Ekşi Duyuru

Ayni hesaptan giris yapabilirsiniz. Milyon puan yapanlari benim de aklim almiyor. Muhtemelen bir yerlerde yonettikleri sunucular ya da masaustu istemcileri var.

soruya cevap değil ama acı biber fidesi almak daha mantıklı sanki.

o kadarını bilmem ama hibrid tohum alma ki daha sonra yetiştirdiğin biberlerden tohumluk ayırabilesin. hibrid tohumlardan tek seferlik bitki çıkıyor ve tohumları tekrar yetiştirmek için kullanılamıyor.

o türün fidesini kolayca bulmam mümkün değil maalesef. bulabileceksem de uğraşmak istemiyorum.

alacak olduğum şu
urun.gittigidiyor.com
kendiniz de tohum alabilirsiniz yazıyor

hepsi çimlenir de büyürse epey çok olur. bir eve yeter de artar 10 biber. bahsettiği gibi çimlendirirsen pek fire de vermez. neredesin bilemiyorum ama zamanı geçmiş olabilir yalnız, bi bakmak lazım. çok güneş seviyomuş bi de acı olması için.

şili biberinin mevsimi şubat
az daha beklerseniz yerli acı biberler çıkar

şili biberi dediğiniz "chili pepper" mı? onların da farklı türleri var. hangisini kastediyorsun? cayenne olan mı? gerçi şili biberi diyince de tam anlamadım.

hımm. ben şili biberini tek bir tür sanıyor idim. o halde cayenne kolay bulunur zaten. tamam sağol.

yoo bn son derece keyifliyim

bahardan azizim...

edit: keyfim 10 numara, her şey güzel

yok müdür ya, ben iyiyim. 1 aydır ayrı oldugum sevgilimle barıştım hatta öyle bi mutluluk. bahis de yaptım bilbao maçına, keyifle izleyeceğim maçı şimdi oh. havalar çok sıcak ama ya. adana'da nem %95'e falan varıyor bir de, hayvan gibi bi hava, tuhaf böyle. çok can sıkıcı oluyor o kitap mitap okuyamıyorsun duramıyorsun yerınde. onun dışında iyi güzel her şey.

ya nolacağdı

yalnızım ve düpedüz depresyondayım,soruları alayım

sevişmemekten hep bunlar. sevişsinler geçer.

buranın çoğunluğu yalnız. duyurunun demografik hedelerini çıkartsak tespitimin doğru çıkacağına inanıyorum.

sadece yalnız ve depresyonda olanların katılacağı bir zirve düzenlesek ya. mutlu olanlar gelmeyecek ama.

bırakalım sürünsünler.

yalnız bırakın beni

yalnızım ben evet, depresyondayım da hem... mesela duyuruları okuyup karnım yarılana kadar gülüyorum. acayip komik şeyler var ahahah.

çok güzel ama lan, ekşi'nin bir alternatifi oldu bura. eheh

çok yalnızım *_*

afedersin de sevgilisi olan adam senlik zamani burda ne yapsin?

aynen öyle yalnızız dostum.biz yalnızlar toplansak sayımız milyonları bulur heralde.ha bide bu mesajımı okuyan bayan varsa ve o da yalnızsa ve bunu okuduğu halde mesaj göndermeyecekse bana yalnızlığından şikayet etmesin.hadi ben kaçtım dostlar.hepinize iyi geceler.

bok gibiyim. xanax bilem işe yaramıyor.

new yorktakilerin yarısı yalnız yaşıyormuş...

benim 2 aydır ağzıma sıçılıyor

count me in o halde :(

ben sözlükten çok buraya girer oldum, arada artık sözlüğe giriyorum da bizim çaylak hesabı uçurmasınlar diye,duşun o hale geldim

he bir de şu an burada yalnız değiliz. hyperspacete birlikteyiz. :D

her ikisi de aynı yerler için mi?

daha güçlü olan kortikosteroid (belosalic) olanlar kol, ayak, bacak gibi derinin kalın olduğu, daha az etkili olanalr ise yüz, genital bölge gibi derinin ince olduğu yerlere verilir

böyle bir şarkı yokmuş, şarkıcı "bu küçük bir emprovizasyondu" dedi bitiminde baştaki parçanın.

severek okuduğum www.cukurcumatimes.com diye bir blog var.

"deyişik" biraz değişik olmuş sanki..

denişik sayılır mı bilmem ama

www.9gag.com

biraz daha farklı bir şeyler arıyorum ben. 9gag olsun, reddit olsun bunlar hep bildiğimiz yerler zaten.

www.incredibox.com bu bi süre oyalayabilir.

armorgames.com

fantastik web siteleri diye bi başlık var sözlükte..
derdi veren dermanını da veriyor..

c++'da böyle olabilir kanımca.

int i;
for(int i=0; i<=10; i++)
{

if(blabla!=1)
{
x-=5;

i=0;
}


}

döngü bittiğinde blabla fonksiyonunu çalıştırp tekrar başa almak gerekiyorsa şöyle yapabilirsin,

for(int i=0; i<10; i++) {
// baska baska islemler
if (i+1 == 10) {
if(!blabla())
{
x-=5;
i=0;
}
}
}

pastebin.com

genelde gerçekleri.
ama konuya da bağlı biraz şimdi.

gerçekleri söylerim. baktım aslında bazı cümleleri duymak istiyorlarsa ve bende de o cümleyi kurma isteği yoksa susarım. derin bi sessizlik olur.

ben duymak istediklerini söylerim. çok çok önemli bi mesele değilse insanları üzmeye değmez günlük olaylar.

ne kadar öndemsediğime ve nasıl insanlar olduğuna göre değişiyor.

hewit, önemsediğin insanlara karşı tutumun ne peki?

gerçekleri söylemeye çalışırım genelde. duymak istediklerini söylediğim nadirdir. çünkü böyle bir zorunlulukta kaldığımda susmak daha mantıklı geliyor bana.

gerçekleri söyleyince neticede haklı olsan bile etrafında kimse kalmıyor.

(based on a true story)

duruma göre değişiyor.

patavatsız olduğum için ne duymak istedikleri üzerinde hiç düşünemiyorum bile

@trinitrotoluen orası nasıl insanlar olduklarına göre değişiyor, gerçeklerle hareket etmeye çalışırım ama herkes sevmiyor bu durumu, öte yandan sadece duymak istediklerini sevenleri de hiç yadırgamıyorum.

duymak istemedikleri yalanları...

adamına göre davranıyorum.

gerçekleri söyleyince karamsar, duymak istediklerini söyleyince pollyanna oluyoruz.

sevgilime: duymadık istediğini
diğerlerine: gerçekleri

gerçekleri söyleyemeyeceksem genelde o kadarda yakın biri olmuyor. o zaman pek bir şey söylememeyi tercih ediyorum. yakın kişilere ise her zaman gerçeği söylerim ve onlardan da duymak istediklerimi değil gerçekleri beklerim.

destekli sallıyorum.

gerçekleri söylerim. tabi genelde gerçekleri söylerim, her zaman değil.

genelde muhabbet arasında şaka mı laf sokması mı belli olmayacak şekilde yaparım. gülerim güleriz ortam yumuşar öyle. tabi her zaman böyle olmaz. bazen de duymak istediği şeyi söylerim. ama çok da değil, yarım ağızla.

gerçekleri söyleyince neticede haklı olsan bile etrafında kimse kalmıyor.

(based on a true story)

söylemiyorum. en temizi.

çaresi yoksa duymak istediklerini, çaresi varsa gerçekleri.

uykusuz her gece +2907739286392693

çok nadir 1-2 durum dışında mutlaka gerçekleri söylerim.
çünkü kendim de gerçekleri duymak isterim.
diğeri sadece anlık bir tatmin.
gerçekleri söyleyenin dostum olduğunu düşünürüm.

duymak istediklerini duymak isteyen insanların nasıl düşündüklerine aklım ermiyor. yani bu kadar "gerçekçilik" belki de ilkelce bir şey.

gerçeklerle genelde çok az insan yüzleşebildiği için etrafta kimse kalmıyor bir süre sonra. açıkçası gerçekleri kaldıramayan kişilere de benim pek merakım yok. yani herkes halinden memnun olsa gerek.

*o 1-2 durumu da hatırlamıyorum-bilmiyorum bile. sadece yüzde 1'lik pay bıraktım.

eczaneden bulamıyorum maalesef. kimya işleriyle uğraşan birinden bulabilirim anca.

ben saf maf görmeden atladım spironolactone diye görünce :) ondan eczane cevabını sildim. etken maddeleri satan şirketler var ama bir kaç gram satmazlar tabi.

aldactone'un içinde var tabii ki ama saf lazım bana.

haberin aslı odur.

fos sandım, araştırdım epeyce ama asıl.

"aydınlık" mahreçli bir haber.

mecliste siyaset yapmak yasaktır konulu.

içeride yemin edilmesi ayrı bir konu tabi ama ben acaba fazladan ekleme mi var acaba diye merak ettim. aydinlik'ın nasıl bir gazete olduğu konusunda bilgim yok da.

aydınlık liberal görüşlü fetullah cemaatinin ana dergilerindendir. Arada böyle çıkışlar yaparlar çaktırmamak için.
"Gülen cemaati ne?" derseniz onu da cevaplarım.

deride de oluyor. saçlar koyu renk olduğu için dikkat çekiyor

edit: (bkz: iktiyoz)

ben saçlı deriden başka bir yerinde kepeğe sahip olan birini görmedim hiç.

sen görmemiş olabilirsin ama ben haftada 25 tane falan görüyorum

Kaşlarında kepek olanlar var. ayrıca bende de seboreik dermatit var, stress artarsa göğüs kıllarımda hafif bir kepek gözlüyorum.

seboreik dermatit demedim. normal kepekten bahsediyorum. ayrıca saçlı deri derken yoğun kıllı kısımlardan bahsediyorum işte. saçlı kaşlı diye ayırmadım.

Demedin de seboreik dermatitnaynı zamanda bir kepek problemi. Yoğun kıllı dediğin yer ki bu kaş ve göğüs olabiliyor, oralarda da olabiliyor bu meret. Ötesinde, Porsuk gibi kıllı birini bilmiyorum. Ama seyrek tuylü bölgede ki benim gögsüm öyle oluyor da rahatsız etmiyor saçın tek olayı onu bloke edip biriktirmesi. Adamın bacağı kepeklenir ne sen görürsün ne adam farkeder. Sadece sac dikkat cekiyor.

Kepek dediğin ya mantar enfeksiyonudur ya da hafif seyirli seboredir. (bkz: seboreik dermatit) Bu yüzden üstünde "kepekli saçlar için" diye yazan kozmetik şampuanlar işe yaramaz. Eczanelerde satılan süspansiyonlar ile tedavi edilir.

Soruda verilenleri yorumlarsak; burada her gün en az bir tane çikolata yediği için toplamda yenilen çikolata sayısı hergün artmakta ve 60 gün sonunda bu sayı kesinlikle 100 olmaktadır.
1<=A1<A2<A3<…….<A59<A60=100 bu denklem yukarıda belirtilen durumu açıklıyor.
Burada eğer 19 tane çikolata yenen seri varsa, örneğin 12. ve 23. günler arası diyelim (A23-A12) nin 19 olacağı aşikardır. Bizden istenen bunun kesin doğru olup olmadığı...
Yukardaki örnekten devam edersek eğer A12 gibi bir sayı varsa bu sayıya 19 eklenince bu sayı A23'e dönüşmelidir. Tüm ifadeye 19 eklersek
20<=A1+19<A2+19<A3+19<.....<A59+19<A60+19=119 denklemi oluşur.
Burada daha iyi görülmesi için
A1+19=B1, A2+19=B2, .... A60+19=B60 yazarsak
20<=B1<B2<B3<.....<B59<B60=119 elde ederiz.
Bu dizi ile başlangıçta elimizde bulunan 1<=A1<A2<A3<…….<A59<A60=100 dizisine baktığımızda toplamda 120 adet sayı var(A1...A60 ve B1...B60) ve bu 120 sayı 1 den 119 a kadar bir aralığa serpilmiş(A lar 1 den başlıyor B ler 119 da bitiyor). Bu durumda en az bir sayı iki kere geçiyor demektir(1 den 119 a kadar 120 sayı seçmenizi istersem mutlaka bir sayıyı iki kez seçmek zorunda kalırsınız).
Tekrarlanan sayı aynı dizi içinde olamaz çümkü hergün 1 çikolata yeme zorunluluğu olduğundan farklı iki günün A değeri eşit olamaz(zaten denklemde de eşitlik olmadığı görülüyor). Bu durumda A dizisinden ve B dizisinden birer sayı birbirine eşit olmalıdır. Yani A dizisinde bir elemana 19 ekledim ve yine A dizisinin elemanı olan bir değerle karşılaştım. Dolayısıyla 19'luk kesintisiz bir seri mutlaka vardır. Umarım anlatabilmişimdir :)

ptt ye bir sorun

hong kong'dan aldıysanız, 1-1,5 ayı bulabilir.

ben 1 ay once teslim aldim,hala delivered olmadı. artık (git:www1.ptt.gov.tr )burdan takip et.

priority mail güvenilmez mi yahu, takibi var zaten

ptt nin sayfasından kontrol edin, orda belli olur. delivered sana teslim edildikten sonra olur.

ptt'nin sayfasından belli olmuyor maalesef. benim ürünü priority flat rate envelope ile göndermişler. onda takip özelliği olmuyormuş. takip numarası L ile başlayanlar kayıtsız posya diye geçiyormuş.


"Yurtdışından postaya verilerek ülkemize yollanan "LX,LJ,LC" ve benzeri "L" harfli ile başlayan barkodlu gönderiler kayıtsız gönderi kapsamında olup sözkonusu gönderilerin takibi yapılamamaktadır."

usps international priority lerin takibi yoktur. Ortalama 1 ay içinde gelmesi gerekir. Elinizde takip kodu var mı? Eğer varsa L ile başlayanların takibi ülke çıkışına kadar yapılır.

Eğer elinizde takip kodu ya da L dışında başlayan takip kodu varsa, ptt nin sitesinden yurtdışı gönderi diye bakın.

O ss tekini boşerin

yahu priority flat rate envelope adı üstüne envelope tabi ki olmaz.

"priority mail" aha bunun takibi var pttden kontrol ediliyor.

Çıkışlar ile girişleri birer ve kapısı ile karşılaştırırsanız aynı olduklarında 1 farklı olduklarında 0 verir. Onları da istediğiniz şekilde diğer flipflopların reset girişlerine bağlayabilirsiniz.

3 bitlik bir karşılaştırıcı kullanarak ABC ile çıkışları karşılaştırıp bunların eşit olması durumunda karşılaştırıcı devreden 1 çıkışını aldık diyelim. şimdi ben o 1 çıkışını nereye bağlıycam onu anlayamadım? jk flip-flop kullandım diyelim mesela burda. jk flip-flop'un girişlerinde sayıcının çalışması için gerekli olan kapılar bağlı olacak. onlar oradayken reset girişini nereye sokuşturucam?

Jk flipflop'ın asenkron clr girişine (resetten kastım oydu) bağlarsanız -terslenmiş değilse-1 geldiği anda tüm çıkışları 0 yapar.

aa bunların bir de reset clear girişi oluyordu değmi. pek kullanmadığımdan aklıma gelmedi.

yalnız mı?

maalesef :|

bize gel.

kahvalti yaptiktan sonra sigara ic. sigara kullanmiyorsan kahve olabilir. oraya gitmek bence de guzel fikir. aksam olunca da eve donebilirsin. bir gun de boyle eksilir hayatimizdan.

beni gezdir,nickini sevdim

beyler yalnız hatun buldum diye ümitleniyor olabilme ihtimalinize karşı boşa heyecan yapmamanızı tavsiye edicem :) mesaj atan bile var la

@hamaliel
sizde napıcaz? ben dışarıda olmak istiyorum. gerçi sağanak yağış gösteriyor meteoroloji ama bakalım artık.

@harrage
sigara içmiyorum ama kahve de içmek istemiyorum. zaten bu dediklerin iki dakikalık iş.

@amilaz
ben kendim gezecek yer arıyorum zaten. sen beni gezdir bence.

yarın hava yağışlı, açık alanda gezmeyi düşünme pek ;) (tabi sırılsıklam olmayı sevmiyorsan..)

edit: hava konusunda benden önce davranmışın.
edit 2: Dolmabahçe sarayını gezebilirsin mesela?

tek başıma gidince göze batmayacağım kapalı bir mekan söyleyin diyeceğim ama, oturup bir şeyler içebileceğim bir mekandan öteye gitmeyecek muhtemelen söyleyecekleriniz. ölücem lan yakında yalnızlıktan. dışarı bile çıkamıyorsun :'(

yok ben şey demek istemiştim,yalnız gezilir mi al birini yanına gibilerinden.
iyi bilmiyorum avrupa yakasını,tek tavsiyem yalnız gezmemelisin olcaktır.

yaaağ bak işte.benden önce kendin demişin

dışarı çıkalım diyebileceğim iki kişi var, onlar da gelmez yarın. başka kimse yok maalesef. ben de istiyorum yanıma birini almayı da, yok ne yapayım.

ozaman cık dedıgınde dusunen tasınan sonra ama olmaaaz ki diyenle arkadas olma buradan cıkarılması gereken sonuc bu bence :)

@shnhkn

havanın nesi güzel yahu. yağmur varmış yarın.

@dyg

iki üç arkadaş var diyorum, onlarla da ilişkimi keseyim tam olsun değil mi.

tam olsun ne ya gecmısten gunumuze yenı arkadas edınmedın mı hıc elındekılerı mı tukettın hep.
yenı arkadas edın kendıne bunun yas sınırı yok malum.tamam yarın yalnızsın orası garantı ama ondan sonrasını da dusunmek lazım ama dı mı?

kitapseverseniz kabalcı, alkım falan gezin. sonra bir yere gidin bir şeyler için, kek börek yiyin. kitap, cd vb bir şeyler aldıysanız onlara bakarsınız vakit geçer. olmadı bir dergi falan alın. hava yağmurluyken iyi gider okumak.

benzeri şurda var.

shop.cassette.com.tr

yağlı diye biliyorum.

biyolojik olarak renal pelvis gibi geldi bana ama atıyor olabilirim :)

yukarda f diye bi düğme var.

bende yok öyle bir düğme :(

töbe... temadan olmasın ? temadan değilse önbelleği temizlemek ya da farklı tarayıcı derim. tipi şuna benziyor: i.imgur.com

bende 8 senedir yok lan o tuş. favori entry ne işe yarıyo diyodum olayı bak. naapmalıyım la ??

ben 2010- 2011 arasında neredeyse her gün kahkahalarım yüzünden milleti uyutamaz hale gelmiştim, sonra kendiliğinden geçti. normalde de kaygısız, neşeli biriyimdir. içimde pek dert de yoktur.

Gelecek güzel günler.....

kutuda kapak açıldıktan sonra ne kadar süre daha kullanabilineceğine dair bir bilgi yok mu?

yok maalesef

serin ve kuru yerde, ağzı açılmadan muhafaza edilmişse, bir şey olmaz.

en fazla rutubetlenir küflenir falan. küf de adama bir şey yapmaz korkma en fazla proteğin değeri birkaç yüzdelik dilim düşüp onun yerini küf mantarı almıştır.

yabancı forumlara baktım. bir şey olmuyormuş. dağılabiliriz.

ayrıca küften bir şey olmuyor mu insana? alla alla ?

Bol miktarda alırsanız mideyi bozarsınız en fazla, aşırı hassas bir bünyeniz yoksa bir şeycik olmaz. Küften bahsediyorum tabii.

küften korkmayanlar için geliyor: infeksiyon.dergisi.org

@hibernating black bear, konuyla ilgili uzmanlığınız ne noktada bilmiyorum ancak küf ve mantarlar nedeniyle insanlar ölüyor zaten.

küften kormamak başka bir durum, zamanında hiv'den kormayan insanları da gördük televizyonda. isteyen küflü yesin, ancak sonra niye karaciğer kanseri oldum diye de ağlamasın.

küflü ekmek yedi ertesi gün evde ölü bulundu şeklinde öldürmese de küf, özellikle akciğer kanseri ve diğer bazı kanser riskini arttıran bir şey. hastaneler bana bir şey olmaz diyen insanlarla dolu, bilmiyorsak atmayalım kafadan.

ucuz olsun diye surface olarak gönderilmişse ulaşması çok zaman alabilir. Avustralya'ya gönderdiğim bir ürün 3 ayda gitmişti 2011'de.

ebay'de bu ürün için case açarsanız, satıcı ahlaken tekrar gönderebilir ama ebay kurallarınca tekrar göndermeme hakkı var çünkü elinde gönderim numarası var.

göndermesse parayı geri ödemek zorunda, adrese teslim edildiğini kanıtlamak gerek sanırım sadece göndermek yetmiyor, bi ürün iade ederken başıma gelmişti.

benim de kayboldu. adama söyledim. özür diledi. tekrar göndereyim dei. tabi benim ki 4-5 dolarlık bişi.

kötü ettin.
en son aldığım mavi jeans pantalon sık giyiyor olmamama rağmen hemen dizlerini saldı ve dizlerin rengi açıldı. ayrıca boyası da çıkıyor. bir daha mavi jeansten bir şey alacağımı sanmıyorum.

üstünde nasıl durduğuna bağlı biraz. içine sindiyse 40 da versen 140 da versen farketmez. ama densizin teki gelir bazen senin özene bezene arayıp zor bulduğun kendine yakıştırdığın bi elbiseye iki laf eder, moralini o dakka sker atar.

sen kulak asma her şeye, tadını çıkarmaya bak.

yok ben kalite açısından soruyorum. yoksa gayet iyi durdu üstümde. ayrıca mavi renk kot da değil. böyle gri gibi ama değil de gibi; içinde siyah da var ama aynı zamanda yok gibi(ne renk olum bu?) bir pantolon. her yerde bulabileceğim bir tona sahip olmuyor bu renk. o yüzden almıştım. iki ay sonra mundar olacaksa bir anlamı yok. gidip geri versem onun yerine başka bir şeyler mi alsam? ykm'den aldım nasılsa.

edit: oha direkt geri veriyorum. aynı pantolon mavinin kendi sayfasında 80 lira :S
tinyurl.com

hocam genelde jean dedıgın zaman eger bütçen varsa diesel guess bu markaların kotları superdır. ama bıraz tuzludur. guess ın kotları 350den 110 mlyona ınmıstı ıstedıgım kotun bedenı kalmadı dıye alamadım anaısnı satım. dıeselın kotlarıda jeanslab magazasında 250 tl ama omurluk onlar yıkayınca hemen eskımez 3 yıl gıyersın. onun dısında 100 150 arası ıstıyorsan gapın kotlarıda fena degıldır. tıpın duzgunse zara'da ıyıdır kesımlerı fln. eskıden mavı gıyerdım mal gıbı abı sekıl durmuyor mavı haberın olsun. yanı duz bır kot.ne ıstedıgıne baglı ıste..

füme ve siyah arası bir renkse bende de mevcut. ne giri ne siyah işte, tuhaf bir renk. ince kot kumaşı. eğer buysa; bol kesim mavi kotlarında ki kadar esneme ve diz izi yapmıyor. ama iki kere giydiğinde üçüncüde yıkamaya yollaman gerek. levis kotlar gibi falan istediğim zaman yıkatırım lüksün olmuyor. gene mavi kotların genelinde olduğu gibi bel kısmı diğer markalara göre daha çok esniyor.

işin özü: kotun rengi arada ama güzel ve çoğu şeyle uyumlu. ama mavi açısından ne tişörtler ne de kotlar verimli değil. gömlekler kesim, model ve dayanıklılık açısından daha sağlam. montlar ısıtmaz, sıvı geçirebilir. aslında mavinin ilk çıktığı yıllarda ki malları çok iyiydi. 99 ya da 2000 yılıydı tam hatırlamıyorum bir kaşe mont aldım. hala taş gibi. ama ondan sonra alınanlar hep fos çıktı. kazaklar çabuk çeker falan.

sürekli kullanım için düşünüyorsan, yani 'haci beş gün kıçımdan çıkartmam' diyorsan değiştir derim. ama iki-üç günde bir yıkatırım zaten diyorsan diğerlerine nazaran iyidir.

kendi çelişen bir cevap vermiş olsam da hayrını gör :=)

neyse, gidip değiştirdim. taş gibi bir 501 aldım onun yerine.

ciltli kapaklılar baya fiyatı değiştiriyor. senin aldığın da hardcover mıydı? bir de orijinal olup olmamasıyla da ilgili. aldığın orijinal mi yoksa orijinalin renkli fotokopisi mi? o kadar fark olamaz normalde çünkü.

senin aldığın korsan, bu orijinal.

hardcover ve orijinal türkçe çeviri kitap benimkisi. kütüphanede ingilizcesi var. baktım, sadece kağıdı farklı.

www.nobelkitap.com

açıkçası tam orospu çocukları oldukları için bence. Ders kitaplarında eliniz mahkum çünkü.

Korsanla ne ilgisi var:
Bahsedilen kitap idefixte 50 lira:
www.idefix.com

Örnek olarak şu kitabı inceleyelim: Signals and Systems (2nd Edition)
www.amazon.com

Bu kitap Amazonda 123$ a satılıyor. Türkiyede İngilizcesini 70Tl ye, Türkçesini 45 TL ye bulmak mümkün.
www.akademikitabevi.com
www.pandora.com.tr


Gerçekten ilginç bir durum.

alım gücü ile alakalı.

domates gibi. domatesin kilosu türkiye'de 2 tl. ortalama maaş ise 1500-2500 tl arası.

amazon'da domates satılsa kilosu belki 5$-8$ olurdu, ki gerçekten domatesin kilosu 5$ kadar galiba. benzer şekilde ingiltere'deki bir süpermarketin web sitesine baktım, domatesin kilosu orada 3.30 paund imiş (9,5 tl yapıyor).

dolayısı ile amazon'daki kitap fiyatları da alım gücüne göre şekilleniyor diye düşünüyorum. bir de talep miktarı tabii. türkiye'de orijinal kitap alma isteği pek yok, 30-40 tl üzeri kitaplar için fotokopi çok sık tercih ediliyor. o yüzden belki biraz da bu sebepten dolayı kitap fiyatları aşağı çekilmeye çalışılıyor ki daha fazla alıcı bulabilsin. bir de hukuki açıdan abd'de mülkiyet kavramı daha önemli olduğu için orada bir kitabın fotokopisini bulmak buraya kıyasla çok zor olabilir.

özet: satın alım gücü farklılığı. orada bu kitap ortalama maaşın %1'i ise, türkiye için 75 tl de ortalama maaşın %3-4'üdür, gibi.

umudunu kesmene gerek yok. gemiyle falan geliyorsa normaldir.

priority mail teslim süresini yaklaşık 13-14 gün olarak veriyor. gemiyle gelecek olsa öyle demezlerdi muhtemelen.

us - 1 ay
g. amerika - 40 gün
doğu asya - 25-30 gün oluyor genelde

bilgin olsun.

flash oyun tarzında olsa daha iyi olur. bir şey indirip kurmakla uğraşmak istemiyorum.

akıllı telefonun varsa(belki internette de vardır bilmiyorum)kesinlikle the moron test. tam söylediğin tarzda bi' oyun.

pc için sonic generations

sadece mayonezi ben de sevmiyorum. ketçap ve mayonez ikilisine kimse hayır diyemez. illa makarna vb bir ürün tüketilecekse, mayonez yerine sarımsaklı mayonez dene, tad almaya başlarsın.

sen tuhafsın.

sevip sevmeme meselesi değil. yiyorum ama tadı gelmiyor. mayonezi böyle pattize sürüp sadece mayonezi yalıyorum, ya da parmaklayıp ağzıma götürüyorum ama cık. akılda kalıcı bir tat bırakmıyor ağzımda.

tat alma duyularında problem var.

hıım kısmen doğru, mesela ketçapla kıyaslıyorsan haklısın. ketçap daha belirgin bir tat bırakıyor ağızda.

sarımsaklı mayonez ye, daha güzel.

marketlerde satılan kötü mayonezler yerine evde yapılmış gerçek mayonezin tadına baksan mutlaka beğenirsin. öbürleri fabrika işi.

ayrıca sağlığa çok zararlılar. yemiyorum uzun süredir.

Amerikadan yollanan fakat USPS First Class Mail International ile gelmeyen paket var.

benim usps de 1 kere sorun oldu priority mail de.

benim açıklamam ptt elemanları nin bunun takibi olmadıgını bildigi icin, çalıyolar kargoyla ne geldiyse.

priority'nin takibi var kodunu isteyin, bilmiyorsa ve eğer gümrüğe takılırsa posta kutunuza bi kağıt gelicek, onu gözetleyin küçük bişey.

ondan sonra gider gümrükten alırsınız. priority için 20 gün az 1 ay derim ben en az.

priority'nin takip kodu var ama ptt'nin sorgulama ekranında şu yazıyor

"Yurtdışından postaya verilerek ülkemize yollanan "LX,LJ,LC" ve benzeri "L" harfli ile başlayan barkodlu gönderiler kayıtsız gönderi kapsamında olup sözkonusu gönderilerin takibi yapılamamaktadır."

ve benim takip kodum da L ile başlıyor.

40 gune kadar gelmezse ebayden ticket acar, refund yoluna gidersin. ben 10 gun daha bekleyecegim ve refund alacagim.

öyle yapmak da doğru gelmiyor bana. kargoya vermeme gibi bir durum yok ortada. fazlasıyla güvenilir bir satıcı ve sonuçta gönderen kişinin suçu değil.

amerikalilarin ne kadar irkci oldugunu bilsen boyle soylemezsin. adam bakti adresin turkiye, fake track id girdi tamam. basimiza gelmedi degil.

daha önce alışveriş yapmışlığım var. o yüzden eminim. zaten satan "kişi" değil, ebay'den satış yapan bir firma sanırım.

tebrikler, baba oluyorsunuz.

www.eksiduyuru.com aksasu'nun mesajlarını okumanı öneririm. 1 hafta filan bende de olmuştu. Daha sonra geçti.

mutlak olarak bakıldığında bir şey ifade etmez

tamam ne gerekiyorsa onunla birlikte bakalım mesela.

e iste baktigin dizideki degerlerin varyansini gosteriyor diyecegim aciklayici olmayacak.
soyle diyeyim bari, varyansini hesapladigin dizideki rakamlarin ne kadar uzaga dagilmis oldugunu anlatir.

ne kadar uzağa dağıldığını gösteriyor demek bir şey ifade etmiyor diyorum zaten. elimizde 100 tane ayrık rastgele değişken olsa 100 tane şeyin belli bir ortalamadan ayrı ayrı ne kadar uzağa dağıldığını tek bir değere bakarak nasıl anlamlandırabiliyoruz?

ortalaması 50 olan bir verinin 10 dağılması ne?
maksimum 60, minimum 40 oluyor demek olsa mesela anlamlı gelecek ama. 10 diyorsun. 10 ne?

trinit kardesim, simdi buradan yazmasi da anlatmasi da zor tabii ama isletme, iktisat vs. okudugunu dusunerek soyle ornekleyeyim.

1000 tane staff'in var ve maaslarini inceliyorsun. Grubun mean'ina bakarsin sonra variation'a. Bu gruptaki elemanlarin maaslarini yorumlarken sana bir fikir verir. Dengeli bir dagilim var yok konusunda. Yoksa soyle dusunme, bir sayi dizisinin varyansi su olursa yorum budur, sundan kucukse boyledir diye bir hadise yok.

elinde iki tane gaussian distribution varken birinin parametreleri (\mu, \sigma), digerininki (\mu, 2*\sigma) ise bunlari karsilastirabilirsin, ama mutlak olarak dedigim gibi sigmanin sezgisel bir anlami yok.

ayrica 68-95-99 kurali var gaussian distribution'da, belki onu kullanirsan bir miktar ise yarar. elindeki bir ornegin (\mu - \sigma,\mu + \sigma) araliginda olmasi olasiligi yaklasik %68'dir. (\mu - 2*\sigma,\mu + 2*\sigma) araliginda olma olasiligi yaklasik %95'tir. (\mu + 3*\sigma,\mu + 3*\sigma) araliginda olma olasiligi yaklasik %99'dur. farkli dagilimlar icin farkli araliklar icin dogru bu.

ne gördüğünle de alakalı, ben de kendimi öyle bilirim ama bazen öyle şeyler oluyo ki dizlerimin bağı çözülüyo, zaten bakmıyorum zorunlu değilse.

olur öyle dönem dönem, değişken şeyler bu tarz hisler insan için, özellikle de gençlik dönemlerinde. fena oluyorum derken? bayılmıyorsan çok sorun yok.

yok bayılmıyorum ama tarif edemeyeceğim bir his oluşuyor ellerim ayaklarımda. elimdeki güç çekiliyor resmen bir şey tutamaz hale geliyorum.

bir de bir ekrandan bakmakla yakından gerçek olan bir şeye bakmak arasında da fark oluyor, ondan olabilir.

@ocanal

yakından baktığım şeylerden bahsetmiyorum zaten. ekranda gördüğüm şeyler hep.

peptid mis. Bakir Peptid.

bakır peptit. yara onarıcıdır

biz copper peptide diye biliyorduk amk. prezatide de neymiş.

portal 1-2

skyrim ve prototype (ikisinide oynamadım ama bak bakalım)

(bkz: tower defense) başlığın içinde bir çok örneği mevcut.

stealth action seversen splinter cell serisi derim..

portalı ve prototayp'ı oynadım. sıkayrim'i geç. ya böyle 123234 gb yer kaplamayan basit ve eğlenceli oyun arıyorum. sıkıyor artık beni uzun uzun oyunlar oynamak. cod warfare'i bile sıkılıp yarıda bıraktım.

Çok enteresan bişey arar isen Limbo www.youtube.com var. Aklını başından alır...

Yada Portal ve Portal 2 var once 1 sonra 2 oyna www.youtube.com ...

limbo'yu da oynadım. açıkçası o da ilginç gelmemişti.

Portal
Bioshock
Half life 2

Öneririm

@sinematematikci

onları da oynadım :S

şöyle limbo gibi, plants vs zombies gibi ufak tefek ama değişik oyun arıyorum yahu. fps falan istemiyorum.

her tavsiye duyurusuna yapıştırdığım cevabı vereyim: The Tiny Bang Story. 3-4 saatte bitirirsin ama bence gerçekten iyidir.

Online zombie oyunu www.deadfrontier.com
yada alien shooters imageshack.us

(bkz: braid)

crimsonland

(bkz: world of goo)

klasik olacak ama angry birds. küçük ve eğlenceli.

ya da emülatör kullanıp final fantasy serisini inceleyebilirsiniz. eskiden grafikler kötüydü ama hikayeler sağlamdı.

(bkz: q.u.b.e.)

trine ve trine 2.

aradığın oyun (bkz: minecraft)

Üzerinde sanırım polarizasyon swtichi yok ya da yazmamışlar. Bazı klavyelerin ters oluyor, gerçi açıp bağlantıyı ters çevirmek zor birşey değil.

Onun dışında half dempering desteklemeyen klavyelerde bu özelliği kullanamazsınız, gerçi o özelliği de iptal eden bir switch varmış üzerinde.

75 oyro

parfüm, cep telefonu, protein hapı falan getirtemiyoruz kesinlikle

gunde1resim.com

Terör örgütü kurmak,liderlik etmek ve devleti yıkmaya teşebbüs suçlamarından tutuklandı.

edit: kafa karıştıran 2 detay var bana göre
1. bu adam Genelkurmay Başkanlığı yapmış birisi. Yetkileri,içinde bulunduğu yer,konum vs.vs.vs. şeyler düşünüldüğü zaman herhangi bir terör örgütü liderliği yapması vs. pek mantıklı gelmiyor bana.

2. yanılmıyorsam oğlunun bir teröristle 'panpalık' dereceinde samimiyette çekilmiş bir fotoğrafı basında yer almıştı ve fotoğraf yalanlanmamıştı kendisnin genelkurmay başkanı olduğu dönemde...

ha bi de tutuklanma kararı çıkmadan 20 dakka önce samanyolu haber adamın tutuklandığını duyurdu televizyonda.

olay bence yasakani'nin de belirttiği gibi yine kanye west yine illüminati. bu zaman makinesi tribinin başka bir açıklaması yok çünki.

tik isterim, görüş belirttim.

internet andıcı adı altında yine ergenekon gibi kimsenin tam olarak ne olduğunu bilmediği bir şey bahanesiyle yargılanıyor. ve yine buna sevinen onlarca ne idüğü belirsiz insan var.

edit:

hı bir de internet sitesiyle terör yapılacağına inanan bunu tehdit olarak gören insanlar da var. orası da ayrı bir konu.

türkiye eski türkiye değil evet ama hala kimse eşit filan değil , dün yargılananlar bu gün kendilerini yargılayanları yargılama istiyorlar..

darbecinin kralı kenan evren marmariste yaz kış tatil yaparken, bu adam içeri alınıyor güldürmeyin beni.

@yasakanş o ahmet şık nedim şener davasıydı

1. genelkurmay başkanı, görevini yaparken başka bir çeteye liderlik yapmak mı istersiniz. bkz kenan evren. adam darbe bile yapar genelkurmay başkanı iken.
2.samanyolunun 20 dk önceden söylediği odatv davası bu değil
3.ilker başbuğ hükümet beni atadı dedi. hükümet seni genelkurmay başkanlığı yap diye atar.
dp zamanında atanan genelkurmay başkanı rüştü erdelhun, dp atadı diye ceza yedi ve rütbeleri söküldü
4.internet andıcı ne idüğü belirsiz birşey değil, kanıtları olan bir iddianamedir. tıpkı diğer her dava gibi.

kağıt parçası diye lütuf buyurmaz da davalar açıklanınca açar okursunuz. zahmet olmazsa.

arkadaşım özetle, bu ciddi bir davadır.
bu ülkede kimse hukukun üstünde değildir.
bir paşa bir sivile ifade veriyor olacak iş değil tweetleri ortada dolanırken, hukuk devletine inanan insanlar gerçeklerin aydınlatılmasını beklemektedir.

bir devlet memurunun bulunduğu konumu kötü niyetle kullanıp gazetecileri ve seçimle gelmiş bir partiyi devirmek için sahte internet siteleri kurması darbeye zemin hazırlamaya çalışması arkadaş tapuda çalışan bir memur neyse ilker başbuğ da o büyütmeyin iktidar ve gazeteciler ile uğraşacağına pkk ile uğraşsaydı ayrıca bu dava tırt falan olsaydı ne bedrettin dalan ne general Mustafa Bakıcı firar etmezdi. gelir yargılanırdı beraat edince alın size kapak derlerdi.

ama pardon tüm herkes fetonun ve akp nin adamı zaten hııı olduuu byeess

@vaktiyle iyi biriydi +1
Turkiye artik eski turkiye degil. Pasalarin genarallerin onunde diz coken basbakanlar cumhurbaskanlarinin oldugu donemler bitti. Herkes yargi onunde esit ve yargilanabilir. İlker basbug da yargilanacak.

genel bir cahillik söz konusu, evet. öğrenmek ve karşındakinin argümanını dinlemek konusunda da bir isteksizlik. okumaya devam edin siz tabii.

Kendisini yeniden üretmeyi iyi bilen hatta yeni sistemlere de kendisini adapte etmeyi layıkıyla başaran ataerkillikte aramalısın cevabı diye düşünüyorum. Tüm dünyada kapitalistleşme sürecinde kadının konumu ve en önemlisi aile kurumu açısından güçlü değişimler söz konusu oldu. İlk defa kadın, işçi olarak üretim sürecine katıldı. İlk defa gücünün farkına vardı. Kalabalık aileden çekirdek aileye geçişte eve para getiren kadının güçlenmediğini varsayamayız. Dolayısıyla erkek ve kadının toplumdaki rol paylaşımları sırasındaki çatışma ortamı oluşmasını ve erkeklerin kendilerince bir savunma geliştirmiş olmalarını göz ardı etmemeliyiz. Sırf bu yüzden bile bi erkeklere herhangi bir kadın hareketi öcü gibi gelebilir. :) Bir belgesel önereceğim. Türkiye'de 1970lerdeki kadın hareketini ilk ağızdan anlatıyor. Hatta Şirin Tekeli'nin yıllarca feminist tabirini kullanmaktan neden çekindiğini satır aralarında yakalayabilirsin.

(git: www.sinematurk.com

feminizmin ne oldugunu okumak yerıne ıkı atarlanmaya aa bak femınıstmıs bu dedıklerı ıcın tamamen olayı anlamamıslıgın verdıgı tepki bunlar okumaya devam et ki en azından bıkacına ne oldugunu anlatırsan belkı bu sekılde uzun bır surede de olsa alt edılebılır bu yalan yanlıs bılen fakat kendını bılge sanan kişiler.

feminizm temelinde kadın egemen bir toplum kurmak amacı ile ortaya çıkmış bir akım iddia edilenin aksine. daha sonradan biraz daha değişerek kadın erkek eşitliğini savunur hale gelse de günümüzde de kadın üstün toplum amaçlıyor.

kendi düşüncemi söyleyecek olursam, evet, feminizme alaycı yaklaşıyorum ben de. zaten kadınların -her ne kadar bunu kadınlar da istemese bi nebze- kadınlıklarını bir silah olarak kullanıp erkeklerin fersah fersah önünde oldukları/önüne geçebildikleri bir dünyada yaşıyoruz. ondan bence.

@klassno feminizm kadın-erkek eşitliği ile ilgili olmaktan bir 30-40 yıl önce çıktı. kendi fikrinizi şekillendirmeden önce okusanız azıcık keşke.

çünkü her alanda olduğu gibi politikada da kadınları "kendi" alanlarında görmek istemiyorlar ve içinde "kadın" olan her şeyi küçümsüyorlar. sebebi bu. trafikte veya futbolda kadınların bu denli dışlanmasının nedeni hep "kendi alanına tecavüz" algısıdır erkeklerde. korkuyorlar kadınların "birey" olarak var olabilmesinden.

not: burada bahsettiğim "erkek" tanımı, erkekegemen iktidarı içselleştirmiş, normalleştirmiş erkekler. neyse ki onlardan değilim.

@klassno

İşte ben de şunu merak ediyorum, niye koskoca feminizm tarihinden tek bir düşünce şekli çekip çıkartılıyor ve "işte bak feminizm budur ve komiktir" deniliyor? Yani ben kadın egemen toplumu savunan bir düşünce şeklini benimsemek istemiyorum. Feminizmin ortaya çıkma sebebine aykırı zaten bu. 2012 yılında feminizmi savunuyoruz diye bu illa evrimleşen feminizmi savunuyoruz anlamına mı geliyor?

Gördüğünüz gibi hala "kadın egemen" toplum kurma amacı var, o yüzden dalga geçiyorum diyen de çıkıyor..

Derdi eşitlik ve özgürlük feminizmin, o yüzden siz denilenlere aldırmayın, genel cahillik meselesi. Uçlarda savunanlar varsa bile esas dert eşitlik ve özgürlük. Hegemon erkeklik kodlarını kırmaya çalışmak.. Falan filan.

Biraz da klassno'nun yazdıkları üzerinden gitmek gerekirse; ilk kadın hareketleri biraz da biz buradayız çığlığıydı. İnternetten kaynak göstermek istemiyorum affola. Diğer atılımlara dikkat çekmek gerekir diye düşünüyorum. Pek başarı elde edemeyen liberal feministler kadının toplumdaki yerini bilip sisteme saldırmadan belki de reformist bir şekilde hak kazanmak istemişlerdir. Sonraki aşamada marksist feministler, sosyalist feministler sorunu birazda kapitalizmde aramışlardır. Muhtemelen herkesin aklında oluşmuş olan korkulacak tabir feminist radikal feministlerin doktrinleri doğrultusunda açığa çıkan kadın hareketi imajından kaynaklı bir durum. (bkz: radikal feminizm )

benim hedeflediğim toplumda, ütopyamda, kadın erkek eşit bir tolum var. evet bunun için fikirlere ihtiyaç var ancak dünya üzerindeki tüm fikir akımlarında olduğu gibi feminizmde de bozulmalar var. ve evet bahsettiğiniz gibi bu 30 40 yıl önceden, hatta daha önceden başlıyor. ancak bu alaycı yaklaşımın nedeni -bence- bundan başka çıkar yol yokmuş gibi gösterilmeye çalışılması ve bunun -hani bize okumuyorlar diyenlerin olduğu gibi- gerçekten okumayanlar bu işi sırf "feministim ben yha" modunda savunanlar tarafından öne sürülüyor olması.

ayrıca, trinitrotoluen'ın sorusuna gelecek olursak, insan ırkı tarihte hep bir lider aramıştır ya hani, onun gibi bir nevi. burada da, feminizm çatısı altında en çok hangi fikirler öne sürülüyorsa -doğru ya da yanlış- o fikirler genelin istedikleri imiş gibi algılanıyor, bunun üstüne fikri tümden kabul edip gerçek anlamda savunanlar da bir yerden sonra kendi düşüncelerinden sapıp çoğunluğun peşinden gidiyor. bu yüzden de böyle garip bir durum ortaya çıkıyor.

ben de isterim ki kadın ve erkek eşit olsun. ancak dediğim gibi bunun için gerekli fikri alt yapıyı şu an feminizm sağlayamıyor. elden geçirilip, düzenlenmesi lazım.

@klassno

e o zaman sen de çoğunluğun peşinden gitmiş gibi oluyorsun?

@want2

hehe o biraz feministlikten ziyade mallık. "feminikim ben feminik! kimse bir şey yapamaz bana" diyerek bahsettiğin gibi ortalarda dolaşmak gerçekleri görmezden gelmek oluyor.

@trinitrotoluen evet, ben de çoğunluğun peşinden gidiyorum ama benim istediklerim zaten yüzyıllardır ulaşılmak istenen ama ulaşılamayan şeyler. feminizm konusunda ise çoğunluk uçlarda. bu yüzden zaten bu "alaycı tavır" takınılıyor. biraz daha gerçekçi istekler bekliyor insanlar.

kezban türk kızlarının kendi frijit triplerini feminizm adı altında sunup insanı kanser etmesi. sadece erkeklerin değil kendini bilen erkek kadın herkesin canını sıkıyor. öte yandan hakkını arayan her kadını "feminiz la bu" diye aşağılayan taşak beyinli bir erkek kitlesi de var. her sonuç temelde cahilliğe çıkıyor gibi. en temel eğitimlerin daha çocukluktan eksik ve yanlış verilişi. kız erkek ilişkileri, birey olma bilinci, insanların toplumdaki yeri ve saire. bunun sonucu olan kokuşmuş toplum sokakları bilhassa kadınlar için tehlikeli bir yer haline getiriyor. bu da gerçek feminist tavrı pratik hayatta uygulanamaz kılıyor. "ben feministim, istediğimi yaparım, kimse karışamaz" diye rahat dolaşmaya başlarsan bir tenhada sikerler afedersin. ama eğitim en baştan gerektiği gibi verilse hiçbirine gerek kalmaz.

genel kabullere uyan herşey o kadar şematik şekilde, sistemli veriliyor ki, üzerinde biraz düşünülmesi, uğraşılması, önyargıdan bi adım öteye gidilmesi gereken her durum, her kavram, yaklaşım için olduğu gibi feminizm için de kolaya sarılıveriyor insan, içselleştirmek zor zanaat.

üzerinde parmak numaraları yazan etütlerde çalış biraz. zamanla kendin ayarlamaya başlarsın zaten.

aylar yıllarca gam çalışmanız, etüdler çalışmanız gerekiyor o parmakların otomatik olarak doğru gidebilmesi için.

tüm tonlardaki gamları çalıştıktan sonra zaten çok farkedecek her şey.

ama şöyle bir şey de var, her şarkının illa sabit belli parmak numaraları olacak diye bir şey yok. aynı pasaji farklı parmaklarla da yazıyordu benim hocam okulda.

aynen bu konuda görsel bir kaynak bende arıyorum. bulunursa bana da bildirirseniz pek muteşekkir olurum :)

bizde bu tür bir uygulama yoktu. sadece, 3. sınıfta ders almış olmak için 2.00 barajını aşmak, 4. sınıfta tez almak için ise 2. sınıftan ders bırakmamış olmak gerekiyordu.

bazı üniversitelerde bazı 2. sınıf derslerini almak için bazı 1. sınıf derslerinden başarılı olmak gerektiğini duydum ama böyle hepsi sırayla birbirinin önşartı olan 4 dersi ilk kez duyuyorum.

var maalesef. x i geçemezsen y yi alamazsın,y den kalırsan c yi hayatında göremezsin tarzı garip kurallar var.

vardı ama 4.de sececeğin opsiyonla da ilgiliydi.

A (bahar dönemi)
B (güz dönemi, ön şart A)
C (bahar dönemi, ön şart B)
D (gün dönemi, ön şart C)

şeklinde işte. mesela B'den kaldın diyelim. 1 sene uzar. ondan geçip C'den kalırsan yine 1 sene uzar. şansın yok yani başka. ne kadar dilekçe verirsen ver, dil dökersen dök. hiçbir şekilde başka dönemde açmıyorlar bu dersleri. piçlik resmen amk.

valla piçlik:) son 1 senem tamamen öyle bir kural yuzunden uçmustu:/

inşaat müh ve şehir bolge planlama da var. sanırım çoğu mimarlıkta da var

bilkent de de vardı fen fak. da biz okurkene

1. dönemimizdeki algo dersi 2 3 ve 4 teki dersleri bağlıyordu. ilk dönemden okulu uzatmış oluyordun :(

sanmıyorum bunla ilgili bir tutorial olduğunu.. acelesi yoksa bir ara ben yazabilirim ama.

yok ben kendim öğrenmek istiyordum.

öğrenilecek pek bir kısmı yok. wrap ve perspective ile uygun yere yayıyorsun yazıyı. daha sonradan opaklıktır, türlü layer trick'leridir.. hayal gücüne göre süslüyorsun. standart bir tool'u yok yani.

yazı derken yanlış açıkladım aslında. kendi elimle yazdığım bir yazıyı oraya koymak istiyorum. mesela bir kağıdın üstüne "EHEHE!!" yazıcam ve kağıt kısmını almadan sadece EHEHE!! kısmını bir buzdolabının üstüne aktarıcam. bilmem anlatabildim mi?

hmmm, süper. o da çok farklı şekilde yapılmıyor zaten kağıt beyaz olduktan sonra. kağıda istediğin metni yaz. resmini çek. yeni bir layer olarak eklemek istediğin resmin üstüne aç. sonra aynı layer'ı kopyala. ardından üstteki layer'ı hide et (bu kontrol layer'ı olacak, kazara orijinal resmi kaybedersen gidip yine dosyadan almakla uğraşma diye. bir numarası yok.) alttakinin layers mönüsünde içinde "normal" yazması olası bir yer göreceksin. ona tıklayıp kafana göre birini seç. beyaz kağıdı saydama en yakın yapanda kararını sabitle. muhtemelen multiply, overlay veya lighten da denk gelmesi lazım. resimden resime göre değişir, bambaşka biri de olabilir. bu esnada opacity'le filan da oynama yapabilirsin elbet kusursuzlaştırmak için yazının gerçekliğini. hatta alt layer'ı bir kere daha kopyalayıp.. o "normal" yazan yerden değiştirilmiş layer'ın üstüne başka değişirilmiş bir layer seçerek harmanlayabilirsin. son olarak hardness'ı sıfırlanmış eraser tool'u eline alıp en alttaki layer hariç, diğer tüm layer'ların köşelerini siliyorsun. ne yaparsan yap hafif belli olacaktır kağıdın köşeleri çünkü. kısaca böyle bir şey. belli bir standart yok dediğim gibi. bambaşka tool'larla da halledebilirsin bu işi.

yazıyor bunlar hep blogda.

blogdaki tüm yazıları okursan bunun da cevabını bulacaksın zaten.

kabaca özetlemek gerekirse amaç korku salmak. ama tabii bu kadar da basit değil. okumaya devam..

en büyük oyunları kendilerinin var olmadığına inandırmaları

emperyalizme karşı acizliklerini gizlemek isteyen, fikriyat olarak 7. yüzyılda kalmış yobazların; mucize ve hikaye yazma, yaratma güdülerinide harekete geçirerek oluşturdukları hayali örgüttür bu illuminati dedikleri. aklı başında insanlar bu sığırların illuminati dedikleri şeye "eli kanlı emperyalizm" diyorlar. ama bu sığırlar etraflarında toplanan itaatkar zevata sürekli kendi ideolojilerinin mucizevi olduğunu pompaladıkları için işin içine gizemli bir güçle savaştıkları izlenimi katmak zorunda kalıyorlar. olayın özü bundan ibarettir. hepinize bol gizemli ve mucizeli günler sevgili din kardeşlerim...

iki neden var:
1) ne kadar mal olduğunuzu görün
2) ne kadar büyük olduğumuzu görün

+1

algı yapılarıyla ilgili olduğunu okumuştum..
bence gayet normal.
ben şiiri çok seven birisi olarak
herkesin dünyaya aynı pencereden bakmak zorunda olmadığını düşünüyorum.
herkesin kendini ifade etme şekli
ve dünyayı yorumlama şekli kendine özgüdür...

şiir var, şiir var.

kitaptan okumak var, başka yerlerden okumak var.

Hayır ondan sonra "ıyyy cahil. hiç şiir okumuyor musun" diye yaftalanıyorum. Bilmiyor ki şiir dışındaki şeyleri okumayı sevdiğimi.

senin abartılmıs halin bile olabilirim. okumaktan da dinlemekten de zevk almam bunu bılen lise edebiyat ogretmenim bana okuturdu bi de yuksek sesle! aklıma geldikçe bi tuhaf olurum hala :)

hocam hiç mi yok yahu şöyle severek okuduğun bir şiir ?

yok abi yok. dyg'nin de dediği gibi ne dinlemekten ne de okumaktan zevk alıyorum. böyle hisli hisli okumaya çalışanlar falan çok arabesk geliyor hep kulağıma.

Bende önceden öyleydim...ve o halimle şimdiki şiir merak ve sevgimi ele alınca, birini fazlasıyla sevmediğin için zevk almadığını söyleyebilirim...

edit: yani en azından bende öyle oldu.

evet aynen hisli falan okununca da ilginç geliyor anlamlandıramama bi mala baglama oluyor halbuki ben de diğer yazın türlerini gayet okuyan biriyim.

kendimi bildim bileli nefret ederim. seveni de sevmem, alay ederim. aşağılarım.

"ıyyy cahil. hiç şiir okumuyor musun?" diyen geri zekalılardan uzak duracaksın bir kere. şiir okumamak genel kültür eksikliği değildir. böyle düşündüğü için kişinin kendisi kıttır, bu bir. ikincisi, şiirden zevk almamanda hiçbir problem yok bence. her yazı türü sevilecek, okunacak diye bir kaide yok sonuçta. aç romanını, kısa öykünü ya da artık neyden hoşlanıyorsan, babalar gibi oku. oh mis!

dinlemekten zevk almam,okumak ise seçmecedir. Şiirine göre okurum.

@sukrug

ya tabi öyle demiyorlar. abartarak söyledim ama bazı insanlarda böyle "şiir okumuyor millet hiç. yazık yazık." ifadesi oluyor. kötü hissediyorum kendimi.

ben de senin gibiyim. deli gibi kitap okuyorum ama siiri sevemedim bir turlu. denedim sevmeyi ama olmadi, ben de fazla zorlamadim, romanlara ve denemelere devam ettim.

herkesin kendi zevki ama siir olayi abartiliyor bence. kimisi de butun sanat dallarindan ustun gorur gerci, ama ben goremedim pek bi olayini.

ben sadece biçimsel açıdan (ölçü-uyak vs.) estetik şiirlerden, ve sadece bu yönüyle hoşlanıyorum. çok sözcükle hiçbir şey anlatmayan anlamsız devrik cümleler, hisli ses tonları baygınlık veriyor bana da.

hiiiiç kötü hissetme kendini. istediklerini söyleyebilirler. sığ bir düşünce çünkü. her şey şiir okumak değil ki. evet çok harika yazarların efsanevi şiirleri, eserleri var ama sen sevmiyorsan, iş bitmiştir.

Tabii tek tek söyleyen kişileri bilemem ama inanıyorum ki "Aaa... Şiir okumuyor musun?" diyenlerin büyük kısmının şiirden anladıkları Facebook'taki çakma Can Yücel şiirleridir.

Zaten çoğu insanı şiirden soğutan şey de aslında böyle fonda bir müzik, ağdalı biçimde okunan ağlak manzumeler, Facebook'ta paylaşılan, aslında şiirle ilgisi bile olmayan metinler. Zaten bu şiiri müzikle birlikte okumak Türklerin keşfi falan olsa gerek. Elin gâvuru şiir okuma gecelerinde, hiç de öyle ağdalı, duygusal havalara bürünmeden, fona müzik koymadan çat çat diye okuyor şiirlerini. Benim sinirimi bozanlarsa şiiri sevemediğini söyleyen samimi insanlar değil, şiiri Facebook'ta paylaşılan zımbırtılardan ya da duygusal bir hava vermeye çalışılarak yukarıda birisinin daha dediği gibi anlamsız devrik cümlelerden ibaret sananlar.

Bakın size nasıl şiir okunur göstereyim: vimeo.com (Şiir dediğim, videonun başındaki neyli kısımda okunan değil. Daha sonra 6 45 tayfasından Şenol Erdoğan'ın okuduğu şiiri diyorum) (bkz: howl) Aynı şiirin adıyla bir film de vardır. bu uzun şiirin basılmasıyla müstehcenlik yüzünden bir dava açılmıştır. Bir dinleyin, izleyin bakalım. Belki kafanızdaki şiir imgesinden çok farklıdır.

@sir gawain +1

neden normal olmasın?

herşeyin seveni ve sevmeyeni var.

parayı bile sevmeyen insan var...

aynı ben

son zamanlarda çoğu kişiden duyuyorum bunu, hoşlanmayabilirsin o senin seçimin, bir de şiirine, şairine göre değişir, şiir okumaktan ya da birinin okumasından hoşlanmıyor olabilirsin çünkü gerçekten iyi şiir okuyabilen çok az insan var bence.

ben divan edebiyatı şairlerinin şiirlerini de seviyorum misal, bu tarz şairlerin hayatlarını araştırmaktan da zevk alıyorum, bu kişiden kişiye değişen bir şey ama bence en bilinenlerinden gireyim, bir nazım, bir orhan veli, cemal süreya ,bir shakespeare vs.. (daha yazmaya kalksak çok uzar bu liste) şiirlerinden zevk almamak, hiçbir şey hissetmemek eksikliktir.

Baştan belirteyim, kadınım, şiirden de hiç hazzetmem. Çok da kitap okurum aynı sizin gibi ama şiir sevmiyorum. Herkes her şeyi sevmek zorunda değil, gayet normalsiniz.

Edit: Şiirden bir şey hissetmemek de eksiklik değildir, sizin algınıza hitap etmiyor olabilir. Başka bir şey o şiirin hissettirmesi gereken şeyi haydi haydi hissettirebilir.

Ama tutup Shakespeare'in eserlerine falan "Kötü" diye bok atmak bildiğin eşekliktir, zırtapozluktur o ayrı. Yapılan işi taktir etmekle, o işin size hitap etmesi başka başka şeyler. Ben de aynı hazzı quantum teorisi okumaktan alıyorum belki, ya da kozmoloji, o mükemmelliği göremeyen insana da "Bunu anlamamak eksiklik" demek gibi bir hakkım yok, o da şiirden anlıyordur mesela.

Not olarak; şiirden kasıt olarak ben romantik şiirleri falan aldım ama Dante'nin Inferno'su falan da şiir yani, onu gayet bayıla bayıla okudum. Ama işte günümüzde şiirden kasıt pek onlar değil.

Böyle gözlerini kısıp ufuklara bakan adam havasını yaratmaya çalışan şiirleri sevmiyorum evet.

Normallik gorece bir kavram. Fakat genellikle, bu tur cumleler kuranlar bir cumle sonra kendilerini bir cumle sonra tekzip ediyorlar. Bu tur insanlar, malesef kendini ifade etmenin bir formunu iskalayan insanlar.

Soyle aciklayayim basit bir ornekle. siirden hoslanmiyorum dedik. fakat ikinci cumlemiz , cem karaca severim oldu. Dolayisiyla, O`nun ya da daha sonra coverlayanlarin(burada yas da onemli) Sende herkes gibisin adli , nazim hikmetin ergen akli ile yazdigi bir siirin muzik ile yorumlanmis halini sevmiyor olmak gerekir. Eger boyle bir ikilem yasamiyorsan yani , sokarim cem karacanin sarkilarinin %80 ine diyorsan, tutarlidir yaptigin, Yoksa malesef, siglik vardir.

Bunu zilyon tane ornekle cogaltabiliriz. mesela sezen aksu, kendine ait siir kitabi var , eksik siir diye, hit olan bir cok sarkisi orada siir formunda, cunku kadin siir yazmiz, sonra o ya da baska biri muzikal yetenegi ile onu notalandirmis. Yasar da oyle, Eline gitari alip,kafadan yazmiyorlar. Yada ne bileyim. o nirvana bile something in the way adli turkusunu siir formunda yazip sonra muzik ile birlestirmis adam.

Ha yokmu eline sazi alip, hep yazip hep soyleyen adamlar. Var Bizim edebiyatimizda asik deniyor, ki onlarindan bir cok sozu yine once yazilmis sonra baglama ile bulusturulmustur.


Sen bu tutarsizligi yasamiyor ve hayir benim icin muzik, sadece Klasik muzik diyorsan , ya da hayir ben sadece tecno dinlerim yada ne bileyim kill em all denmesi beni ifade ediyor diyorsan. Sorun yok.

Unutma , rap gibi cok extrem bir muzik formu dahi, iyi bir sair degilse rapci yine kotu oluyor. Ha diyorsan ben candy shopcuyum, o zaman celiski yok yine. ama eminem dahi Cleanin out my closet ile aslinda bir siir okuyor.( bak dikkat et burada siir kavramini o kadar genis tutuyorum ki; oha aruzdan baska vezinde yalinana siir demem deyip , seni iyice itmeyeyim)

Bu nedenle, bu nedenle siirden hoslanmamak buyuk bir lokma yutmak icin,

Ama sunu dersen ( yani hali hazirda soyledigim celiskiye sahipsen) Ya ben seneze cem karacaya laf mi ettim. Benim bahsettigim siir daha bestelenmemis olanlar. :) o zaman Ben tembelim ya da misralarla cizilen bir resmi yorumlayacak tecrubeye sahip degilim sorun mu ? diye sorman gerekiyor.

Cevabim ise; hayir degil, ama yapan yada yapabilen, daha bir makbuldur gozumde olur.

Lutfen bu celiskiye dusme, Cunku sabahattin ali sinopta hucresinde, flarmoni orketrasiyla yatmadi. Aldirma gonul der iken, bestesi nasil olur ben olduktan sonra diye dusunmedi. O yazdi. Allahin verdigi yetenekle, o rada notlar sakladi. birisi geldi. o notalari buldu. sarki yapti. Belki 100 yil sonra baska birisi gelip daha baska seyler bulacak.

Unutma ki, 600 yil evvel kacacaoglan , olunce sevemezzem seni derken, gitar cordlari yoktu. onun nasil soyledigini bile bilmiyoruz. Belki hic bir zaman baglama ile bile soylemedi.

umarim olmustur.

@pie

uzun süredir müzik ile ilgilenen bir insanım ve sözlere dikkat ederek şarkı dinlediğim çok nadir olmuştur. yani dediğin gibi genellikle "sokarım onun yazdığı sözlere" deyip geçiyorum. bana bir şey ifade eden müzik olmuştur hep. o yüzden müzikal ağırlığı fazla olan şeyler dinlerim hep.

o zaman dedigim gibi problem yok. lakin su handikap hep olacak. Sadece ensturmental dinlemedigin surece.

bir cok sarki; o yazilan sozlerin icindeki gizlenmis notalari bularak yapiliyor. yada en azindan benim ifade seklim o. yani hotel california nin ara melodisi o sozler olmadan birsey ifade etmeyebilirdi. yada hic cikmayabilirdi. tabiki klasik muzik vs farkli. bu ikilemi astigin surece problem yok.

bir film muziginde bile yine bir konu oluyor. filmin hissetirdigini muzisyen yorumluyor, direk siir yok ame bir metin senaryo ve gorsel materyal var. hatta bazen golgesizler gibi film muzigi , filmin onune gecebiliyor.

şunu da ekleyeyim facebook ergenleri hakkında bir bok bilmeden paylaşıyor diye nazım hikmetin yazdığı herhangi bir şiire " ergen aklıyla yazılmış " demek yanlış olur, sizin de o ergenlerden bir farkınız kalmaz.

söylemeden edemeyeceğim pie. acayip saçmalamışsın. genel olarak yazdıklarının hepsiyle de.

şiir dinlemekten nefret ederim, dinlemem kesinlikle, kaçarım duyarsam. ama şiir okumayı da bi o kadar çok severim ben mesela. zevk meselesi, normaldir.

@ nedensizce.

Tesbihte kusur osmaz. O siirin nazim hikmetin gayet yasca gencken yazildigini dolayisiyla ergenlik caginda oldugunu, buna ragmen yine de ifade ettigi butunun, bir cok ayni yastaki insandan daha ilerde oldugunu vurgulamak istedim. bu nazimi elestirmek icin degildi.onu ayriyetten yaparim baska bir konuda.

-Populer olmanin en kolay oldugu dal yani muzikte bile bir cok kalici seyin, genelde iyi siirler uzerine yazilmis oldugunu vurgulamanin nesi sacmalik?

Siirden hoslanmadigini soyleyen birinin, bu konuda da bir diyecegi olmasi gerektigini istemek.

Ben iyi melodi , iyi sozsuz olmaz demedim ki, iyi sozlerin bircogunun iyi melodiler uretilmesine vesile oldugunu ve o uretim surecinde bagimsiz dusunulemeyecegini, cunku genelikle melodinin o siirin dizeleri arasinda sakli oldugunu soyledim. Ve bunu ornekledim kalici ve her koseden ornekler ile.

eger varsa karsi bir savin, yazarsan aa hic boyle bakmamistim derim. fakat yoksa , soyledigin pek birsey ifade etmedi. cunku leonard cohen bana hic oyle once hissetirmiyor!

Enstrümantal iyidir

www.youtube.com

gönderirler. bir kuşak var ki ömürlerinde iki defa askerlik yapmışlar. hemen hemen sizin dediğiniz döneme denk geliyor bu. her ne kadar kore'ye gitmese de bizim ailede bu durumda insan varmış en azından.

aynı durum benim dedemin babası için de geçerli. madalyası filan da vardı hatta.

edit :linkleri sildim

Sahibi bizzat arkadaşım , bana da inanılmaz itici geliyor ama kızlar kendi arasında ölüp bitiyorlar anlamış değilim.

kadınım.
o koca koca tırnaklardan ben de nefret ediyorum. orta uzunlukta, french yapılmış olmalı bence veya koyu renk DÜZ oje.

belki de erkeklerin ne düşündüğü önemsenmiyordur bu konuda bunu düşünmemiş olamazsın heralde? neyse bakımsız ve@ cagkan ın ekledıgı gorseller gibi garip bi bakımdan bahsetmiyorum yeterli özen gözterilmiş ve temizse üstelik bulasık falan yıkayıp kırılmıyorsa gayet güzel işte.

başkasının fikrini önemsemediği için yapıyorlar bir cevap değil. ne hissederek böyle bir şey yapma ihtiyacı duyuyorlar onu merak ediyorum ben. sadece güzel göründüğünü düşündükleri için mi? daha mı kadınsı hissetiriyor? vs...

uzun tırnaktan bir bayan olarak bende hiç hazetmiyorum... ama öle dibinden kesilmiş erkek elinden ayırt edilmeyen bakımsız ellerden de hiç haz etmiyorum bayan eli bakımlı olmalı oje kullanan bayanlar için de çok az bir uzunlukta her daim manikürlü ve temiz olmalı

dibinden kesilmiş tırnak bakımsız bir ele mi işarettir? :S
saçma geldi açıkçası.

hayır ama bana her zaman yenmiş izlenimi verir bir bayanın eli zarif olmalı uzun tırnak ya da dibinden kesilmiş tırnak bana göre zarif değildir

"tırnagımın uzun halini daha cok seviyorum" bunu düşünüyorlar ayrıca tırnakları uzun haliyle ellerine daha yakısır buluyorlar. tırnaklarıyla ugrasmayı sevıyordur. vardır böyleleri uzatıp aralarını hergun gunde 2 kez kulak pamugu bılmem ne suyuyla temızleyen yani iş cıkarmak istiyordur kendine. bunlar gayet cevap niteliğinde olup iğrencliği sahsı kanaatin"iz".

etrafımdakilerin çoğu parmakları kısa olduğundan tercih ediyor uzun tırnağı, güzel gözüksün falan diye ki hiç de öyle olmuyor o ayrı mesele.

@dyg Tamam tırnaklarınız uzun diye niye bana atarlanıyorsunuz onu anlamadım:/ Ayrıca evet şahsi kanaat"im". Hem benim gibi düşünenler de varmış gördüğünüz gibi.

atar yok herkes sakin sordun cevapladık ben nasıl erkeklerin böyle bellerine kadar saç uzatmalarını anlamayıp manasız buluyorsam sende öylesin zaten karşı cinsiz anlaşmamız zor:)

tırnagım uzun demedım benım ıcın sahsı bır mesele degıl bu, sadece tırnakları uzun olup yakısanlar var sen ıgrenc dedın madem o kadar abarttın yani ben de ıgrenc olmadıgını gayet ınsanı gerekcelerın oldugunu söylüyorum. ayrıca senın gıbı dusunenler de varmıs bunun farkındayım onlara burdaan seslen de cıkarsınlar tırnaklarını dişlerinin arasından :)

cagkanın gönderdiği görseller korkunç hatta daha korkunçları da var ama gece gece gerek yok ehehe neyse evet kısacası bakımlı,temiz ve normal uzunlukta ki tırnağa sahip eller harikulade bence. Kadında kısa tırnak benim için doğrudan soğuma sebebidir hatta.

caiz değildür :)

ben uzatmıyorum, huylanıyorum. fazla uzun olup da ojesiz olanları ayrıca midemi bulandırıyor.

bir arkadas da aynı cevabı vermiş. genelde parmakları kısa olan kadınlar uzatıyor tırnaklarını daha uzun gözükmesi için ellerinin. onun dışında da sevip uzatanlar da var. daha estetik duruyor diye düşünüyor çoğu kadın.
ben tırnaklarımı kısa kullanıyorum devamlı manikür yaptığımdan tırnaklarımın yapısı zaten uzun gözüküyor uzatmaya gerek duymuyorum.

Seksi hissediyorlar.

ozanalcin.blogspot.com

incelemedim istediğin gibi mi ama erkek moda blogu işte

stevemcqueenstyle.blogspot.com
www.theweejun.com
styleessentials.blogspot.com

aklıma ilk gelenler bunlar..

güzel deyil bunlar

steve mcqueen'den ala giyinen adam mı var yav :)

indirimleri takip et. butik tarzı yerlere bak. benim değişiyor. pazardan aldığım şeylerde var,gidip fena para bayıldığım şeylerde.

sık sık geziyorum avm'leri zaten. indirimleri takip ediyorum, ama genelde nerede tırt mal var onları indirime sokuyorlar. indirimde olan şeylerden genelde beğendiğim pek çıkmıyor. butik mutik nerelerde var? ben bilmiyorum hiç. oralara bakmak istiyorum asıl.
not: erkeğim

merter e mahmutpaşaya falan gitmek, oraların havalarını bi solumak lazım...

beyoğlu iş merkezine bakabilirsin.25-30 arası kazaklar mesela.yada indirim sitelerinden alabilirsin(trendyol, markafoni vs).çok nadirde olsa sahibinde.com'dan ya da forum.donanimhaber.com'dan ikinci el ilanlardan iyi bişeyler bulabilirsin.

(bkz: terkos pasajı)

Beyoğlu iş merkezi çok apaçi işi ya.

kadıkoyden çilek sokakta cok guzel seyler buluyorum bayanım tabı.ama genelde tercıhım ındırım zamanlarında alısverıss merkezlerı oluyo

mesela ucuz dıye aldıgım seyler oluyo ılla bı sekılde kombın edip giyiorum cok bayılarak almasamda

Gittigidiyor a bakın. Anadoluda iş yapamayan esnaf artık dükkanlarındaki malları netten satıyor, çok ucuza kaliteli ürünler bulmak mümkün.

@trinitrotoluen eğer şansın varsa topman, zara bulabilirsin.
erkeğim tabikide

topman'i ilk defa duydum ama zara'ya sürekli bakıyorum zaten. orası da ucuz bir yer değil. ha güzel şeyler oluyor 70 liraya siyah gömlek, 100 liraya koyu kahve bir kot ceketimsi bir şey almıştım. ama girip de sık sık o fiyata bir şeyler alamam.

yok öle ucuz parası olan alıyor ne kadar indirimli bulsanda bu düşünce kafandan silinmicek ucuz bulim dicen onun için zengin olman gerek bu durumdan kurtulman için gerçekten ucuzunu istiyosan çakma alıcan oda bir cacık etmez boşuna arama ayakların ağırmasın.

sezon sonları indirimlerini ve outlet mağazalarını takip edin.. örneğin ben geçen yıl sezonda 129 tl olan greyder ayakkabıyı 49 liraya aldım.. kazak, gömlek vs. içinde aynı şeylerin geçerli olduğu yerler var..

İlave olarak yazlığı kıştan kışlığı yazdan almakta bir seçenek. Misal şu anda 300 tl olan bir kabanı nisan ayından itibaren 100 tl ye bulmak mümkün olabilir. Yaz ayı neticede 4 aylık bir süreç. Tabi öğrenci insanın maddi imkanları ileriye yönelik alışverişe imkan vermeyebilir, yine de buda ucuz ve kaliteli alışveriş için bir alternatif. Mesela yazın çok pahalı olan kaliteli tshirtler şu an çok ucuza bulunabiliyor.

private shopping takılıyorum. yaşadığım ilde bi bok yok olanda iki kat pahalı
markafoni
trendyol
limango
morhipo
clubboon
alışveriş yaptıklarım. hepsi güvenilir siteler.

ya markafoni'den falan alayım tamam da, öyle fotoğrafına bakarak üstünüze olup olmayacağını nasıl anlıyorsunuz? başkasının vücuduna oturan şey bana olamayabilir mesela. bu tarz bir sorun yaşadığımda, her seferinde "hobaa geri gönder, para iadesi bekle, olmadı yenisi gelsin" diye mi bekleyeceğim?

muhtemelen.

şu hani bir şampuan var kullanıyosun saç doğal rengine dönüyor hikayesi var ya onu denedin mi? şampuanın adı aklıma gelmiyor.

Bir tanıdığım kullanmıştı öyle bir ürün. Losyon şeklinde. Baya işe yaramıştı onda ama bıraktıktan sonra eski haline döndü.
Şimdi onlara para versem işe yarayıp yaramayacağı belli değil. Herkes aynı etkiyi görmüyor. Hadi işe yaradı diyelim. Sürekli kullanmak gerekecek bu kez de.

asla saç rengi olan siyahla boya siyahı aynı olmaz. bu yüzden siyahın bi ton açığı olabilir. babam siyah saçlıydı boyatıyordu valla ama ayrıntılarını bilmiyorum işin.

babam system professional diye bir şey alıyor parisli cemil'den, gayet işe yarıyor.

@kayra

sürekli mi kullanıyor?

www.lastfm.com.tr


last fm hala bozuksa şuradan girip ingilizce yapabilirsiniz:

www.lastfm.es

guthrie govan, mattias ia eklundh. eskilerdense miles davis.

ayrıca last fm harbiden.

yalnız tr'de yasaklı konumda bildiğim kadarıyla. şöyle yapıyoruz. google'a last fm yaz, önizleme'ye tıkla, sitenin önizlemesinden dil seçeneğinde ingilizce seç. last.fm'e yönlendirmesiz bağlan. done!

Casiopeia, japon fusion grubu.
Şurdan dallan budaklan.
www.youtube.com
"Give Me Your Love" parçasını tavsiye ederim.

beady belle vardır mesela.

bahsettiğiniz şey esas sesin 3'lü ya da 5'li varyasyonlarıdır. melodiye derinlik ve zenginlik katar. bunu pat diye yapabilmek tecrübeyle ancak mümkündür. bunun için de çok çalışmak lazım. belirli bir tekniği tabii ki var. ancak öncelikle nota bilgini sağlamlaştırmanı öneririm. ses aralıkları ve akor çevrimleri bu teknikte işine yarayacak konular. ama maalesef bu konulara hakim olmadan pat diye çıkmaz o çift ses :D