüm tehditleri alıp kitabı tekrar yazmak sorunda kalıyor. Amazon.de üzerinden e-book olarak satın almıştım ben, sansürsüz hali. Niye bu kitabı öneriyorum? Tehcirin neden uygulanmak zorunda kaldığını aslında çok iyi anlatıyor. Taner Akçam okursan taraflı ve bol manipülasyonlu bir yayın okumuş olursun


  • burya  (27.04.21 10:11:58) 
Suny'nin kitabının Türkçesi de var: www.arasyayincilik.com

Taner Akçam'ın şu kitabını tavsiye ederim: iletisim.com.tr

Bir de Ermeni Soykırımı'yla direkt olarak alakalı değil ama şu kitabı okumanızı tavsiye ederim: www.idefix.com Muazzam bir Türkçeyle iyisiyle kötüsüyle anılarını yazmış. Türkiye'deki azınlıklar üzerine bir sürü kitap okudum ama beni en çok etkileyenlerden biri budur.
  • bruce mclaren  (27.04.21 10:19:18) 
bu arada 1915'te osmanli ordusu'nda asker olarak gorev yapan ermeniler'in ani kitaplari var, donduklerindeki manzarayi filan anlattiklari:

ermenilerin golgothasi: krikor balakyan
harbiyeli bir osmanli ermenisi: kalusd surmenyan
nevzat onaran'in kitaplari var; genel bir bakis sunuyor "turk nufus muhendisligi", "osmanli'da ermeni ve rum mallarinin turklestirilmesi" ve "cumhuriyet'te ermeni ve rum mallarinin turklestirilmesi"
  • nefertarii  (27.04.21 11:26:40) 
"guvenilir kaynak" ariyorsaniz ondan bundan degil de tarihcilerden okumaniz gerek: dunyasavasi.ttk.gov.tr

ek: www.youtube.com
  • idexo  (27.04.21 11:56:00 ~ 12:25:24) 
öncelik elbette tarih profesörleri olmalı ama okumak isterseniz murat bardakçı'nın da konuyla ilgili iki kitabı var; talat paşa'nın evrak-ı metrukesi 1915 ve ittihadçı'nın sandığı. ben okumaya değer buluyorum çünkü bazı durumlarda bilim insanı olmak arşive ulaşmak açısından yeterli olmuyor. daha özel ilişkilere ihtiyacınız olabiliyor. ben araştırma yapacağım dediğinizde açılmayan bazı devlet arşivleri, tanıdık ricası üzerine açılabiliyor veya bu sayede özel arşivler ve koleksiyonlar üzerinde çalışmak mümkün olabiliyor. bu nedenle önemli buluyorum.


  • Sour  (27.04.21 12:35:44) 
[]

Hocalar Moodle'da öğrencilerin ne kadar vakit geçirdiğini görebiliyor mu?

Ve ne yaptıklarını, neyi indirdiklerini, vs.




 
Evet log olarak tutuluyor.


  • e mice  (26.04.21 19:12:24) 
[]

Neden "sistemin bozukluğu" temalı belgeseller Oscar ödülü alıyor?

Citizenfour, The Big Short gibi Hollywood filmleri neden Oscar ödülü alıyor? Dahası bu tür filmler neden çekiliyor? Bu tür filmlerin bu kadar popüler olmasının sebebi ne? Yani, muhtemelen ben Amerikan hükümeti ve ekonomisi hakkında bilgi sahibi olmak istesem gidip bir Hollywood filmi izlemezdim. Lakin bu tür filmler çok popüler ülkemizde bile.

Bu meseleyi inceleyen çalışmalar biliyorsanız (kitap, makale) cevaplara ekleyebilirseniz çok memnun olurum.


 
eğlenceli şekilde "fikir sahibi" olmak için. Derinlemesine bilgi önemsiz* çoğu insana göre (*değil ama halka göre öyle)

Yani gidip 2008 krizini araştırmak yerine 2 saatte ünlü oyuncularla izlesen daha keyifli değil mi? Sonra kısa çalışma ödeneği aldığın işine devam edebilirsin :D

Oscar bambaşka bir olay. Günün hassasiyetlerine ve akademi jürilerinin fikirlerine göre değişebilir o.
  • nhk ni youkosu  (23.04.21 17:18:31) 
belgeseller + uluslararası ödüller farklı. sıradan insanlar bu belgeselleri izlemez. hedef kitle A, B grubudur. bazı belgesel kanalları ya da sanat + kültür kanalları bu tür belgeselleri yayınlar + sponsor olur + destek çıkar.
her kurum kapitalist değildir :-)

  • ankara06  (23.04.21 21:39:14) 
[]

Çocuk yapmak için ideal yaş kaçtır sizce?

7 aylık evliyim (toplam 3 yıllık ilişki), 25 yaşındayım. Bir süre önce kayınvalidemle aramda çocuk yapma meselesiyle ilgili bir konuşma geçmişti. Biz bir süre çocuk yapmayı düşünmüyoruz demiştim kendisine, o da biraz ters tepki vermişti. Tekrar konuyu gündeme getirmedi ama arada ben 23 yaşında anne oldum, ben 22 yaşında evlendim, ben çocuk yaptığımda senden küçüktüm gibi laflar ediyor sanki erken evlenmek marifetmiş gibi. Ki günümüz koşullarında yine de erken evlendiğimi düşünüyorum ben. Eğitimsiz bir kadın değil bu arada, doktor. Benim annem mesela beni 36 yaşında doğurmuş, o örneği verdim, "annen geç çocuk yaptı diye sen de mi geç yapacaksın" dedi, geç çocuk yapmanın dezavantajlarını sıralayıp durdu.

Maddi açıdan kötü durumda değiliz, muhtemelen çocuk yapsak bir şekilde geçiniriz, yardım edeceğini de söylüyor ama yine de yeterli gelmiyor bana bu. Ben daha kendime bakamıyorum, çocuğa nasıl bakayım? Kendim niye yaşadığımı bilmiyorum, nasıl yeni bir insan dünyaya getireyim? Eşim zaten kendisi hala çocuk gibi benden birkaç yaş büyük olmasına rağmen. Onu da hiç baba olarak hayal edemiyorum.

Siz ne düşünüyorsunuz?

 
Bu tamamen hazır olmakla ilgili. Birkaç arkadaşım ve kuzenim evlendi, çocukları oldu benimle yaşıtlar. Ben daha evlenmedim, seneye yazın evleniriz diye düşünüyoruz sevgilimle. Temmuzda 27 olcam. 30umdan önce çocuk düşünmüyorum, belki 32'yi de bulur. Annem ve babam hemen evlen de çocuk yap diyorlar, amaç "torununu görmek bir an önce". Görünce ne oluyor anlamıyorum. Annem hastalık hastası zaten, torunumu göremeden ölcem derdinde. Ben bu dert biçimini algılayamıyorum. Gör ya da görme ne olacak. Bir şey mi artacak hayatında. Ölünce zaten pamuğu tıkıyorlar gidiyorsun, orada torunumu gördüm diye hava mı atacaksın olay nedir. Bir de ben bakacağım o çocuğa hazır hissetmeden, evliliğim oturmadan, kocama doyamadan, birlikte eğlenemeden hemen çocuk gelecek. Her zaman bir çocuğum olsun çok istiyorum ama kendim halen daha işten gelip üstünü değiştirip yatağa zıplayan ve gün boyu oyun oynayan, anneden yemek bekleyen, kardeşine sataşmaya odasına giden bir kızım.

Bence anneler ve babalar dünyanın değiştiğini ve çocuklarının hayatına karışmamayı öğrenmeli. Kendisi doğursun çok istiyorsa, ben anneme öyle diyorum. :)
  • Hallegadola  (21.04.21 15:13:01) 
Kayınvalidenle fazla konuşuyorsun demek ki. Bu kadar derinlemesine bir muhabbetiniz olmasına gerek yok. Teşekkür ederim bunu düşüneceğiz deyip geçmen gerekiyor. Bu karar sana kalmış, bunun ideal bir yaşı yok, olmak zorunda bile değilsin.


  • roket adam  (21.04.21 15:25:28) 
Bence bu oyunlara gelmeyin. Çocuk yaptıktan sonra çocuk ilkokula başlayana kadar hayatınız kilitlenecek. Bu da en az 6, 7 yıl demek. Önemli olan çocuk yapmak değil, o çocuğa bakmak. 25 yaşında çocuk yapsanız en güzel yaşlarınız çocuk peşinde geçecek. Bana göre ideal yaş 30, 35 arası olabilir.


  • dissendium  (21.04.21 15:29:00) 
çoook erken daha. benim anneme de kalsam şimdi çocuk yapmam lazım. dinleme bile.


  • kitap arasında kalmış silgi tozu  (21.04.21 15:34:43 ~ 15:35:03) 
35den sonra doğurganlık azalıyor onu da hesaba katın:)


  • suicides underground  (21.04.21 15:48:52) 
30'dan önce yapma diyenlere katılıyorum. Fakat kayınvalidemle samimi değilim, çok konuşmuyorum kesinlikle. Sadece aynı mahallede oturuyoruz, bu yüzden kendisi arada gelip (yiyecek bir şeyler getirme bahanesiyle) biraz oturuyor. Eşim çalıştığı veya yorgun olduğu için çoğunlukla ben ilgilenmek zorunda kalıyorum. Genelde kendisi konuşup bir şeyler soruyor. Niye aynı mahallede ev tuttunuz diyecek olursanız; Ankara'da oturulabilecek en düzgün semt olduğunu düşündüğüm için burayı tercih ettim. Okulum bu sene bitiyor, ondan sonrasında İstanbul (kendi memleketim) veyahut yurtdışına gidebiliriz diye düşünüyoruz.


  • isabella was a ginger  (21.04.21 15:56:10) 
Çocuk için karar vermesi, kendini hazır hissetmesi gereken yalnız ve ancak karı kocadır. Hatta kadının daha fazla ağırlığı vardır.
Evlendiğimde 30'umu geçmiştim. Aslında hemen çocuk yapma yanlısıydım. Özellikle çocuk istediğim için değil aman yaşım geçmesin diye. Şükür ki eşim 3 sene beklemeye ikna etti beni. 3 yıllık ilişki ile 3 yıllık evlilik ilişkisi aynı şeyler değil. Bu 3 sene içerisinde oturtacaksınız evliliğinizi. Bu arada daha ufak stres testleri geçireceksiniz ki asıl büyük teste (çocuğa) hazır hale gelin.Annem ve ablam bana yardım ederken bile ben ilk çocuğum 7-8 aylıkken hamilelik bunalımına girdim ki Allah korusun. 25 evlilik için güzel bir yaş ilk çocuğunuzu 30 yaşında doğursanız, (ikinciyi isterseniz) ikinciye 35'e kadar da gayet güzel zamanınız var. Ben 40 yaşıma az kala doğurdum ikinciyi mesela. Gençlik aşısı gibi oluyor. Kimsenin lafına bakmayın.

  • SiyamkedisiZorro  (21.04.21 17:19:04) 
Kayınvalideniz 1980'lerdeki yaşam biçimini 2020'lere taşımaya calismis. Bir de başkalarını ne kadar dinlerseniz hayatınız onlarınki gibi olur. Örneğin, ABD'ye gelip doktoraya başlamadan önce annemin arkadaşı kızlarının benimle evlenmesini istemiş, annemin de hoşuna gitmiş. Bir küçük ev kiralarmisiz, onun maaşıyla kira odermisiz, benim maaşımı da harcarmisiz...insanların en yakınınız da olsa sizin için uygun gördüğü hayat bu kadar basit olabiliyor. Dinlemeyin. 35'ten sonra çocuk yapın. Mutlu olmaya hakkıniz var, erkek olarak diyorum, kadinlarin tüm hayat amacı çocuk bakmak olmamalı. Gençliğinizde mutlu da olun.


  • howfaristhesky  (21.04.21 18:12:27) 
erken yaparsaniz cocugu annelerinize/babalariniza kilitleme sansiniz daha fazla, hele zaten yaslilarsa (sizi gec yaptiklarina gore) bir yastan sonra torunla ugrasmak istemiyorlar ya da sikayet ediyorlar. yani gec yapmak erken yapmaktan daha zor, yardim edeniniz daha az oluyor.


  • disq  (21.04.21 19:52:04) 
Şunu da düşünün: Çocuk yapmak zorunda değilsiniz. Tabii toplum baskısı çok zorlayıcı olacak.


  • cosmicstring  (22.04.21 00:17:34) 
Benim 34’te anne oldum, oğlum su an 2 yaşa yakın, dönüp baktığımda keşke eşimle daha erken tanışsaydık da 27-28 gibi çocuk yapsaydık diyorum. Çünkü enerjim yetmiyor, eski canlılığım yok, kilom o yaşımla aynı, tipim çok değişmedi vs ama bir şeyler oluyor ve yaşlandığını anlıyorsun işte...
sizin durumunuzda olsam 27-28 gibi ilk çocuğu, istiyorsanız 32-33 gibi de ikinciyi yapar bırakırdım asffshhs üçü düşünemedim bi an :)

  • somethinginthewayshemoves  (22.04.21 02:22:48) 
Benim fikrim:

Bir tane olsun yeter kafasindaysan 34-35 (35'i gectikten sonra risk ozellikle ilk hamilelik ise risk yukseliyor)

2 cocuk kafasindaysan: Ilki 30, ikici max. 35 gibi .

3+ cocuk: 20li yaslarin ortasinda baslamak lazim.
  • cooperr  (22.04.21 02:27:21) 
çocuk yapmak istiyorsanız 30'ları geçirmeyin. çocukların enerjisine yetişemezsiniz. 30'dan sonra çocuk yapıp bakmak ciddi manada yıpratıcı.


  • tantunisultansuleyman  (22.04.21 09:08:45) 
Edmond honda+1 ne eksik ne fazla. Kayınvalide ile bu kadar içli dışlı olman iyi değil ve bu senin hayatın. Onu ilgilendirmiyor. Sizin cinsel hayatınız olmayabilirdi bile her evliliğin dinamiği farklı. Böyle küstah küstah insanların yatak odası ile ilgili yorum yapan aile bireylerine çok sinir oluyorum.


  • Mossy  (22.04.21 10:50:09) 
bence kayınvalideniz haddini aşmış bana da aynı şekilde baskı yapan oldu ama ben ve eşim çok sert konuştuk artık laf söylemiyorlar. sallamıyorum da zaten 8 yıldır evliyiz 35 yaşındayız hala çocuk istemiyoruz.

bana göre biz insanları hayvanlardan ayıran en güzel şey dürtülerimizle değil aklımız ve mantığımızla hareket ediyor oluşumuzdur. doğal olarak aklı mantığı olan insanın da "çocuk yapma hevesi" olmaz. doğru zamanda, geleceği için plan yapmış, korkularını az çok yenmiş, ebeveyn olmanın bilincinde iken çocuk sahibi olmalısınız. bugün modern tıbbın nimetlerinden biri de kadınların çok daha ileri yaşlarda sağlıklı hamilelik ve doğum şansıdır. bence türkiye'de hem hekimler hem de insanlar bazen çok geri kafalı oluyor. bu konuda size baskı uygulamalarına aldırmayın çünkü yanlış zamanda çocuğunuz olursa pişman olduğunuzda artık asla geri dönüşü olmayan bir yola girmiş olursunuz ama ileride hiç çocuk yapmamışsanız yine pişman olsanız da en azından kimsenin hayatını mahvetmemiş olursunuz.
bu konuda yalnızca siz ve eşiniz karar vermeli. sadece maddi olarak değil mental olarak da her şeye hazır olmalısınız çünkü çocuğunuz engelli doğabilir ya da Allah korusun eşinizi kaydebelirsiniz bu durumda tek başınıza çocuk büyütecek geliriniz vs. planlarınız olmalı. içinizi karartmak istemem ama bunların hepsi çok yakınlarımın başına geldi ve maalesef bu ülkede tek ebeveynseniz her şey on kat daha zor oluyor.
  • windymimas  (22.04.21 11:22:52) 
dünyanın geldiği noktada daha geç evlenip daha geç çocuk sahibi oluyoruz; ama bedenimiz buna uyum sağlayamıyor. senenin 2021 olmasının bir önemi yok. çocuk aşırı emek ve enerji istiyor büyürken. ben zorlandığımızı hissediyorum. sabah mesai öncesi 1 saat parka götürüyorum bazen. yürümek istemiyor bazen, kucakta 1 saat taşıyınca kollarım ağrıyor. evde de bu cocuğun bir dolu ihtiyacı var.

bu arada genellemek gibi olmasin ama iş hayatında orta burda gördüğüm gec cocuk sahibi olan insanlar cocuklara enerjileri yetmediği için tablet telefon tv ile cocugu oyalıyor. erken cocugu olup 3-4 cocuk yapanlar için de durum benzer.

ideal yaş yoktur. kişiye ekonomiye ilişkiye vs... bir tane şeye bağlı.
  • safak efendisi  (22.04.21 11:37:35) 
Evliliğinizden emin olun, 2-3 sene geçsin bi hele. Çok gençsiniz ayrıca, acelesi yok.


  • John Bloor  (22.04.21 13:43:01) 
[]

Instagram'dan telefonuma gelen parola resetleme mesajı

Telefonuma "tap to reset your instagram password" diye bir mesaj geldi. Bu birisi benim şifremi değiştirmeye çalışıyor mu demek?




 
yeap


  • rose parks  (18.04.21 21:52:28) 
Çalışmasa da şüpheli bir durum. Mümkünse hesabınızı, şifrenizi değiştirin.

Edit: Diğer arkadaşların dediği gibi size gelen mesaj yoluyla şifrenizi değiştirmeyin. İlk söylediğimi yanlış anlamayın kesinlikle. Kendi hesap ayarlarınızdan değişiklik yapın.
  • dissendium  (18.04.21 21:53:18 ~ 22:22:35) 
Mesaj olarak gelen linklere tıklayıp şifrenizi oradan değiştirmeyin, bilgilerinizi girmeyin. (bkz: phishing) de olabilir. Şifrenizi değiştirmeden önce adres çubuğunda doğru adresin yazdığından emin olun.


  • hayirsiz  (18.04.21 22:15:45 ~ 22:16:50) 
@ekşi duyuru sever

Cevabı buraya mı yazmıştınız? Çünkü burada öyle bir şey gözükmüyor. Karıştırıyor olmayasınız?

Mesaj facebook'tan geliyor, aynı zamanda mail de gelmiş. Official hepsi.
  • isabella was a ginger  (18.04.21 23:07:22) 
[]

"Sağlıklı" yemekler yapan bir restoranın mühürlü plastik kap kullanması?

Yemeksepeti'nde puanları çok yüksek ve sağlıklı (fit, vegan, vs) yemekler yapan bir restorandan sipariş verdik. Hepsi mühürlü sıcak plastik kaplarda geldi ve yemekler bildiğin plastik kokuyordu. Aklım almıyor, sağlıklı olduğunu iddia eden ve teması bu olan bir restoran nasıl böyle bir şey yapabilir? Resmen aylık mikroplastik alımımı bir öğünde gerçekleştirmiş oldum. Eşim abartıyorsun diyor ama ben abarttığımı düşünmüyorum.

Sağlığına dikkat etmek demek sadece diyabet olmamaya çalışmak demek mi? Mikroplastik yemek istemiyorum. Sağlıklı olduğunu iddia eden bütün restoranlar böyle mi? Sizce de çok saçma bir olay değil mi bu?


 
Haklısınız.


  • intihar etsem de kendime gelsem  (13.04.21 20:19:28) 
yemeksepetinde o bol puanli, sekilli, sukullu ingilizce isimli, luks gorunumlu restoranlarin gerçek yerlerini gorseniz agziniz acik kalir. sanayide oturuyorum cogu derme catma yerlerde.

yani diyecegim o ki, bilindik bir marka degilse adina, ismine cismine aldanmayin.

adi, diet club, healthy food falan diye bati disiplinine sahip ascilar falan calismiyor. bildigin esnaf kafasinda adamlar calisiyor
  • buenosdias  (13.04.21 21:10:04 ~ 21:18:20) 
[]

Youtube'da Türkçe sonuçlar çıkmasını nasıl engelleyebilirim?

türkçe olmayan bir şey arıyorum ama çıkan sonuçların arasında türkçe videolar var. sadece türkçe aradığım takdirde türkçe şeyler çıksın istiyorum. google ve youtube ayarlarından anadil seçeneğini değiştirdim, bir şey fark etmedi. hatta son çare olarak diller bölümünden türkçeyi tamamen çıkardım. konumu başka bir yer yaptım. hala türkçe sonuçlar çıkmaya devam ediyor.

vpn internet hızını yavaşlatıyor, o yüzden çok tercih etmiyorum.


 
vpn ile baska ulkeden girmeyi deneyin.


  • buenosdias  (12.04.21 14:02:14) 
webde profil fotoğrafına tıkladığında konum var orayı değiştirebilirsin. yine çıkar ancak daha az ayrıca google da arama yaparken istenmeyen içeriklerde -turkish gibi kullanılıyor. belki onun da faydası olur


  • bagcivan  (12.04.21 17:06:15) 
web dediğiniz google mı? işletim sistemim türkçe, tarayıcı ingilizce.


  • isabella was a ginger  (12.04.21 20:26:25) 
hesabınıza tıklayıp çıkan ekrandan konumu istediğiniz yer yaparsanız o yer ile ilgili trendler çıkar fakat sonuçlar yaşadğınız bölgeye göre çıkar. tek çare vpn .


  • false pretension  (12.04.21 20:30:23 ~ 20:30:39) 
[]

İnancınızı nasıl kaybettiniz?

Dini inançtan bahsediyorum. Aslında daha çok bu süreçteki psikoloji ilgimi çekiyor. Çünkü cennete ve sonsuza kadar var olacağına inanırken bir anda öldükten sonra yok olacağını idrak ediyorsun, büyük bir yıkım olmalı. Ne hissetmiştiniz?

Ben böyle bir süreçten hiç geçmedim çünkü ateist olarak büyütüldüm. Ailem, özellikle babam bilimle ilgili olduğu için her şeyi bana açıklardı. Hiç şüphe ettiğimi hatırlamıyorum. Sadece okula başladığımda "allah" diye bir şey olduğunu sınıf arkadaşlarımdan öğrenmiştim (o zamana kadar hiç duymamıştım ailemizdeki ve çevremizdeki herkes dinsiz olduğu için) ve kafam karışmıştı bir süre. Daha sonrasında babam uzun uzun konuşmuştu benle.


 
Alevi bir ailede büyüdüğüm için zor olmadı, 11-12 yaşlarında net olarak karar verdiğimi hatırlıyorum.


  • signore  (11.04.21 18:16:54) 
dindar sayılabilecek bir aileden geliyorum. çocukluğumdan beri araştırmaya ve okumaya meraklı bir tip oldum. lise dönemlerinde sorgulamaya başladım, islamiyette kendimce çelişkiler, manasızlıklar ve adaletsizlikler gördüm. aslında sarsıcı olmadı, daha çok düşüncelerimi açıklama ve düşüncelerime uygun yaşamakta sıkıntı oldu. yine de "ya islamiyet doğruysa, ya ben yoldan çıkmışsam" tarzı düşünceler ara sıra olmuyor değil.

bir de duyurudaki kişilerin genel olarak dindar sayılabilecek bir aileleri/çevreleri yok yani burada büyük bir yıkım göremezsiniz, çok dindar olup da dönen binde birdir yani. çoğu ortalama müslüman.
  • candide  (11.04.21 18:19:23 ~ 18:20:03) 
tasarlanan kurgu çok küçük yaşlarımdan beri kafamda oturmuyordu, peygamberliğin dünyanın en eski mesleklerinden birisi olduğuna dair okuduklarım çok tutarlı gelmişti.
tesadüf bir yakınımın evinde incil gördüm ve yarım saat kadar okudum çok mantıksız geldi. sonra gidip incil ile kur'an satın aldım. okuduktan sonra hiç şaşırmadım tutarsız olmalarına. yaş 16 o zaman. amerikadayken de yahudi bir çevre oldu iş ortamında. oradan merak sarıp ara ara tevrat okudum. gene aynı bomboş bir içerikle karşılaştım.

aslında benim kadar bunları okumak bile zaman kaybı ciddi anlamda. dünyaya zerre kadar katkı sağlayıp, insanlığa faydası olan insanlara bakmanız bile fazlasıyla yeterli. din ile uğraşıp, din satanlarında yaptıkları ortada zaten.
  • ada meltemi  (11.04.21 18:35:45 ~ 18:36:28) 
Bunun dediğiniz gibi "bir anda" olduğunu pek sanmıyorum.

Tatlı su müslümanı bir ailede büyüdüm, ramazanda oruç, bayram namazı falan, bir tek babannem sürekli kuran okurdu ve dinle kafayı bozmuştu. Yazları bütün sokak arkadaşlarım gidiyor diye ben de kuran kursuna gittim, zerre kafam almadı. Bir ara kuran meali okumaya çalıştım, onu da kafam almadı, bitiremedim. Bu arada önce bilimkurgu, sonra pozitif bilim kitapları girdi hayatıma, "aha bak bu mantıklı" dedim. Ama çocukken bile, "uyumadan önce dua et" mevzusu falan asla kafama yatmıyordu, hiçbir zaman dine yatkın olmadım bence.

İran'da doğup büyüyen, hafız/imam olan, sonradan ateist olan bir tanıdığım var, bu mevzuları biraz konuşmuştuk. Keşke onunla sohbet edebilseydiniz bu konuda, o kadar kapalı bir inanç sisteminde büyüyüp ateizme ulaşma süreci cidden çok ilginç.
  • kobuzchu kiz  (11.04.21 18:42:39) 
Cevabım silinmiş.

“Dindar bir ailede, tüm ibadetleri yerine getirerek büyütüldüm. Uzun uzun bahsetmeyeceğim ama en az bir yıl arafta kalmıştım. İnancımı terk etmek hiç kolay olmadı.”

Mantık yönü ağır basan bir insan olmama rağmen inancımı sorgulamaya başlamam vicdani yönden oldu. Arafta kaldığım süre boyunca ise akıl ve mantığa uyan kanıtlar edindiğim için inancımı terk edebildim.
  • ruhen hastayim ben  (11.04.21 18:44:27) 
ateist baba - annesinin etkisinde kaldığı için inanan anne ortamında büyüdüm. ananem onda kaldığım zamanlar bana dua öğretirdi, babam farkettiği zaman çok kızardı fln. babam sayesinde senin anlattığına benzer yetiştirildim. babam tam pozitif bilim insanıydı ve her şeyi açıklardı bana. 17 yaşında babamı kaybedene kadar allah'ın varlığından başka bir inancım yoktu. babamla birlikte o inancı da kaybettim.


  • pati  (11.04.21 18:50:34) 
Dini cemaatlerin nasıl çıkar amaçlı suç örgütü olduklarını gördükten sonra.
Fetö öncesi oluyor kendi adıma.

  • neymis  (11.04.21 18:53:52) 
ben yobaz olmayan ama müslüman bir ailede büyüdüm.

çok net kırılma anları hatırlamıyorum, bende yavaşça oldu.
ama liseyi bitirdiğimde din dosyasını kapatıp yakmıştım, bunu iyi hatırlıyorum.

zaten hemen sonrasında da çok zor günler, hatta yıllar geçirdim ve bana sürekli tatlı dille, ısrarla telkin edilmesine rağmen bir kere bile aklımdan dinden medet ummayı geçirmedim. tersine acı çektikçe dinden tiksintim daha da koyulaştı.

ben galiba ölüm gerçeğiyle gereğinden erken bir şekilde kendi başıma yüzleşmiştim. çocukken geceleri sürekli ölümü ve sonsuz hayatı düşündüğüm bir dönem oldu. gece uyku vakti çok yüksek konsantrasyonla bu konulara takılıp işin içinden çıkamıyordum bir türlü. başka çocuklar da da böyle bir "karanlık dönem" yaşıyor mu bilmiyorum. vardır belki de ama kimseden duymadım.

işte dinlerin de bu tür cevapsız sorulara bir cevap olarak üretildiğini düşünüyorum. yani kişinin korkunç derecede saçma ama rahatlatıcı bir şeye inanmak mı yoksa daha acı verici de olsa gerçeği seçmek mi noktasında yapacağı tercihe kalıyor iş. yoksa ben genç bir insanın 2021 yılında ciddi ciddi müslüman olabileceğine inanmıyorum. yani inanasım gelmiyor. tamam hepimizin hayatı türlü saçmalıkla dolu, hiçbirimiz gödel, wittgenstein değiliz (onların hayat bile delilik doludur zaten ki gödel sıyırmıştı mesela) ama bu kadar da değil ya. buna kalpten inanabilen bir insana saygı gösteremiyorum artık.

her neyse biraz dağınık oldu ama böyle.
  • filteria  (11.04.21 19:11:47) 
18-19 yaşımdayken an american crime filmini izleyip, üzerine okuyup konuştuktan sonra oldu.


  • perloneth  (11.04.21 19:22:01) 
diyanetin açıklamaları gayet yeterli bence.


  • duyurukullanıcısı  (11.04.21 19:25:13) 
Tanıdığım en iyi ve en dürüst ve üstelik iyi bir müslüman insan olan amcam 12 yaşında oğlunu toprağa verdiğinde.. birkaç sene sonra da canlı yayında bir sürü insanın gözü önünde kurtarılamadan denizde boğularak öldüğünde..
Tecavüzcüler katiller yüz yaşına kadar yaşarken benim nahif, dünyanın derdini kendine dert eden babam 52 yaşında acılar içinde öldüğünde..

Her şeye olan inancımı kaybettim..

Fakat bunlar olduktan 5 yıl sonra imkansız olduğunu bile bile çok istedim ve bebek bekliyorum. İnancım geri geliyor.
  • suicides underground  (11.04.21 19:31:58) 
Ben de bu surecten gectim diyemem. Ateist olarak buyutulmedim hatta hevesliydim oruc tutayim, cevsen takayim namaz nasil kilinir falan. Neyse, 4. Sinifa gittigim yaslarda bu nasil is lan olmaz oglum oyle sey demeye baslamistim kisa surede de mantigim ustun geldi hic sancili bir surec olmadi.


  • proletarier aller lander vereinigt euch  (11.04.21 19:45:07) 
üniversitedeki arkadaşlarım ve bu konudaki uzun sohbetler sayesinde yavaş yavaş dinden uzaklaştım.


  • roket adam  (11.04.21 20:01:44) 
Bayağı dindar ve cemaatçi olan akrabaların içinde büyüdüm. Babam nurcular diye bilinen cemaatin (fetullaçılardan farklı) bayağı tanınan bilinen bir insanı istanbul üni islam enstitüsü mezunu olduğu için Arapça okur yazarlığı olan birisiydi. Hem anne tarafımın bir kısmı hem de baba tarafı 5 vakit namaz kılan, cemaat ayağı olan bir akraba güruhu. Üniversitede tanıştığım komünist sınıf arkadaşlarımın o zamana kadar bana öğretilmiş “herşey kuranda yazıyor” “kalem varsa onu yapan da vardır” minvalindeki saçma şeyleri yerle yeksan eden konuşmalarımızın ardından beni araştırmaya sevk ettiler. O zamanlar bir forum sitesinde “seksi şeytan” gibi bir nicke sahip yazarın hadislerle bir ilahiyat mezunu adamı harcaması, ateistler bilgiyle tokatlayabilir, bunlar hiç de bomboş adamlar değiller aksine bu ilahiyatçılar bu ateistten nasıl cahil olabilirler diye düşündüm. O zamana kadar cemaat içinde gösterilen hatun yahya unsurlarının saçmalıktan ibaret olduğunu, kullanılan fosil resimlerinin olta yemi (üzerinde metal kancayı unutmuşlar) olduğunu gösteren richard dawkins gibi bilim admalarına denk geldim. Daniel dennett isimli felsefecinin dinler tarihi ile ilgili dinleri ayyuka çıkaran videosunu izlemiştim. O zamanlar facebook moda olduğu için ateist-müslüman gruplarına dahil oldum. Ya allah varsa fikri tutarsız geldiği anda da her şeyi terkedip ateist oldum. Bu süreç yaklaşık 1 yıl sürdü. Ama ben müslüman olanların yüksek zekalı kesimini inatçı ya da korkak olarak nitelendiriyorum. Yoksa bunca tutarsızlık varken müslüman kalmak mümkün olamaz.


  • Unde bach canim  (11.04.21 20:25:10 ~ 20:35:43) 
Sıkı bir şakirttim. Ama kendimce mantıklı bir şekilde götürüyordum inanç meselesini. Cin diye bahsedilenlerin öcüler olmadığını belki mikroskopik canlılar veya uzaylılar olabileceğini düşünüyordum. Hiçbir hadisi ciddiye almıyordum.

Lisede kuranla ilgili şüphelerim başladı. Ama tanrı inancımı tamamen kaybetmem üniversitede ekşideki bir yazıyı okumamla oldu. Zaten çok sorgulardım içimde ama yazıda evrenin kendi kendine oluşabilme ihtimalini o kadar güzel anlatmışlardı ki bi anda gözümden perde kalktı sanki.

Sonraki hafta boyunca hep ağladım. Orada olmadığını bildiğim halde tanrıya sitem ettim bunca zaman yok muydun kime anlattım ben dertlerimi beni nasıl yalnız bırakırsın vs. diye. Şimdi komik de gelse o an yakın bir arkadaşımı kaybetmiş ve aldatılmış hissetmiştim.
  • eatpraylaw  (11.04.21 20:38:45) 
ailemin işi sonda da kendi işimle ilgili dünyayı gezmem ve çeşitli inançtan çeşitli milletten insan tanımam bunda etkili oldu.

Özellikle de malezya, arjantin, çin, kudus ve mekke gezilerinden sonra iyice netleşti
  • summatinyourteeth  (11.04.21 20:58:27) 
Yaratıcı meselesinde çok emin değilim ama din konusuna hep mesafeliydim. Dindar bir ailede yetismedim ama din, kitap korkusunu hissetmiştim çocukluğumda gittiğim Kur'an kurslarında, şunu yaparsan cehenneme gidiyorsun vs dediklerinde yalnızca korktuğumu hatırlıyorum. Hiçbir kutsal kitabı okumadım ama kurmaca hikayeler üzerinde kurulu olduğunu çok uzun zamandır belli belirsiz hissediyordum. Üzerine hiç dusunmedim, öyle miydi böyle miydi demedim. İlgimi cekmedi.

Son birkaç yıldır bu inanmama durumu bütün sosyal organizasyonlara sirayet etti. Yani dini geçtim, devlet, ahlak tamamının insan yapısı olduğunu anlıyorsun. Zincirlerinden bir bir kurtulmak gibi. Bakın bir örnek vereyim: Online kpss kursuna gidiyorum, hoca Whatsapp şu kadar soru çözün diye ödev verdi. Pazar akşamı video çekip yollayın hepiniz falan dedi. Lan dedim, yapmasam ne olacak, bir yaptırımı mi var sanki? Sonra baktım insanlar bu ultimatomu ciddiye almaya başladılar grupta, "Ay hocam ne kadar süremiz kaldı?", "Ben disaridaydim hocam, şimdi hemen başlıyorum" demeye başladılar. İş ciddiye bindi, otorite doğdu birden, hepimizin iyiliğine olduğuna inandığımız bir amaç uğruna bir buyuran etrafında birleştik. Paragrafın başında bahsettigim insan ürünü her türlü sosyal organizasyonun da çalışma mekanizması özünde bu. Bir noktadan sonra bu hikayeye o kadar inanıyoruz ki kainatın başından beri oradaymış, dogalmis gibi geliyor. Kpss hocasının buyruğu evrile evrile tanrının buyruğuna dönüşüyor.

Beni inanılmaz rahatlatıyor bu düşünceler, hiçbir şey hayatı değil, zaruri değil, anlattığımız hikayelere inanıyor gibi yapsak yeterli. Olmeyelim, haz alalım yaşadığımizdan yeterli.
  • epistemic_regress  (11.04.21 21:32:58) 
Yıkım değildi; lisede sınıf arkadaşımla konusmaya başlayınca okumaya, araştırmaya başladım. Saçmalık ya dedim. Yikim da olmadi. Hayatimin büyük bir parçası değildi, genel kültür gibi bir şeydi.


  • logisticsmanager  (11.04.21 21:34:13) 
Edit: haz alamazsınız da olur, bunun için de tribe girenler olur şimdi. "Mutlu olmamız gerekiyormuş has.ktir! Hemen mutlu olmalıyım" diye. Hiçbir şey yapmak zorunda değilsiniz.


  • epistemic_regress  (11.04.21 21:36:46) 
Kazanmadım ki kaybedeyim. İnandıklarım, büyük oranda çocukken kafama doldurdukları korkulardan ve ön yargılardan ibaretti. Yürekten hissettiğim bir inanmışlık değildi benimki. Haliyle geride bırakması da çok güç olmadı. Sarsıcı bir tecrübe yaşamadım, doğum sancıları çekmedim. Adım adım, santim santim, ilmek ilmek ilerleyen bir geçişti. Hiç canım acımadı :) Sadece din de değil. O güne kadar sağdan soldan işittiklerimle dağarcığımda yer tutmuş ne varsa aklımda, eş zamanlı olarak aşınıp ufalandılar. Bir şeyi yitirme değil de, daha çok kendini bulma süreciydi aslında.


  • huçi kuçi  (11.04.21 21:46:24) 
Kazanmadım ki kaybedeyim +1

6. Sınıfa kadar her yaz kuran kursuna giden, kuran okumaya o yaşta başlamış, hacı dedelerin ve kapalı bir annenin oğlu olarak hiç baskı altında hissetmeden islam öğretildim. Ama daha ufacık çocukken bile hiçbiri bana bir anlam ifade etmiyordu, annem üzülmesin diye gidiyordum. Ama daha o yaşta bile duaymış, ibadetmiş bunların bir anlama geldiğine inanamadım. Bile isteye yaptığım bir şey değildi.

Çocuksun tabii ki inanç hissin olmaz desen, babaannem öldüğünde ya da 99 depreminde tanıdıklar öldüğünde "sığınabilirdim". Bence allah bana hidayet vermemiş, içimde yok yani. Manevi tarafı gelişkin bir insan değilim.

Benim suçum mu bu? Gelmiyor işte içimden inanmak, bu öğrenilebilen bişey olsa çoktan öğrenmiştim. Annem beni döve döve namaza devam ettirmedi diye mi suçlu? Benim gibi inanmaya ihtiyaç duymayan biri için sonuç illa ki cehennem mi? İyi bir insan olmamın hiç önemi yok mu?
Sırf bunların cevabının olmaması bile inanmamak için bir sebep.
  • Jux  (12.04.21 02:21:09) 
Kutsal kitapları okuduktan sonra. Zaten yoktu da işte daha çok emin oldum diyelim.


  • awareim  (12.04.21 11:55:15 ~ 11:55:39) 
Teoride alevi, pratikte ateist olan bir ailede büyüdüm. Hiçbir dini ritüel konusunda bilgisi yok ailede kimsenin. Evin duvarında en ufak bir dini simge de yer almaz örneğin. Bu nedenle hiçbir zaman güçlü dini inancı olan biri olmadım. Bu konuda aile tarafından herhangi bir baskı ya da öğreti olmadığı için birçok şey kendi kendine gelişti.

İlk okulun başlarında bir tanrının varlığına inandığımı biliyorum. Dua falan ettiğimi hatırlarım. Ama tabiri yerindeyse "kafa basmaya başladıkça" birçok şeyi sorgulamaya başladım. İnanç konusunda da keskin bir geçiş olmayanlardanım ben. Sorgulamaların yanı sıra hem çekirdek ailem hem de akrabaların çoğunluğu zaten çok inançlı kimseler olmadığı için öyle bir çevrede büyümenin de etkisi var elbette.

Keskin bir geçiş olmadı diyorum ama hiçbir zaman agnostik bir düşünceye sahip olmadığımı da biliyorum. Yani kafamda hiç "acaba" olmadı. Var ile yok arası aslında keskin bir geçişti ama bunun ne zamana rastladığını hatırlamıyorum.

Richard Dawkins'in The God Delusion kitabında 1 ile 7 arası bir skala vardır.
1: Kesin olarak bir tanrının var olduğunu düşünen kişi
7: Kesin olarak bir tanrının olmadığını düşünen kişi

Richard Dawkins kendinin 6 (bazı söylemlerinde 6,9) olduğunu ama 7 olmadığını, çünkü bu konuda bir kesinlik belirtmenin 'bilim dışı' olduğunu söyler. Şüpheci yaklaşır yani.

Ben kendimi 7 olarak görüyorum. Çünkü bilim insanı değilim :)
  • himmet dayi  (12.04.21 12:24:07) 
inançsız baba - soft müslüman bir anneyle büyüdüm. annem müslüman olmasına rağmen birkaç dua ve regl sonrası abdesti öğretmesi dışında herhangi bir dini empoze çabasına girmedi.

Anneannem de namaz kılmaz, oruç tutmaz ama dinin şehir efsanelerine çok meraklıdır, böyle saçma sapan hikâyeler olur ya onları anlatırdı arada. babam da sinirlendirdi ve bize hep bunların akılcı olmadığını nedenleriyle açıklardı.

15-16 yaşlarıma gelince okumaya anlamaya başladıkça; dinler tarihini, farklı inanç sistemlerini, kültürleri, mitolojiyi ve dini ritüellerin yansımalarını gördükçe zaten çok kuvvetli olmayan inancım ciddi şekilde sarsıldı. Özellikle dünya tarihinin %80'inin ekonomiyle ve ticaret döngüsüyle alakalı olduğunu idrak edince ise tamamen inançsızlaştım. ölümden sonraki hayatın olmama mevzusu da benim için ne küçükken ne de şimdi yıkım olmadı. zira sonsuzluk fikri ağır bir yükmüş gibi geliyor.
  • muslugubozukhayrat  (12.04.21 13:00:18) 
ben yazılanların aksine bir durumdayım sanırım.

"geleneksel islam" çerçevesinde yaşayıp giden bir ailede büyüdüm.
namazın kılınmadığı ama oruçların aksatılmadığı, kitap okunmayan ve kuranda olmayan şeylerin birileri tarafından din diye yutturulduğu şeylerle çevrelenmiş bir aile ortamı diyelim. yani türkiye'nin büyük bir kısmı nasılsa benim ailemde öyleydi.

lise zamanlarında saf ve samimi duygularla "geleneksel islam" çerçevesinde dindar bir insan oldum ama herhangi bir cemaat vesaire ortamında hayatım boyunca hiç bulunmadım. geldiğim süreçte onlarca kişiyi dinleyip farklı yorumları dinledim ama burada yazılan kişilerin aksine "sorgulama" kafasına biraz geç girdiğim için sanırım dindarlıktan kopmadım. daha çok toyken sorgulamış olsam muhtemelen ne lan bu saçmalıklar deyip farklı birisi olurdum diye düşünüyorum. saflığım bir nevi beni bu durumdan engelledi diyebilirim.

şu aşamada geleneksel islam öğretisindeki saçmalıklardan kurtulup gerçek islamı öğrenmeye çalıştıkça inancım daha da artıyor. fakat dediğim gibi uzun bir süreç sonrası sorgulama aşamasına geçmiş olmak daha olgun düşünmeme sebep oldu bence.
  • emcekare olmadi einstein olsun bari  (12.04.21 14:20:43) 
[]

Baharatlarınızı internetten nereden alıyorsunuz?

Çok baharat kullanan biri olduğum için marketlerdeki küçük paketler yetmiyor. İnternetten kiloluk baharat alabileceğim güvenilir, uygun fiyatlı ve kaliteli bir site söyleyebilir misiniz?




 
  • fotrsapka  (09.04.21 17:18:32) 
Hayfene +1


  • kobuzchu kiz  (09.04.21 17:30:37) 
Sanalbaharat.

Herkes kahve alir ama bence kahveleri baya kotu. Baharatlari ise cok iyi
  • proletarier aller lander vereinigt euch  (09.04.21 18:11:17) 
[]

kahvede tadım notaları ne anlama geliyor?

kahveye çok bayılan biri değilim ama arada filtre kahve içiyorum. fakat bu farklı kahvelerin paketlerine/açıklamalarına yazılan tadım notaları ne manaya geliyor çözemedim. mesela meyvemsi tatlar, tarçın, süt, kakao filan falan yazıyor. bunlar yalnızca benzetme mi, yoksa bir gerçeklik payı var mı? yani kavrulurken ya da çekilirken aroma vermek için ayrı bir işlemden mi geçiyor?




 
kahvenin cinsine, yetiştiği bölgeye, yetiştiği toprağa, yetiştiği yüksekliğe, kavrulma derecesine göre farklı tadı oluyor o benzetmeler oradan geliyor, gerçekliği var, doğal sonradan ekleme değil

youtubeda bununla ilgili, kahve üzerine türkçe içerikler de var

youtu.be
youtu.be
  • freebird5406_2  (07.04.21 22:36:24 ~ 22:43:22) 
Benzetme. Bazen ahududu notaları falan yazıyorlar bi gülme geliyor. Ya da ben çok kalas damaklı biriyim.


  • msb  (07.04.21 22:38:11) 
Benzetme aslinda ama bos sallama degil iyi cekirdekse


  • proletarier aller lander vereinigt euch  (07.04.21 22:38:47) 
tamamen benzetme, herhangi bir aroma katılmıyor içlerine.
bunu yapmanın amacı "bunu içince elma tadı gelicek ağzına" değil, tüm o notlar birleşince nasıl bir şey içeceğine dair fikir oluşuyor kafanda. turunçgil diyince nasıl bir tat canlanıyor ağzında mesela? ya da floral? notları okuyup kahvenin dengesi nerede, asiditesi mi fazla, bunları anlamaya yarıyor. kimi topraksı sever, kimi asiditesi yüksek.

tabii bir yandan da pazarlama hamlesi. hatta öyle ki, farklı dna kodları dildeki reseptörlerin farklı çalışmasına sebep oluyor. yani herkes aynı tadı alması mümkün değil.
  • Jux  (07.04.21 22:40:48 ~ 22:41:33) 
eğer insan kendini bu konuda eğitirse orada yazan notaları cidden alabiliyor. çoğu insana yalan gelse de böyle bir durum var.


  • biergarten  (08.04.21 07:49:11) 
az once yaptim cupping, bilmiyorum instagramin varsa son story'de gorebilirsin www.instagram.com

6 farkli kahve denedim, hepsi ayni derecede su, ayni demleme sekli, ayni grind size ile yapildi. tadina bakip 'hic bi tat ayristiramiyorum' ya da 'kahve tadi' var demek cok normal. damak genelde dogustan gelen bisey degil, gelisime cok acik. ayni sarapta oldugu gibi, biri bana sarap tattirinca herhangi bi ayrim yapamzdim, yanimdaki insanlar doktururdu. bu da oyle, zaman ve emek vermek lazim.

freebird'in yukarida dedigi gibi, bolge, gunes, toprak, yukseklik, kavrulma derecesi, yikanmis mi yikanmamis mi, etrafinda baska ne gibi agaclar varmis, ruzgarlar o bolgeye ne tasimis bi cok sebebi var. aroma eklenmesi gibi bisey soz konusu degil
  • try again fail again fail better  (08.04.21 12:51:40) 
hipster trap.


  • baldur2  (08.04.21 12:52:06) 
[]

Hayatımın belli dönemlerini iyi hatırlayamıyorum, ciddi bir durum mu bu?

Kendimi bildim bileli hafızamda sorunlar var. Mesela küçüklüğümü neredeyse hiç hatırlayamıyorum. Ancak fotoğrafları gördüğümde ve videoları izlediğimde hatırlar gibi oluyorum. Belli önemli olayları hatırlıyorum, ama yakınlarımın söylediğine göre bazı şeyleri yanlış hatırlıyormuşum.

Genel olarak hep şimdi'de yaşıyor gibiyim. Hayatımın önceki dönemlerine ait şeylerle karşılaştığımda onları yaşamış olan ben değilmişim de başkasıymış gibi geliyor. Eski yazdığım şeyleri okuyorum mesela ama hiç hatırlamıyorum ve başkası yazmış gibi geliyor. Şu ana kadar pek çok insan sen şöyle şöyle yapmıştın/demiştin dedi ama ben hiç anımsayamadım bunları.

Geçmişim yokmuş gibi hissediyorum açıkçası bütün bunlar yüzünden ve kim olduğumu algılamakta zorlanıyorum.

Ciddi bir psikolojik durum olabilir mi bu?

 
Umarım ciddi bir durum değildir, sen söyleyince üzerine düşündüm, ben de böyleyim. Hatta ben nasıl bir insan olduğumu, o zamanki beni, hislerimi, dönemsel içinde bulunduğum duygu durumunu dahi hatırlamıyorum. Ufak kesit anılar var ama genel bir resim çizemiyorum.

Ben bunu üzerine düşünmediğim için tecrübe ettiğimi sanıyorum. Hiç geçmişte yaşayan biri olmadım. Olan olur ve biter, üzerine hiç düşünmem. Dün bana şöyle demişti böyle anlattı diye olmuş olaylar üzerinden basit dedikodu veya havadis anlatmak bile zor benim için.

Bende dikkat eksikliği de var, belki bu yüzden düzgün kayıt etmiyorum diyorum bazı şeyleri. Ama bunun bir bozukluk olabileceği aklıma gelmemişti, nörolojik bir şey bile olabilir diye düşündüm şu anda.
  • Jux  (06.04.21 01:49:48) 
bende de aynısı var, ben bunu normal sanıyordum, yani normali bu değil mi zaten ? herşeyi detaylıca hatırlamak imkansız. özellikle çocukluğuma, ilkokul ortakul ve liseye dair hep üstünkörü şeyleri hatırlıyorum. varla yok arası yani.

2020’yi net hatırlıyorum mesela ama 2019 için fotoğraflara bakmam lazım. 2019’da yaptığım şeyler sanki 5 sene önceymiş gibi geliyor. yeni bir yıla girince bende 6. aya kadar yıllar da karışıyor.
  • garavel  (06.04.21 02:28:56) 
bende de var. daha iyi boşver.


  • hayal fazlasi  (06.04.21 02:48:20) 
Allahım keşke bende de aynısı olsa.


  • cilekli krep  (06.04.21 09:32:33) 
Bence nörologa görünmelisiniz. Psikolojik değil ama fizyolojik bir sorun var mı ona baksınlar.


  • pispinti  (06.04.21 09:43:58) 
Düşük konsantrasyon, çok konuşkan olmayan yapı, travma kaynaklı kapalı bir iç dünyada yaşam, insan ve olaylara karşı ilgisiz yaklaşım. Ben bunlara sahibim ve geçmişi hiç hatırlamıyorum. Tahminim bir noktada dışlanmış hissedince içeriye kapandım ve iç dünyaya yatırım yapma kaynaklı yaşadım. Unutkanlık değil bence sorun. Algımız toplumsal sosyallige / iletişime kapalı bir sebepten ötürü. Önem versek hatırlardık.


  • hasmetizm  (06.04.21 12:19:06) 
Bende de var. Sanirim yalniz degiliz. Iyi endiseye gerek yok


  • optimistbakunin  (06.04.21 12:21:43) 
[]

Dermarolling yaparken cildin kanaması gerekiyor mu?

Bir süredir yapıyorum ama henüz hiç kanamadı cildim. 1 mm'lik iğne kullanıyorum. İzlediğim profesyonel videolarda filan hep kanıyordu, yeterince sert bastırmıyor muyum acaba? Sadece kızarıyor.




 
Hayır, 0.5 ve 1 mm kullanıyorum hiç kanamadı. 1.5 ve üstünde kanıyordur belki.


  • Tochinoshin  (30.03.21 22:44:20) 
[]

Bir Türk yazar ne tür yaşam hikayeleri anlatsaydı okurdunuz?

Merhabalar, Türk edebiyatı ve okuru hakkında fikir edinmeye çalışıyorum edebiyatla ilgili birisi olarak. Ne tür yaşam hikayeleri (örnek: İstanbul orta sınıfı, işçi sınıfı, kırsal kesim vs) anlatan Türk yazarları okumayı tercih ederdiniz? Ve tercihen; nasıl bir tarzda yazılmış olması sizi cezbederdi (örnek: gerçekçi, yalın dil, bilinç akışı/modernist, postmodernist vs)?

Yaşınızı ve cinsiyetinizi de eklerseniz memnun olurum, teşekkürler şimdiden.

not: parantez içine yazdığım şeyler aklıma gelen en basit örnekler. sadece neyi kastettiğim anlaşılsın diye yazdım. yani, "ne tür yaşam hikayeleri"nden kastım "ne tür insanların hikayeleri" idi, buna bir üniversite öğrencisi diye de cevap verebilirsiniz, çiftçi diye de, bu sizin keyfinize kalmış. sizin fikrinizi soruyorum.

 
Bunlar zaten çokca anlatıldı, yani Yaşar Kemal'den Orhan Pamuk'a kadar herkes anlattı, yeni bir yazar çıkıp yine bunları anlatsa bana hiç çekici gelmezdi.


  • Kaleci Saçlı Forvet  (28.03.21 22:01:25) 
yeni jenerasyonu anlatan bir kitap okumak isterdim
hiç bilmiyorum nasıl yaşıyorlar romantik ilişkilerini misal

diğer yandan anadolu tiktokçularının rutin hayatlarını da merak ediyorum
anadoludaki sapkın güruhların yaşadıklarını da
pavyon, düğün müzisyenlerinin hayatlarını da

dili çok fark etmez
  • superb  (28.03.21 22:04:22 ~ 22:16:06) 
istanbul'un varoşlarını, örneğin oradan bir genci ve etrafında dönen olayları merkeze alarak ve köy-kentmiş, kültürel-siyasi yozlaşmaymış, lumpenliğin yeni biçimleriymiş bunları çok keskin bir gözlem ve acımasız bir mizahla ve postmodern (karma demek istiyorum) bir biçimle yazabilen biri çıksa okumak isterdim.

bu konular sonunda t olmayan "apaş" arkadaş gibi balon tiplere kalmasa da, oğuz atay'ın zamanında küçük burjuvaya yaptığını birileri varoşlara, kenar mahallelere yapabilse demek istiyorum. oradan böyle destansı bir şey çıkarabyilse.
  • filteria  (28.03.21 22:34:38 ~ 22:35:08) 
Bu çok öznel bir soru, yani ne yazsam daha iyi gider diye soruyorsan sormamalısın.

Misal ben yukarıdaki arkadaşın söylediği türden yeni jenerasyonu konu alan bir kitabı elime bile almazdım. Bunu aşağılamak falan için söylemiyorum, yanlış anlaşılmasın. Sadece zerre ilgimi çekmiyor o güruhun hayatı.

Ben daha çok ezilen kesim, azınlık hikayeleri okumak isterdim. Ya da aşırı sıradan birinin hikayesini.

Gerçekçi, toplumcu gerçekçi anlatılar hoşuma gidiyor. Modernistleri pek sevmem mesela.

32 k.
  • buff  (28.03.21 22:41:51 ~ 22:49:02) 
modern, postmodern metinler daha çok ilgimi çekiyor özellikle üstkurmaca ve metinlerarası ilişkiler faktörlerinden dolayı. bu tarz romanlar diğer edebi, felsefi ve daha birçok metinle çok daha fazla bağlantıya sahip. yani okurken birçok metni okuyormuş gibi hissediyorum. nurdan gürbilek'in nehir metaforunu kullanacak olursam gerçekten o metin nehrinde yüzüyor gibi hissediyorum. romanda ne anlatıldığında çok nasıl anlatıldığı yani üslup ve anlatım teknikleri beni daha çok romanın içine çekiyor açıkçası.

tarihin yeniden kurgulandığı, alternatif tarih diyebileceğim romanları okumak isterdim açıkçası.
işçi sınıfı hikayeleri ilgimi pek çekmiyor pek. mesela orhan kemal'i severim ama bu anlattığı hikayelerden değil yavan anlatmadığı için, üslubu sayesinde.
  • black holes in the sky  (29.03.21 01:52:52) 
Tam olarak Umut Sarıkaya'nın düz yazılarındaki tiplemeler ve detayları seviyorum.


  • wish i could find a way to disappear  (29.03.21 17:51:10) 
[]

Birikmiş parayı dolara çevirip evde saklamak mantıklı mı?

Merhaba. Öncelikle ekonomiden çok anlamıyorum. 2023'e kadar dolar 10 lirayı geçer mi? Eşim tl'nin değerinin önümüzdeki yıllarda çok daha fazla düşeceğini düşündüğünden birikmiş parasını dolar halinde fiziki olarak evde saklamak istiyor. Bankalara güvenmiyormuş. Kasa alalım dedi. Hatta senin birikmiş paranı da aynı şekilde saklayalım diyor. Onun 50.000 dolar, benim de 5.000 dolar civarı param var.

Eşimin bu düşüncesinden bağımsız olarak, sizce ben paramı dolara çevirmeli miyim?


 
evde cash para mı saklanır yahu. yıl 2021.

gidin iş bankasından vadesiz dolar hesabı açın koyun içine. iş bankası batarsa ülke batmış demektir zaten :)
  • mr.goodcat  (13.03.21 13:11:00 ~ 13:11:08) 
evde para saklanır ama ne bileyim orta halli müteahhit galerici, ihaleci iş adamı falansındır, hani ani bir şekilde topuklaman gerekir, kasada bulundurursun birkaç milyon civarı para. döviz tl şeklinde pasaport, hatta sahte pasaportla beraber. ama 50 bin dolar vs. bu paralar için evde saklamak gereksiz bence. koyun bankaya dolar olarak dursun. hatta dokunmayacaksanız vadeli döviz hesabı açın akmasa da damlar 3-5


  • papuayenigine02561  (13.03.21 13:14:24) 
Banka hesabinda durmasi en guvenlisi ama devlet "el koyuyoruz" tarzinda seyler diyebilir. Demesi cok zor ama diyebilir. Bura turkiye.

Bank kasasi devlete karsi daha guvenli. Is bankasindan kasa kiralamanizi oneririm, hatta istanbuldaysaniz 24 saat erisilebilir olan isbank kulelerindeki robot kasalari kullanabilirsiniz. Duran para abd enflasyonuna gore eriyecektir tabi ama tr'de yasarken gormezden gelinebilir.
  • fakyoras  (13.03.21 13:18:41 ~ 13:22:04) 
Hırsızlar evdeki küçük kasaları patlatabiliyorlar sanırım. O banka olayını da hatırlıyorum.

Eğer devlete güvenmiyorsanız, ki ben de çok güvenmiyorum, bir kısmını USDT, USDC gibi bir stable coin’e çevirip borsada DEĞİL kendi ether cüzdanınızda tutmak en mantıklısı bence. Ama tamamını değil, bir kısmını. Sepetleri bölün.

Bilmeyenler için, stable coinler hep 1 dolara endeksliler, arzıyla oynayıp sürekli öyle tutuluyor. 0.99 veya 1.02 olduğu olur ama ortalama 1.
  • nhk ni youkosu  (13.03.21 13:22:27) 
dolara az da olsa faiz verenler var. oralara koymak daha iyi olur madem bekleyecek. çekerken de şubeye gidip çekmek lazım


  • ShadowOfMoon  (13.03.21 13:29:44) 
@nhk ni youkosu

adam bankaya güvenmiyor sen stable coin diyorsun hocam :)
  • mr.goodcat  (13.03.21 13:36:04) 
fakyoras, diyemez, demez, demedi, 2001de bile demedi, memur maaşları ödenemeyip japonyadan borç alındığında bile demedi, suriye batarken suriye devleti bile demedi, paranoya pompalamayın abi lütfen
yapsa yapsa likiditeyi kısar, ki bu -el koyuyoruz- demek değildir, dalgalanmayı önler

  • esref  (13.03.21 13:38:37 ~ 13:41:40) 
Youtubedaki saçma sapan videoları izleyip gaza geliyorsunuz sanırım. Dolar 10 lira olacak, bankalar batacak falan.


  • dafuq  (13.03.21 13:43:10) 
Saklama kısmı hemen hemen eşit riskleri içeriyor. Ama bunlar çok düşük ihtimaller. Tamam burası Türkiye ama dövize el koymak şu şartlar altında pek mümkün değil. Evde nakit tutmak çok daha riskli. 18 Mart faiz kararı ve 3 Mayıs zaten Halkbank davası.

Demem o ki bu tarihleri dikkate alarak dolar alıp banka hesabında muhafaza ederdim ben.
  • m3mphis  (13.03.21 13:50:52) 
Gerek yok. Bircok kesim yazın acayip gaza geldi o YouTuberlardan dolayı. Altın alın gömün devlet el koyacak bankalara vs vs. muhabbetlerine.

Tamam ülke ekonomik olarak zorda da. O kadar da değil. Gaza gelmeyin. YouTube videolarından uzak durun. Elinizdeki birikimden olursunuz, üzülürsünüz
  • westblack  (13.03.21 13:52:50) 
Devletin el koyması filan hepsi paranoya, ne krizler ne darbeler ne savaşlar oldu da olmadı öyle birşey, ne bizde ne bize benzeyen ülkelerde.

Ama illa fiziksel saklamak istiyorsanız kağıt para değil de altın saklayın. Yaklaşık bir kilo altın yapar sizin para.

Onu da kasada çekmecede filan değil, bir duvarı güzelce kesin ve altını gömüp üzerini sıvayıp boyayın.

Sizin kolayca ulaşacağınız her saklıya hırsızlar da kolayca ulaşır. Altın yanmaz, akmaz, kokmaz, çürümez. Yangında evde dolarları markları yanan çok insan var haberiniz olsun.
  • John Bloor  (13.03.21 14:35:29) 
evde para kesinlikle saklanmaz. hesabında dursun. onun dışında dolarda durmasında bir sıkıntı olmaz, dolar sürekli artan bir şey yani sonuçta.

devlet bir gün senin 50 bin dolarına dahi el koyacak seviyeye gelirse o zaman dolardan daha büyük sorunlarımız var demektir (savaş vs gibi), olma ihtimali sıfıra yakın bunun. paranızı evde tutmayın.
  • roket adam  (13.03.21 15:59:58 ~ 16:00:49) 
50-55 bin dolari evde sakliyorsaniz yillik 3-4 bin dolarlik eurobond faizini cope atiyorsunuz demektir. Dolar kuru dediginiz gibi 10'u gecerse yilda 30 bin TL'yi cope attiginizin farkinda misiniz.

Bu arada devlet paraya el koymaz.En fazla bankadaki paranin tamaminin cekilmesini engeller Yunanistanin yaptigi gibi.Bunun bir tik fazlasi ikili kura gecilmesi ve bozdurursaniz dusuk bir kurdan bozdurmak zorunda kalmanizdir ancak el koyma olmaz.
  • turkuaz  (13.03.21 16:08:56) 
evde para mı saklanır yahu hangi devirde yaşıyoruz. yatırın bankaya dursun.


  • dirildimde geldim  (13.03.21 19:35:33) 
Eksi 40 milyar $ kasada var, önümüzdeki 1 yıl 184 milyar $ ödememiz var. Turizm çortladı, havadan gelen dolarlar da azaldı (Katar, EU, Suudi..vb). Eşine katılıyorum, 10 mu olur 12 mi bilemem.
Bu durumu yaşayan ülkelerde banka hesaplarındaki dövizlere el kondu ve günlük max 100-200 çekilebilir yasası çıkarıldı (Yunanistan, Venezuella, Arjantin...vb). Eskiden olsa evde 10 TL saklamam aslanlar gibi banka var derdim. Şimdi ise yasalar 2 dk'da değişiyor. Eşine hak veriyorum.

  • rastinon  (13.03.21 20:38:45) 
@rastinon bu saydigin ulkelerde devlet paralara el koymadi. Verdiginiz bilgi hatali


  • turkuaz  (14.03.21 16:04:48) 
[]

Neden Türkiye'de bir kesim erkeğin hazine ve define aramaya merakı var?

Ülkemizde bir kesim erkeğin (çoğunlukla eğitimsiz, anadolu kökenli, belli bir yaşın üstündekiler oluyor sanki) define aramaya merakı olduğunu gözlemledim. Bu öyle küçük bir kesim de değil, facebook'ta grupları, forumları filan var ve çok fazla sayıda insan bu konuyla ilgileniyor. Youtube'da da bir sürü şey var.

Bazen paranoyaya varacak seviyede tuhaf keşiflere çıkıyorlar. Bir tarlanın ortasındaki bir taşın üstündeki izin cinlerin bıraktığı bir iz olduğunu düşünenler filan var mesela. Çok acayip şeyler var.

Böyle insanlar tanıyan oldu mu, sizce niye yapıyorlar bunu? İşsizlik mi?

 
İşsizlik, macera arayışı, kolay yoldan köşeyi dönme hevesi.


  • helena  (11.03.21 16:06:00) 
hazine, define işleri tamamen mesnetsiz değil. Bu coğrafyada çok uzun zamanlar insanlar kazılardan, mezarlardan, taş altları, gömülerden hazineler bulmuş. Şimdilerde pek kalmamış olsa da anadoluda insanlar bu hikayeleri dinleyerek büyüdü. işin macera, heyecan, büyülü şeylere inanma, o gerçek olamayacak kadar güzel şeye ulaşma arzusu tarafı da var tabi ama gerçekçi yanı da var.


  • benim bir gizli bildiğim var  (11.03.21 16:14:25) 
kolay yoldan köşeyi dönme hevesi +1

şark kurnazlığı, tembellik.
  • kedimedi  (11.03.21 16:20:08) 
Parayı vurma isteği


  • horowitz  (11.03.21 16:37:50) 
işsizlik, cahillik, kolay yoldan parayı vurma hevesi. ben de tanıyorum böyle bir kaç kişi. tam olarak bu saydıklarımın özeti.


  • roket adam  (11.03.21 16:40:19 ~ 17:14:59) 
www.youtube.com

genelde doğaüstü şeylerle birlikte inanırlar evet. Fakat bence de geçmişte altınlarını gömen kaçanlar vs. bi tarihi durum olabilir.
  • nhk ni youkosu  (11.03.21 16:45:04) 
çiftlikbanka para yatıranlarla aynı kişiler muhtemelen.


  • jelly bear  (11.03.21 16:51:44) 
Cevap soruda yatıyor aslında. Anadolu, tarla, eğitimsiz... Bunlar anahtar kelimeler. Tarihî eserler genelde köylerde çıkıyor. Köylerde bulundukları için ilk olarak orada yaşayanlar tarafından keşfediliyorlar. Bu kişiler de çoğunlukla eğitimsiz oluyorlar.

İkincisi, tarihî eser kaçakçılığında inanılmaz para dönüyor. Tarsus'ta yapılan kazının ne olduğu kaç yıl geçmesine rağmen hâlâ belli değil. Böyle bir tanıdığım var. Sikke bulduğunu söylemişti. Birini görmüştüm hatta. Anadolu bu konuda çok zengin. Roma, Selçuklu, Osmanlı kalıntıları bulmak mümkün.
  • dissendium  (11.03.21 16:55:03 ~ 16:55:42) 
Köşeyi dönme +1

Ehlikeyf bir adam olan dayım da meraklı gömüye hazineye. Öyle mağaralara git didin veya elinde alet kilometrelerce yürü şeklinde değil de çağırıyor köye (dağın başında eski Rum köyü) kepçeyi dedemin yerlerini kazdırıyor. Sıfıra sıfır elde var sıfır şu an :D
  • chicha_v2  (11.03.21 16:56:02) 
gençler iddaa oynuyor
orta yaşlılar at yarışı oynuyor
yaşlı ve kırsal kesim define arıyor

bence en zevklisi define aramak. indiana jones gibisin.
  • dafuq  (11.03.21 17:11:35) 
@dafuq Evet mağaralarda çökme veya sıkışma sonrası yavaş yavaş can vermek heyecanlı olsa gerek. Çok kişi ölüyor böyle saçma sapan yerlerde saçma sapan şekillerde.


  • chicha_v2  (11.03.21 17:35:24) 
1 - define meselesi hepten boş bir iş değil, bulanlar var ama hem yasal bir iş yapmadıkları için (çoğunlukla el altından satmaya çalıştıkları için böyle diyorum, yoksa define bulup devlete haber verirseniz yaptığınız şey yasal oluyor) hem de piyango kazananların etraflarına söylememeleri gibi, duyulmasını istemedikleri için, gizli tutuyorlar. bu yüzden de define bulan yok gibi sanıyoruz.

2 - eğitimsizlik ve cahillik sebebiyle define işine kanmıyorlar. eğitimli insanların yapacak başka işleri olduğu için definelerle daha az uğraşıyorlar. eğitimsizler için güzel bir gelir kapısı.

3 - nereden bakarsan bak, kolay para.

4 - kolay para olduğu için, (üstte yazdıklarımın aksine) birileri birilerini kandırıyor. harita satıyor vs vs
  • co2s2  (11.03.21 17:40:25) 
bu kumar (dopamin) bağımlılıgı gibi bir sey bence.


  • orpheus  (11.03.21 17:48:36) 
Kolay para

Yalnız bunun muhabbetini yapmayı seviyorum, eski çalıştığım yerde akrabalarıyla kazı yapmaya gidecek biri vardı

Definedeki büyüden defineyi korumak için yapılmış muskalardan cinlerden çekiniyorlardı :) hatta yanlarında bir hoca ayarlamışlardı

Facebooktaki define grupları da eğlenceli
  • freebird5406_2  (11.03.21 17:53:57 ~ 17:55:29) 
yılmaz güney'in "umut" diye bir filmi var, tavsiye ederim. kısmen sorunuza cevap olur: umut.


  • rusalka  (11.03.21 19:40:41) 
tehcir esnasında yerinden yurdundan olmak zorunda kalan gayrı müslimler değerli eşyalarını gömdüler ve öyle gittiler. başka çareleri yoktu çünkü yolda soyulma riski vardı. genelde eski rum/ermeni köyleri pek bi rağbet görür bu insanlar tarafından. ve çok fazla gömü bulunuyor. maceraperestlik diye kestirip atılamayacak bir mevzu. bir tür yağma söz konusu..


  • ghostinthemech  (11.03.21 20:38:50 ~ 20:39:54) 
Anadolu medeniyetlerine baktığınızda 100lerce medeniyet kurulmuş yıkılmış burda. Hepsi de bi izler bırakmış o yüzden dünyanın en çok define bulunan topraklarından biridir anadolu. Köylülerin genelde tarım ve hayvancılıktan başka işleri olmadığı için böyle şeylere merak salması normal. Her taraf taş toprak olduğu için işaret gördükleri yeri (mezar girişlerinde işaret oluyormuş sanırım) kazıyorlar bir ümit. Hazine bulup kaçakçılığını yapan da çok var. Mesela antik çağın en zengin kralı lidyalı karun'un paha biçilemez hazinesini bulup amerika metropolitan müzesine satanlar da köylülerdi.


  • sanquis  (11.03.21 22:42:37) 
discovery channel'dakiler de ariyor altin. sadece turklere mi ozgu ? define arayanlar da var yabancilarda. hatta bir programda baya baya arka bahcelerden eski savas kalintilari cikiyordu.

oak çukurundaki gizemi arayanlar, bizdekilerden daha manyak emin olun.
  • evimin paspasi  (11.03.21 22:46:00 ~ 22:46:37) 
piyango kazanmak istemeyen var mı aramızda?
Ben de isterdim bulayım bir antik şehir kalıntı. Kendi bahçemizde roma cenaze seremoni parası buldum çok heyecanlı.
İndiana jones köylü mü.
Cahil kesimi kandırarak istismar ediyorlar o ayrı.
  • gatherer  (11.03.21 23:27:15) 
bir kişi dışında kimse soru sahibinin erkek vurgusuna odaklanmamış.

kadınlar sadece konuşarak ya da kötü hissettiklerinde ağlayarak deşarj olabilirler ama erkekler bunu yapamıyor. bunları yapan erkeği hem toplum kabul etmiyor hem de erkekteki kas kütlesi, dolayısı ile enerji seviyesi daha yüksek olduğundan yeterli gelmiyor. erkekler daima bir thrill, bir challenge arayışındadır. bir şeylerin üstesinden gelip manevi tatmin elde etmek isterler. bu define aramak, araç modifiye etmek, deriden ya da metalden objeler üretmek ve kadınların rağbet etmediği daha bir sürü şey olabilir.
  • sinek kral  (11.03.21 23:48:06) 
Tanidigim biri var, yurtdisinda yasiyor. Para problemi yok.
Can sikintisindan macera pesinde. Yazlari turkiyeye gittiginde tatille karisik define avciligi pesine dusuyor. Bayagi alet edevat falan almis, hatta bunun icin gitti 4x4 aldi bir tane dag tepe dolasiyor. Bana birkac fotograf gosterdi.Birkac tane madeni para, taki falan birseyler bulmus.

  • cooperr  (12.03.21 00:03:54) 
o değil de başlığı görünce aklıma geldi, anneannemin annesi savaş zamanı sanırım, büyük bir sandıktan çok daha büyük miktarda altını toprağa gömmüşler. mevzular uzun ve karışık da, sonuç olarak bizimkiler gidip almamışlar. tabii tam olarak nereye gömüldüğü de söylenmemiş ama birileri mutlaka bulmuştur diye tahmin ediyoruz. artık milyar mı, trilyon mu kaç paraydı... benim de şimdi anlık olarak açlıktan nefesim kokuyor :dddd


  • rose parks  (12.03.21 01:09:56) 
Bildigim bir sey define avciligi bagimlilik yapiyor ve bu dusunceyi kafadan atmak kumar aliskanligindan kurtulmaktan daha zor. Bir gizemin pesine dusmek, onu aciga kavusturmak icin arastirma yapmak, ip uclarini toplayip birlestirmek. Bunlar insana haz veren seyler. Bazilarina gore aramak bulmaktan daha guzel. Hastalik gibi hatta.


  • Kirmizibavul  (12.03.21 14:41:59) 
[]

avrupa yakası gibi veyahut daha eski nostaljik türk dizileri tavsiyesi?

komikli ve gerçekten kaliteli eski türk dizileri tavsiye edebilir misiniz? varsayalım ismail'i izleyip epey sevmiştim, onun gibi de olabilir.




 
gülşen abi


  • sutlu nescafe  (04.03.21 13:02:10) 
Kaygısızlar, sasifelek çıkmazı, yedi numara.

Bir de çok kısa süren ve yılmaz Erdoğanin senaryosunu yazdığı ilk absürt komedilerden biri olan umut taksi var.
  • deer hunter  (04.03.21 13:04:16) 
genis aile
bir demet tiyatro

  • foster  (04.03.21 13:15:22) 
Tatlı Hayat gibisi gelmedi.


  • himmet dayi  (04.03.21 13:27:39) 
gülşen abi +1
yedi numara
tatlı hayat
ibreti ailem(8 bölüm sürdü ama muhteşemdi, o an tutmamasının sebebini de anlamadım kadrosu da bayağı iyiydi)
  • Hallegadola  (04.03.21 13:36:26) 
Portatif Hüseyin. Bulursanız bana da haber verin.


  • ultranil07  (04.03.21 14:12:15) 
Emret komutanım

Günümüze göre bayağı kaliteli.
  • scholes  (04.03.21 14:30:39) 
[]

Ankarada Sodexo restaurant pass kartıyla alışveriş yapılabilecek marketler?

Sanırım şu linkteki yerlerden yapılabiliyor ama bunların bir kısmı Ankara'ya teslimat yapmıyor sanırım. Kullanan, bilen var mıdır?

www.sodexoavantaj.com


 
Bulunduğum semtte Yunus Market ve Altunbilekler de sodexo kartımı kullanabiliyorum. İkisinin de online hizmeti var, ama bu marketlerden online sipariş deneyimim olmadı.


  • onune3012  (23.02.21 17:11:34) 
[]

Batik ne tür kumaş boyasıyla yapılıyor?

Linkeki südor marka tüp içindeki boyayı suyla karıştırarak kumaş boyayabilir miyim yoksa toz boya mı olması gerekiyor?

ty.gl


 
başka bi sitede açıklamasında şu yazıyor

Renkler ; opak ve örtücü, canlı ve yoğun renkler. Birbiriyle karıştırılabilir.

Yüzeyler ; her tür kumaş, doğal ve sentetik fiber.

Kuruma ; 1 saatte kurur.

Fırça temizleme ; sabunlu su ile.

İnceltici : su.

Koruma ; fixeden sonra, renkler 40°C yıkamaya ve kuru temizlemeye dayanıklı hale gelir.

Fixe ; iki seçenek; ütü ile pamuklu kumaşı 5 dakika tersinden ütüleyin. 150°C fırında 5 dakika boyunca bekletin.

25 ml.

ayrıca textilde kullanılan kumaş boyalarının hepsi tozdur. çeşitli işlemlerden sonra fixe edilir, bu işlemler sırasında yüksek sıcaklık ve bazı kimyasallar kullanılır.

toz kumaş boyalarını bi çok yerde bulabilirsin ama fixaj işleminde sıkıntı yaşayacağından dolayı muhtemelen her yıkamada rengi atacaktır.

bilmiyorum denk geldiniz mi adi kot pantolonları 20 defa da yıkasan 20 defa da deli gibi boya salar ve makinadaki diğer çamaşırları da boyar.

eskiden çamaşır suyuyla yapardık biz. iple sıkıca bağlayıp lokal olarak çamaşır suyuna batırıp rengini açarak. öyle yaparsan boya salmaz.

son olarak bu tarz boyalar hobi amaçlı masa örtüsü boyamak vb vb gibi işler için üretiliyor, giyim ile iyi netice alacağını sanmıyorum zaten örtücü diye yazmış. yani üstten fırçayla sürüyorsun, fiberler içine çekmiyor.
  • killerbee  (22.02.21 20:54:40 ~ 20:59:44) 
[]

Çevirinin çevirisi olmayan Türkçe çeviri kitap tavsiyesi?

İngilizce kitapları orijinalinden okuyorum, bazen Türkçe bir şeyler okuyasım geliyor, internetten İngilizce dışında bir dilde yazılmış çeviri bir kitap alıyorum, hoop, bir bakıyorum, İngilizce çevirisinden çevrilmiş! Bıktım yahu. Çevirinin çevirisi okumak istemiyorum ben. Türkçe kitap okuyamaz oldum bu yüzden.

Gerçekten İngilizce dışında bir dilden doğrudan Türkçeye çevrilmiş bildiğiniz roman veyahut felsefe/araştırma kitapları var mıdır? Varsa tavsiye edebilir misiniz?


 
Franz Kafka Dönüşüm kapağında Almanca aslından çevrildiği yazıyordu.

"(Dil adı) aslından çeviri" şeklinde ararsanız bulabilirsiniz.
  • dissendium  (19.02.21 15:22:36) 
-Kitap alırken künye sayfasına bakın. Orada hangi dilden çevrildiği yazar.
-Az çok çevirmenlere aşina olmaya çalışın. Hangi çevirmen iyi çeviriyor bilin. Orjinalden çevirip metni çorba eden çevirmenler de var.
-Kaliteli yayınevlerine yönelin.
  • lesmiserables  (19.02.21 15:43:14) 
@lesmiserables

işte çoğunlukla online alışveriş yaptığım için oluyor. en son aldığımda da can yayınlarının kitapları da jelatinliydi, o yüzden bakamamıştım. hepsi öyle mi bilmiyorum.
  • isabella was a ginger  (19.02.21 15:58:07) 
çevirmenlere dikkat edebilirsiniz. bir süre sonra aşina oluyorsunuz, mesela yelda gürlek italyancadan çeviriyor, güzel de çeviriyor. yine rekin teksoy, başlı başına kitap alma sebebi.
italyanca demişken yazar olarak da niccolò ammaniti'yi önereyim. bütün kitapları güzel ama "tanrı nasıl isterse" ve "eğlence başlasın" aslından çeviri, onlara bir bakabilirsiniz.

  • juliette  (19.02.21 16:16:09) 
[]

Resimdeki sucuk benzeri şey nedir?

Hediye olarak geldi. Saccuk gibi bir şey denildi ama tam anlamadım. İnternette hiçbir sonuç çıkmıyor. Büyük bir salam boyutunda. Üzerinde kişniş, kırmızı biber ve başka baharatlar var. Dış kabuğu yenen bir şey mi bu durumda yoksa çıkarmam mı lazım?




 
osmanlı sucuğu www.berceste.com.tr


  • cptxxx  (04.02.21 19:17:17) 
uzeri baharat kapli kurutulmus etlere benziyor
orn: www.muncanfoodcorp.com

  • try again fail again fail better  (04.02.21 19:43:26) 
Italyan sucugu da deniyor, ithalleri cok lezzetli oluyor


  • balpolen  (04.02.21 20:32:14) 
baharatlı sucuk.


  • ankarakecisi  (04.02.21 22:16:46) 
Ben de Osmanlı Sucuğu diye biliyorum. Ben Afyon'dan almıştım


  • SiyamkedisiZorro  (05.02.21 16:41:36) 
[]

Inception izledikten sonra çıkan reklam aklımı karıştırdı

Geçen gün Inception izledik. Bir saat kadar sonra telefondan bir makale okuyordum, web sitesinde çok anlamlı bir reklam çıktı. Görselini ekledim. Foreverspin diye bir markanın spinning top reklamı. Filmi bana ait bir cihazdan izlememiştik. Google'da da inception'la alakalı bir arama yapmamıştım. Ne düşünüyorsunuz? Benzer şeyler size de oluyor mu?




 
Oluyor. Bir şey düşünmüyorum.


  • ruhen hastayim ben  (28.01.21 02:18:04) 
  • kurmalifare  (28.01.21 02:29:51) 
biraz hafızanızı zorlayın.. son 1 haftada sözlükte veya başka bir yerde bir bağlantıya tıklamış olabilirsiniz ya da telefonda inception izliyoruz şu an gibi bir konuşma geçti mi? google asistan onu kaydetmiş olabilir belki. ayrıca bu reklam sadece inception ile ilişkilendirilemez bence.


  • jepa  (28.01.21 02:44:34) 
tvde müzik dinlerken ertesi gün dinlediğim şarkılar spotify listede çıkıyor, çok alakasız olsa bile :)


  • candide  (28.01.21 02:57:42) 
Foreverspin'in reklamları bana da çok sık çıkıyor. Belki daha önce de gelmiştir ama böyle dikkatinizi çekmemiştir.


  • Haldamir  (28.01.21 03:41:44) 
bana da cok cikiyordu bu reklam. yapay zeka reklamciligi buyuk bir okyanus. sadece filme baglamak olmaz. buyuk ihtimal google botlarinin gozunde seninle benzer eylemlere imza atmisiz. sadece 1 olay oldugunu sanmiyorum.


  • buenosdias  (28.01.21 09:47:41) 
Google tüm cihazlarda sizin hareketlerinizi(aramalar, uygulamalar, sesli asistanlar ile vs.) izleyerek 'tag'ler oluşturur ilgi alanlarınıza göre. Bu herhangi bir filmi aratmanız, izlemeniz de dahil. Çoğu uygulamadaki haraketlerinize erişemez tabi ama google'ın kendi uygulamaları ve işletim sistemi yeterli zaten. "inception" tag i size tanımladıysa böyle bir reklamın çıkması gayet olağan.


  • ananiyimioguz  (28.01.21 11:18:13) 
Bu çağda buna nasıl şaşırıyorsunuz şaşırıyorum, internetteki izlerimizi filtreleyip bir sonraki adımımızı tahmin etmek kolay değil

Örneğin decathlona girdin doğa yürüyüşü botu ve çadır baktın, ardından başka bir uygulamadan karadeniz müziği dinledin sana bir süre sonra karadenizde konaklaman için otel reklamları, tur önerileri, bilet önerileri çıkar

Ya da deniz kenarı tatili için araştırmalar yaptın, güneş kremi, uygun kozmetik, güneş gözlüğü reklamları çıkar bir süre
  • freebird5406_2  (28.01.21 11:25:53) 
Bu durum ile çok karşılaşıyorum. Arkadaş ortamında bir konu hakkında muhabbet ediyoruz, 2-3 gün sonra onunla ilgili reklam görmeye başlıyorum. Algıda seçicilik olduğunu düşündüğüm zamanlar da olmuştu fakat bir kaç abuk sabuk reklamdan sonra, telefondaki google, facebook ile ilgili bağlantı programların dinlediğine emin oldum.

telefondan veya bilgisayardan aratma yapmadığım halde, hakkında konuştuğum , bosch çamaşır makinesi, cam balkon, jeneratör gibi reklamlar görmeye başladım.

Bu durum tatmin etmedi beni bir yerde okuduğum konuyu denedim. abuk sabuk bir konu hakkında gün içinde 7-8 kere konuştum, hem telefon görüşmesi, hem de yüz yüze olarak. 1-2 gün sonra konuştuğum konunun reklamını görmeye başladım.

Konuştuğumuz konu ; Katana kılıcı :D


Buna ek olarak; bir çok uygulama sizin konum, depolama, cookies, fotoğraflarınız gibi yerlere erişimi bulunuyor. bunların başında android telefonlarda neredeyse zorunlu olan google hesabı geliyor. ilgili film sitesinin cookies bilgisi sizin telefonunuzda duruyor. google ın buna erişimi mevcut. inception ile ilgili cookies bilgisinden, size bununla ilgili bir çok reklam elbette ki sunacaktır.
  • janavarorion  (28.01.21 14:36:58) 
[]

vizesine ve finaline girilmemiş bir dersin büt'üne girilebilir mi?

birine sormaya utandığım için buraya sorayım dedim. girilebiliyor mu? :) yoksa illa sınavlara girmiş olmam mı lazım?




 
Okulun yönetmeliğine bakın. Okuldan okula farklılık gösterebilir. Gazide mesela finale girmediysen büte giremiyordun diye hatırlıyorum.


  • elorelia  (23.01.21 18:03:00) 
Anadolu üniversitesinde de finale girmediysen büte giremiyordun.


  • red morning  (23.01.21 19:30:29) 
marmarada girilmiyordu en son. şimdi nasıldır bilemiyorum tabi


  • pink cadillac  (23.01.21 19:41:17) 
Hacettepe'de devamsizliktan kalmadiysaniz but'e girebiliyordunuz. Vize ya da Finale girme sarti aranmiyordu.


  • soppy cunt  (23.01.21 19:53:12) 
[]

Google translate'in ilk çeviride çevirip daha sonrakilerde çevirememesi?

denemek için uzunca bir yazı çevirdim (türkçeden ingilizceye) google translate'te. bazı cümleleri şaşırtıcı derecede düzgün çevirdi. demek geliştirmişler dedim. ondan sonra yine benzer bir metin girdim, bu sefer çeviremedi. üçüncüyü de aynı şekilde çeviremedi. trial gibi bir şey mi yapıyor acaba google yoksa tamamen tesadüf mü?




 
imla kurallarına ve özne yüklem çekim ekleri gibi kurallara uygun şekilde yazdığınızda aslında bayağı başarılı çeviriyor


  • birmilyonunvarmi  (23.12.20 14:38:55) 
cümleler arasında satırbaşı yapmak da etkili.

ayrıca uzun metinlerde, özellikle pdf lerden alınanlarda, cümlenin orta yerinden satırbaşı yapmadıgına dikkat etmek gerekiyor.
  • kitap arasında kalmış silgi tozu  (23.12.20 14:40:19) 
Geçen sene "google translate neural network kullanıyor artık" haberleri dolaşırken çeviri cidden inanılmaz iyiydi. Birkaç hafta sonra yine kötü çeviriler yapmaya başladı. Hatta chrome'daki eklenti ile google translate'in kendi sitesi bile aynı metni farklı çeviriyor. ne çeşit bir teknoloji var arkasında bilmiyorum ama muhtemelen iyi çeviri masraflı oluyor.


  • IncredibleMau  (23.12.20 15:02:04) 
copy paste yaparken, kopyalanan yerde satır atlamaları translate'te atlıyor. çeviri kutucuğuna yapıştırdıktan sonra cümlelerin birbirinden kopmadığına dikkat etmen lazım. özellikle makale vs çevirirken oluyor bu çokça.


  • avatar is back  (23.12.20 15:21:43) 
@IncredibleMau : nöral netwörk meselesinde, illa translate.google.com adresine girmeniz gerekiyordu. google ana sayfadan ya da eklentilerden yapılan çeviriler nöral netwörkle çevrilmiyordu. hala öyle mi bilmiyorum.


  • co2s2  (23.12.20 17:30:10) 
Bugün özellikle düzgün bir yazıyı hem eklenti hem translate'in sitesinden çevirerek test ettim. eklenti kendince yazıda kırpıp düzeltecek bir şey bulmadıysa eğer bariz şekilde fark var iki çeviri arasında. hala öyle galiba.


  • IncredibleMau  (23.12.20 18:40:13) 
bir de merak edenler olmuş onlara da açıklayayım :

translate, yapay zeka olarak kullanıcıların çevirilerini kullanarak kendini geliştiriyor. çevirinin sağ alt kısmında düzenleme öner'den tavsiyede bulununca da yapay zekanın gelişmesine katkı da bulunuyorsunuz. muhtemelen 4-5 sene sonra %95 doğrulukla çevirilere ulaşmış olacak
  • avatar is back  (23.12.20 18:48:09) 
Metinlerde geçen kelimelerin gerçekte birbiri ile ne kadar bağlantılı olup olmadığına göre değişebilir. Normalde kelimeyi cümledeki anlamına göre yanlış bile çevirse, metin uzadıkça birbirleri ile olan ilişkilerinden dolayı kelimelerin çevirisi de değişiyor ve daha doğru sonuçlar elde ediyoruz. Ama nöral ağ henüz mükemmel çalışmıyor. Onu da bir takım makalelerde geçen cümleler, anksiklopediler, bizim önermelerimiz vs. besliyor. Bunlara birazcık bile aykırı olsa, sistem şaşırıyor olabilir.


  • ananiyimioguz  (23.12.20 18:53:57 ~ 18:55:21) 
[]

makro ve ürün çekimini iyi yapabilecek bir telefon önerisi?

merhaba. ürün çekimi için iyi fotoğraf çekebilecek bir telefon arıyorum. portreyi iyi çekebilmesi kıstasım değil. ancak bozulmaya başlayınca telefon değiştiren biriyim. uzun süre gidecek bir şey arıyorum. fiyat olarak da 4000 tl'den daha fazla olmazsa sevinirim ^^




 
alternatif yollarla alınmış bir xiaomi mi note 10 pro 8/256 alabilirsiniz. kamerası bir çok modda tatmin edici sonuçlar veriyor.


  • baharat  (24.11.20 11:13:01) 
Xiaomi bir çok profesyonel makinadan iyi çekiyor. Ömrü de çok uzun.


  • deer hunter  (24.11.20 11:34:20) 
Model öneremiyorum fakat telefonda makro önemliyse makro kamerası fixed focus değil auto focus özelliğine sahip olmalı, 4000 civarına da böyle bir telefon var mı araştırmak gerek


  • freebird5406_2  (24.11.20 11:36:24) 
xiaomi note 9 pro macro lens moduyla çok iyi fotoğraflar çektik. tavsiye ederim. fiyatı da 3000 civarında.


  • ada meltemi  (24.11.20 13:16:23) 
[]

Çağımızda genel halkın kaldıramadığı birtakım fikirler

1800'lerde yazılmış bir metin okuyordum da, edebiyatla alakalı, yazar tanrıya olan sorumluluğumuzdan filan bahsediyor, insanlara genel olarak "he" diyor filan. Günümüzde bunlar komik geliyor bize ve bazen de sinirlendiriyor (bazılarını sinirlendirmiyor olabilir, farkındayım). Ama adam kendi çağında ne kabul görüyorsa ona göre yazmış işte.

Şimdi de genel halkın kaldıramadığı/tahammül edemediği birtakım fikirler var. Gene tanrıyla, dinlerle ilgili bazı şeyler (dinlerin hepsi çöptür mesela), sonra cinsiyet fark etmeksizin herkes herkesle evlenebilir, cinsiyet social construct'tır, hayvan yemek cinayettir vs vs gibi.

Sizce bi 100 yıl sonra bu fikirler normalimiz olur mu, ve bu fikirleri şu an dile getirmeyenler 100 yıl sonra tüm geçerliliklerini yitirir mi, gelecekteki insanlar "kendi tarihsel koşulları bunu gerektiriyormuş, napsınlar" filan derler mi eski metinleri okudukça?

 
kabul olan fikirlerde olur unutulup gidende


  • NightBringer  (22.11.20 15:07:37) 
1990 da eşimin kimliği olmadan alınmadığımız otele, 2000 yılında kimliksiz girebildik.
www.antoloji.com
Karacaoğlana bakarsan, "15 lik kız ona emmi demiş" deyip 17. yüzyılı es geçersin.
halk dediğin popülizm. doğru eğitilirse her şeyi kaldırır.
  • ankarakecisi  (22.11.20 21:01:51) 
[]

Küçükken insanlı şeylerden (oyuncak, çizgi film) tiksinen bir tek ben miyim

Küçükken insanlı şeylerden nefret ederdim. Birisi bana bebek hediye edecek olsa mesela saçlarını kesip yüzlerini karalıyordum. Bir tek peluş hayvan oyuncaklarını, legoları filan severdim. Çizgi film kanalları vardı mesela, nickelodeon, fox kids, jetix filan, orda da en çok hayvanların karakter olduğu çizgi filmleri severdim. En çok tiksindiğim ise gerçek insanların oynadığı, çizgi film olmayan çocuk dizileriydi. Hannah montana filan... o tarz şeyler. spy dogs, catdog, aaahh!! real monsters, spongebob gibi çizgi filmleri çok severdim.

Bratz, barbie, powerpuff girls sevdiğim bir dönem (8-10 yaş) olmuştu bu tür istisnalar dışında insanlı şeylerden hep nefret ettim. Benim gibi olan yok mu acaba?


 
Aaa, bembombom meyvesi :) :) bay öl-üm. Hahah. Ben de severdim çılgın korsan jack'i.


  • isabella was a ginger  (22.11.20 14:19:56) 
Bizim nesil kanal d de tusubasa ile büyüdü. Canavarli Pokemon izledik ,Ama heide de izlenirdi. çok seçim hakkımız yoktu zaten . Ne varsa o izlendi. Kedili garfield vardı oradaki abiyi severdim. Power Rangers falan vardı off ne izlerdik. Bir ara gündüz kuşağında korku dizisi gibi birşey vardı ona hasta olduk ama yayından çabuk kalkti.

Ama insandan tiksinme durumu yoktu. Hafta sonu film izlenirdi. Malum pazar günü erken kalkma durumu yok. Parlement sinema gecesinde film izleyebilmek çok güzel bir duyguydu.
Pazartesi günü, hafta sonu izlenen filmler konuşulurdu.
Çok fakir bir çocuklukmuş şimdi fark ettim.

Ama insandan tiksinme durumu is hayatından sonra başladı.
  • ycaycayca  (22.11.20 17:03:32) 
saçma sapan bir teori: Ailen sürekli "insanlar çok iğrençtir, hayvanlar çok masum ama insanlar çok iğrenç, korkunç hep kötülük yaparlar" falan diye mi konuşuyordu?


  • r_u_h  (11.01.21 11:58:28) 
[]

Gökkuşağı desenli çorap, takı/rozet vs kullananlar

Bunları kullananları gördüğünüzde direkt bu kişi lgbt herhalde mi diyorsunuz, ne geçiyor aklınızdan? Sizce ne amaçla kullanılıyor olabilir, kimlik ifadesi mi, protesto mu, yoksa hiçbir şey mi?




 
Lgbti oldugunu dusunmuyorum. Daha dogrusu "aha bak bunu giymis kesin lgbt bu" demem. Oyle de olabilir ama sirf desenini, rengini begendigi icin de giyiyor olabilecegini dusunurum.


  • invictae  (18.11.20 15:34:10) 
rozetler, gokkusagi desen ve renklerinden semsiye vs moda oldugu icin bir sey dusunmem


  • ala09  (18.11.20 15:36:26) 
@playing star again+1


  • Amaranta ursula  (18.11.20 15:37:40) 
Valla 10 senedir filan kullanıyorum aslında böyle takı süs vs., çok sevdiğim bir kolyem var, hatta dövmemin bir kısmında minik bir gökkuşağı var. Tiktokçu değilim, Tiktok çıkmadan gökkuşağı süslerim vardı :)
LGBT birey değilim, olsaydm da farketmezdi. Gökkuşağı yahu bu. Yağmur sonrası çıkıyor böyle heyecanla fotoğrafını çekiyor, gördük diye mutlu oluyoruz. Avokadolu çoraplar da aksesuarlar da sevimli geliyor, yarın onu da kamyoncular sembolize etse, avokadolu süs takanlar kamyoncu bireydir diye vazgeçmem. Gözüme gönlüme güzel geliyorsa kullanırım, kullananı da yargılamam aynı şekilde.

  • lcha  (18.11.20 15:52:04 ~ 15:55:42) 
Êvimde, salonumda yıllarca o gökkuşaklı bayrak vardı.

Salonunda lgbti bayrağı olan biri hakkında ne düşünürsünüz?
işte ben hiçbiri değilim.

lgbti birey değilim, aktivist değilim, ergen değilim, tiktok nedir bilmiyorum, gökkuşağını severim ama bende çok aşırı özel bir yeri yok...

olay nedir, yine lgbti olmayan bir arkadaşım yıllar önce onur yürüyüşüne yolu düşmüş, sonrasında bana gelmiş, salonda perdenin yanında tam bayrağın sapını geçirecek bir askı bulup takmış, sonra da almamış:)
zaten renk cümbüşü olan salonumda hiç göze batmaması aksine ortama uyması ve benim de lgbti bireylerle hiçbir sorunum olmaması bir de insanların ne düşüneceğini çok umursamamam sebebiyle yaklaşık 5 yıl orada kaldı, taşınırken atıldı:)

demem o ki, hiçbir şey düşünmem çünkü her şey olabilir.
  • akil kupuru  (18.11.20 16:42:34) 
hiçbir şey düşünmüyorum. sevmiş beğenmiş almıştır.

ama çorap, takı, rozet için geçerli bu.

bazı tshirt vb. var ben buradayım diye bağıran, gökkuşağının çok baskın olduğu. o zaman lgbt ile ilgisi olabilir ama bu da umrumda olmaz.
  • tabudeviren  (18.11.20 20:17:12) 
hiçbir şey düşünmüyorum yahu, gökkuşağı kimsenin tekelinde olan bir şey değil sonuçta. lgbt olduğu için de kullanıyor olabilir, öyle renkli renkli hoşuna gittiği için de. aklımın ucundan herhangi bir şey geçmez açıkçası gökkuşağı gördüğüm için. çünkü en azından kafamda herhangi bir şeyle ilişkilendirmiyorum şahsen gökkuşağını.


  • der meister  (18.11.20 20:28:46) 
Turkiye'de gokkusagi direk lgbt cagrisimi yapmiyor diye biliyorum son donemde degismedi ise. O yuzden sagda solda kullanilir.

Turkiye'de gorsem aklimdan birsey gecmez.
Yurtdisinda gorsem direk lgbt derim.
  • cooperr  (18.11.20 21:00:45) 
lgbt hakları savunucusu diyorum.


  • sonsuz  (19.11.20 02:20:17) 
[]

Trendyol'daki Hotiç ayakkabılar sahte olabilir mi?

Selam. Önce soru: Hotiç resmi olarak trendyol'da satış yapıyor mu, bilen var mı?

Lüks markaların sahtelerinin yapıldığını ve satıldığını zaten biliyoruz. Bi süre önce gene trendyol'da gezerken 28378383 farklı model ve renkte Benetton çanta görmüştüm ve şüpheli gelmişti bana bu durum. Modeller Benetton çizgisine de pek uymuyordu. Benetton'un sahtesini niye yapsınlar yeaa diyenler oldu ama ben eminim artık.

Bugün gene trendyol'da geziyordum, güya hotiç ayakkabılarda indirim varmış. Hotiç'in Yaya serisinden abartmıyorum 600 farklı modelde ayakkabı var şu an trendyol'da. (Tekrar baktım, 2506 farklı modelmiş. Hotiç bu sezon ne kadar sıkı çalışmış diyor insan.) Sizce de çok şüpheli bi durum değil mi bu? Hotiç ne ki sahtesini yapsınlar diye düşünebilirsiniz ama ufak bi araştırma ile birkaç şikayete denk geldim internette. Bunlardan biri şüphelerimi doğrular nitelikte:

mobile.twitter.com

---

Evet şaka gibi gerçekten... Yakında lcw filan da sahte çıkabilir trendyol'da. En ucuz markaları bile kendi orijinal sitelerinden almak gerekiyor sanırım. Nasıl göz göre göre her yerde reklamları var ve bu kadar popüler akıl almaz bir durum.

 
Sahte değil. Markaların çoğu kendi ucuz ürünlerini yaptırıyor. Aynı markanın iki çeşit ürünü oluyor. Biri kaliteli malzemeden yapılan pahalısı diğeri ise ucuz malzemeden yapılan ama marka adı taşıyan ürün. Bu şekilde her çeşit müşteriyi hedefliyorlar. Fabrika ve İnci'nin de böyle ürünleri var. Hem kaliteli pahalı ürünleri hem kalitesiz ucuz ürünleri var.


  • GoodMorningTeacher  (18.11.20 01:37:17) 
Yaya'nın daha ucuz olduğunu biliyorum. Ama onun da sahtesini yapmışlar anladığım kadarıyla, paylaştığım twitter linkinde resimleri var, gelen ayakkabının tekinde yaya yazıyor, diğerinde başka bir şey.


  • isabella was a ginger  (18.11.20 01:55:25) 
sahte deseler inanırım.
aynı ürün hem 50 tl hem de 250 tl ye satıyor.
bin tl olan parfüme 238 tl ile satışa koymuşlar yuh dedim.
diğer siteler gibi başkalarının ürününü kendi sitesinde satıyor.
tercih etmiyorum.
  • seyduna6687  (18.11.20 01:57:05) 
orijinal ama fabrikada basım hatası olmuş gibi geldi bana. siz de o yüzden bu ürünü bu kadar ucuza alabilmişsiniz :) önceden pazarlara giderdi bunlar artık trendyola :)


  • sonsuz  (18.11.20 02:03:00) 
Fason üretimdir(bu ayakkabıların çoğu aynı yerde yapılıyor zaten). Greyderdeki ayakkabiyi dockersta, altınyıldızda, desada gördüm birer sezon arayla. O yüzden normal bence. Bu arada bana da bugün ayakkabı geldi trendyoldan. Hotiç kutusuna bile koymamislar. Ama ayakkabı güzeldi bak.


  • westblack  (18.11.20 02:15:05) 
Hoticten Aldigim botu 1 yil sonra trendyolda gormustum. Eski sezon da olabilir.


  • durgunfoton  (18.11.20 04:25:57) 
Satıcıya bakmak lazım. Hotiç’in satıcısı yine hotiç. Geçen urban decay palet aldım ölü fiyatına satıcısı lorealdi.

Satıcı x tekstil, y kozmetik, z ticaretse uzak duruyorum.
  • jazzabel  (18.11.20 09:19:26) 
hotiç hep öyle. hotiçteki ayakkabının 500 liradan 50 liraya kadar indiğini gördü bu gözler.

ayrıca hotiç ortalama üstü bir marka öyle lüks değil. yaptıkları tamamen satış stratejisi.
  • koela  (18.11.20 11:29:10) 
Hotiç konkordato vereli çok oldu. Yaya hotiçin suni deri alt segment markası. Ellerinde kalanları satıyor olabilirler. Sektörden bildiriyorum:)


  • suicides underground  (18.11.20 12:03:25) 
Geçen sene aldım, Hotiç kendi mağazasından gönderdi hatta fatura da direkt Hotiç'tendi. Ama giyilmiş ayakkabı gönderdiler :D iade ettim.


  • lcha  (18.11.20 12:27:07) 
[]

Hiçbir sorumluluğunuz, kimseniz olmasa nereye gitmek isterdiniz?

Diyelim ki belli bir miktar paranız da var. Dünyada herhangi bir yere gidebileceksiniz. Ama bir süre sonra çalışmanız da gerekecek. Basit bir yaşam istiyorsunuz. Birtakım gönüllülük işleri de olabilir. Hayvanlarla, doğayla ya da fakir çocuklarla ilgili. Nereye gidip, ne işle uğraşmak isterdiniz?




 
Güney Fransa'da motorla gezme fikri güzel geliyor, orada bağlarda çalışırım üzüm toplayıp şarap yapımı falan


  • vedatchilipeppers  (15.11.20 14:30:17) 
ABD'ye giderdim. İş kurmaya çalışırdım.


  • dissendium  (15.11.20 14:43:40) 
Portekiz


  • burka  (15.11.20 14:46:46) 
norveç. doğası güzel, insanı az, huzuru çok, soğuk çünkü sıcak sevmem, telaşsız, sistemi oturmuş, insa nları düz acaba onu mu demek istedi bunu mu demek istedi diye lafın altında bişey aramayan, dürüst, sözlerini tutan, söylediği saatte söz verilen yerde olan , arkadaşlıkların mıçmıç olmadığı, kişiler arasında sınırların belli olduğu, çocuklarını olması gerekitpği gibi bir birey gibi yetiştiren insanların bulunduğu canım norveçte olmak isterdim. muhtemelen de öğretmen olduğum için çocuklarla ilgili bişeyler yapardım.


  • dedim ben sana  (16.11.20 12:40:01) 
Portekiz +1


  • emcekare olmadi einstein olsun bari  (16.11.20 12:49:02) 
yeni zelanda. beni bu kadar büyüleyen başka bir yer görmedim. ölmek istediğim yer yeni zelanda'dır.


  • bohr atom modeli  (16.11.20 15:07:39) 
lizbon ya da barselona


  • az icilmis izmarit  (17.11.20 00:58:56) 
ABD'ye giderdim.


  • battal gemalmaz  (17.11.20 01:00:38) 
[]

Covid-19 ekonomik krizi hakkında fikirleriniz nedir?

Kimileri Büyük Buhran'dan (The Great Depression) beri en büyük ekonomik kriz olduğunu söylüyor. Ekonomi ile ilgilenen, ekonomi okumuş/dersi almış arkadaşlar fikirlerini paylaşabilir mi? Sizce dünyada ne olacak, Türkiye'deki etkileri ne olacak?




 
fakat o zamandan bu zamana değişen çok şey var örneğin fabrikalar robotlarla çalışıyor, tarlalar traktörlerle sürülüyor, bilmem görebiliyor musun dediğimi

o kadar da great değil bu depreşın yani
  • izmirduyuru  (11.11.20 19:11:02) 
kışı atlatmadan virüsün sosyal ve ekonomik zararı tahmin edilemez.
şu an yapılacak tahminlerde hata payı çok çok fazla.
hiç tahmin etmeyin oturun daha mantıklı.
  • aslindasorunumpsikolojik  (12.11.20 00:07:01) 
[]

Covid olup iyileşmiş birinden hastalık kapılabilir mi?

Bir arkadaşım covid geçirdi de görüşmemde bir sakınca var mıdır diye merak ettim.




 
öyle bir şey olsaydı şu an 50 milyon kişi özel tesislerde süresiz izolasyona alınıp toplumdan soyutlanırdı.


  • yollarbenibekler  (08.11.20 21:08:10) 
aga bu dediğin olsa dünyaya kilit vurmuşlardı


  • ismim ibrahim  (08.11.20 21:09:45) 
[]

dermaroller'dan sonra sivilce çıkması?

iki hafta önce dermarollinge başladım. haftada bir kez, toplam iki kere yaptım. iki seferde de ertesi gün yüzümde sivilce çıktı. ondan öncesinde hiç sivilcem yoktu. %70 alkollü antiseptikle dezenfekte etmiştim uygulama öncesinde. yüzümü de yıkamıştım. bir de uyuşturucu krem sürmüştüm. niye böyle oldu ki? aynı şeyi yaşayan var mı?




 
muhtemelen krem ya da antiseptik yapmıştır. dermaroller pek sivilce yapabilecek bir şey değil.


  • kamile necaset  (06.11.20 14:23:33) 
Dermaroller sonrasi disari cikmayin, mumkunse sabah erken saatte yapin, uyurken sirt ustu yatmaya dikkat ederek yastik kilifinida degistirin


  • eja  (06.11.20 18:48:57) 
[]

etik kumaş türleri sizce nelerdir?

kıyafet ya da kumaş/iplik alırken en çok zorlandığım meselelerden biri hammadde seçimi. fast fashion markalarının tümü sentetik madde (akrilik, polyester, naylon, etc) kullanıyor, onların içinden en az sentetik madde barındıranı almaya çalışıyorum. hiç sentetik madde barındırmayanını bulduk diyelim, kimilerince onların da problemleri var.

yün mesela. bildiğiniz üzere yün, hayvanlardan elde ediliyor ve vücutlarından bu tüyler çoğu zaman kötü/sert muamelelerle alınıyor, derileri kanıyor, falan filan.

sonra pamuk. nerde okuduğumu hatırlamıyorum ama bir yerde pamuk ürünlerin de alınmaması gerektiği, hindistan'da pamuk işçilerinin köle gibi, çok kötü muamele gördüğü yazıyordu. sadece o da değilmiş... çok fazla miktarda su tüketimine neden oluyormuş pamuk kumaş üretimi.

sonra "geri dönüşümlü" de olsa her türlü sentetik kumaş doğaya zarar vermiyor mu? bu geri dönüşümlü maddelerden üretilmiş kıyafetleri çamaşır makinesinde yıkadığımız zaman kumaşın yüzde bilmemkaçı mikroplastik olarak denizlere salınmış oluyor.

geriye ne kalıyor? keten, bambu, viskoz, modal, lyocell gibi bitkisel kökenli olanlar mı? peki ağaçlara filan da zarar vermiş olmuyor muyuz? açlıktan ölelim mi?

ne giyeceğim bilemiyorum.

 
o kadar yakınmışsın ki ne diyeceğimi bilemedim. en iyisi sen eva'nın ilk giydiğinden al :-)


  • ankara06  (28.10.20 00:20:25) 
Düzgün kaliteli bir şey al 15 sene giy. Doğaya da çok zarar vermezsin. Bi tişört için kullanılan suyu fabrikada milisaniyede harcıyorlar. Takma bu kadar kafaya. Yorulursun.


  • glamdr1ng  (28.10.20 02:12:24) 
better cotton ve sustainable cotton var, zaten bunu kullanan markalar etikette belirtiyor bunu ozellikle h&m ve Inditex gibi buyuk gruplarin basini cektigi markalar.


  • bay b  (28.10.20 10:53:45) 
hemp yani kenevir kotonun yeni alternatifi. Pamuk üretimi için ciddi miktarda su ve pestisit kullanılırken kenevir pamuğa göre çok daha hızlı büyüdüğü ve çok daha az suya ihtiyaç duyduğu için en güzel alternatiflerden biri olarak görülüyor. Ayrıca pamuğa göre daha dayanıklı ve boya işlemi yapılırken bile çok daha hızlı rengi absorbe ediyor. (çünkü aslında boyama işlemlerinde de ciddi anlamda su sarf ediliyor ne yazık ki)

Bunun dışında tensel ve kupro güzel alternatifler.

Bir de pre consumer wasteden üretilen kumaşlar oluyor. bunlar da çoğunlukla kıyafetler üretilirken arta kalan, çöpe giden kumaşlardan dönüştürülüyorlar. tabi bir de post consumer waste diye hepimizin bildiği tüketicilerin ellerinden çıkarıp çöpe giden ve tekrar dönüştürülen ürünlerden oluşan kumaşlar var.
  • martini girl  (28.10.20 13:59:43) 
[]

performans/fiyat oranı en yüksek mobilya markası?

selamlar. yeni evliyim ve eşimin anne babasıyla evi döşemeye çalışıyoruz. vivense'den yemek odası takımı aldık. ben aslında ikea'dan almak istiyordum ama kayınvalidem ikea kaliteli değildir deyip vivense'ye yönlendirdi. bizim yaşımız küçük diye bu işlerden anlamadığımızı düşünüyor. sonra ekşi'de vivense hakkındaki yorumları okudum, çok kötü şeyler yazmışlar. sipariş verildi, ama henüz gelmedi. iptal mi etsek?

daha salon takımı filan var, sizce hangi mobilya firmasını tercih etmeliyiz?


 
bu sorunun cevabı çok net: IKEA.

yıllardır kullandığım hiçbir üründe problem yaşamadım.
  • exitmusic  (24.10.20 16:03:23) 
Evimin yarısı ikea yarısı vivense. Cevap ikea.


  • armagan abanuz  (29.10.20 15:58:06) 
[]

Dikişe yeni başlayan biri için dikiş makinesi tavsiyesi

Kıyafet dikmeye başlamak istiyorum. Makineyi kullanmayı basit şekliyle biliyorum, ama deneyimim yok. Binlerce lira para vermek istemiyorum. Kaliteli, dayanacak ortalama bir şey tavsiye eder misiniz? Mesela singer'in "ev tipi dikiş makinesi" diye geçen basit modelleri işimi görür mü?




 
A101 ve bim takip edin. 500 _700 civarı çok güzel Makina lar var. Ben de kendi makinası öyle almıştım. Genelde singer satıyorlar. Başlangıç için yeter de artar bile. Çünkü çift iğne var, ilik açma var.
Önce öğrenin ileride ihtiyacınıza göre yeni makine alırsınız ama orada satılanlar kottan mayoya pek çok şeyi dikebiliyor, bizzat denedim.

  • balik kraker  (21.10.20 23:23:23) 
bahsedilen a101 singer makinelerini cevremde dikis yapanlar kullaniyor iyi bence de baslangic icin. zaten sonrasi overlok makinesi falan


  • ala09  (21.10.20 23:28:50) 
[]

Saçlarımı çok kısa kestirdim ve aşırı pişmanım...

N'apıcam bilmiyorum. Kadınım. Bir an kafama esti ve saçlarımı bildiğiniz erkek traşı gibi kestirdim. Kısa bir pixie cut gibi. Kuaför de çok kötü kesti, kafamın şeklini çıkaramadı, arka tepesi daha kabarık böyle, hafif alien kafası gibi gözüküyor. N'apıcam ben?

İçimde androjenlik yokmuş demek ki... Feminenliğim azaldı diye gidip simli oje falan aldım normalde hiç huyum olmadığı halde. Nasıl feminenliğimi geri kazanabilirim? Saçım siyah, rengini değiştirsem mesela fayda eder mi? Tekrar kuaföre gidip kafamın şekline göre düzelttireyim mi... N'apıyım bana bi akıl verin dostlar...


 
Foto yok mu?


  • olaylar olaylar  (21.10.20 14:29:34) 
Bence boyatmayın. Feminenliğin saçla alakası hiç yok. Halsey'in son saçını gördünüz mü ne kadar yakışmış ve yine de feminenliğinden bir şey kaybetmemiş. Eğer kafa şekliniz düzgünse öyle kestirebilirsiniz zaten birkaç aya uzar.


  • matilda  (21.10.20 14:32:55) 
Zaten kışa giriyoruz. Kış ayını bereyle geçirirsin. İlkbahara kadar da uzamış olur. Bu kadar dert etmeyin.


  • halitkin  (21.10.20 14:37:46) 
aynaya bile bakasım yok ne fotoğrafı :(

matilda, halsey'nin son saçı dediğiniz buysa eğer bence hiç yakışmamış ve aşırı erkeksi durmuş: i.pinimg.com

sanırım kişiden kişiye değişiyor zevkler ama ben çok kötü hissediyorum.
  • isabella was a ginger  (21.10.20 14:38:00) 
2 ihtimal var:
a- gerçekten kötü kesildi
b- değişim çok büyük diye rahatsız ediyor.

Birazcık bekleyip 2 hafta sonra hala çok kötü diye düşünüyorsan güvendiğin birine gidip rahatsız olduğun yerleri düzelttirirsin. ama hissiyatın düzelmeyecek yönünde olursa, bırak uzasın kendi kendine.

hepimiz zaman zaman kuaför kurbanı olduk, en iyisi uzamasını beklemek oluyor genelde :)
  • lcha  (21.10.20 14:50:35) 
r evolution, teşekkür ederim, güldürdünüz, online dersteyim bi de :) :) valla onu da denedim aslında. kestirdikten sonraki ilk günlerde bi tane fular aldım başıma taktım.


  • isabella was a ginger  (21.10.20 14:57:20) 
bir şey olmaz yahu, ben kazıtmıştım. avantajlarını düşünüp tadını çıkar. duşta daha kısa süre duruyorsun, çıkınca kurutmak derdi yok, tarama ihtiyacı yok. hayatının minik bir kısmı da bu şekilde değişik bir biçimde geçiversin ne olacak:)


  • tabirimekruh  (21.10.20 15:11:04) 
1-2 hafta içinde kabarıklık kalmaz, şekil almaya başlar saç. sakin ol.


  • spirit crusher  (21.10.20 15:18:01) 
nasılsa çok gecmeden uzayacak üzmeyin kendinizi. alışamayacak gibiyseniz kısa saç kesiminde uzman birine gidip o kabarık kısma yeniden şekil verdirebilirsiniz. ben olsam öyle yapardım. kötü bir kesimse alışmak çok zor oluyor sahiden.


  • pink cadillac  (21.10.20 15:52:09) 
niye uğraşıyon bu kadar saçınla yahu :)


  • antihero  (21.10.20 15:52:54) 
bi yerde gördüm, kulak memesinden aşağı dik iniyor, ölçüyorsun. ölçtüğün yerden bir de çenene kadar ölçüyorsun. çenedeki uzunluk kulak memesinin altındaki uzunluğunun 1,5 katından fazlaysa kısa saç kötü duruyormuş. gerçi artık olan olmuş ama senden başka "upuzun saçını kısacık kestirmek isteyenler" için bu ölçü alınabilir.

halsey'de gördüğünüz gibi bu oran 1,5 katından çok daha fazla.
  • stewie  (21.10.20 16:12:27 ~ 16:13:36) 
Dax mı ne diye bir krem gibi bir şey kullanıyorlar bazı kuzular saçı acayip hızlı uzatıyormuş ondan deneyin


  • iwillsee  (21.10.20 20:35:50) 
[]

İngilizce "dersin kotasının dolması" nasıl denebilir?

Ders seçimim var ve seçmeli bir dersi öğrenci kotası dolduğu için seçemedim. Kotayı artırmasını istemek için Amerikalı olan hocaya mail atmam gerekiyor, ancak ingilizce dersin kotasının dolması nasıl denebilir karar veremedim.

"Student quota exceeded" geldi aklıma ama bu deyişi google'da arattığımda hep ya türk üniversitelerinden ya da başka alakasız şeylerden sonuçlar çıkıyor, bu da ingilizcede doğru kullanımın bu olmayabileceği izlenimini yarattı. Doğrusu nedir?


 
aklıma dırekt odtu hakkındakı populer vıdeo ve ''course capacity is full'' geldi.


  • komorebice  (03.10.20 19:34:31) 
duyuruya girip bu yanıtı okuyanlar için burada normalde çok başka bir bilgi vermiştim ama anlaşılmamış. bu yüzden daha çok paylaşmaya da gerek duymuyorum.

halihazırda okuyan bir arkadaşımdan da gelen edit ki @durgunfoton da yazmış: Unfortunately course is booked out already. therefore you are on the waiting list right now.
  • baldan kaymak  (03.10.20 19:42:15 ~ 21:10:51) 
Adam türkçe düşünme demiş sonra kota mota devam etmiş :)

Ya capacity full de geç işte.
  • the coon  (03.10.20 19:58:42) 
Unfortunately course is booked out already therefore you are on the waiting list right now.

bana boyle mail gelmisti
  • durgunfoton  (03.10.20 20:06:56) 
Akşam akşam güldüm. İngilizce bilmeden cümle yazmış adam ya. Kendiniz yazın bir şey size güveniyorum.


  • ozdek  (03.10.20 20:12:40) 
Bu tarz birşey yazardım ama gramerini çevirmen bir arkadaş kontrol etmeli.


"Dear X,

I wasn't able to register for Mathematics class today because it was already full.
I wonder if you plan to accept more students to this class by any chance? I would love to take Mathematics this term to improve my skills at the beginning of the year.

Best Regards,"
  • kaset  (03.10.20 20:17:43) 
teşekkürler. baldan kaymak'ın ne demek istediğini tam anlamadım ve yazdığı cümlelerde çok ciddi sorunlar var evet. "I can not register your course which name is Mathematics." cümlesi hele nereden tutsan elinde kalıyor :)

"I wanted to take your Gender Roles course but I haven't been able to because the course capacity is full." dedim. okuduğum bölüm zaten ingilizce ama bizim öğrenci bilgi sistemi türkçe olduğu için doğru kullanımına karar verememiştim.
  • isabella was a ginger  (03.10.20 20:52:05) 
admissions closed.


  • camussar  (04.10.20 00:33:23) 
1
buraya yazılanların hakları Sir Anthony Hopkins'e aittir.
yazan eden compumaster, ilgilenen eden fader
modere edenler angelus, Artibir, aychovsky, baba jo, basond, compumaster, deckard, duyulmasi gerektigi kadar, fader, fraise, groove salad, kahvegibi, kaymaktutmayansicaksut, kibritsuyu, monstro, pandispanya, robin, ron dennis
bu sitede yazılanların hiçbiri doğru değildir. site içeriği küçükler için sakıncalı olabilir. yazılardan yazarları sorumludur. kaynak göstermeden alıntılanamaz. devlet tarafından atanmış bir kurumun internet üzerinde kimin hangi bilgiye ulaşıp ulaşamayacağına karar vermesi insan haklarına aykırıdır. web siteleri kullanıcıların istekleri doğrultusunda bağlandıkları yerlerdir. kullanıcılar isterlerse bir web sitesine bağlanmayabilirler. bu güçleri ve imkanları mevcuttur. bir kullanıcı bir siteye bağlanmak istiyorsa bu onun tercihi ve hakkıdır. bağlanmak istemiyorsa bu yine onun tercihi ve hakkıdır. halkın kendisine hizmet etmesi için görevlendirdiği kurumlar hadlerini aşıp halka neye ulaşıp ulaşmayacağını bilmeyen cahil cühela muamelesi edemezler. ebeveynlerin çocuklarını sakıncalı içeriklerden koruması için çok sayıda bedava ve ücretli yazılım mevcuttur. bu yazılımlar bir web tarayıcısını kullanmaktan daha karmaşık teknik bilgi gerektirmemektedir. devletin milletini küçük düşürmesi ve ebleh yerine koyması yasaktır. Skimlinks ile linkler üzerinden yönlendirme payı alınmaktadır.