[]

ingilizce kelime soruyorum

iki şeyden birinin doğru olması durumunda öbürünün yanlış olduğunu anlatan ingilizce kelime ya da ifade arıyorum.




 
"the other one is wrong"
hayat dusundugumuzden daha kolay aslinda.

not: soruyu anlamaya türkçem yetmemiş:(
  • terp  (30.12.09 22:04:52 ~ 22.08.10 15:33:28) 
"hence" yapısını kullanabilirsiniz...


  • ucan sincap  (30.12.09 22:07:27) 
"mutually exclusive" aradığınız terim olabilir. iki (veya daha fazla) şeyin bir arada bulunamayacağını/aynı anda doğru olamayacağını belirtir.


  • yirmilik dis  (30.12.09 22:10:32) 
[]

genel izleyici?

islamcı kanallardan birinde bir program var iki kere denk geldim. biri öldükten sonra hayatını ve yaptığı kötülükleri gösterip nasıl cehenneme gittiği gösteriliyor. izlediğim iki bölümü de birbirinden korkunçtu.

sanki dün bu programda "genel izleyici" gibi bi ibare gördüm emin olamadım. bu programın ismini ve nasıl olup de "genel izleyici" kategorisinde olabileceğini bilen var mı?


 
beşinci boyut

alkislarlayasiyorum.com

fantastik komedi tarzında olduğundan olabilir, bence normal.
  • ocanal  (28.11.09 23:30:34 ~ 23:35:39) 
beşinci boyut değil sanırım benim izlediğim ocanal onda iki tane melek varmış. biri ölüyor ak sakallı ve hatta ak kaşlı bir adamın karşısına çıkarılıyor sonra da hesap veriyor yaptıkları için bir bir.
izlediğim iki bölümündeki hikaye bile yeterdi zaten korkutmaya bir de cehennem kapıları falan açılıyor. her açıdan korkutucuydu.

  • hayali arkadaş  (29.11.09 00:23:07) 
dedigin : büyük buluşma


  • voodoo 007  (29.11.09 00:29:32) 
[]

taksimde indirim yapan kitapçı

bugün çıkıp birkaç kitap almam lazım; taksimdeki kitapçılardan herhangi birinde indirim var mı bu aralar?




 
simurg sahaf kitabevi'ne gidersen birşeyler yapacaktır Coşkun Bey..
Pandora'nın karşı sokağı.. Yüzde kasada kitaba göre belirlenir ve aradığın kitabı kendisine sorarsan hemen getirtir..

  • porsgemsheniark  (22.11.09 22:36:36) 
[]

bu nasıl bir ayar?

bilgisayarın klavyesinde kedi gezindikten sonra klavye sapıttı
bir: rakam yazamıyorum shifte basayım ya da basmayım sekiz yazmıyo parantez yapıyo
iki: chrome'da da explorerda da neye tıklasam yeni pencere açıyor
üç: gtalkta yazdıklarımı gönderemiyorum entera basınca sadece satır aşağı geçiyor

ben nasıl düzeltıcem bunu? üstelik de arkadaşımın bilgisayarı.

işletim sistemi windows (xp değil bir önceki adını bilmiyorum)

win

 
shift basılı kalmış. bunların hepsi shift basılıyken ypaılınca olan şeyler. artı yazıyı da olarak komple büyük harfle yazıyor omanız gerekir. her iki shift'in de üstüne tıkı tıkı diye birkaç kez basın ama hafif sertçe, düzelir.


  • kibritsuyu  (17.11.09 16:11:50 ~ 16:15:18) 
shift tusu basili kalmis,
birkac kez basmayi yada birkac saniye basili tutmayi dene.
erisilebilirlik özelliklerinin bir sonucu.
bug degil feature.
  • fleshbloodmore  (17.11.09 16:14:25) 
yazmayı unutmuşum başka bir klavyeyle de denedim onda da aynı sorun. shift ya da numlock olamaz o yüzden.


  • hayali arkadaş  (17.11.09 16:15:08) 
klavye ile ilgisi yok.
shift uzun süre basili kalinca windows onu hafizaya aliyor.bir kac kez bas yada uzun süreli basili tut.

  • fleshbloodmore  (17.11.09 16:17:29) 
olur, şöyle olur. illa fiziksel bir takılma sözkonusu olmayabilir. fleshbloodmore erişebilirlik özelliklerinin sonucu demiş. yapışkan tuşlar denen bir nane var. o açılınca shitf veta ctrl gibi basılı tutularak kullanılması gerkeen şeyleri basılı tutmadan kullanmanızı sağlıyor. yani shift'e bir basışta shift'i açıyor (caps lock gibi aynı, shift lock gibi düşünün), bir daha basınca kapatıyor. shift lock açılmıştır, o açıkken istediğiniz kadar klavye değiştirin. sistemde o hede açık görüktüğü için oluyordur. denetim masası'ndan erişebilirlik hede hödösüne girip yapışkan tuşları bulun dekative edin.


  • kibritsuyu  (17.11.09 16:18:27) 
shift tuşu uzun süre (5 saniye kadar) basılı kalırsa "yapışkan tuşlar" diye bi zıkkım aktif oluyor (hatta "boing" diye bide ses verir ) sorun ondan kaynaklanabilir tekrar basılı tut shit tuşunu sonra iptal et. elki bu şekilde çözülebilir problemin


  • pposeidon1  (17.11.09 16:22:14 ~ 16:23:15) 
[]

acer ve servis sorunu

ağustosta satın aldığım acer notebook'um kapandıktan sonra açılmayabiliyor o yüzden kapatmadan sadece beklemeye alarak kullanıyorum. bugün forumlara baktım acerlarda genel bir sorunmuş sanırım farklı modellerde de aynı sorun olmuş. yalnız bir sürü forumda acer servislerinin sorumsuzluğundan şikayet etmişler. içinden parça çalmak, aylarca geri vermemek gibi işler gelmiş herkesin başına. aylarca bilgisayarsız idare etmem mümkün değil üstelik de içinden parça çalsalar ben bunu anlamam bile.

bana ne tavsiye edersiniz kapatmadan kullanmaya devam edeyim mi her uckagidi goze alip servise götüreyim mi bilgisayarı?

ayrıca bir bilgisayar kapatmadan sadece beklemeye alınarak ne kadar süre kullanılabilir?

 
muhakkak servise götür. servis büyük olursa, yani ana servis olursa böyle şeyler yapmazlar. istanbul anadolu yakasındaki servisleri çok iyi. nasıl iyi söyleyeyim.

benim monitorumu iki üst model ile değiştirdiler. yalnız biraz bastırman lazım.
  • anuk kokulu sair  (17.11.09 00:24:55) 
@anuk- bilmediğim için soruyorum garanti kapsamında olan bir acer'ı herhangi bir yetkili servise götürebiliyor muyum? anlaşmalı yetkili servis gibi bir zorunluluk yok mu?
eğer yoksa o servisin iletişim bilgilerini alabilir miyim senden?

  • hayali arkadaş  (17.11.09 00:27:22) 
acerin tüm servislerine götürebiliyorsunuz. acer garantisi var ise elinizde ki varmış... www.acer.com.tr adresinden bu servislere ulaşabilirsiniz.


  • anuk kokulu sair  (17.11.09 01:38:14) 
o adresteki mail adresine mail attım servise getirin dediler. adreslere bakılırsa anadolu yakasında 2 tane servis var biri kadıköyde biri kozyatağında. Siz hangisine götürmüştünüz bilgisayarı?


  • hayali arkadaş  (17.11.09 12:15:22) 
[]

sarma tütün

açık tütün almak istiyorum beyazıttaki alt geçitteki tütüncülerden ne zaman tütün alsam berbat çıktı istanbulda tavsiye edebileceğiniz iyi bir tütün var mıdır?




 
Bakırköy Meydanından aşşaaaa sallandırıyosun sahile kadar,karşıya geçerken bi üst geçit var tam o geçidin ayağında kaçakçı bi dayı duruyo,ordan her türlü sarılacak tütün bulabilmen mümkün hacı .)


  • crosswind  (17.11.09 00:14:13) 
eminönünde satanlar var. sert tütün seviyosan kesinlikle tavsiye ederim yumusaklarıda var ama pek beğenmedim ben


  • Jin  (17.11.09 02:33:46) 
sevgili tutun sever insan,

tutun olarak drum marka biraz tok olmakla beraber zamanla genızde yanma yapabiliyor.

golden virginia ise cok yumsak ve keyifli bi icimi var, tavsiye ederim bunu

bunlar dısında ben henuz denemesem de, lucky strike ın da tutunu varmıs, sigarası guzel tutunu de oyledır.

turk tutunu olarak iki cesidi var birisi daha sert, tok ıcıme sahip ve koyu renkli batman mı ne diyorlar, bi de daha acık renkli olup daha yumusak ıcıme sahip olanı var.

ayırca bir bond filminde ultra keyif pezevengi bir kotu adam bond a turk, ispanyol ve kuba tutunu ıkram ediyor ikisi birden turk tutunu ıcıp oh yeah wundebach cekiyorlardı.
  • bryan fury  (17.11.09 07:54:08) 
Taksim: İstiklal'den Mis sokak'a sapılır, sonra ilk sola dönülür, kafanızı kaldırıp sağ tarafa bakarsanız birinci katta tütüncü tabelasını göreceksiniz. Epey çeşit açık, paket tütün puro, kağıt vs. var. Oturacak güzel yerleri de var, çay var, güzel müzik de var şahane bir yer.

Kadıköy: Rıhtımdan boğaya doğru çıkarken sağ taraftaki camiden hemen sonra sağa dönün, sonra ikinci sola girin. ileride ada tütün var.
  • emrak  (14.02.14 16:04:01) 
[]

intihar eden biri?

mustafa kemal öldü diye intihar eden biri vardı adı neydi onun?




 
(bkz: salih bozok)


  • ermanen  (10.11.09 19:39:35) 
Salih Bozok ;)


  • squeeze  (11.11.09 07:45:11) 
[]

zoteroya pdf eklemek

nasıl oluyordu?




 
zotero 2.0'da esere sağ tıklayın -> add attachment -> attach stored copy of file veya attach link to file.


  • nerede o eski bayramlar  (10.11.09 03:08:51) 
[]

esneme egzersizleri

bu aralar hayatım kucağımda bilgisayar koltukta kaykılmış vaziyette geçiyor birkaç ay daha böyle geçecek. omurgama bişey olcak biryerlerim tutulacak diye endişelenmeye başladım, spor egzersiz yapacak vaktim yok, kolay yapılabilecek ve etkili olabilecek esneme egzersizleri ya da link önerebilecek olan var mı?




 
  • ilkdefa  (07.11.09 21:39:59) 
omurganızda oluşabilecek rahatsızlıkları bilemem ama koltukta kaykılarak oturuyorsanız ilerde kıl dönmesi olabilirsiniz... en azından o konuda uyarayım. kaykılarak oturmaya hayır!


  • adidastan saatmi olur  (07.11.09 22:30:53) 
sadece esneme değil, gerdirme ve kuvvet (yani örneğin elle kafayı sola ittirirken buna karşı koyarak boyun kası çalıştırmak vb.) gibi kuvvet egzersizi de yapın, tek başına esneme yerine bunları da ekleyin. bu arada linki verilen siteler ben de açılmadı.

endişeniz de yerinde
ara ara kalkın işte bu hareketleri uygulayın
cat stretch falan
  • yinyang  (07.11.09 23:29:17) 
linkleri ben de açamadım evet.


  • hayali arkadaş  (08.11.09 00:57:11) 
www.abc-of-fitness.com

sag taraftaki listeyi takip ederek sirayla yapabilirsin. bu egzersizler hem senin gibi durus problemleri olanlara hem de vucut gelistirme ile ilgilenen kisilere faydali olacaktir.

vucut gelistirme ile ilgilenenler icin: duzenli bir sekilde yapilan bu esneme hareketleri sayesinde uzun donemde hem daha yuksek agirliklar basabilecek, hem de uzun sureli sabit kalinmasi gereken durumlarda -ornegin uyku ve seyahatler- kaslarin karincalanmasi engellenmis olacaktir. ve yine esneme hareketleri ilk baslarda kendini cok gostermese de uzun donemde surekli gerilen kaslari uzatarak vucuda daha estetik bir goruntu kazandiracaktir.

yani oyle iste.
  • gunlerin kopegi  (08.11.09 12:27:32) 
[]

eski bir türk filmi soruyorum

çocukların sokağa düşmesini, illegal işlere karışmasını falan anlatıyodu. çocuklar arasında geçiyodu, aşk hikayesi falan yok.
hatırladığım bi sahnesinde iki çocuk rakı içiyolardı, biri diğerine "osman marizlemiş oğlum seni hahaaha" diye gülerken diğeri onu bıçaklayarak öldürüyodu, bu ölen çocuğun bi de annesi vardı sanırım o da hayat kadınıydı.

adını bilen var mı bu filmin?

 
yusuf ile kenan


  • eski usul mat  (07.11.09 21:09:26) 
[]

almanca öğrenmek/geliştirmek

ingilizcem çok iyidir, biraz almanca biliyorum. yani şöyle ki basit konuşmaları anlayabiliyorum, temel bir gramer bilgim var ama mümkün değil en basit konuşmaları bile yapamam, biraz ilerletmek istiyorum almancamı bana ne tavsiye edersiniz?




 
podcast dinlemeni tavsiye ederim. ilk başta yavaş ve tane tane konuşulanları tercih edebilirsin...


  • restlesss  (07.11.09 17:14:21) 
[]

system of a down'ın bir şarkısı

anaokulunda geçen bir klibi varmış, çocuklar savaş oyunu oynuyolarmış. nedir bu şarkının adı?




 
vokalinin solo çalışmasının bir şarkısı bu, serj tankian - empty walls
www.youtube.com

  • ymerdiveni  (06.11.09 11:07:29 ~ 11:08:14) 
[]

lustral kullananlar

ilaç tavsiyesi istemiyorum tamamen meraktan soruyorum.
kullanan bir arkadaşım lustralin konsantrasyonunu arttırdığını söyledi, var mı böyle bir etkiyi gözlemleyen biri daha?



 
arkadaşının anksiyete ya da obsesif kompulsif bozukluk nedeniyle konsantrasyon bozukluğu vardır. Onun durumuna göre konsantrasyonu artırıyordur. Ama normal bir bireyde konsantrasyonu artırır mı :S şüpheli.

edit: typo
  • ilkdefa  (04.11.09 14:48:55 ~ 14:53:09) 
kaldı ki lustral kullansan konsantrasyonunu arttırsa bile bir süre sonra vücut alışacak artık pek işe yaramıyacak ama bağımlısı olacaksın muhtemelen. Yan etkileri de cabası.
Omega 3 entrilerini oku, onun faydası olabilir bir de daha şüpheli belki gingko biloba ve ginseng gibi doğal bitkilerin. + az şeker ye

  • joepiscopo  (04.11.09 15:26:23) 
cevap veriyorum. özel olarak hayır.

ama insan kendisini iyi hissettiği için daha dikkatli olabilir.

@joepiscopo'nun önerdiği bitkisel preparatlar var. eczaneden sorabilirsiniz. onlar daha iyi sanırsam.
  • mea maxima culpa  (05.11.09 13:55:21) 
[]

tragedyalardaki o durumun adı neydi?

hani mesela ödipus kaderinden kaçma çabası sonucu kendi kaderine teslim olur falan?
neydi onun adı ve hatta sanırım aristo tanımlamıştı bunu



 
katarsis?

oidipus konusu direkt alanıma girer, bu değilse de sana başka cevaplar hazırlarım..
  • lovemyself  (30.10.09 15:24:26) 
karasis arınma sanırım, mesela odipusun günahlarından arınmak için kendi gözlerini oyması katartik bi çaba.
benim anlattığım engellemeye çalıştığın için kötü senaryonun başına gelmesini sağlamak gibi.

  • hayali arkadaş  (30.10.09 15:34:23) 
anagnorisis ve peripeteia karışımı olabilir. anagnorisis çok önemli bir şey öğrenme(oedipus'un aslında babasını öldürüp annesiyle evlendiğini öğrenmesi), peripeteia da olayın tersine döner gibi değişmesi(yine oedipus'un kendini kör edip, kahramanken acınacak bir hale düşmesi). yani kadere teslim olma peripeteia oluyor gibi ama sadece oedipus için geçerli.


  • onurtheagha  (30.10.09 15:49:08) 
Hamartia veya tragic flaw


  • ucan sincap  (30.10.09 16:31:09) 
self fulfilled prophecy?


  • sipsi  (30.10.09 18:44:54) 
peripeti evet. tam da buydu aradığım.
sozluk.sourtimes.org

  • hayali arkadaş  (30.10.09 23:25:44) 
[]

asla gıcırdamayacak yatak

yatak almam lazım, bazalı yataklar kullanışlı ama ya gıcırdarsa diye korkuyorum, alacağım yatak kesinlikle gıcırdamayacak çıt tık bile demiycek bi yatak olmalı, hangisinden almam gerekir?

bi de nerde kampanya indirim vs vs vardır bu aralar?


 
gıcırdaması kullanım şeklinize bağlıdır. ağırsanız öyle hop diye yatağa atlayan biriyseniz gıcırdaması normaldir.

diyeceğim gıcırdamayacak yatak yoktur
  • Ayiyogi  (29.10.09 18:49:16) 
bir yorganciya gidiyorsun. pamuk ya da yün bir yer yatağı yaptırıyorsun. bunu eğer maharetli ise yorgancı yerine annene de yaptırabilirsin. tek çözüm bu gıcırdamayan yatak için.


  • mustee  (29.10.09 20:05:04) 
su yatagını incele derim ben. ses cıkması ımkansız. orgy yapmayacaksan patlama derdi de olmaz.


  • bryan fury  (29.10.09 20:18:43) 
metal al wd40 kullan.


  • kediebesi  (29.10.09 21:40:21) 
kediebesi biraz açar mısın? metal? wd 40?


  • hayali arkadaş  (30.10.09 10:28:58) 
metal yatak bazası mı denir yatak işte alacaksın. ya da tahta olsun ama kirişi metal olsun. ikea'da var öyle metal yataklar hem de çok ucuz. üstüne de yine ikeadan yaysız şilte alacaksın.
sonra bağlantı yerlerine boooool boooool wd40 süreceksin (bütün nalburlarda, yapı marketlerde vs var esasen kendisi balık yağı) bir daha gık derse gel beni bul :)

  • kediebesi  (30.10.09 13:38:32 ~ 13:39:19) 
gracias kediebesi.

peki o balık yağı kokmaz mı ya?
  • hayali arkadaş  (30.10.09 15:09:27) 
[]

daimi ikiyüzlülük...nasıl çözüyorsunuz?

toplumsal gerekliliklerin kişinin düşünce sistemiyle çeliştiği durumlar olur ya. mesela inanmazsınız ama bir cenaze olur dua etmeniz amin demeniz falan gerekir. neyse o topluluk içinde bir durum olduğu için insan biraz daha nötr durabiliyor.
ben asıl düğün, nişan falan durumlarında zorlanıyorum.evlilik kurumuna karşıyım ama insanların evlenmesinin zorunlu olduğu durumlar olabileceğinin de pekala farkındayım. böyle bir çifte "sevindim sizin için" diyebilirim bu çok ikiyüzlü olmuyor. ama nişan falan gibi yasal gereklilik olmayan ve artık o kişiler için de anlamlı olmayan geleneklere dayanan durumların içinden çıkamıyorum. gitmiyorum kimsenin nişanına, düğününe ama böyle düşündüğümü bilen insanlar bile bozuluyolar bi şekilde bana. bi de tebrik etmek falan gibi zorunluluklar var, onları "işim var nikahınıza gelemeyeceğim" falan gibi yalanlar da kurtarmıyor. ama ben niye tebrik edeyim arkadaşım benim de kendilerinin de inanmadıkları bir iş yapan insanları?

çözenler nasıl çözüyor bu durumları?

 
yani kendiniz için uygun bulmuyo olabilirsiniz ama arkadaşınız mutluysa bunu paylaşmak ikiyüzlülük olmaz bence.
şöyle düşünün, 5 yaşında bir çocuk size çizdiği absürd resmi gösterdiğinde "aa sanat anlayışıma hiç uygun diil" mi dersiniz yoksa "ah canıım nasıl da güzel yapmış aferin" mi dersiniz. :) tamam karşınızdakiler 5 yaşında değil ama sonuçta toplum olarak ortalamamız bundan çok da uzak değil :)
derdinizi anlıyorum, çok zorda kalınca tebrik kartı yollarsınız, kutlarım dersiniz, olur biter. insanların sizin düşüncelerinizi paylaşması zorunlu diil ne de olsa di mi?
  • kediebesi  (27.10.09 13:55:49 ~ 13:57:05) 
aslında bunun ikiyüzlülükle falan pek alakası yok,
- cenazeye ölen kişinin yakınlarına destek olmak amacıyla gidilir.
- düğün, nişan olaylarında da muhattaplar, kişi için değerli ise, mutluluklarını paylaşmak amacıyla tebrik edilir.

bunun geleneksel seremonilere karşı olmak ile pek bir alakası yok aslında, yani evliliğe karşı olduğunu bilen arkadaşlarını tebrik ettin diye "tebrik ettin ve davandan döndün ihanet ettin" şeklinde bir suçlamayla karşılaşacak halin de yok.
bu tarz şeylerde biraz rahat olmak gerektiği kanısındayım. değer verdiğiniz insanların üzüntüsünde destek olursunuz, mutluluklarını paylaşırsınız olur biter.
  • anestezik  (27.10.09 14:32:56) 
toplu bir cevap yazayım herkese;
cenazelerin biraz daha saygı gerektiren durumlar olduğunun farkındayım ama ölen kişi bunu kendisine yönelik bir saygısızlık değil, tam tersine onun düşüncelerine bir saygı ifadesi olarak algılayabilecek de olabiliyor bazen, hayatı boyunca diyalektik materyalizm diyip durmuş insanların cenazesinde dua okumak da saygısızlık gibi geliyo bana bu yüzden.

ama bu nişan, düğün durumlarında beni en çok rahatsız eden "aman canım tebrik edeyim de ayıp olmasın" diyip savuşturamadığım durumlar daha yakından tanıdığım ve düşüncelerini bildiğim kadınlar ve erkekler oluyor. iki yıl önce evlilik ve kadın konulu nutuklarıyla kafamı skmiş olan kadınların facebook'da "bugün benim hayatımın en mutlu günü, evlilik teklifi aldım" anlayışını kendi dillerince ifade etmelerini tebrik edemiyorum. neyi tebrik ediyorum yani yıllarca kendine başka bir kimlik örüp, sonra alelecele "yaşım geçiyo" korkaklığına teslim olmayı mı?

yani bi de arkadaşım ben seninle daha bir hafta önce pankart taşımışım, sonra o soytarılığın içinde kolunda elli tane kurdeleli bilezikle görmek benim algılarımı sarsıyor. (hep kadınlardan bahsettim ama erkekler için de farklı değil tabi)

bi de daha beteri, ben bu yaklaşımını onlarla birlikte oluşturmuşken, birdenbire onlar bu kuruma girdi diye bu kuruma ilişkin herşeye saygıyla yaklaşmamı beklemeleri ayrıca abes.
  • hayali arkadaş  (27.10.09 15:17:37) 
@anestezikü-üzüntüsüne destek olup mutluluğunu paylaşmamak değil bu anlattığım. ama ben o evlenen arkadaşlar birbirine aşıksa birlikte çok mutlularsa falan onların sevincini zaten daha önce paylaşmış oluyorum. ama shine de söylemiş evlenenlerin birçoğu birlikte gerçekten mutlu olan insanlar olmuyor.


  • hayali arkadaş  (27.10.09 15:20:06) 
toplu verdiğin cevapta durum daha farklı bir boyut aldı. bu haliyle ikiyüzlülük dene şey de karşı tarafa geçmiş oluyor.
"bu yaklaşımını onlarla birlikte oluşturmuşken, birdenbire onlar bu kuruma girdi diye bu kuruma ilişkin herşeye saygıyla yaklaşmanı beklemeleri" kendi eşşeklikleri
bu durumda tebrik etmek-etmemek de sana kalıyor, tepkini dile getirdiğinde senin aldığın tepkileri de göz ardı etmekten başka bir çare yok . ama şöyle de bir durum var insan malumunuz değişken bir varlık. inançları, düşünceleri belli bir zamana, olaya, duruma bağlı olmaksızın değişebiliyor (bunu gördüm).

ben böyle durumlarda şaşırmıyorum artık. "vay be ben/sen/o da bunu (iyi-kötü, gerekli-gereksiz) yaptı/m/n ya" demiyorum. bu da insanı ruhsuzlaştırıyor biraz ama ne yapayım bu da benim başa çıkma yöntemim oldu.
  • anestezik  (27.10.09 16:05:25 ~ 16:06:38) 
iyi bir noktaya değinmişsiniz ikiniz de, haklısınız insanlar değişiyor ama beni rahatsız eden durumlarda engellenemez bir değişim değil ikiyüzlülük hali beni rahatsız eden. ben kendimi statik bir "evlilik karşıtlığı"nda konumlandırmış değilim, özellikle bizim ülkemizin birçok kesiminde evlilik kadınıgeleneksel uygulamalardan birçoğuna göre koruyor bile sayılabilir. bunu geçtim, benim çevremdeki evlenen insanların hiçbiri kendilerini böyle feodalliklerden korumak için evleniyor değil. ama evlilik kurumunun gerçekçi bir değerlendirmesine haiz olmuş insanların evlenmelerindeki tutarsızlığı da geçtim, kimsenin ahlakının yargıcı değilim. ama bu kurumsallaşmaya geçmenin cicili bicili samimiyetsiz gerekliliklerine, tek taş alma telaşına, gelinlik heyecanı budalalığına o kadar dünden razı olması sıkıcı. hadi onu da geçtim, kimse beni eğlendirmek için yaşamıyor, düğüne gitmedi nişanı tebrik etmedi diye arkadaşa küsmek, bu kurumu bu kadar yüceleştirmek de ne oluyo allahaşkına?

değişsin tabi herkes değişsin, değişim doğanın da tarihin de temel ilkesi. ama değiştiği konusunda samimi olsun istiyorum insanlar ki çevrelerindekiler de kimle karşı karşıya olduklarını bilsinler. "düşünceler mesuliyetlerini taşıyanlar içindir", sen onun mesuliyetini taşımıyorsan artık onu öne sürmeye de hakkın yok öyle düşünüyorum.
  • hayali arkadaş  (27.10.09 17:39:32) 
tebrik ederim demeyin, mutluluklar dilerim deyin :)

onaylamiyorsunuz ama bu mutsuz olsunlar istediginiz anlamina gelmez sanirim sonucta. davadan donduyse mutlu bile olamasin diyorsaniz siz bilirsiniz tabi.
  • okuryazar  (27.10.09 18:11:22 ~ 18:11:55) 
bu siteye denk geldim ve konu gündemdeyken buraya koymak istedim.
www.thesun.co.uk

ayrıca herşey değişir. bu tip konularda en çok karşı olanlar ilk yapanlar olur genelde.
  • kediebesi  (28.10.09 02:09:47) 
[]

commensurable'un çevirisi

commensurability, incommesurability? türkçesi nedir bunun?




 
Commensurability www.biyografi.info
Türkçe Anlamı:
1. uygun/eşit/ölçülebilir, orantıl commensurably orantılı olarak; aynı birim ile ölçülebilen.
2. ölçekdeşlik.


Bence çok saçma ama, böle diyor. Ötekisi olumsuzu olur. Ayrıca matematikte Öklid'in bişileri varmış bu isimde. Zor bi soru oldu. Yarışmacı rkadaşlara başaılar dilerim.
  • belesh  (25.10.09 15:04:41 ~ 15:38:31) 
ölçekdeşlik diye çevirilmiş türkçeye galiba. kulağa garip geliyo ama alışılır herhalde.


  • hayali arkadaş  (25.10.09 16:21:16) 
gecen gun sinifta gecti, ben bagdasirlik/bagdasmazlik dedim hoca cok begendi :)


  • okuryazar  (25.10.09 17:53:01) 
uygun değil bence bağdaşırlık, bağdaşmak için sözlük tanımı anlaşmak, uzlaşmak gibi verilmiş, burda anlaşmanın da anlaşmamanın da mümkün olmamasından bahsediyor.
ölçekdeşlik dedim commensurable için de incommensurable sorun oldu şimdi de.

  • hayali arkadaş  (25.10.09 18:40:49) 
[]

pre-mammalian

türkçe karşılığı nedir ve hatta nedir?
zargan ve seslisözlükte yok, pre-memeli desem uygun kaçar mı?



 
pre-memeli, memeli öncesi dönem, olarak düşündüm ben.


  • dahinnotha  (25.10.09 00:03:42) 
memeli öncesi en uygunu


  • nickini vermek istemeyen suser  (25.10.09 00:15:15) 
[]

eleştirilme korkusu

eleştirilmekle ilgili ön tıkayıcı bir kaygım olduğunu fark ettim. aslında şöyle değil, karşımda az sayıda insan olduğunda, mail yoluyla düşüncelerimi kolay ifade edip, arkalarında durabiliyorum, bu konuda birçok kişiye göre özgüven sahibi ve cesur olduğumu söyleyebilirim.
yalnız iş onları başkalarının da eleştirisine açacak daha ciddi ya da geniş platformlara taşımaya gelince arkasından gelebilecek eleştirilerden korkuyorum ve görüşlerimi açmıyorum. mesela bazı politik değerlendirme ve önerilerim var, bunları tanıdığım bir sürü insanla paylaşıyorum ama o insanların olduğu bir platformda yayınlamaktan korkuyorum bu yüzden.

fikirlerime ilişkin bir özgüvensizlik olmadığı için fikirlerimi geliştirerek çözebileceğim bir sorun değil sanırım bu. o yüzden başka deneyimleri duymak istedim? beklediğim şey mucize yaratacak bi çözüm önerisi değil hani "bende de vardı ben de şunu farkettim" falan gibi paylaşımlar. ha tabi mucize çözüm önerisi sunana nobel veririm o ayrı.

 
osho'nun ego tanımını çok beğeniyorum. ego'nun tamamen dış kaynaklı etkiler ile oluşan bir tür kabuk olduğunu anlatıyor. bize doğduğumuz andan itibaren yapıştırılan yaftaları benlik olarak kabul ediyoruz. sınıflandırmalara göre akıllı, becerikli, dürüst gibi özelliklerimizin derecesini öğreniyoruz en başından. egonun tamamen bu etkilerle oluşmuş bir yapı olduğu düşünülünce bahsettiğiniz hiç mantıksız gelmiyor. tabi ki egomuzu yaratanların onu bozabilme yetisi de var. yakın çevremizin bizim için oluşturduğu kabuğu delmelerini istemiyoruz, bu nedenle savunmasını zayıf bulduğumuz noktaları gizliyoruz.

mesela arkadaşlarla bir bara gidip kadeh tokuşturup biraları kahkalar eşliğinde hüpletiyoruz çoğumuz. ama kimse bunu babaannesiyle yapmıyor değil mi? :) yani örnek acaip olabilir ama mantığı anlaşılmıştır sanırım.
  • kediebesi  (22.10.09 13:38:52) 
bu paragrafımda hic bir konu ve kişiyi baz almadan konuşuyorum.

-hangi düşünce, akım, ve felsefeyi savunursan savun, yada hangi işi yaparsan yap, dört dörtlük'de yapsan seni begenmeyen, eleştiri moduna girmiş, seni yaftalayan bireyler ve kurumlar mutlaka olacaktır.

-dogruluğuna inandığın bir objeyi yada düşünceyi sonuna kadar savunabilmeli insan. düşüncelerin yada savundugun şeyler belki yanlıştır lakin, insanların icerisindeki kendini ifade ederek, onlardan gelebilecek tepkilere veya haklı/haksız eleştirilere gögüs gererek bu sorunu aşacagın kanısındayım. bu geliştirebilmen icin, en basiti devamlı konuşan, bencil insanlarla hicbir konu hakkında tartışmaya ortamı yaratma. dinlemeyi bilmezler. dinlemeyi bilmediklerinde mütevellit saglıklı bir tartışma ortamı doğ(a)maz.

- evde savundugun bir konu hakkında, ayna karşışında bu düşüncelerini kendine anlatarak'da kendini geliştirebilirsin. bu saye'de hem kendini her ortam'da konunun özüne inerek, kendini ifade edebilme yönün güçlenir, hem farklı kitleler önünde konuşma yetin, hemde özgüvenin..

- sevgiler :)
  • claimer  (22.10.09 13:39:35 ~ 13:40:29) 
claimer'a kişisel bir tavrım kesinlikle yok :) sadece yazdıkları şunları düşünmeme sebep oldu. bazı doğrular tartışılmaz ancak insanın belli bir esnekliği olmalı diye düşünüyorum. fikir tartışmalarında bir şeyin doğruluğuna inanıyorsanız tabi ki sonuna kadar savunabilirsiniz buna kimse bir şey diyemez ancak kendinize açık kapı da bırakın derim ben. söylenenleri dinleyin, o an konuşma içinde olmasa da daha sonra değerlendirin ve fikirlerinizi gözden geçirin. sabit fikirli olmayın yani onu demeye çalışıyorum bir ton laf ettim ya. :) insan ancak o şekile gelişir gibi geliyor bana. eleştirilerle, yorumlarla. yoksa olduğumuz yerde sayabiliriz.


  • kediebesi  (22.10.09 13:57:54 ~ 13:59:43) 
1) Daha yakın çevresi, insanı daha etraflı tanıdığı için ifadelerini daha farklı bir bağlamda, bir bütünlük içinde yorumlayabilir gibime geliyor. Daha az veya yeni tanıyanlar ise, yazanın/konuşanın diğer fikirlerini, kişiliğini, genel altyapısını vb. niteliklerini bilmediği için daha zor ve daha az anlayabilir. Bu nedenle, haklı sayılabilirsiniz. Yani, tam ve doğru anlamayanlardan gelecek ve anlamlı olmayabilecek eleştirilerle uğraşmak zor geliyor olabilir.

2) Bir de, ister sizi tanıyan, ister tanımayan olsun, karşınızdakilerin anlama potansiyeli nihai ölçüdür. Siz daha çok okuyor, araştırıyor ve düşünüyorsanız, onlar bir noktadan sonra tökezleyecekler; bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmaya çalışanlar ise mesnetsiz eleştiriler getirebileceklerdir.

Ben de görüşlerimi çok kişiyle paylaşmam, ama galiba doğru bir tavır değil. "Katılmayanlar da katılmasın, yersiz eleştiriler olursa da yapacak bir şey yok." kıvamına gelmekte fayda var. İnsanlar her ne kadar size katılmasalar veya eleştirseler de, en azından konulara başka açılardan da bakmanın mümkün olduğunu öğrenirler.
  • uyuklayankedi  (22.10.09 14:17:57) 
@kediebesi : ben babaannemle'de gayet dogal bir biçimde, bira içebiliyorum. hatta hesabı o ödüyor, nasıl mı? az sonra :) örnegin cok ironi olmuş, gülsem mi aglasam mı bilemedim.

@hayali arkadaş : sen uyma ona, biraz alkollü sanırım :)
  • claimer  (22.10.09 15:43:29) 
aynı kişilerin de olduğu bir platform sanal ise durum başka değil ise durum başkadır.

çözümü şu bence- ben ve tanıdığım bir kaç kişide de gözlemlediğim bir şey bu.
bir kaç defa dişini sıkıp kim ne derse desin modunda fikirlerini bahsettiğin platformlarda belirtmen gerekiyor. yahu belirtemiyorum kaygı duyuyorum nasıl yapacağım desen de yap bunu. şu an illaki eleştrileceksin illaki yerin dibine batırılacak bazı dediklerin. ama emin ol söylememekten iyidir.

Fikirlerini bu platformda anlatırken kendinde bir çok eksik fark edeceksin ki en temeli hitap ettiğin insanların hepsinin senin hitap ettiğin arkadaşlarınla aynı dili kullandığı ve senin nasıl bir insan olduğunu bildiği yanılgısıdır. Zamanla bu geçecek ve yavaş yavaş yeneceksin bu kaygıyı.
  • manfool  (22.10.09 17:58:58) 
hiç de alkollü değilim bi kere :)
babaanne candır ayrıca.

  • kediebesi  (22.10.09 20:15:15) 
@kediebesi-osho'nun tanımı biraz kırılgan bir izlenim verdi bana. evet insanın benlik imgesi büyük ölçüde ilişkileri ve onlardaki algılanan imgelerinden besleniyor ama öz değerlendirme sonucu oluşturulan ve dışardan zarar görmemesi mümkün imgeleri de var insanın kendiyle ilgili. ama benim sorunum için uygun bir tanım yine de.

@claimer-o ayna karşısı işini asla yapamıyorum ben, kendi yüzüme bakınca tüm ciddiyetimi yitiriyorum.

ben babaannemle kadeh tokuşturmak isterim de o istemez herhalde :)

@uyuklayan kedi-iki maddeye de katılıyorum. anlayış farklarının ötesinde tartışma kültüründeki farklar da bazen fikirlerin açıklanmasını engelleyebiliyor, söylediklerine ek yapayım bunu da.

@manfool-yüzmek için suya atlamak lazım tabi, sağol hatırlatma için.
  • hayali arkadaş  (23.10.09 00:34:34 ~ 00:35:13) 
www.aymavisi.org
bu linki de vereyim de osho benden daha güzel anlatır her zaman. (çeviri bile olsa ki orjinali de nette var, oshonun tüm konuşmaları gibi)
ego kırılgan olmaktan öte öyle güçlüdür ki onu kendimiz zannederiz. :)
  • kediebesi  (23.10.09 10:56:07 ~ 11:02:54) 
"ego kırılgan olmaktan öte öyle güçlüdür ki onu kendimiz zannederiz. :)"
bu aforizma için teşekkür ederim, başka bir konuda çok işime yaradı :)

  • hayali arkadaş  (24.10.09 02:16:37) 
[]

naftalin kokusu

naftalinlenerek kaldırılmış giysilerdeki naftalin kokusu makinede yıkayınca çıkar mı başka bişey mi yapmak lazım?
ve palto gibi makinede yıkanmayan giysilerdeki kokuyu ne yapmak lazım?



 
naftalin kokusu makinede yıkayınca çıkıyor. özel bir şey yapmaya gerek yok sanırım.

paltoyu da balkona asın 2 gün hava alsın. geçmezse kuru temizlemeye verirsiniz ama geçer diye tahmin ediyorum.
  • szqnn  (16.10.09 18:33:36 ~ 18:34:21) 
öncelikle paltonuzu askıya asıp balkonda biraz havalandırın. sonra da evin için de bekletin biraz. üzerine bir iki fıs fıs parfüm sıktınız mı hula hop


  • kahvegibi  (16.10.09 18:37:01) 
[]

sunumdan önce cesaret toplamak

yarın 3 hocaya karşı hipotezimin deney yapmaya değer olduğunu savunacağım, oldukça önemli benim için. biraz cesaret toplamam lazım, o yüzden sunuma girmeden önce alkol mü alsam yoksa yarım dideral mi atsam diye düşünüyorum. sizce hangisi?




 
ikisi de değil ,aklının tümüne ihtiyacın olacak .Cesaret verici cümlelerle desteklemek istiyorum.Yaparsın ,aslansın ,kesseler acımaz ,n sin sen


  • sannora  (30.09.09 15:36:18) 
Karşındaki herkesi çıplak hayal et.


  • pichoscosama2  (30.09.09 15:50:16) 
gerçekten çok kötü durumdaysanız bir iki kaşık passiflora içebilirizsiniz. tamamen bitkisel olduğu için çok zor durumlara girmeyeceğinizi tahmin ediyorum. alkol hem koku hem etkiler açısından iç açıcı olmayan sonuçlara yol açabilir.


  • kahvegibi  (30.09.09 16:08:35) 
bence yanına müzik çalarını al ve sana gaz veren bir parçayı içeri girmeden hemen önce dinle. mesela ben requem for a dream theme'ini dinleyince dünyayı kurtaracakmışım gibi geliyor. ya da kan ve gül adlı parçanın giriş kısmı dinleyince... liste uzayıp gider.


  • sethplay  (30.09.09 16:33:36) 
daha önce deneyip de sonuçlarını bilmediğiniz şeyleri kullanmayın, uykunuz gelir, mideniz falan bozulur aman diyeyim..
sakinleştirici şeyler dinleyin, şarkı söyleyin, derin nefes falan alın hiç olmadı.

  • aithra  (30.09.09 16:35:16) 
sakinleşmek değil aslında benim derdim, cesaret toplamam gerekiyor biraz, biraz da konsantrasyon.
bir arkadaşım tezinin savunmasına biraz alkol alıp girmiş, çok rahatladığını söylemişti.

etkilerini biliyorum aslında ikisinin de, daha önce denedim. ama buna benzer bir durumda denememiştim.
  • hayali arkadaş  (30.09.09 17:17:27) 
baileys içsem kokar mı acaba?


  • hayali arkadaş  (30.09.09 17:18:21) 
ben 42 saat uyumadan gitmiştim (bkz: 3 günde tez yazmak) yabancı bi dilde sunmuştum tezi bi de, 1 kere takılmamıştım, konuşurken kendime inanamaz haldeydim. böyle bi rahatlık, koyvermişlik. uykusuzluk iyi gelebilir, deneyin. alkolü önermiyorum, onu da denemiştim.


  • eugenick  (30.09.09 18:34:36) 
onlarin da insan oldugunu unutma, gerisini koy ver!..


  • ucan sincap  (30.09.09 19:32:17) 
[]

eski bir hippi şarkısı

bir erkek söylüyordu, "you're old enough for killing but not for voting" gibi bir sözü vardı. başka da birşey hatırlamıyorum




 
The Turtles-Eve of Destruction. Bence bu olsun..

Kaptanın seyir defterine ek: www.youtube.com
  • belesh  (29.09.09 20:07:49 ~ 20:15:03) 
evet ama benim aradığım sanatçı barry mcguire imiş.


  • hayali arkadaş  (29.09.09 20:14:52) 
En birinci ben oldum banne. Linkte yazıyodu ki.


  • belesh  (29.09.09 20:19:58) 
haklılığınızı teslim etmeden geçemeyeceğim zira zaten o grubun bi elemanıymış barry


  • hayali arkadaş  (29.09.09 22:28:07) 
[]

house md izleyicileri-birazcık spoiler içerebilir

1. 601-602'de house ve freeedom master'ın lunaparkta uçtuğu zamazingonun adı ne?
2. istanbulda var mıdır?



 
1) wind tunnel ride, wind tunnel skydiving.
2) ne gezer.

  • dehri  (29.09.09 22:03:01) 
aa varmış. selimpaşa'daymış her neresiyse. www.aironex.com


  • dehri  (29.09.09 22:06:26) 
türkçesi de dikey hava tüneli oluyor.


  • dehri  (29.09.09 22:09:09) 
[]

open office sorusu

word'de oluşturduğum bir belgedeki çok basit bir tabloyu impress'e nasıl yapıştırırım?
copy paste yapınca yazılar alt alta çıkıyor, tablo formunu kopyalamıyor.



 
eeö pek bilgim olmamakla birlikte, word de oluşturduğunuz belgeye sağ tıklayarak birlikte aç diyip istediğiniz programla açsanız?


  • vurursa gol olur  (01.11.09 01:53:49) 
[]

yunus emre ne demek istemiş?

"sen sana ne sanırsan ayruğa da onu san"

yunus emre bu dizede ne demek istiyor?
a) sen kendini nasıl algılıyorsan, nasıl birşey zannediyorsan ötekini de öyle kabul et
b)sen kendin için ne istiyorsan öteki için öyle iste
c)hiçbiri
d)hepsi

 
Kendini nasıl biliyorsan başkalarını da öyle sanarsın.


  • ataturkiye  (21.09.09 17:18:43) 
kendin icin ne istiyorsan baskasi icin de onu iste.


  • ermanen  (21.09.09 18:06:46) 
b.


  • bryan fury  (21.09.09 18:09:57) 
"Do to others as you would have them do to you." (Luke 6:31)

yani

"Başkalarının size nasıl davranmasını isterseniz siz de onlara öyle davranın."

(bkz: altın kural)
  • urban dandy  (21.09.09 19:55:39) 
[]

felsefeciler ve bilim insanları

sık sık bahsettiğim bir şey var. bir veriyi, bulguyu vb. alıp ondan haddinden fazla sonuç çıkarma hali. misal beynin iki lobu arasındaki asimetriyi, insanla ve hatta toplumla ilgili herşeyi açıklamak hali.

ben hep overconclusion derdim ama böyle bir kelime yokmuş maalesef. nedir bunun terminolojik karşılığı sevgili epistemologlar?


 
temel bilimlerde belli bir çıkarım yaparken elde edilen verilere göre çıkarım yapılır. yani bir bilim insanı deney sonucunda, eğer beynin asimetrisinin toplumdaki olaylara etkisini "ispatlayabiliyorsa" ve başka biliminsanlarının başka ortamlarda başka zamanlarda beynin asimetrisinin topluma etkisini "ispatlayabileceğini" düşünüyorsa makaleye ekler.

yani bu örnek için dünyanın hiçbir ülkesinde 5.sınıf journaller de dahil, hiç bir yer bulamaz makalesini basmak için, anında hakemden geri döner. demek istediğim journallerdeki hakemliğin temel mantığı; bu tarz çıkarımları abartı olsa da olmasa da her zaman engellemektir.

temel bilimlerde böyle bir gelenek yok o yüzden kelimesi de "olmayabilir". felsefe tarafını bilemeyeceğim.
  • efe  (15.09.09 19:54:28) 
mantik terminolojisinde "Multiple-conclusion logic" var. bununla alakali olabilir.


  • ermanen  (15.09.09 20:20:08) 
@efe, @ermanen- bilimsel yayınlarda yapılan birşey değil aslında kastettiğim. örneğin davranış nörolojisinden bulgu alıp ondan nlp ya da başka bir soytarılık çıkarmak gibi çoğunlukla ticari olan taktiklerden bahsediyorum.


  • hayali arkadaş  (15.09.09 21:10:23) 
"ignoratio elenchi" gibi geldi simdi de.


  • ermanen  (15.09.09 21:40:34) 
çok kaprisli hissettim kendimi ama hayır o da değil.
şimdi şöyle, amino asit bulundu ya kuyrukluyıldızda, burdan tutup da dünyadaki yaşamın uzayda programlandığını, dnanın uzaylılar tarafından tasarlanan bir kod içerdiğini falan söylemek ve ısrarla bunun bilimsel temeli olduğunu iddia etmek gibi bir örnek
answer for timothy leary :)
  • hayali arkadaş  (15.09.09 22:32:48) 
verdiğiniz örnekten frenoloji tadı aldım, ancak genel olarak ismini bilmiyorum..

bir de şöyle bir şey var, belki alakalıdır: en.wikipedia.org
  • moroff  (15.09.09 22:50:20 ~ 22:52:30) 
armchair theorizing hahah. bu da tutmazsa artik :) wikipedia'daki anlamina bakin ama. sozlukte cok acimasiz yazilmis.

edit: ama sen cikarim yapiyorsun. ya da cikarimdan teori uretiyorsun gibi. coklu cikarim olabilir mi. doh.
  • ermanen  (15.09.09 23:00:59 ~ 23:43:10) 
bunlardan hiçbiri değil herhalde öyle bir kelime de yok ama bunların hepsi de güzel tanımlarmış. herkese teşekkür ederim.


  • hayali arkadaş  (16.09.09 14:02:47) 
[]

dna'nın kökeni

wikipedia'da biraz bakındım, bulamadım. doğru keywordleri kullanmamış olabilirim.
dna'nın kökeni ile ilgili ipucu veren bir deney ya da bulgu var mı bildiğiniz? ya da şu en son kuyrukluyıldızda bulunan amino asit bu konuda bir ipucu veriyor mu?



 
hiç alakası yok meteorlardaki aminoasitle, isterlerse enzim bulsunlar. dna'nın kökeni hakkında birkaç hipotez var ama en geçerli olanı rna dan evrimleştiği yönünde. rna'nın katalitik özelliğinin bulunuşu o kadar önemli ki nobel verdiler zaten. şimdi bunlar çok havada kalacak senin için ama kısaca anlatılmaz bu konu gerçekten. şuraya bak istersen en.wikipedia.org

(yok mitokondriyal dna ile hiç alakası yok ) (arayacağın anahtar kelime Rna world hypothesis veya türkçesi Rna dünyası hipotezi. eminim internette bunu basitçe anlatan birkaç yazı bulabilirsin, türkçe olmasa da )
  • efe  (13.09.09 04:11:26 ~ 10.11.09 06:14:07) 
mitokondriyal dna'yı da araştırın bi.


  • kediebesi  (13.09.09 12:09:49) 
[]

güçlendirecek bir spor?

hayatım boyunca rekreasyonel amaçlar dışında hiç spor yapmadım o yüzden hiç anlamıyorum hangisi ne için iyidir.

zayıf sayılırım, takıntı haline getirdiğim bedensel özelliğim de yok. yani amacım şekle girmek ya da kilo vermek değil (hatta zayıflamazsam ayrıca iyi olur). sadece daha sağlam ve güçlü olmak istiyorum. bedensel güç gerektiren işleri daha kolay yapayım ne bileyim bi outdoor beceri öğrenmek istediğimde daha kolay öğrenebileyim. ne önerirsiniz bana?

kadın, 28.

 
Orienteering;) hem de sezonu da açıldı...


  • mrwaquras  (12.09.09 17:19:37) 
yüzme


  • lupelius  (12.09.09 17:34:54) 
pilates olur sanki.


  • serseri marti  (12.09.09 18:32:11) 
iyi beslenerek crossfit


  • arnold schwarzeneger  (12.09.09 21:24:05) 
[]

bilgisayarı çalar saat olarak kullanmak

mümkün mü? sabah uyanmam gerekiyor, telefonumu kaybettim bulamıyorum.

işletim: windows xp


 
hı hı, tinyurl.com


  • dambil  (11.09.09 03:49:16) 
mümkün. bios tan bilgisayarı otomatik açma seçeneği var. bilgisayar kapalı olsa da hoparlorler açık olması lazım. winampı bilgisayarın açıldığı saatten 2-3 dakika sonraya zamanlanmış görevlerden kurun.


  • sokak cocugu  (11.09.09 03:51:13) 
  • dahicocuk  (11.09.09 03:52:34) 
bilgisayarı kapatmayacağım zaten sokak cocugu. zamanlanmış görevlere nasıl gireceğim peki?


  • hayali arkadaş  (11.09.09 04:11:21) 
denetim masasından girebilirsin ama ben sana jet audio adlı programı öneririm. mp3 oynatıcı bildiğin. istediğin saate kuruyosun alarmı, açılıp playlistin çalmaya başlıyor.

www.cowonamerica.com
  • sokak cocugu  (11.09.09 05:24:50 ~ 05:31:21) 
ya kardeş böyle çetrefilli işlerle uğraşma boşuna.
git al 1TL ye bi çalar saat.
sabah ötsün dı dı dıdıt, dı dı dıdıt..
  • zeki baba  (11.09.09 09:17:32) 
Başlangıca bir mp3 koyarak da halledebilirsin. Döner durur fakat . Elektriklerin kesik olmayacağını nasıl garanti edersin bilmiyorum.


  • gozluklu ispartakus  (11.09.09 09:40:44) 
kapıcıya söle zile bassın.


  • jamswety  (11.09.09 13:25:17) 
Geç kalmış bir cevap ama, daha sonra da gerekebilir diye: Telekom'un da uyandırma servisi vardı, sabit telefon da işe yarar yani.


  • uyuklayankedi  (12.09.09 00:11:55) 
aimp2'nin alarm özelliği var.


  • edge_nabby  (12.09.09 07:07:16) 
[]

ağaç kabuğundan tütsü

bir arkadaşım kastamonundan getirmiş, ufalanmış halde ağaç kabukları ama ben bunları yakmayı beceremedim. üstüne birşey dökmek falan mı gerekiyor ya da başka bir inceliği mi var?




 
soruya pek cevap olur mu bilmem ama, annem bir yerlerden bulduğu bir şeyler yakar evde yıllardır. yakarken de eski bir konserve kutusunun üst kapağını (ekmek kızartma tenekesi de olabilir adı) ocağa koyar kısık ateşte, o orda kendi kendine yanar, kokusu eve dağılır falan.
sürekli bir ateş kaynağı gerekiyor olabilir yani o tütsüye de.

  • pandora  (10.09.09 03:27:09) 
Tütsüyü evde koku niyetine kullanacaksanız bilemiyorum ama normalde ağaç kabukları tütsülenmiş (füme) gıdalar (peynir, somon, jambon...vb) yapmakta kullanılır. Bunun için de pandora nın da dediği gibi sürekli ısı veren fırınlar kullanılır...


  • selimse  (10.09.09 09:31:33) 
mumuluğumuz var bizim böyle, altta mum yanıyor, üstünde de içine su ve parfüm ya da böyle kabuk mabuk koyduğumuz bi kapak var.
her şeyi satan bir telecilerde vardır.

  • aithra  (10.09.09 12:02:22 ~ 12:03:08) 
[]

isim değiştirmek

çok sık rastlanan bir isim soyadı kombinasyonuna sahip olmak gibi bir sorunum var. işin kötüsü aynı lisans ve yüksek lisans sınıflarında birlikte bulunduğumuz bir adaşım daha var ve bu konuda sorun yaşadığımız oldu, görünen o ki daha da sorun olacak.

ismimi değiştirmek istemiyorum aslında ama şöyle K. gibi D. gibi bir kısaltma alsam ikinci isim gibi, mümkün müdür böyle bişey?


 
bildiğim kadariyla mahkemeler sadece isim ekleme davalarini kabul etmiyorlar misal adinizi değiştiriceksiniz ki bir isim daha ekleyebilin. yamuluyor da olabilirim.


  • saturndeki salyangoz  (09.09.09 17:17:11) 
mümkündür diye biliyorum. en yakın nüfus müdürlüğüne sormanızı tavsiye ederim.


  • melankomik  (09.09.09 17:37:52) 
geçerli sebebi bulunmak kaydıyla isim ve soyisim değişikliği mümkündür. ancak ben ne istediğinizi tam anlayamadığım için net birşey söyleyemeyeceğim. yapmak istediğiniz değişiklik tam olarak nedir ? örneğin adınız "ali yılmaz" ise "ali D. yılmaz" mı yapmak istiyorsunuz ? eğer böyle ise bu mümkün değildir peşinen onu söyleyebilirim. ayrıca anlattığınız olay da geçerli bir sebep oluşturmaz bunu da söyleyebilirim.


  • Bigvocate  (09.09.09 18:14:56) 
bigvocate-evet tam olarak öyle bişey yapmayı düşünmüştüm. çok saçma buldum bunun mümkün olmamasını..kime ne zararı var ki benim adımın arasına aldığım bir harfin? isim bile değil bir harf sadece bir de nokta.


  • hayali arkadaş  (09.09.09 18:29:43 ~ 18:30:11) 
ben "ali veli" olan ismini "ali deli veli" yapıp "ali d. veli" diye kullancan sanmıştım. hakim güler valla senin dediğine. böyle bir şey mümkün değil.


  • emrag  (09.09.09 19:12:15) 
isim değişikliği ancak çok ciddi durumlarda yapılıyor,hakimi ikna etmeniz gerekir. size kolay ve zararsız gelebilir ancak bugüne kadar tüm resmi kayıtlarınıza isim değiştirildiği bilgisi eklenmeli ayrıca bir ömür isim değişikliğine ilişkin kararı yanınızda taşımalısınız her an eski isminiz hiç alakasız bir yerden çıkabilir, kadınların evlilik ve boşanmada soyadı değişiklikleri bile çok büyük sıkıntılar doğurabiliyor.


  • lizard queen  (09.09.09 20:52:32) 
Önce bi bura bak bence.

www.tugsanyilmaz.av.tr
  • taipan  (25.11.12 17:08:26) 
[]

bo derek miydi o?

çok ünlü bir fotoğraf vardı, saçları ince ince örgülü bi kadın üzerinde tişört elbise gibi bişeyle denizden çıkıyor, giysisi üzerine yapışmış.

bo derek değil miydi o kadın? bo derek diye aratınca o fotoğraf dışında herşey çıkıyor.


 
müjde ar? www.t-turk.com


  • phonex  (08.09.09 07:35:50) 
3432.voxcdn.com

denizden çıkmış buz gibi bo derek

(denizden çıkmamış da olabilir)
  • le7hal  (08.09.09 08:15:02 ~ 08:15:31) 
www.kisax.com

galeri.milliyet.com.tr

Bunları buldum en yakın. Ama sanki daha farklı bir fotoydu o ya.
  • pathetique  (08.09.09 11:40:34) 
şu da olabilir..
galeri.milliyet.com.tr

  • jamswety  (08.09.09 13:48:05) 
ursula andress olmasın o james bond'un dr. no filminden?!


  • godot yu hacklerken  (08.09.09 16:35:44) 
cevaplar için teşekkür ederim ama bunlardan hiçbiri değil maalesef.

ama öyle bir fotoğraf var di mi siyah beyaz olması lazım hatta? ben rüyamda görmedim umarım.
  • hayali arkadaş  (09.09.09 00:17:33) 
  • anarche  (09.09.09 00:32:59) 
[]

fizikçi olmayanların anlayabileceği bir dille

şu satırlarda ne demek istiyor?

"1964, Dr. John S. Bell published a demonstration that still
has the physicists reeling. What Bell seemed to prove was that
quantum effects are 'non-local' in Bohm's sense; that is, they
are not just here or there, but both."

şimdiden teşekkür. Bell'in iddiası nedir?

 
çok anlayabileceğimizi sanmıyorum.david bohm un teorisini bilmek lazım.

elektronların aynı anda birden çok yerde olmasıyla ilgili bişey sanırım.
  • şehnaztango  (06.09.09 23:10:22) 
şöyle bir adet "makalemsi" buldum. paragrafta geçen şeyler açıklanıyor çat pat. işe yarar gibi.

www.eee.deu.edu.tr/pbl/kuantum_isinlanma.pdf
  • m4a1  (06.09.09 23:32:40 ~ 07.09.09 00:51:38) 
"Bell, Fizikçilerin hala yalpaladığı bir konuda bir kanıt ileri sürmüş. Onun kanıtlamış göründüğü şey, kuantum etkilerinin, Bohm'un kullandığı anlamda 'yerel-olma'dığıdır; yani, onlar (kuantum etkileri) sadece burada ya da orada değil, hem burada, hem de oradadır." diye çevirdim, acaba şununla mı ilgili?

John Bell’e borçlu olduğumuz bir teorem vardır. Bu teorem bize, A ve B noktalarında gerçekleştirilecek olan gözlem sonuçlarının birleşik olasılılıklarına dair kuantum mekaniğinin beklentileri ile “yerel gerçekçi” bir model arasında ihtilaf bulunduğunu söylemektedir. “Yerel gerçekçi” model deyimiyle A’daki elektron kendi başına bir şey, B’deki pozitronun da kendi başına bir şey olduğunu, bu ikisinin birbirlerinden ayrık bulunduğunu ve hiçbir biçimde birbirlerine bağlı olmadıklarını kabul eden modelleri kastetmekteyim. Bu varsayım, bu durumda, A ve B’de gerçekleştirilmesi söz konusu olan gözlemlerin birleşik olasılıkları konusunda kuantum mekaniğiyle çelişen sonuçlara varmaktadır. Bu durum John Bell tarafından açık bir biçimde ortaya konulmuştur. Elde edilen sonuç çok önemlidir. Örneğin Alain Aspect’in Paris’te yaptığı deney gibi sonradan gerçekleştirilen diğer deneyler de kuantum mekaniğini bu tahminlerinde haklı çıkarmıştır. Bu deney,merkezi bir kaynaktan yayınlanan zıt yönlü bir çift fotonun kutuplanma hallerini göz önüne alır. Parçacıklardan birinin spininin ölçümü,diğerinin spin halini anında belirtmektedir. Bu deneyde fotonların kutuplanma yönlerinden hangisinin ölçüleceği, fotonlar kaynaktan çıkıp A ve B saptayıcılarına varıncaya dek kesinleşmemekteydi. Ölçüm sonuçları açıkça gösterdi ki Bell de dahil olmak üzere çoğu kimsenin düşündüğü gibi A ve B ‘de saptanan fotonların kutuplanma hallerine ait birleşik olasılıklar, kuantum mekaniğinin öngörüsünü doğrulamaktaydı. Halbuki bu, iki fotonun ayrık ve bağımsız nesneler oldukları yönündeki olağan varsayımı çürütmekteydi. Aspect deneyi kuantum dolaşıklığı etkilerini yaklaşık 12 metrelik bir uzaklık üzerinden saptamıştı. Bugünlerde ise kuantum kriptografisinde aynı etkilerin kilometre ölçeğindeki m uzaklıklarda gerçekleştiği kimi deneyler bulunduğunu öğrenmekteyim.

Olayların A ve B gibi iki ayrık noktada oluştuğunu ama bunların yerel olmayan etkiler dolaysıyla gizemli bir biçimde birbirlerine bağlandıklarını vurgulamalıyım. Ne yolla birbirlerine bağlandıkları ya da dolaştıkları konunun en nazik noktasını oluşturmaktadır. Öyle bir biçimde dolaşmaktadırlar ki, bu dolaşıklıktan yararlanarak A’dan B’ye sinyal göndermenin hiçbir yolu yoktur. Kuantum kuramının görelilikle olan tutarlılığı açısından, bu son derece önemli bir noktadır. Aksi takdirde kuantum dolaşıklığını kullanarak ışıktan hızlı haber ulaştırmak olanaklı hale gelecekti. Kuantum dolaşıklığı çok ilginç bir durumdur. Nesnelerin birbirinden ayrı, ama yine de iletişim halinde bulundukları bir ara duruma karşılık gelmektedir. Bu, tamamıyla kuantum mekaniksel bir olaydır ve klasik fizikte bununla benzeşen başka bir olaya rastlamak mümkün değildir. (bilgipasajı com'dan)
  • uyuklayankedi  (06.09.09 23:35:10) 
www.facebook.com

acayip bişimiş bu kuantum
  • mrmeriq  (07.09.09 21:49:48) 
[]

baharat öğütmek

tarçın, karabiber gibi bazı baharatları öğütülmemiş alsam tazeliklerini daha uzun süre korurlar mı?
ve de bunları öğütmek için gereken değirmeni nerden alayım? mısır çarşısından altın renkli bir metal değirmen almıştım, karabiber öğütürken etrafa pas tozları dökülüyordu.
paslanmayan ve güçlü birşey önerebilecek olan var mı?


 
tchibo da hint cevizi öğütücüsü var. işe yarayabilir. ikeada da var güzel öğütücüler.


  • kediebesi  (06.09.09 20:46:05) 
ilk sorunun cevabı muhtemelen evet prof. google den ayrıntılı bilgiye ulasabilirsin..
havan al on numara işini gorur.

  • adidastan saatmi olur  (06.09.09 20:52:49) 
karabiber için konuşuyorum: marketlerde seğmen'in plastik değirmenli karabiberleri satılıyor. paslanma sorunu yok haliyle


  • makineci  (06.09.09 20:58:05) 
mudo da falan çeşit çeşit vardı


  • ilse  (07.09.09 00:55:08) 
[]

doğal bal nerden bulunur?

bir ev reçetesi hazırlamam gerekiyor, malzemeler arasında "natural honey" var.
şimdi benim marketten aldığım balparmak doğal bal değil midir? aktarlarda, kadınlar pazarında falan satılan ballardan alsam yeterli mi yoksa organik morganik para tuzağı bişey mi almam lazım?



 
marketten değil de dediğiniz gibi kadınlar pazarı gibi yerlerden anzer balı bile bulunabilitesi var buralardan alın.


  • escritor  (02.09.09 14:48:27) 
aktarlara falan bakmayı deneyebilirsin. ama gerçek balın fiyatı uçuk oluyor bildiğim kadarıyla yani ucuz birşey bulduysan o gerçek bal değildir büyük ihtimalle


  • argent dawn  (02.09.09 15:01:15) 
Balparmak bildiğim kadarıyla güvenilir bir marka. Tanıdığınız bir satıcı ya da direkt üreticiden almadığınız sürece, aktardan, pazardan bile alsanız aldığınızın bal olduğu garantisi yok. Ağdaya bal esansı konmuş ya da bu karışım biraz balla karışmış durumlarını ayırt etmek kolay değil.

En güveniliri ya bilindik bir marka ya da arıcı birisinden almak. Anadolu'da tanıdıklarınız illa vardır, onlara üreticiden aldırtabilirsiniz.
Ayrıca bence elinizdeki balparmak'ı da kullanabilirsiniz.
  • pyro clustic flow  (02.09.09 15:40:35) 
üreticilerin bal üretirken kullandıgı yöntemler biraz farklı oluyor.kimi kişiler kovanların yanına seker cuvalları dökerek arıya seker işletiyorlar ve haliyle bu tip ballar "doğal bal" olmuyor aslında cünkü polen miktarları düşük oluyor.aynı zamanda petekteki ramkaları coğu üretici parafin bloklar olarak hazır kullanıyor arının bal yapma işlemini hızlandırmak için.
yani tamamen doğal, dısarıdan katkı olmayan bal bulmak zor.ya direk bildiğiniz bir üretici olacak ya da güvendiğiniz bir marka olacak(ki markalara pek güvenmiyorum ben).
anzer balı denmiş yukarlarda ama anzer balı oldukca pahalıdır, bütceyi zorlayabilir.güvendiğiniz bir bölgenin "karakovan" balını alabilirsiniz.
camlıhemsinde üretilen karakovan balları bir şirket adı altında satılıyordu ama hatırlamıyorum netten ararsanız cıkabilir.o balın kalitesi iyiydi.
  • keah  (02.09.09 19:16:11) 
benimle irtibata geçerseniz sizi doğal erzinzcan ve giresun sis dağı balları temin etmeniz konusunda yönlendirebilirim => undolars[at]hotmail[dot]com


  • boshi  (03.09.09 01:24:42) 
[]

ada-çadır kurulacak alan

bir grup arkadaşımla marmaradaki adalardan birine gidip çadır kurmak istiyoruz. sessizlik ve yüzmek dışında hiçbir beklentimiz bulunmamakta.
avşada bir kamp alanı var ama yerleşimin arasında ve denize biraz uzak, o seçeneği eledim o yüzden.

marmaranın diğer adalarından hangisinde kamp alanı vardır? tavsiye edebileceğiniz bir yer var mı? ya da biz gitsek çadırları beğendiğimiz bir yere kursak sorun yaşar mıyız?(jandarma falan)

 
(git: 88323)


  • nickini vermek istemeyen suser  (04.09.09 14:11:34 ~ 14:11:50) 
[]

kertenkele dövmesi/fobisi

10 yıldır hayatım boyunca taşımak isteyeceğim kadar etkilendiğim bir imgeyle karşılaşmadım. lakin dün gece gördüğüm bir rüyadan sonra kertenkele dövmesi yaptırmaya karar verdim.
çekincem ise şu, birini çok seversem ve o kertenkeleden deli gibi korkuyor olursa? kertenkele fobisi olan kadın gördüm ama erkek görmedim.
erkekler arasında çok yaygın mıdır bu korku, böyle bişeyin benim başıma gelme ihtimali nedir?

ek: bir de istanbul'da ruhsel dışında tavsiye edebileceği bir dövmeci tanıyan var mı? ressamlığı da olan biri olsa iyi olur çünkü bayağı bi tarif edicem şu tarzda çizilecek, şöyle bir havası olcak, şu renkler kullanılacak falan diye.

 
eski çalıştığım yerde kertenkele fobisi olan biri vardı 40lı yaşlarında, öyle ki iş yerine kertenkele girmiş bir sefer ve adam işe gelmemiş gidene kadar.


  • ymerdiveni  (27.08.09 13:35:31) 
neyse ki benim için yaşlıymış :)


  • hayali arkadaş  (27.08.09 13:36:35) 
ne yani daha hiç tanışmadığınız birinin sevmeme ihtimaline karşı, hayatınızda sizi etkileyen tek imgeden vaz mı geçeceksiniz. pfff yapmayın yaa.


  • pinking of you  (27.08.09 13:37:17) 
ayrıca evet pinking'e kesinlikle katılıyorum. sonuçta dövme ile fobinin pek bi bağı yok. kertenkeleniz var diye öpüşmeyeceksiniz vb. gibi bir mantık olamaz sonuçta. hayatınızın sonuna kadar taşıyacağınız bir imge yaptırmışsanız, sevgili kişinin de bunu kabullenmesi ve buna saygı duyması gerekir. aksi hali zaten... şey saçma yani abi...


  • ymerdiveni  (27.08.09 13:42:03) 
Ben olsam önce kalıcı dövme ve geçici dövme yani kolpa dövme arasındaki farka bakardım.

Yoksa ben yıllarca bir resmi bedenimde taşımak ister miyim bilemiyorum.

Bu arada ben kertenkeleden korkmuyorum, kuyruğu kopup yeniden çıkan komik bi şeyden niye korkalım ki :-)

Ek: Bu ikinci mesajım duyuru sahibine wink wink yaptığım :-)
  • Karluk  (27.08.09 13:43:01 ~ 13:44:53) 
pinking of you ve ymerdiveni, haklısınız ama vazgeçeceğimi söylemedim, bir merak diyelim mi buna? istatistik ihtiyacı ya da.


  • hayali arkadaş  (27.08.09 13:45:11) 
dövme yaptırmayanın anlayabileceği bi olay değil. 2 ay sonra dövmenizin varlığını unutur birden hatırlarsınız. öyle ömür boyu taşıma bilmem ne gerginliği yaptırana kadar. olduktan sonra sıradan basit ve önemsiz geliyor.


  • bore  (27.08.09 13:49:53 ~ 13:58:20) 
@karluk: eminim istediğime. 13 yıldır bekliyorum ilk defa bişeye "aha işte bu" dedim.
diğeri hangi başlıktı?

  • hayali arkadaş  (27.08.09 13:54:11) 
@bore-hah işte aynen onu istiyorum. bi nevi introjection hedefi.


  • hayali arkadaş  (27.08.09 13:56:08) 
@hayali

kolumdaki dövmeyle arada aynada karşılaşıyoruz. selam veriyorum, o da el sallıyor. öyle diyeyim sana. bu bana özgü bir olay değil, eşşehin hamına su kaçırmış koca dövmelerini unutuyor insanlar içlerinden bi kaç tanesi arkadaşım hatta. sadece belki şöyle birşey sıkıntı yaratır. eğer açık alenen ortalıkta ve müstehcen veya çok aykırı bir dövmeniz varsa bayabilir sıkıntı yarattıkça farklı ortamlarda pişmanlık duyabilirsiniz. gizli dövmelerde ise (burada gizliden kast mesela kolun tşörtle kapandığı noktalar) pişmanlık neredeyse sıfır. hatta nacizane tavsiyem karakterinizi bilmem ama, hevesle aleni bir dövme yaptırmayın, gizli dövme olsun. göstermek isterseniz sıyırırsınız. ne b'ileyim buradayım diye bağırmayan dövmeler daha hoş daha estetik. elinin üstüne dövme yaptıranlar var, sırf dövmem var bakın olsun diye. saçma! gizli dövme candır.
  • bore  (27.08.09 14:03:56) 
@bore-haklısınız bunları az çok düşündüm aslında, mesleki açıdan da sorun yaratacağı durumlar olabilir zaten ben de kolumun üst kısmına yaptırmayı planlıyorum.


  • hayali arkadaş  (27.08.09 14:10:52) 
bahsini ettiğiniz şey cezmi ersöz'ün annelik oyunu bitti'sindeki bir öyküyü hatırlattı. koynunda semender besleyen bir kadın vardı. o öyküyü bi bulup okuyun, belki fikir edinebilirsiniz. ama gerçek kertenkeleyle dövmesi arasında fark olsa gerek tabi (kitap.antoloji.com):

"Sanki bütün bunları kendine söylüyor, kendinle konuşuyor gibiyid. Doğruldu, semenderini su bardağının içinden usulca alıp göğsüne yerleştirdi. Semenderin kulağına yavaşca, 'Sakin ol bebeğim, sakin ol, yok bir şey.' dedikten sonra üstünü giydi. Sonra o da bir sigara yaktı, sonra da bakışlarını gece lambasının gölgelere boğduğu odasının tavanında bir noktaya dikerek konuşmaya devam etti: 'Biliyor musun, fotokopiyle çoğaltılmış gibisiniz. Duygularınız hep önceden kurgulanmış. Bana benzer şeyleri söyleyip sonra da benimle sevişmek isteyen, ama göğsümdeki semenderi görünce hemen hemen aynı tepkileri gösteren o kadar çok erkek oldu ki, artık her şeyden ve herkesten umudumu kestim... Gece aldıkları alkolün etkisiyle benim için ölmek istediklerini söylerler, buradan giderken de cüzdanlarını kontrol ederler, yerinde duruyon mu diye..."
  • boshi  (27.08.09 14:53:50 ~ 14:54:25) 
@boshi-cezmi ersözü sarhoş edip evire çevire dövme isteğimi kamçıladın.
rüyada kertenkele ilkel ihtiyaçları ve aynı zamanda bunlarla ilgili duyulan kaygıyı simgeliyor. o alıntıyı burdan bakarak okuyunca ilginç oldu.

  • hayali arkadaş  (27.08.09 15:40:31) 
kertenkeleden tırsan erkek vardır tabii ki ama kolundaki kertenkele dövmesinden tırsacak adam sayısı oldukça azdır, kayda değmez derim.

kertenkele değil de, genel olarak dövmeden hoşlanmayan / dövmeyi onaylamayan adam popülasyonu bence çok daha büyüktür. insanların reaksiyonunu değerlendireceksen bu daha önemli bence.

benim tavsiyem ise şudur: ömrün boyunca vücudunda taşımak isteyeceğin bir imge varsa yaptır gitsin. beğenmeyen gider, tırsan kaçar, kalan sağlar senindir.
  • burasi kasiyo msn var mi  (27.08.09 16:31:26) 
www.cebecizade.com


  • lizard queen  (27.08.09 16:36:56) 
önce çakmasını yaptır 3-5 ay çıkmayan dövmeler var biraz deneyip taşıdıktan sonra üstünde bıraktığı etkiye bakarsın hoşuna gittiyse gerçeğini yaptırırsın,baktın sarmadı kirpiye,börtü böceğe dönersin.


  • sirincem  (27.08.09 17:14:51) 
aslında kendim isteyip istemediğim konusunda bi soru işareti yok kafamda.


  • hayali arkadaş  (27.08.09 17:44:50) 
kertenkeleden korkulur mu yahu, kobradan korkun.


  • ermanen  (27.08.09 17:48:55) 
Ben jaguardan kaplandan falan da korkardım sanırım, iyi ki ülkemizde yok. Ama kaplan dövmesi olan insan hiç korkmam. Aslında kaplan da görsem mecburen benim de ona saldırmam ve öyle ölmem gerekeceğinden belki de korkmuyorumdur, ama yok ya korkuyorum yani sadece kaçınca da ağzımıza sıçacağı için kaçmamak lazım her türlü öleceğiz

demek istediğim kişiolu kertenkeleden korksa da dövmesinden korkmayabilir

bu arada hayali arkadaş ikinci mesaj aramızda kalsın winklerim çok sönüktü bilmeye değmez.
  • Karluk  (28.08.09 02:23:16 ~ 02:33:01) 
@karluk-kaplandan kork zaten bi zahmet


  • hayali arkadaş  (30.08.09 22:46:44) 
valla hayvanat bahçesinde gördüğümde doğal olarka korkmadım doğal ortamında görmediğim için de görmeden korkarım demek istemedim ama korkacağımı düşündüğüm için "sanırım" dedim ki zaten korkarım. afedersin ama kaplan falan adamın ağzına sıçar, şansım da olmaz hiç ama mücadele etmeden kimse bilemez ne olacağınıç yok yok "bu uçmuş" demeyin, çünkü kaplanı doğal ortamında görecek adamın elinde mutlaka silahı vardır, ha zaten kaplansa bu adam hindistanın yağmur ormanlarında jaguarsa brezilyad falandır elinde kaması vardır akıllı olsun bi de sivri bıçak alsın yanına pek şansı olmaz ama sokuştursun aslana kaplana kaçınca her türlü sıçar adamın ağzına çünkü bu canlılar

ne diyorduk? yani adamın fobisi olsa bile bu resiminden bile rahatsız olacğaı anlamına gelmez. evet
  • Karluk  (30.08.09 23:24:29) 
[]

azim örnekleri

hani böyle insanüstü bir azim, özdisiplin, çalışkanlık öyküleri okursun sen de acayip motive olursun ya.
aklınıza gelen var mı öyle bişey biyografi falan?



 
Kitap soruyorsan, uzun zaman önce okuduğum bir kitap vardı:
kitap.antoloji.com
Sıfırdan "soyadlarını markalaştırmış" kişilerin öykülerini burada okuyacaksın. Tam sana göre.
  • Lethe  (26.08.09 22:03:12) 
(bkz: my journey back to life) lance armstrong


  • dunyanin en gereksiz adami  (26.08.09 22:50:49) 
gerçi okuyalı 10 seneden fazla oldu ama Lord Kinross'un Atatürk kitabı bir yandan azim, özdisiplin, çalışkanlık hikayesi. iki gün boyunca odasından hiç çıkmadan Dünya Tarihi adlı devasa bir kitabı okuması, uykusuzluk ve gözlerinin yorulmasından kaynaklanan gözyaşlarını odadaki perdeden kestiği küçük parçalara silmesi ve odasından çıkıp bu kitabı türkçeye çevirin diye verdiği emir. bu ülkenin altyapısını öyle kurmuş.

herneyse. birçok büyük liderin ve bilimadamının hayat hikayesi azim ve çalışkanlık hikayesi. Gauss'un biyografisini okursan da yine motive olursun.
  • efe  (27.08.09 06:21:40) 
[]

kansızlık-gıda tavsiyesi

kan değerlerim normalin birazcık altında, bireysel farklılıklar kapsamında değerlendirilebilecek, tedavi gerektirmeyecek düzeyde imiş. ama üşümeyen bi insan olmak istiyorum artık, ne yemem ne içmem gerekir ki şöyle kanlı canlı biri olayım?




 
nar suyu kan icin, isinmak icinse kanyak icebilirsin.


  • that was just a dream  (25.08.09 13:15:37) 
Çekirdekli kuru üzüm ilacıdır kansızlığın. Her gün bi avuç. Ha bi de çok ve özellikle yemeklerden sonra çay içmek kansızlığa yol açabiliyor diye biliyorum.


  • eugenick  (25.08.09 13:21:17) 
her sabah kahvaltıda en az iki çorba kaşığı üzüm pekmezi.


  • kibritsuyu  (25.08.09 13:34:56) 
ciğer, siyah üzüm, kırmızı et


  • joepiscopo  (25.08.09 13:38:58) 
et, sakatat, yeşillik.
pastırmalı-sucuklu kuru fasulye, soğanlı-limonlu marul salatası.

  • aksasu  (25.08.09 13:43:34) 
üzüm çekirdeğini ayrıca da satıyorlar öğütülmüş halde. yoğurtla iyi gidiyor.


  • kediebesi  (25.08.09 13:49:37) 
dalak.


  • nefesless  (25.08.09 13:50:29) 
hangi değerler?

bahsettiğiniz kansızlıksa demir içeriği yüksek proteinli besinler tüketin.
  • deepfreeze  (25.08.09 15:53:31) 
bakliyat ye.


  • yirtik fani  (25.08.09 15:58:10) 
bulabilirseniz malt için.


  • kediebesi  (25.08.09 17:34:48) 
@kediebesi
malt nedir ya.bende de kansızlık war,faydası olur mu.nerden bulunr nasıl tuketılır bu meret

  • tueio  (25.08.09 22:07:12) 
malt b vitamini zengini, biranın hammaddesi olüyür. eskiden tekel satardı, her sabah bir çay bardağının yarısına koyar içerdik dedemle. acı tuhaf bir tadı vardır. ama b vitamini sayesinde hem mutluluk verir hem zindelik. kan yapar mı bilmiyorum ama çok iyi bişi. :) büyük bir markette ithalini buldum ama aynı iğrenç tat olmadığı için sevmedim. :)
www.bebekchik.com
bunun gibi...

bu arada belki bilmeyenler vardır. çölyaklılar içmemeliymiş (zaten bira da içmiyolardır herhalde)
  • kediebesi  (25.08.09 23:26:20 ~ 26.08.09 00:20:33) 
[]

kürtçe çeviri-kes nema

aşağıda sözlerini yazdığım şarkıda ne diyor? kelime kelime çeviri olmasa da genel olarak neden bahsettiğini bilen bi arkadaş var mı?

kes nema li dinyayê
tevahî bûne serbest
bindestî ne para me
êdi de rabin şerm e
azadbûn rûmetî ye
wekhevî aşitî ye
derbas bûn dem û dewran
li me bu derengî ye

azadbun rûmetî ye
wekhevî aşitî ye
derbas bûn gelek peyman
li me bu derengî ye

welat li benda me ye
niştiman li hêviya me
emê kar bikin bilezînin
azadî nêzî me ye
evîndar im ji bo te
bi peyman û bi sond e
ev warê bav û kalan
em nadin darê zorê

 
adı kes nema(kimse kalmadı) imiş. ilk dizesi de: kimse kalmadı bu dünyada.

gerisini bulamadım arıyorum :)
  • cro magnon  (23.08.09 22:02:55) 
ben çok aradım internette bulamadım çevirisini


  • hayali arkadaş  (23.08.09 22:09:55) 
barıştan başkaldırıştan bahsediyor.dünyada kürtlerden başka tüm milletlerin özgür oldugunu esaretin kürtlerin kaderi olmadıgını özgürlügü kazanmak için calışmak gerektigini soyluyor ve ozgurlugun onur oldugunu yazıyor(kabaca ozetlemek gerekirse)

hatta kelime kelime istiyorsan
kürtlerden başka tutsak kimse kalmadı
herkes ozgur oldu
tutsaklık bizim kaderimiz degil.

artık kalkın ayıp
özgürlük onurdur
eşitlik barıştır.
cok vakit geçti biz geç kaldık.
özgurluk onurdur
esitlik barıştır
cok olay yaşadık artık kalkın yoksa geç kaldık


merak ettim bu şarkı kimin nesi kimin fesi?
  • voodoo 007  (23.08.09 22:34:13 ~ 23:00:00) 
çok teşekkür ederim voodoo 007, aylardır süren meraktan kurtuldum. ben daha az politik bi şarkı beklemiştim aslında "dünyada kimse kalmadı" diye başladığı için, sanki yalnızlıktan falan bahseden daha duygusal sözleri vardır gibi gelmişti.
koma azad diye bi grubun. ismi kes nema.
şurda da var hala duruyorsa www.youtube.com güzel şarkı tavsiye ederim.
  • hayali arkadaş  (24.08.09 02:02:48) 
[]

tez yazarken kullanılabilecek program

geçen gün biri bahsetti ama adını bilmiyordu. kaynakları düzenlemek, citation falan gibi konularda epey işlevsel olan bir program varmış, mozilla üzerinden kullanılıyormuş.

ismini bilen var mı o programın?


 
(bkz: #16462530)

surda var hepsi de.
  • bryan fury  (23.08.09 18:50:16 ~ 21:13:45) 
[]

o perdelerin adı ne?

hasır perdeler oluyor ya ama böyle normal kumaş perde gibi yana doğru değil yukarı doğru açılıyolar. adları ne onların?

kullanan varsa tavsiye eder misiniz?


 
bambu perde.
www.bogaziciperde.com

  • sourlemonade  (23.08.09 15:50:45) 
öyle yukarı doğru açılan perdelere genel olarak stor perde denir.

ilave bilgi olsun...
  • uyuzcan  (23.08.09 15:56:52) 
ben kullaniyorum; camlarda cok guzel duruyor.
(sozlukte biri cok guzel ifade etmisti, ama su an bulamiycam) gondere bayrak ceker gibi ac kapa durumlari yuzunden ipleri bazen bunaltiyor insani. asiri ruzgar varsa (misal su an) ipler ve bambular fora oluyor.. gene de nispeten ekonomik ve kulllanisli. ortamin tonuna gore acik renk ve kahverengi secenekleri mevcut - her ikisi de guzel duruyo.

!!rulo halinde satildigi icin alirken goremiyorsun ama, evde ilk actiginda o bambu siralarini incele; arada kirik dokuk olanlar olabilir; o zaman yukari toplayamazsin.
  • dolphingirl  (23.08.09 16:37:02) 
ahşap stor perde deniyor onlara ama ev için o kadar da kullanışlı değil. pek çoğu içerisi aydınlık, dışarısı karanlıkken dışarıdan içeriyi gösterir.


  • babatema  (23.08.09 19:00:00) 
Aman diyim almayın. Nemli bir yerde yaşıyorsanız, deniz kenarı yazlık felan acaip kokabiliyor.


  • guzelmarmara  (24.08.09 06:43:08) 
[]

yunan adaları

1) vizesiz gidilebilecek olanlar hangileridir?
2) yolculuğun en ucuz yolu nedir?



 
mykonos, midilli, rodos, Santorini bunlar benim bildiklerim gemiyle gidebilirsin internetten turlara ulaşabilirsin.


  • escritor  (22.08.09 14:51:09) 
Bildiğim kadarı ile vizesiz gidilebilen yunan adası yok, ama türkiye sahiline yakın adalarda konuşlanmış bazı tur firmalarına günlük vize alma hakkı gibi bir şey tanınıyor (İki sene önce Çeşme'den Sakız'a giden günlük tur için 50 TL gibi bir şeydi diye hatırlıyorum) Tam olarak proses nasıl işliyor bilemiyorum ama galiba yetkili tur firmaları haricinde müstakil olarak bu günlük vizeleri almak mümkün değil diye sanıyorum.


  • kilroy  (22.08.09 14:54:07) 
bodrumdan da kos adasına tur yapıyolar. tam ortakentin karşısında kalıyor hatta kos.


  • szqnn  (22.08.09 15:04:18) 
@szqnn

bodrum'dan kos adasına vizesi olmayan gidemiyor.
  • escritor  (22.08.09 15:09:21) 
günübirlik gidilirse vize yok diye biliyorum ben, mesela rodos, meis vs.


  • pinking of you  (22.08.09 15:15:19) 
o halde vize almam gerekecek. uzun sürer mi o işlemler? yani ekimde gidebilmek için ne zaman başvursaam iyi olur?

en ucuz yol gemi gibi görünüyor.
  • hayali arkadaş  (22.08.09 17:32:16) 
kos adasina bodrumdan vizesiz gunu birlik gidilebiliyormus ama şöyleki 1 gunluk giriş için 60 euro aliyor olabilirler.emin degilim tabii bir arakdasim dediydi.


  • adel  (22.08.09 18:31:48) 
[]

altyazı çevirmek

çok beğendiğim bi film var türkçe altyazısı hala çıkmadı, ben çevireyim dedim ama çeviri dışında hiçbir kısmını bilmiyorum bu işin.
bir inceliği var mıdır? ne bileyim bi programdır bişeydir falan?



 
türkçe altyazısı yoksa kesin ingilizce altyazısı vardır. ingilizce altyazıyı tercüme etsen yeter sanıyorum. gerçi o kadar kolay değil bu işler; ama bir cümleyi üç cümle olarak çevirmezsen sorun olmaz sanıyorum hocam.


  • karacoğlan der ki  (17.08.09 00:29:21) 
peki divxplanet dışında nerden altyazı indirilir emniyet içinde?
divxplanetta ingilizcesi bile yok altyazının

  • hayali arkadaş  (17.08.09 00:33:41) 
altyazıları: www.opensubtitles.org üzerinde bulabilirsin.


  • cumingsoon  (17.08.09 01:42:17) 
çevirmek değil de senkron kısmı kafayı yedirtebilir.


  • sutlu nescafe  (17.08.09 17:37:44) 
@ozz- umarım görürsün çok geç fark ettim mesajını.
filmin adı totally baked, bendeki altyazısını format sırasında kaybettim, yenisini de ne ben bulabildim, ne yardım istediğim başkaları.

  • hayali arkadaş  (12.09.09 20:10:11) 
[]

80'lerden şarkı adı

80'lerin sonu belki 90'ların başında orda burda duyduğumuz hareketli bi şarkıydı. ingilizce olmayabilir ondan emin değilim "enna enna enna meykumaykubaylat cekimonsnavananne cekimonsnavne..." gibi yazınca komik duran sözleri vardı. Sanki bir filmin müziğiydi.




 
mori kante - yeke yeke


  • anteelope_  (09.08.09 20:18:18) 
yeke yeke değil bu şarkı iko iko
www.youtube.com

  • drip nick i zaten kullanilmakta  (09.08.09 20:27:54 ~ 20:28:04) 
[]

gençliğini heba etmeyen

annem, babam ya da genel olarak o kuşaktan olan insanların çoğu "gençliklerini dolu dolu yaşadıklarını" söylerler. bu aralar bir sürü lise arkadaşımla görüştüm (28 yaşındayım) gezgin olanı da 3 üniversite, 5 yüksek lisans, 8 doktora bitirenin de, bu yaşta deli paralar kazananları da, tüm 20li yaşlarını politik mücadeleye vereni de hepimiz "gençliğimizi heba ettiğimiz" kanısındayız.acaba kuşak olarak kendimizden memnun olamama sorunumuz mı var diye düşündüm ve belli bir yaşın üzerindeki duyuruculara soruyorum

gençliğini heba etmediğini düşünen var mı?


 
amin maalouf memnuniyetsizliğimize şöyle açıklık getirmiş: "biz kalıcı mutluluk sözü alarak doğduğuna kendini inandırmış o küstah kuşaklardanız." bir de maalouf'tan, annelerimiz ve babalarımızdan bizlere gelene kadar durumun ne kadar ciddileşmiş olabileceğini düşünelim. hepimiz az biraz hastayız işte.

:heba +1
  • zihua  (03.08.09 16:40:40) 
bence bahsettiğiniz yaşlara gelince "gençliğimi dolu yaşadım, evet evet dolu yaşadım!" telkinine başvuruluyor olabilir. 30'lar civarında henüz o telkin sürecinin başlamamış olması muhtemeldir (atıyorum, 29 yaşındaki bi adam 5 stages of grief'in 2. ya da 3. aşamasındayken 50'lerindeki bi insan son aşamaya geçmiş olabilir).

bunlar tamamen sallamasyon varsayımlar tabi :P o kuşak, gençliğini gerçekten çok daha dolu yaşamış da olabilir.
  • boshi  (03.08.09 16:47:54 ~ 16:48:32) 
boyle dusunmelerinin bir nedini de bilgisayar ve internete bagliyorum. basinda oturuyorsun saatlerce ve evet o kisiye gore keyifli oluyor, sadece oyun oynasan da sonucta keyif almis oluyorsun ya da kitap okuyup, arastirma vs bir seyler ogrenip aslinda degerli zamanini heba etmiyorsundur ama bilgisayarsiz buyumus insanlarin gozunden bakinca da o olmadan yapilabilecek degerli seyler var ve kompiter bunun onunu kesebiliyor.

ikisinin arasinda, 70'li kusaktan biri olarak gencligimi heba ettigimi dusunmuyorum, bazi vucutsal fireler disinda 20 yil oncesinden cok farkli degilim sanirim. sizinkiler bizim bir kusak ustumuz. ben universiteyden o kusaktan arkadaslarim bizim neslin onlara oranla daha az politize oldugunu ve fazla kitap okumadigini soylerlerdi ve hakliydilar.

o kusagin su anki nesle olan hislerini az cok tahmin etmek mumkun ve evet herkes kendininkini kendi capinda, sinirlari dahilinde yasiyor ama kisisel sinirlarimiz, gittikce klavyede genis, hissetme, tecrube etme vs babinda kuculuyor ama buna heba etmek denilir mi, o kismindan emin degilim. ben etmedim, etmiyorum.
  • pyro clustic flow  (03.08.09 18:09:46) 
gençliğimin geçtiğini düşünmüyorum. sizinle yaşıtım. o yüzden heba ediyorsam şu an ediyorumdur. onu da pek sanmıyorum. ama bahsettiğiniz huzursuzluğu biliyorum ve bunun, bize yapılan bazı dayatmalarla özgür düşüncenin, ne bileyim küreselleşmenin filan arasında deresinde kalmamızdan kaynaklandığına inanıyorum. yani amin maalouf'un demesiyle aslında kendini inandırmış değil, inandırılmış olduğunu düşünüyorum. yani ne yapsak heba etmemiş olacaktık acaba? nüfusun çoğunluğu ortalama zekaya sahip, herkesin de muhteşem olması zorunlu değil.


  • kediebesi  (03.08.09 18:13:17) 
çünkü herkes hayatını sıçarcasına doldurmaya çalışıyor. daha çok gezilecek yer, daha çok kariyer, daha çok para, daha çok sevgili, daha çok an ve bu böylece sürüp gidiyor. sonra da yaptıklarını değil yapamadıklarını düşünüp hayatı kendilerine zehir ediyorlar...

bir kişi de demiyor ki be gerizekalı, hayatını değil dünyayı doldurmaya çalışacaksın, çevrene zenginliğini yayacaksın diye.

tuketim kültürüyle anca buraya kadar demek ki...

Not: şahsen gençliğimi heba etmedim, pişman olduğum kısımları elbette var, ancak onlar olmasaydı er geç bir yerde deneyimsizlikte sıçışa geçebilirdi hayatım.
  • enedwaith  (03.08.09 19:22:15 ~ 19:23:40) 
[]

mezarlık çiçekleri

mezarlığa bitki ekmeye ilişkin yazılı/yazılı olmayan bir kural var mı? ekilmesi uygun olmayan bitkiler, ekilmesinin sevap olduğuna inanılan çiçekler falan?




 
çiçeği, mevta için ekiyorsan onun sevdiği bir çiçek, kendini için ekiyorsan senin sevdiğin bir çeiçek ek derim.

çiçeğin dinen bir artısı veya eksisi yoktur diye biliyorum. aslında kabirlerin çok gösterişli olmaları islamda hoş karşılanmaz.

benim tavsiyem, muz çiçeğidir. hem sarmaşık gibi kabri sarar hemde minik pembe çiçekler açar. feriköy mezarlık müdürlüğü tüm çiçeksiz kabirlere bir çeşit gül dikmiş, küçük pembe çiçekler. hoş duruyor.
  • trocero  (28.07.09 23:06:25) 
servi ağaçları geleneksel mezarlık ağaçlarıdır, uzun ömürlü birşey istiyorsanız.
mor süsenler (iris) mezarlık çiçeği diye bilinirler. baharda mor çiçekleri açar diğer zamanda yeşil yaprakları kalır. bakım istemez fazla.
güller oluyor bazen ama onlar mevsimlik budama ve bakım gerektirir.
genel olarak böyledir. ama derseniz ki rahmetli ortanca (misal) severdi, o da olur. mezarlığa dikilmez diye bir bitki yok. sık sık ziyaret edemeyeceğiniz durumlarda az bakım gerektiren bitkiler tercih ediliyor.
  • synick  (28.07.09 23:09:30) 
Herhangi bir dini kural yoktur. Ancak su ihtiyacı az olan, fazla bakım gerektirmeyen ve fazla yayılıcı olmayıp az yer kaplayan bitkiler ekip dikebilirsiniz. Genelde mezarlık servisi denilen bir servi türü dikilir. Sütun formlu olması nedeniyle tercih edilir.


  • 44  (28.07.09 23:14:09) 
çok muhteşem çiçekli sükülent bitkiler var, izmir'de refüjleri onlarla doldurdular. tüm çiçekleri açınca mosmor bir örtü oluyor. çiçekleri olmadığındaysa tatlı bir yeşil örtü kalıyor. bakım gerektirmez, azdıkça fazlalıkları kesseniz yeter. anneannemin mezarını onlar süslüyor ve bence en güzeli. ancak uzun soluklu bir şeyler dikmek istiyorsanız mezara uygun olup olmamasından çok, oranın havası, suyu, toprağı önemli tabi. seçtiğiniz bitkiyi bu yönleriyle de değerlendirirseniz daha sağlam bir iş olur.


  • kediebesi  (28.07.09 23:16:08) 
Kural olarak değilde eğer sevdiğiniz ve özlediğiniz birinin mezarı ise kokulu bir şeyler ekin. Daha sonra aynı kokuyu bir yerlerden duymak o kişiye sizi yakın hissettiriyor.


  • ilkdefa  (28.07.09 23:23:52) 
boylu ağaçlar, reçinesi olan bitkiler ve meyve veren şeyler ekmemenizi tavsiye ederim. büyüyen ağacın kökü mezar taşına zarar verir, kırıp döker. ağaç kurumuş ya da aşırı eğik değilse kestiremezsiniz de onu, kesmiyorlar yani. öylece kalır. o nedenle servi'ye temkinli yaklaşmanızı öneririm. reçinesi olan şeyler yine aynı şekilde mezar taşına akıp leke yapar. diğeri zaten malum, meyve toplamak için mezara basanlar oluyor... en güzeli (bence tabii) bodur, trocero'nun yukarıda belirttiği gibi kabri saracak bitkiler ekmeniz.


  • captain tsubasa  (28.07.09 23:46:02 ~ 23:48:34) 
mersin diye bir bitki var. köye gittiğimde fark ettim, mezarlara hep bundan götürüyolardı. adetmiş. bir hikayesi var mı, altında bir inanış yatıyor mu bilmiyorum. bir araştır istersen. çiçeksiz bi bitkiydi.


  • cereal killer  (29.07.09 00:49:52) 
Bildiğim kadarı ile;
Her canlı varlık Allah'ı zikrettiği için mezarlıklara da ağaç-çiçek ekilir, o bitki zikrederken, sevabı mevtaya gider. Bundan dolayı dikilecek ağacın kışın yapraklarını dökmeyen modelleri tercih edilir.

  • frown  (29.07.09 08:33:51) 
sonradan aklıma geldi. soruyla alakasız ama...
mezarlıklar epey kalabalık olduğundan mezarı uzaktan kolayca seçebileceğiniz bir bitki de olabilir..sizin durumunuzu bilemem tabi.

  • kediebesi  (29.07.09 11:16:10) 
evergreen tabir edilen agaclarin mezarliklara dikilmesi cok eski bir pagan inanisidir, agaci olan her kültürde bulunur (noel deki cam agaci, yörüklerde mezar taşlarına selvi figürleri cizilmesi falan).


  • atmacaged  (29.07.09 12:37:17) 
[]

tv dizisi soruyorum

bir arkadaşım bir diziden bahsetmişti ama adını unuttum. let the game begin gibi bişeydi sanki.
bir psikolog varmış şüphelilerin yalan söyleyip söylemediğini yüz ifadelerinden anlıyormuş.



 
(bkz: lie to me)


  • jangara  (28.07.09 23:02:27) 
[]

değiştiğini hissetmek?

birkaç aydır çok değiştiğimi hissediyorum. Yaptığım hiçbir şeyden haz alamıyorum. Önceden ne bileyim çiçeklerimden biri açtığında, sevdiğim insanlarla vakit geçirdiğimde, evi toplayıp tertemiz yaptığımda duyduğum sevincin hazzın zerresini hissedemiyorum artık. Geçen gün çok yakından olmasa da tanıdığım ve sevdiğim epey genç birinin ölüm haberini aldım üzülmedim bile, ki daha önce hiç tanımadığım sadece adını bildiğim birinin ölmesi bile haftalarca aklımdan çıkmamıştı. Neyse işte böyle genel bir donukluk halindeyim. Okurken acayip bi hayranlık duyduğum, o heyecanı kaybetmemek için beş sene geçmeden tekrar okumayı kendime yasakladığım bi roman var onun beşinci senesinin dolduğunu hatırladım tekrar okudum hiçbişey hissetmedim. Nerdeyse tanıyamıyorum kendimi. Hani belki dışardan bakılınca fark edilebilecek ya da normal dışı görünebilecek bir durum değil belki benimki ama ben önceden fazlasıyla çoşkulu, neşeli işte böyle gülen gözler filminde falan gözleri dolan bi insandım, hiç bi şey anlamadım bu işten.

Duyuruculara sormak istediğim şey benzer bir deneyimi yaşayan var mı? Varsa anlatabilir mi, geçici midir kalıcı mıdır, nedendir falan?

Depresyondur demeyin işimi gücümü yerine getirmek konusunda hiçbir sorunum yok hatta eskisinden daha düzenli, sorumluluk ve motivasyon sahibi bi insana dönüştüm ona da ayrıca şaşırmakla beraber bi şikayetim yok.
Yaş 28 kadın.

 
kadin degilim ama ask ise yarar.


  • gunlerin kopegi  (20.07.09 23:25:55) 
ruhun nasir tutmus, torpule kivilcim ciksin, ates alsin bedenin, sonra kullerinden yeniden dogarsin. aslinda zamandir hem suclu hem de herseyin ilaci, sen bu halinle cok dogalsin.


  • ermanen  (20.07.09 23:31:11) 
Ben de aynı şeyleri dönemsel olarak yaşıyorum. Her şey solgunlaşıyor, tatsız tutsuz oluyor. Bazen yediklerimin içtiklerimin buna sebep olduğunu düşünüyor olsam da aslında hayatımda hissedilmeden gerçekleşen değişimlerin buna yol açtığını fark ettim. Depresyonla karıştırmak yanlış, onun belirtileri daha ağır.

"Depresyondur demeyin işimi gücümü yerine getirmek konusunda hiçbir sorunum yok hatta eskisinden daha düzenli, sorumluluk ve motivasyon sahibi bi insana dönüştüm ona da ayrıca şaşırmakla beraber bi şikayetim yok."

İlginizi kanalize ettiğiniz ve tüm aklınızı harcadığınız bir iş, diğer önceliklerinizin geri plana düşmesine ve renklerinizin, zevklerinizin 180 derece değişmesine sebep olabilir.
  • tubytube  (20.07.09 23:31:11 ~ 23:32:11) 
geçmiyor, hatta soğuk ve ters bir insana dönüşüyorsunuz...
yeni şeyler bulmak lazım o da aynı sıkıcılık ve ifadesizliğe dönüşene kadar o yeni şeylerle idare ediyorsunuz

  • ilse  (20.07.09 23:38:01) 
aynı durum bende de söz konusu. uzun anlatmama gerek yok sanırım ama depresyon olduğunu sanmıyoum. beyaz bir boşluk var sanki önümde ve umarsız davranıyorum bu boşluğa karşı. içimde bir kıpırtı olması için ne gerekli bilmiyoruma am evet belki aşk.
bunun dışında seyahat etmek de insanın içini kıpırdatır biraz..
2 yıldır çok stresli ve yoğun bir işte çalıştım. bendeki bu değişime bunun neden olduğunu düşünüyorum. belki sende de böle bir rutin durum vardır.
  • goldenbrown  (20.07.09 23:40:43 ~ 23:43:20) 
@gunlerin kopeği, @goldenbrown- karşıma sayid jarrah bile çıksa aşık olabilirmişim gibi gelmiyo. İlişki yaşamayı istememe değil de duygu ve coşku eksikliği ile ilgili.

@ermanen-şair ruhu törpülemek için bi prosedür de önermiş mi acaba?

@tubytube-işte bana da öyle geliyo. böyle sadece akademik birikimden ibaret düz insanlar olur ya onlar gibi mi olucam diye korktuğum oluyo.

@ilse-evet haklısın. soğuk ve ters miyim bilmiyorum ama daha sert ve saçmalıklara daha az hoşgörü gösterebilen biri oldum. ben bunları "kişilik kazanma" falan gibi yorumlamıştım.
  • hayali arkadaş  (20.07.09 23:49:57) 
hepiniz bi güzel ağlayın.


  • starcan  (21.07.09 00:26:03) 
Evli degilsiniz sanirim?

Bebek ozlemi olabilir mi acaba onu bir sorgulayin.
  • msb  (21.07.09 00:52:34) 
hayır evli değilim. (bebek özlemini cinsellik eksikliği anlamında kullanmadığınızı varsayarak) bebek istemiyorum yani hormonal olarak istiyorumdur belki ama zihinsel olarak istemiyorum.
bebek özleminin böyle bi etkisi mi oluyor?

  • hayali arkadaş  (21.07.09 00:57:08) 
Yaşanan sorunlu bir dönem böyle şeyler doğurmuş olabilir , hala sorunlarını aşamamış olabilirsin işe o kadar sarılıyor olmak depresyonda ya da sıkıntıda olmadığın anlamına gelmez , sorunlarından kaçmak için işine daha fazla konsantre olur zamanını ona ayırırsın böylece sorunlarını hatırlamaz ve onlardan uzaklaşırsın. Senin için önceliği olan şeyler değişmiş olabilir eskiden dostlarınla eğlenmek , kitap okumak kendine zaman ayırmak en önemli olaylar iken şu an yerini iş para kariyer gelecek kaygıları almış olabilir. Başka bir sürü şey olabilir. Bende bu tür bir dönem yaşadım benim ki bana göre biraz uzun sürdü bu sebeple kalıcı oldu.


  • JD  (21.07.09 01:05:03) 
Bebek özlemiyle cinsellik ihtiyacını nasıl bağdaştırdınız anlayamadım. Her neyse,

Kadınların bir yaştan sonra yoğun bir bebek özlemi hissiyati içerisinde olduğu çevremden edindiğim izlenimdir. Yalnızca bir olasılık olarak sundum sorgulamanız için.
  • msb  (21.07.09 01:17:24) 
evlilik hayaliniz varsa, 28 yaş itibariyle normal bir durumdasınız. evlilik hayaliniz yoksa bence cevap basit, monotonluk ve rutinlik canınızı sıkıyor. yeni birşeylere ihtiyacınız var. işinizde olmasa bile sosyal hayatınızda farklı birşeyler yapın. mesela limon'dan zirvelere bir göz atın, belki çok seveceğiniz kişilerle tanışabilirsiniz. daha önce gitmediyseniz, caz, blues konserlerini deneyin, bir dans kursuna gidin, fotoğrafçılara ve ressamlara modellik yapın. vs


  • turkish tekila  (21.07.09 01:23:12) 
rutininiz sizi hoşgörülü, zevk alan, mutlu bir insan yapmaz. bir sandalye veya masa değilsiniz ki birkaç testere darbesi sizi istediğiniz forma soksun. yaşayan, düşünen bir varlıksınız. rutin haricinde ne yapıyorsunuz?

manevi yönden ruhunuzu ne kadar doyuruyorsunuz? Müslümanlık, hristiyanlık, budistlik, puta taparlık binyıllardır boşuna var değiller. İnsanlar demek ki birşeyler buluyorlar burada. Ateist olan adam bile ateistlik üzerine manevi yönden kendini doyuruyor.

Sizi bu ale getiren yıllardır doyurmadığınız manevi açlığınızdır.

Gitgide bir mobilyaya dönüşüyorsunuz. çok acı ama böyle.
  • eyke  (21.07.09 02:13:57) 
beyin tümörüdür.


  • fspades  (21.07.09 10:28:32) 
doğum haritanızı görmek lazım ama ay'ın konumuna göre 28. yaş çok dönüşümsel, sancılı bir yaş olabiliyor. işte, ay'ın konumunu görmek lazım. basit bir heyecan arayışı gibi geldi ama bana.


  • canimnicknameyazmakistemiyor  (21.07.09 10:49:15) 
yaşınızla ilgili bence. hemen hemen aynı yaşlardayız, geçen sene ben de aynı şeyleri hissediyordum. kendime farklı uğraş ve amaçlar edindim. beni sıkan şeyleri çıkardım hayatımdan. yaşıma alışamamıştım ama sonra bunu da atlattım.
30 yaş bunalımı ya da benzeri bir şey de denebilir, bilmiyorum ama bu yaş döneminde normal bir durum.
gerçekten büyüyoruz, ondandır.
  • aithra  (21.07.09 12:58:17) 
emek verip cevap yazan herkese teşekkür ederim. anladığım kadarıyla kalıcı bir durum bu. maneviyat eksikliği, rutinden sıkılma değil de büyümekle (yaşlanmak desek daha samimi olcak sanki) ilgili birşey olması ihtimali daha yakın geldi bana. insan dünyada yeterince uzun zaman geçirdiğinde eskiden zannettiği kadar özel, farklı falan olmadığını hatta kendini zannettiği kadar güzel bile olmadığını anlıyor. hatta "insan" denilen, "düşünce" denilen, "ideal" denilen şeyler bile eskisi kadar yüce gelmiyor kişiye. maneviyat, anlamlandırma falan da o hayal kırıklığını az da olsa kompanse etme çabaları.
ama belki daha gerçekçi oluyosundur bu da iyi birşeydir.

  • hayali arkadaş  (21.07.09 14:27:21) 
normal ya da daha kötü bir tabirle sıradan olduğunuzu anlıyorsunuz da ondan böyleyseniz, üzülmeyin. hepimiz sıradanız :) ama bu düşünce sizi insanlara (size kendinizi özel hissettiren insanlara: arkadaşlar, aile vs.) daha fazla bağlamalıydı :) ..ve hatta kendinizi daha özel ve mutlu olmanızı sağlayacak uğraşlarla uğraşmalıydınız. öyle değil mi?
mesela dans edin. dans ilginizi çekmiyorsa spor yapın vs.

  • aithra  (22.07.09 11:11:44) 
[]

müjde ar'ın hermafroditi oynadığı filmin adı

nedir?




 
(bkz: caniko)


  • merry shelly  (21.07.09 10:51:26) 
123   « Önceki  Sonraki »
buraya yazılanların hakları Sir Anthony Hopkins'e aittir.
yazan eden compumaster, ilgilenen eden fader
modere edenler angelus, Artibir, aychovsky, baba jo, basond, compumaster, deckard, duyulmasi gerektigi kadar, fader, fraise, groove salad, kahvegibi, kaymaktutmayansicaksut, kibritsuyu, monstro, pandispanya, robin, ron dennis
bu sitede yazılanların hiçbiri doğru değildir. site içeriği küçükler için sakıncalı olabilir. yazılardan yazarları sorumludur. kaynak göstermeden alıntılanamaz. devlet tarafından atanmış bir kurumun internet üzerinde kimin hangi bilgiye ulaşıp ulaşamayacağına karar vermesi insan haklarına aykırıdır. web siteleri kullanıcıların istekleri doğrultusunda bağlandıkları yerlerdir. kullanıcılar isterlerse bir web sitesine bağlanmayabilirler. bu güçleri ve imkanları mevcuttur. bir kullanıcı bir siteye bağlanmak istiyorsa bu onun tercihi ve hakkıdır. bağlanmak istemiyorsa bu yine onun tercihi ve hakkıdır. halkın kendisine hizmet etmesi için görevlendirdiği kurumlar hadlerini aşıp halka neye ulaşıp ulaşmayacağını bilmeyen cahil cühela muamelesi edemezler. ebeveynlerin çocuklarını sakıncalı içeriklerden koruması için çok sayıda bedava ve ücretli yazılım mevcuttur. bu yazılımlar bir web tarayıcısını kullanmaktan daha karmaşık teknik bilgi gerektirmemektedir. devletin milletini küçük düşürmesi ve ebleh yerine koyması yasaktır. Skimlinks ile linkler üzerinden yönlendirme payı alınmaktadır.