Ekşi Duyuru

eğer burda avea falan kullanıyorsanız ordaki operatörlerin çekim gücü daha iyi olduğu için normaldir.

daha fazla baz istasyonu vardir veya cekim alanlari daha genistir bu yuzden telefonun sinyal aramak icin kasmaz.

birkaç gündür turkcell reklamları görüyorum, turkcell'lilerin şarjı %20 daha uzun dayanıyor gibi bir şey, demek ki hat ile alakası var.

telefon az cektigi yerde daha cok pil tüketir.
mobil internet baglantisi cok pil tüketir.

bu ikisini zaten yazmislar, bir de su var;
yurt disinda sadece gelen aramalarin bazilarina cevap veriyorsunuz, nette gezinmiyorsunuz, uzun uzun konusmuyorsunuz. Yani telefon cogunlukla cebinizde duruyor, kullanim sekliniz normalden cok farkli.

Mercedes serileri

Roverlar uyar sanirim istediklerinize. 45 ozellikle.

rover 75 muazzam araba ama iyisinin fiyatları 30 bin tl civarı. onun haricinde arkadaşın dediği rover 45 var. ondan başka hyundai sonata var, opel omega, nissan maxima ve primera da hakeza öyle bence. citroen xm var baya bi eski.

rover+1

skodalar da uyabilir superb hariç. içini full alırsanız içine göre dışı tırt kalıyor. superb ama dıştan da iyi duruyor.

ford scorpio da uygun sayılabilir sanırım.

upload.wikimedia.org
avto.naidetsya.ru

90 model bu. arka koltuklar elektrikli yatma özelliğine sahipti. :)

hacı eski model lüks araba alırsan arıza çıkarırsa batarsın. hele rover dehşettir.
orta klasmanda tipi hoşuna giden bir araba seç. audi a4 eski kasaya bi bak derim.
www.google.com.tr

ford scorpio +1

aynı zamanda volvo 850, ford galaxy ve reno safrane. bunlar da eski kasalarda çok fiyakalı değil, ama içi özellik dolu arabalar.

90ların sonu-2000lerin başında üretilen d sınıfı japon otomobilleri.
maxima, accord, 626, camry gibi.

kazakistanda çok rus da var. takımda da olabilir. bana da şık gelmedi.

Kısa sürede kıta değiştirmek bizim için çok basit bir şey haline geldi ama onlar için çok orijinal, akla hayale gelmeyen bir şey olabilir. Hele ki yürüyerek. Ben bile köprünün üstünde durup "Şu an hiç bir kıtaya ait değilim" deyip kalakaldım bir dakika.

bizim hiçbir şeye hevesimiz yok, içimiz geçmiş. adamlar herşeyi takip etmeye çalışıyor istekliler. bu arada her yıl heves ederim bir türlü gidemedim.

aynı duyguları paylaşıyorum yıllardı kılımı kıpırdatıp gitmiyorum bu koşulara:)

s-pon-sor

expo'ya gidip bi ton maratonun flyerını aldık. önümüzdekilere katılmak istiyoruz. pegasus'un güzel kampanyalarından faydalanırken 3-5 şehir de görmüş oluruz bu vesileyle

olur mu ya? berlin maratonuna, üsküp maratonuna gidiyorum seneye.

antalya'da runantalya oluyor ona gidiyorum. ben neden gidiyorsam onlar da ondan geliyor. benim şirketin eski cfo'su 2 senedir malezya'dan geliyor maratona katılmak için. onlarda spor hayatın çok önemli bir parçası.

bakarsan 42 km koşusuna türkten çok yabancılar katılıyor. hatta kayıt sırasında bir yabancıyla konuştum. çok şaşırmış bu duruma. katılan türklerin çoğunluğu 10-15 km'de koşuyor. bu maraton sizin, sahip çıkmanız gerekir, tembellik yapmayın falan dedi.

Arz talep meselesi bu biraz. İnsanlık olarak saatin pahalı bir aksesuar olması gerektiğine kanaat getirdik ve ona göre bir sektör yarattık. Yoksa gerçekten kol saatinden daha kullanışlı ve ucuz olan dijital saatler varken milyon dolarlık kol saatlerinin var olması akıl işi değil. Biraz otomobil sektörüne benzetilebilir; ama tabii o milyonluk araçların arkasında müthiş bir estetik ve mühendislik dehası da yatıyor, o da göz önüne alınmalı. Öte yandan ben de bir erkek olarak saatin şık bir aksesuar olduğunu düşünüyorum; ama ne kadar param olursa olsun 15-20.000 lira vereceğimi sanmıyorum bir saate. Lüks bile sevsen, 1000 Liradan fazlası ayıp gibi geliyor bana. İşte bunlar hep arada kalmış ortasınıf hezeyanları... :(

bence bir saatin nasıl üretildiğine bakmak gerek;

www.youtube.com

her bir parçası el ile birleştiriliyor ve en ufak bir hatayı bile kabul etmiyor,

bir de özel saatler var

www.youtube.com

6 ay da birleştiriliyor deniyor, her şeyi geçtim, hata yapmadan senelerce şaşmadan çalışan, bu kadar minik parçaların hesabını yapmak bile başlı başına bir iş

yok haci pasaport kontrolunden sonra ahl'de

bi havalimanına girerken xray var. sonra pasaport kontrolü. kontrolden sonra bir xray daha var.

varşova için biletimi kiev aktarmalı aldım bu eylül ayı daha. dediğim gibi 2 xray bi pasaport(pasaportta çok rahattı polis kızlara çok kaptırma falan dedi düşün:)) kieve indik. her taraf ASKER. bildiğin her tarafta kamuflajlı asker var. pasaport kontrolünü onlar yapıyor. herkesi ince ince arıyorlar. istediklerini sıranın en başına atıyorlar,ayrı köşeye çekip bir daha bakıyorlar.

o zaman hafiften bir tırsmıştım. masum olan masumluğu ile kalıyor genelde. talihsiz bir olay yaşama şansınız oldukça düşük.

varşovaya girişimde rahat oldu. 15 dk sıra bekledim(benim bavul en son geldi tabi murphy sağolsun) bir iki soru sordum adamlara 2 baktı vurdu mührü yani.

işte bunlar hep geri kalmışlığın sonucu.

sen düzgün bir insan olabilirsin ama maalesef geçmiş tecrübelerinden dilleri yanmış adamların(yurt dışındaki kontroller için konuşuyorsak). elbette genellemeye hakları yok, fakat başka bir çözüm de göremiyorum şahsen. adam olup fasılları halleder ve ab'ye girersek bu çile biter. gel gör ki o noktada da yine iyi bi performans çıkardığımız söylenemez.

yurt içindeki uygulamalar da yine ab mevzuatlarıyla toparlanabilir, fakat yine ilk paragrafın sonundaki sebeple olmuyor.

kıps.

%90'ı terörist, pardon müslüman olan bir ülkeye uygulanması gayet doğaldır.
o uçaktan inen, müslüman ülkeli birinin cihat için 200 kişiyi bombalamayacağını bilmek mümkün değil.

isviçre'de bana sormuşlardı bi de aralarında bişiler söyleyip gülmüşlerdi sinir olmuştum.
yeşil pasaportlu türklere bir şey sormamışlardı.
ayrımcılık aramızda bile var.

Alisveris merkezine guvenlik taramasindan gecip girdigin ulkede ne bekliyorsun ki?

haklısın ama yabacak bişey yok. 3. dünya ülke vatandaşları için durum beyleyken beyle.

4 kere yurtdışına çıktım ( finlandiya, tayland, ispanya, almanya) hiç birinde benzer bir muameleye rastlamadım. AB üyesi olmayanların girdiği sıradan başkasına gi
rmek dışında anormal bir davranış yada olay görmedim.

kizmakta haklisin ve verilen cevaplardan anladigim bircok kisi yanlis anlamis heralde. AHL demissin, AHL de yapilan muamele türkiyenin kendi vatandasina yaptigi muamele, baska ülkelerin bu durumda bi sorumlulugu yok. Bunun nedeni de Türkiyenin güvenli bir ülke olmamasi. AHL nin bircok suclu ve uyusturucu kacakcisinin avrupaya gecis kapisi olmasi. Birde havalimaninda calisan sistemin pek güvenilir olmamasi. AHL kalabalik ve düzensiz havalimani, kapi numaralari cok degisiyor ve son anda degisikliklikler oluyor, insanlari yanlis kapilara yönlendiriyorlar ve rötarlar karisiklik yaratiyor. o nedenle elli yerde bilet soruyorlar ve kontrol ediyorlar yanlis ucagami biniyorsun diye. buna ragmen yanlis ucaga yönlendirilen ve binen yolcular oluyor. X-Ray olayina gelince de en güzel cevabi @fortisvita vermis, alisveris merkezine girerken bile X-ray den geciyoruz, havalimanindan ne beklenir. Ülke yol gecen hani olmus.

kafası rahat olur tabii ama parası durduğu yerde erir. (bkz: enflasyon)

Faizin belli limite kadar riski yok.
Bu sene itibariyle 100.000 TL'ye kadar bankada bulunan paraların, banka batsa bile devletin koruması altında.

Faiz de paranın erimesini kısmen engeller, enflasyon hemen her zaman daha büyüktür faize göre.

dövize koymak daha az riskli. dolar alırsan yılda %2 civarı enflasyondan zararın olur, dolar mevduata koyarsan bu riski de azaltırsın.

hiç kafa basmıyorsa dolar mevduat yaptır.

@douchebag'ten "akenr al" dışında bir tavsiye geldi, yazın tarihi bir kenara

oha. utanmaz arlanmazlar. bin tane hisse söyledim, boğazınıza dursun yaptığınız karlar :P

Deyil.

Değil. Hoşaf = komposto sanıyordum ama öyle bile değilmiş.

hoşaf komposto arasındaki farkı buldum. hadi siz de el atın da diğerlerini çözelim.

eksisozluk.com

Biri yaş diğeri kuru meyveden yapılıyor. Meyve suyu meyve suyu şerbet de sorf şekerli su.

Meyve suyu hepten alakasiz digerleriyle.

hoşaf kuru meyveyi kaynatarak,
komposto yaş meyveyi kaynatarak
meyve suyu taze meyveyi sıkarak
şerbet kaynamış suya şeker aroma karanfil karıştırarak yapıyorlar.

Şerbet genel olarak şekerli bazen de meyveli sıvılara deniyor. Baklavanın üzerine dökülen şey de şerbet yani.
Meyve suyu tanesiz oluyor. Misal kızılcık suyu ve kızılcık şerbetini kıyaslarsak kızılcık suyu daha az derişik ve daha az şekerli hatta yapana göre şekersiz bile olabilir. Kızılcık şerbeti ise safi şeker ve karanfil. Şerbetlerin tadı hemen hemen aynı oluyor zaten.
Kızılcık hoşafı kuru kızılcıktan kızılcık kompostosu (duymadım ama) taze kızılcıktan yapılıyor.
Bir de marmelat var mesela Doğu'da katık da derler. Kaynatılıp posası alınmış meyve. Sonra onu sulandırıp içiyorlar. Şekerlisi olursa kahvaltıda reçel gibi de tüketiliyor. Daha devam ediyim mi? :D

1) erkeksen fena degil. kadinsan kotu.
2) fiyat iyi sanirsam evet.
3) alma bence, 1.5 numara baya buyuk. cope gider paran.

model bu olmasada bende aldım ama numara fark ediyor normalinden 1 numara daha buyuk oluyor genelde new balance larda

yahu tam tersini yazmışlar donanımhaber'de. kalıpları dar. büyük numara almalısın şeklinde.

ben 42.5 giyyorum tiger da ama new balance da 44 oldu sen dusun :)

kıme ınansam bilemedim.

bi ara bata vega da 90 liraydi.
guzel mi derken simdi itin gotune sokanlar cok ama suphrsiz bu fiyata en iyi ayakkabilardan biri.

iade hakkın vardır muhtemelen

3-bendeki nb'in kalıbı da kucuk. cok sıkıntı olacagını dusunmuyorum. modele ise bakmadım, begendıysenız guzeldır..

1-1,5 numara büyük olsa bile sorun değil. tabanlar var ayakkabıyı küçülten alır koyarsın içine bi tane hem ayakkabının tabanı daha rahat olur hem de numarası küçülür.

He

hee

2 tane, benden 20-25 yas büyük arkadasım var. bu kentteki en iyi arkadaslarım.

58 yaşında olan arkadaşım var, rakı masası sohbeti süperdir kendisinin, hayatı dolu dolu yaşamış abilerden.

en yakin arkadaslarimdan biri benden 20kusur yas buyuk

Çok yakın bir arkadaşım şehir dışına taşındı. Ben annesiyle buluşuyorum, takılıyorum, yemeğe falan gidiyoruz.

ben 20'yim. bi arkadaşım 30 küsür yaşında. aslına bakarsan başka da arkadaşım yok herhalde. geneli büyük. bir yaş büyüktür ama yine büyüktür. da "yaşlı" arkadaşım yok hiç. yani 30'a yaşlı demiyorum. benden büyük sadece. moruklarla takılmıyom. old faggitz.

dimitri yazınca aklıma geldi, beni en çok sevip sayan, halimi hatrımı soran çocuk da 16 yaşında.

benim olmadı. ben o yaşlı arkadaş oldum. kendimi bildim bileli arkadaşlarım benden yaşça küçüktü. hala öyle bazen sinir oluyorum bu duruma.

eh ortak is yaptik sayilir, oldu denebilir. olmasin bi daha da amk. senden bir onceki nesilden birine biseyler anlatmak cok zor. kendi neslinde bile senin kafanda adam bulmak zorken baska nesillere atlamamak lazimmis.

şimdiye kadar en iyi arkadaşlarım benden 15-20 yaş büyük insanlardı hep. ruhum mu yaşlı, bu döneme ait değil miyim neyim bilmiyorum.

oldu tabii

50sine merdiven dayamis teyze arkadas sayilirsa evet. Teyzeden ziyade arkadas gibiyizdir, birlikte gezip tatile cikmalar, dertlesmeler falan.

He bi de dimitri+1. Suan en yakin ark.larimdan biri 19 yasinda, ben 23. Ya benden kucukler ya da cok buyuklerle takildim hep. Yasitim arkadasim cok az oldu.

benim gecenlerde 77 yasinda bir arkadasim oldu. ben 27 yasindayim.

istanbul'da yaşarken her hafta 70'lik delikanlılarla rakı içerdik. yaşım otuz idi :)

Kendimi bildim bileli arkadaş grubunun jokeriydim. 81-86 arası doğan nesle eklenti olmuş 90 nesliyim ben. 5-10 yaş büyük oldu arkadaşlarım benden hep. Onlar üniversiteye giderken onlarla takılırdım, şimdi hepsi teker teker evleniyor, çocuğu bile olan var. Eskisi gibi görüşmüyoruz. Şimdilerde ise arkadaş grubum 18 19 yaşındakilerden oluşuyor, bu sefer 4 5 yaş büyük yaşlı ben oldum. Hoş 5 yaş da yaş değil de neyse.

en yaşlısı 30.

Yasli ne kadar yasli? 32 yas buyuk var benden. Uzun zamandir gorusemiyorduk, bu hafta sonu beraberiz bir aksilik olmazsa.

19 yaşındayım en yaşlısı 42 yaşında

70 kusur ve 83 yasinda iki kankim var. Aksamlari kahveye gidiyorum muhabbet ediyoruz, pisti, domino, 51 falan oynuyoruz. Guzel oluyor baya egleniyorum ben :)
Yas 23.

oldu rahmetli. ben otuzken o altmışlarındaydı.

işyerinde çok var 50'lerinde arkadaş, yemek yiyoruz, spor yapıyoruz, sohbet ediyoruz ama daha fazlasını yapmıyoruz. (iş dışında evli evine köylü köyüne)

annem var ama kendisi yaşlı değil elbette <3 ;)

olmadı onun haricinde.

komşumuz var biri 89 yaşında diğeri 85 yaşında olan bi çift. hayatımda her şeyimi anlatabilip sağlıklı mantıklı çözümler alabildiğim tek insanlar diyebilirim. içki de içeriz, sinemaya da gideriz, bahçe işleri de yaparız beraber. hatta the spirit is willing but the flesh is weak sözünü de onlardan öğrenmiştim. bana verdikleri en büyük öğüt bu olmuştur.

beyle:

www.englishclub.com
www.englishclub.com
www.talkenglish.com

Bunlara baka baka mantığını oturtacaksın.

"Which preposition" diye aratınca aşağıdakiler çıktı. Başkalarını da bulabilirsin. Alışkanlık haline gelmesi için de bol bol okuman gerekir.

www.say-it-in-english.com
grammar.yourdictionary.com

O eserlere değer veren olacak ki sergilensin.

Çünkü o kişilerin fonlanması gerekiyor. Kanalizasyondan fırlayan adam heykeli görmek istiyorsan hem o sanatçıya izin vereceksin hemde fonlayacaksın. sanatı belediye yapmaz yaptırır. yapana da karışmaz.

iki tane merdiven boyandı diye yapmadık şey bırakmıyorlar. şu anki hükümet sanat karşıtı.

bu arada biraz bakabilirsiniz; instagram.com

Örneğin; Sıkıysa bunu da çalın! Moda’da @iskendergiray’ın yaptığı “Ağaca Ağıt” heykelinden sonra bir başka Kadıköylü sanatçının yapıp bizden habersiz sokağa bıraktığı yeni bir heykelle sizi tanıştırmak isteriz. instagram.com

cok eser var etrafta ama "görmemeyi tercih ediyoruz". mesele sanat eseri üretmekte degil, sanat eserinin görünürlügüne kimin karar verdigi meselesi. buyru bir sürü örnek

spektakulersehirheykelleri.tumblr.com

@atmaca.ged Aslında bazı heykeller var ki sizin gönderdiğiniz linkte de var görmemeyi tercih edebiliriz. Belediyecilik zihniyetiyle, yapmış olmak için heykel yapılmaz. onedio.com

çünkü günah.

güzel sanatlar dediğin okulun lisesi spor lisesi ile birleştirildi. güzel sanatlar ve spor lisesi oldu. ne bekliyosun aq daha bu ülkeden sen?

@seçilmiş üye eseri iskender giray yapmamış. yanlış bilgi vermeyelim.

@nocturness iskender giray yaptı diyen kim? Kafanız mı güzel mk. Kadıköy belediyesi'nin yaptığı açıklama o. HEYKELİNDEN SONRA diyor. hey allam, kime yapılacak bu heykeller size mi? :)

aynen hak etmiyorum kanka (:

1 saat sürmez.

Cemberlitas'a tramvay yolundan Tophane üzerinden gidecekseniz 45 dk diyorum.

ulan amma salladiniz 26 dakoka oldu daha galata koprusunu yeni geciyorum:)

Yavaş yürüyorsan biz n'apalım mayeskuel. -_- (20 dk diyenler abartmış zaten.)

Benim dediğim doğru çıkacak, sen bana güven :))

en geç ayın 20'sinde bitiyor ticket. genelde 15'inde. akşam yemeği de yiyorum bazen. günlük 14 TL yatıyor sanırım bize.

İşyerinin kartını kullanırken ayın yarısı gelmeden bitiyordu. Benim et tüketimimi onunla karşılamam imkansız. Ben de evden getirmeye başladım, kartı da annemlere market alışverişinde kullanmaları için verdim. 3-4 aylık yemek parası var şimdi kartta. Dışarıdan yerken 30+ günlük masraf varken şimdi 15 tl tutmuyor öğle yemeğim.

İstanbul un finans merkezi denen yerlerden birinde lüks avm lerin civarında çalışıyorum. Buralarda günlük 20 tl nin altına yemek yemek pek kolay değil, yersiniz ama içecek almadan. Sağda solda ev yemekleri yapan veya esnaf lokantası olan bir kaç yere paylaştırdığımızda ancak ay sonunu getirebiliyoruz. Haftasonu da kullandığımız bolca kahve içtiğimiz zaman hızla tükeniyor bakiyeler

yemek şirketinin getirdiklerini yiyemiyorum.

bu şirketler hep aynı amk. anlaşma yaptıktan sonra 2-3 ay yemekler güzel, ondan sonra yiyeni hastanelik edecek kadar kötü şeyler geliyor.

haliyle dışarıda yemek gerekiyor.

Tam tersi bence. Cok daha kibar ve yaklasilabilirler turk polisinden. Ama ulkeden ulkeye degisir. Buyrun kanada polisi
c1.staticflickr.com

Hic put gibi yabanci polis gormedim, genelde tum insanlar gibi gayet kafa oluyorlar.

Mesela bakin Avustralya polisi (55. saniyeden itibaren izleyebilirsiniz): www.youtube.com

Sizin gordukleriniz resmi torende falansa tabi o zaman put gibidirler.

bazen uzaktan ve disaridan sert bir gorunumleri oluyor, yaptiklari isin getirdigi bir sey. ama hic birinde turk polisinin "kucuk daglari ben yarattim" tavrini goremezsiniz. 2 dakika sohbet edin, dunyanin en sevimli insani oluverirler. bu isi topluma yardim icin yapmayi secmis kisiler cunku cogu, o yuzden genellikle iyi niyetli ve sevimli insanlar oluyorlar.

sevgili mayesküel internetime dokunma sansürcü rtükcü zihniyetten uzaklaş lütfen

yok

biz varız. bir daha o siteye girmeyeceğiz, paşa paşa düzelecekler.

porno siteler, ekşi sözlük, ateist forum vb şeyler için de aynı yorumu yapacak insanlar var. kalitesiz mecraya verilecek en büyük ceza takip etmemek

biraz daha dişini sık bi yerlere gel sonra sal gitsin. madem bi çaban oldu bunca zaman eline bişiler geçmiş olsun.

sen şuan yaptığın işler nedeniyle övülmek istiyorsun. benim anladığım o.

nerden anladin allasen bi soyle?

bayılınca eski bir kafa takmış olsa gerekler.

Felaket tellalligi yapmak istemem ama norolojik bi durum olabilir. En azindan aklinda dursun.

6 buçuk - 7

eyvallah. 4-5'e kadar gezeyim. sonra icerim. ondan sonrada maci izlerim. guzel plan oldu.

kızımı öyle olmayacak şekilde yetiştireceğime eminim, kızım öyle olmuyorsa eşim zaten o şekilde değildir, ha şimdi eşim olacak kadın parmaklarına denişik metaller takıyo, o mücevher manyaklığından sayılmaz herhalde diğ mi?

konken ne la, outdated bu soru -_-

Karim kokos olmazdi ki.

want2die,

bence yaniliyorsun. ebeveynin karakterinden geliyor oyle seyler. varos mahallede yasiyorum. daha konusmayi sokemeyen bebek bile en ufak tepkisini ciglik atarak cikariyor.

Want2die hayalindeki want2die'i yetistiriyor bence. Biraksak hepimizin agzina mezar kuregiyle vurur bu herif.

madagascar'a kaçar yeni bir hayat kurarım.

karım ya da kızım yok ama olsalar jimnastikteki yer hareketlerini yaptıkları sürece istedikleri kadar kokonalaşabilirler.
www.batmandogusgazetesi.com

İnsan olan istemez.

bence değer

değer moruk.

Dağmez. Bir memur ölene kadar memurdur.

memurluk ne allasen -_-

tamam stabil, isini kaybetme korkusu yok pek vs ama heyecansiz, ayrica torpil, hukumete yakinlik vs yoksa memurun yukselmesi cok mumkun degil. uluslararasi buyuyen sirket diyorsun, cabalarsan o buyume icerisinde illa ki iyi bir yerlere gelirsin. bir de calisma saatleri memur gibi demissin, ozel sektorun buyuk cogunlugu haftada 60 saat mesai almadan calisiyor. gerci 2100 cok super bir para degil ama tecrube seviyene ve sektore gore fena sayilmayabilir, sirkette yukselirsen de bayagi artar.

annem babam yıllardır memur, kendimi bildim bileli orta direğiz, arabamız yok, ikinci bir evimiz yok, yazlığımız yok (şu an 150 bin liralık bir evde oturuyoruz o da dedemden kaldı) tatil desen ben çocukken ege akdeniz epey yer gezmişiz ama hatırlamıyorum. yaşım ilerledi tatil desen anca çevre illerde bir akraba olacak onun evine ziyaret amaçlı tatil, o da yakın olacak 200 km'yi fazla geçmeyecek. mutfağımız iyi kötü hep doldu, sanırım bizimkiler yıllarca yemeğe para yatırdılar.
Diyeceğim o ki memurluktan haram yemediğin sürece zengin olamazsın, hep ortadirek yaşarsın arkadaşın dediği gibi memur hep memur.

özel sektörün de çalıştığın şirkete göre garantisi olmayabiliyor, kıçına tekme yeme olasılığın yoksa bana özel daha cazip gelmiştir her zaman.

özel sektör insanı güncel kalmaya, enerjik olmaya, gelişime mecbur tutuyor, memurluk diri diri mezara girmek, parası ne olursa olsun siktir et memurluğu.

Memurluk var memurluk var. Herkes atip tutuyor masallah.

memurluk derken. en dusuk memurluk. sgk olur, postane olur.

ptt memurluğu gibi insanlarla uğraşılacak memurluksa hiç düşünme bile özelden devam et.

memur ol keyfine bak.. özel sektör çekilmez

Türkiye kadar ezik insan grubunun olduğu başka bir memleket yok. Girişimcilik, değer katmak, bir şeyler üretmek çabası sıfır. Hele ki memurlar.net diye bir yer var akşama kadar memurluğu öven tiplerle dolu. İnsanın yaşam enerjisini alır bunlar.

Türkiye gibi gelişmekte olan piyasası aç bir ülkede azıcık kafasını çalıştıran mühendis, mimar ya da ticaretle uğraşan herkes zengin olabilir. Zenginliği de geç, bir şeyler üretebilir. Çünkü türkiye'de avrupa gibi konjonktürel işsizlik yok, yapısal işsizlik var. Bu yapıyı düzeltecek olan da türk milleti denen tembel, koca götlü, mızmız, sinirli, stresli, somurtkan insan grubunun ta kendisidir.

memuriyette tamamen angarya işler yapıyorsun, kendini geliştirmek bir yana köreliyorsun. istanbuldaysan zaten memur ol rahatlık diyemiyorum, yoğun bir iş yükü olabiliyor. rapor alma vs olayları da amire göre değişiyor, sıkıntı da çıkarabilirler, yıllık iznini de istediğin tarihte alamayabilirsin. dediğin gibi bir firma ise memuriyete değmez diyorum.

genellikle herkes duyarsız ve de kaba davrandığı için teşekkür ederim, iyi günler, kolay gelsin demek ve biraz gülümsemek bile çok önemli.

sadece bu görevliler için değil, hepimiz için böyle.

kardeş neyini şikayet edicen adamın işi bu. işinden etme şimdi herifleri.
bir paket sigara ver mama bırakmış kadar olursun muhtemelen.

güzel davranarak. o iyi davranış en az birkaç saat daha mutlu eder onu.

Ben goz goze geldigim her guvenlik gorevlisine, belediye iscisine vb calisana iyi gunler/ kolay gelsin diyorum gulumseyerek.
Sadece onlarin degil benim de pozitif olmami sagliyor.

kasiyerlik yaptığım dönemde öğrendiğim şey: güleryüzlü bir "merhaba", bir "kolay gelsin" çok değerli.

bize kim üzülüyor amına koyayım. bize kim üzüldü de ben başkasına üzülücem.

yanlarından geçerken kolay gelsin abicim falan diyorum, o kadar.

smartphoneuyla veya radyosuyla takılıyorlar genelde. ayrıca onların kabinleri oluyor televizyonu olan bile var.

roket, baskasindan acinma dilenecek kadar bos biri oldugun icin sana belediye acisin.

Selam verebilirsin en azindan, kimse bunu yapmadigi icin "merhaba" hoslarina gidebilir. Iltifat da edebilirsin gecerken, "ceket ustunuze guzel oturmus", "sac sekliniz guzelmis" gibi. Bir guvenlik gorevlisi sacima iltifat etmisiti, benim cok hosuma gitti mesela.

Rutubet?

o derinlikte su toplanmaya müsaittir her zaman
(bkz: kuyu )

fünikülerde de su var sürekli, hem de akışıyor.

dediğin olayı anlamadım ama muhtemelen yer altı su seviyesinin altında olduğundandır.

Metro bildigimiz binalar gibi bir yapi degil. Yerin cok altinda ve hem yeralti sulari hem de yagis sulari sebebiyle toprak dolayisiyla da duvarlar uzerinde surekli bir su basinci var. Muhtemelen bu suyun fazlasini drene ettikten sonra boyle bir atik yolu izlemisler. Takip ederseniz yagisli donemlerde su artiyor.

bagcikti, montun ipleriyldi, elindeki cantaydi falan filan o olmasa yuruyen merdivenin kenarina girip takilabilir. benim aklima bu geldi.

millet hem koselere o kadar ayakkabisini cantasindan sarkan ipi kusagi kaptirmasin diye hem de bir seyler oradan dusup araya kacmasin diye dusundum.

Ben ayakkabılarımın tozunu alıyorum onlarla

benim bildiğim kadarıyla o aralara bir şey düşmesin, etek metek takılmasın, kenarlarına bişiler sıkışığ sorun yaratmasın diye varlar.

ayakkabı temizleyebilmeleri için olduğunu düşünenler de olabiliyor, ki o işe de yarar bazen, niyeti o olmasa da sanırım.

edit gibi: ben yazarken cevaplanmış meğer, ben özet geçmiş olmuşum :)

editler, editlerimiz: olamaz diyorsunuz fakat buyrun otis firmasının açıklaması:
sweets.construction.com

açıklamayı buraya yapıştıralım açıp bakmaya üşenen olur diye, ingilizce gerçi:

Protect Passengers
Mounted on escalator skirt panels,Otis’ staggered, double-row nylon
bristles extend from the escalator sides. Passengers who stand too close to the skirt will feel the bristles and instinctively move away from the sides, making their ride safer. Because they make passengers aware of where they are standing, the brushes greatly reduce the probability of side-step entrapments or pinching. The brushes also tend to keep passengers’ clothing, luggage or other objects away from the skirt.

araya kacmamasi icin niye kil koysunlar. baska bir sebebi olmali.

oraya kalcasini sıkıstiranlar var. onlari engeleyebilmek icindir belki.

Ayakkabılarımın tozunu alıyorum artı bir.

çünkü festival filmleri sinemalarda pek gösterilmiyor, müşterisi az olur diye.

eksisozluk.com

filmekimi'ndeki filmlerin çoğu hatta belki de hiçbiri şu anda gösterimde değil ve olmayacak da. ayrıca fiyatlar da hemen hemen aynı zaten?

Mersin: sahilde otururken gelen gülcü, selpakcı çocuklar.

o saydıkların sadece istanbulda var sanıyor isen büyük saflık içindesin. yanlış anlama, sadece soruş şeklinden bunu çıkardım.

memelekette o kadar güzelim şehirler var ki, ama bu şehirlerde o senin saydıkların dahil ve benim burada söyleyemeyeceğim o kadar iğrenç sorunlar varki...

lafın kısası her şehirde o saydıkların var. belli başlı bölgeler hariç olabilir.

Diger sehirlerden kasit sadece yurtici mi bilmiyorum ama bu gunlerde Dublin'de musluk suyunun parali olmasi gundemde, insanlar protestolar yapiyorlar buna karsi. Musluk suyu icilebiliyor bu arada.

Trafik, maganda, dilenci vs dertler yok buralarda.

mahone, saflik ne alaka? bi bok iddia etsem eyvallah diyecem. bilmedigim sey icin niye saf oluyor musum?

Yapmayın ya. Magandalık da dahil İstanbulla boy ölçüşemez hiç bi yer

izmir'dekilerin her bir haltta kendilerini en iyi sanmaları ve türkçe'nin ağzına sçmaları
not: tüm genellemeler tabii ki yanlıştır.

birkaç yaşadığım şehri sayayım.

mersin: eskiden de insanı pek nezih değildi ama en son bu sene gittim ve hem arap dolmuş hem insan kalitesi iyice sıçmış. baya baya geriye giden bir şehir. tabii sosyal olarak.

ankara: şu an yaşıyorum. deniz yok. şaka lan şaka hayat boyu deniz kenarı şehirlerde yaşadım bir kere deniz aramadım şu şehirde buna rağmen. açık havada yapılabilecek pek bir şey yok her tür sosyal aktivite betonlar arasında yapılmak zorunda, çoğunlukla.

çanakkale: avm yok. yani iki alışveriş yapayım desen yok.

gezi helikopteri static.tr.groupon-content.net

edit: buradan satın alınıyormuş bilet www.mybilet.com

Olmaz.

Alintilama olayini hic sevmem bosa harf israfi.
o kadar cevaplari okumaya useniyorsan pas gec sen de kardes.

+1 ler zaten siliniyor.

@kutsalbok +1

ayrıca haklısın.

güz: 3-9 kasım / 27-28 aralık
bahar: 6-12 nisan / 30-31 mayıs

telafi/tek ders sınavlarına kalırsan o zaman sor yine, cevaplarız.

edit: 30-31 mayıs'taki sınavlar seçim takvimine göre değişebilirmiş..

suv'u öğren, ortamlarda şeklin olur.
suv; jipin küçüğü ama jip gibi de değil arada kalmış bir tür. vergisi jip gibi yüksek değil.

bunlar arabaların tipi. duyuruda "google a yaz" diyenlere gıcık oluyorum ancak görmeden de anlaşılmaz.

götü olmayanlar hatchback:

encrypted-tbn0.gstatic.com

götü olanlar sedan

suv şehir jipine denir.

sportif utility vehicle

SUV'nin ne demek olduğunu öğrenecekseniz; "Jeep"in bir marka olduğunu, SUV kelimesinin ise bir sınıf olduğunu ve "Jeep" markalı SUV'leri de kapsadığını, jip diye bir şey olmadığını ve SUV'nin jipin(?) küçüğü olmadığını da öğrenin.

grgn yanlis biliyor. cip dilimize girmis bir kelime. suv diye bir sey dilimizde yok. o yuzden cip diye bir sey olmadigini soylemesi tamamen uydurma.

www.tdk.gov.tr

lan bari ses etme işte. sil bunu sil

ne zaman organize oldunuz ben yokum aralarında

Yalan da olsa insanlar zincirlerini kırıp gelmişler işte :)

çinli ustayı nerden bulacağız?

internette tarif var

internette plastik patlayıcı yapımının da tarifi var bu demek değil ki orjinali gibi olur.

Adam oneriyle helmis ilginc bisi hatta ben varim :D

你好，我是来自中国的。我可以做饭你一些寿司。

www.quickchina.com.tr

Heritage for non-related people olabilir mesela.

inheritance law italy diye aratın.testamentary succession kısmına bakın. anladığım kadarıyla türk hukukundaki gibi saklı pay hususu var.

olay ne ben anlamadim bi okul binasi var sanirim. noluyo ki orda ihbar etceksin?

onundeki bufeden beyaz bi kablo cikiyor.tuglalarin arasindan uzanip okula gidiyor. bunu ihbar edicem.

o değil de ben mekana takıldım. UEFA meydanı, komik hasan caddesi... bu ne lan.

kablo mablo görmedim ama oralar yıkıldı eski foto bu

imara açık bir yer mi? belediye ruhsat verirse olur.
ayrıca nice 2b arazilerine altyapı hizmeti vermişliği vardır devletin.

dağın başı ise muhtemelen imarsız bir yerdir. bu imarlı imarız işi çetrefilli ve karışık, onu geçelim.

bir kere evi yapmak için ruhsat alman gerekir. ruhsat almak için projeler çizdirmen gerekir ki bunların içinde elektrik projesi de olacaktır. devlet bunlara onay verip, ruhsatı da verdiyse getirmek durumundadır.

siyasi görüşüne ve çevrene göre hepsi mümkün.
ankaranın göbeğinde çankayada yolu olmayan evler olduğu gibi, dağın başında şahsa özel asfalt döküldüğü görülmüştür.

Döşemez.
Dağın başında ki mermer Ocakları bile kendi getiriyor hizmeti.

Dağın başına ev yapmak için ruhsata gerek yok ooo bir sürü bağ dağ evi yapılıyor ama 30 km uzağa değil tabii. Mesela 1 km uzakta diyelim elektrik sen çekeceksin evine kadar. İmar geldikten sonra ruhsat işleriyle uğraşıyorsun önce değil.

elektrik işini gridden bağımsız olarak halledersin. güneş paneli falan koyarsın. yola yapacak bir şey yok.

www.google.ru

su kolay. bi depo fullesen 2 ay götürür. tankerle getirtirsin.

o mesafeye trafo lazım, direk lazım, seni aşar.

kanalizasyonu da fosseptik yaparsın, ya da şu:
www.google.ru

soru acik degil.

basit bir içler dışlar çarpımı yapacaksın. yani;
410/960 x diğer şıklardaki ilk değer.

a. 1600 x 683,33
c. 700 x 298,95
d. 450 x 192,18

benim anladığım kadarıyla ilk değeri sabit tutmuş, ikinci değeri belli bir sayıya bölmüş. o sayı da 410/1280=0,32 oluyor. diğerlerinde de ilk sayıyı sabit tutup ikinci sayıyı 0,32 ile çarpmalı benim mantığıma göre.

Topshop'dan giyinince kendini moda gurusu sanangillerden.

zengin olmasa 'kötü kadın' denecekken şimdi hanımefendi denilen bir zat.

aralarında ilişki hakkında hiç birşey düşünmüyorum.
kadın aslında güzel, fit filan niye öyle giyiniyor onu anlamıyorum ihtiyacı filan da yok dekolte giyse herkes yine bakar:P para çok olunca öle oluyor herhalde -birkaç kere gördüm şu meşhur olayından sonra fotograflarını allala yavv dedim her kıyafeti (!) için.
ben anlamam öle tasarım masarım şeylerden hiç tarz gelmiyo bana. belki modadan anlasam başka şeyler düşünecektim kim bilir :D
ha Volkanın eşi miss bilmem ne Emreninki de accaip güzel kız onları sırf volkana ve emreye ayar olduğum için sevmiyorum . Caneri severim eşine o bakımdan gıcığım yok.

ayyynen senin gibi düşünüyorum.

ünlü eş bulunca kendini bir şey sanan boş beleş tiplerden biri işte. aptal medyanın ünlü ettiği gereksiz bi tip.

Şu başlığı görünce hayatımda ilk defa duydum bu ismi. Merak ettim baktım. Sıradan bi kadın. Her yerde her gün karşılaşabileceğiniz bi tip. Ne iş yapar ne eder bilmiyorum tabi.

ne işe yaradığını halen anlayamadığım kadın..

haberlerini okurken bile sıkılıyorum 3. cümleden sonra kopuyorum..

tanımıyorum.

senin fikirlerin +1
ancak 2. cümlene düzeltme 'olsa dahi'

paçoz.
zengin kezban

abi belki kardeşini öldürmekten gitmiştik hapse :/ bi hikayesini dinleseydin

sağa sola sataşıp haraca bağlayacak değilsiniz ya. başın belaya girerse, adam lazım olursa ararsın :)

ama hakkaten hikayesini dinleseydin ya. niye yatmış içerde acaba. yine de bulaşmamakta fayda var bence.

mekanlara çökün beraber

Gazinoları kumarhaneleri haraca bağlayın.

William James gülümsemesi

douchebag'i haraca bağla.

Hemen kullanmana gerek yok, dursun kenarda. "... mertlik acisindan herkesi paramparca edecek havasi olup yine de sakin olmak" bunu anlamadim.

İleride adam dövdürmek istersen lazım olur. Ki inan lazım olur.

hem "7 yil icerideymis" diye anlayisli davranip guzel bir insanmis izlenimi yaratiyorsun,
sonra da "nasil kullanirim ben bu adami"

kimsin de kullaniyorsun adami sen? kafaya bak. adam insan gibi bi sey soylemis. minettarligini vurgulamis. pasam sark kurnazligi pesinde.

Çok lazımsa benimkileri de vereyim eski asker hem bunlar sabıkalı değil ;)

Freddy

gulyabani diye bir şey yoktur, olamaz.
Fakat olabilir de.

Malmotte (bkz: Clementine)

karakter değil de, voldemort'un hortkulukları çok korkunç bence. son kitaptakiler özellikle. gerçi bu edebiyat tarihi. evet.

slender man

chucky.

üstüne tanımam, hala da hazzetmem kendisinden.

kesinlikle erol taş'ın sezercik'in babasını canlandırdığı karakter.

Doom 3'deki bebek yüzlü yaratık; Cherub.
img4.wikia.nocookie.net

Çocukken Chucky'ydi. Hatta kızıl saçlı ve mavi gözlü, pilli bir bebeğim vardı. Sırf canlanırsa beni görmesin, kimseye saldıramasın diye tornavida ile gözlerini oymuştum. Yaş 10 yok, kafada dönen "Kör gözle bana saldırsa bile ben ondan hızlı davranıp ona saldırabilirim, o anneme yetişmeden ben boynunu kırabilirim"di. İyi psikopata bağlamamışım sonradan, temel fenaymış meğer.

Sonradan Michael Meyers'a döndü.

Gulyabaninin yeri de ayrı.

Twin peaks de bir adam vardı. Sanki dizi in de dışında gibiydi, en beklenmedik zamanlarda sahneye girip tırsıttırır, pislik içkicinin kumarcının tekiydi.

bildirgec.org
biri budur. yolculuk sırasında sırf bunu görmemek için gözümü kapatırdım küçükken.

bir diğeri wallpoper.com
ghostbusters atari oyununda vardı. tablo canlanırdı...

eskiden tırsınç gelenler bunlar.

michael myers'tan korkardim epey. hala da saygi duyarim. cok guzel bir karakter. bir de ils'in sonundakilerden korkmustum. oyle seylerden korkarim zaten. basima gelirse ne yaparim filan diye dusunurum.

ayrica bass solo take one +1 korktum herifi gorunce yeminle. aklima gelmezdi hayatta onu soylemek. oyunu oynamadim ama filmde de korkardim o karpatyali heriften.

valla istanbulda yaşamıyoum ama oraya gittiğimde kendimi belli yerler hariç istilaya uğramış bi memlekete gitmiş gibi hissediyorum.
yurtdışında en kozmopolit yerlerde bile hissetmediğim kadar hem de. çünkü istanbul fiziki olarak o kalabalığı kaldıramıyor, bi yerden bi yere ulaşamıyor, toplu taşımada oturamıyor, sebze-meyvenin vs. en kötüsünü alabiliyorsunuz. kimse kimseyi dinlemiyor, saymıyor, herkes koşturuyor, herkes yorgun, sanki harp var orda. işin suç, beyin göçü gibi yönlerinden bağımsız sadece gidince 2-3 günde hissettiklerim böyle. zaten daha fazla kalamıyorum genelde :D

Ülkenin kozmopolit olması beni rahatsız etmiyor lakin sırf çıkar uğruna Suriyelilerin ülkeye dolaşması beni tiksindiriyor. Ha onun dışında Afrikalı bir adamın ülkesinden kaçıp Sultanahmet'te saat satması beni rahatsız etmiyor.

galata, kuledibi, sishane, karakoy falan taraflarinda o kadar hissediyorum ki "burasi bizim degil, bizi oldurmek isteyenlerin ulkesi" olayini. duvarlar "bir gece ansizin kafaniza sikariz"'larla falan dolu. arkadasim karakoy'de oturuyor, adam aksam 9'dan sonra taksim'den evine gidemiyor surekli yol kesmeler falan.

bunun disinda zaten kendi semtimte de zencilerle gule oynaya yasiyorum, bunlar en azindan yol kesmiyor laf etmiyor. ulkenin "zeki" bireyler icin cazibe merkezi olmamasi da bizden cok daha ust bi sorun, yani ar-ge falan yapican ki avrupali amerikali "olm sahane egitimler var gidek turkuyeye" desin. ya da anadoludaki adamin tarimla ugrasmasini tesvik etmeli ki istanbula goc etmesin. e yok hicbiri.

Suriyelilerden 2-3 aydır rahatsız olmaya başladım, çoğu dilencilik yaptığı için. Saat, parfüm satan zencilerden, vs. rahatsız olmuyorum.

Hep suriyeli picler

Sadece istabulun kötü duruma dönüşmesi üzüyor ama şahsen bu insanları gördükçe kendimi böyle daha menedi görüyorum, oha daha ne insanlar var la diyorum.

istanbulluluk bu zaten.

''ister faşist deyin ister ırkçı'' deyince yapılan ırkçılığı hoş mu karşılamamız gerekiyor?
soruya gelince dilenci bilmemne geliyormuş adamlara beyin göçü gidiyormuş, bizim millet ne seviyede ki gelenler ne olsun?
gelenlerin seviyesi, milliyetinden bağımsız olarak ben de rahatsızım istanbul'un bu kalabalığından.

o yüzden istanbul'da yaşamıyorum.

istanbullular hep yukardan bakıyordu ülkenin kalanına. hatta geçen gün biri ekşide yazmış hepsi güneydoğuluların suçu diye. bakınız verecektim de silmiş arkadaş.

şimdi istanbulluların düştüğü durum için "bokunuzda boğulun ibneler" diyesim geliyor açıkçası. şahsen ben gidince burası türkiye mi diyecek kadar farklı bir kültürle karşılaşıyorum. zaten son dönemde uçak saatlerini falan da iyi ayarlıyorum ki şehre inmeyeyim. katlanılacak gibi değil yaf. herkes bohem herkes bir garip...

alın sizin olsun istanbulunuz diyorum artık. plazanızda mutlu mesut ofisboyunuzla yaşayın. işten çıkınca trafiğe takılın, metrobüsünüze binip birbirinizi yeyin. akşam da taksime gider ıslak hamburger yersiniz.

ben de 3 tlye tavuk kebabını götürürüm artık.

bazilarina da gün dogmus. istanbul komplekslerini disari atmislar.

istanbul gayet guzel. sydney'de de bi yigin gocmen var, londra'da da var. kimse anasinin karnindan hirsiz, tinerci, gaspci dogmuyor. seni icinde besleyen sistemin artiklari onlar. beraber yasamayi ogrenmek zorundasin.

29 yildir istanbuldayim, hic de degisen bir sey yok. eskiden de ayniydi simdi de. hatta reşat ekrem koçu'ya göre 70 yil once bile istanbul ayyaslarin, fahiselerin, kabadayilarin, evsizlerin sehriymis.

kisacasi cok kulturlu yapiya sahip olmayanlar cok begendikleri tavuk kebaplarini bayila bayila yiyebilirler. cok da memnun oluruz.

responsive telefon, tablet, bilgisayar için sitenin düzgün gözükmesidir. pencereyi küçülttüğünde site değişir, aynı kalmaz. yani evet.
960 grid sistem daha başka bir şey. o tasarımı kolaylaştırmak için ekranı 960 parçaya bölmek gibi bir şey.
bootstrap ise özel bir tema biçimi. responsive özelliğini barındıran bir sistem. kolaylıkla tasarım yapmak için kullanılır.
bootstrap - foundation - html kickstart - boilerplate gibi alternatifleri de var.

aslinda en yaygin yontem sayfayi resize edip bakmak ama kodunu yazarken sadece cihazin genisligine gore responsive yapanlar var. mesela apple.com'a bilgisayardan girdiginde en fazla 780px genislige kadar mi ne kuculuyor. ama telefondan girdiginde de saglikli gorunuyor gayet. yani kimisi cihazin (telefon, tablet, bilgisayar) genisligine gore, kimisi de ekranin (browser ekrani) genisligine gore responsive yapiyor. arada pek fark yok, css'te ekstra 1 kelime yaziyorsun sadece.

evet grid sistemlerinin responsive'le alakasi var. responsive cozumleri kolaylastirmak icin idealler. sayfayi esit parcalara boluyorlar, mesela bootstrap 12 parcaya boluyor. sen html elementlerini ona gore koyuyorsun, atiyorum bi div var sayfanin yarisini kapliyor 6 kolonlu, yanina da iki tane div 3'er kolon. ama mobilden girince o 6 kolon olan sayfanin tamamini kaplasin digerleri de asagi insin diyosan kolaylikla onun kodunu yazabiliyosun, yani "buyuk ekranda 6 kolon, kucukteyse 12 kolon bu div" demek cok kolaylasiyor.

evet diyebiliriz.

bootstrap beleş bir responsive arayüz dökümantasyonu ve widget button türlü türlü ekipman şeysi. çok yaygın.

960 grid sistemi en çok kullanılan standarttır. en popüler siteler bakacak olursan 960 980 arasında gezinir. ölçüden çok responsive site yaparken grid sistemi kullanıldığı için uygulamakta kolay olur felan. ama ekranlar büyüdükçe popüler olan ölçü artık 1170 grid e doğru kaymakta.

örnek olarak,
300px bir widget koydunuz sağ köşeye bu grid yapısı içersinde sayfa genişliği daraldıkça bu 300 px alanın kayabileceği boşluklar olur. etrafında bir padding alanı vardır 10px veya 15px böylelikle sayfanın sağından soluna çeksenizde sayfa aritmetiği bozulmaz. anneye anlatır gibi anlatırsak "lego" gibidir.

negatif örnek olarak eksiduyuruyu verebiliriz. sağ kolon anlamsız hiç bir ölçüye standart uymayan genişliktedir. sayfayı responsive yapsak neremize sokacağımızı bilemeyiz. dikine uzuuun bir kolon. haliyle sayfanın en altına atmaktan başka çare kalmaz. responsive doğru düzgün çalışsaydı sayfanın genişliğine göre gruplanan içerikler benim ekranım senin ekranın onun ekranına göre kendini daraltıp genişleterek 27 ekranda daracık bir kolon izlemezdik.

güzel bir responsive örnek
www.newyorker.com

responsive de içerik küçülmez hep ölçüsünü korur. mobil tarayıcılar için en önemli getirisi budur diyebiliriz. zoom yapmanıza gerek kalmaz.

sitenin css dosyasi acik ise media query "@media" kullanilmis mi diye bakabilirsin. elbette cok karmasik bir arayüz degilse media query kullanilmadan da yapilabilir, "relative width/height" ile, ama genelde @media kullanilmistir responsive web sitelerinde.

ben olsam lafını hatırlatır ve parayı verirdim. bir daha da istememesini söylerdim.

iyi yapmışsın şimdi o düşünsün

İyi yapmışsın. Öyle laf edecek kişilikteyse acımanı, vicdanını hak etmiyor. Abi bide...

ben de aynını yapardım ama para da verirdim, "ne zaman lazım olursa gel derdim" çifte darbe.

Ben olsam kıyamaz ve bir şey söylemeden verirdim. Sonra da ağzımı açmadığım için içim içimi yerdi.

((( o ) yapardım.

Aile içinde böyle şeyler olmamalı. O bir hata yapmış, keşke siz de aynı şekilde davranmasaymışsınız.

doğru mu yaptın yanlış mı yaptın bir şey diyemem fakat ben senin yaptığını yapmazdım. parayı verirdim ve maziyi hatırlatmazdım.

bana göre kardeş anne babadan daha önce geliyor.

bence yaptığın yanlış adamı eleştiriyorsun yaptığı şeyden ötürü sonra aynısını sen yapıyorsun üstelik adam kardeşin. para pul için gerek yok bence bu tarz hareketlere.

kardes yaa. bence hic dogru yapmamissin. hatta ozur bile dilemelisin yaptigindan dolayi. keske "sen bana boyle demistin; ama al iste ben sana veriyorum parayi'' diyip lafini hatirlatarak verseydin. hem o cok daha utanirdi hem de sen daha erdemli bir is yapmis olurdun.

Verseydin keske. Su an adami hakli cikarmis oldun. Issizken kardesten yiyen isi varken siktiri ceken biri olmussun

Yanlış hareket. Abin, kardeşin senin o.
Tamam kötü bir laf etmiş zamanında, bir yanlış yapmış ama senin bunu bu şekilde intikama dökmen hata.
Ben olsam "kusura bakma sen bana benim için böyle böyle demiştin o sebeple o da bende ukte kalmıştı, onun için böyle yaptım" der ve abim/kardeşimle olayımı rayına sokardım.
Not:Allah gecinden versin insanın annesi, babası hayatta olmadığı zaman kimi vardır? Abisi, ablası, kardeşi.
Yanlış bile olsalar varlar.

Adam senin kardeşin. Hani arkadaş olsa sıradan biri olsa neyse de. Kardeşinin bu hatasını çevirip kendisine uygun bir dille monte edip onun da bu hatasını anlamasını sağlamak varken yanlış yapmışsın. Ama laftan sözden anlamayan birisi ise, ben doğrusunu yapsam da o anlamaz zaten diyorsan bilemem.

kendi kardeşlerim için düşünüyorum, canımdan değerliler benim için. 3-5 lira için lafını bile etmem.

Keşke kardeşim olsaydı da borç vereydim :( iyi yapmamışsın.

vurdurtmam, prensip meselesi

(gerci her gotun bir bedeli vardir, rakama gore gozden gecirilebilir)

Kadin dogum uzmani

diş hekimliği, doktorluk. çünkü insanımız temizliğine özen göstermiyor. diş hekimi olsam hastanın ağzına kusarım. doktor olsam elle muayene yapsam eldivenle bile dokunamam. bunlar haricinde bir de polis

satış pazarlama, ürün yöneticiliği, mümessillik.

o kadar yalaka olamam hiç :(

aşçılık, eski sevgilim ve yakın arkadaşım var aşçı olan ne mesai saati bir şeye benzer ne aldıkları para

tıpla ilgili (doktorluk, hemşirelik,eczacılık, ilaç mümessiliği, medikalcilik) hiç bir iş yapmam.

satış pazarlama.

Torbacılık

devilred +1

ilkokul ve lisede öğretmenlik yapmak da kabus gibi olurdu.

öğretmenlik, tıpla ilgili meslekler

1) hemşirelik.
hastaneye kısa süreli bi giriş çıkışımda bile kendimi envai çeşit hastalık kapmış gibi hissediyorum. ellerimi çatlatana kadar yıkıyorum. bi de insanların pisliği inanılmaz boyutlarda. allah düşürmesin, hastaların hepsine de acil şifalar versin ama o ortamda bulunmak, kan almak, yeri gelip sonda değiştirmek, devamlı öksürüp kusan birileri, üstüne bi de insanlar tarafından sürekli hor görülüp hakarete uğramak, hatta o plastik terlikler, pijama şeklindeki üniformalarına kadar benim için tam anlamıyla kabus bir meslek.

2) hizmet sektöründeki belirli işler: garsonluk, otelcilik, hosteslik vb. Maaş ne olursa olsun "tabi efendim" çekilecek, müşterinin her daim haklı kabul görüldüğü, üstüne üstlük müşterinin kendisinde karşısındaki insana 3. sınıf insan muamelesi yapma hakkını bulduğu, hödük insanlarla muhatap olma ihtimali haddinden fazla bulunan, iş vereninin senin haklarını çok gözetmediği meslekler de ne yazık ki kötü ve güvensiz bir intiba uyandırdığı için yapamazdım.

Emeğe, emekçiye hiçbir zaman hakkı verilmez; bu ayrı konu, sadece "tercih"lerden konuşuyoruz, alınıp gücenmece olmasın.

edit: erkek olsaydım bunlara bi de taksicilik ve kuaförlük eklenirdi.

öğretmenlik.
bir süre yaptım da oradan tecrübeliyim :(

Buyuk konusmayim ama;

Devilred +1 İnsanlari ikna etmeye calismak bana gore degil.
Ogretmenlik. Bir sinif dolusu her telden insanla ugrasmak da bana gore degil.
Masozluk. İnsanlarin vucuyla ugrasmak da bana gore degil.

İnsanlara direkt hizmet verilen hizmet sektoru isleri.

Çok gereksiz.

net değil gerçek hayatta mevcut böyle insanlar. hem de herkesin sülalesinde tonlarcası.

penis büyütücü ilaç reklamlarını andırdı.
cevap: ne yazık ki vardır.

Bu adamlarin reklam butcelerini gorseniz dudaginiz ucuklar. Resmen umut satiyorlar (sac cikartici, penis buyutucu, ereksiyon saglayici, gogus buyutucu, kilo verdirici, sigara biraktirici vs familyasindan bahsediyorum)

radyodaki soruyu bilirsen 300 liraya galaxy s4 veren salak bant kaydını bile arayan binlerce insan var. bu ne ki?

benim mükemmel bir atasözüm vardır, muhakkak benden önce söyleyen olmuştur da bunu kendi kendime bulmuştum ben: insan, inanmak zorunda hissettiği zaman inanır. biz bu banner'ı yapana gerizekalı diyoruz falan ama bu tipler insanların zaaflarını çok iyi değerlendiriyorlar. ha bu iyi bir şey mi? tartışılır. ama yaptıkları işte başarılı oldukları, ne yaptıklarını çok iyi bildikleri kesin.

kilosuyla sorun yaşamayan birine hatta yerine göre kilolu birine bile bu reklam çok komik gelebilir. ama kilolarından şikayetçi olan, denediği hiçbir kilo verme yönteminde başarılı olamayan birisi normalde makul bir insan olsa bile, içinde bulunduğu durumdan ötürü psikolojik baskı nedeniyle bu ürüne bir şans vermek zorunda hisseder kendini. doğuştan salaklar ve ihtiyaç hisseden çaresiz kişiler = para.

amariga da işte böyle yapıyor. bir tarafa sen şusun diyor, diğer tarafa sen busun. öyle düşürüyor birbirine. yaa. insanları savaştırmak için onlara motivasyon vermen gerekir çünkü, bir şeylere itmen ve bir şeylere ihtiyaç duyduklarını hissettirmen gerekir. insanlar durduk yere tüketim çılgınlığına kapılmadı örneğin. kimse iki tane pantolonu varken durduk yere "LAN NEDEN ÜÇÜNCÜSÜNÜ ALMIYORUM AVRADINI SKİM" diyerek mağazaya koşmadı. hep başkaları dedi ALSANA OLM diye.

bir şeylerin güdümündeyiz. bunu kuklalık, bağımlılık olarak değerlendirmek belki de doğru değil. iplerin kendiliğinden oluştuğunu, tek bir kişiye veya bağlı olmadığını söyleyebiliriz. ama bu iplerin işleyişini kavrayan, onları eline almayı başaran insanlar diğerlerini oynatabiliyor haliyle.

Çok komik bence :D ilk gördüğümde bayaa bi gülmüştüm.

Ve ne yazık ki bu reklama inanacak çok insan var ülkemizde. Burada da niye olmasın..

ciplak gösteren gözlük satıyoruz dedilerde 300 kişi dolandırıldıkları icin tuketici mahkemesine gitti. gitmeyenleride sen hesapla:)

Gayet ilgi çekici bir banner. Ortalama insanın dikkatini çeker, büyük ihtimal de tıklatır.

33.media.tumblr.com

:((

yarım kalmış. Sonra Kadir de dönüp senin ağzını yüzünü sikerim bak ,deseydi daha güzel olurdu.

gülmedim daha çok ibretlik bir fıkra bu

ulan hepiniz mi muayyen gununuzdeniz. kimseye komik gelmedi mi simdi:(

Gulmedim ya :/

komik değil ki, sinirim bozuldu

"aslında bizim bi arkadaş anlatınca komik oluyodu ama, şimdi tam anlatamadım."

sana south park sessizliği diyeyim sen anla

Komik ama şuan yorgun olduğum için gülemedim :(

olm ben güldüm lan, seviyorum bu tip fıkraları. komik :(

fıkrayı değiştirmişler. orjinalinde yaa kadir bi siktir git şimdi diyor. o hali de komik değil tabi.

Orcinalinde sonunda; "siktir lan" diyor. Ama okunarak değil dinlenerek daha güzel bir fıkra. Hatta yıllar önce anlatan bir kişi bu fıkranın odtü de fıkra yarışmasında birinci geldiğini anlatmıştı.

:/

Kahkaha atmadım ama güldüm, sevdim ben.

güldüm biraz. kısa süreli. kötü değil ya, iyi bi fıkra. ama dedndiği gibi, yazınca şey olmamış.

önce gülümsedim sonra @oğlum çok zor lan'ın yazdığını okuyunca kahkaha attım. iyi günümdeyim heralde hala gülüyorum da arkadaşın yazdığı bir şey hatırlattı burada da cuk oturttum o yüzden bayağı güldüm heralde.

bu fıkra mı ki? :Ssss

Orada ya Kadir..... ! Diye devam ediyor aslında. Sonu öyle değil.

bu nasi fikra. fabl desek yeridir.

dudağımın kenarının yüzde 26'sı kımıldadı.

maalesef komik değil

biraz sürü psikolojisi gördüm sanki buradaki cevaplarda. nispeten komik gülümsedim yani.

fıkrayı biliyordum ondan gülmedim belki de ama küfürsüzdür deyip fıkraya "piç" ile başlaman güzel olmuş:)

doktorluk. egoları çok yüksek oluyor. doktor olduğu halde mütevazi olan tek kişi compadrito mesela. hepsi onun gibi olsa keşke

meslek mi sayılıyor bilmiyorum ama ik'cıların tümüne uyuz oluyorum. nedenlerini sıralamaya gerek yok sanırım, herkes az çok kendinden bir şeyler katabilir bu konuda.

sigorta brokerlari. abi boyle igrenc, boyle bir bok uretmeyen, tamamen adam sikmeye odakli meslek yok.

işletme. uyuz değil de. çok komikler. ev arkadaşımın etkisi belki biraz da
hiç bir iş yapmadığını gözlerimle görürdüm. ama sürekli afra tafra sinir dünyayı kurtarıyo halleri.

hep bilgisayarları çöker. evin salonunda karşılıklı laptoplarımız. bende autocad photoshop 3d max açık. onda aynı kapasite laptop.
excelde inanılmaz sıkıntılar yaşayıp duruyor.

benim çizimim hata verip kapatınca kalkıp su içiorum. onun nedense kapanınca dünyasının sonu gelior.

---
bu ekonomi işletme endüstri müh tayfası böyle. kardeşim de iş yerinden gelir dünyayı kurtarmış gibi. hayır sen işlerini anlamıosun ondan böle diosun demeyin. bu meslek grubu o kadar çok konuşup işini anlatıo ki baya öğrendim yıllardır bunların içindeyim. ama onlar benim işime çok saygılı <3 hihi
-----
psikologlar. hiç sevmedim sevemeyeceğim. ama psikiyatristlere bayılırımm. kendi doktorumu çok seviorum <3


---

edit:
douchebag editi:

aslında mimarlar küçük dağlar da yaratıyor..

www.youtube.com

big dünyanın en mükemmel mimarlık şirketidir. ve kurucusunun gelecekte olması gereken dağ sistemini anlatma videosu bak bu.

yani hem mecazi hem de gerçek anlamda mimarlar dağ yaratıyore evet <3 hihi

basit bilgileri güzelce cilalayıp "danışmanlık" adı altında tonla paralara kakalayan, yaşamın sırrını veriyormuş gibi davranan ama aslında yeni bir halt söylemeyen bazı şahıslar ve şirketler. danışmanlığı hakkıyla yapanları tenzih ediyorum tabii.

bununla ilgili yurtdışında bir araştırma vardı, garsonlar birinci sıradaydı.

ben gazeteci ve hukukçulara biraz önyargılı olabiliyorum. malum hangi ülkede olursa olsun onlar iktidarın orospusu olunca halkın özgürlüğü, ülkenin geleceği ile ilgili çok şey değişiyor. iktidar orospusu ruhu var mı yok mu anlayana kadar önyargılı oluyorum.

doktorluğa gelince, yeni mezun yolun başında bir hekim ukalalık yaparsa -tıpkı diğer mesleklerdeki acemilerin bunu yapması hoş olmayacağı gibi- itici olur. ama karşımdaki şahıs idrar kesenini alıp, yerine ince bağırsaktan yeni idrar kesesi yapıyorsa mütevazi olmasın zaten. her türlü hayranlık uyandırır.

devlet memurları
hiçbir iş yaptıklarına inanmıyorum. işsiz kalan 400.000 iibf mezununun memur olma hayaliyle yanıp tutuşmasından da anlaşılıyor zaten nasıl tiplerin memur olduğu.

Tip okuyom. Hocalar burnumuzdan getiriyo ahsjajfk. Hastalarin da burnundan getiriyo. Galiba doktorluk ya. Sevemedim ztn. Babam zorla yazdirmisti.

hayret nasıl yazılmamış: emlakçılar

sırf evi göstererek para kaznaıyorlar ve ev sahibinden de para almadıkları için artık emlakçıdan olmayan ev yok, boşa para bayıyoruz yani.

mühendislik mezunu olup da satış-pazarlama yapan tiplerin alayına uyuz oluyorum. aslında genel olarak satış pazarlama tarzı işler yapan tiplere uyuz oluyorum ama mühendislik mezunu olup sırf parası iyi diye böyle bir işe giren insanlara ultra uyuz oluyorum.

Psikologlar. Gereksiz buluyorum.

doktorlar, emlakçılar, toplu taşıma şoförleri, memurlar ama memur derken hani alt kademe memurlar vardır ya ufacık bir iş için bile bi ton afra tafra çayını böldük diye hah işte o tarz memurlar.

hatta emlakçılar +999

o kadar ki bu adamlar sahibinden satılık evi bile kendilerininmiş gibi satıp komisyon alırlar.

her boku yapan "usta". böyle tamirat vs. hem sürekli yarım iş yapıyorlar hem de öğrenci falan dinlemeden adam kazıklamaya çalışıyorlar.

vay be kimse polis dememis gozlerim yasardi :)

siyasetciler

"sosyal medya uzmanları", ne yapıp da bu kadar götleri havada geziyorlar anlamıyorum. mesleğin adı bile çakma resmen.

- escortlar, toplumun virüs taşıyıcıları, kanserleri,
- instagram modelleri, bi hava bi hava gören chairman of the board sanır,
- emlakçılar, yukarıda açıklanmış, hava parası alan her tür meslek diyelim,
- taksiciler, oç taksici başlığına bakabilirsiniz,
- mimarlar, küçük dağları ben yarattım havaları,
- politikacılar, bi bok bilmeden taraftarlık, hülooğlukla koltuk dolduruyorlar,
- moda'da zorla çiçek satan çingeneler, bi ton samimiyetsiz dua eder, yanındaki kızın önünü keser, siktiri çekince bir de çemkirir,
- kendini zeki sanan esnaf, mağazasına giren müşteriyi sikmeden bırakmayan, oç esnaf, artık internet var da 2 dk'da bakıp ne palavracı olduğunu anlıyorsun,
- vergi müfettişleri, sağa üstad, sola üstad, sana gelince kaplan,
- satışçılar, ağzını eğe eğe konuşan, palavracı satışçılar
- minibüs şoförleri, potansiyel katil, psikopatlar,
- bisiklet tamircileri, kombi tamircileri, genel olarak tamirciler, iki vida sıkıp 200 tl isteyen pislikler

gaza geldim, yazıcam, biraz soluklanayım.

çakma "event manager"ların mesleği.

ve tabii ki

- polisler
- siyasetçiler
- emlakçılar
- taksiciler

bence en temel maddeleri saydım.

polisler. emir kulu oldukları için katil olmak zorunda değillerdi, oldular. ne yazık ki genelleme yapıyorum...

ve bazı öğretmenler, hepsi değil. gerçekten insanın hayatına bir bok katmayarak sırf iş olsun para olsun diye öğretmenlik yapan boş ve cahil olanları.

Emlakçı.Aldıkları para sanki yaptıkları iş karşısında çok fazla.Bu güne kadar acayip zengin kaç emlakçı gördün dersen bir şey diyemem.Aldıkları para hayır etmiyor herhalde ya da bizim farkedemediğimiz bir şeyler var.

Onun dışında bir şeyin danışmanı.Hatta hep şu fıkrayı anlatırım;

Adamın biri bir gün balonla gezmeye çıkmış.Derken havada kaybolmuş.(Nasıl olduysa artık) Neyse bir evin üstüne alçalmış ve evin bahçesinde duran adama seslenmiş.
-Pardon ben kayboldum da neredeyim şimdi acaba?
-42. paralelin 36 derece kuzey doğusundasın.
-Bir şey daha sorabilir miyim?
-Sor bakalım.
-Danışman mısınız?
-Evet.Nereden bildiniz?
-Verdiğiniz bilgi doğru ama bi boka yaramıyor...

::::)))))

İk. nedeni hepsinin on numara oyuncu olmasi yuzlerinden yapmaciklik akiyor resmen.

insan kaynakları çalışanları. karşılarında kendilerinden daha donanımlı bir insan olduğu halde çoğu oraya iş başvurusuna gitti diye karşısındakine çöp gibi davranıyor. sandalyeyle dövesim geliyor.

bir de magazin muhabirleri.

marketingciler, emlakçılar, taksiciler

ögrenci islerindekilerle genel olarak kaymakamlik, konsolosluk, göcmen bürosu calisanlari.

gözü tutmaz, huyuna gitmez ya da o gün tersinden kalktiysa bildigin her seye karsi gelip ellerindeki yetkiyi düpedüz seni yavaslatmak/isini yokusa sürmek icin kullanabiliyorlar. tamam anliyorum her gün bin tane malla ugrasiyorlar iyi hos da, her seyi tam olan eksiksiz nezaketle yaklasan heriften ne istiyorsunuz? elinde güc var ve biliyor ki adamin isi onsuz olmayacak. istedigi gibi keyfi davraniyor ve sikayet edecek yaptirim uygulayacak birileri de yok adam gibi. sikiyorsa sikayet et, senin ettigini bilirse imkani yok isini yaptiramazsin.

topundan nefret ettim.

doktor falan kac yil okuyor, meslek önemli birak egolari olsun, sen masa basina pinekleyip solitaire rekoru kasan sahis, ne diye belgemi vermeyip yarin gel bugün site kapanmis diyorsun. arkandaki camdan görüyorum solitairei asagi bile indirmedin a.. k......

cok sinirliyim cok.

İkcilar
mali musavirler
vergi mufettisleri
Ot bok eksperleri emlak eksperi mi herneyse onlar iste bu cetenin basi
ikcilar
hemsireler
hasta bakici adi altindaki yasamasi bile topluma zarar mikrop yuvalari meslek grubu
belediye personelleri , hicbiri bi boka yaramiyor hepsi kangren bacak gibi kesip atilmali
ikcilar
hemsireler

Unutmadan ikcilar ve hemsireler

öğretmenlik bir de. gereksiz bir özgüvenleri var ve çok konuşuyorlar. wiilii, doktor olması ukala olmasını gerektirmiyor. kaç yıl okuduğu beni ilgilendirmez, okumasaydı, bana mı sordu? annesi, babası konu komşuya hava atacak diye ben mecbur muyum egosunu çekmeye?

1.Üniversitelerdeki öğrenci işlerinde çalışanların mesleği ne ise o - sanırım nedene gerek yok gayet açık
2.doktor - o kadar egolular ki o kadar yukardan bakıyorlar ki hasta olduğumu söylemeye korkuyorum !
3.polis - bununda nedeni gayet açık sanırım
4. halı saha işletmeciliği - Bu mesleği kıskandığımdan uyuz oluyorum. Hayalimdeki meslek..kazanç/efor oranı en yukardaki mesleklerden..

- polis (diğelerinden açık ara önde)
- emlakçı başlığı altında üretime hiç katkıları olmadan para kazananların hepsi
- hizmetliler (ofislerde çay, temizlik görevini yapanlar). benim denk geldiklerimin hepsi çok garip. mesela cafedeki garsonları falan azarlıyorlar. lan sen de aynı işi yapıyosun. en çok senin anlaman lazım onun halinden ama yok. bi de iş yapmaktan sürekli kaçma halindeler. eski ofiste masamı kendim siliyorsun mesela. çayımı da misafirim gelirse getiriyorlardı. işine yarayacak adamlara yalakalık yapıp devamını sallıyorlar.

emlakçılar, ikinci el eşya satıcıları, kişisel gelişim uzmanları, siyasetçiler.

politikacılar, baştan aşağı yalan dolan olduğu ve kendi çıkarları olmadan ağızlarını açmadıkları için.
satışçılar, bir ürünü allayıp pullayıp ederinden fazla fiyata ittirdikleri için (cebimdeki paraya ortak olmak bi nevi).

Türk mühendisler, sözlükte bir görsen hepsi mucit, hepsi yaratıcı, gerçekte bir bok yaptıkları yok.

Ama doktorlar bizim yaptığımız aletlerle tedavi yapıyorlar!!!1!!11 Gören de aleti kendi bizzat yaptı zanneder aq.

@i was made for you

tıbbi cihazlarla icadı vs ilgili bir çalışma yapmış, seminer sunmuştum. ben de çok şaşırmıştım, görüntüleme cihazından her türlü muayene cihazına kadar bu aletlerin yüz doksanından daha fazlasının mucidi doktor zaten. mühendisler bu cihazlara kendi markaları için ek özellikler vs eklemiş daha sonra.

mimarlar.

allahım bir proje yazıyoz. tek merak ettiğim şey işin kaç para tutabileceği. ama bir rakam söyleyecek. adam rakam söylemek için benden 60 bin tl istedi la... işin yapılacağı toplam alan 140 mt2. bir tane ama bir tane normaline rastlamadım. hepsinin mekan on numara. hepsi çok yoğunum diyor ama hiçbir şey yapmıyor. hepsi yalancı. topunuzun mk dedim valla.

not: mesleğim var ama mimarlık böyleyse bir 4 yıl daha okurum valla.

bir de polis tabi.

Stand-up'cilar. Gulmeye para harcanmasi bana sacma geliyor. Guldurerek ultra zengin olunmasi ise daha bir sacma.

Mankenler.

Astrologlar. Havadan para goturmek denen seyden daha ote bunlarinki.

Emlak danismani. Ne is yaptigini anlamadim o yuzden sevmiyorum bunlari.

Muhasebeci. Sebebini bilmiyorum, oldum olsasi sevmedim.

Yazar. Ne bileyim yahu, yazmak meslek olmamali sanki..

@ sumuklu asilzade

Mutlaka öyledir, ben de Gazi Yaşargil'in kızlarının isimlerini verdiği ameliyat aletleri icat ettiğini okumuştum. Bir de olay şu yani, o aletlerin hepsi yabancı marka (mesela MRI deyince Siemens geliyor aklıma). Öyle bir yazıyorlar ki bizzat kendileri yapmışlar sanki. Ben doktor değilim ama gıcık bir durum. Diğer teknolojik aletler için de aynısı geçerli.

devlet memurları.
yetki var sorumluluk yok heriflerde.

polis, hakem, vali, imam - masa olduklari, sistemi ve siniflarimizi hatirlattiklari icin.
insaatci, borsaci, reklamci - hirsizlar mi daha gunahkardir onlar mi karar veremiyorum.
mimar, tasarimci, moda sektorundekiler - dunyanin cirkinlesmesine hizmet edenler. onlar da gunahkar.
tuccar zihniyetli sanatci/elestirmen/gazeteci/bilim insani, sanat eseri simsari, karaborsaci, ozel muayenehane acan doktor, devlet okulundan ozel okula gecen profesor/ogretmen, yurtdisindaki sosyal bilimci akademisyen - halkini satanlar

onyargiya sahip olduklarim:
sinema, televizyon sektorundeki tipler, spor salonundaki "hoca"lar, organizasyoncular, araba modifikasyonu isiyle ugrasanlar - cogunlukla yavsak oluyorlar.
taksici, emlakci, torbaci, futbolcu - genelde mal oluyorlar.
astsubay, barmen - kendilerini br sey zannediyorlar.

basbakan, bakan ve milletvekillerinin de ekserisi hakikaten suzulerek secilmis insanlardan ibaret.
ben de kendimi butun bunlara maruz kalmak zorunda biraktigim, butun bunlari izlemekle yetindigim icin gotun onde gideniyim.

sevmedigim seylere en cok katkisi olanlar son iki siradakiler. bu yuzden en cok nefret ettiklerim onlar.

e: elbette burada bahse konu olan meslek gruplarina mensup sahislar neticede turkiye'de x uniformasina burunmus insanlar. sorun o uniformada mi, insanda mi, bende mi, baska bir seyde mi bilemiyorum.

korkunç bi çelişki!
istanbul'un en turistik yerinde -sultanahmette bile- ezanlar senkronize değil ve hangi camiden bilmiyorum ama bir tanesi çok çok kötü okuyor ya da bana öyle denk geldi.

eskiden merkezi sistem olayı vardı. bütün camilerden aynı anda çıkıyordu ses falan ama. naptılar noldu şimdi bilmiyorum.

ama evet. iğrenç bi olay.
edit: mantığı ne olabilir ki? camilerde ezanın müezzin tarafından okunması gerekir ve farklı insanlar tarafından okunduğu için aynı ana denk gelmesi mümkün değil falan mı diyecekler?

camiler o kadar sıklaştı ki birbirlerini bekleseler 1 saat sürer.
aynı anda bağırıp susuyorlar mecburen.
şahsen bir ateist olarak sabah ezanını dinlemeyi severdim ama
bu zevkimin için ettiler.

dinle alakalı bir konuda mantıklı bir cevap arıyorsan sana ne diyek ki biz...

evet çok büyük saygısızlık bence. ikisini de duyup kafamız karışıyor. ne dediğini anlamadığımız için gidemiyoruz camiye.

şaka bi yana, üsküdar'daki camilere hayranım bu konuda. resmen birbirlerini bekleyip okuyorlar. geçerken herkese söylüyorum. merkezdekilerden bahsediyorum. gidin görün.

olm ne salak salak seyler yaziyorsunuz ya?

@sadakatsiz, ezan bir ibadettir. zamanin 2014 olmasi bir bok degistirmez.
@ack300; su bakis acisinin en beyinsiz isid militanin ateizm hakkindaki gorusleri disinda ne farki var?

ben seviyorum seslerin karışmasını, çok sesli rastlantısal çeşitlemeler gibi
gayet psychedelic bir olay

@mayeskuel ne alakası var kardeşim ben ateizm için gidip birinin kafasını kesersem o da benim için aynı şeyleri söyleyebilir. sanki onlar da ben de aynı şeyi yapıyorum da bizi eş tutuyorsun söylediklerimizle.

Merkezi sistem cok iyiydi. Bursa da ulu camii ye yakin sayilirdim ve merkezi sistemle okunurdu cokta guzel olurdu.simdi tasinfim ama burdada tek bir camii den duyuluyor o yuzden rahatsiz olmuyorum.
Ama evet herkes ezan okumasin.

(bkz: cami tv) diyanete bunu da gönder.

Daha geçen gün sevgiliye bunu dedim, her yer bebek, herkeste çocuk.
Yaz mevsimi oluşuna veriyorum, hava güzel diye çıkartıyor anne babalar çocukları, ondan gözümüze artış var gibi geliyor.

artık 25-30 yaşındaki anneler-babalar yaşam tarzlarından ödün vermeden hem bebek yapıyor hem geziyor. bence sebep o. kadın çalışıyor, birlikte geçirebilecekleri zaman kısıtlı bebği de alıp beraber geiyorlar.
eskiden benim büyüdüğüm küçük yerlerde bebeğiyle gezen anneye kırsın dizini otursun evinde deniyordu. o bitti artık.
tabi istatistiklere bakmak lazım ama sanmıyorum doğum oranlarının arttığını.

çocuklar tüm dünyayı ele geçirdi diyorum kimse beni ciddiye almıyor. istila altındayız resmen

:D oğlum neler düşünüp nerelere bağlıyorsun ya güldüm vallahi

Aga artış var. Toplu taşıma veled kaynıyor. Ağlayıp zırlayıp duruyor piç kuruları. Arsız hepsi bir de, felaket şımarık 1 nesil geliyor. Bazen yatırıp tekme tokat döverken hayal ettiğim veletler oluyor. Igrençler.

Hamileyken hamile kadınlar dikkatimi çekerdi ne kadar çoklar diye , çocuğum olduktan sonra da çocuklu aileler dikkatimi çekmeye basladı. Algıda seçicilik bence sizin de bebek yasınız gelmiş hormonlar tavan yapmış sanıyorum

herkes kanatci haydar'da mi calisiyor lan?

ahaha cevabina guldum :)
Eger yeni basladiysan zaten en guzellerini yapiyormussun.
kiyafetine, temizligine de onem ver. bunlara hep bakilir.
masan/ofisin daginik olmasin, organize calistigin msjini ver ustlerine.
konusurken de asalak kelimelerden (falan, yani vb.) uzar dur, diksiyonun duzgun olsun.

gerektigi zaman hayir demeyi bil ki goze girecegim derken her isi yiktiklari kara koyun olmayasin.

bence en önemli şey loser ın son yazdığı.

çalışkan demezler de enayi derler bu ülkede.

dediler..

ack3000 +1

genelde ohh enayiyi bulduk derler maalesef