Ekşi Duyuru

Aynı soruyu şöyle sormayı deneyin bir de:
Haziran 2015 seçimlerinden önce olmayan kaos, neden Haziran - Kasım arasında oldu?

Şu an her şey varsayımsal. Anketler KK'yı 6-8 puan önde olarak gösteriyor. Ama ne olacağını bilmiyoruz. Belki kıl payı RTE kazanacak?

Ama birinci tur bittiğinde, elimizde artık resmi sonuçlar olacak. Elinde güç olanlar, farkın kapanıp kapanmayacağını, ne yaparlarsa kapacağını biliyor olacak, ellerindeki gücü bunun için kullanacak.

Ayrıca ikinci turda milletvekili seçim olmayacağı için, partilerin müşahidi falan olmayacak. Sandık güvenliği de sorunlu yani.

2. turda parti müşahidi neden olmasın ?
olmayacaksa bile akp'li adam tayyibin müşahitiyim, chp'li adam kk'nın müşahitiyim der yine müşahitliğini yapar.

Demeye çalıştığım esasen şuydu;
Birinci turda 600 tane vekil de seçeceğiz. Bu yüzden seçime katılan her partinin temsilcileri/müşahitleri/gözlemcileri, vekil adaylarının adamları falan da sandık başında olacak.

Sallıyorum, doğuda bir sandıkta CHP'nin temsilcisi olmasa bile HDP'nin temsilcisi olacak muhalefetten. Ama iş sadece cumhurbaşkanı seçmeye kaldığında, artık her partiden birilerini sandık başında göremeyeceğiz. CHP bile olsan, ulaşmadığın, temsilci gönderemediğin sandıklar oluyor.

Çok basit bir soru ama "insanlar maymundan geliyorsa, şimdiki maymunlar neden insan olmadı?" sorusu keşfi gibi düzenli olarak tekrar soruluyor.

AKP istikrar ve düzen üzerinden siyaset yapan bir parti. İlk turdan önce kaos oluşursa "AKP milli güvenliği sağlayamıyor" denir. Oy bile kaybederler.

İlk tur ile ikinci tur arasında olursa, 2015 seçimlerinde olduğu gibi, belirsizlik zamanı oluşan kaos insanları muhafazakarlığa/statükonun ön görülebilir güvenliğine yönlendirir.

Bir düzeltme yaptım, HDP sandıklara kimseyi koyamıyor o hakkını engelledi ysk.

doları euroyu ucu ucuna tutuyorlar. her an patlayabilir.
akp seçimi ikinci tura bırakmamak elinden gelen herşeyi yapacaktır.

Evet.
Ben Amazon almanya'dan ya da italya'dan aldim. Onun dışında parfüm de aldım. Basit bir olay.
Avrupa içinde gümrük falan yok.

Tavsiyem youtube, udemy, pluralsight içeriklerini izleyip temel oluşturmak. Takıldığın noktalarda stackoverflowda araştırmak.

AFAD ara ara ihtiyaç listeleri yayınlıyor, onlara bakabilirsiniz son durumla ilgili olarak.

ben de bölgeye giden bi tanıdıkla ayni yardım gönderdim ama akıbetini sormaya çekiniyorum açıkçası. bundan sonra birebir irtibatım yoksa yardım yapmayı düşünmüyorum. bölgeden diğer şehirlere gelen ve ihtiyaçları olan insanlar oluyor. onlara bir şeyler alıp vermeyi tercih ederim.

bölgeye o kadar çok kitlesel öğretmen gönderilmedi onunla ilişkilendirilmez (en son 5k gönüllü gönderildi çoğu çevre şehirden). bölge tatili daha uzun sürer oralarda çok hasarlı yapı var ama kalan 75 küsür ilde devam etmemesi için bir neden yok.

her şey tek merkezden yönlendiriliyor, bir kişiye danışılıyor. hızlı karar almak yok, pratiklik yok, bekleme. benim çocuğum olsa bir kaç gün sonra sanki okullar açılmayacak gibi kendim çalıştırırdım

Ülkemizde biliyorsunuz her sey son dk açıklanır. Plan program beklemeyin. Öğretmenim, hangi “pazartesi” okula başlayacağımı bilmiyorum.

doğru, gümrük vergisi Çin ve sanırım Abd için de %30 olmuştu. Avrupa için 18 veya 20 olması lazım.

Fakat eskiden birçok şey bedava kargoydu şimdi kargodan da geçiriyorlar. Geçenlerde birkaç siparişim oldu ben de %30 vergi + 3-5 dolar kargo ödedim.

(eskiden aliexpress otomatik kesmiyorken burada gümrük inceliyordu. O zamanlar 200 dolarlık şey 20 dolarlık yazılmışsa 20'nin %30'unu ödeme gibi şeyler olabiliyordu, şimdi direkt kaynağından hesaplanıyor doğru miktar ödeniyor)

-----
"normalde gümrüğü çinden alırken ödenmiş ürünü bize getirmeden doğrudan kapınıza teslim ediliyor ama bazen bize geliyor, bizden alırken gümrük vergisi yeniden ödüyorsunuz dedi"
iki kez olmaz yahu. Şunu demek istemiş olabilir, gümrük Türkiye'de hesaplanacaksa ptt getiriyordu. Şimdi başka aracı şirketlerle gönderiyorlar Türkiye'de Aras Kargo teslim alıp getiriyor.(bu süreçte bizden ek olarak alınan para bizim devlete ödeniyor) Hani orada ödenmemişse burada hesaplanacaksa PTT getiriyor demek istemiştir. Ama bu durumda Aliexpress'te ekstra vergi vermemiş olmanız lazım.

iki defa bu şekidle aldım aras kargo adresime getirdi. herhangi ekstra bir ödeme yapmadım.

kargonun ayrı olması güzel bir şey. kargo bedava olunca aslında fiyata dahil oluyor onun da vergisini ödüyorsun. can sıkıcı oluyor sonra.

150 eur ustu urunleri dexer sagolsun bitirdi. amazonda falan listelenmiyor bile. sana tavsiyem glocalzone uzerinden birini bul ona siparis et. kendin getirtirsen cok basin agrir.

Islenmesi gerekecek ithalat sureci 1.5 milyon euro tutarinda 1 konteyner mal getirmek ile aynı. Beyanname açarak ithalat yapman gerekiyor.

Hangi siteden hangi saticidan alacaksın? Özelden ulasirsan yardımcı olabilirim.

Daha geçtiğimiz hafta araç parçası getirttim. Kargoyla 300 küsür dolar tuttu. Ancak talep etmememe rağmen satıcı kutu üzerine malzeme parası 170 dolar yazmış. İlk başta 300'ü gösterince gümrük memuru kargoyu direkt geri yollamak istedi, soradan malzeme parasının yaklaşık 158 euro tuttuğunu görünce hadi bu seferlik kabul edeyim diyip verdi. Tamamen insanflarına kalmış kısaca. 150 euro üstü ile artık uğraşılmaz riske girme derim.

aliexpressden alcam

7500 liralık masraf çıkar ortalama, bunu da kabul ediyorsan getirt

Tıp geçtiğimiz yüzyılda bakterilerin yol açtığı hastalıklara karşı çözüm buldu. Antibiyotiği bularak toplu ölümlere yol açan bir çok hastalığı altetti.

Virüslere karşı henüz bir başarı yok. Halen üreme hızlarını düşüren ilaçlarla yetinmek, yol açtığı, yüksek ateş, ağrı, ishal vb rahatsızlıkları hafifletmek dışında yapılabilecek pek bir şey yok.

Araştırmalar sürüyor.

Virüs hala güçlü
Aşı az biraz destek oluyor ama durum hala ciddi

iherb.com

Bahsettiğiniz kapak 250 gram görünüyor. Standart bir A4 80 gram olduğuna göre yaklaşık 3 adet a4ü üst üste koyarak kapak kalınlığını hissedebilirsiniz. Oldukça ince bir kapak.

herhangi bir ozalitçi işini çözer

izmir bornovada dilde fotokopi yapardı bu işleri. kitabın fotokopisi aynısının tıpkısı olurdu. çoook uzun zamandır yaptırmadık ama arayın sorun fiyat alın. www.dildefotokopi.com

üründe "ship & sold by amazon" yazıyorsa gümrükle işin yok. kapına kadar gelir. başka satıcı yazıyorsa hiç girişme o işlere başın ağırır.

mr. goodcat yanılıyor, kanun değişti şimdi. Ben geçen ay aldım, ups dediğin gibi yaptı ben de karşı çıkınca geri gitti Amazon’a. Hatta donanımhaber’e bakarsan son zamanlar böyle karşılaşanlar da oldu.

"ship & sold by amazon" yazıyorsa kapıma kadar gelmiyor bazen işte.
bu şekilde drone aldım ve gümrükten amazon geçiremedi.
bilmem ne belgesi, bilmem ne prosedürleri varmış, amazona geri gönderdim

@aslindasorunumpsikolojik

drone'da özel durum var. belli bir boyutu aşıyorsa izni olmaz tabi ki. ben özel durumu olmayan ürünler için konuştum. ona bakarsanız cep telefonu, parfüm, vitamin de alamazsınız. tek tek yazmak saçma olur :)

gümrükcü birisine watsappdan sordum.
150€ üstü ürün getirirsen milyar dolarlık fabrikaların getirdiği hammaddelerin gibi prosedürlerden geçersin dediler.
ayda 5 kargo hakkı olduğu için 150€'u geçmeyecek şekilde ayrı kargolar halinde alcam.
ayda 5 kargo yetmezsede eşin dostun kuzenin adına getircekmişim.
ama ne yaparsan yap ürün değeri 150€'u aşmasın dedi.

Her şartta kredi çek derim.
Reel faiz oranı enflasyon altında olduğu için her türlü kâr edersiniz.

Kredi.

Tabiiki kredi

Tek başına türk reçetesi bence anlam ifade etmez.ben mesela Avustralya ya giderken İngilizce çevirisini götürmüştüm bi dolu ilaçla gittiğinden. Oranın diline mi çevirmek lazım yoksa İngilizce yeterli olur mu emin değilim belki hiç sıkıntı da çıkarmazlar ama kimse bunun garantisini veremez açıkçası

miktar az ise, gezi süresi yetecek kadar. örnegin 1 kutu. kimse ne bu diye sormaz. coklu kutu olursa recete soruyorlar. ceviriye gerek yok. türkcesi yetiyor. hatta eczaneden alınan kopya da yetiyor. ben eskiden bazen dr. dan isterdim. bunlar havalimanı için. alerji ilaci tasiyorum daimi olarak (hap + sprey).

Kazanabilirler. Tamamını da kazanabilirler. Çalışmaya bakan bir şey sonuçta.

Hukuken mümkün mü diye sormuşsun ama buradan bakınca hukuku umursadığın belli olmuyor. Boşver hukuku takıl kafana göre. Şartların senin için gayet iyiymiş. Emlakçın da yardımcı olur zaten.

Müstakbel Kiracının bi vesile müvekkilim olmasını çok isterdim ya.. gabin hükümlerine başvurmak 10dk’lık bir dilekçeye bakar

sevgili dostum sence bu şekilde bir şey mümkün olsa insanlar neden kiracılarını çıkartmak için bu kadar uğraşıyor olsun. Sen çok bilinçli olduğunu düşünüyorsun ama kanunlar ve devletin belirttikleri bu konuda sabit. Hadi diyelim ki buna kanuni bir kılıf uydurdun her halükarda kiracın çıkmamak için direttiğinde Mahkeme yoluna başvuracaksın ve o da birkaç sene sürecek.

Bu kadar gerileceksen bence ev yatırımı yapma. Ev sahibi olan biri olarak söylüyorum psikolojin bozulur. yok yani bu işin bir çözümü. hele ki haklarını bilen uyanık bir kiracı denk gelirsen sürekli uğraştırırlar

yok oyle bir dunya.

kira sozlesmeleri zaten 1 yilliktir. ama 1 yil doldu sozlesme sonlandi hadi cikiyorsun diyemezsin, kiracilarin yasal haklari var ve bunlardan feragat edemezler. feragat ettim diye imza atsalar bile feragat etmis sayilmazlar. tahliye taahhutnamesi falan da bunlar mahkemede gecmiyor. kira sozlesmesi yapilan kisiyi evden cikartabilmek icin gerekli sartlar kanunla duzenlenmis. sen kafana gore sozlesmeler yazip bu kanunlarin onune gececek bir duzenleme yapamazsin ozetle.

en can alici noktalar: kiraci senelik yasal ust limit sinirinda senelik zam yapilan kirayi duzenli odedigi surece 10 sene konutta oturabilir, sozlesmesi de her sene yenilenir. "sozlesme sonlanir, taahhutname imzalattim" gibi seyler ise yaramaz. mahkemelik olursaniz kaybedersin.

5 sene sonunda kira cok dusuk kalirsa ve kiraci rayic bedele kirayi yukseltmeyi kabul etmezse kira tespit davasi acilabilir oyle yukseltilebilir. 5 seneden once bu olamaz.

bunun disinda kiraciyi 10 seneden once cikarmanin yolu, kirayi odememesi, veya senin (veya birinci derece yakininin) evde oturacak olman gibi sebepler, baska yolu yok. bunu yalandan sebep gosterip kiraciyi cikartirsan ama evde oturmazsan, eski kiraci seni yakalarsa buyuk ceza odersin.

resmi zam oranini daha once dedigim gibi 5 sene sonunda ayarlatabilirsin, o da cevredeki kiralarla uyusmazlik olmasi durumunda, kafana gore degil.

kiralamalik eve yatirim yapmadan once bilinmesi gereken seyler bunlar. hesabi kitabi buna gore yapilmali.

senin kafana göre yazdığın bu maddeler bağlayıcı değil, kiracı imzalamış bile olsa sözleşmedeki mantığa-usule aykırı maddeler geçersiz kalıyor.

boş taahhütname de işine yaramayacak, manasız hayaller peşindesin.

ülke bir tek ev sahipleri vs kiracılar diye bölünmemişti akp sağolsun onu da başardı. müthiş bir başarı gerçekten.

maalesef bu isteklerinizin hiçbir hükmü yok çünkü kanun maddeleri gayet açık ve bunlar dün ortaya çıkmış şeyler değil. örneğin sözleşmenin süre sonunda otomatikman sonlanması mümkün değil. sizin bir girişimde bulunmanız gerekir yoksa belirsiz süreliye döner. veya tahliye taahhütnamesi imzalatsanız da imzalatmasanız da dava açıp sonuçlanmadan kiracıyı evden kendi isteği dışında çıkartamazsınız. siz kiraya vermek üzere bir ev aldığınızda da şartlar böyleydi. bu yatırımı yaparken bunları biliyordunuz veyahut biliyor olmalıydınız. mesela kağıt üzerinde mükemmel görünen, sizin tüm isteklerinizi karşılayan bir kişiye evi verirsiniz ama adam evi öyle bir dağıtır ki yıllık peşin aldığınız kirayı komple tadilata harcarsınız bütün uğraşınız boşa gider. o yüzden iyi bir insana kiralamayı önemseyin esas olarak. kanunların etrafından dolaşmak sizin gibi diğer insanların da aklına geliyor doğal olarak bunu unutmayın.

özetle:
1. sözleşmeye ne yazarsanız yazın kanunda yazanlar geçerli olacak. 1-2 yıllık mahkeme süreci yaşamak zorunda kalırsanız sözleşmeye yazacaklarınızın hiçbir önemi olmadığını acı bir şekilde anlarsınız.
2. sözleşmeyi ne kadar isterseniz o kadar süreli yapabilirsiniz bir engel yok. diğer sorunun cevabı yukarıda defalarca açıklanmış zaten.

hem ev sahibi hem kiracı olduğumu da belirteyim ki kiracılar bizi kıskanıyür diye yaftalanmayalım.

kanuna aykiri sozlesme duzenleyemezsin kardes, umarim kimse senin kiracin olmak zorunda kalmaz ne diyim. once ac borclar kanununun ilgili kisimlarini oku bence sen.

Bu kadar güven meselesi yaparsan ciddi adam gibi kiracı bulamazsin. Sirf şu şartlar için bile onlarca vazgeçen olacaktır bu kadar takıntılı ev sahibi ile ugrasılmaz diyerek.

Başka ev mi yok biraz daha fazla veririm ev sahibi ile ugraşmam diyenler olur.

Bu şartlar tamamen güvensizlik üzerine atladıgınız bir nokta ise güven iki taraflı olmak zorunda.

Ev sahibi bir iki sene sonra çikacagını sezsem o eve hiç girmem.

Esas mesele bu şartlara tamam diyen kişi başınızı agritir. Tecrube ile sabit

ev sahiplerinin kiracılara ikramda bulunuyormuş gibi davranmalarına bitiyorum. kiracı olarak ben sana nasıl güveneceğim? git bana ruh hastalıklarından sağlam raporu getir madem yoksa evinle işim olmaz.

her şeyi bildiğini zannederek çok akıllı geçinen insanları bir üç kağıtçı gelip çarpar geçer. bu tarih boyunca böyle olmuştur. o yüzden tavsiyem bu durumu bu kadar stres haline getirmeyin. borcuna sadık, evi güzel kullanacak ahlaklı bir kiracı bulup rahat edin.

sorulara cevap:
- "kiracı ben istediğim saniye evden çıkmazsa ev sahipleri birliği kolluk kuvvetleri tarafından yaka paça atıldıktan sonra kırk sopa ile cezalandırılır" maddesini eklemeyi sakın unutmayın.
- "ihtilaf halinde Londra mahkemeleri görevli ve yetkili kılınmıştır" yazabilirsiniz.

bu şartların tamamı kanun önünde geçersizdir. bütün kira sözleşmeleri 10 yıllıktır. bu 10 yıllık süre ev sahibi için bağlayıcıdır, kiracı için bağlayıcı değildir. yani kiracı 10 yıldan önce çıkabilir.

çözüm evinizi kiraya vermemek.

1) mümkün değil 10 seneden önce ev sahibi sözleşmeyi tek taraflı sonlandıramıyor. (fakat tarihsiz tahliye tahahütnamesi ile pratik olarak mümkün hale geliyor bkz madde 3)

2) etik değil

3) alabilirsiniz, hatta düzenlenme tarihini de boş bırakın, kiraciların çirkeflikleri yüzünden şu an istanbulda bu belge olmadan ev kiralayan ev sahibi pek kalmadı. mutlaka alın bunu imzalamak istemeyen kiracıya ev vermeyin. ama bunu siz yapmayın emlakcılar daha iyi hallediyor.

4)isteyebilirsiniz

5 ve 6) bunlar olur fakat bu durumda diğer dairelere göre daha makul bir fiyata vermelisiniz.
bence bunlar yerine profili düzgün birisi olursa yukarıdaki çoğu maddeye gerek kalmaz.

+ olarak kiracıdan findeks raporu veya barkodlu sgk dökümü isteyebilirsiniz.


bugün 1 günlük araç kiralayacağım diye yüzlerce maddelik sözleşmeyi okumadan imza atıyor insanlar. evinizi yolda bulmadıysanız kendinizi garantiye almak istemeniz anlaşılır bir durum.

kendini güvene almak başka takıntı başka şey. araç kiraladığım zaman lastiği patlarsa direkt yardım gönderiyorlar, arıza olursa yerine başka araç veriyorlar vs. karşılıklı bir güven var yani.

kimse işine gelmeyen kanunu takmasın o zaman. memleketçe iyice dibi görelim.

yanlışım olabilir ama gıda şoklama çok soğuk hava verilerek yapılıyor diye biliyorum, bir tanıdığın mevye işi vardı ve o anlatmıştı.

gıda endüstrisinde şoklama çok soğuk hava veren makinelerle yapılıyor ama o makineler çok büyük ve aşırı pahalı.
ev kullanıcısının alma şansı yok. alsa koycak yer bile sıkıntılı.

Sagliga zararli olmadigina emin misin, bu konuda sektor deneyimi olan iyi bir gida muhendisine danismak lazim.

ikincisi sertifikan yoksa satmayabilirler ya da satsalar bile lab deneyimin yoksa kendini yaralayabilirsin.
Kuru buz bile tehlikeli, sen direkt azot isine giriyorsun.

hadsizliğimi bağışlayın ama bunları azotla mazotla bu kadar teknik işle şokladıktan sonra içine koyup saklayacağınız bir derin dondurucu varsa azotla tankla niye uğraşıyorsunuz?

ayrıca günlük kirası 33 lira olabilir de, 1 gün kullanmak için 33 liraya tank vermezler, günlüğü 33 liradan en az x gün kiralama şartı vardır onun. yani benim evin aylık kirası 2500 lira ama ev sahibine "1 ay oturayım çıkayım al 2500" dersen kabul etmez, yıllık kontrat yaptırır. depozitosu, bilmemnesi var.

yani milyonlarca ev kadını yanılıyor olamaz. uğur derin dondurucu'yu üreten adam da yanılıyor olamaz. meyveyi sebzeyi doğrudan derin dondurucuya koysanız da o dondursa olmuyor mu? deneysel bir amacınız varsa anlarım da, ev kullanımına kışlık meyve sebze dondurmak için bu masraf, bu çaba niye? şoklamayıp normal dondurucuya atınca çok mu bozuluyor? biz kış boyu bamyayı fasulyeyi mis gibi yedik öyle. buzluktan çıkardık demezsen anlaşılmaz derecede iyiydi.

sıvı azotu sağlığa zararlı değil. zaten havanın %78'i azot gazı. ama çok soğuk olması sebebiyle uygun eldiven ve yüz koruma aparatıyla çalışmak lazım.
birde kesinlikle açık havada çalışmak lazım çünkü kapalı ortamda sıvı azotun sıvı hacminin 700 katı hacimde azot gazına dönüşüyor buharlaşınca. buda odadaki havanın dışarı çıkmasına ve oksikjen oranının gitgide düşmesne sebep oluyor. iyi havalandırın falan diyor ama çık bahçeye yap, riske gerek yok.

linde fabrikasının şehrimdeki bayisi ile görüştüm. alacağım güvenlik önlemlerini anlattım. 150 kg tüpü vermeyi kabul ettiler. hatta tüp çok pahalı olduğu için imza sirküsü/sicil gazetesi gibi standart evraklarla bir sözleşme imzalatacaklarını söylediler. fabrikayada sordu, fabrikadan biriside verebilirsiniz dedi yanımda.


ayrıca tüpü 1 günlüğünede veriyor, özellikle sordum. zaten 1600 tl gaz ücretini ödüyorum. nakliye vinç hizmetini ödüyorum. 1 gün yada 100 gün farketmez dediler.

azotla şokladıktan sonra normal ev tipi donduruculara koyuyorsunuz. zaten olay gıdanın -5 dereceye çok hızlı ulaşması ve bu esnada buz kristallerinin büyümeye vakit bulamaması.
doğrudan ev tipi dondurucuya koyarsanız buz kristalleri hücre zarını kesiyor ve hücredeki su dışarı akıyor. o yüzden yumuşuyor ve tadı bozuluyor.

meyveleri, çileği, fındığı , marulu falan doğrudan dondurucuya koydum. hepsi iğrenç birşey oldu. yaş fındık süngerimsi birşeye dönüştü resmen. ben fındığı yaş taze seviyorum. çeri domatesi, maydonuzu, marulu kışın çıkarıp yazın olduğu gibi salata yapabilmek istiyorum. fındığı çileği 12 ay boyunca ilk topladığım günkü gibi taze yemek istiyorum. bence geldiğimiz çağda çok lüks bir talep değil ve şoklama dışında çözüm yok.

domates, bamya, yeşil fasülye falan tadı bozuluyor ama zaten bunları tencerede yemek yaptığınız için toplamda tadında birşey farketmiyor.

Kurutma fırınlarını araştırdınız mı ?
Çilekleri kasa kasa koyup fanları açıyorlar belirli nem derecesinin altına geldikten sonra soğuk hava depolarına koyuyorlar.

Tadını bozmaz diye tahmin ediyorum zaten paketli gıdalarda oksijeni ortamdan uzaklaştırmak için azot veriyorlar

kurutma fırınlarını detaylı araştırmadım.
ama çileği kurutunca orjinal taze tadı kalmazki.
amacım çileği uzun süre saklayabilmek değil.
çileği 12 ay boyunca istediğim zaman ilk günkü tazeliği ve tadında yiyebilmek.

Yok azotun kendisinden bahsetmiyorum.
Bir gidayi bu kadar sogutup yemek guvenli mi?
Azot icine nufuz ediyor mu bunu arastirdin mi?

Bu kadar soguk gidayi buzluga koyunca buzlugun dengesi bozulmayacak mi?
Eksi 30'a ortama bir anda eksi 100 koyacaksin buzluk bununla nasil basa cikacak.

www.food-safety.com

bu sayfaya göre FDA sıvı nitrogen toxic değil demiş.

sıvı azot konusunda epey araştırma yaptım ama bu konuda bir uyarıya denk gelmedim.
gıda endüstrisinde kullanılan şoklama makinelerinin bazıları sıvı azotla çalışıyor zaten. sıvı azotun içine sokmuyorlar gıdayı ama sıvı azottan buharlaşan soğuk azot gazını fanlarla gıdanın üstüne üflüyorlar. makinenin içerisi -81 derece oluyordu bir videoda. bazı makineler içeride 36 km/saat hızında rüzgar oluşturuyor.

-81 zarar vermiyorsa -200'de zarar vermez gibi. ayrıca doğrudan sıvı azot içine batıran birçok video var. bu videolarda bir sürü güvenlik uyarısı yapılmış ama dediğiniz ihtimalden bahsedilmemiş.

dondurucuya 2-3 saat içinde 20-30 kilo sıvı azotla dondurulmuş ürün konacak dediğiniz gibi. en fazla dondurucu 3-4 gün hiç çalışmaz. eğer dondurucu bozulursa bir sonrakinde gıdaları önce 200 tl'ye alacağım bozuk buzdolabının içine koyup yavaşca ısınmasını beklerim.
-30 olunca dondurucuya aktarırım.

tamam işin doğrudan dondurucuya koymak ile şoklamak arasındaki farkını anladım. istediğiniz şey mantıklı.

peki bunun için bu kadar harcama yapmaya, tank kiralamaya, azot ve tank hortumunu satın almaya, bu kadar emek ve para harcamaya gerek var mı?

yani şu kadarcık yazıdan gördüğüm kadarıyla 3200+1650+270 = 5200 liraya yakın para harcayacak, bir o kadar da uğraşacaksınız. 150 kg. gıda dondurmak için.

şehrinizdeki gıda üretici ve toptancılarının bulunduğu siteye gidip (ankara için gimat mesela) dondurulmuş gıda üreten bir fabrikaya şu paranın yarısını verseniz, gıdanızı şoklayıp verir. yani endüstriyel gaz üreticilerini bu kadar kolay bağlayabilecek yeteneğiniz varken, azot tankı bağlamak yerine gıdacıyı bağlamak hem daha ucuza, hem de daha pratiğe gelir bence. 200 lira da frigorifik kamyonetin şoförüne ateşleseniz dondurucunuza kadar da soğuk zinciri bozmadan getirirler.

donuk gıda üreten 2 firmayla görüştüm.
ikisininde kullandığı makineler-40 dereceye biri 1 saatte diğeri 2 saatte getirebiliyor. biz denedik çileğin tadı bozuldu dediler.
daha hızlı soğutan donanım çok pahalı olduğundan muhtemelen superfresh gibi ulusal şirketlerde var. kurumsal şirketlerde ücret karşılığı ürününüzü dondurmaz. güvenlikten geçip görüşemezsiniz bile.
kiloyla sıvı azot firmayla bugün görüştüm, güğümle 5-10 kilo sıvı azot veririrz sıkıntı yok dediler denemek için. 15-20 değişik gıdadan tadımlık koyup sıvı azotta dondurcam.
eğer tadı bozulmazsa 150 kg sıvı azot alcam.

İsmen - isyat tarihi zirvelerinde zaten, riskli olabilir.

Temettü yönüyle plan yapıyorsunuz. Diyelim ki ilgili şirket o yıl yatırım yapmaya karar verdi bu durumda temettü vermez ya da çok düşük temettü verebilir. Planınız sekteye uğrayabilir. Bu sebeple riski dağıtmalısınız. Temettü alışkanlığı olan ve dolara karşı da kazandırmış diğer hisse senetlerini de sepet yaparak daha istikrarlı bir plan yapabilirsiniz. Tek senette olmak risktir.
Dipnot: 2 yıllık 7.00 TL maliyetli ismen yatırımcısı. (Portföyün %80 i ismende riski dağıtmaya çalışıyorum bu sebeple diğer hisselere de gelirlerle yatırım yaparak diğer senetlerinde portföydeki ağırlığını artırmaya çalışıyorum.)

Bence de temettü veren başka hisseler olarak dağıtmak daha doğru. Biri vermese diğeri veriri aynı yıl içinde. Ytd olmak birlikte ereğli demir çelik, kardemir, şişe, otomotiv sektörü vb hisseleri de düşünebilirsiniz.

Turkiye'den nasil oluyor bilmiyorum ama VOO, QQQ, SPY vs gibi etfleri alabiliyorsan al tabii ki. Bankalarin kendi yonettikleri fonlarinda bir ton komisyon olur, alim/satim yaparken odedigin komisyonun haricinde. Bu VOO'da da var ama %0.03 mu ne, asiri dusuk yani.
"mantıklımı" - sektor konsuunda mantikli mi degil mi yorum yapmak beni asar zira "market is forward looking" derler ama hangi riskin ne kadar fiyatlara zaten etki ettigini bilmek imkansiz.

benim hattıma ara ara geliyor hiç bir şey olmuyor.

faturayı sen ibraz etmiyorsun, satan adam halledecek o işleri. senlik bir şey yok. arkadaşına git söyle direkt.

selam. kurtarma derken, kopyalama islemi geri alinamiyor oncelikle onu soyleyeyim. tek numara eslestirme yapip imei numarasini telefon numaraniza baglayabilirler. ama bu proses degismis olabilir.

saticiyla ilesitime gecin. buyrun aradiginiz sayfa, en alttan ucuncu madde

tuketici.btk.gov.tr

midas'ı düşünebilirsin alım için.

uzun süre dokunmayacaksan her şey alınır.
abd borsasının çok şişkin olduğu doğru.
balonun patlayacağı da doğru, %60 civarı bir düşüş bekleniyor, daha fazla olur diyenler de var.
BIST ucuz garibim yerlerde, sermaye piyasasını destekleyen politikalar oluşana kadar da hak ettiği yeri bulamaz gibi.
bununla beraber BIST olsun sp500 olsun, nasdaq olsun hepsinde bir ralli olacak o büyük düşüş öncesinde, takriben yaz sonu, sonbahara kadar olabilir.
değerli madenler zıplayacak, amerigan on yıllıkları biraz düşse, borsa da, madenler de çıkacak.
yani demem o ki, uzun vadeli yatırım her zaman kazandırır ama istisnai bir dönemden geçiyoruz, 2024'e kadar tedbirli ve kısa vadeli olmakta yarar var.

şu aralar dokunmamazlık yapılacak uzun yatırım olduğuna inanmıyorum. hem borsalar hem kıymetli madenleri fırsatlara göre kovalamak gerek. ben de tiny penny gibi düşünüyorum. kriptolarda da borsalarda da ufak bir ralli ve sonrasında sağlam bir çöküş olacak gibi. dxy index 120 falan olursa bir de (en son 2001 sonunda mı ne olmuştu) ortada ne borsalar kalır ne de gelişmiş ülke piyasaları kalır lol.

bence duruma göre yatırıma girdiğin yerlerde duruma göre çıkmayı kaçmayı bilecek şekilde yatırım yapın. altın olur spx olur bist olur fark etmez oradan oraya atlayıp kaçmayı bilmek gerek bence. tek yere çıpa atmak doğru olmayabilir

Abi telefona entegre bi saat al hatta akıllı bileklikler falan da bu işi görüyor telefon çaldığında seni uyarıyor kalkıp bakarsın niye o kadar uğraşıyorsun ki.

telefonun sesi en yüksekte iken salonda çaldığında duymuyor musunuz? ev mi çok büyük, uykunuz mu çok ağır. ben de böyle uyumak istiyorum yaaaa, sessizdeki telefonun titreşimi bile uyandırabiliyor beni :(
alternatif öneri, bluetooth hoparlör alıp cep telefonuna eşleyin.

akıllı bileklik ya da akıllı saat alın. akıllı saat alırsanız saatten konuşabilirsiniz. akıllı bileklikte de çalınca titrer çaldığını anlamış olursunuz.

cep telefonunu sinyaller nedeniyle mi yatak odanıza sokmak istemiyorsunuz?

hocam hazır çözüm bulamazsınız buna ama geçici çözümler sağlanabilir.

birincisi, fct adı verilen bir cihaz alıp ev tipi telefonla kullanmak. bu cihazlara cep telefonu gibi sim kart takılıyor ve klasik telefona bağlanıyor. bu cihazı alıp yatak odası dışında bir yere kurarsınız, yatak odasında da telefon hattı çekip klasik ev telefonunu bağlarsınız. ama bu çözüm için 2. hat (veya ikiz sim de olabilir) gerekecektir.

alternatif çözüm için de iki farklı kabloya ve minik bir hoparlöre ihtiyacınız olacak. birinci kablo, mikrofonlu aux kablosu (örneğin www.hepsiburada.com), ikincisi de kulaklıklı mikrofon için uzatma kablosu (örneğin www.hepsiburada.com). burada mikrofonlu kulaklık kablosu yatak odanızda olacak ve bir ucuna (kulaklığa bağlanması gereken ucuna) bir hoparlör bağlayacaksınız. diğer ucu da, uzatma kablosu ile başka odadaki telefona bağlı olacak. telefona bir arama geldiğinde ses, kablolar ile hoparlöre iletileceği için duyacaksınız ve uyanacaksınız. mikrofonlu kablodaki tuşa basınca da aramayı cevaplayıp mikrofon ve hoparlör ile görüşebilirsiniz.

bu ikisi dışında paket çözümler yoktur diye tahmin ediyorum.

evet sinyallerin uyku kalitesini bozma durumu yüzünden sokmak istemiyorum.

Ucret takintin yoksa yapilabilir

27" üzeri monitörde mecburen daha uzaktan bakmak zorunda kalıyorsun ya da ekranı tam görebilmek için sürekli kafa hareketi yapmak zorundasın.

Sorunuzun cevabı değil ama tam da bu konuyu işleyen bir roman okuyup depresyona girmek isterseniz Kumsalda'yı okuyun.

www.ithaki.com.tr

Patlama sonrasi ortada onemli seyler kalmiyor.
Santral patlamasi ile ayni sey degil.

Malzeme kinetik enerjiye donusup etrafi patlatip harcaniyor.
Dunyada su ana kadar yuzlerce kez patlatildi cogu da okyanus uzerinde yapildi.

Amerikan başkanlarından biri, bir inç bile genişlemeyecek doğuya doğru diyor bir konuşmasında. Putin de birkaç gün önce o konuşmaya atıfta bulundu hatta.

Sabotajcı : sabotaj işini fiilen üstlenen.

Sinyalizasyon ise yollardaki ışık sistemleri uyarı manasında işaretleme anlamı taşıyorsa bunun istihabarattaki karşılığı da devre dışı bırakılacak, imha edilecek ya da bir zarar vermeden bilgi/belge alınacak yer için işaretleme yapmak demek olmalı.

Sinyalizasyon denmez belki ama Abd'nin Irak'ı işgali sırasında Bağdat kütüphanesi dahil her alan darmadağın edilirken hatırladığım kadarıyla korunan tek yer ise petrol bakanlığı binasıydı.

Uzaktan füzeyi atıyorlar da hava savunma sistemi diye bir şey var. O kadar kolay değil nokta atışı yapmak. Sabotajcılar muhtemelen kritik noktaları etkisiz hale getirmek için karadan hallediyor işini.

Sinyalizasyon hakkında bilgim yok. Tahminen dediğin gibidir.

bomba o yeri imha eder, yıkar yakar, sabotaj çok daha küçük müdaheleler ile cihazların, yolların vb. yerlerin işlevini yerine getirememesini sağlar. aslında bir şeyleri bozmak minimum kayıp ile maksimum zarar vermeyi hedefler. örneğin binanın tepesindeki gsm antenini kırmak o bölgedeki iletişimi durdurmak. füze vs. masraflı bu işler için tutturamazsın, siviller zarar görür vs. onun yerine adamın biri gidip iki kabloyu keser.

lazer güdümlü füzeler var, bu füzelerin hedeflerini bulabilmesi için hedef üzerine lazer ile işeratlenmesi gerekiyor, füze bir şekilde o lazer'in düştüğü yeri görüp o hedefe gidiyor. (lazer gözle görülmüyor)

birde iletişim için ara istasyonlar kurulması gerekiyor, o işide yapıyor olabilirler. yine gizli haberleşme ile güçleri belirli alanlara yönlendirme (orada şu var, buradan gidin, şurası sizin için güvenli burası değil gibi)

sabotajcılar zannedersem ordunun henüz girmediği yerlere gizliden girerek karşı tarafa ait kritik noktalara saldıran kişileri ifade ediyor.

1) SWIFT zaten o uçağa atlayıp altını parayı götürme işini kolaylaştırmak için var. Ayrıca katılımcı tüm bankalara ait bir sistem ve sürekli denetleniyor. Böyle bir sistemden Rusya'yı atınca para transferi için ortada ne hız kalır, ne pratiklik ne de güvenlik. Haliyle Rusya ile yapılan ticaret tamamen zarar görür. Rusya, kendine ambargo uygulamayan ve kendi ödeme sistemi bulunan ülkeler üzerinden (Çin mesela) yine para transferi yapar. Haliyle Rus ekonomisi üzerinde kalıcı bir etkisi olmayabilir bu hamlenin. Ancak Almanya ve İtalya başta olmak üzere Rus ekonomisinden daha fazla kendi ekonomileri zarar göreceği için bu adımı onaylamıyorlar.
Çanta dolusu parayla Çin, Hindistan vb. ülkelere gitmeye gerek yok. Dediğim gibi Çin'in kendi ödeme sistemi var zaten, onun üzerinden ticaretini yapar ama Rusya'dan Avrupa'ya giden doğalgaz akışı durur. Bu da Avrupa ekonomisine önemli zararlar verir.

2) Böyle bir şeyin olma ihtimali bence sıfıra yakın. Ama söz konusu Putin olunca sıfır diyemiyor insan. Karadeniz'in ortasına atılan bir nükleer füzenin çevre ülkelere ve Karadeniz'in kendine çok ciddi zararları olur. Çernobil felaketinde ortaya çıkan radyasyon neredeyse tüm Avrupa'ya yayılmıştı.
www.researchgate.net
Böyle bir hamlenin sonuçları çok ağır olur demek bile hafif kalıyor. O yüzden olası görmüyorum.

3) Ukrayna da nükleer kullanmaz. Batının desteği de anca mühimmat ya da 'kınama' ile sınırlı kalır. Ha bir de Eiffel kulesini Ukrayna bayrağının rengine büründürürler. Daha SWIFT'ten atamıyorlar Rusya'yı. Bir de Rusya gibi bir karşı güçle savaşa gireceklerini hiç sanmıyorum. Biden bile 'hiçbir şartta Ukrayna'ya asker göndermeyeceğiz' dedi. Klasik Batı davranışı. Önce arkandayız mesajı verir. İş aksiyona gelince anında satar. Zelenski azıcık tarih bilse bunun farkında olurdu. Şimdi "Yalnız başımıza savaşıyoruz." diye ağlasın.

Gümrükte takılma olayı ile 5 ürün sınırı farklı şeyler.

Kendi adına bir ay içinde en fazla 5 ürün getirtebiliyorsun. Bu 5 ürün fiyatından bağımsız olarak vergiye tabi zaten. 10-15 ürün sipariş edersen vergisini ödesen de gümrükten geçmez. Gümrük işlemini kimin yaptığı önemli değil. İşlemi Amazon da yapsa senin adına yapılıyor. Yani Amazon senden gümrük vergisini peşin alıyor diye senin kotanı etkilemiyor gibi bir durum yok. 1 ay içinde 5'ten fazla ürün sipariş edersen gümrükten geçmez ve muhtemelen geri döner.

Direk amazon com dan alıyorsanız amazon gümrüklü fiyatı veriyor ödeme esnasında Örneğin bir kitap 100 tl ise check outa gelince 200 oluyor, öylr gönderiyor, gümrükte para fazla ise hesabanıma geri yatırıyor

farkli farkli adreslere yollayin. anneniz kuzen arkadas fln

İşyerinde bir arkadaş var onun oğluna çıkmış. Dün bahsediyordu... 2009 doğumlu.

Ebeveyni kendi hesabına girsin yukarıda sağda profil değiştirme bölümünden çocuğunun hesabına geçiş yapsın.

hayat eve sığar'da da pozitifse yazar.

En kolayini ben soyleyim.

hes kodu icin sms at sonuc pozitifse zaten vermez.

1. Herkes kömüre takılıyor ama orası bir tesis ve tesis yanarsa içinde yanacak çok şey var. En basit olarak ahşap olan her şey, plastik olan her şey yanacak.

2. Uçaklarla söndürmek mümkün ama çok yoğun bir çalışma gerekiyor.

3. Solunması zararlı gazlar açığa çıkacak. Bunlar direkt atmosfere karışacağı için hava kirliliği oluşacak. Yanardağ patlamaları sonrasında oluşan küller başka yerlere taşınıyor. Burada da benzer bir olay olabilir. Uydudan takip edilir.

kömür yanarsa saatlerce su tutsan da sönmez.

evet.
şirketin anlaşmalı diyetisyeni vardı, o istemişti. şirketin anlaşmalı lab'ında yaptırıp göndermiştik. diğer türlüsünü düşünemiyorum bile.

Evet baya kapsamlı istemişti.

Benim de şirketin anlaşmalı diyetisyen şirketi var. Benden kan testi istemediler. Sadece telefonda bi 15-20 dakika görüştük. Bilgileri alıp diyet programı çıkarmıştı. Diyet baya da işe yaradı. Ben de kan testi istediklerini düşünüyordum ama istemediler.

Sağlıkla ilgili kilo vermeye engel bir durum olup olmadığı görmek için istemeliler diye düşünüyorum. Görüştüğüm 4 diyetisyen de istemişti.

diyetisyenler doktor değil. tahlil isteme yetkileri var mı? ben yok diye biliyorum. öncelikle bir endokrin uzmanı sizi muayene etmeli, tahlillerinizi yorumlamalı ve birlikte çalıştığı bir diyetisyen varsa o diyetisyen size uygun diyet programı çıkarmalı. benim bildiğim bu işin sağlıklı yolu budur. önce endokrinoloji, sonra diyetisten. doktor size diyetisyen gibi diyet programı yazamaz, diyetisyen sizden doktor gibi tahlil isteyemez. ne derece metabolizma konusunda uzmanlığı var da önüne gelen değerleri ne kadar doğru yorumlayacak.

Diyetisyenlerin tahlil isteme yetkisi yok. İsterse ancak kendi paranızla özel laboratuvarda veya uygun görürse aile hekiminizin isteğiyle yaptırırsınız.

ne yazık ki elimizdeki dandirik bilgileri toplayıp çarpıp kendimiz yaklaşık bir sayı bulmak durumundayız.

4 haziran'da toplam 30 milyon doza ulaşmışız. haziran ayına kadar elimizde olan biontech 6.1 milyon dozmuş. sinovac'ın bir süre daha devam ettiğini düşünürsek yaklaşık 30 milyon doz sinovac gelmiş diyebiliriz. daha fazla da olabilir.

şimdiye kadar toplam uygulanan doz 71 milyon. sinovac'ı çıkarırsak yaklaşık 40 milyon doz biontech yapılmış demek ki.

bakana güvenmeyip özlem türeci'nin eşine güvendiğimiz için temmuz sonuna kadar elimizde olması gereken biontech aşısı tam olarak 66.1 milyon doz.

geldik sonuca. elimizde şu an bekleyen 25 milyon civarı biontech var. üstelik ağustos ayında da 30 milyon gelecek anlaşmaya göre. hiç aşılanmamış 25 milyon civarı (bundan emin değilim) 18 yaş üzeri insan var. ucu ucuna yetiyor gibi.

sözelciyim arkadaşlar, yanlışlık varsa düzeltirsiniz, yolu açayım dedim :P

Kanalizasyonu denize salıyorlar çünkü

o bölgelerde denize dünyanın pisliğini salıyorlar, ölmemeleri bile mucize.

deniz suyu leş karadenizde çünkü. ben akdeniz ve egeye girdiğimde lağıma giriyomuşum ben önceden dedim.

Vibrio bakterisi istilası var şu an Karadeniz'de.

www.arnavutkoyden.com

Bu makineler sakal kesmiyor. Hala nasıl satabiliyorlar anlamış değilim.

normal jilet varken cidden neden nasıl alınır bunlar ben de anlamıyorum. jilet daha az tahriş ediyor.

23 yıl olmuş mach3 çıkalı. Hemen hemen hiç değişikliğe uğramadan yıllardır piyasada bu kadar revaçta olmasının tek sebebi işini çok iyi görüyor olması. Kaliteli bir jel köpük ile sinekkaydı traşlara devam.

her zaman en iyisi geleneksel tıraştır. tekli yaprak jiletler yani. ama illaki makine alacağım diyorsan moser'in ürünleri bu makinelerin 10 katı daha iyidir, onlardan da ucuzdur. hatta powertec marka kesiciler bile bu üç başlıklılardan çok daha iyi.

bende braun var. eğer sakalın biraz kalınsa vay haline, jiletin yanından bile geçmiyor. aralarında ne kadar fark vardır bilmiyorum ama çene altını tam almıyor hem de bazen canını acıtıyor.

Kardeşinle aynı.

bence gayet kapanabilecek bir fark, ilk aşıyı olan kişinin ikinciyi olmaması için herhangi bir sebep yok, 2 haftaya eşitlenir o sayılar.

Corona gecirip ilk doz olanlar da olabilir. Benim ilk doz Cok agrili gectigi icin ikinci dozdan acayip korkuyorum maalesef

Çoğu kişi bayram sonrasına erteledi benim cevremdekilerden. Birkac haftaya daha da artacaktır o sayı yani.

Ayrıca kapanma yerine ilk etapta asisizlara yasaklar getirme, belirli mesleklere aşı zorunlulugu gibi şeyler olacak muhtemelen. Avrupa'da bu şekilde bir sistem başladı bile. Öyle olursa eninde sonunda asilanmak zorunda kalacaklar.

ben bayram sonrasına ertelemiştim, normalde 21'i falandı tarih ama 30'una aldım. sebep hem bayram sonrası olması hem de cuma günü iş çıkışı olurum gibi sebeplerle.

bir de bakanlık yüzünden bence kafa karışıklığı var. ikinci doz için 6 hafta, 4 hafta, 3 hafta gibi muhabbetler oldu hatırlarsınız. yaz bitmeden dengelenir o sayılar.

azalmasının nedeni aslında çok basit. 30 yaşlara kadar indiğinde 2. aşı aralığı 6 haftaydı. sonra bu karardan vazgeçip 4'e çektiler. fakat benim gibi 2. aşını önceden alanlar en geç 4. haftadan sonrasına alabildi. önümüzdeki haftalarda aşılanma hızlanacaktır. benim gibi çok insan var.

ikinci dozla alakalı yan etki beklentisi yuksek olduğundan bayrama girerken yaptırmak istemeyenler yuzunden boyle.bende ikinci dozu olacaktım ama araya aileden birinin acil ameliyatı girince yaptırmadım.muhtemelen onumuzdeki hafta yaptırabileceğim.

bana 30 temmuz demişlerdi ilk aşıyı olduğumda 2.aşı tarihi için, hatta mhrs üzerinde de öyle gözüküyordu, bir ara girip baktım aşı çıktı haberini okuyunca 14 temmuzda tarih verdi bende 2.aşıyı oldum, belkide millet 30 temmuzu bekliyordur randevu vs almaya. şimdi aşı sürecini tamamladım 2.aşı süreç ilkinden daha rahat geçti ağrısız yan etkisiz.

değer 1050 alın.

Oyunlarda 30 ila 60fps arasındaki fark oynarken çok fazla. Ufak fps dalgalanmaları dahi hissediliyor.

Oyun oynarken çok farkediliyor. 60 fps ten 50 fps e düşünce grafik ayarlarını değiştirme ihtiyacı hissediyorum oyun oynarken. Mutlaka 1050 alın.

youtu.be

tam olarak videonun burasında farkı görebilirsiniz.

1030 ve 1050 arasında çok fark var. 1050 alın.

fps denen şey oyunlardaki en önemli farktır. Bisiklet ile motosiklet arasında "birinde motor var sadece, başka fark yok" demek gibidir. 30fps ile oyun oynanmaz, kanser olur çocuk. 60fps bile günümüzde yetersiz, 144 fps hedefliyor yeni kartlar ve monitörler.

sinemanın 24 kare olmasının bütçe ve geçmişten gelen standart gibi temelleri var.

Oyunda 60 kare fark eder, tabii sabit 30 kare falan verebilse o da oynanır ama 1030 ile sabit 30 kare bile alamazsınız bazı oyunlarda. 1050 ile de ayarları düşürmeden öyle sabit 60 kare alamayabilir, arada 30-40'lara düşer o zaten.

Ben media markt dan Beurer almıştım

Pompalı Manuel alacaksanız bende bir tane Erka Perfect Anaroid var. Fiyatı konuşabiliriz.

Puanlaması düzgün bir satıcı olmak kaydıyla n11 veya Gittigidiyor'dan alabilirsiniz.

eczanelerde de var. e bebekte de vardi bi ara

bende omron'un şuna benzer bir modeli var, tam bu muydu hatırlayamadım ve bakamadım ama memnunum. bilekten ölçenlerden verim alamadığımdan bundan almıştım.

www.hepsiburada.com

manuel eski tip pompalı tansiyon aletleri çok sağlam oluyor dedemin 20 sene günde 3 defa kullandığı tansiyon aleti halen faal, tanıdık eczacınız varsa ondan alabilirsiniz.

bi kaç tane kendi şişen otomatik aldım ben ama pek uzun ömürlü olmadı ve pek kullanılmadı da. biri omron öteki de çok bilinen bir markaydı aile hekiminde görüp almıştım aynısını.

fatih'de karagül çarşısı var. oraya bakardım. ayrıca oradan aldık seneler önce. hala kullanıyorum.

omron aldım trendyoldan sahte çıkmadı. bende elektronikte titizim amazondan alırım ama bu mereti bulamadım.

Attım fava yarın deneyeceğim :) merci

Birkaç üründe denedim, ürünün kendi sayfasında "şu kadar taksit" gibi bir bilgi yoksa yöntem çalışmadı.

Oradaki "değiştir" butonu aslında kartı, taksit sayısını vs. değiştirebileceğimiz menüyü getirmek üzere konulmuş bence. Siz sanki bir açık var gibi yazmışsınız ama herhangi bir açık göremedim ben.

Sizin baktığınız ürünler 300 TL üzeri olsa gerek:
"100 ₺ ve üzeri alışverişlerde toplam alışveriş tutarı iki veya üç taksite, 300 ₺ ve üzeri alışverişlerde ise altı taksite kadar bölünebilir."

Örnek bir ürün yazar mısınız?

Stoğa girdiğinde taksit imkanı açılacağı için onay veriyor olabilir mi ki?
Biz de alacak bir şey çıktığında deneyeceğiz:)

Teknik olarak kesin yapılabilir. Hatta NIR kamera sistemleriyle yapılır gibi geliyor. Ama pratik olarak olmaz Arabada kolonya kullansan, şöför hariç diğer yolcular alkollü olsa felan, yanıltır hep. Olmaz yani.

Etanol yüksek performanslı araçlarda (ferrari modelleri vs.) yakıta da karıştırılıyor %30 gibi oranlarda. Belki bu sorun yaratabilir.

amaç radarla hız kontrolü gibi kontrol noktası oluşturmak.
bu cihazdan 500 metre ileride polis çevirme yapacak.
normalde 200 kişide 1 tane alkollü şoför yakalıyorsa
bu cihazla durdurduğu 5 araçtan 1 kişide alkollü şoför yakalanacak gibi.
eğer şoför dışı yolcular alkol kullanmışsa nefes üfletip göndercek tabiki.

benzine etanol karıştırılması durumunda haklısınız ama yanan benzin egzos yoluyla dışarı atılması lazım. zaten egzosun bir kısmı yolcuların oturduğu kabine sızıyorsa bu başlıbaşına bir sağlık sorunu.

Motoru bozarsin muhtemelen, ikisi ayni anda piyasadayken kimse buna kalkismiyordu.
Zaten kursun yerine gececek baska maddelerle hallettiler o isi.

aha tam çalıştığım yerden geldi. eğer benzinli motorsa ve katalitik konvertör varsa (ki 2018'den itibaren türkiye'de zorunlu) yaklaşık 10 kez yeniden doldurmada konvertör tamamen işlevini yitiriyor ve geri dönülemez bir şekilde bozuluyor. bu şekilde kullanılırsa performansta düşüş meydana geliyor.

katalitik konvertörü çıkarırsan kullanırsın. kamyonlarda zaten benzin kullanılmıyor orası ayrı. normal araçta kurşun vuruntuyu azaltıcı etki yarattığı için kullanılıyordu, şimdi daha yüksek oktanlı benzinler olduğu için bu sorun aşıldı. yine de yüksek oktan yüksek performans ya da yüksek enerji anlamına gelmiyor. bu aracın motorunun yapısıyla alakalı. hangisi uygunsa onu kullanırsın.

eğer araç çok eskiyse ve kurşunlu benzine göre tasarlanmışsa, kurşunsuz benzine ilave katkılar koyularak kurşunlu benzin etkisi yaratılıyor ve böylece olası bir vuruntu önleniyor.

şu an benzine kurşun koymak çok aptalca olur ve hiçbir avantaj sağlamaz. aksine performansı düşürür çünkü 95 oktanla optimum değerde çalışan araca 98 oktan benzin koymak bile performansı düşürür. yüksek oktan geç yanma anlamına gelir. yanmanın piston içinde tam zamanında gerçekleşmesi lazım. önce ya da sonra olursa performans düşer.

Tüm fotoğraf makinelerinde ışığın sadece görünen dalga boylarını geçirmek için filtre olur, yani kamera önüne sadece UV geçiren filtre koysanız da kameranın kendi içindeki filtre UV'yi geçirmeyeceği için çekim yapamazsınız. Linkteki sitede makinayı açıp içindeki filtreyi çıkartıp, UV geçirebilir hale getirmek ve netleme sistemini de yeniden ayarlamak için hizmet satıyorlar bu nedenle. Cep telefonu için pek sanmıyorum ama belki DIY sitelerinde kendiniz yapabileceğiniz bir yöntem olabilir.

Kamerayi komple soksen de lensler uv gecirmez, sensoru direkt objeye tutman lazim onun da ustunde kaplama olabilir, %99 vardir.
Sandigidan zor bir olay cunku seffaf plastiklerin cogu uv gecirmez camlar da belli bir oranda gecirmiyor.

Evdeki isik sensorunu dusundum o bile plastik kapli.

Bence abartı değil hizmete önem verildiğini gösterir. Kargoda zarar görme ihtimalini en aza indirir balonlu naylon. Şart değil ama olması iyi yani.

Demek ki kitabın zarar görme ihtimaline karşın alınan bir önlem olarak bakıyorum ben olaya. Farzedelim kargo taşınırken çok sivri bir şeyin darbesine maruz bırakıldı ister istemez ve kapak zedelendi. Bunu teslim alan tüketici de bıdıbıdı yaptı haliyle böyle bir karar almış olabilirler.

Ben o sekilde gonderen firmalari cok seviyorum. <3

Fıytfıyt +1
Özellikle kütüphanelik kitapların zarar görmesi çok koyuyor. Okumalıkları zaten e-kitap ediniyorum, fiziksel alıyorsam ya hardcover ya özel basım ya da baskısı değerli diye alıyorum; bunların kozmetiği de edinme sebebim yüzünden önemli.
Hatta ideal olan pıtpıt değil karton koruma ile gelmesi de, yapan yok gibi bişey.

Apple Watch kalbinde ritim bozuklugu falan varsa haber veriyor bildigim bir doktora gorun falan diyor.

1) evet
2) akrilik dis cephe.

Boyanır, boya tutar. Ama sürekli güneş ve yağmur kar altında kalacağı için buna dayanıklı bir boya olmalı.

Dış cephe boyaları olur sanki, yurt dışı uygulamalar görüyorum videolarda, kiremitleri filan boyuyolar. Biraz kurcalayıp ne tür bir boya kullandıklarını öğrenebiliriz belki.

Kaliteli silikonlu dış cephe boyasıyla ben olsam denerdim.

Yani Norveç’te de öyle. 5-6 sene boyunca devlete düzenli bir iş edinip vergi verdikten sonra seni vatandaş yapıyorlar.

Adam çalışma izni alıp sigortalı çalışabiliyorsa çok sorun değil bence, 250 bin dolarlık ev alarak vatandaşlık alınması daha ilginç bence. Bakın vatandaşlığı satmıyoruz bile, satsak daha karlı

vatandaşlık almaları doğal bir durum. tüm dünyada öyle zaten. avrupa'ya mavi kartla giden türklerin de çoğu 5-6 yıla vatandaş olacak.

Avrupa hakkindaki yorumlar dogru fakat soyle bir durum var. Sadece 5 yil calistin vatandas olabilirsin demiyorlar. Hollanda'da mesela 5 yil calisman sadece bir sart, bunun yaninda 3 tane mi ne sinava girmen gerekiyor. Bu sinavlar Flemenkce'ni olcmek icin bunun yaninda buranin genel kulturu hakkinda sorular soruyorlar. Mesela deneme sinavlarinda bir "Amiriniz sizden kahve isterse getirmeli misiniz, getirmemeli misiniz?" seklinde bir soru vardi. Krallikla ilgili sorular vs var. TR'de de durum boyleyse evet farkli bir durum yok. Ama yok sadece 5 sigortali calismis mi diye bakiyorlarsa bence sorun var.

benim de soyle bir duyurum vardi: www.eksiduyuru.com ama uygulama nedir bilemiyorum. Suriyelilere sormak lazim. AKP bu adamlari kara kasi kara gozleri icin ulkede tutmaz, vatandaslik verip oy deposu olarak kullanacak

bu konuya şaşırmadım ama yukarıda avrupadan örnek verenleri görünce şaşırdım
avrupa 5 milyon göçmen almıyor bir anda. göçmen politikası var.
biz ise önümüze geleni alıyoruz

Avrupa örneği verenler espri mi yapıyor yoksa ciddi mi? Avrupa o 5 yıllık çalışma yapan kişileri ülkesine alırken on tane kritere bakıyor, istediğini alıyor istemediğini almıyor. Hurra bir ülkeye kim olduğu belli olmayan işidçisi nusracısı diplomasızı almıyor.

finlandiyada multeci olarak gelip 4-5 yilda vatandaslik alanlar var, bir kismi evlilik vs.

Öyle bir yazmışsınız ki sanki Türkiye'de herkes sigortalı çalışıyor. Kayıt dışı işçi çalıştırma cenneti Türkiye. İşverenler kaçak ve çok düşük ücretle çalıştırabildikleri için bu insanları tercih ediyor zaten.

Ben vatandaş olmasından ziyade 5 sene sigortalı çalıştırılmasına şaşırdım.

Akp sevmeyeceğinin önüne ot koymaz. Kesin birşeyler yapacaklar da ne yapacaklar belli değil.

Sigortalı çalışabiliyorsa 5 yıl, alsın zaten. Dünyanın çoğu yerinde böyle, şok olacak bir durum yok.

Avrupa’da blue cardla çalışanlar dil biliyorsa 2 yıla kalmadan “oturum alıyor” vatandaşlık da nispeten kısa sürüyor.

Ekleme: hahahha kızım avrupa örneği verene neden kızıyorsunuz? Olay yerli bunca işsiz varken göçmenleri rastgele sigortalı çalıştırabilmek. Veya istihdam açığı varsa (!) lokal halkı neden tercih etmedikleri. Ona da biz mi bakalım : D kim sorumluysa oraya şaşırın.

Bu zaten her zaman yok muydu neden şaşırdınız? Football manager oynayanlar bilir futbolcu 5 sene sizde oynayınca Türk statüsüne geçebilir.

Yanlış bilgi. Suriyeliler de vatandaşlık alıyor ancak farklı yollarla mesela istisnai vatandaşlık ya da evlilik yoluyla. 5 yıl çalışan her yabancı Türkiye’den vatandaşlık alabilir bu doğru ancak unutmamak gerekir ki;
1. Çoğu ülke benzer bir vatandaşlık politikasına sahip
2. Bu Suriyeliler için olan bir şey değil

Bilgi yanlış çünkü Suriyeliler geçici koruma altında. Onların böyle bir hakları yok.

Geçici Koruma Yönetmeliğinin 25’inci maddesi göre:
Geçici koruma kimlik belgesi, Türkiye’de kalış hakkı sağlar. Ancak bu bel- ge Kanunda düzenlenen ikamet izni veya ikamet izni yerine geçen belgelere eşdeğer sayılmaz, uzun dönem ikamet iznine geçiş hakkı tanımaz, süresi ikamet izni toplamında dikkate alınmaz ve sahibine Türk vatandaşlığına başvuru hakkı sağlamaz.

Kaynak: gam.gov.tr

her ülkede var neredeyse.

Adam sigortalı çalıştıysa 25 yaşına gelen çoğu Türk vatandaşından daha çok katkı sağlamıştır ekonomiye, o yüzden normal.

avrupa'nın çoğu ülkesinde 5 yılda verilen vatandaşlık değil, kalıcı oturum izni. vatandaşlık çok daha uzun ve meşakatli bir süreç. evlilik vs harici tabi.

but that was dream +1

suriyeliler misafir statüsünde. böyle bi hak yok onlara. mülteci antlaşması avrupa birliği ile aramızda sadece.

bulutlar ve isik kirliligi gorusunuzu etkiliyor olabilir.

Görmeye pek gerek yok . İstedikleri gibi giderse işler bütün dünyaya
uyduları değil ama günlerini gösyerecekler.
Amaçları bizi iss lerden, düşük hızdan sansürlü internetten kurtarmak değil , tamamen sınırını ve içeriğini kendilerinin çizdiği dijital bir diktatörlük kurmak. devletlerin içi fonksiyonu boşaltılıyor. Covidle bu değişim hızı arttı.
Starlink yazdığınızda ortaya çıkan genel olarak sonuçlarda çıkan görsel türü böyle:
i.resm.im
Böylece bütün dünya bu işleri planlayanlar için bir "ISO kalıbından" farksızdır.

Şimdi şu uygulamaları da bir araya getirmek düşünelim:
Kripto para
Kimliksiz dünya vatandaşlığı
Sağlık verilerinin tek bir merkezde toplanması.
Tamamen insanların her anını gözeten ve yön veren bir sistem
Cinsiyetsizlik ve aileyi bir kenera koyan, bireyselliğe ağırlık veren uygulamalar
İnsan ve hayvanlara çip takma projeleri.
Dünya nüfusunu 500 milyon civarına düşürme projeleri
Yerli küçük ölçekli esnafın tamamen zarar etmesine baplı olarak küresel alış veriş sisteminin etkinlik kazanması
ve son olarak akla gelen,
büyükbaş hayvanları çevreye zararlı diyerektwn onları adeta lağvederek yapay et üretme ve suni tohum çalışmalarına ağırlık vermek...
Bunların hepsi gündemde şu an.
İcra edenler de genellikle finans, tıp, bilim, teknoloji ve ona bağlı olan şirketler
bunların geneli değerlendirildiğinde
hayırlı şeyler olduklarını söylemek imkansız.
Küresel bir internet ağı olduğunda herkes her istediğini paylaşamayacak yazamayacak indiremeyecek.

Ayrıca her uygulamanın kişisel verileri buluta kaydetmesi veya bunu önermesi ücretsiz olarak önermesi de akla çok yatkın ve makul bir şey değil.
Gelecekte bunları ücretli olarak almak/indirmek bile söz konusu olabilir. Değilse bile bu gibi ortamları kendimizin zenginleştirdiğinin farkında olmalıyız.


Hadi ya diyenler, bazı proje ve planların en başta uygulandığı ülke olan Çin hakkında araştırma yapabilirler.
Aşı tartışmalarının arka planı da ayrı mesele.

Elon ve Bill mi onlar da çok zengin birer "işçi" konumundalar.
Ya da vitrin mankenleri diyelim.
İşin tuhafı birilerinin zamanla isimlerini parlattığı böyle kimseler bizdeki tabirle
sıradan bir orta direk ya da fakir aileden gelme, zorluklarla bu günlere gelen kimseler olarak tanıtılıyor. Sonra "akıllarını " kullanmışlar ve bugünlere gelmişler. Google da öyle. Güya bu sistemi kuran iki üniversiteli genç , her nasılsa bir işadamının yardımı ile bugünlere kadar gelmiş(miş).
Hal böyle iken farklı yer zmaanda olmalarına rağmen, küresel anlamda uygulama ve projelerde nasıl ortak bir yerde buluşabiliyolar ?