Kişisel hakların korunması kapsamında değerlendirilebilir. Sen fotoğraf-video çekerken benim rızam olmadan beni de kayıt altına almış olabilirsin, bu kanunen suç, senin bu fotoğrafı videoyu ne amaçla kullanacağını biz nereden bilelim.

Nasıl baktın abi menülere, Olay butonuna tıkladın mı?

Ps klonu olmasından yola çıkarak yazıyorum photopea kullanmıyorum.

Sizin değiştirdiğiniz yer layer'in ismi asıl yapmanız gereken yer araç kutusundan text tool'u seçip (ya da muhtemelen T kısa yolu) çalışma alanınızdaki değiştirmek istediğiniz text'in üzerine tıklayıp editlemek.

esenboğa aşti
belko air ve havaş var. en son 11 tl idi. en fazla 20 tl olmuştur. onla gitsin taksiye bi daha para vermesin. 1 saate falan gider en kötü.

otobüsü bilmiyorum ama gitmeden de alsa gidince de alsa zilyon tane firma bulabilir. ben olsam bilindik bi firmadan gitmeden alırdım. kamil koç vs olabilir.

taksi minimum 160 tl tutar.

1- Belko Air (Belediye otobüsleri) veya Havaş ile. O saatlerde trafik olmayacağından süre olarak da Max. 10-15 dk oynar.

2- Taksi ile 120 ₺ falan tutar sanırım.

3- Etmez, Süha kullandık üç beş defa, üzmedi.

Belko ile Aştı oradan da ilk otobüs ile Kayseri. Yalnız Belko ya da Havaş'a binerken direkt AŞTİ'ye gidiyor mu diye sorsun. Bazısı önce Kızılay'a oradan Aşti'ye gidiyor, o vakit kaybettirir.

600 euro.
2bin liraya bir telefon alıp, kalan parayı bir telefona harcamayarak çok daha yeşil davranabiliriz. o para kazanılırken de su, petrol, doğalgaz tüketildi, karbonlu gazlar salındı.

Ikinci el telefon almak daha yesil bir cozum arti bir.

Kullanip memnun kalmayan kimseyi tanimiyorum. Parca degisimini kendiniz yapiyorsunuz, servis destegi de iyi. Cevremde bir ton insan kullaniyor, ikinci el piyasasi da gayet guclu.

Telefonun olayı sadece yeşil olmak değil. Fair olmak kısacası üretiminde fakir halkın, köleliğin kullanılmadığı (gerek Hammadde gerek üretiminde) bir telefon yapmak.
Bu sebepten ikinci el kullanmak vs telefonun amacini karşılamıyor. Aramızda 2bin liralik telefonda fakir halkın iş gücünün sömürülmedigini iddaa edecek yoktu heralde. Ki bırakın 2bin lirayı iphone (foxconn) fabrikalarinda olanlari biliyoruz.

Ben almayi planladim ama büyük telefon yapiyorlar ben ufak istiyorum. Ama kullananlar memnundu. Özellikle parcalari kendin degistirmen falan iyi olay baya.

Buna ek olarak telefonlarina 5 yıl garanti veriyor firma.

Telefon bataryalarinin değişmediği bir dünyada oldukça güzel fikir. Bir sonraki telefonu ondan yapabilirim.

Redditte daha çok bilgi elde edebilirsiniz.

@logisticsmanager, ikinci el telefon aldiginizda zaten ekstra bir is gucu ve kaynak kullanimina gerek kalmiyor.

Dediginiz akil yurutmesi, ancak yeni telefon alinirsa dogru. Tipki elektro-araba alinacagina, zaten yakiti asiri olmayan 2. el benzinli araba almak gibi.

Ya da "ben bu telefonu kullanarak hangi mesaji veriyorum?" sorusu onemliyse dogru. Fairphone kullanicisi baska bir mesajla, baska bir kullanici kimligiyle var, evet. Yine de bu, adil odemeyle, cocuk isciligiyle ya da kaynak kullanimiyla dogrudan alakali bir konu degil.

@buf-e kür anlamadim nasil adil odeme/cocuk isciligi ya da kaynak kullanımı ile alakalı değil?

ikinci el telefonu gidip alirsaniz bunun bir piyasası olacak haliyle siz bir şekilde bu döngüye katılmış olacaksiniz. Eğer fair trade olmayan telefona ikinci elde ilgi olmazsa daha az satin alan olur vs. Bugün "wv ikinci eli çok iyi" diye yüzbinlerce insan almıyor mu?
Buna ek olarak ikinci el telefona parça gerekecek, eh o parçalar da workforce exploitation olan yerlerden gelecek.


Kimseye illa bunu alsin vs demiyorum. Ama xiaomi ikinci eli almak ile fairphone almak arasında fark var.

Etik acidan, tasidigi mesaj acisindan onemli. Ninemin 60 yillik kürkünü giyersem, yeni kislik palto almak zorunda kalmam. Tüketim zincirine hic girmemis olurum ve ihtiyacim gorulur. Ancak sokakta kürkle yürürsem, nasil bir mesaj tasidigimi da degerlendirmem gerekir. Yine de, pratikte, 60 yillik kürk icin hic yeni hayvan ölmedi, hic isci calismadi.

Bu cok zayif bir argüman: "ikinci el telefona parça gerekecek." Kac kisi telefonunu yaptiriyor? Bir sey bozulunca kullan-at kültürü cok yaygin. Ozellikle kisi basina elektronik copu cok ciddi rakamlar olan gelismis ülkelerde bu boyle.

2. el telefon, cok nadir 10. el telefon oluyor. Döngü yok. Arabadaki durum yok, ki arabada da yeni elektro-arac yerine makul bir benzinli daha az kaynak harciyor.

Ben birinin eski telefonunu kullanmaktansa gidip yepyeni fairphone almam. Sebep, kaynak kullanimi. Ancak bir sonraki telefonumu seve seve 2. el fairphone alirim.

bufekür+1 kaynak kullanımı

1000 lira kazanmak ya da harcamak normal şartlarda 100 puan olsun.

2000 lira kazandım ve o 2000 lirayla yeni telefon aldım,
işgücü sömürüsüne, madenciliğe, hammaddeye, ağır sanayiye 400 puan can verdim.

9000 lira kazandım, 9000 lirayı fair phonea verdim.
bu parayı kazanırken işgücü sömürüsüne, hammaddeye, ağır sanayiye dolaylı/dolaysız 900 puan canverdim.
fairphone'u alırken de 10 puan canverdim. toplamda daha çok zarar verdim.

9000 lira kazanırken de doğalgazlar, taşıtlar petroller, elektrik harcamaları, hammadde harcamaları sayesinde dünyadaki kötülüğe katkı oluyor

köleliğin şartları neredeyse her zaman ve coğrafyada günümüz işçilerinkinden daha iyiydi

Çevirimiçi bir site var mı bilmiyorum ama ben genelde basit şeyler için "VSDC" kullanıyorum, hem ücretsiz, hem de kullanım açısından kolay...

Daha kapsamlı montajlar içinse Videopad kullanıyorum, onda birden fazla videoyu kesip birleştirmek daha kolayıma geliyor...

windows video düzenliyiciden yapılabiliyor. windows 10'nun içerisinde var.

bana kalırsa sadece fajitaları güzel. pizza asla yemeyin.

dolu dolu kaseleri baya güzel.

Kaseleri efsane lezzetli +1

şaşlık
tavuk mangal şiş

İsmini bilmiyorum da meze tabağı gibi birşey sipariş etmiştim çok başarılıydı. Yanına 1 duble rakı koy tamamdır yani. Ben genel olarak çok memnunum, hizmet kalitesi ve yemekleri güzel. Özel bir yemek için değil belki ama yol üstünde denk gelince ya da bir haftasonu uğramak için düşünmeden gidebileceğim mekanlar Big Chefs.

nevsın mengu ne anlatiyor bakmadim ama
www.cydd.org.tr
buradaki burs programları kapsamında aylık bağış yapıyorum. kredi kartina bağlıyorsunuz, düzenli olarak ödeniyor. ama gidip arayıp bulduğum öğrenci yok eğer mengu ondan bahsediyorsa. cydd'ye güveniyorum.

tuz kavrulmaz, bu havanda su dövmek gibi geliyor bana, hayatın boyunca sana bir faydası olmayan zahmete gir, çile çek anlamında

ayrı ayrı beddualar onlar :) seyfo dayı sürekli 1 kadın ile uğraşmanın ne denli zor olduğunu söylüyordu dizi boyunca. bu da ona bir gönderme. hani 1 değil 4 tane olsun da mahvol gibisinden.

tuz kavurmak da nazar çıkarmak ile ilgili. yani birinini size nazar değdirdiğini düşünüyorsanız ardından tuz kavurursunuz ki nazar değmesin diye :) orada "her gün tuz kavur" diyerek sürekli sana değen nazarlarla uğraş demek istiyorum.

(bkz: tuz kavurmak)

fırınlayacaksanız mühürleyip atmanız iyi olur. belki biraz da sulu sos filan..

tava için doğrudan atıp pişirebilirsiniz.

ya da düdüklü tencereyi tavsiye ederim.

ben de düdüklü tencere öneriyorum. varsa arpacık soğan, salça, tuz, karabiber, su. pilav üzeri yersiniz.

1 adet çarliston, 1 adet kapya biber, yarım doğan damak tadınıza göre tavada kavurun. Soğanlar ölünce üstüne eti atın, et suyunu atıp tekrar çekmeye başladığımda 1 bardak ılık su ilave edin kapağı kapatın 15dk daha pişsin tüm suyunu çeksin yemek hazır. Damak tadınıza göre baharat bi de.

İstihbarat ya da askeri olarak bir kural vardır:
Her şey düşünüldüğünden daha fazla bir şekilde (kovalamaca) yolunda gidiyorsa bir tehlike vardır.
O nednele dövizin durdurulamayan yükselişine inanmak huyumuz oldu adeta.

Ekside yazılmış; mb 7 milyar dolar satmis.
eksisozluk.com

Kokusu cikar bu isin her türlü.

Kısacası bakan "iste halkimiz satti" diyerek yalan soylemistir. Dövize gizli müdahele edilmis ve halk magdur edilmistir.
mobile.twitter.com

Burasi böyle ülke.

yabancı ekonomistler TL'nin olması gereken değeri olarak 9.5 hesaplıyorlar zaten.

13 üstü için de 'köpük' diyorlardı. yani siyasi ve psikolojik sebeplerle oluşan bir fiyatlama. birkaç doğru adımla düşeceğini aklı başına herkes biliyordu ama ne zaman düşer, akp (ya da cb) bu adımları atar mı kimse bilmiyordu.

nitekim kimsenin beklemediği bir yerden geldi, ve düştü.

bu sırada deli gibi insider-trading olmuş mudur? onu da size bırakıyorum.

@kaptankedi; robin dışında 9.5 diyen kim vardı?

Abi yeni düştü piyasaya iste bu haberi saldiklari zaman iki günde 7 milyar dolar satilmis.
Bir aksam öncesi yukselttiler. Sonra vakifbank, halkbank araciligi ile (tahminen çünkü en cok onlar on planda) 7 milyar dolar sattilar iste.

Insider trading yapan devletin kendisi :) reklam filmi bile carsama persembe cekilmis yeni mevduat hesabının.

tcmb ve kamu bankaları döviz satıyor; fakat dünyada noel ve yılsonu havasına girildiği için düşük hacimle kısa süreli olarak kuru düşürebiiyorlar. yani arz da, talep de yok şu an aslında. yılbaşından sonrası önemli, ki büyük ihtimalle eski seviyeye dönecek...

etrafımda satabilen yok, zararım çok. herkes gibi tek isteğimiz artan market ve kira fiyatlarına karşı paramızı korumaktı. işimizde gücümüzde para kazanan insanlarız. ana paramızın bu kadar gitmesi bizi çok yıprattı. iki gündür ruh gibi dolaşıyoruz. bu günleri hayatımız boyu unutmayacağız. paramız değerlensin elbet ama bu iş böyle olmamalı.

şu an ne yapacağımızı bilmiyoruz. iki gecedir uyuyamıyorum, el emeği göz nuru 2 yıllık birikimim uçtu. onu geri getirmek için 2 yıl yemeden içmeden çalışmam gerek. bunları düşündükçe de delirecek gibi oluyorum, kalbim ağrıyor.

pazar oğlum dedi ki 'okulda topaç var 3 lira alayım mı?' dedim ki şu zamanda ne yapacaksın, paramızı korumak lazım. bir gün sonra neler neler kaybettim. oğlum, en çok senden özür diliyorum. sana diyemiyorum ama baban sana miras bırakamayacak, çok üzgünüm. yıllardır çalışıyorum ama arttıramıyorum. günü geçiriyoruz, bu günler de geçecek, sen de gideceksin. umarım sizi mutlu edebilirim.

Var. WhatsApp trafik ihbar hattı diye aratabilirsiniz.

Diğer bir seçenek de EGM Online İhbar.

Fahri trafik müfettişi olarak.
Ben olmayı düşünüyorum fakat çok sıra varmış 1 senede sıra anca gelir diyorlar.

Balkona koy bu soğukta 1 hafta dayanır.

Edit: çiğ olduğunu varsaydım.

içerde klima/kaorifer falan yakıyorsan 3 güne sararıyor. ben izmirin kışında balkonda 6 gün tutabiliyorum açıkta, yağmur falan almayacak tabii :) tabii ilk alırken ne zaman toplandığına göre ya da nerde nasıl depolandığına göre de değişir bu saklama süresi.

soğuk da olsa çiçekleri 2. günden sonra yeşilden sarıya dönmeye başlıyor sonra da ufalanıyor çürümeye vakit kalmadan

ben olsam bu akşam olmasa da en geç yarın haşlar, limon sarımsak zeytinyağlı sos hazırlayıp bir kapta dolaba koyarım böyle 3-4 gün dayanır

Önce brokoliyi pişir cabuk bozuluyor

Ağustos'tan beri 4. doz tanımlı 65 yaş üzerine, istediğiniz zaman yaptırabilirsiniz.

e-nabızdan yurtdışına çıkmak istiyorum seçersen hemen 4. doz hakkı tanımlanıyor. 65 yaş da şart değil.

az önce aldım bizimkilere 16-23 aralık arası isteğe bağlı 4. doz alabilirsiniz diye görünüyor sistemde

gecen ay anneme 4. dozu yapilmisti. 4. dozlar acik. sistemde goremiyorsaniz yyurtdisi cikisi olacak diyerek yaptirabilirsiniz.

Whataboutism ?

Bugün sabah Avcılar murat kölük devlet hastanesinde yaptırdım. Sadece tc kimlik no isteniyor kayıt için. Hiçbir şey sormuyorlar direkt test yaptılar. Sıra vardı 3 5 kişilik. Ücretsiz.

Ücretli covid testini zaten neredeyse bütün labaratuarlar yapıyor. Kızımın sınıfında ilk vaka çıkınca bir telaş gidip yaptırmıştık.

Evet hatta bazı yerler aynı fiyata eve kadar gelip yapıyor Ankara'da. Devletin koyduğu maksimum fiyat 250 tl sanırım.

Devlette ücretsiz. Hatta sigortam da yoktu. Dün yaptırdım.

Insanlar depo kiralayip icine esyalarini tikiyorlar, sonra unutuyorlar/oluyorlar.

Kirasi odenmeyen depo acik arttirmada satisa cikiyor. Burada anahtar nokta deponun icindekilerin bilinmemesi. (Bazilarinda deponun resmi cekiliyormus satistan once)

Bu depolari acik arttirmada almayi is edinmis insanlar var iste. Cikanlari satiyorlar.

bizim ulkeye uyarlarsak sen evin kirasini odemeden birakip kaciyorsun. Ev sahibide biryerlere ilan veriyor, winstoncu kirayi vermedi kacti esyalarini satacam diyor. 3-5 kisi geliyor, senin evin kapisini aciyorlar. Iceri girmeden millet fiyat veriyor, en yuksek parayi veren senin esyalari toplayip iceriyi bosaltiyor. Icerdeki zuladan yuklu miktarda altin/doviz de cikabilir, sadece kokulu coraplarin da. O da alicinin riski.

Gayet gerçek görünüyor.

Adınız soyadınız nadir bir kombinasyon değilse ve mail adresiniz de adınız soyadınızı içeriyorsa bir adaşınız mail adresini yanlış vermiş olabilir, mail gerçek ama alıcısı yanlıştır bu durumda.

edevlet üzerinden vergi dairesine ulaşıyordun ya da telefonla-faks falan bir dene. bakıp söylerler sana nedir diye. çorlu vergi dairesi diye tebligat atıp sahtekarlıktan bişey elde edeceklerini düşünmüyorum.

mail adresin isminle ilikili bişeyse aynı isim ve soyisimden yüzlerce kişi olabilir türkiyede, adam mailini verirken bir harf hatası yapmıştır, hotmail yerine gmail girmiştir vs.

Sizinle aynı isme sahip birisi tebligat sistemine sizin e-posta adresinizi vermiş.

Çok fazla radar mevcut o yollarda, hız sınırlarına çok dikkat edilmeli, köprüden fazla paraya gelebilir. Yollar da gayet iyi.

asfalt evet :)
google maps'te sağ alttaki adamı atarak kendini istediğin noktada asfaltın sıcağında bulabilirsin.

Aman ha sakın osmangazi köprüsü falan geçme, boş yere o kadar para verme. İstanbul'un neresindesin bilmiyorum ama genel olarak Ankara tabelasını takip edip otobana giriyorsun.

Sultanbeyliden otobana giriyorsun, Sapancayı geçtikten sonra Eskişehir,Bilecik sapağından çıkıyorsun. Sonrasında yol hep duble. Pamukova tarafında radar olabilir. Sonrasında Bileciğe yaklaşırken bir radar daha olabilir. Boyüzük çıkışında ve en son Eskişehir girişinde radar olabilir. Ama yol gayet güzel. Otobana en fazla 15-20 lira ödersin. Ama Osmangazi köprüsüne bir sürü. Bu arada Bursa'dan sonra Eskişehir'e gelirkende bir sürü radar noktası var.

O yüzden boş yere fazla para verme ve hız sınırları +%10 fazlasında gezinerek rahatça gel Eskişehir'e derim ben.

Zaten ege tarafa donmeyeceksen osmangazi koprusunun bir olayi yok, gecsen de oyle aman aman bir kisalma yapmiyor.
Yani normal yol bu zaten.

sadece radar cok, 110'u gecmiyorsun.

geçen hafta gittim ve geldim. bölünmüş yol, iki şerit gidiş iki şerit geliş. kalabalık değil, ve asfalt oldukça düzgün.

dönüşte google maps söğüt üzerinden getirdi. orası bölünmüş yol değil, ama hiç kimse olmadığı için pek yormadı. aklınızda olsun. kısa bir kesimde yol yapım çalışması var ama çok dert olmuyor.

Gayet iyi. Köprüye gerek yok.

Canlı yayın sunucuları var dosyanı yüklüyorsun bitene kadar yapıyor, bitince tekrar ediyor vs

Sunucu kiralayıp (vps) oynatmak istediğin dosyayı sunucu üzerindeki bilgisayar üzerinden oynatıyorsun.

www.quora.com

Bir zamanlar fotoğrafçılar yapıyordu. Belki yavaş yavaş azalmıştır/azalıyordur ama biraz araştırarak bulursunuz mutlaka hala.

bazı fotoğrafçılar ya da copy center'lar yapabiliyorlar bunu. cd'ye atıp veriyorlar diye biliyorum hatta. bulunduğunuz bölgedeki bir iki fotoğrafçı ya da ozalitçi tarzı fotokopiciye sorsanız, kendileri yapmıyorlarsa bile size yapan bir yer söyleyebilirler. ben ihtiyacım olsa bu şekilde bulurdum en azından, çok yoklar sanırım çünkü.

"kasetten cd'ye kayıt" ya da "vhs cd aktarma" diye genel başlıklarla google'da aratınca çıkıyor ne tür yerlere yaptırılabileceğine ilişkin bilgiler ama yine de bulunduğunuz bölgedeki kişilere sormak bence daha garanti yöntem olur.

evet sevmiyorlar birbirlerini. oflular gerçi kimseyi sevmiyor.

Valla gercekte olay nasildir, birbirlerini severler mi sevemezler mi bilmem ancak fikra sanki daha cok kafanda kurdugun seye kendini kaptirma ile alakali gibi geldi bana.

Adam o kadar sevmiyor ki peşinen sonuca sovuyor

genelde komşu iller arasında husumet olur. of(çaykara, of, dernekpazarı) ve bayburt komşu. fıkranın mesajı yukarıdaki arkadaşların dediği gibi bence

Öyle bi yer kalmadı artık Kadıköyde.
Marmarayla caddede bi yer bulun. Feneryolu’nda draft zepplin falan yeter. Veya şaşkınbakkal irishpub

geçen hafta şunu gördüm, saate bağlı kalabalık oluyor. saat 16:00'a kadar mekanlar fena değil ama sonrasında kalabalıklaşmaya başlıyor.

Açılın Kadıköylü geldi.

Yazılanlar doğru olsa da iki mekan söyleyeceğim. Bahriye Caddesinde bir sokak arkada Thales Cafe ile Moda'daki Black House.

gömlek, üstüne v yaka kazak. zaten erkeklerde gömlek dışı kullanımda pek yakışmıyor.

fular maalesef biraz eski moda bir aksesuar erkek için. Çok iyi kombinlemeniz lazım.

Hatta fular sadece kıyafetle değil ortamla da kombinlenen bir aksesuar olduğu için epey zor ve bence bir kenarda bırakılması gerekiyor günlük hayatta çok giymeyin derim

t-shirt üstüne spor ceket ile yakışır

Saniyesine kadar ayarlı.

youtu.be

erken çıkmaktan zarar gelmez

maks 45 dkda gidersiniz ekstrem bir durum, kaza vs. olmazsa.

Park yerleri var,kısa süreli ücretsiz.uzun kalırsan ücretli.

Özel araçla giriş var, içeride park yeri sıkıntısı da yaşamazsınız, hatırladığım kadarıyla ilk 30 dk ücretsizdi. Bir de orta alanda yolcu alma bölümü vardı yolcunun biletini gösterince kartından ödemeyi siliyorfu ordaki görevli.

nasıl bir insandır bilmem ama genelde bir ülkeyi dünyaya tanıtan yönetmenler kendi ülkesinde pek bilinmez veya sevilmez.

Nuri Bilge Ceylan* (Türkiye), Luc Besson (Fransa), Kim Ki Duk (Güney Kore) vb. hep aklıma gelen örnekler. Bunlar kendi ülkesinde tam değeri bilinmeyen (veya değersiz görülen, ülke sinemasını yanlış tanıttığı düşünülen) ama dışarıda acayip tanınan tipler. Belki Khan da öyledir.

*NBC'yi bizde seven çok demeyin lütfen, 80 milyon içinden bilen seven 200-300 bin kişiden bahsediyoruz. Bir çoğu da Fransa'da sevildiği için tam nedenini bilmeden saygı duyuyor.

bence bu nefretin nedeni aamir'in müslüman olması. hindu'lar müslümanlardan pek hazzetmezler. hatta açık açık ayrımcılık da yaparlar. kendisi 2015 gibi sanırım bu konuyu eleştirmişti ve caddelerde posterleri falan yakılmıştı.

Hindistana cok laf cakiyor dinlere falan.
Hintli olsam ayar olurdum :)

hangi filmiydi.
hani uzaydan gelen birini canlandırıyordu da (p.k mıydı ismi), ülkedeki tüm dinler ve dinlerle ilgili sembollerle ilgili baya dalga geçiyordu. (aslında düzgün tespitler yapıyordu) belki ondan da tepki çekmiştir?

www.youtube.com

Pk mahkemelik oldu, oradaki en üst mahkemeye gitti falan filan…

aşırı mükemmeliyetçiymiş o da bir sebep olabilir

Aamir in müslüman olması+1
P.k filmi +1

Polonya'nin bircok yerinde bulundum ama Varsova'ya hic gitmedim. Diger sehirlerden cok buyuk farklari olacagini dusunmuyorum. Hatta avantaji bile olabilir daha cok milletten insan yasadigi icin. Bence hic arakana bile bakmadan kosarak git.

buzlukta olsaydi sorun degil ama dolaptaysa yenmez. risk yani. kediler yer. tavada biraz cevirip sokakta kedilere ziyafet duzenlerdim.

Et ve süt ürünleri dışında bir şey olsa yenir diyebilirim ama özellikle ve özellikle tavuk ve hindi ise kesinlikle yememelisiniz.

Kırmızı et olsa hiç bir sorun olmazdı ancak kanatlı etinde yememeniz daha iyi.

Yenmez.

Soguk zincirine bagli. Ac kokusuna bak yenebilir durumuna gore

Beyaz et riskli riskli ya.

Çizim yeteneği kısmen kazanılır ama yaratıcılık zor. Düşüncelerini kağıda dokebilmek öyle çok çalışmayla üst düzey yeteneğe zor ulaşır.

binlerce saat harcarsan onun gibi, evet. dogustan boyle cizebilen kimse yok. kucuk yasta buna egilen kisiler var, yas ilerledikce daha kolay geliyor onlara. ama yine cok, cok calismak gerekiyor. herkes yapabilir, ama herkes o kadar calismaz. o yuzden teknik olarak evet herkes yapabilir, ama pratikte hayir. cunku o kadar calisacak kadar istemezsin muhtemelen. bir iste o kadar iyi olacak kadar calisacak motivasyon, o isle ilgili bir obsesyondan geliyor genelde ve o obsesyon herkeste yok.

Ben de resim yeteneği olmayan biri olarak bu soruyu çok merak ediyorum. Erdil Yaşaroğlu'nun çocuklara çizim yapmayı öğrettiği bir kanal var, oradan başlamayı düşünüyorum hatta :)
www.youtube.com

i.imgur.com

Yok abi ya imkansiz. Yazin bile duzelmiyor 40 yil yazdigin halde.

Bunun olabilecegini iddia edenler hep cizerler, ama bu kisinin 5 yasindaki cizimine baksan zaten dogustan yetenek oldugun goruyorsun.

Anca bakarak kopyalama isleri gelisiyor.
Iste erdile bakarak tavuk cizmeyi ogrenirsin ama tavuga bakarak tavuk cizemezsin.

yazi da duzelir cizim de duzelir. 40 yil yazip yazinin duzelmemesinin sebebi "deliberate practice" yani kabaca "bilincli calisma" yapilmiyor olmasi. sadece cizerek cizimini duzeltemezsin, sadece yazarak yazini da duzeltemezsin. bilincli bir sekilde eksik gordugun seylerin uzerine giderek tam olarak o konularda calismak gerekiyor anca oyle. deliberate practice ile aklina gelebilecek her seyi gelistirebilirsin. ama bir seyi nihayetine erdirecek kadar "calismak" icin ya insanustu motivasyon, ya da obsesif bir istek gerekiyor. o da herkeste her konu icin yok.

kazanilir tabi.

o videodaki adam en az 15 sene uğraşmıştır. senin 15 senen varsa olur.

Yetenek kazanılmaz. Teknik öğrenilir. Teknik öğrenebilirsiniz tabi ki.

Sanatta yeterliği olan birinden tavsiyedir:)

Öncelikle zihinsel problemden kastınız nedir anlayamadım ama birkaç noktayı açıklayayım. Deniz askere gideceği dönemde kendisine majör depresyon teşhisi kondu ve uzun yıllar bu bozuklukla uğraştı. Sahnede penis muhabbetinin bu bozuklukla hiçbir alakası yok ki zaten sahnede penisini de göstermedi, alkolün etkisiyle ''Açayım mı?'' benzeri saçma cümleler kurdu. O olayın arka planında dinleyicilerle yaşanan sürtüşmeler ve elektrik kesintisi gibi mekan kaynaklı problemler vardı. Elbette bu onun bozuk üslubuna ve ona yakışmayan davranışlarına bir sebep değil ama Deniz'in sahnedeyken kendine ve grubuna yapılan saygısızlıklara her zaman şiddetle tepki verdiği göz önüne alınınca çok da garipsenmemesi gerekiyor bana kalırsa. O gün dediklerinde mantıksız hiçbir şey yoktu; sadece yanlış zaman, yanlış mekan, yanlış dinleyici kitlesi ve yanlış üslup kurbanıydı.

Grubun dağılması tüm üyelerin el birliğiyle oldu. Deniz ve Kerem'in aşırı pimpirikli ve kontrolcü halleri sebebiyle, özellikle 2005 sonrası iyice hissedilir hale gelen, Özgür ve Burak kaynaklı anlaşmazlıklar ortaya çıkmaya başladı. Şahsi fikrim, Özgür ve Burak'ın özellikle Deniz'i kıskandığı ki aslında röportajlarda bile çok net hissediliyor bu. Deniz grubun en dikkat çekici üyesi olmasının yanı sıra mükemmeliyetçi tavrıyla her işi kendi yapmak istiyor, onlarca işi üzerine alıp yetiştiremediğinde bunalıma giriyor ve haliyle bunu da çevresine yansıtıyordu. Ek olarak, kendisinin biraz da bir grubun parçası olmayı zorlaştıracak kadar alıngan ve huysuz bir insan olduğunu söyleyebilirim, eski ve çok yakın arkadaşlarının neredeyse hiçbiriyle şu an görüşmemesini de buna bağlayabiliriz. Özetle, bu gibi pek çok durumun birleşmesi sonucu Deniz gruptan ayrılmak istedi. Grubun son dönemlerinde Deniz'in konserlerdeki keyifsizliği zaten açıkça hissediliyor ve sık sık Burak'ın sosyal medyadaki imalı paylaşımlarına malzeme oluyordu.

Deniz'in grubu dağıtmasıyla ilgili ne duydunuz bilmiyorum ama duyduklarınızın büyük bir kısmının Burak'ın anlatılarına dayandığı düşünülürse bu konuda Deniz'e karşı çok da ön yargılı olmayın derim. Deniz, Instagram hesabından yaptığı açıklamaya göre grubu dağıtmadığını, sadece kendisinin ayrıldığını ve yerine de birkaç kişi önerdiğini söyledi mesela; oysa Burak bu konuda bambaşka bir tablo çizmişti. Aynı şekilde hem Burak hem de Özgür, Deniz'in Gülümse'yi yayınlamalarına izin vermediğini anlatırken Deniz yayınladığı bu açıklamada gruptan ayrılırken şarkıyı yayınlayabileceklerini söylediğini belirtti. Burak'ın üç yıldır her önüne gelene uzun uzun Deniz'in nasıl korkunç bir insan olduğunu anlatması ve Deniz'i çoluk çocuğun maskarası haline getirmesi de düşünülürse kafanızda bazı şeyler daha yerli yerine oturur diye düşünüyorum. Kısacası, dört adet zor adam bir grubu devam ettiremediler.

Başka sorularınız varsa da yanıtlayabilirim, bunları çok genel yazdım.

@vestasy konuya hakimsiniz sanırım. gelmiş ve gelebilecek en iyi türkçe rock grubudur bence, bir konserlerine bile gidemedim. cidden arka planı çok merak ediyorum burak'ın anlattığı veya ima ettiği şeylerin hep doğru olduğuna inanmıştım. yazabileceginiz başka detay varsa özelden de olur çok merak ettigim ve dertlendigim bir konu bu.

Selam. Biliğim kadarı daha evvel de bizim bilmediğimiz kopma dağılma vaziyetleri olmuş ama ilki İnsanlar albümü diğeri de malum yakın zamanda olan 2 ayrılıkta suçlu hepsi. Hepsinin suçu var hatta işi oraya çektiler diyebilirim. Çok özel şeyleri yazamam buraya ama 4 adet götü kalkık egoist narsist adamdan ancak bu kadar iş çıkar desem kafi.

penis gösterme olayı metallica konseri öncesinde değil miydi yahu? ben mi yanlış hatırlıyorum yoksa?.. dio muhabbetinin geçtiği o konserde öyle bir olay yoktu sanki.

deniz'in mükemmelliyetçi bir insan olduğunu da düşünmüyorum. mükemmelliyetçi bir insan sahip gibi bir albümün ne mixing'ini, ne de mastering'ini öyle yapar. o albümü sırf bu yüzden dinleyemiyorum, kulaklarım reddediyor. vokal kaydı çok kötü.

şu anda online platformlara da kendi bestelerini koymaya başladı deniz. çok güzel şarkıları var, senin için mükemmel bir şarkı misal.

çok seviyorum adamı. keşke böyle olmasaydı...

Hesabı sahte mi değil mi diye şüphelerimiz geçtikten sonra çok sevindik Deniz Yılmaz'ın ortamlara teşrif etmesine.
Kurban defalarca dağıldı, mutsuz bir evlilik gibi görünüyordu zaten. Son dönem konserleri tek gitarlı tatsız tuzsuzdu.
Kerem ve Özgür'den bu zamana kadar kadar hiç ses gelmedi ama Burak çok fazla röportaj veriyordu. Uzun zamandan sonra ilk kez Deniz de konuştu. Üretip paylaşmak için gaza da gelmiş bir insan görüyoruz şu an. Bilmeyenler için, instagram hesabı: www.instagram.com
Burak röportajlarından birinde Kurban demolarının albüm versiyonlarından daha iyi olduğunu söylemişti. Bildiğim kadarıyla demoları zaten Deniz yapıyordu, söz ve müzik de onun haliyle. Yakın zamanda çokça gömmesine ve arkasından konuşmasına rağmen bu şekilde de hakkını vermiş sanki.
Grubun tüm elemanlarını (Umut Gökçen'i özellikle) hala çok severim ama Kurban demek Deniz Yılmaz demektir benim için.
Sessizliğinde haddinden fazla kötülendi.


@mermerize Sahip'le ilgili söylediklerine katılıyorum. 3-4 kere dinlemişimdir hatta taş çatlasa baştan sona. Masteringini ünlü George Marino'ya yaptırıyorlar. Bir bildiği vardır diye karışmıyorlar, vokal diye bir şey kalmıyor.

Aracın garantisi devam ediyordur zaten. O yüzden %100 servis. Garanti bittikten sonra sanayi olabilir tabi.

normal bir araçta servise götürmeni önerrim. passatta kesinlikle ama kesinlikle servise götürmeni önerrim. DSG gibi bir bomba var ve servis bakımı ile gelen iyi niyet garantisi bunun en sağlıklı çözümü.

5 sene sonra satmak zorunda değilsin o nerden çıktı? 5 sene dolmadan ötv ödemek zorundasın sadece. mtv de satmadıkça ödemezsin engelli üstünde olduğu sürece. 5 sonra satabilirsin sadece. satmak zorunda değilsin. vergi ödemezsin satmazsan.

Periyodik bakımlarda (10.000km veya yıllık) yağ filtresi, motor yağı, hava filtresi ve polen filtresi değişir. Markalara göre belirli garanti süreleri oluyor. Mesela satıştan 3 sene içerisinde yıllık bakımı yetkili serviste yapılan araçlarda bakımdan sonra çıkabilecek başka arızalar müşteri memnuniyeti olarak ücretsiz yapılıyor.

Sanayide yapılan bakımda kullanılabilecek yan sanayi parçalardan dolayı oluşabilecek arızalarda ise bu garantiden faydalanılmıyor. Yani 2-3 sene içerisinde yetkili serviste yaptırmak maddi olarak pahalı ancak garantiyi bozmamak açısından mantıklı.

@Jelly bear +1
5 sene sonra satmak zorunda değilsiniz. 5 seneden önce satamıyorsunuz sadece.

Otomatikse yetkili servisten cikma zaten. Bir sabah uyandiginda vites gecmeyebilir, servis de biz seni tanimiyorduk diyebilir.

rutin bakım yapılacak yaklaşık 1800tl civarı tutar. servisleri arayıp sorabilirsiniz.

normal garantinin ve hatta iyi niyet garantisinin devamı açısından yetkili serviste bakım yapılması daha mantıklı. mümkünse sürekli aynı servise gidin, en azından sizin arabanın kayıtlarını daha iyi takip ederler. tanıdık olur vs vs vs vs

hayır yok

dublinde yaşayıp, temple barda barmenlik yapan bir arkadaşım var. bir kere bile bahsetmedi böyle bir şeyden. belki aklına gelmemiştir, belki de gerçekte o kadar büyük problem değildir bu durum bilemiyorum.

Ingiliz gencligini iyi tanirim ama irlanda ozelinde bilgim yok. Ama surda cok fena patladi gozumde irlanda: eksisozluk.com teenage ler her yerde problem genel olarak, bagira bagira konusurlar, grup icinde birbirlerini ispatlamaya calisirlar,kimisi sebeklik yapar grubu guldurmeye calisir, kimi gangsta takilir. Teenlerdeki genel problemin kaynagi zannimca hiphop, rap, gangsta kulturu. Bu siyahi rapciler genclerin beynini zehirliyor bildigin asi tavirlar, ot icme, istedigi kizla takilma, nerden geldigi belli olmayan zenginlik, asabiyet vs yuceltiliyor bu rapciler yuzunden. Muzik sektoru bildigin bunlarin elinde. Zencisiz ayakkabi reklami dahi cekemezsin, 20 yil cezasi var. Gettoculuk coolluk oldu. Bizde nasil kurtlar vadisi, mafya dizileri bir jenerasyonu etkilediyse meslek liselerinden, varoslardan binlerce Polat kopyalari, agir abiler topluma yayildiysa bunlar da getto rapcilerin tavirlarini taklit ediyorlar. Avrupa da bizden farkli olarak bir baska olay da teenagelerin taskinliklarina mudahale edecek dayi, amca, esnaf vs olmamasi. Bizde atiyorum otobuste bagira bagira konusup guluyor, milleti rahatsiz ediyor gencler, ordan bir dayi cikar huop gencler biraz sessiz, terbiyesizlik yapmayin, saygi kalmadi falan bir mudahale olur, bunlarda caddede kavga cikiyor polis gelmeden kimse olaya mudahale etmiyor, 50 kisi 1 kisiye dalsa disardan kimse mudahale etmiyor genelde.

2 sene önce 250 liraya almıştım bunu, uçmuş fiyatı.

m.n11.com

sulu falan alma. ufo ve alf markalar da gereksiz pahalı. sanayi tipi vantilatörlere bakabilirsin.

Vantilator serinletmez ki, hatta biraz odayi isitir.

Alacağın şey bu olmalı. Motoru da güçlüdür. Eski ama işlemci fanı gibi üfleyen şimdiki vantilatörlere asla benzemez. Adı raks ama modelini bilmiyorum.

i.hizliresim.com

vantilatör rüzgarı serinletir sana çarptığı esnada, suni bir serinleme de değildir. ama odayı soğutmaz, air conditioner değildir

bulabildigin en ucuz vantilatoru al sadece fan buyuklugune bak. cok cok az fark olacaktir benzer boyutta iki vantilator arasinda.

almanya ve eniste keywordleri az cok fikir veriyor. yuzmilyonlarca kisiye yapildi bu asilar. milyonda 1 kiside yan etkileri oldugu, gelecekteki yan etkilerinin ne olacaginin bilinememesi zaten herkesin bildigi seyler. asi karsiti olmak sacmak. olmasa ne olacak her gun daha hizli bulasan yeni bir varyant cikiyor. omur boyu evde hapis yada hastane koselerinde surunmek mi istiyor.

yeni bir aşıdan çekinmeyi anlıyorum elbette ama bu konuda kafanızı karıştıran kişinin "almanya'dan gelen enişte" olmasını tuhaf buldum açıkçası. yani aşı konusunda onun söylediklerinin ne ağırlığı var ki kafanız karıştı? yok eğer bugüne kadar karışık idiyse neden eniştenizin söyledikleri rahatsız etti?

gerçek şu ki aşıda her zaman risk var ve bunu aşıyı yapanlar da reddetmiyor ama bu hem çok düşük (aşırı düşük) bir ihtimal olarak görülüyor hem de aşı olmamanın doğurabileceği sonuçlar daha ciddi görünüyor. olursunuz olmazsınız, makul bulursunuz bulmazsınız ona bir şey diyemem ama konu hakkındaki tavrınızı bence almanya'dan gelen eniştenin hiç mi hiç etkilememesi lazım.

Test yapacak vakitleri olmadi, olsa da zaten anlamiyorsun.
10bin kisiye vurdun iki tanesi kalp krizinden gitti, asidan mi oldu yoksa denk mi geldi bilemezsin.

ilk raporda asidan sonra apandisit olan hastalar vardi, asiyla apandisitin ne alakasi var dimi. Yok ama denk gelmis iste.

Zaten bariz yan etkiler cabuk cikiyor, asilardan biri pihtilasmaya sebep oldugu icin su an kimse onu olmak istemiyor avrupada.

tipta hicbir sey 100% degil. Operasyonlar/mudaheleler faydali oldugu dusunuldugu icin yapilir, hicbir seyin kesin ise yarayacagi ve yan etki riski olmadigi falan dusunulmez. Faydalar, risklere agir bastigi icin yapilir, bu asi da oyle.

Amcanizin bu mantikla trafige falan da cikmamasi lazim mesela, neticede arac suruculeri her gun patir patir ölüyor.

iki doz aşısını da olan birisi olarak "zaten riskli grupta olmadığımı ve yaptırmam gerekmediği" kısmını çok da haksız bulmuyorum. çevremde de var bu düşünce sonucu aşı olmayanlar.

ben bugüne kadar sayısız aşı olan biri olarak bunu da onlardan birisi olarak gördüm ve oldum aşıyı.

bir tane yazar sozlukte ilgili basliga yazmisti. mrna'li asilarin yan etkileri bilinmiyor ama ilerde kadınlarda rahim ile ilgili sikintilar ve adet duzensizlikleri olacagini soylemisti. durumun soyle de bir gercegi var, aşı karşıtı olarak algılanmasın ama ilk aşı olanlar aynı zamanda kobay oldular. ben de Türk aşısını bekliyorum mesela.

camı açmak, cereyan yaptırmak.

güneş alıyorsa güneşin ser geldiği saatte perdeyi kapatmak.

Güneş doğrudan camdan içeri vuruyorsa cam boyutunda strafor kestirirsin, en kötü mukavva yapıştırırsın cama

İçerideki havayı da vantilatör ile hareket ettirirsen güzel olur

Kalın blackout tarzı perde yaptırıp en azından güneşin bir kısmını kesmen dışında pek çözüm yok. Bir de oyuncu koltuğu fena yakıyor he.

Kalın perde benim sorunumu büyük ölçüde çözdü.

panjur, gunes kesici gibi paneller.

Yıkayabilirseniz dış duvarı hortumla yıkamak işe yarayabilir.

Ev sizinse oturma odanızın camını ısıcam & şişecam K serisi Solar Low-E Cam ile değiştirin, yok değilse blackout perde işinizi görür.

www.egepenyildiz.com
duzcam.sisecam.com

vantilator kullaniyoruz

Geçerlilik süresi bitiyorsa yenilemek yok. En başından ödüyorsun. Süresinin bitmesine daha var ama sayfa kalmadıysa o zaman yenilenir. Kısacası süre uzatmak yok.

sıfırdan pasaport alıyorsunuz farklı bir işlem değil. uzatma vs yok. eski defter bomboş da olsa ilk defa pasaport alır gibi harç ve defter bedeli ödeyip yemi defter alacaksınız. şimdi alırsanız eski defterin kalan süresi yanar. acil yurtdışına çıkmayacaksanız eskisi bittikten sonra alın.

2 adet var.

Şuradan fiyatlarına bakabilirsin: ispark.istanbul

Biri yol kenarında direkt: goo.gl

Kurtlar Vadisi'ni hiç seyretmedim de.
Yakup Cemil, İttihat Terakki Fedaisi. Yapması gerekeni yaparken dozu tutturmayı pek beceremeyen bu sebeple de hep sorun olan bir adam.
Irak sonrası konusu biraz karışık.
Şurada senaryolar epey detaylı anlatılıyor.
Ama o dönemle ilgili anlatılan hiçbir şeye üzerinde düşünmeden, araştırmadan inanmamak gerek.

www.youtube.com

Kuşçubaşı Eşref, Yakup Cemil vs. Teşkilatı mahsuna ajanları. Bu insanları değerlendirirken zamanın şartlarını göz önünde bulundurmak gerek. Tarihi şahsiyetler oldukları için de farklı farklı araştırmalardan, kitaplardan okuma yapmak gerek. En nihayetinde insan oldukları için salt iyi, salt kötü demek pek doğru değil.

tam olarak öyle.

yeni hizmet şartlarında şöyle bir madde var.

"YouTube'un para kazanma hakkı: YouTube, platformdaki tüm içeriklerden para kazanma hakkına sahiptir ve YouTube İş Ortağı Programı'nda yer almayan kanalların videolarında reklam gösterilebilir."

obs broadcast olabilir.

Miley Cyrus - midnight sky

Bildiğim bir konu değil ama internette "low oxalate diet" diye aratınca muhtelif kaynaklar çıkıyor. Örneğin:

www.winchesterhospital.org
www.healthline.com
kidneystones.uchicago.edu

öncelikle çok geçmiş olsun. böbrek taşı düşüren bir büyüğüm, eğer çevrende böbrek taşı düşüren biri varsa ona gilaburu suyunu öner. taşı güle oynaya düşürür demişti. eğer temin etme imkanınız varsa deneyin derim.


(bkz: gilaburu suyu )
(bkz: gilaburu )

ufakmış düşürmekte zorlanmazsınız. bol bol su için ve ağrılarınız el verdiği sürece hareket edin. en kötü yürüyüş yapın. ip atlayabiliyorsanız atlayın. düşmeye yakın idrarda sıklaşma ve ufak sızı yapar ancak bol suya devam bu aşamaya gelince de 1-2 güne düşer gider.

bir süre kendisi düşsün diye bekleyeceksiniz.
ne suyu olduğu önemli değil bulabildiğin sıvıları bolca tüket (süt ve süt ürünlerinden kaçınmanı tavsiye ederim) amaç böbrekte bolca sıvı akışı yaratmak, o sırada da şanslıysan da taşın böbrekten idrar yoluyla atılması.
dr bana 1-2 gün şişeye işe demişti, taşı düşürüp düşürmediğini kontrol etmek için. bazen taşı incelemek de istiyorlar.
hakikaten de işe yaradı. taş idrar yoluyla atıldı.

bir bezle kapatılmış huniye işeyip düşen taşı analize gönder.
taşın yapısından ne tür gıdalardan kaçınmak gerektiği ortaya çıkabiliyormuş.
detayını doktora sorabilirsin.

Voltaren acıya iyi gelir. Bol bol Limonlu su yap iç. Gece yatarken sıcak su torbası kullan.1 haftada düşer. Sakın bira ve içki içme, bir süre süt ürünlerinden de uzak dur.

Jalals?

DM prank'miş ama bir çok videosu silinmiş galiba :\