Ekşi Duyuru

little big planet. dünyanın da en tatlış oyunu bu arada.

mortal combat oyunları

rocket league, yani vardı diye hatırlıyorum varsa en efsanesi budur sfdfsd

nba fifa

sevgiliyle oynanacaksa little big planet ve borderlands idealdir.

Tabii ki de just dance,

rocket league
little big planet
knack
borderlands
helldivers
diablo
gaunlet

www.co-optimus.com bu adreste hepsine bakabilirsin.

borderlands

Until Dawn'u seversin sanırım.

tomb raider uncharted tadında biraz onu öneririm. oynamadıysan telltale'den game of thrones da olabilir.

Tomb Raider'ı ta 90'larda ilk bilgisayarımda oynamıştım, biraz hafif kaçmaz mı? GoT'un oyununu da oynadım ama onu sevmedim.

Until Dawn'u sevebilirim gibi geldi evet.

bahsettiğim 2013'te çıkan yeni oyundu. l.a. noire de sevebilirsin.

Life is Strange Telltale oyunları gibi. Ben kesinlikle oynamam karakterlerinden dolayı ama oynayanlar gayet seviyor.

Bloodborne zor bir oyun. Yani Uncharted gibi, Borderlands gibi, Telltale oyunları gibi çerez değil. Eğer zor oyunları oynarım, devamlı ölmek benim için problem değil diyorsan öneririm. PS4'ün açık ara en iyi oyunu.

Until dawn+1
The order 1886

dermatolojiye gidiyorsun, inceleyip bir de biyopsi alıp patolojiye gönderiyorlar. iyi ya da kötü tanı bu şekilde konuluyor.
genelde renk ve şekil değiştiren, düzensiz dağılıma sahip benlerin bekletilmeden kontrol ettirilmesi gerekir.

Soruna cevap gibi olmayacak ama CrossFit'le ilgili şunları söyleyebilirim: CrossFit zaten çok riskli bir program, tek güzel yani sağlam bir komün ortamı oluşturup motive ediyor olması. Onun dışında Türkiye'deki eğitmenlerin konuyla en ufak bir ilgisi yok; hepsi bilgisiz. İstanbul'da zaten birkaç tane Box var bu işe ciddi eğilim gösteren, diğerleri çöp. Ha o birkaç yer de en fazla kötünün iyisi olacak düzeyde. Clean and Jerk yaparken fıtık mı olacaklar rotator cuff yırtığı mı olacaklar diye korkuyorsun. Amerika'nın en sağlam CrossFit'çileri bile öyle saçma hareketler yapıyorlar ki 2 tane üst düzey sporcu geçen sene kendilerini sakatlayıp bu sene yeni yeni antrenmana başladılar. Bu dediğim sporcular CrossFit şirketinin (CrossFit esasında şirketin ismi ama konu o değil şimdi) en üst düzey elemanları, onlar bile sakatlanıyor yani, o nedenle bu işe Türkiye'de çok bulaşmamak lazım.

Ertan Balaban bilgisiz mi?

Amerika'ya gidip CrossFit şirketinin bizatihi kendi eğitimlerine katılıp "CrossFit eğitmenliği yapabilir" sertifikası almamışsa benim için bilgisizdir. Fakat konu burada bilgisiz olup olmamasından ziyade, CrossFit'in genel anlamda riskli bir program olması. Ben bu nedenle önermiyorum. Yani antrenman dünyasında şöyle bir şey yok: www.youtube.com Bunlar insan anatomisine uygun olmayan riskli hareketler. CrossFit ne yazık ki buna benzer birçok teknikle dolu, benim kişisel olarak karşı olduğum konu bu.

Yok riskler benim için önemli değil diyorsan, ikinci kriter de alınan eğitim. Onunla ilgili söyleyeceğimi de ilk paragrafta söyledim.

Benim araştırmalarımdan öğrendiğime göre zaten sertifikan olmadan Crossfit salonu açamıyorsun, bilmiyorum bu bilgi yanlış mı?

Sakatlık risklerinin önüne geçmek amacıyla da önden bir temel eğitim verdiklerini belirtiyorlar bu salonların websitelerinde. Sonra da eğitim seviyene uygun WOD'lara katılıyorsun, herkes aynı seviyeye katılmıyor.

Crossfit yapmış olanlar bu risk konusuna da girerlerse güzel olur aslında. Herhangi bir sakatlık yaşayıp yaşamadıkları vb.

4.leventte ki salon yeni başlayanlar için ilgili alakalı güzel bir salon.
taksim-osmanbey arasında yeni açılan biyer vardı. orada genelde kendin takılıyor(muş)sun.

olumsuzlukları. apaçiler geliyor karıya kıza yazmaya. bi de kaşarlar çok bakıyor ama sallamıyorum. özgüvende tavan anlayacağın pas vermiyorum :d

%90 IBS semptomu.

www.google.com

Ben dışkıma da bakıyorum canım. Kötü bir şey değil ki. Yolunda gitmeyen bir şeylerin erken habercisi olabilir.

Ama görmedim öyle bir şey. Beton gibi s.çıyorum maşallah.

parazit vs de olabilir. bi dahiliyeye gorunun derim.

nö

sümük olsa bile o silindirik kahverengi bok tabakasının içindedir belki, bilemem :)
valla ben de her zaman bakarım dışkıma, neden bakmayayım. taş gibi taş maşallah.

Ben sifonu çekmeden önce her zaman bakarım eserime ama hiç öyle bir şeyle karşılaşmadım. O mesafeden bakınca görülebilecek kadar bariz bir şey mi ki bu sümüksü akıntı?

@Thredith Tuvalet kağıdında belli oluyor daha çok, silmenin de etkisiyle kağıda bulaşıyor. Dışkının kendisine dikkatlice bakınca görülebilir belki tuvalette de, emin değilim.

Bayanlarda eylem anındaki zorlanmaya bağlı olarak açığa hızlı çıkan vajinal akıntı bulaşığı olabilir, tuvalet kağıdına yansıyabilir.

dış gebelik ?

Vakum egzersizleri yap.

bende de böyle. gaz problemin mi var? benim var :(

@hakim
değil.

@arnold
yapayım.

@liyakat
kronik bir gaz problemim yok, gaz yapan şeyler yemediğim/içmediğim zaman da durum bu.

Gastrite benziyor ama bir endoskopi bütün soruların cevabını verecektir. Böyle şeyler hafife alınmamalı. Vücudun verdiği her ipucu değerli.

@aramis
Gastrit yanmaya, kusmaya, ağrıya neden olmuyor mu? Kötü beslenmesem de, sigara, içki nadir kullansam da oluşabiliyor mu?

@krem peynir
Jinekolojik bir problem olduğunu düşünmüyorum. Myomda görülen şikayetler de bende yok.

kendimi bildim bileli benim de böyle. 48 kiloya da düşsem karnım şiş. hele yemek yemeyeyim. sebebini ben de bilmiyorum

Irritabl barsak olabilir

gastrit duodenum yada özafangusta bile olsa bahsedilen noktada veya göğüs tahtası kısmında şişlikten başka şikayetleri de getirir.
irratibl bağırsak olayı için haftalarca kabız gezmiş olman lazım.
sadece şunu dene,eğer dümdüz bir satıha sırtüstü düzgün bir biçimde uzandığında şişlik nispeten gömülüyor,ve ayağa kalktığında büyükçe bir yumru gibi dalgalanarak beliriyorsa bu düşündüğüm şeyi işaret eder.

@skyonlife
Şişlikten başka bir şikayetim yok. Haftalarca kabız veya ishal olduğum da olmuyor. Düz bir zeminde uzandığımda şişlik gömülüyor, ama ayağa kalktığımda büyük bir yumru gibi dalgalanıyor diyemem, hamile göbeği gibi yukarıdan aşağıya doğru büyüyen ve inen biçimde şişkin duruyor.

Neydi akla gelen? :/

Bin tane nedeni olabilir ama sigara ve göbeklenme arasında net bir ilişki olduğu hep söyleniyor.

www.dailymail.co.uk

az kullanıyorum da desen bir sigara tüketicisisin sonuçta.

@stratej
Haftada 1 paket anca bitirmekle göbek olsaydı ohooo... :) Zaten son birkaç aydır tüketiyorum onu da, bu problemse uzun zamandır var... Atınca tutmuyor yani. :)

Bir de biliyorum ki bu göbek değil, böyle bir göbek yok çünkü hamile olmayan insanlarda ve 36 beden giyenlerde... Zaten göbeklilerin karnı yatınca dümdüz olmaz.

Benim tüm söylenenler üzerine yaptığım araştırmalardan çıkardığım sonuç karın kaslarımın fena halde zayıflamış olduğu, karna abanıcam. Ki "abdominal distention resulting from weak abdominal muscles" diye bir durum da varmış Google'dan öğrendiğime göre.

Teşekkürler mantıklı cevap verenlere!

1- gönderemiyor hata veriyor sanırım.
2-bilmiyorum
3- bilmiyorum

Moonrise Kingdom / Suzy
Garden State / Sam(Natalie Portman oynuyor)
Fight Club / Marla Singer
Wristcutters: A Love Story / Mikal
Submarine / Jordana Bevan
Scott Pilgrim vs. the World / Ramona Flowers (Bundan tam emin değilim)

İşte bunlar hep film, dizi değil.

Wristcutters ve Submarine dışındakileri izledim.

Anna Maria ile bu karakterler (izlediklerimdekiler) arasında alaka kuramadım. "Uçlarda" ile zikzaklı duygu durumunu kastetmiştim.

Mozart in the Jungle'ı izledin mi diye de merak ettim. :)

Evet, izledim. Hatta telefonumun zil sesi, dizinin tema müziği.

İsmini yazdığım karakterler "uçlarda" tanımına uygun karakterler. Siz kendinizi iyi ifade edememişsiniz. Filmlerimi gözden geçirip karakterlerin isimlerini bulmaya çalışmıştım. Zaman kaybı oldu. :)

"Anna Maria gibi uçlarda" diye sormuştum, direkt "uçlarda" diye değil. Daha açık olurum bir dahakine, teşekkür ederim. Zaman kaybı olmasına üzüldüm.

Gone Girl

tam böyle bi sahne olmasa da blue jasmine geldi aklıma niyeyse.

Blue velvet

Girl interrupted

Histeri bulabilirsin.

Bunların hepsini izledim, benim aradığım daha manyakça bir ruh hali.

Sadece bir adama karşı manyaklaşan, diğer ilişkilerinde normal davranabilen. patolojik vaka olmayan aslında. Sinir krizi gibi bir durum...

Avrupa sinemasından, siyah beyaz filmlerden örnekler daha iyi olabilir, oralara daha az hakimim.

the pianist. piyano teacher da olabilir adı. piyano öğretmeni bi kadın. izle muhakkak. aradıgın sey tam olarak o.

tam olarak anlattığın konu değil ama "he loves me, he loves me not." histerinin tillahıdır.

Bu mevzunun ağababası; vahşi cazibe. Daha iyisini izlemedim.

@a r a m i s
Fatal Attraction mı o? Orijinal adı ne filmin?

he loves me, he loves me not'ı da izledim, öyle değil benim dediğim.

çaresizlikle ilgili benim dediğim. akıl hastalığı filan değil durum.

Evet o. Bir de al pacino nun oynadığı aşk Denizi var. O da enteresan.

Girl İnterrupted olabilir

Mozart in the Jungle dizisindeki Anna Maria karakteri gibi (Maestronun eski karısı) biri olabilir mesela, var mı onun gibi aklınıza gelen?

geçmez, artık pırıltılı ve ışıltılı bir hayatınız olacak. donlar konusunda çok zorlamayın bence, fantastik olabilir.

İlla ki geçer bir şekilde bence. Geçmeli. :(

Islakken çıkmaz. Kuruyken iyice silkelemek lazım. Tüy toplama ruloları da işe yarayabilir.

Tüy toplama rulosu +1

kurutma makinasına at, filtresi toplar, bu arada kimono simli pantolon falan, iyiymiş yeaa.

Acaba bant ise yarar mi? Kedi tuyu temizler gibi

kurutma mak. +1

Kurutma mak. yok, tüy toplayıcı rulo bantı denerim. :) Çıkmazsa yazarım yeni öneriler için.

@douche Onu ben de buldum/gördüm de, saç spreyi giysilere simden çok daha fazla ve kalıcı zarar verebilir bence, saç spreyinde alkol filan var çünkü, güvenemedim o bilgiye. Tenk yu. :)

once kurusunlar iyice. sonra giyecegin zaman sadece o kiyafeti bantla temizlersin. tek seferde zor olur. tekrar makineye atarsan azalir ama tamami gene gecmez. ayrica ducttape rulodan da normal banttan da iyi temizliyor. her eve lazim.

Makinenin içine de bulaşmış zaten:(

yıkayın ve tam kurumadan sonra silkeleyin tek tek

scontent.cdninstagram.com

Cildiye alarji testi yapıyor 30 tane minik iğne yapiyor

York testi yapılıyor ama en son 1500 lira gibi bir şeydi ücreti.

Aslinda tam bi test yok sanirim. En guzeli 1.hafta diyet yapip, belirtileri izlemek. Bi de bagirsak problemi varsa kolonoskopi

eczanelerde satılan testleri de var ayrıca

Psikoterapi cok genel bir terim， cesitli bir suru ekol var, ve her ekolun kendi a priori leri var. Yani bazi seyler var sayarak bir dunya kuruyorlar bu dunyada seni anlamlandiriyorlar. Farkli ekoller bambaska dunyalara kapi aciyor. Her birinde kendini farkli gorebilirsin. Bence cinsiyet, konusma vs.. den once bu gelir. Mesela psikoanalize karsi umudumu m.kitapyurdu.com ile kaybettim.

Hepsinden önce psikoterapistin klinik psikolog olmasına dikkat etmek gerekiyor.
Cinsiyeti en azından bir kaç seans sonra önemini yitirir terapinin doğası gereği ancak kişisel fikrim bu bir kadın işidir, yeri geldiğinde getirdiği anaçlık gereği. Bir genç kız için tonton bir amcanın psikologluk yapması, baba rolü vs. istisna örnekler tabii.

Giyim tarzını, sesini vs. sevmediğiniz için kendinizi rahat hissedemezseniz yapacağınız şey bunu terapistinizle paylaşmak olmalı. Iyi bir terapist bu duyguyu nasıl yorumlayacağını bilir. Hayatın içinde bu özelliğinizin nerelerde karşınıza çıktığına ve size ne gibi zorluklar yaşattığı konusunda farkındalık sağlamanıza yardımcı olur. Çok güzel bir seans konusu olur bu. Olun yani mümkünse rahatsız:))

Ücretler 50tlden başlar, en son duyduğum 550tlye kadar çıkar. Çalışmak istediğiniz muhitte ortalama bir seans ücreti ise 150-350tl arasındadır.

tavsiyeediyorum.com var. ben oradan evime yakın olan psikologları buldum. makalelerini, yorumlarını, hangi alanda deneyimli olduklarını araştırdım ve 4-5 tanesiyle telefonda bilgi almak için konuştum. konuşurken en çok aklıma yatan kişi için de randevu aldım.

yoga insanın kendini tanıması sürecidir. vücudunuzu hareket ettirmeden elinizi-ayağınızı uzatabildiğiniz kadar uzatın, bu uzanabildiğini bölgeleri bir baloncuk olarak düşünürsek yoga bu baloncuğu tanımamızı, dolayısı ile yapabileceklerimizi keşfetmemizi sağlar.

uzun süredir vücut geliştirme yapan arkadaşım yoga yaptığı günden sonraki gün tüm vücudunun ağrıdığını söylemişti, daha önce hiç çalıştırmadığı kaslar çalışıyor. hacim olarak değil, içsel olarak gelişim var.

acro yoga. 3 ay kadar yaptim. esneklik, ve biraz guc kazandirdi.

Ben tony horton'ın p90x programında yer alan yoga rutinini yapıyorum haftada bir falan. Esneklik kazandım epey. Bel ağrılarıma da iyi geliyor.

@fakyoras Cevap için teşekkürler fakat ben yoga nedir, neden yapılırdan ziyade, yapanların gördükleri faydayı paylaşmaları niyetiyle, ilham almak üzere bu duyuruyu açtım. Bu anlaşılmıyor ise üzgünüm.

gebe yogası yaptım 7 ay kadar. pek bi işe yaradığını söyleyemiciim. zaten sondaki handuraaalaaagaruuuuşştanuvuuu namaste kısmını duyunca gülme geliyodu, tüm gevşemem gidiyodu

ama bende zaten normalin üstü esneklik olduğundan, gebe yogası da light olduğundan pek bi yarar sağlamamış olabilirim
zaten sezaryan oldu :/ kegeller falan kaldı öyle

Geçen yıl başladım fakat bi' düzen oturtamamıştım.Eylül başından beri düzenli yogalates, hatha yoga yapıyorum.Başlarda kas ağrısı yapsa da sonraları esneklik kazanıp, kendini acayip iyi hissediyorsun.Günlük stresi gideriyor kesinlikle.

Peki aştanga/ashtanga yapan var mı diye bir ek yapsam soruya, var mı acaba?

merhaba. arjantin hikayeleri ile günesli pazartesileri sevebilirsiniz.

six shooter.

ricardo darin'in tüm filmlerini izle.

@marido sen tüm filmlerini izledin ve hepsi de relatos salvajes'in içindeki kısa filmlerden herhangi biriyle aynı derde sahip öyle mi? bu bana biraz tuhaf göründü.

bir taneyle başla beğenmezsen, alakasız bulursan diğerlerini izlemezisn.

at çantayı, değmez.

kuru temizleme?

benim de çok sevdiğim (deri) çantama yaptı kedi. geçirmek için elimden geleni yaptım ama çöp oldu. berbat kokuyordu.

Benim basima da geldi cikmiyor yahu ne yaptiysam olmadi cople bulustu.

sirke kokuyu alır derler hep, sirkeli suda bekletsen?
sirke çantaya zarar verir mi onu bilmiyorum yalnız. bir araştır.

Sirkeci değil mi?

cemberlitas

gülhane en yakını. gülhane tramvay durağında inip dümdüz sağ sokağa girerseniz ankara caddesi üzerinden çıkarsınız. yolun sonundan yukarı dönünce zaten hemen emekli sandığı orada.

emekli sandığına en yakın olan durak gülhane. sirkeci de çok yakın gerçi, pek bir fark yok. bağcılar tarafından gidiyorsan gülhane, kabataş tarafından gidiyorsan sirkeci'de inebilirsin.

Gülhane cevaplarından önce indiğim için Çemberlitaş'ta indim, fakat en yakın durak Sirkeci'ymiş. Hafızama güvenmeliymişim. Teşekkür ediyorum yardımlarınıza.

Belki birine lazım olur da bakar, Sirkeci'de insin. :) Valiliğin hemen orada SGK.

2 yıl önce gitmiştim, söyledigi birçok şey yol gösterici oldu açıkçası. Daha çok kişilik analizi yapmıştı. İlerisi için de şöyle yaparsan iyi olur gibisinden önerilerde bulunmuştu. Dediklerinin bazılarını yeni yeni anlıyorum. O zaman için bana iyi gelmişti, ama şimdi olsa başkasına giderim :) ankara dayım 250 liraydı benim gittiğim. Sonradan sorduğum birkaç astrolog daha var 250-350 civarında değişiyor ücretleri.

ben yaptırdım 1 sene oluyor. 250 idi normal tarifesi. :')

aslında hep farkında olduğun şeylerin başka biri tarafından açıklanarak anlatılması düşüncelerini düzenliyor, farkındalığını arttırıyor. hiç tahmin edemeyeceğin şeyler de söylenmiyor mu tabii söyleniyor. benimki tam 3 saat sürmüştü ses kayıtları da var. yine yaptırsam aynı kişiye yaptırırım. benim için çok faydalı oldu.

Bir arkadaşım ücretsiz bakmıştı.

Valla bazı noktalarda kendimle ilgili tanımlayamadığım şeylerde bir açıklama oldu. Ama genel olarak çok da aman aman değil.

ayhan ışık, ayhan ışık, ayhan ışık.

bu adam açık ara türk sinemasının gelmiş geçmiş en yakışıklı aktörü.

*(erkek)

salih güney
tarık akan
ayhan ışık
kartal tibet
tanju gürsu
izzet günay
ekrem bora

cinsiyet: kadın

Bu anket neden tutmadı ki ya? :D

fotograf koymadigin icin.
salih guney, izzet gunay ve tanju gursuyu sima olarak bilmiyo olabilir yeni nesil.
ayrica 7 kisi cok, millet usenmis de olabilir.
o yuzden bir dahakine bunlari dikkate alirsin artik pampasi.

Oh, şöyle olsun anket :)

Ekrem Bora - Tarık Akan - Kartal Tibet - Ayhan Işık - Sahil Güney - İzzet Günay - Tanju Gürsu

Kadın

açık ara ayhan ışık , salih güney, tarık akan
yedekte fikret hakan ve yabancı kontenjanından alain delon, omar sharif

kadın.

karizma: 1. ayhan ışık 2. tanju gürsu
baby face: 1.tarık akan 2.salih güney

cinsiyet: godfather

@konuşma ben konuşuyorum
Önder Somer'i cidden unutmuşum ya. O da çok iyi. <3

yüzünü hatırladıklarım arasında

1- tarık akan
2- ayhan ışık
3- kartal tibet
4- izzet günay
5- ekrem bora

kadın

Ayhan Işık'a kucukluğumden beri aşığım, keske tanima imkanım olsaydı :(

İstanbul kadıköy: ilizio
ankara: spica
izmir: basmanedeki opera ve balede bir atölye var
ve avcıoğlu

necmi usta - necmi in front

beyoğlu'nda.

Ben arkadaşıma hediye aldım çok memnun, zorlu center a çok yakın bi iş merkezinde. www.buenestilo.com size özel yapılmıyor, hepsi italyadan gelmiş hazır ayakkabılar.

Hangi dans?

slm,aşağıdaki linkteki ayakkabıları dersler ve çalışmak için uzun zaman kullandım, hem latin hem tango rahat oluyor. tabi cinsiyet onemli :) geceler için necmi usta.
www.ebay.com

kendine ait tarzinin olmasi ya da isyan belirten herhangi bir yani olmasi.

hababam sınıfı.

kriter; kaç kere izledim hala gülüyorum, hiç sıkılmıyorum. bir de bazı esprili sahneler klasikleşmiş bile olsa hiç sıkmıyor.

hep conconlu imdb filmleri mi yazıcaz?

tüm ertem eğilmez filmleri.

kriter: o samimi havası ve sahip olduğu geniş kadrolar.

amerikan filmlerinde ise çarpıcı konuyu iyi oyunculukla süslemektir benim için kriter. dikkat edin iyi oyuncu demiyorum, iyi oyunculuk.

En sevdiğim film sanırım The Pulp Fiction. Niye en sevdiğim film sorusuna verecek net bir yanıtım yok. Çok zevk aldım izlerken. Diyaloglar, karakterler vs. hoşuma gitti. İzlerken daha çok güldüğüm, heyecanlandığım, duygulandığım, ağladığım bir sürü film var ama onları en iyiye koyamıyorum.

en sevdiğim filmler genelde o kadar iyi çekilmiş oluyor ki beni gerçeklikten koparıp izlediğim sahnenin duygusuna, psikolojisine çekmiş oluyor. eğer bunu sadece bir kaç sekans değil tüm film boyunca sağlayabilirso o işte en sevdiğim filmler kategorisine giriyor.

En sevdiğim (10 tam puan verdiğim) 7 tane film var:

1. Fight Club: Çekimleri çok çok iyi, Edward Norton'ın bu filmdeki oyunculuğundan daha iyi bir performans bence yok, twist'i birçok filmden daha iyi, izlerken mükemmel hissettiriyor.

2. A Clockwork Orange: Yarı absürt kurgunun bu kadar iyi yansıtıldığı bir film daha hatırlamıyorum.

3. Birdman: Çekim tekniği muhakkak ki başka filmlerde de vardır ama ben ilk bu filmde gördüm ve hayran bir şaşkınlıkla takip ettim bunu. Ayrıca içinde birçok küçük çok zekice ayrıntı var.

4. 12 Angry Men: Tek bir odada geçen, sadece 12 adamın konuşmasından geçen ama bu denli etkileyici olabilen bir film olarak fark yaratıyor.

5. High Fidelity: Sıradan görünebilse de diyaloglar mükemmel. İzlerken insanı mükemmel hissettiriyor.

6. Blade Runner: Aslında en sevdiğim film sayılmaz ama bilim-kurgu konulu olan en sevdiğim film olduğu için 10 puan.

7. Amelie: Mutluluk veriyor. Birçok güzel ayrıntısı var.

Hepsini hesaba katacak olursak: Ya çok etkileyici/sıradışı bir çekim tekniği olacak, ya izlerken insanı sürekli olarak şaşırtıp mutlu edecek onlarca ayrıntıya sahip olacak, ya da türünde en iyisi olacak.

son dönemde whiplash'ı çok çok sevdim, hayatımda ilk kez bir filmi sinemada 4 ya da 5 kez izledim. sürükleyiciydi, hırslarından uzun süre önce vazgeçmiş biri olarak beni o çocuğun azmi çok etkiledi. kendimden bir şey buldum yani.

genel anlamda da sevdiğim bir film düşünürsem aklıma the wall geliyor. onda da kendimden çok şey bulduğum için sanırım ama whiplash'tekinin tam tersi.

sanırım filmin seyirciyi hayat hakkında biraz sarsması gerekiyor.

beni en çok etkileyen filmler ucu açık olanlar. bu tür filmler izlerken düşündürtüyor insanı, daha çok içine çekiyor. film bittiğinde yönetmen gözüne soka soka bak şu yüzden böyle oldu demiyor, seyirciye bırakıyor bir kısmını, kafa yorman gerekiyor hatta farklı kişiler farklı-mantıklı anlamlar çıkartabiliyor.

belki de bu tarzda ciddi anlamda oturup izlediğim ilk film olduğu için "lost highway".

ikinci etken soundtrack. şarkıların çok iyi olması tek başına yeterli değil, filmle uyuşması lazım aynı zamanda. bunun da en sevdiğim örneği "blade runner".

Orijinal planet of the apes serisi.

Ayaklar bas oldu. Insanlik sicti. Dunya mahvoldu. Felaket. Distopya. Post apokaliptik. Bu aklima gelen keywordlerin bence en iyis temsilcisi olmasi. Bu tarz seyler cok severim cok onemlidir.

Dersu uzala cunku dogaya asigim ve dogayi ve ona saygisi sevgisi sonsuz olan bir adami anlatan daha iyi bir film izlemedim.

sinemada estetik, kurgu, olay örgüsü, çekim, senaryo, oyunculuk, yönetmenlik gibi pek çok açıdan çarpıcı olması. tümüyle yepyeni, vurucu güzellikte olması.

la jetee
ordet
gummo
la haine
the naked island
the man with the movie camera
onibaba
2001: a space odyssey
voshojdenie

gibi filmler bence bu kriterlerin tümüne veya birkaçına uyan, nazarımda en iyi filmler.

Benim için bir filmi sevilmeye değer yapan şeyler;

1- Gerçek olması, yani hayatın içinden konulara yer vermesi. Zenginlik-fakirlik, güzellik-çirkinlik, hak-haksızlık gibi. Gazap Üzümleri, Picnic vb.

2-Etkileyici karakterlere sahip olması. Mesela, Paradine Case.

3-Ya güzel duygular ya da güzel düşünceler yaratması. The Road Home, Utancından Yıkılan Budha vb.

4-Bir fikri olması. V for Vendetta, Melekler ve Şeytanlar, Şeytanın Avukatı vb.

En iyi film değil sorduğum, en sevdiğiniz film. Bazılarınız karıştırıyor. Çok kötü bir film de en sevdiğiniz film olabilir. ^_^

Geçmiş olsun. Cezası aylık bildirgedeki (sigortalı sayısı * asgari ücret/5 )

yani 1018 lira cezası var sizin bilditgenin

Görünmüyor. Normal değil mi?

şu an ekim ayının 23'ünü geçtiğimiz için eylülü caride göremezsiniz. detaylı e-bildirge için pm

23'ünü geçince cari dönemden çıkıyor diye anladım; açıkçası hiç bu kadar geçe bırakmamıştım bu işi, o yüzden de sistem hatası diye düşündüm ve alo 170'ten o şekilde söylediler; demek ki onlar da bilmiyorlarmış... :(

peki nasıl oluşturucam bu durumda tahakkuk fişini? sgk'ya yarın gitsem açık olur mu? xml dosyası yapıp yollayınca da kabul etmiyor sistem dönem cari olmadığı için. ceza yersek s.çtım.

not: şapşiko'ya özelden de sordum bu soruyu ama ne kadar çabuk yanıt alırsam o kadar iyi olacağı için ortaya da sorayım dedim. teşekkür ederim şimdiden.

Hey misbon. kahveli, karamelli.

Kahve

ikisi de bence :) kahve ve ela ying yang gibi birbirine karışmış; ama gözler yakıyor..

ela. çok net heterokromi var. dağılın. ;_;

Ela. Keske benim de olsa :/

Ela. Renk geçişi var, koyu karamelden yeşile geçiyor.
Güzel bakıyorsun tatlı kız :)

Kahverengi ama güneşe çıkınca ela oluyor.

benim göz rengim de aynısı. ışıklı ortamda ela oluyor, loş ortamda kahverengi. ama sonuç olarak kahve diyorum. ela gözlerde ortadaki kahverengi kısım daha açık oluyor.

aha! yillardir yasadigim ikilem. yani ikilem degil, ben ela diyorum ama arkadaslarin cogusu kahve diyor. kahve diyenlerle gorusmeyi kestim jhfdsajkldfhakjlsdh

fotoğraf flu göz kahverengi
kirpikler uzun, cilt sağlıklı
kaş biraz fazla gibi.

Herkese teşekkür ederim. Peki şimdi ne renk? Halen kahve mi der kahve diyenler? Bir başka deyişle: Göz rengimin ela olduğunu belirtirsem zorlamış olur muyum?

i.hizliresim.com
i.hizliresim.com
i.hizliresim.com
i.hizliresim.com

Senin göz rengin kahverengi, buna alış lütfen.

@angelus
Alışamadığımdan değil. Saç rengi, göz rengi, boy, kilo gibi özelliklerin ön planda olduğu bir CV'ye yazıcam, o yüzden zorluyorum. :) Kahverengi yazarsam gayet haresiz maresiz düz kahverengi göz gelecek akla. Beni tanıyanların kimisi ela diyor kimisi açık kahve kimisi bal; ondan "Ela yazsam olur mu ki" diye düşündüm, ama görünce de "E ela değil ki gözlerin" demesinler sonra, utanırım.

Ela? :D

yaz gitsin :)

bi an benim gözüm zannettim:) ben kahverengi diyorum.
dediğim gibi elalar biraz daha açık oluyor, onlar ışıkta direkt yeşil oluyor zaten.

saç, göz rengi gibi şeylerin önemli olduğu bir yere başvuruyorsan "açık kahverengi" yaz, sonra aynen "e hani elaydı" diyebilirler.

bir de şurada göz rengini öne çıkaracak makyaj önerileri var:
tr.pinterest.com

göz makyajı bayağı etkiliyor öne çıkan göz rengini.

Benimkiyle ayni renk, kahverengi.

bu göz ela değilse bütün ela gözlülerin ayaklanması lazım.

ela bacım bu sen bakma kahve diyenlere. onlar starbucks kahvecisi.

benimkiler ışık yoğunluğuna göre mavi yada yeşil oluyor. çok şeyapmamak lazım

en doğru yorumu shotgunwoman yapmış.

göz rengi ela. nokta.

ela kelimesi ala dan geliyor. yani tek renk olmayan göz için kullanılıyor.
eski sözlüklerde;
"sarıya çalar kestane rengi" (tdk 1945 baskısı) ve
" açık gök, açık mavi, kahverengi - yeşil karışımı: ela göz (çakır ela: kül rengine bakar mavi göz)" (muharrem ergin) şeklinde tanımlanıyor.
burada da aynı şeyi anlatmış:
tr.wikipedia.org

yani; sen ela gözlüsün. ela yaz, değilsin diyenlere kanıtları gösterirsin, o da mı zor :)

@hayat aklini konusacak bir filozof uret
Aslında bu wiki linkine bakınca gözümün "kehribar"a uygun olduğunu düşündüm, ama herhalde kehribar yazarsam bana gülerler. :D

Edit: Google'da "amber eyes" diye aratınca da bayağı bayağı sarı göz çıktı. asdfghjgfd Değilmişim. Tamam, ela. :)

kahverengi yahu.
arkadaşlar ela göz görmediniz galiba hiç ya da dayak yemediniz.

Göz doktoruna mı gitsem? asdfhgf

Haha, benim de gözüm benzer renk. Ben genelde kahverengi diyorum. Sonra arkadaşlarım yok ela diyorlar. Ben o gazla ela diyince biri çıkıp, ne elası, bal gibi kahverengi deyip beni kendime getiriyor.

gozlerinin altina siyah kalem surme :)
kahverengi diyorum ben, cift renk var ama cok belli degil, kahve renk daha baskin.

@konuşma ben konuşuyorum
Fotoğrafları flaşla çekmedim, hepsi iPhone 5'in ön kamerasıyla flaşsız çekildi. O yüzden bu kadar dandikler zaten. Flular, parazitliler. Ağlayınca gözlerim yemyeşil oluyor ayrıca. :)

kahverengi, ama ortamda ela desen kimse aa bu kahve demez. zaten çevremde gözü kahverengi olan kimle göz rengi konusu açılsa göz rengim ela diyor. kahverenginin gizli adı bile olabilir ela.

Öncelikle ne tatlış gözün varmış +1

Sonralıkla, benim gözlerim de böyle. Açık kahve ve içinde yeşil damlalar var. Bal rengi diyen var, kahve diyen var, ben "hah renkli gözlü sanıyor kendini dürrük" demesinler diye sorarlarsa kahve diyorum. Ama seninkinin yeşili daha belirgin. Bence sen ela diyebilirsin.

cv'ye ela yaz geç işte, sıkıntı yapmana gerek yok. zaten öyle ela diyenlerin büyük bir kısmı kahverengi. millet kendisine yakıştıramıyor kahverengini. hayır siyah saçlısın aynı zamanda, kumral filan olsan hadi zorlayalım ela çıkar belki.
sen dediğim gibi yapıştır ela diye cv'ne geç. ancak kahve olduğunu da aklından çıkarma.
ne la bu kahve diyen çıkarsa da 'ışıktan oluyor böyle hep .s.s' der geçersin. radyoaktif ışımaya maruz kalınca yeşil oluyor diye eklersin :D

@air
Gerçek saç rengim siyah değil, küllü kahverengi. Kaşımdan da anlayabilirsin.

tamam hadi ela olsun icin rahat etmeyecek :D

@chaotic good
"tamam hadi ela olsun" deyince çok rahat etti sanki. :D

ela falan değil.

elalarını elalarını..

www.youtube.com

göz kahverengi, ışıka tutunca kahvesi biraz açılıyor o kadar.

ela gözün renk geçişi ışıksız ortamda da görülür ve ışıklı oamda kahvesi yok denecek kadar azalır.

ahah benim öyle çünkü!

ela göz budur,
www.harbiforum.net

@peace on
Ben bu göze yeşil diyorum, yeşil göz ne o zaman? Kafam iyice karıştı.

yeşil göz budur;
sarashealthviews.files.wordpress.com

aradaki farkı görebiliyorsunuz değil mi?

yeşil göz bulmak kolay mı ya??

Bu göz de yeşil değil mavi yeşil karışımı.

mavi mi!!!

yuh ya :D

bu ne o zaman?
img03.deviantart.net

Bu da masmavi göz. :) Gök mavisi. Tek ton değil ki göz renkleri. Öncekini mavi yeşil karışımı diye düzelttim.

Bak bunların hepsi yeşil:

upload.wikimedia.org
upload.wikimedia.org
upload.wikimedia.org
www.adeleyecare.com.au

Bunların hepsi mavi:

upload.wikimedia.org
localtvkfor.files.wordpress.com
upload.wikimedia.org
upload.wikimedia.org

Bunlar mavi yeşil:
images.teamsugar.com
images.teamsugar.com
skpicky.files.wordpress.com
upload.wikimedia.org

"ifşa hali" diye bir şey demedim, "flaşlı hali" dedim. hayır uyuşturucu kullanmıyorum, hiç kullanmadım, kullanmam da. saçmalama istersen. kırpılmış fotodan nasıl böyle bir yargıya vardın? sen mi uyuşturucu kullanıyorsun acaba? asdfdsdfg

ela.

Şu göz ne renk sence?

i.hizliresim.com

@peace on
Yeşil.

O göz benim gözüm :D

Hayatım boyunca bana "senin gözlerin yeşil" diyen olmadı. Herkes ela dedi istisnasız.

Kıskanmışlardır. Yeşil senin gözün.

senin gözüne bal rengi diyebiliriz belki, elanın bir alt grubu oluyor. ya da kahve ela falan diyebilirsin belki, düz ela dersen yeşilimsi bişi algılıyor insanlar genelde, ondan diyorum. benim annemle babamın gözleri seninki gibi, direkt kahve deyip geçiyorlar. ama sen cv'ne çok detaya inecek şekilde yazmak zorundaysan, kahve ela falan de, baz rengin kahve olduğu anlaşılsın.

edit: bu arada nazar boncuğu felan tak, gözlerin tatlış cidden <insert here a kocaman maşallah>

Ya evet illa ela olmak zorunda değilsin, senin gözlerin de güzel :D

@pasp
Senin gözler tam, tartışmasız ela evet. :)

pasp, o kaşlar ne öyle :)

bal rengi falan da değil, bildiğin kahve gençler.

o zaman bundan sonra benimki de ela. cv'me yazcam. yay <3

tişkür ederim. ^_^ de bana yeşil ya da MAVİ diyen oldu. hadi insanlar ela ile yeşili karıştırabiliyorlar -ki yeşil diyen bir kişi oldu, salaklığına veriyorum.... DA MAVİ NE LAN?! ama yok, ela yani benimki, biliyorum. maviyi diyen arkadaş da sarhoş değil bişey kullanmamış, duble salak herhalde XD

bence direkt buradan bak, en güzeli burada: tr.wikipedia.org

maşallahı var.

senin gözler pempe diyor ve konuyu kitliyorum.

pempeyi sever qızlar.

aynı renk duruyor, açık kahve işte :)

aman neyse bir de saç rengi tartışmayalım burda o konuda iddialı değilimdir.

bu arada güzel kızmışsın söylemeden edemiyceeem :D

arkadaslar, kadinlarla renk kavgasi yapmayin.
ben bu duyurudan bunu anladim.
pes ediyorum alskdaskl

@chaotic good
Hayrola, erkek mi oldun? :D

benim cinsiyetim yok :D
internette yasiyorum ben, yokum aslinda.

Neyse, ben açık kahverengi yazmaya karar verdim. "Ayol ela senin gözlerin" derslerse "Mersi şekerim, ama değil kahverengi" derim. asdfgfds

orta-açık kahve arası gibi...
sonuçta bu fotoğraflar fotoşoklu hep, bide flash filan var... yüzü parlak olsun da teni beyaz dursun diye exposure basıyorlar vs. e gözlere de ufak bi dokunurlar beyazı daha beyaz irisi daha canlı olsun diye işte böyle bişey olur...

bana yeşil gibi geldi

www.google.com.tr

Benim gözlerim haki miymiş yani? asdfghjhgfd

Haki renginde pantolon olur, kaban olur, çanta olur. Göz rengi olmaz ki. :)

@sta Sen benim gözlerimi gördün, karanlıktı gerçi ama ne renkti hatırlıyor musun? :D

bence bu kahverengi.

Elayla tam nasıl bir fark var açık kahve göz rengi arasında birisi beni bu konuda aydınlatır mı? Elada yeşillik de olmuyor mu?

Verdiğin linkteki gözlerin fotoşoksuz hali şöyle birşey olsa gerek www.bakimlikiz.com
Ela gibi geldi bana ,bilemedim.

yok valla hiç hatırlamıyorum :)

Elada göz bebeği çevresi kahverengi, dış çember yeşile dönük oluyor. Kahverengiden farkı bu. Bazısı kahverengiye yakın, bazısı yeşile yakın oluyor. Bazı gözlerde renk çok homojen görünüyor, renk geçişleri yumuşak oluyor, bazılarında direkt geçişler oluyor. Heterochromia diye ararsan çok farklı sonuçlarla karşılaşırsın.

Ben kadın halimle Edward Scissorhands ruhu taşıdığımı düşünüyorum bazen, hoşuma gidebilirdi.

Not: Tim Burton karakterlerine fiziksel olarak benzeyen normal bir insan yoktur zaten, benzeten de karakter olarak benzetiyordur diye düşünerek cevap verdim.

gitmezdi. tom burton un götüne koyim.

ya ben +1
gitmezdi :D

Ergenlik donemimde sorsan giderdi derdim.
Tim burton hayraniyim ama su yasimda benzetilmek istemezdim sanirim

Fiziken.

asimetrik, tuhaf filan mı demek istemiş acaba?

gitmezdi bu arada, ne tim burton'ı kaç yaşındasın derdim.

İltifat olarak yapılan, hiç şüphesiz ki iyi niyetli bir benzetme.

giderdi. bayılırım zaten tim burton filmlerine.

gitmezdi. o karakterlere benzeyen son adam 1849'da öldü.

bilemedim.

www.google.com.tr

Birden fazla kişi tarafından yapılmış bir benzetme değil sanırım? O bir kişi de olsa olsa gotik vb. demeye çalışmıştır. Hoşuma gidip gimediğinin analizini bile yapmazdım yani ciddiye almazdım.

Tarzımı, tipimi, halimi tavrımı.

bir iki benzetildim hoşuma gitti
evet tuhaf biraz

Hayır

100 bin dolar aldım ben en son. şuan tam zamanı. seçim öncesi diye baya düşüyor dolar. seçim olsun, üstüne de faiz arttırım gelsin abd'den 3.5 TL olur. Apple zaten sitesindeki ürünleri 3.5 TL'den fiyatlandırdı bile.

@sherlock

faiz artırımı ne zamana?

@loser haci o sorunun cevabini bilsek milyarder oluruz. fomc'ye sormak lazim. yellen bilir

faiz artırımını şimdi beklemek yanlış olur. ancak seçim sonrası belirsizlik senaryosunun devam edeceği düşünülürse doların ateşi çıkabilir. bu anlamda alım yapabilirsiniz.

@loser blueser yıl sonuna kadar geleceği tahmin ediliyor.

@sherlock, verilerin cogu olumsuz. onumuzdeki yila kalma ihtimali daha yuksek diye ongoruluyor.

Dolar ne zaman dustu ki tarihte var mi oyle belirgin bi donem?

şu anda alacaksan al bence.2.88'leri gördü.daha düşecek mi dersen zor.
edit dolar ne zaman düştü ki sorusuna uzman olarak cevap veremem ama dolar aldığımdan beri takip etmeye çalışıyorum.mart ya da nisanda 2.69'dan aldık. seçimlere doğru artmaya başladı.seçimlerden sonra yukarı çıkmaya devam etti ve 3.06 yı gördü.şimdi 2.88'i gördü.doların düşmesinden kastınız 1.5-2 lira olması değildir umarım?

evet maalesef.

zencefil, limon, ıhlamur kaynat ve iç.

ya da bal artı zencefil artı limon karıştır ve iç.

tavuk suyuna çorba, tarhana çorbası da çok iyi gelir.

en son çare theraflu iç tok karna.

geçmiş olsun.

edit: başının ağrımasının sebebi burnunun tıkanıklığı olabilir. bir kaba sıcak su koy ve viks at içine. buhar niyetine. ya da burnuna da sürebilirsin.

Geçmiş olsunnn...

Öncelikle dinlenmen lazım. Vitamin desteği de al iyi beslenemiyorsan yardımcı olur toparlanmana (sambucol tavsiyemdir)

enfeksiyon kapmışsınız, antibiyotik alın ve dinlenin.
geçmiş olsun.

elektr10 un yazdıklarına ek: adaçayı iç, tuzlu ılık su ile boğaz gargarası yap. antibiyotik falan içme.

Teşekkürler cevaplar için.

Kafama göre antibiyotik almayacağım gibi, basit bir soğuk algınlığı için hiç almam zaten.

Şunlara başladım: imumax sprey , nurofen cold + flu, sambucol (efervesan), supradyn all day

Dediğiniz bitki çaylarını da içiyorum. Tavuk suyuna çorba da içtim dışarda, yarın kendim de pişiricem. Uzun zamandır hasta olmuyordum, unutmuşum ne salak bir şey olduğunu. :(

Sevgiler

(bkz: magnolia )
(bkz: the assassination of jesse james by the coward robert ford)

tarzı biraz farklı ama ben psikolojik olarak baya gerildim:
(bkz: perfect sense)

siteye eklenmesi gereken dokuzyüzonltımilyon432binikiyüz12 şahane özellik önerisi getirildi getirilmeye de devam ediyor zaten yıllardır.

bundan beş yıl önce compu hoca efendi hazretleri de bir iki aya yapıyorum yeni siteyi demişti. bekliyoruz hala.

ona sıra gelene kadar :d

öyle olunca silmiyorlar diye bir şey yok, gayet de siliyorlar. kural, her daim kuraldır.

birkaç yıl önce bu konuyu compu'ya söylediğimde "bakarız ona" diye cevap vermişti, hala daha bakacak. o bi yanda kalsın da şu saçma kuralları ve adaletsiz kural uygulayanları bi gözden geçirsin hele.

@devilred
Bana denk gelmiyor demek ki.

whimsical daha önce bir çok kez eleştiri/öneri getirildi ama compu değiştirmemekte kararlı.

www.dropbox.com

ahaha chaotic good bu tip duyurulara koyulması gereken fotoğrafı koymuş, olayı kapatmış.

değiller. baktım kitaptaki kriterlere göre de değillermiş.

bu seriyi beğeniyorum. kitabı okumadım ama yazdıklarını başka bir duyuruda görüp listeme eklemiştim.

benimkiler de toksik. bir tanesi aşırı.

İlk bölümde 0, 2. bölümde 2, 3. bölümde 5 evetim var. Toksik değiller de ama çocuk muamelesinden kurtulamadım, 28 yaşındayım geçen gün bi balıkçının önünde durduk teyzem balık almaya gitti, yanında da bi manav vardı, beklerken annem sen de git teyzene söyle şeftali de alsın, şimdi sen seçemezsin dedi :/ Önce tamam dedim sonra durdum, düşündüm, düşündüm çok sinirlendim. Babam yurtdışında yaşıyor, tek çocuğum, annemin dışardaki tüm işlerine ben bakıyorum ama işte bi şeftalinin güzelini alabileceğime inanmıyor kadın, enteresan.

3/4/3

Toksik sayılır. Olumlu işlerimi takdir etmezler, davranışlarıyla onaylarlar. Aferin kızım demezler ama gözlerinde kredim artar. Onaylamadıkları bir şeye manipüle etmeye çalışırlar, sallamam. Motive etmek için kötü şeyler söylerler. Kardeşimin aklı bir karış havada olduğu için ona daha kontrolcüler. Yalnız bazen bu benim doğrum mu yoksa onlar mı konuşuyor bilmiyorum.

İlk bölümde 3, ikincide 2, üçüncüde 4 evetim var. Toksiklik sınırında gezinmişler, azıcık içeri de girmişler.

Açıkçası bu test olmasaydı, sadece "Aileniz toksik mi" diye sorsaydın, doğrudan Evet'i basardım. Genellemeyeyim, belki sadece benim tanıdıklarım öyle gelmiştir. Ben çevremde ailesi en basitinden aşırı korumacı olmayan 1-2 kişi tanıyorum. Kültürümüz genel olarak korumacı çocuk yetiştirmeye uygun. Al işte, çok da seviyorum ama Adile Naşit'in aşırı korumacılığını idealize ettik yıllar yılı. En basitinden "Ay kızım düşeceksin, koşma" demek ya da koltuğa tırmanmaya çalışan bir çocuğu kucaklayıp koltuğa oturtmak aşırı korumacılık örnekleri. Annelerimiz, insan ve kadın olduğunu unuttu, "her şeyden önce anne oldu" Çocuğa koca, kocaya çocuk gibi davrandı. (Dediğim gibi herkes değil, benim çevrem böyle bir çevre idi). Babaların zaten daha apayrı, karmaşık sorunları var. Böyle yetiştirilmeyen az kişi tanıyorum. Bunun hem kötü olduğunu düşünüp hem de biraz da hak veriyorum. Korumacı olmamak ve çocuğun öğrenmesini beklemek sabır işi ve Orta Doğu'nun bilcümle çilekeşliğini çeken halkımızın günü bitirip eve geldiğinde farkında olarak veya olmayarak artık bir gram sabrının kalmaması kadar normal bir şey yok. Bir de kültürel kısmı var ki, açtıkça uzar gider.

Before Sunrise'da idi sanırım, şöyle bir konuşma geçiyordu: "Herkesin ebeveynleri çocuklarını mahvetti. Fakir aileler yeterince veremedi, zenginler fazla verdiler. Ya çok fazla ilgi gösterdiler ya da çok az. Ya çevrede yoklardı ya da yanlış şeyleri öğrettiler" Buradaki yanlış şeyler kısmına %100 katılmıyorum, herkes kendi doğrusunu doğru veya yanlış çocuğuna öğretiyor da, her ailenin bir şekilde ve bir noktada çocuğu mahvettiğine inanıyorum. Tabii, bıraktığı yara bazısında "Kendine biraz daha güven be", "Senin de inadın inat" ya da "O da biraz dedikoducu mu, ne" seviyesinde ve günlük hayatta bizi tanımlayan kişilik özelliklerini oluşturabilir; bu da bence güzel bir şey. Kimse mükemmel olmamalı ve çeşitlilik bol olmalı. Zaman içinde insan yaşadıkları ile değişirse ne ala. Ne bileyim, birisi bana "Şunu şunu yapmayarak hayatın şu kısmını kaçırıyorsun" dese, hayatın o kaçırdığım kısmı ile o yamuk özelliği ne kadar sevdiğim arasındaki farka veya kişiliğimi mi hayatımı mı istediğime göre karar verebilirim. Bazısı o özelliği ile mutlu olur, bazısı hayattan aldığı ile. Değişmek isteyen de değiştirir, bunlar hayatın rengi ve olmaları gerektiğine inanıyorum. Farklı ve kusurlu olmamız, belli bir aşırılığa kaçmadıkça inanılmaz güzel geliyor bana. Asıl önemli olan, ebeveynleri yüzünden fobiler, psikozlar geliştiren kişiler; asıl müdahale kısmı bu nokta olmalı. Ya da bu noktada artık şart mı oluyor, ne oluyor.

@aychovsky
O şekil bir korumacılık/kontrolcülük sana "aşırı" geliyorsa ne kadar şanslı olduğunu anlatamam. :)

Tanımı ve farkı ekledim.

Yanlış kelimeleri mi seçtim, bilemedim. "Koşma, düşersin" den kastım bunun tam olarak söylenmesi değil, bunu söyledikten sonra çocuğun hareketlerinin abartılı kısıtlanması idi. Koltuğa tırmanma, merdiven çıkma meselesini bir yerde okumuştum yine. Sabırla o çocuğun koltuğa çıkması ve bunu kendi başarması, çocuğa başarı ve güven hissi veriyormuş. Çocuğu alıp koltuğa yerleştirerek onun başarılı olması engellenmiş oluyor ve aileye daha bağımlı hale gelmesine neden oluyormuş. Bunlar küçük ama önemli şeyler bence.

Tabii ki bir dayakla, aşağılama ile, şiddet ile karşılaştırılamaz ama bana önemli geliyor.

Edit: Bunlar bilerek yapılan şeyler değil tabii ki. Ama istemeden de olsa hataların sonucundan etkileniyoruz. "Beşer şaşar" derler, tabii ki hatalar olacak ve iz bırakacak ister istemez.

Tabi ki önemli; zaten diyor ya, çocuğun deneme yanılma yöntemiyle kendisinin öğrenmesi lazım ki çocuk kendi başına var olabilsin.

Anneanne/babannen dede nasillardi acaba onu merak ettim simdi ben...

Valla mobilim tek tek acamadim hepsini ama benimkiler degillerdir herhalde, bilgisayara gecince bakicam. Gebel olarak gayet iyi bi ailem olsa da bizim de bazi travmalarimiz var :)

Anneanne/babaanne dede hepsi toksik.

Benimkiler hiç toksik değilmiş. Çok iyi insanlarmış herhalde ki tek bir sorun bulamadım. Ama ikinci kısım sorularda kendimle ilgili beş soruna rastladım. Herhalde benim sorun ettiğim şeyler annem babamdan kaynaklanmıyor:)

Toplamda 7 evet çıktı. Aslinda isin icine annemi katmadan yapsaydim daha fazla cikardi. Zira annem sadece hatalari olan bi ebeveyn. Bazen sartlar yaver gitmez ve olur oyle seyler.
Ama babam icin teste bakmadan bile toksik derdim.

Baya toksiklermiş ya, değillerdir diye düşünmüştüm o kadar iyi işlenmişim demek ki.

3/7/6

5/6/1

Toksik olduklarini dusunuyorum.

Senin anlattigin su videodaki kiz:

m.vidivodo.com

kezban işte yaa.. kezbanın tanımı mı olurmuş.. kezban yani

Bence kimse degil ya.

Ben boyle anlami kisiden kisiye degisen, herkesin farkli yorumladigi kelimeleri sevmiyorum. Sonucta o kisinin o ozelligini betimlemek icin baska sifatlar var zaten.

kezban öyle bir kelime ki, doldurması gereken bir boşluk olunca kendiliğinden dökülüyor ağızdan. Tanımını yapmak zor.

hmm, kezban genis bir tanim :P
sanirim kezban bana gore su demek;
"nurten ben erkegimi kapimda kole yaparim!" diyen, sosyal medyada "suskunluğum asaletimdendir" ya da "lafa bakarim laf mi diye, söyleyene bakarim adam mi diye" gibi seyler paylasan insanlar.
erkegine de kamil mi deniyordu?

guldu verecek diyen erkekler = konustu mikecek diyen kadinlar, ikisi de kezban mesela.
butun olayi saga sola caka satmak olan insanlar kezban sanirim (bkz. yeni gelin evleri)...
bilemedim :/

Playlist'inde demet akalın, hande yener, serdar ortaç ve türevleri varsa ben direk kezban diyorum. Ortalamanın üzerinde güzelliği bile olsa çok fazla konuşmuyorum.

eski kız arkadaşlarımdan biri beni kız kuzenlerimden vs. kıskanırdı. çıkarttığım 500 tl limitli öğrenci kredi kartı ev adresine gidince (nereye gidebilirdi ki?) "ayda annene 500 tl gönderemeyiz" diye trip yemiştim. bilgisayarım bir süre onda kalmıştı, geri aldığımda internette, hatta sözlükte "ANNESİYLE EVLİ ERKEK" (evet büyük harfle aratmış) diye arattığını farkettim.

ben bundan başkasına kezban demiyorum. drama queen diyorum, bonerella diyorum yine kezban demiyorum. tam author tanımına uymuyor farkındayım da yaşadığım bu.

Cinsiyetci olmasin diye soyluyorum. Tum erkekler de mukemmel degil.

Abi bu Turk kizlari da elletmiyor bile Avrupalilara baksan...

Abi hatun bakire degilmis bir kere verir mi

Abi hatun bakire degil ben bunu bir guzel s..m tam or..pu cikti

Evlenecegin kiz bakire olacak abi...ben istemem oyle...

Yukaridaki de kezban erkege ornek

@acemi
author'u nereden bulup da sorayım? :) onun bulduğunu bilmiyordum bu arada, ki entry'lerini de okurdum denk geldikçe. "pırlantayla kaplı dildo" icat etmişti, onu hiç unutmam.

eksisozluk.com

Türk insanına has bir sürü kötü özelliği bünyesinde toplayana ve bu özelliklerle dikkat çekici hale gelene kezban diyorlar.

@mistreated
büyük bir dikkatle okuyorum polly jean'in entry'sini. :) 7. paragrafı bitirdim, şimdilik gayet yerinde eleştiriler.

edit: okudum. tespitlere hayran kaldım desem abartmış olmam. entry'de yazanların tamamına katılıyorum.

HALKIN KENDİ KENDİNİ YÖNETMESİDİR

"erkeğim beni taşıyabilmeli", "(altından kukum karşılığında) ev isterim, araba isterim, isterim de isterim", "suskunluğum asaletimden" gibi cümleleri kurabilen, kendini dünyanın en kıymetlisi gören, eğitim düzeyi düşük, maddi durumu yetersiz kadınlar canlanıyor benim gözümde ya da bu tabandan gelen, iki türkçe kelime arasına muhakkak bir ingilizce kelime sıkıştıran, sözde şehirli plaza kadınları.

2 bira içmeyen kızlara kezban denir

@author dedik geldi valla adam.

Emeğinize sağlık. :)

Hakikaten şurada authoru görünce maziye gittim, yüzümü bir gülümseme kapladı. Duyuruda arada güzel şeyler de oluyor.

niye okuyalim ki, hasta bir kalemin fikirlerini?

"kezban" icindeki zehri ne yapacagini bilmeyen erkek egemen kafanin kendini ele vermesi demek, baska sey degil. zeval sahipligi isaretidir. kadin yahut erkek icin, kadin dusmanligini ifsa eder.

@e haliyle
"Okuyun" ifadesini @polly jean'in entry'si için kullandım, @author'un cevabı için "kendi yaratımı olan 'kezban' sıfatının tanımını aşağıda kendi cümlelerinden okuyabilirsiniz. :D" yazdım; yanlışlık olmasın o konuda. Söz konusu entry'i tavsiye ederken, söz konusu cevabı ise "kavramın tanımını kavramın yaratıcısının ağzından okuyun" minvalinde haber veriyorum. Aradaki fark bu.

"Kezban" diye uydurulan işbu sıfat, uydurulduğu zamanda, erkek egemenliğini farkında dahi olmadan güçlendirir/onaylar pozisyondaki kadınlara haklı bir eleştiri işlevi görürken, artık -benim de duyuruda "kimi zaman mizojinizme vardırılıyor" diye yazdığım üzere- kadın düşmanlığını ifade ediyor evet.

Duyuruyu açma sebebim de zaten bu. Tam olarak neyi eleştirdiğinizi anlayamadım o yüzden.

35 yaş ustu hala evlenmemiş türleri vardır, aman diyeyim fazla yaklaşmayın uzak durun; ısırmayı gectim yer vala bir lokmada.

Haha author :)

Değilse de sabah sabah nostalji oldu.

Kendimi 15 yaşımda hissettim

Kezban da, arapçadır, yalan demektir. Anlamıyla paralel yalandır bencileyin.

Kısaca içi boş, Meriç ilgisine dayalı, her an tarumar olmaya hazır özgüven.

Danisikli dovus gibi ama..

Author "1550 kisiyle sevismis scat yapmis agzima bosal diyen bakire namuslu"dir derdi. Insanlar degisiyor.

Cem şancı kim olum?
Herkes tanıyor bi ben mi cahilim

www.eksiduyuru.com

@stevie
Teessüf ederim. @acemi tanıyordur belki kendisini de o haber vermiştir diye düşündüm ben. Benim ne işim olur @author ile, tanımam ve sevmem. Sözlükteki trollüğünü gerçek dünyaya taşıyıp sözlükte yazdığı konular hakkında kitap yazmış olduğu için sevenlerini de soğutmuş bir kişi kendisi. Şimdi 40 küsür yaşında olmalı adam, gelmiş "kezban"ın tanımını yapıyor... Eğleniyorum ben de işte. :)

@basond
Ben de birisi o isimle nick aldı, geldi cevap yazdı herhalde diye düşünüp emin olmak için duyurularda o nick ile arama yaptım "Cem Şancı" diye, 2010'lardan duyurular filan çıktı. Adın anıldıkları arasında ise senin duyuruyu da gördüm, belki oraya yazdığı cevabı copy-paste etmiştir dedim ama baktım cevap yok. Ben de komik buldum bu durumu.

Kezban tanımlamak ofsaytı tanımlamak gibidir,

biliriz ama tanımlayamayız ya da bir ofsayt pozisyonunu teşhiş etmek gibidir, kimine göre buz gibi ofsayttır kimine göre de alakası yoktur.

bazı davranışları karşısında bir kıza, ahanda Kezban der birisi, kimisi de yok yaa onun kezbanlıkla ne alakası var ota boka ofsayt aman pardon Kezban diyosunuz der.

vay anasını kezbanın gücü author'u yenmiş. adam cinsiyet değiştirmiş.

kız görünce kaçın diyor

okumadım yazdıklarını. son cümleye baktım. kendisini de bilmesek George clooney filan sanacağız :)

whimsical+1

türk kültüründe davranışından hoşlanılmayan dişi birey demek. böyle popüler kültüre düşmesiyle kapsamı muğlak avam lafları kimseye demiyoruz, diyeni de ciddiye almıyoruz. birinden hoşlanmadıysak neden hoşlanmadığımızı söylüyoruz.

Genelde koyu kumral oluyor onlar, bembeyaz tenli olup da ''doğal'' simsiyah olan saçlı birisini görmedim, siyah değil de koyu kahve rengi saçlı çok var ama. Dolasıyla ben koyu kumral diyorum.

koyu kumral doğrusu

Kumral saçı koyu sarı/açık kahverengi, teni buğday/açık olana denmiyor mu?

ben de beyaz tenli koyu kahve saçlıyım buğday diyorum kendime.

Buğday ten rengiyle beyaz ten rengi aslında farklı. Buğday rengi saç ise tam o kumral, yumuşak koyu sarı saçı yansıtıyor.

Anne Hathaway fotosu ekledim şimdi bir tane (Ek: Keira'yı da ekledim sonra), esmer de diyemiyorum kumral da diyemiyorum. İngilizce'de koyu renk saçlıların tamamına "brunette" deyip geçiyorsun mesela, ten rengini belirtmiyor; bizde öyle olmadığı için çok saçma bir şey oluyor.

(bkz: esmer beyazı)

@fallopian
Oh be, sağ olasın! :)

asıyorum.

asıyorum

Raf.

katlayıp rafa.

Katlıyorum.
bir yerden sonra sıkar asmak.
hayatta pratik olmak lazım asmakla vakit kaybetmemek lazım.
kumaş vs asılıyorsa da tekrar vakit kaybetmemek için asılır zaten. ütüle sonra katla ütüsü bozulur kim uğraşacak.. tekrar ütüle tekrar katla vs..

raf

Katliyorum. Asmasi zor geliyor acikcasi.

Pantolon askisina asiyorum. Katlayinca alttan kot alirken bi daha hepsi dagiliyo bozuluyo vs asmak daha kolay oluyo

katliyorum.

Askilarin yere paralel cubuk kismi olur ya, o kisma 3-5 tane dizleri o cubuga gelecek sekilde asiyorum. Tum kotlar 2 veya 3 askida. Katlamaya da karsi degilim de, dolabin katlanip koyacak yerini kucuk yapmislar. Oralar canuk doldugu icin asiyorum.

Raf.

asıyorum.

Ben de katlayıp rafa koyuyorum, ama sonra geri koyarken bozuluyor. Bir de altta kalan kotların varlığını unutup hep aynı kotları giyiyorum. Sonra "Aa böyle de bir kotum vardı, doğru" gibi tepkiler veriyorum kendi kendime. Asmak da uğraştırır gibi geliyor ama bir deneyeceğim asmayı. En azından gündelik olmayan, bir numarası olanları asayım.

Kapımın arkasında asılı benim tüm kotlarım

@hakmut
Kapının arkasında? Nasıl?

Genelde katliyorum ama astigim da oluyor, cok onemli degil benim icin. Kumas pantolonu asarim.
Kapinin arkasina astigim da oluyor bazen benim de.

kapı arkası askılık işte, herkesin evinde yok mu böyle şeyler yahu :O

images.hepsiburada.net

Katlıyorum.

@hakmut
Ben 1 tane aldım da kapıya uymadı. Acaba dolap kapısının arkası mı diye düşündüm de, kapaklı dolapsa diye. Çok düşünceliyim. :)

raf

kapi arkasi +1
boylece hepsini ayni anda gorebiliyorum, ayrica cikartip yatagin/sandalyenin uzerine birakmak yerine hemen asiyorsun boylece ortalik toplu kaliyor.

Ben ortalıkta kıyafet olmasından hoşlanmıyorum. Kaldı ki benim kotlarım kapı arkasına sığmaz, kıyafet alışverişini severim biraz. :) Ben de pratiklik olsun diye şu borulu askılıklardan aldım, daha doğrusu sevgilim bana alıp hediye etti. O da kullanışlı oluyor, tavsiye edebilirim kapı arkası askısına ilave olarak.

whimsical evet onlardan bende de var, butiklerde olanlardan bahsediyorsun degil mi? ama onlarla da kiyafetler acikta oluyor. bizim kucuk bir odamiz var orayi kiyafet odasi gibi kullaniyoruz o yuzden beni rahatsiz etmiyor.

Raf raf hrrr raf raf

asmaya gerek yok ya. katlayip koyuyorum. nesini asayim aga.

Tüm pantolonları asıyorum.

valla hiç aklıma kibirli bir örnek gelmedi bu sözü duyduğum zamana ait. Genelde teyze lafıdır zaten. Uyuz uyuz söyleyen teyzeler de var da kibirli denmez pek.

Duruma göre değişir. Bu bana söylendiğinde genelde evlenmediğim için bana laf vuruluyor oluyor. :D

Soyleyen kisi farkinda olmasa da kibirlilik var bence evet.

hayır. yani hiç o tarz bir tavırla söyleyen birine denk gelmedim. hoşlandığım bir durumsa tabi ki mutlu olurum.

Rahatsız olmam. Aksine, söylemesi nezakettir.

"bu benim mutlululuğum, umarım sen de benim kadar mutlu olursun" demek o; hiçbir zaman kibirle bağlantısı olduğunu düşünmedim. kendim de istediğim bir şeyi başaran bir insan görünce "darısı başıma" diyorum. sadece istemediğim bir şey için "darısı başına" denirse hoşlanmam, çünkü zaten istemiyorumdur onu. herhangi bir art niyet taşıdığını düşünmüyorum bu tabirin kısacası, aksine mutluluk verici.

Rahatsiz olmam niye olayim, aksine mutlu olurum

Evliligimde o kadar mutluyum ki bekar birileriyle konustugumda "umarim en az benim kadar mutlu olursun" diyorum darisi basinadan sonra. Hele ki karsimdakinin istedigi biseyse bu konu

cok gicik olurum.
darisi basima ne? istemiyorum belki ben onu?
iyi niyetli soyleniyor genelde ama hosuma gitmiyor.
oh ben kapagi attim/benim isim tamam demek bu.

Kendini üstün görme var kesinlikle.

Darısı başına = Umarım sen de sınıf atlarsın

Halbuki bunu karşı taraf söylemeli, "darısı başıma" demeli. Mesela evlenen/çocuğu olan birinin bekar/çocuksuz olana darısı başına demesi çok abes. Bakalım istiyor mu?

~illa bir şey diyecekse, Allah isteyen herkese nasip etsin diyebilir.

Rahatsiz olmam, tesekkur ederim.

Bence de eğer söyleyen kişi o şeyi senin de istediğini kesin olarak biliyorsa "darısı başına" demesi güzel bir şey, ama varsayımda bulunuyorsa ben kibirli olduğunu düşünüyorum. Varsayımda bulunmaması lazım, bıraksın ben "darısı başıma" diyeyim.

Durduk yere kafamı kurcaladı bu laf bugün, ben de fikir alayım dedim.

Söyleyenin iyi niyetli olduğunu düşünüyorum, iyi niyetli olmasa da pek sallamam çünkü genelde darısı başına denilen şeylere göz atarsak;

-Çocuk : zaten istemiyorum
-Evlilik: yolunu gözlemiyorum
-Araba: zaten hevesli değilim, kaldı ki alması çok güç bir şey değil
-ev: buna genelde daha iyisi senin olsun diyolar

ee zaten benim ''ay keşke bende de olsa'' diye hayal ettiğim bir şey olmadığı için ''heheh sağol'' deyip geçiyorum hiç üstünde düşünmedim açıkcası.

Atmayın saklayın. Para koymak için lazım olur.

kaliteli bi kutuysa sakla yeni su an kullanabilecek gibiysen yoksa tasınacagın zaman kullanmak icinse kutu bulursun ztn.

Çok dandikse at gitsin ama öbür türlü aldığın her şeyin kutusunu sakla. Spesifik olarak ayakkabıyı soruyorsan, bir senedir hiç ayakkabı almadım hatırlamıyorum.

Biriniz de "at" demediniz ya, hayret. :)

Ben saklarım.
Sadece ayakkabı için değil aldığım şeylerin kutularını saklarım genelde. Yer sıkıntım yok.

Arkadaşlar hiçbirinizi dinlemedim, tüm kutuları attım, aşırı rahatladım, ya. Teşekkürler yine de. :D

sistemi bilmem de
american psycho
talented mr.ripley

@sameidiot
Bunlardaki karakterler zaten manyak, sonradan manyak olmuyorlar. 2 filmi de çok severim ama.

Yeri gelmişken Nightcrawler'ı önereyim bari.

relatos salvajes içinde vardı hikayelerden biri

relatos salvajes filminin mühendis bölümünü tarif ediyorsun sen.

ek: peki ya hepimizin arka arkaya aynı öneriyi vermesi? eheh.

the broken circle breakdown. sistemine baglı tabi.

izledik olm onu
gylenhall un enemy de fena değildi bak
bi de denis villeneuve ün diğer filmlerindeki karakterler de sayko
incendies/prisoners/polytechnique(gerçek olay)

atame var bi de almodovar

@neseranni @darth gogo @devilred
Buna çok sevindim, çünkü filmi -çok övüldüğü için- merak edip geçen gün indirdim. :)

@slalom
the broken circle breakdown'daki hikayeyi biliyorum. Oradaki sistem ne? Sistemine bağlı derken?

@sameidiot
Sayko karakterli film sormuyorum! *_*

seul contre tous vardı bi de o geldi aklıma

ilaç sektöründeki büyük güçlerin kanser -aids gibi hastalıkların çaresi olmasına rağmen dini de işin içine karıştırarak (kadere-tanrıya karşı gelme sagdshagda) insanları ölüme terketmeleri.

@slalom
İzleyeyim onu da o halde, eğer filmdeki dramı kaldırabilirsem.

Swimming with Sharks (1994)
Ondskan (2003)
She-Devil (1989)
Safe (1995)
Çıplak Vatandaş (1985)
Namuslu (1985)

takipteyim -cevapları:)-

ben x.

Into the wild.

Trainspotting
The Clockwork Orange

groundhog day

olm favori izlemeniz lazım.

der siebente continent

God Bless America. Büyük bir zevkle izlemiştim.

Köpek dişi

oburluk, tam anlamıyla
tembellik, %60
kibir, %30

Öfke, kıskançlık hariç hepsi mevcut. Ölmüşüm ağlayanım yok.

Tembellik ofke belki biraz da kibir

Oburluk

Öfke

Kibir, kıskançlık, tembellik belki biraz şehvet

yedi günah gücünde tembellik

şehvet düşkünlüğü, oburluk, tembellik, kibir. şehvet düşkünlüğü dünyayı ele geçirme, çok büyük bir şeyler başarma ve cinsel olarak da ayak fetişizminden kaynaklı. şu gün 10 milyar dolarım, dünyada neredeyse her istediğimi yapabilecek gücüm olsa yine bu duyuruya cevap yazıyor olurdum ama o güce sahip olmayı istiyorum işte sadece, o güçle bir şey yapacağımdan değil. kötü. oburluk ve tembellik zaten birbirini tamamlıyor. zevk için yiyip içip dana gibi yatmak çok kötü ama çok eğlenceli bi' şey. kibir konusunda kafam karışık aslında. gerçi, kendini aynı zamanda hem çok büyük hem de çok küçük görmek sanırım karışık falan değil, basit bir özgüvensizlik sorunu. ama ne bileyim. herkes kibirli ve ukala olduğumu söylüyor. bense kuzu gibi olduğumu düşünüyorum bazen.

hepsinden biraz var. %70 oranında.

Öfke ve tembellik. İkisini de yenmeye çalışıyorum.

öfke kibir tembellik

Öfke ve tembellik. Haklı olduğuma inandığım bir öfke olduğu için buna dokunabilmek, değiştirebilmek çok zor. Tembelliği ise hayatıma keyif verici rutinler koyarak, kendimi zorlayarak ve disipline ederek aşmaya çalışıyorum, çalışacağım.

Bu arada iron maidendan bi alinti yapalim. Seven deadly sins seven ways to win seven holy paths to hell and your trip begins.

tembellik.

Hepsi var. Çok yediğim için de kimseye bir zararım olmadı valla.

3-4 harici hepsi var.

-açıksözlü oldu-

tembellik ve ofke.
:(

Şehvet net var, tembellik değil de miskinlik var bir de. Günah mıdır bilemem.

Allaha şükür hepsine sahibim..
Kuruyemişçiye girmiş cem yılmaz misali "ustam 100er gram hepsinden koy karışık olsun" dercesine toplamışım..

oburluk: yok valla, önceden fazla kilom vardı sonra sporla vb verdim

açgöz: yok

tembel: yok

öfke: fazlasıyla :/

kıskanç: hiç olmadı

kibir: yok galiba.

şehvet-tembellik-kibir
en çok kibir.

Kibir ve tembellik

tembellik sanirim. oburluk belki onceden vardi, artik yok.

tembellik ve biraz oburluk var. belki biraz da kibir.

bende sehvet duskunlugu, tembellik ve kibir var. ama hakli bir kibir var diyerek de durumun vehametini gosterebilirim hatta. yarragi yemisim ben.

ben de beğenmedim, izlediklerim arasında en kötü filmiydi.

Ben de aynı şekilde düşünüyorum. Isınamadım filme.

Güzeldi, sevmiştim.

favori filmlerimden.

Bir tek ben mi izledim bu filmi?

bana da final biraz tuhaf geldi. hep aynı döngü gibi daha iyi baglanabilirdi.

aynen bu diziyi ben de severdim. bunu sevdiysen kesin jam'i izle zaten, çok iyidir. kara mizah dediğin şeyin şahı resmen. chris morris acayip bir adam zaten. itiraf ediyorum, bazen skeçlerdeki olayı anlamak için birkaç defa izlediğim oldu. baya ince görüyor meseleleri :) konular da feci. political correctness belası yüzünden bugünlerde böyle diziler pek yapılmıyor artık.

the league of gentlemen'ı izlemedim bu arada.

your Result: W.v.O. Quine / Late Wittgenstein

84%
There is no provable absolute truth. The way you see things is dependant on your language. Truths exist only within a language, and change as the language does. --This quiz was made by S. A-Lerer.

72%Plato (strict rationalists)

64%Sartre/Camus (late existentialists)

46%Early Wittgenstein / Positivists

42%Immanuel Kant

36%Aristotle

32%Nietzsche

Şimdi tam hatirlamiyorum ama 88 early wittgenstein 81 aristo çıktı

içimde bir immanuel kant yatıyormuş da haberim yokmuş :/
-----
Your Result: Immanuel Kant

74%
There are things in themselves, but they are unimportant to us. We must interpret everything through certain immutable categories, such as time and the laws of physics. All rational animals must see the world through these categories, and what they see is unrelated to the things in themselves. --This quiz was made by S. A-Lerer.

62%Early Wittgenstein / Positivists

55%Nietzsche

53%Sartre/Camus (late existentialists)

53%W.v.O. Quine / Late Wittgenstein

51%Aristotle

16%Plato (strict rationalists)

Your Result: W.v.O. Quine / Late Wittgenstein

91%
There is no provable absolute truth. The way you see things is dependant on your language. Truths exist only within a language, and change as the language does. --This quiz was made by S. A-Lerer.

91%Sartre/Camus (late existentialists)

86%Aristotle

81%Nietzsche

72%Early Wittgenstein / Positivists

69%Immanuel Kant

9%Plato (strict rationalists)

;_;

Your Result: W.v.O. Quine / Late Wittgenstein

76%
There is no provable absolute truth. The way you see things is dependant on your language. Truths exist only within a language, and change as the language does. --This quiz was made by S. A-Lerer.

74%Sartre/Camus (late existentialists)

68%Aristotle

66%Nietzsche

51%Early Wittgenstein / Positivists

23%Immanuel Kant

20%Plato (strict rationalists)

Which philosopher are you?
Your Result: Sartre/Camus (late existentialists)

88%
The world is absurd. No facts govern it. We live well once we truly accept the world's absurdity. YOU give our life's meaning, and YOU control your world. (see Nietzsche for very closely tied beliefs)

platon da %0 çıktı bi de eheh.

Your Result: Sartre/Camus (late existentialists)

90%
The world is absurd. No facts govern it. We live well once we truly accept the world's absurdity. YOU give our life's meaning, and YOU control your world. (see Nietzsche for very closely tied beliefs) --This quiz was made by S. A-Lerer.

85%W.v.O. Quine / Late Wittgenstein

80%Nietzsche

35%Immanuel Kant

26%Early Wittgenstein / Positivists

23%Plato (strict rationalists)

18%Aristotle

Which philosopher are you?
Your Result: Plato (strict rationalists)

78%
There is a transcendent, absolute truth. We can get to this truth by pure reason, in the form of dialectic. Everyone wants truth. Truth is virtue, is happiness. Your philosophy might boil down to: You are right and those who disagree with you are wrong. (Note that there are many different conflicting interpretations of Plato's writings.) --This quiz was made by S. A-Lerer.

54%Aristotle

45%Early Wittgenstein / Positivists

45%Immanuel Kant

43%Sartre/Camus (late existentialists)

19%Nietzsche

12%W.v.O. Quine / Late Wittgenstein

yüzde yüz nihat doğan çıktı!
lan yoksa?!

Your Result: Aristotle
%77
Truth does not exist in some transcendent realm. We get to truth by applying reason to the physical world. The world follows logic and commonsense. Science if done properly is not to far from philosophy. --This quiz was made by S. A-Lerer.

Sartre/Camus (late existentialists) %71

Nietzsche %71

Early Wittgenstein / Positivists %60

W.v.O. Quine / Late Wittgenstein %36

Plato (strict rationalists) %24

Immanuel Kant %9

%81 sartre/camus

Buraya onedio testi atsan 2 kişi ya çözer ya çözmez. İngilizce olunca şak şak cevap veriyor. Şekilcilik tespiti yaptım olmuş mu.

@pikrua
Bu testin Türkçesi olsaydı onu paylaşırdım ve daha çok cevap gelirdi eminim ki.

Onedio'da salak salak testler var, hiç ciddiye alınacak bir teste rastlamadım. onedio.com

bayılıyorum böyle testlere, egosunu okşuyo insanın shfsjkl

Your Result: Early Wittgenstein / Positivists

93%
The ambiguity of language is the cause for most (if not all) philosophical problems. If we could get a purely objective language all philosophical problems would be solved. Q.E.D. --This quiz was made by S. A-Lerer.

***

84%Sartre/Camus (late existentialists)

57%W.v.O. Quine / Late Wittgenstein

51%Aristotle

50%Nietzsche

19%Immanuel Kant

0%Plato (strict rationalists)

***

beklediğim gibi çıkmadı açıkçası, gerçek der meister bu değil

Which philosopher are you?
Your Result: Plato (strict rationalists)

83%
There is a transcendent, absolute truth. We can get to this truth by pure reason, in the form of dialectic. Everyone wants truth. Truth is virtue, is happiness. Your philosophy might boil down to: You are right and those who disagree with you are wrong. (Note that there are many different conflicting interpretations of Plato's writings.) --This quiz was made by S. A-Lerer.

74%Immanuel Kant

69%Early Wittgenstein / Positivists

57%Aristotle

14%Nietzsche

7%W.v.O. Quine / Late Wittgenstein

2%Sartre/Camus (late existentialists)

Felsefeden zerre anlamam ama köküne kadar materyalistim. Ona yakın bişi çıktı herhal.

tup bebek yaparken en az birinin tutma sansinin arttirmak icin birkac yumurtayi dolluyorlar. eger sansa birden cok yumurta dollenirse de ikiz oluyor iste.

diyelim ki bir yumurtanin dollenme sansi p. pahali bir surec bu yuzden en az bir yumurtanin dollenmesini istiyorsun. 3 yumurta dolledin bunun icin. en az birinin dollenme sansi 1 - (1-p)^3. ama sansina 2 hatta 3 yumurta da dollenebilir.

Ikiz dogurmanin genetik bir tarafi da var ayrica, ailede ikiz varsa, ikiz dogurma sansi daha yuksek

Çift yumurta ikizliğinde geçerli bu yöntem yalnız. Onlar ikiz değil kardeş oluyor.

@gunde 3 litre kola icen adam
Hangi yöntem, tüp bebek mi? Ben zaten çift yumurta ikizi istiyorum, birinin erkek birinin kız olma şansı da yükseliyormuş öyle. Tek yumurta ikizi olursa hem çocukları da birbirine karıştırırız, sonra ileride birbirlerinin yerine geçip bizi kandırırlar. :D

çift yumurta ikizi iki ayrı spermin iki farklı yumurtayı döllemesi ile oluyor. 1 ve 2 numaralı spermler a ve b yumurtalarını 1a 2b diye dölleyip aynı zamanda doğan iki kardeşten farksız ikizler meydana getiriyor. plasentaları ve içinde durdukları keseye kadar farklılar anne karnında yani bu nedenle cinsiyetleri farklı da olabilir aynı da. ve görüntüleri birbirine benzemez. yani kadın ve erkek ikizler abi kardeş ya da abla kardeş kadar benzerler birbirilerine. çünkü cinsiyetleri farklıysa genetik kodları da mutlaka farklıdır yani çift yumurta ikizilerdir. tüp bebekte anneye birtakim ilaçlar verilip yumurtlama hızı arttırılıyor. ayda 1 yumurta atarken kadın, tüp bebek tedavisi ile birden fazla yumurta atılıyor yumurtalar toplanıyor kadından ve erkeğin spermleri ile dölleniyor laboratuar koşullarında(in vitro fertilizasyon) sonra bunlar anne karnına yerleştiriliyor. genelde 3 embriyo yerleştirilir. hepsi tutabilir de, üçüz olabilir, hiçbiri de sadece 1i de. bundan sonrası şans işte. ama 3 ü de farklı olur yani. ya da 2 si de. tek yumurta ikizinde bir sperm bir yumurta ile dölleniyor sonra tek hücreli haldeyken zigotken yani bi anda ikiye ayrılıp ayrı ayrı çoğalıyorlar. yani tamamen genetik olarak aynılar. aynı cinsiyette olmak zorundalar. fakat insanın dış görünüşünü vs genetik %70 kadar etkilediği için kalan %30 dış faktörler işte beslenmedir, güneşe maruziyettir spordur geçirilen hastalıklardır.. birebir benzemeyebiliyorlar. yani az da olsa farklı görünebiliyorlar.

ha çocuğunuz olabiliyorken ikiz olsun diye tüp bebek yaptırmak da ne denli mantıklı bilmiyorum. alakasız bir yerde (tıbben bana mantıklı gelmiyor ama) kadın ve erkeğin, kadının hamile kalacağı ilişki sırasında aldıkları haz miktarının bile doğacak çocuğu etkilediğini okumuştum. yani bu mantıklı olmasa bile üreme gibi en temel bir şeyi ihtiyaç duymadan yapaylaştırmayın bence. ayrıca ikiz gebeliklerde düşük ve doğum komplikasyonları tek gebeliklere göre daha fazladır. ;_;

erkeğin sperm kalitesi, hareketliliği ve sayısı iyiyse kadın için yumurta sayısı artırıcı bazı ilaçlarla ikiz gebelik şansı artırılabilir. malesef erkek için herhangi bir ilaç yok. yalnız ikiz istediğinizden önce iyice bir emin olun derim. bunun ne kadar zor bir şey olduğunu iyice farkedin. şimdi hayali güzel geliyor olabilir (gerçekten çok güzel bir şey) ama ne kadar zor ve yıpratıcı bir şey olduğunu da unutmamalısınız.

Genetik olarak ikiz bebek sahibi olmaya çok yatkınım, sülalede ikiz bolluğu var. ben de ikizim olursa diye korkuyorum. genlerimizi değiştirelim :)))

hanımsanız yumurta sayınızı artırmanız gerekiyor. saraçoğlu'nun incir kürü var.
erkekler için de sperm sayısının ve hareketliliğinin fazla olması gerekiyor.

tabii genetik yatkınlığı da sayalım.

big wednesday tavsiye ederim iyi filmdir. IMBD notu 7.3

sörf, sadakat/arkadaşlık bağı var. Çekici insan da var ama soygun, aksiyon yok.

17

Ben buna inanmadim. 4-5 soruda cok arada kaldim. Iki sik da cok dogru ve birbirinden bagimsiz geldi. Tekrar bakacagim onlari degistirince ne oluyor diye. Bu kadar alcakgonullu de degilim arkadas, bilmis bilmis dolasiyorum.

Your Total: 8

Authority: 0.00
Self-Sufficiency: 2.00
Superiority: 1.00
Exhibitionism: 2.00
Exploitativeness: 1.00
Vanity: 2.00
Entitlement: 0.00

Edit: Kokledim, 9 oldu. Exhibitionism 3'e cikti. Daha da degistirirsem, ben olmayacak.
Edit: Zaman gectikce daha da silik, hortlak gibi hissetmeye basladim kendimi. Tekrar tekrar yaptim ama 9'u gecemedim.

24 çıktı öhhs

15, ama bence bu daha cok ozguven testi gibi.

Your Total: 14

Between 12 and 15 is average.
Celebrities often score closer to 18.
Narcissists score over 20

Authority: 5.00
Self-Sufficiency: 3.00
Superiority: 0.00
Exhibitionism: 0.00
Exploitativeness: 2.00
Vanity: 0.00
Entitlement: 4.00

Your Total: 32

Narcissistic Trait
Authority: 7.00
Self-Sufficiency: 6.00
Superiority: 5.00
Exhibitionism: 4.00
Exploitativeness: 3.00
Vanity: 2.00
Entitlement: 5.00

25le arttırıyorum

i.imgur.com

;_;

Yahu ben kendimi çok mütevazi hissettim sizin skorları görünce. Tabi aychovsky'nin skoru varken benimki yine fazla ama! :D

Ben de tekrar yapayım bakayım, kaç çıkacak.

Endişelenme mdc, seni geçemedim. :) En kasıntı halimle cevapladım, 18 oldu.

Authority: 5.00
Self-Sufficiency: 4.00
Superiority: 3.00
Exhibitionism: 1.00
Exploitativeness: 2.00
Vanity: 2.00
Entitlement: 1.00

Benimki 20, erkek arkadaşımın ki 2 çıktı hala gülüyoruz. Kendime yaparken I am an extraordinary person şıkkını işaretledim sonra da öyleyim değil mi diye sordum boş yere sonuca bakma bence dedi :D

Your Total 2:

Narcissistic Trait
Authority: 0.00
Self-Sufficiency: 0.00
Superiority: 0.00
Exhibitionism: 0.00
Exploitativeness: 2.00
Vanity: 0.00
Entitlement: 0.00

Your Total 20:

Narcissistic Trait
Authority: 3.00
Self-Sufficiency: 3.00
Superiority: 4.00
Exhibitionism: 4.00
Exploitativeness: 1.00
Vanity: 1.00
Entitlement: 4.00

Şu exploitativeness niye 1 çıktı anlamadım ama kimseden bir şey beklemiyorum şıklarını işaretledim hep.

ekaterina: fantastik bir skor gelmiş! :D

@godosu beklerken: Biz de onun laflamasini yapiyorduk ozelde. Bazi sorulara 'both' ya da 'neither' gibi secenekler verilse ne guzel olur diyorduk. Bu kadar 0-1 olmayaydi keske. O soru benim de icime sinmeyen bir soru oldu.

godoşu beklerken: Diyelim ki kafana silah dayadılar, ikisinden birini seçmek zorundasın, hangisi olurdu? :D Ben bu şekilde düşünerek yanıtladım.

Ek: Özellikle de şu soruları öyle yanıtladım: 5, 12, 26, 29, 38, 39, 40

@godosu beklerken: Yonetim Bilimlerinin ilk maddesi der ki iki kisinin oldugu yerde yonetim baslar. Guc bazen birinin elindedir, bazen digerinin elindedir. Dengeli bir iliskide gucun surekli ve duzenli el degistirmesini gerektirir. Yetki ise farkli bir kavramdir. Her yetkili olan guclu olmayabilir ve guc yetkiyi bastirir. Ornegin, parayi guc kaynagi olarak kullanarak rusvet verenler yetki kullanimini engellemis olur. Bu yuzden de guc>yetki... diye baslayip devam ediyor. Burada da sanirim o kabul esas alinmis; yani denge oldugunda da zaman zaman yonetirsin, zaman zaman yonetilirsin. Ornegin, aksam yemeginde ne yenecegi karari ortak olsa bile bu iki gucun surekli el degistirmesinin sonucu ortaya cikmis bir karardir. Sen "Evde yiyelim", karsindaki "Disarida yiyelim" demis olabilir ama ortak karariniz "Bahcede yiyelim" ikinizin de esit guclu oldugunu, hem yonetildiginizi hem yonettiginizi gosterir. Bu alanin bilimleri "ne yonetilirim, ne yonetirim"i cok net reddediyor. Ustune kurulan her calisma "Bir kisi varsa yonetimden soz edilmez, ikinci kisi geldigi anda yonetim kavrami dogar ve devam eder, hic bitmez" diyor. Onlar da bu calismalari baz almis olabilirler.

Belki bunu derecelendirmek daha mantikli olabilirdi. Ornegin 7'lik olcekte ne kadar yonetilip ne kadar yonetmeyi sevdigi sorulabilirdi. Bu kabul ile tam ortayi isaretleyerek aslinda "Yonettigim kadar yonetilirim" dedigi anda "Ne karsimdakini yonetmeyi ne karsimdaki tarafindan yonetilmeyi seviyorum" demis olabilirdi.

Seninle ayni dusuncedeyim de, "Kisilerin bakis acisi bu olabilir" diye niye onlari savundum, onu da ben bilmiyorum. Otobusu de kacirdim, bir sonrakine bineyim bari. :)


@godoşu beklerken'in alttaki cevabına cevap (Ortalığı kirletmeyeyim dedim)
"dışarısı ve ev iki geçerli istek iken bahçe istenmeyen fakat uzlaşarak varılan bir üçüncü şık. iki karakterin de istediği olmuş değil" kısmını şöyle açıklayabilirim: Benim verdiğim örnekte zamanda bir atlama oldu. Yani biri "Evde yiyoruz" dedi, diğeri "Dışarıda yiyoruz" dedi. Diğer cümlede birden bahçede yediler. Şimdi burada şöyle bir durum var. Evet, bütünsel olarak baktığında bir yönetim olmayabilir ama bu zaman içindeki bileşkelerinin toplamı. Yani bu karar birdenbire verilmiyor. Tartışılıyor ve tartışılırken yönetim bir birinin bir diğerinin elinde oluyor. Zamanın sürekliliği içinde yönetim devam ediyor. Örneğin, biri "Hayır, evde", diğeri "Hayır, bahçede" dediği anda bir biri yönetimi eline alıyor, bir diğeri. Ama tersi olsaydı "Tamam, senin dediğin olsun, dışarıda" dese ilki, diğeri de "Yok, senin dediğin olsun, evde" derse, bu sefer de yönetimi birbirlerine devrederek hala bir yönetimden söz ediyoruz. Tabii bu yönetim güçlerinin bileşkeleri en sonda 0'a ulaşmış olabilir ama süreklilik içinde yönetim bir birinde bir diğerinde. Bu "iyi yönetici" olmadığı anlamına gelir ama yönetim kavramının olmadığı anlamına gelmez.

Bu durumda birisi "Yemeğe gitmiyorum" dese ve yemeğe gitmezse, yönetim onun elinde olmuş olur. Çünkü istekler de statik değil, zaman içinde değişiyor. Kişinin de isteği değişiyor. Bu yüzden, o anda ayağını sertçe basıp "Hayır" dediği anda güç onun eline geçmiş oluyor. Kararsızlık durumları da krizden ziyade süreç oluyor.

Demokrasi de benzer bir şekilde tanımlanıyor. Yani büyük resimde demokrasi elde edilebilir ama süreklilik içinde imkansızdır. Yönetimin yönleri ve büyüklüklerinin bileşkesi demokratik de olabilir, başka türlü de.

Anketteki like'ı ise şöyle yorumluyorum: Eğer elindeki gücü kullanman veya karşı tarafa teslim etmen için her türlü uygun şart hazırsa senin doğandan ne çıkar?

Ben optimizasyoncuyum, sayısalcıyım, matematikçiyim. 10 sene önce aldığım dersten hatırladıklarım bunlar :)

6 çıktım :(

28 çıktı. nereye gidiyoruz şimdi ? psikoloğa mı ?

16 çıktı.
Not: linki açmadım.
Not: kendim kendime narsizm puanı verdim, kendime torpil geçtim, sevdiğim insanlara torpil geçerim. Kendime de 16 üzerinden 16 puan verdim.

Your Total: 6

ozguvenime sicayim :(

Your Total: 10

(bkz: güzel ama ingiliççe)

şerefsiz çıktım, 22.

Authority: 5.00
Self-Sufficiency: 2.00
Superiority: 3.00
Exhibitionism: 1.00
Exploitativeness: 3.00
Vanity: 3.00
Entitlement: 5.00

***

self safişınsi 2 ama authority 5, superiority 3. ruh hastasısın demek oluyo sanırım bu sajhfjsakl. kendine yetemeyen lider mi olur?

@donut: ben tatava yapmasam, o yapmasa o donutlar sana kalmazdı bi daa düşün XD

sinegoz.com

(bkz: another year)

the selfish giant

(bkz: lost in translation)
örnek verdiğin filmi bilmiyorum ama sakin,hüzünlü ve güzel bir film bu da

lost in translation'ı çok çok severim. en az 5 kere izlemişimdir, ama andığım filmlerle pek benzer değiller.

another year ve the selfish giant'ı izlenecekler listeme aldım. önerilere halen açığım.

beginners

beginners izlendi. mike mills'in hayranı olundu.

şunlar nasıl:

-mary and max
-medianeras
-angel-a
-wristcutters

before sunrise, before sunset, before midnight 3'lüsü; sırayla başla.

@omg
bunları izlemedim, izleyeyim.

@baba jo
linklater hiç sevmiyorum (bkz: overrated). ayrıca da andığım filmlerle ilgisiz bir üçleme.

everything is illimunated mı ne vardı :Ç

tek kullanımlık, kullanıp atıyosunuz sonra yenisini alıyosunuz

Bende var öyle etek, doğru kuru temizlemeye götürüyorum.

Sadece kuru temizleme oluyormuş :)

www.cleanipedia.me

The Do Not Wash symbol is the standard wash symbol with a cross through it. If the label instructs you not to wash the item, it will have to be dry cleaned after it gets dirty – see the section on Dry Cleaning Symbols below.

Kendimden örnek vererek soruyu cevaplayayım. Ben böyle uyarıları hiç sallamıyorum ve tamamen içgüdüsel davranıyorum. Kumaşı şöyle bir yoklayıp, ilgili giyim eşyasını sağa sola çevirip baktıktan ve bu esnada eşyayla aramızda oluşan bağ vasıtasıyla 6. hissimin bana "yıka" veya "yıkama" şeklinde gönderdiği mesajdan sonra faaliyete geçiyorum ki bu genelde makinenin narin programında kısa süreli (15-30 dakika) yıkamak şeklinde oluyor. Tabi bu esnada, yıkama sonunda giysi kullanılamaz hale gelirse ne gibi bir hissiyat içerisinde olurum, mesela ağlar mıyım gibi riskli durumları da değerlendiriyorum.

Eğer böyle etek, pantalon, gömlek falan gibi giysiler "do not wash" uyarısı içeriyorsa, mümkünse giysi kategorisinde yer almasın ve bizi de üzmesin. Ne yani her seferinde kuru temizlemeye mi götüreceğim ben bunu? Hiiiiç işim olmaz. Eğer bu bir palto, mont, ceket v.b. tarzda bir şey değilse yukarıdaki değerlendirmemi yapar, içgüdülerime güvenir ve direkt atarım makineye. Hatta bazen ceketi, paltoyu da atarım o anki ruh halime göre. Şimdiye kadar da hiç bir kıyafetime bir şey olmadı bu yüzden. Ya en olmadı şöyle bir elimde yıkarım.

Bu eteği riske atamam ya, çok beğenerek aldım. Çok da sıra bekledim tek parça için. :)

Sanırım su ve deterjan değince kumaş yapısı bozuluyor, rengi soluyor akıyor gibi. Organik boyalarda filan öyle oluyor o yüzden kuru temizleme denilmiş olabilir.

Elde haşince çitilemeden yıka.

denilebilir

@senialan

(git: 923592)'daki soruya cevap verip, sonra kendi cevabıma "sıra örneğinde 'do you mean me' kullanılması uygun olmaz. 'me?', 'is it me?' denebilir" diye edit yaptım.

sonra aklıma takıldı "'denebilir' yazdım ama 'denilebilir' mi olması lazım?" diye...

ilave: "denilebilir" olarak düzelttim.

edit: en iyisi ilk yazdığım haline getirip bir parantez açayım. :)

ikisi de doğru gibi bence.

etken: "demek"

edilgen: "denmek"

olduğuna göre (söylemek, söylenmek gibi)

böyle bir durumda doğrusunun "denebilir" olması gerekmiyor mu? "denilebilir" iki kere edilgen yapılmış sanki?

bence de denebilir olmasi gerekiyor. ayrica mesela "melih gokcek denilen sahis" yanlis bir kullanim. "melih gokcek denen sahis" olmali. buradan "denebilir" daha dogru gibi geliyor bana.

doğrusu denebilir. Denilebilir'de gereksiz edilgenlik var.

aynı anlamı verebiliyorsanız edilgen olan yanlıştır

ikisi de doğru.

denmek ve denilmek halinde iki ayrı kelime kullanıyoruz.

böyle bir dünyaya çocuk getirmek istemiyorum geyiğinin yanısıra insanların aslında daha çok bencilleşmesi, çocuğa para gömmek yada bakmakla uğraşmak yerine gezme, iş, kariyer eğlenme vb konulara eğilmek istemesi.

sorumluluk almak istememeleri, sevgi ihtiyaçlarını kedi, köpek vb gibi evcil hayvanlarla gidermeleri(neredeyse hepsi oğlum kızım vb der mesela)

Ne karşılarındaki partnerlere ne kendilerine güvenememeleri bu konularda, çocuk yetiştirme sorumluluğunun göz korkutması filan bence.

insanlar kendilerine ve içinde bulundukları ortama güvenmiyor.

bence asıl soru neden çocuk istiyorsunuz olmalı. çocuk bir insan niye ister ki? ne amacı var çocuk yapmanın? ne faydası var? insanlara böyle sorunca "yaşlanınca sana bakar" ne bileyim "soyunun devamı" falan gibi şeyler söylüyorlar. ki bana aşırı derecede saçma geliyor. çocuk yapmanın bencillik olduğunu düşünüyorum. "o kadar mükemmelim ki benden bir tane daha olmalı" fikri yatıyor gibi altında. yaşlanınca bana baksın diye 20 senemi bir çocuğa harcamak da istemiyorum, ben öldükten sonra soyumun devam edip etmediği de umrumda değil. hayatta yapmak istediğim çok fazla şey var ve çocukla bunların hiçbirini yapamam. çocuk yapmak insanın hayatını bitiriyor, hayatın o çocuktan ibaret oluyor o andan sonra.

"böyle bir dünyaya çocuk getirmek istemiyorum geyiği" aslında geyik değil, son derece mantıklı, haklı bir sebeptir. ayrıca maddi sebepler de var. bir çocuğa bakabilmek için her ay en aşa bin liraya ihtiyacınız var. millet ay sonunu nasıl getireceğiz diye düşünürken nasıl çocuk yapsın? ha asgari ücretle 3 çocuk yapıp fakirlikten ölenler de var ve onlar bizleri bencil görüyor aslında kendileri bencilliklerinden çocuk yapıp onları süründürüyorlar. ay neyse öyle işte.

çok büyük bir sorumluluk. ideal yetiştirilse bile (ki farazi bir şey bu söylediğim) mutsuz olma, yaşamak istememe ihtimali var. ben buna dayanamam, bu sorumluluğu alamam. bu yüzden çocuk istemiyorum.

her baktığım yerde pedofili, sapık, manyak görüyorum çünkü. böyle iğrenç insanların arasına masum bi çocuk yapmak çok bencillik gibi geliyor artık.

ben çocuk istemiyorum. anne olsam mükemmel bir anne olurdum buna eminim. bir akrabamızın çocuğuna birkaç gün ben baktım herkes aynı şeyi söyledi, sanki annesiymişim gibi baktım. kahvaltısını, öğle, akşam yemeklerini ben hazırladım. gece masal okudum, sütünü içirdim, ona ilaç kutularından robot yaptım. yemeğini yemediğinde elimde tabakla, kaşıkla peşinden koştum, oyun oynayarak yedirdim. gece sürekli kalkıp nefes alıyor mu diye kontrol ettim. bana 'rock, sen anne mi olmak istiyorsun' diye sordu :)
çocukları çok severim ama istemiyorum. çocuğumu koruyamazsam, birileri ona zarar verirse diye korkuyorum. istemememin en büyük sebebi bu. bir de ben çocuğuma mükemmel bir hayat sağlamak istiyorum, bütün çocuklar buna layıktır. fakat bunu yapabileceğimden emin değilim. çocuğuma meyve, et yedirebilecek miyim, iyi bir semtte yaşatabilecek miyim, iyi okullarda okutabilecek miyim, güzel kıyafetler giydirebilecek miyim, resim kursuna, baleye, yabancı dil kursuna gönderebilecek miyim, iş sahibi yapabilecek miyim, hasta olursa tedavi ettirebilecek miyim bunları yapamayabilirim. bir de ya engelli, yatağa bağımlı olursa 35-40 yaşına geldiğinde ben hala onu kaldırıp altından bezini alabilecek miyim, sorunlu bir çocuk olursa sürekli, yaşım kaç olursa olsun peşinden koşabilecek miyim buna emin değilim. çocuk sahibi olmak hayatta alınabilecek en ciddi karar, çok iyi düşünülmeli.

hepiniz zaten refah içinde doğdunuz da ahfhsjajfj.

argümanlar hep bayat, biraz daha okuyun, araştırın. bu konuda samimi bulduğum tek yanıt ; "çocuk istemiyorum" gerisi tırt nedenler.

ha bana sorarsan küçük hindistan kurmaya niyetliyim, sevgilimin haberi yok henüz, duymasın shdhshfjf.

Cevabi burada:

eksisozluk.com

valla ben o kadar derin giremeyeceğim bu konuya, gayet büyük bir çoğunluk da cool olmak için ya da moda bu diye çocuk istemediğini söylüyor. genelde de yaşı küçük oluyor bunların. büyüyünce geçer.

çocuk istiyorum, hem de birden çok olsun. istemeyenleri de anlamıyorum. bazıları çok fazla ürüyor. aklı başında insanların daha çok çocuk yapması gerek. bu mantıkla düşünün derim. iyi düşünmeler, hepinize kolay gelsin.

çocuk yapmanın salaklık olduğunu, çocuk istemenin bencillik olduğunu ve bunların farkında olduğu halde çocuk yapanın şerefsiz olduğunu bildiğim için... herkes anne/baba olmak zorunda değil. gerçekten çocuk sahibi olmayı haketmiş anne/baba oranı 1%'i geçmez. bir insana sadece anne ya da baba diye saygı duyulması, sevilmesi de ayrıca mallıktır... nefret sebebidir asıl haddi olmayanın çocuk sahibi olması, o kişiden tiksinme sebebidir... bu şartlarda az kişi çocuk istiyor denemez bile, hala olması gerekenden çok daha fazla isteniyor...

Ben istemiyorum demiyorum ama iyi bir hayat sunamayacaksam cocuk yapmayacağım diyorum. Sirf annelik duygusunu tadabileyim diye cocuk yapmak cok bencilce bir sey.

kendi adıma ben hala liseliyim, hatta benden daha olgun liseli gençler vardır eminim dolayısı ile kendimde baba olma mayası görmüyorum, ama ilerde ne olur bilemem tabii şimdiki istemiyorum şimdi için geçerli

ben de cocuk istiyorum. cok degil ama bakabilecek kadar bence guzel bir sinir.

tek cocuk olmasini istemem sanirim, anasina da sormak lazim. en buyuk emegi o veriyor olcak.

Is donup dolasip ekonomiye geliyor. geliri iyi olan birisi, evliyse de 2-3 cocuk yapiyor. Iyi degilse de 1 taneyle yetiniyor. Buradakilerin cevaplari da bu yonde bilgi verici degil, duyuruda evli orani %5 filandir. Bekara cocuk yapmamak kolay.

@ucanspagetticanavari, evladım sen yapma zaten çocuk mocuk, cidden, senden bir tane fazla zaten bu dünya içine, sen patates kızartmaların, heinz ketçap ve mayonezlerin ve burgerlerinle mutlusun, rica ediyorum "doğal hayat"a karışma, bak rica ettim, hobi olarak bile karışma.

kız çocukları iyidir be, dünya şekeri hepsi, olursa güzel güzel yetiştirin derim, olmazsa da sağlık olsun zaten.

ileride maddi olarak ona yetebilecek olsam da manevi olarak yetebileceğimi sanmıyorum hiçbir zaman.
kesin istemiyorum diyemem ama şimdilik düşüncem bu yönde.

sorumluluk + para + vakit
hepsinden birer parça var. maddi durumun iyi değilse çocuğuna da iyi gelecek sağlayamama gibi endişen oluyor. sabah 8 akşam 6 hele bir de cumartesi çalışan özel sektör çalışanıysan yorgun argın eve geliyosun bitiyosun. vaktin de kalmıyo. bu gibi bir hayatta 1-2 saat bile benim olsun gözüyle bakıyor insanlar. sonuncusu da tabi ki sorumluluk.

gerçekten şunu anlamıyorum ben, biri çıkıp açıklasın lütfen. aklı başında insanlar bakabilecekleri kadar çocuk yapınca veya hiç yapmayınca, çok üreyenler kendini mi tutuyor acaba? onlar üreyince, sonuç böyle oluyor işte, biraz da buna kafa yorun bence.

4 çocuğum olsun istiyorum.

Bu ülke hiçbir zaman çocuk yetiştirmek için doğru ülke olmadı, asla da olmayacak. Buradan girersek, çocuğumu hem kafa ve yürek olarak kirlenmiş hem de toprak şu bakımından saf olmayan bir dünyaya getirmek istemiyorum diyen insanlar hep vardı, hep olacak. Şu ülkenin siyasi geçmişine bir bakın allah aşkınıza, ne zaman çocuğu sokağa salacak kadar güvenli oldu. Kahvelerin tarandığı yıllardan biraz sonra doğmuşum ben misal. Batman'da sokağa çıkma yasağı olurdu akşam, biz orada otururken.
Ama ben sokağa çıkma yasağını değil, babamın yasak saatine az bir şey kala beni helva almaya götürdüğü anı hatırlarım. Velhasıl hepimiz mükemmel olmayan zamanlara, saçma coğrafyalara doğduk.

Doğurmamak için dolu sebep sayabilirim, bir çoğu çok mantıklı olabilir. Zamandan, paradan, emekten, korkudan, tehlikeden, ülkeden, sağlıksız besinlerden, hastalıklar ve ölümlerden bahsedebilirim. Gelecek verememekten de.

Ama ben doğuracağım. Anne olmayı hep istedim, sevdiğim adama bakınca çocuğumuzu onun kollarında görmeyi istediğimi her defasında daha iyi anlıyorum. Benim için sadece istemek ve onu kucağımda tutma arzusu yeterli. Tüm mantıklı sebepleri elimin tersiyle itebileceğim kadar da kuvvetli

bir de çocuk istemeyen insanları tuhaf bulma durumu var. kesin ileride ister, şimdi istemiyorum dediğine bakma. eşin isterse ne yapacaksın? gibi. benim eşim de benim gibi olur zaten, diyelim ki istiyor o zaman gider kendi gibi çocuk isteyen birini bulur baba olma duygusunu yaşar. bir önce yazdığım cevabımdaki düşüncelere sahip bir insan düşüncesini değiştirmez zaten.

en fazla 1 olmadı 0 da olabilir, hayatımın hiçbir döneminde evlenmek ya da çocuk sahibi olmak için ölmedim eski sevgilim de aynen benim gibiydi kadın olmasına rağmen üstelik 28 yaşındaydı, en fazla bir tane isterim eğer olmama durumu varsa hiç sorun değil sevdiğim kadından önemli değil.Çok fazla insan aile ortamı falan da sevmem ben.Evcil hayvan bile büyük sorumluluk hele ki çocuk maddi manevi olarak ihtiyacı olanı vermek çok zor yoksa yapması basit ve zevkli ama saldım çayıra mevlam kayıra diye çocuk büyütemem.Türkiye her geçen gün daha da kötüye gidiyor tek çocuk bile ciddi gelir ister, hem çocuk olunca evlenince falan ilişkilerine ski tadı kalmıyor bence

çocuk yapmanın salaklık olduğunu, çocuk istemenin bencillik olduğunu ve bunların farkında olduğu halde çocuk yapanın şerefsiz olduğunu bildiğim için...

Bunu diyen ergenler var. adam 20 yaşında boyundan büyük laflar ediyor.

Gerçek hayata gelince, benim zar zor geçinen eniştem 2 çocuğunu öyle yetiştiriyor ki, kim görse başarı/zeka/fizik olarak hayran kalıyor.

Onun 4-5 kat fazla maaşa sahip diğer bir akrabaların ise çocukları mal gibi.

Kısaca çocuk yetiştirmek para mevzusu değil, sevgi ve ilgi mevzusudur.

Tarihte en basitinden adnan kahveci, Kennedy vb gibi adamlara bakın çoğu sosyal-ekonomik olarak en alt sınıfların ailelerden çocuklarıyken en tepeye çıkmışlardır.

paramız yok filan nispeten bahane. Sorumluluktan kaçış var.

çünkü yeterince çocuk yapıyorlar zaten. benim de yapmama gerek yok, inanılmaz masraflı bir şey. zaten daha kendim hiç bir şey yaşamadım hayatta, çocuk yapıp iyice dibe batmak istemem. hoş,gerçi istesem de yapamam ama fikrim bu işte.

akli basinda olanlar da cok uresin bence sikinti yok da adi ustunde akli basinda olanlar 10 tane cocuk yapmaZ ki?

cok ureyenin cocugunun egitimi gelecegi gibi bir istegi, karamsarligi olmaZ ki?

hadi onu gectim kadinin muhtemelen calisan bi kadinin bunlari saglayabilecek fiziksel ve psikolojik gucu var midir?

bunun bakabilecek olmasa da optimum bi siniri vardir bence ya da olmali.

Ben de bu soruyu soranlara şaşırıyorum.

Herkes herkes gibi yaşamak zorunda değil. Şahsen hiç merak etmiyorum kim neden çocuk yapar.

1. sebep: Çünkü türkiye'de yaşayan ve kaybetme korkusuyla dolu bir insanım. Bu ülkede, arkadaşımın kızı, feribot kazasında sırf başkalarının sorumsuzluğu ve savsaklığı nedeniyle hayatını kaybetti. 5 yaşındaydı.

eksisozluk.com

2. sebep: Çünkü bir şeyi mükemmel yapamıyorsam, onu mükemmelleştirmeye çalışmak gibi bir takıntım var. Çocuğum mu oldu? Dünyanın en güzel şartlarına sahip olsun isterim. Başkalarının ne farkı var? Yok. Benim çocuğum da dünyanın en mükemmel şartlarına sahip olarak büyümeyecek. Ortalama bir hayat yaşasın diye mi geldi dünyaya? E herkes bu durumda zaten, 1 fazla olmasının lüzumu ne?

3. Gittikçe boktanlaşan, gittikçe yaşlandığım ve günün birinde yalnız bırakacağım bir insanı dünyaya getirmenin faydasını göremiyorum. Neferkitty'ye sonuna kadar katılıyorum, ne düşünüp hissediyorsam onları yazmış.

Zamanında konu ile ilgili şöyle bir duyuru açmıştım.
eksiduyu.ru
Ülkenin durumu falan filan değil, içimden gelmiyor. Bir gün istemeyi istiyorum ama zorla istemeye çalışmakla da olmuyor. Ben arkadaşlarımın çocuklarını bile kucağıma alamıyorum bir dakikadan fazla. "Velet, aradan çekil. Ananla/babanla konuşmak istiyorum" diyesim geliyor.

Hamile olmak fena olmazdı kusmadığım sürece de, sonuçta sevdiğin adamdan bir parça var içinde ama doğarsa çok kıskanırım ben o çocuğu.

31 yaşındayım. Ben çocuğum, ona nasıl bakayım. Geçen gün ütüyle dirseğimi yaktım :(

Köyde, kırsalda yaşasaydım yapardım.

40-45 arası belki isteyebilirim. Dede der evladım bana.

Artık ben de çocuk istemiyorum. Önce maddi zorluklarını düşündüm, sonra manevi zorluklarını. Özgürlüğümü ne kadar kısıtlayacağını düşündüm. Ne kadar zor olabileceğini. Yaşanabilecek en kötü ihtimalleri. Çok zor ya. Ben baş etmek istemiyorum. Çocuklara bayılıyorum, annelik deneyimini biyolojik olarak yaşamayı da istiyorum, ama hayat boyu anne olmak istemiyorum ya. Nasıl gaza gelmişsem demek ki daha önce...

7 ay evvel çocuk istemeyenlere şaşırmama da anlam veremedim şimdi. :)

Ben en az iki tane istiyorum. Yavrularıma güzel bir istikbal sağlayacak kadar param olsa ve eşim de doğurmaya istekli olsa sonsuz sayıda yavrum olsun isterim. Baba olmak için kuduruyorum. Hepsine verecek kadar çok sevgim var. <3

Çok büyük bi' sorumluluk. Hele Türkiye gibi zar zor yaşadığımız bir yerde onun maddi ve manevi yükünü üstlenmek... Hadi maddi şartlar bir şekilde sağlandı ve istediği hayatı yaşayabilecek ortam kuruldu, peki ya psikolojisi? Bilemiyorum.

Olur da bir gün kendimi bir çocuğun maddi ve manevi sorumluluğunu üstlenmeye hazır hisseder ve bu işe girişirsem de evlatlık alacağım. Kimsesiz, hiçbir suçu olmamasına rağmen berbat koşullarda yaşam mücadelesi veren binlerce çocuk var; onlardan birine el uzatmak ve hayatını elimden geldiğinde güzelleştirmek isterim.

çocuk yapan arkadaşlarımın hemen hepsi cocuklarını kazayla yaptı (korunmayı bilmiyor dallamalar)
ben de şahsen kaza eseri olduğumu biliyorum.
burada yazan pek çok dümbük de kaza eseri.
Sonuç olarak bilinçli çocuk isteyen kesim çok küçük bir kesim aslında. Hep kaza kaza :)

kadınların istememe sebebinin temelinde çocuğunu doğurmak istediği adamla henüz tanışmamasıymış. erkeklerde de durum aynı mı bilmiyorum.

@duhan
Bir kadın çok sevdiği, iyi bir baba olacağından emin olduğu erkekten de çocuk doğurmama hakkına sahip. Aynı şekilde erkek de çok sevdiği, iyi bir anne olacağından emin olduğu kadından çocuk yapmama hakkına sahip. Anne baba olma hakkımız olduğu gibi olmama hakkımız da var. Halbuki bu dediğinizin doğru olduğunu kabul edersek anne baba olmak bir mecburiyete dönüşür. O zaman da anne olmayan kadın eksik, anormal kadın haline gelir. Haliyle bayağı cinsiyetçi bir yaklaşım oluyor dediğiniz yaklaşım.

evrimsel bir şeymiş o. doğruluğunda ısrarcı değilim. kendimde de test etmiştim bunu. evet baba olabilir bu kişi diye düşündüğüm birisi olmuştu. sonra kayboldu bu istek. onun dışında hiç düşünmedim. çocuk dünyaya getirmek için hiçbir mantıklı sebebim yok.