Gunluk hayatta (neredeyse) her sey perfekt. Praeteritum genellikle yazi dilinde (gazeteler, kitaplar vs.) kullaniliyor.

Daha pratik evet ama @vudin'in dediği gibi perfekt kullanılıyor günlük hayatta.

Kullanılıyor.

Sözel kullanım alanı güneyde daha yaygın.

Kitap , gazete de günlük hayata giriyor.

hayır. öyle olsa sonsuz dondurup çözdürme işleminde sonsuz farklı tada sahip olması gerekirdi.

İçine yabancı madde girmediği sürece değişmez

donma/erime esnasında sudaki çözünmüş oksijen miktarı değişiyor ise tad değişebilir. ama büyük fark yaratmayacaktır.

normalde değişmez ama nofrost dolapların buzluklarında oluşan bir koku var muhtemelen o koku suya siniyor.

pet şişe suları buzluğa atıyorum hızlı soğusun diye, sonra unutuyorum. Buzdolabına indirip çözüldükten sonra içince tadı farklı gibi geliyor.
Ya pet şişe'nin tadı geçiyor bir şekilde ya da psikolojik olarak tadı farklı hissediyorum.

Teşekkürler cevaplarınız için.

Bunlara gerek yok.

Bir ev beğenir pazarlık yaparsın, mesela 500 bin liralık bir ev, tapu fotokopisini bakana verirsin. Kredi başvurunu başlatırlar ve kredi çıkıp çıkmayacağı belli olur.

Atıyorum banka der ki 400 bin kredi verebiliriz 100 bin de nakitin olmalı, nakit işi son aşamadaki iş.

İş kesinleşirse banka dosya ve ekspertiz işlemlerini başlatır, siz de aracınızı satıp nakite çevirir peşinatı verirsiniz.

Bunları yazdıktan sonra fark ettim ki soru hiç nakitsiz alabilmekmiş :)

O da evine göre değişir, mesela 500 bine anlaştığın eve ekspertiz "600 bin eder" derse 500 bin kredi çekersiniz, nakite gerek kalmaz.

Ama bu dediğim zor ihtimal, genelde ucuz evlerde işe yarar, piyasa buna göre uygun değil şu sıra ve ekspertizler hepimizden iyi biliyor herşeyi.

Hiç peşinat vermeden sadece çektiği kredi bedeli ile bir kaç daire satmışlığım var müteahhit olarak.

öyle olmuyor o işler. Sıfır nakitle imkansız.Önce arsa ve arabana expertiz yaparlar, o exper parasını alırlar sonra alacağınız evin muhtelemen maksimum %70-80nine kadar kredi verirler

Sana şöyle bir şey lazım: www.akbank.com

arsamı ve arabamı satmadan ama onların sahip oldukları değeri de kullanarak bir ev sahibi olmayı planlıyorum. işin özü aslında bu. eskpertiz masrafları şunlar bunlar önemli değil.
yani 200 bin arsa 150 bin arabanın değeri, 350 bin olarak ben hesaplasam da belki banka 300 olarak değerleyecek. okey. ben de 500 bin kredi çekeceksem, kalan tutar olan 200 bine göre bir ödeme planı çıkar mı ?

onları nakit yerine sayıp sana 300-350 parayı tesis edip sadece ev ödemesi için kalan paraya kredi çektirsin diyorsan; olmaz öyle.

banka onları teminat olarak görür; ya sana faiz indirimi yapar ya da çekebileceğin kredi miktarını 300-350 kadar arttırır.

Bir cevap daha yazalım;

Sıkıntı şurada, yasa gereği bankalar evin tamamına kredi veremiyor. Oran önceden %70 şimdi %80 olmalı, değişmiş de olabilir 2 senedir daire satmadım.

Şöyle olabilir sizin iş, dairenin %80'i konut kredisi ile kredilendirilir, geriye kalan %20 nakit için de arabayı ipotek edip ihtiyaç kredisi alabilirsiniz.

Tamam anladım senin istediğin şu: www.akbank.com

Bu mümkün. Diğer evleri ipotekletip peşinatsız kredi alabilirsin.

birkaç gün içinde banka ile görüşüp bu işin olup olamayacağını öğreneceğim. sanıyorum, teminatlar sayesinde bir arkadaşın dediği gibi, faiz oranında bir indirime falan gidebilirler.

ikinci evimi sıfır nakit ile aldım, dolayısı ile bu durumun mümkünatı var. bahsedildiği üzere hem evini hem de araç veya arsanı ipotek ederek banka tarafından %100 mortgage kredisi çekebilirsin.

vampir akrep, peki senin yeni aldığın konut ne kadardı, ipoteklettiğin evin piyasa değeri ne kadardı ve ne kadarlık bir değer biçerek, sana nasıl bir ödeme planı çıkarttılar.

Bu konuda genellikle gözden kaçan bir detaydan bahsedeyim.

Banka konut değerinin %80 i kadar konut kredisi veriyor.

Ancak konutun piyasa değerinin değil tapuda kayıtlı değerini esas aldığı için baştan hesabı buna göre yapmanızda fayda var.

Geçen hafta almayı düşündüğüm 640 000 fiyatlı bir ev için banka 200 000 kredi veriyordu. %80 diye düşünüp yaya kalmayın.

tapudaki değerine göre mi ? yoksa kendi yaptırdığı ekspertiz değerine göre mi ? tapudaki değer üzerinden kredilendirmeye gidilecekse, işler değişir. zira kimse tapudaki değeri reel değer üzerinden göstermiyor

tüm özeller sağlık bakanlığı tarafından 250 liraya sabitlendi diye biliyorum.

O dediğinizi sanırım son aşamadaki mülakat öncesi liste şeklinde asıyorlar. Ben itü yl için başvurmuştum 2014 senelerinde

Kvkk'dan dolayı yayınlanmıyor olabilir.

açıklayan çok okul var da, ben genel olarak zaten ortalama başvuru puanlarını merak ediyorum

bu reçeteye gözüne soktuğuna değmez

Üşenip elinizi sabunla iyice yıkamadan kesinlikle lens çıkarıp takmayın.

Gözünüze uygun lens marka modelini bulana kadar değiştirin. “Lens böyle çok konforsuz bir şey herhalde” diye düşünüp kötü uyuma sahip lensleri kabullenmeyin.

Göz kuruluğu probleminiz varsa hiç başlamayın ya da suni göz yaşı gibi şeyleri sürekli kullanın.

Lens suyunu çok defa kullanmayın, yenileyin. Elinizde yoksa 2. Kez kullanmanızda çok bir zarar yok tabi.

Gece lensleri çok konforludur ancak çıkartmadan uyudukça göz kuruluğu artıyor.

Solüsyon seçerken şu tablodaki uyuma göre hareket etmeniz iyiğiliğinizedir: encrypted-tbn0.gstatic.com

Gözünüz mikrop kaparsa panik yapmayın. eczaneye gidip sorun, bir antibiyotik damla vereceklerdir.

Alırken lens çapına çok dikkat edin. “Sizin çapınız yok bir büyüğünü verdim” derse bir ayakkabı gibi gözünüzden lens çıkabilir. Büyük olacağına küçük olsun daha iyidir. Tam olanı varsa zaten onu alırsınız.

Alışana kadar 1-2 lens takımı heba olabilir. Ve lensi her başarısız denemenizden sonra tekrar solüsyona batırıp çıkartın, kuru kalmasın. Lense tırnaklarınız uzunsa baskı uygulamayın. Lensi idareliğen normal suyun içine koymayın. Koyduysanız dahi tekrar solüsyona bırakmadan kullanmayın.

15 senedir lens kullanıyorum hiç sorun yaşamadım ama bu numaraya değil lens gözlük bile takmam :)

illa alacaksanız korkacak bişi yok düzgün lens suyu seçin biotrue kullanıyorum ben bir tane daha çok güzel lens suyu var adını unuttum sonra yazarım lazım olursa. Lens suyunu cogu ınsan onemsemez fakat göz konforunda büyük rol oynar. Sabah takılır akşam yatmadan evvel çıkarılır. lens satan site dolu piyasa ozelden onu da onerebilirim reçetenizi yükleyip sipariş vereceksiniz eve gelecek. ilk başlarda takma çıkarma işi eziyet olabilir.

@Eksiduyuruhesabim

Reçetenin üst kısmında "Kontakt Lens Reçetesi" yazıyor. Gözlük ve lens numaraları farklı mı oluyor? Bu doktor ne verdi bana gözlük numarası mı?

Bu arada benim numaramın çok düşük olmaması gerek çünkü baya baya birkaç metre sonrasını bulanık görüyorum. Bu adam yanlış mı yazdı reçeteyi acaba?


Reçetenin tamamı bu şekilde: ibb.co

en rahat lens bile gözlükten rahat değil. İlk taktığınızda rahatsız etmiyor ama 8-10 saat sonra göz kuruyor artık. Bir de bunu bir gün yerine her gün yaptığınızda git gide daha rahatsız edici oluyor. Ben şöyle yapıyorum: Günlük lens alıp gözlük takmak istemediğim günlerde takıyorum. Evdeyken gözlük takıyorum. Seyahate, sinemaya vs. gideceksem lens takıyorum o günlük. Ki numaralarınız da küçük bence lense çok heves etmeyin. Günlükler bu bakımdan iyi oluyor aylık lensi her gün takmayınca ziyan olacakmış gibi hissediyor insan bütün ay takıyor aynı lensi.

@msb
Evet, göz çapı(dia değeri) olması lazım. Sizin 8.8 mesela. Ayakkabı numarası gibi göz çapı var. Lensin eğriliğine göre giyyorsunuz. Ama reçetede bir eksik yok sanırım

Sadece genel bir bilgi: Port yönlendirmesi yaptığınız uygulama eğer o portu dinlemiyorsa veya uygulama açık değilse; web üzerinden port açık mı diye sorgulama yaptığınızda port kapalı görünür.

Evet fakat örneğin FTP server kurulu olmamasına rağmen 21 numaralı FTP portu açık görünüyor. Çok hakim olduğum bir konu değil. İhtiyacım olan uygulama komut isteminde çalışıyor, çalıştırdığım zaman ilgili portu dinlemeye başlıyor fakat time out olup kendini kapatıyor. Acaba ben mi bir yerde hata yapıyorum? Uygulama çalışırken port sorgulama yapayım bakalım ne yapacak.

Selam,

Her şeyi doğru yaptığınız senaryoda aklıma bir tek şey takıldı. Eskiden CGNAT pek yoktu. Şimdi çok yaygın kullanılıyor. Bu durumda sizin nat'ınız çalışacak mı bilemedim/deneyimlemedim açıkçası. Bunu bir araştırmak mantıklı olabilir.

edit:sabit ip kısmını atlamışım. Bu durumda dediğiniz gibi standart bloklu sanırım. Bireysel kullanıcıların dışarıya hizmet vermesini istemiyor olabilirler.

Evet ya superonline tarafında problem var ya da router dandik. İlgili portu dinlerken açık görünüyor, bu durumda superonline tarafında problem yok gibi ama bendeki uygulama o portu dinlerken açık görünmüyor. Uygulamada da sıkıntı yok, o tarafı da ayrıca test ettim. Bence Router sıkıntılı ama emin olacak kadar teknik bilgim yok, operatörü değiştireceğim en temizi.

Son bir fikir daha geldi aklıma. Cihazı bridge mode'a alıp deneme yapsanız anlayacaksınız esasında olayı. Modemi komple devreden çıkarıp wan ip'yi bilgisayarına alın?

Bridge moda almam için root erişimi gerekiyor sanırım, o kapıyı da kapatmışlar :(
Normalde WAN ayarlarının olduğu menüde bağlantı tipini değiştirebilmem lazım ama sadece pppoe görünüyor.

Anladığım kadarıyla TR69 benzeri bir protokolle uzaktan root şifrelerini değiştiriyorlar. Eğer aradaki bağlantı clear text ise enerjiniz ve teknik merakınız varsa araya girip paketleri capture edip şifreyi bulabilirsiniz. Ama bu kadar emeğe değer mi bilemedim :(

@konetsu statik ip’m var.

@net flanders valla uğraşmayacağım, operatör değiştireceğim en temizi.

Superonline modemde port yönlendirmesi yapılsa da dışarıya açılmıyor. Ortak ip kullanırken CGN havuzuna atabilmek için yapıyorlar. Güvenlik kamerası kullanamıyordum bir zamanlar bu sıkıntıdan dolayı.

Çözüm yolu ise müşteri hizmetlerini arayıp teknik destekten istediğin portları açtırmak.

0.
Gün içinde de sıkmıyorum.

Hafif alakasız ama hayatım boyunca 5-6 kez dişlerimin unufak olduğu kırıldığı rüyalar gördüm.

kullandığım ilaç yapıyor. bazen gün içinde fark ediyorum 3.

uyurken her zaman olmuyor. 3-4.

5
Evet. Delicesine sıkıyorum. Gece de kendi dişimin sesine uyanıyorum. Çocukluğumdan beri böyle.

3 veririm sanırım. bazen sabahları sıkmaktan biraz ağrıdığını hissederek kalkıyorum.

5

0

0

5. insanlar aynı odada yatamıyorlar, çok rahatsız ediyormuşum.

0-1 arası

5
bunun için dişlik yaptırdım. takınca midemi bulandırıyor. kullanamıyorum. sorunu nasıl çözeceğim bilmiyorum. çok iğrenç bir durum. yüzüm, başım, çenem hep ağrıyor. bu diş sıkma olayı yüzünden.

3
Bazı sabahlar çenem ağrıyor öyle anlıyorum bir de dişlerimde aşınma olmuş. Gece plağım var, kullanmıyordum ama başlayacağım yine. Bir de çene botoksu yaptıracağım önümüzdeki ay.

Uyurken bazen fark ediyorum ama genelde hep sıkıyor muyum bilmiyorum o yüzden bi şey demeyeyim.

Ama günlük hayatta hemen her an sıkıyorum, hatta duyuruyu okurken de sıktığımı fark ettim. Ayrıca stresliyken dilimin kenarını kemiriyorum daha da kötüsü. Bununla ilgili doktora gitmeyi düşünüyorum.

Uyku plağı aldım seneler önce bi kere ama çok konforsuz geldiği için gece uyanıp çıkartıp uyumaya devam ediyordum farkında olmadan.

dönem dönem 5 dönem denem 0. köpek dişlerimin uçlarını fena şekilde yonttum gıcırdatmaktan

4-5 diyeyim
gün içinde çok sık farkediyorum gece de gıcırdatma oluyormuş bir kere botoks denedim çok yaramadı ilk etapta ikinciye gitmedim

5- Dişimle beraber çenem boynum ve omuzlarım bile kasılı oluyor çoğunlukla. Kendime hatırlatıp gevşetmeye çalışsam bile başaramıyorum.

Gün içinde de fark ettiğim oluyor o nispeten daha az 3-4

Stresli, kaygılı, depresyondayken 5 normal zamanlarda 2

yapiyormusum bunu, dis doktoru farketti. ben farkinda degilim.

şurdan: www.memurlar.net

özet: 20 saat derse girerse 6000 falan

bunun dışında

haftada 20 saat ders ve 1 gün nöbet tutsa

20-15= 5 saatlik ek ders
20*0,1=2 saat planlama
1 günlük nöbet=2 saat nöbet ücreti
rehberlik yaptığı sınıf/kulüp varsa 1 saat onun ücreti

haftada toplam 10 saatlik ek ders ücreti alır. 18-20 lira civarı ek ders ücreti. haftada 180-200 lira maaşına eklenir.

dyk kurslarının 1 saati 2 ek ders sayılır.

yüksek lisan ve doktora yaptıysa ek ders ücreti fazla ödenir. (sanırım sırasıyla yüzde 7 ve 20)

engelli öğrenciye özel ders veriyorsa her saat için yüzde 25 artırımlı ek ders alır.

akşam ve hafta sonu ek dersleri artırımlı ödenir. (sanırım yüzde 25)

sınavlarda gözetmenlik yaparsa (bunun çıkması biraz zor) 150-200 lira alır.

eylül ayında 1350 lira ödenek alır.

1 gün rapor alırsa o günkü dersi kadar ek dersten olur.

Ek ders ayrı hesaplanır.
Bahsettiğiniz öğretmen aşağı yukarı artı eksi 5800-900 civarı alır. Çocuk yaşları, sendika üyeliği, bes, gelir matrahı vs bir çok değişken mevcut. Ben ortalama bir hesap çıkardım.

Ek ders ve nöbetler, girdiği ders sayısına, tuttuğu nöbete, kursu olup olmamasına göre ayrı şekilde hesaplanır. Net sayılar varsa yaklaşık sonucu www.ozkansoft.com bu linkten hesaplayabilirsiniz.

Anacağım 35 yıllık öğretmen, 5-7 arası alıyor. Ek dersti sıvan görevleriydi falan derken değişiyor. Detayları çok bilmiyorum.

Ben 1 yıllık mühendisim, 6-7 arası alıyorum çok saçma :( Bu kadar dengesizlik olmamalıydı sanki.

Uzman öğretmen vs. gibi değişkenler de mevcut. Hatta eşi çalışmıyorsa eş yardımı da ekleniyor.

Tesekkurler, ben bi sekilde ek ders fln 9-10a getirebilir diye dusunuyordum ama anlasilan ozel ders vs yoksa imkansizmis bu rakamlar

www.ozkansoft.com

Paket paket doğranmış soğan alın derim. 2 baş sarımsak alın, hepsini soyup açılır kapanır buzdolabı poşetine koyup kaldırın. İstediğiniz zaman suyun altından geçirip ezebilirsiniz. Bezelye ve fasulye dönemi ne durumda tam bilmiyorum, bitmediyse onlar olabilir. Köfte yapıp atılabilir. Bolca haşlanmış nohut ve kuru fasulye saklayabilirsiniz.

kislik olarak bilmiyorum ama yemek olarak bizim stok kofte ve mantidir. ozellikle manti cok pratik oluyor

Taze fasulye yemegi
Bamya yemegi
Haslanmis nohut, bakliyat

Köfte +1
Bol bol yapıp koyun, çıkarıp pişirmesi çok pratik olur. Yalnız birbirlerine yapışmasınlar diye buzdolabı poşetlerine tek sıra yerleştirin, araya kağıt vs konsa bile üst üste koyunca yapışıyorlar. Ya da bir tepsiye (altına kağıt ya da poşet koyup) dizerek dondurun önce, donduktan sonra saklama kabına alın, o zaman yapışmazlar.

@whoosie'nin söylediklerine ek olarak buğday haşlayıp koyabilirsiniz, çok güzel doyurucu salatalar yaparsınız ya da çorbalara vs.

Mercimek çorbası, balkabağı çorbası vs gayet güzel dayanıyor buzlukta. Çorba yapıp ufak porsiyonlar halinde dondurabilirsiniz. (Tarhana da dondurulabiliyor ama zaten hazır çorba gibi piştiği için gerekmez herhalde.) Sadece krema koyduğunuz çorba varsa kremasız dondurun, çözülüp ısıtırken eklersiniz.

Patatessiz sebze yemeklerinin neredeyse hepsini dondurabilirsiniz. (Patates donup çözülünce sevimsiz oluyor.)

hasşlanmış nohut ve kuru fasulye. yemek yaparken soğanı kavurup bunu atınca 10 dakikada oluyor

Porsiyonlara ayrılmış tavuk ve köfte.
Yufka içine biraz çeçil peyniri sarıp sigara böreği dondurabilirsiniz.
Ayrıca dilimlenmiş muz stokluyorum. Yeri gelince farklı meyve parçaları ve sütle blenderdan geçiriyorum.
Fasulye, bamya hepsi hazırlanıp dondurulabiliyor.
Ben yapmıyorum ama kıyma harcı hazırlayıp donduranlar var.
Tüketiyorsanız mantı.
Haşlanmış baklagiller.

annemle birlikte kasa kasa domates alıp kış için kavanoz içinde soslar hazırlıyoruz. bununla birlikte barbunya, bamya, bezelye vs de alıyoruz. yemek yaparken soğan doğrayıp üzerine de bu domates sosu ve atıyorum barbunya koyuyoruz yarım saatte yemek hazır oluyor.

bu domates soslarıyla domates çorbası ya da menemen de yapıyoruz.

bir de genelde herkes yeriyor ama şu bimdeki dondurulmuş uskumru vs iyi. balık vs de hemen şipşak pişirebilrisiniz. annem bir de ekmek kurutup toz haline getiriyor şinitzel yaparken kullanmak için.

kuru fasulye ve nohut zaten her zaman var onu zaten her dönem bulursunuz.

annem haşhaşlı gözlemeler yapıp dondurur. katmer yapıp dondurur. mantı yapar dondurdur. kol böreği koyar.

Yaprak sarıp koyun, çıkar pişir oh. Biber dolması vb de olur. Kışın haşlamayı çok yapıyorum. Sürekli bir gerdan pişirme aşaması oluyor, onun gibi ön pişirme isteyen et vb. Kemik, et suları da saklanabilir. Sebze ve balik çorbasında kullanmak üzere küçük doğranmış sebze dondurabilirsiniz.

İçli köfte dondurup koyabilirsiniz mis gibi yeniyor.

kırmızı kapya biber. ister közleyip, izster jülyen doğrayıp. yeşil ve sarı biber de doğranabilir aynı şekilde.
patlıcan közleyip kaldırdık.
domates kaynatıp poşetlere koyuyoruz ayrıca.
kıymaları sulu köftelik olarak hazırladık. ayrıca normal köfte olarak da.
bezelye ve barbunya depoladık deep freeze için.

ultra kurtarıcı oluyorlar. hele ki bebekli aile için.

@biven içli köfteyi aşeriyorum aylardır nerden bulup koyucam bilmiyorum:((

yaylanın hazır haşlanmış bakliyatları var, pratik onlarda sotklayın bence, buzluğunuz küçükse yerden tasarruf edersiniz.
+1 köfte dondurabilirsiniz +1 hamburger köftesi tabii (refikanın hardallı pekmezli tarifi güzel baya)
küp küp doğranmış tavuk koyabilirsiniz, sotelik hazır oluyor
ben fırında pide veya lahmacun yaptırıp iki iki onlardan da donduruyorum, tost makinasınıda ısıtınca şipşak oluyor
sebze çorbası karışımı hazrılayıp birer çorbalık paketliyorum (kabak, havuç, kereviz vs rendesi karışımı)
sigara böreği veya tek tek gül böreği gibi börek yapılabilir +1
mercimek çorbası donduracaksanız içinde patates olmamasına dikkat edin donup çözülünce pütürlü garip bir yapıya dönüşüyor.
+1 pişmemiş sarma veya dolma da konabilir
annem bamya soğan domates (çiğ) üçlüsünü tek yemeklik hazırlayıp koyuyor çıkarıp pişirmek kalıyor sadece, tavsiye ederim. taze fasulye de aynen yapıabilir. iki taze anne arkadaştan duyduğum kadarıyla bamya yenince çocuk rahatsızlanıp uyumayabiliyormuş, siz yine de dikkatli tüketin.
+1 hazır doğranmış soğan veya siz doğrayıp koyun, çook kurtarıcı oluyor
kek pişirip atabilirsiniz, çıkınca gayet tazeliğini yapısını koruyor
izmir köfte yapılıp pişmiş halde konabilir
fırında makarna da pişmiş halde konabilir, çıkınca iyi oluyor.

bir de instagramda @zeynepinharikalardiyarı diye biri vardı o da doğum öncesi benzer bir hazırlık yapmıştı buzluk için eski postlara bakılabilir, kesin başkaları da vardır, denk gelirsem editlerim

@ruz çok çok teşekkürler detay detay yazmışsınız<3

Trifaze: 3 faz sanayi gibi elektrik
Monofaze: 1 faz ev tipi elektrik

Güneş paneli de alacağınız motorun talep edeceği güçle alakalı. 3hp motorun sağlayacağı güç mesela bunun kayıpları falan var o da eklenip giriş gücü var. Çok da artmaz ama bileğin olsun.

Hocam bu faz işlerine teknik olarak girersek işin tadı kaçar. :)

Faz dediğin şey bir dalga. En basit tanımla; Belli bir zaman aralığında (t) bir noktanın (x) bir eksen (Y) üzerinde yer değiştirmesi.

Üç fazlı sistemlerde 3 sinüsoidal dalgadan oluşur. Her faz arasında 120 derece vardır. Genelde endüstriyel ortamlarda tercih edilir.

Motorlarda 3 fazlı ve 1 fazlı olabilir. 1 fazlı motorlar daha çok küçük güçler için üretilir 0,75-7,5 kw aralığında gibi düşünün.

Motorların dönebilmesi için içlerinde bir manyetik alan oluşması gerekiyor. Bunun için de her faza bir sargı olması gerekiyor. 1 fazlı motorlarda 1 sargı olursa manyetik alan oluşmayacağı için içinde bir de kondansatör olur veya yardımcı sargısı olur. bu detayları bilmesenizde olur. : )

Yani küçük güçler için 1 fazlı motor kullanmak maliyet açısından avantajlı.

Dalgıç pompa seçimi için önce ne yapmak istediğinizi net bilin.

Yani su kaç metreden çıkarılacak. Suyu ne kadar bir kot farkına basacak, pompayı kaç metre derinliğe yerleştireceksiniz. Saatte kaç ton su pompalamak istiyorsunuz?

galiba en temiz yolu projelerini dockerize etmen olacak. yeni başladığın projede de docker conf hangi versiyonda çalışacaksan ona göre düzenlemen gerekecek. böylece herhangi bir versiyon arası switch falan yapmana gerek kalmayacak. hangi projede çalışacaksan dockerini ayağa kaldırıp devam edeceksin. docker ilk build süresi biraz uzun sürer ama kafan rahat çalışacaksın bu sayede.

hala calisiyor mu bilmiyorum ama: github.com

docker bence de daha rahat olur.

docker ogren, docker cok kafani acarsa vagrant kullan.

pisi pisi bentonit kum

Clean Paws ince taneli pudralı kedi kumu. 25 TL/10 Lt.

Silica kumların kedilerin sağlığına zararlı olduğu söyleniyor bu arada.

Proline güzel.

üstüne para verseler bile silica kullanmamanızı tavsiye ederim. proline bence de güzel ama kedim birkaç kez hapşırınca rahatsız oldum, orga kitty'nin mısır koçanlı olanına geçtim, uzun bir süredir kullanıyorum, acayip güzel.

Evercleani oneririm. Pahali ama cok kaliteli

silika kum kullanmayın, kedi için bentoitten kat be kat zararlı olduğu söyleniyor, pelet kum karıştırıp oranı azaltarak tamamen pelete geçebilirsiniz kullannalar çok memnun kokusuz kolay kullanımlı kedi sorun çıkartmazsa inanılmaz kolaylık

ps. illa kum dersenizde proline EXTRA olanı hem tozsuz hemde iyi topaklaşıyor

kedinizi silikozis yapmak isterseniz silica kum kullanabilirsiniz. onun yerine vancat aktif karbonlu bentonit kedi kumu kullanmak daha iyi bir çözüm olabilir.
aktif karbon önemli. kum temizlerken koku kökenli burun hassasiyetini (!) azaltıyor.

9 aylık kedili hayat tecrübemde çeşit çeşit kum denedim. catwalk, proline, vancat, prime, paticat, ak kum. hepsi bentonit, hepsi kokusuz. içlerinde en memnun kaldığım, en güzel topaklaşıp en az tozutan, fiyatı da uygun olan migros'larda satılan ak kum.

vancat de iyiydi ama hem pahalı, hem de bi ara bulunmaz oldu. onun yerine prime verdiler, paticat verdiler, topaklaşması kötü, tozutması kötü, hiç beğenmedim.

bi de yine migros'tan aldığım catwalk var. kediyi sahiplendiğimde ilk aldığım kum oydu. çok güzel topaklanıyordu ama herif de daha küçüktü, azıcık işiyordu. kakasını bahçeye yapıyordu. iyi gibiydi. şimdi eşşek kadar oldu, yumruk kadar çiş topağı, kolum gibi kaka topağı topluyorum. yine aldım denemek için, daha sıra gelmedi. deneyince onunla ilgili düşüncelerimi de yazarım.

kullanmayın, zararlı dendiği için silika hiç kullanmadım. silika dediğimiz galiba şu elektronik aletlerden çıkan, üstünde "do not eat" yazılı ufak paketlerdeki nem alıcılardan. bana pek sağlıklı gelmiyor.

Yok.

aşı olmasaydın eğer antikor testi ile çıkabilirdin ama cevabına göre "yok"

Yeminle kaç gündür aklımdaki soruydu. Telefonların beyni okumadığını nasıl iddia edebilirsiniz, hadi ispatlayın :)

Latife bir yana aynı durumun aşısız halini merak ediyorum ben de, o yüzden kaynak yaptım soruya kusuruma bakmayın.

Aşılardan çok önce baya uzun süren değişik bir grip geçirdim, etkileri çok uzun sürdü. Test yapma dönemi geçmişti o yüzden pcr yok ama elimdeki tek ölçülebilir veri o bir iki ay içinde crp bakılmıştı. Bu veri iş görür mü?

Adımı da hilal sayabilirsiniz :))

hayır @gabe h coud

"benzin alışverişi yapıyormuş gibi" dedim, karttan 1 litre benzin ücreti çektirip positive card'ımı okutturup; hiçbir şey almayacağım :)

İlla parayı ödemen gerekiyor mu? market kartı gibi bir şeyse başkasının yakıt alımı için geçsinler, rica edersin.

illa yakıt mı almak lazım? marketten su falan alsan?

@sutlu nescafe: yok, olmuyor. yakıt olması gerekiyormuş :)

Şişeyle mazot al. Mazotta yasak yok.

Tckn vererek mazot alabilirsin bidona.
Onu da motorcu birine ver zincirini silsin :)

artık e devlet üzerinden yapılmıyor mu iptaller. sorun çıkacağını sanmam

evet kolay

Daha önce iptal ettiğim aboneliğim var, hala da 4 aboneliğim var.

edevlet uzerinden iptal ettim yeni. kolay. sadece bir dilekce yazip fotografini yuklemek gerekiyor.

üç beş dkda iptal ettim ben.

Okul e-mailleri kapanmıyor ya bildiğim kadarıyla. Belki okula göre değişiyordur da benim biri Tr’den diğeri Abd’den 2 okul e-mailim haka aktif.

okul emailini kapatmıyorlar benimki 10 senedir aktif

notion var, github vardı sanırımm, apple music spotify ıvır zıvır (gerçi spotify belge isityordu)

Okul emailim kapanmadı, İTÜ mailimi hala kullanıyorum

Github education pack bayagi sey var.
Azure/gcloud/digitalocean stuff
Intellij
Unity Pro
Spotify
Office + Onedrive + Windows
Autodesk
Bir aralar Spotify + Hulu + Showtime $5 idi öğrencilere
Fanatical'da ufak bir indirim var

mubi

Bazıları yıl sınırı koyuyordu. Atıyorum 4 yıl süresince kullanabilirsin falan.

Daha geçen ofise aldılar. Basit ama sessiz, sakin bir set istiyorsanız işinizi görebilir: Philips SPT6314.
160 TL civarında.

şu an kullandığım, logi K540
fiyatını bilmiyorum ama memnunum
amam budur, www.akakce.com
www.hepsiburada.com

Logi MK345 de güzel bi seçenek. Biraz daha hesaplı düşünürseniz.

Bir de Microsoft Wireless Desktop 2000 olabilir. Microsoft'un donanımları da çok kaliteli oluyor.

Logitech MK850 almıştım birkaç ay önce. Mouse tam istediğiniz gibi. Klavye gayet sessiz (daha sessizleri mutlaka vardır). Baya memnunum ben. n11 fiyatı şu an 680 yazıyor ama belki daha ucuzları diğer mağazalarda vardır.

Logitech mk295 klasik görünüm, medya tuşları, sessiz klavye-mouse, uzun pil ömrü, siyah-beyaz renk tercihi, nispeten uygun fiyatı 300₺ civarı.

(Lise biyolojisi)

İkinizde de mavi kodu olmasaydı, çocukta mavi renk olmazdı. Kahverengi baskın gen.

Bilimsel olarak çocuğunuzun mavi gözlü olma olasılığı %12di. En yüksek ihtimal ise kahverengi olmasıydı. Fakat olmamış. Bu durumda böyle bir iddiada bulunmanız matematiksel olarak yanlış olur

Edemezsiniz. Ama "niye lan, genlerin yarısını ben verdim!" diye çirkefleşebilirsiniz :))

kahverengi yeşile, yeşil de maviye baskın. mavi her zaman çekinik yani.

şu tabloda gösterilmiş.

www.johnoconnor.co.nz

yeşil+kahve durumunda mavi olma olasılığı %12.5 iken mavi+kahve durumunda %50'ye çıkıyor. ikinizde de mavi alel varmış, bir şekilde 1/8 olasılığı tutturmuşsunuz :D

Edin canikom, o genlerin yarısı sizin :)

Eğer kahverengi olsaydı o zaman göz rengi benden gelmiş diyebilirdiniz. Çünkü onun gönderdiği gen geçersiz/çekinik kalacaktı, sizinki iş yapacaktı.

Ama bu durumda ikinizden gelen mavi göz geni beraberce belirlemişler bebişinizin göz rengini.

Benden geldi demeniz doğru olmaz :D

Göz renginde lisede öğretilen klasik genetik hesapları geçerli değil. Annem babam yeşil gözlü, biz 4 kardeşiz. 2 si renkli, 2si kahverengi gözlü. Bu durumda sütçü teorisi ortaya atılsa da kahveringi gözlülerden biri benim ve gözlerimin şekli, yüzümün şekli, elim, ayağım annemin kopyasıyken, burun, kafa şekli ve dudak babamın kopyası.
Sonuçta hersey iki taraflı ortak ama mavi gözler benim aileden diyebilirsiniz.

okul ondokuz mayıs üniversitesi. anabilim dalı yok hocam yani aslında bilim sınavı genel olacak. genel biyolojiden soracaklar. yani tahminim, botanik, ekoloji, hücre biyolojisi, genetik alanlarından yüzeysel sorular soracaklar. ama işte benimkisi hep tahmin.

bu arada o sınava ben gireli epey oldu. benim zamanımda kısa kısa tanım cevaplar içeren çok sayıda soru şeklinde sınav yapmışlardı.

Edit: hocam şu çıkar bu çıkmaz şeklinde konu başlığı verdiğim cevabımı sildim özellikle. istemeden sizi yanlış yönlendirmiş olmayayım diye lakin dediğim gibi ben bilim sınavı göreli epey oldu. ardımdan sallamış gibi başlık vermek doğru olmaz diye düşündüm.

Bu tarz demişim linki unuttum:

i.hizliresim.com/6cnl1y0.jpg

Link tıklanmıyor :/

www.network.com.tr

ty.gl

Reddit -> r/kazakhstan

Özellikle bir ilginiz yoksa bence kazakçayı boşverip rusça öğrenin. Herkes rusça biliyor zaten.

15 beklemeni öneririm. İtiraz siteleri dolsun. Sonra müşteri hizmetlerini ararsın.

15 gün*

jag.journalagent.com

Bunu egitimsiz toplumlara anlatmak imkansiz, egitimliler bile zor anliyor. Anlamayan doktorlar bile var.

Cogu kisi "%95 etkili" bir asi = asi olan 100 kisiden 5'i hasta olacak diye anliyor ama oyle degil.

bir toplulukta normalde hasta olacak kisi sayisini %95 dusuruyor demek.

Yani mesela 100bin kisi var diyelim. Covid bunlardan 1000'ine bulasacak ve semptomatik hasta edecek asi olmasa (%1) diyelim.

Asi testi sonucu diyor ki ben bu %1'i %95 dusururum. Yani ayni toplulugun %1'i yerine %0.05 kisi semptomatik hasta olur. Yani 100bin kisilik bir populasyonda 50 kisi.

1000 kisi yerine 50 kisi hasta olur diyor.

Bu "asi olan 100 kisiden 5'inde ise yaramayacak" demek degil.

Bir populasyondaki semptomatik hasta sayisini aşısız bir topluma kiyasla %95 dusurecegim demek.

Bu rakamlar uzerinden de, mesela asi olmasina ragmen semptomatik olan o 50 kiside hastaligin seyri (ölüm oranı) ayri istatistiklerin konusu.

"asi yuzde x koruyor" vs gibi bir sey yok tabii, ama dogrusunu anlatsan da halk anlamayacak. anlatmakla gorevli olan kisi bile anlamiyor. o yuzden anlatamiyor.

A hastalığı 100,000 kişiden birinde görülüyor diyelim. X ilacı bunu 10,000,000'de bir yapsın. bu ilaç sizi yüz binde bir riskten on milyonda bir riske götürüyor. 1 - [(1/100,000)/(1/10,000,000)] formülüyle %90 etkili denir. relative risk reduction.
sorarsanız mevcut riski oransal olarak çok azaltmıştır. reklamda bu sayı kullanılır.

ancak zaten çok küçük bir riski çok azcık daha küçültmüştür. %0.001'den %0.00001'e gitmişsinizdir. risk mutlak değer olarak %0.099 azalmıştır. yani yüzbinde bir olan riski zaten on milyonda bir yapmak çok da övünülecek bir iş değildir bence.

burda şuna bakılır 1 kişiyi kurtarmak için kaç kişiye ilaç vermek gerekir. bizim örnekte 100k kişi oluyor bu. sayılar çok uçuk olduğu için :) böyle bi hastalık, ilaç, var mıdır bilmem.

bu rakamı covid aşısı için kim nasıl hesapladı onu bilmiyorum. vaka sayılarını kullanmak doğru değil çok fazla kişi haberi olmadan geçiriyor. ben covid olduysam, sabah uyanınca biraz ağrım vardı öğleden sonra geçti o gün olmuşumdur. test falan da olmadım. vaka yerine durumu ağır hastaları saymak gerekir bence de onu kim nasıl sayacak? allah kerim diyelim.

Bu rakamlar covid asilari icin test asamasinda hesaplandi. Bir gruba placebo, bir gruba hakiki aşı verildi ve topluluklardaki hastalik oranlari eldi edildi.

aslinda 2 farkli rakam veriliyor, biri efficacy, biri effectiveness. efficacy test asamasinda elde edilen oranlar, effectiveness ise gercek hayatta gorulen oranlar.

bir cok ulke hem semptomlu vakalari, hem orta siddet, hem agir hastalik hem de ölümleri takip edip raporluyor. en temiz veri israilden geliyor bence cunku en erken onlar asiladilar, buyuk bir orani asiladilar ve gorece kucuk kontrol edilebilir bir laboratuvar olarak dusunulebilir.

Zaten deney asamasinda da acayip dandik bir olcum yaptilar.

Grubu ikiye ayirip bir tarafa placebo verdiler digerine asi.
Sonra siz gidin dolanin virus kapin bakalim dediler.

Atiyorum belki grubun yarisi asiliyim diye it gibi gezdi belki yarisi korktu evden cikmadi.
Sonra o grupta virus kapanlar arasinda su kadar kisi diye sayip acikladilar.
Normalde kontrollu deney icin adama virus spreylemek lazimdi.

Deneyde zaten buyuk sayilara ulasmadiysan anlamli bir yuzde cikmazdi ama acele etmeleri lazimdi. %90 kusur deyip gectiler.

işi bu olan bilim insanlari deneyler ile ilgili potansiyel istatistiki sapmalarin farkindalar. sokaktaki adamin bile aklina gelebilecek potansiyel hatalar sapmalar onlarin da aklina geliyor haliyle. bu potansiyel problemleri minimize etmenin yollari var.

sonucta gercek hayattaki etkinlik deneydeki etkinlikten cok farkli cikmadi hic bir (cok kullanilan) aşıda bu sebeple. Hepsi hata barlarinin icinde.

ha zaten mrna asilarinin ozellikle, istatistiki olarak yetkinliklerini ispatlamalari icin cok advanced bir istatistik bilgisi de gerekmedi.

tinyurl.com

asi / placebo olanlar nasil davranirsa davransinlar, veri en bastan cok acik. grafikte kirmizi pfizer asisi verilenler (kendileri ne olduklarini bilmiyorlar tabii), mavi placebo verilenler, y ekseni ise o gruptaki kumulatif hastalik sayisi. uzerinde S olanlar hastanelik olanlar.

insan davranislarindaki potansiyel degisim, denek sayisi ile bertaraf edilebiliyor en basitinden. denekler ve etkinlik aciklama thresholdlari da buna gore belirlendi zaten. o yuzden de asinin deney disi gercek hayat sonuclari faz3 deneylerine gore kayda deger bir sapma gostermedi.

Guzel soru. Gec olsun guc olmasin. Evet, yanlis ifade. Bizde ozellikle kafa karistirmak icin ceviri yapmak yaygin. Oyle denerek etkili/tesirli denmeye calisiliyor ve asi olmamaya (aslinda plasibo almaya) kiyasla azalan risk (vaka haline gelme) oransal olarak kastediliyor.

Farkinda degiller demiyorum zaten, aceleye getirdiler yeterince arastiramadilar.

O ilk cikan raporun bir kisminda asili grupta apandisit vakalari goruldugu yaziyordu. Bunu arastirmak lazim dediler ama bir yandan da butun dunya olmeye devam ediyordu basip gectiler asiyi. Apandisiti cozmek kolaydi sonucta.

Ha apandisit cikmadi miyorkardit cikti o da koronadan daha iyidir dediler.

Ferhan sensoy'un istatistik bilimiyle ilgili guzel bir lafi vardir.

- az miktari az miktar gecersen geberir gidersin zaten

yalniz atlanilan bir konu da herkes bu deneyler gruplar falan daha gecen ay yapilmis gibi konusuyor. bir yildan fazla oldu. asilanan sayisi inanilmaz buyuk bir data havuzu olusturdu coktan. ve bahsedilen rakamlar guncelleniyor elbette. mesela pfizer %95 ten %90 a falan dustu saniyorum cok incelemedim uc bes aydir.

yani evet acil kullanim izni denilen izinle birlikte daha az sayida ornekle varilan sonuclar kabul edildi kullanilmasi icin ama gecen bir yildan uzun sure sonucunda varilan sonuclar sayesinde de tam onay alinicak cok yakin zamanda zaten.

bunun disinda ilk soruya cevap yuzde bilmemkac etkili derken toplumdaki hastalanan sayisini yuzde bilmem kac dusuruyor demek ki zaten yukarida detayli aciklamislar.

10 dakikalık mail alıp mevcut mail ile değiştir. şifreyi saçma sapan bir şeyle değiştirince istesen de giremezsin. yani instagram kullanmadım ama üyeliğimin silinmesini istediğim sitelerde böyle yapıyorum ben.

aklında tutamayacağın bi şifre koyup sil. böylelikle girmezsin

çare düzenli spor.

İlginçtir ben hayatımdan şekeri çıkarmıştım. Yani çikolata, şekerleme, tatlı vb. kullanmıyordum ve yiyeceğim zaman ise meyve, havuç vb. yiyordum. Biraz sabrettim ve 2 hafta kadar sonra vücudum şeker istememeye, canım çekmemeye başladı. İlk günler istiyordum ama, bağımlı tepkileri gösteriyordu vücudum. Neyse işte, bu şekeri çıkarttıktan sonra adeta bir perde kalktı üzerimden. Daha az uykuya ihtiyaç duyuyordum, uyandığım zaman zihnim daha berrak oluyor ve çok daha dinç uyanıyordum. Bu arada ben miskin, uykulu biri değilimdir. Sersem şekilde uyanmam. Buna rağmen arada büyük bir fark olduğunu söyleyebilirim. Bence denemekte kesinlikle fayda var. Etkilerini birincil elden deneyimlemiş bir insan olarak söylüyorum bunu.

üsttekiler +1
2 türlü yol var
-sağlıklı yaşam(şekeri tüm karbonhidratları mimimuma indirmek, onun yerine, parasıyla kaliteli yağlar tüketmek;fıstık fındık ve spor;ekipman, salon, boş zaman para demek)
-sırasıyla aile hekimi: kan tahlili>iç hastalıkları: tiroid> göğüs hastalıkları: uyku kliniği

Dahiliyeye gidip kan testi yaptır bence. Şeker, b12 eksikliği, tiroid bozukluğu, demir eksikliği vs. çoğu şey sebep olabilir.

Yukarıdakilere ek klarak sigara kullanıyorsan o da çok etkiliyor. 3 günden fazla sigara içmeyince aradaki fark net anlaşılır.

Burnun tikalidir ama o senin normalin oldugu icin farkinda degilsindir.
Gece yeterince nefes alamayip yorulursun.
Kbb uzmani yorum yapar buna.

Üsttekilerin tamamı + yatak ve yastığınızın kontrolü, gerekiyorsa değiştirilmesi.

12-2 arası yatıyorum, 8.30-8.50 gibi kalkıyorum.
Mesai esnek ama 9 diyelim.
yataktan çıkıp yüzümü yıkayıp masaya oturuyorum.
genelde yetiyor gün içinde uyumuyorum hiç.

Kaçta yatıyorsunuz?
ertesi gün işe gideceksem 11-12 gibi yatarım, evden çalışacağım gün 2 gibi.

Kaçta kalkıyorsunuz?
ofis için: 4:45'te kalkıyorum. evden ise 7:30

Mesai başlangıç saatiniz nedir?
8:00

Evden kaçta çıkıyorsunuz?
5:30

Uyuduğunuz uyku yetiyor mu?
Evet. Çünkü haftada 1 gün ofis.

ayy anket en sevdiğim :d

Kaçta yatıyorsunuz? 12-1 bazen 2-3
Kaçta kalkıyorsunuz? 8
Mesai başlangıç saatiniz nedir? 9.30
Evden kaçta çıkıyorsunuz? 9
Uyuduğunuz uyku yetiyor mu? yes sir

12-1 gibi yatıyorum.
7.15'te kalkıyorum.
evden 8 gibi çıkıyorum.
mesai 10da başlıyor.
erken kalktığımda 24 saat uyumuş bile olsam uyku yetmiyor.

00:00
08:30
09:00
remote
evet

23.00-24.00 gibi yatıp 08.45 gibi kalkıyorum. Mesai 09.30’da. Uyku bana hiçbir zaman yetmiyor.

Kaçta yatıyorsunuz? 2
Kaçta kalkıyorsunuz? 8:45
Mesai başlangıç saatiniz nedir? 9
Evden kaçta çıkıyorsunuz? n/a
Uyuduğunuz uyku yetiyor mu? hayir

Kaçta yatıyorsunuz? 12-2 arası değişiyor.
Kaçta kalkıyorsunuz? 7:15-7:30 arası
Mesai başlangıç saatiniz nedir? 9
Evden kaçta çıkıyorsunuz? 8:40
Uyuduğunuz uyku yetiyor mu? Değişir. 12'de yatarsam evet ama dün 1:30 gibi yattim 5:30 saat uyudum uykum geldi yani işte.

Kaçta yatıyorsunuz? 11-12
Kaçta kalkıyorsunuz? 7
Mesai başlangıç saatiniz nedir? 8
Evden kaçta çıkıyorsunuz? 7.15
Uyuduğunuz uyku yetiyor mu? Pek sayılmaz, 2 yaşında bebe var

* Genellikle 12'den sonra.
* 9'dan önce kalkmam nadirdir. Zaten alarm ile uyanırsam acayip mutsuz oluyorum.
* Resmi olarak 9-10 ama kişiden kişiye göre değişiyor.
* Çıkmıyorum, remote.
* Kendi kendime uyanırsam yetiyor. Aksi halde öğleden sonra 3 gibi pilim bitiyor.

- Kaçta yatıyorsunuz?
23.00 ile 00.00 arası. Bazen sarkıyor.

- Kaçta kalkıyorsunuz?
Sabah kimin aldığına bağlı olarak sabah 6 ile 6.30 civarı.

- Mesai başlangıç saatiniz nedir?
8.00

- Evden kaçta çıkıyorsunuz?
Kimin aldığına bağlı. Geçtiğimiz haftada 7'de çıkıyordum. Bu hafta 6.40.

- Uyuduğunuz uyku yetiyor mu?
Psikolojime bağlı sanırsam. Keyfim yerindeyse yetiyor, değilse yetmiyor.

00.30
07.15
08.00
07.40
Evet.

yatış 11 gibi. çoluk çocuk rahat verse 10'da yatarım. erkenden uyumayı seviyorum.
6'da kalkış
7:20 evden çıkış
45-60dk bisiklet turu
8:30 iş başı
uyku tam yetmiyor gibi. 10'da yatabilsem süper olacak.

Ben:
22.30-23 arası yatıyorum.
7 de kalkıyorum
mesaim 9 da ama evden çalışıyorum.
uyku yetiyor.

Eşim:
22.30- 23 arası yatıyor.
6 da kalkıyor.
Mesaisi 8 de , 6.40 da evden çıkıyor.
uykusu yetmiyor.

Kaçta yatıyorsunuz? 23:30-24:00
Kaçta kalkıyorsunuz?06:15
Mesai başlangıç saatiniz nedir? 8:15
Evden kaçta çıkıyorsunuz? 6:50
Uyuduğunuz uyku yetiyor mu?

yetmiyor bazen yolda uyuyorum bazen evden çalışıyorum o zaman 8 de kalkıyorum böylelikle dengeliyorum.

Kaçta yatıyorsunuz? "1-5 arasi "
Kaçta kalkıyorsunuz? "7-8 arasi"
Mesai başlangıç saatiniz nedir? "9:30 gibi"
Evden kaçta çıkıyorsunuz? "8:30 gibi"
Uyuduğunuz uyku yetiyor mu? "genellikle evet"

Kaçta yatıyorsunuz? 12-1
Kaçta kalkıyorsunuz? 6-6:30
Mesai başlangıç saatiniz nedir? 8
Evden kaçta çıkıyorsunuz? 7:05
Uyuduğunuz uyku yetiyor mu? asla

8.50'de kalkıyorum. 1-2 gibi yatıyorum. evden çalışıyorum. uyku yetiyor.

iş günü 12-2 yatış, 6-7 kalkış. işten dönünce 2 saat uyuyorum.

12-12:30 gibi yatıyorum.
06:10 da kalkış. uyku iç yetmiyor

Ofise gideceğim gün 1-2 de yatıp sabah 6:50 de kalkıyorum.

Evden çalışacağım gün 1-2 de yatıp 8 de kalkıyorum.

Kaçta yatıyorsunuz?

23-01 arası. Nadiren dışına çıkıyorum. Genelde 00.30 falan ama

Kaçta kalkıyorsunuz?

8.00

Mesai başlangıç saatiniz nedir?

9

Evden kaçta çıkıyorsunuz?

8.45

Uyuduğunuz uyku yetiyor mu?

Ehh ama ben hep üşengeç ve uykulu biriyim..

Kaçta yatıyorsunuz? 1’den önce mümkün olmuyor.
Kaçta kalkıyorsunuz? 08.20’de alarm çalıyor ve uyanıyorum.
Mesai başlangıç saatiniz nedir? 09.00
Evden kaçta çıkıyorsunuz? Evden çalışıyorum.
Uyuduğunuz uyku yetiyor mu? Hayır malesef yetmiyor, hayatımda hiç yettiğini de hatırlamıyorum.

ahahah biraz önce bu video karşıma çıktı izledim.

Semti bilmiyorum ama babası ceo vs. maaşlı biri değildir bence. Maaşla 1.5m biriktiremezsin gibi geliyor bana.(sırf kızının arabası bu, evleri, kendi arabaları falan da vardır hepsi maaşla alınacak şey değil) İnşaatçı, şirket sahibi falan toplu paralar kazanan bir iş lazım bence.

Bir de benim son zamanlarda fark ettiğim şey, biz fakiriz, ülkenin bir kısmı için milyon liralar "elde edilebilir" paralar. Ne bileyim benim ailemin anadoludaki 2 evini satsak anca 1 milyon eder-belki etmez herhalde, millet 1.5 milyona kızına araba alıyor falan. Görünür olması da çok sıkıntı değil yani herkes çevrede bir şekilde görüyor gibi. Bu çocukların işi-arabaları da çevredeki esnafa göre az belki de.

Bu zenginlik mevzuu aklımı kurcalıyor çünkü geçenlerde bir arkadaşım kriptoparalardan kazandığı 25 bin lirayı çekerken gerilmişti çünkü 4 maaşı falan, devlet bir şey der mi diye korkuyor. Ama başka bildiğim biri yüz bin liralar çekip yatırıyor hiç korkmadan falan orantı çok bozuk. Bu al-satçı çocuklar da bir satıştan 10-20-30 bin kazanıyor belki, hatta böyle milyonluk arabada çok daha fazlasını kazanıyorlardır. Düz insan ayda 5-6-8 bin lira için çalışıyor mesela.

Muhtemelen girisimcidir babasi, kendi isyeri ya da birkac nesildir devam eden bir isletmeleri vardir.

Kiz biraz saf duruyor yalniz muhtemelen babanin servetini eritir.

Kiza araba isini biraz pissin gozu acilsin diye birakmistir.

İstanbul’da son 10 yılda öyle bir arsa ve inşaat rantı oldu ki serveti milyonların üzerinde olan binlerce insan vardır muhtemelen. Belirtildiği gibi bunlar onlar için çok büyük paralar değil. Artı parayı sokağa da atmıyor, araba sonuçta.

sülalemde böyle aileler çok var :d rahatça cevaplayabilirim. öncelikle baba figürü; ticaret, esnaf, galerici ya da müteahhittir. %90 bu gruptandır. aileye xc90 alınmıştır, baba bir süre sürdükten sonra kızın da yaşının gelmesiyle al bir süre sen kullan diye vermiştir, yerine de touareg vs almıştır. benim kuzende de var 19 yaşından beri range rover sportla geziyor kızcağız boyu da zor yetişiyor :D

videoyu izlemedim, muhtemelen satıp ya yerine yarı fiyatı ucuzuna bişey alıp kalanı da özel okula verecek ya da yurtdışına eğitime gidiyordur. ayrıca özellikle şu son 2 senede falan tl çok değer kaybetti. gülebilirsin ama bugünün 1,5 milyonu 10 sene öncenin 150bin tl'si gibi bişey nerdeyse. çok ulaşılabilir bir rakam artık.

edit : üstteki mesaja cevaben ekleyeyim, türkiye'de milyoner sayısı şu an 300binleri geçmiş durumda. 2015'te ise tam 100bin miş.

2 ihtimal var

1) Bu kiz ya da babasi zengin degildir, sadece 10-20 sene once araba(suv,cip tarzi) aldiysa zaten buna ulasmistir.

Etrafimda arabaya iyi para ayiran ama benden daha az kazanan herkesin su an milyonluk arabasi var.
Sebebi tamamen 4 senedir devamli artan otv ve dolar kuru.
Mercedes a,b,c aldi diye dalga gectigimiz elemanlar simdi bizle dalga geciyor.
A serisi 550 bin tl oldu donup yuzune bakmazdik.

2) kiz zengindir ama babasi ceo falan degildir.

Bu 2 elemani da bastan izlersen egea,leon falan kovaliyorlardi. Al sat yaparak bi anda milyonluk oldular.

Maasli islerde calisan herkes fakir iste, oto sanayiye git kaportaci 10 dakikada yapacagi bin liralik isi reddediyor.
Yeminle daha bu hafta basima geldi ondan biliyorum.
Adama 1000 tl para uzatiyorsun almiyor begenmiyor. onu 10 dakikada kazanmaya deger gormuyor.
Boyle bir zenginlik icinde su an esnaf tayfasi.
Mahalle bakkali berberi falan milyonluk adam hepsi.

Ozetle maasin varsa fakirsin kardesim. Bu paralar hayal geliyor ama adam o arabayi 1 senede al satla kazaniyor kizi da 10bin kazik yese umrunda olmaz.

Ha boyle adamlarin kizlari da uyanik olur kazik yemez, 5 lira istesen vermez.
Bunlar hep genetik bilimi.

kız oraya tek başına gelmedi.
babasının şoförü ya da en kötü babasının şirketinde resmi/gayri resmi yüksek miktarda para getir götür işlerine bakan kahya ile geldi. bu kahyalar tüm büyük şirketlerde bulunur. noterden, tapuya oradan belediyeye her yerde şirketin resmi/gayri resmi işlerini takip ederler, prosedürü iyi kötü bilirler. bizim kahya daha yeni mercedes jip satıp porsche aldı patrona. adamın araç alım satımı gibi riskli ne idüğü belirsiz bir sürü adamla kızını muhatap edeceğini hiç sanmıyorum. yüksek ihtimal o kızın da youtube kanalı var.

Evlerin istanbul'da olmama ihtimali yüksek.
İstnbul'daysa ben de öğrenmek isterim.

Ben olsam içerim. Hatta tarihine bakma gereği de duymam. En kötü tadı biraz bozulmuştur.

çok aşırı sıcaklık farklarına maruz kalmadıysa yani dolapta rafta falan durduysa hiç bir şey olmaz. bozuk bira çırçır ediyor en fazla.

İçilir.

308 bu yıl kasa değiştirdi. Henüz Türkiye'ye gelmedi ancak çok ciddi bir tasarım farkı var. Ben olsam eski kasa almazdım. Anında ikinci el değeri normalden fazla düşecek yeni kasa satışa çıktığında.

cdnuploads.aa.com.tr

işyerinden 2 kişi kullanıyor. 2si de çok seviyor. motor şanzıman uyumuna bayılıyordu biri. dizel motorunu seviyordu ama :D puretech benzinliyi hiç sevmiyordu. bende corsa f var puretech 1.2 130hp 3 silindir motor. iyi mi kötü mü bilmiyorum :D ilk arabam. dokunmatik ekran da aynı sanırım. tepkiler inanılmaz iyi değil açıkçası ama çok sıkıntı da yaratmıyor. park esnasında sensörler geç geliyor. yavaş yavaş yapmak lazım :D

@himmetin dediği gibi seneye yeni kasa gelecek. eski kasanın değeri fazla düşer gibi. eskidi artık bu tasarımlar. uzun süre kullanırım diyorsan al geç bence.

Aynı arabanın farklısı citroen c3 aircross var bende de. Ekran aynı, yavaş olduğu, sert dokunmak gerektiği doğru.

Motor şanzıman ise üzmez. Artık birçok marka üç silindir kullanıyor.

Arabanın görünüşü şık, cam tavan hoş görünüyor ama bu kasanın yüzü çok eskidi. Bu nedenle benzer fiyata citroen almıştım ben.

Yalnız yeni kasayı da bu fiyatlara alamayacaksın.

sanırım oksijen alınca zamanla değişiyor. Ben de aldığım 1 şişeyi genelde 1 yıl içinde falan bitiriyorum, ilk açtığımdaki tatla son tat biraz farklı oluyor. (baştaki keskin güzel tadı gidiyor gibi hatırlıyorum)

Eğer ağzı iyi kapanmissa ya da tipaya viski değecek şekilde koyulmadiysa olmamasi lazım.

Kapak iyi kapanmazsa alkol buharlasabiliyor, alkol giderse de içki bozulabiliyor. o yuzden bu tip ickileri plastik mantarla kapayıp ters tutmak gerekiyor

Viskinin kapagı açılıp az da olsa tüketildiyse şişede tükettiğiniz kısmı dolduran hava viskiyi bozuyor. İsviçre de görmüştüm. Bu sorunu çözmek için irice metal bilyeler satılıyor viski reyonlarında. Viskiyi tükettikçe o metal bilyeleri şişenin içine atıp havayı dışarı çıkarıp viskiyi öyle uzun süreler muhafaza ediyorlardı.

1-2 yil uzun bir sure acik kalan sise icin, bozulmasi gayet normal

3>2>1 diyorum

3.Yalovayı bilemem kafa dinlemelil stressiz ve ekonomik küçük yer olabilir.
Sapanca falan alternatif mesela

2. Olabilir, kuzguncuk. Veya nerede kira uygun ve depremden uzaksa orası.

1. No. En kötü sarıyere taşının. Çünkü deprem. Ayrıca kaos trafik vs.

Evliysen şile taraflarında villa tarzı evlere bakabilirsin.
Bekardan çok sıkıcı olur şehir merkezi yerlerinden uzaklaşmak. Yani ben olsam merkezi bir yerde otururdum.

takip

uzaktan çalışma şansı varsa istanbul'dan çıkmak en mantıklısı bence. deprem riski, kalabalık, yüksek kira gibi nedenlerini de sıralarım. eğer haftasonları istanbul'a gidip gelirim diyorsanız yht güzergahında bana en uygun yer eskişehir geliyor.

İstanbul'a ilk taşındığımda 2'yi yaptım ama iş-güç derken ilk 2 yıl İstanbul'da yaşamıyor gibiydim. Ayda 1-2 kere Bakırköy'e, 2-3 ayda bir de eğer yorgunluktan ölmemişsem Taksim'e veya Beşiktaş'a arkadaşlarla buluşmaya gidiyordum.

Bence Cihangir-Gümüşsuyu-Beşiktaş-Ortaköy ve devamında (Harbiye civarı da eklenebilir) oturmadıkça İstanbul'da yaşamanın bir esprisi yok. Oralarda da hem dediğiniz gibi evler çok pahalı hem de eski olduğu için doğru düzgün ev yok.

Ben İstanbul'dan benzer sebeplerle ve deprem nedeniyle kaçtım. Şimdi de ailemi kaçırmaya çalışıyorum.

Bence Marmara'dan mümkün olduğunca uzaklaşmak orta vadede en güzeli.

Valla istanbul dışında yapamam diyordum fakat 2 aydır Ege'deyim, dönmeyi düşünmüyorum belki kışı bile burada geçiririm.

İstanbulda 4.levente yakın oturuyoruz. Konum olarak çok güzel ama genç olmama rağmen o beton betonluğun baydığını fark ettim. Bir de yeni köpek sahiplendim rahat rahat çıkıp gezemiyorsun. E deprem de cabası. Uzaklaşmak mantıklı gayet istanbuldan ama yalovaya falan değil tabii ki.

Bir de maaşlar istanbulda daha yüksek. O yüzden isanbula iş yapıp paraları daha küçük yerlerde yemek daha mantıklı oluyor. Çarşısı ucuz pazarı ucuz esnafı ucuz... E kira verecekseniz onlar ucuz. Giderleri düşürmek lazım.

Ama yok illa istanbulda veya yakın olmalıyız derseniz ben zemini en sağlam yerlerden biri olan çekmeköy taşdelen civarı tavsiye ederim.

Geçen hafta Ziraat'e sordum, gelirini konsolosluktan onaylı olarak belgeleyebilirsen veriyor.
Aldığın konutu ipotek ediyor, sana da hayat sigortası yapıyor. .Bu durumda kredi ölsen de buhar da olsan batık krediye dönüşmez. Niye vermesin ki?

Grande Punto 1.3, üzmez

65-70 bin liraya polo fiesta alamayabilirsin

ama dizel getz bak derim iş görür.

Ölü canlar sönük kalmaz bilakis bir çırpıda okursunuz muhtemelen. Müfettiş de çok eğlenceli bir oyun, aradığınız mizahi tavrı onda da bulabilirsiniz. Her ikisini de tavsiye ederim. Ayrıca okumadıysanız Çehov’un öykülerini de tavsiye ederim, onun öyküleri de çok eğlencelidir.

Ölü Canla Gogol'un başyapıtı. Kesinlikle okumalısın.
Hafızam beni yanıltmıyorsa Ölü Canlar tamamlanmamış bir kitap. Gogol girdiği bir bunalım sonucu kitabın devamını yakıyor, çok kısa bir süre sonra da ölüyor. Okuyunca keşke devamını yakmasaydı diyeceksin.

Ölü Canlar açık ara en sevdiğimdi.

@mirket: bu kotu bir haber ama ya :) Okumasam mi :) baska var mi "evet, bitirmedi" diyen?

ustalık ister tabi zor iştir. bi günde öğrenilecek şey değil. onu pişirmek, güzel kesmek, yanmamasını sağlamak, ne az ne çok pişmesini becermek kolay iş değil. ayrıca sıcak başında çalışmak da ayrı özveri.

gözlüklü bir futbol yorumcusu vardı onun döner dükkanı varmış usta kaçınca batmışlar.

sen düşün.

Döner ustalığı cidden zor bir iş. O döneri ince kesmek başlı başına bir meziyet. Yarım günde biraz zor öğrenilir.

Zor ve mesakatli is yalnızca ince kesmek değil sürekli döndürerek pisirmek pisen yerleri hizla kesmek kestiklerini tasniflemek siparis geldiğinde alip gramaja uygun bir sekilde ekmegin lavasin pidenin pilavin uzerine dizmek tabagi hazirlamak ayni zamanda doneri dondurmeye ve kesmeye devam etmek pratiklik ve el becerisi istiyor bir noktadan sonra dönerin şişe takılması da istenirse bu daha da zor bir iş

Olay sadece doner kesmek degil, o ortamda calismak. Bazi cevaplar is sanki evde izole bir sekilde doner kesmek gibiymis gibi anlatmis. Beceriden cok, o atomsfere uyum saglayabilecek misin?

kesmesini bilene döneri taktırırlarda. o döneri takmak çok büyük zahmet ya. kat kat ypaılıyor aralara ayarında kıyması bilmem yağı falan çok meşakketli ve tecrübe isteyen bişey

Bu krizlerden sonra artan fiyatlardan dolayı bol giderli fatura öpmeyecek usta sanırım zor.
Hangi kasa bilyoruz tabi aracınız tabi ama dizaynından dolayı tutulan j kasa ise "Opel Astra j team" grubunda biraz takılın. Ön fikriniz olsun.
İkinci olarak arabadan anlayan bir tanıdığınızla muhakkak bilgi alış verişi yapınız.

ben çok çektim şu opel ustalarından sen çekmezsin umarım. lanet edip sıfır aldım sonunda. herkes öneriyor bunu gruplarda ankara için: Opel Garage , bir de orhan akyol usta var bayağı duymuştum ismini.

araba corsa e :(

elektrikli mi ? getirdiler mi ki elektrikliyi ?

@syabk

corsa e = e kasa (2014-2019) corsa

konya yokundaki yetkili opel servisine git. sanayi de nailsa opecekler. yetkili servis en azindan ne yaptigini anlatir. opel varken konya yolundaki yetkili servise gidiyordum. cok memnunumdum.

Cocuk sahibi degilim ve olmayi dusunmuyorum ama motive ve verimli/planliysaniz cocukla da gezebilirsiniz. Koronanin kisa vadede gececegi yok zaten.

planimiz bu degildi ama korona varken cocugu aradan cikarmis olanlardaniz. ilk sene zorlu geciyor, 9 aylik olmak uzereyiz ve 2 ay sonrasina okyanus otesi bir tatil plani yapiyorum. cocugu nasil yetistirirsek oyle buyuyecek sonucta diyerek mumkun oldugunca planlarimiza dahil etmeye calisiyoruz. tabii ki cocuksuz hayatimiza geri donmemize uzuuun yillar var onumuzde ama cocukla da baska bir turunu yasiyoruz o da guzel, farkli bir deneyim.

ben kendi adima konusursam cocuklugumdan beri anneligi hayal ederdim. sartlar musait olmus olsaydi gercekten 20lerin 2. yarisinda 2 cocuk 30larin basinda 1 cocuk daha yapip 3 cocukla 35i gormeyi hedefliyordum ama hayat biz planlar yaparken basimizdan gecenler sonucta. 35i bebegimi kucagima alarak gordum :) ve bu kadar annelik duskunu olan biri olarak ben bile bu dusunceyi coook sorguladim. gercekten yapabilir miyim, buyuk sorumluluk buyuk baglilik. mantikli dusununce hicbir rasyonel getirisi yok :) ama icimde engelleyemedigim bir annelik de vardi ve bir sekilde cozerim gibi geliyordu. simdi dusununce desteksiz yardimsiz cok zor, bu kadar istiyor olmasaydim sanirim ya bunalimdan asla cikamazdim ya da gercekten cok buyuk bir caresizlige duserdim.

yani uzun lafin kisasi asla evet hazirim denmiyor hep bir sey eksik onu da yapayim kafasinda oluyor cunku insan ve o yasa kadar hep kendisi icin yasadigi icin yapacak hep bir seyleri oluyor. ama icinde engelleyemedigin bir annelik varsa her sey bir sekilde cozuluyor. zombilige de alisiliyor :)

Anne değilim, kısa ve orta vadede çocuk da düşünmüyorum ancak bir ablam vardı, 34 yaşında falan 3. çocuğunu doğurdu. ilk ikisini 20'lerinin başında yapmış birbirine yakın zamanlarda. belki ilk çocuğunu 30'larda yapanlar keşke önce yapsaydım diyordur ama bu ablamız da "öbürlerinde gençtim, hep gezmek istedim çocuklar ayağımda pranga var gibi hissettirdi. şimdiki aklım olsa ilk çocuğumu 30'larda yaparım şimdi anne olmak çok daha güzel" demişti.

Dünyanın 40-50 yıl sonra ne halde olacağını ayrıntılı olarak inceleyip henüz doğmamış bir varlıkla empati yaptıktan sonra dünyaya gelmenin hiç gelmemekten onun için iyi olduğuna emin olduğum zaman çocuk yapmaya hazır hissedeceğim. Yani hiçbir zaman.

Yaş geçiyor endişesiyle.
Ama yaşamınız bir daha asla eskisi gibi olmuyor.
Büyüyüp evden ayrılsa bile.

Bence kendimizi hiçbir zaman hazır hissetmeyiz. Ben tam 31 yalındaydım doğum yaptığında. Çocuğu tek başına büyüten süper annelerden oldum. Çok zorlandım. Hayatımda ilk defa ev kadını modeli oldum. Bu da zorladı beni. Şimdi 3 yaşında hala daha zorluyor. Ama şahane de bir şey. Gece yatmadan önce ‘seni yağmurlar kadar çok seviyorum, en sevdiğim arkadaşımsın sen’ diyen bir insan yaptım :)) 3 yaş sonrası kreşle birlikte biraz daha iyi oldu diyebilirim.

Ve evet, keşke daha erken evlenip de doğursaymışım diyorum. Çünkü bazen enerjim bitiyor.

Biz her şeye çocuğu da dahil ettik. Zorlandığımız noktalar da oldu. Mesela çadırda uyumak, denize girmek ona göre değil. 5 yıldız otel havuz insanıymış :) nasıl alıştırırsan öyle olmuyor bazı şeyler.

Bir de eş durumu da önemli. Gerçekten destek olmalı. Canı istediğinde değil, çocuğun ve annenin ihtiyacı olduğunda destek olan, baba olmaya hazır biriyse şahane olur.

Eşim benden daha istekliydi çocuk için. O yüzden ben kendimi hazırlamakla uğraşmadım, beklemedim. Biz kadınlara kodlanan bir yapı var. Hemen adapte olunuyor zor da olsa. Baba öyle değil. Eşim çok bocaladı, bocalıyor da hala. Onlar zamanla anlıyorlar. Mesela çocuk konuşmaya başladığında onların da babalığı daha çok oturuyor bence.

Ve olsun diye uğraşmayın. Korunmayı bırakın ve ovülasyona biraz dikkat edin yeter. Öteki türlüsü de stres yaratır bence.

Yumurta kalitesini de düşünmek gerekiyor. Zamanlamayı ona göre ayarlamak vs. Yani sonuçta gerçek olan bir şey var ki yaş ilerledikçe yumurta kalitesi de azalıyor. Ama sırf bu yüzden de çocuk yapılmaz.

En başta minicik bir canlı ve sadece siz varsınız onun için. Ağlamak istediğinizde ağlayamayacaksınız, yüzünüz az da olsa aşık olamayacak, tuvalete giremeyecek, yemek yiyemeyecek, meme emmesi bırakması,tuvalet alışkanlığı, okula alıştırma, uykusu, yaş krizleri vs hepsi dert, uğraş, sabır. Ermişlerden olmaya hazır olun :)

Ama bunlar da korkutmasın. öyle güzellikleri de var ki yazmaya, anlatmaya cümleler yetmez.

Dünya bok gibi evet, daha da bok gibi olabilir ama güzel bir insan yetişirse, dünyayı güzelleştirmek için bir adım daha atmış olursunuz. Ben böyle bakıyorum.

Ve mutlaka bence zorunlu da olmalı, çocuk yapmaya karar vermeden önce biraz kendi çocukluğuna inmeli insan profesyonel birinden destek alarak. Bu çok öneml benim fikrim.

Ben çok zorlandım bazı noktalarda ama şimdi yanımda. Elleri yanaklarımda uyuyor. Nasıl güzel kokuyor, huzur veriyor anlatamam. Hiç de pişman olmadım. Tek pişmanlığım daha erken olmaması ve babası :)))

Uzun oldu ama umarım yardımcı olmuştur.
Ne zaman isterse o zaman gelsin, en doğru şeyleri kendileri daha iyi biliyor zira ;)

çocuk sosyal hayata engel değil, ilk bir iki aene sosyal hayatınızı çalacak.

Yani zaten duruldum bir de çccuk yapayım olursa çifte çöküş yaşanıyor.

Ben yapabilsem öncesinde yapardım. Bir de İngiiltere’desiniz mis gibi büyür

Geri kalan hayatımı çalışmadan sürdürebileceğim refaha ulaştığımda ve aynısını çocuğum için de garantilediğimi düşünürsem belki ufak bir ihtimal çocuk yapmayı aklımdan geçirebilirim. Onun haricinde bir bebeği sırf ben istiyorum diye bu dünyaya mahkum edecek değilim.

Bu altay'in bilet satış politikasına bağlı ama yüksek ihtimale alamazsın. Şurada da yazılmış eksisozluk.com

altay ilk maçta bütün passolig sahiplerine açtı satışı. bu maç ne yapacağı biletin satışa çıktığı gün belli olur ama bence satarlar. çok pasolig kartı satamadı çünkü altay

seeder sayısına dikkat ediyor musunuz seçerken? çoğu ülkede internet hızı bize göre çok yüksek olduğundan düşük kalite filmlere pek rağbet olmuyor. ne kadar az kişi paylaşıyorsa o kadar yavaş yükleniyor film. bazen de hiç başlamıyor.

mesela black widow filminin 1080p versiyonunda 4bin kişi varken, 480p versiyonunda 27 kişi görünüyor paylaşım yapan.

raporun aslını kargolama, aslını göndereceksen de bir kopyasını mutlaka al

iPhone'ların ekranı kendi reklam isimleriyle Liquid Retina, ama her türlü standar IPSlerden değil. IPS/OLED tartışması pcler için yapılabilir belki ama telefonlarda tam siyahı sağlaması bir yana, güç tasarrufu sebepleriyle bile OLEDler baskın.

Yeni iPhone'lar da OLED'e geçecek zaten bugün haberleri vardı.


2. sorunuza gelirsek, Android inanılmaz derecede optimize olmayan bir işletim sistemi ve uygulamaları da öyle. İdeal bir senaryoda bile siz uygulamadan çıkınca kısmen ram'de saklıyor komple çıkmak yerine, böylece geri açtığınızda hem anında geliyor hem de cpu yükü azalmış oluyor; daha az güç harcanmış oluyor.

Şu an 4gb ram'li bir telefon önermem ben. 2017'deki bütçe sınıfı telefonum bile (Redmi Note 4) 4 gb ram'e sahipti. PC'de 8gb ile saçma sapan işler yapabilirken telefonda 8gb ucu ucuna yetiyordu instagram'a youtube'a

bana ipsler daha güzel gibi geliyor. eski bir telefon ama s4'ün amoled mesela. piksel piksel. herhangi bir ips'in hiç öyle piksel piksel değil.

8 gb ram abartı değil mi instagram için? instagram 2012'de de vardı ve o zaman max 2 gb ramli telefonlar vardı. whatsapp, youtube, instagram gibi basit programlar için neden ram'e ihtiyaç var?

ekran tamamen kişinin kendi tercihi. hiç amoled kullanmadım ama ben de abartıldığını düşünüyorum özellikle ips çöp abi amoledden başkasını kullanmam diyen tipler...
ama canlılık ve siyahlar açısından da amoled daha iyidir.

1 gb ram yetmez sadece uygulama olarak düşünme sistem kedndi zaten kullanıyor. o gelişmiş android 11-12 vb sistemlerin çalışması için belli bi miktar ram kendinden gerek zaten. benim telefonum 4 ramli hayli hayli yetiyor. ama bir dahaki telefonum minimum 6 olacak.

amoled abartı değil. eski ayfonların ips ekranı androidlerdeki ips ekranlardan iyiydi. androidlerdeki ips ekranlarin sorunu canli olmamasi, ne kadar parlakligi acsaniz da karanlik gorunuyor. gunes isiginda hic gorunmeyebilir. ram olayi da sikintili. 8 gb ramim var 2 gb'i kaliyor bana. 1 gb ramli cihaz hic kullanilmaz, iki uygulama acsaniz kasar telefon.

Alinmaz bence tavalari parasini hak etmiyor. Ama bicaklar guzel
Mesela

bence tencere-tava fiyatları çok yüksek, fiyatını da hak etmiyor.
aynı fiyatlara çok daha iyileri var.

ama fırın kapları ve diğer mutfak eşyaları çok iyi, o ayrı.

edit:
bu arada fiyatları hak etmiyor derken, sapı elinizde kalmaz bence.
o açıdan değil, yani aynı ya da daha düşük fiyatlara daha iyi malzemelisi var demek istedim.

ben de almazdım. Bardakları güzel ama.

Bence de alınmaz ama maşası mükemmel tam bir f/p ürünü.

Başıma bi'şey gelmeyecekse aldım, yaklaşık 2 yıldır da kullanıyorum. Henüz sapı elimde kalmadı, zamanında aldığım fiyata göre de performansından memnunum.

Bizde vardı tavalarindan hepsini atıl olarak ayırdık neden derseniz sebebi alüminyum olmaları. Alüminyum üzerine teflon kaplama olan bu tavalar sağlık için uygun değil kalkıp tefalin koruyucu kesinlikle icermeden ürettiği belgeli tanesi 200-300 lira olan teflon tavalarini alamayacaksınız teflon tava işine hiç bulaşmayın. Emaye kaplı döküm Tava yada çelik tava alın. Biz evdeki sözde granit denen ama özünde alüminyum üzerine granit efekti basılmış meşhur çeyiz satan tüm markalarda müşterilere pompalanan bizimde evlenirken hataya düşüp aldığımız tüm seti elden cikarip çelik tencere tava seti aldık.

Ben otururdum butceme uygunsa.

Banyosu biraz elden geçirilirse oturulur mis gibi evmiş valla

betakent erenköy'den ziyade bayağı sahrayı cedit, e5 tarafında.
yani konumunu doğru anladıysanız, sizin için uygunsa oturulur.

Bina 25 yıllık değil. Arkadaşım orada oturuyor ve çocukluğundan beri oradalar. 35 yaşındayız.. artı gayrimenkul çok güvenilir bir emlakçı bu arada ama bina yaşı yanlış girilmiş. Kentsele gideceğini sanmıyorum çünkü orada oturanlar istemiyor. Ama sağlam olamaz.. birkaç sokak ötedeki evimiz daha yeni çürük alıp yıkıldı. Aynı zamanda yapılmış aynı tip evler genelde aynı malzeme ile yapılıyormuş.

Bundan daha fazla imkan sunan yerlerde bile bu kadar yüksek aidat istemiyorlar, sırf aidatına gıcık olduğumdan oturmazdım.

Hocam naçizane tavsiyem kadıköy içerisinde 20 yaş ve üzeri bir evde oturacaksanız binanın 5-6 kattan fazla olmaması ve üst katlarda olmanız yönünde olur. Bu eve 3000 lira isteseler bile taşınmazdım öyle diyeyim. Güzel, evet, ama yaşı yüksek.

Bence de bu ev 30dan yasli ama yuksek olmasi ayni yastaki diger binalardan daha saglam oldugu izlenimi veriyor.

Yuksek binayi projesiz yapamazsin. Ustalar korkup girismez.
Binaya bakarak anlamiyorum ama full betondan(tunel kalip) yapilmis olabilir.

Yani 2007 oncesi bina insani korkutuyor ama mecburen oturuyoruz, ev yok cunku.

İlk depremde gidici. Gitmezse de kentsel dönüşüm tartışması olur, iki gün sonra dönüşüme girerse herkesi yorar. Canını seven oturmaz burada yani.

çok güzel. Evde problem yok tam oturmalık. Ama e5 e çok yakın, erenköy falan değil yani. Erenköydeki ortamı yakalayabileceğinizi hiç sanmıyorum. Erenköyde 3 4 katlı binalarda en üst katta otururdum. Ama 99 öncesi yüksek binada ara kat bence güvenli değil.

büyük kulüp sahil yolunda, yani cemil topuzlu'da.
raket'le ya da dalyan'la karıştırıyor olabilirsiniz.

büyük kulüp'se eğer, 4-5 yıl önce 50 bin civarındaydı.
sonra ne oldu bilmiyorum.

Referansla alım yapılıyor yalnız. Parası neyse vereyim durumu yok diye biliyorum.

100.000 TL civarıydı en son

2-3k arası laptop bulabileceğinizi sanmıyorum maalesef. Bulsanız bile size hayrı dokunacağını sanmıyorum. O paraya ancak ikinci el alınır.

Şu tarz bir şey olabilir ama refurb bunlar:
www.newegg.com

Newegg'de biraz bakın derim çünkü ücretsiz kargo olunca amerika fiyatları buraya göre daha ucuza geliyor. Vergi vs. de kendileri hallediyor amazon gibi.

aşağıdaki linkteki 3200 tl ama bence bu fiyata en alınabilir laptop. en azından ssd var ve i3 işlemciye sahip. ram biraz yetersiz fakat ilerde ekleyebilirsiniz.

www.amazon.com.tr