[]

audi vs bmw karda sürüş videoları

abi youtube'da audi quattro ile bmw xdrive'ın karda karşılaştırmalı sürüş videoları var. xd'lerin tamamı patinaj çekip dururken quattro cayır cayır gidiyor.

www.youtube.com

bunlar gerçek mi? yani gerçek tabi de araçla mı ilgili? bunlar sanki pilotajla, zemin farkıyla, lastiklerin durumuyla, kar durumuyla, eğimle bilmemneyle alakalı farklar ve bmw'ye çakmak için özellikle audi fan'ları (veya bizzat auti'nin kendisi) tarafından yayılıyor gibi. bu videodaki durum sadece xd ve quattro farkı mı yani?

dün hanımla çocukla kartopu oynamaya giderken "abi bi el atıversen" diye çevirdiler. hafif meyilli sokağımızda dört kişi, kış lastikleri olan bir audi q7 quattro'yu ite ite zor çıkardık. adam dütdüt yaptı teşekkür edip gitti, ben de oğlumla kar oynamaya giderken uzaktan gördüm. adamı ittiğimiz aynı yoldan ne olduğunu anlamadığım gayet ortalama bir araba (hyundai accent gibi bir şeydi) zırt diye çıktı gitti. ne iten oldu, ne patinaj yaptı.

e hani nooldu xd'leri tokatlayan quattro? accent mi daha iyiymiş audi'den?

 
ben de izledim o tarz videolar baya ve hepsinde açık ara audiler iyiydi hatta bazılarında mercedes de vardı mercedeslerden de iyiydi audiler. hepsinin birden yalan olması pek ihtimal dahilinde değil gibi sanki.

sizin ittiğiniz aracın lastikleri yaz lastiğidir belki de ya da başka bir etmen olabilir. bilemedim.
  • washe  (07.01.19 09:33:28) 
İyilik kötülük değil ki biri arkadan itişli bir araba, karda zorlanması normal.
Kış lastiğinin olup olmaması da kar performansını etkiler. Audi 4 mevsim, Hyundai kış lastiği kullanıyor olabilir.

  • marla is in my head  (07.01.19 09:35:12) 
gerçek. bmw mercedes grubunun kar performansı iyi değil. Audi, Subaru, Volvo kar performansı efsane markalar.

arazi araçlarını demiyorum, otomobil karşılaştırması.
  • babilbaligi  (07.01.19 09:54:03) 
antipatinaj sistemi (ASR) ve elektronik denge programı (ESP) kapamayı bilmiyordur sürücü. bu ikisi açık olduğunda araç patinajda kaldığında gitmez, ıkınmaz. hemen bırakır kendisini. benim aracım da hyundai, daha hiçbir yokuşta kalmadım. patinaj çeke çeke de olsa çıkıyor bi şekilde. ayrıca hafif ve düşük torklu. benim arabam yokuşu yavaş yavaş çıkan 70 kilo cılız bir adamsa, o audi ise yokuşu koşarak çıkmaya çalışan 90 kiloluk kaslı bir adam. fark burada. umarım anlatabilmişimdir.


  • trajikomix  (07.01.19 10:07:54 ~ 10:08:14) 
valla benim mazda ile geçen sene uludağa çıktım, patinaj için zorluyorum, bir şeyler devreye giriyor, olmuyor, azcık kaydırıyım diyorum, ışıklar yanıyor araba bi şeyler yapıyor topluyor, merso ve bmw pek inandırıcı gelmedi, ya da bu sistemler kapalı.

ps. 2015 - mazda 3
  • ravenudon  (07.01.19 10:26:19) 
Aradaki fark tamamen kar lastiğinden kaynaklı. Yoksa üç aşağı beş yukarı Quattro, 4matic ve xdrive benzer sistemler.


  • roket adam  (07.01.19 10:37:08) 
en onemli faktor lastik. lastigin kac yil kullanildigi, yasi, boyutlari, ve basinc degeri hepsi aracin kar ve buzdaki performansini etkileyen faktorler. Quattro, 4matic ve xdrive gibi sistemler onemli olsa da aractaki lastik en iyi seviyede degilse tirmanmak icin yeterli olmayacaktir.

ama Quattro, 4matic ve xdrive ozellikle bol karda arac kara saplandiginda cok one cikiyor cunku iki teker saplansa da diger tekerler ile arac kendini kurtarabiliyor. buzda 4 tekerde kaygan zemine geldiginde, bu sistemler aracta mevcut da olsa, arac lastikle zemine tutunuyor.
  • emrahday  (07.01.19 12:12:21) 
Yalan dolan ya. Kullanan herif audiyi adam gibi kullanırken mersoyla bmwyi kötü kullanıyo.


  • Delay Fuze  (07.01.19 18:57:58) 
videodaki bmwlerin cogunda dort mevsim yada yaz lastigi var gibi.

"ama" duzgun kis lastikleriyle audi butun markalari kafalar, tecrube ile sabit.
  • cooperr  (07.01.19 19:50:38) 
BMW Mercedes yasadigim yerde(kutup dairesine 300km) pek tutulan arabalar degil. 2 sebebi var.
1. Dedigin gibi kar performansi kotu bunlarin.
2. Paslaniyor dayanmiyor iklim ve tuzlanmadan oturu. Gerci Audi de paslaniyor bu konuda Alman otolari kotu. Hatta acikcasi tek iyi marka Volvo paslanma konusunda.

Her arabanin gidecegi yol farklidir. BMW Mercedes gibi araclarin binek modellerinin olayi o autobahnda hiz yapmak. Reno Toros ile ciktigin yolu bile cikamayabilirler olabilir nitekim o arabanin amaci zorlu kosullar degil.
  • bos gezenin bos ustasi  (07.01.19 20:22:48 ~ 20:23:27) 
[]

samsung galaxy note 5 bataryası

nisan 2017'de aldığım telefonumun bataryası artık dayanmamaya, çabuk azalmaya, %15 iken zart diye %2'ye düşüp, şarj aletine koşmama kalmadan kapanmaya falan başladı.

telefon hala garanti kapsamında. bildiğim kadarıyla batarya da garanti kapsamında.

ama bu telefonlarda batarya sökülebilir değil. yani ancak servis açıp söküyor. telefonum da cillop gibi maşallah. hiç tornavida değmesini istemesem de batarya beni iyice yarı yolda bırakmadan, garantisi de bitmeden değiştirteyim diyorum.

bu aletin içinin açılması, bataryanın değişmesi falan telefonu çok örseler mi, yıpratır mı, başka bir yerleri bozulur mu? korkularım bunlar, ne dersiniz?

 
Benzer bir sorunla karşılaştım ben de, fakat benimkinde batarya şişmesi olduğu için ücretsiz bataryayı değiştirmişlerdi. 2 yıl dolmadan şarj sorunu yaşıyorsan muhtemelen teknik bir arıza vardır diye düşünüyorum. Doğrudan yetkili servise bunda sorun var diye gidebilirsiniz.

Telefona bir şey olmuyor merak etme
  • re noreno  (04.01.19 18:07:42) 
dejiciler gelmediyse deji diyorum. ve hayır alırsın kendin bile değiştirirsin.


  • Techsavvy  (04.01.19 18:10:43) 
yoo sorun o kadar büyük değil. yani henüz şarj tutuyor. sabahtan akşama kadar da idare ediyor. ama sonlara doğru çok çabuk azalıyor. idare etsem ederim, ediyorum da. ama bu batarya illa ki cortlayacak. en azından garantisi dolmadan değiştirirsem bi o kadar daha götürür diye düşünüyorum. yoksa parasıyla değiştirecekler.


  • kibritsuyu  (04.01.19 18:27:25) 
Hocam bişey olmaz. Isıtıp açıyorlar arka kapağı sonra monteliyorlar tekrar.. Yani bir değişim olmuyor. Garantin varken değiştir.

S serisi olsa onlarda su geçirmezlik özelliği gidiyor sadece olan bu. Senin telefonda o özellik yok zaten. Yani değişen pek bişey olmayacak.
  • caletti  (04.01.19 20:39:42) 
[]

ankastre ocağın ateşlemesi

sabah temizlikçi teyze geldi. mutfağı, aspiratörü falan temizliyordu. bi ara baktım ankastre ocağın çakmağı (hani gaz düğmesini bastırınca çıt çıt çıt yapar ya, çevirip gazı açınca da ateşleyip yakar ya o işte) hiçbir düğme basılı olmadığı halde çıt çıt çıt çıt diye çakıyor. takılı mı kaldı acaba diye düğmeleri kurcaladım, içlerine üfledim, ıslak falan da değil. ne yaptıysam susturamadım. elimin yetişebileceği bir yerde fişini de bulamadım. ankastre fırını söküp arkasından fişi bulup çektim sustu. tabii şimdi ateşleme de çalışmıyor.

bozuldu mu dersiniz ne oldu buna? akşam fişi takıp bakıcam. umudum bir yerleri ıslandığı için kontak yaptı, kuruyunca geçecek diye. ama öyle değilse, fişi takınca hala çıt çıtlıyorsa ne yapayım? servis çağırmadan bir çözümü var mıdır bunun?


 
ıslandığı için olmuştur. aynı şekilde benim evimdeki ocakta da olmuştu. ertesi gün düzeldi.


  • isyankar tosbaga  (04.01.19 15:08:54) 
bizde de oluyor bazen. geçiyor sonra. büyük ihtimalle ısalklıktan dolayı. servisi çağırma.


  • kablelvuku  (04.01.19 15:10:05) 
bu sabah benimki de aynı şeyi yaptı. fişi çektim 1 gün takılsın, yarın yine bakıcam.


  • lcha  (04.01.19 15:15:01) 
[]

çocuğa ne hediye alalım (6 yaş erkek)

çocuk dediğim kendi oğlum. biz zaten istediklerini, ihtiyaçlarını alıyoruz. ama dedesiyle (babamla) çok fazla görüşemiyorlar. adamcağız da çıkıp bir şey bakamıyor, baksa da ne alsam mutlu ederim bilemiyor. bana dedi, benim adıma bi hediye al çocuğa da vereyim diye.

şimdi ne alayım bilemedim. ben kendim kitap aldım ama dedesinden öyle bir hediye olsun ki aklında kalsın, dedesini hatırlasın istiyorum.

lego olmaz, ev lego dolu, pek spesifik bir şey olmayacak zaten doğumgününde de lego aldı dedesi.

uzaktan kumandalı zımbırtıları falan var.

aslında oyuncak namına her şeyi var. öyle doyumsuz, sürekli oyuncak isteyen, tutturan bir çocuk da değil, görür ister ama gereksiz olduğunu anlatınca da anlar. gerçekten istiyorsa onu anlarız zaten, öyle de bir şey yok şimdilik.

bütçe derseniz 150-200'den çok olmasın.

ne önerirsiniz?

 
çocuğun sulayıp bakıp büyütebileceği bir bitki alabilir. böylece hem çocuğa ait bir hediye ile sorumluluk duygusuna katkı olur, hem de her bitki ile ilgilendiğinde dedesini hatırlar, çiçek açtığında ya da büyüdüğünde dedesine bahseder, gururlanır. 6 yaşında çocuklar için bu tür sorumluluklar genellikle çok motive edici oluyor, büyüdüğünü hissediyor ve hoşuna gidiyor.


  • lordoz  (28.12.18 17:10:53 ~ 17:11:06) 
Dedenin şimdi veya gençken çaldığı bir enstrüman varsa ondan hediye edilebilir. Sazsa mesela kulağa pek hoş gelmiyor 6 yaşındaki çocuk için ama belki küçük bir gitar, ukulele, mızıka falan olabilir. Oyuncak olmadığı da öğretilirse hem unutmaz hem çalmayı da öğrenebilir


  • senolll  (28.12.18 17:35:12) 
güzel ve action'lı bir kol saati ya da çalması kolay bir enstrüman hediye edilebilir.


  • fragile lady  (28.12.18 17:46:39) 
teşekkürler ama...

evde baktığı çiçekleri var, sürekli suluyor. hatta tohumunu da kendi ekti. o yüzden o da arada kaynar gider.

spesifik bir enstruman yok ama evde bir orgumuz vardı, ben de babam da çalardık. onu da zaten bize getirdik, benim de gitarım var aslında. hem de biraz uğraştım ama şimdilik pek hevesi yok gibi enstrumana falan. o da olmadı yani.

akıllı saat olabilir de o da çocuğa değil, bize hediye gibi, çocuk mutlu olacak mı onunla bilemedim. bi de pahalı onlar, bütçeyi aşar.
  • kibritsuyu  (28.12.18 17:48:31) 
3d pen alın ama dikkat edin yanmasın eli :)
Ukulele, hamster alabilirsiniz siz de bakımını üstlenirseniz.

  • bahoho  (28.12.18 18:35:58) 
6 yaşındaki halim buna delirirdi: shop.hasbro.com:7DEC61D9-5056-9047-F55F-FC686C17D23F
Okuma yazma bilmeksizin aileyle oynanabilecek bi masa oyunu^^

  • joker the one  (28.12.18 18:45:44) 
gitar alın.

letgo'da 200 liraya bir sürü gitar bulursunuz. çalmaya başlarsa hayatı boyu dedesini unutmaz.
  • babilbaligi  (29.12.18 05:46:55) 
öneriler çok iyi ama hiçbiri uymuyor abi.

öğrencilikten kalma gitarım var benim. heves eder diye tellerini yeniledim, bir iki çaldım ama heves etmedi. ukulele, gitar falan var yani, o olmadı.

hint bülbülümüz var kafeste. eşimin kuzeni yavrulatmış, birini verdi. hiç ilgilendiği yok. hayvanın bütün bakımı bende. arada kafese gidip seviyor falan o kadar. hamster falan da olmaz yani.

guess who var evde. hatta 2-3 yıl önceki hediyemiz. severek oynar, o da olmadı maalesef.

3d pen'lere bir bakayım.
  • kibritsuyu  (29.12.18 07:40:58) 
enstruman olacaksa bence gitar yerine ukulele alin.
bir de puzzle olabilir, 150-200 parca, deli etmeyecek cinsten.

  • cooperr  (29.12.18 07:46:40) 
[]

bir haber videosu arıyorum

arkadaşlar 20 aralık 2018'de ankara'da gerçekleşen şu aşağıdaki linkte yer alan olayın haber videosunu arıyorum.

twitter.com

hiçbir google aramasında veya haber sitesinde buna rastlamadım. haber olmamış olması imkansız. tv haberlerinde yarım yamalak gördüm, yakalayamadım. illa ki internette de haberin videosu olmalı. bi buldurun be.

 
DHA abonesiyiz. görüntü sisteminde 2-3 günlük video tutuyorlar. orada bulamadım ne yazık ki. istersek belki atarlar. ben bir araştırayım.


  • teknikekip  (25.12.18 10:04:59) 
Haberde aracın düşme görüntüsünü gördün mü? Yoksa olay sonrası çekilen görüntü mü?

Belki de düşme anının görüntüsü yoktur ama sen göz ucuyla habere bakınca beynin öyle kodlamıştır.
  • John Bloor  (25.12.18 10:30:45) 
twitter.com

yine aynı adres bunu paylaşmış.
  • akatreil  (25.12.18 11:14:05) 
aracın düşme görüntüsü değil. o zaten yoktur. varsa da aradığım o değil. evet bunu belirtmem lazımdı. sanki aracın düşme anının görüntüsünü arıyormuşum gibi olmuş.

benim aradığım, olay sonrası görüntüler. araç sahibinin gelip aracını o şekilde gördüğü, etraftakilerin adamı teselli etmeye çalıştığı görüntüler.

evet akatreil'in paylaştığını arıyordum, ama varsa daha uzun versiyonu.
  • kibritsuyu  (25.12.18 13:22:08 ~ 13:24:46) 
[]

"fotoğraf çekinmek"

şimdi aşağıda "neden türkçe bilmiyoruz" başlıklı duyuruyu okuyunca yazmak istedim.

o duyuruyı açan arkadaş çok güzel yazmış, çok güzel eleştiriler yapmış. fakat ben bu "fotoğraf çekinmek" kavramını bir türlü anlamıyorum. bu kullanımın yanlış olduğunu arkadaş da yazmış, sözlükte de epey eleştirilmiş.

fakat düşünüyorum düşünüyorum, bu kavramı, yani "fotoğraf çekinmek" kavramını tam olarak karşılayabilecek başka bir ifade bulamıyorum. türkçe dilbilgisi kurallarına da uygun. "dönüşlü fiil" denir buna. niye bu kadar çok takılıyor, niye bu kadar eleştiriliyor?

en doğru soru; madem yanlış, doğrusu nedir?

dönüşlü fiilin tanımında olduğu gibi eylemi yapan da etkilenen de aynı kişi ise, yani bahsettiğimiz şey fotoğraf olduğuna göre kendi kendimizi fotoğrafını çekiyorken ne diyelim?

fotoğraf çekmek? olmadı, başkasını çekerken de öyle deriz.
fotoğraf çektirmek? bu da olmadı, burada da eylemi başkası yapıyor.
selfi çekmek? özçekim yapmak? bunlar da olmadı, zira yanımızda başkası da varken özçekim doğru karşılık değil.

sokakta tarkan'ı gördüm, yanına gittim ve omuz omuza verip kendi cep telefonumla ikimizin fotoğrafını çektim.

boşlukları dolduralım. ben bugün tarkan'la .............

 
  • amortisman  (24.12.18 17:59:50) 
- fotoğraf çektirdim.
- kime çektirdin?
- kendime çektirdim ehe ehe.

oldu mu? bence olmadı. fotoğraf çektirmek başkasına DA yaptırılmış olabilir. benim ifade etmek istediğim kendi kendime çekmiş olmak. türkçe'de "dönüşlü fiil" diye bir kavram varken niye kullanmayayım da işi zorlaştırayım?

"taradım": kendi saçımı veya başkasının saçını taramış olabilirim.
"tarattım": başkasına yaptırdım.
"tarandım": yapan da benim, yapılan da benim. kendi saçımı kendim taradım. mis gibi ifade işte.

fotoğraf çekme hususunda da pekala kullanılabilir bence. niye kullanılmasın ki?
  • kibritsuyu  (24.12.18 18:02:30 ~ 18:06:53) 
açık söyleyin. "ben bugün tarkan'la fotoğrafımızı çektim" ifadesi sizi tatmin ediyor mu? yani "ben tarkan'la fotoğraf çekindim" kadar eylemi karşılıyor mu? beni çok tatmin etmedi.

hayır zorlarsam "biz bugün tarkan'la kendi kendimizin fotoğrafını çektik" de derim. ama yine zorlama oluyor.

türkçe dinamik bir dil değil mi, demek ki bu kullanıma ihtiyaç var. taranmayı beğenmediyseniz yıkanmak diyelim. sevgilimle duşa girip birlikte duş alıyorsak;

sevgilimi yıkadım mı diyeyim, sevgilime kendimi yıkattım mı diyeyim, sevgilimle kendimizi/birbirimizi yıkadık mı diyelim (bu sizin kendimizin fotoğrafını çektik, kendi fotoğrafımızı çektik örneğinin muadili. hamam tellağı gibi birbirine kese atan bir çift gelmiyor mu aklınıza?)

"sevgilimle yıkandık" ifadesini hangisi tam ve güzel şekilde karşılıyor?

zamanında kendi kendinin fotoğrafını çekmek, veya birisiyle birlikteyken fotoğrafı kendi kendine çekmek gibi bir kavram yokmuş, bunun dönüşlüsünü düşünmemişler. e ama günümüzde varböyle bir şey. biz düşünüp eklesek niye bu kadar yanlış oluyor?
  • kibritsuyu  (24.12.18 18:24:14 ~ 05.01.19 12:22:32) 
dediğiniz yapıda olsa bile çekinmek değil çekilmek daha doğru olur bence

tdk. çekilmek
(nsz) 1. Çekme işi yapılmak

çekinmek kelimesinin kökü daha çok utanma, sıkılma ile alakalı
  • asbe  (24.12.18 18:45:56) 
Bu kelime yanlis falan degil zaten. Ben 30 senedir boyle duyuyorsam tdk kendini duzeltmeli..

Ayrica herkez konusunda da direnmemeli, toplumun %90'i boyle yaziyor artik alsinlar sozluge :)
  • acemi  (24.12.18 18:48:01) 
Geldim, buradayım. :)

Fotoğraf aslında çekilmez, alınır. Ama o başka mevzu. Bunun doğrusunun fotoğraf çekilmek, çektirmek vs. olduğunu düşünüyorum. Çekinmek diyenler de zaten çekilmek kelimesini çekinmek gibi duyup, öylece kullanmaya devam edenler.
  • alfist  (24.12.18 18:48:30) 
[]

"engelli" nedir?

özellikle engelli park yerleri ve engelli asansörleri için soruyorum.

hayatımda engelli park yerine park etmişliğim yok, edebilmek için de sormuyorum ama ortada ciddi bir kavram karmaşası olduğunu düşünüyorum.

"engelli" denilen kavram nedir? sadece engelli kartına sahip olmak mıdır?

yani bedensel engelli veya kanser hastası babasının üzerine araba alıp engelli kartı çıkaran sapasağlam adamın, sırf kartı var diye engelli otoparkına park etmeye hakkı oluyor mu?

ya da engelli kartı falan yok, adam 90 yaşında bastonla zor yürüyen dedesini veya ayağı kırık olduğu için 20 gün koltuk değneği kullanacak olan karısını daha az yürütmek için engelli otoparkına park edince vay şerefsiz duyarsız ipne mi oluyor?

engelli demek illa engelli kartı mı, illa tekerlekli sandalye ve koltuk değneği mi?

40 yaşında adamım, ama bel fıtığıyım. fıtık azdı mı iki adım zor atıyorum. metroda engelli asansörüne binmeye çalışınca kötü bakışlara maruz kalıyorum. çünkü bedensel engelli değilim, herhangi bir yardımcı araç gerecim yok. ama yürüyemiyorum amk işte yani geçici de olsa engelliyim. bir engelim var. asansöre binice duyarsız ipne mi oluyorum?

ankara trafik instagram sayfasında gördüm. adam engelli yerine park etmiş, sileceğe de "bastonluyum" diye not koymuş. vay efendim epey gömmüşler adamı.

tamam ben de engelli park yerini işgal eden dallamalara uyuzum ama adamın bir şekilde geçici bir engeli var demek ki işte. engelli kartı yok ama bastonu var. bana çok da yanlış gelmiyor oraya park etmesi.

yani velhasıl sorgulamamız gereken şey kart mı, kişinin engeli mi?

 
benim kardeşim engelli, araç da kardeşimin üzerine değil gerçi ama hiç engelli yerine park ettiğimizi hatırlamıyorum şimdiye kadar.çok kar kış vs varsa avm kapısına yakın yerde hemen ineriz mesela, babam park yeri arar. çünkü zaten tekerlekli sandalyeye biniyor çocuk. kapıya yakın uzak farketmiyor ki. yürümekte zorluk çeken birinin park etmesi daha mantıklı bizim için.

asansör konusunda hemen binmek veya bi sonrakine binmek açısından bi fark yok. ama öncelik olmasına rağmen öne atlayan, sağlam görünüşlü insanlar oluyor.

hiç önemsediğim meseleler değil zira dediğim gibi çocuk zaten oturarak bekliyor. ama ayakta durmakta zorlanan, yorulmasına sebep olan bi engeli olsa kavga sebebi.

size de geçmiş olsun. asansör kullanmak tabi ki hakkınız. ki o asansörler engelli asansörü değil, engellilere öncelik verilen asansörler.

ama park yeri konusunda size katılamıyorum. engelli kartınız yoksa, o park engellilere tahsis edilmişse park etmemeniz lazım. sizin fıtığınız olur, başkasının böbrek ağrısı, kimisi ayağını burkmuştur... bunun sonu yok. kullanım alanı kısıtına herkesin uyması lazım o anki sağlık sorunu gözetilmeden. ha gerçekten zorda kalınan bir durumdur belki o anlık bi iltimas olabilir.

bi de yeri gelmişken söyleyeyim. engelli yakınlarının kendilerine tanınan hakları kullanması neden rahatsızlık veriyor anlamıyorum. babasının kanser hastalığı yüzünden engelli kartı alabilen ve engelli park yerine park eden adama bi sorun acaba hangisini tercih eder; babasının sağlıklı biri olmasını mı yoksa engelli park yerine araç bırakabilmeyi mi?
  • elorelia  (24.12.18 17:50:05 ~ 17:57:12) 
Türkiye gibi bir ülkede yani herkesin herkesin hakkını hiçe saydığı bir ülkede, daha gelişmesi gereken 10 larca şey olan bir ülkede bu sorduğunuz soru gayet normal.

Asansöre bindiğinizde kötü bakış alıyorum demişsiniz, size öyle geliyor çünkü o asansöre binenlerin neredeyse hepsinin herhangi bir engeli yok. sadece tembeller.

Adam babasının üstüne kart almış demişsiniz, hakkıysa ve yasa izin veriyorsa alır. Babası büyük ihtimalle yüzde 90 engellidir ve taşınmaya ihtiyacı vardır. İnsanın başına gelmeden insan bilemez, babasından dolayı araba aldığını seviniyorsa ve ayrıcalıkları kullanıyorsa zaten iq su bir fıstık kadardır. doğal seleksiyonla pörsür gider.

----daha sonra ekleme yapılabilir
  • Techsavvy  (24.12.18 17:52:02) 
Bahsettiğiniz durum esasen kişilerin vicdanına bırakılmıştır. “Engelli” kelimesi yaşamak için toplumun diğer (sağlıklı) fertlerinden farklı olarak bedensel veya ruhsal özüre sahip kişilere özeldir. Ancak engelli park yerleri bedensel engelli plakası olan bireyler içindir. Benim babam hasta engelli raporumuz var diyenler bir zahmet siptirsin gitsinler. Kişilerin vicdanı ise tam bu noktada devreye girer. Gözü %40 az gördüğü için %20 engelli raporu alan insanlar da engelli park yerlerine parkedebilir bu arada. Ama bunun dışındaki sıkıntılar engel değil. Ampütasyon, eklem dondurma, kalıcı beyin/göz hasarları, kısmi veya tam felç durumları, kas ve iskelet bozuklukları’ndan herhangi birine sahipseniz gönül rahatlığıyla asansörleri park yerlerini vb kullanınız. Suistimale çok açık bir konu ve suistimali seven bir ülke için bu konular uzun uzadıya tartışılıp, engelli hakları korunmalı. Ama ne yazıkki (:


  • Tears of Devil  (24.12.18 18:02:59) 
Bu "engelli" kartini kullanma olayi medeni ulkelerde usulune uygun soyle oluyor (mesela Britanya - Blue-Badge):
- mavi etiket/engelli karti (blue-badge) size sofor veya yolcu olarak gideceginiz yere yakin park etme hakki taniyor.
- Sadece cadde uzerinde ama.. Hastane, market vs yerlerin kendine ozel farkli kurallari olabiliyor
- engelli karti sadece sizin kullanmaniz icin
- karti, sadece o arabada surucu veya yolcu iken kullanabilirsiniz, yani baskasi kullanamaz
- karti kuralina aykiri sekilde kotuye kullanmanin cezasi 1000 sterlin

Ozetle, kart ve engelli kisi birlikte dusunulur - kisinen engeli degil. Azten engeliniz kart almaya hak taniyorsa gidip alisiniz olay cozulur.
  • parcxerox  (24.12.18 18:05:17 ~ 18:06:03) 
Senin dediğinle olsa gerçekten engellilere yer kalmaz. Herkeste bir avuç bahane/sebep var.


  • alicandan  (24.12.18 18:36:27) 
%90 engelli raporu olup ama dışarıda hiç bi b.k belli etmeyen hastalıklar var ki bunlardan birine sahibim malesef. hakkım olarak engelli otoparkınıda kullanıyorum. çünkü hakkım. burda mesele yürüyüp yürüyememek değil. sapasağlam görünüp bütün kalp ve damar fonksiyonlarını dönülmez şekilde etkileyen hastalığa sahip insanlar var, girişe en yakın ve yer arama stresi olmadan aracını park etmek isteyebilir. kaldıki engelli kartı almak için heyete girmeniz gerekiyor ve o heyette hiç öyle boşa rapor veremez. olay aslında sadece yaşam kalitesini arttırmaya yönelik bir pozitif ayrımcılık. yani bunu yürüyen yürüyemeyen diye ayırmak ne kadar doğru size bırakıyorum. asıl sorulması gereken kartı olmadığı halde o özel alanları işgal eden dingillere ne yapmalı. olay öyle bi boyuttaki engelli yerlerinin önüne kuka koyarak çözmüş çoğu yer xD işte orda yürüme engelli birisi yardım almadan nası park etsin aracını!

bide başıma gelen bi olayı anlatayım;
sırf sağlam göründüğüm için hastanede asansör beklerken hademe beyden trip yemiştim. gözümün içine bakarak "arkadaşlar gençler merdivenleri kullansın!" dediydi xD ulan dalyarak 7 katı nası çıkcam ben, sorsana bi niye bekliyon diye yargısız infaz işte ne diyim sustum asansörede bindim!

neyse demem oki böyle hakları gerçekten suistimal edenlerin ta ....
  • 0zzy  (24.12.18 19:48:50) 
yüzde 52 engelliyim. Engelli park yerlerine engelli kartı ile park edemiyorsunuz.ayrıca engelli park kartı alınması gerekiyor. Onu da H sınıfı ehliyet varsa alabiliyorsun diye biliyorum. Engelli kartım var ve hayatım boyunca engelli yerine park etmedim.

özetle: babası üzerinden engelli yerine park ediyorsa babası var ise engelli haklarından faydalanabilir, babasının hayatını kolaylaştırmak amacı ile. öbür türlü böyle bir hakkı bulunmamakta.

benim de ciddi bir şekilde bacağım ağrıyor. ayakkabı seçimine dikkat etmem gerekiyor.

engelli yerine park etmek vicdan meselesidir. benim engelim iş bulmama ve sosyal hayat edinmemi engelliyor. kusura bakmayın da arada sırada canınız yanıyor diye kendinizi engelli olarak görmeniz tamamen şımarıklık.
  • denizgonen  (24.12.18 20:06:03) 
Kurallar dostum, kurallar...


  • [GODDARD]  (24.12.18 20:42:36) 
@kibritsuyu Ne zamandır benim de aklımda olan şeylere değinmişsin. Aslında @Techsavvy'in dediği gibi bunlar çok ileri medeniyet düzeyi ile ilişkili konular. Empati, vicdan, irfan, sevgi, saygı, şefkat, sabır v.s. kavramların ete kemiğe büründüğü bir toplumda bu tür şeyler konu bile olmaz, arada kaynar gider. Fakat şimdi sorunu tespitte, bir kural ve standarda bağlama hususunda bile düzeyimiz ortada. İnsanlar birbirine güveni kaybetti bu toplumda. Güvensizlik, suizannı ve şüpheyi getirdi. Hırs, rekabet, bencillik, haset sardı her tarafı. Yayası kusurlu, şoförü kusurlu, hastası kusurlu doktoru kusurlu, alanı kusurlu satanı kusurlu, öğretmeni kusurlu öğrencisi kusurlu v.s. v.s. bir toplum çıktı ortaya. "Tek bir tel kopar ve bütün ahenk bozulur" diyordu bir bilge... Bir dokun bin ah işit oldu bu girizgah... Aslında @kibritsuyu'nun dile getirdiği konuda bir kitap yazabilecek notlar, tespitler var kafamda. Engelliliğin sembolü bile hatalı:Tekerlekli sandalye! @0zzy ile benzer bir durumdayım. Dış görünüm olarak sağlıklı bir bireyim. Fakat mesela elimi uzatmış vaziyette 150-200 gr ağırlığı tutabilme sürem 6 saniyedir. (Teknik olarak detaya girmeden tarif etmek istedim.) Üniversitelerde, bazı kurumlarda personele özel kartlarla çalışır asansörler. Bu insafsızlıktır. Hangi hastalığın, ne tür bir yorgunluğun kimde olduğunu bilemezsiniz. Birbirimize güvenmek durumundayız. Birbirimize anlayış göstermek durumundayız. Bunu da boynumuza tasma gibi geçireceğimiz engelli kartlarına, personel kartlarına v.s. borçlu olmadan yapabilmeliyiz.


  • erdoyil  (25.12.18 12:55:38 ~ 12:58:04) 
[]

nutella'yı neyle açalım?

ekmeğe sürmek için tasarlanmış bu koyu kıvamlı kardeşimizi neyle açıp daha likit, daha akışkan hale getirebiliriz? tatlı/pasta sosu olacak.

not: özellikle nutella olacak. yani kuvertür çiko ile yapılmış herhangi bir ganaj istemiyorum.


 
mikrodalga yok, benmari de olmaz. ısı yoluyla yumuşatırım da, soğuyunca geri katılaşır.

katılaşmayacak, akışkan bir sos olacak.
  • kibritsuyu  (23.12.18 03:48:03) 
Süt ile blender'dan geçir.


  • diffarentiationation  (23.12.18 04:00:14) 
  • fasulyek  (23.12.18 05:28:27) 
Tereyağı


  • brnbrs  (23.12.18 08:09:21) 
süt kreması ile


  • blacksky  (23.12.18 09:57:45) 
Fındık yağı


  • datdiridat  (23.12.18 13:17:12) 
Krema bence de.


  • physcos physcos  (23.12.18 13:49:51) 
[]

mermi mi, sesi mi?

şimdi 200 metre mesafeden bir keskin nişancı benim kafama nişan alıp ateş etse, ben silahın patladığını duymadan mermiyi kafama yer miyim, yoksa önce patlamayı mı duyarım? (ortamın normalde 200 metreden sıkılmış bir silahın sesini duyabilecek kadar sessiz olduğunu varsayıyoruz, ehe ehe araba gürültüsünden duymazsın ki diye sulandırmayalım)

elbette silahtan silaha, mermi çıkış hızına göre değişiyordur ama hangi mesafeden sonra, önce patlamayı duyup, o neydi gız diyene kadar mermiyi yemiş olurum? başa baş noktası aşağı yukarı nedir?


 
Ses hizi 320 m/s
Mermi hizi 800m/s (g3 silahi)

Yani once mermi gelir 200 metre mesafe icin
  • basond  (21.12.18 03:06:51 ~ 03:07:24) 
keskin nisanci mermilerinin (7.62×51mm NATO / .308 Winchester) kursunu sesten cok daha hizli gider. mesafe uzadikca kursun yavaslar ve etkisini kaybeder. silahtan cikarken ~850m/s olan mermi hizi 500m sonrasinda ~500m/s, 1000m sonrasi ~350m/s hiza sahip. havasicakligi, ruzgar ve namlunun yere olan acisi da bunu etkiler.

silahin patlamasini degil, kursunun havada giderken cikarttigi sesi hemen olmeden once duyabilirsin ama olayin cok hizli gelismesinden dolayi sesi mermiyi yiyen buyuk ihtimalle fark edemez.

youtube'daki av videolarini izlersen eger gorursun. hayvan genellikle aciyi sesten daha once hissediyor.
  • rm  (21.12.18 04:41:04) 
Askerdeyken; mermi sesini duyduysan şanslısın derdi eğitim astsubayı.


  • stanley weber  (21.12.18 10:55:01) 
[]

internette aradığım şeyi bulamamaktan çok sıkıldım

yav çok basit bir şey arıyorum abi çok basit yav. sitelerimizi arama motorlarına mı tanıtamıyoruz, doğru düzgün site yapmayı mı beceremiyoruz nedir ya bu basiretsizlik? ben mi beceriksizim?

aradığım şey çokbasit bir şey abicim. başkentray isimli ankara banliyö tren hattının sincan istasyonu nerede?

heh bu kadar. google bunu bulamıyor. siksok haberler çıkıyor, forumlar çıkıyor, dünkü kaza çıkıyor, ulan bir tane ya bir tanecik "istasyon koskoca sincan ilçesinin nah şurasında" diye bir şey yok. gideceğim yere yakın mı, uzak mı, motroyla mı gideyim, otobüse mi bineyim anlayabileceğim bir zıkkım yok. yok ulan.

varsa gözünüzü seveyim nasıl aranır bana bir öğretin. yolu yoksa da bir binen inen vardır illa, 1. organize sanayi bölgesinin neresinde kalıyor istasyon onu bi söylerse duamı alır.

 
abi acaba google haritalar kısmında mı arasan? ben arayınca böyle bişey çıkıyo.
www.google.com

  • evde liyakat kalmamis  (14.12.18 14:23:14) 
google maps yardımcı oldu mu?

www.google.com!3m1!4b1!4m5!3m4!1s0x14d33a7df50df123:0x15dee0d863783975!8m2!3d39.9651465!4d32.5826265
  • dedim ben sana  (14.12.18 14:24:08 ~ 14:24:57) 
  • 1917  (14.12.18 14:26:00) 
Bunu arıyor olabilir misiniz:

moovitapp.com

eğer bu ise google'dan ankara tren hatları diye aratıp ilk linkden girebiliyorsunuz.
  • soulforge d  (14.12.18 14:28:08) 
stations.metro-map.net

link bu şekilde çalışacak mı kontrol edelim.
  • John Bloor  (14.12.18 14:34:59) 
onu buldum da, başkentray'ın sincan durağı da orası mı oluyor? yht, konvansiyonel ve başkentray hepiciği aynı yerde mi? bu bilgiye ulaşamadım? lmfthgydfsgf linki veren arkadaş da çıkan sonuçların hangisinden bu bilgiye ulaşabildiğimi paylaşırsa sevinirim.

sıkıntı o zaten. evet büyük ihtimalle aynı yer. ama bu siteleri hazırlayan dangalak bunun aynı yer olamayabileceği ihtimalini düşünüp bu bilgiyi hiçbir yerde yazmıyor. "sincan garı yazdık işte ehehaha yeter" diyip siktirolup gidiyor. benim de sıkıntım burada başlıyor.

bakın duyuru'da arayın, her hafta mutlaka bir kere yht garının yeri soruluyor. eski gar ile yakın mı, geçiliyor mu diye soruluyor. arayın bakın.

eski gar ile tamamen aynı yer olduğu, tam arkasında olduğu ve içinden geçiş olduğu bilgisi hiçbir sitede yazmıyor. siteleri hazırlayan öküzler bunun aynı olmayabileceğini, farklı da olmasının muhtemel olduğunu ve yolcuların bu ikilemde kalabileceklerini düşünmüyorlar bile. bu bilgiyi hiçbir yere yazmıyorlar. aksine "hızlı tren yht garından kalkacak!!!11" diye üstüne basıyorlar. yolcu da sanıyor ki eski gar tarafından gitse trene binemeyecek. yeni gar tarafından girecem diye koskoca adanın etrafından dönüyor. oysa içinden geçilebiliyor. ama bu bilgi tecrübesi olanlar dışında kimse tarafından bilinmiyor, bilinemiyor, çünkü hiçbir yere yazmıyor.
  • kibritsuyu  (14.12.18 14:43:07 ~ 15:05:11) 
ben boyle durumlarda reviewlara ve haritalardaki yuruyen adamlarda sokakta yuruyerek bakma secenegini kullaniyorum, yine buldugunuz yerin fotograflari, ozellikle 360 derece fotograflari etkili oluyor. en kotu ihtimalle eski usul telefonla arayabilirsiniz. ben burada hatanin google'da veya sizde oldugunu dusunmuyorum, genelde kurumlar internetteki bulunurluklarini cok da sallamiyorlar. dusunun aradiginiz yer ankara'nin en buyuk ilcelerinden birinin duragi, boyle bir durak hakkinda butun ayrintilar son derece acik bulunabilir ve kullanilabilir olmali. diger yandan da bir turk olarak kendi basinizin caresine bakmayi ogrenmeniz lazim, bizim elin amerikalisi gibi hakkkimiz hukukumuz olmadigi icin sekil 1a dunku tren kazasi, birazcik internet disi yontemler ile varolan cevrimci bilgiyi desteklemek gerekiyor, fakat eksi duyuruya danismak akillica bir yaklasim, sonucta bilen biri direkt cevap verebilir. ben kendi bilgiye ulasma yontemimi paylasiyorum bu noktada...


  • mavicorap  (14.12.18 14:57:17) 
[]

somon füme ile ne yapılır?

2-3 hafta önce migros'taki 1 alana 1 bedava kampanyasından gaza gelip 2 paket somon füme aldım. durdu durdu, 2 gün sonra son kullanma tarihi dolacak.

internetten baktım bu nasıl yenir diye, ne söylendiyse gittim malzeme aldım. öyle yaptım olmadı, böyle yaptım olmadı. ben bu şeyi hiç sevmedim yav.

ya sokak kedilerine lüks bir ziyafet çekicem, ya da bir yolunu bulup yiycem bunu.

nasıl yenir klasik tarifler dışında? tavada kızartıp normal balık gibi yiyeyim mi ne yapayım?

 
Makarnaya koydunuz mu? Sıcaktan biraz pişince daha iyi yersiniz belki?

Edit: Ben ekmeğin üzerine biraz mayonez, üzerine ince dilimlenmiş avokado ve somon füme koyarak çok seviyorum ama siz çiğ pek sevmediniz sanırım, o yüzden makarna diyorum.
  • whoosie  (13.12.18 16:19:06 ~ 16:40:52) 
meşe odunu bulabilirsen küçük mangalda kapağı kapalı şekilde pişirebilirsin yada elektrikli ızgara varsa şu içine su konan koku yapmayan.yada en kolayı tava ama kapağı kapalı olsun.yanına salata peynirli,domatesli,marullu.bir de beyaz şarap.


  • jactantia  (13.12.18 16:33:43) 
Ya aynı indirimden ben de aldım 2 tane hatta birkaç hafta önce buna benzer bir duyuru da açtım :))
Ben kızarmış ekmeğin üstüne labne- somon-roka yaptım, inanılmaz lezzetli oldu.

  • archery  (13.12.18 16:47:55) 
Kapari acayip yakışır ona. Şöyle hafif yanmış güzel bir baget emeğine mayonezli kaparili kara biberli harika bir sandviç yapılabilir.


  • imnotsureabout  (13.12.18 18:43:47) 
[]

ehliyet yenileme randevusunu nasıl alıyoz?

e ankara'nın bütün merkez ilçelerinde randevular dolu abicim. gün seçtirmeye bile izin vermiyor, dolu diyor. yav tamam taa 6 ay sonraya ver gerekiyorsa. yeter ki bi takvim falan göster. hepsi mi dolu? kızılcahamam'a mı gideyim koçhisar'a mı gideyim ehliyet yenilemeye? sen bana takvim göstermezsen nasıl boşunu bulacağım ki ben?




 
az önce aldim kadikoy ilce mudurlugunden. surekli denerseniz bulabilirsiniz. iki saatte filan bulabildim.


  • oliviedo  (10.12.18 16:01:59) 
ben de kimlik için denedim dün doluydu çankaya. bugün baktım çayyolu için buldum. böyle ara ara denemek lazım.


  • prasinos  (10.12.18 16:16:49) 
randevu iptal eden olunca yer açılıyor, ben ertesi güne bulmuştum, arkadaş 2 ay sonraya bulabildi. aldığın randevu sıra alma randevusu, geç kalırsan sistem sıra no vermiyor, aklında bulunsun, erken git sıranı al.


  • hasmetizm 2046  (10.12.18 17:19:48) 
Ara ara kontrol etmek lazım. Randevusuna gitmeyip iptal edenler olabiliyor.


  • battal gemalmaz  (10.12.18 17:38:23) 
[]

6 yaş basketbol için erken mi?

geçen yıl oğlan 5 yaşındayken bir kulüpte basketbola yazdırdık. çok da sevdi, hevesle gidiyordu. 1 yıl boyunca devam etti. hatta bu yıl bir üst gruba geçtiler, antrenmanları değişti.

lakin kulüp salon sıkıntısı nedeniyle antrenmanlara ara verdi. kısa vadede de çözüm bulacaklar gibi görünmüyor.

okuldaki aynı zamanda okulun basketbol koçluğunu da yapan beden öğretmeni dedi ki "6 yaş basketbol için çok erken. önce jimnastik, yüzme gibi bir spor yapsın, kasları gelişsin, kolları güçlensin, en erken 7 yaşından itibaren basketbola başlasın. bunu size kulüpler demez, çünkü para alıyorlar. onlar için çocuk yürüyen para demek. kulüp arıyorsanız ben sizi göndereyim, bu daha küçük, almayız demezler, alırlar ama para olarak görürler, bence devam etmeyin, önce jimnastik, yüzme gibi bir spor yapsın" dedi. oğlan da basketbola gidemediği için çok üzgün, ona sorsak basketbola gitmek istiyor, çok da hevesli.

siz ne düşünüyorsunuz? önce jimnastiğe, yüzmeye falan yönlendirip ilerleyen yıllarda mı baskete gitsin, yoksa doğrudan başka bir kulüp bulup yazdırayım da baskete mi devam etsin hazır ilerliyorken?

eğer devam etsin derseniz ankara'da iyi bir basketbol kulübü önerebilir misiniz? fiyatı da çok tuzlu olmasın.

 
Yazdır kanka. Fundamentalı ne kadar iyi olursa ileride o kadar iyi olur. Şimdiden tekniği öğrensin. Vücudu refleks üretsin.


  • Delay Fuze  (06.12.18 18:36:47) 
Beden eğitimi öğretmeninin dediğinin doğruluğunu bilimsel olarak bilemem, ancak erkek kardeşim küçük yaşta jimnastiğe bense yüzmeye başladım ve ikimiz de her zaman çok faydasını gördük. Kardeşim uzun süredir basketbol oynuyor, profesyonel değil ancak yoğun bir spor programı var ve çok mutlu.


  • fotrsapka  (06.12.18 18:57:24) 
bildiğim kadarıyla evet erken. ama bunu haftada 2 bilemedin 3 kere Türk usulü (yarısı geyik yarısı çocuklara laf anlatmaya çalışma) spor klüplerini düşünerek mi diyorlar? yoksa ecnebi usulüne göre mi diyorlar orası var.
yani bu klüpler haftada kaç kere, ne kadar idman yaptırıyor ki? bir idmanda kaç şut atıyor mesela? (ısınması koşması vs. hariç)
profesyonel altyapı gibi öyle her gün idman olmuyor-diye biliyorum. bizdeki altyapılar dandirik daha doğrusu.
öyle her gün idman olmadıkça da ha basket oynamış ha at binmiş
Türkiye'de yaz okulu farklı olabilir mesela, orada her gün gidiliyor olabilir. Onun dışında benim bildiklerin gayet dandirik 45 dakika 15 çocuk 3 kere sıra geliyor.
  • niye ama  (06.12.18 19:08:15) 
antrenmanlar cumartesi pazar birer saat. bu 1 saatin zaten ilk 10-15 dakikası ısınma. geçen sene koşturmaç, yakalamaz gibi daha çocuksu bir şekilde ısındırırlarken, bu sene yere serdikleri ip merdiven gibi şeyin içinde çeşitli şekillerde sekme şeklinde yapıyorlardı.

geçen seneki antrenmanlar top sektirme, top sürme (alçak ve yüksek dribbling), top tutma, falan filan. ya da kukaların arasından alçak ve yüksek dribbling yaparak slalom, potaya gelince tek zamanlı stop, potaya şut vs. şeklindeydi. bu seneki grupta adam tutma, pas atma, tutan adamdan kurtulup top isteme, savunma yapma, baskı yapma, pivot ayak, turnike vs. gibi hareketlere geçtilerdi. ama dediğim gibi haftada 2 gün birer saat.
  • kibritsuyu  (06.12.18 19:16:09) 
ilkokulda rehber öğretmen ve basketbol hakemliği yapan biri olarak benim düşüncem şu; çocuk basketbolu seviyorsa, hevesi ona varsa neden yüzme ve jimnastik vb. sporlara gitsin, o sporlara gitse de veli her türlü para verecek, basketbol kursunda da kaslar gelişiyor, kollar güçleniyor yapılan antrenmanlarla artı çocuğun küçük yaştan beri bir grubun içinde olması çocuğun sosyalleşmesinde de önemli bir katkı sağlıyor yaşı ne kadar küçük olursa olsun, ha tabi imkanınız varsa çocuk da yüzme veya jimnastik için istekliyse basketbola ek olarak o kurslara da yazdırabilirsiniz.


  • blue rebel motorcycle club  (06.12.18 19:24:11) 
para vermek sıkıntı değil. para vermekten çekinmiyorum da, doğru yere para verme taraftarıyım. yaptığı spor yaşına göre erken ise sırf para kazanmak için çocuğu yaşına göre erken aktivite ile yanlış yönlendirmek istemiyorum.

zaten bireysel bir spor olmasın, takım oyunu olsun, sosyalleşmesine katkısı olsun diye basketi tercih ettik. her ikisine de göndermek, çocuk için de yorucu olur, bizim için de vakit açısından zorlayıcı olur.

gerçekten de baskette mesela sağ elle atması gereken turnikeyi kendinden 1-2 yaş büyük çocuklar denildiği gibi yaparken, bizimki iki eliyle birden atıyor. ben acemiliğine verdim ama okuldaki hocayla konuşunca düşündüm ki gücü yetmiyor galiba çocuğun. elbette yaptıkça düzelecektir ama yine de bilemedim.
  • kibritsuyu  (07.12.18 00:11:52) 
[]

kulak (kanal) içi kulaklık tavsiyesi

telefondan spotify ile müzik dinlemek veya bilgisayardan film izlerken kullanmak üzere kulak için kulaklık önerebilir misiniz?

bütçe maksimum 100 tl.


 
jbl +1


  • kablelvuku  (29.11.18 13:16:15) 
Modeli yok mu bunların?


  • kibritsuyu  (29.11.18 13:33:26) 
jbl c100si


  • freebird5406_2  (29.11.18 14:33:10) 
[]

aile hekimimi bulmak

evet bugüne kadar hiç işim düşmedi, hiç gitmedim. aile hekimimin kim ve nerede olduğunu bilmiyorum.

e-devlet'ten bakıyorum, adı yazıyor, ankara çankaya 81 numaralı aile sağlığı birimi yazıyor. adresine de ankara çankaya yazıyor anasını satiyim. çankaya dediğin koskoca ilçe.

81 numaralı diye gogıllıyorum, çevredekilerin hepsi çıkıyor. hangisi 81 yazmıyor. doktor adını yazıyorum başka başka siteler çıkıyor yok doktorsitesi.com yok bilmemne. çıkan telefonları arıyorum açan yok.

nereye gideyim ulan ben şimdi? şurada yakında var bi tane, oraya gitsem bakarlar mı?

 
komşunuz varsa sorup öğrenmeyi deneyebilirsiniz. zaten kuvvetle muhtemel yakında olan aile sağlığı merkezindedir aile hekiminiz.


  • evde liyakat kalmamis  (26.11.18 13:52:10) 
e nabızdan girerseniz lokasyanı gösteriyor tam olarak, edevlettende e nabıza giriş var.


  • eja  (26.11.18 14:40:53) 
Yakın olan sizi misafir hasta olarak muayene edebilir


  • oligomer  (26.11.18 16:00:16) 
[]

spotify premium

telefona spotify yükledim. reklamında dedi ki 3 ay 0,99 liraya premium. iptal etmezsen devamında aylık 14 lira.

eh iyi 3 aylık 0,99 liraya premium aldım. kredi kartıyla ödedim. buraya kadar tamam.

eşimin telefonuna da yükleyelim dedim. premium al dedim, 3 aylık 0,99 lira için yine aynı kredi kartı bilgilerini girdim, "siz bu kampanyadan zaten yararlanmışsınız" dedi, yaptırmadı.

şimdiiii. benim yararlanıp yararlanmadığımı neye bakarak anladı? eşimin telefon hattı da benim adıma. oradan aynı isim soyad olduğunu kontrol etmiş olabilir mi? yoksa aynı kredi kartı numarasını girdim, oradan mı karşılaştırdı? yoksa başka bir yolu mu var?

 
kredi kartı


  • lcha  (22.11.18 16:04:23) 
her karta 1 kez yararlanma hakki tanimlamislar demekki. ayni kart +1


  • exlibris  (22.11.18 16:47:16) 
aile premium'u alsanız ya? 20tlye


  • isvicre rakisi  (22.11.18 17:10:22) 
ben baska bir sey icin geldim; esinizin telefonuna 3 ay sonra yukleyin bence.


  • iyi dedi  (22.11.18 18:07:04) 
[]

"helva" nedir?

yani "helva" diye bahsedilen gıda nedir? bir gıdaya helva diyebilmemiz için hangi özelliklerinin olması lazım?

"börek nedir" desem, "açılmış hamurun arasına malzeme koyup pişirilen gıda" deriz. tencerede pişen sulu bir yemeğe börek demeyiz mesela. kriteri az çok bellidir. açılan hamurun içine malzeme koyup pişmesi.

ama tencerede irmikle şekeri kavurunca da adı helva, kalıp gibi kesilip yenen şekerli tahin de helva, parkta bahçede satılan arası çöğenli çıtır çıtır kağıt gibi olan da helva. hepsi helva ulan. hiçbirinin birbiriyle alakası yok. tek benzerliği, hepsinin tatlı olması.

ne olunca herhangi bir tatlı olmaktan çıkıp "helva" oluyor o?

 
Helva bana göre ince taneli kavrulmuş şekerli yemek


  • vhs kaseti  (22.11.18 15:59:04) 
Tereyagi+un+seker=helva


  • nax  (22.11.18 16:00:25) 
gençler siz başlığı okuyup ona mı cevap yazıyorsunuz, ben eşşek miyim burda paragraf falan kasıp açıklama yazıyorum altına? bi okusanız ne soruyor bu hıyar diye. hayır yani okusanız "yağ+un+şeker" falan demezsiniz zira sorduğum o değil. bak yazdım açık açık.

bu niye helva peki: images.migrosone.com

ya bu niye helva: www.sanalmarket.com.tr

tdk sözlüğüne bakmayı ben de biliyom.

şeker, yağ, un üçlüsü, alemdeki bütün tatlılarda var zaten. tulumba tatlısında da var, baklavada da var. sütlaçta, pudingde bile var. pastada da var, kurabiyede de var.

şu yukarıdakiler niye helva onu da söylerseniz pek makbule geçecek.
  • kibritsuyu  (22.11.18 16:03:07 ~ 01.09.23 16:50:40) 
www.haciserif.com.tr bak bu da helva.
Aşırı güzel soru yalnız, cidden.

Nişanyan sözlüğe göre helva Arapçadan geliyor ve "tatlı yiyecek, kurabiye, şekerleme" demek. Yani aslında Arapça tatlı demekmiş. Helva dediklerimizin hepsi de eski, geleneksel tatlılar. Eskiden çoğu tatlıya helva deniyor olabilir. Kek İngilizceden, pasta İtalyancadan gelmiş, dile sonradan yerleşmişler. Bence böyle mantıklı oldu.
  • kobuzchu kiz  (22.11.18 16:08:13) 
tahin helvası, irmik helvası, un helvası vs aynı mantıkla yapılıyor. küçük tahıl tanelerini kavurup şekeri yağı basarak lapa haline getirmek. bunlara helva denmesi normal.

işi bozan, kağıt helva. aslında kağıt helvanın içindeki beyaz şey köpük helvaya çok benziyor. buradan yola çıkarak, kağıt helvaya helva denmesinin sebebi içindeki beyaz macun aslında.

peki o macuna neden helva deniyor, onu bilmiyorum. buraya kadar gelebildim.

kafa açıcı bir soru olmuş.
  • sir gawain  (22.11.18 16:43:19 ~ 16:47:04) 
tanesiz bir arada turan sekerli yapi, harç bence helva. arapçada da halva idi sanirim. bu tanim un irmik tahin helvalari icin gecerli so i may be right.


  • sparkle kiddle  (22.11.18 17:44:55) 
dünya helva belirleme komitesine başvurdum, cevap gelince güncellerim. o zamana kadar kendi fikrimi yazacağım.

tescilli bir helva tarifi olmadığı için uydurulmuş ve tadı az çok diğer helvalara benzeyen şeylere helva denmiş işte, başka bir tatlı olmaktan çıkmasına gerek yok. kağıt helva, koz helva ve tahinli-fıstıklı vb. olup kahvaltıda yenen şey birbirine benzeyen tatlar. ki koz helva dediğimiz şeyin gavurca adı nuga. hangisi önce yapıldı bilmiyorum ama tadı halihazırda helva olan şeye benzediği için (şekerli bulamaç) nuga yerine helva denmiş olması gayet anlaşılır. kahverenginin niye kendi adı yok gibi bir soru, ayrı bir isim bulunacağına en yakın benzeyen şeye göre isim almış.

hatta bu noktadan tümevarım yaparak hamur işi gibi bir grup ismi diye kabul de edebiliriz. özünde baklava da bir hamur işi, pişi de, milföy de. ama hamur işi deyince akla kek poğaça geliyor, baklava ya da milföy gelmiyor.
  • Bruce  (22.11.18 18:53:53 ~ 18:59:32) 
[]

vitra gömme rezervuar (havalı buton sistemi) su ayarı

iki gündür internete dair ümitlerim tükeniyor. daha doğrusu bu bizim dangalakların basiretsizliği. elalem koskoca bilgisayarı en ince noktasına kadar nasıl sökülüp takıldığının ayrıntılı videosunu koyar, ben iki gündür bi sifonla bi yazarkasayı çözemedim amk. yazarkasayı kurcalaya kurcalaya bulduk elhamdülillah, yanlış dökümlerle bi ruloyu heba ettik ama bulduk neticede.

sıra geldi sifona. vitra'nın gömme rezervuarı var. düğmeleri havalı modellerden. yani düğpmeye basınca bi hortumdan boşaltma grubuna hava basıyor. üstteki düğmeye basınca 3 litre, alttakine basınca 6 litre su boşaltması lazım. ama iki düğme de 3 litre boşaltıyor. tam boşaltmak için düğmeye basılı tutmak gerekiyor.

bi ayarı olması lazım bunun ama ne kadar video izlediysem hiçbiri bunu anlatmıyor. sökmeyi takmayı anlatıyor, onu da çekmeyi becerememiş bi halt anlaşılmıyor.

çok uzattım. özelte sorayım. bu rezervuarın su boşaltma ayarı neresinden yapılıyor? üstteki düğme 3 litre, alttaki düğme 6 litre boşaltsın.

 
abi ara vitrayı bağlattır teknik servisi sor elemana iki dakka anlatsın. benim evde ibrahim marka sifon var nasıl yardımcı olayım sana. olmadı nalbura hırdavatçıya git, onlar da her şeyi biliyorlar genelde.


  • hasmetizm 2046  (20.11.18 15:52:23 ~ 15:53:13) 
tahminim; rezervuari takan tesisatcinin beceriksizligi. bizde de buyuk ve kucuk buton ayni isi goruyor. normalde farkli birimlerde su bosaltmasi gerekir. sonradan bi ayari falan oldugunu sanmiyorum. takip :)


  • brkylmz  (20.11.18 16:00:02 ~ 16:00:18) 
AÇILIN!!BİR!!1!11!

Vitra gömme rezervuar kullanıyorum. havalı olanından.

dediğiniz gibi birine bastığınızda az diğerine bastığınızda da çok su boşaltması gerekiyor.

ama her ikisine de bas çek yaparsanız az su boşaltır. çok su boşaltan butona basıp 1-2 saniye beklemeniz gerekiyor ki tam su boşaltmasını yapsın.

yani dijital bir tuş gibi düşünmeyin. hangisine basarsam basar basmaz işlevini yapacak gibi bi durum yok.

hatta az su boşaltana basılı tutarsanız haznedeki tüm suyu boşaltıyor.

kısacası kullanımı ile ilgili bi sorununuz var diye düşünüyorum.
  • eeb  (20.11.18 16:18:00) 
@haşmet: abicim kiracıyım ben bu evde. çok da gerekli olmayan bir iş için ustaya nalbura para vermek istemiyorum. o yüzden varsa kendim yapabileceğim bir şey, onu yapayım. yoksa böyle de çalışıyor.

@eeb: öyle değil. aynı gömme rezervuardan diğer tuvalette de var, o düzgün çalışıyor. üsttekine bas çek yapınca yarısı boşalıyor. alttakine bas çek yapınca tamamı boşalıyor. benim ayarlamak istediğimde ise üsttekine bas çek yapınca yarısı boşalıyor, alttakine (tam doluyken) bas çek yapınca yarısı da boşalmıyor. basınca akıyor, çekince kesiyor. öteki düzgün çalıştığına göre sıkıntı kullanımda değil, rezervuarın ayarında olmalı.

düğmeyi duvardan çıkarınca içeride düğmelerin kumanda ettiği kısımlar gözümün görebildiği kadarıyla birbirinin aynısı. ama illa ki bir farkı olmalı.
  • kibritsuyu  (20.11.18 16:25:36) 
abi para vermeyeceksin zaten danışacaksın sadece. almaya gelmiş gibi yaparsan hiç lölö yapmaz zaten yardımcı olur.


  • hasmetizm 2046  (20.11.18 17:20:18) 
İkisini karşılaştırın diyeceğim ama bunu yapmışsınızdır sanırım, arızalı olduğunu bahsettiğin sifonun itme çubuğu iki düğmede de aynı komutu alıyor olabilir mi?

Yani bi söküp bakmak lazım, korkmayın ön kapağı söktükten sonra içdeki beyaz koruma kapağını da söküp çubuğa düğmelere bi göz atın.
  • John Bloor  (20.11.18 17:32:56) 
şu hortumların yerini değiştirip deneyin bir de.

www.banyoavm.com

yani şu an kırmızı çok akması gereken yerdeyse onu maviyle değiştirin, kırmızıyı da az akması için gereken butona gibi.
  • eeb  (20.11.18 18:07:08 ~ 18:08:33) 
hah işte eeb'ninki aradığım resim. bunların ikisi de aynı görünüyor. soldakinin hortumu küçük düğmeye, sağdakinin hortumu büyük düğmeye bağlı. doğru çalışanınki de öyle. yer değiştirmedim ama bir deneyeyim.

düğmeyi söktüm zaten. daha doğrusu temizlikçi abla temizlerken kırmış bunun düğmelerini. yapıştırdım falan idare etmedi. mecbur gittim yeni düğme seti aldım. alırken de sordum ayarı nerde diye, "düğmede" dedi. eskisi dediğim gibi çalışırdı, yenisini taktım, yine öyle. demek ki düğmede falan da değil. zaten düğmede de ayarlanacak bir yer yok sanki. zaten yeni düğmenin kutusundan da montaj kılavuzu çıktı, onda da hortumlar 3 litre soldaki, 6 litre sağdaki şeklinde göstermiş. o yüzden esnaf takımına pek güvenmiyorum.

bence ayar kısmı çok daha aşağılarda, içeride bir yerde. bu resimdekinin de takıldığı yerin altında falan olmalı. iyice bozarım elimde kalır diye bilmeden kurcalamak istemiyorum.
  • kibritsuyu  (20.11.18 22:33:36 ~ 22:38:30) 
İlk montaj yapan usta uzun olan hortumu kesmiş olabilir mi? Hortumun boyu da hava miktarından dolayı önemlidir belki?

Çalışan sistemdeki hortum boylarına da bir göz atın.
  • John Bloor  (21.11.18 10:59:45) 
[]

z raporu kopyası alma

aarkadaşlar beko'nun modelini tam olarak bilemediğim (emin değilim ama sanırım 300tr olabilir) yazar kasa pos cihazından daha önce alınmış bir z raporunun kopyasını nasıl alıyoruz?

yani 941 numaralı z raporunu yeniden yazdırmak istiyorum. hangi menünün neresine gireceğiz?

mali hafıza raporu işimi görmüyor, çünkü onda farklı kdv oranları yazmıyor. aynen z raporunun kopyası olması lazım.

 
aradığım rapor bunun çıktısı değil.

oraları ben de inceledim. internetteki kılavuzlarda ve videolarda sorumun cevabı yok. kullanan birine denk gelmem lazım.
  • kibritsuyu  (20.11.18 13:39:54) 
[]

drone'lar sessiz mi uçuyor?

iki ay önce bim'den 180 liraya aldığım oyuncak drone uçarken fıvvvzzzzzzzzzzzz diye ses çıkarıyor motorlarından, pervanelerinden. yani oldukça gürültü yapıyor, uzaktan duyuluyor.

peki bu profesyonel çekim yapılan drone'lar, dji mavic pro'lar falan da böyle ses çıkarıyor mu, yoksa sessiz mi uçuyorlar?

dün akşam belgesel izliyorum, gayet sessiz bir çayırda boş boş yürüyen hayvanı (hayvan dediğim kurt) havadan takip ediyor dibinden. e ulan vızır vızır ses çıkarmıyor mu o, allahın yaban hayvanı "bu ne lan tepemde" diyip dönüp bakmıyor mu?

 
Epey bir ses çıkarıyor. O sese engel olmak pek mumkun degil.
Hayvan neden bakmiyor bilmem ama sessiz değil o aletler. Yuksekten zoomlayarak cekiyordur belki.

  • stavro  (17.11.18 09:21:42) 
Geçenlerde sosyal medyada dik bir yamacı tırmanan anne-yavru ayılar vardı. Sonradan ortaya çıktı ki anne ayı drone'dan rahatsız olduğu için panik yapmış, düşeyazmış.
Elbette hayvanlar rahatsız oluyor, elbette dönüp bakıyor, hatta korkup kaçıyor. Ama belgesellerde o kısımlar gösterilmiyor elbette.
O çekimleri yapanlar kadar iğrendiğim kimse yok.
  • ebabil curnatasi  (17.11.18 10:06:45 ~ 10:06:59) 
Dronlar kapasiteleri oranında ses çıkartırlar. Phantom 3 için yaklaşık 40 metre yükseklikte ses iyice azalmış olur. 70-80 metrede ise duyulmaz. Kurdun çekildiği dronda muhtemelen zoom yapan bir kamera sistemi mevcuttur. Dron kurttan çok uzaktadır.

Pervaneler havayı adeta yararak dronu havada tuttuğu için o ses kaçınılmazdır.
  • işimdeyim gücümdeyim  (17.11.18 11:30:09) 
Motorlar 10bin-40bin rpm donuyor, 2 kanadi var 20bin-80bin hertz arasi havayi tokatliyor diyebiliriz.
Oradan gelen bir ses var, bir de motorun kendi surtunme sesi var.

  • acemi  (17.11.18 11:41:05) 
bi kez çekim yapan drone görmüştüm. eppeeey ses çıkarıyordu


  • sttc  (17.11.18 12:11:39) 
Motorlarin kayda deger bir sesi yok, ses pervaneden geliyor.
Bir de 10bin rpm ile donen 2 bicakli pervaneyi havayi tokatlama frekansi cinsinden dusunursek 333 hertz tokatlar:)

  • stavro  (17.11.18 12:24:03) 
Mavic Pro kullanıyorum gayet de ses çıkarıyor ancak piyasada oyuncak diye nitelendirdiğimiz modellerden daha düşük tabi sesleri, Mavic Pro'nun pall yapısı oldukça az ses çıkarmasını sağlıyor hatta Mavic 2'ler çok daha az ses çıkarıyor ayrıca palller de biraz daha geliştirildiği için havada kalma süresi de uzamış.


  • solo  (17.11.18 13:50:19) 
[]

iki adet masterchef türkiye sorusu

1. yarışmacılar yaptıkları yemekten iki tabak hazırlıyorlar. tadım sırasında şeflere sadece birini götürüp sunuyorlar. öbür tabak niye?

2. son bölümde dış çekim yaptıkları "istanbul'un en büyük ve en lüks avm'si" hangisi? istanbullular biliyorlardır da google dahil hiçbir yerde adı geçmiyor. hep "istanbul'un lüks avm'lerinden birinde" diyor. neresi burası?


 
Izlemedigim için 1 i bilmiyorum ama 2 emaar avm


  • kafanguzelolmus  (15.11.18 14:40:41) 
2. emaar square avm. reklam yapmışlar. evet çok büyük ve lüks ama en lüksü demek iddialı bence.


  • teritori  (15.11.18 14:41:09) 
2, emaar ve istinye park


  • cairo  (15.11.18 14:41:15) 
her yemekte iki tabak hazırlamıyorlar. Daha doğrusu 3 şefinde rahat rahat tadabileceği (ki hazer her şeyi süpürüyor) miktarda yapılıyor. Duruma göre 2 tabak 4 porsiyon vs. yapılabiliyor. Eski bölümlerde az yapılan bir ürün için azar işitmişti bir yarışmacı


  • infernalcadre  (15.11.18 14:51:36) 
1) Orijinal Masterchef'te iki tabak değil ama genelde tavsiye olarak hep yedekli çalışmaları öğretiliyor. Atıyorum 4 adet mantı koyması lazım bir tabağa. Yedekli çalışmazsa ve son anda tabaklama yaparken mantılardan biri parçalanırsa ne yapacak? Çare yedekli çalışmakta. TR formatını bilmyorum, denk gelmedim sebebini açıkladıkları bölüme.
2) En büyük ve lüks mü bilmem ama benim seyrettiğim bölüm Emaar'daydı. Bana kalırsa en lüks AVM sanki İstinyepark.

  • SiyamkedisiZorro  (15.11.18 15:09:01) 
[]

honda civic'lerin problemi

honda civic'lerdeki yamulma problemi hala devam ediyor mu? 2018 modellerde de var mı?




 
yok hallettiler o işi yeni kasada


  • westblack  (14.11.18 18:06:22) 
[]

kısık ateşte pişirmek vs. yüksek ateşte pişirmek

duyurunun fizik üstatlarına soru geliyor.

tencerede sulu yemek var, ateş yüksek, kapağı açık, ocağın üstünde fokur fokur kaynıyor.

başka bir tencerede yine sulu yemek var, altı çok kısık, kapağı açık, o da ocağın üstünde ama tıkır tıkır kaynıyor.

bu ikisi de kaynama noktasında di mi? yoksa altı açık olan daha sıcak, altı kısık olan daha mı soğuk?

ikisi de kaynama noktasında ise madem, kısık ateşte pişirmekle yüksek ateşte pişirmenin ne farkı var? ikisi de kaynama noktasında işte. altından ejderha ile üfürsen kaç yazar?

yok kısık ateşteki daha soğuksa niye fıkırdıyor peki?

 
depoladıkları ısı miktarı değişiyor. kısık ateşte pişen daha fazla ısı depolarken diğeri bir anda ısınıp daha az ısı depoluyor.


  • biergarten  (13.11.18 12:56:09) 
mesela nohut pişiriyorsun. kısık ateşte uzun uzun haşlandı, nohut lokum gibi oldu. ateşi aşırı harlandırsaydın su hemen kaynayıp uçup gidiverecekti. sen de elinde takır takır pişmemiş nohutla öyle kalacaktın. haşlanma süresi önemli.


  • zgrydn  (13.11.18 13:01:52) 
ikisi de kaynama noktasına gelmiştir, ikisi de 1 atm basınç altında iken 100 derecededir. 100'ün üzerine çıkamamasının sebebi, suyun buharlaşarak sistemden enerji götürmesi ve kaynama noktasında sıcaklığı dengelemesidir. Tencere sıcaklığını daha yüksek sıcaklıklara çıkarmak için basıncı artırıp, kaynama noktasını yükseltmeniz gerekir (düdüklü tencere). Bir tenceredeki yemek yüksek ateşte fokurdarken daha çok su buharlaşır, diğer tenceredeki kısık ateşte tıkırdarken daha az su buharlaşır. pişme süresi aynı malzemeler için değişmez. yemek tariflerinde kısık ateşte pişirme tavsiyesinin sebebi, su miktarının belirli bir zaman aralığında "çok azalmasına" fırsat vermeden yiyeceklerin "yüksek sıcaklıkta" (~100 derece) durması gerektiğindendir. yiyecekleri daha kısa sürede pişirmek için daha yüksek sıcaklığa çıkarmak gerekir, bu da ancak basıncı artırmakla yani düdüklü tencere kullanmakla olur.


@biergarten: depolanan ısı miktarı değişmez. kütle değişmedikçe depoladığı ısı miktarı da değişmez. hatta yüksek ateşte pişenin içindeki su daha çabuk buharlaştığı için kütlesi daha çabuk azalır, depoladığı ısı bir t süresi sonunda daha azdır.
  • typhoon r  (13.11.18 13:18:01) 
Sanirim kaynama noktasindan sonra isiyi arttirdikca daha hizli buharlasmasini sagliyorsun. Yani birim zamanda buharlasan su miktari daha fazla. Bu da pisme sekline etki ediyor.
Alttan ejderha ile uflesen aninda buharlasip ucar gider yemegin suyu.

Daha fazla enerji uyguluyorsun, su ayni isida sabit. Bu enerji ne olacak? Bor yere gitmesi lazim. Buharlasmaya harcaniyor. Tencerenin kendisinin absorb ettigi isi enerjisi de var tabii ama konumuz degil.
  • stavro  (13.11.18 13:23:01) 
işin püf noktasını kaçırıyorsunuz.

öncelikle deniz seviyesinde N.Ş.A.'da saf su 100 derecede kaynar ve bu süreç boyunca ısısı sabit kalır. ancak suyun/yemeğin içine başka maddeler ekledikçe (özellikle tuz, diğer malzemeler ve baharatlar ve bunların içindeki mineraller) kaynama noktası 100 derecenin üzerine çıkar. şimdi buradan hareket edersek:

harlı ateşte yemeğin uyu x süresinde buharlaşacak ve yemeği ısısı x süre için atıyorum 110 dereceye kadar çıkabilecek ve yemeğin kıvamı geldiğinde veya suyu bittiğinde pişirme eylemi de bitecek.

kısık ateşte ise yemeğin suyu 3x süresinde anca buharlaşabilecek ve yemeğin ısısı 3x süresince "en az" 110 derece sıcaklıkta kıvam alana kadar veya suyu bitene kadar bekleyecek. böylelikle daha uzun pişirme süresiyle (ve muhtemelen daha yüksek sıcaklıkla) yemekler daha iyi pişmiş olacak
  • yemrem  (13.11.18 13:37:13 ~ 13:38:20) 
yani tek fark suyun buharlaşma süresine yaptığı etki öyle mi?

deneysel olarak; suyunu yemeğin pişme süresinde buharlaşıp bitmeyecek kadar çok koysam, altı kısık olan da, açık olan da aynı sürede pişer yani di mi? altı açık olan fazla pişmez?

sadece pişme işlemi bittiğinde altı açık olanın suyu, kısık olana göre biraz daha az kalmış olur.

doğru mu anladım?
  • kibritsuyu  (13.11.18 13:54:50) 
@yemrem: hem ikisi için de tuz, vs. eklenerek 110 dereceye gelecek, sadece bu sıcaklığa geldiğinde ve suyu bitene kadar geçen süre değişecek diyorsun, hem de kısık ateşteki daha yüksek sıcaklıkta pişecek diyorsun. malesef "muhtemel" sözcüğünü burada kullanamayız. aksi belirtilmediği için her iki tencere de aynı başlangıç koşullarının sağlandığını sadece birinin yüksek ateşte diğerinin kısık ateşte bekletildiğini görüyoruz. bu yüzden çözüme tuz da eklesen, ikisinde de tuz olacak.


@kibritsuyu: doğru anlamışsın. pişme süresi aynıysa, kapaklar açıksa, biri yüksek ateşte diğeri kısık ateşteyse, her iki tenceredeki su da kaynama noktasındaysa, pişme süreleri aynıdır. birine daha çok enerji vererek sadece daha fazla su buharlaştırıyorsun, ne ekolojik ne de eknomik bir yol. pişme süresini kısaltmak için sıcaklığı daha çok artırmak, yani kaynama noktasını yükseltmek gerekir.
  • typhoon r  (13.11.18 14:16:16) 
Su 1 atm basınç altında 100 santigrat derecede kaynar.

Kaynamakta olan su 100 derece.

Ama tencere 100 derece değil, daha yüksek. Ocak ateşindem tencereye ordan da suya ısı iletimi oluyor. Tencere 100 derece olsa su kaynamaz zaten.

Yine de buharlaşma her derecede olur. Kaynama; buhar basıncının atmosfer basıncına eşitlenmesi olayıdır. Vakum ortamda su direkt kaynar buhara dönüşür, sıvı formda kalamaz.

Aşırı yüksek ısı verirsen tüm su anında buharlaşır sıcaklığı 100 derece üstünde buhara dönüşür.

Tıkır tıkır kaynarken daha az buharlaşma olur. Fokur fokur kaynarken daha hızlı buharlaşma olur. Tencerenin metal tabanındaki ısı da farklı olur.
  • bos gezenin bos ustasi  (13.11.18 14:29:25) 
@typhoon, yanlış anlamışsınız. ben tuz, mineral, kuru madde vs. den oluşan karışımın kaynama noktası 100 derecenin üzerinde olacak (101 derece de olabilir 130 derece de) dedim. karışım 100 dereceye gelince su hızla buharlaşmaya başlayacak ve karışımın içindeki sıvı bitene kadar ocağın üzerindeki karışımın sıcaklığı yavaş yavaş artacak ve atıyorum 110 dereceye kadar gelebilecek. daha fazla sıvı olsaydı içinde bu derece karışımın kaynama noktasına (101 derece de olabilir 130 derece de) kadar yükselecekti diyorum.

belki ben yanlış mantık kurdum
  • yemrem  (13.11.18 14:51:00) 
yemekle tuzla şekerle falan olayı komplike hale getirmeyelim. konu amacından sapıyor.

özdeş tencerelerle, deniz seviyesindeki aynı miktarda saf suyun içinde yumurta haşlayalım, bırakalım yemeği. tuz şeker dedikçe iş karıştı.

her iki tencereyi de ocağa koydum, ikisini de kaynama noktasına getirdim, fokur fokur kaynıyorken sağdakinin altını kıstım. altı açık olan fokur fokur, altı kısık olan tıkır tıkır kaynıyor. sular da buharlaşıp bitmeyecek kadar bol.

ikisine de aynı tavuğun götünden çıkmış özdeş yumurtaları aynı anda attım.

ikisi de aynı anda aynı ölçüde mi pişer, altı açık olan daha mı hızlı pişer?
  • kibritsuyu  (13.11.18 15:11:00 ~ 15:14:14) 
Aynı ölçüde pişer.


  • bos gezenin bos ustasi  (13.11.18 15:25:55) 
@bos gezenin bos ustasi: dediklerin doğru olmakla birlikte aşağıdaki cümlende ufak bir sorun var:

"Tencere 100 derece olsa su kaynamaz zaten."

bu cümle yanlış. geri kalanı doğru.

@kibritsuyu: aynı ölçüde pişer. :) adamı delirttik tuzdu ottu boktu derken.


@yemrem: mantık kendi çerçevesinde doğru ama burada @kibritsuyu'nun da çileden çıkmasını sağlayan nokta iki tencerenin de aynı başlangıç koşullarına sahip olması. biri tuzlu, diğeri tuzsuz olursa, yani parametrelerden biri değişirse durum da değişir. ama kibritsuyu'nun dediği gibi özdeş iki durum; adamın/kadının merak ettiği "harlı ateşte kısık ateştekine göre daha mı çabuk pişer". bu yüzden cevap verme gereği duydum.
  • typhoon r  (13.11.18 17:42:23) 
altı kısık olan tencere tıkır tıkır ettiği halde 70-80 dereceye düşmez yani di mi?


  • kibritsuyu  (13.11.18 18:21:27) 
kısa cevap: hayır, düşmez.

uzun cevap: coğrafi koşullara bağlı olarak atmosfer basıncı 1 atm ise 100 derecededir. rakım daha yüksekse, atmosfer basıncı daha düşüktür, bu da kaynama noktasını 99'a 98'e çeker ancak suyun 75-80 derecelerde kaynaması için ya bayağı yükseğe çıkmak gerekir (ne kadar yükseğe bilmiyorum, belki de deniz seviyesinden kilometrelerce yükseğe) ya da vakum uygulamak gerekir.
  • typhoon r  (13.11.18 18:25:52) 
Yüksek ateşte fokur fokur kaynayanin muhtemelen her yerinde sıcaklık 100C değildir. O yüzden her daim kısık ateşte pişen daha randımanlı ısınır.


  • turka locuma  (13.11.18 23:07:39) 
[]

ilaç vs. kozmetik ürün

şimdi televizyonda bepanthol reklamlarını görünce kafamda ampul yandı.

bildiğim kadarıyla ilaç reklamı yapmak yasak. yani "majezik, baş ağrılarınızı en güzel geçiren ilaç". ya da "hametan, basürünüze sürün yok olsun" falan denmiyor.

ama bepanthol çıkıyor diyor ki "eldeki çatlaklara, yok efendim tahriş olmuş kaşınan deriye falan sürün mis gibi olsun".

bu bepanthol denilen şey eskiden bepanthen'di. bepanthen ilaçtı. hop gitti, bepanthol oldu, boy boy reklamlar başladı. üreten firma falan da değişmiş değil, hala bayer.

başka örnek. boğaz ağrısı için olan herhangi bir ilaç pastilin reklamı yapılmıyorken strepsils, yok efendim aid falan reklam yapabiliyor. bir burun spreyi olan otrivine ilaç olduğu için reklamı olmazken, otri natura mı ne, o da eczanede satılan bir burun spreyi olduğu halde reklam yapabiliyor.

bunun ayrımını içindeki bir malzeme mi yapıyor? yani "ben ilaçlıktan çıktım, artık kozmetik bir ürünüm" diyebilmenin sınırı, ayırımı nedir?

 
Güzel soru, takip.


  • chicha  (09.11.18 13:23:30) 
Soruyu gördüm başkası benden daha iyi cevap verir diye cevaplamadım, ama kimseden ses çıkmamış. Ben de biliyorum da anlatabilecek miyim bakalım. Şimdi, ilaç, kozmetik, bir de otc dediğimiz bir sınıf var. Bu otc, over the counter olup reçeteye tabi olmadan alabildiğimiz, etkisi ilaç gibi kuvvetli olmayıp tedaviye yardımcı veya semptomatik tedavi yapan, nispeten tehlikesi ve riski düşük maddeler. İlaçlarda bir etken madde olur, bunun vücuda ne yaptığı, vücudun ona ne yaptığı ciddi olarak araştırılır, incelenir. Otc'ler için piyasaya çıkış daha kolaydır, ilaç kadar kontrol edilmez. İçeriği genelde bitkiseldir.

Kozmetikler ise tedavi amaçlı değil, koruma, güzelleştirme ve görünümü düzeltme amacıyla satılır.
  • curukturpkokusu  (09.11.18 14:58:23) 
reklamı yapılabilen ürünler otc kategorisine giriyor: www.wikizero.com
reçetesiz satılabilirler ve bu kategoriye dahil olup olamamaları ulusal regülatöre bağlıdır

ilgili ürünler türkiye dışında bazı ülkelerde marketlerde de satılabiliyorlar

bahsettiğiniz konunun içerisinde kurumun reklam stratejisi de yer alıyor, reklamını yapma olanağınız olan her ürünün reklamı yapılmayabilir veya siz bu reklamlara denk gelmemiş olabilirsiniz
  • superb  (09.11.18 15:32:59 ~ 15:42:00) 
peki ilaç ile otc'yi birbirinden ayıran şey bir etken madde oluşu mu?

bepanthen ilaç iken, ne yapıyorlar da otc kategorisine geçirip bepanthol yapıyor ve reklam yapılabilir hale getiriyorlar?
  • kibritsuyu  (09.11.18 15:40:48) 
benim bildiğim kadarıyla bephanten ve bephantol'ün ikisi de otc ürünü
bayer bephanten yerine bephantol'ü üretip reklam stratejisiyle faklı bir seviyeye konumlandırmaya çalışıyor

  • superb  (09.11.18 15:57:01) 
sizin yorumladığınız şekilde olması için (ilaç>otc) gereken şartları buradan takip edebilirsiniz www.ncbi.nlm.nih.gov


  • superb  (09.11.18 16:01:57) 
İlaç ile kozmetik ürünü ayıran şey çok büyük oranda içindeki etkin maddedir. Ancak Türkiye'de her şeyde olduğu gibi bunda da düzensizlik, karmaşıklıklar olabiliyor.

Krem tarzı şeylerden bahsedersek ilaç, kozmetik ve tıbbi cihaz gibi kategoriler var. İlaç olması için belli bir endikasyonu yani bir şeyi tedavi edici iddiası olması lazım. Kozmetikte böyle bir şey yok. Pratikte öyle bir iddiası olsa bile yasal olarak belirtemez kutu üstünde veya tanıtımda. Tıbbi cihaz deyince aklınıza makina türü şeyler gelmesin kremler de tıbbi cihaz olabiliyor. Arada kalmış muallakta bir kategori aslında. Bunlar endikasyon belirtebiliyor, reklam da yapabiliyor bu endikasyonlar için. Fakat ilaçlar gibi sigorta tarafından ödenmiyor.

Örneğin;
Bepanthen plus krem ilaç
Bepanthol cilt ve pişik kremleri kozmetik
Bepanthol Sensiderm krem tıbbi cihazdır.

Bunların hiçbiri sigorta tarafından ödenmez. Ama Bepanthen plus ilaç olduğu için reklamı da yapılamaz. Aslında firması istese sigortaya geri ödenmesi için başvurabilir. Ama ülkemizde sigorta ödemesi çok düşük olduğu için geri ödemeye girmeye kalktığında şu anki fiyatını en az yarıya indirmesini isteyecektir devlet. O yüzden firma yanaşmaz.

Diğer örneklerden ise pastil reklamı ben bir tek cistus'u gördüm. O da tıbbi cihazdır zaten. Aynı şekilde otrivine ilaç, otrinatura tıbbi cihazdır.

OTC mevzusu ise bizde daha yasal olarak yok. Ama eli kulağında geliyor. Devlet bazı ağrı kesici, ateş düşürücü, burun spreyi, mide ilacı vs. tarzı hastanın kendi kendine aldığında bile ek fazla zarar görmeyeceği ilaçları reçetesiz yani otc kapsamına alacak. Amaç elbette bunları ödemeden çıkarıp yükünü hafifletmek. Bu gelince de reçeteli olan şeyleri - ki bu tüm ilaçların yüzde doksanından fazlasıdır- eczaneden gidip alamayacaksınız doktor yazmadan. Otc olan reçetesizleri ise alabileceksiniz. Tabii artık sigorta ödemesi olmadığı için bugünkü fiyatlarının en az iki katına çıkacak fiyatları.

Uzun vadede ise SGK yavaş yavaş kendini bu işten çekip özel sağlık sigortalarına devredecek ki o zaman sağlık ve sosyal güvenlik sistemimiz ABD'nin ucube sistemine dönüşecek. Halk için en kötüsü bu olacak.
  • cubuk kraker  (13.11.18 01:57:15) 
[]

şu ölçülerdeki malzeme kaç kilo gelir? (demir-çelik)

tırışka lise bilgim var ama özkütle bilgisine ulaşamadım.

16 cm. çapında, 15mm kalınlığında metal bir yuvarlak parça. malzemesi de şu olacak: www.ozmutludemir.com.tr

kaç kilo gelir bu aşağı yukarı?

 
20.000 cm2 si 240kg

Çapı 16cm olan daire 200cm2

240/(20.000/200)= 2.4kg
  • valentinov  (09.11.18 09:01:33 ~ 09:03:24) 
yaklaşık 2,35 kg.

edit: birgün lazım olur :)
eksiup.com
  • tabudeviren  (09.11.18 09:04:22 ~ 10:58:24) 
[]

"at binmek" - türkçe dilbilgisi

şimdi aşağıdaki soruyu görünce önceden de aklıma takıldığını fark edip sormak istedim.

atın üstüne oturup dıgıdık dıgıdık yapan kişiler yaptıkları eylemden "at binmek" diye bahsediyorlar.

binilen diğer tüm araçlara ismin -e hali ile biniyoruz. otobüsE biniyoruz, arabaYA biniyoruz, bisikletE biniyoruz. ama atA binmiyoruz. at biniyoruz.

ben de birazdan otobüs binip eve gidicem o zaman.

niye ata binmiyoruz da at biniyoruz acaba?

 
oradaki "biniyoruz" herhalde kullanmak/sürmek anlamında kullanılmayı belirtiyor.

yani araba kullanırız, motor süreriz, uçak uçururuz gibi. aklıma başka açıklaması gelmedi.
  • super kahraman olsaydim baba olurdum  (18.10.18 16:17:21) 
araç sürmek gibi düşün. at bir canlı olduğu için "kullanma şeklinde" kullanmıyoruz bu tabiri.


  • Bruce  (18.10.18 16:18:57 ~ 16:19:14) 
ama yine türkçe dilbilgim beni yanıltmıyorsa geçişli fiil, geçişsiz fiil diye bir kavram vardı.

yani sanki sürmek, kullanmak, uçurmak geçişli fiil iken, binmek geçişsiz fiil. yanılıyor veya yanlış hatırlıyor olabilirim. yanılıyorsam düzeltin.

o yüzden geçişli fiil ile geçişsiz fiili birbiriyle kıyaslamamız doğru olmaz.
  • kibritsuyu  (18.10.18 16:33:53 ~ 16:36:40) 
neden duş almak deriz de banyo yapmak deriz, duş yapılmaz mı veya banyo alınmaz mı?

doğru yanlış kullanım diye pek bir şey yok böyle durumlarda, kullanım ve kalıplaşmayla alakalı. yeterince uzun süre yeterince insan at binmek derse doğrusu at binmek olur.
  • loser blueser  (18.10.18 17:10:18) 
at binmek değil, ata binmek değil mi o? "at binmek" diyeni duymadım hiç.


  • nice tnetennba  (18.10.18 17:13:36) 
www.tdk.gov.tr

Konuşma dilinde böyle söylendiği oluyor evet. Bisiklet binmekte olduğu gibi.
  • le jeune turc  (18.10.18 17:16:06) 
Zurnayi agzimiza goturuyoruz "zurna caliyoruz",
Gitara parmak uclarimizla bir seyler yapiyoruz "gitar caliyoruz",
Icindekini yavas yavas ictigimiz bira sisesinin agzina ufluyoruz "ses cikariyoruz".

Ama gel gelelim ki...

Ney ufluyoruz.
  • nickini vermek istemeyen uye  (18.10.18 17:25:05) 
Dilde istisnalar olur.


  • Traveller  (18.10.18 17:56:40) 
[]

arayan tanımadığı numarayı açmamak

rehberinde kayıtlı olmayan numara aradığında telefonu açmayanları görüyorum duyuyorum hep.

niye lan? abi nasıl hayatlarınız var sizin? bir türlü anlamıyorum. tanımadığı numarayı niye açmaz ki bir insan? tamam cevapsız görünce geri aramazsın, bi daha arasın ak dersin de o anda çalarken niye açmıyorsunuz? sadece tanıdıklarınız mı arıyor sizi?

hayır allah korusun ananızın babanızın başına bir iş geldi belki, polis arıyor, hastane arıyor. belki 4 ay önce başvuru yaptığınız işyeri arıyor gel başla diyecek. belki hatalı park edip camına numara koyduğunuz araba için arıyorlar. belki cüzdanınız düştü, adam numaranızı buldu onu verecek.

insanı illa eşi dostu mu arar lan? açmamak niye? gerçekten tanımadığın işe yaramaz bir telefonsa sittir git lan bi daha arama der kapatırsın. açınca ne olacak ki, telefondan kulağına dil mi atacaklar sanki?

 
alacaklısı çoktur ondan açmıyordur. bir de kendini çok mühim kişi zannedenler var onlar ayrı bir dava.


  • prasinos  (12.10.18 17:30:40) 
Aynen bunu merak ediyorum. Telefon çalıyorsa açılır. Numara yazmasa bile açarım ben. Ömrümde hiç öyle yabancı numara açmam triplerine giremedim ya.

prasinos artı 1
  • eazy  (12.10.18 17:36:33 ~ 17:37:21) 
İyi ama buna sanki olması için mantıklı hiçbir sebep yokmuş gibi yaklaşmanız da çok acayip bence.
Sosyal anksiyete olabilir kişide. Tanımadığı kişilerle konuşma ihtimali sizin yaşamadığınız için anlayamadığınız veya muzdarip olmadığınız bir kaygı ve rahatsızlık yaratıyor olabilir. Sizin için "açsan ne olacak" olan bir şey, o kişi için daha uzun süreli bir sıkıntı, stres yaratıyor olabilir mesela.

Birileri tarafından rahatsız ediliyor, taciz ediliyor olabilir. O kişi farklı farklı numaralardan ulaşmaya çalışıyor olabilir.

Dediğiniz durumların söz konusu olduğu bir hayatı yoktur; iş başvurusu yoktur, borcu yoktur, anası babası yoktur veya nerde olduklarını, ne yaptıklarını biliyordur, arabası yoktur, olanı da yanlış park etmemiştir, cüzdanını da kaybetmemiştir.

Ya da günümüz modern insanının en büyük gerekçelerinden biri olan "canım öyle istiyor çünkü" seçeneğini kullanıyordur.

Ben de evimin kapısını açmıyorum mesela. Evde olsam da. Zira benim tanıdığım hiçkimse benim evime gelmez. Diğer seçeneklerle de ilgilenmiyorum.
  • sopiro  (12.10.18 17:36:35) 
tanımadığım numara değil ama canım o an konuşmak istemezse hiç kimseyi açmıyorum tanıdık olsun olmasın, çok acilse 2 3 defa arar zaten üstüste o zaman açarım. ya da birilerinin aramasını bekliyorumdur iş başvurusu vs o zaman tabii ki açarım. Ama diyelim kimsenin aramasını beklemiyorum ve o an heyecanlı bir film seyrediyorum o durumda açmam yani.


  • zikardo  (12.10.18 17:37:58) 
Genelde bu tavır, telefon numarası tanıdıklardan başka kimsede olmayan genç kızlar/kadınlarda var. Ya twitter ya instagramda gördüm, iş başvuru yapmış hatun, İK telefonla geri dönmüş "şu gün görüşmeye gelin" vs demek için.

Hatun açmamış telefonu, peşinden de mesaj atmış "numaranızı tanımıyorum lütfen bir daha aramayın" minvalinde :)
  • John Bloor  (12.10.18 17:41:05) 
ben de pek açmazdım. çünkü genelde görüşmek istemediğim ya da gereksiz yere iş çıkaracak kişiler denk gelirdi. ama bir noktadan sonra acil bir durum nedeniyle aranıyor olabilirim kaygısıyla açmaya başladım.


  • orijinal nick bulamadim  (12.10.18 17:57:14) 
bu çok istisna bir durum olmadıkça bana da garip geliyor. Gizli numara olmadığı sürece ben hemen açarım valla. Ama aradığını sonradan gördüysem tanımadığım numaraya geri dönmem.


  • aquarium  (12.10.18 18:04:22 ~ 18:05:25) 
Benim bir arkadaşım vardı, o da açmazdı yabancı numaraları. Hatta bu yüzden çok kavga etmişizdir. Bazen şarj bitiyor vs başka nodan arıyorum. Yok arkadaş açmıyor. İlla mesaj atacam benim diye.

Nedenine gelirse muhtemelen arayan kişilerin lüzumsuz olduğunu, boşa iş çıkartacağını. Beni bilen biliyor gerisiyle uğraşamam tarzıyla alakalı.

Sanırım biraz vurdumduymaz oluyorlar.

Tabi başka bir durumda alacaklıların araması falan. Garip şeyler.
  • arockm  (12.10.18 18:08:13) 
Gizli numara dışındakileri zaman açmayanları ben de anlayamıyorum.

şöyle de bir durum var. makam mevki sahibi bir tanıdığımız öncesinden kendini tanıtan bir mesaj atılmadı ise, tanımadığı numaraları açmıyordu. çok fazla torpil ricası olduğunu ve bundan bıktığı için açmadığını söylüyordu.
  • belkider  (12.10.18 18:12:16 ~ 20:01:53) 
haybeye iş çıkıyor. eğer bu ara birşeyler alıp satmıyorsam genelde arayanlar ya şu iş vardı bi bakar mısıncılar oluyor hep. eğer birşeyler alıp sattığım dönemdeyse açarım genelde. 10 sene önce aynı takımda olduğumuz adam knk şu bisiklette %20 indirip yap ta alalım diye arıyor. %20 si 10 bin lan onun. birde niye yani... böyle böyle açmama özelliği default olarak kalıyor.


  • Tears of Devil  (12.10.18 18:31:43) 
O benim. Tanimadigim numarayi acmiyorum prensip olarak.

Bos beles seyler icin arayan numara tanımadigim numaralar genellikle. Ya bir sey satmaya calisan bir firma ya da isle ilgili zamaninda bir sekilde cebimi vermis bulundugum firmadan biri ariyor. Isle ilgili cepten görüşme yapmaktan nefret ederkm zaten, gorusmek isteyen ofisi arasin isyerinin telefonundan. Cunku cepten bir kez olsun gorusursem o adam daha sittin sene isyerini aramiyor, gunun her saatinde cepten ariyor.

Tanimadigim numarayi neden acayim ki? Cok buyuk ihtimalle yapmak istemedigim bir gorusme olacak o. Niye ugrasayim? Sinir oluyorum gereksiz gorusmelere.
Onemli bir konuysa israrla arar zaten, o zaman acarim. Milyonda bir ihtimal cok ciddi bir sey varsa diye milyon tane gerekesiz telefon gorusmeso yapmam. Ciddi bir sey varsa zaten israrli aramayi acarim. Israrla arar ya da mesaj atar yani. Bir yerden telefon beklesigim bir donemse yine acarim yabancı numarayi. Bir de iyi gunumdeysem hadi acayim bari diyip acabilirim. Onun disinda bir sebep yok.

Niye acayim ki tanımadığım numarayı? Mantikli bir sebep göremiyorum. Kendi adima acmamak icin sebeplerim var yeteri kadar, yukarida yazdim.
  • stavro  (12.10.18 18:55:48 ~ 19:11:32) 
Gizli numaradan arayanları açmayanları anlıyorum
Tanımadığım numara aramışsa dönmem diyeni de anlarım
Canı o an için açmamayı tercih etmişse onu da anlarım
Ama prensip olarak açmıyorsa sıkıntılı bence.
  • SiyamkedisiZorro  (12.10.18 19:08:01) 
"yabanci" numaradan kasit yurtdisindan ayaran +## (90 TR nin ulke kodu haric) ile baslayan numara ise dikkat etmek lazim. Bir suru dolandiricilik vakasi var malum.

Gercekten acil bir is icin vs arayacak olan da zaten ya tekrar arar ya da mesaj atip once kendini/numarayi tanitir aramadan once.
  • parcxerox  (12.10.18 21:08:22) 
[]

klasörü rar'layıp geri açınca bozulur mu

elimde içinde 925 alt klasör ve 28.000 küsur dosya olan 4-5 gb. büyüklüğünde bir klasör var. benim muhasebe programımın klasörü.

bu programı yedeklemenin tek yolu (program tarafından tavsiye edilen yöntem de bu), klasörü olduğu gibi alıp başka yere kopyalamak.

ama biliyorsunuz windows 4 gb'lık tek dosyayı 10 dakikada kopyalıyorsa, toplam 4 gb'lık 28.000 dosyayı elli saatte kopyalıyor. benim her yedek almam eziyet oluyor. ben de klasörü rar'layıp tek dosya haline getirip, öyle kopyalıyorum başka medyalara. rar'larken winrar'da "depola" seçeneğini seçiyorum, daha az sıkıştırsın diye.

yedeğe hiç ihtiyaç duymadım şimdiye kadar. ama ihtiyaç duyup açtığımda rar'dan çıkardığım klasör yine eski halinde çıkar mı? yoksa o arada sıkışıp tekrar gevşeyince bir yerleri bozuluyor mudur?

 
bozulmaz


  • wishmaster  (12.10.18 15:51:35) 
Rar dosyasinin kendisi bozulmadigi surece icindekilere bir sey olmaz


  • selam  (12.10.18 15:53:08) 
gayet mantıklı hareket. ben olsam minimum sıkıştırma da yapardım o da hız olarak çok farketmiyor böylece boyutu da minimum olur sağa sola google drive, box, onedrive falan kopyalamam kolay olurdu.


  • ozdek  (12.10.18 16:13:34) 
alt klasörlerde ki dosyalar sürekli değişiyor mu? bir kere tam yedek alıp sonrasında tam yedekten sonra değişenleri alsan daha az dosya olur sanki


  • Sir Anthony Hopkins  (12.10.18 16:26:41) 
@sir: 925 klasör ve 28.000 dosya diyorum abi. her klasördeki her dosya değişiyor olabilir. bunu bilmem mümkün değil. o yüzden her sefer tam klasörü yedeklemeliyim.

@ozdek: minimum sıkıştırma diye bir seçenek bulamadım ama dediğim gibi sıkıştırma yöntemi diye "depola-en hızlı-hızlı-normal-iyi-en iyi" diye seçenekler var. ben "depola"yı seçiyorum. yani öbür uçtaki seçenek "en iyi" olduğuna göre bu da "sıkıştırma da işte sadece bir araya topla" gibi bir şey diye düşündüm. başka bir "minimum sıkıştırma" ayarı varsa bulamadım. olsa iyi olur. hatta hiç sıkıştırmasa da olur.
  • kibritsuyu  (12.10.18 16:31:46) 
en hızlı minimum sıkıştırma olsa gerek.


  • inheritance  (12.10.18 17:02:40) 
depola bile iş görür. en iyi ise maksimum sıkıştırarak yer sağlar.

depola veya en hızlı seçsen bile tek dosya olacağı için kopyalama süresi 1/10'a düşecektir.
  • altinci nesil caylak  (12.10.18 17:24:19) 
Ben Cobian diye bir yedekleme yazılımı kullanıyorum her sabah yedide seçtiğimiz klasörleri yedekliyor rarlayip sifreliyor. Yedekleri 15 gün olacak şekilde saklıyorum. Tavsiye ederim


  • lifeframe  (12.10.18 18:10:58) 
depola seçeneği hiç sıkıştırma yapmaz tahmin ettiğin gibi. sadece dosyaları olduğu gibi bir araya toplar. o yüzden en hızlısıdır.

gerçi sıkıştırma yapsan da bir şey olmaz dosyanın kendisi bozulmadığı sürece.

hatta rarlarken kurtarma kaydı ekle (add recovery record) seçeneğini seçersen dosyanın kendisi bozulsa bile kendi kendini tamir etme olanağı olur daha da güvenli olur.
  • rotten head  (12.10.18 18:13:30 ~ 18:14:58) 
en hızlı minimum sıkıştırma yapar.
olay şu min. tavsiye ederken:
şimdi 1 gb misal dosya var. muhasebe falan genelde txt bazlıdır. kafadan %50 sıkışır. bazen %80 sıkıştığı olur. tabi firma kendisi sıkıştırma kullanmıyorsa.
%80 sıkıştığında kapladığı yer 200 mb olur. bunu saklamak ve sonradan tekrar açmak gerektiğinde falan işlem süren ilk sıkıştırmada harcadığından daha fazla tasarruf sağlar.
ben sonuçta bu tip verileri hdd yerine bulutta da saklıyorum o yüzden boyut önemli. buluttan indirmek de sürüyor malum. göndermek de dert oluyor 5 mbit upload ile.
sadece hdd'de saklama bu verileri. hdd'ler bozuluyor. murphy'e göre en ihtiyaç duyduğun anda bozuluyor hatta.
  • ozdek  (13.10.18 08:25:27) 
[]

mükerrer dosya bulma programı

2 tb harddiskin içine dönem dönem kopyaladığım dosyaların içindeki mükerrer olan dosyaları bulup sileceğim bir program var mı?

ama ismine göre değil de ne bileyim megabaytına göre falan aynı olduğuna kanaat getirecek. çünkü mesela filmi indirmişim, harddiske attıktan sonra adını değiştirmişim, dosya adının kıçındaki Web-DL 720p x264 AAC - BTRG kısmını silmişim mesela. ama bilgisayardaki hala eski haliyle kalmış, silmemişim onu da. daha sonra o klasörü yedeklemek için yine aynı harddiske atmışım, farklı klasörlerde mükerrer olmuş. bunları tespit edebilsin.


 
ccleaner uygulamasında duplicate file remove özelliği vardı.


  • maybe one day  (10.10.18 13:11:37) 
[]

çilingir bizim neyimize güveniyor?

hiç kapıda kalıp çilingir çağırmadım. şimdi düşününce aklıma geldi.

kapıda kaldık ve çilingir çağırdık. çilingir bizim o evde oturduğumuza nasıl inanıyor da kapıyı açıyor? yani sokakta pijamayla kalmışken, ya da pijamayı da geç, bayaa işten geldim, anahtar yok. çilingire o evde oturduğumu nasıl kanıtlıyorum? cebimde tapuyla, kira kontratıyla gezmiyorum ki.

böyle bir yöntem yoksa çok saçma değil mi ya, elin hırsızı çilingirle gelip benim evim diye istediği kapıyı açtırır?

nasıl oluyor?

 
Aslında yasa gereği ispatlayıcı belge istemek zorunda, en azından muhtarlıktan bir belge ya da komşu şahitliği alması lazım yazılı olarak. Ama tabi işini kim doğru yapıyor ki?

Kaldı ki dediğiniz gibi hırsızlık yöntemleri de okumuştum önceden.
  • John Bloor  (09.10.18 09:54:03) 
iki kere cagirdim, biri evde bana ait fotograf istedi yok dedim, o zaman eve ait bir detay verin dedi, buzdolabinin icindekileri saydim geldi bakti tamam dedi.

ikincisi daha kapiyi acarken komsuya denk geldi aa kapida mi kaldin falan diye muhabbet edince bir sey sormadi.
  • cairo  (09.10.18 09:57:59) 
ben bir kere kapida kaldim, komsunun ziline basti, komsu taniyorum deyince acti.


  • cedex  (09.10.18 10:13:40) 
Hırsız eve girerken kapının kilidini ve dilini kırdığı için ben geldiğimde içeri giremedim. Gidip çilingir buldum. İki çırağını verdi yanıma.
Eve geldik, kapıyı açtılar, bana hırsızın kapının kilidini nasıl kırdığını anlattılar, ücretlerini alıp işlerinin başına döndüler.
Ne kimlik sordular ne de başka bir komşu ile konuştular.
Gençlerin anlattığına göre bölgedeki hırsızlardan biri çilingirin eski çırağıymış. Kapıyı bir kaç dakikada açıp eve giriyormuş... filan falan.
  • ucanokuz  (09.10.18 10:36:56) 
Bir keresinde kapıda kaldım, aradım anahtar kapının arkasında kaldı. Kapıyı açtı anahtarın kapının arkasında olup olmadığını kontrol ettikten sonra tam kapıyı açtı.


  • Fritz-X  (09.10.18 11:13:50) 
[]

Acı yemek ama tatlı tatlı çıkarmak

Mümkün müdür? Acı yemeyi çok seviyorum ama ertesi sabah işkence çekmek istemiyorum. Bunun bir yolu var mı?




 
Convert edebilecek bi tesisat varsa neden olmasın


  • Delay Fuze  (07.10.18 17:59:30) 
yedikten sonra kusabilirsin, ya da çiğne ama yutma; tükür.


  • washe  (07.10.18 18:04:14) 
düzgün bir acı bulursan sıkıntı olmuyor.


  • sutlu nescafe  (07.10.18 18:05:32) 
Talcid cignesen ise yarar mi acaba?


  • stavro  (07.10.18 18:29:03) 
bilimsel bir dayanagi var mi bilmiyorum ama sunu farkettim aci yedikten sonra ne kadar gec tuvalete gidersem o kadar kolay oluyor cikarmasi. o yuzden aci yemeden once tuvalete gidersen ertesi gunu muhtemelen pas gecersin, bir sonraki gune de birsey kalmaz kolayca cikar.


  • crucio  (07.10.18 18:42:35) 
belki yediğin içtiğinin kalanı ile ilgilidir. benim hiç başıma gelmedi ondan böyle düşündüm. bir de acı derken pulbiber mi, acılı yemekler mi, turşu biber mi... bu da önemli, yani bunu yazarsan ben vermesem de net bir cevap gelebilir diye diyorum.


  • dafaiss  (07.10.18 23:49:30 ~ 23:50:00) 
yok ya bir yolu yok kesinlikle allağın belası şeyin. hayır bi de çıkarmak olsa tek dert neyse, çıkmıyor ki meret bir anda komple. önce bir ağrı yapıyor karın bölgesinde kıvrandırıyor sonra 2-3 defa tuvalete götürtüyor falan da anca öyle. su, soda, yoğurt, ayran hiçbiri çare değil. yalnızzzzzzzzzzzz, bir şey fark ettim ki mesela bende pul biber kesinlikle çok daha fazla acı yapıyor. acı biber turşusu falan hiçbir şey yapmıyor neredeyse.


  • proletarier aller lander vereinigt euch  (07.10.18 23:52:09) 
yediğim şey hiç fark etmiyor. dürümcüdeki acı turşu biber, acılı yemek, çiğ köfte, pul biber, kırmızı biber hepsi aynı. daha yiyip de ertesi gün acı çekmediğim acıyı bulamadım.

yoğurt falan da fayda etmiyor. işbu duyuruyu açmama neden olan şey zaten pazardan aldığım ve özenle kuruttuğum zehir gibi kırmızı biberlerden yaptığım "atom" isimli yoğurtlu meze. doğrudan yoğurda katıp yedim zaten, yok aynı.
  • kibritsuyu  (08.10.18 09:48:24) 
defne tohumu ezin havanda üç tane suyla yutun.


  • for day to break  (08.10.18 09:52:15) 
[]

yeni yoğurdu süzme yoğurttan mayalasam?

arkadaşlar yoğurdumuzu kendim yapıyorum. kaliteli bi sütçümüz var, sütü de ondan alıyorum, kaynatıp yoğurt eyliyorum.

şimdi son yaptığım yoğurt nefis oldu daş gibi. ama tabii kaşıkladıkça da sulandı. bana da meze için süzme yoğurt lazımdı, ben bu yoğurdun tamamını süzdüm, süzme yoğurt yaptım.

şimdi yarın yeni yoğurt yapacağım. bunu yaptığım süzmeden mayalasam olur mu, yoksa suyuyla birlikte maya bakterileri de lavabonun dibini boyladı mı? gidip marketten mayalık mı alayım?

 
Emin olmamak ile birlikte normal kullandığın maya miktarından daha çok kullansan sıkıntı olmaz sanki. Elindeki yoğurtta hala bakteri var belki sayısı azalmıştır.


  • John Bloor  (06.10.18 12:10:46) 
olur olur aynısı oluyor


  • imnotsureabout  (06.10.18 12:49:04) 
reflör ve muadillerinden de koyabilirsin içine


  • ben hastayim  (06.10.18 12:57:23) 
Olur ben 10 yıldır öyle yapıyorum.


  • Tears of Devil  (06.10.18 13:31:19) 
[]

E harfini nasıl yazıyorsunuz?

büyük E harfini.

çocuğa şimdi harf yazma çalışması ödevi vermişler. E harfinin yazılış şekli şöyle: seyitahmetuzun.com

önce yukarıdan aşağı dik çizgi. sonra E'nin üst çizgisi, orta çizgisi, alt çizgisi.

e ama ben E'yi yaparken önce L yapar, sonra orta, sonra üst çizgisini çizerim.

yanlış mı yapıyoruz? 40 yaşından sonra değiştirecek halim yok da oğlanınki de yanlış geldi bana. okulda nasıl gösteriyorlarsa öyle yapsın di mi?

siz nasıl yapıyorsunuz?

 
ben böyle yapıyorum: sketchtoy.com


  • Delay Fuze  (29.09.18 18:33:00) 
Dik çizgiden sonra yukarıdan aşağıya.


  • angelus  (29.09.18 18:34:55) 
Böyle :
sketchtoy.com
Yukaridan aşağı dik çizgi /asagi/orta/üst yan çizgiler
  • Amaranta ursula  (29.09.18 18:35:20 ~ 18:36:12) 
kolayına nasıl geliyorsa öyle yapsın. sonuçta iki türlü de E yapılıyor. sonuç E yapmak değil mi ? öğretmen özel olarak öyle yapmasını tembihlemediyse istediği gibi yapsın. önemli olan güzel bir E çizmek bence.


  • Neill  (29.09.18 18:35:39) 
büyük L harfi.. üst çizgi.. orta çizgi..


  • strobist  (29.09.18 18:40:59) 
@strobist +1

ayrıca çok hızlı yazarım ben. Bence benimki daha doğru hızlı yazmak açısından :)
  • moratoryumkisilik  (29.09.18 18:43:42) 
sağ üstten başlayip sag alt noktaya kesintisiz çiziş. sonra sağdan sola orta çizgi.


  • tabudeviren  (29.09.18 18:44:23) 
c yapıp ortadaki çiziği atıyorum
c dediysem köşeli c :P

sketchtoy.com
  • neira  (29.09.18 18:53:55 ~ 18:54:34) 
L , orta çizgi, üst çizgi sırasıyla. üst çizgi biraz yay gibi.


  • alwayschargeneverbend  (29.09.18 18:55:40) 
ben linkteki gibi yapıyorum ama yukarıdaki örnekler daha doğru ve pratik bence de.


  • toprakbaba  (29.09.18 19:03:21) 
Aynı linkteki gibi yapıyorum.


  • noluyo yaa  (29.09.18 19:17:55) 
İlkokulda bize de öyle öğretmişlerdi. Önce dik, sonra üst çizgi idi. Nasıl ki ortaokulda öğretmenim yerine hocam demeye başladım, dik çizgili E yerine L ile başkayan E yaptım. Bir 6-7 yıldır daha da farklı yapıyorum; el kaldırmadan önce üst çizgi, sonra dk çizgi, sonra alt çigi, en son eli kaldırarak orta çizgi.


  • aychovsky  (29.09.18 19:28:56) 
sketchtoy.com genellikle 1. Bazen 2. Gibi


  • nax  (29.09.18 20:34:09) 
  • Tears of Devil  (29.09.18 20:56:45) 
sketchtoy.com alt çigiye devam etmeyip yukarıdan tekrar aşağıya dönmek tam bir iş kaybı. Ama muhtemelen bize de zamanında yukardan başlatılan tarzda öğretmişlerdir.


  • glutamin  (29.09.18 21:31:00 ~ 21:31:48) 
büyük L harfi.. üst çizgi.. orta çizgi.. +1


  • basond  (29.09.18 21:34:36) 
  • Lim5  (30.09.18 03:23:13) 
Önce L sonra orta çizgi, en son üst çizgi yapıyorum. Kendi karakterine göre en uygununu seçsin bence çocuk, illa şöyle çizeceksin demek saçma geliyor bana.


  • the kene  (30.09.18 03:25:55) 
[]

Dairenin merkezini bulmak

Tamamen evdeki malzemeleri kullanarak, daire şeklindeki bir cismin merkezini nasıl bulabiliriz?

Amaç, duvar saati yapmak için kadran olarak kullanacağım şeyi tam ortadan delebilmek.


 
O şey herneyse bir kağıdin üzerine koy. Sonra kalemle çöz etrafını daire şeklinde.

Onu da makasla kes sonra.

İki kez ortadan Katla. Katlama cizgilerinin kesiştiği yer dairenin merkezi olur.
  • emfuzi  (26.09.18 17:30:29) 
İki tane çap olacak şekilde iple farki yerlerden ölç (sağlama olması için daha sonra ipleri karşılaştır) sonra ipin birini ortadan ikiye katla.

Diğer ipin üzerine getir. İşte sana orta nokta
  • bana her yer cehennem  (26.09.18 17:35:14) 
bir noktadan ip bağlayın. ipin diğer ucuna ufak bir ağırlık bağlayın. daireyi yere dik olacak şekilde kaldırın. ipi bağladığınız yer en üste gelsin.ipin geçtiği yeri çizin.

başka iki nokta için iki kez daha yapın.

üç çizginin kesiştiği yer size dairenin merkezini verecek.
  • babilbaligi  (26.09.18 17:48:56) 
Eldeki daireyi yerde bir köşeye koyabilirsin. Duvarlara değdiği yerler çapa dik olur. Sonra duvarın köşesinden ilk teğete uzanacak kadar bir şeyi kitap gibi, bir ucunu duvardan kaldırmadan merkeze getirirsen,öteki teğete ulaştığında dairenin merkezi olacak orası.


  • senolll  (26.09.18 17:49:57) 
cetvel varsa göz kararı merkeze koy. sıfır noktasını bozmadan ulaşabildiğin en uzun ölçüyü cetveli oynatarak bul. ondan sonra ortasını işaretle. ya da ilk bulduğuna çizgi çek sonra farklı bir noktadan aynı ölçüyü bulup yine çizgi çek. kesişme yeri tam ortası olur.


  • orijinal nick bulamadim  (26.09.18 17:56:40) 
Dairenin herhangi bir yerine çevreyi kesecek şekilde düz bir çizgi çek. Bu çizginin daire içinde kalan kısmının tam ortasından çizgiye dik bir çizgi daha çek. Bu çap oluyor.

Bu anlattığımı iki farklı noktadan yaptığında dik çizgilerin yani çapların kesiştiği yer merkez.
  • ofkeyle kalkanin yerine oturan yazar  (26.09.18 20:07:38) 
[]

duvar saati mekanizması

nereden bulurum? internette çeşit çeşit var ama yok yüksek torklu, yok uzun şaftlı, yok yelkovan boyu şu kadar.

görerek almak istesek nereye bakıyoruz?

şehir ankara.

 
Saatçi yok mu?


  • emfuzi  (26.09.18 13:11:55) 
[]

çocuğa okulda aşı yapılacakmış

mesaj geldi, ilköğretim 1. sınıf öğrencilerine çarşamba günü aşı yapılacaktır diye.

lakin bizim doktor, "suriyelilerden dolayı bütün salgın hastalıklar geri geldi" diyerekten 1. sınıfta olması gereken aşıyı oğlan daha 4 yaşındayken (2016 yılında) yaptı, aşı kartında da yazıyor, tarihi, ne aşısı olduğu.

şimdi aynı aşıyı tekrar olmasına gerek var mı? aşı kartıyla gitsek okula, yapmasalar olmaz mı?

ya da yapsalar fazla mı olur bu sefer de?

 
aşı yaptırma. konuş öğretmeniyle yapmasınlar.


  • prasinos  (25.09.18 11:02:09) 
[]

tc kimlik kartı arkasındaki kodlama (ü harfi sorunsalı)

arkadaşlar, daha önce de dikkatimi çekmişti, yine fark ettim, sormak istedim.

bugünbir kimlik geldi. adamın soyadı akyürek. kimliğin arkasında, alttaki kodlama yerine "AKYUEREK" yazıyor.

kayınpederimin de adında ü harfi var, onda da "ue" yazıyor. pekala olabilir. yani "ü" harfini "ue" şeklinde kodlamışlar, demek ki sistem öyle...

diyoruz ama ulan ama benim soyadımda da "ü" harfi var, benimkinde "ue" yazmıyor, sadece "u" yazmışlar. yani soyadımı normal türkçe karaktersiz şekilde yazmışlar.

niye?

 
hata yapmışlardır bence.


  • killerbee  (20.09.18 18:45:54) 
Özel karakterler olmadan öyle yazılıyor. Ö harfi de OE olarak yazılıyor.


  • malheiros  (20.09.18 18:59:12) 
Seninkinde hata var o zaman, senin ü yü ue seklinde yazmadilarsa. Duzeltme talep edilebilir bence.


  • kuehles blondes  (20.09.18 19:17:06) 
Yeni kimlikler ilk basıldığı Zaman “ue” şeklindeydi, şimdi şimdi nokta kullanmadan basıyorlar. Ü yerine direkt u kullanılıyor. İkisi de doğru yani.


  • irene  (20.09.18 22:47:58) 
sistemlerde "encoding" problemi olmamasi icin ozel karakterlere uluslararasi kabul edilen bir yazim sekli, ü icin ue, ö icn oe, ş icin sch kullanlir. ornegin "mesut özil" bircok yerde "mesut oezil" olarak gecer www.dw.com

bazi derde u bazi yerde ue olarak gecmesinin sebebi de geleneksel olarak bizim firmalarin bir isi once standart ve "convention" belirleme asamalarinda bunu iyice dusunmeden yapmalari. o nedenle belli bir standart takip edilmedigi icin her yerde herkesin kafasina gore farkli sonuc cikmasi.
  • emrahday  (21.09.18 11:08:34 ~ 11:10:59) 
[]

margarin yerine tereyağı (1/1)

aşağıdaki margarin sorusunu görünce aklıma geldi.

günümüzde neredeyse hiçbirimiz margarin kullanmıyoruz. ama biliyorsunuz ki bundan 10-20 yıl önce herkes margarin kullanırdı. sana yağı evimizden, becel soframızdan eksik olmazdı.

rahmetli anacığımın tarif defterinde de zamanında çok severek yediğim pastanın, kekin, tatlının, poğaçanın tarifi var, hepsinde de zamanının şartlarına göre sana yağı yazıyor.

şimdi ben burada yazan sana yağı kadar tereyağı koysam aynısı olur mu? yoksa farklı ölçüde mi olmalı?

ya da amaan boşver, sana yağı mı koyayım gitsin?

 
bizim eve margarin asla girmez.
ama eşim ayda yılda bir poğaça yaptığı zamanm margarini basıp geçiyor.

  • teritori  (19.09.18 14:24:09) 
bizim eve de asla margarin girmez, has tereyağ bulunur, sızdırılır(uzun süre dayanması için) ve istenilen her yemeğe, keke, popaçaya

kısaca margarinin konduğu her şeye konur.

marketten alacağın normal sana margarin ambalajındaki tereyağ olarak satılan şeylerde tereyağı değil. onlar da margarin.

bu sefer yüzde 25 az koy, duruma bak.
  • killerbee  (19.09.18 14:25:17 ~ 14:26:28) 
Sadece poğaça ve kremalı pasta için margarin kullanırım onun dışında hiçbi şeyde kullanmıyorum. Onlar da zaten her gün yaptığım şeyler değil. Kek için de yarım bardak zeytinyağı veya ayçiçek yağı kullanırım.


  • mslny  (19.09.18 14:35:24) 
Bizim eve o margarinler zamanında koliyle gelirdi :(

Rahmetli annemin tarifleri de öyle. Bunlar yarım tereyağı yarım zeytinyağı ölçeğiyle güzel sonuç veriyor. Anneminki gibi olmuyor ama bunun sebebinin yağ olduğunu sanmıyorum :(
  • SiyamkedisiZorro  (19.09.18 15:10:42) 
poğaçada tereyağı olmayabilir, yumuşatır gevrek olmaz, ancak onun dışında hemen her tarifte (kurabiye, pasta vs.) tereyağı kullanabilirsiniz.


  • giovanne  (19.09.18 15:19:23) 
Okuduğum son araştırmalarda ''prensip olarak bitkisel yağdan yapılmış margarinler tereyağından daha sağlıklı'' ifadesi var.

Almanya'da marketlerdeki margarinlerle tereyağları karşılaştırıldı, her sene binlerce ürünü test eden objektif bir vakıf tarafından. Karşılaştırılan ürünler arasında, organik tereyağlar da var bu arada.

Stiftung Warentest diyor ki: ''Margarinlerdeki düşük doymuş yağ oranları, birçoğunun omega-3 omega-6 omega-3 yağ asitleri oranları, tereyağdakine göre uygun bir oranlara sahiptir. Özellikle bol miktarda kolza, ayçiçeği ya da keten tohumu içeren margarinler daha ikna edici.''
Sayfayı ingilizceye çevirirseniz, anlaşılırlığını yitirmiyor: utopia.de

Margarinde içerik önemli kısacası. İçeriğine bak, kafana yatıyorsa koy gitsin.

Salt margarin düşmanlığı, daha büyük bir karteli, süt endüstrisini destekliyor. Gidip margarin ısıralım demiyorum. Zaten ''yağ''ı sevmiyorum. Ama karşılaştırmaların insafsızlığının da farkındayım.
  • buf-e kür  (19.09.18 15:28:42 ~ 15:30:06) 
[]

kırmızı acı biber kaç günde kurur

kendisi şu arkadaş: 4.bp.blogspot.com

amacım kuru biber kavurması yapmak, öğütüp pul biber yapmak, yoğurtlu atom mezesi vs. yapmak.

bir kısmını fırında, fanı açık şekilde 75 derece sıcaklıkta tel ızgaraya koydum, 5 saatte kurudu. ama fırına da yazık, elektriğe de yazık. güneşte oluyorsa güneşte kurusun.

ipe dizdim sürekli güneş gören yere astım balkona. kaç günde kurur bu?

 
Uzunlamasına ortadan ikiye bölüp çekirdeklerini çıkartınca temmuz güneşinde 3-4 günde kuruyor (izmir), eylülde güneş görme süresi ve geliş açısı dikliği azaldığı için hiç kurutamıyorum ama. Sürekli güneş alan yerde bir hafta 10 gün fln sürer eylülde diye tahmin ediyorum. En kötü ihtimalle fırından da destek alırsın.


  • pati  (17.09.18 14:27:19) 
[]

bu içilir mi? (etil alkol)

rakı yapmak üzere eczaneden aldım. eczacıya göre acı katılmamış ve tarımsal kökenli (tahıldan üretilmiş) olduğu için içilebilir.

siz ne dersiniz? içilebilir cinsinden mi bu? zehirlenip kör olmayalım.


 
seyreltmeden içme, ya da daha basitçe yazayım bu doğrudan içilebilir bir şey değil. yazmaya üşeniyorum internette türlü türlü etil alkolden nasıl rakı yapılır tarifi var. denedim güzel oluyor.


  • dafaiss  (17.09.18 00:37:39) 
etil alkol içilir ama önce damıtılması lazım. öyle meyve suyuyla karıştırıp votka gibi içersen ciğeri mideyi vs. eline alırsın hatta komaya girebilirsin.


  • sir gawain  (17.09.18 00:40:32 ~ 00:42:54) 
abi elbette bidondan doldurup doldurup içmiycez. dedim ya soruda, rakı yapmak niyet. 1'e 1,2 oranında su ile seyreltip %45 yapıyoruz zaten.

güzel ve denenmiş (yapması değil içmesi denenmiş) tarifimiz var da, alkol bire bir aynı alkol değil. yapan kişininki yerli üretimdi (antalya organize sanayi), bu ithal. onda şeker pancarı melasından üretilmiştir yazıyordu, bunda tahıl. onda c2h5oh diye formül yazıyordu, bunda yok. o açıdan soruyorum, içilemeyen cinsinden almış olmayalım?
  • kibritsuyu  (17.09.18 00:42:21 ~ 00:47:14) 
Açıkçası bu konuda bilgilenmiş değilim fakat, en son bu evde içki yapımı olayları patladığında hükümet etil alköl satımı konusunda belli yasalar getirmişti, bunlardan biri de satılan etil alkolün insan vücuduna zararlı olan bir kimyasal içerme zorunluluğu olmasıydı.

Eğer yanılıyorsam -ki umarım yanılıyorumdur- o zaman sıkıntı olmaz, eğer yanılmıyorsam, o zaman kullanmamanızda fayda var.
  • mirafiori  (17.09.18 00:46:23) 
@mirafiori'nin bahsettiği olay yanlış hatırlamıyorsam insan vücuduna zarar verecek kimyasal değil de tadını içilemeyecek kadar acı yapan bir kimyasaldı. eğer ondan içeriyorsa sanırım yine ölmezsin ama tadından içilmez.


  • der meister  (17.09.18 00:50:25) 
en iyisi baştan yarı yarıya suyla seyrelt bi bardağın içine tadına bak.

hakkaten acılaştırıcı madde konulduysa kesinlikle içemezsin.

birde aktif karbon ile süzüyolar bu tür alkolleri bir kaç defa, tadını oldukça iyileştiriyormuş.
  • killerbee  (17.09.18 00:59:00 ~ 00:59:32) 
acı madde yok abi ondan eminim. özellikle acı madde olmayanından aradım buldum.

sormak istediğimi anlatamadım sanırım. bakınız şu da etil alkol: tinyurl.com

ama diyor ki açıklamasında, "tarımsal kökenli değildir, gıda, akaryakıt, hede hödöde kullanılmaz". yani bu da etil alkol, bunda da acı madde yok ama İÇİLMİYOR.

şimdi ben size eczaneden aldığımın etiketini koyuyorum. bu içilmeyen cinsten mi yoksa içilenden mi, bir yerinden anlaşılıyorsa anlayan kişi bakıp söyleyebilir mi, onu soruyorum.
  • kibritsuyu  (17.09.18 01:30:11) 
  • Lim5  (17.09.18 02:23:45) 
Acılaştırıcı madde olayından sonra hiç almadım ama öncesinde aldıklarımın etiketinde "muhtelif gıdaların yapımında kullanılır" gibi bir şey yazıyordu. Eczacı bir teyzemiz eczaneden tıbbi kullanım amaçlı alkol alıp likör yapıyor, seninkinden olabilir.

Acılaştırıcı maddeyi aktif karbonla tutamıyorsun bildiğim kadarıyla.
  • pati  (17.09.18 07:43:45) 
aktif karbon acılaştırıcı madde için değil, tadını biraz daha yumuşatmak için kullanılıyor.


  • killerbee  (17.09.18 09:18:05) 
Îçilir. Daha geçen hafta eczacı arkadaşımdan aldığım etil alkolle rakı yaptım. Güzel de oldu.

Metil alkol zehirli. Etil alkolde sıkıntı yok.
  • old possum  (17.09.18 09:52:14 ~ 09:53:57) 
[]

internet seçen bilgisayar

yav anlamadım bu durumu bir türlü. ofiste wifi var. bilgisayarım da, telefonum da aynı wifi'ye bağlanıyor.

telefonda sorun yok, mis gibi bağlanıyor. ama bilgisayar bir türlü bağlanamıyor. internet gidiyor, geliyor, tekrar gidiyor, gelince bağlanmıyor, bi sarı ünlem çıkıyor, bi düzeliyor ama bağlanmıyor. modemi kapatıp açıyorum, bilgisayarı kapatıp açıyorum, yok bilgisayar bir türlü verimli bağlanmıyor. ama telefon bağlanıyor sıkıntı yok.

bilgisayarın wifi kartında mı problem var acaba diyorum, telefondan internet paylaşıp bilgisayarla ona bağlanıyorum wifi'den, aaa ona bağlanıyor, telefon üstünden çatır çatır kullanılıyor. demek ki bilgisayarın wifi kartı da sağlam.

e peki telefon bağlandığına göre ofisin wifi'si sağlam. bilgisayar bağlandığına göre bilgisayarın kartı da sağlam. bu amk bilgisayarı niye doğru düzgün bağlanmıyor bu ofisteki wifi'ye?

 
VPN ya da DNS ayarlıysa ona izin vermiyordur belki WiFi ağı.


  • cakabo  (28.08.18 14:41:40) 
internetten wifi driver'ınızın son sürümünü bulun. halihazırda yüklü olanı kaldırıp bunu yükleyin.


  • winston  (28.08.18 14:42:03) 
[]

video kesme programı

google yerine buradan fikir almak daha mantıklı geldi.

araç kamerasının 10'ar dakikalık çektiği videolar var. ben bu videodan 5-10 saniyelik bir kısmını kesmek istiyorum (makas atan bit yavrusunu videosuyla birlikte şikayet edeceğim).

kapsamlı video editleme programlarıne ihtiyacım yok. basit, çok yer kaplamayan, sadece şu saniyeyle şu saniye arasını kes, ayrı kaydet diyebileceğim bir program önerebilir misiniz?

android telefon bile ek uygulama gerektirmeden yapıyor ama ben bilgisayarda yapacağım. windows 7 kullanıyorum. en basit haliyle nasıl yaparım?

 
  • idonthaveatvset  (24.08.18 16:11:34) 
çok uğraştım, bunu yükleyemedim. zaten yüklü diyor ama yüklü falan değil.

başka öneri?
  • kibritsuyu  (24.08.18 21:56:49) 
  • idonthaveatvset  (24.08.18 23:13:54) 
[]

odun ateşinde çay, kömür ateşinde yemek, kumda kahve vs.

başlıktaki gibi sunumları hep görüyorum. odun ateşinde çay, kumda kahve gibi.

ateşin doğrudan yiyecekle temas ettiği mangal, barbekü gibi pişirme yöntemlerini hariç tutuyorum. peki yiyeceğin veya içeceğin tencere, çaydanlık, cezve gibi ateşle doğrudan temasının olmadığı durumlarda altta yanan ateşin odun, kömür, doğalgaz, tüpgaz vs. olması neyi değiştiriyor? yani tüpgazda çay ile odun ateşinde çayın ne farkı olabilir ki? çayın gördüğü sadece ısı. barbekü gibi isiyle dumanıyla teması yok ki, arada çaydanlık var. nasıl değiştiriyor çayın tadını? tamamen pazarlama mı bu?

kumda kahve de öyle. arada cezve varken kahveye ne ki alttaki ısı kumdan mı geliyor, kömürden mi geliyor, tüpten mi geliyor?

 
kumda kahve için şunu biliyorum: kahve ne kadar yavaş pişerse o kadar iyi olur, kumda sıcaklığı azalttığı için daha yavaş pişiyor ve daha lezzetli oluyor.


  • mezarkabul  (23.07.18 08:22:38) 
Hicbir sey. Fetis resmen.


  • proletarier aller lander vereinigt euch  (23.07.18 08:24:06) 
valla ben kumdaki kahveyle ocakta pişmiş türk kahveysini lezzet olarak ayırt edemiyorum
hoş sorun bende olabilir

  • superb  (23.07.18 08:34:55) 
közde kahveyi hakikaten közde yaparsanız farkını anlarsınız. istanbul'da yapılan şey, kaynar suyu döküp közün üstüne koymak. o sebeple de fark anlaşılmıyor ancak yavaş yavaş pişen türk kahvesinin tadı apayrı. o kömürümsü tad da üstüne sinince tadından içilmez oluyor :))

odun ateşinin ısıl değeri daha yüksek yani Q=M*C*Delta(t) dersek Q değeri arttığı için yüksek sıcaklıkta kalma süresi artıyor. o sebeple de çayın tadı daha iyi oluyor.
  • hosein  (23.07.18 08:58:55) 
meşe ateşinde semaver çayının tadı çok fark ediyor. gerisini bilmiyorum.


  • babilbaligi  (23.07.18 09:48:11) 
odun ateşinde pide de her zaman daha güzel oluyor. gerisini bilmiyorum.


  • damla sakızlı dondurma  (23.07.18 09:59:50) 
Bence sıcaklık farkıyla ve ısı iletiminin hızıyla alakalı bir şey bu. Odun ateşinde semaverde içilen çay her zaman çok lezzetli gelmiştir bana.


  • bos gezenin bos ustasi  (23.07.18 10:05:14) 
sef Mehmet Gurs turk kahvesini kisik ateste uzun surede pisirmenin yanlis oldugunu soyluyordu.


  • jimicik  (23.07.18 10:07:22) 
Kumda kahveyi bilemiyorum fakat közde kahvenin tadında ciddi fark var, uzun sürüyor fakat sonuç nefis. Onun dışında Tandırda pişen ekmek ve yemek daha güzel oluyor, bunun için özellikle gidip para vermem tabii.


  • mslny  (23.07.18 11:38:57) 
arkadaşlar tandırda pişen ekmekte, odun fırınında pişen pidede ateş ile yiyeceğin doğrudan teması var. odun ateşi, pideyi koyduğun aynı fırının bir köşesinde yanıyor. odunun isini, dumanını alırsın. tandır da öyle. kuyuda yakıyon ateşi, duvarına da ekmeği yapıştırıyon. o alttaki ateşle ekmek doğrudan temasta. bahsettim soruda, onlar ayrı.


  • kibritsuyu  (27.08.18 11:10:22 ~ 11:10:46) 
odunun külü çayın içine girince millet isin tadını seviyor. az miktarda illaki giriyor.

erzurum'da semaver çayı meşurdur, yıllarca yaptık olayı bu.

aynısı diğer gıdalar için de geçerli.
  • ya ben lan neyse  (27.08.18 11:20:55 ~ 11:22:14) 
tam sorunun cevabi degil ama tatilde toprak cezvede pisirilmis kahve ictim. cok bariz fark vardi tadinda. hatta biz de aldik o cezvelerden. kumda, komurde daha farkli olur mu bilmiyorum ama evdeki normal gazli ocakta gayet leziz oluyor. pisme suresi bakir vs. cevzelerden daha uzun.


  • jimicik  (27.08.18 11:41:04) 
[]

kullandığımız sudaki mantık hatası

efem şimdi sözlükte "yazarların israfına en hassas oldukları şey" başlığını okuyordum da. birçok kişi "su" demiş. "boşa akıtılan suya yazık" demişler. hatta aynı entry içinde "lavaboya dökülen ve temiz suyu kirleten atık yağlar" da demişler.

burada bir mantık hatası yok mu? lavaboya dökülen atık yağlar bilmemkaçbin litre temiz suyu kirletiyor. e yani lavabonun deliğinden giden şey temiz suya karışıyor. mutabık mıyız?

peki boşa akıtılan su niye israf oluyor o zaman? atık yağ temiz suya gidip kirletiyorsa, aynı delikten boşa akıtılarak giden (mesela diş fırçalarken kapatılmayan musluktan akan) temiz su da yine temiz suya karışıyor o zaman, israf olmaması lazım?

delikten yağ gidince temiz suya karışıp kirletiyor, ama aynı delikten temiz su gidince israf?

anlamadım ben.

 
Eve gelen su içme suyu. Birçok fiziksel aşamadan geçip o kaliteye geliyor. Bu su lavabodan çıkıp atık su kanalına karıştığı anda içme suyu özelliğini kaybediyor. O suyun tekrar aynı kaliteye ulaşabilmesi için aynı işlemlerden tekrar geçmesi gerekiyor. Bu da hiç kullanılmamış bir ürünü direkt çöpe atmaya benziyor. Bu da bir israf bana göre.


  • dissendium  (17.07.18 19:51:01) 
suyun akıp geçtiği boruların, tesisatım, aktığı yerlerin temiz olduğunu mu düşünüyorsunuz?


  • tabirimekruh  (17.07.18 19:54:14) 
yani israf edilen sadece temiz suyun içilebilir aşamaya gelmesi için harcanan emek ve maliyet. suyun kendisi israf olmuyor. doğru mu anladım?


  • kibritsuyu  (17.07.18 19:56:19) 
İçme suyu için konuşursak, asıl israf emek kaybı ve maliyet nedeniyle oluşuyor. Ama "suyun kendisi israf olmuyor" demek de zor. Su akıp gittikten sonra o suyu geri döndürme şansı çok azalıyor. Çünkü tatlı suların deniz sularına karışması söz konusu olabiliyor. Kuraklık gibi durumlar da düşünülürse, suya tekrar ulaşılamadığı için zaman zaman suyun kendisi de israf olmuş oluyor.


  • dissendium  (17.07.18 20:14:36) 
Bence su israfı: kıt su kaynaklarının faydalanılmadan boşa gitmesi.


  • naksidil  (17.07.18 20:44:49) 
şu bir gerçek dünya'daki su dünya'da kalıyor, buradaki israf konusu ise bulunduğumuz coğrafya gereği yarı çöl durumda kalmamız ve her an susuzluk tehlikesi ile baş başa olabilme ihtimali, onun için her an aylarca yağmur yağmayacak durumda dahi yetecek suyumuz olacak şekilde davranmamız gerekiyor;

senin boşa akıttığın su su olarak kalır ama Türkiye'de mi kalır, madakaskar'a yağmur olarak mı düşer bilinmez.
  • gezegen olan pluton  (17.07.18 21:03:03) 
[]

nah emojisi

böyle bir şey var mı ya, whatsapp'ta kullanabileceğim?

edit: orta parmak hareketi değil, bildiğin nah.


 
ben ara guler'in resmini gonderiyorum.


  • ubi dubium ibi libertas  (06.07.18 20:01:07) 
yok bildigim kadariyla, anlami turkiye'ye mahsus bir sey zaten. eskinden (o))) kullanirdik.


  • robokot  (06.07.18 20:29:28) 
evrensel bir işaret olmadığı için emojisi yok.


  • fuzzy olmak istemistim  (06.07.18 20:31:05) 
[]

whatsapp

1. whatsapp üzerinden bana bir telefon numarası gönderildi. ama sırf numara değil. hani kartvizit şeklinde oluyor ya, öyle. altında "mesaj at/ekle" diye buton var. lan oğlum mesaj atmak veya eklemek istemiyorum, sadece aramak istiyorum bunu. üstüne tıklayınca da whatsapp üzerinden arıyor. yok mu yahu koca programda kartvizit şeklinde gönderilen numarayı normal hat üzerinden arayabilmek? illa rehbere ekleyip oradan mı ariycaz? yani abuk subuk özellik ekleyip duracaklarına gönderilen numarayı arayabilmeyi eklemek zor muymuş, ben mi beceremiyorum?

2. yine ekli olmayan bir numara. hayatım boyunca bir kere daha lazım olmayacak bir matbaacı, mükellefin bilmemnesinin fotoğrafını çekip atmamı istiyor. ben bu herifi rehbere eklemeden doğrudan numaraya whatsapp atamıyor muyum? sohbet açamıyor muyum eklemeden?

ne salak programmış ya. en temel özelliklere cevap veremiyor. hayatımda bir daha lazım olmayacak adamları niye rehbere ekliyorum lan ben?

 
ekleme menusune girin orada basili tutup kopyalayin ama kaydetmeyyin arama ekranina yapistirin arayin

ekli olmadan mesaj atilmiyor maalesef
  • eipcack  (29.06.18 16:56:51) 
[]

irmik helvası tarifi

bugün annemin ölüm yıldönümü. bi helva kavurayım dedim. ama abicim şu dünyadaki tarifi bunun kadar birbirinden farklı olan başka bir şey yok galiba.

tatava yapma sorunu sor diyenler için soru son paragrafta, doğrudan oraya atlayabilirsiniz.

annemin tarifi elimde. çok güzel olurdu, öyle yapayım diyorum ama yemek sitelerinde ayrı, sözlükte ayrı, "püf noktası şu, şöyle yapmazsan olmaz" diye birbirine zıt elli çeşit şey yazıyor.

benim tarifim, yani annemin tarifi. ölçüler birebir. 1 ölçek irmik, 1 ölçek şeker, 1 ölçek su. sütlü istiyorsan yarım su, yarım süt.

kimi tarifte şeker fazla, kimi tarifte şeker az. kimi tarifte şekerle su şerbet ediliyor, kiminde ayrı konuyor. kiminde kaynatıp hızlıca irmiğe ekleniyor, kiminde soğukken yavaş yavaş ekleniyor. benzer bile değil, birbirine acaip zıt tarifler bunlar. tek ortak noktası, başta irmiği kavurmak.

evet var mı güzel tarifi olan? helva istiyorum. öyle borcama yayılıp bıçakla kesilen tatlı falan değil. çok pilav gibi tane tane olmasın, ama lök gibi lapa da olmasın.

 
Allah rahmet eylesin.

www.google.com.tr

Burdaki tariften yapıyorum ben hep.
  • mavibalık  (12.06.18 14:07:57) 
Allah rahmet eylesin kibritcim :(


  • twelfth  (12.06.18 16:28:27) 
[]

video küçültmek

telefonla çektiğim 4 dakikalık, 400 mb boyundaki 1080p videoyu, whatsapp'la gönderebilmek için nasıl küçültebilirim? whatsapp sadece 64 mb video göndermeme izin veriyor.

başını sonunu kesemem. kaliteden ödün vererek küçültmek istiyorum. ama bunu yaparken de eğer mümkünse video converter tarzı bir program yüklemek istemiyorum. hani varsa windows'un (windows 7) içinde bunu yapabilecek bir program. yada halihazırda yüklü olan media player classic ve vlc isimli oynatıcıların böyle bir convert özelliği varsa.

hiçbiri yoksa kurabileceğim veya online halledebileceğim minimal bir program?

haa ya da videoyu telefona (samsung galaxy note 5, root'suz android son güncel sürüm) atıp oradan yapabileceğim bir program da olur.

 
adobe media encoder ile yapabilirsin onu ama ne minimal, ne kolay kullanılan.


  • Photographer  (04.06.18 18:59:05) 
Reis gonder halladerim.


  • allah yazdiysa bozsun  (04.06.18 19:05:38) 
[]

ahşap doğramalara ne yapılır?

pimapen yapılır demeyin, kiracıyım, şu sıralar öyle bir gündem yok.

bina 2003 yapımı. doğramalar ahşap. bugüne kadar da herhangi bir bakıp yapılmamış görünüyor.

normal, insan gibi yağmır yağarsa problem yok. soğuk da üfürmüyor pek. pencere kanatlarında fitiller var, onlar da iş görüyor.

ama ankara'da birkaç gündür yağan hayvan ötesi muson yağmurlarında su alıyor. pencere kanadından değil, açılmayan çerçeveden alıyor. silikonlayayım desem neresini silikon yapayım?

kendi başıma ne yapabilirim, ne yapılabilir? yada hangi usta ilgilenir bununla?

 
biz de daha iki sene önce değiştirdik. ondan önce ahşap doğrama idi. fitiller işe yaramıyor çünkü çerçeve ile duvar arası açıklıktan üflüyor soğuk. silikonu kuru bir havada dışarıdan yaparsanız iyi olur en azından çirkin durmaz. ama katta oturuyorsanız dışarıdan uygulamak zor.

o nedenle içeriden alçı/sıva üzeri boya ile olayı çözebilirsiniz en iyi.
  • kablelvuku  (28.05.18 15:35:23) 
  • oguz altun  (28.05.18 15:46:28) 
Sabit duran cam ile ahşabın her birleşim yerine silikon çekin, zaten açılan kanattan su almıyor demişsiniz.

Camın ahşapa oturan kısımları, ahşabın duvara oturan kısımlarına silik çekin. Kanatta da rüzgar su vs problemi varsa kendinden yapışkanlı fitil kullanabilirsiniz.
  • John Bloor  (28.05.18 18:35:24) 
[]

silahların menzil/güç üzerindeki etkisi

anlamadığım bir husus var. birbirinden farklı tabancaların (veya tüfeklerin) özellikleri anlatılırken işte etkili menzili şu kadar, tahribat gücü bu kadar falan. "ooo magnum 435xzy bununla bir fili bile öldürebilirsin dostum".

abi tabanca dediğin basit bir mekanizma değil mi, merminin götündeki baruta vurup patlatıyor, merminin ucundaki çekirdek de fırlıyor. menzildir, tahrip gücüdür falan bunlar merminin numarası değil mi? osuruktan bi tabancayla, fili öldüren magnum 32432xz farklı ne yapıyor ki biri osurukken biri fili öldürüyor? ikisinin de tek fonksiyonu merminin götüne vurup patlatmak değil mi? asıl işi mermi yapmıyor mu burada?

ha belki namlusundaki yiv ve setler olabilir ama o da osuruktan bir tabancayı fil öldürecek hale getirmez herhalde.

neyi gözümden kaçırıyorum?

(elbette ki şarjörün aldığı mermi sayısı, seri atış hızı, vs gibi tabancasal tüfeksel özelliklerde birbirlerine göre üstünlükleri vardır da atış menzili ve gücü açısından ne fark yaratıyor onu anlamadım).

 
Kalibre ile alakali olsa gerek. Yani silahin namlusunun eni.

Daha buyuk kalibre = daha buyuk mermi = daha cok barut = daha yuksek hiz = daha cok mesafe / tesir

Daha uzun namlu da bunlari arttirmaya yariyor olsa gerek, namlunun icindeki basinc daha gec disari cikip etkisini yitirdigi icin.

Mantik yurutmeye calistim, yoksa bildigimden degil.
  • common of demons  (17.05.18 14:04:42) 
Namlunun uzunluğu merminin hızı için çok önemli. Kısa olursa gazın itme gücünün çoğu kullanılamadan mermi namludan çıkar. Uzun olunca da hem silah kullanışsız oluyor hem de verim düşmeye başlıyor. Bunun dışında yivli vs olması merminin kendi etrafında dönüşünü, isabeti ve çıkış yarasını etkiler.


  • cleric  (17.05.18 14:05:04) 
upload.wikimedia.org

9 mm ile 50ae

herşeyi açıklamıyor mu sence?

daha çok barut, daha çok patlama, daha yüksek hız, daha büyük çekirdek, daha büyük tahribat.

bunun dışında çekirdeğin tipi
i.pinimg.com

bunlar da hıza etki ettiği gibi, tesir oranını da arttırıyor.

nebula.wsimg.com

bazı mermiler içerde parçalara ayrılıp çok tahribat yapar, sağ kalsan bile bu çekirdke parçalarını çıkarmak, daha çok tahribat vereceği için çıkarılamaz.

fil için bunu üretti adamlar, şaka gibi

vignette.wikia.nocookie.net
  • Photographer  (17.05.18 14:07:36 ~ 14:14:31) 
@photographer Soruyu soran aynı mermiyi iki farklı silah atsa ne farkediyor diye sormuş diye düşündüm ben.


  • cleric  (17.05.18 14:18:12) 
Ben de "aynı mermi farklı silahta nasıl farklı sonuç doğurabilir" anladım soruyu.

Eğer doğru anladıysak namlu uzunluğu, yiv set sayısı ve kalitesi, tabancanın gaz kaçırma toleransı, revolver (toplu) ya da şarjörlü olup olmaması hesapları etkiliyor.

Ha tabi hiç bir tabanca ile bir fili öldüremezsin, ayıyı da hatta domuzu da öldüremezsin. Tabanca lan bu insanı zor öldürüyor :)
  • John Bloor  (17.05.18 14:37:06) 
Sadece mermi degil, namlu uzunlugu, yivleri vs. de etkili ornegin. Bunu sen de soylemissin zaten gerci.
Ama dedigin gibi asil olay mermide bitiyor. Mesela ayni silahla farli mermiler kullanarak bambaska tahribat gucu yaratabiliyorsun.
Zirh delici mermi en iyi ornek, burada is mermi teknolojisinde bitiyor mesela. Disinda yumusak kabuk var merminin, zirha carptiginda dis kabuk parcalaniyor ve icerideki daha ince cekirdek zirhi delip geciyor. Burada olay direkt mermi. Cekirdegi ve kovaniyla birlikte merminin yapisi. Farkli farkli amaclar icin farkli mermiler var bildigin gibi.
Arabada da performanstan bahsediyorsak olay aslinda genel olarak motor ama biz yine de arabanin kendisinden bahsediyoruz soyle yuksek performansli, boyle guclu falan filan.
Ford f150 tas gibi araba ornegin. Ama Ford f150 degil, aslinda motoru tas gibi ve o yuzden tas gibi araba olarak kabul ediliyor.
  • stavro  (17.05.18 14:38:44 ~ 14:40:40) 
Zehir ya da narkozun dozu olarak bak olaya. Doz artınca bu dünyaya veda ihtimali de artıyor.
Balistik mevzusunu araştır.

  • 1adam  (17.05.18 14:40:34 ~ 15:24:00) 
burada üç önemli faktör var;

1- mermi ne kadar barut içeriyor? ya da merminin namlu çıkış hızı ne? yani sen tetiği çekince ne kadar barut patlatıyorsun, dolayısıyla mermi ne kadar hızlanıyor? bu silahtan silaha çok fark ediyor? tabi silahın o kadar barutun patlamasına dayanması, belli hızda çıkan mermiyi titretmeden düz bir biçimde çıkarabilmesi lazım. namlu kenarlarına çarparsa namluyu, tetik kısmını falan yaran bir sürü sorun çıkabiliyor. pasif soğutmalar, titanyum alaşımlar, döküm gövdeler falan gırla gidiyor.

2- tesir büyüklüğü ne? kalibre, uzunluk, yapı, malzeme dolayısıyla gelen mermi ne kadar büyük ve etkili? kalibre de buna dahil ama ağırlık, uç geometrisi derken mermi özellikleri tesiri çok değiştiriyor. namlunun bu mermiyi hedefe düz bir şekilde gönderebilmesi için içeri ile ilgili ne hesaplar yapılıyor, anlatamam...

3- mermi özellikleri nasıl? merminin yiv seti ile dönüş hızı ne? girdiği yerde tekrar patlayan mermi yapısına kadar binbir çeşit mermi var.

yani bir tabancadan çıkan mermi de aynı yöntemle ateşleniyor, uçaksavar mermisi de. ama ikisinin (hem ateşleyen silaha, hem de hedefe) yaptığı tahribat arasında dağlar kadar fark var.
  • babilbaligi  (17.05.18 15:17:44) 
1 ... •67891011121314   « Önceki  Sonraki »
buraya yazılanların hakları Sir Anthony Hopkins'e aittir.
yazan eden compumaster, ilgilenen eden fader
modere edenler angelus, Artibir, aychovsky, baba jo, basond, compumaster, deckard, duyulmasi gerektigi kadar, fader, fraise, groove salad, kahvegibi, kaymaktutmayansicaksut, kibritsuyu, monstro, pandispanya, robin, ron dennis
bu sitede yazılanların hiçbiri doğru değildir. site içeriği küçükler için sakıncalı olabilir. yazılardan yazarları sorumludur. kaynak göstermeden alıntılanamaz. devlet tarafından atanmış bir kurumun internet üzerinde kimin hangi bilgiye ulaşıp ulaşamayacağına karar vermesi insan haklarına aykırıdır. web siteleri kullanıcıların istekleri doğrultusunda bağlandıkları yerlerdir. kullanıcılar isterlerse bir web sitesine bağlanmayabilirler. bu güçleri ve imkanları mevcuttur. bir kullanıcı bir siteye bağlanmak istiyorsa bu onun tercihi ve hakkıdır. bağlanmak istemiyorsa bu yine onun tercihi ve hakkıdır. halkın kendisine hizmet etmesi için görevlendirdiği kurumlar hadlerini aşıp halka neye ulaşıp ulaşmayacağını bilmeyen cahil cühela muamelesi edemezler. ebeveynlerin çocuklarını sakıncalı içeriklerden koruması için çok sayıda bedava ve ücretli yazılım mevcuttur. bu yazılımlar bir web tarayıcısını kullanmaktan daha karmaşık teknik bilgi gerektirmemektedir. devletin milletini küçük düşürmesi ve ebleh yerine koyması yasaktır. Skimlinks ile linkler üzerinden yönlendirme payı alınmaktadır.