Lil Wayne - Kobe Bryant olmasi lazim.

Mis-Teeq Scandalous

www.youtube.com

levent yuksel - dedikodu ?

yarim istanbul ?

windows üzerinden yaparsanız dosyalarınız silinir ama komut istemi üzerinden dosyalara zarar vermeden çevrilebiliyor olması lazım.

support.microsoft.com

gelmez.

suradaki sekilde yaptim ben. mis gibi oldu. forums.cnet.com

music of the heart in bende vardi dvd si orjinal. ama bulamiyorum baktim deminden beri.

taksim megavizyondan (simdi teknosa oldu orasi) almistim 9,90 a mi 19,90 a miydi neydi.

music of heart filminin rapid linkleri warez-bb'de mevcut

warez bb calismiyor.

Eğitim kalitesi ya da şehri göz önünde bulundurmayarak söylüyorum havada karada Galatasaray. Neden diyecek olursan ekol sahibi bir kurum gerçekten yardımcı oluyor çevre yapma konusunda. Bunu ben yine ekol sahibi bir okul bitirene kadar bilmiyordum. Ama şimdi sadece şuradan mezunum diyince bile daha bir başka bakıyorlar insana. Özgüveni tavan yaptırıyor :)

fen lisesi iyi eğitim verir iyi üniversite kazandırır vs.

bunların haricinde gs lisesi iyi de bir çevre verir hayatı boyunca bir çok konuda yardımcı olacak dostlar kazandırır.

hiç düşünmeden gs lisesi derim.

örenk verecek olursak benim peder hala bütün lise arkadaşlarıyla arada toplaşıyor. yemekler, pilav günleri bilmem neler, bütün bunların haricinde ayrıca da görüşüyolar. ve çoğu da iyi yerlerde. böyle bir çevreye sahip olmak bence ayrıcalıktır.

Galatasaray tabii ki. Fen Lisesi tamamen üniversiteyi düşünüyorsa yararlı olur. Galatasaray'da ne kadar değiştiğini yıllar içinde gözlemlersiniz. Tabii bu herkes için geçerli de değil yani onu söyleyeyim.

fen lisesi olarak nereyi tercih edebilecek? galatasaray lisesi seviyesine erişmişse rakipleri ankara ve istanbul fen liseleridir.

birisi adı üstünde "fen" lisesidir, galatasaray ise "komple" bir lisedir. tercihi buna göre yapsınlar derim, diyorum, dedim gitti.

hocaları konusunda ne diyorsunuz? yani genelde fen liselerinde de süper bi fizikçi vardır, matematikçisi çılgın atar ama biyolojici yaramaz, edebiyatçı kaprislidir filan vardır fire verenler. GL de durum da böyle mi?

bir de FM durumu nasıl GL'nin? sözelciye eşit ağırlıkçıya mı güzel orada dünya, sayısalcıları da çok süfer mi, nasıldır ki?

gs lisesi kesin.

Çok farklı iki alternatif arasında kalmışsınız. GSL öğrencilerin daha çok sözel kabiliyetlerini ön plana çıkarabilen bir okuldur. Hiç bir fen lisesinde bu mümkün değil tabi. Kişisel istek ve yetenekleri önemli bu durumda...

Ancak sosyal bilimlere uzak duran biri de olsa ben yine fen lisesi değil mezunu olduğum İstanbul Erkek Lisesi'ni tavsiye ederim. Ben de bir zamanlar ikilemde kalmış ve İEL'i seçmiştim. Dezavantajı (bence avantaj gerçi)müfredatının ÖSS'ye uygun olmaması. Yani ÖSS'ye okula rağmen hazırlanmak gerekir. Ezberci bir sisteme sahip olmadığından üniversite ve sonrasında rahat edersiniz. Mezunlar ve çevre de cabası...

sayısala yatkınlığı kesinse, üniversitede sayısal bir bölüm okumaya kesin kararlıysa fen lisesi. diğer türlü hiçbir anlamı yok. sonra çok pişman olabilir. diğer türlü seçim imkanı var en azından.

gsl bence.
şu anda fen bölümü okumak istiyor olabilir ama ileride fikri değişirse bölüm değiştirme imkanı olur gslde en azından.

fen lisesine giderse muhtemelen iyi bir üniversitenin iyi bir mühendisliğinden genç yaşta mezun olabilir, gs'de iki sene hazırlık okuyacağından, bir de üstüne taksimin ortasında olacağından muhtemelen daha ilerki bir yaşta daha sosyal bir bölüme kayar..
ben istanbul erkek mezunuyum, tamam iyi hoş almanca öğrendik ama şimdiki aklım olsa 2 sene hazırlıkla uğraşırmıydım kestiremiyorum, benden küçükler mezun oldu hala üniversitede olmak koyuyor..

galatasaray'dan mezunum ben. yeni mezunlarından sayılırım hem de.
ararsanız istediğiniz bütün bilgiyi veririm.
hatta isterseniz kendi devremden liseye kadar denizli'de yaşamış bir kardeşimin tel nosunu da verebilirim.

kafası çalışıyorsa tabii ki gsl'ye gelsin derim. kafası basmıyorsa nereye giderse gitsin zaten.

özel mesaj atabilirsiniz.

Ben kesinlikle müziğe yönlendirirdim nasıl olsa normal eğitimini alacak.

müziğin yanında spor ve iyi bir yabancı dil eğitimi şu an aklıma gelenler.

spordan kasıt da jimnastik, yüzme ve basketbol. özellikle jimnastik vücudunu eğitmesi için çok küçük yaşta kesinlikle yapılması gereken bir spor diye düşünüyorum. yüzme de iskeletin düzgün gelişmesi için yararlı olur diye düşünüyorum. basketbol da sevdiğim bir spor:)

ben kesinlikle dil konusunda iyi eğitim verecek bir kurum arardım.

bale eğitimi veren bir kurum benim için tatminkar bir kurumdur.

yaratıcı drama, satranç ve bir spor dalı.
yaratıcı drama; çünkü hayalgücünü kullanarak yaratıcılığı teşvik ediyor. Böylece giderek körelmelerini engelliyor.

satranç; çünkü stratejik düşünmesini sağlıyor, olayı üstten görerek bir kaç adım sonrasını planlamayı teşvik ediyor.

spor; çünkü hem gerekli, hem de dalına göre farklı yetenekler kazandırabiliyor.

ayrıca çocugun yeteneğine göre müzik ya da resim de olabilir.

yüzme, basket, tenis, satranç, go, çeşitli müzik aletleri, bilgisayar (ama basit herkesin bildiği şeyler değil de biraz daha yazılımsal olabilir.).

satranç, yüzme, müzik, tiyatro, elektronik, geniş anlamda bilim, vs. hangi konuya eğilimi varsa onu çıkarabilecek, bulabilecek ve geliştirebilecek bir yere göndermek isterdim.

ilkokulda bize yaptıkları gibi herkese flüt çalmayı öğretmeye çalıştıkları bir yere değil, sadece futbol ya da basketbol oynatılan bir yere değil.

müzik ve yabancı dil. ayrıca çocuğun ilgilendiği şeyleri keşfetseler, neye yetenekli olduğunu anlasalar da ona göre davransalar pek şahane olur gerçekten de.

Çok güzel fikirler geliyor arkadaşlar. Devam edelim lütfen:)

Peki sizce bu fikirlerinizi gerçek anlamda uygulayabilen bir eğitim merkezine aylık ne kadar ödemeyi kabul edersiniz?

Kim bilir, belki de çoçuğunuz olana kadar böyle bir eğitim merkezi fikri hayata geçirilmiş olur, hem de fikir babalarına da büyük indirim yaparlar:)

kesinlikle muay thai kick box bu tarz bir dovus sanatina yonlendirirdim. kavgaci olmasi acisindan degil, kendine guvenli ve saglikli olmasi acisindan. hayatimda kavga etmemis bir insanim ama bunun insana vermis oldugu guven cok daha baska bir sey.

Bir Rus egitmenin gozlemi: Turkiye'de cocuklari yonlendirmeye cok hevesliler ama cok yanlis bi sey yapiyolar, o da her seye cok erken yasta baslatiyolar.

Misal, motor becerileri gelismemis cocugun eline muzik enstrumanini veriyosun, cocuk kendini kabiliyetsiz zannediyor filan. Fazil Say'a kizini soruyolar, muzige ilgisi var mi filan diye, adamin cevabi: "Muzik (varsa) insanin icinden fiskirir." Yani bizim bahsettigimiz cocuk, o tur istisnai bir cocuk degil. Siradan bir cocuktan bahsediyoruz. 11 yasindaki bir cocugun eline gitar vermekle, 14 yasindaki bir cocugun eline gitar vermek arasinda cok fark var mesela.

Bu cocugun Turkiye'de buyuyecegi icin yaris ati fenomenine maruz kalacagini var sayiyor ve makul bir sure kurstur, egitimdir diye ellesilmemesi, arkadaslariyla oyun oynayabilecegi ve agaclari sevebilecegi bir ortamda yetistirilmesi fikrini savunuyorum.

taekwondo

yaşa bağlı değişir.

okul öncesi kurumsa dans ve dil,
okul çağıysa müzik ve spor.

fiyat sormuşsunuz piyasa araştırması için sanırım ama gelen öneriler hep farklı tellerden ve gelir durumuna göre çok büyük değişkenlik gösteren olaylar. ben aylık 1000 lira veririm, öbürü çüş sokaktan mı topluyorsun parayı der küfreder yani.

yabancı dil eğitimi olurdu benim seçimim. ama bu okuldakinin aksine gramere yönelik değil tamamen konuşma pratiği üzerine bir eğitim veren program olurdu.

modern tavla

şunlardan birini veya bir kaçını evladımın yönelimine göre tercih ederdim.
basketbol
yüzme
satranç
yabancı bir dil
drama

Çocuğunun süpermen olduğunu zannetmeyen anne-babaların yaşadığı bir dünyada, anne babalara "çocuğunuz süpermen" gazı vermeyecek bir kurum olması yeterli. Sonra ortada 100 iq ile durmadan zorlanan, zorlandıkça asabileşen ve öküzleşen çocuklar olmaz mesela.

Bir de çocuğun karakterini anlama konusunda anne babalara destek verebilir. Mesela kıçının üzerine oturamayacak kadar hareketli bir çocuğa piyano öğretmeye çalışmamalı, futbol oynasın o çocuk ne biliim. Çocuğu yarıştırmasın, paylaştırsın. Ufkunu açsın, vizyonunu geliştirsin, play-doh yerine hamuru undan-tuzdan yapsın.

Çok dertliyim be sözlük.

dans.

yamaç paraşütü! agility için de işte, onun için ne lazımsa.

müziğe ilgisi olursa, oralardan. fotoğraf çekmeyi de öğrensin fotoğrafçı olmasa da.

usuyoruz bill gates reyis. ikide birde bozup durma su lodirlari :/

bi de, (bkz: adam hakli beyler) . hah ben verdim iste bu bkz'i. simdi onla vakit harcayacagina link ver bilader. sagol bi de.

bu 2 gün önce release oldu:
www.rlslog.net

slics2.myftp.org

kb971033 id li güncelleme sebebi ile o uyarıyı alıyorsunuz tahminimce. o update i kaldırırsanız sorunuz çözülür.

korsancı(!) oldum. oy.

dilek var. galatasarayın ilerisinde. tünele doğru.

nişantaşı kırıntı, midpoint olabilir. fajitanın kralı suadiye ranchera'da yenir ama.

ranchera gerçekten en iyisi, yukarıda sayılan opsiyonların yanıdna happy moons da olabilir kısmen daha ekonomik falan bir yer.

spoiler tabii.
hastanın öldüğü bölümler var. ama çoğunda gizem çözülmüş oluyor, kusura bakma arkadaş sende şu hastalıktan var gidicisin diyorlar. öyle olmayan bir tanesi 3x20 - house training.

ana karakterlerin hasta olduğu bölümlerden biri euphoria. 2x20, 2x21.
yine dizinin en favori bölümlerinden 4x15 - house's head ve 4x16 - wilson's heart'ta var bir şeyler.
three stories - 1x21 de o gruptan sayılabilir.

benim favori bölümlerim de yukarıdakilere ek olarak frozen - 4x11, one day, one room - 3x12, unfaithful - 5x15.

s06e01 kesinlikle sıyrılır. film tadında.

6x9-wilson ve 6x13-5to9 bölümleri house dışındaki karakterlere odaklı olduğundan değişikti. Bir de 5x19-locked in'deki hastalık ilginçti.

Aslında aynı gidişat dediğin bazen 2-3 bölüm ard arda oluyor. onun dışında hastalıklara değil arkadaki olaylara diyaloglara dikkat edersen daha çok keyif alırsın.

evet var hastanın öldüğü. hangisi olduğunu söylemeyelim de heyecanın kaçmasın dimi.

bir de autopsy bence en iyi üçe rahat girer.

2. sezon son bölüm gelmiş geçmiş en iyi House M.D. bölümüdür.

1.21 three stories
2.24 no reason
3.12 one day, one room
4.15 house's head*
4.16 wilson's heart*
5.24 both sides now
6.01 broken
6.21 help me

house'un en sağlam bölümleridir. tavsiye olunur :)

benim için hem en ilginç hem en favorilerimden biri 2.17 spoiler: house yıllar önce kaybettiği bir hastasının semptomplarını arıyordu çocukta. spoiler bitti.

bir de bu bölümle birlikte cuddy'den doktor moktor olmayacağını anlıyorsunuz. 7 sezon cuddy nasıl doktor olmuş diye sorguladım yemin ederim. gitti de kurtulduk. darısı foreman'ın başına.

sonra:
2.16
2.22
3.04
3.12 - bu bölüm favorime oynar.
3.24
bir kaç tane daha var ama bulamadım onarı. bunlar favori bölümlerim falan değil bu arada, hastanın konusu ilginç olan bölümler. bir de 4 sezon olduğu gibi şahane. her bölüm ayrı ayrı harika.

güliverin gezileri

(bkz: madam bovary)
(bkz: beyaz geceler)
irkek adamın ne işi olur la entrikaynan penbe diziynen:)

vee aleykümmm selaamm öncelikle,

aşk ve gurur diyorum, kamelyalı kadın diyorum, dante klübü ve varolmanın dayanılmaz hafifliği diyorum.

bildiğini varsayarak monte kristo kontu'nun lafını bile etmiyorum.

bu romanları diziyle miziyle bir tutmak zinhar yasaktır, suçtur, çok büyük günahtır.

ezilenler - dostoyevski

dostoyevski-karamazov kardeşler

Onu ben de beceremedim ve sonunda, yanyana koymak istediğim resimleri paint'te filan birleştirerek tek bir resim olarak eklemeye başladım. Zira, sen yanyana koydum zannederken başka bir birgisayarda başka bir tarayıcıda filan açtığında gaflet ve delalet içinde olduğunu görebiliyorsun.

imajlardaki margin değerlerini elle mi verdiniz otomatik mi geliyor? eğer elle girildiyse eşit değiller. bunun yanında çok tercih edilir bir şey değil ama table içine yerleştirip koyabilirsiniz.

dnslerini otomatik degille de elle gir. 4.2.2.1 - 4.2.2.2 olarak..

C:\Windows\System32\drivers\etc dizinindeki hosts dosyasını notepad ile açın. youtube adreslerini ve ip leri silin. host dosyası böyle temizlenir. dns'inizi değiştirip host dosyasını temizlemediğinizde erişemiyorsunuz. aynı sorunu ben de yaşamıştım.

eğer özellikle arkadaşımın arkadaşı da görsün diye ayarlamadıysanız, public nasıl görünüyorsa öyle görünür.

ayarladım zaten bazılarını ona bakmak için dedim. preview kısmı için sordum.

mevcut değil.

üstgeçitten karşıya geçip iç tarafa devam edeceksin. 10 dk kadar yürürsün en fazla. kime sorsan bilir.

çevredeki en uzun ve yeşil bir gökdelen. altında starbucks var.

tam karşıya geçmelisin. sun plaza dersen gösterirler. büyük artist yeşil bina. kardeşimi de ziyaret et. ge'de.

üst geçitten karşıya geçip, sağa dönüp, sonra ilk soldan devam ediyorsunuz. köşede büyük market-cafe gibi bir şey var. onun yanında da plaza girişi.

milföy mü acaba.

bizim burda ev poağaçası adı altında satılıyor tarif ettikleriniz.

milföyden daha ince katlar ama bi sorayım milföyden poğaça var mı diye.

ev poğaçası da değil. ama ev poğaçası denen şeyin de bir standardı yok sanırım. metrodaki kara tren'deki ev poğaçaları tarif ettiğim gibi değil.

@fortran sizin orası neresi oraya gelelim :D

talaş böreği gibi mi?
vay be öylesini hiç görmedim.
boyoz mu ki? o da benziyor.

@kedie

evet! tam onun gibi. ama dışardan bakınca bildiğimiz poğaça. boyoz da değil :|

karaköy poğaçası olabilir.

Kıyı Pastanesi' nde var. Kartal ve Pendik' de. O poğaçaya da kuru poğaça diyorlar. Ben de çok severim. Yolunuz düşerse, kuru poğaçalarının dereotlusunu da deneyin.

walla ben geçenlerde çıtır poğaça dedim verdiler :)

açma?

kruvasan olmasın?

merhaba dostlar,

ne açma ne de kruvasandan bahsediyorum. adını ilk kez duyduğum karaköy poğaçası da değilmiş. şimdi bir tek geriye kuru poğaça kaldı. fakat benim denk geldiğim hep sade idi. inşallah aynı şeyden bahsediyoruzdur. yarın sorarım onu da.

bu arada gül böreği de değil. bunu da aslıbörek tahmin etti.

Le7hal sordun mu? Kuru poğaçanın sade olanı da var. Ben de merak ettim. Yazarsan sevinirim.

olmamalısın, böyle absürd fikirlere takılan biri ilişkide hep sorun olacaktır. lafta anlatamadığını söylüyorsun. bu ay güzel geçse öteki aylarda başka sorunlara takılır. yol yakınken biraz acı çekip durumu unut

senın ne kadar ciddi oldugunu da olcuyor olaiblir, hasiktir deme var boyle modeller.

"kendisinin durumunu bilen iş arkadaslarinin bizim hakkımızda dedikodu yapmalari"

gecc..

"kendisinin beni kandirdigini dusunmeleri"

geeeecccc... onemli olan senin ne dusundugun.

"okulu bitirdmediginden dolayi kisa vadede ciddi adim atamayacak olmaniz"

zaman su gibi akar, ayrica doktor olacagindan en azindan dusuk ucretler almayacaksin turkiye standartlarina gore, ayrica sevgi fedakarlik demektir

"ailenin onun durumu yuzunden sorun cikartacak oldugunu dusunmesi"

bu konuda kendisini en iyi senin sakinlestirmen gerek. zira aileni sen biliyorsun, ailene ne kadar soz gecirip geciremeyecegini de sen biliyorsun. senin dedigin seye inanmali bu baglamda. ayrica gerek ulkede, gerek dunyada, heralde milyonlarca vardir evlenmis, siddet gormus insan.

ve tabi,
bunlarin disinda, kizin seni olcme ihtimali icin de +1 diyorum. insan'dan her sey beklenir.

baska bi ihtimal ise, kizin seni senin onu sevdigin kadar sevmemesi ihtimali, veya sonradan biseylerden sogumus olmasi ihtimali.

en iyi sen bilirsin veya hissedersin bunu.

bir şekilde, bir arkadaş vasıtasıyla şu yazdığın soruyu ona okuttur. bu kadar içten bu kadar samimi yazılamaz, anlatılamazdı senin ona duyduğun aşk ve içinde bulunduğun durum. hala caz yapıyorsa koyver rahvan gitsin. (ekşiduyuru gönül işleri müdürlüğü)

senin şimdi kızın yanında olman gerekirken gelmişsin burda fikir soruyorsun. o saydıklarından sadece aile kısmı iplenebilir birşey. sen de diyorsan ki benim için sorun değil ailem karışmaz, karışsa bile gerekirse karşıma alırım o zaman doğru kızın yanına. yok ailem karşı çıkar, onlar karşı çıkarsa bu iş olmaz o zaman geçmiş olsun.

hayatta yeri doldurulamayacak hicbir sevgili yok. ileride mesleki acidan kendi dengin olan biriyle cikarsin. bence gayet de senin ona olan zaafini goruyor ve acik acik evlilik ya da evlilik sozu gibi seyler icin psikolojik baski yapiyor. ayrica bu kizin ailesi de ileride basina bela bela olur -zorla evlendirmek ne demek?- firsatin varken kac kurtul bence.

erken yaşta evlenmiş ve şiddet görmüş birinin tekrar toparlanıp ilişki yaşaması bile zorken ayrılsanız da desteğinizi esirgemeyin. yol yakınken kaç falan lafları ne kadar sığ bir mantalite anlayamıyorum.

telefonla ulaşmaya çalışıyorum, bazen açıyor bazen açmıyordu. evine geleceğim dedim lütfen gelme dedi. üstüne de gitmek istemiyorum. denginle beraber olursun lafına da çok ainirlendim ayrıca. ( ama herkes fikrini söyleyebilir o ayrı)

hadi git yanına demişsiniz ama işte kapatmış durumda kendisini. evlilik için garanti alma çabası olduğunu sanmıyorum, yani 5. sınıfı bitirmek üzereyim henüz. hangi parayla evleneceğiz ki? babam mı bana harçlık verecek eve ekmek götürmek için, bunun farkında yani o da.

ya psikolojisi çok bozuk ve ben bişey yapamıyorum, bu acizlik beni bitiriyor.

olabilir bak dedim, gönüldür bu; belki bana olan hislerin bitmiştir, belki beni sevmiyorsundur artık bu çok normal benim de başıma gelebilecek bişey dedim, yani böyle bir durum varsa anlarım dedim. keşke seni sevmiyor olsaydım da bu kadar koymasa bana diyor. ya çıldıracağım.

4 sene evvel de böyle bir severek ayrılma durumu yaşamıştım; bu da onun refleksi mi bilmiyorum ama bir daha aynı şeyleri yaşamaya katlanacak gibi değilim. hayır yani o da katlanmak zorunda değil! ne bu ya!

tüm doktor camiasının ortak sorunlarından biri ile karşı karşıyasın. doktorluk gibi kazanması ve 6-7 yıl okuması çok zor olan bir bölümde okuyorsan; eminim ailenin sana epey bir katkısı olmuştur bu zamana kadar.önümüzdeki yıllarda da olacak. bu da sizi ailenize bağımlı hale getirecek. T.C de yaşadığın için eninde sonunda bir gün senin evleneceğin kız hakkında onlardan onay almak zorunda kalacaksın. Ve% 100 e yakın bir ihtimalle "asla" cevabını alacaksın. soru şu bu cevabı aldığında, sen kendi aileni karşına alabilecek misin ? bunu çok ama çok iyi düşün. epey fazla örnek var bu konuda.istersen şimdiden al kızı götür annene ve sadece çıktığını söyle. eminim annenin de babanın da yüzünün renginin değiştini göreceksin. hem de ortada fol, yumurta yokken. tam burada annene ve babana onu çok ama çok sevdiğini de söylemeyi ihmal etme. kusura bakma ama karşı durması çok zor bir durum. o yüzden kızcağız senden önce düşünmüş taşınmış ve doğru bir sonuca ulaşmış bence. o görmüş ve geçirmiş bir sen ise henüz ayakları yere basmamış durumdasın gibi. bu arada söylediklerim fikir değil bizzat gerçeklerdir. eğer ciddi bir düşünceniz varsa lütfen sağlıklı düşün ve karar ver. çünkü asıl zor olan bundan sonrası.

toksoplazma diye araştırabilirsiniz.
kedinin kumuyla uğraşmadığınız, kediniz sağlıklı olduğu sürece sorun olmaz diye düşünüyorum.
en son benimkine baktılar, bağışıklığım yokmuş. kedilere alerjim de var. nasıl bir ebeyim ben bilmiyorum. :) çiğ et ve yumurtadan da bulaşabilir dedi doktor, dikkat et didi bana, elini yıka didi.
gebelerde yavru düşürmeye yol açıyor.

evde kediniz varsa toksoplazma bağışıklığınız büyük ihtimalle vardır. toksoplazma bağışıklığının olmaması durumunda, enfeksiyonu gebelik esnasında geçirirseniz gebelik tehlikeye girer. kısırlığa sebep olmaz yani.

gebeliğe karar verirseniz toksoplazma testinizi yaptırın. daha önce enfeksiyon geçirmişseniz bir sorun olmaz, geçirmediyseniz risk almamak için kediyi uzaklaştırmanız gerekir.

yazacaklarımı 10 gün sonra doğuma girecek bir hamile olarak yazıyorum, peşinen belirteyim.

2 kedim var. hayatım boyunca kedilerle köpeklerle iç içe oldum. barınaklara gittim. ama sokak hayvanlarıyla da bu kadar iç içe yaşamış olmama rağmen, tuhaf biçimde toksoplazmaya bağışıklığım çıkmadı yapılan testlerde..(her hayvanda olan, insana cart diye bulaşan, öyle çok yaygın bir şey de değil gördüğünüz üzere)

zaten "evde kedi beslediğinizde bu hastalığı geçirmiş olursunuz" sanrısı da yanlış, çünkü ev kedisinde toksoplazma olma ihtimali , karşı komşunuzda olma ihtimalinden daha düşük.

çiğ etle beslenmeyen, aşıları düzenli yapılan, sokağa çıkartılmayan, temiz bakılan bir kedide toksoplazma olmaz. milyarda bir ihtimal falan.
ama insanlar toksoplazmayı öyle bi dillerine dolamışlar ki, hamile kalmaya niyetlenen kedisini sokağa salıyor, atıyor. bu nasıl bir vicdansızlık, ne mantıksızlık, araştırmadan, doğrusunu öğrenmeden insan nasıl böyle hareket edebilir aklım almıyor..

size de "kedin var, toksoplazma olursun, çocuğun olmaz" diyen, ya 10 yaş altı biridir, ya da bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmaya bayılan çok bilmişlerden biridir.
dinlemeyin, umursamayın.

hamilelikte toksoplazmaya dikkat etmek gerekir evet, çünkü özellikle ilk aylarda düşüğe sebep olabilir. ama kedi, dikkate alınacak son konu.
evinizden başka yerde yeşillik yememeli, et kesilmiş bıçakla meyve sebze doğramamalı, çok çok iyi pişmemiş etlerden uzak durmalısınız. çünkü toksoplazma asıl bunlardan geçer.

bir makalede okumuştum, dünyada toksoplazmanın en yaygın göründüğü ülke fransa'ymış.
niye sizce? sürekli kedilerle mi iç içeler? kedi boku yemekten falan mı haz alıyorlar?
hayır. fransızlar kanlı et yemeyi seviyorlar, öyle bir mutfak kültürleri var ve bu yüzden toksoplazma orada çok yaygın.

dediğim gibi evde, düzgün beslenen ve çiğ et verilmeyen bir kediden bu hastalığı kapmanız imkansız.
"sen tedbir olsun diye yine de gönder" diyenler olursa da, milyar tane ihtimalden hangi birine dikkat edeceksiniz onu sorun lütfen.
sokağa çıkarsanız size araba çarpma ihtimali var, banyoya girerseniz ayağınızın kayıp düşme ihtimali var, uçağa binerseniz uçak düşebilir ölebilirsiniz, ee hepsini aradan çıkartmak için gebelik boyunca bir köşede oturun bari. hiç kımıldamayın.

hamile kalmadan önce sayısız veteriner ve birkaç çocuk doktoru ile görüştüm. hepsi de kedilerimin bebeğime zararı olmadığını söylediler. onlarca makale okudum, araştırdım.
çevremde salak salak konuşan, kedilerime laf edip duran insanlara da verecek bir sürü doğru bilgim oldu böylece.

çevremde halen "kedi tüyü kist yapar, ciğerine yapışır, bilmemne olur" diyen cahiller var, ben dinlemiyorum. kendi kendilerine konuşuyorlar.

kızım 2 kediyle büyüyecek, yaşıtlarından çok daha sağlam bir bünyesi ve daha sosyal bir hayatı olacak.
lütfen siz de cahil cühelanın lafına kanıp kedinizi evden uzaklaştırmayın.

++ kısırlık açısından sorabiliyor olacağınızı şimdi düşündüm, o da ayrı bir saçmalık.
toksoplazma bir mikroptur ve mikrobu kapanı, grip benzeri bir şekilde hasta eder.
hastalığı atlatan kişi de bağışıklık kazanmış olur, hayatı boyunca bir daha risk altında olmaz. budur yani olayı. grip ya da başka bir hastalık geçirdikten sonra nasıl ki kısır olmuyorsanız, toksoplazmanın da bununla bir alakası yok..

yararlı bilgileriniz için hepinize teşekkürler.

merak edip toksoplazma diye aratan olursa da onlar için güzel bi kaynak olmuş oldu :)

aklıma bir tek mutfak sanatları akademisi geldi. özel programları var sanırım oranın. www.msa.tc

tek günlük etkinlikler yapmıyor gibiler. ama bakıcam.

kitchen studio var anadolu yakasında orayla görüşebilirsiniz.

www.furla.com.tr

güvenli modda başlatıp administrator olarak oturum açarak, kullanıcıları ve şifrelerini belirleyebilirsiniz.

Sağolun denedim olmadı format attım.

macrocenter'da kesin var. ama diğer büyük marketlerde de vardır diye düşünüyorum.

kadikoy carsısında bir dukkan var..jack daniels kahve bile satıyor.orda her cesidi mevcut..yardımı olucaksa kadikoy tarafı adres tarifi yapabilirim

@little; kadıköy çarşısı bu akmarın oradaki mi bahariyedeki miydi? karıştırıyorum hep. bir de neresinde söylerseniz çok sevinirim.

kadıköy e çok yakın oturduğum için oradan almam kolay olur.

akmara yakın, balık pazarı var ya orası..
akmardan dumduz gidip kıtapcıları falan gecince bi migros var ya, ondan bi onceki sokaktan giriyorsun, tam karsında bi sahaf vardır yanında da eczane..onların karsısında hemen goruceksın vitrinlerinde var zaten urunler

3m üzeri tüm migroslar, büyük boy karfurlar, macrocenterlar. özetle her market'in büyük ebatlı olanlarında var.

darty ya da electroworldde de gördüm sanki ben.

2 yıl geçmiş aradan. Hey gidi zaman nasıda geçmiş.

bit.ly adres burası. Arkadaşlar telefonda, Davidoff kahvelerin aylardır gelmediğini söyledi.

www.imdb.com

(bkz: wall-e)

ice age?

adamın; hayao miyazaki. tüm filmlerini izlettir derim. izlemediysen önce otur izle hani sakıncalı olup olmadıklarına bakarsın, benim çocuğum/yeğenim olsa defalarca izletirim...

Ama ingilizce dublajlı, ki benim izlediklerimin hepsinde bu seçenek vardı, olmasına dikkat et elbet. Olmadı japonca öğret ufaklıklara;)

Sayonara.
www.imdb.com

Valla ben 85 kilo ile normal doğuma girdim, epidural vuralım dediler, vurdurmadım. Ama demek ki o kiloda epidural alınabiliyormuş, ben istemeyince ebeler salak salak yüzüme bakmışlardı. Normal kilom 65-66, BMI 21.5 civarı.

öncelikle neden normal düşünmüyorsun ki? diğer çocuklar da sezeryan olacak. ayrıca sezeryan dediğin basit bi çocuk alma operasyonu değil bildiğin ameliyattır ve riskleri vardır. sütün de geç gelir normal doğuma göre. sen bilirsin.

aşırı kilo alındığında epidural anestezinin etki etmediği durumlar olabiliyor sanırım. o riski göze almak istememiş olabilir doktor.

Sezaryen için çok önemli bir gerekçe yoksa doğal yolu seçseniz? Durduk yere bebeğin daha erken dünyaya gelip yeterince bağışıklık kazanmadan hayata başlamasına engel olursunuz hem?


Hayırlı olsun, analı babalı büyüsün...

"her şeyin en iyisini ben biliyorum, ahkam kesmeye bayılıyorum, kadının rahmindeki çocuğun dışarı çıkış şeklinde bile bilirkişilik taslamak adetimdir" insanlarını burada da görmek çok güzel.

sui, xyoney, teşekkür ederim cevaplarınız için.

normal doğum olsa epiduralin işe yaramaması riskini bir nebze göze alabilirler ama sezaryen için herhalde genel anestezi olsun güvenilir olsun diye düşünmüşlerdir. sonuçta karnınızı kestiklerinde canınız yanmaya başlarsa iş epey zorlaşır. epidural için çok bir engeliniz olduğunu sanmıyorum, oradaki yağlar nedeniyle belki de tam noktasına uygulayamazlarsa diye öyle söylediler size. ama ufacık bir risk için bile değmez diye düşündüler herhalde. bence doktorlara güvenin. anestezist de açıklar zaten, rahatlarsınız. ayrıca artık anestezi olayı çok değişti, bir iğne yapıyolar küt bayılıyosun, bi iğne yapıyolar bıııraaraarara diye biraz titreyip açılıveriyosun. bebeğini ancak yıkar temizler sana verirler hemen. :) biraz uyuyosun hop geçiyor.
kolay bir doğum dilerim :)

İyiniyetle yazılan ve iyi dileklerle sona eren bir cevaba çemkirmek de yeni modaya uygun modellere münhasır olsa gerek.

çay sevmeyenleri de düşünün, çeşit çeşit kahveniz olsun. türk kahvesi, filtre kahve, aromalı kahveler...

minik minik sandviçler olabilir. kulüp sandviç, mini hamburger falan...

valla büyümekte esas sorun aynı kaliteyi yakalayabilmek, özellikle bunu amatör ruhla yaptığınızı varsayarsak.. bence şube açmak yerine mekanı büyütün, böylece kaliteden, hizmetten ödün vermemiş olursunuz.. yani bakırköy de şube açtınız örneğin onla uğraşmak çok zor, sonuçta starbucks veya burgerci değil bu, hadi yemekleri, poğçaları götürdünüz falan ama hizmet, güleryüz aynı kalabilecek mi bakalım.. ayrıca bu bir ekip işi, ekip oturduysa hiç bozmayın aynen devam..:) yani mekanı büyütmek ve menüyü geliştirmek en iyi çözüm.. ayrıca şube gerekli değil ki, bir sürü yer var tek olan ama süper yemekleri falan olan.. hem bu daha işinize gelir, insanlar nereye geleceklerini bilirler.. yani bir düşünün isterseniz dediklerimi, reklam olayını bilemiycem..

öğrencilere odaklanın. yaş grubu olarak da 18-30 diye sallıyorum.

müziğinize önem gösterin, dekorasyonunuzu kalabalık tutmayın, oturma alanlarınız rahat olsun ve bir çalışma alanı yaratın. son zamanlarda en çok talep edilen şeylerden biri bu ve organizasyonlar için de ön ayak olur. meyve çaylarını ekleyin ama poşet çay değil. çeşitli kültürlerdeki farklı çay sunumlarını deneyebilirsiniz. atıştırmalık olarak da karışık büyük tabaklar hazırlayın mesela 2-4 kişilik. kanepe, minik sandviç vs. aydınlatmalarınızın ayarlanabilir olmasına özen gösterin.

kendini evinde gibi gören insanlar, ders çalışırken çay getiren anne garsona dönüşür. (bu nasıl sallamak?!)

ilginiz ve yanitlariniz icin herbirinize cok cok tesekkur ediyorum...
biz de istemeyiz keske aynen kafemizi koruyabilsek; ancak degisen sartlar, buyumemiz gerekliligini doguruyor... yoksa haklisiniz buyumek demek cok basliliga ve standardi tutturamamaya variyor en sonunda...

+ musteriler bir suru seyden memnun olsalar da cesit azligindan şikayetciler...kanepe vs gibi oneriler gelmis, tesekkur ediyorum ilgi icin; ancak bunlar biraz avrupai degil mi sizce? bizi biz yapan cay uzerine-ev konseptli mekanimizdan uzaklasmamiza sebebiyet vermez mi??

- oturma odasi-salon-balkon mutfak konseptli subeler olayini sevdim... cidden yaratici olduguna inaniyorum... bu tip; veya farkli konseptte ancak bu kalibrede yaraticilikta onerilerinizi rica edicem daha fazla sayida...

***** ve son olarak arkadaslar, reklam isi gerçekten son derece onemli... lutfen bu konuda birazcik yardimci olun...

kahvaltı üzerine birşeyler düşünür müsünüz?
bence iş yapar.
ama güzel şeyler, simit poğaça değil.
çeşit, çeşit yumurta
güzel, kaliteli zeytin, peynir
basit ama eğlenceli şeyler, ev ekmekleri. olimpos kahvaltısı gibi :)
nasıl bir kafe düşündüğünüzü bilmiyorum ama aklıma çay ile birlikte tüketmekten hoşlandığımız şeylerin üzerine gitmek geldi. ev konsepti diyorsunuz o zaman bir evde gün içinde neler pişer, çayla birlikte ne yaparız. aklıma hep ucuz ama eğlenceli şeyler geliyor. sigara böreği, kısır, kurabiyeler, kekler, böyle bir sürü şey.
ama tabi bu işin dediğim gibi "özel" bir yanı olmalı. günlük yufka, güzel peynir, taze maydonoz, kaliteli yağ, evde yapıldığı gibi. dondurulmuş hazır şeyler değil.

bizim eve yakın bir cafe var. yıllardır var. pahalı bir semt. genelde servis ağırlıklı çalışırlar. küçücük bir yer. kışın 4 yazın 8 masa olsun diyelim. sandviç yaparlar. ama çok farklıdır.
(yaklaşık 15 yıldan uzun süredir bu işi yapıyorlar, eskiden subway filan bilinmezdi hatırlatayım.)
şöyle. menüleri sandviç içeriklerinden oluşur. gider işaretlersiniz, ekmek, et, sebze, hepsini seçer işaretlersiniz. 4-5 çeşit ekmek, 3-4 çeşit sos bulunur. çok lezzetli olur allhım canım çekti. ucuz değildir fakat bölgedeki iş yerlerine çalışır ve herhalde epey iş yapıyor ki gayet güzel yıllardır çalışıyorlar. ayrıca bazı günler spesiyallerini yaparlar, havuçlu kek, brovni, bu tür şeyler. çok yabancılar var bu semtte onların da hoşuna gidiyor çünkü menü çift dilde. ayrıca menü diye birşey yapmak zorunda kalmıyorsunuz, insanlara yemek veya yemeğin içeriğini beğendirmek zorunda da kalmıyorsunuz. hatta şu avmlerde açılan galga mı kalka mı moğol yemekçisi var ya, orada yemeği bile müşteriye yaptırıyorlar :P siz dalından elma toplatıp teyzelerle birlikte kek pişirseniz mesela istanbulun en müthiş butik kafesi olabilirsiniz vs vs vs vs
sonra bay baget var mesela. ufacık dükkan ama para basıyor. en azından ben onlara çok kazandırdım :)

kafe-bar reklamla ilerlemez. müşteri yapar reklamı. anca el ilanlarını yolda sağa sola yapıştırırsınız o olur. ya da öğrencilere %15-20 indirim yapıyoruz diye asın kapıya ertesi gün gör cümbüşü.

kışın hafta içi bir gün gidin nevizadeye barlara bakın. 2-3'ü full çekerken diğerlerinde tek müşteri göremezsiniz. çünkü en iyi reklamı müşteri yapar.

ayrıca kanepe-sandviç'in neresi avrupai? çayla en güzel giden şey sandviç değil midir? olsa da yesem

menüyü geliştirirken altın günlerinden esinlenebilirsiniz samimi ev ortamına gayet uygun olur bence. kısır olsun börekler olsun. içecek olarak da yine bu ortama uyacak aklıma gelen ilk şey limonata oldu
reklam için bir şeyler söylemek gerekirse; kafe için reklam filmi çekmek ne kadar gerekli bilmiyorum ama el ilanları böyle mekanlar için daha uygun gibi geliyor. bir de internet ortamında olabilir bence. bilmiyorum belki vardır ama facebookta sayfa açabilirsiniz kafe için.

sordugunuz soruların aslında yanıtlarını en iyi musterilerinizden alırsınız
su an kafe nerde hangi saatlerde hangi gunlerde doluyo
musterilerin yas ortalaması kafeye geliş amacları vs... gore yapabiliceginiz butun değişikler değişir
mesela efendim lise cıkısında gelen cocuklar varsa kafenizde
onların butun derdi flortleşmektir
erkekler kızları tavlamaya calısır
cift olanlar opusur koklasır gizli bi yer arar
ama yok daha universiteli adam akıllı insanlar gibi bi yer oluyosa
bu insanlar kagıt oynar tavla oynar
yok bunlar inek diyosanız
hızlı bi internet baglantısı wireless oturur proje odev vs... yaparlar
dedigim gibi gelen insanların yemek ve icmek isteyecekleri seylerde buna gore değişir
birazcık daha gozlem yaparsanız aslında cok cok daha fazla sey kazanabilirsiniz

kurabiye çeşitleri işe yarayabilir, en azından benim çay kahve içerken en çok özlemini çektiğim şey bu, hanımellerin kurabiyeleri tarzı şeyler filan.

eğlence olarakta muhtemelen vardır ama jenga, tabu tarzı oyunlar çok iyi gidiyor öyle mekanlarda. bir de internet bağlantısı + bolca priz olmalıki laptopların şarjı bitmeden kullanılabilsin.

tekrardan iyi geceler, guzel fikirleriniz icin tesekkur ediyorum. emin olun hepsi gercekten birseylere yarayacak... cok tesekkurler...ancak soyledigim gibi reklam gerçekten gerekiyor... bir seye yarayacagindan degil-bence de yaramayacak ancak gerektigi icin...

bu arada sandvic kanepe olayi avrupayi derken, sandvici tenzih ederim... ancak kanepe hep snob gelmistir bana... boyle hep kokteyl filan cagristirir...renkli plastik kiliclar, biberli zeytn filan :p

Reklam için hedef kitleyi belirleyin. Müşterilerinize mini bir anket yaparak kafenizle ilgili sevdikleri, beğendikleri şeyi, sizi neden seçtiklerini sorun.

Bence hedef kitleniz öğrenciler olmak zorunda değil çünkü hayatın koşuşturmacasından kaçıp kafenize sığınacak pek çok kitle var.

Aslında çok uçuk reklam fikirlerine ihtiyacınız da yok. Evden koşuşturmaca ile çıkıp, işe gidip işte bunalan ve arkadaşlarıyla haberleşip sizin kafenizde buluşarak huzuru bulan ve orada saatler geçiren bir grubu anlatsanız bile yeterli.

Ev sıcaklığında, gelenlerin yorucu günü üzerlerinden atabilecekleri, arkadaşlarını ağırlayabilecekleri, hem rahatlarken hem de kendilerini yormadan güzel vakitler geçirebilecekleri bir mekan işte. Kafeler yapay şekillerde bunu yansıtmaya çalışıyorlar ama sizinki zaten makyaja ihtiyaç duymadan o şekilde.

Bir de slogan bulun. Reklam için. Akılda kalıcı ve huzur pompalayan bir şey olsun.

Bir de ben olsam tv reklamı yerine afiş, bulunduğunuz şehrin gazetelerine ilan, vs'yi düşünürdüm.

www.imdb.com

bu 19. dönem listesi. 20 ve 21. döneme de bakarsanız bir şeyler çıkar. tr.wikipedia.org

dosyalarınızın Id tagleri düzgünse windows media player ile yapabilirsiniz bu dediğinizi?

ben symantec kullanıyorum ve çok memnunum.

ben nod32 den memnunum, ama arkadaşlarım değil.. kasperskinin çok metini duyduk ama crack bulmak zor, lisanslı olanı da bazen bilgisayar çökertiyor..

(bkz: microsoft security essentials)

tüm virüs programları virüstür.

gemi turu nasıl hoca? o devasa koca gemilerde italyaya gidin mesela? ya da yunanistana? bence çok zevkli geçer.

Suyun parayla satıldığı yerlerden oldum olası korkarım, hele orası gemiyse daha bir korkarım. Güzel fikir aslında araştırmak lazım fiyat olaylarını ama gemi yorucu olur gibi biraz in bin sürekli her limana. Sağol yine de.

mykonos adasına gidin, evliliğiniz pekişsin.

not: yuvanız yıkılırsa beni bulmayınız.

santorini kesinlikle gidin :)
yunan adaları turundan cok memnun kalıcaksınız..süper..

Temmuz ayında Karayip bölgesinde bir adanın hava durumu nasıldır acaba? Yağmurlu hava riski çok fazladır herhalde değil mi?

barselona.

Barcelona'ya gidip gezip tozmamak olmaz..

Gezip görülecek o kadar çok şey var ki orada, yatarak geçirilecek 1 saniye haramdır orada her köşe gezilip görülmeli. Balayı anlayışıma çok ters (bana göre, balayı = deniz-kum-güneş-ye-iç-yat).

avrupa da değil ama şiddetle tavsiye ederim

(bkz: şarm el şeyh)

bu arada gemi çok da yorucu olmaz ya, şimdiden şey yaparsanız çok uygun fiyatlara bulabilirsiniz. süper bir seçenek aslında evet.

Yurtdışına giderseniz mutlaka her yeri gezmek isteyeceksiniz. Ye-iç-yat modu için yurdumuzun güney sahillerini düşünün, sonraki sene de bir turla İtalya'ya gidin derim.

Tuna nehri üzerinden, pek çok avrupa ülkesini yattığınız yerden seyrederek geçip, harika yemekler ve harika müzik, harika manzara eşliğinde ve ye-iç-yat(öyle demişsin) modelinde, nehir gemisi ile Tuna Turu.

Mutluluklar.

indirdiğin yerin performansına da bağlı aradaki hız malesef, isterse sende saniyede 1gb indirecek altyapı olsun karşıdaki sunucu sen 100kdan sonra babayı alırsın diyosa 100k takılırsın :/

interneti birden fazla kişi kullanıyo olabilir.başka birilerinin senin nete bağlanıp bağlanmadığını kontrol et

başka birinin kullanmadığına eminim. sunucu tarafında problem olabilir diye düşüneceğim ama, rapidshare premium yahu?

Benzer bir sorun yaşıyordum en son telefonda müşteri temsilcisine çıkışınca başka birine bağladılar. Pek anlamam bu işten ama, evin santrale uzaklığıyla alakalı bir sorun oluyormuş. Yani bana söylenen, evimin uzaklığından dolayı belli bir hızın üstüne çıkmam mümkün değilmiş.

O tarz bir şey olabilir mi?

grey's anatomy kesinlikle izle çok güzeldir..

oldie goldie'lerden
seinfeld
cheers

sonracıma family guy, dexter

seinfeld ve spaced diyorum bir de black books. spaced ve black books ingiliz komedisi. spaced simon pegg elinden çıkma, black books da simon pegg'in arkadaşlarının elinden. hatta 3. sezonda bir bölümde simon da teşrif ediyor. bu arada bunlar ingiliz işi olduğundan 6 bölümlük sezonları.

(bkz: lie to me)

(bkz: the it crowd)

@little miss sunshine: benim gibi house'un manyağı olan bi arkadaşım, house'taki yaşama hakkı, inanç, doğum, ölüm, bir hayatın değerini belirleme, evlilik, sadakat, vb. zengin alt metinler grey's anatomy'de yoktur, güzel ve heyecanlıdır, ama bir hastanede koşuşturan birkaç zeki insan haricinde çok şey göremezsin dedi. duyuruda ayrıntılı bahsetmedim tabi ama, house'u sevme nedenlerim bunlar.

@yuto: seinfeld. elbette ya! lise yıllarımın dizisi. bazı sabahlar TNT'de görüyorum ama hiç aklıma sezonlarını indirip gece gündüz izlemek gelmemişti. hep çalışırken rastlamamdan olsa gerek. ilk sıraya alabilirim.
öte yandan, cheers'ı da friends'le aynı kefeye koyuyorum biraz. dexter ise, dediğim gibi, öncesini bilmek veya devamını takip etmek gereken dizilerden, o nedenle pek sarmadı.

(bkz: 30 rock)

lie to me özellikle dikkatimi çekti. mentalist'i de severim zaten.

in treatment
mental

bu arada mentalist'i görünce geldi aklıma kendisi psych çakmasıdır. psych tabi komedi dizisi. onu da tavsiye ediyorum tabi ben.

battlestar galactica

Breaking bad dememiş kimse, izleyin yav hagaden çogzel dizi.
bi de gene eskilerden "two guys a girl and a pizza palace" var, eğlencelidir bayaa.

(bkz: mad men)

karakter keşfetme kısmını fazlasıyla sağlar ama bağımsız bölümlere gelince şişebilir biraz.

(bkz: quantum leap)

(bkz: ally mcbeal)

kapağı kapalıysa sorun yok.

doldur tencereye suyu haşla...daha sağlıklı hem de daha kolay

küçük küpler halinde doğrayıp biraz margarinle çevire çevire kavurabilirsiniz.

sıvı yağın bozulduğunu duymadım bişiy olmaz. olmadı tadına bak, kıvamına bak anlaşılır da. içine bir tür çözücü girmediyse kullanılabilir.

margarinle de oluyor yapmışlığım var ama çok masraflı olur size.

not: bi de sıvı yağ ayrık yazılıyormuş sanki. :)

fırın var mı evde? fırın tepsisine koyun, üstüne de katı halde az bi şey margarin koyun, alttan üstten verin odunu. aynı kızarmış gibi oluyor.

en guzeli kabuklarila elma dilimi seklinde kesip, toz kirmizi biber, kekik, z.yagi, sarimsak tuz ekleyerek firinda kizartmak.

önemli açıklama: sıvı yağlar da bozulur. aman dikkat. yağ şişelerinin üzerinde son kullanma tarihleri vardır. tarihi geçerse çok pis oluyo bunlar. aman yok öyle bişi diye arkadaşın zehirlenmesine sebep olmayın.

fırında yap çok güzel oluyor inanmazsın. sonra üzerine yağ da koyabilirsin istersen.

sınırda kişiliklerle inanamayacağınız yakınlıkta ilişkiye girebilirsiniz. daha doğrusu o girer. girdiği gibi ertesi gün de çıkabilir. ertesi sene de çıkabilir. ama bir anda olma ihtimali yuksektir. hiçbir zorluk yaşamaz. çocuklugundan kalma terkedilmik duygusunu, o bu şekilde kapamaya çalışır. akıllı-borderline ayrımını nasıl yaptıgınızı bılemıyorum ama, en ıyısı hakkında ınce kıtaplar var kıtapcılarda. bılgılenmenızde fayda var.

(bkz: #5799730)

dostum :)

borderline tanısı alanların kafalarında bir şalter var,o atarsa öfke nöbeti geçiriyorlar. sonra da çok büyük üzüntü duyuyorlar. kendileri de bilmiyorlar, niye o kadar öfkelendiklerini ve sonrasında niye o kadar üzüldüklerini?

ama çok öfkeleniyorlar. öyle böyle değil. mantık falan kalmıyor. nerdeyim? kimim? bu salata tabağını karşımda oturanın kafasına geçirirsem, sonucu ne olur?düşünemiyorlar! çok kolay yemek masası devirir bu borderline lar.. televizyon kumandasını televizyona fırlatmaları bir başka marifetleri.

öfkenin miktar olarak fazlalığından öte, ufak bir şeyden şalter atması ve öfkenin katlanarak artması.. bu kişilik bozukluğunun özelliği bu. yani koskoca insansın, bir şeyden rahatsız oluyorsan, söylersin düzeltilir, ya da düzeltilmez bu gerçekle yaşarsın. bunlar öyle değil kendi kendine gaz vererek coştukça coşuyorlar. erol büyük burç gibi. saksı değilim ben! ha? neyse.

bebeklikte yaşadıkları bir rahatsızlığın giderilmemesinin intikamı alıyorlar. o zaman kundaktalardı, sağa sola bir şeyler fırlatıp etrafı dağıtamıyorlardı. artık büyüdüler. ama hala çocuklar. boşluk anlamsızlık hissi asla geçmiyor.

böyle gözleri başka türlü bakmaya başlarsa koşarak uzaklaş ağbicim başka ne deyim... öldürürverirler..

inanamayacağınız kadar çok sevilir ve kafayı yiyecek kadar nefret edildiğinizi anlarsınız.bu gidiş gelişler size -sağlıklı insan sizsiniz ya(!)- ne yapacağınızı şaşırtır.Bi süre sonra ona benzediğinizi acıyla fark edersiniz.Etrafınıza bu ilişki yüzünden zarar verirsiniz.Uzak durun!

Aşk değil ama çok çok çok sevdiğim bir dostum oldu.
Bazen nedeni olmaksızın bana küserdi ama kapısına dayanınca kapıyı açar hiç konuşmadan saatlerce bana bakardı. Sonra oldukça ağır ama tamamen doğru sözler söyler, beni bayağı üzer ama asla üzmek istemezdi.

İstanbul'da tek yaşıyordu, ailesi ile de ilişkideydim. Ailesi ona ulaşamayınca bana ulaşırdı. Benim telefonlarımı mutlaka açardı. Küsmüş olsa bile. Küstüğünde telefonu açar ama konuşmazdı. Bazen uçardı. O zamanlarda ilaçlarını almadığını anlardım. Çok düşmanı olduğundan, herkesin ona zarar vermeye çalıştığından, şeytanla işbirliği yaptıklarından bahsederdi.

Siyah ve beyazları vardı. Gri asla yoktu. Yanımdaki arkadaşımı sevmezse benden de uzaklaşırdı. Yanımdakine oldukça ağır laflar ederdi eğer sevmezse ve onun ne düşündüğünü umursamazdı. Ona göre doğru olanı yapıyordu, hem benim iyiliğim için hem de yanımdakinin kendisine gelmesi için söylüyordu o ağır lafları.

Saldırgan olmadı. Sadece bir kere aşık olduğum adam beni ağlatınca ta İstanbul'dan Ankara'ya gelip adamın ağzını yüzünü dağıttı. Bir tek bu oldu.

Sonra bir gün beni ziyarete gelirken otobüste biriyle kavga etti. O kadar kendinden geçmiş ki şoför onu Aşti'ye gelmeden 2-3 km önce indirmek zorunda kalmış yolun kenarında. Karşıdan karşıya geçerken bir araba çarptı ve kaybettik....

takip ettiğiniz siteleri, haberleri, blogları, site site gezmeden tek bir panel üzerinden -rss destekleyen herhangi bir sistem, google reader, outlook rss, feedburner vs - görmenizi sağlar. yeni içerikleri öne alır, eskileri de indexler. ve daha bir sürü şey.

firefox'da Brief eklentisiyle kullanın hatta.

diyelim ilginc buldugun 20(00) tane site var. Bu sitelere yeni bir sey eklenmis mi anlamak icin hepsine tek tek girmek yerine bunlarin rss feed adreslerini rss okuyucuna ekliyorsun, yeni bir sey eldiginde haber veriyor bakiyorsun.

rss her şey. bugün facebook ya da bütün sosyal bilmemne sitelerin hepsinin altyapısında olan şey. eğer rss olmasa bu siteler biraz nah olur gibi bir şey.
peki senin sorduun rss ne?ben opera browser ile kullanıyorum ama istersen önce takip etmek istediğin rssleri internet explorer a eklersin sonra da masa üstüne sağ tıkla ve "fead headlines" -türkçesi haber başlıkları olması lazım- aracını masa üstüne sürükle- (windows 7 ya da vista kullandığını varsayıyorum- ve rssler masa üstünde gözüksün
bunun biraz daha güzeli web slice var. tabi ie 8 kullananlar için denemek için www.chip.com.tr
(bkz: web slice)
(bkz: google reader)

o zaman sunu sorayim. youtube gunde binlerce video upload edilen bir site. ben bu site icerisinde sadece bir kullanicinin upload ettigi videolardan haberdar olmak istesem rss bana yardimci olabilir mi? nasil?

Ne olduğunu şuradan hem eğlenip hem öğrenebilirsiniz:
evahalipisi.blogspot.com

Bildiğim kadarıyla Rss Feed verebilmek için sistemin ona göre yapılandırılması lazım. Yani YouTube bu takibe izin verirse ancak öyle abone olabilirsiniz.
Hangi site tai pedilir hangisi edilmez öğrenmek için ben şöyle çakal bir yol buldum: Google Reader (rss okumak için kullandığım okuyucu)'da "yeni abonelik ekle" kısmına yapıştırıyorum adresi. Upps bulamadık filan derse yok, varsa eklemiş oluyor zaten.

youtube için rss'e gerk yok.videolarını izlemek istediğin kanalı subscribe et videoları her youtube açıldığnda anasayfada gözükecektir.

yavan olarak bir nba forması, fantastik olarak bir nba maçı bileti(üst düzey yönetici ise, atlar uçağa gider :P)

meslek: (çok)üst düzey bir yönetici
cinsiyet : erkek
hobi: basketbol

hobisi ve mesleki ünvanı dısında bir şeylere yoğunlaşmalısınız. sırf yönetici diye ofis malzemelerine kasılmaz. sırf hobisi var diye basketbol çağrıştıran şeylere hiç kasılmaz.. ha kasılırsa çok fena süper kasılınır ama size 10 gömlek büyük gelir o işler.. (avrupa-abd den farklı çok acaip nesneler bulmak vb)ya dan nba bileti gibi evet @togi

direkt cinsiyet üzerinden hareket edip "bir erkeğe hediye almak" konusunda eğilin bence.

@uykusuz: tanımadığın birinin çapı hakkında yorum yapmasan iyi edersin. fikir sordum ukalalık yapın demedim.

togi: nba forması ve maç bileti benim de aklıma geldi, zira abim abd'de şu anda ama formanın bir anlamı olması lazım, imza filan. bilet işi için de o kadar uçmaya gerek yok zira maşına gidilesi kulüplerin biletleri, en azından adam gibi izlenebilecek yerlerin biletleri sene başında tükenmiş oluyor.

kol düğmesi.

çok üst düzey yöneticiyse şöyle çok şık bir kravat ve iğnesi bence çok iyi olur. ama tabi çok şık ve tuzlu olacak.

Basketbola düşkün olduğuna emin misiniz? Basketbolla alakası olmayan uzun adamlar da var aramızda.

Kravat iğnesi ve kol düğmesi bence de güzel fikir.

@cosmicstring: odasında imzalı efes forması, imzalı basketbol topu ve çeşitli figürler var :)

açıkçası kravat iğnesi olayı yaşla da alakalı olarak biraz demode.

güzel bir dolma kalem olabilir çok çok klasik kaçsa da. basketbola düşkün olduğu kesinse bir ara bu açık arttırma sitelerinin birinde efes pilsen'in 95 mi 96 mı koraç kupasını kazandığı sene ürettiği özel bir taraftar formasını görmüştüm (emin de değilim) bir şekilde edinilip hediye edilirse güzel olur diyorum. tabii yöneticinin en azından efese sempatisi olsa iyi olur.

nba maçı biletinde ısrarlıyım. karısından da kçmaya bahane olur...

hediyedeki amaç, düşünüldüğünü hissetmektir.

folyosundan bir parça kalmıştır belki üstünde?

@want2die cd konusunda ciddi misin yoksa saka mi ?

@xyoney , yok folyo falan olamaz cunku folyolu degildi. sadece paketi var yani cikolatanin.

cd tabi ki şaka. metal bir şey kalmıştır diyeceğim içinde başka bir şey gelmiyor aklıma.

sakaysa bu tarz ciddiyetsiz hareketlere gerek yok. espri yapar misiniz diye sormadim , bilmedigim bir konuyla ilgili birseyler sordum. esprilerinizi gidip sözlükte falan yapin...

cd midi koyma sakın =o)
cazur cuzur normal de ışık çıkması değil. yenir ama rahadolsen( norveçli topçu)
mikrodalgaya da bi şey olmamıştır. ama erimediyse minik bi tencereye su koy üstüne tatlı kasesi. kasenin içine çikolatayı koy ocağın altını yak, su buharı ile erisin.

bence de benmari en guzel yontemdir.
folyo molyo bisi girmistir, gozden kacirmissinizdir. ya da onceden baska bisi kalmistir da siz onu gormemissinizdir, cikolatadan olcak bisey degil o.

ya ben kasmayim buhar falan diye eriteyim demistim mikroda... folyo giremez diyorum çünkü çikolata da folyo yok :)
folyosuz. plastik mavi kabi var iste o kadar. neyse sabah kahvalti icin ekmek isitirken gorucez calisiyor mu calismiyor mu ))

yaldızlı olan bir kap kullandıysan, o yapmıştır. yaldızlar patlıyor. koyduğun kapla alakası olabilir.
bir de, koyduğun çikolata erimiş, 30 saniyeden sonrası fazla gelmiş demek ki, tabak da etkilenmiş işte.

dur bi bakayim tabaga yaldiz var mi


edit: evet ince bir yaldiz seriti varmis , ilk kez dikkatimi cekti valla : /
tesekkurler ilginiz icin :)

wikipedia'da birçok ilacı yarılanma süresi ile ilgili bilgi verir. misal en.wikipedia.org sağdaki alanda.

gogılın çare olması muhtemeldi..ala ala...

dashboard -> members -> mail adresini yazıp invite to this blog diyorsunuz.

göremiyorum "members"ı? :)

2. bir blog açmak gerekiyormuş. gerçekten saçma.

26.media.tumblr.com

tek blogda çıkmıyormuş o link. 2. bir tane açmak gerekiyormuş, faq'da gördüm.. hallettim, teşekkür ederim.

veli ile +18 mekanlara girilebiliyor ama abi/abla veliden sayılıyor mu bilemedim.

yaş olarak büyük gösteriyorsa nüfus cüzdanı soracaklarını sanmıyorum. lakin yaptığınız şeyin illegal olduğunu hatırlatmak isterim.

pinin bütün mekanları 18 altı kaynıyor. bir şey olacağını sanmam.

yıllar içinde çok bozulmaya uğrayacak yerlerine pek yaptırma bence.

fena olmaz da, bunun ilerisi de var, kilo alıp göbeği saldınız mı çok fena.

Fitness falan yapıyorum düzenli olarak ta. Şu anda o bölgem kaslı falan değil. Hafiften yağlı yani. Şuan yapılır mı o şekildeki bölgeye? Bir de benim en çok merak ettiğim dövme yapılan bölgede kilo alıp verilince falan dövme deforme olur mu, kayar mı, değişir mi? Teşekkürler.

cildinizin üst kısmına yapıldığı için ve yine cildinizin oldukça büyük bir esneklik payı olduğu için, amca göbeği kıvamına gelene kadar endişe edecek bir şey yok. öyle ufak kilo alıp vermeyle deforme olmaz.

izmirdeysen ya da izmirde yaptıracaksan bir dövmeci tarif edeyim..sanarsın ki mikrobiyoloji uzmanı-ressam-fizik tedavi uzmanı-diyetisyen-tasarımcı vsvsvs...o bilir nerede ne hangi ebatta nasıl durur...kıbrıs şehitlerine cami tarafından girerkene ilk sol sokaklardan birinde, ara sokağa girince sağ tarafta..içerisi ilginç bir yer, uzun ince bir tükan, balkon katı var içinde...zaten doğru yerdeysen "ben dövme hakkında bili almak istiyorum" deyince önce ihtiyaç olup olmadıgından, ilerideki hoş ve hoş olmayan durumlardan başlar anlatmaya...sterilizasyon için kullanılan otoklavından da bahsettin mi haha tamam o adam...yaptıracam dersen ona bırak o her şeyiyle halletsin..10bin üzerinde müşteri portfolyosu var sanırsam izmirde...

suleym45 istanbuldayım ama bahsettiğin konuya da çok dikkat ediyorum teşekkürler bahsettiğin için. İstanbulda da tavsiye edebileceğiniz düzgün yerler varsa çok iyi olur. Para mühim değil pahalı olsun temiz olsun(eğer temizliği fiyat ile yer ile ilgiliyse). Model tavsiyeleriniz falan varsa da söyleyebilirsiniz. Teşekkürler.

bir bayan olarak kötü durur diyorum. Kasıkta dövme bayanlarda daha hoş oluyor sanki. erkeklerde omuz ve kol kısmı feci durur, u yeee. yaptıracaksan da, hiçbir anlamı olmayan sadece şekilden oluşan dövmeler var ya, onlardan yaptır.

kasıkcı elması

tavan yapmış ibre yaptır hacı..

mümkündür. ama eski sezon kıytırık şeyler bulmanız da mümkündür. spor malzemeleri satan dükkanlar, büyük markalar vs hepsinde var. outletlerinde bulmanız daha olası.

www.kom.com.tr
www.zekitriko.com.tr

ralph lauren,abercrombie yada lacoste a bak derim

kabul ederek baslar, uzerine giderek bitirir. ilk adimi atmissin.

kibir zaten kompleksleri örtmek için bir kalkan. bir insanın kendine kibirli demesi tuhaf geldi bana. hem de kompleksleri olan birinin.

insanlarla benzer yönlerinizi izleyin, yakın çevrenizden başlayın. kendinize bile itiraf etmediğiniz birçok problemi etrafınızdaki insanların da yaşadığını görün. bazen "herkes gibi" olduğunu görmek insanı yalnızlıktan kurtarır ve kendine güvenini -kibire varmadan- sağlıklı bir şekilde geliştirir.

bugüne kadar dünya üstünde sekkisyüsellibinmilyon insan yaşamış, aralarında senin ne farkın olsun ki, sen de bir fanisin işte hepimiz gibi. benden neden üstün ya da düşük olasın? ya da başka herhangi bir canlıdan? üç kuruşluk canımız var elimizde sadece. gerisi kandırmaca :)

1) a) Zamanınızın ve b) uzamınızın minicik olduğunu (Canlı ve cansız varlığın geniiiş zamanı içindeki minicik yeriniz ve uzaydaki miniminnacık yeriniz),

2) Ayrıca da dünya-yı bekada değil, dünya-yı fenada olduğumuzu (dünyanın baki değil fani olduğunu) fark etmeniz yardımcı olur. Soyut gelecek tabii, ama girizgah için işe yarayabilir. Pratik bunların üzerine inşa edilirse kolay değil ama daha köklü bir yaklaşım olur, kanısındayım naçizane.

bu duyurun sayesinde son bir saattir kibirlerimi ve komplekslerimi düşünüyorum. :) sana bir öneri getirmeye çalıştıkça kendimi de çözdüm, teşekkür ederim :)
ben bu soruların cevaplarını budizmde arıyorum. düşünceleri takip etmek, doğduğu noktayı bilmek, ne tür eylemlere yol açtığını görmek... filan böyle şeyler.

içerisinde bulunduğu çevreyi/bulunma olasılığı olan çevreyi değiştirerek/ince eleyip sık dokuyarak. bazı kötü özelliklerin (sizce) sizde yer ettiğini düşünüyorsanız da bunları tetikleyen kişi/kurum/kuruluşlar var olabiliyorlardır hayatınızda. düz mantıkla; hayatında hiçbir iletişim bağı olmayan kişiler olsaydık hayatta kompleks diye bir şeyden söz de edemezdik. kibirden de. çevremizi yok edemeyebiliriz ; fakat o çevreyi bu bilinçaltını daha da aşağılara itecek insanlarla doldurabiliriz. bazı insanlar eğitir.
psikiyatrik tedavi de olası. hadi kurtulduk hoppala gibi bir şey olmayabilir bu. belki de olur. bilemedim.

Bence insanları dinleyerek başlayın. Herkesin kendi hikayesi olduğunu, en ummadığınız insanların bile size bir şeyler katabileceğini fark edebilirsiniz böylece. Her insanın ne kadar derin ve özel olduğunu görmeye başladığınızda zaten kibir kendi kendini boğacaktır.

Zayıf noktalarınızı düşünün. O noktaların hangi tür komplekslere neden olduğunu bulmaya çalışın. Yani bu sefer de kendinizi dinleyin. Kendinizle uğraşın biraz. Genelde kompleksler kendilerini tanımayan ve kendileriyle barışık olmayan insanlarda ortaya çıkıyor gözlemlediğim kadarıyla. Zayıf noktalarınızla barışın, kendinizi onlarla sevmeye çalışın. İlk önce bu bir çaba gerektirecek fakat daha sonra bir de bakacaksınız ki gerçekten kendinizi sevmeye ve kabullenmeye başlamışsınız.

Zayıf özelliklerinizin üzerine gidin. Atıyorum, boyunuz kısadır mesela, kompleks yapmışsınızdır. Önce boyunuzu kabullenip aslında size yakıştığını görmeye çalışarak başlayın. Daha sonra kendinizle barıştıkça kendi kendinizle dalga geçebilecek hale gelince komplekslerden eser kalmayacaktır. Kendisiyle barışık ve kendi kusurlarının farkında olup onlarla dalga geçen bir insanın ne kibiri ne kompleksi kalır.

derin bir nefes al...ve siktr et...kurtulmak zorundaymışsın gibi bir hava yaratılmış olabilir...kurtulamayacaksın...bu imkansız...eğer gerçekten bu dediklerine sahipsen onlardan kurtulman imkansız...her ikisinin de 456789 tane sözde zararı olduğu gibi müthiş uç noktalarda faydaları olur sana, oluyordur da biliyorsundur...tahminim genele karşı dışarda kaldığın için böyle bir karar almak zorunda hissetmiş olabilirsin kendini...dediğim gibi...siktir et...

MS Outlook o programların alayının toplamından daha iyidir, üstelik senin e-postalarınla da entegre çalışır. Sana tavsiyem internetten kısa bir Outlook eğitimini indirip izlemen, çok daha efektif kullanacağına eminim. (Lynda.com eğitimini öneririm, çeşitli sitelerde o şekilde aratabilirsin)

MS Outlook'u çok iyi öğrendim yine de hızımı alamıyorum, koordinasyon manyağıyım diyorsan eğer, MS Office 2007 içindeki MS Onenote'u da kullanım dahiline alabilirsin; ama Outlook'un yeteceğini umuyorum.

www.makeuseof.com

remember the milk iyidir. doomi'yi de ufak çaplı listeler için kullanıp memnun kalmışlığım var.

kalender google abi var bir de remember the milk var. Olma mı?

Üf evet eklemeyi unutmuşum. Online olsun istemiyorum. Sync de olmasın. Android marketinde rastlamıştım remember the milk'e ama işte güvenemedim. Ofiste kullanacağım sadece. Confidential şeyler de olacak içinde. Google zaten donumun rengine kadar her şeyi biliyor.

Öyle de kötü bir durum ki, gelip admin kuracak programı. Kullanıcı yetkisi şeysi yüzünden. İlk kurduğumu beğenmezsem ikinciye hayatta gelmez. Nokta atışı yapmalıyım :)

Ya da artık hafta sonu evden denerim. Swift do to güzele benziyor bakalım.

google veyv

google-client confidentiality yok mudur?

Önüm arkam sağım solum, her tarafım Google. Bunun Google ile alakalı olmasını istemiyorum. Bunun online hiçbir şeyle alakası olmasını istemiyorum. Outlook da dahil hatta.

off

saç çıkmayacak bir yerden herhangi bir kimyasal veya dogal maddeyle saç çıkaramazsınız. ancak dökülmüş saç geri gelebilir. o da bir ihtimal.

saça sarımsak bir kere sürdüm, onun da kokusunu arındırmak için 5 kere şampuanlayınca saçlar daha da kurudu. velhasılı kafanıza o kadar kokan bir şey sürmeyin bence. lokal sürmüşsünüz kurtulmuşsunuz. boşverin.

saçı tarlaya ekilmiş patates gibi düşün. Aynı, kökü var, sapı var fln. Sen şimdi boş tarlaya sarımsak suyu döksen, patates çıkar mı? Aynı mantık. Nasıl ki bu patateslerin gövdelerini toprağın üstünden kesince daha fazla (gür) çıkmaz (jilet olayı), aynı mantıkla sarımsakla saç kökü üretemezsin. dr

@beltedmanatee

jilet olayi yanlis dostum. gogsunun ince tuy olan kisimlarina jileti vur her hafta yaza plajda goruselim eger erkeksen.

bence bir piyano bulun... boyle eyes wide shut filminde caldigi sekilde din.............din..........................din..............din...........din.....din...din..din seklinde tek nota ama siklasan araliklarla calsin... harika gerilim veren bir calismaydi... cok hosuma gitmisti... eyes wide shut soundtraginde de bulunabilir belki o melodi... bilemiyorum ki simdi

istock.

zattirizat.blogspot.com

karabağlar yeşillik caddesi bp istasyonu yanı diye bir yer lazım bana. google mapte işaretleyecek adam aranıyor :)

"burda"dan mı söz ediyorsunuz acep?

burda avm olabilir, yanında bp değil total var yalnız. bornova metro'dan da otobüs 530 var. burda'nın önünde ineceğim dersiniz yardımcı olabilirler.

metroyla üçyola gelip, üçyol'dan gaziemir dolmuşuna binerseniz de daha rahat olabilir.

maps.google.com

buralar olabilir mi? burda avm olsa burda derlerdi o da karşı tarafta kalıyor. şayet burasıysa da bornovadan alsancağa, alsancaktan 90la bu tarafa gidebilirsin diye biliyorum

BP nin yanında outlet mağazaları var.ya oradan bahsediyosundur yada arkadaşların dediği gibi "burda" dan.AVM deyince bulabileceğin yer olsa olsa Burdadır.O da dedikleri gibi Total in yanında.Dilediğini seç haritada işaretleyim ;)

Yirmi yıldır lens kullanıyorum, böyle bir şeyle karşılaşmadım. Ama olamaz diyemem. Kirpiklerin içindeki bölge galiba. O kısma göz kalemi kullanıyorsanız sorun olmuş olabilir. Kirpiklerin altını boyamak sorun olmaz, ama göze yakın üst taraf sorun olabilir sanırım. Altı da boyasanız, göz makyajınızı lensi taktıktan sonra yapın, takarken bilmeden temas etmesin. Makyajı da lensi çıkarmadan yapın, aynı nedenle.

lensle alakası yok. ömrümce lens kullanmadım, arada bende de çıkıyor. dediğiniz gibi kazıyınca geçiyor. önemli bir şey olduğunu sanmıyorum.

@uyuklayankedi evet o bölge. ama ben pek makyaj yapmıyorum zaten ayda yılda bir ancak.

kirpik dibi iltihabı denen bir durum var. bir nevi cilt hastalığı. pullanma oluşuyor. kaşıntı, kızarıklık falan da oluyorsa bir doktora görünün.

@xyoney hiç öyle belirtiler yok. sadece aynaya çok yakından baktığımda farkedebiliyorum, ayna olmasa hiç haberim olmayacaktı yani :)

özellikle çok uykusuz kaldığım dönemlerde, çok bilgisayar başında kaldığım dönemlerde, kısacası gözlerimi çok yorduğum dönemlerde bende de çıkıyor. azıcık uğraşınca kayboluyor evet ama ellemediğimde de bir süre sonra kendiliğinden geçiyor. yanında başka bir belirtisi veya başka bir rahatsızlığı olmadığından doktora gitme gereği duymadım hatta ciddiye de almadım. başıma da henüz bir iş gelmedi. ama ciddi değildir demiyorum yine de.

Muhtemelen retansiyon kistidir. kirpik diplerindeki Moll bezlerinden kaynaklanırlar. Tehlikeli bir durum değildir. Geçmiş olsun.

Koyde yasayip full time sinirli nasil olunuyor yahu ben biraz para biriktireyim koye yazilayim diyordum ama yikildim su an lan

o dediğin mümkün, benimki zorunlu bir durum.

hayatta engel teşkil eden şeyleri ortadan kaldırmadıkça, problemleri adlandırmadıkça, hiçbir öğreti kimseye yardımcı olamaz. beslenme, uyku, bedene özen gösterme gibi şeyler zaten vücudumuzun asgari ihtiyaçları, sadece bunlarla tatmin olsaydık, insanlığımızdan çıkabilirdik herhalde. mental tarafınızı doyurmak için sosyal hayatınıza da bir göz atın. bunlar genel geçer şeyler tabi.

yoga ve meditasyon ikisi bir bütün halinde ilerledikçe daha sağlıklı. çeşitli dvd ler mevcut. başlangıç için linkteki cd yi önerebilirim mesela.

urun.gittigidiyor.com

daha iyi kaynaklar genelde yabancı dilde.
deneyim kısmına gelince benim uyku ve sürekli yorgunluk ile ilgili sorunlarım vardı. tabi ki onların da başka kaynakları. yaklaşık 2 yıldır düzenli olarak yoga ve meditasyon yapıyorum ve şu anda, ki bunun bedenini ve enerjiyi doğru kullanmakla ilgili olduğunu düşünüyorum- daha sakin ve dingin bir insan olduğum söylenebilir. umarım sen de istediğini bulursun.

Laurindo Almeida / Misirlou fizy.com

(bkz: beyond the sea)
(bkz: august rush)

High Fidelity (müzik dükkanı, amatör grup)
Ray (Ray Charles'ın hayat hikayesi)
I'm Not There (Bob Dylan'ın hayatı)
La môme (Edith Piaf'ın hayatı)
Vier Minuten (mahkum piyanist bir kızın hikayesi-bağımsız bir yapım bulmakta zorlanabilirsin)

american pop

(bkz: i'm not there) - bob dylan
(bkz: control) - ian curtis

(bkz: once)
teması müzik değil ama yoğun derecede müzikle ilişkili bir film. filmi yapanlar müzisyen zaten. ana kadarkterlerden biri de profesyonel olmak isteyen bir sokak çalgıcısı.

(bkz: once)
(bkz: walk the line)
(bkz: rockstar)

La Mome
August Rush
Les Choristes
And Now Ladies and Gentlemen

Bunların dördünü de şiddetle tavsiye ederim. Sonuncusunun konusu belki tamamen müzik değil ama büyük oranda müziği de içeriyor ve filmin soundtracki muhteşem. Diğerleri de muhteşem :)

(bkz: across the universe), (bkz: almost famous)

kotu bir film oldugunu dusunsem de; Nick and Norah's Infinite Playlist

crazy heart
eskilerden almost famous

bir de populer olarak yine hustle & flow (rap tarzi da olsun arada dedim)

The Doors (Oliver Stone filmi,konusu ismindende anlaşılcağı üzere Jim Morrison ve grubu)

24 hour party people (Madchester döneminde geçiyor.joy division,happy mondays,hacienda vb vb)

Velvet Goldmine (Glam zamanları vb.bol bol david bowie var)

Sid and Nancy (Sid Vicious ile sevgilisi Nancy'nin hayatı)

Get Rich or Die Tryin'(50 cent'in hayatı)

Notorious (notorious b.i.g'in hayatı)

8 mile (eminemin filmi)

The soloist (şizofrenik bir sokak müzisyeninin hikayesi)

(bkz: school of rock)

www.imdb.com

the boat that rocked