Evet, ama o şekilde olursa cezası da var, en kısa zamanda iade etmeniz zorunlu. Ceza sadece size değil kimin üzerinden aldıysanız ona da kesiliyor.

Ogrencilik bittiginde iptal oluyor yesil pasaport.

havaalanında bir şey demiyorlar ama TC sana dava açıyor usülsuz yere kullandığın için sonra davayla uğraşıyorsun.

Bana öyle olmuş idi

e-devlet sistemi geliştikçe yakın bir gelecekte o da olacaktır ama henüz otomatikman iptal olmuyor pasaport, senin gidip iade etmen lazım. öyle olduğu için de gidip kullanabilirsin aslında yeşil pasaportunu ama dönünce hem seni hem de anneni ya da babanı yalan beyandan kıstırıyorlar. hak sahibi kişi bilgilerde değişiklik olursa pasaportu iade edeceğim diye taahhüt veriyor çünkü emniyete..

öğrenci olsam ama sigortam da olsa?

olmuyor, öğrenci olacak, ve çalışmıyor olacaksın.

Kendisine hususi damgalı pasaport talebinde bulunduğum ergin ve veya/ergin olmayan çocuğum/çocuklarımın öğrenci olduğunu, herhangi bir işte çalışmadığını, öğrenciliği hariç birlikte yaşadığımızı, bekar olduğunu ayrıca bu hususların değişmesi halinde çocuğuma aldığım/alacağım pasaportu iade edeceğimi taahhüt ederim.

altında annenin ya da babanın imzası olan ifade bu. ne olur ne olmaz kendin karar ver..

O dava babana açılıyor veya yeşil kimden geldiyse ona, yalan ifade vermekten açıyorlar. Ciddi sıkıntı

35lt trekking cantamla gorunce benim ustumu aramisti polis metro cikisinda.

50 litre dagci cantasiyla engelli kosu denemen var mi:)cok meydanda degilse sorun olmaz sanirim.

gezi parkının arkasında otel.

Az aksam ustune kaydir saati hareketlilik meydandan istiklale dogru gecmis olur o saatlerde,gumussuyu yonunden alt yoldan gelirsende sorun olmaz heralde

gelişini akşam üzeri kabataş civarından olacak biçimde ayarla. taksiyle iki dakikada çıkarsın.

yani, @çizgili +1

Kız kardeşim mammo

ımm şok olmazsın ama bir milyonerin ilk aşkını izle derim ben :D

incendies

agora çok güzel. rachel weisz oynuyor.

ateşböceklerinin mezarı aklıma geldi.

the fall'da fena ağlamıştım :) hikayesi süper, tam bir görsel şölen üstelik; olur da ağlayamazsanız bile (ki hiç sanmıyorum) vakit kaybı saymazsınız

agora hariç hepsini izledim :(

kesin izlemişsindir ama işte neyse deniyim şansımı

the elephant man

Tam bu filmi tavsiye veresim varken nasıl denk geldi duyurun.

Seven Pounds, dün gece ağlamaktan helak oldum :(

dünyanın orta yerinde aşk için ağlıyorum
uzak doğu filmi

7 numaralı hücredeki mucize

Million Dollar Baby (2004)
Gran Torino (2008)
Wit (2001 TV Movie)
Ben X (2007)
The Book of Stars (1999)
The Boy in the Striped Pyjamas (2008)
Dolores Claiborne (1995)
The Secret Life of Words (2005)
The Five People You Meet in Heaven (2004 TV Movie)
Detachment (2011)

The Bridge (2006)- Belgesel bu da, Golden Gate Köprüsündeki intiharlarla ilgili

kimse de old boy dememiş

Bunu yapabilen varsa gaza gelmek adına hikayesini dinlemek isterim ben de.

Ne gerek var ki. Sen boyle mutluysan boyle yasa niye zorla minimalizie etmeye calisasin ki kendini. Nerden cikti bu minimallik modasi arkadas.

var bunu yapabilen, herkes yapabilir. paran kısıtlı olunca sadece ihtiyacın olan şeylere harcayabiliyorsun olduğu kadarını.

cogunlukla bunu yapabildigimi dusunuyorum kendime ornek aldigim kisiler de var, cok zengin olmalarina ragmen ayni hayat standartlarini devam ettiren kisilikler.
motivasyonumu saglayan mottolarim ise guzelin guzeli var ve her guzel benim olmak zorunda degil.
insanlarin gereksiz harcamalarini gordukce ya sabir cekip mutlu ve huzurlu hayatima devam ediyorum.

manevi doygunluk verim sağlanmadığı sürece maddi yöndeki zararin, harcamanın, tatminsizliğın, rahatsızlığın ardı arkası kesilmez.

ailemden aldığım parayla yaşıyorum, şu sıralar işleri kötü, normalde günde harcadığımı 1 hafta yetirmem gerekiyor bazen. zorunlulukla oluyor yani ama daha mutlu ya da daha mutsuz değilim.
şu an tam sınırdayım mesela. aylardır kıyafet-kozmetik- internetten ıvır zıvır almıyorum, ki ayakkabıya özellikle ciddi para harcıyormuşum. dolapta geçen kış aldığım daha giymediğim bot çizme vs. vardı onları giyiyorum yeni almak yerine. aylık 50 lira limit koydum, o miktara kadar kitap alabiliyorum. dışarıda içmiyorum, nadiren yemeğe çıkıyoru- ki en çok bu ikisine para harcardım,mümkün olduğunca evde yediğim için beslenmem düzene bile girdi kahvaltıda poğaça yiyip çaya 3 lira vereceğime yapıyorum omletimi. ama dediğim gibi tam sınırdayım. biraz daha sadeleşmek zorunda kalırsam bu sefer lüks olanlardan kısılacak kalmadığı için, zorunlu ihtiyaçlardan kısmaya başlıycam. yani günlük yerine aylık lens kullanmaya başlamam gerekecek, belki kitap almamam gerekecek. o noktada mutsuz olmak kaçınılmaz bence.

2 yıla yakındır bunu yapabilmeyi becerdim. neredeyse günlük ihtiyaçlarım dışında alışveriş yapmıyorum. harcama yaparken o an hoşuma giden bir şeye "sahip olmak" iyi hissetmemi sağlıyordu. her ne kadar üretimin ve tüketimin çevreye verdiği zararı bilsem de almaya devam ediyordum. zaten bir süre sonra aldıkça daha fazla almak istiyor insan. ihtiyaç olmayan eyler ihtiyaçmiş gibi görünmeye başlıyor. vazgeçmemi sağlayan şey haberdar olduğum ama ne kadar zarar veren boyutlara ulaştığını bilmediğim üretim ve tüketim süreçlerini araştırmak olduk. hayvanları "tüketim ürünü" olarak gören zihniyeti redderken aynı zihniyetin mal tüketimini neden yapıyorumla başladı. birçok hareket var tüketime direnen, amaçlarını açıklayan. biraz bakarsanız belki kendiniz neden tüketmemeliyimin cevabını kendinize göre bulursunuz. (bkz: sweatshop) gerçeği diye bir şey var. freecycle, takas pazarı gibi paylaşımlarla ihtiyaçların bir kısmı karşılanabiliyor. frigan yaşayan insanlar var. istanbul'da iseniz bu hareketlerle bire bir tanışma imkanı bile bulabilirsiniz. ayrıca bu sadece para olmasıyla ilgili de değil. ihtiyaçlarımı karşılamaktan ibaret tüketime gittiğim için sürekli çalışmak zorunda kalmıyorum. ihtiyaçlarımı karşıladıktan sonra kalan paramı başka canların yaşamını sürdürebilmesi için kullanıyorum. yeni bir ayakkabı sahibi olmak yerine hasta bir kedinin yaşamasını sağlayabilmek daha çok mutluluk veriyor.

hobi meselesine şöyle bir not düşmek istiyorum. çalış, kazan, harca şeklindeki yaşam dayatmasında insanların boş vakitlerinde de harcasınlar mantığıyla hobi olarak sunulan şeyler var. mesela bisikletini alıp dağ bayır dolaşmayacak biri hobi olarak seçtiği bisikletle gezme işine en pahalısından bisiklet ve diğer donanım malzemelerini alarak başlıyor ve satın alma işlemleri tamamlandıktan kısa bir süre sonra bisiklet ve ekipman evde/garajda bekliyor. yani gerçekten keyif aldığımız şeylere harcama yapmak normal ama bunun da temeline alışverişi oturtmamak gerek. amaca yönelik satın almak gerek. satın almadan ihtiyacı karşılamanın yollarını aramak gerek.

içinizdeki farkındalığın devamının gelmesini dilerim.

Kredi kartlarini iptal edin. Yaninizda belli miktar para ile gezin ve internetten alisveris yapmayin. Bunlari saglarsaniz alisverisi zorlastirmis olursunuz.

Ben satınalma kısmını hallettim eskisi gibi saçma sapan şeylere para gömmüyorum.Elektronik kısmını dizginlemek zor oldu bende.En son 3 sene önce iphone aldım o günden beri hiçbir elektronik harcaması yapmadım.

tabi bir tarafı baskılayınca başka yerden açık vermeye başlıyorsun.Bende bu yeme-içme ve şehir dışına yönelik aşırı gezme oldu.

gıda ve giyimde kaliteden taviz vermem (ama gardıroplar dolusu giysi toplamam, zaten zevkime uygun hazır giyim bulamıyorum). kitap, seyahat, rakı-biradan vazgeçmem.

ama her yıl değil, iki-üç yılda bir bile sorun olmadıkça telefon/laptop yenilemem. yeterince giysim varken, az beğendiğim ve nadiren giyeceğim bir kıyafeti almam. sözde bakım ürünleriyle hiç işim yok.

seyahatte uzun-ekonomik seçenekleri kısa-lüks olanlara tercih ederim. yılda iki seyahati ekonomik yapmak, diğer vazgeçilmezlerimi karşılıyordur muhtemelen. gittiğim yeri de turist gibi nokta atışı dikizlemeyip yeterli zaman ayırıp daha iyi tanımış oluyorum. aslında çok verimli buluyorum, memnunum. (mutluyum demedim, o da bir dönemin ve satın alma gazlamasının jargonu oldu zira.)

not: kitap pahalı değil, ciddi okuyunca okumak daha pahalı (zaman ayırmak ve okuma sürekliliğini sağlamak verilen paradan katbekat pahalı).

yeterli paran yok tuborg yesili. olsa böyle sorular sormazsın. fakirliğin getirdiği sorunlar bunlar. 50 milyar doların olduğunu düşün. araban clio mu olacak? ikinci bir tişört almayacak mısın?

sade yaşamak? ha, evet. sade yaşamayı tercih ediyoruz. paramız olsa da satın almayız. uydurma bunlar.

bununla birlikte, söylediğini yapan tabii ki vardır. bunun için, imkanı olduğu halde sade yaşayanlara bakmalısın. mesela keanu reeves.

gelirine göre aylık makul bir miktar belirle ve bu şekilde para biriktir. para biriktirmek anlamsız geliyorsa bunun için bir hedef koy kendine. yatırım amaçlı bir şey olabilir bu hedef ya da ağaç dikmek için bir arsa/tarla, ya da gezi ya da ihtiyacı olanlara yardım vs.

bir de bütün alanlarda harcamalarımı azaltacağım diye kendini zorlama. ilgi duyduğun bir konuda para harcayabilirsin, değilse sürdürülebilir olmaz zaten bu tutum.

bu isteği yok etmeye uğraşan/az tüketerek yaşayan insanların meselesini paraya bağlayan herkes izlesin lütfen. news.vice.com

ahanda bu sonyglobal.scene7.com

sony walkman

kablo derdi yok. kulağından çıkardığında boynuna takabiliyorsun. pratik, dayanıklı, ucuz ve sağlam... 3 metre derinliğe kadar havuzda da kullanabiliyorsun. duşta da kullanabiliyorsun. su geçirmez. koşu ve yüzme için ideal. ses kalitesi, shuffle ve zapping özelliği çok iyi...

apple ve zımbırtılarından uzak dur derim. iki seneye modası geçer. bir de boşuna bir ton para sayarsın. sony'nin modası geçmez. kaliteli ve sağlamdır.

iriver. ama artık kullanılmaz, külçe gibiydi meret :)

Ipod touch. Iphonedan güzel. Şarjı bitmiyor. Gerektiğinde wifi aracılığıyla nete girebiliyorsun.

Ipod touch

irvin yalom

Carl Gustav Jung

ilgi alanın ne? psikolojinin bir sürü alt alanı var çünkü.

Bilişsel psikoloji. Ama tüm alt dallarına hakim olmadığım için illa önceliğim bu değil. Az çok hepsini görebileceğim kaynaklar da olur.

jung+1

İngilizce okuma imkanınız varsa Steven Pinker ve Daniel Dennett'in kitaplarına bakabilirsiniz. Bilişsel psikolojinin gelişim kısmıyla ilgiliyseniz de Alison Gopnik. Sanatla nasıl bir araya geldiğini merak ediyorsanız da www.amazon.com

içinde kuğu gölü balesinden bi bölüm var. onu sormuyosun herhalde gerçi.

ama böyle içinde klasik müzik geçen şeyleri seviyorum. daha doğrusu sevdiğim bir şarkıda geçer ve böyle başka hangi şarkılar var diye bakıyorum bazen. o yüzden bana o şarkıyı hatırlattı ama bu da senin istediğin benzer/yakın şarkı değildir tabii.

www.youtube.com

akor yürüyüşü olarak çağrıştırdıkları;

sting-shape of my heart
(git: www.youtube.com )
michael bubble-feeling good
(git: www.youtube.com )

portishead'in bütün nyc performansı.

Same here. Umursamiyorum. Kiskancliklarindan ya da meraktan diye dusunuyorum. Bakilacak bir seyim yok benim de bence ama bakiyorlar. Kadinlar ikiye ayrilir; hemcinsini bastan asagi suzenler ve ilgilenmeyenler.

ben senin aksine dikkat çekici bir tipim sanırım. süzülme durumuna sürekli maruz kalıyorum. herhangi bir rahatsızlığım yok umursamam da pek.

bu arada ben oradaki 3lü kadın grubundan olabilirim. üniversitede çok kötü bir alışkanlığım vardı ben ve iki en yakın arkadaşım biz bütün gün oturup gelene geçene bakar kendi aramızda dalga geçerdik tiple saçla kıyafetle. ama deli gibi süzmezdik.

özledim kızları şimdi :(

çekici&sıradan olup olmaman önemli değil, sendeki bir ayrıntı (kıyafetin, duruşun, saç modelin vb) dikkatlerini çekmiştir, canları sıkılıyordur karşılarına sen çıkmışsın seni çekiştirmişlerdir :) veya konuştukları konuyla ilgili bir ayrıntıya sende denk gelmişlerdir (oje rengi, çanta modeli vb).

veya kıskançlıktır. her türlü yapacak bir şey yok, içinden gül geç :)

bana da sürekli oluyor. çünkü çok yakışıklı, seksi ve karizmatiğim. suçlayamıyorum o yüzden.

edit: kadınlar tarafından süzülme diye okumuşum. ama bu benim yakışıklı ve karizmatik olduğum gerçeğini değiştirmiyor.

Bu genelde ortam kasan tipte ve mentalideki kadınlarda oluyor.
Lisede en popüler olmak için bir tarafını parçalayan Merve, üniversite bitince bu hale geliyor sanırım.
Başkası ne giymiş bakarsın, incelersin çaktırmazsın ama O'nun göreceği şekilde bariz bir şekilde bakıp, birlikte gülüşmeler filan en başta ayıptır, şahsen böyle tipleri aptal buluyorum ben.

''Ay inanmıyoraaam yaaa o ayakkabıyı nasıl kombinlemiş hahahahaha''

''Ay şu bluzu gitmiş de sezon indiriminden almış , ben sezonunda almıştım hahahah' gibi muhabbetleri oluyor.

Günlük hayatta dert butonu olsa keşke, üniversitede böyle arkadaşlarım vardı ordan biliyorum :)

Kalabalığın gücünü sırtlarına alıp zorbalık etmişler sana. Kadın zorbalığı daha pasif agresif oluyor.

Senle alakası yok bir de bir sonraki gelen kişiye de aynısını yapıyorlar :D

kadınların birilerini süzmeleri daha bi' başka oluyor gerçekten. katılıyorum. çok afedersiniz bir göte kilitlenmeleri var, sanırsınız dünyanın en muhteşem şeyini izliyorlar. baştan ayağı süzmeleri de var evet, demek bunu sadece erkeklere yapmıyorlarmış.

kaç sefer fermuarı açık mı unuttum lan acaba diyerek kuytuda fermuarı kontrol ettim lan...

Kadınlar zaten birbirlerini erkeklerden daha cok suzuyorlar. 'O ne giymis, bu ne yapmis, aaaa sevgilisine bak, bla bla bla'. Neferkitty'nin dedigi gibi en basta ayip bu durum ama anlayana.

ben inceleniyorsam da farketmiyorum. bahsettiğin tarzda bir olay yaşamadım ama yaşasam sinirlerim zıplardı, gidip "hayırdır?" deme gereği duyardım açıkçası. sen de bir dahakine "ne baktın?" diye sorabilirsin. o neymiş öyle?

onun dışında karşı cinse, hemcinsime arada bakarım. ne kadar yoğun bakıyorum, rahatsız eidyor muyum bilmiyorum. olumsuz geridönüş olmadı bugüne kadar. genelde güzel saçlı kızlara ve klişe olacak ama güzel popolu erkeklere bakıyorum. bazen ellere de kitlendiğim oluyor. umarım kimseyi rahatsız etmiyorumdur.

ben bu tip durumlarda direkt art niyet arıyorum. amaç salt rahatsızlık vermek. kendimden örnek verecek olursam, bir kadına veya bir erkeğe dair herhangi bir ayrıntı çok hoşuma gittiğinde onu rahatsız etmemek ve tabii kendimi de rezil etmemek için fazla bakmamaya özen gösteriyorum. sadece bana bakmadığından emin olduğum zamanlarda kaçamak bakışlar atıyorum.

eğer bir kadın diğerini çok uzun süre süzüyorsa bu hareket ona "sende yolunda gitmeyen bir şeyler var" sinyali gönderip o kişinin özgüvenini baltalamak içindir. yüzde yüz. ve bu hareketin literatürdeki karşılığı basitliktir.

Ben bir kere bir kadın grubu tarafından süzülüp gülünmüştüm. Yanlış duymadıysam "Beyaz peynir gibi" demişlerdi. Kendileri tatile gitmişlerdi herhalde, bayağı bronzdular. İş yerimin yanındaki AVM'den öğle izninde yemek alırken olmuştu bu. Yeni annemi kaybetmiştim, o yüzden böyle bir olay yaşadım diye üzülmemiştim ama o kadınlar için üzülmüştüm ve ayrıca ten rengimden de çok memnundum/memnunum.

Beni süzenler genelde tek yürüyenler oluyor. Yüzüme bakıyorlar çokça. Toplu taşımalarda filan kıyafet süzen oluyor çok, o zaman dik dik bakıyorum, "Hayrola, ne var?" gibisinden kafamı sallıyorum.

kadın kısmısı çekilecek ızdırab değil.

Nispeten farklı giyim stilim ve bazen hava soğuk da olsa etek/elbise altına çorap giymemem dolayısıyla bol miktarda süzülüyorum. Rahatsız edici ve sinir bozucu bir durum ama alıştım artık; sallamıyorum. Sadece Türkiye'de olan bir durum bu bence ve gerçekten bir nevi taciz. Bu kadar dış görünüş meraklısı olmasak ne güzel olurdu.

Franchise magaza ise ondan olabilir, bazi markalarda yasanabiliyor. Bence genel merkezi arayin. Onlar sizi yonlendirsin. Ulasamazsaniz da facebook'tan yardirin direkt yanit verirler :)

hayır o yazarın yazdığı yazıyı da okumuştum, saçma bir serzenişte bulunuyordu, adamların piyasadan falan çektiği yok, yalnızca ürün sorunlu ise sorunsuzca geri alıyorlar anladığım kadarı ile ve buna geri çekmek diyemeyiz.

ha makina arıza çıkaracak diye korkuyorsanız gidin arızası var diyin ve değiştirilmesini yine talep edin tabii, keza anladığım kadarıyla dandik bir makina ve bunun onlar da farkında.

@boşver nicki, hayır adamlar piyasadan çekmiş durumda. şu an ürün satışını durdurmuşlar ve antalya/istanbulda bu değişimi yapanlar var. ve sorun kronik olarak belirtilmiş pek çok yerde.

tamam anlıyorum, adamlar üretimini bile durdurmuşlar kronik sorun çıkartıyor diye ama geri topluyoruz ürünümüzü demedikten sonra, adamlara niye haber vermiyorsunuz demek biraz saçma.

bence de dürüst olanı bu kadar sorunlu bir ürünü, üretimini durduruyorsan eğer geri toplatmaktır, ben de onları savunmuyorum hiçbir şekilde ama adamlar kapitalist, bunu tercih etmiyorlar doğal olarak.

@bosver nicki evet haklısın da benim takıldığım nokta şu, bir uygulama ya vardır ya yoktur. aynı gün içerisinde aynı firmadan farklı cevaplar almak bana tuhaf gelen. sağlıklı bilgi edinememek yani.

cihazda bir kalite problemi olabilir. bu da her ürünü etkilemiyor olabilir. bu durumda sorunlu olan ürünleri değiştirmeleri çok normal. ürününüzde herhangi bir sorun yoksa, yaptığı kahveden memnunsanız ne yapmak istiyorsunuz anlamadım. zorunda değiller tabi ki sorunsuz bir ürün için.

edit: sıkıntınız bilgi kirliliğiymiş. yapılacak pek bir şey yok gibi.

benim elimdeki ürün sorunsuz çünkü çok yeni ve sadece 2 kez kullandım, yaşanan sorun ise makine kullanıldıkça ortaya çıkan bir sorunmuş. ürünü piyasadan da çektiklerini görünce işkillendim açıkçası.

Aynı şeyi sorguladım bende. Ortada nikah yokken, ondan değil diyerek bile kurtulabilir gibi geldi bir şekilde. Acayip sinir oldum.

ben başta kızın babası izin vermiyor anladım haberi okuyunca çocuğun babası olduğunu idrak edebildim.

devlet ana ve cocuk sağlığını koruma için gebe olanı yakaladı mı takip ediyor ve yasal olarak devlet hastanesinde kürtaj yaptırabilmek için nikah olmasa da her iki tarafın onamı olması gerektiğini biliyorum. (yanlışsa düzeltsinler)
sonuçta nikah olmasa da biyolojik babası ve onamı gerekiyor.
ancak kızın bu durumunda esneklik yapılabilir miydi o kadarını bilmiyorum sonuçta kolunu kaybedecek olmak ciddi bir durum ve anne sağlığı bebek sağlığından önce gelir .neden alınmamış ben de merak ettim..

Ondan değil demesi bir işe yaramazdı ki, doğum öncesi de babalık testi mümkün.

Normalde 10 haftaya kadar rızaya dayalı olarak aldırılabilir. Sağlıkla ilgili bir durum söz konusu olduğunda ise 20 haftaya kadar aldırılabilir. Burada kadının aldıramamasının sebebi çocuğun babasının rızasının olmaması. Ancak dediğiniz gibi kadın şu anda hamile olduğu için koluyla ilgili tedavi uygulanamıyor. Kolunun kesilmesine kadar yolu var.

Demek ki yetkililer tarafından bir annenin kolunun kesilmesi, kürtajı gerektiren bir sağlık sorunu değilmiş.

anladığım kadarıyla babanın onayı gerektiği için kürtaj yaptıramıyor. bildiğim kadarıyla bugün izmir kadın oluşumları ve barodan bir grup ziyaretine gidip bir şeyler yapmaya çalışacaklar.

İ.Melih Gökçek'in dediği gibi... Çocuk öleceğine annesi ölsün, devlet bakar...

Bu mantıkla yönetilince sonuçlar böyle oluyor.

yetkililere bok atmadan önce:

kadın, adamı karıştırmadan kürtaj yaptırabilirdi. ama adli bir olay olduğu için bebeğin babası olaya müdahil olmuş durumda. adam doğrudan kürtaja karşı çıkıyorsa, yetkililerin yapabileceği bir şey yok. sonuçta o bebek alınsa, adam malpraktisten dava açabilir. kaldı ki etik de değil (olaya sadece bu örnek üzerinden bakmayın, sınırı kim çizecek? bu kadınınkini tek taraflı kabul edelim ama öbürününkini kabul etmeyelim kararını vermek doktora düşmez)

ayrıca ne kadar kötü bir sonuç da olsa kadının kolunun ampüte edilmesi, anne hayatını tehdit etmiyor. ancak anne hayatını tehdit eden durumlarda anne sağlığı bebekten önce gelir.

maalesef kadının başına gelenler yasalardaki boşukların bir araya gelmesi sonucunda olmuş bir durum. kadın yine de "ben bebeğin sakat doğma riskini göze alarak antibiyotik vs tedavisi görmeyi tercih ediyorum, kolumu kesmeyin" diyebilir.

konuyla ilgili şöyle bir gelişme oldu, kadın oluşumlarıyla ilgili mail grubuna az önce düştü, bilmek isteyebilirsiniz diye düşündüm.

"tepecikte yatan kadın arkadaşa refakatçi gerekli . Kadının annesini de adam öldürdüğü için şuan hastanede yanında kimse yokmuş. Ancak kadın annesinin öldüğünü bilmiyor . Uygun olan arkadaşların haber vermeleri iyi olur."

zamanı olan kadın arkadaşlar nöbet hazırlıyorlar şimdi sırayla kalabilmek için.

www.sendika.org

bitirilen yaş söylenir. 22 yaşındayım diyecek.

22 yaşındayım der 19.12.2015'e kadar. sonra 23 der.

19 aralik'a kadar 22

2015 - 1992 = 23

19 aralık 2015'te 23 bitmiş olacak, 23 denilecek. o zamana kadar 22 oluyor.

doğar doğmaz 1 yaşında olunmadığı için 24 değil 23 oluyor.

ilave:

örnek: 19 aralık 1992'de doğan biri, 19 aralık 1993'te 1 yaşında olur.

hesabı: 1993 - 1992 = 1

yani: (doğum yılı + x) - doğum yılı = bitirilen yaş

19 aralık'tan sonra 22 yaş bitmiş olacak, 23'ten gün almaya başlayacaksın.
soranlara da biten yaş söylenir, yani 22 yaşındayım diyeceksin sorana.

##anlam karışıklığı oluyor sanki. 19 aralık 2015'e kadar 22'sin.

yas.hesaplama.net

19 aralık 2015'e kadar 22 diyecek, sonrasında 23 olacak. ha ama 2014'teki doğum gününden 6 ay sonra da 23 demeye başlayabilir, çok bir şey değiştirmez. resmi olarak ise 22 oluyor.

Girdiğin yaş söylenir, bitirilen yaş resmi durumlarda geçerli tabi, ehliyet askerlik vs ama sosyal hayatta girdiğim yaş benim yeni yaşımdır.

20 Aralık 2014 te bu dünyada 22 yılı doldurdun artık 22 yıl geride kaldı sen 23 oldun. Mesela futbol maçında 88'55 (saniye) iken spiker 90. Dakikaya giriyoruz artık der 89 demez. Dakika 89 ' saniye 12 iken mesela 90. Dakikadayız der.

Insanlar neden doldurduğu yaşı Söyler? Çünkü kimse yaşlanmak istemez, bir nevi şartlanma, genç görünme isteği. Ama bu da yanlış değil tabi, herkes doldurduğu yaşı söylüyor, sen de onu söyle çok istiyorsan.

doldurduğu yaş 22 değil zaten, 23. girdiği yaş 24. (*edit: 19 aralık 2015'te doldurulan yaşı diyorum tabi)

mesela ben 2 aralık 85 doğumluyum. 2 aralık 2014'te 29'u dolduruyorum ve artık 29 yaşındayım diyorum. 2 aralık 2015'te de 30'u doldurucam. basit gayet.

Millet diferansiyel denklem çözer bunlar yaş hesaplayamıyor. 19 Aralık 2014'te 22 yaşında olacak, 19 Aralık 2015'te ise 23 yaşında olacak. 19 Aralık 2016'ta ise 24 yaşında olacak. Böyle öldüğünüz güne kadar gidecek. Bu kadar basit.

özetle bu durum anlaşılması Zor veya kolaylıktan ziyade bir 'kabul' meselesi. Kimisi bitirdiği yaşı kimisi de yeni yaşını Söyler. Yalnız Bu mevzuda , "- mesela sen doğduğunda 1 yaşında olmazsın, sıfır yaşındasın 12 ay sonra 1 yaşındayım dersin " argümanı kısır kalıyor.
O mantıktan gidecek olsaydık şu an saat 01:47 itibarıyla "Salı" Gününe girdik. Ama Salı günü bitmediği için gün bitene kadar 23:59 a kadar paZartesi derdik.

19 Aralık 2014 te bu dünyada 22 x 365 günü geride bırakmışsın, 22 yıl devirdiysen hala geçmişe dönmenin anlamı yok Kanımca kararımca ;)

@etki
"Doğduğunda 1 yaşında olmuyorsun" ifadesinin neresi tartışmaya açık ki "argüman" olarak niteliyorsun? :) "12 ay sonra" 1 yaşında olursun tabi ki. o zamana kadar da 1-11 aylık oluyorsun işte. 0 yaşında olmuyorsun.

Gün üzerinden verdiğin örnek de anlamlı değil açıkçası. Bir günün kaç saat olduğu belli, ve onun üzerinden hangi günde olduğumuzu belirtiyoruz. Tartışmaya açık değil aynı şekilde.

İyice karmaşıklaştırdın bu basit meseleyi.

Yaşa bağlı resmi şartlar sağlanması gerekmiyorsa 23 der geçerdim ben. 1989 Kasım ortası doğumluyum 36 yaşındayım diyorum senenin başından beri. Düz hesap severim.

vay vay kimler varmış. 22'lik çıtırlar 32 oldu.

kaseye koy, üzerine çıkacak kadar su ekleyip mikrodalgaya ver. bir iki dakika pişir, lapa haline gelsin. içine tatlanması için taze, kuru meyve falan koyup ye.

Omletle güzel olabilir ama zamanım yok diyorsun. Meyve parçacıklariyla ya da kuru meyvelerle daha da yenilesi bir hale getirebilirsin.

yoğurt, içine meyve dilimle ve onu kat.

sütle kaynatıp, içine kuru meyve ve ceviz ufala. çok güzel oluyor.

sütle kaynatıp bi kaşık bal, tarçın ekleyince gideri oluyor.

kaseye koyduktan sonra üzerini kaplayacak şekilde kaynar su döküyorum 2-3 dakika bekleyince şişiyor, içine yarım muz atıp eziyorum ve karıştırıyorum, üzerine tarçın da serpebilirsin

Islatacak kadar sütle ye. Ha amaç sağlıklı beslenmekse son derece anlamsız bir gıda.

Sogan ve biberle mantar sote yap gitsin. Guzel oluyor. Bi kismini da sonraya omlet icin ayirabilirsin.

mantarlı et sote yapabilirsin- soğan, biber, domates vs. ile.

makarnaya sos yapabilirsin. krema ve biraz kaşar katarak.

bir de direkt mantarları fırına verip tam pişmeye yakın üstlerine rendelenmiş kaşar dökebilirsin. kolay ve lezzetli oluyor.

bi de ben bunu dolabın dondurucu kısmına atsam son kullanma tarihinden sonra da tüketme şansım olur mu bozulur mu yoksa?

mantarın buzluğa atıldığını ne gördüm ne duydum. bence hepsini yap gitsin zaten o koca paket mantar pişince azıcık bir şey oluyor.

mantarlı ton balıklı yumurta. ben yaptım bi kere çok güzel oldu :)

aaa bi de mantarların saplarını çıkarıp tepe kısımlarının içine kaşar peynir koyun. üstüne de tereyağı koyun azıcık. verin fırına. çok leziz oluyor

birazıyla da kremalı mantarlı makarna sosu yapılır mmmm

en basitinden mantarlı yumurta :)
@lily briscoe kremalı mantar sosu sütle mi yapılıyor ?

mantar ve yumurta bana hiç yakışmayacak şeyler gibi geliyor, emin misiniz :)

mantarın en sevdiğim hali omlettir. pişman olmazsın. karabiber koy ama mantarlar pişerken.

çorba ya da sote yapsan yarısı biter zaten. kalanı da omlet. ama saplarını yemeğe şapkasını omlete koy.

şu güzelim yağmurlu kış aylarında bir mantar çorbası iyi gider, yapımı zor değil, malzeme çok kapsamlı değil www.portakalagaci.com

Bunun bir sürü örneği sürekli çıktı karşımıza profil fotoğrafını çizgi kahraman karakteri yapmak durum guncellemesine iç çamaşırı rengi yazmak. Hepsi de saçma ve abest geldi yani katılıyorum sana

bir yerden başlıyorlar işte. hiç olmamasından iyidir.

bir dügmeye tiklayarak, ya da status update yaparak dünya degismez. farkindalik da yaratilmaz. bir zamanlar, insanlar birbirine seninkisi kaç santim diye soruyordu. kim hatirliyor simdi o kampanyayi, hangi balik kurtuldu?

orta sınıf vicdan masturbasyonu, başka bir sey degil.

popolarını rahat koltuklarından kaldırmadan yapabilecekleri şeyler arıyorlar. bu defa da bunu bulmuşlar. ve evet, kafayı yemişler: bu fikri ortaya atan da, o akılküpü(!)ne uyan da.

bence bir zararı yok yani kötü bir şeyleri kıyaslayarak bir yere gelemeyiz, kötü kötüdür.
kadına şiddet de meme kanseri de hepsi kötü yani dolasıyla hiçbirine tepki vermemek ya da dikkat çekmemektense bu şekilde davranmak daha masum ve anlaşılabilir.
ben hiç bu tarz mesaj olaylarına girmedim ama absürt bulmuyorum şahsen.

saçma. bir de insanlar bunu yaparak konuyla ilgili 'birşey' yapmış gibi hissediyorlar ya kendilerini ona hiç tahammül edemiyorum.

kesinlikle katılıyorum.
Bunu yapan insanlar dikkat ettiysen genelde ilgi çekmeye meraklı insanlardır genelde.
Sorsan ne bir yere bağış yaparlar ne de topluma bir katkıları vardır.

Onlar iyi bir adim atiyorlar ve amaclarina (dikkat cekmek) ulasma ihtimalleri var. Elestirenler ise iyi bir adim atmamakla birlikte baskalarinin kendince attigi iyi adimi da kendini kotu hissetmemek icin baltaliyor.

Ayrica her sosyal kesimin ulkedeki tum halki dusunme ve sorunlari temelden cozme gibi bir sorumlulugu yok. Herkes kendince onemli buldugu, soruna ait hissettigi, uygun gordugu tepkileri gosterir. Dogal olan budur ve bunun yeterli olmasi gerekir. Burada esas sorulmasi gereken, bir kesim insanin (belirli bir kesim oldugu spekulatif) meme kanseri sorununa niye dikkat cekilmeye calistigi degil, rahat muayene olamayan insanlarin bu soruna niye dikkat cekmeye calismadigi sorusudur.

meyve adı yazmak salakça.
az biraz niyeti olan 10 tl bağışlar ama isim yazmak daha kolaya geliyor zira beleş ve hiç bir değeri olmadığı gibi popüler bişi yaptığın için ay çok iyiyiym modunda geziyor ve iyi insanım mastürbasyonu yapmış oluyorsun.

işe yaradığını düşünseydim ben yaardım eleştirmemin sebebide ayh yardım edemedim çok kötüyüm o zaman baltalıyayımm
tarzı saçma bir düşüncem yok,
zaten eleştiriyide iyi bir şeyi baltalamak olan görende saftirik bir insandır.

değil. bak dikkatini çekmiş işte.
tamam sen belki meme kanserine zaten duyarlıydın belki ama hiç haberi olmayan birine de denk gelebilirdi.

bir de; naaspınlar yapmasınlar mı? yapmasalar daha mı iyi?

anlasilmayan noktalar olmus, baltalamayi aciklayayim.
baltalama isinin kasten yapildigini soylemedim. bu, bir sonuc olarak sureci kotu etkiliyor.

ornegin biri saftirik bir sekilde meyve ismi yazmayi salakca bulsun. bu kisinin bunu soylemesi, aslinda ortada olan biri uzerinde sosyal baski (ya da mahalle baskisi diyin) olusturarak o kisinin ayni tepkiye katilmasini engelleyebilir, belki bu da onun katilmasiyla aslinda destek verecek birinin kampanyadan haberdar olmamasina neden olabilir. noldu? kampanyaya bir sonuc olarak kostek olmus bulundunuz. nicin? siz karsinizdakini iyi insan masturbasyonu yapmakla suclarken aslinda kendiniz sirf bu suclamayi yapabilmek icin.

bir sikime yarayacağı yok. gösteriş budalalığından başka bir şey değil. her zamanki gibi.

@Jimjim, fd Benim dikkatimi çekse ne çekmese ne? Amaç sadece dikkat çekmekse tamam ama hani somut adım? Kaç kadın meme kontrolü yaptırabilecek koşullara sahip?
Kadın cinayetlerine tepki gösterip sokağa çıkınca bir elin parmağını zor geçen biz kadınlar, kadın dayanışmasının en gerektiği ülkelerden biri olan türkiyede öldürülen kadınların davalarına koşarken neden bulamıyoruz bu meyve yazanları?
Bu kadar kadın hemcinslerine karşı duyarlıysa devlet vajinamıza kadar laf ettiğinde de, öldürülen dayak yiyen kadınlara ses çıkarırken de yanımızda olsun. Ben buna şaşıyorum. Duyarlılık kasan kızlarımızı öldürülen kadın davalarını takip ederken de bekleriz, hatta beklemeyiz. Tuhaf tuhaf bakmasalar yeter.

Bence çok saçma.

bu kadar detaylı düşündüklerini bile sanmıyorum ben. bir yerden başlamak değil bu, hatta oturduğu yerden vicdanını rahatlatmak bile değil. sürü psikolojisi+gösteriş/ilgi meraklılığı.

haberdar olmayan biri senin bu yazdıgın ile haberdar olmuş oldu meme kanseri ile ilgili bir şey yapılmasından.

reklamın iyisi kotusu olmaz.

benim bildiğim uzun tüylüler daha çok kusuyor. yaladığı tüyleri çıkarmak için. tüy var mı baktınız mı?

bonacibo başlığındaki entryleri okuyun. Mamada ucuza kaçmayın. Ödül maması ve yaş mamayı sık vermeyin.

Arada kusması normal.

yaş mamayı buz dolabında mı ttuuyorsunuz?

iyi bir mama verin.
kusmuğunda tüy topağı var mı?
kısırlaştırılmamış kediyse kızgınlığa gireceği zaman da kusabilir. iştahsızlık da olur.
birkaç gün gözlemleyin durmazsa veterinere götürün.

yaş mamayı açtıktan sonra buzdolabında tutuyoruz hepsini bir günde vermiyoruz. bonaciboyu tecrübesizliğimizden aldık bitince başka mama devam edicez ama tabi böyle olursa şimdiden değiştirmemiz gerekir sanırım.

kısır bu arada.

Tuvalette gözlemleyin. Tuvaletini yaparken bir türlü yer beğenemiyor, sürekli kumun içinde dönüp duruyor, çişini yaparken miyavlıyor ya da tuvaletin dışına çişini yapıyorsa idrar yolları-böbrek problemi olabilir. Kusma eşlik ediyor çünkü bu hastalıklara.

Tüy kusuyor olsaydı iştahsızlık sorunu olmazdı. Sıvı tüketimine dikkat edin, susuz kalmasın. Sadece ishalde değil, kusmalarda da su kaybı fazla olur.

Bir başka ihtimal buzdolabından çıkmış yaş mama. Açılmış yaş mamayı dolapta iki günden fazla tutmayın, iki gün içerisinde tüketin. 2 günden fazla beklemiş ise, mama midesini bozmuş olabilir. Ayrıca vermeden 1 saat önce dolaptan çıkarıp oda sıcaklığında bekletin. Bunu yapmıyorsanız, midesini üşüttüğü için kusuyor olabilir.

Verdiğiniz bilgiler doğrultusunda akla gelenler bunlar.

kediniz kısır mı ve erkek mi? profesyonel mama kullanmıyorsanız. idrar yolları tıkanıp üresi yükselmiş olabilir. bu da kusturur. tuvaletini başka bir yere yapıyorsa mutlaka bir sağlık problemi vardır. vakit kaybetmeden veterinere gösterin.

evet kısır ve erkek. tuvaletini daha önce iki kez farklı yere yapmışlığı da oldu evet.

kustuğu şey tüy değilse, tuvaleti de başka yerlere yapmışsa veterinere götürün hemen. ben normalde telaşlı değilimdir ama bir şeyi varsa hızla ilerleyebiliyor.

geçmiş olsun.

organicum / yok.

body shop'un yüz temizleyicisi var evde, onda bile varmış.

İlk defa şampuanın içeriğine baktım sanırım.

Varmış sls. Duş jelime baktım onda da varmış hatta.

paraben, sülfat ve silikon yok. özellikle dikkat edip alıyorum.

@ hareketamiri, hangi markaları kullanıyorsun?

içermiyor diye biliyorum ama türkçesini içindekilerin üstüne yapıştırmışlar okuyamadım.

bahsi geçen ürün: yves rocher 3 in 1 detangling

Benim şu anda kullandıklarımda var. Market ürünlerinin çok büyük bir kısmında da ucuz bir yüzey aktif madde olduğu için vardır bu SLS. Doğal, organik veya minimum kimyasal içerikli iddiası olan markalar SLS yerine çoğunlukla hindistan cevizi yağından üretilen köpürtücüler kullanıyor ki iyi de bir şey bu -eğer alerjiniz yoksa-.

Şu markanın şampuanlarında da yok SLS mesela: doakozmetik.com

Ben şampuandan ziyade cildim için kullandığım yüz temizleme jeli/köpüğü gibi şeylerde olmamasına dikkat ediyorum SLS'in.

@thredith,ben de genelde dikkat ederim ama bir süredir hiç etmemişim. bir de eczacı salicade diye bir şampuan önerdi kaşıntım için. aldım geldim eve onda da sls varmış.kullanım oranına dikkat edilip edilmediğine bakmak istedim o yüzden.

var.

anlamı: en çok işime yarayan site.
ziyaret: gün içinde bir kere.
eksiklik: hissederim.
çözüm: bulabiliyorum.
ne olsa daha iyi olurdu: mobil versiyonu feci yetersiz. geliştirilmeli.

sorularıma cevap bulabiliyorum. insanlara yardımcı olmaya çalışıyorum bu da güzel bir duygu. muhabbet ettiğim çok güzel insanlar var. bir ara neredeyse bütün zamanım burada geçiyordu. ama bir süredir çok sık girmiyorum, bundan sonra da böyle olacak arada bir uğrarım fakat gerçekten güzel bir yer burası.

nşmet nimet
her gün, internettte olduğum her an
evet hissederim eksikliğini
%90 buluyorum
daha çok insan olsa

uzun süredir buraya giriyorum. eskiden özellikle teknik konularda çok yardım aldım. sağ olsunlar çok yardımsever arkadaşlar var.

ben de elimden geldiğince bildiğim konularda yardımcı olmaya çalışıyorum. özellikle kediler konusunda insanımız çok bilgisiz. elimizden geldiğince bildiğimiz doğruları anlatmaya çalışıyoruz.

bir ara troll sayısı çok fazlalaşıp ortam iyice laçkalaşmıştı ancak yazın başından beri üye alımı kısıtlanınca ortam düzeldi.

ancak eskisi gibi soru sorduğunuzda sorulara cevap alamıyorsunuz. yaş ortalaması düşük. bu arkadaşların bir çok konuda bilgisi yok.

yaşı küçük arkadaşlar bilip bilmeden her konuda atılıyor, büyük büyük laflar ediyorlar. özellikle sağlık konularında (psikolojik sorunlar, depresyon, aile soruları, ilaç kullanımı, psikolog-psikiyatr) konularında kendi kısıtlı tecrübelerinden ve hatalı uygulamalarından hareketle çok yanlış bilgiler verebiliyorlar. bu konularda gerek soru sorarken gerekse cevapları değerlendirirken dikkatli olmak gerekiyor.

* günümün çoğunu bilgisayar başında geçiriyorum. bilgisayarda olduğum sürenin yarısını falan da duyuruda harcıyorum.

* eksikliğini hissederim çünkü başkalarına çok aptalca gelebilecek bir soruyu burada rahatlıkla sorabiliyorum, benimkilerden çok daha aptal sorular var çünkü. yani ekşi duyuru'da 4 saat geçirmesem "duyuru vardı bi ara..." demem, o yönden aramam. ama asıl kullanım amacını, soru sormayı-soru cevaplamayı isterim ve bunların yokluğunu hissederim. benzeri yok duyurunun benim için, yahoo answers falan sevmiyorum.

* genelde bulabiliyorum evet. ben konudan tamamen alakasız, saçmasapan cevaplar verilmediği sürece sırf cevap verme zahmetine katlanıldığı için tik veririm. ama bazıları sadece başlığı okuyarak ya da direkt hiçbir şeyi okumadan cevap veriyor o zaman çok üzülüyorum. böyle şeyler olmasa keşke :(

* şu olsa daha iyi olurdu dediğim şeylerin başında cevap artılama sistemi geliyor. tek bir kişi cevap verdiğinde ve bunun güvenilirliğinden emin olamadığında, "başkası da yazsa ya??" diyemiyorsun. eh ayıp çünkü yani, adam cevap vermiş sonuçta... ayrıca bu yolla +1'li gereksiz destek mesajlarının da (şu an için gerekli) önüne geçilebilir. ama eksi oy olmasın. sadece artı. böylelikle özelliğin suistimal edilme olasılığı azalır. yani ben sevmediğim birinin cevabına eksi vererek insanları yanlış yönlendirebilirim ama kimse durduk yere bi' cevaba artı vermez herhalde.

bunun dışında mobil versiyonun gelişmesi ve değişmesi lazım. neredeyse hiçbir fonksiyon kullanılamıyor. "duyurularınıza bakın işte aq daha ne istiyosunuz telefonda" demişler resmen.

Gmail-Facebook'taki mesaj grubum-Ekşiduyuru. Sürekli kontrol ettiğim 3 site. Soracak bir şeyim olmasa da, hatta cevap vermesem de girip okuyorum bazen bir şeyler öğreniyorum bazen haha bu ne lan diyorum :) Troller hariç, insanların burada daha dürüst daha gerçekçi olduğuna inanıyorum. Çünkü pescadorun dediği gibi, aklına takılan normalde başkasına soramayacağın şeyleri de burada sorabiliyorsun. Hayatımda olmasa eksiklik hissederim tabii ki.

Çok çok uzmanlaşma gerektiren bir soru-durum olmadıkça çözüm bulunuyor, bence gayet iyi.

Aynen mobil versiyonda mesajı düzenleyememe, fotoğrafları görememe vb. durumlar kötü. Cevapları görmek için duyuruyu açmak da başta sıkıntılı gelmişti ama alıştım. O sanırım veri tasarrufu yapmak için.

faydalı eğlenceli bir yer sık ziyaret ediyorum
olmasa hayatımda çok şey değişmez ama güzel insanların muhabbetinden mahrum kalırız sadece.

Acikcasi sorulari cozen cevaplar alamadim cogunlukla, teknik yer yon saglik vs. O yuzden burayi agirlikli olarak geyik konularda yorum alma/yazma amacli kullaniyorum. Sohbet sitesiymis gibi bir nevi. Kimseye anlatamadigim seyleri fisildadigim sakli bahçe. Sır arkadaşı. Duyurunun bendeki işlevi budur.
~cogu duyuruyu sildim gerci

işime yarıyor evet. yardım almayı, yardım etmeyi seviyorum ama son zamanlarda soğudum. çünkü iyice ergen yuvası oldu bence.

çok sık ziyaret ediyorum. en kötü ihtimal giriş yapmadan göz atıyorum da cevap verebileceğim bir şey olursa yine giriş yapıyorum.
eksikliğini hissederim tabi. alışkanlık olmuş mutlak girdiğim sitelerden biri.
çözüm buluyorum çoğu zaman. en kötü ihtimal çözüm olmazsa bile öyle yardımsever kişiler var ki inanın mutlu ediyor. bu bile yeter.
şu an yok galiba bir isteğim.

bazen çok yapıcı tartışmalar dönüyor, bazen ufkum açılıyor, bazen güldürüyor. yeni bakış açılarını görmek açısından çok iyi zaten. böyle.

böyle cevap versem olur mu ^^

Hakkında: xenophobe
ekşi sözlük yazarı

Siteye giriş sayısı 28220
Toplam duyuru sayısı 404
Toplam cevap sayısı 7254
'Cevap bu' olarak işaretlenmiş cevap sayısı 5324
'Cevap bu'/Toplam cevap oranı %73.3

ne sıklıkla ziyaret ettiğim istatistiklerden belli. hayatımda olmasa eksiklik hissederim evet. sözlükten uçsam sikimde olma mesela ama duyuru'ya giremediğim için üzülürüm.
sorularıma genellikle çözüm buluyorum evet, nadiren cevapsız kaldım.
hayır yok, bu sade haliyle güzel. sosyalleştikçe boku çıkıyor internet sitelerinin.

Her insanın kendi normları olabilir ama insanoğlu "ideal"den bahsedemeyecek kadar çok çeşitli fiziksel özelliklere sahip.
Tektipleşmeye yönelik bir baskı oluşturulmaya çalışılsa da bahsettiğim sebepten ötürü mümkün değil bu. Kadının neden olabileceği en güçsüz fiziksel halinin (sıfır kas, sıfır beden dediğimiz nane) en güzelmiş gibi lanse edilmeye çalışıldığını da bilmiyorum. Daha muhtaç mı görünüyoruz öyle acaba? Erkek egemen toplum uzmanları o konuya bir el atsın.

film oldukca etkileyici, benim hosuma gitti.

evet boyle bir baski var. sosyal bir yaratik oldugumuz icin de her zaman olucak. ve bu baskiya ragmen mutlu olmayi ogrenmek cok onemli bir yetenek. kimse "ideal" olamaz. herkesin kusuru olmak zorunda. kendi vucudunla, kendi kusurlarinla yasamayi ogrenmek zorundasin. bunu hayatta ne kadar erken ogrenirse insan o kadar mutlu oluyor.

ideal normlar olmali bence. ama su anki normlarimiz cok cok yanlis. ideal norm incecik bir kadin olmamali. saglikli olmak olmali. spor ve saglikli beslenme incecik olmak icin degil saglikli olmak icin yapilmali.

her zaman az olan, nadir bulunan degerli olmustur. herkesin fakir, ac yasadigi yuzyillarda aristokrasideki kadinlar hafif armut gobekliymis ve guzellik anlayisi buymus. veya mesela korselerin moda oldugu zamanlarda asiri ince bir bel modaymis. barbie bebek caginda koca bir kalca, buyuk gogusler, incecik bel modaymis. 90-60-90 yani. 90larda 0 beden mankenler, nispeten daha kucuk gogusler modaydi. yani zamana gore ideal normlar degisiyor, ama baski hep var.

asil onumuzdeki yuzyil bu ideal normlar acisindan en korkuncu olucak bence. 2050 ve sonrasi diyebilirim. genetik manipulasyonun hizli ve kolay bir teknik haline gelmesiyle insanlar dogucak cocuklarinin genetigiyle oynamak istiycek. basta kesinlikle izin verilmese de once hastaliklarin giderilmesi icin izin cikicak. sonrasinda fiziksel ozelliklerle oynanmaya baslanicak. bu bir norm haline geldiginde insanlik nasil bir "ideal" cilginligiyla ne hale gelicek sen dusun..

Alacakaranlık Kuşağı'nın Number 12 Looks Just Like You diye bir bölümü vardı. İngilizce dinleyebiliyorsanız, izlenebilir.
www.youtube.com

Fütüristik bir dünyada özel bir ameliyata herkesin ömrü birkaç katına çıkartılıyor ve bu arada da katalogdan seçeceği güzellerden birine benzetiyorlar. Bir kız bu dönüşümden geçmek istemiyor. Oradan birtakım diyalogları yansıttığımda bana da pek laf kalmadı.

Psikolog (adı Sigmund Friend): Neden dönüşüme girmek istemiyorsun?
Kız (Adı da Marilyn - Marilyn Monroe'ya gönderme olabilir): Hiç, Shakespeare okudunuz mu?
P: Kim?
K: Keats (bkz: John Keats) veya Shelley'i (bkz: Mary Shelley)?
P: Bu kitaplar yıllar önce yasaklandı. Nereden buldunuz onları?
K: Babam bana vermişti. Çok daha fazlasını. Aristo, Sokrates, Dostoyevski. Dostoyevski'nin epileptik olduğunu biliyor muydunuz? Çirkindi, biçimsizdi. Ama güzelliği; gerçek güzelliği yazardı. Bu insanlar hayatı, insanın bireyselliğine saygı duymayı, sevgiyi biliyorlardı.


Önce konuya girişti, başka bir diyalog da şurada.
Kız: Gün gece uyumadan önce babamın söylediği bir şeyi hatırladım. Demişti ki: Herkes güzel olduğunda aslında kimse güzel değildir, çünkü çirkinlik olmadan güzellik olmaz. Anne farkında değil misin? İnsanların güzel olup olmaması umurlarında değil, sadece herkesin aynı olmasını istiyorlar.

Başka bir sahnede arkadaşı ile konuşurken:
Kız: Babam hakkında konuşmayı bırakın! Kimse anlamıyor mu? Onu seviyordum. İyi bir insandı, kibar bir insandı, beni severdi. Giyindiklerim için değil, neye benzediğim için değil; düşündüklerimi ve hissettiklerimi severdi. Kendini de severdi, bir birey olduğu için kendine saygı duyardı. Valerie, babam kazada ölmedi; kendini öldürdü. Çünkü dönüşümden geçip kimliğini elinden aldıklarında artık hayata devam etmek için bir nedeni kalmamıştı.

Aynı şekilde şu güzellik yarışmadaki kızlara bakalım:
2.bp.blogspot.com
Bunlar az çok aynı insan değil mi? Ya da şunlar
static.rappler.com
Biz burada onların kişiliklerini, huylarını, zevklerini, vb görmüyoruz. Gördüğümüz tek duygu, tek görüntü, tek hava var.

Buradan da şunu kastetmiyorum:
colorfully.eu
Bu da apayrı ve garip uç. Ruj ile kitap birbirini ikame eden şeyler değil; ikisi birlikte bir insanda pek ala olabilir. Başka bir insanda ikisi birden olmayabilir ve hala o insan bireyselliğini sürdürebilir. İnsan elbette ki olduğundan güzel olmak ister ama güzelliğin nihai amaç olduğu nokta kişiliğin kaybedildiği yer ile aynı.

Kapitalizm muhabbetine girmek istemiyordum ama şuradan girip çıkacağım. Nasıl ki firmalar hep birbirinin üstüne çıkmak için akıl karı olmayan şeyler yapabiliyor, insanlar da dünyanın seyrindeki aşırı hıza güzelleşerek uymaya çalışıyorlar. Apar topar güzelliği tüketerek.

Film baya iyi. Kendimle ilgili konu hakkinda bir tek kiyafet modasindan sikayetciyim. Oyle bir donduruyorlar ki, bir sene once aldigim seylere "bu da uzerimde hic guzel durmuyormus" derken buluyorum surekli kendimi. Halbuki kiyafet iste, bi noktasi elbet "guzel" durmayacak.

Evet fiziki olarak tektipleşme.

Evet.

düşünceleriniz elbette hastalıklı değil ama bakış açınız olumsuz. size karşı olarak ben de mesela kadınlara dünyanın devamlılığını sağlayabilme, karşılıklı sevginin en büyüğünü tadabilme hakkının tanındığını söyleyebilirim.

Boşver bizim de mememiz var.

Comptrol, dalga geçmiştim, ironik bir cevaptı :)

Ama haksızlık da etmeyelim, birisini besleyebilmek güzel bi duygu olmalı.

Erkekten en az 10 kat daha fazla zevk alıyorsunuz. Geçende atak geçiriyordu birisi orgazm olurken, hatta duyurusu vardı. Olaya gel.

Hem şikayet, hem sonra feminist dayanışmasına gelince erkeklerden üstün yaratıklar olduğunuz iddiası.

Sadece şunu söyleyebilirim, sizin kadar herhangi bir erkek kendiyle çelişse iti götüne sokulur. Sütten kabul edildiğiniz için yollar size açık. Çok mızmızlanmayın.

Herkes düşünür böyle şeyler dönem dönem, hastalıklı değil bence..
Ben de mesela, en azından regl döneminin daha normal işleyen bir süreç olmasını dilerdim, hadi tamam olması gerekiyorsa olsun (ki geç olduğu dönemlerde yaşananlar olması gerektiğini daha çok hissettiriyor) ama en azından kontrolü insanda olsun, kendiliğinden gelip durmasın tuvalete gittiğimizde -işemek gibi- atalım vücuttan.. O zaman hayat çok daha güzel olurdu bence..
Kızlık zarı meselesi dediğiniz gibi bizim toplumla alakalı, onun kan olayı da direk gözler önüne serilmeseydi mesela yine sıkıntı çıkmazdı, kim bilecek anasını satayım..
Sabah sabah yine kadın olduğuma lanet ederek başladım güne sayenizde :)

milyonlarca yıl önce başlamış bir sistemin eleştirisi şu anda olunca grotesk oluyor.

biz erkeğiz, sayayım mı dezavantajlarımızı, toplumun bize dayattıklarını?

ağır abazan olarak sık sık iki cinsi de, cinsel yönelimlerinden bağımsız olarak, sadece "erkek" ve "kadın" olarak değerlendirmeye çalışırım çocukluğumdan beri. bence gayet dengeliyiz. bu örnek bir tarafı toplumdan diğer tarafı insan doğasından alınma olduğu için biraz dengesiz olacak ama, "biz askere gidiyoruz ama sizde de meme var" tarzı bir avantaj-dezavantaj eşleştirmesi göremiyorum. daha ziyade, sahip olduklarımızı hem avantaj hem de dezavantaj olarak değerlendiriyorum ki gerçek denge benim gözümde her zaman bu tip eşleştirmeler olmuştur.

örneğin erkeklerin fiziksel olarak daha güçlü olması, çelimsiz bir erkek için gurur kırıcı olabilir. mesela bu adam kadınların daha şanslı olduğunu düşünmeye, "ne güzel götleri falan var hep, kolay seks yapabiliyolar..." demeye meyillidir. aynı zamanda kaslı, nefis penisli, seks manyağı bir abi pipicchio'sunu sallayıp dans ederken "erkek olmak ne güzel lan" diyor olabilir. "erkek adam dediğin güçlü olur" hem fiziksel bir gerçek sayılabilir hem de toplum dayatmasıdır. bunun bir erkek için avantaj olurken diğeri için dezavantaj olması mümkündür. bahsettiğim şey tam olarak bu. ya da kadının cinselliğini kullanarak istediğini elde edebileceğine inanan toplumda yetişen bir kadın, istediklerini bu yolla alamadığı zaman kendini çok berbat hissedebilir. dolayısıyla kadında şu var, erkekte bu var yerine; erkekte şu ve bu var, kadında şu ve bu var şeklinde ayrımlara gitmek daha mantıklı benim görüşüme göre.

o yüzden bence evet, biraz hastalıklı düşüncelerin var. ben tür olarak aramızda önemli bir fark bulunduğunu -en azından söylediklerini düşünecek kadar- düşünmüyorum. hani "kafalarımız farklı çalışıyor" diyoruz ya o da hikaye aslında. ben aşırı duygusal, çoğu kadından çok daha fazla trip atan, alıngan, kezban bi' herifim. e ama herifim işte, pipim var? vücudumuz farklı sadece, o da işte sevişelim falan diye bence. yoksa kadınlar şöyle erkekler böyle diye bi' şey yok.

ama şuna katılabilirim, çoğu ülkede kadınlara yazık oluyor. kadına şiddet olsun, kadının mal olarak görülmesi olsun bunlar hala çok fazla ülkede yaşanıyor. erkeklerde böyle bir şey yok. yine var ama farklı şekillerde ve nispeten az. bu can sıkıcı bir şey. ataerkil toplumun dindar ailede büyümüş bir çocuğu olarak ben kadını hep çok ama çok değerli kurdum kafamda, çocukken eşim yemek yaptığı zaman ona tapınırım falan diye hayal ediyordum, yani benim kafamdaki kadın öyle bi' şeydi. çocuk doğuruyo yemek yapıyo ne biliyim. ha bu da ataerkil bir kafanın ürünü ama olsun, hiç değilse EMEĞE SAYGI deyip tanrıça belliyoruz hatunu. acayip acayip şeyler.

kesinlikle haklısın..
sanki dünyaya ezilmeye gelmişim gibi hissediyorum bazen.
kadın olmak başlı başına bi dert.

Gayet normal düşüncelerin var bence. Hakkaten biraz sizi enayi yerine koymuşlar.

Biraz da tepkileri görmek amaçlı sorduğum bir soruda yok feminist olunca kadın üstün oluyor da çelişki de mımızlanmayın vs tarzı şeyler okumak ilginç. Kadın erkek ayrımı yapmadım ben. Erkeklerde şu var bizde niye yok da demedim. Sadece kadınların yaratılışındaki düşünce beni meraklandırıyor. Daha çok pandispanyanın ki gibi cevaplar bekliyodum açıkçası, şaşırdım.

En çok yaşadığımız coğrafyayla ilgisi var bu işin. Bu coğrafya kadınlar için fazla acımasız bunda hem fikir olabiliriz sanki.

Kadina siddet, yazik olmasi gibi kavramlarda dahil olmak uzere kadin haklari konularinin tumunu kabul etsemde, hic birinin erkek sorunlarindan buyuk olduguna inanmiyorum.


Ornek:

Kadin erkek nufus farki ile asagidaki oranlar tutuyormu bakalim.

Meslek hastaligina yakalanan kadin/erkek sayisi

Is kazasi geciren/uzvunu kaybeden kadin erkek sayisi..

Is kazasinda olen kadin/erkek sayisi.

Issizlikten intihar eden kadin/erkek sayisi

Cinnet geciren kadin/erkek sayisi.

Trafik kazasinda olen kadin/erkek sayisi

Kavgada olen erkek/kadin sayisi.

Savasta olen..

suikast, sabotaj, teror, koruma, kaza kursunu, maganda kursunu, servis kazasi gibi sebeplerle olen kadin/erkek sayilari?

Temiz gida ve saglik hizmetine ulasamadigi icin olen kadin/erkek sayilari.

Dayak yiyen kadin/erkek sayilari..


Yaralanan/kadin erkek sayilari..

Mobbing e ugrayan kadin/erkek sayilari..

Evet siddet var.. siddet her yerde. Ama cozulmesi gereken oncelikli sorun kadin haklari degil..

Bence birazda olsa kan aglayan erkekleri anlamak icin kaniyor,

haksızlık eden bir otorite yok.

Bunlar hep evrim. Yaratılmış mükemmel varlıklar olsaydık iki cinsin de o tarz bug'ları olmazdı. Evrim de rastgele gerçekleştiği için milyonlarca canlı çeşidi içinde sorgulayabilen tek canlı türünden olduğunun farkına varıp mızmızlanmayı bırak.

Ayrıca kızlık zarının gerekliliği neymiş acaba? Hiç bir gerekliliği yok. Zaten sadece insanlarda ve atlarda var bildiğim kadarıyla.

edilmemiş. erkek de çalışmak iş bulmak para kazanmak vs vs vs zorunda.

Tarlada çalışan bir kadın olsaydım gerçekten haksızlık olurdu, toplumsal haksızlıklar olduğu bir gerçek. Toplumsal olarak erkek olmak da zor. Kadının da erkeğin de hayatı gereksizce zor ve her tarafın kanıtlaması gereken çok şeyi var.

Sadece biyolojik olarak baktığımda kadın olmaktan şikayet ettiğim hiç olmadı. Bir regl oluyoruz, onda da arada bir gelen kontrolsüzce altına etme hissi dışında bir şey hissetmiyorum pek. Hatta seviyorum da. Türümüzün güzide bir örneği olmasam da, hatta "aychovsky'den güzel bir milyon insan bulabilirim" iddiasında bulunsam da aynada kendime bakmayı seviyorum. Kadın olmak ve kadın hissetmek, insan gibi hissetmek kadar önemli benim için; ikisi de hayatta en çok zevk aldığım şeylerden biri. Çok keyifli değil mi ya. Sabah yataktan meme ile kalkıyorsun, tahrik olduğunda sıkıştırarak insanlardan saklaman gereken bir şeyin yok, her şey normalmiş gibi insanlara bakabiliyorsun, kaç kat daha fazla zevk aldığın literatüre geçmiş durumda, kıvırmak ve sallamak sana daha çok yakışıyor. Hepsi keyfi çıkarılası şeyler. Hatta, şu www.tickld.com

Bence tek sıkıntı annelik, özellikle hamilelik ve doğum sonrası aşaması. "İleride 9 ay karnında bir canlı ile gezeceksin. Sonrasında da daha önce romantik olduğunu düşündüğün organlarını sadece besleme için kullanacaksın, sünecek. Hormonların bedeninden komple çekilmiş gibi olacak. Artık ne zaman kendine gelirsen bir daha, kısmet" ile bu kaç kat zevk ancak birbirini anca dengeliyor.

Siz çok çok başka açıdan bakıyosunuz. Ayrıca bunu sorgulamak mızmızlanmak mıdır bu nasıl bir sığlık?günümüz toplumunda kadının da çalışması gerek. Evlenmek zorunda ya da ailesiyle yaşamak zorunda değil? Kaldı ki tekrar ediyorum ben hayat içerisinde kadın erkek kapışması yapmıyorum. Yaradılış ve kadından bahsediyorum. Yaşamda kadın ve erkek rollerinden değil o başka bir konu.Ataerkil kafa yapısından çıkılamıyor anladığım kadarıyla.

Abi kız burada "fizyolojik" özellikler ve olaylardan bahsediyor. Siz burada kalkmış yok savaşlar, yok ölüm, yok toplum baskısı filan diyorsunuz. Fiziksel olarak daha güçsüz, kas gücü olarak zayıf ama aksi gibi bir de yok 9 ay hamilelik, yok doğum çilesi, yok her ay 5 kilo kan akması, çekilen acılar vs gibi handikaplarla doldurmuş allah vücudumuzu diyor. Ne iş kazası ne mobbingi allah aşkına.

"Bunlar bunlar kadında var ve dalga geçilmiş hissediyorum" derken referans noktan insan türünün diğer üyesi olan erkek olacak haliyle. Bu da sen aksini iddia etsen de erkekle karşılaştırma yaptığın anlamına geliyor. "Regl bizde var, kayısı ağacında yok" diyecek değilsin.

Yersiz şikayet = mızmızlanmak. İlla "bizim işimiz de çok zor kardeş" tarzı pışpış istiyorsan tavsiye edeceğim adres Kadınlar Kulübü.

Üzgünüm arnold ama senin kadar sığ bir düşünce yapım yok. Gereksiz şikayet derken? Ya ben bir sorgulama durumundan bahsediyorum değil mi? Adet olmak basit bir örnek. Bu kadar mı sığsınız ya?Kaldı ki erkekle de karşılaştırabilirim canım ister kime ne? Siz fazla alışmışsınız ataerkil düzene, kadın aşağılamaya çalışmalar vs? Kadınlar kulübü aşağılama öznesi mi? Hoş kime ne anlatıyorum en büyük şikayet ve eleştiri kelimesi kezban olan düşünce yapısına.

Pışpışlanmak istesem ay bizim işimizde zor şekerim duymak istesem bunu duyuruda yapana kadar bin türlü yer olduğuna emin olabilirsin. Hayatı size sunulduğu gibi kafa yormadan sorgulamadan ot gibi kabullenebilirsiniz sorun yok, ama sizin gibi olmayanlara mızmızlanma sus bakıyım demek baya komik.

Kendi kendine çalıp oynamakta serbest olsan da, sana "erkeklerle karşılaştırma yapamazsın" diyen olmadı. "Erkeklerle karşılatırmıyorum" diye çıkan sensin ki böyle bir şey mümkün değil.

Sorgulamanı yapmana mani olan bir şey yok. Ama hem "şu şu sebeplerden güçsüz kalıyoruz, handikap yiyoruz" diyip, bambaşka konulara gelince -kuvvetle muhtemel senin de dahil olduğun- çoğu kadının, "neredeyse mutlak" eşitlik, hatta doğa gereği üstünlük iddiasında olması çelişki. Ben de sadece senin ifadelerindeki çelişkiden bahsetmiyorum. Kadın cinsinin girdiği bu tutarsızlıktan bahsediyorum. Genel bir mızmızlanma mevcut yani.

Burada örnek gösterdiğin tek cevap da pışpış olunca, gösterdiğim adres gayet de yerinde oluyor.

yooo, bana bir seçenek sunulsa hemen şimdi kadın olmak isterdim.

kadın olarak düşündüm bunu ama bu kadar ayrıntıya inmekten korktum, zaten iman dediğin şey sallantıda olan bir olgu, daha da yalpalatmayayım demiştim.

düşündüm. şunu buldum. bu hayatı yaşarken bu tür özellikler bize sorulmadı. kadın olmak, bu anne babaya doğmak, bu ırktan olmak, bu şehire doğmak. sorsalardı, çok düşündüm, yine kadın olmak isterdim. mağdurun yanında, mağduru anlayabileceğim yerde olmak isterdim. oysa ben 25 yaşına kadar "erkek olsam bu olmazdı, keşke erkek olsaymışım kahretsin!" diyerek geçirmiş biriydim.

erkek olsaydım buradaki bazı arkadaşlar gibi sığ olma potansiyelim çok yüksekti, çünkü feci derece ataerkil ve herşeyi buna yontarak kadınları ezen bir aileden geldim. çok daha rahat bir hayatım olurdu, ancak annemi anlayamazdım. etrafımda dönen bir çok şeyden bihaber, kendini beğenmiş, ne istediğini bilmeyen biri olurdum. bugün 29 yaşımda, kadın olduğum ve bugün taşıdığım özelliklerim olduğu için mutluyum. varsın olsun o bahsettiğin eksiklikler tuborg yeşili. bu hayattan sonraki hayata inanıyorum ben. orada asıl adalet var, burda zerresi olmayan.

Yok ya cidden şaka gibi, benim bahsettiğim şey ne senin bahsettiğin şey ne? Nerelere çekiyosunuz konuyu. Kuvvetle muhtemel kalıba sokmaya bayılıyosun sanırım insanları. Benim sana gösterdiğim adres cümlede anlam dersleri. Ha bir de karşındakini kalıba koyamadan konuşamama hastalığın olabilir baktır derim. Mantıklı argümanlarla konuşmayı öğrenememişsiniz. Tek bilinen 'kadın üstünlüğünü savunan tutarsız bir kezban bu dur kadınlar kulübüne git diyeyim bari'. Ancak öyle aşağılamaya çalışabilirim çünkü toplum bana bunu öğretti ^^ aferin çocuğum.
Ha bide senin sığ düşüncene göre erkeklerle karşılaştırmadan olmuyormuş, sidik yarıştırıyorsan bilemem. Ama kadınlarda erkeklerde kendi cinsleri içinde sorgulanabilir.
Eleştiri konusunda gelişmek önemli. Uzatmayacağım he canım he öyle. Ben kendi kendime çalıp oynayayım, sen de az ötede oyna.

Bir saattir bir dolu kalıp cümle kullanmış biri bana insanları kalıplara soktuğumu söylüyor, sonra kenar mahalle ağzına geçip, üstüne de "anca kezban demeyi bilirsiniz" çekiyor.

Çelişmekle ilgili argümanlarımı haklı çıkardığın için teşekkürler. Hadi kolay gele.

dün aynı şeyi sorgulayıp baya bi ağladım. ağladığım için kendime kızdım. sadece adet olmak doğum değildi derdim. hormonlarımızın oynak olmasına bu yüzden duygusal olarak zayıflığımıza kızdım.
hatta bişey yazdım mesajla atayım sana.