Ekşi Duyuru

Hard diski cikarip SATA kablosuyla yeni bilgisayara baglayacaksin.

EaseUS Todo Backup ile klonlayacaksın.

@evrim halkasi: yani direkt usb kablosu gibi, bir ucunu eski hard diske, bir ucunu da dizüstü bilgisayarıma mı bağlayacağım?

Valla biz "olmaz, window sifreli" falan diyorduk ama bi taktik, direkt gordu dosyalari. Hicbir sey istemedi kopyalama sirasinda.

Haci
Harddiski cikartacaksin eski laptoptan
Harddisk kutusu alacaksin
Harddisk in cikisi sata onu usb ye çevirecek
Yeni pcse kppyalayacaksin

@kingcrayx kopyalam yetmez, klonlama yapılmalı MBR'yi napıcaksın? bilgisayar açılmaz MBR yi de kopyalamazsan.

@anonymice: direkt çıkar-çalıştır tipi değil midir bendeki hard disk? :(

meb, eğer sadece data kopyalaycaksan kingcrayx in dedigini yapman yeterli. ama hardisk diger bilgisayarda da calıssın, windows ondan olsun gibi bir dusunce ıcındeyse. yani windowsu calıstıracaksan takacagın harddiskte, klonlama lazım.

@anonymice: binlerce fotoğraf, binlerce şarkı, e-kitap arşivim var. sadece bunlar kaybolsun istemiyorum. tabii işimi hallettikten sonta eski yerine yeniden takıp çalışsın da isterim. o zaman uygun değil mi @kingcrayx'in dediği yöntem?

meb. o zaman uygun .

bazen. sonra düzeliyorum. onlarında yapamayıp benim yaptığım bi ton şey oluyor.

hemde nasıl bro benim yaşımda adam mercedes den inmiyor mu bir özeniyorum bir özeniyorum sorma valla. Zalım hayat diyorum kitaplara sarılıyorum.

hmm iyiymiş diyip geçiyorum. freetakilir ın dediği gibi.

Cogu zaman kendimi kiskanirken buluyorum. Mal mulk icin o kadar kiskandigimi soyleyemem ama benden daha iyi kendini gelistirmis ve evet daha yakisikli insanlari kiskaniyorum. 26 yasinda tarzan gibi ingilizce konusurken iki uc dil bilen adami kiskaniyorum. Gibi gibi

hayir hissetmiyorum, 'ya keske bende de olsa' 'keske ben de bunu yapsam' tarzi seyler bana sadece ilham kaynagi oluyor. eger guzel bir fikir oldugunu dusunursem, kendim yapip yapamayacagimi, ya da kendi yasam sartlarima nasil uyarlanabilecegi konusunda dusunurum. herkesin bir yasam dinamigi var, bu sekilde kiyaslamalara girmek mantikli degil. baskasinin her yaptigi/sahip oldugu size uygun olmak zorunda degil. oncelikle kendi beklentilerimize ve isteklerimize odaklanmak lazim. yapmadigim/yapamadigim bir seyi yapan biri icin yaptigi sey onu da mutlu ediyorsa, mutlu olurum, o kadar.
guzellik yakisiklilik fazla takilmayin, degistirebileceginiz seyler degil, ayrica fazlasiyla goreceli seyler.

bu sekilde hissediyorsaniz bunu yapici hale getirerek kullanabilirsiniz. biri bir seyi yapiyor olabilir, siz ya onu yapmak istediginizi fark edersiniz, ya sizin ilgi alaniniza girmez. ilgi alaniniza girmiyorsa, o kisi yapti diye yapmak davranis bozuklugu olur. ilgi alaniniza giriyorsa, onlarin neden yapip sizin neden yapamadiginiza bakin ve yapabilmenin yollarini arayin. hatta o kisiyle konusun, fikir alisverisinde bulunun, kendi imkanlariniza uygun bir yolla yapmaya calisin.
aslinda duyuru da bir anlamda bu amaca hizmet etmiyor mu? farkli farkli bir suru insan yaziyor, kimisi kariyeri hakkinda kimisi gidecegi yer hakkinda fikir istiyor. insanlar birbirine yardimci olmaya calisiyor. baskasina verdiginiz bir cevaptan alakasiz biri etkileniyor, faydalaniyor.

cok paraniz olur ama bunu degerlendiremezsiniz, hic paraniz olmaz ama dunya kadar sey yaparsiniz. bunlar ufkunuzun genisligi ve azimle alakali. eger aileden zengin degilseniz, degilsinizdir buna da yapacak bir sey yok. ufkunuzu genis tutarak elinizdeki imkanlarla neler yapabilirsiniz ona odaklanin, sorun, sorgulayin, arastirin. onun icin de artik inanilmaz bir bilgi paylasimi var internette, ozellikle bu tur paylasima inanan insanlar cok guzel ve sistematik bilgi paylasiyorlar (kucucuk bir ornek olarak burasi gibi) bunlari degerlendirebilirsiniz.

edit: bu arada hemcinsleriniz demissiniz, ben soruyu yanlis anlamis olabilirim. ben genel olarak baskalarinin yasamlari ile kendi yasamlarimizi kiyaslamaktan bahsetmistim.

@tncserap'a son iki maddesi dışında kesinlikle katılıyorum.

üzerine uzun süre fikir yürüttüğüm bir konuda benden daha farklı bir şekilde düşünmüşse kıskanıyorum bunu nasıl düşünemedim diye fakat maddi boyuttaki herhangi bir şeyi asla kıskanmıyorum.

@trumanshow bu özgüveninle hemcinsim olduğunu bilmesem de moralimi bozdun. :)

aynen onlar yapabiliyor ben niye yapamıyorum diyorum evet.

Açıkçası zamani olabildiğince kendime harcıyorum ozellikle bisiklet ve vg antrenmanlari ile. Maddi yönden de fena durumda değilim. Fiziki ve karakter olarak da bi yamugum olmadığı yönünde bu yaşıma degin olumsuz bir durum dönüşü almadim. O sebeple daha iyisi hep vardır ama siz kendinizi gelistirmek icin caba harciyorsaniz moral bozacak hiçbir durum yok.

eskiden bu duygularin ustesinden gelemiyordum ama artik eser yok. hic umrumda olmuyor. yapiyor da bana mi yapiyor?! benim onun basarilarindan vs kazancim ne ki? zaman kaybi diyorum geciyorum.

benden iyisini çok kıskanmam, ama benden kötüsü (her anlamda) benden iyi yere gelmişse kıskanıyorum.
yani mesela güzel kadını severim, akıllısını daha çok severim falan ama benden salağı benden daha iyi bi konumdaysa falan çok koyuyor. aslında bu senin soruna tam cevap değil herhalde ya da herkeste olan bir şey.

Zekada ezilmek bana da çok fena koyuyor. Kalanlar kıçımın kenarı.

Zeka, kariyer ve tip olarak kendime güvenim tam ama yalan yok sosyal olmak açısından hemcinslerime göre kendimi eksik görüyorum. Gerçi artık buna hiçbir şekilde üzülmüyorum ama maksat cevap olsun.

kişiye göre değişir. eğer ne oldum delisi, gösteriş meraklısı, elde ettiği bu şeyden dolayı triplere girmiyorsa onun adına seviniyorum. o yapabiliyorsa ben de yapabilirim diye motive ediyor beni. ancak elde ettiği en ufak şey için bile hava atmaya çalışan insanlara tav oluyorum. mesela çok girmek istediğim bir okula giremedim. başka bir arkadaşım hem istediğim bölüme hem okula girdi. çok yakın değildim ancak iyi biri ve onun adına çok sevindim.

şu an yaşıtlarım üniversiteden mezun oluyor. baya baya millet mesleğini bir "güç gösterisi" olarak kullanıyor. özellikle hukuk ve tıp gibi bölümlerin mezunlarında daha fazla bu. üniversiteyi bitirmedim henüz ancak kazancım gayet iyi ve sevdiğim işi yapıyorum. şimdi bunlara bir şey desem kıskanıyorsun denilecek. halbuki diğer tarafta okulu bitmeden şirket kurup çok daha iyi kazanan arkadaşlarım da var ve ne güzel başarmış adam diye seviniyorum. hatta çevremde böyle insanların olması mutlu ediyor beni. yani karşımdaki kişiye çok bağlı.

Hayır.
Bi insanın benden daha zeki olduğu da ayak üstü nasıl ölçülür bilmiyorum.
-Abi suç ve ceza okudum
-Yapma işte bunu yapma :(
Başka insanın zekasını kıskanacaksanız teslayı falan kıskanın.
-Abi adam inşaatta amelelik yapıyormuş, sonra kazandığı paraya bi arsa almış ev dikmiş, şimdi koskoca müteahhit. İnsanda cesaret olacak ağbi.

Türkiyenin en kıskanılan tipini özetledim sizlere.

benim yaşlarımda iyi derece müzik aleti çalanları kıskanıyorum açıkcası.

kıskanmak değil de bendeki özenmek. mesela yalnız olduğum zamanlarda en yakın arkadaşlarım kafalarına göre kız arkadaş bulduğunda bende özeniyorum.

kariyer anlamında bu salak nasıl buralara gelmiş dediğim insan çok var. Görünüş olarak yakışıklı birini gördüğümde kıskanmıyorum ama keşke ben de yakışıklı olsaydım diyorum içimden tabi. Para ve maddi durum olaylarını kıskanmıyorum. Bilgi birikimine de ciddi saygı duyuyorum.

Trumanshow +1

Ben yalnızca benden daha çok seyahat edebilenleri kıskanıyorum. Aslında kıskanmak değil de, imrenmek diyelim. Bir de insanlarla iyi iletişim kurabilenleri. Bir de insanların uyruklarını kıskanıyorum ben. Hani şu huzur içinde, refah içinde yaşayan ülkelerin insanlarını.

Şu ana kadar hiçbir kadının güzelliğini kıskanmadım çünkü ben kendimi beğeniyorum. Dış görünüş konusunda hiçbir kompleksim yok. Benden güzelse de oha ne kadar güzel kızmış der geçerim. Başarı ve zeka konusunda da kimseyi kıskanmam. Elbet benden eğitimliler, başarılılar ve zekiler vardır ama ben de bu konuda fena değilim hani. Hayatta elde etmek istediklerimin çoğunu elde ettim. Hayattaki başarılarım beni doyuruyor yani, hazımsızlık çekmiyorum. Para ise şu ana kadar hiçbir zaman benim hayatımın merkezinde olmadı. Hiçbir zaman parasız kalmadığım için olabilir (dikkatinizi çekerim, galaktik ölçüde zenginim demedim, yalnızca şu ana kadar kimseye muhtaç olmadım. Çalıştım, kazandım, kazancım beni mutlu etti. Ailemin de maddi durumu kötü değildi demek istedim). Tamam, parayı çok severim, kabul ama para benim kıskanabileceğim türde bir şey değil.

Hemcinsimle ilgisi yok bu durumun. Eğer moralim bozulursa, bunun kadın-erkeklikle ilgisi yok. Güzel bir kadını kıskanamam; delicesine hayran olurum, dibim düşer. Güzel bir manzaraya bakar gibi izlerim. Aynı şekilde birinin uğraşa uğraşa edindiği bir şeyi de kıskanmam, takdir ederim ve hem kendime hem başkasına 'Uğraşınca oluyor, demek ki uğraşmıyorsun' derim.

Kıskanma değil 'O niye yapıyor' olmaz bende hiç ama kendi kendime 'Ben gerizekalıyım. Allah da benim belamı versin' dediğim bu ara delicesine oluyor. Hatta, şu ara ruh halim şuradaki siyah bulut gibi
www.youtube.com

Ama bunun diğer insanlarla da ilgisi yok. 'X kişi şunu yapmış, ben şunu yapamamışım' değil, daha çok 'Ben şunu neden yapamıyorum. Düpedüz gerizekalıyım ben' durumu var. Yoksa, diğer bir kişi ister tek başına aya çıkacak kadar yetenekli olsun, ister ayakkabısını bağlayamayacak kadar beceriksiz olsun. Bir de sinir olduğum bir laf var, o da 'Yapan nasıl yapıyor'. Ne bileyim nasıl yapıyor, yapanın nasıl yaptığını bilsem ben de yaparım. Nasıl yaptığını söyle, ben de yapayım.

Güzellik konusunda kıskançlığım yok, olamaz da. Ben taş veya iğrenç olduğumdan değil, taş olana güzel güzel baktığımdan. Kendi kendine yetiyor tipim, o yüzden o konuda kıskanacak çok bir şeyim yok. Sosyal ilişkiler konusunda arada oluyor, arada olmuyor. 'Ambivert' denilen insan tipindenim, parti insanı değilim 10 yıl öncesi gibi ama konuşurum, laflarım. Kariyer olarak idare ediyorum, daha iyisi olacak zamanla. Para zaten aramıyorum, geçindiğim kadarı yetiyor. Daha fazlası olsa olurdu, ihtiyacım olan temel bir iki şey var ama olmazsa da dert değil ve kıskanmak aklıma gelmez. Yine de kendime yetemediğim alanlar var ve bu ara o alanlara muhtacım.

Çalışarak elde edilen, salt emekle ulaşılan konumlar çok da radarımda değil açıkçası. Çalışarak herkes yapabilir demek ki.

Fakat çalışmadan sahip olunan durumlar var. Mesela güzellik, mesela zengin bir aile, çocukluktan itibaren imkanlarının geniş olması, gibi gibi. Kişinin kendi tercihinde olmayan şeyler bunlar. Özellikle de güzellik.. Herhalde bi kadının sahip olabilecegi büyük şanslardan bi tanesi.

Böyle insanlara denk gelince ne kadar şanslı olduklarını düşünüyorum sadece. Sonra kendime dönüp halime üzülmekten, onları kıskanmaya fırsatım olmuyor.

yoo çok oralı olmuyorum

maşallah hocam mütevazi bir tipin var.
ibret aldım.

of orda boşluk varmış yahu, popon ne esnekmiş dicektim.

popo kısmı benim de dikkatimi çekti
biliyorum görmüştüm seni daha önceden

Zayıfım diye sızlanıyordun. Kilon iyi bence.

her an dostane bi tavırla çiğ köfte yoğurmaya başlayacakmışsın gibi duruyosun abi, sevdim ben samimi ve güzel, kaybolsam "pardon bakar mısınız" diye yanaşıp yol soracağım ilk adam, rispek

@jonestown + @limoncello: bende her şey var ama öyle bir popo yok, merak etmeyin :P

@der meister: teşekkür ederim. bir gün yollar kesişirse, çiğ köfte ısmarlayacağım sana.

@haydi bre: o zaman 58'dim, şimdi 57'yim.

Dünya Karate Şampiyonu Rafael Aghayev'e benzettim.

aghayev.pro

Samimi, hoş sohbet bir insan gibi duruyorsunuz.

Popo yanılgısı güldürdü. :)

Abi kıyamam sana lütfen güneş gözlüğü al, bak kısmışsın, ağrı yapar.

acemi +1, siyahi aplalar normalde de hiç ilgimi çekmez zaten, benim için ocak dışı

güçlü bir kadın evet. keşke jay z ile hayatını birleştirmeyip, başka bir şeyler yapsaydı. tidal olayından ve son albümünden nefret ettim.

Tatlılık mı? Beyonce tatlı denebilecek en son insan benim için. Sert bir karakteri var. Kadın dediğin biraz yumuşak görünmeli. Ben bu kadının yanına yaklaşmaya çekinirim. 2/10.

4/10

Makyajsız ve photoshop'suz fotoğrafları çok çirkin bence de.

@acemi + @chitosan: stylesatlife.com
bu linkteki halleri anlık videolardan ya da çekimlerden. bir de öyle baksak? :)

tatlı değil.

Ben beğeniyorum çok güçlü dik bir duruşu var .

güçlü kadın, iş bitirici bir duruşu var. güven veriyor. tam siyahi de değil melez kıvamında oradan aldığım +0.5 ile
7.5/10 diyorum.

@acemi: hahaha biliyordum bunu kastettiğini :)
allah aşkına o görsele inanıyor musun? "tatil anlarını paylaşacağı zaman" bile makyaj yapan kadın neden reklam gibi görselliğin ön planda olduğu bir olayda makyaj yapmasın?

1/10

Hayır yeniden hesaplanmaz. Kpssye girmedeb önceki yds puanları içerisindeki en yükseği alınarak hesaplanıyor kpss puanı. Ama kpss ve yds koşulu isteyen yerlerde yeni yds puanınızı kullanabilirsiniz. Bir sorun yok

20 bini gordum ilk defa bugun.

geçen hafta 33-35 binlerdeyken bugün 28 bini gören arkadaşım var. toplu alım etkisi sanırım.

3 haftadır 70-80 lerdeyim lanetli dediğiniz şey benim hesapta da var heralde.

24.000'lere inmişti bugün.

Bana pek normal gelmedi. Bazı insan böyledir ama, kilo almaya pek elverişli olmuyor. Ben de senin gibiyim.

Yaş önemli. Lisede biraz zayıf gibiydim. Omuzlarım falan geniş sayılır. Bacaklarım falan yapılıdır. Ama 60 kiloydum. Atletik bir tipim vardı. Karateye başladıktan sonra 70 kiloyu gördüm. Kilolu gözükmüyorum fiziksel olarak. Tipim yine atletik ama yüzüm biraz daha toplanmış gibi. 23 yaşındayım şu anda. Lisede 60 kilo olduğum zamanlar 17-18 falandı. Bu hem genetik hem de spor ve beslenmeyle alakalı. 4 kg falan doğmuşum. Doktor bebekten diyet vermiş bana. Bebeklikten sonra hiç kilo sorunu yaşamamışım. Zamanla değişen bir durum kısacası. Sabit kiloda kalabilmek şans işi.

Bir erkeğin 57 kilo olması pek güzel değil bence. Kas kütleni artırırsan iyi olur.

geceleri de yiyorum, hiçbir öğünümde ekmeği eksik etmiyorum, her öğünde bir bütüne yakın ekmek yiyorum. 26 yaşındayım. hiç 61 kilonun üstüne çıkamadım. şimdi de boxer bile kayıyor belimden :(

Baban, amcan, deden de böyle mi? Eğer onlar da böyleyse çok takma. Vücut istemediği kiloyu almıyor. Bunu değiştirmek çok zor. Dahiliyeye gidip durumunu açıklarsan doktor daha iyi yönlendirir. Zaten MHRS'den direkt endokrinolojiye randevu alınmıyor diye biliyorum. Tabi devlet hastanesine gideceksen.

Erkeğin 57 kilo olması normal değil.

ben de yemesem bile kilo aliyorum.Şanslısın bence ..

Gece uykusundandır buyuk ihtimal. Gec uyuyup gec uyaniyorsan, gunde yemeyi 2 ogune indirdiysen ondan kaynaklidir. Erken yatip erken uyumaya ve ogunlerini cogaltmaya calis. 3 ogunle sınırlama kendini. Kuruyemis ye ve meyvesuyu icmeye gayret et. Kolay gelsin.

@dissendium: hayır, sülalemin hepsi yapılıdır. 23 yaşındaki kardeşim benden yapılı, uzun, oldukça atletik hatta. sülalede ve ailede bir ben böyleyim.

Yolda gorsem 1 lira veririm

Bence idealin biraz gerisinde. Kas mas yok diye diyorum. Kas falan yapmaya kalksan kesinlikle az.

Vücut kitle endeksini hesapla 20'nin çok altında ise evet tehlike var.

Zayıfsın ama iyi tarafından bak, kesinlikle 157 kg olmaktan iyidir.

yok canım, yenisini aldırıp ceza keserler maksimum.

edit:
Madde 35 - Bir daha kullanılmayacak derecede yıpratılan, kaybedilen kitabın yerine, okuyucuya yenisi aldırtılır ve cilt masrafı da ödettirilir. Kitap bulunmadığı takdirde, kullanma süresi dikkate alınarak o gün geçerli olan bedeline cilt maliyeti de eklenerek okuyucudan tahsil edilir ve Maliyeye gelir kaydedilir. Bu işlemden sonra kitap, demirbaş kaydından düşülür. Kitap bedelini ödemeyen okuyucu hakkında Türk Ceza Kanunu’nun ilgili maddesine göre işlem yapılır.

Peki basımı durdurulmuş bir kitapta ve sahaflarda en az 350 tl'ye bulunuyorsa ne olacak? Basımı durdurulmadan önceki son bedeli mi baz alırlar?

o kadar kıymetli kitapları ödünç vermezler diye düşünüyorum. ödünç verilen kitapların bir kısmı hiç geri gelmiyor. zaten ödünç verilen kitaplar tek değildir kütüphanede birkaç tane vardır. sicile işleme ancak şöyle olur diye düşünüyorum. o kütüphane bir daha size kitap vermez. :)

"Kütüphanemiz çok sayıda kullanıcıya hizmet vermekte olup, ödünç alınan kütüphane materyalinin zamanında
iade edilmemesi, diğer kullanıcıların kütüphane materyalinden istifade edememelerine ve mağduriyetlerine yol
açmaktadır. Bu nedenle, ödünç aldığınız materyali 15/06/2016 tarihine kadar iade etmeniz gerekmekte olup, aksi
takdirde Kütüphanemizden başka materyal ödünç alamayacağınızı üzülerek hatırlatmak isteriz. Kütüphane materyalini
belirtilen tarihe kadar, yıpranmamış olarak Kütüphanemize iade etmeniz halinde, ödünç verme hizmetimizden yeniden
yararlanmanız mümkün olabilecektir." bu şekilde e-posta almıştım yaza doğru. Ama kütüphane yönetmeliğine göre TCK'ya göre ceza uygulanacağı söyleniyor ve bu e-postada öyle bir uyarı yok.

eved.

Yavaş.

ışidin iki askeri öldürmesi başlığını mümkün değil açamıyorum. vpn'li de denemdim mümkün değil açmadı

Yavaş yavaş, üstelik türkiye'de değilim. Ciddi ciddi hiç duyulmaması için çaba gösteriliyor anlaşılan. Şu titizliği ve dikkati genel ülke yönetimine de yansıtsalar mis gibi oluruz aslında. Helal olsun ama bunu becerebiliyorlar en azından.

sadece sözlükte değil.yeni aldığım pc bir kaç gündür hata veriyor ve bağlanmıyor internete kesinlikle. bu eskisi canavar gibi giriyor. ki modem aynı modem herşeyi aynı ama net yok.proxy bilmem ne vs sayıklıyor. ki iki 3 gün önce hiç bi sorun yoktu.

@acemi: cidden bu mudur yani?

Ay'da ne yapılacak, yani ne gibi bir keşif yapılacak Ay'da. Nasa zaten kendi bahçesi kadar hakim Ay'a, gitmek için bi ihtiyaç yok.

eksiduyu.ru

twitter.com

ay'da tabii ki yapılacak birçok şey var: science.nasa.gov

yalnız nasa'ya o apollo yıllarındaki kadar bütçe ayrılmıyor artık. dolayısıyla mars'a odaklanırken bir yandan da ay ile uğraşmak bütçeyi aşacaktır elbet.

aya gitmek gereksiz 5-6 kere gidildi zaten. artık marsa gitmeye kastırıyorlar niye para harcasınlar. hatta onun yerine jüpiterin uydularına sonda yollasınlar

Adet döngüsünün bazı zamanlarında dolgunlaşır genelde. Ünlüleri bilemem.

gövdenin duruş şekliyle alakası vardır herhalde.

hormonlar -adet döngüsü denmiş zaten
bir de ünlüler dedin diye aklıma gelen belki vücut makyajı farkıdır?

Kadınlar regl dönemlerinin bazı kısımlarında vücutlarının kısmen veya tamamen şiştiğini söylüyor.buna denk gelmş olabilir.biyolojik etki.
Göğüs dekoltesini seven kadınlar göğüs makyajına da önem veriyor evet göğüs makyajı diye bir şey var.Başarılı göğüs makyajı memeleri dolgun gösteriyor.optik etki.
Kıyafetin dikişleri önemli.Memeleri çatala doğru sıkıştırıp toplayan ve alttan destekleyen dikişlere sahip bir kıyafet memeleri daha dolgun gösterecektir. Sütyen etkisi yok ama kıyafet etkisi var.

Alttan sıkınca hepsi pörtlüyor. Push up sutyen diye bir şey var. Onu geçtim, dolgulu külot bile var, popoyu Jennifer Lopet gibi göstermek için. Hayatı hikaye bunların. :)

adet döngüsü ve destekli ürünler +1

Giyilen kıyafetin göğüs kesimi, giyilen sütyenin kesimi, duruş vb bunlara bağlı

O bölgeye makyajla kontür de yapıyorlar illüzyon yaratmak için.

o bahsedilen vücut kontörü olayı cidden var:

onedio.com

@yirmisantim jennifer lopet iyimiş lop lopp :)
Push up sütyen yani dolgulu sütyen

Rengini değiştirmek istediğin yeri seçmen gerekir. İstediğin rengi de oradan değil normal renk paletinden verip multiply yapabilirsin. Youtube'da çok fazla video bulabilirsin bununla ilgili. Bir iki komutla renk değiştirmek istiyorsun. Olmaz o öyle. Benim söylediğim yöntem en basit amatör olanı. Çok daha iyi sonuçlar alabilirsin biraz video izlersen.

Rengini değiştirmek istediğin kısımları magic tool ile seçip image / adjustments / hue-saturation yaparak (açılan menüdeki colorize ı da tıklayarak) rengini değiştirebilirsin.
hur-saturation-ligthness ayarlarıyla oynayarak istediğiniz rengi yapabilirisniz.
layer ile çalışırsanız değişiklik yapmanız daha kolay olur.

@demoniclewinsky: ama ben zaten o şekilde yaptığımı ancak istediğim rengi yapamadığımı söylemiştim.

evet

interntte genel bir yavaşlama var bende

IŞİD iki Türk askerini yakarak öldürdü. Her yerde fotoları ve videoları dönüyor. O yüzden kesintiye uğrattılar.

ibne miyim acaba diye şüpheye düşerdim

arkadasım ibne mi acaba diye şüpheye düşerdim

onun da beni sevdiğini anlardım. sonra da sevişirdik.

Olmuş gibi yapardım. Bunun yerine bir paket sigara alsa daha mutlu olurdum.

hassiktir lan, arkadaşım ibne olmuş kesin diye düşünürdüm, mutlu olmazdım.

Gülerdim ya. Komik olur çünkü. Ama eşcinsel falan diye düşünmezdim.

eşcinsel olduğunu düşünürdüm. mutlu veya mutsuz olmazdım ama merak ederdim ne yazıyor diye. hepsini bir anda açardım.

"ılık rüzgarlar esiyor" diye bağırırdım.

ilişkimi yavaş yavaş keserim

Kesin bana yürüyor

abi erkekler olarak öyle duygusal hediyelerden zevk almıyoruz genelde. zarfı görünce yanlış gelmiş bu deyip geri gönderirdim. o neymiş öyle ya.

media.tenor.co

Taşak geçmek için atmıştır. Belki gülerim. Lol.

Mutlu olacağım bir hediye değil açıkçası.

Ne oldu da bana böyle bir hediye alacak ışığı gördü diye kendi adıma, bu çocuğa ne oldu kız arkadaşına vereceği hediyeyi bana iteliyor diye de onun adına endişelenirdim.

hayırdır la beni mi koparıyon sen derdim asgasdfasdf

ağır roman filminde okan bayülgenin en yakın arkadaşı buna benzer bişi yapmıştı o da insanın en yakın arkadaşı tekerlek çıkarmı layn diyip tornavidayı saplamıştı küçük iskenderin kaseye

"özel gün" hediyelerini sevmiyorum, insana yük bindiriyorlarmış gibi geliyor. aile dışındaki yakın çevremi de uydurdum buna zaman içinde. ama genel olarak sürpriz bir hediye şeklinde bakacak olursam, beklemediğim yapıdaki birinden gelirse şaşırırdım. onun haricinde böyle bir hediye verecek duygusallıkta olduğunu bildiğim birinden gelmişse de mutlu olurdum. hediye neticede. karşımdakinin düşünmesi önemli. işe yarar olması şart değil ki. öyle olsa herkes birbirine nakit hediye etsin.

birlik ve beraberliğe ihtiyaç duyduğumuz şu günlerde ... ?

@bonisnocetquimalisparcit: asıl olay azınlıkların dile getirilmesiyse romanlar, rumlar, ermeniler, caferiler de var bu ülkede. onlar da anılmalı o zaman. ha olay çoğunluksa türkler/sünnilerin adı anılmaya devam edilmeli.

sadece bazı kesimleri kapsayan "ne şiş yansın, ne kebap" mantığının saçmalığından bahsediyorum. ben bundan rahatsızım, azınlıkların anılmasından değil.

misal eskiden sadece "türk'üyle kürt'üyle" derken artık "türk'üyle, kürt'üyle, laz'ıyla, çerkes'iyle" demek zorundayız gibi bir algı oluştu. bu gereksiz kullanımlardan dolayı sadece "türk" ifadesini kullanmak faşistlikmiş gibi bir algılanır oldu.

bana kalırsa mücadele edebilecek, üzerine tartışabilecek tek bir şey dahi kalmadı. öylesine bir cehalet! herkes başının çaresine baksın arkadaşlar.

@bonisnocetquimalisparcit: tam tersine, "bazı azınlıklar hassastır, ama bazıları daha hassastır." gibi bir anlam çıkarıyorum maalesef. tabii kürtlerin zihniyetinin de payı büyük bunda.

ayrıca "biz birlikte güzeliz/başarılıyız/uzaya çıkarız/adam döveriz" gibi net ve kapsayıcı ifade varken sadece kürtler/aleviler üzerinden politik doğruculuk mastürbasyonu yapmak samimi gelmiyor.

bir ulus başka bir ulusla muhatap olurken, diplomatik olarak yazışırken kullanılan addan fazlası beni bayıyor. domuzlu orwelli muhabbete girmeyelim, lenin'den değil wilson'dan çıkar sonra da bolca kızarırız.

vatandaşlık kimliğinden başka hiçbirini kabul etmiyorum. zaten millet kendine ve başkasına dna testi yapmış gibi etnisiteden bahsedip coştuğu zaman artık düşüp bayılacak gibi oluyorum.

kafam zaten ütüleniyordu, artık kulaklarım, ellerim ayaklarım ütüleniyor. iki boyutta seyirtiyoruz artık, bakalım yarın hangi stockholm sendromu masalını saygıyla dinlemek zorunda kalacağız, diye.

bi sensin sanki kökeni bir yerlere dayanan, ben eskiden tüylü bir primattım koç, afrika bile benim ona bakarsan. te allam.

bilincli olarak yapiliyor.sinirlarin,farkliliklarin alti ciziliyor.

dialup zamanında 117 ye bağlanıp isim, adres, ev telefonu gibi bilgileri görebiliyorduk. şuan da 11880 gibi şirketler bu bilgilere ve fazlasına sahip. ben operatörlerden satın alındığını düşünüyorum.

yukarıdaki gbt bir türk tarafından oluşturulmuş, sahibine reklam bazlı gelir getiren bir uygulamaydı ama playstore'dan kaldırıldı. üstelik indirilme sayısı da çok azdı. buna rağmen şu ana dek aradığım telefon numaralarının %90'ını buldu. üstelik bu numaraları diğer büyük uygulamalarda da sorguladım, yine bulamadı. operatörlerden alması fazla pahalıya gelmez mi?

bu milletin telefonundan viruslu uygulamalarla calinip olusmus veritabanlarinin satildigi yerler var.

her indirenin rehberini kendi sistemine yüklüyor, uygulama içinden özellikle kapatılmadıkça. büyük çoğunluğu bu şekilde oluşuyordur.

zincirleme bir şekilde. sen indiriyorsun ve senin rehberindeki bütün kişiler senin kaydettiğin isimle sistemlerine yükleniyor. sonra başka biri indiriyor ve aynı şekilde bilgiler veritabanlarında toplanıyor. 100 bin kişi indirmiş olsa herkesin listesinde 100 kişi olsa...

edit: ortak bir veritabanı paylaşıyor ya da birbirlerinin veritabanı üzerinden buluyor olabilirler. mesela siz getcontact'a yazıyorsunuz orda bulunamıyor. o da truecaller'dan sorguluyor numarayı size gösteriyor. böyle bir şey yapmak zor olmasa gerek

ya aslında nezaketen tikliyorum.
yukarıda, duyurunun kendisinde zaten buna BEN de değindim, biliyorum o noktayı. benim bahsettiğim şey, daha 1000'den az sayıda indirilmiş bir uygulamanın bile bu kadar büyük havuzu nasıl oluşturduğu ile ilgili. yani cia milyonlarca kez indirilmiş, hala markette mevcut üstelik, onun "rehber kopyalayarak" havuz oluşturması normal. ama 1000'den daha az sayıda indirilmiş gbt gibi dandik bir uygulama bile yukarıdaki uygulamalarla yarışacak seviyeye nasıl gelmiş olabiliyor? işte bunu merak ediyordum.

belki kendi database i yoktur, başka databaseleri sorguluyordur her defasında. belki bu yüzden dağıtımdan kaldırılmıştır.

bunlar satılıyor falan diye çıkıyor arada. her nereden kim topluyorsa uygulamayı yapan gidiyor ondan satın alıyor.

Tek kulaklıkla dinlerken diğerini elimle kapatırsam değişen bir şey olmuyor ama o açıksa ve başka şeyleri duyuyorsa pek anlayamıyorum müziği, o da cihazları stereo yerine mono yaparak çözülebilir sanıyorum

Tek kulağı kapatınca dahi o çınlama geldiği için tam anlaşılamıyor nasıl olurdu

İllaki netlik farkı oluyor çünkü diğer kulağın başa tonlara takılıyor. Duyan bir insanın %100 kapatması çok zor. Etrafındaki sesler konusunda sadece sesin nereden geldiğini daha iyi anlıyorsun kulaklarını çevirebilen hayvanlar mesela sabit kulaklı hayvanlara göre daha iyi algılayabiliyor bunun gibi. Netlik olayı aynı.

Tek kulakla işitirken ses toplu halde gelmiş gibi hissediyorum. Sürekli tek noktadan gelmesi yoruyor beynimi. İki kulağımla işitirken daha dağılmış, daha dengeli.
Ama sen o yoğunluğa alıştığın için muhtemelen pek farklı değiliz.

sesin nereden geldiğini daha net anlamak ve doğal olarak daha çok şey duymak haricinde bir fark olduğunu sanmıyorum.

bi de bazı müziklere stereo kullanımı epey başarılı oluyor. bu da müzikten aldığın keyfi artırıyor falan ama bu dediğim türde müzikler bir elin parmaklarını geçmez. çok da önemli bir detay değil.

@tncserap: çok teşekkürler.
ama benim sorduğum şu yönde; tek kulak dış ortama da kapalı olduğunda (mesela tek kulak elle kapatılınca), diğer kulakta müzik dinlerken değişim oluyor mu? kulaklık kısmını bu şekilde sordum :)

@megalomaniac: ben hala sesin nereden geldiğini anlayamıyorum bana seslenildiğinde. :)

ben kulaklığı sokaktaki tehlikelerden dolayı tek kullanırım. yüksek ses olmuyor fakat şöyle bir şey var, surround ve stereo ses olunca diğer kulakta atıyorum bateri geçişi veya farklı enstrümanlar öbüründen veriliyor. Hatta film konusuna gelirsek de bazı sahnelerde örneğin helikopter pervane sesinde geçişler soldan sağa veya sağdan sola geçiyor. sanki filmin içindeymişsiniz gibi oluyor. olay bu.

geçmiş olsun

netlikte değişiklik olduğunu hiç sanmıyorum.

algı değişiyor. normalde hayatımızda her an doğal olarak yön kavramını ilk duyarak algılıyoruz ve müzikte bu duyguya yön olmadan kulaklara uygun şekilde veriyor. sağ sol duymuyorsun ama daha doğal oluyor. monoya göre netlik değil doğallığı artıyor.

bu doğallık neticesinde netlik duygusu oluyor.

hiç dikkat ettin mi bilmiyorum insanlar pür dikkat bir şey izler ve dinlerken bir taraflarını çevirirler, yani sağ/sola göre mesela daha yönlenmiştir, bunun nedeni o kulaktan duymak istemek.

kbb uzmanı değilim ama tek kaçıracağın şey kulak üzerinden yön algısı olur, müzik kalitesinde fark olacağını sanmıyorum.

@kurnaz: müzikte şu açıdan fark ediyor: mesela kulaklık/şarkı stereo ise, tek kulaklıktan dinlenildiğinde şarkı içindeki bazı enstrümanların yoğunluğu değişiyor. ya da şarkı sözleri bir sağ kulaklıktan, bir sol kulaklıktan gelebiliyor şarkının yapısına göre. bu yüzden stereo değil de mono modda dinlemek çözüm gibi. ama kalite yönünden ben ayırt edemiyorum tabii.

İki kulağı duyan bir insanın tek kulağını tamamen kapatması biraz zor. Tek kulağı tıkayınca bunun verdiği rahatsızlık hissi duyma kalitesini etkiliyor gibi geliyor olabilir. Şahsen tek kulaklıkla müzik dinlemek hoşuma gitmiyor ama işyerinde ve bisiklet binerken tek kulaklık kullanıyorum. Sesi mono yaptığınızda bazı enstrümanları duymama sorunu ortadan kalkıyor fakat tek kulaklıkla derinlik hissi azalıyor. Tek kulakla dışarı ses veren normal hoparlörlerle kulağınız iki hoparlöre de dönük şekilde müzik dinleyince yine stereo tadı yakalanır diye düşünüyorum. En büyük fark sesin yönünü algılamakla ilgili olur sanırım. Sonuç olarak bence sizin tecrübeleriniz bu soruya daha iyi cevap olacaktır.

Geçmiş olsun. Geçenlerde bilgisayarın hoparlöründen birini yanlışlıkla yerinden oynatmışım. Bir süre hiç fark etmedim sesin tek kolondan geldiğini. Tek taraftan duyunca ses çok kötü değilse normal bir şekilde anlaşılıyor. İki taraftan gelince sadece bir dolgunluk ve tamlık fark ediliyor.

2 kulak ile işitince sesin geldiği yönü ve uzaklığı tahminleyebiliyorsun. çoğu müzik de stereo kaydediliyor oynatıcından falan yapabiliyorsan mono moda geçmeni öneririm. çünkü bu yer yön hissini kullanır çoğu müzisyen. tabii kulaklık için konuşuyorum. hoperlörde sıkıntı yaşayacağını zannetmiyorum.

sen zaten ilk kısmı ile ilgileniyorsun. :/ :(

kanalların tercihleri oluyor seslendirme konusunda.

ayrıca kanalın verdiği bütçeye göre de belirleniyor kalite.

söylediğiniz şekilde yapılan dublajın maliyeti daha düşüktür.
dolayısıyla bazı kanallarda bu yola gidiliyor.

Belgesellerin talebi düşük yani para etmiyor. Bu sebeple filmler kadar değer görmemeleri normal.

Belgeselin film kadar alicisi yok, bu kadar basit. Kac kisi belgesel izliyor?

@harvey & stavro & angelus:

onunla ilgisi yok.
buradaki izlenme oranı düşünülerek belirlenmiyor.
tamamen kanal tercihi ve bütçe planlaması.

bu arada koskoca national geographic ve discovery channel'ın bütçeleri kısıtlıdır.
öyle büyük paralar dönmüyor.

Koskoca National Geographic'in maliyet sıkıntısı yaşayacağını düşünmüyorum maliyetten ziyade algı ile ilgili bir durum sanırım bu. Direkt dublaj yapıldığında belgesel izlediğin algısı oluşmuyor yapay bir ortam oluşuyor. Muhtemelen bununla ilgili bir durumdur. Alttan orijinal sesler geldiğinde daha gerçekçi bir ortam oluşuyor.

Koskoca national geogeaphic dilan dediğinizin türkiye ofisi muhtemelen kardeşler ticaret ofisi gibidir. Değildir ama o kadar gözünüzde büyütmeyin, raflarda ay taşı, yerler fosil mamut kafası, duvarda piton yılanı asılı değil.

yav arkadan orijinal sesin gelmesinin bütçeyle ne alakası var? sesi miksleyen adam orijinal sesin potunu indirip orijinal sesi kısmak için bahşiş mi istiyor nedir?

gelmesin arkadan ses? düzgün belgesel kanallarının dublajları zaten güzel. hatta duayen dublaj sanatçıları seslendiriyor. ama illa arkadan orijinal ses de geliyor. e vermişsin nur subaşı'na dublaj parasını, daha neye lazım bütçe?

@kibritsuyu:

bütçe, miksajın kalitesini etkiler.
işçilik gibi düşünün.
dublaj da kalite kalite yapılan bir şey.
bu kanalların yayın akışında ayda yüzlerce bölüm oluyor.
fazladan işçilik, fazla mesai demek.

bir de bütün bunların dışında, arkadan ses gelerek kayıt yapılması ya da yapılmaması gibi şeyler kanalın tercihiyle de ilgili.

@blatta hiberna: işte ben de tam olarak bunu anlamıyorum. dublajlı gayet güzel belgeseller de var. adam sanki belgesel yayımlanırken mikrofonu eline almış, simultane çeviri yapıyor da biz hala arka plandaki anlatıcının sesini duyuyoruz.

normal filmlere göre daha ucuz olması gerekmiyor mu belgesel seslendirmenin? çünkü filmlere göre seslendirilmesi gereken daha az kişi var.

tahminimce; ortam sesi ile anlatıcının sesi aynı kanalda olduğunda, ortam sesini kaybetmemek için yapıyorlar. seslendiren, orjinal konuşmanın üstüne konuşuyor, ikisi de sustuğunda ortam sesi duyuluyor.

bütçeyle alakalı 50 bine de çıkar 5 bine de çıkar dublaj. belgesel satmadığı için 5 liraya hallediyorlar.

Ben bilerek, isteyerek yaptıklarını düşünüyordum (maliyetten dolayı değil).

Ben seviyorum arkadan orjinal sesin gelmesini. Hem ona da kulak kabartıp dublajın düzgün olup olmadığını anlıyorum hem de adamın/kadının kendi sesini duymayı seviyorum, daha doğal geliyor kulağa.

@m e b:
e bunu anlatmaya çalışıyorum zaten.
dublajı daha iyi olanlar var, dublajı daha kötü olanlar var.
bunda da kanalların tercihleri ve bütçeler etkili.

kanalın kendisi de o dublaj şeklini tercih edebiliyor.

dublaj işi yapılmadan, kanalla anlaşmadan önce dublaj örneği gönderilir kanala.
"böyle yapacağız" denir.
adamlar, "hayır, şu şöyle olsun" der ya da kabul eder.
ona göre anlaşılır.

"koskoca" dediğiniz discovery channel'ın dublaja ayırdığı bütçe düşüktür mesela.

seslendirmenin kalitesi önemli.
kullanılan programların, dublaj sanatçılarının, miksajın kalitesi maliyeti belirler.

seslendirilmesi gereken daha az kişi olup olmaması değil buradaki mesele.
bazı belgesellerde bir filmdekinden daha çok insan konuşur.

bazı kanal o ortam sesinin kalmasını istiyor.
ya da kalmasını kabul ediyor.

daha önce de dediğim gibi, bunlar ayda yüzlerce bölümlük akışı olan kanallar.
hepsini topladığınızda, dakika başına 1 dolarlık artış, ciddi paralar ediyor.
bu yüzden bütçe dahilinde yapılmak zorunda her şey.
yani miksajda bir bölüm için bir saat daha fazla uğraşılması, toplamda onlarca saatlik mesai yapar.
bu da artış demektir.
zaten belli dublaj kaliteleri var, ona göre bir şeyler tercih edip, yapıyorlar.
kanal da onaylıyor işte.

belgeselin "satması" dublaj kalitesini etkilemez.
dublaj stüdyosunu bağlamaz yani.
kanal ne derse o.
her kanalın ya da kurumun buna ayırdığı belirli bir bütçe vardır.
bunun izlenme oranıyla, belgeselin reytingiyle, satmasıyla falan ilgisi yok.
izlenme oranı artınca dublaj kalitesi yükselecek diye bir şey yok.

Hayır.

yok 1 yıldır falan kullanıyorum, gayet akıcı.

Bende donma değil de şöyle oluyor: Şarkıyı durdurdum mesela, bir süre hiç o sekmeye gitmedim "Spotify yükleniyor" gibi bir uyarı çıkıyor. Bir de bazen yeni şarkıya geçtiği halde öteki şarkının bilgileri kalıyor Şimdi Çalınıyor ekranında. Yeni başladı o huy da bilmiyorum çözümünü.

Chrome, Windows 10

Aychovsky

ayço +1, kesinlikle ayço.

sanal hayvan
shi aila
microfiction

ben de ayçoyu arardım

konuya göre değişir o iş. 1960 avrupa şampiyonasında sovyetler birliği'nin kalecisi kimdi diye sorsa ayço yarım saat makale anlatır adsfasdf süre biter

kadinlar baskin.

futbol sorarlarsa cuvallariz.

madonna madonna madonna kim bu adam abi?

@lonelyman: madonna derken? aychovsky mi?

Der mesiteri arardım soruyu bilemeyince de zuhaha diyerek güler idim.

Valla yukarda yazılanlara bakmamıştm, mobilden giriyorum, soruyu görünce açıym da AYCHOVSKY yazıyım dedim.
Baktım herkes yazmış :)

Soru güzel soru, tebrik ederim.

Eksik olduğum konuları belirleyip ona göre düşünürdüm ama ilk sıraya godoşu beklerken'i yazardım muhtemelen, soruyu bilmese bile akıl yürütme yoluyla doğruya ulaşma durumunu da göz önünde bulundurarak.

Google a hakim bi arkadaşı arardım.

Teknikservis nikli biri vardı o yapar gibi mesela

şu ana kadar tanıştığım herkes ilk olarak sen niye milyonere katılmıyosun lan diye soruyor, ikinci olarak da bak kesin başvuruyorum ben ilerde bir telefon jokerim olarak seni yazıyorum ok? diye ekliyor, annemin benle bir hafta konuşmamışlığı var sırf başvurmadım diye.. neyse katılmam ama katılacak olsam der meister'ı yazarım ya böyle değişik bi şeyler düşünüp doğru yaptırtır gibi

Kimse dememiş ama aychovsky tabii.

Çünkü diğerleri bilse de kindar oldukları için doğruyu söylemezler muhtemelen. :)
Sevmeyenim çok.

aychovsky demeye gelmiş idim.

Sağ olun, var olun da; makale yazmayı geçtim, heyecandan cevap veremeyebilirim. Bir arkadaşım vermişti adımı ama o gün karnıma ağrılar girdi. Arayacaklar da bilemeyeceğim ya da daha fenası 'Anaaaam, anamanamanamanam, ayayayayayyayayyy' diye saçmalarken süre dolacağından çok korktum. Sonuçta arkadaş yarışamamış, birkaç yarışma boyunca oturmuş sanırım. Bir de cekilmis gayfe'nin dediği gibi '1960 Avrupa Şampiyonasında Sovyetler Birliği'nin kalecisi' gibi sorularda etkisiz eleman görevi görürüm, 30 saniye dolana kadar ben ancak Google açarım; seyirciye sormak daha anlamlı. Yine de elimden geleni yapmaya çalışırım. Bilirsem de kırışırız, bilemezsem aradaki farkı ihtiyaç kredisi çeker öderim artık, n'apayım.

Ben de biraz uzmanlık alanına göre aramaya çalışırdım. Rusya, Ukrayna'lı bir şey olsa der meister'ı aramak isterdim mesela, edebiyatlı bir şey olursa papillon7, arabanın şasisi ile ilgili bir şey olursa bir3iki7 (yanlış da olabilir, karmaşıktı) ama gitmeden önce soruları bilmiyoruz; o yüzden çok riskli durum. Yukarıdan kopya çekeyim, sanal hayvan ile godoşu beklerken'i yazardım kenara.

@godoşu beklerken: yok ya, merak etmiştim sadece :)
ayrıca yarışmadan önce zaten üç kişinin numarasını veriyorsun. sonra sorunun durumuna göre o üç kişiden birini seçiyorsun.

Compadrito.

bilgisayar kullanmaya hakim ve kültürü yerinde birisi olurdu delineron, celeron 300a olurdu sanırım ilk tercihlerim, edebiyat ve genel kültür bakımından eşim duyond u yazardım.

film ve müzik alanındaki bilgileri ile de kesinlikle rare yi yazardım.

Basond'ın cevabını çok beğendim, buradakilere onun gibi hakim değilim ama Angelus'u bir yazardım şişkolarla ilgili bir soru gelirse diye:) ya da spor falan.

@e haliyle Futbol sorarlarsa çuvallarız demiş ama der meister var bugüne bugün futbol için de:)

Kucukken sadece 2 ay falan anne sutu ictim, sigara iciyorum 3 yil civari, dislerimi fircalarim o ayri, ama dislerim icmeyen cok kisiye gore gayet saglikli. Cok kucukken yapilan bir iki dolgu var o kadar. Dolayisiyla 'bence' bag gecersiz.

bence gebelikte basliyor gelismeye onlar...

Ben emmedim gayet sağlam, kardeşim emdi 2-3 kanalı var daha lise çağında.

sadece 15 gün anne sütü emebilmişim, çünkü annemin sütü ağır gelmiş.
milupa çocuğuyum, dişlerime iyi bakarım ve çok sağlıklılar.

annemi bir kere bile emmemisim. dişlerim bir hayli sağlıklı. hiç çürüğüm olmadı şimdiye dek.

Curuk 4 ana degiskene bagli
1. Disin yapisi 2. Zaman 3. Seker 4. Bakteri plagi
Disin yapisi konusu direkt anne sutuyle baglamak biraz zor. Genetik olarak gecen birsuru faktor var (derin fissur, tukuruk tamponlama kapasitesi, caprasiklik etkenleri vb vb)
Bunlarin yannda besin alim.sikligi ve cesitleri de cok etkili.
Yani kisacasi disteki mineralizasyon anne sutu alinca iyi oluor die bisi yok ve zaten bir suru etken var.

2 yaş civarına kadar anne sütü almışım. Hayatım boyunca hiç diş ağrısı çekmedim. Çürük-dolgu vs gibi bir derdim hiç olmadı. Sağlıksız beslenip, sigara-kahveyle yaşıyorum. Genetiğin de yardımıyla şu zamana kadar hiç sorun çıkarmadılar bana sağolsunlar.

Popular Science ve Psikeart dergilerini düzenli olarak takip edebilirsin; muazzam kaynaklar ikisi de.

tek tavsiyem, Facebook, evet yanlış duymadınız, burada bu konularla ilgili binlerce grup, sayfa var. Ve bu sayfalar her gün bir sürü bilimsel, sanatsal, artık hangi konuda ise o konuda makale paylaşıyorlar. Bu şekilde günde bir sürü makale okuduğumu bilirim, İngilizce ile de sorununuz yoksa günlük elinizde onlarca makale oluyor. Hepsi okunamıyor tabii ama ilgimi çeken başlıklar ya da belirli sayfaların paylaştığı makaleleri hiç kaçırmam.

Kişilik - Jerry M. Burger; psikoloji,
Tüfek, Mikrop ve Çelik - Jared Diamond; tarih/sosyoloji,
Sosyoloji - Anthony Giddens

Alfa Yayınları'nın Ekonomi, Psikoloji, Sosyoloji vb. adlarda ilgili alanda giriş seviyesinde derlemelerin bulunduğu kitapları var, ilginizi çekebilir.

öncelikle hangi yayınevlerinin kitapları sağlam onları araştır. sonra farklı konulardan kitaplar alıp okumaya başla. metis, iletişim, hasan ali yücel serisi falan oldukça güzel kitaplar basar.

isim olarak:

bertrand russell
sartre
hilmi yavuz
huxley
john berger
noam chomsky

okuyabilirsin.


kitap, yazar önerisi olarak da:

mühürlenmiş zaman (tarkovsky)
berna moran, nermi uygur, lunaçarski, belinsky'nin edebiyat üzerine kitapları
bulfinch mitolojileri
fahir armaoğlu - 19. ve 20. yüzyıl siyasi tarihi
anna freud, kohut, winnicott, s. freud, m.klein
eisenstein, pudovkin, dziga vertov üzerine kitaplar; sinamada göstergeler ve anlam; şiddetin mitolojisi
edward said, camus kitapları

okusan baya faydalı olur.

pike+1, yazdigi kitaplar basucu olacak nitelikte. psikoloji alaninda arno gruen'i öneririm.

Gir tabii, hiç yoktan iyidir. Daha sonra yükselme şansın da var, belki yine sınava falan girip uzman yard. olursun.

iş bankası çalışanlarına iyi bakar. imkanın varsa dene.

işsizsen gir tabi ki. memurluğun garantisi yok. zaten bu sınavıdan sonra bi de mülakat var zannedersem. süreç uzun olur. o zamana belli olur memurluk da.

yalnız eğitim ücreti vs gibi konular varsa, işin netleşmesi durumunda araştır derim.

maaş asgarinin altında değildir. nasıl olabilir ki? ama gişe memurluğu filansa çok yüksek de değildir.

İş bankasında çalışan bir adayımız bana da dedi geçen başvur diye ama yapamadım.
Yoğun fakat şartları çok iyi diyor.
Deneyin bence.

İş bankasının maaşları her zaman düşüktür, sağlık imkanları son yıllarda aşırı kesintiye uğruyor ama işsizsen tabiki başvur, açıkçası pek herkesi almıyor diye biliyorum işbankası son zamanlarda değiştimi bilmiyorum ama. Uzun bir süreci var gozunu korkutma, ne bulduysan başvur

Bir kaç sene önce ben de girmiştim sınavına. Sınav o zaman bayağı basitti. Okuduğunu anlama ve şekil şemal soruları vardı. Mülakata çağrıldm. Maaş olarak asgari ücret veriyordu. 4 yıllık mezun istiyor. Her bölümden almıyor. Günde 9 saatten fazla çalışacaksın ve de takım giyme olayın var birde. Maaş ve benden istediklerini düşününce bana göre olmadığını anladım. Mülakat a gireyim ama beni listeden silin deyip çıktım. Ama işsizken denemenizi tavsiye ederim. En kötü tecrübe olur senşn için

Dün annemle babamin atismalarina. Evde kendi kendilerine sakalasirlarken pek sevimli oluyorlar :)

gülmeyi unuttuk be

amerikada darbe olcak dolar 2 tl olcak paylaşımın altında kızın biri "bıdı bıdı inşallah acilen amin" yazmıştı ona koptum dün gece.

eksisozluk.com

dün kara bela diye bir film vardı tvde. filme ve ondan daha çok annemin filmi izlerken katıla katıla gülmesine kahkaha attım.

img-9gag-fun.9cache.com

dün arkadaşım yöneticisinin adının jamal oldugunu söyleyince patladım, aklıma cuma geldi

Dün akşam Kara Bela da çok eğlendim o andan sonra pek gülecek bir şey olmadı, zaten güne de kötü başladık.

kara bela iyiydi evet güldüm.

seyler.eksisozluk.com

şurdaki kaydırak gifi ile muhabbet kuşu gifi

Dün bizimkilerle selfi çektik ve babam aşırı garip çıktı, ona baya uzun yarıla yarıla güldüm :) Adamın da yüzüne baka baka güldüm umarım alınmamıştır.

izleyip izleyip gülüyorum arada.
www.youtube.com

izleyip izleyip gülüyorum
www.youtube.com

Şuna
www.youtube.com
Aynısından ben de istiyorum. Önce zıbınk zıbınk geçeyim, sonra da hiç bir şey yokmuş gibi kostümü sallaya sallaya ama ciddi ciddi yürüyeyim.

bugun bir is arkadasima... anlatinca olmayacak da... deniyorum:

x y'ye "sende su kisinin skype bilgisi var mi?" diye sordu.
y, z'ye seslendi.
z'den ses gelmedi. ekranina dalmisti. sustular.
sonra herkes ekranina daldi.
z birden kendi kendine "neieainianeoae" dedi.
biz gulduk, dedik ne oldu, dedi ki "y benden su kisinin skype ismini istedi, ben de ona bende yok dedim, ama farkettim ki, varmis..."
biz yine gulduk.
sonra z, y'ye "seni ekleyeyim mi?" dedi ve biz heyecanli sempanzeler gibi gulmeye basladik.

z'nin bazen uzayla irtibati kesilebiliyor. :)

yaklaşık bir saat kadar önce, kız arkadaşımın benim içn söylediği "sen de az çakal değilsin ha!" lafını işittikten sonra.

İstanbul tümörüne yakalanmışsınız. Küçük bi ile geçmeden düzelemezsiniz.

Yani toplum kurallarından, düşünceli olmaktan uzağız.

Mesela çocuklu kadına otobüste koltuk veriyorsunuz ve kadının yanı boş olunca kadın çocuğunu oturtuyor. Tonla yetişkin ayakta.

Kadın kasıtlı olarak çocuğunu cam kenarına oturup kendisi koridor tarafına geçiyor. Sırf yer vermemek için. Oturabilir miyim, derseniz biz çocuğun ücretini de ödedik derler. Ayaktakiler bedavadan biniyor sanki.

mesela arka arka dizli koltukların her birini bir kişi oturmuş yanları boş. Evlibir çift ya da sevgili olunca "siz şuraya geçin" diyorlar. "Neden" diyorum amk sanki 10 dk yan yana oturmasalar leyla ile mecnun olacaklar.

@cemallamec: ya bir de o mevzu var. adamlar karı-koca, sevgililer ama yürüyen merdivende ayrılamıyorlar bir türlü. alt tarafı belediye otobüsüne bindirecek ama vedalaşma seronileri yüzünden otobüs geç hareket ediyor. sanki sevgilisi kuzu da, kurt sürüsüne bırakıyor.

@mysticriver: ya geç kalanları zaten görüyoruz camdan, onlara bir şey demiyorum elbette. durakta otobüs bekleyen adam yapıyor, buna sinirleniyorum.
mesela bugün geri zekalı bir sürücü yüzünden iett bir araca çarptı. niye? özel araç sahibinin "yol benim, istediğim gibi giderim." zihniyeti yüzünden. ve o sürücü hemen iett'nin, şoförün fotoğrafını çekti bir de haklıymış gibi. bu tiplere emptaim kalmadı maalesef.

türkiye her açıdan bitik bir ülke. mantık falan arama.

küçük illerde de durum aynı ki.
bomboş bir toplum. bence de bitik bir ülke.

önce güzel bir mail döşe mahkeme tehdidi içeren. tınlamazlarsa direkt tüketici mahkemesine git yorumları da kanıt olarak sunabilirsin tabi ki.

Farklı bir servise ver. LG G3 telefonumu kasa çatlağı + resetlenme nedeniyle izmir'de servise verdim. Değişim çıktı. Depoda g3 olmadığı için g4 göndereceklermiş.

@loser blueser: yalnız, tüketici mahkemesi ile ilçe tüketici hakem heyeti aynı mıdır?

@teknikekip: ithakatçı garantili ve dolayısıyla sadece bu servise gönderebiliyorum zannedersem. çünkü kutunun içinden çıkan garanti belgesinde yalnızca fonotel yazıyor.

yapacak bir şey yok o zaman. Israrcı olun derim. Olmadı "İlçe Tüketici Hakem Heyetine" gidin.

@e bana nick birakmamissiniz zalimler: evet, o yazardan yine bilgi aldım epey. şanssızlık şu ki o entry'de yazanların en uzun süren aşamasından başlamam gerekecek.
o yüzden işim kolaylaşır, belki bilirkişi beklemeden karara varılabilir diye açtım bu duyuruyu. belki internette yazılan yorumlar kanıt niteliği taşır diye.

sadece bi taraftan gelsin istiyorsunuz galiba.

ya linux kullandığım için bakamıyorum. ama ses denetimine girip bi kurcalayın. bi tarafın sesini öbür tarafa verebiliyosunuz.

bu xp ama bunungibi bi şey s79.photobucket.com

Bir taraftan gelsin değil, iki kulaklıktan da aynı ses gelsin istiyorsunuz.

Windows için: superuser.com
Mac OS X için: www.macinstruct.com (bu da bulunsun)

her ikisini de duyuruyu açmadan önce yapmıştım ancak başarılı olamadım. bende bu ayar seçenekleri eksik görünüyor.

Gelir

Orada sıfırlanana kadar mesajlar oraya gider sen sonra yüklediğinde sıfırlandıktan o ana kadar olan ki mesajlar gelir

Whatsapp kurulurken dogrulama kodu gönderiyor. O kodu girdikten sonra tüm mesajlar son dogrulamanın yapıldıgı telefona gidiyor.

"Sahilde" olabilir mi ?

@megalomaniac: "silk"miş ya. ama bunda ıslığa benzer bir ses duyamadım. bu kadar kısa değildi sanki.
www.youtube.com

Gitar da duyamadım ben bunda, arp gibi :)

Yeni mezunsanız üniversite de yapıyor. Hayırlı olsun.

maltepe'de noterde yaptırdım 1 sene önce. 3 tanesine 60 lira almışlardı.

@dahayeniymis: teşekkür ederim :)

ben bunu bakanlıklardaki ilanlar için yapmak istiyordum ve az önce bakanlığı aradım. e-devletten veya üniversiteden alacağım "aslı gibidir" onayının yeterli olup olmadığını sorduğumda bana riske atmamam gerektiği söylendi.

bakanlığın kendisi "aslı gibidir" yapar. evraklarını teslim ederken teslim ettiğin yere söyle, aslı yanında olursa sıkıntı olmaz.

@babilbaligi: iyi ama ben istanbul'dan ankara'ya posta ile göndereceğim belgeleri. öyle bir imkanım yok yani.

diplomami gecen ay onaylattim. tek suret icin 35tl imis ucret. iki adet aldim 50tl verdim.
alacaginiz miktar arttikca ucret dusuyormus.
bizim universite yeni mezuna da eski mezuna da asli gibidir yapmiyormus artik. noterden alacaksiniz dedilerdi.

@nax +1

İki hafta olmadı daha yaptıralı. 35,43₺ tuttu, 36 aldılar.

En uygun yolu bana kalırsa eğer okul yakınsa diplomamı kaybettim deyin, yeni belge versinler. Ücreti var mı bilmiyorum ama bir dahakine böyle yapacağım.

Bizim okul 2 tl gibi cüzi bir ücrete yapıyordu yanlış hatırlamıyorsam.

Senin durumundaydım. Kuruma gittim direkt diplomayı vereyim dedim. Lazım olur, fotokopisini çekelim aslı gibidir kaşesi vurayım dedi. Olmuştur umarım.

guzel bence, galata burna denk gelse daha begenirdim. tam ortadan kesmek cok iyi degil

omuzlar olsa çok daha iyi olur bi de daha düzgün dekupe edebilmek için internette yeterli tutorial bulabilirsin.

fena değil amatör isen gayet güzel, iyi biliyorum dersen eh işte, usta derecede ps kullanıyorum dersen olmamış.

fotoğrafın orijinali şu: i.hizliresim.com


@her giriste sifresini unutan adam: o şekilde kötü olduğunu düşündüm açıkçası. fotoğrafın orijinalinde sağ taraf karanlıktı. galata kulesi'ni ortaya koyduğumda pek şık durmadı.

@Suehtemorp: fotoğrafın orijinalinde de omzum fazla durmuyordu.

@gözü açık sevişen yahudi: eğlencesine uğraşıyorum photoshop ile.

@konusma ben konusuyorum daha bitirmedim: normalde fotoğrafı bu amaçla çekmemiştim. daha sonra bu yöntemi uygulayabileceğim, biraz da benim ruh halimi yansıtacak temaya uygun olacağını düşündüğüm için bunu seçmiştim.

teknikten pek anlamam güzel görünüyor ama gözüne kalem saplanmış gibi duruyor. gözüne gelmese daha iyi olalbilirdi

biraz bam güm olmuş ama elinize sağlık. opacity'yi düşürmekte fayda var bence. daha doğru örnekleri için;

pp.vk.me
s-media-cache-ak0.pinimg.com
static.srcdn.com

dekupe etme bence, arka fonu brightness/contrast ile acabilirsin. layer mask kullanabilirsin. daha yumusak olur gecisler.
fotograf teknigi kullanarak (multi exsposure) nasil yapildigini arastirirsan bu isin mantigi daha rahat oturur kafanda. cekimlerini de buna gore yaparsin. hatta hic ps ile ugrasmadan yaparsin.

Yapa yapa gelişiyor, biraz da yetenek gerektiriyor bu görsel işler. Olur bence, biraz göze batıyor sadece.

Ben de yapıyorum bu tarzda çalışmalar^^ hizliresim.com

@brakgn: yukarıda da dediğim gibi, ben profesyonel olmadığım için aklımdakileri %100 şekilde uygulayamamıyorum. o örnekler beni aşar gibi sanki.

@enaz3kedi: ben de o yöntemle yapmıştım aslında. neden tam olmadığını bilmiyorum. birtakım ayarlamalar yapmıştım renk doygunluğunu yakalamak için. o sebep olmuş olabilir mi?

@apocalypse: o da güzel olmuş :)

link attım, duyuruyu silmeyin.

saatlerin geri alınmaması sebebiyle yaşanan bir sorun.
şöyle ki muhtemelen:

- saatler geri alınmadığı halde server saati 1 saat geri aldı.
- yer sağlayıcı problemin bir süre sonra çözüleceğini şimdilik beklenmesi gerektiğini söyledi.
- compumaster manuel olarak sitedeki fonksiyonları +1 saat olarak güncelledi.
- server saati düzeltilince buradaki fonksiyonlar +1 saat olarak gösteriyor her şeyi.

saygılarımla.

Tuzla/Şifa : 500T'ler sağlam.

Akdeniz'de sıcak bir il: Herkes arka sokaklar izliyor her yer güvenli

ulu bir dağın etekleri: çingeneler, araplar, kürtler ve türkler huzur içinde yaşıyor bir ağaç gibi sessiz ve bir orman gibi sinsice.

tekirdağ'ın bir ilçesi: olay molay yok kardeşim, balkanlardan gelen soğuk hava dalgasından başka bir hadise yok. diğer ilçelerinde de herhangi bir şey olacağını tahmin etmiyorum.

böyle şeyler ya doğu/güneydoğu ya da istanbul'un belli semtlerinde, ilçelerinde olur gibime geliyor.

istanbulun bi yerleri: sokak kedileri acıkmış mamalarını yiyorlar, köpekler çiş yapacak duvar kavgasında.

Olağan her şey.

kocaeli'nin gölcük ilçesinin sessiz sakin bir yeri: hiçbir şey yok. olsa dünya savaşı çıkmış derim zaten çünkü burası darbe girişiminde bile selanın sadece bir kez okunduğu bir yer. nükleer savaş çıksa tozu dumanı radyoaktif serpintisi yine gelmez buraya.

İstanbul/ Beylikduzu. Hiçbir şey yok. Tam cuma kafas; starbucks, mado, etraftaki içkili mekanlar dolu. Biz de şimdi kahve içmeye çıktık.

güneydoğunun bir ilçesi: sakin.

guney ege: sokak dugunu, mekanlar agzina kadar dolu.
herkesin bi yeri bi yerlerine denk.

o zaman bir tek bizim buranın yabanileri mi azdı sadece?

tuzluçayır/ankara öcalananın bi ara yaşadığı yer. olay yok ilk defa.

İstanbul esenyurt, barzolarin cenneti, ama tik yok , iyi haber

Yazıyı ne güzel tanımlamışsınız :)

valla dürüst olmuşsun. çoğu yazının çevirisi zaten şu söylediklerinden anlamca öteye gitmez. yine de bu kadar açık olman beklenmiyor. kendi standartlarını oradan çıkar. misyon ve vizyon teranesini aç vs. iş için neden kendini uygun görüyorsun, amaçların, yapmayı düşündüğün katkılar neler falan biraz bundan bahset. bu tür yazılarda içerik bununla kısıtlı oluyor bildiğim.

insanlara şu tiyatroyu yaptırmıyorlar mı ifrit oluyorum.

ilk cümle gençliğe hitabe gibi. eheh. şirketinizin değerlerini cümlesi biraz kendini ezdirmiş gibi olmuş. son cümlede düşünüyorum değil de inanıyorum dersen daha güçlü bir cümle elde etmiş olursun.

@godoşu beklerken: valla "köpek gibi çalışırım, sömürün allah ne verdiyse!" anlamına da gelen bir yazı yazmak istemediğim için ve bundan nefret ettiğim için kişisel sebeplere girdim. ama başarılı olamamışım belli ki :)

Bence biraz kısa ve okuyana bir bilgi vermiyor.

Benim bildiğim kadarıyla önyazıda cv'den daha samimi şekilde kendini tanıtmalı, o işi neden istediğini ve o işte başarılı olmanı sağlayacak ilgili güçlü yönlerini söylemeli, cv'de olmayan diğer önemli veya ilginç bilgileri vermelisin.

Fazla siirsel olmus ben olsam tasak geciyor heralde diyip cagirmazdim bile :/

"Yaşamsal ihtiyaçların bile giderilmesinin zorlaştığı günümüzde, kariyer hedefim, yaşam standartlarımı karşılayana dek hep yüksekte olacak.": Faturalarımı ödeyebilmek için köpek gibi çalışmaya hazırım.

"Elbette bunu, şirketinizin değerlerini, misyonunu ve vizyonunu da göz önünde bulundurarak gerçekleştirmek istiyorum.": Aslında özellikle sizin şirketinizde çalışmak istediğimi söyleyemem, ama önceliğim faturalarımı ödemek olduğundan nerede çalıştığımın pek de önemi yok.

"Bu bağlamda, bana uygun görülen pozisyonda, benden beklenilen görevi büyük bir titizlikle ve özveriyle yerine getireceğimi düşünüyorum.": Hangi pozisyonda çalışacağımın benim için önemi yok. Buyrun alın sömürün beni. Köle gibi kullanın. Yeter ki ay sonunda maaşım yatmış olsun, fazla mesaiyi ödemeseniz de olur.

--

Halbuki bildiğim kadarıyla ön yazıda neden o şirkette çalışmak istediğinizin üzerinde durmanız lazım. Uygun olduğunuzu düşündüğünüz pozisyonları belirtip, o pozisyonda çalışmanız halinde şirkete katabileceğiniz değerlere yer vermeniz lazım. Yani CV'de detaylı belirtmediğiniz noktaları, tabiri caizse kendinizi bir ürün gibi pazarlamak üzere kullanmanız beklenen yerdir ön yazı.

did you mean ''abi para lazım ne iş olsa yaparım?''

@avokado: tahlil için teşekkürler ama yeni mezun olmuş, deneyimsiz biri kendini nasıl pazarlayacak ki? "ön yazı" dediğimiz şey bir nevi "sizi neden işe alalım?"ın cv'ye kendiliğinden eklenmiş bir hali değil mi?

Asian Rap Beat

www.youtube.com

bir hafta kadar sürüyor.
başvurabilirsin;ama olumlu yanıt çıkmassa muafiyetine sıkıntı olabilir.

ama daha nasıl sıkıntı çıabilir ki? heyet direkt "askerliğe elverişli" değildir kararlı rapor verdi askerlik şubesine götürmem için.

bu arada o ön raporu aldıktan sonra beni askeri hastaneye sevk eden askeri şubeye gittim. onlar bana artık bu noktadan sonra benim yapacak bir işim kalmadığını, gerisinin bürokratik işlemlerden ibaret olduğunu söylediler.
zaten o ön raporun da bir kopyasını size geri veriyorlar. asıl rapor da ister evinize postalanıyor, isterseniz de nüfusa kayıtlı olduğunuz ilçedeki askeri şubeden direkt alabiliyorsunuz. tabii bunun çıkması da 7-8 ayı buluyormuş.
muaf olduğunuza dair bilgi de şubede işlerinizi hallettikten hemen sonra sisteme doğrudan düşüyor.


belki birilerine de faydası dokunur diye yazıyorum.

katman seçmemiş olabilirsiniz ya da seçili katman kilitli olabilir. maske butonu o yüzden aktif değildir. paneli ve kısayolunu da 'window' menüsünden 'masks'a tıklayarak geri getirebilirsiniz.

bok gibi. "dolayısıyla genelde hep mesajlar alıyorum "bu kullanıcı adını biz alabilir miyiz?" şeklinde" cümlesini 1-2 defa okudum.

varoş niki
cazibesi yok
derdini

ergenler için vauv! olabilir

sanki masasında bir rulo tuvalet kağıdı varmış gibi.......

şunu serbest çağrıştırdı bana bu nick: (bkz: otuzbir çekmekten çıldırdım)

ben böyle yalnızlı, hüzünlü, melankolik nickler görünce onun sahibine çok acıyorum yav. bende acayip badak bir izlenim bırakıyor.

teşekkür ederim arkadaşlar, şu an ağlıyorum ve kullanıcı adımı değiştirmeye gidiyorum :(

ama gerçekti yani, uydurma dğeildi.

@j r r tolkien hayrani: bilmiyorum, genelde sayfalar için başvuruyorlar ama.

Bana cok itici geldi.
@kostebek kurabiye ahaha nokta atisi gibi bir sey olmus:)

mirc dönemini çağrıştırıyor öyle sade, öyle net. ama sevmedim çünkü özellikle malum filmden sonra herkes bi ıssız adam herkes bi yalnız ama cool tip. ergenlere etkisi olur belki ama kişisel fikrim; beni ergenken de etkileyemezdi.

gönderme öncesi edit: yalnız cevaplara şimdi baktım herkes ergenler üzerinde yoğunlaşmış :)

www.youtube.com

bu şarkı için söylemiyorum ama genel olarak adını bilmediğiniz ve öğrenmek istediğiniz şarkıları shazam(mobil) uygulamasını kullanarak kolaylıkla bulabilirsiniz.

ben soundhound ile denemiştim shazam'dan daha başarılı diye, buna rağmen bulunamamıştı.
neyse, teşekkür ederim şarkı için.

Bön bön bakan Elliot ile zeki olan Elliot aynı kişilik değil.

yani bence de genelleme oldu bu.

hatta ben tam tersini diyorum, dizilerde zengin -dolaylı yoldan mutlu ve küçük sorunlu insanlar- bir hava hakim ve bu izleyicileri "benim neden böyle bir hayatım yok?" dedirtip depresyona sokuyor.

@freetakilir: ben de katılıyorum bu noktada ama ben bildiğimiz havadan bahsediyorum. yağmurlu olanından.

@j r r tolkien hayrani: bahar ve kış ayları?

Pasaport degil ama vize icin kulturel vize almistim ben zamaninda boyle gonullu bi iste calistigimda ve vize ucretsizdi bu sebeple.

vize dahil. pasaport konusunda emin degilim, en ucuz cesidini karsiliyor olabilirler ama 10 yillik pasaportun 600 kusur liralik harcini odeyeceklerini sanmiyorum.

Vize dahil.

Mezdeke - Ya El Yelil
www.youtube.com

isveçce çok iyi gelir kulağa hep.

kein zuruck

youtu.be

myslovitz gelsin lehçe'den (git: www.youtube.com

www.youtube.com

almancayı da ayrı tutarsak (orada çok fazla var, karar veremiyorum) son zamanlarda en çok dinlediğim, sevdiğim bu,

www.youtube.com

evet varoşum, evet gopnik wannabe'yim, evet takım elbise giyip gül koklayarak arabayla poz veriyorum. cyka blyat.

du hast. rammstein.

www.youtube.com

www.youtube.com

Empyrium-Waldpoesie

metal olarak :

orphaned land - el meod na'ala
www.youtube.com

psy trance olarak :

electric universe - the prayer
www.youtube.com

holden * ce que je suis - fransızca

www.youtube.com

adriano celentano'dan azzuro ve Jean ferrat'dan ma mome.

du hast

şarkı demişsin ama, bijelo dugme başta olmak üzere dino merlin ve halid beslic

Le vent nous portera

youtu.be

youtu.be

youtu.be

m.youtube.com

Coballo Viejo - Gustavo Dudamel yorumunu bu seneki şarkım seçtim. Şarkı yılkı atlarını anlatıyor.
www.youtube.com

"aşk işte böyle habersiz geliverir
yeniden dirilir kuru çınar
kaktüsler bile çiçeklenir,
bir yerlerde gergin bir ip,
sessizce kopuverir.

şu otlağa saldıkları,
ihtiyar ve yorgun beygir
bir kalbi var, bilmiyorlar
bilmiyorlar, o da atar
atabilen her kalp kadar,
hele bir körpe kısrak gördüğünde
o da ipten kazıktan kurtulur
sağa sola savrulur
aşk ihtiyar kalpleri de
haber vermeden vurur

e, aşk bu: öyle ansızın gelir
bir olunca istekler, olacaklar da olur
suçlayamazsın kimseyi:
aşkın takvimi yoktur

bak şu yılkıya saldıkları,
ihtiyar ve yorgun beygir
bir kez daha görmek istiyor,
o zehirli kısrağı
o yüzden hızla geçiyor
gömüleceği toprağı"

(çeviri sözlükten, otisabi'ye ait)

Read only bir şeyi okuyan şeyi kontrol edemezsen olur öyle. Hayır sahibi crack ekipleri imdadımıza yetişir yine.
piratenpartij.nl

itici geliyor. gercekten hoslanmiyorum. kullanan kisiden soguyorum, elimde degil.

ok neyse de ben lol ne anlama geliyor nasıl tepki vermeliyim hala bilmiyorum

umursamıyorum.
galeri8.uludagsozluk.com

bence itici değil

@zugas

İngilizce “Laughing Out Loud” benzetmesinin ilk harflerinden oluşur; tam anlamı 'Sesli gülmek', bizdeki anlam karşılığı 'Sesli güldüm'dür.

:D gibi bişey yani :)

İtici veya çekici gelmiyor.

@error ben onu şaşırma efekti sanıyordum ya la

Ok ve lol e o kadar kıl değilim. Türkçe cümle içine yedirilmeye çalışılan ingilizce kelimelere çok kılım. Yozlaşmış insanlar.:/

ben sadece yazarken değil konuşurken de lol diyorum. gülmek yerine el-o-el diyorum işte. berberde mesela saç kestirirken ya da manavda meyve-sebze alırken falan bir espri duyduğumda yapıştırıyorum el-o-el, etraf şenleniyor. kapıyı tutan olursa da çiyrs kardeş diyorum.

şaka bi yana ben kullanmıyorum tabii. bir türkle neden yabancı dilde konuşayım ki?

Lol league of legend değilmi?
Cevap umurumda olmuyor

hiçbir gözle bakmıyorum. tamamen nötrüm.
ikisini de kullanmıyorum bu arada ama kullanana da bilenmiyorum.

@wiillii: tamam, yabancılarla istediği kadar konuşsun millet; alışkanlıktır, oyundan vakit kazanma amaçlı kısaltma yapmaktır vs. bunlar hoş karşılanabilir şeyler. ama bunlar yabancılar arasında olur olsa bile. ama bir türk, türk kullanıcılara türkçe tweet atarken, türkçe mesaj yazarken neden "lol" desin ki? "babam kapıya kafasını vurdu lol" şeklindeki bir yazılış, "i've just drunk the bleach aq" demek kadar abes değil mi? bir türk neden "akşam haberleşiriz, ok?" der ki? işte ben bunları taşlıyorum.

oq bile yazdığım oluyor, sen ne diyorsun :dd

şaka bir yana; bunların kullanıldığı içerikler genelde ciddi bir içerik olmadığından ciddiye alman da gerekmiyor.

tamam da diyorum ok da oki de. o kadar takılmıyorum her şeyin sanalda yaşandığı bir zaman için normal. ayrıca lol ne bilmiyordum bir süre öncesine kadar. ben, ellerini havaya kaldıran mutlu ifade gibi düşündüm çok sevimli geldi :)

lol ü karşılayan bi kısaltma var mı türkçede bilmiyorum. lol kullanmak mantıklıydı bence bi zaman kadar. oyun gelir gerçi artık milletin aklına.

oki doki diyorum ben genelde sorun olur mu?

isteyen keltçe yazar isteyen ingilizce. türk diye illa karşısındakiyle türkçe iletişim kurmak zorunda değil kimse. kendini nasıl ve hangi dilde rahat ifade edebildiğini düşünüyorsa insanlar o dili kullanır diğer herkese de avucunu yalamak düşer. britanya'nın köpeği vs. gibi yakıştırmaları ancak ülkü ocaklarından çıkmış kısır zekalı dangalaklar yapar.
not: ok'i bazen kullanırım lol ise hiç kullanmam

mesaj çekerken veya tivit atılırken zerre umrumda olmuyor hatta çok nadir de olsa ben de kullanırım ama birebir konuşurken kullanılırsa ağzının üstüne iki tane yapıştırabilirim.

ok ve lol internette uzun sürelerde oyun oynamadan ya da sohbet etmekten dolayı dile takılan kısaltmalar. beni asıl rahatsız eden "vs" ve bunu içeren başlıklar.

Almanlar da "moruk" cok kullanirlar, "abi" kullanirlar.

Etkilesim oluyor, yazarken ok da yazarim, lol nadir olsa da yazarim.
Yapani da itici bulmuyorum. Sonucta oylesine yazilmis seyler bunlar.
Ama konum yerine lokasyon vb ya da set etmek gibi kullanimlari sevmiyorum, itici buluyorum. Genelde de kullanmiyorum.

Notr.

dilbilgisi hatası yapanları ve bunu umursamayanları, kelimeleri farklı şekilde yazanları (örneğin; qanqa gibi) itici buluyorum sadece. onlar daha tehlikeliler çünkü. ben de figt club yazmak yerine fayt kılap diye yazabiliyorum mesela. umursamıyorum tabi ne kadar itici olup olmadığını.

özel bir gözle bakmıyorum, hani derdini öpeyim derler ya aynen öyle, yani cidden daha işe yarar gıcık kapacak şeyler bulsanız ya da biraz daha takıntısız yaşasanız keşke.

@bonisnocetquimalisparcit: dilimiz ortak ve bizi biz yapan değerlerimizdendir. onu bozmak, yeni melez ifadeler çıkarmak ne kadar doğru ki? madem herkes istediğini dile getirebilir, ben de karşıt görüş belirtiyorum işte.

@godoşu beklerken: olayın siyasi yönünde de yanlışların olması, duyuruda dile getirdiğim yanlışı (en azından bana göre yanlış) örtmez. evet, siyasi kanatta da bir şeyler düzeltilebilir ama benim bahsettiğim durum daha çok toplumsal çevre ile ilgili.


not: o başlık bana ait değil, ekşi sözlük'te açılmış ve oldukça hoşuma giden bir başlık. duruma uygun olsun diye verdim.

Türkçe konuşurken "lol" yazmak bayağı özenti görünüyor.

lol'a ben de acayip ifrit oluyorum da ok artık çok yerleşti, kısıtlı vakitlerde "yazdığını gördüm, onaylıyorum ancak şu an müsait değilim" manası taşıyor.

lola cok gıcık oluyorum. zamanında ok cok kullanırdım. ama artık tamam kullanmaya çaba sarfediyorum. lol kullananları hor görüyorum şahsen.

ben kültürel ve akademik olarak britanya'nın köpeği sayılırım, ok diye cevap veren insana ayar oluyorum. bunun türkü de yok, yukarı yorkshire'dan pembiş yanaklı oliver da "ok" diye yanıt verse onun da geçmişine tükürürüm. benim gözümde "ok" diye cevap veren insan kadar ciddiyetsiz, hayat damarlarından biri kopmuş, gayesiz, it kopuk biri daha yok. "tamam nerene kaçtı ulan" diye pinata gibi tepikleyesim geliyor böyle tipleri.

lol ise bir anlama sahip, similey koyarak ciddiyeti bozmak istemeyip haha samimiyetsizliğinde gülmek istemyenlerin cool gülme efekti diyebiliriz. kişisel olarak bunu kullanana da gıcık olurum ama öyle tepik mepik isteği oluşmaz, kimsenin yaşam hayatına müdahale etmeyik anadın mı.

ok ve lol oyun jargonunda çok kullanılır, buradan hareketle bunları bir türkün ağzından oyun oynarken duymak hiç rahatsız etmiyor, evrensel çünkü. ok, go, lol vb bir sürü sözcük artık oyun dünyasında herkes tarafından kullanılıyor. adam dil bilmiyor, ama ok ne biliyor, go ne demek biliyor, lol yazdığında güldün biliyor.

ingiliz mandası sayılırım, işgal zamanı yaşasak kesin jurnalci olurdum. yine de gerçek hayatta mesajıma ok diye cevap verilse arayıp küfür ederim, en iyi ihtimalle ok ne amuga diye dalar rencide ederim. masada oturup gülüşürken biri sırıtarak lol dese ağzının ortasına tabağı geçiririm. ok diyen bi' müşterinin suratına delice sırıtarak OK Mİ? OK NE DEMEK ANLAYAMADIM AÇIKLAR MISINIZ demişliğim var. hassasım.

normal gözle bakıyorum, bir şey düşünmüyorum. ama beğenmediği şeyden dolayı insanlara şaka minvalinde "köpeksin lan" diye laf sokanlara hiç iyi gözle bakmıyorum. elimde olsan baya ağzını kırarım.

şaka bir yana, türk kimliğinden önce insanız hacı biz. yıllardır milliyetçi akımların dayatmasıyla böyle kafaları kraldan çok kralcılıkla sahiplenmek gerçekten şaka gibi bir şey. milletler ve vatanlar olduğu ilizyonuna bunu yaratanlardan daha çok inanmak ve sahiplenmek gerçekten çok garip. dünya bizim, tüm diller bizim. türkçe ve türkiye'yle kısıtlama kendini.

dünyada doğdun sen. devletler kavramı seni kandırarak dünyada doğdun lafını türkiyede doğduna çeviriyor. sen buna atlayıp millete köpek falan diyorsun işte. ingiltere'de doğsan ispanyolların yazı dilinde "jajajajaja" diye gülmesini komik bulup onu bir gülme efekti olarak almış olsan ingilizler sana ispanyol domatesisin der miydi?

en nihayetinde öyle rahat rahat köpek falan demeyin herkese.

@m e b
düşünceni dile getirmene tepki göstermedim dikkat edersen. ok diyene sınırsız gıcık olma hakkına sahipsin. ben düşünceni dile getirme şekline karşı çıktım. her ne kadar ekşi sözlükte başkası tarafından yazılmış olsa da sen burada o başlığa bkz vererek ok ve lol diyenlere karşı hakaretvari bir yorumda bulunmuşsun. senden farklı düşünen insanlara karşı hakaret etme hakkına sahip değilsin. dilmiz ve kültürel değerlerimiz olayına da hiç girmedim zaten o konuda bambaşka düşündüğümüzü tahmin ettiğimden hiç yorum yapmaya niyetli değilim.

youtu.be

Semmamme (ulan bu da nasil yaziliyo bilmiyorum) biliyosan bana ogret, ciddiyim.
edit: o zaman horon ogret. seni sevdim, folklor ogretmeni gibi tipin var.

yok yav çirkin değilsin ama bu sıfatla rus teyze götürmeye programlı bıçkın delikanlı imajı çiziyosun, yabancılar belki yer ama türklere karşı ı ıh. saçları kısaltıp sakalı kessen gayet iyisin aslında. yani böyle de iyisin de diyorum ya tarz meselesi, at hırsızıyla kızların bayıldığı piç erkek arasındaki ince çizgidesin.

yaşamak bu değil

www.egonomik.com

aaa sende de tam emrah tipi var. enteresan.

Kusura bakma ama seni hep aletini alenen ifşa eden vatandaş olarak hatırlayacağım... :D

lisede borç alıp, sürekli peşinden koştuğum ama bir türlü alamadığım; emin sen misin oğlum?

@der meister: çevremdekiler her daim at hırsızı diyor. sakalsız ve kısa saçlı da at hırsızı gibiymişim :/
@yirmisantim: çok utanıyorum hatırladıkça :D
@thevalentino: ben de borç verip alamayanlardanım qrdş.

Aile tarafinda var mi multecilik? Suriyeli, irakli falan?

@England: biliyorum, retorik bir soru ama yine de cevap vereyim: hayır, tamamen karadenizliyiz sülalecek.

Her an hap var pıt var ot var kubar var esrar var diyecek gibi bakiyorsun.

Soldaki kebapçının broşürü için, sağdaki arabesk rap.

Sakalsız yok mu?

Acaba sakalı kesip saçı uzatsan ne olur diye düşündüm ama kötü dizi karakteri olurdun öyle.

Sakalsız ve kısa saçla güzel olur sanki.

@Adramelekhh: hala aynı fikirde misin? :)

xxxxxxxxxxxx

Saçlar uzun, sakalsiz versiyonun olmus bence.

saçlarını kesinlikle kısaltma, çene sakal ve onunla birleşmeyen bıyık ikilisini kullan ,)

Uzun saç ve sakalsız bence de iyi.

olm salak mısın cırkın falan degılsın, tarzını otursun gayet yakısıklı olursun ama hıc samsunluya benzemıyorsun dogululara benzıyorsun bende doguluyum benı de karadenızlilere benzetiyorlar yani normal boyle seyler

o köprü trafiği rahatlatmaz. +1

köprünün trafiği rahatlatmaması ile ilgilenmez o mühendis. yapar. sağlamlığından ya da bu tarz şeylerinden pek şüphem yok ama trafik ile alakasız bunlar.

iki yakalı şehirlerin hiçbirinde ekstra köprü trafik rahatlatması yapmaz.

bunun dışında gerçekten iyi tespit yapanı var, kötü yapanı var.

şimdi sen dunning kruger sendromunu orada oturduğun yerden koyabiliyorsan o adamda fikrini belirtir.

Sen de burada Berkecan hakkında doğru tespit yapmaya çalışmışsın. Starbucks'ta oturup kahve içenleri küçümsüyorsun mesela. Bence bu olay da bu kadar basit değil. Köprüyü eleştirmek için inşaat mühendisliği mi okumak lazım? Köprü sonuçta bizim ülkeye yapılıyor. Herkes iyi kötü eleştirme hakkına sahip. Bu arada yüklenici firmadaki mühendisler bu köprüden araç geçer mi geçmez mi diye düşünmezler. Sadece kendilerine verilen görevi yaparlar ve iş bitince sahibine teslim ederler. Aynı zamanda projelerin uzun soluklu olması onların yüz yüz doğru yatırım olduğu anlamına da gelmez. Aksine uzun soluklu projelerin çöp yatırım olma şansı daha çoktur.

bu arada onu yazan illa standart vatandaş olmayabilir.

şimdi sen standart vatandaş olabilirsin belki. ama ekşi sözlükte microsoftta, mercedes'te apple'da mühendisten, harvardda ders veren profesöre, natoda üst düzey adama kadar binbir çeşit adam var.

köprüler kendi trafiklerini yaratır.

hangi şehir planlamacısını okusam ilk dediği şey bu oluyor. örneklerle de beni ikna ediyorlar.

tam zıt düşünceyi savunanlar henüz beni ikna edebilmiş değil ne yazık ki. o köprü uzun vadede trafiği nasıl rahatlatacakmış, şöyle işin uzmanı tarafından yazılmış sağlam bir yazı yolla da okuyalım işte.

yahu mühendis orasıyla burasıyla ilgilenmez, kendisinden istenilen görevi yapar, tamam da, bu projeler sonuçta koordinasyon sağlanarak ortak veriler çerçevesinde yürütülüyor. kaldı ki köprü sadece güncel bir örnek, ben genel olarak soruyorum. "jeolojik konularda bir uzman kadar çalışması ve bilgisi olmayan" ama apple'da ceo'luk yapan "sıradan" bir adam nasıl olur da "bu ilk depremde yıkılır yea" diyebiliyor? bunu hep merak etmişimdir. köprü ve mühendis birer örnekti.

@m e b

ilk depremde yıkılma olayını herkes söylememiştir. bir iki kişi. onlarda işte senin gibi dunning kruger diyen arkadaşlar. öyle haybeden tespit yapıyorlar.

ama aç oku oradaki tespitlerin çoğu bu yatırımların halk gözeterek ya da ihtiyaç olduğu için yapılmasından ziyade politik kısmını eleştirirler. doğru yanlış bu başka bir şey.

o köprüden daha çok ihtiyacımız olan şeyler var bu da bir gerçek.

bunun dışında sen jeoloji biliyor musun? o köprü ıkılır diyen arkadaşa tektonik veriler ile karşı argüman sunabilir misin? bunu yapamıyorsan o arkadaşın dediği belki de doğrudur nereden biliyorsun?

sallıyorum burada gelmiş uluslarası ilişkiler okumuş adam bir arabanın teknik verisini eleştirirken ya da dunning kruger sendromu teşhisi koyarken oluyorda başkası politik ya da teknik bir şeyi eleştirirken olmuyor mu?

dünyada betonla övünen tek millet de bizimkisi.

Futbol da ayni sebepten populer.
Bos teneke cok ses.

Bir İstanbul çocuğu olarak artık kırık dökük de olsa İstanbul’un bana bırakılan birkaç güzel yerlerinden biri de Sahaflar Çarşısı’dır.
Orada eski yeni bütün kitaplar satılır(dı... Şimdi fazla turistik oldu.) Anadolu’da yaşayan okurlarım için yerini söyleyeyim. Bir yanı Kapalıçarşı bir yanı Beyazıt’tır. İstanbul Üniversitesi öğrencilerinin nefeslendiği eski Çınaraltı’na bitişiktir. Yani İstanbul’un Beyoğlu gibi tarihi bir merkezidir. Bana da yılda birkaç kez Sahaflar özlemi basar. Başıma gelecekleri göze alıp Sahaflar’a uğrarım.

Bindiğim taksinin şoförüne,

‘Sahaflar Çarşısı’na gidiyoruz’ dedim.

‘Emrin olur abicim. İstersen radyoyu kapatayım.’

Bir adam taksinin radyosunda inim inim inliyordu. Ama delikanlının keyfini kaçırmak istemedim.

‘Sesini kıs yeter.’

‘Bu söyleyen Müslüm Abimiz. Eskiden halk müziği okurdu. Bağlama da çalar haa... Aşık olunca kendini arabeske vurdu. Biliyorsun Muhterem Nur yengemize aşık oldu. Muhterem Nur yengemiz, zamanının öyle bir sinema starıydı ki Meltem Cumbul yanında kaç para!.. Sonra barlara düştüydü de Müslüm Abim çekip aldı. Sinema dünyası böyledir işte. Ama Türkán Şoray ablamıza bu yapılan reva mıydı? Sen ömür boyu sinemada uğraş didin, Rüçhan Adlı eniştemizin yıllarca kahrını çek, yüzlerce filme karşı altı üstü Boğaz’da bir villa sahibi ol. Onu da eniştemizin çocukları elinden alsınlar! Sen söyle be abicim, bu namkörlük değil de nedir?’

‘Vallahi bu anlattıklarından hiç haberim yok. Ama herhalde nankörlüktür.’

‘Tabii ki namkörlüktür. Ama namkörlüğün kralını Ali Şen Oğuz’la Aykut’a yapmıştı. Çocukların günahı o yıl, Fener’i şampiyon yapmaktı. Ama Aykut sonra ne yaptı?’

‘Ne yaptı?’

‘Gitti, İstanbulspor’un antrenörü oldu. Ve, Fener’in ünlü Daum’una 3 çekti.’

‘Vay canına, aferin çocuğa.’

‘Senin haberin yok muydu be abi. Sen hiç spor sayfası okumuyor musun?’

‘Arada bir okuyorum ama pek bir şey anlamıyorum. Örneğin, tandem ne demek? 3-4-3 veya 4-4-2 ne demek bir türlü anlayamıyorum.’

‘Sen epeyce cahil kalmışsın abi. Fatih Terim imparatorumuz bir zamanlar Gassaray’ı tandemsiz oynattığı için yıllarca şampiyon olmadı mı?’

‘Eee, şimdi ne oldu?’

‘Tabii Hıncal Abimizi dinlemedi.’

‘Ama Daum, Can Bartu’nun dediğini bir bir yerine getirdi.’

Kabataş’ı geçerken şoförün sertçe vites değiştirmesinden Beşiktaşlı olduğunu anladım. Ama şu sıralarda belli etmek istemiyordu herhalde. Konuyu,

‘Çok yanlış yapıyorlar çook!’ diye değiştirdi.

‘Kimler?’

‘Tabii, hükümet.’

‘Ne yapsalardı?’

‘Önce yurtdışına para kaçışını önleyeceklerdi. Bankana gidiyorsun, benim 10 milyon dolarımı fişmekán gavur bankasına gönder diyorsun. Banka da hay hay deyip kayıtsız kuyutsuz dolarları gavuristana postalıyor. Burası dingonun ahırı mı be!’

Dolar sözcüğünü duyunca, her Türk gibi ben de kulaklarımı diktim. Kara kuru ve yaşı belli olmayan şoförüm haklıydı vallahi. Küçük bir bakkal dükkánı açabilmek için 20 belge, 30 izin kağıdı soruyorlardı. Ama yurtdışına milyonlarca dolar gönderenden şoför ehliyeti bile soran yoktu. Vallahi benim şoför bu işleri TV ekonomistlerinden daha iyi biliyordu.

‘Dünyada dolar düşerken bizde nasıl yükseliyor haa! Biz uzaydaki bir ülke miyiz abicim? Aslında doları devlet yükseltiyor.’

‘Devlet doları niye yükseltsin yahu?’

‘Türk Lirası’yla olan iç borçlarını küçültmek için.’

‘Ya dolarla olan dış borçların ne olacak?’

‘Onları zaten ödemiyorlar ki... Hababam yenisini alıyorlar.’

Dayanamayıp sordum:

‘Sen hangi okulu bitirdin?’

‘İlkokulu bitirdim, ortaokulu da 2’den terk ettim.’

O sırada kahrolası kramplarımdan biri kasıktan sol bacağıma saplandı. Koç’un taksi niyetine imal ettiği arabalar bende hep kramp yapar. Herhalde ıhlayıp suratımı ekşitmiş olacağım ki şoförüm meraklanıp sordu:

‘Geçmiş olsun bir rahatsızlığın mı var abi?’

‘Arada bir kramp saplanıyor, boşver az sonra geçer.’

‘Ne ilaç kullanıyorsun?’

‘Kalsiyumlu, magnezyumlu, vitaminli bazı ilaçlar... Biraz da ağrı kesici... Aslında ihtiyarlığın ilacı yok.’

‘Sen o ilaçların topunu kaldırıp at. Arpa lapası yapıp içine kafuru karıştır. Biraz da rakıda eritilmiş Urfa’nın isot biberini kat. Ağrıyan yerlerine sarıp sarmala. Üç gün sonra Salome’den hızlı koşmazsan bana da Kazım demesinler.’

‘Salome kim?’

‘Aaa bilmiyor musun?’

‘Bilmiyorum.’

‘Salome bu yılın en sürprizli safkan kısrağıdır. Bana göre çim koşularında üstüne yoktur. Bir koy 21 al.’

‘Atlardan da anlıyorsun galiba.’

‘Pek değil. Ben asıl yağlı güleşten anlarım. Ahmet Taşçı’da doping çıktıktan sonra Kırkpınar bitti sayılır.’

O sırada Galata Köprüsü’nden geçiyorduk. Birden burnuma ızgara balık kokusu çarptı. Herhalde sandalda balık-ekmek satıyorlardı.

‘Bunlar balık pişirmeyi bilmez. Güzelim palamudu takoz kesip kızartırlar. Oysa palamuttan harika şiş olur. Tabii biraz yağlı olacak... Kılıç şiş yapar gibi lokmaların arasına da defne yaprağı, limon ve yeşil biber dizeceksin. Ama benim Tayyip’ten pek umudum yok.’

‘Şimdi durup dururken Tayyip de nereden çıktı? Palamutla Tayyip’in ne ilgisi var?’

‘Çok ilgisi var. İkisi de taklitçi abicim. Palamut balığı torik taklidi yapıp lakerda oluyor. Tayyip, laik taklidi yapıp sonra da ne kadar eski Faziletli ve dinci milletvekili varsa partisine dolduruyor. Ha torik, ha Tayyip!’

Ben Tayyip Erdoğan’ın lakerda halini düşünürken Kazım,

‘Askerin vakti yavaş yavaş geliyor. Bu partiler demokrasi dümeniyle bize hálá bu üçkağıtçılığı zorlatmaya devam ederlerse yine dayak yiyecekler. Ama onlar onca asker dayağından sonra dayak arsızı oldukları için bir yolunu bulup hacıyatmaz gibi yine dikilip iktidara gelirler.’

Vay canına, koyun yerine koyulan sıradan vatandaşlarımızdaki bu bilgi ve görüşler, meğer değme köşe yazarlarımızda yokmuş da benim de bundan haberim yokmuş. Ben ulusumuzun görmüş geçirmiş bilgeliğini, öngörüsünü uzun uzun düşünürken Kazım,

‘Geldik abicim’ dedi.

Arabanın penceresinden baktım. Etrafta bol bol market, giysi dükkánı, hatta mobilyacı bile vardı. Ama kitapçı yoktu. Kazım’la muhabbete daldığım için geçtiğimiz yollara pek dikkat etmemiştim.

‘Nereye geldik?’

‘Sahaflar Çarşısı’na.’

Birkaç yıl o çevrede yaşadığım için çarşıyı hemen tanıdım.

‘Lan burası Sahaflar Çarşısı değil, Yeşilköy Çarşısı! Aralarında en az 15 kilometre var!’

‘Ne bileyim be abicim. Ben karşının şoförüyüm.’

‘Muhterem Nur’u, Hıncal abimizi, bacak ilacını, torik şişi ve memleketin nasıl kurtarılacağını öğreneceğine, kendi işini öğrensene hıyar!’ diye dellenip Kazım’ın arabasından indim. Herif her şeyi biliyordu ama, her Türk gibi kendi işini bilmiyordu. Ben Sahaflar Çarşısı’nın yerini bilen bir şoför ararken o arkamda,

‘Arpa lapası ılık olmalı abi’ diye sesleniyordu.

ilk işime sınavla girdim.

daha sonra 2 kere iş görüşmesine çağrıldım. 2'si de ilana çıkılan işler değildi. Çok iyi koşullara sahip bu 2 iş için de bana görüşme teklifi linkedin mesajıyla geldi.

linkedin profilinizi güçlü tutun. ve tabii altını doldurabilecek şekilde kendinizi geliştirin. süslü cümleler yeterli değil, eğer altında bulundukları başlıklarda çok güçlü değerler (iyi okullardan mezuniyet, değerli sertifikalar, iyi şirketlerde/kurumlarda işe yarar pozisyonlarda çalışmış olma vb.) yoksa.

önce bi yere gireceksin, 3-5 demeyeceksin sonra 1 sene sonra ne kadar ekmek o kadar para mantığıyla yeni işe gireceksin.

@anamuhalefet & @hailtothethief: işte o profili dolduracak bir şey (ne staj, ne deneyim, ne harika bir okul) de yok ki. zaten uluslararası ilişkiler okudum, tek artısı ingilizce idi eğitimim.
işverenler deneyim istiyor, işe başlamadan da deneyim olmuyor. böyle bir kısır döngüdeyim.

Hala var mi bilmiyorum ama avrupa birliginin hibe projeleri oluyor, merkezi finans ve ihale birimini takip edersen belki bir seyler cikarabilirsin. Google da ab ilan ve cfcu diye arat

işte onu okuyoken sınıf arkadaşların bi yerde part time çalışıp sağlam staj ayarlarken düşünecektin
ben düşünmedim de
hehehe

3 kere kariyerden buldum. Birinde de firmaya mail atmistim, görüşmeye çağrıldım ve işe alındım. İzmir'de buldum hepsini de. Bir de istanbuldaysaniz şansınız daha fazla görüşmeye cagrilmak yönünden. Bir kaç ayda iş bulamadım diye üzülmeyin, yeni mezunun is bulması biraz daha zor.

Biraz saçma gelebilir ama ücretsiz staj gibi çalışmayı öner büyük ihtimalle kabul edecekler. 1 sene 2-3 büyük birmada böyle çalışırsan sonra tahmin edemeyeceğin gibi açılabilir kapılar

Kariyer.netden birsuru ilana basvurdum. Kafama gore. Once online sinav sonra grup mulakati sonra birebir mulakatla ise basladim.

Yanlislika yollaya bastim, neyse devam edeyim, bu projelerde donemlik sozlesmeli personel calistiriyorlar. Koordinator yardimcisi vs gibi pozisyonlara basvurabilirsin, maas fena degil. Belko birseyler cikar, iyi bir baslangic olur senin icin

demem o ki, benim cv epey güçlü olmasına rağmen kariyer.net'teki göreceli daha vasat işlerden doğru dürüst dönüş alamadım ama ilana çıkılmayan çok iyi imkanlara sahip işlere linkedin'den başvuru bile yapmadan direkt çağrıldım.

bu arada, linkedin'deki ilanlara olan başvurularıma da hiç görüşme için dönüş olmadı :)))

demem o ki, ilanla çok zor. ya headhunter'lar veya şirketlerin ik'ları seni keşfedecek (ki sadece linkedin değil burada yararlanabileceğin kaynak, genel başvuru havuzlarından da bulabiliyorlar bazen), ya da arkadaş, eski mezun vs. referansıyla cv'ni doğrudan inceletme şansı bularak görüşmeye çağrılacaksın.

şimdi aklıma geldi: aslında kariyer.net başvurularımdan da 2 kez görüşmeye çağrılıp gitmiştim ama biri poliçe pazarlama işiydi, biri de bir özel üniversitede güzel ama düşük maaşlı bir idari işti. maddi imkanları çok düşük olduğu için bende iz bırakmamış o görüşmeler, aklıma bile zor geldi.

saydığın sitelerden hiç iş bulamadım malesef, genelde tanıdıklar vasıtası ile iş buldum.

@melengich: tam tersine istanbul'da çok daha zor. en kötü bir ilana bile başvuran sayısı binleri buluyor. hiçbirinden de çağrılmadım.

ailenin maddi durumu nasıl? cv'ni geliştirecek iyi, kurumsal ve sana "meslek" edindirecek bir şirkette düşük maaşla birkaç sene çalışmaya katlanabileceksen, milletin kaçtığı zorlu, çok mesai isteyen, kölelik düzenine dayanan işlere başvur. bunun en iyi örneği audit firmalarıdır mesela. adamı sömürürler, it gibi çalıştırırlar ve hem iyi giyinmeni vs.isteyip hem de asgari ücrete yakın maaş verirler. ama dişini sıkarsan ilerde iş ararken çok sıkıntı çekmezsin. öbür türlü şimdi bir sıçrarsın ama ileride yine iş araman gerektiğinde zayıf kalan cv'n nedeniyle yine zorluk yaşarsın.

@dannyb: maddi durumumuz da pek iyi değil ücretsiz çalışmama fırsat olacak kadar.

@anamuhalefet: zaten o yerlerde çalışmaya mecburum zannedersem.

hedefi küçük tutarak başlarsan olabilir aslında.
şimdi sana bi yirmi sene öncesinden örnek vericem, sektör ve ortam aynı değil tabi ama bi fikir verir belki.

o zaman bi önlisans okuduydum, normal sürenin üstüne iki dersim kalmıştı, yazın çalışıp harç ödemek gerekiyordu. alanımda bi büroda sekreter arandığını duydum, azımsamayıp girdim. oldukça isimli fakat bir o kadar da arıza biriydi patron. ilk dönem okul için bi yarım gün izin aldım, dersleri verince bu sefer mesleki kurs için iki yarım gün izin aldım. izni verdi ama her seferinde ağlaya sızlaya çıkabildim, yine de kursu bitirdim bi şekilde. sonra başka bi büroya başvurdum, cv'de bu firmayı ve aldığım eğitimi göstererek (bu arada pozisyon yazmadım; yani sekreter değil de teknik eleman olduğumu düşünsünler istedim, ama yalan da yazmadım yani :P o zaman cv'ler çok detaylı değildi diyelim :) staj yerlerim de fena değildi. teknik eleman olarak işe alındım, tasarımları dijitalleştirmek üzere. bir kaç hafta içinde ufak ufak tasarım yapmaya başladım sıkıntıdan, oldum mu junior tasarımcı :) sonra başka bi ofise geçtim. bu sırada geçmiş 3 yılın tecrübesi sayesinde yeni başlayan lisans mezunlarından daha fazla kazanıyordum. ama baktım ki, tekniker olarak zabahlara kadar çalışmanın sonu yok, dedim biraz daha okuyayım madem. sonra okumaya başladım tekrardan, ondan sonra da önünü alamadık :s

haa çok pembe bi tablo çizmiş de olmayayım. o sıralar 17 yaşında idim, enerji vardı. yoksa bahsettiğim ilk işyeri sağlık durumları nedeniyle ofisi kapattı, bizi arkadaşının ofisine geçireceği sözü ile oyalayıp ortada bıraktı. ikinci yer bir kez bile paramızı vaktinde vermedi, aylarca her öğlen -koordinatör dahil- simit yedik. nihayet iflas ilan ettiler de parayı kurtardıydık.

özetle, bi yerinden tutabilmek için azıcık azim, sebat falan bişeyler yapmak gerek. gelecek güzel günler için..

mesleğinizle ilgili facebook grupları vardır, onlara da bakınız.

cvyolla.com' u bir dene. 1 haftada 3 görüşmeye gitmiştim

Sadece internetten iş aramak asosyal bir insanın yapacağı bir iş. Yeni bir iş bulan yüz kişiden en fazla on tanesi internetten iş bulmuştur diye tahmin ediyorum.
İş bulmak tanıdık vasıtasıyla olur. Akraban olur, komşun olur, arkadaşın olur, okuldan bir hoca olur, kahvehaneden birileri olur veya mahallenin bakkalı bile olur . Her yere herkese haber vermen lazım, telefon defterindeki herkese "şu an için boştayım çalışabileceğim bir yer olursa bana haber et mutlaka" diye mesaj atman lazım. İşkurdaki ve yerel gazetelerdeki ilanları takip etmen lazım.
İnan bana kariyer sitelerinde senden daha donanımlı birileri aynı ilanlara başvurmuş oluyor zaten.
Allah kolaylık versin, piyasa çok kötü inşallah gönlüne göre bir iş bulursun.

Ayrıca diğer arkadaşlarında belirttiği gibi "ben üniversite mezunuyum, 5000 lira maaşla müdür olarak başlamalıyım" gibi bir düşüncen varsa acilen kurtul ondan. Beklentin, asgari ücret olsun.

staj yok, deneyim yok, okul iyi değil, askerlik tamam değil. sen işveren olsan seni alır mısın?

bu durumu meşru bulmuyorum tabii ki ama ülkede bir gerçek var, hayatta kalmak için ayak uydurmak zorundasın.

ben üniversite bitmeden buldum; stajla başlamıştım hala çalışıyorum.

@piremses: ne yapayım yani? devlet de hacettepe, odtü, istanbul, galatasaray, boğaziçi gibi kaliteli üniversiteler dışındaki okulları kapatsın o zaman?
staj olayı yoktu bizde, keyfimden gitmemezlik yapmadım sonuçta.

tamam, işverenlerin gözünde parlak biri olmayabilirim ama elimden gelen bir şey yok ki.