sesini kapat.

Dilinden anlayana kadar böyle. Haritaya bakıp kafandaki rotaya uymuyorsa bazı soyledikkerini dinlemeyeceksin

Sağda çıkış var oraya sapma solda kal diyor. yolu Bilmediğini farzet sapma ihtimalin olur.

yol ayrımı var sana solda kal diyor işte bu kadar basit. Sola dön demiyor. Eğer sesi rahatsız ediyorsa sesini kısman gerek.

bence doğru yapıyor? yani navi olarak değil. birisi ile gitsem her çıkışı gördüğümde "bu mu lan" diye sorarım yanımdakine :) o da onu yapıyor.

sheldon mode on.

tomtom amrkası var bende oda öyle yapıyor.
Bence normal.

In case of disagreement, the British Courts shall be authorized.

This Agreement shall be governed by and construed in accordance with the law of England and Wales and shall be subject to the exclusive jurisdiction of English courts.

danke

montla sıç

lsd

daha once yapmadigin seyleri yaparak

Biraz cesaret ve yeni yollara meraklı gözlerle bakmak..

Ben de bunun pesindeyim. Yetenekli oldugumu tahmin ettigim alanlar var, bu konularda denemeler yapınca, kendine bi nevi elense cekibce, sınırlar gorunmeye baslayınca netlesir gibi.denemek lazım.

Acına ortak olmak için gelemiyorum ama seni düşünüyorum. Allah sabır ve dayanma gücü versin. Kucaklıyor ve öpüyorum seni.

desen bile yeter...

Daha başka bişey demene gerek yok. Önemli olan araman. Sakın aramamazlık etme böyle bir sebepten. Telefonu et ve bu üç cümleyi söyle. Sonra da kapat.

teşekkürler

çok fazla karşılaştırma imkanım olmadı ama bildiklerimi söyliyim. öncelikle aralarında çok fark yok, ben mesela kindle paperwhite kullanıyorum artıları işte daha fazla aydınlatma, amazon'a özel kitaplar falan. yani kendi aktardığınız kitaplar için kullanacaksanız çok da özellikleri umursamanıza gerek yok. sonuçta sözlük fonksiyonu, internet browser'ı falan pek işinize yaramaz. kindle almayı düşünüyorsan onun mobi formatı kullandığını yani Türkiye'den kitap alırken biraz zahmete katlanacağını bilmen lazım.

özet: kindle kullanan bir olarak diyorum ki çok ciddi fark yok.

Mobi dosya türü, basit bir çevirici program ile dönüştürülebilir sanıyorum, yanlış mıyım? önemli olan hafif ve kullanışlı olması. Kitap taşımak gerçekten bir erkek için, çanta taşıma alışkanlığı olmayan birisi için güç.

poly book, reeder falan almayın sakın, sizin elinizden çok tamircide durur.
Kindle bunlara göre çok çok daha kalitelidir.
Benim elimden nooktur kindle dır çok model geçti. Kindle en güzeli bence. fakat sizin işinize yaramama durumu var bunların. Pdf olarak taratırsanız okurken sorun çıkma olasılığı yüksek. güzel bir ocr ile bir yere kadar metine çevirip güzel güzel okuyabilirsiniz, ama bunun için biraz editörlük yapmak lazım. Bu arada kindleın farklı modelleri var. Sizin 250 yazdığınız sanırım en basic model. ışığı ve dokunmatik ekranı yok, çok hafif uzun şarj. biraz önce ana sayfada gördüm biri sıfırını 200tlden satıyordu. Bir üstün de paperwhite, ışıklı ve dokunmatik ekranlı(bence bu alınmalı).

Son olarak diğerlerine göre çok pahalı olan kindle dx var. Büyük ekranı sayesinde pdfleri rahat rahat okuyabiliyorsunuz.

Mobi sorun yaratmaz, bilgisayarda kolayca dönüştürülebiliyor.

Eğer ilgilenirseniz elimde ikinci el satılık reklamsız bir paperwhite var sıfır ayarında.

zaten biraz zahmet dedim, aldığın Türkçe kitapları (tabi çok çok az kitap var) okumak için 3 program indirip bunlarla uğraşman gerekiyor ve sonuçta yaptığın şey de yasal olmuyor. tabi bir de kitapların e-kitap fiyatının makul olmaması hatta bazen normal kitapla aynı olması gibi şeyler var. yani eninde sonunda okuyorsun çok zahmete girmeden ama arada bol bol sövme durumları oluyor.

onun dışında kindle 170 gram, paperwhite 206 grammış, diğerlerinin ağırlık bilgisine ulaşamadım ama dediğim gibi aşırı bir fark beklemem.

Yasal olup olmaması pek de önemli değil benim için. Kendi kitaplarımı saklamak ve de artık kitap taşımamamak istiyorum. Doğan grubunu sevmem; ancak D&R yavaş yavaş ilerliyor aslında e-kitap hususunda. Bizde normal kitap bile öcü, "entellik" olarak görüldüğü için zaten ekstra bir şey beklememek gerek.

Şu an basic ve paperwhite'ın karşılaştırmasını seyrediyorum, arada fiyat farkı var; ancak dokunmatik ekran ve ışık ne kadar gerekli bilmiyorum. Güneşli bir havada ekranda herhangi bir yansıma oluyor mudur, okumaya engel teşkil ediyor mudur, tek önemli kısım burası sanırım.

www.youtube.com

Bikinili bir kadın söylüyor, ben ikna oldum şahsen.

hayır olmuyor, okuma performansı açısında aklınızda hiç endişe kalmasın. bütün kindle lar gayet iyi.

Sanırım paperwhite'ın tamamen karanlıkta okunabilir olması en büyük artısı.

Bir kitapla kıyasladığımız vakit altı inç normal. Sony'nin o ürününü de bulmak imkansızdır Türkiye'de satan, sanırım.

@toua tokuchi
o henüz satışta değil bildiğim kadarı ile ve fiyatı $1000+ olacak

eksisozluk.com

beklemiyoruz. yalnızsın.

Bekliyom

bir bardak pirince bir bucuk pardak su koyuyorum, bes dakikada bir acip bakiyorum nasil oldu diye, dibinde su bitince kapayip dinlendiriyorum.

normalde hic bakmiyorum, yemek rahat etsin biraz diye.

beklemiyorum, hep altı yabışıyor.

beklemiyorum, yanık kokusu gelince kalkıyorum yerimden :)

elimde akıllı telefon, pilav başında beklerim, evet.
bir twitter, bir facebook derken, hop çevir pilavı lapa olmasın.

başında beklemiyorum ama fazla da uzaklaşmıyorum oralarda başka bişeyler falan yapıyorum. arada da pilavı kontrol ediyorum.

ahahahah ilk pilav yapışımda bile beklemedim olm deli misin :D Bekleme. Sık dişini. Arada bi tencereyi minikten sallandır, o şekilde anlarsın kıvamını. Bi de çok yüksek ateşte yapma. Orta veya ortadan biraz daha kısıkta tut :)

Balkona çıkıp iki sigara icimlik sürede yemek ovuyorum. Pilav yapmak hassas bi is. Fazla ilgi gösterirsen yapışıyor az ilgi gosterirsen tadını vermiyor falan.

sorun çıkartmaz ama elektrik harcar.

yıllardır çıkarmadığım şarj aletleri, adaptörler var... sorun olmaz. çok az bir elektrik harcar ancak...

www.airties.com

zaten model değil router olarak gözüküyor kardeş? modem olduğuna emin misin?

çünkü o modem değil router/ap/wr. ayrıca modem almanız gerek.

bölüm zaten gece 4te çıkacak, altyazı öğleden önce zor.

bölüm zaten internete sabah 6-7'den önce düşmeyecek. zaman yolculuğu mu yapacak bunu çevirecek adam da geceye yetiştirecek?

geçen yıl çıktığı an izliyordum. oradan biliyorum ki altyazısı yarın öğlen 2 civarı çıkar.

bi alet var küçük modem işi göryor kabloyla ana modeme bağlıyosun sonra onu kendine yakın biyere koyuyosun. Linkteki o galiba.

access point ile

Yani bu linktekiler işe yaramazmı? Bir de sanırım access point ile modem üzerinde bişiler yapmamız gerekiyor fakat benim modeme müdahale etmem imkansız. Bu durumu da göz önünde bulundurarak önerilerinize açığım.

çekim gücünü arttırabileceğin bir yol yok. burada terimler yanlış kullanılıyor. az çeken yere daha güçlü sinyal ulaştırabilmek için ne gibi cihazlar kullanılaiblir demek gerekiyor.

linkteki cihazı kullanabilirsin. wi-fi repeaterlar en kullanışlıları. kablo derdi olmadığı için. bunun yanı sıra access point de kullanalabilirsin ama kablo çekmen gerek. hatta router da kullanabilirsin. kablo çekip biraz daha fazla konfigürasyon yapman gerek.

deli manyak HD videolar izlemeyeceksen wi fi repeater lar en temizi.

linkteki işine yarar.
bu da yarar garantisi falan olsun beklemeyeyim istersen.
www.hizlial.com

Altını okuma zahmetine girersen aslan bacanak filminden olduğu yazıyor.

return on invested cap bir şirlketin toplam sermayesine karşılık ne kadar gelir elde ettiğini gösteriyor. Yani şirketin sermayesini ne kadar verimli kullandığının ölçüsü diyebiliriz.

Return on equity ise hissedarların yatırdığı capitale karşılık ne kadar glir elde edildiği. Burada fark Hissedarların yatırdığı sermayenin dışındaki sermaye de dahil roic e

ilaç olması şart değilse, tiktak şekerler var marketlerde..

www.google.com.tr

metpamid. kutusu 30 krş mu ne.

1- evet zararlıdır.
2- bazı mikrodalgaların fırın fonksiyonu da var. sizdeki eğer buysa evet ama sıradan mikrodalgalar sadece ısıtmaya yarıyor.

1- Bilmeden saçmalamayın, mikradalga zararlı değildir. Sadece bozukken kullanırsan dışarı sızan dalgalar insan dokusuna zarar verir.
www.cancerresearchuk.org
www.fda.gov
2- Evet direk pişirebiliyorsun, daha doğrusu aldığın hazır gıdanın arkasına bak. mikrodalgada pişebiliyorsa kaç dk tutman gerektiği yazar. Çoğu pişiyor.

seçimlerden önce açılmaz bence.

nisanın ortasında açılır olaylar soğuyunca.

haftaya açılır

bu iş youtubesuzda yapılır. halen anlayamadılar nete düşen bir şeyin saniyesinde 100000000 lerce kopyasının çıkarabileceğini. Bunu anlarlarsa açarlar zaten.

bende hâlâ açık. kapalılarda seçim sonrası açılır.

başta şey gibiydi böyle

"ilk başta xxx gibiydi". devamında "sonra yyy oldu" demek için then kullanılır çoğunlukla.

first it was like xxx = başlangıçta xxx gibiydi

devamında kesin bi kadın kocasının evlendikten sonraki ilgisizliğinden, öküzlüğünden falan şikayet ediyodur. di mi?

Onceleri xxx gibiydi

cafe creme olabilir mi?www.thebackyshop.co.uk

ya djarum ya da captain morgan falandır o puro değildir. Aromalı sigara onlar, arada tadımlık içilir ama sürekli içilmez.

Cafe creamdır o.
Puro değil sigarillodur.

Puro hakkında detaylı bilgi için sözlükte olan puro kültürü başlığında peder zicklerin yazılarını okuyun.

Puro sadece yapraktan sarılır. Sigara gibi kimyasal olmaz içerisinde.

Sigarillolar makine üretimi olduğundan küçük markalar kimyasal katar. Premium markalar ise katmaz.

Daha sorunuz olursa yeşil.

şu anda elimde .

upload.wikimedia.org

www.cigarworld.pt


değerler yazmıyor kutuda. ama cigarillo da yazmıyor.direkt cigars yazıyor.

bunlarda benim kutunun resimleri.

imgur.com
imgur.com
imgur.com
imgur.com
imgur.com
imgur.com
imgur.com

şu olabilir mi? www.gothamcigars.com

Malesef hiçbiri değil arkadaşlar. Dediğim gibi, vivident'in 9'luları var ya, Onlar gibi açılıyordu paket.

12 monkeys

surrogates olabilir belki. bilemedim.

12 monkeys

12 monkeys ve surrogates benim de favorilerim izlemediysen mutlaka...

Bunlardan bir tek blind date i izlemedim, bakalım.

armageddon

die hard serisi ve hatta 3 kesinlikle.

daha çok shamalayan filmidir ama "unbreakable"

bit kutunun içindekiler için tek tek satılmaz diyor. sorun yok kutu aldıysan.

tam olarak ne kastettiğini anlamadım ama tek ürün için şöyle hsaplanıyor: (şimdiki fiyat/temel alınan yıl fiyatı)*100

yazildigi gibi

butun kelimeler yazildigi gibi okunur :)

evet turkce gibi okuyorum.

ben teyp diyorum. "tape" ne amk. Zaten bant veya kayıt yerine neden tape kullanılıyor anlam veemiyorum.

Tabii ki de tape. Bu bahsedilen tape ses kaydına değil onun yazıya dökümüne verilen ad. Fransızcadan geliyor. O yüzden teyp değil.

Transkript diyorum ben. Tape midemi bulandiriyor

sanki bende "belge" anlamını çağırıştıyor. halbuki teyp. hatta farkındaysan tape id yazar dinleme videolarında. tamamen ingilizceleştiriliyoruz anasını satayım. arkadaşım geçenler " - kanka tişört ne demek ingilizcede ?" diye sordu. ben de "- t shirt dedim". dur aradan bir kaç dakika geçti sonra tekrar bir kelime daha sordu. "kanka imaj ne demek ingilizcede?" bende "image/style" dedim :D aradan 10 dakika geçti (instagramda takılıyo pezevenk)"- kanka fizik nasıl deniliyor ingilizcede?"(ağır ingilizce bilmiyo) bende " - physic/body" dedim.. ee yuhh artık bunlar türkçeden çok çalmış dedi :D ben de keşke öyle olsaydı dedim..

@urnganic

www.eksiduyuru.com

hocam özür dileyerek tekrar yazıyorum. yanlışa kılıf arayıp başka başka anlşamlar uydurmaya gerek yok. "tape" denilen şey kaydın yazıya dökülmüş hali falan değil. "tape" ve "type" kelimelerinin benzerliğinden millet yanlış kullanımına öyle bir kılıf uydurdu. hayır efendim ne alakası var? "tapesi çıktı" derken kast edilen şey yazıya dökülmüş hali mi yani? yazıya dökülemezse onun adı tape olmuyor mu? yapmayın allahaşkına. bizden başka "tape" diyip de bunu "yazıya dökülmüşüne deniyor" diyen bir allahın kulu yok dünyada. gir youtube'a tape yazıp arat. "shark attack caught on TAPE", "real ghost caught on TAPE" falan çıkıyor. ne yani hayaleti daktilo mu etmişler, köpekbalığını yazıya mı dökmüşler? hayır kameraya yakalandı, kaydedildi diyor işte. yazıya dökme falan yok.

teyp abi o bildiğin "kayıt" anlamında kullanılan teyp. ama teyp diyince içine kaset koyup müzik dinlenen cihaz geldiği için teyp denmiyor. dangalağın teki tape yazdı, ingilizce bilmeyen biri de tape diye okudu, öyle kaldı. gavat demedim kavas dedim diyen adana valisi gibi yok aslında şu demek bu demek diye kılıf uydurmanın alemi yok.

soruya cevap: herkes tape dediği için tape demek zorunda kaldık. tape diyorum mecburen. doğrusunu söylesen de herkesin yanlış söylediği ortamda taşak oğlanı oluyorsun yoksa. "iibey'den alışveriş yaptım" diyorsun mal mal bakıyorlar, jeton düşünce "haa ebay diyorsun sen ehe ehe" diye dalga geçiyorlar. onun gibi.

kibritsuyu,

o lafı çok kullananlardan biri Fatih Altaylı. Galatasaray mezunudur biliyosun. Galatasaray mezunu ve 20 senelik gazeteci olan bi adam da, lisandan, doğrudan, yanlıştan biraz anlar.

books.google.com.tr

201. sayfa, madde 6.

shark attack caught on tape'de gördüğün, o kelimenin yazılışı. halbuki biz burada Fransızca typee kelimesinin okunuşunu kullanıyoruz. yanlışa kılıf uydurmuyoruz.

hazır elin değmişken, plaza gençliğinin typo dediği şeye, büyüklerimizin neden tapaj hatası dediğini de bi izah edersen, daha da aydınnanırız.

üstadım, fransızcaya girmeye gerek yok. ingilizce'de de mevzu aynı. mevzubahis kelime "tape". benzetildiği kelime "type". fransızcada da benzer bir kullanım vardır elbet. lakin burada telefon dinlemelerinde falan bahsedilen şey "tape". shark attack'taki tape. "kayıt altına alındı" kast edilerek söyleniyor. elbette typo derken, tapaj derken fransızcadaki o anlam kullanılıyor. ama telefon dinlemelerinde kullanılan kelime o değil. shark attack'te "kayıt altına alındı" kast ederek tape yazıyoruz, teyp okuyoruz. niye "daktilo etmek, yazıya geçirmek" kelimesinin fransızcasını kullanalım ki? "daktilo etmek, yazıya geçirmek" kelimesinin fransızcası "tape" diye okunuyor olabilir, tapaj hatası, typo diye kullanımlar olabilir, ben onlar yanlış demedim ki. ama bunun konumuzla ne alakası var? haramzadeler konuşmaları yazıya dökmeseydi "tape" demeyecek miydik? yazıya dökülmüş olduğu için değil, kayıt altına alınmış olduğu için tape deniyor çünkü. kast edilen şey "kayıt altına almak". bunun da karşılığı "tape" yazılıp "teyp" okunan bir kelime. ama ilk kullanan taa 3 temmuz şike davası zamanında tape dedi, öyle kaldı. fatih altaylı da hepimiz gibi sürüye uymuş gidiyor bence. teyp dese kimse anlamaz. ben de doğrusunun bu olduğunu iddia etmekle birlikte kendim de tape diye okuyorum yukarıdaki diğer cevabımda bahsettiğim mevzudan dolayı.

Kibritsuyu hocam,

işteyim, cvp yazacam sonra.

Kısaca şunu söyliyim:

O dediğin shark'taki tape, videotape'in kısaltması. Ses kaydıyla alâkası yok.

Ses kaydının İngilizcesi, voice record. Rekırd diye okunur.

Telefon dinleme, teybe değil, bilgisayara kaydediliyo.

ses veya görüntü fark eder mi? ya da kayıt yapılan medyanın teyp, cd, dijital, vs olması?

tape = kayıt altına almak. google'lamak gibi bir fiile dönüşmüş. yani yahoo search de kullansan onun adı "google'lamak" oldu ya, onun gibi.

fark ediyorsa bile kimse bunu "dur bunun yazıya dökülmüşünün fransızcası tape, o zaman tape diyim" diye düşünerek tape okumamıştır. herkes "kayıt" kast ediyor. kimse yazıya dökülmüşünü kast etmiyor. "yazıya dökülmüşünün fransızcası" diyenler, yanlış kullanıp, yanlış kullanımına kılıf arayanlar sadece. ulan başta tape diye okuduk, şu saatten sonra düzeltsek de olmaz, bari bi kılıf buliyim'ciler.

Kibritsuyu sana bu olayı kim anlattıysa yanlış anlatmış.

Tape ile type i karıştıran dünyadaki tek kişi sen olabilirsin hatta.

Dilimize ingilizceden çok az kelime geçmiştir. Ingilizceye benzeyen bu kelimeler aslında fransızcadan geçmişlerdir. Bunu tdk'nın "yabancı dillerden, dilimize geçen kelimeler" temalı herhangi bir kitapta da görebilirsin. Zaten ıngilizce sandığın kelimenin okunuşunun ingilizceden farklı olmasından şüphelenmişsindir.

Tape fransızca bir kelime, türkçesi daha öncede de dediğimiz gibi ses kaydının yazıya dökülmüş hali. Çünkü yargıya sevk edilen kayıtlarda dosyalara bu ses kaydı yazılı olarak işlenir. Malum, A4 kağıda ses dosyası yükleyecek teknoloji sadece filmlerde var henüz. Bu arada tapee ingilizcede "typed" demek.

Hede hodonun tapesi çıktı dendiğinde akıllara sesli kayıt gelmesi asıl yanlış olan.

Bla bla caught on tape ise bildiğin teyp diye okunan senin karıştırdığın tape işte. O ıngilizce. Kaydın ses ya da video olması da fark eder. Haberleri de dinlediysen göreceksin ki kullanım şu şekilde:

- kılıçdaroğlu parti toplantısında kayıtları dinletti.
- görüntülerde egemen bağış'a gelen rüşvet görülüyor.
- tepelerde yer alan...

gibi..

@nawar: kimse anlatmadı hocam niye illa biri anlatmış olsun ki, çok şükür aklı fikri olan bir adamım. yazdıklarım tamamen kendi düşüncem.

yazdıklarınıza ikna olamıyorum. çünkü ben bu kullanımı daha önce hiç duymadım. her ne kadar tdk'nın türkçe üzerindeki otoritesine karşı olsam da tdk'nın türkçe sözlüğünde de tape diye dilimize fransızcadan veya herhangi bir dilden geçmiş sözcük bulunmuyor. yani bu kelime bizim dilimize resmen geçmiş değil. fokuslamak, gugıllamak gibi plaza türkçesi hesabı bir kullanım sözkonusu. ilk defa 3 temmuz 2011 şike davasında duyduk. daha öncesinde de yok. ne türkiye'de ne dünyada ondan önce bu şekilde bir kullanım yok. varsa da görmek isterim.

tape ile type kelimelerini ben karıştırmıyorum, tape'nin yazıya dökülmüş kayıt olduğunu iddia edenlerin karıştırdığını düşünüyorum. yukarıda dediğim gibi aksini ispatlayacak bir tane bile örnek (mesela türkiye dışında bir ülkede benzer bir kullanım, 3 temmuz 2011 öncesi bir kullanım) göremiyorum.

hadi ingilizceden değil, fransızcadan geçmiş olsun. dilimize fransızcadan geçen ve ingilizce gibi görünen sözcükler olduğunu da biliyorum. mesela "kültür" sözcüğü de ingilizcede de fransızcada da culture yazılır, ingilizce kalçır okunur, fransızca kultuğ okunur yanılmıyorsam. ingilizce gibi gözükse de fransızcadan geçmiltir. typeé kelimesinde de demek istediğinizi anlıyorum. öyle bir kelime yok da demiyorum. ama kast edilenin o olmadığına eminim. kullananların %90'ı sadece ve sadece "kayıt" anlamında kullanıyor. 3 temmuz 2011 şike davası döneminde de ilk kullananın "fransızcadan dilimize böyle bir kelime geçmiş, okunuşu da tape, o zaman öyle kullanayım" demediğinden adım gibi eminim.

Buyur hocam, 2002 yılından bir doküman:

GİZLİ DİNLEMENİN HUKUKİ PRENSİPLERİ

www.caginpolisi.com.tr

2004'te de yayımlamış:

www.researchgate.net!_(Teknik_Dinlemeye_Dair!)

Buyur hocam, 2006 yılından hukuki bir fikir teatisi:

Telefon dinlenmesi şeklinde elde edilen bir delilin kuvveti nedir?

www.turkhukuksitesi.com

Sana

tapeé

kelimesini Google translate'e kopi peyst etmeni ve Fransızcadan İngilizeye çevirisine bakmanı öneririm nâçizâne.


%%%%üstadım, fransızcaya girmeye gerek yok%%%%

diyosun da, kelime Fransızca olduğu için giriyoruz.

Kelime İngilizce olmadığı için shark attack filana girmeye gerek yok.

%%%%yazdıklarınıza ikna olamıyorum. çünkü ben bu kullanımı daha önce hiç duymadım.%%%%

cümleleri ile

%%%%çok şükür aklı fikri olan bir adamım.%%%%

cümlesi arasında bir çelişki var.

Diyelim sen şimdi 33 yaşındasın. Çocukluktaki ilk 5 Seneyi çıkarsak, geriye 28 sene kalır. Senin 28 sene boyunca bir kelimeyi duymamış olman, o kelimenin nâmevcut olduğu anlamına gelmez.

Ortada wiretapping yöntemiyle elde edilmiş bir ses kaydı olsun. Bu kayıt daktilo edilmemiş, kağıda dökülmemiş olsun. Bu kayda tapeé diyen varsa hatalı olur. (Gündemi sizler kadar iyi tâkip edemediğim için böyle adamlar bulunabilir ve o konuda haklısındır. Bilmiyorum çünkü).

Birisi çıkar da, yazıya dökülmemiş ses kaydına tapeé derse hata eder. Çünkü tapeé daktilo edilmiş demek.

%%%ama ilk kullanan taa 3 temmuz şike davası zamanında tape dedi, öyle kaldı. fatih altaylı da hepimiz gibi sürüye uymuş gidiyor bence.%%%

diyosun. Akıllı fikirli adamsın. Galatasaray mezunu ve 20 senedir gazetecilik yapan, üstelik yöneticilik, musahhihlik, editörlük, düzeltmenlik, redaksiyon nedir bilen, bırak mürekkep yalamış olmayı, mürekkeple gusûl abdesti almış bir adamın böyle bi hıyarlık yapacağını nasıl düşünebiliyosun? Fatih Altaylı'yı sevmiyosundur belki. Ama 'Fatih Altaylı sürüye uymuş gidiyo' demek, hem hakkâniyetsizlik olur, hem de Galatasaray mezunlarına ya da Frankofonlara topyekûn bir hakaret olur. Çünkü Fransızca eğitim almış adam, kullandığı kelimeleri iyi bilir.

books.google.com.tr

201. sayfa, madde 6'da ifade edildiği gibi.


Günümüzde plaza türkçesi olarak alay edilen dilin yerinde, 60 ilâ 100 sene önce Frenkçe fink atıyordu. Hukukçular da, üstadlarından Fransızca dinleyerek yetişiyorlardı.

Misal: www.yeniaktuel.com.tr

Sorbonne'da hukuk okumak günümüzdekinden çok daha prestijliydi:

Misal: cadde.milliyet.com.tr

Misal: (bkz: Latife Uşşaki)

E, diyceksin ki, tapeé ile bunun ne bağlantısı var? Tapeé, daktilo edilmiş demek olduğu için, hukuki metinlerde geçen bir kelimeydi. Zabıt kâtipleri tapaj hatası yapardı. Plaza gençliği gibi typo yapmazdı.

Bak bi örnek:

Soruşturma aşamasında şüpheliye, kısıtlı soruşturmalarda net bilgi ve delil gösterilmeksizin dosyada yegane delil olarak yer alan altı ay veya bir yıl önceki telefon görüşmelerinde geçen cümlelerin ne olduğu ve o cümlelerde ne demek istediği soruların içine serpiştirilerek sorulmakta ve bu sorular tapelerin tam metni gösterilmeksizin yorum katılmak suretiyle şüpheliye yöneltilmekte...

Tapelerin tam metni ne demek ola ki?

Fransızca ne alâka? demeden önce bunu da düşünmeni öneririm, gene nâçizâne...

Öte yandan, Türkler, dil konusunda son derece pragmatik bir millettir. Caaanım teyp dururken, kim tape yazar ki? Sen hiç tape kaseti diye bi laf duydun mu? Peki teyp kaseti duydun mu? Hiç makaralı tape duydun mu? makaralı teyptir onun adı hem de belki 60 senedir. Daha az tahsil görmüş olanlar teyip de der. Biraz daha evirir çevirirsek tayyip diycez, burda duralım...

Birkaç kişi özenti ve bilgisizlik karışımıyla yanlış kullanmış olabilir. Ama İngilizceden devşirilen kelimelerin okunuşlarını yazmaya çok meraklıyızdır. Bunun da sebebi pragmatik olmamızdır. Göçer toplum olmamızın da etkisi olabilir bunda.

Fake atmak lafını hemen feyk atmaya çeviririz. Feys amele gaynıyo deriz, tvitır deriz. Ayfonu ben ilk defa ekşi duyuruda gördüm ve hemen benimsedim. Çünkü iPhone yazmaktan çok daha kolay!

Hâl böyleyken ve kaset teyp artık beyinlere değil, taşlara kazınmışken, teybe tape demek de nerden çıkıyo? Dallamanın biri çıksa, en fazla teyip der, niye tape desin?

Aynı hızda inersiniz.

kapanmış hali o. elektrik harcamaz bir şey yapmaz usul usul durur öyle. kitap kapağı gibi düşünün.

Komple kapatmak istersen o tuşa basılı tutuyorsun ama bu da gayet yeterli, bu şekilde bir kaç hafta(belki ay) gider şarjı.

normal bir konuşmada "i am really sorry" cümlesi kullanılır.

fakat karşıdaki insan senin aslında üzgün olmadığını düşünüyorsa veya ifade ediyorsa, gerçekten üzüldüğünü belirtmek için vurgu am'in üzerine getirilir.

buna başka bir örnek de mesela kitap okurum demek için "i read book" deriz. fakat bize birisi kitap okumadığımızı ima ediyorsa "i do read book" denilebilir normalde simple present tense'de yardımcı fiil kullanılmadığı halde.

ilkinde burgu sorry de, çok üsgünüm gibi. ikincisinde b-vurgu am'de, yani olmak da. Karşındaki senin üzgün "olduğuna" inanmıyorsa böyle dersin.

Birincisi "çok üzgünüm" diğeri "gerçekten üzgünüm" olarak çevirilebilir.

şimdi çok bu işlerden anlamam, kulaktan dolma yazayım.

bildiğim kadarıyla zincir ağırlıklandırma güncel fiyatlar üzerinden hesaplamayı yaptığından daha isabetli oluyor. eski tip hesaplamadaki yukarıya doğru eğilim olmamış oluyor.

temel yılın önemi de sürekli bu günü o güne karşılaştırmak olmalı. ama temel yılın seçimi için belli bir kural yok, o yüzden sıkıntı.

eğer zamansal karşılaştırma yapacaksan bir temel yıl seçiyorsun, sonra enflasyon göre her yılın dolarını o yıla endeksliyorsun. Bu sayede enflasyon yüzünden gdp şişmiş gözükmüyor. Çok basit bir örnek vereyim. diyelim bir ülkede sadece simit üretiliyor. 2010 yılında simidin fiyatı 2$ ve 1000 simit üretilmiş. Yani nominal GDP 2000$. 2011 yılında simitin fiyatı 3$ olmuş, ve 750 simit üretilmiş. Bu yıl nominal gdp 2250$. Buna fiyat ayarlaması yapmasan sanki ülkenin gdp si %12,5 artmış gibi görünüyor ama aslında azaldı. Bunu doğru ölçmek için, 2010 yılını temel seçiyoruz fiyat olarak. Ve her yıl için simit 2$ kabul ediyoruz.

2010 yılında gdp 2*1000=2000$
2011 yılında gdp 2*750=1500$ gördüğümüz üzere reel olarak gdp %25 azalmış

2011 i de temel yıl seçebilirdik sorun olmazdı. tüm yıllar için simit 3$ olsun dersek

2010 gdp= 3*1000=3000
2011 gdp= 3*750=2250 yine %25 azalma olduğunu görebiliyoruz. yani hangi yılı temel aldığımız pek önemli değil, tercih meselesi.

Fakat uzun dönemde temel aldığın yıldan uzaklaştıkça sıkıntılar doğuyor, ekonomiye yeni ürünler giriyor, bazı ürünlerin intrinsic değeri artıyor (1980 yılındaki bilgisayarla şimdiki aynı katma değere mi sahip?) vs. bu sebeple bu zincir yöntemi var, her yılı bir önceki yılı base alarak hesaplıyorsun böyle hesabın yine sapıtmıyor.

Şimdi C hakkında hiç bir fikrim yok, eğer mod( bir sayıya bölümünden kalanı bulma) alma özelliği varsa kolayca yapabilirsin tersini almayı.
a ilk sayı olsun atıyorum xyz
a=xyz
b= mod10 a = z
c= a-b=xy0
d= mod100 c =y0
e= c-d= x00
f=d/10=y
g=e/100=x
şimdi sayı değerlerini xyz olarak bulduğumuza göre sonucu bulabiliriz
h= 300*b+30*f+3*g=3*zyx

burada her işlemi adım adım yapmana gerek yok, örneğin d ye direk (mod100 c)/10 yazarak değişken miktarını azaltabilirsin.

umarım yardımcı olmuştur.

Varmış mod operatörü: www.cprogramming.com

edit: eğer basamak sayısı belirsizse bunu uygun hale getirip bir for döngüsü içine koymalısın sanırım.

Önce basamak sayısını bulmalısın. Ondan sonra simetrisini almak kolay.

Basamak sayısı belli olsa belki yapabilirdim ama arkadaşın yardımı ve bu site sayesinde halletim. Sağolun.

www.programmingsimplified.com

Benim excel ingilizce, anlattığım komutların türkçelerini bulursun artık.Bütün metni seç tek bir hücreye kopyala, hücreyi seç, yukarıdan data sekmesinde text to colums a bas. ilk sayfada ilk seçenek olan delimitedi seç next de, soldaki delimiter kısmında sadece en alttaki other seçeneğini seç ve boşluğa nokta gir sadece. sağdaki text qualifier kısmında "{none}" seçeneğini seç. next de. Bu sayfanın sol tarafında en üstteki general seçeneğin seç ve finish de.

Excel şu an her cümleyi (tabi sadece nokta ile bitenler) yan yana ayrı hücrelere almış olmalı. Aynı satırdaki bu hücrelerin hepsini seç, sağ tık kopyala. Birkaç satır altta başka bir hücreye sağ tık, paste special, en alttaki transpose seçeneğini işaretle tamam de. istediğin gibi olması lazım.

Yavrum bak cati kati diye bir daire yoktur.
Catiya sokulan dairelerin tapusu sorunludur. Bence hic o ise girme. Dertsiz basin agrimasin.

Not: cati kati ile en ust kat terimleri farklidir.

cati kati diye bir daire vardir niye olmasin.

hem yuksek giriste oturdum hem de cati dairesinde oturdum.
yuksek giris inanilmaz rutubet aliyordu, karanlikti, bocek sorunu oluyordu. bir daha asla.
cati dairesi isi izolasyonu bakimindan dezavantajli ama aydinlik oluyor. cati duzgun yapilmissa yagmurda falan korkacak bir sey yok.

Bak chavez kardesim
Cati kati yoktur
Neden yoktur?
Cunku ruhsat alirken yuklenici cati kati diye alamaz. Kanunen boyle bir durum yoktur. Catiya ayri bir bagimsiz bolum insasi olamaz,
Ama ne olur? Cati kati ile en ust kattaki dairelerden birisinin tapusu yari yariya yapilir ve yonetim planinda bu durum belirtilir.
Eger soruyu sonra deneyimsiz kardesim/abim/ablam/teyzem gibiseniz cati katini alirsiniz ama aslinda aldiginiz farkli bir bagimsiz bolumun hisseli tapusudur,
Basiniz nasil agrir konusunu ben anlatmayayim. Bir emlakciya (ciddi bir emlakciya) sorun, hikayeleriyle anlatir ya da sizi avukatiyla tanistirir.

zemin ve yüksek girişe dokunmamaya çalış, sadece site içi çok temiz bir apartmansa ciddiye al. Çatıyı bilmiyorum.

cekme kat diye bir durum var. saniyorum arkadas bu durumu soruyor.

ekşiteker'e nasıl katılırsınız?
bunun için de sözlük yazarının yapması gereken tek şey facebook üzerinden “ekşi teker” kullanıcısını bulup arkadaş olarak eklemek,
sonrasında sözlük üzerinden “icemanr, alexander goygoyevic, vespa,tarhanana,slayerrr,veryveritas “ a “benim facebook adresim budur, ekşiteker kullanıcısını ekledim” mesajını atmak yeterlidir.
daha sonrasında arkadaş olarak ekledikleri "ekşi teker" kullanıcısı, onları facebook üzerindeki "ekşiteker" grubuna katılımlarını sağlayacaktır.

senin üzerineyse noter üzerinden satabilirsin. tabii, alan adam bakmak vs isteyecek. gerçi 18 yaşından küçüksen velinin (veli ne ya) izni gerekebilir.

20 yaşındayım. polis ile elinden alabiliyor muyum?

aranız baya kötü galiba, söyleyince vermiyor mu?

eğer zor kullanmak istiyorsanve araba senin üstüne ise evet zorla alabilirsin polisle vs. vermezsen çalıntı ihbarında bulunurum de verir heralde.

midtown madness 2'de deli gibi gezerdik zamanında.

Assasins creed çok iyi denemediyseniz eğer. Hikaye olarak güzel yani.

heroes 3, age of empires, half life efsane oyunların başında gelir benim için.
Edit: abowww midtown u nasıl unuturum ama 1 olan bence efsane.

özlüyorum, fakat şimdiki jenerasyondan da şikayet etmiyorum. skyrim'imiz var, metal gear solid tam gaz, keza final fantasy öyle.

hayatım boyunca tek bir oyun oynadım diyebilirim; counter-strike
99'da çıktı. cs 1.5 bilemedin 1.6'dan sonra hiçbiri ilgimi çekmedi.

1,5-2 sene öncesine kadar deli gibi maç atardım.
çocukluğumda mahallede ödetmesine oynardık, adına da party derdik.

sırf counter için o günleri tekrar yaşamak isterdim.


şimdi hiç oyun oynamıyorum. önceden de hiç oynamazdım. sadece counter. o da en eski sürümleri.

fifa 99', gta 2, midtown madness ve pes6'yı da kısa süreli oynamışlığım var.

Dragon Age serisi derim.

şöyle nokta atışı isim verebilir misiniz?
dragon age ve assasins creed'i duymuştum. creed için bir süre sonra çok tek düze oluyor diyorlardı. (gerçi diablo 2 de öyle mesela)

ne dersiniz, dragon age mi indireyim?

not:
Ben de şimdiki oyunlardan şikayetçi değilim aslında, sonuçta asıl oyun oynayan kitle bunları istiyor ve çok güzel oyunlar çıkıyor. benim neslim yüzüklerin efendisi'nin ilk önce kitabını okuyup, sonra filmini izleyip en son da oyununu oynadığı için hikayelere takık sanırım biraz. şimdi sıra tersten gidiyor.

lord of the ring - the battle for the middle earth. ama birincisi...

özlememizin nedeni o zaman çocuk olmamız bence.

şöyle açıkliyim: çocuksun, daha önce hiç bilgisayar oynamamışsın, hatta görmemişsin. daha önce oynamamış olmanın getirdiği açlıkla, büyük bir istekle oynuyorsun oyunu.

şimdi tabii zor beğeniriz çünkü 1000 tane oyun oynamışız şimdiye kadar ve yüzlerce oyunun içinden seçim yapıyoruz, her zaman daha iyisini istiyoruz.

midtown neydi ya, heroes da aylarımızı gömerdik. Şu dlc'ler, sandbox muhabbetleri çıktığından ve oyunlarda esas ağırlık online multiye kaydıktan sonra 90ların oyun ekolü tamamen bitti. Mainstream oyunlarda artık campaignler çok yalan, yapımcılar hikaye yerine grafiklere yükleniyorlar artık tamamen. Hollywood'a döndü oyun sektörü, içi boş büyük yapımlar var sadece. Lakin indie game'lerde umut var bence. Arada çok güzel yapımlar çıkıyor ama takip etmek zor.

Hiç yeni bir oyun değil ama hikaye seviyorsan prince of persia üçlemesini(sands of the time, warrior within, two thrones) mutlaka oynamanı öneririm.

oymak beyi onun da etkisi var ama bence daha çok yakuza123'ün dediği gibi oyun anlayışı değişti. dolayısıyla o nesle hitap etmiyor. yoksa arada bir çıkan çok güzel oyunlar oluyor, günlerce deli gibi oynayabiliyoruz. (benim için cod serisi mesela, resmen psikolojim bozuluyor amk)

tropico 3-4
oymak beyi+1
delta force serisi vardı mesela çok iyiydi bence
ya da bir max payne 1-2.

İss ve iss2'de master lig keyfi. Playstation 1'in tadını başka hiçbir şeyde bulamadım.

grim fandango tadında psychonauts var. (o da tim schaffer yapımı)

aynen çok özlüyorum bomberman, mario, volfied falan.

Türk olmamanızdan daha iyi bir savunma olmaz bence. Ne diyebilirler ki, olmadı şikayet ederim falan deyin.

edit: Bunu tabii resmi kimliğiniz Türk değildir diye yazdım, etnik olarak Türk değilim diyorsanız ama resmi olarak Türkiye vatandaşıysanız bilemiyorum.

mevzuat.meb.gov.tr

maalesef bize göre mantık dışı da olsa böyle törenler kanunla belirlendiği için yapılmak zorunda. Link verdiğim mevzuatı oku, öğrenciler nelere katılmak zorunda orada bulabilirsin. Daha fazla ayrıntı ve yaptırımlar için dayanak kısmındaki kanunlara da bakabilirsin.

arkadaşın dediği gibi resmi olarak başka ülkenin vatandaşıysanız sizi bağlamayabilir. ancak bu ülkenin vatandaşı olup durum etnikse bi zahmet istiklal marşına kalsın. bu vatan sadece Türklere kurtarılmadı.
Aynı zamanda sadece Türklerle de kurtarılmadı.

o an okulda olan herkes bayrak töreninde olmak zorundadır. biz türk değiliz çıkalım gibi bir şey olmaz. benim şahsi fikrim de türk olsun olmasın türk okulunda okunuyorsa bi zahmet bayrak törenine ve ülkenin milli marşına saygı gösterilip orada durulmasıdır.

kapali ya da mesgul olmasi arasindaki farki telesekreter bilemez zaten, ondan umidi kes, bu sekilde anlayamazsin. araliklarla tekrar tekrar deneyip dusuremiyorsan kapalidir.

ne güzel konuşuyor bu telesekreter diye tekrar tekrar dinlemeyin, ev telefonu da olsa cepte olsa fahiş fiyatlar size yazıyor olabilir eksiduyu.ru

sesi kaydet buraya koy.

bi yamuk yok, fiyat duzgun, 25 dolar indirimde.

evet, ithalat masrafi + dolar kuru + vergiler + sirket kari = kulak arkasi

kulaklık ve hoparlörler çok pahalı türkiyede.

bu konunun uzmanı degilim ancak aklıma gelen şu, gecmis yillardaki trend izlenerek gelecege yonuk bir estimate yapilabilinir.
bu bes ile mi ilgili?

tam mantıklı bir estimation gelecegine de inanmıyorum kisisel olarak ama, fikir sunayım dedim. ben genelde geçmişe dönük şeylerde de ekmek fiyatını falan baz alıyorum:)

o paranın günümüzdeki alım değeri (NPV'yi kastediyorsun heralde) yine 100 lira olur, cpi'a falan ihtiyaç yok.

@yakuza123 evet de zamanla reel bir getiri elde ediyorum. Enflasyonu yeniyorum yani yatirimla. 100den daha fazla olmasi lazim.

orta vadeli programda ve daha sonra revize açıklamalarında 2015 2016 enflasyon tahminleri var. onlara güvenmek zorundasın çünkü en yetkili ağız hükümetin kendisi açıklıyor.

Evet fakat zaman değeri hesaplanırken reel değil nominal faiz kullanılır zaten, enflasyon da içindedir yani. Şöyle düşünebilirsin, ben bugün 100 tl vererek/alarak x sene sonra kaç para alabilirim/verebilirim. Yıllık nominal faiz %12 ise, diyelim ki enflasyon da %5 olsun, bugün 100 lira verip seneye nominal 112 lira reel 105 lira alırsın. tam tersi eğer senin gelecek sene alacağın 112 lira varsa, aslında onun enflasyon ayarlanmış değeri 105'dir, sen ister 112/(1,12) yap, ister 105/(1,05) yap sonuç 100 tl gelir. nominal faiz ihtiyacın olan tek değer.

güney amerika ülkesi sonuçta. buradan daha iyi olduğunu sanmıyorum.

montevideo güney amerika'da en yaşanılır şehirlerden biri.

vatandaşlık için tek kriteri 1200 dolar aylık gelir ve sağlık olan bir ülkeye gitmem ben açıkçası. pek bilmem uruguay'ı ama şu kriter ürkütücü geldi bana. gerçek değil zaten bence. reklamlarda hızlı kayan yazı gibi, detayı vardır onun.

montevideo limanı şu meşhur Graf Spee'nin battığı yer. Hatta uzun namlulu topu ve çapası orada açık havada sergileniyor. Konumuzla bir alakası yok tabı.

tek şartın o olduğunu zannetmiyorum ben, uruguay buradan kötü bir ülke değil, kişi başı milli gelirleri 17000$, bizim neredeyse 2 katımız.

güney amerıkanın isviçresi , güvenli bi ülke . kolay kolay müslüman göçmen alacaklarını sanmam

1200 dolar aylık geliri nerde kazanıcaz? Türkiyede mi? Anlayamadım tam olarak.

toplu parasi olan icin gocmenin zor oldugunu sanmiyorum. guney amerikadaki bir kac ulke icin arastirmistim gocmenligi turist vizesiyle gidip yabancilar polisine gidilip oturum alinabiliyordu kafana gore. 1200 dolar maasin var istifa edip gideceksin orada ne yiyeceksin diye sormazlar mi adama. dil bilmeden ufacik ulkede ne is yapilabilir ki? hangi sektorler one cikiyor ya da herhangi bir sektor one cikiyor mu ? gelmissindir 40 50 yasina elinde 300 400bin dolar vardir gider emekli olursun o ayri

bildiğim kadarıyla hiç yok. Ama kendi sitesinden www.d3o.com anlaşmalı şirketlere bakıp o şirketin türkiye distribitöründen getirtmesini isteyeb ilirsin, yada bu site kargoluyor sanırım: www.motosport.com

Ben motor için olduğunu varsaydım fakat yine kendi sitesinden bakabilirsin diğer kategorilerde hangi firmalarla iş yaptıklarına.

hayır. kötüye kullanımda -kredi çekimlerinde- çok zararlı ama uygun şartlar altında uygun şekillerde kullanıldığında da yararlı bir şey. zenginin daha da zengin olması için güzel bir yol, ben tercih ederim. dinden bağımsız olarak cevapladım.

kapitalizm tümüyle kötü birşeydir.

ateyist_ +1

duruma göre değişir bence.
güç durumdaki biri senden para isterse, sen de faizle borç vererek onun bu güç durumundan kendine çıkar sağlamaya çalışırsan hoş değil mantık olarak.

ama tabi ki hepimiz bankalardan kredi alıyoruz, faizle ödüyoruz. para koyuyoruz, faizini yiyoruz. Modern zamanın ihtiyaçları sonuçta. Ben bankaya koyduğum paranın fazini alırken bankayı veya insanları müşkül duruma sokmuyorum ki. Onların işi bu.
Eğer birşey haramsa, insanın beynini kullanıp bi düşünmesi lazım acaba neden haram kılınmış diye.

Dinde haramdır, eyvallah.

Ama çalıştığım yerlerin kodaman ama hacı patronları (milyon seviyesinde) nedense faizsiz bırakmıyorlardı paralarını, hatta bankadan geliyorlardı bize yatır bize yatır diye..(tabi faiz oranları yükseliyordu).
Bu patronlardan biri bilinen bir figürün kardeşiyle iş yapmıştı hatta...

Herneyse, kısaca çok paran varsa haram değil, az paran varsa haram.. diye düşünelim (ya da düşündürttürelim)

faiz modern bir kapitalist ekonomi için olmazsa olmaz. sermayenin bir fiyatı olmazsa kim neden finansman sağlasın? Neden borç verme riskine girsin insanlar? Aslında islam dahilinde düşünürsek zekat da tam olarak bu işe yarıyor, bildiğim kadarı ile zekat sadece işlemeyen, yatan paradan veriliyor. Yani islamda para işletmeye ödül yerine işletmemeye ceza var. Ama sorun yaratan bu cezanın oranının sabit olması(0,025). Bir malın fiyatını sabitlersen sorun çıkar.

enflasyon haram değil, zamlar falan haram değil, parayı vadeliye koyup değerini korumaya çalışmak haram. Oldu tüm paramızı vadesizde tutalım tl olarak, hepsi bize girsin zamlar, enflasyon, bankalarda hesap işletim ücreti bilmemne otu boku masraf kessin tırtıklasınlar paramı salağız zaten

faiz kadar saçma salak bi şey yok. Gel bu işin başlangıcına gidelim.

Dünyada 10 birim para var diyelim. Faizle borç verildiğinde geri aldığın para x birim + faizdir. X'e 5 diyelim. Geri ödenecek para 5 + 2 birim olsun. Şimdi, dünyada 10 birim para var. 5'i cebinde. 5'ini borç verdin. 7 birim alacağın var. Yani borcun ödenmesi için 10 + 2 birim para olması gerek. Bu durumda para basılacak. Para basılınca paranın değeri düşecek. Giren yine borç para almak zorunda olan ya da az parası olana girecek.

Sürekli faizle borç ver, sürekli para bas. Parası olan zaten faizle parasını koruyo ya da enflasyondan etkilenmemesini sağlayacak yollarla parasının değerini koruyo. Olan parası olmayana oluyo.

Faiz haram da olsa saçma sapan haksız bi kazanç, haram olmasa da...

tercih etmem. sadece krediyi verenin bitini kanlandırıyor. paradan para kazanmak götverence bir uygulama. kapitalizmin ana damarıdır faiz. fakiri fakir, zengini zengin eden bir bok işte.

Faiz kötü bir şeydir.
Bazı yatırımcılar için bu finansman değerlendirilerek bir kalkınma sağlanabilir. Sağlanıyor da. Ancak bazıları için bu bir son da olabilir çünkü bankalar kendi menfaatleri için çalışan kuruluşlardır. Vicdan, acıma bekleyemezsin.

Emek hırsızlığı yahu en başında ötesi var mı? Herhangi bir banka ne üretmiş de neyi satıyor bana bunu söyler misiniz?

faiz yatırım mekanizmasının çalışması için en önemli araçtır. yatırım ise kişilerin istihdam edilmesi ve üretimin en önemli girdisidir. faizler her ne kadar makro anlamda gelir dağılımında adaletsizliğe yol açsa da mikro bazlı analizde düşük gelir gruplu kişilere fırsat eşitliği ve girişimcilik şansı tanır. faizin olmadığı bir dünyada sermaye bir azınlığın elinde kalacak ve bir kısır döngü neticesinde ekonomik ilerleyiş duracaktır. her şeyin bir fiyatı olduğu gibi paranında bir fiyatı vardır. adam smith'e göre faiz, tüketimden vazgeçmenin ödülü. keynes'e göre likiditeden vazgeçmenin ödülüdür. bu bakımdan haksız kazanç sayılamaz hiçbir suretle.

Seviyorum faizi. Kapitalizmi de seviyorum. Ateistim.

Soru biraz "namaza nasıl bakiyorsunuz iyi mi kotu mu?" sorusu gibi... islam dinine inaniyorsaniz zaten bu o paketin icinde... Islama inanmiyorsaniz da, sorunun anlami pek yok.

Faiz, kapitalizmin bir parcasi. Kapitalizmden nefret ediyorsaniz faiz konusmanin geregi yok. "Kapitalizm iyi de, faiz kotu" diye de bir mantik olamaz cunku biri yumurta digeri tavuk.

Bence daha etkin bir soru soyle kurgulanmali:

Kapitalizmi seversiniz sevmezsiniz bilemem ama; bir sekilde olunceye kadar bu sistemde devam edecegimize gore: kapitalist bir sistemde faizi kim neye gore ayarlamali ve bunun hadleri ne olmali?

Faiz ozunde; bir ulke ekonomisindeki "tuketim-birikim" switch'ini degistirmeye yarayan kol sadece. faizi azaltirsaniz tuketim artar. arttirirsaniz da birikim artar. bu kadar basit. "iyi faiz kotu faiz" diye bir sey yok. faiz bir arac ve "iyi kullanimi" ile "kotu kullanimi" var.

valla bana işletilirken kötü, ben işletirsem iyi bakıyorum. dinden bağımsızım, ama bağımlı olanların da öyle baktıklarına eminim.

benim için yoktur. insanın zamanı kıymetlidir. para insan zamanı üzerinden biçilir. saatlik ücretin vardır, sen zamanını ücret karşılığı satarsın. bir ürünü altı ay önce 200 liraya satın alırsın altı ay sonra yüz lira olur ama sen altı aylık bir zaman dilimi boyunca kullanımını satın almışsındır o yüz liraya.
faiz de zamanında ödenmeyen borcun aynı anlayışta bedelidir. zaman paradır para zaman.

airmail diye bir şirket yoksa ve ptt'yle falan gelecekse yani bildiğim gibiyse, ptt'nin sana en yakın merkezinde 1 hafta bekliyor, sonra geri dönüyor.

airmail yazıyor ama alışveriş yaptığım yerde

Laptop'in sarji bittigi icin arastiramadim ama zaten yurtdisindan gelen posta/kargolarin hepsi hava tasimaciligiyla geldigi icin sirket ne olursa olsun airmail stickeri oluyor ustunde. bana almanyadan dhl'le gonderilenler turkiyeye girdiginde ptt'ye aktarildi hep ve hepsinde kargo da olsa mektup da olsa airmail stickeri vardi.

Edit: dolayisiyla sitede oyle yazmasi da shipping mi havayolu mu oldugunu belirtmek icin yazilmis olabilir.

hangi siteden ne sekilde aldigini söylersen daha iyi yardım edebiliriz

ebaydan

%100 biliyorum sana ptt ile gelecek posta, bizim postacı beni tanıyor ben evde yoksam bakkala yada muhtara bırakıyor. ama normalde en yakın ptt şubesinde bekler herhalde.

Pttkargo musteri hizmetlerini ara. Ayrica : eksisozluk.com

bilgisayar kullanırken aynı anda çalmayacaksan bu tuşları koruyan kapağın üstüne piyanonun rengine uyugun kablosuz klavye mouse koyabilirsin. ya da tuşların altına kapağandığında hiç görünmeyecek şekilde raylı düz çekmece yaptırabilirsin.

yalnız bence kötü bir fikir, çok estetik gelmedi bana.

kenara logitech k400 koymayı öneriyorum.

şu arkadaşın arkasındaki masa gibi bir şey arıyorsun sanırsam.

www.youtube.com

raylı çekmece olayini (ve benzer fikirleri) dusundum lakin devamli ac kapat yapcagim bisey istemedim. bir de, mouse olmasi sıkıntı.

diger arkadasin soyledigi k400 fena fikre benzemiyor.

tesekkurler.

trackball kullanırsın klavyeyi de piyanonu altına ray ile gömersin.

@beckwith

bu piyanonun tuslarla piyanonun altina kadar olan kismi cok ince degil. dolayisiyla alttaki ray cok asagida kalmis olur, rahatsiz edebilir.

trackball'a ise alisabilir miyim bilmiyorum, süre ister sanirim.

hani touchpadli klavye sanki daha kolay kullanilasi bir sey gibi.

www.uwgb.edu

encrypted-tbn0.gstatic.com

tamam, biliyorum sizinki akustik piyano ama öyle bi çözüm aradım, bulamadım.

klavye ve mouse için, ya piyano klavyesinin üzerine bi kat çıkacaksınız raf gibi bi çözümle, ya da yanınızda mini bir yüksek sehpa olacak.

Kucakta laptop tepsisinin üzerine bilgisayar klavyesi ve mouse koymak piyano çalmayı engelleyebilir di mi?

@compadrito

abi bunu ben dijital piyanom icin sormustum. yazmayi unutmusum.

k400 aldim zazazaraeta'nin tavsiyesiyle. sanirim bu sekilde isim gorulcek.

hangi ve ne kadar mini hoparlörler? ben de bu var memnunum: www.teknosa.com

www.vatanbilgisayar.com

50 kişilik sınıfta ders anlatmışlığım var. bizim müdüre alalım dedim. sınıflardaki hoparlörler arızalı. güldü. zorla sınıfa götürdüm. ertesi gün üç tane almış. 10W ses veriyor. ufacık tefecik içi dolu turşucuk.

normal değil, aşırı az. o fatura bana gelse, ben o faturayı yatırmaya utanırım. memur pis diye geçirir aklından diye :)

çok az. gerçekten az bir baktır da sonra yüklenmesin sana ağır bir fatura falan.

Ben 2 metrekup harciyorum.agustos ayinda daha pahalimis 2 mkupu.bi baksana fatura detaylarina.indirim falan mi var?

sayacın sana kıyak geçiyor ağırlıklı düşüncem olmasına karşın bir ihtimal iller arası fiyat farklılaştırması ve il içerisinde de bölge farklılaştırmasından kaynaklanabileceği aklıma geldi. mesela Ankara için şöyle;

www.aski.gov.tr

ama yine de çok düşük seninki hocam, sen faturadaki metreküp bilgileri ile sayacındaki bilgileri yine de bir karşılaştırsan iyi olur

kaç metreküp tüketiyosun? en az 4-5 tüketmen lazım her gün duş alıyorsan.

Apartmanda en fazla bizimki gelirdi, annem seninki gibi faturalari gordugunde "yahu bunlar kicini da mi yikamiyor" derdi :p biz goruyoruz boyle faturalar, bana normal geldi o yuzden. Simdiki makinalar cok tasarruflu, ben buna bagliyorum.

evet olabilir böyle şeyler. biz de bir dönem 7 nüfuslu eve 25 lira geliyordu. çamaşır bulaşık makinesi de vardı ki tasarrufu yapan da bunlar zaten.

başkalarının faturalarını kontrol eden anneler :) bende de var öyle bir tane hep diyorum anne sanane milletin faturasından diye ama yok illa bir göz atıyor şöyle bi.

gün aşırı duş alıyorum işte kış vakti ve aşırı hızlı duş alıyorum bir de suyu hiç boşa akıtmıyorum ne kadar gelse normal olurdu ?

geçen ay 10 m3 suya 60 lira ödedim, sayaca bi baktır hocam normal değil o fatura.

yer tabii ki ankara, başka nerde metreküpü 6 liraya kokuşmuş su bulunur.

Valla usenmedim baktim simdi, bu ay 11 metrekupe 45 lira odemisiz izmirde. Iki kisiyiz her gun bulasik, haftada 4-5 makina kurutmali camasir, iki kisi ortalama gunasiri uzun dus, haftada bir genel ev temizligi, gunde 10 kere sifon desek :D kis icin normal geliyor bize, yazin 80 i buluyor ama izmir sicagi sagolsun sabah aksam suya gir cik :s bunlardan yola cikabilirsin belki.

hocam kusura bakma bölüyorum duyurunu da, 11 metreküpe 45 lira ödemek nedir laaan ! bir üstteki arkadaş metreküpe 6 lira diyince hassiktir dedim de bu fazla oldu. daha bu hafta sonu ankara'da 9 liraya yakın bir para verdim metreküpüne. he amk he, çalıyorlar ama çalışıyorlar nasıl bi çalışma lan damacanayla su mu taşıyorlar tesislere.

Valla bir onceki aya baktim simdi dogrulamak icin, 8 metrekupe 35 lira diyor. Sizinkinin yarisi oluyor, kotuymus sizinki :s duyuruyu acan arkadasin da sehirden farkediyor demek.

aynısı oldu bana, bir kaç ay içinde düzeldi.

en geç 3 - 4 aya kadar düzelir.

love’s greatest killer

Türkçe dışında soramıyoruz ama :(

benim bir arkadaşım yusufpaşa'da 4 kişilik odalarda 600'e kalıyor. yemek olmuyormuş. ama yazın kaydolmuştu o şimdi daha pahalıdır diye tahmin ediyorum. bir arkadaşım da eminönüne daha yakın bir tarafta 500'e kalıyor 6 kişilik odalar yemek yine yok terasa çıkınca galatayı görüomuş ama:p bu yazdıklarım erkekti, bi tane de kız arkadaşım 600'e 3 kişilik odada kalıyor, apart tarzıymış ama bırak yemeği hiçbişi yokmuş. lalelide. yazarken içim acıdı ulan. düşünsene bi odaya 2400 tl para ödüyosunuz 4 tane hemcins.

edit: semt söylersen daha ii olur yani. avcılar filansa direk 1+1 çık.
ha bi de 1 senelik taahütü dayıyolarmış haberin olsun.

her türlü çok pahalı

tam yeri bilmiyorum ama itü makine fak.'e yakın bir yerde arkadaşım 900'a kalıyor 2kişilik odada. yemek yok.

tek kişilik 1000 liradan aşağı hayatta bulamazsın, yemek falan da olmuyor.

semt olarak bahçelievler,bakırköy merter taraflari

eve çık daha iyi. yurtta kalmış ve dayanamayıp kaçmış biri olarak söylüyorum. oralarda kiralar da uygundur, yurttan daha rahat ve hakim olursun.

bakkal hariç diğerleri aynı zamanda toptancılıkla uğraşıyor olabilirler. özellikle avizeci.

kara para aklıyor olabilirler asddaassd

dükan kendi dükkanıdır, kira falan vermez. ayrıca başka evi-dükkanı-emekli maaşı-taksi plakası vs vardır, "aldığı kiralarla geçiniyor" demesinler diye dükkanda oturur, iş yapıyormuş gibi görünür. benim çok tanıdığım var böyle.

Paravan olarak kullanıyordur.

genelde tükan kendilerinin oluyor safi zaman geçirsinler diye tükanda oturuyorlar çok var öyle tipler.

havası orda panpa

Icine cuzdani neyim atican, sallaya sallaya gezicen. Puf nokta bu, cuzdani kesin atiyorsun icine.

Ne tarz birşey alacağına da bağlı. Scooter alırsan sele altı çantası yeterli oluyor genelde.

cbr 250 alacağım.

kask kilitleri var.

www.google.com.tr

Koluna tak dirseğine kadar, üzerinde zaten motor montu olacaktır.

Havası orada panpa

boyun kilit bağını bağlayıp elinde sallaya sallaya geziyorsun yada kask çantaları var sırt çantası ondan bir tane edin içine koyarsın sırtında taşırsın ben çantanın askısına takıp g.tüme vura vura dolaşıyorum.

elde gezdircez galiba, kabilemi gururlandırmaya çalışacağım.

deri ceket giymiyorum ama giyen kimi görsem içinde kapişonlu bir şeyler var. Hatta direkt içi kapişonlu imitasyon deri ceketler satılıyor. demek ki var bi bildikleri.

deri ceket daha çok rüzgarlı havaların giyeceğidir. napa tarzı içi kürklü değilse dondurur.

içi kürklü olanlardan tercih etmelisin, normal deri ceket sadece rüzgarı keser, baharlıktır.

ben giyiyorum buz gibi değilse hava. içine giyeceğinizi düzgün seçmelisiniz. ince ama cidden sıcak tutan yün hırka ve kazaklar deri montla süper bir ikili oluşturuyor.içe giyeceğiniz naylon, polyester içerikliler dondurur, aman diyim.

Deri daha çok rüzgardan ve yağmurdan korur. İçine birşeyler giymekte fayda var.

o kadar elektrigi uretebilecegini sanmiyorum. bir de sadece bisiklet olan salonun musteri bulmasi biraz zor.

kira da salonun masraflarına dahil değil mi?

kurufasulyeci açıp osurukla metan üretip satsan daha çok para kazanırsın.

Onun yerine belediyeler bedavaya halka acik alanlarda yapabilirler. Boylelikle herhangi bir elektrik de gerekmez.

Belediyeler mi? Ne diyorum ben ya...

haci fikir olusmasi acisindan soyluyorum, normal surdugumuz bisikletlerde dinamo ile ondeki lambayi yakabiliyoduk cuk kadar biseydi. koskaca spor salonu elektrigini nasil karsilayacaksin:)

orasını bilmiyorum ama sirkecide inersen 50m yürüyüp binebilirsin marmaraya.

sirkeci bayağı sürer diye, kısa yoldan gideyim dedim.

kısayol istiyosan aksarayda in yenikapıya yürü 5 dk sürüyo orası.

zeytinburnu'ndan direkt kalkan otobüs var kazlıçeşmeye. otobüs duraklarının oraya geçersen direkt görürsün