çıplak ayakla koşmak zararlı değil ancak ayakkabı ile zararlı. daha dün konu ile ilgili bir araştırma izledim.
koşarken topuğu önce basmak zararlı. çıplak ayak koşucular önce ayaklarının önlerini yere koyuyor ve enerjiyi iletiyor. topuğu ilk vurursan enerji direkt dizlere ve hatta bele, boyna yük bindiriyor. günümüzde neredeyse kendi kendine koşan tüm insanlarda bu sorunlar gözleniyormuş. ingilizcen varsa linkini verebilirim araştırmanın.

aerbikçilerin çoğu kemik erimesi hastasıdır ayrıca. çoğu silinir gider, bir kısmı antrenör olur.

ayrıca yanlış bir hareket yapıyorsan başlarda bir sıkıntı çekmeyebilirisin ancak daha sonra ingilizce'de repetitive strain injury denen arkadaş yüzünden ileriki yaşlarda doktor doktor dolaşırsın.

bi de aklıma şu geldi;
hani şehirlerde cambazlık yapan adamlar var ya. onlarla ilgili de bir belgesel izledim. çok ilginç, zannedersin ki adam duvardan atlarken küt diye tüm tabanı ile yere düşüyor. halbuki öyle değil asla. kedi gibi tabanının ön kısmı ile yere iniyor ve topuğunu çok sonra koyuyor, hatta hiç koymuyor enerjiyi hemen aktarıyor. bu şekilde hiç bir rahatsızlık olacağını sanmıyorum. çünkü biz ne kadar evrimleşmiş olsak da aslında maymunuz ve bu tür hareketlere alışkınız, hepimiz belli potansiyele sahibiz. evrimleşme anca bu durumu kötü yönde etkiliyor, bir sürü abuk subuk hareket ve alet edevat geliştiriyoruz ve atalarımızın hiç sahip olmadıkları hastalıklar uyduruyoruz. tai chi de mesela tümüyle bu enerji aktarımı ile ilgili.

amma doluymuşum ha bu konuda :)

@kediebesi: biraz daha açar mısın? aerobikçi derken o kokonaların yaptığı hareketleri mi kastediyorsun yoksa benim yazdığımı mı? bir de tek sorun kemik erimesi değil diğer sorunlardan da mı muzdarip bu aerobikçiler?

@want2die: peki göğüs çalıştığımda ağrısı 3-4 gün sürüyorsa ne yapıcam? bir gün çalış bir gün dinlen diyorsun ya böyle olunca 1 gün çalış 4 gün dinlen oluyor? benim 3-4 gün ağrıyor çünkü. yoksa ilerledikçe alışıyor mu nedir?

bu konularda biraz cahilim mazur görün.

örneğin göğüs çalışmak için ağırlık kaldırmak yerine bence bir barfiks alıp maymun gibi asılıp kendini çeksen daha sağlıklı olur :) ağırlık taşımak istiyorsan hamallık yap, para da kazanırsın :P

kaslarını yırtarak yaptığın zarar da ileriki yaşta bence hiç hayırlı olmuyor. her zaman için en iyi spor aleti insanın kendisi, en iyi spor mekanı da doğadır diye düşünüyorum. :)

evet tvde yarışmalarda izlediğin tüm aerobikçilerin inanılmaz fena hastalıkları oluyor, çoğu 20 yaşında 80 yaşında bir insanın kemiklerine sahip oluyor. özellikle kızlar. çünkü antremanlar en küçük yaşta başlıyor ve ergenliğe kadar ful performansa ulaşması gerek. ergenlik olduğu an performansı yarı yarıya düşüyor. amerika'da yılda yüzbinlerce genç bir sürü yarışmaya katılıp tüm gelişimlerini bozuyor ve bunlardan bir tanesi bile zor altın madalya alıyor.
tabi kimi ırklar bu işe daha uygun. bu işi keşfedenler mesela... çinliler :) ruslar. onlar binlerce yıldır yapıyor bu hareketleri :)

Öncelikle, sporda her konuda karşıt görüş bulabileceğini unutma. Ama okuduklarının komplo teorisi kurabileceği kısımlarını alan insanlar ortaya işte bu tip şeyler atıyorlar.

Eğer fazla kiloluysan koşmak zararlı, evet. Ancak yağ oranı normal düzeyde ise koşuyu hayatına sokmanda herhangi bir sakınca yok, tam tersine kalbine ve kendine en yararlı şeyi yaparsın. Dizlerinde de her eklemde olduğu gibi eklemler arası bir sıvı vardır ve bu sıvı kilolu insanlarda daha fazla baskı yapacağı için koşmaya bağlı olarak zamanla azalabilir, sonuç olarak da büyük ağrılara sebep olan bir eklem rahatsızlığı ortaya çıkar. Ama aynı durum aşırı kilolu insanlarda hiç koşmasalar da ileri yaşlarda meydana gelmektedir.

Zaten aklı başında hiçbir antrenör 100 kiloda yağ oranı %35 olan bir insana koşu önermez. Kardio olarak koşu bandında yürüyüş ve yatay bisiklet verilir. Diyet, kardio ve ağırlık çalışmalarıyla birlikte bu kişinin yağ oranı azalmaya başladıkça kardionun hızı artar, yürüyen insan koşmaya başlar. Koşmaya başladığı sırada zaten dizine aşırı yük bindirecek bir kilosu yoktur.

Spor salonlarında koşarken, koşu bandındaki her adımından "dan dun" sesler gelen insanlar olur. Bunlar teknik olarak yanlış koşarlar. Biraz kediebesi 'nin dediği şeye geliyoruz burada. Teknik de önemli.

Ama koşmak kesinlikle zararlı bir şey değildir. Ben bu kadar detaya girince buradan ne kadar zararlı olduğu sonucunu değil de ne kadar yararlı bir şey olduğu sonucunu çıkarmanız gerekiyor.

Yeni başlayarak spor salonundan içeri adımını atan, aşırı kilolu olmayan ve düzgün teknikte koşan çok insan var ve bunlar hiçbir yanlış yapmıyorlar. Bakmanız gereken açı budur.

@hiko seijuro: öncelikel görüşleriniz için teşekkürler. ama olaya sadece diz kapağa açısından bakmamak gerekiyor. diğer zararlara ne diyeceksiniz? örneğin kalp ritmini uzun süre yüksek tutmasının kalbe zararlı olduğu söyleniyor. kortizolu yükseltmesi yahut serbest radikalleri yükseltmesi?

yahut bunların hepsini uydurmuş mu bu antrenör? (pek sanmıyorum)

Bir defa koşmak zararlı olsa Türk Kalp Vakfı televizyonlara ormanda koşan adam temalı "sağlıklı yaşayın, kalbiniz için spor yapın" sloganlı reklam vermezdi veya Doktor Öz vücut geliştirme yapın, koşun diye her tarafta söylemezdi.

Ben absürt olan kısımlara cevap vermemeyi seçmiştim.

www.scientificamerican.com
haydi linki de vereyim de bilimsel konuştuğum anlaşılsın :)
konuşmaları anlamasanız bile görüntülerden olayı çakabilirsiniz. :)
evet teknik.
uzun bir kış sahilinde koşmak gibisi var mı mesela yaa :) hatta köpekle birlikte..

maratonlarda niye etiyopyalılar birinci geliyor en iyi cenciler koşuyor :) çünkü onlar atalarımıza çok yakın olüyür..

Uzman'ın yayınları cidden çok iyi.

Yediiklimin yol haritasını kullanabilirsin. Özellikle tarih için adamlar çok iyi hazırlamışlar..


Başarılar.

her ne kadar öğretmenlikte beşinci yılımı doldurmuş olsam da yargı dan özetleyerek konu çalışıp pegemden soru çözmeni tavsiye ederim.aslında şimdilerde nette de çok güzel kpss sorularının yayınlandığı siteler var.
ben kendi notlarımı kendim çıkarmıştım yargıdan.şöylee büyük kağıtlara duvarımda asılı kalmıştı iki ay.
kolay gelsin

Ben Pegem'den çalıştım geçen yıl. Hocalar falan da Pegem'i mutlaka çözün derdi, çoğu da dersi Pegem'den anlatırdı. Tavsiye edenzi.

Bahsettiğiniz set şu mu acaba ?

www.kpssdershanesi.com

eğer buysa eğitim bilimlerini bilmem ama genel kültür genel yeteneğini kullandım

g.e. kadının doktor masrafını üstleniyo, sonra kadın anlayamadığım bişey daha istiyo, g.e. de "hem o hem o olmaz" diyo.

arkadaş çok iyi açıklama yapmış video altına :
moron830 (1 week ago) Show Hide -1 Marked as spam Reply : seda dio ki bugun hersey gulben de isteyin dio o ara gulben amina koydun bokunu cikardin die)))

www.hukuki.net e baksan dostum. Orda her turlu ornek olay vardir olayini orda anlatsan bir avukat cevap da verebilir. Hatta sevabina bakabilir bile ben cok rastladim boyle olaylara orda. Ins hakkini elde edersin. minumum 80 falan alman lazimdi mulakattan.

Pek uzman sayılmam ama hobilerim arasında Kpss-a mülakatlarına girip istisnasız elenmek vardır.

Geçen sene kaymakamlık ve sayıştay mülakatları iptal oldu. Bir araştırabilirsin. Mülakatta görüntü ve ses kaydı alındı mı?

Ayrıca Kazanman bence pek olası görünmüyor. Davayı kazansan bile tekrar mülakat olursa yine aynı kişiler alınacaktır.

@doink: yok hocam kayıt alınmadı. elimde kılavyede 2. ci olduğum ve sınava girenler içerisinde en yüksek kpss puanına sahip olduğuma dair belgeler var. onlar işe yaramaz mı?

Sizi kapsamıyor olabilir belki ama danıştay kararı var mülakatlarda ses ve görüntü kaydı için. Bunlar yoksa işin oldukça zor. Belki daha uzman biri yardımcı olabilir

en son abgs sinavina dava acildi bildigim kadariyla. bir davada mulakatlarin bant kaydina alinmasiyla ilgili bir karar da cikmisti.

@lykos: nereden bulabilirim bu kararı hocam. duyuruyu verdikten 2 saat evvel başladım aramaya yok anasını satiyim.

@yuz: tamam hocam. mülakata yeniden alınayım o da bir aşamadır benim için. nereden temin edebilirim bu emsal kararı?

iyide hocu bir iş mülakatına gitsen herkesin bildigi gibi takımdır , saçtır felan bunlara dikkat edicen. tamam farklıyım kimsenin hakkı yok felan diyorrsun ama kabul edilmek istedigin yer bir devlet dairesi . yani oraya uygun olmak zorundasın işi istiyorsan. çare yok.

yok sanırım.

ya ustalar ne alaka uzun saçla. memurluğa alsınlar hele bi kestiricez zike zike. bunu bilmiyorlar mıydı yani herifler?

Ben adliyede uzun saçlı küpeli genç çalışanlar da görmüştüm (belki mülakata takım elbiseli gittiler, saçı sonradan uzatıp küpe taktılar, o kadarını bilemiyorum).

sizin yere ve zamana uygun davranamayacağınızı düşünmüş olacaklar ki elemişler. evet bu mülakatlarda kişinin kılık kıyafetine, oturup kalkmasına, konuşmasına filan bakılıyor. zamanı nasıl kullandığınızdan gözünüzün ne tarafa baktığına kadar çok fazla kriter var. bilgi birikiminiz değil hal ve tavırlarınız ön planda. ve evet, ben de karşımda at hırsızı kılıklı biri gelse işe almazdım ne kadar zeki ve bilgili olursa olsun. yere ve zamana uygun davranışlar sergilemesini beklerim işe alacağım kişinin.

zaten kıyafet kalıplarına uymak zor geliyorsa, devlet memurluğu sizin için uygun değilmiş. daha serbest bir iş bulmanızı öneririm ben.

sanırım kıyafetin mülakat jürisinde "bu aday ciddiyetsiz biri" havası uyandırmış. zaten mülakatlar da bu tür elemeler için kullanılır. en rahat çalışma ortamına ve kıyafet serbestliğine ünivde çalışırken sahip olursun. ama orada bile işe giriş mülakatlarında takım elbiseyle girmen beklenir.

hocam devlete memur olmak niyetindesin, özellikle adalet bakanlığı gibi kasvetli bir kurumun memuru olmak için biraz efendi görünmen gerekirdi. bu benim görüşüm.

sana diğer seçeneği söylüyorum, sınav sonucuna idare mahkemesi'nde dava açarak taraflı davranıldığını ileri sürerek hakkını arayabilirsin. belki de bu alanda emsal teşkil edebilirsin. (bunu söyleyen bir avukat arkadaş)

soruna cvp olmayacak hacı ama bi el at yaa, 2 aydır f de çalışıyorum 70 yazabildim bi daha olur diye de şimdiden çalışmam lazım diyorum ben ne yapiyim ne ediyim?

nasıl göründüğünüz ve görünmek istediğiniz tercihi özel zamanlarınızda size aittir ancak görüşmede nasıl göründüğünüz zaten mülakatın bir parçasıdır. hem de önemli bir parçası. işe alınırsam düzelticem tabi, bunu bilmiyorlar mı tavrı yanlış. sen orda işe nasıl baktığını, saygı duyup duymadığını ya da işi ne kadar istediğini bikaç dakikada karşı tarafa iletmeye çalışıyorsun. giyim bunun çok önemli bir parçası. mülakata giderken, orada çalışmaya başlamış gibi bir hal ve tavır içerisinde gidilir ve ona göre giyinilir. mülakatı yapan seni öyle hayal ederek değerlendiriyor zaten ve oraya yakışıp yakışmadığına bakıyor.

her hareket 4 set olsun. ilk üç seti 10 ar tekrarlı yap, son ve 4. seti ise tekrar sayısını önemsemeksizin agırlıgı arttırıp tıkanıncaya kadar zorla. ancak omuzdaki trapez kası için durum farklı eger o bölgeyi de calısacaksan. trapezde 3 set en az 15 tekrar olmalı. 15 in altına düsmeyecek sekilde agırlıgı ayarla fakat 14 ve 15. inci tekrarda yine de zorlanmalısın. setler arası dinlenmeyi yeni baslayacagın için kendin ayarlamalısın, sonra dakika ile calısırsın. bir seti tamamladıktan sonra elini kalbinin üzerine koyup kalp atıslarını dinle, normallesince nabzın yeniden calısmaya basla.

8.-10. tekrarda seni yoran, son sette ise zorla çıkardığın ağırlıklar ideal ağırlıktır. Maks ağırlığın yüzde %60-90'ı arası.

hele bir soluklan yepenim, hemen arttırma, bir bir buçuk ay öyle git.
set araları dinlenmeyi ister standarda bağla ister soğumamak şartıyla dilediğin kadar dinlen. ama benim önerim set araların asla 5 dakikayı geçmesin. 5 dakka bile çok ama düşün işte.

egzersizlerin aralarına da kısa bir toparlanma süresi koy, o da 7-8 dakkayı geçmesin, bu bile çok. düşün artık.

yukardaki nabız kontrolü gayet işe yarar bir öneridir. onu da kullan.

bugün çok düşündün
15 dakka!
istrayat et!
-sol!

yüz.

her fırsatta barfiks çek.

bu arkadas sana yardımcı olacaktır..
www.uzmantv.com

yukarıdakilere ek olarak iki eline uygun ağırlıkları al ayakta dirseklerini kırmadan kolların yere paralel oluncaya kadar iki kolunu kaldır yavaşça indir 4 set 10 tekrar her gün yap (ısınmadan yapma)

kendi mamülümüzdür.

www.bodyforumtr.com

Yukarıdakilere bir ek olarak: Barfiksi geniş tutuş çek, öne ve yana açış hareketlerinde ağırlık tabii ki önemli ama omuz çok hassastır, ilk günler abanma, press hareketleri için de aynı tedbiri al.

Bu da bizim mamulümzdür diyip sana bir (bkz: bodytr) linki vermek isterdim, ama henüz omuz için bi çalışmamız yok.

Annem eskiden kaynamaya başladıktan 5 dk sonra ocaktan alıyormuş. Ben o sütlerle büyüdüm.

Taşar gibi olunca kapatırdık biz. Kabarır süt o zaman.

100 derecede 2 dk yeterlidir...

kaynaması yeterli çocukluğum öyle geçti :)

biz niye kullanmiyoruz? zararli mi oluyormus pastorize sutler? sokak sutu daha mi faydaliymis?

dalga gecer gibi sorduguma bakma, gercekten merak ettim.

ben kullanmak istiyorum da sütçü nerden bulunur ki? taksimdeyim.

süzme yoğurt yapabilmeniz için de pastörize olmayan süt kullanmanız gerekiyor ayrıca.

en iyi çözümü bir tane içmeniz. mide-bağırsakta bozukluk, vücutta kızarıklık, kaşınma ortaya çıkarsa bozuktur. tek doz öldürmez merak etmeyin.

-Balık yağı sıcak ve ışık gören yerlerde tutulmamalıdırlar.

ışık almasa bile sıcak olumsuz etki yapmıştır gibime geliyor
balık yağının tadı da pek hoş değildir...küçükkene az içmedimdi... böğğh...

sen balık yağı olsan bozulur musun?

bir daha kaloriferin dibine koymayacaksın!!!!
tamam mı!!!!
....
bozulduğunu sanmıyorum, iç.

iç dedim!!!

kalple ilgili değil de çok fazla bilgisayar kullanmaktan falan karpal tunnel sendromu oluşabiliyor, o olabilir belki. onda da el ile başlayıp yukarılara doğru çıkıyor ağrı zamanla sanırım. doktora görünmek en mantıklısı tabi.

sol kola vurması, gerçi bazı yerlerde de sağ kol diyorlar ama, tamamen sinir sisteminin yapısından kaynaklanıyor. sanırım aynı sinirler bağlı ve beyin ayırdedemiyor.

örneğin kolu bacağı kopmuş insanların da vücutlarının başka bir yerine dokununca sanki olmayan kollarına dokunuluyormuş hissi olabiliyor. bunun nedeni de aynı sinirlerin bir kaç yere birde bağlı olması.

romatizma... bende de ayni sey var. evde veya calistiginiz yerde solunuzda pencere falan mi var? surekli hareketsiz kalip o sogugu kolunuza yediriyor musunuz?

Arada söylede fazla söyleme hacım.

çok basit anlatmaya çalışacağım.

başlarda 0 dan başlar yavaş yavaş 1 e ilerlersin. 0 ile 1 arası süreçte yavaş yavaş alışır normal karşılamaya başlar.. bu böle baya bi zaman alır ama.. sonra senin 1 den 2 ye geçmen gerekir artık övgüde poh poh da.. yanisi az az söyle sen en iyisi.. ama etkili söyle..

kadınlara ne kadar ilgi alaka övgü vb gösteriseniz ilerleyen zamanlarda o artmasa bile aynı kalmasını istiyorlar.

altını çiziyorum bak; artmasa bile baştaki gibi kalsın.

bu durumda sen ufaktan başla.. öle hergün ölüyorum bitiyorum şölesin de bölesin de dersen zaten o da seni çantada keklik görür.. cool ol, yolun açılır.. ama fazla da kasma be bi yandan.. içinden geldi mi tutma sakın çünkü en içten söylenmiş sıcacık bir güzel sözden daha öte ne olabilir? "yemişim stratejiyi" diyorsun bi yerden sonra :)

iyi şanslar, mutluluklar..

ilk dönemlerde güzellik-hoşluk-gözler falan diyen adamdan kaçarım ben. bendeki gözlerin çok daha güzeli başkasında var sonuçta. güzel olduğunu, insan anca flört ciddi bir noktaya geldiği zaman duymak istiyor. çünkü o zaman güzellik de giriyor devreye. başka bir deyişle, "sana o kadar aşığım ki, dünyanın en güzel kadını bence sensin" anlamına geliyor o aşamada söylenen sözler. başta söyleyince, hiç inandırıcı değil. hoş da değil. ha, takıldığınız kız ugg giyen, saçlar civciv sarısı, suratta bir kilo makyajla gezen biriyse, böyle sözler isteyebilir, o ayrı.

farklı olmanız bir kadının ilgisini çekebilir. kadının farklı yönlerini keşfetmeniz ve "işte bu yönlerin yüzünden seni seviyorum" demeniz süper olur. hatta bak sen kendin demişsin, 10 yıldır bu kadını bekledim diye. bunu de ona. hayır, neden plan kuruyorsunuz bunu da anlamıyorum ki. kendini kasma. 10 yıldır ondan hoşlanıyorsan, bunu de. ne o öyle güzelsin, gözlerin şöyle falan.. biri 10 yıl beklenirse, illaki çıkar zaten. hiçbi şey olmasa, göz hakkı var artık.

cevabın sonuna doğru saçmaladım gibi sanki..

bak biraz sert olacak belki ama yanlış anlama izah durumundan. şimdi şöyle sen bu hatun kişiyle ciddi bir şeyler düşünüyon sanırsam ( yoksa kimse kimseye çakmak için 10 yıl beklemez lan ) hal böyle olunca sen neden rol kesip knde pozisyonları arıyonki kendin ol ya kastırma yardır ha nasıl yardır biraz daha fazla zaman geçirmeye bak gez dolaş zaten o tür durumda konuşacaksınız etkileşim olur ( ağzın laf yapıyor dimi hacı ) kıvılcımlaşma bir kaynama ısı devinimi olur. yani sana gelecekse olduğun haline gelsin sonra kızı dumur etme lan. çok güzelsin daşsın falan sonra sen bunları hedef amacı ile söylersen sonra bırakacan söylemeyi çünkü hedefin taa içine girmiş olacaksın. o da dumurgül olacak tripgül olacak kan doğrayacak güzelim sevginin içine yaa....
neyse al sana taktik: bir süre yazıl sonra hiiiiiç sikleme o gelir. alayı böle la.
lovemyself göz hakkı denen olay doğrumu yoksa saçmaladınmı hangisine kanaat getireyim.
bunların

fiziksel özelliklerim dışında bişeye değinmeyen adamın etrafında bile bulunmak istemem. siz de zaten kişiliği hakkında bişey bilmiyomuşsunuz kadının. yani kadın da bunun farkındadır. dolayısıyla direkt, dış görünüşüne vurulmuş, gerisini de sallamayan adam pozisyonunda olursunuz. karpuz seçme aktivitesine kayıyor olay bu noktada. ben beni tanımayan bi erkeğin benden hoşlandığını söylemesine de sinir olurum mesela. bence çok itici bunlar.

olm kadını korkutma sakın. 10 senedir ıncığını cıncığını öğrenmişsin ama o seni tanımıyorsa bu sakatlık çıkartır başına. çaktırmaman lazım. sürekli iltifat halinde olmak, tepene "ben senden hoşlanıyom" yazan ışıklı mışıklı tabela asmaya benzer. rahat ol, sakin ol, kendine güvenli ol. 10 sene beklemişsin, niye bekledin onca zaman? kaybedecek bir şeyin yok. ya yanlış bi şey söylersem, ya ters bi hareket yaparsam vs. diye diye yanlış şeyler söylersin, yanlış yerlerde durursun, ters hareketler yaparsın. korkmak, özellikle kaybetmekten korkmak, kaybetmene sebep olur. geleceği bilmiyorsun. biliyormuş gibi davranma.

(bkz: teleport pro)

www.httrack.com

beles bi program. flashget gibi kullaniyorsun siteyi gosterdigin yere kaydediyor.

siteyi bilmem ama şahit olabilirim, evet yağdı kar. oradaydım.
ama toplasan 5dk ya sürdü ya da sürmedi.
dolu değildi yağan, bildiğin kardı

yalancı şahit lazımsa ben de teyit edebilirim. yalnız o maaşın ucundan da acık...:)

www.sonhaber1.com bu olabilir mi hocam?

@sert yerden yavas,

Link'teki haberde dolu yagisindan bahsediyor.

@ya ben lan neyse,

Ben de hatirliyor gibiyim oyle bir haber.

EDIT: Burada da birileri bahsetmis ama haber niteligi yok tabi.

www.sanalda1numara.net

google a "haziran kar" yazınca Bitlis çıkıyor ama?

burdan bir araştırma işine yarayabilir.
Meterolojik arşiv sistemi
tumas.dmi.gov.tr

yolu cheat e n g i n e beş nokta beş programı, çeşitli forumlarda konu hakkında bilgiler var...

bildiğim kadarıyla zynga o bug'ı kapattı.

18imde 1,83tüm, 25ime geldim ve 1,86yım.

süt ve süt ürünleri. özellikle dondurma. şöyle söylesem daha doğru olur; 15-16 yaşlarımda 1.65 falandım. sınıftaki bütün veletler benden uzundu. yaz tatilinde evde kimse yokken elimi tavana değdirmek için zıpladım, her gün zıplıyordum ve bol bol süt ürünü tükettim düzenli olarak. akabinde 20cm lik bir gelirim oldu. üniversite son sınıfta sigaraya başladım daha da uzamadım. yani sanırım 22 di kaldım.

hidayet nba'a gittikten sonra 6 cm uzadı. 2.01'den 2.07'ye çıktı. 21 yaşında gitmişti sanırım. ama biz normal insanlar için mümkünatsız bir şey 20den sonra boyun uzaması. pau gasol örneği daha fenaydı hatta.

evet akla gelen ilk örnek hidayet:) hidayet nba'e gittiğinde 2,03'dü, 2,08 oldu bir sene içerisinde, nba'deki idman programı ile hidayet'in boyu uzamıştı.

hidayetin boyu idmanla degil ilaclarla uzadi. istersen sende uzarsin ilaclarla. bildigim kadariyla hidayetin ilaclari cok ciddi miktarlarda pahali

ben ziplayarak, idman yaparak falan boy uzicagini hic zannemtmiyorum. Yani zannetmiyorum derken, bilimde oyle bi yeri yok o olayin. ben tesaduf derim gecerim.

ama benden kisayken 19 undan sonra bana 4 cm takan arkadasim var.

hey merhaba naber? :P
üniversiteye giderken (yaş 17) boyum 1,69 idi.
mezun olduğumda (yaş 22) 1,74. her sabah süt içerdim, her akşam yoğurt.. hala da öyle. ama sanırım durdu uzamam. 24-25 falan gibi durdu sanırım. çok bir şey bekleme yani, 20-24 arası belki birkaç cm.
bir de voleybol, basketbol vs. gibi sporlarla uğraş.
(geç gördüm pardon. sevgiler.)

kamuda saglık bakanlıgı personel daıre baskanlıgında memurluk yapan bırı olarak net soyluyorum.

hemen basvurabılırsın.

Dr. Melike Kulahci

Transmed saç ekim diye aratırsan siteye de ulaşabilirsin.

hulk dağıtır, sinirlendikçe daha da güçleniyo çünkü arkadas

Berabere kalır.
Başkaları gelip ayırana kadar, yirmi gün boyunca birbirlerini döverler.

şurada ilginizi çekebilecek bir şeyler var: www.incrediblehulkonline.com

baya baya kapışırlar hulk un kolay bi galibiyet alacağını düşünmüyorum..

bi an entry olarak giriim mi dedim de yaziim buraya belki daha çok heyecanlanınca yazarım sözlüğe.
World War Hulk event'i zamanında hulk muazzam öfkesiyle dünyaya döndüğünde x-men mansion'a gidip herkesi ter dökmeden dayaktan geçirirken juggernaut geliyo, üzerine yürüyo. sırf ordaki laf güzel zaten. "sen juggernaut'sun dimi, koştuğunda dünyadaki hiçbir güç tarafından durdurulamayan? eh, o zaman koş bakalım.." diyip juggernaut'u kibarca "koşmaya" bırakıyo.

aşşa yukarı böyleydi işte. okuması inanılmazdı yalnız

Hulk, hulkun üst güc sınırı yok cünkü, arkadaşların dedigi gibi thor ve loki yi bile dümdüz etti izlemiştim o cizgi filmi az kaldı 0din ide yamultucaktı da hades bi güzellik yaptı :)

juggernaut döver bahınız...
www.googlefight.com

hulk dövermiş. grafik yanlış gösteriyor sanırım

işi-gücü önüne geleni gergedan gibi omuzlayıp geçmek olan juggernaut hulk'ın karşısında dayanamaz. hem, neden dövüşsünler ki yani?
(bkz: yaşasın hulk'ların kardeşliği)

hulk smash. World War Hulk'da gebertiyor lan adamları, cagırnatta kimmiş ?

hocam kyk.gov.tr de geri odeme kısmına gırıp kontrol et , suren gelmısse her kosulda talep edıyolar tabı odememe gıbı bı opsıyonun var ama onlar dinlemiyor maalesef faiz işliyor ve saglam bı faız ısletıyorlar.. hesabını yap gerekırse bankadan kredı cek su sıralar kredı faızlerı daha uygun , bırcok arkadasım yenı yenı kredı cekıp kapattılar bu borcu.. ben de aralıksız 2007 ortasından berı oduyorum yenı bıttı aralık ayındakı son taksıtle..

Sen yazmaya devam et o sen farketmeden hızlanır.

klavyeye bakmadan yaz. mesela az sonra ben öyle yapıcam:

salkgşakhjepaihjkeapifjmİIWNWNgıİWNGKmşmvömasşlamdlş

bundan daha hızlı yazamazsın.

msn ile tanıştıktan sonra klavyem hızlandı. 2000li yıllarda bilgisayar sınavında elimdeki kağıdı pc ye geçirirken bu klavye de u harfi yok diye iddia ediyorken, msn den sonra geceleri karanlıkta hatasız yazışabilir oldum. msn de adam yoksa omegle'a falan gir. anlık yazışmalar klavyeyi hızlandırır. bi de bu tarz ufak programlar da vardır elbet.

internette bulabileceğiniz on parmak programları kesinlikle faydalı. düzenli bir şekilde çalışırsanız kısa süre içinde hızlandığınızı fark edeceksiniz. önemli olan hangi parmağın hangi tuşa basacağını ezberlemek.

f klavyeye geçebilirsin. f'nin tuş dizilimi hızlı yazmak için. q'nun değil

q klavye düzeni insanlar daha yavaş yazsın ki daktilonun çıbıkları birbirine takılmasın diye oluşturulmuş bir düzendir. Türkçe için F klavyeye geçin. İngilizce için dvorak klavyeye geçin

Scenario 1'de edinmen gerekiyormuş o artifact'i... Kim hatırlayacak yahu, ben scenario oynamayalı 5 sene oldu.

iyi de hocam. scenario 1 deki itemler zaten 2 ye geçerken kaybolmuyor mu? Eminim kaybolduğuna da acaba sadece bu item mi kaybolmuyor?

Ben hatırlamıyorum ama en azından yolladığınız linkte baktım, Scenario 2'ya geçmeden evvel bunu edindiğinizden emin olun yazmış. Vardır bir hikmeti.

quicknet var , ucuz ve hızlı

tabiiki de uydunet'in limitsiz tarifeleri var ve çok daha hesaplı ttnet'e göre.

hocam açıkcası iki sorunu ve soruların amacını net anlamadım ama, kabaca bişiler sölim.

1. mesela ben bu iki karikatüre aynı adamın işi demem kesinlikle. bariz farkları var. dediğin gibi teknik benzer, ama zaten genelde evrensel karikatür denilen bu yazısız karikatürde çok sık kullanılan bi teknik, çok sayıda böyle örnek görürsün biraz araştırmayla. tek amaç ödül almak değil tabi ki ama, sonuçta yarışma karikatürü bunlar ve dertlerini gözü ve zihni yormadan en basit şekilde anlatmaktır amaç. dolayısıyla deformasyon abartılır yani detaylar olabildiğince azdır, popüler karikatüre göre. (gerçi son yıllarda dergi karikatürlerinde de bu yöne bi eğilim var dikkat edin, çizgi ne kadar azsa o kadar tercih ediliyo ki hiç iyi bişi diil bence)

2. bu adamlar gibi çizim yapmak dediğini sadece teknik açıdan söylüyorsun diye yorumluyor ve umuyorum. zira göründüğü kadar basit değildir bu iş. öle hemen bi espri bulup çizince ortaya bu tarz başarılı bi iş çıkmaz. uzun süreli çalışma gerektirir yani. ama diyosan ki ben derinlikli bi temayı basit bi şekilde çizgiyle anlatmak konusunda deneyimliyim, sadece kullandıkları tekniği nasıl yaparım diye soruyosan o basit. bu yanılmıyorsam kuru boya ya da toz pastel. ikisi de sık kullanılır. eskizledikten sonra kontur çizgilerini tarama ucu ya da herhangi bi mürekkepli kalemle geçtikten sora arka planı ve önceki tip ve nesneleri boyuycan. bu kadar basit.

bu işin mutlaka dersi kursu vardır. (amatör bi şekilde ben bile vermiştim zamanında) ama dediğim gibi orda verilebilecek şey en çok teknik konusunda bilgiler olacaktır. iyi espriler bulup bunu net şekilde görselleştirme işi ciddi mesailer ve ciddi şekilde karikatür hafızası gerektirir.

valla bilmiyom cevap oldu mu sorularına ama, aklıma gelenler bunlar.

Neden böyle bir şey arıyorsunuz? Yüksek dozda C vitamini alımının böbreklerinizde sorunlara yol açabileceğini bilmelisiniz. Ayrıca günlük ortalama alınması gereken miktarın üst sınırı 100mg iken bunu nasıl tartacağınız da ayrı bir soru. Turunçgillerin suyunu tüketmenizi öneririm toz askorbik asit yerine. Onu da abartmazsınız umarım.

magaza.hammaddeler.com

fazla askorbik asit ishal ve böbrek taşına neden olabilir ama alınması gereken üst sınır 100 mg değil, günde ağızdan 20 gr askorbik asitten fazla alırsanız ishal ve böbrek taşı oluyor. Linus pauling zamanında kendi pankreas kanserini yenebilmek için çoğunlukla damardan (20 gr üstü ağızdan alsa yan etkisi olacağından) günde 100 gr bile almış, 100 küsur yaşında öldü. Ben günde 1-3 gr filan askorbik asit aldım yan etkisi olmadı.

magaza.hammaddeler.com
bu daha uzun vadeli bir kullanıma uygun

hocam sen ne yaptın ya...
gerçi bu kadar ağır depresyondaysan olabilir lan..
yok yok olmaz.kalp hastası çoooook daha fazla etkilenir.
ancak depresyonda yemeden içmeden kesilmek (vitamin eksikliği vs.),tedavi olmaya gidecek isteği bulamamak falan olabilir belki.böyle etkiler gibi.
lan sazan mı aradınız da ben o sazan olarak cevapladım? :)valla kıllandım ha...
hastalara geçmiş olsun

anakartınızın modeli nedir? ve ses kartınız on board mu?

onu bilmiyorum be dostum. o kadar cahilim işte. nasıl anlayabilirim? bilgisayarım-özellikler-donanım-çoklu ortam denetleyicisine girdim bu dediğim realtek ac97 yazıyordu.

Ses kartın çok yüksek olasılıkla on-board. PC Wizard'ı indirip kur ve oradan anakartının adını ve modelini öğren. Ardından da anakartının üreticisinin sitesinden anakartın için yazılmış sürücüyü indir.

www.cpuid.com

benim aklıma gelen bulduğunuz driver via çipsetli anakartlar için belki anakartınız via çipsetli değildir.o yüzden problem oluşuyordur.www.cpuid.com bu programı indirin ve çalıştırın mainboard kısmında modelini söyleyecektir.

5 sene çalışma süresi biçiliyor yanlış hatırlamıyorsam. bir de senet imzalatıyor. 15 milyar gibi bir miktar heralde. aşşa yukarı böle bişe.

oyle bi adam bunun tamamını okumaz :/

Bir sayısal öğrencisi olarak yazıyorum Bilirmisin bende fizikten pek çakmam o şekiller sürekli farklı şeyleri hatırlatır bana,
Cevabıma gelirsek Mesela bize lise1 de üslü sayılar,köklü sayılar filan göstermişlerdi o zamanlar galiba beynimiz gelişkin olmadığından zor soruları çözemezdik,Ama 3 sene sonra Şu anda lise son sınıfttayım ve o arada üslü sayılar,köklü sayılar filan hiç çalışma durumu yok ve elime soru bankasını almadan önce 10 dakikalık bir konu tekrarı yaptım mesela üslü sayıları tüm sorularını da takır takır çözdüm.Evet hepsini hiç yanlışsız.
Demem o ki beyin zaman ilerledikçe gelişiyor.Şu anda veya geçmişte gözümüze çok zor gelen şeyler bir süre sonra beynimizin sınırlarının altında oluyor ve onları kolaylıkla halledebiliyoruz.Yetenek işi hikaye değil var ama o matematik yeteneksiz yapılamaz diye birşey de yok,Beyni konuya alıştırmak onunla haşır neşir olmak önemli nokta,tabi yetenekli adam 20 saniyede çözer soruyu veya çözülemeyen soruları çözer,sen ise 50 saniyede çözersin çözülemeyen sorularıda bir bilene sorarsın,
Öyle türev,integral zorluğunda matematik de gerekmiyor sana sanırsam,
Gerisi de yani bizim lise1 diye adlandırdığımız bölüm, az çalışsan az elini hızlandırsan(işlem hıız toplama çıkarma filan) yaparsın hem senin beyin gelişmiştir.
Çok az konu tekrarı ile bu iş yapılır soru tipleri benzer birbirine
Saygılar öğretmenim...

o aradığın adam ben değilim. vurgulamak isterim.

"yani sırf matematik yapamadım diye bugün bir doktor veya mühendis değilim. türkçe öğretmeniyim" kestim yapıştırdım bu cümlenizi. şimdi iki seçenek var önümüzde.

1- doktor ya da mühendis bir türkçe öğretmeninden daha zeki, başarılı ve üst konumdadır.
2- ben doktorluk ve mühendisliği türkçe öğretmenliğinden daha iyi ve severek yapabilirim.

ilk seçeneğin saçma bir düşünce olduğu anlaşılmaktadır.
umarım ikinci seçeneği anlatmak istemişsinizdir. bu kabul ile size düşüncelerimi anlatmak isterim.

sanırım karar verme aşamasındasınız. bu dönemi atlattıktan sonra matematik dalında ilerleyebilirsiniz veya tüm enerjinizle türkçe öğretmenliğine devam edebilirsiniz. matematikte kendinizi geliştirmek için zaman problemi yok gibi daha 22 yaşındasınız. ben şuan 25 yaşındayım ve mühendislik bölümü son sınıf öğrencisiyim. ben herzaman sevdim matematiği ama çalışkan biri değildim. zaman ayırmadım hiç matematiğe. ortaokulda vasat bir öğrenciydim. sonra lise zamanı geldi. babam karşısına aldı "oğlum tamam mı devam mı?" diye sordu. daha dün gibi aklımda. baba liseyi de okuyum bari dedim. maddi durumumuz da pek iç açıcı değildi. o zaman meslek lisesine yazdıralım, bitirdiğinde en azından bir mesleğin olur dedi. zaten üniversite okutacak gücümüz yok dedi. haklıydı babam. bende ses etmedim. diyeceğim birşeyde yoktu. zaten başarısız sayılabilecek bir öğrenciydim. elimden tuttu (cidden tuttu) götürdü meslek lisesine makine bölümüne kayıt ettirdi. ordan, aynı okulun teknik lisesine girebilme başarısını gösterdim. 4 yıl olan bu lise programından 5/2.99 ortalama ile mezun oldum. yine matematiğim iyi değildi. anlardım anlamasına ama dediğim gibi zaman ayırmazdım. problem çözümlerinde az buçuk bişeyler bilsem bu bana yeter dedim. hiç bir matematik problemini öyle tam anlamıyla hakkını vererek çözdüğümü hatırlamıyorum. neyse lise bitti. yine karar zamanı. maddi anlamda biraz da olsa düzelme var. baba dershaneye gitmek istiyorum dedim. tamam oğlum dedi. yazıldım ucuzundan önemsiz bir dershaneye orda benim matematik şaha kalktı. sınıfta hoca bana sen sus diyordu. devamlı içimde matematik sevdası. soru örneklerinde hocalarla nasıl farklı sorular sorabiliriz diye tartışıyordum o derece. sonra sınav zamanı geldi. fizikte de başarılı sayılırım. ama kimya, biyoloji ve sözelim sıfır denecek kadar az. öss de matematiğim fulle yakın, diğerleri iç karartıcı. puan da düşük gibi. aynı şehirde kalmak istedim. sonra iki yıllık bir makine taknikerliği bölümüne girdim. orayıda bitirdim. bende ki matematik yeteneği daha da gelişti. ben de düşündüm, mühendislik yapabilirim dedim. dikey gecis sınavı denen sınava girdim. çok rahat bir şekilde zorlanmadan orta halli bir üniversitenin makine mühendisliği bölümünü kazanıp yerleştim. sonra yüksek matematik ve diferansiyel denklemlerle tanıştım. işte orda biraz zorlandım. onu da anladım gerçi çalıştım bu sefer zaman ayırdım. başardım. geometriye hiç değiniyorum bile. başarılı olmak zorundaydım. şimdi bu yıl okul bitecek. düşünüyorum eğitim hayatımı hiçte kendimle gurur duymuyorum. dişe dokunur başkalarının anlayacağı taktir edeceği birşey yapmadım. ilerde ne olacam kaygısıyla kendimi birazda olsa belli bir düzeye getirdiğime inanıyorum. belki başka bir iş yapacam ama bu serüven hep aklımda olacak çektiğim sıkıntılar aklımda olacak. şu anki aklım olsa felsefe okurdum. inanın bana matematik öyle hayatın anlamı değildir. burdan iddaa ediyorum fizik matematikten daha önemlidir. somut kavramlarla iş yapıyorsundur fizikte. matematik külliyen soyuttur. tamam olmazsa olmazdır ama fizikte öyledir. buraya kadar okuduysan sana tavsiye edebileceğim kendini edebiyat anlamında geliştir. herşeye statü gözüyle bakma. inanın matematik içine girince, anlayınca tüm çekiciliğini ulaşılmazlığını gizemini yitirir. anladıkca değersizleşir. tıpkı bir kız gibidir. basitleştikce iğrenirsin. bıkarsın artık.
yazı uzun ve sıkıcı oldu sanırım. bu soru ile bana eğitim geçmişimi anımsattın tekrar. düşündüm, düşünürkende yazmak istedim.

gel sende bana arkadaş ol. felsefe denen sonsuz boşluğa atalım kendimizi. ölümsüzlüğü hissedelim tüm hücrelerimizde. kavramlarla dans edip anlamsızlıklarla boğuşalım. sonra belirsizliğe uçalım.
:) şaka şaka.
dostum diyeceklerim bu kadar son söz olarak matematik öyle hayati önem arzederken hayatımızda diğer dallara da haksızlık edip göz ardı etmemek gerekir. şimdi var düşün ben ne yapmak istiyorum diye. ben düşünmedim sen düşün...

tam aynısı olmasa da benzer bi adam biliyorum.
babam.

eq'su inanılmaz düşük ama dehşetli bir iq'ya sahiptir. ilkokula dört yaşında başlamış vs. üniversiteye kadar zehir gibi gelmiş. ama üniversitede (önce odtü sonra itü) calculus derslerini bir türlü verememiş. geçemiyormuş ne yaparsa yapsın. neredeyse okuldan atılacak. bir gün ingilizce bir kitap bulmuş. ilk sayfadan itibaren çalışmaya başlamış. çalıştıkça daha da zevk almış ve -yanılmıyorsam- dört tane matematik dersini birden tek dönemde vermiş. ha bi de kendisi makine mühendisidir. zaten mezun olduktan sonra da akademik kariyere başlamış. yüksek lisansı da tez dahil 3 dönemde bitirmiş.

yani sonradan da oluyor.

bir de bambaşka bir şey vardı burada uzun uzun yazmaktan imtina edeceğim ama hint filozofları insan hayatını yedi'li yaşlara bölüyorlar ve matematik çalışmak için en iyi dönemin 21-28 yaş arası olduğunu söylüyorlardı yanlış hatırlamıyorsam.

Annem 40 yaşını geçtikten sonra açık öğretim programına yazıldı. Tüm dersleri verdi ama matematikte üstüste birkaç sınavda da kaldı, hem de 3, 5 gibi puanlarla. E tabi liseyi bitireli 20 yılı geçmiş.

Sonra bi baktım gitmiş kaynak kitaplar cdler falan bulmuş, çalışıyor. Arada sırada gelip bana sorular soruyordu. Ben de o sene lise 2 deydim. İlk başta tamamen umutsuz bi vakaydı, 4 işlemde dahi yanlışları çıkıyordu. ama inanılmaz çalıştı. geceleri biryerlerden bulduğu bir matematik cd setinden çalışıp kendince karalama notlar alıyordu. Yalnız notları resmen müsvette gibi karmaşık olsa da bana getirip bir soru sorduğunda kesinlikle kendi notlarının üstünden anlatmama izin vermiyordu. yani notlarına kesinlikle kimseyi dokundurtmuyordu.

O sene ben ilk matematik yazılısından 38 aldım o da aynı dönem ilk sınavdan 38 aldı :D. Yani nerdeyse benim seviyeme gelmişti :D:D. neyse sonraki sınavlarda da yine buna benzer notlar aldı, tabi ki dersi vermedi.

Ertesi sene aynı tempoyla devam etti, ben lise sondaydım bana integral ve matrisi annem öğretti. Çok ince akıl yürütecek sorularda epey bi tıkanıyodu ama yine de ben bunu sonra çözüp getireyim diyip ertesi gün çözmüş olarak geliyordu.

Artık resmen matematik diye bir hobisi olmuştu. Öyle ki akşam yemekten sonra yatana kadar çalışıyor sonra sabah erkenden kalkıp akşam yapamadığı sorulara tekrar bakıyordu hatta bazen geceleri uyanıp bişeyler karalıyordu. o sene annem matematiği (tam hatırlamıyorum) 96 ya da 98 gibi bir ortalamayla geçti. Aradan birkaç sene geçmesine rağmen annem hala arada bir kitapları açıp kurcalar, arada bir össye girmekten falan bahsediyor ama sonradan vazgeçip sınavdan sonraki gün çıkan soruları çözüyor.

Yazdıklarınızı tam olarak sabredip okuyamadım ama sanırım işe yarar bir örnek.

ilkokul 5. sınıfta bölmede zorlanırdım.
ortaokulda matematikle alakam yoktu 2-3 alırdım hep.
lisede öğrendim matematiği, 5'e çektim notumu.
üniversitede diferansiyel denklemler denen illet ders dışında matematik derslerinde hiç takılmadım.

şunu öğrendim, her şey temel eksikliğinden kaynaklanıyormuş. Benim önerim Üniversite hazırlık kitaplarından konu anlatımı olanları seçin. ilk önce temelinizi atın. Üslü sayılar, köklü sayılar, taban aritmetiği. Yani problemleri çözmeniz için gerekli olan alt yapıyı edinin.

ondan sonrası çorap söküğü gibi gelir zaten.

hicbirseyi kafana takma. zaman kaybetme. pisman olma. istedigini yap. dunyayi gez. hayatini yasa.

edit: tabi bos gezenin bos kalfasi olarak degil, hayatini kazanarak yapacaksin.

gez dolan dur!

kutsal bir metin yazarsam giris cumlesi olarak kullanacagim cumle senin cevabin:

dişari çik...
ama cok dişari...
çitin ote tarafina...

(bkz: interrail)

(bkz: ömrün ilk yirmi yılı/@hikaye mesture)

bu laf da..aktif,hizli,güçlü,yakışıklı,güzel,zeki iken naparsan yaaprsın elden ayaktan düşünce çabalasanda vücüt gitmez motor su kaynatmıştır bi kere.

başkalarını memnun etmek için değil kendin için yaşa. sonra yaş ilerlediğinde bir de bakıyorsun kimse seni memnun etmek için kılını kıpırdatmıyor.

30'una kadar sevişerek oku:)

bence o petek dinçöz değildir. görmedim ama fikrimi söylüyorum. gerçi gülben ergen'in belgeselini de görmedim :) (bkz: link verin lan allahsızlar)

ben de o olabileceğine pek ihtimal vermiyorum açıkçası, can tanrıyar evlenir miydi kendisiyle öyle bi durum olsa? hiç sanmıyorum. ona çok benzeyen bi kızı oynatmış(!) olabilirler.

eger oyle bir sey olmus olsaydi bomba gibi patlardi:)

Eğer o değilse baya baya benzeyen biri. bildiğin ikizi gibi yani.

Tom Cruise (5' 7" / 1.702 m)
Danny DeVito (5' 0" / 1.524 m)
Dustin Hoffman (5' 6" / 1.676 m)
Dudley Moore (5' 2 1/2"/ 1.588 m)
Al Pacino (5' 5 1/2"/ 1.664 m)

biricik m.j fox.

Polat Alemdar - 1.73'müş ama 1.70'den fazla değil bence
Atatürk - 1.73
Tarkan, Serdar Ortaç (bunlarda 1.70 altında)
daglien - 1.71

Not: ayrıca dünyadaki erkeklerin boy ortalaması 1.70 şeklinde duymuştum bir belgeselde seneler önce.

boyu kaçtır bilemiycim ama Antonio Banderas, Kenan Doğulu.

nasıl yazılmaz? Cem Yılmaz.

richard hammond - 1.70
mark owen - 1.68
Jamie Cullum - 1.68
James McAvoy - 1.70

24 veya 36 veya 48 veya daha fazla saat bekletirsin. 24 yaparsan süte çok yakın olur 48 ayrana daha yakın.
yeni kefir yapcaz varsayalım.
cam kavanoz örnek veriyorum iki litre olsun.
1.2 litre süt koy. (hemen bozulan günlük şişe sütü)
0.2 litre kefir mayası koy.
opsiyonel olarak önceki kefirden oluşan kefir sıvıdan da 0.2 litre koyabilirsin.
bunları iyice karıştır kefir sütün her tarafına geçsin.
kavanozun tamamı dolmuycak %25 boş kalacak ki oksijen geçsin.
kavanozun üzerini kapakla diil bir bezle kapat bezi lastikle tuttur.
evde güneş görmeyen, sıcaklığı 23 C civarında bir yere koy.
12 saatte bir kavanozu iyice salla.
ben 48 saate kadar bekliyorum.
48 saat sonunda kefiri süzüyorsun maya ve kefir ayrılıyor. kefiri soğut 1-2 saat sonra iç. Benim bu şekilde ürettiğim kefir çok güzel oluyor memnunum da, benim de şu sorunum var.
marketten aldığım kefiri açıyorum 1. 2. 3. gün içiyorum aynı tadda oluyor. bu kefiri hemen içince güzel 12 saat sonra güzel ama 24 saat sonra tadı kaçıyor, kefirler tanecik tanecik oluyor. ben o yüzden evde yapmayıp hazır alıyorum.
zaten 2 tl süt arada yaparken dökülenler filan oluyor. hazır kefir 3.3 tl çok da pahalı değil.

o kefir mayası olarak aldığın mayayla direk kefir yapmıycaksın. onu canlandırma olayı var
o mayaya çok az süt koycan cam bir kaba koycan bekliycen
12 saat sonra sütünü biraz süzüp tekrar az süt koy bekle
böyle 2 gün devam et
o zaman kefirler çoğalmış olacaktır.
o kefiri maya olarak kullan.
ben o tarz kefir mayası ile hiç yapmadım ama internette gördüğüm bu.
2. daha kolayı 1 litre eker kefir al 3.29 TL 750 gr iç kalanı kefir mayası olarak kullan yaklaşık 1.5 litre süte.
artı kefire kullanacağın süt asla uht pastörize olmamalı tercihen şişe hemen bayatlayan günlük süt olmalı yoksa maya tutmaz (ya tutarsa!) + asla homojenize olmamalı.

@joepiscopo: sokak sütü kulanıyorum. bu 2 günlük bekleme süresi mayayı canlandırmış mıdır?

abi dediğim gibi, ben maya kullanarak hiç yapmadım bu teorik bilgim. yalnız sokak sütüne bazen ölsün mikroplar diye karbonat katıp satıyorlarmış, sende de bu olduysa o zaman da maya tutmaz.
mesela ben de elimdeki süt kefirlerini su kefirlerine çevirmeyi denemiştim, peynirin çok daha iğrenç kokanı bişi oldu.
marketten günlük şişe sütü + eker kefir alıp bir dene?
ayrıntılı bilgiler
users.chariot.net.au

olmaması lazım. sonuçta her şeye başvurma hakkınız var. kpss tercihi yaptığınızda gitmek zorunda olabilirsiniz. (öğretmenlik öyle, kazanıp gitmezsen bir sene falan tercih yapamıyosun.) ama belediye gibi yerlerde asiller ve yedekler olur diye biliyorum. siz gitmezseniz yedekten birilerini alırlar.

açıktan atama yapılacak yere gidip durumu anlatın, kazanırsak illa gelicek miyiz diye, söylerler heralde...

kefir mayasıyla hiç mayalamadım o iş biraz uzun önce onları sütle canlandırcan filan.
kefir hakkında her türlü bilgi için
users.chariot.net.au
daha kolayı git eker kefir al iç bir kısmını da maya olarak kullan

Biz ailecek bunu yapıp içiyoruz.Şöyle yapıyorsunuz.öncelikle şişeyi bir şekilde eleyin.bu elek plastik olmalı,kefire kesinlikle metal bişey değmemeli,hatta tahla kaşık kullanmalısınız bir şekilde kaşıkla dokunurken de.
içindeki kefir taneciklerini ortaya çıkardıktan sonra isterseniz azcık sudan geçirerek yıkayın.Göz kararı bir miktarını alın,yarısını filan mesela.

Bu kefir tanelerini alıp bir adet cam kavanoza yerleştirin.Hani şu normal marketlerde içine turşu filan konulup satılan orta boy olanlarından.
üzerilerine de göz kararı süt ekleyin.Daha ekşi bir tadı olmasını isterseniz(ben öyle seviyorum da) light süt ekleyebilirsiniz.

Bir gün boyunca dışarda bekletin buzdolabına koymayın.Ertesi gün için.Tadı ağır gelirse suyla karıştırabilirsiniz.

Kefir mayalandırdıkça artan bir madde dolayısıyla parçalanması artması azalması sorun çıkartmaz.Zaten bir süre sonra fazlalaştıklarını düşünüp bir kısmını atmak durumunda kalacaksınız.

Kefir içine koyduğunuz süte göre(yağlı yada light olması,markası vs),sütün miktarına göre,beklettiğiniz zamana göre vs vs tadı değişebilen bir içecek.Dolayısıyla siz ağız tadınıza göre uygun olan halini,deneye yanıla sürekli bekleme miktarını,sütünün çeşidini vs değiştire değiştire öğreneceksiniz.

Ancak aylarca bekletip içmeye kalkmadığnız sürece yani bozulmadığı sürece zararı olmaz hiç bir şekilde.
Bu arada piyasada satılan kefirlerin tadından hiç hoşlanmadığımı da belirteyim.Sizin yaptığınız da pek aynısı gibi olmayacak,aklınızda bulunsun.

Eğer 657'ye tabii bi kadroysa daha sonra başka bi çeşit devlet memuru (öğretmen vs.) olmak istediğin zaman sıkıntı yaşayabilirsin bu kadroda bulunduğun ya da bulunup istifa etmiş olduğun için.

fena bir meslek değil.
tazminatı yolluğu falan iyi.emeklilik de daha kısa (yıpranma ) bildiğim kadarı ile.maaşları da dolgun olması lazım (tc şartlarında).genelde yattığın ama iş olunca yangın gibi ( hele de orman yangını ) çok yorucu .

itfayeci olmak isteyen bir tanıdık torpilsiz zor olduğunu söylüyordu.

çıkabilir. alerji zamana göre değişik reaksiyonlar gösteren bi hastalık.

39 kere sokar bişi olmaz da 40'ıncı da olur. Hiç belli olmaz.

Mesela sırf o yüzden penisilin verilen birisine her seferinde test yapılır.

cık. çarşamba açılır.

forumvari mağazalar, misal forum çamlık, içindeki bankalar gayet açıktı bayramın 1. günü..
hsbc ve garanti var forum çamlık'ta, cayır cayır çalışıyolardı..

bayramin ilk gunu acik olan bankalarin asil amaci arife gunu ve bayramdan bir iki gun oncesi piyasada esnaf tarafindan kazanilan parayi toplamaktir. diger gunler kapatirlar.

yok aga yok vazgeçiremezsin. ben de henüz askere gitmedim ve kardeşime nasıl dil döktüm anlatamam. ben de senin gibi "ulan bu çocuk askerlik yapamaz" diyodum. onun da ciddi bi özrü var. biz çürük raporu almasını umut ederken askeriye bişey olmaz diye askere almakla kalmadı hakkariye gönderdi. gitti hakkaride askerliğini yaptı uzun dönem. şimdi iyi ki yapmışım da aradan çıkarmışım diyo. ama sen sen ol ne yap ne et kardeşini ikna et. benim kardeşim her ne kadar iyi ki aradan çıkartmışım dese de askerde amı götü dağıtmıştı. ille de açık öğretim.

askerliğe elverişsiz hale getircek şekilde sakatla :) yok yok şaka şu an askerim asteğmen olarak yenice teslim oldum bi hafta oldu. ama ortam iyi adanadayım söyle kardeşine askerlik yapcaksa yedek subay olarak yapsın saçmalamasın.

ona bu dusunceyi dayatmaktansa, konu hakkinda onun kendi dusuncelerini rahatlikla ifade etmesini ve sana anlatmasini sagla. dusuncelerini paylastikca askere bu kdr erken gitmenin dezavantajlarini kesfedebilir ve kendisi bunu idrak edecegi icin kararini ancak bu sekilde degistirebilir. senin bariz bi sekilde notr kalman gerekiyo, dogru sorulari sorarak.. sadece dogruyu bulmasinda ona destek olucaksin, dusuncelerini kafasinda yerlestirmesinde vs..askere gitmemesi dusuncesini dayatman senin onu anlamadigin dusuncesi ve askere gitme istegini guclendirmekten baska biseye yaramaz.(problemli durumlarla basa cikma yontemlerinden biri bu)

canon powershot a470 7.1mp : tinyurl.com

biraz daha para eklerim sorun değil dersen de..

canon powershot a590is 8.0mp : tinyurl.com

ps. canon>sony
3.1mp'lik eski canon fotoğraf makinesiyle çekilmiş fotoğraflar için - high1.deviantart.com

walla fiyatlarına bakmadan iki marka yazarakta ben yardımcı olayım. birincisi leica ama 250ye olur mu sanmam herhalde en az bi 500-600 den başlar die sanıyorum fakat kendisi en önde gelen markadır. sony canon şahsen eline su dökemez die düşünüyorum. ikinci marka ise panasonic. çünkü panasonic'in kullandığı lensler leica. en azından lensi bence leica olmalı. bunların fiyatlarıda sizi aradığınız fiyata yakındır. bence panasonic alın bir sony sahibi olarak.

bi şekil yap, yurtdışına tatile giden ya da oradan tatile gelen birine aldır diycem. epey oynuyo fiyatlar, 80 pounda (200 lira)alınıp bana hediye olarak gelmiş ihtiyacım olmayan bi fuji'yi o sıralar makinaya ihtiyacı olan bi arkadaşa 300 liraya sattım geçen ay. burada 450-500 civarı gidiyodu. (çok alakasız kaçmamıştır umarım, demeden edemedim)

doğruluk payı vardır. çünkü kafa deriniz saçlarınızı sağlıklı olmaları için yağlar. bakımsız saç uzadıkça uçlarından bozulmaya başlar. saçı kısaltınca yağlanma kolay olacağından düzgün olur, tekrar uzayana kadar. bununla beraber saç ayrık otu olmadığından budandıkça gürleşir fikri de yanlıştır tabi.

ben de anlamadım bu işi sarımsak testosteron'u arttırıyor diyorlar ama saç dökülmesini engellemek için kullanılan karışımlarda/tedavilerde vs. hep sarımsak var?
kısa kestirmek bilmiyorum da kazıtınca gürleşebilir.

saçı döken dht bir testosteron türevi. sarımsak dhtyi arttırmıyor olsa gerek ki bu önerilmiş. hatta testosteron -> dht dönüşümünü engelleyerek testosteron seviyesini yüksek tutuyor da olabilir. tam mekanizmayı bilmiyorum.

çok bir bilgim yok ama troid bezleri çok çalışan birini tanıyorum. gerçek anlamda 1 ailenin 1 haftalık akşam yemeğini 1 günde tüketiyor ve incecik. ailesi de aynı şekildeymiş ama genetik yani. özel bir tedavi görmüyor ama sanırım yavaş çalışması daha önemli bi durum. metabolizma yavaşlaması, kilo alma olabilir bunu çıkarabiliyorum sadece burdan.
daha ayrıntılı bilgi olabilir burda;
www.uzmantv.com

Omur boyu tedavi dediginiz her sabah ufak tefek 1-2 hap almaktan baska bisey olmayacak muhtemelen. Ilac kullanmaya basladiktan sonra eskisinden daha duzenli calisan bir bunyeye bile sahip olabilirsiniz belli olmaz. Hipotiroide neden olarak gostetilen ne var bilmiyorum genetik bir rahatsizlik diye biliyorum. Cok sayida insan sizine benzer problemler yasiyor. Endiseli olmaniza bence gerek yok.

hersey yasakmis, dogal olan seyleri bile yasaklamislar. nasil bi diyet, zebra avlanip cig cig mi yenilecek?

diyet kelimesinden tiksiniyorum zaten, dunyadaki en gereksiz insan icadi.

patronum tam olarak bunu değil ama kanser atlattığı için benzer bir rejimi uyguluyor, tuz un şeker asla yok, tatlı yok, her sabah ve öğleden sonra havuç ve pancar suyu (ofiste sıkılıyor), evde pişirilmiş bulunabilen en doğal sebzelerin yağsız ve tuzsuz pişmiş hallerini yemek olarak yiyebiliyor, yağsız olmak koşuluyla et yiyebiliyor, balıkta da sorun yok. hayvansal her türlü yağ yasak, yoğurt bile yağsız olması koşuluyla haftada 1 kase yiyebiliyor, aynen margarin yasak, yani demem o ki çok zor ofiste yemek işlerini halleden bir bayan mevcut, dışarda yemek yemek zorunda kaldığında tam bir işkenceye maruz kalıyor, nerdeyse bunlara uygun yiyecek hiçbir şey bulamıyor, e arada mutlaka kaçıyor ve de canı çekiyor bazen tatlı yemek istiyor, ofiste sosisli hayalleri kurduğu oluyor:) sonuç olarak çok zor, belki çok sağlıklı ama fiziksel olarak:) psikolojik olarak o denge nasıl kurulur onu bilemedim

detoks gibiymiş :) detoksun ikinci adımında yağlı, unlu şekerli yiyecekler ve et yok. yediğiniz her yiyecek doğal olacak ayrıca, katkı maddesi olmayacak içinde (pakette olmıyacak yani; hazır çorba, paket süt gibi). ilk adımında ise sadece taze sıkılmış meyve ve sebze suları var :/
vücudu inanılmaz hafifletir herhalde bu diyet, yormaz.
evet böyle yaşanabilir, sadece balık ve sebze yemiş iki tane japonla tanıştım geçen sene ve buna dayanarak söyleyebiliyorum.
bir takım karbonhidrat açığını baklagiller ile mi kapıyormuş bu diyet?

evet yeşil mercimek haftada birkaç kez menüde var, bu arada bildiğin bu diyeti yapıyor bizim patron bi daha okudum da:)

Güzel bir şey. Bizim tükkanda biri yapıyor gayet formaa girdi. Şişman birisi değilim ama benim de bilinç altıma girdi. Ekmeği kestim, günde 1 dilim ya yiyorum ya yemiyorum. Çok sevdiğim pirinç pilavını bile yarıya indirdim. 1,2-2 kilo verdim ama mide yanmalarım geçti. Barsaklarımın hareketi düzeldi.

Ben sınırsız et, ot olarak uyguluyorum. Onun dışında nişasta-karbonhidrat içerikli tahıl ve tahıl ürünü en az seviyede.

diyet miyet gerçekten saçmalık. sen taş devrindeki adamla nasıl kıyaslayacaksın kendini? taş devrindeki adamın dur şurdan 2 geyik vurayım, şu ağaçtan 10 tane meyve toplayayım. hepsini korum yanıma 1 hafta misler gibi yaşarım dediğini falan mı sanıyorsunuz? çık her gün avlan, bir şeyler topla... ister istemez yakacak vücut bir şeyler. şimdi yatıyoruz sabahtan akşama ondan sonra az yiyim bilmem ne yiyim kilo veriyim. kalk dolaş, hareket et, spor yap. yesen de tığ gibi olursun.

ben kendimi örnek gösterecem. her gün sabah öğle akşam 3 öğün banko yerim. çoğu zaman araya 1-2 öğün daha eklediğim oluyor. ne yiyorsun dersen sabah 2 yumurta kırar 1 bütün ekmek yerim onla, doymadım mı gider bi yumurta daha kırar yarım ekmek daha yerim, yumurta yok mu ekmeğin arasına sürerim margarini onu yerim. yanına domates, soğan, salatalık... ne varsa artık. öğlen olur bi bütün tavuk yerim. haşlama falan değil bildiğin yağda kızartılmış. akşam olur kızartma yerim, pilav yerim. bunlara ek olarak cips yerim, çikolata yerim, kola içerim. öğlen, akşam ekmek yemediğimi sanıyorsan yanılırsın. normal öğünlerde 1.5-2 ekmek yediğim yediğim bile oluyor. ha bi makarna yemem o da damak tadıma uygun değil. şimdi günde en azından 2 ekmek yiyen, ince belli çay bardağına 1.5 çorba kaşığı şeker atan, yağın, tuzun bokunu çıkaran benim 200 kilo falan olmam lazım herhalde ama gerçek ne? ben kendimi bildim bileli 74-75 kilo arasında gider gelirim. yıllardır tartıda 76 yı görmüş bir insan değilim. ne yüzüm tombiş, ne kollarım, ne bacaklarım. baklava karın kaslarım yok ama göbeğim de yok desem yeridir. yoldan 10 tane adam çevirsen belki birisi benden daha atletik çıkar. o da belki. ne koşarken tıkanırım ne de başka bir sorunla karşılaşırım.

eee şimdi ne oldu una, tuza, yağa... bilmem neye hayır demeye? sen hareket etmicen, tuvalete taht-ı revanla gidicen, bakkala gidicem diye arabayı garajdan çıkaracan, 2 merdiven çıkmaya üşenip asansöre binecen ondan sonra ne yesem yarıyor dicen. vücut durduğu yerde nasıl yaksın yediğini.

yahu benim 1 günde yediğimi adamlar kilo veriyim diye 1 haftada yiyor. şaka gibi ya. bi insan yıllardır günde en az 2 ekmek yiyip de 250 gram almaz mı? ben almadım, almıyorum da. hareket edip yakmak dışında bunun mantıklı bir açıklamasını yapan varsa buyursun dinliyim.


(body building falan da değil benim olayım. gayet normal boyutlarda sıradan bir insanım.)

e abi karbonhidrati nereden aliyoruz? bari araya bi yulaf, kepek mepek bi seyler koyaymis. tas devri diyetiymis, skimsonik bi sey iste.

www.bodytr.com

Bu arada taş devri diyeti denmesinin nednelerinden biri bu tahıllara yer vermeme yönüdür, hani taş devri ya, ekim biçime geçilmedi ya.

Benim de bi ara bu diyetle ilgili detaylı sorularım olacak ama öncelikle Ahmet Hocaya saygımdan ötürü paleo diet for athletes kitabını okumak istiyorum okumadan patata kütete sormayayım diyorum. Bu arada Prof. Dr. Ahmet Aydın beslenme ve metabolizma anabilim dalı başkanıdır, kendisine de gayette güveniyorum, ben de kilo alma programına gireceğim dediğimde bana da atletler için taş devri diyetini önerdi, bu versiyonunda KARBONHİDRATLAR yani bu tahıllar var sanırım. siz de kafanıza takılan bi şey varsa sorun kendisi mütevazidir ve insanlara hakettiği değeri veren çok değerli bir insandır, onca işinin arasında size yanıt vermeye çalışır.

bu arada korkmadan deneyebileceğiniz bir diyettir kanaatindeyim, şahsen tam deneyemedim ama bana oldukça uygun.

paleotik beslenmeyle ilgili yabancı yayınları da okuyun getirin okutun biz de bilelim ama sağlıklı sonuçta orasına kuşku yok.

diyetle ilgili ben de bildiklerimi ve düşünceleirmi paylaşacağım ve bu mesajı güncelleyeceğim, şimdi hemencecik yazmak istedim ondan esas düşüncelerimi belirtmedim. insan 2 günde sadece 3 saat falan uyuyunca kafasını pek toplayamıyor.

Uyumadım ama mesajları okuyunca ekleme yapmak istiyorum çünkü duyuruyu takip edenlerin malumu üzerine bu konularla ilgili biriyim.

1-) Diyet "beslenme düzeni" demektir. Kişi bunu bilmiyorsa mümkünse "diyet" kelimeisni kullanmasın çünkü yanlış kullanıyor demektir.

2-) Bu diyette et serbesttir, havansal yağlar da serbesttir.

3-) Bu diyette şeker, un ve margarin gibi yenmemesi daha iyi olan zırvalar yasaktır. Zaten bu ürünler bazılarına ne kadar cazip gelse de doğal olmayan saçma sapan şeylerdir. Ha ben de şeker kullanıyorum bol bol ama azaltmam lazım. Un deseniz unlu şeyleri pek yiyemem zaten, zaten unlar o eski unlar değil. Başta kepekli değil, sonrasında özellikle ekmekler katkılı. Valla zengin olsam şekeri de keserim unu da tamamen.

4-) Tuz yasak deniyor ama sporcular için bazı durumlarda tuz alınmalıdır, bunun için diyetin "for athletes" kısmı incelenmeli ben incelemedim. Bu arada diyette tuz maddesini okursanız zaten "Az tuz sizi halsiz bırakıyorsa tuzu biraz artırın." dendiğini görürsünüz.

5-) Amerikanın yarısı şeker bağımlısıdır, dökülüyorlar.

6-) Ben her şeyi yiyorum bi halt da olmuyor diyen sevgili emrag
a) hareket etmek vücuttaki olumsuzlukları büyük ölçüde azaltan feci olumlu bişeydir
b) bi kaç sene sonra tekrar görüşelim o da olmadı 10 sene sonra görüşelim
c) 200 kilo olmak ayrı bir hastalıktır, yoksa michael phelps gibi günde 10.000 kalori alsan da 200 kilo olamazsın.

7-) Detoks gibidir denmiş, detoks denilerek ne kastedilmiş bilmiyorum ama detoks vücudu toksinlenlerden arındırma diye biliyorum. Bu diyette bu amaçla kullanılabilir zaten özünde ikisi de "doğallığa" dayanıyor.

8-) Saçma sapan katkılı gıdaları, aburları cuburları, margarinleri yemeden de gayet güzel yaşarsınız. Yemeyin arkadaş yemeyin yani yiyince ne oluyor?

9-) Soruda "kesinlikle tuz yok" gibi yanlı bilgiler verilmiş, tatlılar yasak denmiştir, hayır yasak değildir. meyveler olsun bal bepmezler olsun datlı değil midir? sünger gibi rafine şeker ve unu çekmiş tatlılardan başka "tatlı" bilmiyorsanız size göre tatlı olmaz dabi.

10-) Bu beslenme düzeninin önerileri gayet yerindedir, bu diyetler huzur bulan insanları gördüm. bu arada sitemde yazan "67 yaşında 120 barfiks çeken" abiye de bi göz atın.

11-) Margarin ne ya? Bilgilendirici bir yazı www.bodytr.com

12-) Diyette karbonhidrat zaten vardır da, bu diyetteki karbonhidrat kaynakları temel olarak
a) baklagiller
b) meyveler
c) bal vb
d) diğer (süt de bile yok mu karbonhidrat? var. tabii ki karbonhidratlarda cins cins o ayrı konu. bu arada dediğim gibi spor yapanlar karbonhidrat olayında kendilerince bir değişiklik yapabilirler ama diğer maddelerde itiraz edilecek pek bir şey yok.)

Ben de bu diyeti 1 aydır filan uygulayan biri olarak izlenimlerimi yazayım.
Erkeğim, baskülüm yok net rakamı bilmiyorum ama 2 kilo filan vermişimdir normalde sıkan kemer geniş geliyor.
ben bu diet ve
www.westonaprice.org
şeklinde beslenmeye çalışıyorum ki zaten ikisi birbirine çok benziyor.
Bir kere ekmek un yememek çok farkediyor. son 1 ayda sadece bir kere kebap almıştım onla yarım yufka ekmek yedim. bariz sindirirken yoruculuğunu hissettim o ekmeğin.
Şekeri, kola zaten içmiyordum, tatlı zaten yemiyordum ama hem meyve + hem de kuru meyveler çok yiyordum onu azalttım. benim için en zoru bu oldu:)))
Un hele de kepeksizse zaten besleyici bir gıda diil.
Bu rejimden çok memnunum. Akşamları daha geç uykum geliyor, ve eskiden daha sık uyanırken uykudan, şimdi çok nadir uyanıyorum. bu ramazan hiç davulcu sesiyle uyanmadım mesela. un şeker yemiyince yorgunluk bezginlik olmuyor.
+ bu rejimden sıkılmaz mısın diyenlere bilakis, bu rejimde daha çok çeşitli gıda var diyeceğim. hatta o kadar çeşitli ve taze gıda almak zorundasınız ki 2 günde bir markete gitmekten yoruldum.
neler yiyorum.
hergün 10 gr balık yağı + yaklaşık 1/3 litre kefir içiyorum. Makul bir yerden bulursam hindistan cevizi yağı da alacağım (metabolizmayı hızlandırdığı söyleniyor, ilgili entry e bakın)
kahvaltı.
dere otu, roka, tere, maydanoz, semizotu, brokoli, yeşil biber ne varsa salata yapmadan yiyorum (domates bunlara göre daha az yiyorum çünkü o şekerli ve meyve) yanına peynir + bazen 2 haşlanmış yumurta.
öğlen ya üstteki yeşillikler + sarmısak+ soğan salata yapılıp üzerine limon, ketenyağı, zeytinyağı, nar ekşisi dökülecek + yanına hayvansal protein (kırmızı et, mezgit, somon, tavuk almıyorum, omega 3lü yumurta veya free range beslenen tavuk yumurtası, veya peynir+ceviz)
ya da yeşillikler tereyağında sote edilip yanına hayvansal protein.
akşam yemeğinde öğlen yemeğinin aynısı genelde hayvansal protein daha az.
Ben bu sistemden memnunum.

Bu arada bu diete dair veya her türlü sağlık sorununu
www.beslenmebulteni.com
forum a üye olup sorduğunuzda hatta ziyaretçi defterine bile sorduğunuzda Ahmet Aydın cevaplıyor.

vermezler.

garanti bankası vermiyordu gelirin olmadığı, harçlığı da gelirden saymadıkları için.
maaş bordrosunu getir krediyi kap dedilerdi bana geçen yıl:)
bi de yanlış bilmiyorsam min. 1000 TL idi kredi tutarı.

hiç bir gelirin yok çalışmıyorsun ve para istiyorsun ?

git bankaya söyle bakalım "500 liraya ihtiyacım var çalışmıyorum ama geri ödeyebilirim", bakalım ne diyecekler..

500tl gibi bir miktar için kredi var mı bilmiyorum ama tanıdık müdür , bireysel müşteri temsilcisi varsa alırsın , yanlışım yoksa yapı kredi bankasında belli bir miktara kadar şube direk kredi verebiliyor ben asgari maaşla , hiç bir ek gelirim yokken 10.000tl kredi aldım ( aylık taksit gelirimden yüksek görünüyor kağıt üstünde ) yapı kredi'den şube müdürünün yardımı sayesinde , garanti bankası deneme çünkü orada bütün krediler genel müdürlük onaylı oluyor. Ya tanıdık bankacı ya kefil olabilecek bir çalışan ya da senin için kredi alabilecek birini bul. Düşünmüşsündür mutlaka ama mümkünse borç al birilerinden bence.

500 ytl icin kredi karti cikar ordan cek
daha mantikli gibi gelio bana

denizbankk veriyordu bi aralar, kefilsiz, belgesiz..
cep telefonundan bi yerlere mesaj atıyordun tc numaranı yazıp, sonra da cevap geliyordu şu kadar krediniz hazır istediğiniz şubeden çekebilirsiniz diye..
bunun dışında, bana sorarsan kasma bu kadar, kredi kartı alıp ondan çek parayı, öğrenci kredi kartları 15-20 günde eline ulaşıyor, ve limiti de aşağı yukarı senin şu anda ihtiyacın olduğu kadar oluyor

kredi vermez ama kredi kartı verir. veya çalışan bir kefilin olursa kredi de alabilirsin

@durukafa denizbank'ın vereceğini sanmıyorum. kredi koşulları biraz katıdır çünkü oranın. çalışanlara bile belirli şartlar arıyorlarken sanmıyorum öğrenciye versinler..

@mh 4-5 ay önce öğrenciydim ve ordan kredi çektim.. en fazla 3600 tlye kadar veriyolardı bana.. daha azını da alabiliyorduk min. tutar da 1500 falandı galiba..
şimdi buldum kurtaran yaz boşluk bırakıp tckimlik numaranı yaz 3280e gönder..
linki de burda: www.denizbank.com

öğrenci kartlarının nakit limiti genelde olmuyor, olanın da(finansbank) 200 tl.tefeci bulman gerek sanırım :)

Kredi kartından nakit çekmeyi düşmanıma bile önermem, karttan nakit çekim harcama gibi değildir. Hem çekim ücreti, hem faiz işler. Çektiğiniz tutarı son ödeme tarihinde tamamıyla ödeseniz bile, çekim ve ödeme tarihi arasında faiz işler. Kredi taksitine benzemez, parça parça öderseniz başınıza bela olur. (Bunları mağdur olarak değil, mağdur olanları görerek ve aynı zamanda eskiden bankada ürün yönetmenliği yapmış biri olarak ifade ediyorum. Ama ha, bankalar işi değiştirmişse, kredi kartından nakit çekene güzellik yapmaya başladılarsa o başka.)

Bir yakınınız ya da arkadaşınız alsa krediyi daha iyi olur. Bu kişiler size direkt borç verse daha iyi olur.

tek ders sınav hakkına basvur madem, hic ikinci dnemı beklemeden ilk donem sonunda sınavına gir. dersin acılması gerekmıyor. hoca sana sınav acıyor sadece.

klavyen hızlıysa internet cafelerle konuş, ödev, tez vs. dökümanlar yazdırabilirler sana geldikçe. ya da bir matbaayla da görüşebilirsin. ayrıyetten bar ortamlarına yabancı değilsen bir barda garsonluk yapabilirsin. eğlenceli olur bence.

-strepsils
-vicks
-gargara (bogaz gargarasi yoksa tuzlu su ya da birkac damla tenturdiyor damlatilmis ilik su olur mesela)
-balli sut/cay/limon

bı bardak suyun ıcıbe 1 kasık bal tarcın bıde lımon sık ıç.ama sut degıl su olmalı.bıde sıgara kullanıyosan ıkı uc gun ıcme.sık sıkta bal ye yumusatır.papatya cayıda ıyı gelır ama o caya seker koymadan tadı cok acı oluyo.seker koyuunca da etkısı kalmıyo.ama papatya cayıda oyle posette olanlardan degıl.kurutulmus papatyadan yaparsan faydasını gorurusuzn kardes

farenjit isen boğazını tahriş edecek her şeyden kaçınmalısın. çok sıcak ya da çok soğuk içecekler içme ve dumanlı ortamlarda bulunma.
tantum verde boğaz spreyi ve gargara kullanman da fayda sağlıyor.

o faranjitse her türlü ilerler yaw. doktorun yolu taştan diyorum ben. hazır seni süründürmüyorken aban antibiyotiğe çabucak toparlarsın.

hocam pastil alın eczanelerde bulunur en son aldığımda fiyatı 5 liraydı.

enlemesineden kastını anlamadım ama geniş omuzlar için yüzmek lazım. lateral raise, şınav gibi egzersizleri yapabilirsin. ayrıca barfiks de omuz kaslarını geliştirir. onun dışında aletli olarak butterfly, bench press gibi hareketler de omuz kaslarını çalıştırır.

evde misin? ne gibi aletlerin var? salona gidebilir misin? bunları belirtmelisin ki yardımcı olalım.

evdeysen ve hiç aletin yoksa barfiks ve şınavdan başka birşey gelmiyor aklıma omuz için.

bu yaştan sonra omuz genişlemez. yalnız ağırlık egzersizleri ile omuz başlarınızı geliştirebilirsiniz, böylece enlemesine daha geniş durursunuz.
omuz hareketlerini internetten bulabilirsiniz, zaten hareketler fixtir. ve evet işe yarıyorlar.

yüzme

keinlikle hem gemişletir hemde dikleştirir. tabi söz ettiğim havuzda çimmek değil 3 kulaç 1 nefes şeklinde ritmik yüzmek.

22 yaşından sonra yüzerek omuzlarını genişletemezsin.

ama sırt kaslarını çalıştırıp postürünü dikleştirebilir, omuz hareketleriyle de omuz başlarını büyütüp daha geniş durabilirsin.

(bkz: #16330970)

burdakiler çalışıyor bende:

aliveproxy.com

proxyi yazacağınız yere

pac.byterelay.com


direk olarak bu linki yapıştırın kasmayın ip ile falan

ben hep bunu kullanıyorum:
proxy-list.org
alttaki alana doğrulama kodunu girince proxy listesine ulaşabilirsiniz.

www.proksi.org

mezuniyetini belirtmemişsin ama lisans mezunuysan şansın yüksek. o şehirler için bilmiyorum ama genel olarak bayağı iyi puan. lise mezunuysan şansın daha düşük çünkü onların standart sapması daha yüksek bildiğim kadarıyla

lise mezunu ve hatta düz lise mezunu olduğunu varsayarak benim de 89 küsürlü bir puan aldığımı belirtmek isterim. bence olma şansı var, hatta şehir ayrımı yapmıyorsan mutlaka olur. ösym'nin sitesinden bir önceki atamaların taban puanlarına bakarsan daha bir tatmin edici bilgiye ulaşabilirsin sanki. ayrıca kasımda bir atama olma olasılığı çok yüksek inşallah atanırsınız...