[]

para bozdurma işi

merhaba.
gidilen ülkenin birimine para çevrilecekse nelere dikkat etmek gerekir?

mesela bir euro 4,2 zlot değerinde ama diyorlar ki 100euro.nun altında bozdursan tanesini 3,1 sayarım. böyle bir hakları var mı? her büro kafasına göre bunu diyebilir mi? yoksa turist kazıklamak için bir yöntem mi bu? 100 euronun altında bozduruken napıyon hemşerim desem yüksek fiyattan verir mi?

 
her büro kendi içinde bağımsız bir kuruluştur. isterlerse x lirayı 10 tl'ye bozabildikleri gibi 15 tl'ye de bozabilirler. genellikle çok turistik olmayan bir döviz bürosuna mümkün olan en yüksek döviz miktarı ile gidip pazarlık yapmak en iyisidir.


  • insan opusen hayvandir  (15.06.13 21:17:38) 
zlotu görünce algıda seçicilik oldu. bundan birkaç yıl önce polonya'ya münih aktarmalı gitmiştim ve oradaki hava alanında euro'yu zlota çevirmiştim. buraya kadar sıkıntı yok. proje yol paramı karşılıyordu ve bana zlot olarak ödeme yapıldı. tabi ben Türkiye'de bunu Tl'ye çevirmenin sorun olacağını aklımın ucundan bile geçirmedim. gel gör ki İstanbul dahi hiçbir yerde zlotu TL'ye çeviremedim. Evet almak isteyen birkaç büro vardı ama onlar da yarı fiyatına alıyordu ve yaklaşık 2000 zlotum vardı. İmkanın varsa elindeki parayı önce euro'ya çevir bulunduğun memlekette. Ya da Polonya'ya gidecek biri falan varsa onunla anlaş.


  • ucan hollandali  (15.06.13 21:58:58) 
[]

yurtdışına para gönderme

merhaba
yurtdışı para transferi deyince aklıma direk western union geliyor. nedir bu, ne değildir?

kredi kartım çalışmıyor ve yurtdışındayım. ailem para gönderecek. fakat sabit bir adresim yok ve iki günde bir şehir ülke değiştiriyorum. bu durumda WU kullanarak para gödnermek en mantıklı seçenek mi oluyor?

para gönderilirken alacak şubesi gibi bir şey belirtilmiyor umarım. çünkü benim hangi şubeden alacağım belli değil.

bir de WU acenteleri haftasonu açık oluyor mu?

tr.den postanelerde WU ortaklığı vardı sanırım.

alternatif var mıdır? bir kaç gün yetecek kadar param olduğu için olabildiğince çabuk gelmeli.

 
garanti hesapları varsa internet bankacılığından anında yapabilirler. (diğer bankaları bilmiyorum)

ya da banka şubesine gidip yapabilirler. (alıcı için şube değil ama ülke belirtmeleri gerekiyor)

geçen çin'e 150 euro gönderdik, 20 euro masraf kestiler.(internet üzerinden)
  • brkylmz  (13.06.13 17:55:25 ~ 17:55:43) 
Paypal ile çok az komisyonla internetten gonderilebiliyor. Nasil yapilir bilmiyorum ama bir arastir


  • ceycey e  (13.06.13 18:03:17) 
Garanti, akbank ve ptt ile gonderiliyor sanirsam WU araciligiyla


  • mat couthon  (13.06.13 19:27:28) 
wu ya alternatif aynı sistemle çalışan moneygram var.. bunun masrafları biraz daha uygun wu ya göre.. moneygram da sadece gönderecekleri ülkeyi söylemeleri geterli. siz o ülkeden herhangi bir şehirdeki moneygram acentasından paranızı alabilirsiniz. bunun için tek yapılması gereken, parayı gönderdiklerinde bankanın vereceği 8 haneli referans numarasını bilmenız. gönderdikten 10 dakika sonra sisteme düşüyor.


  • copy paste  (13.06.13 20:16:59) 
[]

berlinpass nedir tam olarak?

çok müze gezme meraklısı değilim de, bir müzeye giriş (indirimli) 7 euro iken, üç gün boyunca kullanılabilecek müzelere giriş pasaportu (indirimli) 12 euro. onu almak daha mantıklı değil mi?

yanlış mı anladım bu pasaportun olayını? ucuz görünce hep bir bityeniği arıyorum ister istemez turistik şeylerde.


 
eğer müze gezme niyetin varsa onlar daha mantıklı. ama bir iki müzeye gireceksen gerek yok.
bit yeniği yok merak etme. insanlar daha fazla gezebilmek için onları alıyor, sürümden kazanıyorlar gibi bir durum oluyor.

  • goldentitan  (03.06.13 11:02:00) 
buraya kadar gelmişken pergamon müzesini görmeliyim sanırım. başka tavsiye edeeğiniz bir yer var mı müze bazında? ona göre kart alabilirim yarın.

sokaklarda gezip etrafı keşfetmek niyetindeyim bugün. sizce nerelere gitmeliyim? berlin hakkında tavsiyeniz varsa paylaşın lütfen. şuan bulunduğum yer Berlin Hauptbahnhof garından ya da tiergarden'dan çok uzakta değil. ne yapmalı sizce bugün?
  • dahinnotha  (03.06.13 11:22:04) 
[]

gece yolculuğu playlisti yapalım

çok değil, en fazla iki şarkı önerin.
türkçe olursa daha güzel olur, başka dillerde de olması sorn değil.
bir senemi harcadığım şehri belki de bir daha dönmemek üzere terk edeceğim ve yaklaşık on saatlik bir yolculuk olacak, hislerimi tahmin edebilirsiniz.

bu veriler doğrultusunda, bir ya da iki tane hoş müzik paylaşırsanız müteşekkir olacağım.

teşekkürler.

 
  • el desaparecido  (31.05.13 02:50:46) 
  • durbikonusucaz  (31.05.13 03:00:02) 
  • mesa  (31.05.13 03:03:50) 
David Bowie'nin Outside albümü, baştan sona.


  • ninjatuner  (31.05.13 03:52:49) 
kül'ün artık güçler dengede albümü: www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com
  • kararsiz renk  (31.05.13 15:53:56) 
[]

amsterdam'daki housboat'ları nasıl bilirsiniz?

öyle bir alternatif olduğunu öğrendik. merak ettik, nasıldır bunlar? kaldınız mı daha önce? tavsiye edilir mi? hotel ya da hostel'den daha çok ilgimizi çekti bu fikir.




 
ben kaldım 5 gün kadar. çok güzel bişey. bazen çok hafif bir şekilde hissediyorsun botta kaldığını (sallantıdan). onun dışında mide bulantısı, baş dönmesi vs. yaşamadık biz. 3 arkadaş da çok güzel anılarla ayrıldık. tavsiye ederiz.


  • dessy  (30.05.13 12:28:10) 
Kaldım. Enteresan, elbette aşırı konforlu değil ama çok vakit geçirmeyeceğinizi varsayıyorum. Sallanma ya da soğuk olma gibi derdi yok ama tek derdi birileri yürüdüğü zaman aşırı ses olmasıydı benim kaldığım teknede.


  • whoosie  (30.05.13 13:59:53) 
[]

sakarya (adapazarı) hakkında ne biliyorsunuz\düşünüyorsunuz?

sakaryalıyım ben. 20yaşıma kadar orada yaşadım ve ailem de hala orada. o yüzden iyi bilirim nasıl bir yer olduğunu. ben de arkadaşlarım da pek sevmez açıkçası. bazen iyi düşünmeye çalışıyorum da yine de sakarya ve iyi şeyleri aynı cümleye getiremiyorum. özellikle sakarya halkının sahip olduğu nitelikler o coğrafyaya karşı hoş olmayan duygular beslememi sağlıyor.

peki siz ne düşünüyorsunuz? sakaryalı olanlar veya bir süre orada bulunmuş olanlar, ya da ne duydunuz sakarya hakkında?


 
Kocaeli'de okudum, sakaryaya da birçok kez gittim. Hiç sevmiyorum. İnanılmaz bir bağnazlık var, uzun saçlı erkeklere bile tip tip bakıyorlar, herkeste garip bi delikanlıcılık, bi polat alemdarcılık hakim. Hiç sevmem esasında.

20 dakikalık yolda resmen medeniyete geliyorsun Kocaeli'ye yaklaştıkça, düşün yani.
  • roket adam  (20.05.13 16:50:13 ~ 16:50:32) 
2 sene üniversite okudum. okul biter bitmez istanbul'a döndüm. mezuniyet törenine bile gitmedim.

bir daha yolum düşmezse çok mutlu olurum.

insanları, özellikle gençleri şehirden nefret etmemin bir numaralı nedeni.
  • bira sisesi kapagi  (20.05.13 16:52:00) 
coğrafi olarak beğenirim. bol yeşil. bazı bölgelerinde dağ havası falan.
insanlarını bilemeyeceğim

  • benaslindayohum  (20.05.13 16:54:11) 
sakarya(adapazarından kastım) marmara bölgesinin en sevmediğim il merkezidir. daha kötü olamaz.


  • raki masasinin degismez adami  (20.05.13 17:01:47) 
Sakarya'da okuyan bir bayan arkadaşım şehir halkının inanılmaz derecede rahatsız edici olduğunu söylemişti. Roket adam'ın söylediği gibi delikanlı ayağına yatarlar ama kadınlara, öğrencilere laf atarlar. Hatta kendisi bir anısını anlatmıştı yok artık demiştim. Bayan arkadaşımın sınıftan bir arkadaşı varmış, sevgilisi falan değil, çocuğun saçı uzunmuş, bunu oradaki bir takım adamlar tutmuş, zorla tıraş etmiş. Bence uzak durulması gereken bir yer, ancak ilçelerinde bence daha hoşgörülü insanlar mevcut.


  • Tutkun  (20.05.13 17:02:47) 
2. senem bitiyor,güzel şeyler düşünmüyorum.


  • neyapsamki  (20.05.13 17:06:35) 
aslen istanbulda yaşamama rağmen 4 sene lise okudum adapazarında.

her türlü adamla tanıştım (fetullahçısından, anadolu gençlikçisine, ülkücüsüne her türlü tiple), her yerini gezdim ve söyleyebilirim ki istanbuldan sonra terapi gibi geldi bana.

iki sene üniversite okuyup da her haftasonu istanbula kaçan adamın zaten sevebileceğini düşünmüyorum. biraz vakit geçirmek, arkadaş çevresi oluşturmak şart.

şu anda en yakın arkadaşlarımdan, dostum, kardeşim dediğim adam sakaryalı. elbette çok saçma sapan tipler var. hatta çoğunluk öyle. ama sağlam, kafa adamlarda var.
  • mattiadestro  (20.05.13 17:26:39) 
üniversite yıllarımı yedi. gençliğini yaşamak isteyen bir insan için olabilecek en boktan şehirlerden biri. sohbet edecek insan bulmakta bile zorlandım. 'üniversite cemaat ağırlıklı' lafına pek kulak asmamıştım ama hakikaten acayip bir cemaat hakimiyeti var. okulda bölüm temsilciliğiyle alakalı seçim yapıldı, 3 aday vardı; ikisini farklı cemaatler destekliyordu, diğerini de ülkücüler. gençleri böyleyken şehirden ve halkından da farklı bir şey beklemedim. dertliyim.


  • robep  (20.05.13 18:34:47) 
(bkz: #29387932)


  • devilred  (20.05.13 19:20:04 ~ 19:31:20) 
24 yasima kadar yasadim. ilginctir ki bu konuda yalniz oldugumu ve garipligin benden kaynaklandigini saniyordum. halen ayda bir giderim. guzel olan sadece sunlar; anam, babam, islama kofte.

Doga mi? bu hafta sonu sile'deydim, orda da var.
  • brhmbl  (20.05.13 19:59:01) 
Sakaryalıyım.12 yıl orda yaşadım.Bağnazlık mevcut tabi,ama insanları son derece korumacı ve yardımsever.Ayrıca şehir olarak da ideal büyüklükte olduğunu ve sosyal anlamda ihtiyaçları giderdiğini söyleyebilirim


  • Anteater  (21.05.13 00:10:39) 
Üniversiteyi kazanana kadar burada yaşadım. Üniversite bitince nerede yaşayacağımı bilmiyorum ama Sakarya'da olmayacağım kesin.


  • lostturkey  (21.05.13 12:04:37) 
[]

istenen bu muydu, bir şeyler yanlış mı gitti?

türkiye'nin son yıllardaki iç ve dış politikalarından bahsediyorum.
türkiye'nin polis devleti olması, halkın korkması, futbol ve medya ile uyuşturulması vs muhtemelen politikanın bir parçasıydı.

kadın cinayeti ve tecavüz vakalarının artması,
gazetelerde veya haberlerde iyi, güzel hiç bir olayın görünmemesi,
doğu halkının kopuk hissetmesi, reyhanlı patlaması,
işsizlik,
bilinçsiz ve çürük bir kitle,
ilaçların bulunamaması, doktor ölümleri,
özellikle gençlerin (ve dahi genç olmayanların da) bulunduğu ülkeye sevmeme duygusunun nefrete dönüşmeye başlaması. (bunu üzülerek söylüyorum fakat büyük, küçük kime sorduysam pek sıcak bakmıyorlar türkiye'de yaşamaya. "fırsatım olursa giderim, senin varsa sen git" diye gazlıyorlar üstelik.)

hükümetin ve bakanlarının yaptığı açıklamaları ve icraatleri gözönüne alınca kötü şeylerin yanlışlıkla değil de bilinçli olarak yapılabileceğinden bile şüphelenmeye başladım.

 
Kesinlikle yanlışlıkla olan şeyler değil, bilinçli mi dersen belki direk değil ama bilinçli şekilde yapılan şeylerin sonuçları bunlar. Ülkeyi giderek muhafazakarlaştırmak, insanları sindirmek, hak arayana biber gazını layık görmek, önüne gelen her şeyi satıp savmak, her yere niteliğine bakmadan badem bıyıklı yandaşları doldurmak gibi şeylerin bilinçsiz bi şekilde yapılacağına inanmıyorum.

Tüm bunların sonucu da kadın cinayetleri, bilinçsiz ve korkmuş kitle, işlevini kaybetmiş yargı ve devlet kurumları, yandaşlara peşkeş çekilen ihaleler işte.
  • bonzo  (20.05.13 01:51:50) 
cemaat&akp ayrımını bi yapsanız tüm taşlar yerine oturuyor da görmek istemiyorsunuz. polislerin güçlendirilmesi darbe korkusuna karşı ortak alınmış bir karar alınmış olabilir ama bu kadar baskı akpnin değil cemaatin olayı.


  • tescillimarka  (20.05.13 02:15:32) 
[]

kim hangi tarayıcıyı kullanır araştırması

var mı?
özelliklere meslek ve eğitim durumlarına göre?



 
www.w3schools.com
gs.statcounter.com
www.w3counter.com

eldeki veriler bunlar. meslek falan zor, ancak ülkelere göre falan bakıp öyle bi yargıya varabilirsin.
  • hjarteblod  (19.05.13 19:48:50) 
mozilla firefox.

yazilim muhendisi
  • bedbed  (19.05.13 20:58:02) 
chrome

ikinci üniversitesini okuyan, leş bir insan. adam da olmaz bu pezevenkten. yaşı da 22
  • tirt adam  (19.05.13 21:04:58) 
[]

uluslararası toplantılar

nasıl oluyor?
bir çok ülkeden delegeler var. hepsi aynı dili bilmiyor. nasıl bir konuşma\muhabbet oluyor? ağır aksak mı ilerliyor görüşmeler.

mesela son abd ziyaretinden bir video var mı?
fotogaleri.ntvmsnbc.com

görüşme 4 saat sürdü falan diyorlar. sanıyorum ki bürokratik gelenekler sebebiyle öyle uzun sürüyor. yoksa adam gibi ciddi ciddi kafa yoruyorlar mı bi mevzu üzerine?

 
  • whoosie  (17.05.13 16:47:20) 
[]

göstermek anlamına gelen türkçe bir kelime?

tebliğ etmek değil, takdim de değil. onlara benzer bir şeydi. neydi?

hah, şimdi soruyu yazarken aklıma geldi. ibraz etmekti sanırım aradığım.
---
tdk nın eş ve yakın anlamlar sözlüğünden ulaşamadım. zaten çok sağlıklı sonuçlar veren bir servis değil (daha iyi online eş anlamlı buşma motoru biliyor musunuz? veya bir pc programı)

 
teşhir de olabilir yerine göre


  • ismail yk  (15.05.13 22:10:09) 
teşhir?


  • rugulas ikarus  (15.05.13 22:10:32) 
sunmaaak??

ikinci deneme: teşrif etmek?
  • lambada  (15.05.13 22:15:32 ~ 22:22:14) 
ibraz,teşhir, tebliğ, takdim bunlar arapça kökenli kelimelerdir.


  • maral  (15.05.13 22:21:51 ~ 22:22:39) 
aradığım sunmak anlamına gelen ibraz kelimesi idi. sorumu yazarken cevaba ulaştım, halbuki öncesinde çok düşünmüştüm.

neyse, eş anlamlılar sözlüğü arıyorum. arapça, farsça, fransızca kökenli kemieleri de içersin mümkünse zira orjini ne olursa olsun artık türkçeye girmiş kelimeler.

var mı bildiğiniz çevrimiçi veya çevrimdışı bir kaynak?
  • dahinnotha  (15.05.13 22:27:20) 
tdk nın eş anlamlılar sözlüğü var...


  • inanmazsan inanma  (15.05.13 22:56:37) 
[]

yurtdışından türkiye'ye kargo gönderimi

fransa - türkiye arası olacak. daha önce de sormuştum bu soruyu lakin tatmin edici bir cevap alamadığım için tekrarlıyorum. bir kaç kitap ve bir kaç parça eşya göndereceğim. fiyatna göre 50cm ebatlarında bir kutudan, bir sırt çantasına kadar değişecek boyutda bir paket olacak.

hangi şirketler var? nasıl yollarım?
giden arkadaşlarıma yüklemeyi düşünüyordum ama planlar değiştiği için arkadaşlarıma veremedim.

NOT: önümüzdeki günlerde paris'ten türkiyeye gidecek olan varsa ve bagaj hakkı varsa ona da verebilirim. bagaj satın almanız gerekirse ücretini öderim.

 
mesaj attim


  • philosophisticated  (14.05.13 23:42:00) 
[]

HIMYM ?

finali izleyenler gelsin ----

merhaba
beğendiniz mi son bölümleri, özellikle finali? anne hakkında ne düşünüyorsunuz? sözlükte annenin kesin olmadığını düşündüğünü söyleyenler bile var. o kadar da değildir desem de sonraki bölümde değiştirebilirler yine de anneyi.

neyse, ne zaman görecez sonraki bölümü? sezon tatiline mi girdiler şimdi?

 
anneli kısımlara yorum yapmıycam, ne idüü belirsiz bi halde bıraktılar bence. 9. sezonun başında ŞAKA YAPTIK derlerse şaşırmam.

8. sezon bitti, 9. sezon muhtemelen eylül sonuna doğru başlar.
  • 10032007  (15.05.13 00:08:36) 
[]

ben bu filmi anlamadım?

www.facebook.com

sadece 2 dk.
siz ne düşünüyorsunuz?

 
Herkes kendi anlamını çıkartabilir. Benim çıkarttığım iki kuşak arasındaki yarış. Kimin kazandığı videoda da belli.


  • sarhosken alinan hesap  (13.05.13 22:27:09) 
ufacık bir uyarı, işaret, mesaj(kazara yüzüğün düşmesi) gerçek bilgiye/doğruya,erdeme ulaşmamıza(odadaki herşeyin yapmacık olması) sağlar. ben bunu anladım.


  • dokunmakalbime  (13.05.13 22:29:49) 
çocuğun dedesi ölmüş muhtemelen. "ölmeden önce bunu engellemek için ne yapabilirdim"i görüyor rüyasında. ben de bunu çıkardım.


  • yns  (13.05.13 22:40:51) 
nesil gittikçe yapaylaşıyor,yalnızlaşıyor.

hatta izleyenleri varsa anlayacaktır beni black mirror 2. bölümde (pedal çevirme olayı olan bölümü kastediyorum) anlatılmak isteneni anladım ben biraz da
  • uzunuzunilgi  (13.05.13 23:20:55 ~ 23:21:53) 
bence bi anlamı yok herifin biri 3dmax kasmış.


  • Yigitabi  (13.05.13 23:29:12) 
@yigitabi

max değil maya ile yapılmış bir animasyon.
  • dahinnotha  (13.05.13 23:40:36) 
max maya ya da başka bir şey işte 3d animasyon :)


  • Yigitabi  (13.05.13 23:43:20) 
kaybettiğimiz insanlardan bize kalanlar sadece fiziksel hatıralar değildir gibi bir şey demek istiyor zannedersem.


  • samfisher  (14.05.13 00:11:58) 
[]

uzman sorusu : excell, tekrar eden satırlar

bir kitaptaki tüm kelimeleri her satıra birer tane gelecek şekilde yerleştirdim ve alfabetik olarak sıraladım.

tekrar edenleri silmek istiyorum, nasıl yaparım?
işlem sonunda her satırda farklı bir kelime olmalı.

 
Tüm veri alanını seç sonra veri menüsünden "yinelenenleri kaldır" seçeneğini seç, hangi sütun olduğunuda işaretlersen tamamdır.


  • poseidon1  (13.05.13 14:23:23 ~ 14:24:27) 
[]

galatasaray fenerbahçe olayı nedir?

merhaba.

bir kaç senedir futbolla ilgili hiç bir haberi takip etmemeye çalışıyorum. fakat gerek sözlükte gerek medyada gördüğüm kadarıyla gündemde çok büyük yer işgal ediyor. fenerbahçeli taraftarın öldürülmesi olayıyla merakım arttı.

şampiyonluk maçı mıydı bu derbi? öncesinde iki takımın yöneticileri de birbirlerini kışkırtmış, ne dediler? galatasaray 2-1 yenilmiş. neden kutlama yapıldı?

not: futbola bu kadar bağlı olup gündemin sürekli işgal edilmesini, insanlara bir hakaret olarak algılıyorum ve o sebeple medyadan veya başka bir yerden bu konuları takip etmekten olabildiğince kaçıyorum. tek istediğim bir kaç cümlelik özet.

 
kutlama yapılmasının sebebi tamamen provakasyon ve çirkeflik


  • female demon  (13.05.13 14:16:55) 
futbalda dengeler değişiyor. gs fb rekabetinde gs ilk defa öne geçti ve arayı açacak galiba.
bu yüzden gslilerin görgüsüzlüğü, fblilerin de kabullenememezliği var. temelinde bunlar yatıyor.
gs ligin bu arada.
  • ground  (13.05.13 14:38:11) 
şampiyonluk kutlamaları terör olayı nedeniyle iptal edildi. gs'nin bu rekabette ilk defa öne geçtiğini söyleyenler 19 şampiyonluğu ve uefa avrupa şampiyonluğunu akıllarına getirmeyerek aynı görgüsüzlüğü yapıyorlar diye düşünüyorum. 2. - 3. - hatta 4. yıldızı da ilk önce galatasaray takacak. hal böyle olunca bir senden bir benden bu tartışma böyle sürüp gidecek...

dün bıçaklanarak öldürülen çocuğu tüm galatasaray taraftarına yıkmak büyük aptallık olsa gerek. ben mağlubiyetten sonra galip gelen tarafı kutlamayı bilen bir taraftarım. geçen sene kaybedilen şampiyonluğun ardından fenerbahçe taraftarlarının kadıköyü nasıl savaş alanına çevirdiğini, polis ve sivil araçları nasıl ters çevirdiğini hatırlamak lazım. türk halkı olarak olan biteni çabuk unutmayı ne çok seviyoruz. :)

www.eksiduyuru.com

ha özet istiyordun;
baba - oğul düşün. maça gidiyor aynı ağızdan küfür ediyorlar. oğul büyüyor ve çocuğu oluyor. gene maça gidiyorlar ve aynı ağızdan küfür ediyorlar. öyle bir döngü ki kundaktaki çocuğun pipisini sarı lacivert veya sarı kırmızı vs. vs. boyuyoruz. sonra bitsin bu kavga diyoruz. fanatizm boyutunda desteğin sonuçlarıdır yaşananlar.

saha içinde ortalığı karıştıran futbolcular, maç dışında ağızlarından kötü söz eksik olmayan yöneticilerde yemeğin tuzu biberi. son zamanlarda moda olan ve her kanalda yer alan spor programlarını da unutmamak lazım. konu spor, konuşulan pastırmalı yumurta...
  • synche  (13.05.13 14:57:13 ~ 15:14:34) 
[]

athena nın 12 dev adam şarkısı

onlar mı yazdı? reklam için yapılmış bir müzik miydi bu?

çok harika bir şarkı, çok severim. geçen gün litvanyalı bir arkadaşım bir müzik açtı, -bu şarkının litvanca hali-, oldukça şaşırdım, merakım o yüzden.


 
uyarlamadir muhtemelen. hatirladigim 2 sarkilari daha ayni sekilde uyarlama.


  • sterimar  (12.05.13 01:42:45 ~ 01:42:52) 
tam emin olmamakla birlikte şu kalmış aklımda milli basketbol takımı tanıtımı için o dönem bunun reklam ajansı olan young and rubicam nam ı diğer reklamevi tarafından athenaya jingle yapsın diye verilmiş bir proje bu.


  • agy3  (12.05.13 03:03:20) 
aklımda yanlış şarkı kalmış. 12 dev adam değil, holigan'dan bahsediyormuşum.
merak edenler için;

www.youtube.com
  • dahinnotha  (13.05.13 02:13:44) 
[]

bi boş zamanım olsa diyenler

ne yapardınız?

zaman bulamayıp da yapamadıklarınız neler?


 
ne kadar bi boş zaman. böyle bi kaç ay gibi ise yurtdışı gezisi, yok haftalık daha çok boş vakit ise, arkadaşlarla daha çok zaman geçirmek, bi kaç hobi. mesela bu sene zaman yoktu diye dansa devam edemedimm, ve bu yaz zamanım olmicağı için istediğim gibi tatil yapamicam


  • asilyis  (10.05.13 20:59:02) 
uyurdum.


  • big and beautiful eyes  (10.05.13 21:03:19) 
tam şu mevsimde kafama göre birini bulup ankaradan çanakkaleye kadar bisikletle sırtımda çadırla gitmek isterdim. oradan olası her kıyı ve koya girerek Kasım ayında Hatay, Antep civarında olacak şekilde turumu tamamlamlardım

sonra bunun avrupa, asya ve dünya boyutunu yapmak isterdim.

oh..
  • jadle  (10.05.13 21:03:23) 
tatil.


  • ermanen  (10.05.13 21:09:55) 
jadle +1 ve onu yapacak imkanlar da lazım


  • defansif orta saha  (10.05.13 23:45:05) 
[]

bildiğim kelime sayısını ölçmek istiyorum

yabancı dilde kaç tane kelime bildiğimi ölçmek istiyorum. bunun için aklıma bir yöntem geldi. okuduğum bir kaç kitabı elektronik olarak bilgisayarıma aktaracağım (e kitap formatını bulduğumu varsayıyorum), ardından bir kelime işlemci ile bu kitaplarda geçen tüm kelimeleri saydıracağım. tekrar eden kelimelerin sayılmaması gerek tabi.

size sorduğum soru aslında bu, elimde uzunca bir yazı var diyelim, kelime tekrarından kacınmak suretiyle kaç adet olduğunu nasıl bulabilirim?


 
zamanında ben sözlükten rastgele 20-30 sayfa açıp bildiğim kelime sayısına bakarak kabaca bir hesap çıkarıyordum.


  • orijinal nick bulamadim  (10.05.13 16:14:27) 
Ama okumadiginiz kitaplara da bakmaniz gerekmez mi? Okudugunuz kitaplardaki bazi kelimeleri ogrenmissinizdir ve simdi biliyorsunuzdur zaten. Okumadiginiz kitaptan gelecek kelimelerden bunlarin haricinde bildikleriniz de cikabilir. Tam da bilemedim ama sanirim dogru bir sey soyledim. Bir sekilde elinize sozluk alip anlamlarina bakmadan kelimelere bakmayi deneyebilirsiniz. O da nasil olur dusunmek lazim.


  • tubaya  (10.05.13 16:28:45) 
okuduğum kitaplardaki tüm kelimeleri bildiğimi varsaymıyorum, ama kitabı okurken bilmediklerimi farkedip saymak bildiklerimin sayısını tespit etmekten daha kolay nihayetinde.

bildiklerim bilmediklerimden daha az olduğu için sözlüğe baksam kabaca derim ki %20sini biliyorum. o sebeple daha net bir çıkarsama yapma amacındayım.

okuduğum kitapları ekleyeceğim dememdeki amaç, bildiğim tüm kelimeler bu kitaplarda geçmiştir düşüncesinden. küsüratlı bir rakam aramıyorum tabi, yaklaşık bir sayı peşindeyim.


edit*
tüm kelimeleri alt alta gelecek şekilde excell.e aktardım. sırala seçeneğiyle de alfabetik olarak sıralayıp bir kelime veritabanı elde ettim.

bir pdf.yi word'e kopyaladım. bul ve değiştir kısmında geldim, ilk haneye bir boşluk dokundum ikinci boşluğa ise "enter" ın kodu olan " ^p " yazdım. 25bin kelime alt alta sıralandı. sonra da excell.e aktardım.

peki excell.de tekrar eden kelimeleri nasıl silerim? aynıları sil diye bir kod\makro var mı?
  • dahinnotha  (10.05.13 16:44:55 ~ 13.05.13 02:26:09) 
[]

doktor yazısı neden okunmaz?

sadece türkiyede değil, bildiğim başka yerlerde de doktor yazısı okunmuyor. sanki doktorlar özel bir font kullanıyor ve eczacıların tek görevi onu okumakmış gibi bi olay oluyor.

sorum şu, neden "doktor yazısı" diye bir kavram var?


 
ilaç isimlerini kimse bilmiyor da ondan. aynı şekilde normal yazı yazsalar okunuyor.


  • tuyra  (10.05.13 14:12:48) 
ilaç isimlerini bilmemekten dolayı diye bir dedikoduya inanılıyor ama işin aslı okulda çok hızlı not tutmaktan yazıları bozuluyor.
ilaç isimlerini tabi ki biliyorlar :)

  • neira  (10.05.13 14:15:36 ~ 14:19:01) 
okumaya calisan normal halk ilac isimlerini bilmedigi icin, yoksa tabi ki doktor yazdigi ilacin adini biliyor.


  • cokilgincvesesgetirecekbirnickarayanadam  (10.05.13 14:26:10) 
ben ilaç ismi bilmemeye de inanmıyorum arkadaş, bildiğin apranax'ı okuyamadığım olmuştu benim, ki en popüler ilaçlardan biri. bence kasti bi durum var ortada :)


  • reso aga  (10.05.13 14:33:22) 
6 sene boyunca it gibi not tuttuktan sonra artik sikilmaya basliyor insan. yazasi gelmiyor. o yuzden. hizli not tutmayla alakasi yok yorulmayla alakali. 6 sene her ders ama her ders not tutup hala cok kaliteli yazan arkadaslar da yok degil ama cogunluk yazmaktan biktigi icin kelimenin sonunu bile getirmekte zorlaniyor.


  • badamli  (10.05.13 14:38:17) 
it gibi not tutmak da pek mantıklı bi bahane değil gibi. ben de 5-6 yaşından beri, yani 23 senedir it gibi resim çiziyorum ama şu an çizdiğim herhangi bi şeyi sallamıyorum, gayet de özenerek çiziyorum, hala da it gibi çiziyorum. ayrıca not olayı için demiyorum ama altı üstü 2 satır ilaç yazıyosun yahu, neyine eriniyosun? yani yazılabilecek en uzun şey calcium sandoz efervesan tablet'ten daha uzun değildir herhalde, toplasan 22 harf, hadi max 30 harf olsun. bu mu yorucu ya da zor?


  • reso aga  (10.05.13 14:48:10) 
götlük yapıyolar. ama artık elektronik reçete var. nıahahah.


  • serafettinn  (10.05.13 14:52:33) 
benim gördüğüm ilk doktor yazısı güzeldi. yıllar önce klinikte staj yapmıştım. kliniğin sahibi olan doktor bildiğin köşeli yazıyordu. imzasını atması bile bir dakika sürüyordu. hatta yazısı çirkin olan laborantı azarlıyordu hep.

çok da uyuz bi adamdı, alakasız olarak.
  • supergirl  (10.05.13 15:14:12) 
bir nevi argo.
kendi dillerini "avam"ın anlamasını istemeyen garibanlar sadece doktorlar arasında değil, başka meslek gruplarında da var. bence, psikolojik bir hastalık.
yazısı güzel tohtorlarımızın günahlarını almayah.
  • hicazkar  (10.05.13 15:36:26) 
okulda birçoğu hocanın her ağzından çıkanı yazmalıyım derdinde olduğu için hızlı yazmaya alışıyor. hızlı yazmaya alışınca da mezun olduktan sonra yavaş yazamıyorsun.

ama yazmaktan sıkılmak temel etken. işe sadece reçete yazmak gözüyle bakılıyor ama bunun adli raporları var , yatırıp takip etmen gereken hastalar için hazırladığın tedavi planını yazması var. mesai sonuna doğru o yazı arap , kiril ve japon alfabelerinin karışımı bir hal alıyor.
  • diyet yapan panda  (10.05.13 16:06:37) 
Eger cok sayida doktor su sebepten diyip ayni seyi soyleyemiyorsa bence tamamen sehir efsanesi olayi. Zamaninda cikmis boyle bir sey, doktor olan da hemen yazisini "doktor yazisi" na ceviriveriyor. Kendi kendine de icinden "doktorum, kotu yazmam lazim, kural bu" diye telkinde bulunuyor. Bence boyle bir sey olabilir. Ornegin bir yerde devrecilik vardir, biraz tecrube kazanan yeni gelene hemen bunu uygular, icinden gelmese bile zorunda hissedip yapar bunu, gibi. Cunku kural odur.


  • tubaya  (10.05.13 16:07:38) 
[]

buzdolabı neden öter?

çalışırken belli aralıklarla ses çıkarıyor bir çok buzdolabı. yeniyken değil de aradan biraz zaman geçtikten sonra özellikle. niçin?

eski buzdolabının motor kısmı titreşiyordu. motoru sabitleyince ses kesiliyordu.

bir ay kadar bir zamandır, şimdi kaldığım evdeki buzdolabı da ötmeye başladı. acaba gazı falan bitiyor da o yüzden motoru daha fazla mı çalışıyor?

 
aynı sorun bende de var, 2 yılı geçti hala var servisi çağırmadım, internetten yaptığım araştırmada benim aldığım modelde buz kırma olayına bağlı olarak makine ses çıkarıyormuş, üzerine gitmedim, kabullendim


  • candanag  (08.05.13 16:05:14) 
kombi gibi dusun sicaklik/sogukluk belli bir seviyeye gelince motor otomatik olarak calismaya basliyor hiddetlice. cok gurultuluyse servisi cagir derim, bir problem vardir belki motorda.


  • eick  (08.05.13 17:01:13) 
[]

isa'nın kaç tane ismi var?

türkçe'de isa
ibranice'de yeshua, jeshua,
ingilizce'de jesus,
yunanca'da(?) iesous

1) bu yukarıdakiler aynı kökten gelenler. başka dillerde nasıl bir değişime uğramış?

2)tanrının oğlu, kuzu falan gibi başka isimlendirmeler de vardı sanki. neler vardı başka?

 
şurada da incil'deki isimlendirmeleri varmış
bibleresources.org

burada da belki başka olmayanlar da vardır
lds.about.com
  • sanal hayvan  (08.05.13 14:33:16 ~ 14:33:30) 
[]

osmanlı'ya aiit bir müzik midir bu?

www.youtube.com

1:06'daki tablo da sanki araya yanlışlıkla karışmış gibi.

nedir bu müziğin ismi, cismi, bestecisi falan? yorumlarda da belirtilmiş, hint ezgilerini andırıyor. siz ne düşünüyorsunuz?

 
osmanlı'da enstrumantal müzik olarak saz semaileri, peşrevler, longalar, sirtolar vs vardı. bu müzik bunlardan hiç biri değil.


  • nedensizce  (05.05.13 23:38:09) 
[]

türkçeye hangi diller yakın

wikipedia.dan o dillerde yazıları okumaya çalıştım da azerbaycanca ve türkmence bi derece anlaşılabilirken kırgızca tamamen farklı bir dil, özbeçke ise çok zor anlaşılıyor, hatta neredeyse hiç.

bir yabancı bir türke sorsa, hangi dil türkçeye yakın diye, azerbaycanca anlaşılabilir fakat diğerleri neredeyse farklı diller demek yanlış olur mu?


 
özbekçe, kırgızca, kazakça, türkmence, kırım tatarcası, gagavuzca, azeri türkçesi bütün bunlar hep türkik diller. türkiye türkçesine en yakın bunlardır. bir türkün öğrenmesi en kolay dillerdir. yani en azından bir italyanın ispanyolca öğrenmesi kadar - belki de çok daha - kolaydır. bir türk bu dilleri belki bir-iki ayda bile öğrenebilir. bunlar dışında altayik diller olması sebebiyle moğolca, japonca, korece yine bir türkün anadili hint-avrupa olan birine göre çok rahat öğrenebileceği diller. ama türkik diller gibi sözcükleri anlamanız söz konusu değil, daha çok gramer, son ekler, sözdizimi vb. açısından kolaylığı var.

bir yabancı bir türke sorsa bu türkik dillerin türkçeye yakın olduğunu söylemek yanlış olmaz. bir dilin diğer bir dile yakın olması demek o dili hemencecik anlayabilmeniz demek değildir. bir ispanyol da italyancayı hemen anlamayabilir ama iki dilin akrabalığı sebebiyle çok kolay öğrenir. dillerin yakınlığı böyle bir şeydir.
  • microfiction  (05.05.13 17:19:05) 
nogay dili neredeyse azerice kadar benzer.


  • loser blueser  (05.05.13 17:21:32) 
[]

komikli dublaj modası geçti mi?

hatırlarsınız, özellikle truva filmine sarıların sülosu dublajı yapıldığı zamanlarda bir sürü komikli dublaj falan yapılmıştı. artık yok mu öyle?
çok güzel yapılmıştı o, efsane olmuştu. bi de yüzüklerin efendisi dublajı yapılmıştı. onlar iyiydi. başka neler var hatırladığınız güzel dublajlar?



 
Çoktan geçti zaten sevmiyordum artık miğdem iyice bulanıyor


  • white35  (05.05.13 14:41:06) 
onlari bende sevmiyodum. Bi tek dalga dublaj takimi iyiydi onu acar izlerdim.


  • march or die  (05.05.13 14:42:48) 
Dalga dublaj takımı vardı şeytanın avukatı falan vardı ama genelde küfür temalı ve kalitesiz şeyler çıktı ortaya sonra millet bıraktı.

Ama truvaya hala gülerim, filmi izlerken hep küfürlü hali geliyor gözümün önüne.
Ha bide gladyatör vardı oda efsanedir.
  • basond  (05.05.13 14:50:35) 
  • irbat  (05.05.13 14:53:25) 
[]

inanç turizmi üzerine

merhaba,

özellikle islamda çok önemli yere sahip olan hac turizmini merak ediyorum.
her sene kaç kişi umreye ve hacca gidiyor? her mevsim açık mı orası? ülkere kota koyuluyormuş giden konusunda, hangi ülkeden kaç kişi gitmek istiyor ve kaç kişiye izin veriliyor? 5bin ile 20bine kadar çıkıyordu sanırım türkiyeden giden hacıların masrafı. hatta nasıl bir ibadet çeşidiyse artık kimisi hilton'da açık ve sınırsız büfeli otelde kalıyorlar.

her sene büyütülüyor sanırım kabe'nin alanı. bu durumdan yaklaşık olarak ne kadar kazanç sağlıyor Suudi Arabistan?

 
hac mevsimi dışında gidersen umre oluyor

hac için devletlerin kotaları var
umreye isteyen istedği zaman gidebiliyor
  • thewishcaster  (30.04.13 15:23:52 ~ 15:24:28) 
dahinnotha çok faydalı sorular sormuş ama nedense bazılarına batmış.
cevap: gösteriş ibadeti olduğu için "hatta nasıl bir ibadet çeşidiyse artık kimisi hilton'da açık ve sınırsız büfeli otelde kalıyorlar."

ha bu cevapsa eğer , ben de yazayım da hollowlife denen .... silmesin.


tüm sorularının cevabını biliyorum, özellikle hac ve gelir kısmını, hac bakanlığı açıklıyor zaten her sene. ama google var, araştır öğren, tembel olma.
  • ali.armazoglu  (30.04.13 15:50:01) 
[]

Paris'te duyuru ve sözlük toplaşmacası

Selamlar güzel insanlar.

eksisozluk.com


 
uygun covoiturage bulursam bir düşesim var oralara. ama kısmet. :)


  • pillowlust  (30.04.13 14:58:22) 
bana uyar


  • Şahin  (01.05.13 00:20:56) 
  • dahinnotha  (11.05.13 19:32:50) 
[]

age of.çular buraya

selam eycof insanları.

10 yıl kadar aradan sonra aoe2 conquers.ı kurdum ve arkadaşlarla ufak bi atışma yaptık. hiç bir şey bilmiyorum oyuna dair, unutmuşum.

mouse.um da olmadığı için sadece touch pad.le oynadım ve bu büyük bi handikaptı.

bana taktikler verin ki çabucak öğreneyim oyunu. fazla zamanım yok öyle her şeyi kurcalayacak kadar, o yüzden tavsiyelere ihtiyacım var.

oyunda başta food sıkıntısı çektim. hayvanlar ve tarlalardan başka bir şekilde food toplayamıyorum?

taşa ihtiyacım yoktu hiç. o yüzden ihmal ettim. sonra farkettim ki kaliteli asker yaratmak için önemliymiş.

gelişim sıralaması nasıl olmalı.
oyuna girdiğim gibi çiftçi ve food mu basmalıyım.

böyle taktikler verin.

 
bazı bazı çalılıklarda böğürtlen gibi bişey oluyo onu topla food için, bi de tabi ki sulak alandaysan balıklar var. bunlar eycof 2'de var yalnız, senin dediğini oynamadım hiç ama onda da olsa gerek.


  • loser blueser  (28.04.13 04:27:37) 
direk matematiğini anlatıyorum;
ilk başta 3 işçin var ya hemen ev yap (kısa yolu b ve e tuşları olur genelde ayarlardan istediğini yaparsın)
atınla hemen koyunları bul
bulur bulmaz tc(town center)a getir ve 4 işçiyle koyun kesmeye başla. ilk 6 işçi koyuna
sonraki 7. işçiyle ev yap
diğer 4 işçi oduna
odun toplama (b & z) bi de food toplama (b & ı) yeri yaptıktan sonra çağ atlayabilirsin (çağ atlamak için 500 food gerekli)
tc hiç boş kalmasın sürekli işçi çıkar (kısa yolu c) o yüzden de eti boş bırakma
domuz avlama olayı biraz zor ama bi iki denemeyle mantığı kaparsın (11. işçi ile avlanır)
ilk başta 8 koyun bulman lazım
çağ atlarken 8 işçi odunda olmalı
bi de tc'de sarı bi up var ya onu 10. işçide filam yap köylülerin canını artırıyo yoksa kurt kapar
hepsini kusursuz yaparsan 9:25te 26 işçiyle çağ atlarsın
2. çağa bastıktan sonra;
4 işçi al geyik avla
3 işçi altın toplasın (b & g)
çağ atlar atlamaz tc'deki değirmen gibi up'ı geliştir (köylüler hızlanır)
odun toplama yerindeki up'ı geliştir
black smith (b & s) yapmak zorunlu
ya market yap (b & m) yada barrack (b & b) ve atlı (b & l) yada okçu (b & a) yeri yapmalısın
geyiği bitiren işçilerle tarla yap (b & f)
800 food ve 200 altınla çağ atlanır (planı kusursuz uygularsan işçi basmadan direk atlarsın)
castle age'e basınca;
rush atmak istiyosan atlı yerindeki up'ı geliştir
taş toplama up'ını ver
çağ atlayınca 8 işçiyle hemen bi daha tc yap (b & n) mümkünse taş dibine
iki tc'den sürekli işçi çıkar
650 taşla kale yap
black smithteki upları geliştir (üsttekiler normal ve atlılar alttakiler okçular için)
odun-taş-altın toplama yerindeki up'ları ver
gerisi simultane artık
atlı yerinden 2. asker iyidir ama 60 food ve 75 altın altın yer
bi de askerlerin birbirine üstünlüğü var;
okçulaya karşı atlı yada skirmish kullan (okçu yerindeki 2. okçu)
atlıya ve her türlü tahtadan yapılmış şeylere karşı halber kullan (barracktaki ikinci asker)
gothun kale askeri ok yemez
oneger fuzuli para
türkler skirmishe dayanıksız
bi de askeri yerlerdeki her askerin altında up'ı var onları da geliştir
rahiple relikleri toplayabilirsin altın verir ama savaşa odaklanman zor olur
en önemli kural ev yapmayı unutma sürekli kontrol et nüfusunla ev oranını ve tc'yi boş bırakma sürekli işçi bas ve işçi boşta beklemesin (bende boşta işçi tuşu space bazılarında . falan oluyor hangisi işine gelirse ayarlardan yap)
bi de pintilik yapıp et biriksin deme caste'a geçtikten sonra kaynakların 100ün üstüne çıkmasın sürekli asker bas, 20-30 askerden sonra imp olursun
askerler biriksin diye de bekleme 3-4 atlıyla base'ini bas 2-3 işçi öldür evini yık
okçular için odunu diğerleri için eti daha çok toplamalısın
bu anlattıklarım 7 yıllık tecrübe, asker üstünlüğü ve up'ları iyi bilmen lazım
ha bunların hiçbirini yapamam diyosan aç death mach'i ve arenayı, çağı da post imp yap sadece asker bas, ırkların üstünlüğü savaşsın.
not: soruyu görünce dayanamadım arkadaşın hesabından girdim sen bi yere kaydet sabaha silerim heralde.
  • calzoncillos  (28.04.13 05:02:31 ~ 05:20:11) 
direk matematiğini anlatıyorum;
ilk başta 3 işçin var ya hemen ev yap (kısa yolu b ve e tuşları olur genelde ayarlardan istediğini yaparsın)
atınla hemen koyunları bul
bulur bulmaz tc(town center)a getir ve 4 işçiyle koyun kesmeye başla. ilk 6 işçi koyuna
sonraki 7. işçiyle ev yap
diğer 4 işçi oduna
odun toplama (b & z) bi de food toplama (b & ı) yeri yaptıktan sonra çağ atlayabilirsin (çağ atlamak için 500 food gerekli)
tc hiç boş kalmasın sürekli işçi çıkar (kısa yolu c) o yüzden de eti boş bırakma
domuz avlama olayı biraz zor ama bi iki denemeyle mantığı kaparsın (11. işçi ile avlanır)
ilk başta 8 koyun bulman lazım
çağ atlarken 8 işçi odunda olmalı
bi de tc'de sarı bi up var ya onu 10. işçide filam yap köylülerin canını artırıyo yoksa kurt kapar
hepsini kusursuz yaparsan 9:25te 26 işçiyle çağ atlarsın
2. çağa bastıktan sonra;
4 işçi al geyik avla
3 işçi altın toplasın (b & g)
çağ atlar atlamaz tc'deki değirmen gibi up'ı geliştir (köylüler hızlanır)
odun toplama yerindeki up'ı geliştir
black smith (b & s) yapmak zorunlu
ya market yap (b & m) yada barrack (b & b) ve atlı (b & l) yada okçu (b & a) yeri yapmalısın
geyiği bitiren işçilerle tarla yap (b & f)
800 food ve 200 altınla çağ atlanır (planı kusursuz uygularsan işçi basmadan direk atlarsın)
castle age'e basınca;
rush atmak istiyosan atlı yerindeki up'ı geliştir
taş toplama up'ını ver
çağ atlayınca 8 işçiyle hemen bi daha tc yap (b & n) mümkünse taş dibine
iki tc'den sürekli işçi çıkar
650 taşla kale yap
black smithteki upları geliştir (üsttekiler normal ve atlılar alttakiler okçular için)
odun-taş-altın toplama yerindeki up'ları ver
gerisi simultane artık
atlı yerinden 2. asker iyidir ama 60 food ve 75 altın altın yer
bi de askerlerin birbirine üstünlüğü var;
okçulaya karşı atlı yada skirmish kullan (okçu yerindeki 2. okçu)
atlıya ve her türlü tahtadan yapılmış şeylere karşı halber kullan (barracktaki ikinci asker)
gothun kale askeri ok yemez
oneger fuzuli para
türkler skirmishe dayanıksız
bi de askeri yerlerdeki her askerin altında up'ı var onları da geliştir
rahiple relikleri toplayabilirsin altın verir ama savaşa odaklanman zor olur
en önemli kural ev yapmayı unutma sürekli kontrol et nüfusunla ev oranını ve tc'yi boş bırakma sürekli işçi bas ve işçi boşta beklemesin (bende boşta işçi tuşu space bazılarında . falan oluyor hangisi işine gelirse ayarlardan yap)
bi de pintilik yapıp et biriksin deme caste'a geçtikten sonra kaynakların 100ün üstüne çıkmasın sürekli asker bas, 20-30 askerden sonra imp olursun
askerler biriksin diye de bekleme 3-4 atlıyla base'ini bas 2-3 işçi öldür evini yık
okçular için odunu diğerleri için eti daha çok toplamalısın
bu anlattıklarım 7 yıllık tecrübe, asker üstünlüğü ve up'ları iyi bilmen lazım
ha bunların hiçbirini yapamam diyosan aç death mach'i ve arenayı, çağı da post imp yap sadece asker bas, ırkların üstünlüğü savaşsın.
not: soruyu görünce dayanamadım arkadaşın hesabından girdim sen bi yere kaydet sabaha silerim heralde.

calzoncillos [eksiduyuru.com kullanicisi] (28.04.13 05:02:31 ~ 05:20:11)
  • ben smyrna  (28.04.13 08:35:05) 
üstteki yazıya benzer bir yazı girmek için girmiştim.

tuşlara önce basmak age of'ta her şeyden önemlidir. özellikle online maçlarda herkes aynı şeyleri uygular ve önce basan kazanır. (belirli bir dakikaya kadar. o belirli dakikadan sonra oyun late game olur ve taktiği iyi olan kazanır)
  • kamera motor  (28.04.13 08:37:45) 
(git: inci.sozlukspot.com/w/age-of-empires-ta-kafiri-nas%C4%B1l-altettik/)


  • kennym  (28.04.13 10:38:42 ~ 12:58:30) 
klasik "bastım 100 palayı" eycofçularındansan frank al keyfine bak öğrenene kadar. öğrenince zaten bulursun kendini. yok biraz zevk alayım dersen briton al, blacksmith ve archery'deki bütün upgradeleri yapıp ölümüne elite longbowman bas. araya süs olsun diye champion (britonda var mıydı hatırlamıyorum) ve cavalier (sanırım britonda pala yoktu) serpiştirebilirsin. ha söyleyeyim, oyunu bilen birisi gelirse karşına gelir goth'ları alır 20-30 saniyede duman eder okçularını.

edit: ha bir de özellikle türkiyede, insanlar taşı da küçümsüyor. 2-3 işçi yolla o alsın taşı 1-2 kale kurayım yeter kafasındalar. taşı küçümseme. black forest tarzı oynuyorsan en az 2-3 kat sur çekersin, arkasına keep'leri (yoksa guard tower, yoksa watch tower) dikersin. bombard dikme, karada bi boka yaramıyor. ve çok fazla kale kur, kurabildiğin kadar kur dağıt haritaya iyice. tirbüşonla geldiyse tirbüşonu her seferinde toplayıp tekrar açmak zorunda kalsın. yan dana 2-3 kale dikenler var, yıkması çok zevkli oluyor.
  • zazazaraeta  (28.04.13 10:47:41 ~ 12:07:27) 
önce yemek için koyun avlanıp böğürtlen toplanır, bu yemeklerle daha çok işçi yapılıp odun kestirilir ve altın çıkartılır. odununa güvendiğin andan itibaren acıma bas farm'ı. yeteri kadar farmın olunca oyunun sonuna kadar hiç yemek sıkıntısı çekmiyosun. denizdeki balıkları da silip süpür, balık yoksa fish trap kurdurt. 750 food çıkartıyor bunların bi tanesi, çoğu kişi siklemez ama bence küçümsenecek bir miktar değil.


  • mrz breezy  (28.04.13 22:49:16) 
[]

Sosyal medya paylaşımları üzerine yapılmış bir araştırma var mı?

çok ciddi, akedemik bir araştırma olmasa dahi, özellikle sosyolojik veya psikolojik açıdan incelenen bir araştırma \ yazı okumak istiyorum bu konuda.

şöyle ki,
twitter.da insanların (özellikle kızların) paylaştığı şeyler çok gereksiz ve hatta zaman zaman rahatsız edici. ama bunlardan onurlanıyor, gururlanıyorlar.
facebookta, şuradayım buradayım check in yapayım, kahve aldım onu paylaşayım olayları çok rahatsız edilic.
instagram olayı çok çok mide bulandırıcı. #arkadaşlık, #dostluk #mutluluk #ders çalışma vs vs vs.
görgüsüzlük diyecem, tam olarak denmiyor da.

bir süre facebook.tan uzak kaldım. ama iletişim halinde olmak için geri döndüm. anasayfamda kimsenin paylaşımlarını görmesem de var olduklarını biliyorum.

son bi kaç senede çıkan bu kendine aşikar etme huyu nereden geliyor?
@metro, @mutfak @okulda falan, neden gerek var?
hoş bi kahvaltı yapıyorsa bunu paylaşması neden?

neden bu kadar seviyorlar kendilerini açığa vurmayı, her şeyi paylaşmayı?

 
facebook, twitter ve türevlerini kullanmayıp, sadece linkedin -ki en son ne zaman girdim hatırlamıyorum- ve soundcloud hesabı olan biri olarak, bu olay en basitinden kendini anlatma ve tatmin etme isteğinden kaynaklanıyor diye düşünüyorum. daha doğrusu, kendini gerçek hayatta kanıtlayamamış ya da kendini yeterince tatmin edememiş insanlar, bu şekilde yapay bir tatmin olma yoluna gidiyorlar. bir fotoğrafına yüzlerce beğeni geldiğinde yaşadığı zevke eş değer bir tadı gerçek hayatta bulamadığından, bu yoksunluktan doğan takdir edilme beklentisiyle paylaşıma devam ediyor. tabi bu dediklerim sosyal medyayı doğru kullanmamayı alışkanlık haline getiren kişileri kapsıyor. yoksa ben de twitter'ım olmamasına rağmen, bazı iyi işler paylaşan twitter hesaplarına göz atıyorum zaman zaman.


  • philus  (23.04.13 16:55:56) 
[]

seyahat şarkıları - couchsurfing travel playlist

yaklaşık 500 adet.
couchsurfing'ten buldum.
oradan kaldırılmış google önbellekten erişip driver.ıma aktardım. özenle seçilmiş şarkılar. buradan ulaşaibilirsiniz.

docs.google.com

download imkanı olmalı. çünkü dosya erişime açık.
dilerseniz mail adresinizi verin bana, maille ulaştırayım.

edit: soru falan yok.
duyuru olarak açacaktım, el alışkanlığı olarak soruya gitti.
neyse kalsın böyle. duyuru olarak açılınca siliniyordu sanırım bi süre sonra.

 
süper liste. keşke download imkanı olsa


  • kafadanbacakli  (22.04.13 22:43:07) 
dev kültür hizmeti gibi olmuş


  • kargn  (22.04.13 22:48:18) 
şarkılar iyi mi? bilmiyorum. ona göre indirelim


  • laptop  (22.04.13 22:50:34) 
bir sürü var. benim sevdiğim türden.

tıklayınca spootify'ın sitesine bağlantı veriyor.
oradan da otomatik olarak spootify.i çalıştırıp şarkıyı açıyor.
oha lan bu ne böyle diye bi tepki verdim az önce. bilgiye ulaşmak bu kadar kolay olmamalı.
  • dahinnotha  (22.04.13 23:10:54) 
[]

interrail rotası

nihayet kararımı verdim ve yaklaşık 1 ay sonra ayrılıyorum.
şuan paristeyim ve biletimi buradan alacağım. 22 günlük olan seçeceğim. 22de sınırsız ya da 22de10gün mü seçerim henüz karar vermedim.

fransadan çıkış yapıp yunanistan üzerinden sonlandırıp ege tarafından türkiyeye giriş yapacağım.

bulunduğum ülkede interrail biletini kullanamadığım için paristen amsterdama geçmeyi ve amsterdam.dan başlatmayı planlıyorum. daha önce oraya gitmedim, gidenler çok beğeniyor.

amsterdamdan sonra almanya ve daha doğuya gideceğim. en uç noktada litvanya bulunuyor görmek istediklerim arasında. çek, macar, avust, slov, gibi diğer ülkeleri de dahil edeceğim elbette programıma.

sözlükten okuduğum kadarıyla ne kadar plan program yapılsa da günün şartlarına göre emprovize davranılıyormuş. bu sebeple gidicem deyip de gidemediğim yerler olacaktır muhakkak.

tecrübeliliere soruyorum: amsterdam da başlayıp yunanistanda biten gezi için nasıl bi rota izlenebilir. müze falan gezmek istemiyorum fazla. 60yaşında bi zengin asyalı turist değilim, 21 yaşında öğrenci adamım. yalnız olacağım. amacım insanlar tanımak, farklı zorluklarla ve deneyimlerle karşılaşmak olacak.

mayıs'ın son haftasından itibaren nasıl olacaktır gitmeyi düşündüğüm yerler? şimdiden hostel rezervasyonu falan yapayım mı (sadece bir kaç lüks şehir için, bi kısmında arkadaş bi kısmında CS bulmaya çalışacağım.)

bir ayım var, nereden başlayayım?
interrail biletini internetten mi almalı yoksa bir tren istasyonuna mı gitmeli?

yapmış olanların tecrübelerini paylaşmasını rica edeceğim.
iyi günler.

 
interrail türkiye diye grup var face de oraya katıl oraya yaz bence bunları. daha fazla yardımcı olan olur


  • ahmet kaya şarkısı  (22.04.13 20:03:15) 
gruptan haberdar olduğum iyi oldu. teşekkürler.

burada da interrail yapmış bi çok kişi olduğunu biliyorum.
sorularımla onları da sıkmak isterim, biraz.
  • dahinnotha  (22.04.13 21:27:15) 
[]

excite fiili hakkında

Respond to every call that excites your spirit.
her çağrıya cevap vermek ruhunu *excite*.

mevlana rumi.nin bir sözüymüş, bir yerde denk geldim ingilizce olarak ama tam anlayamadım.

excite'in ilk akla gelen anlamı heyecan. heyecan genel manada olumlu bi kullanımdır türkçede.

fakat excite.ın başka anlamları da var;
heyecanlandırmak, telaş ettirmek, duyguları uyarmak falan. bu anlamıyla düşünürsek olumsuz.

excite [ɪk'saɪt]
verb
1. arouse or elicit a feeling
2. act as a stimulant
3. raise to a higher energy level
4. stir feelings in
5. cause to be agitated, excited, or roused
6. stimulate sexually
7. stir the feelings, emotions, or peace of
8. produce a magnetic field in
ing sözlükte bunlar yazıyor.


şimdi sormak istediğim şey şu;
çağrılara kulak vermek ruhu napar?

 
ruhu heyecanlandıran çağrılara kulak ver. tam çevirisi böyle olsa gerek. aradaki that'i atlamışsın sen.


  • roket adam  (16.04.13 13:40:19) 
Birisi çok pis serbest çevirmiş :)


Bir ejderha bir ayıyı yakalamıştı. Yiğidin biri giderken ayının bağırmasını duydu. Alemde düşkünlere yardımcı erler vardır. Onlar, mazlumlar feryat ettiler mi derhal yetişirler. Mazlumların seslerini her yerden işitirler, Hak rahmeti gibi o tarafa koşarlar. Alemin sarsıntılarına, yıkıntılarına direk, destek olan gizli dertlerin tabibi bulunan o erler; muhabbetin, adaletin rahmetin ta kendisidirler.

Onlar, hak gibi illetsiz, rüşvetsiz kişilerdir. Onlardan birine “ can ve gönülden ettiğin bu yardım için, neden yardım ediyorsun?” denilse ancak “ yardım isteyenin gamından, çaresizliğinden” der erin avı merhamettir. İlaç alemde dertten başka bir şey aramaz. Nerede bir dert varsa deva oraya gider. Su neresi alçaksa, oraya akar. Sana da rahmet suyu gerekse yürü, alçal da sonra rahmet suyunu iç sarhoş ol. Ta başa kadar rahmet içinde rahmet var. Oğul bir tek rahmete dalma, bir tek rahmete kani olma.

Ey yiğit, gökyüzünü ayak altına al, feleğin üstünden nağme seslerini duy! Kulağından vesveseler ayıp kılından arıt da gayp selviliğini gör. Burnundan beyninden nezleyi gider de Allah kokusu burnuna gelsin. Sıtmadan, safradan hiçbir eser bırakma da alemden şeker lezzetini bul. Sen yüz türlü güzel yüzlü evlat olması için erlik ilacını kullan, erlikten kesilmiş olarak koşup tozma.

Can ayağından ten bukağısını çıkar da meclis etrafında dönüp dolaşsın. Hasislik zincirini elinden boynundan at eski felekte yeni bir baht bul. Lütuf kabesine uçmaya kanadın yoksa çare bulana arz et. Ağlayıp inleme kuvvetli bi sermayedir, külli rahmet pek güçlü bir dadıdır. Dadı ve ana çocuk ne vakit ağlayacak diye bahaneler ararlar.

Allah da sizin hacet çocuklarınızı ağlasın da süt meydana gelsin diye yarattı. “Allahı çağırın” dedi, ağlayıp inlemeyi bırakma ki Allahnın merhamet sütleri coşsun. Rüzgarın sesi de bizim gamımızı teskin etmek içindir. Bulutun süt yağdırması da. Hele bir an sabret. “ Rızkınız gökyüzündedir” ayetini duymadın mı? Neden bu aşağılık yere saplanıp kaldın? Korkunu, ümitsizliğini gul sesleri bil. Onlar, seni aşağılıkların ta dibine kadar çekerler. Seni yücelere çeken her ses, bil ki yücelerden gelmektedir. Sana hırs veren her sesi de adamları paralayan bir kurt sesi bil. Bu yücelik, mekan bakımından değildir. Bu yücelikler, akıl ve can yücelikleridir. Her sebep eserinden yücedir.


A dragon was pulling a bear into its terrible mouth.

A courageous man went and rescued the bear.
There are such helpers in the world, who rush to save
anyone who cries out. Like Mercy itself,
they run toward the screaming.

And they can't be bought off.
If you were to ask one of those, "Why did you come
so quickly?" He or she would say, "Because I heard
your helplessness."

Where lowland is,
that's where water goes. All medicine wants
is pain to cure.

And don't just ask for one mercy.
Let them flood in. Let the sky open under your feet.
Take the cotton out of your ears, the cotton
of consolations, so you can hear the sphere-music. . . .

Give your weakness
to One Who Helps.

Crying out loud and weeping are great resources.
A nursing mother, all she does
is wait to hear her child.

Just a little beginning-whimper,
and she's there.

God created the child, that is, your wanting,
so that it might cry out, so that milk might come.

Cry out! Don't be stolid and silent
with your pain. Lament! And let the milk
of Loving flow into you.

The hard rain and wind
are ways the cloud has
to take care of us.

Be patient.
Respond to every call
that excites your spirit.

Ignore those that make you fearful
and sad, that degrade you
back toward disease and death.
  • irbat  (16.04.13 14:04:11 ~ 14:05:05) 
[]

algıyı kapatmak mümkün mü? (göz/kulak)

hiç ışığın ve hiç sesin olmadığı bi yer arıyorum. zaman zaman bulamıyorum, hatta çoğu zaman. gözleri kapatıp bi şey bağlayıp, uyku maskesi takınca belki engellemiş oluyoruz ama benim istediğim o değil. o rahatsızlık veriyor. gözlerim açık olduğu halde görememek istiyorum. ama yine de göz olayı bi şekilde çözülebiliyor.

keza ses için de aynı problem, bazen hiç duymamak istiyorum. ama saatin sesi, buzdolabının sesi, dışarıdan gelenlerin sesini falan engellemek mümkün değil.

kulak tıpası falan denemiştim bi ara, olmadı.
belki çok profesyonel bi kulaklık falan izole yapar ama profesyonel kulaklığı nereden bulacağım, 300 500 tl verebilecek durumda değilim.

neyse,
dediğim gibi, ışığa ve sese izoleli bir oda inşa etmek dışında, nasıl engelleriz ışığı ve\veya sesi?

saçma cevaplarla gelmeyin lütfen.

 
duvarları çok kalın bir oda inşa edersin. sığınak gibi falan. içine zerre ışık girmeyeceği için karanlık olur zaten. ses de girmez.


  • sen git ben geliyorum  (15.04.13 12:42:53) 
lily, isolation tanks arat google da.


  • joepiscopo  (15.04.13 12:50:45) 
kulak tıkaçları işe yaramıyor çünkü kulakları tıkayınca dış sesler kesiliyor ancak bu sefer de başta nefes alıp verme olmak üzere diğer iç sesler rahatsızlık verecek seviyede duyuluyor.

sizin bu dediğiniz şey için kapalı bir su tankına oksijen maskesi ile insanları koymuşlar. suyun içinde asılı olduğu için dokunma hissi yok, izole bir su tankı olduğundan ışık ve ses de yok. denekler bir süre sonra halüsinasyon görmeye başlıyorlar falan. neyse aklıma geldi sadece.

sizin için aklıma şu geldi: kiler tarzı küçük bir odanın duvarlarına önce yumurta kolileri yapıştırın, onun üzerine strafor onun üzerine yine yumurta kolisi yapıştırın. eğer o kilerin çevresi çok gürültülü bir yer değilse insan kulağının duyabileceği seslerin en az yüzde 95 inin kesecektir.

not: @joepiscopo, adam kulaklığa 300 lira veremem demiş siz isolation tank demişsiniz.
  • yemrem  (15.04.13 12:54:37 ~ 12:56:01) 
ışığı bilemem ama ses için tamamen izoleli bir oda yapmışlar. dışarıdan ses gelmiyor ama vücudun kendi sesi duyulabiliyormuş. denemek için içeri girenler 10dkda çıkmak zorunda kalmışlar. çok rahatsız edici olduğundan.


  • sutlu nescafe  (15.04.13 13:06:02) 
300 500 harcamak istemiyorsanız böyle bir durumu çözmeniz de mümkün değil.


  • awareim  (15.04.13 13:32:37) 
medikal kategorisinde acmis olmamin sebebi, belki bi ilac ya da benzeri bi seyle deneyimlenebilecegini dusunmemdendi.


  • dahinnotha  (15.04.13 16:59:21) 
[]

antik bilgeliklerde zamanın önemi üzerine

antik bilgelikler ve eski mitolojilerin zamanın yeri nedir?
tanrı mıdır? tapılmıştır? zaman diye bi kavram mıydı onlarda?
sonuçta güneş sisteminin hareketlerine zaman adını veriyoruz. ekip biçmek ve mesvsimleri takip etmek için güneş ve ayın hareketlerini inceleyip takvim ypatılar, zamanı kağıta indirgemiş oldular gibi bi cevap değil, biraz daha spritüel bir şey arıyorum.

teşekkürler.

 
  • vejeteryanvampir  (15.04.13 11:49:03) 
bir kabilenin dilinde zamanlar olmadığını okumuştum. bence zamanın döngüselliğine veya jung gibi tek bir anda var olduğumuza inanan çok adam olmuştur. yani zamanı sadece şu andan ibaretmiş gibi gören ve takılanlar var, (hayvan kafası gibi biraz) ama bahsettiğin döngünün de bir parçası o 'şu an', mevsimler vs dolayısıyla ve sen kendin eskidiğin için. ama yine de dünyanın kendi etrafında döndüğü her gün aynı gün. güneşin etrafında da altı ayda bir yükseliyoruz ve alçalıyoruz devran eder iken. durumu simülasyondan öte tam bir algı şeklinde hissetmeye neden oluyor o 'şu anda varolma' hedesi ve doğa içinde yaşayarak yani güneşin ufukta doğup batışını görebildiğinde, dünyadaki ışıklardan dolayı gökyüzünün karanlık olmadığı, samanyolunun hayvan parlaklıkta göründüğü, gezegenlerin renklerinin belli olduğu o dönemlerde bence adamlar kafayı aynı bele kırmıştır. ben öyle olurdum yani. olanlar da çokmuş duydum ben. şimdi bile olunabiliyo ayrıca :D


  • kediebesi  (15.04.13 11:58:35 ~ 12:03:47) 
mısır mitolojisinde geceyi ve gündüzü getiren (dolayısıyla zamanı var eden desen yanlış olmaz sanırım) bir döngü vardı. elemanın (tanrıların) biri, muhtemelen ra, bir nehirden falan geçiyordu. işte başka bir eleman onu hep durdurmaya çalışıyordu. ama hiçbir zaman durduramadığı için her gecenin ardından tekrar gündüz oluyordu falan. tam hatırlayamadım hikayeyi :)

edit: horus olabilir. biraz bakınayım netten, bir şeyler bulursam link eklerim.
edit 2: horus değil ra imiş, doğru hatırlamışım. güneş saltanat kayığı olarak geçiyor. wiki'de çok az bahsi geçmiş:
tr.wikipedia.org
  • darkredanger  (15.04.13 13:32:58 ~ 13:38:46) 
ben de merak ettim
horusla ilgili buldum sonuçta hor işte horizon, hours filan
www.hartford-hwp.com
  • kediebesi  (15.04.13 14:42:40) 
[]

W7 i eski bi bilgsayar haline getirmek

istiyorum.

w7 kullanıyorum. kendime göre özelleştirdim.
ama bilgisayarla ilk tanıştığımda piyasa w95 vardı. içerik olarak w7 kalsa da, görünüm olarak w95e hatta daha eskisi, ms dos.a gitse olmaz mı? nasıl yaparız?

95 olmazsa 98e de çıkabiliriz.

---
bi xp kullanıcıları, system32 klasörünüzde ms dos editor var mı? w7de yok o. xp.den kopyalayımnca çalışıyormuş. notepad in ms dos görünümlüsünü çok aradım da, bulamadım.

sağolunz.

gelen cevaplar üzerine edit:
görünüm ayarları, başlat seçenekleri falan zaten olabildiğince windows klasik düzeninde. kendimi bildim bileli hep öyle zaten.
ben daha fazla windows 95 istiyorum. simgeler falan değişsin gibisin.
gören birisi 10 senelik bilgisayar sansın başka bi deyişle.

komut istemi penceresini biliyorum. not defterinin siyah ekranlısını arıyorum ben.

 
Bilgisayar a sag tiklayip ozellikleri sec. Oradan performans ve gorunumdeki butun tiklari kaldirabilirsin. Boyle bir seyler yapinca oluyordu diye hatirliyorum.


  • latios  (12.04.13 00:41:43) 
renk sistemini 32 bitten 16 bite düşürün görünüm ayarlarında filan vardır.


  • dedi kalabaligin icinden bir ses  (12.04.13 13:13:15) 
[]

kol kavuşturmak

kol kavuşturmakta sağ elin veya sol elin üstte olmasının anlamları varmış, daha önce duymuş muydunuz öyle bir şey?

sağ kol öne gelecek şekilde kavuşturanlar zeka, bilgelik bakımından ileri iken sol kol öne gelecek şekilde kavuşturanların yaratıcılığı yüksek imiş.

dün bi arkadaş grubunda öğrendim. sağ kolu önce kavuşturan bi ben olduğum gibi, sol kolum öne gelecek şekilde kavuşturmayı beceremedim. hani zekayı simgeliyordu bu? arkadaşın söylediğinden şüpheye düştüm.

siz ne biliyorsunuz bunun yansıttığı şey hakkında.

 
beynin hangi yarım küresinin aktif olduğuyla ilgilidir muhtemelen. ama çok da bir anlamı yoktur. ellerinizi birleştirince hangi elinizin baş parmağı üstte kalıyor testi de vardı, hep onunla ilgili.


  • vizdilva  (07.04.13 17:19:56) 
[]

ms dos kipi tasarımında not defteri

böyle olsun görünümü,
bildiğin not defteri olsun, bir şeyler yazayım txt olarak falan kaydedeyim. ama görünümü böyle olsun, yazı tipi falan.

www.guidebookgallery.org

dark room diye bi şey var, ondan haberdarım.

 
notepad++ içinde benzer stiller var, olmadı kendi stillerini de ayarlayabiliyorsun.


  • tuyra  (05.04.13 13:57:22) 
notepad++'da ben edit.com gibi kullanıyorum. gayet zevkli.


  • ben smyrna  (05.04.13 14:03:14) 
notepad ++ güzelmiş lakin ben modern bi şey aramıyorum.
programcı falan değilim zaten. 95 yılındaki o düzenleyiciyi bulamaz mıyım. hiç bi fonksiyonu olmasın yazmaktan başka.

arkası siyah, yazı tipi ve kalınlığı da böyle olsun.

---

bu arada görseldeki fontun adı ne?
  • dahinnotha  (05.04.13 14:10:52) 
komut satırından edit yazarak halen kullanabilirsin o editoru;

Çalıştır'a cmd yaz komut satırı açılsın. sonra da edit yaz sadece işte
  • altikereyedi  (05.04.13 14:13:53) 
@6x7 hayır çalışmıyor.
buraya yazmadan önce zatem onu denemiştim.
w7 home edition, 64 bit.

çalıştırabilir program olarak algınalmıyor diyor. system32 klasörüne baktım. bulamadım o editor.u
  • dahinnotha  (05.04.13 14:27:29) 
"The dos version of edit.com is a 16 bit program and will not run under a 64 bit OS"

der birileri internette. belki 64 bit versiyonunu bulabilirsin, bir sürü arayan kişi var senin gibi gördüğüm kadarıyla. benim sistemim 32 bit olduğu için var mesela bende.
  • altikereyedi  (05.04.13 14:49:03 ~ 14:49:24) 
ayrıca şu arkadaş der ki 32bit bir sistemden kopyalarsan çalışır:

answers.microsoft.com
  • altikereyedi  (05.04.13 14:51:28) 
[]

dilde seksizim

niye var?

özellikle avrupa dillerinde hep eril ve dişil olarak değişiyor kelimeler. türkçede yok. sahip-sahibe, müdür-müdüre gibi şeyden bahsetmiyorum. onlar arapçadan geliyor zaten. hem ondan ziyade, eşyaların cinsiyeti.

masanın, bisküvinin, tuvalet fırçasının feminen maskülen olması niye?

niye avrupa dillerinde var, arapçada da var. niye var? türkçede niye yok?

dilde seksizim başlığına bakındım. uzun uzun makaleler aramıyorum, daha özet bilgiye ihtiyacım var merakımı gidermek için.

diller oluşurken (bi kaç bin sene öncesinde) toplumun kadın ve erkeğe verdiği değerle ilgili olabilir?

edit: bi tane sordum, beş kez "niye" demişim. var dimi öyle bi kelime, "ne diye" den mi geliyor acaba?

 
efendim dilde seksizim şu anda barbarlık olarak gözükse de zamanında edebi bir zenginlikti bunlar. çünkü kadınlar kadın olmaktan, erkeklerde erkek olmaktan memnun idiler. herkes kendine düşen görevi layıkiyle yerine getirme hevesindeydi falan filan. ancak şu anda sürü tersine çevrildi ve kadınlar erkek gibi olmak, eşitlik falan istiyorlar. haklarıdır değildir bilemem, çocukları kim büyütüyor ben ona bakarım. ama türkçe'de seksizim olmamasının sebebi türklerin çok medeni olması değil, türkçe'nin çok basit bir dil olmasındandır. kelime sayımız az. medeniyetin bir ölçüsü de dildeki kelime sayısıdır. şu an dilimizde seksizim yok bakın biz ne kadar medeniyiz dersek, abdurrahman çelebi olmuş oluruz.


  • doctorrent  (05.04.13 12:35:41) 
yok şimdi medeni olduğumuzu falan söylemiyorum da, belki eskiden öylemişiktir. ne bileyim, yaşamadım o zamanda.

bir erkek olarak dildeki seksizim.den rahatsız oluyorum. dün akşam neredeydin sorusuna bi arkadaşımdaydım diyerek cevap veremiyorsun mesela fransızca. bu cümleyi kurduğun an cinsiyeti belli oluyor. ingilizce yine insaflı bi dil o bakımdan.

--

söylediğinize paralel olarak, en geniş dillerden biri ingilizce. onda neden he\she her\his dışında seksizm çok ön planda değil. en azından artikellerin cinsiyeti yok.
  • dahinnotha  (05.04.13 12:38:57) 
grammatical gender yazıp google'da aratın.


  • i ve been mistreated  (05.04.13 13:12:31) 
seksizm öyle olmaz bak şöyle olur :

"ananın amına koyayım, orospu, orospu evladı, amına koyayım, sikeyim, amını sikeyim, götveren, pezevenk(bu da kadınla bağlantılı sonuçta), yarrağım sana girsin (yine giren tarafa hakaret) vb."

gibi küfürlerin hemen hemen hepsi kadın odaklı ise bu seksizmdir.
  • yule  (05.04.13 14:07:38) 
[]

beni tanıyan var mı bu şehirde?

nedir bu kardeşinizin türü\tipi? hangi tip canlıdır bu?

prntscr.com


 
alpaka olabilir mi?


  • elbar  (04.04.13 22:14:06) 
arda turan


  • Hyyerr  (04.04.13 23:26:11) 
[]

bahar geldi mi?

bi kaç gündür biraz depresif hissediyorum.
üstelik havalar çok güzel.
pencereden bakınca birden içim açılıyor, sonra daha çok kapanıyor.

gerçi mart kapıdan baktırır kazma kürek yaktırır demişler. martın 15i gelmeden bahar geldi demem ben ama, erikler de çiçeklenmiş.

bi eklenti var bilgisayarımda, facebook arkadaş listesiyle alakalı; bu günlerde bir çok kişi hesabını deaktif etmiş. bunu da baharın gelmesiyle depresif hisseden insanların facebook.unu dondurmasına bağladım.

siz ne dersiniz? sizde havalar nasıl?

 
daha var ya. hatta soğuklar tam kıvamında şu ara.


  • achtundsiebzug  (19.02.13 13:42:25) 
gelsede şortları giysek ya


  • secilmis uye  (19.02.13 13:47:33) 
[]

yurtdışından türkiyeye kargo

merhaba,

kabataslak bi fiyat edinme maksadıyla internette arama yaptım ama gelin acentalarımızla görüşün tarzı cevaplar edinebildim sadece.

defter, kitap, hediyelik gibi bi kaç parça şeyi kutulayıp yollamayı düşünüyorum eğer ücreti kabuledilebilir ise. kutuya koyacağım şeyler tamamen fiyata endeksli olacağı için fikir vermesi açısından bir tarifeye ihtiyacım var.

6 7 kg ağırlığında, 40*40*30 cm ebatlarında bir kutu ortalama kaça gider? nasıl gider? paris - istanbul.u baz alabiliriz şehir olarak

edit*yurtiçi kargonun internet sitesinden hesapladım tr-fr olarak, fiyatları görebiliyorum o şekilde. tersi istikamet de aynı fiyata mıdır?

 
250 lira civarı olacaktır


  • saiko  (18.02.13 17:56:43) 
[]

internetten bıktım

artık bağımlı olduğumu düşünüyorum.
10 seneyi aşkın bi süredir internet kullanıyorum ve eğer varsa öyle bi şey, üst düzey internet kullanıcısıyım.
ne nasıl bulunur iyi bilirim ve bir sürü farklı siteye üyeliğim var ki farklı amaçlarla kullanabiliyorum.
internet vasıtasıyla edindim bilgi ve genel kültürü hiç azımsayamam. özellikle plansız öğrenme denilen şey. hiç farkına varmadan öğrendiğim bi şeyler bi süre sonra işime yarayabiliyor.
falan filan, geride bıraktığım 10 senede internetin bende bıraktığı olumlu etki hiç şüphesiz çok büyük.
lakin;
olumsuz etkileri de az değil. otobüs saatine bakmak için bilgisayarımı açtım ve hala internetteyim.
aynı anda 5 6 iş birden yapma alışkanlığım internette sekme kullanımdan kaynaklandı ki maymun iştahlı birine döndüm.
dikkat dağınıklığı problemi yaşıyorum ve bu sorunun yine internetle alakalı olduğunu biliyorum.
artık kitap okumuyorum, ders çalışmıyorum. okuduğum kitaplar ya da ders çalışma dediğim şey, internetten hızlıca bir göz gezdirme oluyor.
film, müzik, iletişim, ve dahi bir çok şey için bilgisayarı kullanınca haliyle harcanan zaman da yüksek oluyor ve sandalyenin başında, kambur pozisyonda, dışarıda güneş varken sabit bi çerçeveye bakmaktan rahatsız oluyorum.
saatlerce çamaşır makinesi izleyenler olur ya, onun gibi sanki.

falan filan, dertleşme amacıyla açtım bu duyuruyu.
şöyle bi şey var ki, tanıdığım çok çok fazla insan da bu saydığım şeylere sahip fakat onları rahatsız etmiyor. sui misal emsal değildir desem de, herkes böyle olunca ister istemez ben de kanıksıyorum bu durumu. önceden günlük 3 saatten fazla pc başındaysanız bağımlısınız diyorlardı. şimdi ise günlük 6 saatin üzerinde açık neredeyse herkesin bligisyarı. pc başı çalışanları ayrı tutuyorum.

falan filan.
bilgisayarda geçirdiğim zamanı organize etmeme yardımcı olacak bir pgoram var mı bildiğiniz? arada bi uyarı versin, hatırlatsın, çok oldu lan sktir git desin falan. önceden ne güzel annem babam bazen de ablam pc başından kaldırırdı beni. şimdi tamamen hürüm, biri diretse ya.

(yazılanları akşam okuyacağım)

 
aynı dertten muzdaribiz. çok iyi anlıyorum seni.

sınırlı internete geçme şansın var mı? çok işe yarıyor. ben 4 gblık aylık vınn kullandığım dönemde, işim için gerekli olduğundan girmiyordum öyle her dakika. resmen bir çekilme yaşanıyor ve disiplinli olmazsan o boşluğupek verimli dolduramıyabiliyorsun ama deneyebilirsin. tabii benim avantajım o kotayı iş dolayısıyla 1 aya yaymak gerekmesiydi, böyle bir zorunluluk yokken gayet 3 günde bitirirdim emin ol.

bir program var, çözümü bir resete bakar ama naomi klein falan kullanıp gayet iyi diye tweet atmıştı, ondan öğrendim bende: macfreedom.com windows versiyonu da var, ama fakat 10 dollares. Aynı zamanda sosyal ağları kapatan bir zımbırtısı da var bu firmanın. Denemeye değer gibi duruyor. Hatırlamışken alayım kendime bari bi dahaki ay.
  • börtüböcük  (18.02.13 12:22:04) 
ya iyi de böyle şeyleri sildiğiniz zaman yine girebiliyorsunuz yani. daha bi engelleyici bir şey olması lazım bence. ben de mesela zaman zaman ihtiyaç duyuyorum birinin beni bilgisayar başından almasına. bu tarz programları denedim fakat hiç yardımcı olmuyor. eklentiyi kaldır diyorsun hop gitti. başa döndün.


  • trinitrotoluen  (18.02.13 12:42:21) 
[]

hayalgücü kelimesine bir ek daha getirirsem

nasıl olur?

hayalgücü olan diyeceğim.
hayalgücülü, hayalgüçlü...

keza, olmayan;
hayalgücüsüz, hayalgüçsüz

falan. nasıl denir?

 
hayalgücü yüksek?
Hayaligüçlü olur en yakın ve mantıklı. Ama kullanılmıyor dilde o şekilde.

  • dampire  (18.02.13 01:34:41 ~ 01:35:11) 
hayalgücü yüksek yada düşük bence en ideal kullanımı


  • berginyonbaenre  (18.02.13 01:34:50) 
hayal gücü ayrı yazılıyor. isim tamlaması gibi yani.

bence ek ile sıfatlaştırılamıyor bu tümce.

"hayal gücü kuvvetli" olur mesela
  • ermanen  (18.02.13 01:34:55) 
hayalgücü, isim tamlaması biçiminde kurulmuş bir birleşik kelime olduğu için ne kadar uğraşsan da boşuna, bir yapım eki getiremezsin.

''hayalgücü olan'' diyebilsin insanlar diye zamanında düşünülmüş ve hayalgücü yüksek ya da hayalgücüne sahip ifadeleri ortaya çıkmış zaten:) zorlamanın anlamı yok.
  • wilhelmwasmuss  (18.02.13 02:17:19) 
hayalgücü zayıf
hayalgücü yüksek
hayalgücü olan

denebilir.
  • 9kuyruklukedi  (18.02.13 02:23:12) 
[]

süpermarketlerin indirim kartları

ufak bi ayrıntı gibi olsa da, indirim kartları tehlikeli değil mi?

--
kart sahibi olmak için form doldurman gerkiyor. kişisel bilgilerini içeren bu formda eğitiminden cinsiyetine falan genel profiln bilgilerini veriyorsun.

alışveriş yaptıktan sonra, aslında hangi tip insanın ne tarz alışverişler yaptığı anlaşılıyor.

bu istatistiki bilgileri tabi ki daha fazla tüketim sağlamak için kullanacak marketler. aynı zamanda onlar için, arz-talep dengesini belirmenin en kolay yollarından biri.
--

 
Tehlikeli evet, anonimliğin ne kadar korunuyor bilemezsin mesela ama onun dışında firmaların müşteri profillerini öğrenip ona göre pazarlama yapmasını sağlıyor, bu çok da negatif bir olay değil.


  • dampire  (18.02.13 01:36:55) 
aynen, adese mesela mesaj atıyor haftada bir indirimli ürünler diye. gerçekten indirimli ve nasıl oluyor bilmiyorum ama gerçekten beni ilgilendiren ürünler. tavuğun kilosu 4,99 oldu diyo mesela pirinç şu kadar oldu diyo. normalde bilgilendirme mesajlarını engellerim ama adese engelli değil. faydası büyük çünkü.


  • trajikomix  (18.02.13 01:52:44) 
pazarlamada bu kartların amacı indirim sağlamaktan öte cüzdanda taşınarak logonun sürekli görülmesini sağlamak ve müşteri sadakati oluşturmak, bağlılık yaratmak. verilen indirimler de yine ve tekrar oraya gidilsin diye. bu yüzden son yıllarda kahve zincirlerinden süpermarketlere her marka kendi kartlarını çıkardı. kitleyi tanımak adına doldurulan formlardaki bilgiler de marka için fazlasıyla önemli.


  • 9kuyruklukedi  (18.02.13 02:19:11 ~ 02:20:04) 
Dia bu olayı bira götünden anlamış galiba. MEsela bizim ofisin hemen giriş katında bi diasa var. Hemen hepimiz kart aldık ordan indirim yapıyor diye. Bu kart her ay başında 8-10 kalem malda indirim almanı sağlayan kuponla basıp veriyor. Ben mesela şu yaşımda hala jelibonları çok severim. sürekli alırım. geçen aylardan birinde ofisteki ben hariç herkese jelibon indirimi verdi, bana vermedi. ébu lavuk nasıl olsa alıyor" diye galiba. Ama hakkaten ben hariç herkese %20 indirim verdi.


  • arnatuile  (18.02.13 08:14:04) 
[]

fail compliation - düşme derlemeleri videoları

merhaba,

kaza ve düşme gibi videoların derlenmesinden oluşan binlerce video var youtube ve benzerlerinde. bazıları komik oluyor, arada bir denk geldikçe izliyorum, gülüyorum falan.

az önce yine, milyonlarca kez izlenmiş videoya baktım. biraz daha sert olduğu için belki de, dikkatimi çekti, insanların zarar görmelerine gülüyoruz. sonra komik gelmemeye başladı zaten, bıraktım.

o bi kaç sn.lik görüntünün akabinde ne olup bittiği görünmüyor. eminim güldüğümüz bazı görüntüler, aslında bazı insanların hayatlarında geçirdiği son sağlam görüntüler, hatta belki de hayatlarının son görüntüsü.

son zamanlarda düşme derlemeleriyle ilgili çok fazla video görür oldum. izlenme oranları yüksek ve yorumlar da hep eğlence odaklı. bu çok normal geldiği için yadırgamıyoruz belki de, aslında hastalıklı bi şey değil mi bu?
gelecek nesillerin nasıl olacağına dair bir izlenime varabilir miyiz güldüğümüz bu şeyleri baz alarak?


insanlar daha da vurdumduymaz olacak ve başkalarının acıları onlara zevk verecek. ortaçağa geri dönüyor gibi olacak, sanki?

 
Ben de izliyorum arada ama gülmedim hiç bazıları komik oluyor da kafisinin çivi gibi betona girdiği anlar falan olunca sadece vay amk diyorum meraktan izliyorum sonra da hep. Sen gülüyormuşsun demek ki biraz hastalık olabilir evet.


  • Eureka  (17.02.13 22:17:41) 
Hastalık değil bence, insanlar adrenalini seviyor. Ortaçağla alakası yok, ev-iş-okul döngüsünde monoton hayatlar var. Düşen, yaralanan çoğu insanın sıkılmışlığı belli oluyor. Bu hareketleri izlenmek için yaptıklarını da hiç sanmıyorum.


  • megafon  (17.02.13 22:25:03) 
uzun yazmışsınız ben de uzun yazdım okuyacağınıza güvenerek;


ilki videolar yaygın çünkü para kazanma imkanları var. ciddi ciddi kazananlar da mevcut. hatta iş çirkefleştiğinden artık video thumbnail resimlerine "popo kalça bikinili kız vs" figürleri koyuyorlarki tıklanma çok olsun hatta give away tarzı ücretsiz ürün yollayarak izleyicilerini arttırmaya çalışan elemanlar var. bu nedenle bu iş yaygınlaştı.

ikincisi hepsi değil kimileri komik. mesela uçurumun kenarına tek bar kurup artistic hareketler yapan adamın sisteminin kopup adamın ekrandan çıkması veya serbest tırmanış sırasında yaklaşık 70 metreden düşen adamın görüntüsünün aniden kesilmesi bence korkunç. ancak insanlar da herşeye hehehehe diye gülerek izlemiyor. onlar da aynı şeylere gülmüyor. çoğunluk what happened diye merak edip comment bırakıyor dude that was horrible diyorlar falan. ortada gladiator dövüştüren bir topluluk yok aslında.

ama şu var bu videoların yaygınlaşması sayıyı arttırıyor ancak kaliteyi zorlaştırıyor. eskiden bir yılda compilation hazırlayan adamın elinin altında 70 tane video varken şimdi february week 1 diye zaman aralığını da azalttılar. bu yüzden de koyacak video bulamıyorlar. sürekli buzda kayıp düşen adam izletemeyeceklerinden zamanla bu kenarda kalmış ilk tercih olmaması gereken şeyleri koymaya başladılar. bu dizi reytinglerini arttırmak için karakter öldürmeye benziyor. ilgiyi çekmek haricinde başka çıkış noktası mevcut değil zaten.

videolar sonuç olarak hastalıklı değil ancak giderek sapıklaşan zihniyet onlardan çıkar sağlamak için videolara neyi nasıl koyacağını kasan insanların zihniyeti. sonuçta ortaçağa dönmüyoruz ama bizim çağa gelmeyi reddeden bir kitle mevcut, evet.
  • wiillii  (17.02.13 22:25:16) 
tamam da o videoların çoğunda düşen insanlar da kendilerine gülüyorlar düştükten sonra. ayrıca çoğu insan bilinçli bir şekilde yaptığı için söz konusu hareketi, sonuçları o kadar acı verici olmuyor. mesela bisikletle tümsekten atlayan birisi küçük olmayan bir olasıkla yere düşebileceğini biliyor ve düşüyor. bu tür şeylere gülmek bizi psikopat yapmaz. siz işi biraz dramatize etmişsiniz.

ayrıca willii'nin dediği gibi youtube partnership olayı var. para kazanmak için bu kadar çok fail compliation var.
  • empati kuramayan psikolog  (17.02.13 22:38:29) 
freud bunu 1900'lerin başında söylemiş.
insanın doğasında başka birinin acı çekmesinden zevk almak var.

  • kayranin kedisi  (17.02.13 22:48:29) 
şahsen insanların ciddi zarar gördüğü belli olan görüntülere gülemiyorum ben. hani böyle rezil olma tarzı şeyler komik, ne bileyim suya düşmeler falan komik ama bazıları dediğin gibi cidden zarar görmüş gibi görünüyor ve onlara zerre kadar gülemiyorum. temelinde insanların acı çekmesinden zevk almaktan çok rezil olmalarına ve salaklıklarına gülmenin olduğunu düşünüyorum.


  • bugunku antremanda goz dolduran futbolcu  (17.02.13 23:03:31) 
[]

59 sn.lik photoshop işi

merhaba.

ikinci görseldeki siyah beyaz resmi filtreleyerek, birinci resimle aynı doygunluğa getirebilir misiniz? takdir ettiğiniz gibi fotoğrafı burada paylaşmak istemedim ve renkleri anlamak için bu kadarının yeterli olduğunu düşünüyorum. photoshop ve benzeri bir program yüklü olmadığı için, hali hazırda olan birinden yapmasını rica ediyorum mümkünse.

edit: siyah beyaz olan yeşil gibi olana dönüşecek. hayır, ticari değil. facebook kapak ve profil fotoğraflarım. ikisinin de aynı dokuda olmasını istiyordum.

iyi akşamlar.

 
ticari işmi ?


  • bcologlu  (17.02.13 21:41:44) 
doğru anladıysam şöyle bişey i.imgur.com


  • dedi kalabaligin icinden bir ses  (17.02.13 22:07:06) 
[]

söylemesi kolay şarkı

söylemesi çok basit bi şarkı olsun, türkçe. çocuk şarkısı değil aradığım. yavaş olabilir, türk sanat müziği olabilir. ama ben bile söyleyebileyim bi kaç satır.




 
nedense (bkz: gesi bağları) geldi aklıma direkt.

(bkz: karlı kayın ormanı)'nı da çok rahatça söyleyebilirsiniz zira sadece ritme bile uysanız yetiyor.
  • corrado  (17.02.13 10:16:57 ~ 10:17:23) 
[]

millet olmak nedir?

genel bir soru olarak millet olmanın ne olduğunu soruyorum.

tanımı şu şekilde;
1 . Çoğunlukla aynı topraklar üzerinde yaşayan; aralarında dil, tarih, duygu, ülkü, gelenek ve görenek birliği olan insan topluluğu, ulus:
"Bu eser, Türk milletinin hürriyet ve istiklâl fikrinin lâyemut abidesidir."- Atatürk.
2 . halk ağzında Benzer özellikleri olan topluluk:
"Şu kadın milletinin kıskançlığının hiç sonu yok."- A. Mithat.
3 . Bir yerde bulunan kimselerin bütünü, herkes:
"Millet tütün paralarını alınca borcunu öder."- N. Cumalı.

---

şimdi türkiyeyi baz aldığımız zaman, belli şartlar dışında, birinci ve ikinci tanım neredeyse uymuyor bize.
aynı şehrin iki farklı köyünde bile gelenekler değişebiliyor. 70milyonluk bir ulusta aslında "72buçuk millet"in varlığından bahsediliyor etnik kalabalığın ne kadar fazla olduğunu belirtmek için.
bu durumda, millet olmak nedir, bu çağda?

--

ulaşımın bu denli yaygnlaştığı bir çağda dünyanın her yerinde her türlü insanla karşılaşabiliyoruz. italyada asyalı insanlar dükkanlarının -isimlerini ve camlarına astıklarını bile- tamamen kendi dillerinde yazıyorlardı. bi süredir fransada yaşıyorum ve "fransada fransız bulamadım" diyorum mübalağa ederek. sabah otobüse bindiğim zaman 4 farklı dilde konuşuyor insanlar. öyleyse millet olmak nedir? aynı topraklarda yaşayıp bir devlet himayesi altında olmak mı? kültür, din(?), dil, tarih ve duygu birliğinin millet olmak için bu devirde geçerli olmadığını söyleyebilir miyiz?

 
küreselleşme dersi final sınavı gibi soru sormuşsun. pek hoşuma gitti. çok sevdiğim bir hocamın stiliydi. önce kafa açar sonra bulandırır sonra soru sorardı. vallaha aynısı olmuş.

öncelikle;
ortalama bir türkçe ile herkes birbirini anlayabiliyor
100 yıllık ortak bir geçmişimiz iyi kötü var
ortak değerlerimiz, bayram seyran gibi, yaratıldı (bayraktır, marştır,..)
ülkü sahibiyiz elbette. devamlılığı amaçlıyoruz nihayetinde.
gelenek görenekte gayet ortak, kimse annesine adıyla seslenmez bu ülkede mesela hepimiz anne deriz. yani yok dediğin 1. anlam var.
etnik kökenden bahsetmiyor bizim millet anlayışımız. senin hissiyatınla daha fazla ilgili. sen kendini bu milletin parçası olarak görüyorsan olay biter.

---

sonrasında ise;
ulaştığın nokta küreselleşme. küreselleşen dünyada kaybolan sınırlardan bahsetmişsin. millet olmak zaten bir kavanoz olarak tarif edilmiyor fark ettinse. içeridekiler ve dışarıdakiler değil. dünya vatandaşı olursun, avrupa kıtası milletine dahil olursun, akdeniz milleti olursun. yani küreselleşme ile uzaklar yakın olur. bu devirde ve her devirde geçerli olacaktır bu aidiyet duygusu olgusu. elbette revize edilerek.

okurum dersen şu kitabı edin. makalelerden bir demet. ama bu konuda okunacak ilk kitaptır. www.kitapyurdu.com
  • cecilia  (15.02.13 12:17:28 ~ 12:19:18) 
[]

dünyanın döndüğü söylenilen ilk yazıtlar

merhaba,

şimdi şarkı sözlerinden kitaplara her yerde "dünyanın dönmesi" adında bir ifade kullanıyoruz.

peki ilk olarak "dünya dönüyor" ifadesi ne zaman söylendi?

bilimsel bir geçerlilikten bahsetmiyorum, mecazi anlam olarak, edebiyat eserlerinde yaklaşık hangi zamanlara denk geliyor "dünya dönüyor sen ne dersen de" ya da "dünya döndükçe kimse umursamayacak" gibi ifadeler.

 
edebiyattan emin değilim ama ilk "aristarkhos" böyle olduğunu düşünmüş ve yazılarında bahsetmiş. hem dünyanın kendi etrafında hem de güneşin etrafında döndüğünü savunmuş ama adamı böyle düşündüğü için suçlamışlar.

www.britannica.com
  • ermanen  (15.02.13 13:57:28) 
[]

hatırlama anlamına gelen bi kelime

merhaba,
bir süredir görüşmediğim, ama eskiden samimi olduğum bir arkadaşıma kartpostal göndereceğim.

karpostal almayı seven eski dostum için ufak bi *hatıra*. yazacağım ama hatıra kelimesi hoşuma gitmedi.

anı olmaz, hediye, armağan olmaz. ufak bi hatırlama olmaz. anımsama şık değil.
nasıl çevirebilirim cümleyi?

--
türkçe için, benzer kelime bulma aparatı var mı? microsoft office word.de öyle bi özellik vardı, onun haricinde online ya da yazılımsal bi alternatif önerirseniz güzel olur.

 
mazi

ilaveten

www.tdk.org.tr

bu var ama pek bi bka yaramıyo.
  • dokunmakalbime  (12.02.13 13:07:58) 
yadigar, andaç, remayndır :))


  • illegalstar  (12.02.13 13:17:03) 
yad etmek ?
eski günleri yad etmek gibi.

  • demoniclewinsky  (12.02.13 13:18:25) 
...ufak bir 'beni unutma'


  • puc  (12.02.13 14:39:10) 
[]

tek cümle çeviri kontrol

If we would not have lived in an era which we consumpt the sentiments fastly, the effects of this dream would have continued at least one week.

---

eğer duyguları bu denli hızlı tükettiğimiz bi çağda yaşıyor olmasaydık, bu rüyanın etkisi bir hafta sürerdi.

--
*duyguları hızlı tüketmek derken,, fastly kelimesi hoşuma gitmedi. başka ne konulabilir?

*era kelimesi uygun oldu mu? aslında kastedilen şuan yaşadığımız zaman dilimi, "time" desek de olur muydu?

*which ya da in which. hangisi daha doğru?

 
at least in anlamı asgari en az gibi bir şey değil miydi?


  • isildur  (11.02.13 15:14:40) 
Fast'ın zarf hali de fast'tır. Fastly diye bir kelime yok.

If kalıplarında ilk kısımda would kullanılmaz, if we didn't live demen gerek. İkinci kısımda ise sadece would yeterli. 'Would have' olması için yaşanmış bir şey hakkında yaşanmamış olsaydı demen gerek. Oysa tüktimin bu denli olmadığı bir çağa geçiş yapmadık.

If (we didn't live in such an era that) sentiments were (not) consumed so fast, the effects of such a change would last only a week.

Parantez içindeki kısımlar opsiyonel.

Not: Era için 'in which' uygun olur. Lakin bu da 'in' kirliliği yaratır. Yukarıdaki gibi söyleyebilirsin.
  • megafon  (11.02.13 15:19:53 ~ 15:43:05) 
If we would not have been living in an era in which we consume the emotions this much fast, the effects of this dream would have lasted at least one week.

consume'dan emin değilim sadece. yerine başka bir kelime kullanmak gerekiyormuş gibi hissediyorum.
  • hiko seijuro  (11.02.13 15:21:45 ~ 15:22:13) 
if we lived in an era/in a time where sentiments were not consumed so rapidly,...
diye olumsuzu ikinci cümleye de atabilirsin.
böyle tersten tersten tutar gibi olmuş senin yazdığın biraz. hem cümlenin geri kalanına da daha güzel oturuyor.

era'dan sonra where daha uygun. şöyle açıklayayım... o dönemle ilgili bişi söyleyeceksen which, mesela this era which extended from the 16th century to the 21st... ama o dönemde olan durum ve olaya gönderme yapıyorsan where kullanılmalı.

time dersen tabi when demek daha makul. ve bence era'dan daha iyi time.

he bi de consumption ın fiil hali consume.
  • kediebesi  (11.02.13 15:25:30 ~ 15:41:05) 
1 ... •5678910111213   « Önceki  Sonraki »
buraya yazılanların hakları Sir Anthony Hopkins'e aittir.
yazan eden compumaster, ilgilenen eden fader
modere edenler angelus, Artibir, aychovsky, baba jo, basond, compumaster, deckard, duyulmasi gerektigi kadar, fader, fraise, groove salad, kahvegibi, kaymaktutmayansicaksut, kibritsuyu, monstro, pandispanya, robin, ron dennis
bu sitede yazılanların hiçbiri doğru değildir. site içeriği küçükler için sakıncalı olabilir. yazılardan yazarları sorumludur. kaynak göstermeden alıntılanamaz. devlet tarafından atanmış bir kurumun internet üzerinde kimin hangi bilgiye ulaşıp ulaşamayacağına karar vermesi insan haklarına aykırıdır. web siteleri kullanıcıların istekleri doğrultusunda bağlandıkları yerlerdir. kullanıcılar isterlerse bir web sitesine bağlanmayabilirler. bu güçleri ve imkanları mevcuttur. bir kullanıcı bir siteye bağlanmak istiyorsa bu onun tercihi ve hakkıdır. bağlanmak istemiyorsa bu yine onun tercihi ve hakkıdır. halkın kendisine hizmet etmesi için görevlendirdiği kurumlar hadlerini aşıp halka neye ulaşıp ulaşmayacağını bilmeyen cahil cühela muamelesi edemezler. ebeveynlerin çocuklarını sakıncalı içeriklerden koruması için çok sayıda bedava ve ücretli yazılım mevcuttur. bu yazılımlar bir web tarayıcısını kullanmaktan daha karmaşık teknik bilgi gerektirmemektedir. devletin milletini küçük düşürmesi ve ebleh yerine koyması yasaktır. Skimlinks ile linkler üzerinden yönlendirme payı alınmaktadır.