Birkaç yıl oldu ama Puffin kullanıyordum. İşler değişmediyse halen işe yarar olmalı.

"Kurulumu kolay" kısmını hatırlamıyorum. APK alıp mı yüklemiştim yoksa markette var mıydı ona emin değilim.

firefox?

Markette firefox'un android tv için olanı var. tv browser'ları arasında en düzgünlerinden biri.

firefox bulamadım. puffin de ücretli sanırım. işe yarar bir tarayıcı yoksa mi boxın pek anlamı da kalmıyor.

m.apkpure.com

apk'sini kurmayi dene istersen. ublock origin eklentisini de oneririm reklamlari engellemesi icin. diger reklam engelleyicilere gore daha hafif

apk sını nereden buluyor ve nasıl kuruyoruz acaba. bu konuda bilgim yok.

linkteki dosyayi indirip flash bellege at. flash bellegi mi box'a tak. daha sonra mi box'ta dosya yoneticisinden bu dosyayi ac kursun.

ya da mi box'ta su an bir tarayici varsa link adresini tarayicidan gir dosyayi indir acip kur.

windows'taki .exe dosyasi gibi dusunebilirsin.

android dünyasını hiç bilmediğim için sormam gerek: bu apk'yı bir şekilde mibox a atıyoruz ama öncesinde firefox appi de ayrıca kurulmuş olmalı diye anlıyorum öyle mi? eğer öyleyse ben mibox üzerinden google store da firefox uygulamasını bulamadım.

magazadan kurmaya gerek yok ekstradan, apk kurdugunuz zaman. ama magazada olmamasi dusundurdu belki cihazla cok uyumlu degildir.

magazada hangi tarayicilar var. edge, chrome, opera, brave falan var mi bunlarin temeli ayni isinizi gorur bunlar da

firefox yok ama farklı isimlerde tarayıcılar var. jio diye bir tarayıcı kurdum herhangi bir ek programsız çalışıyor şimdilik.

Firefox var aslında aptoide diye bir ek market var google play'in yanı sıra orada var güzel firefox ücretsiz.

Şöyle kurulumu da Google Play'den File Commander uygulamasını indirin. Dosya yöneticisi bununla indirdiğiniz apk'yı usb ile kurabilirsiniz. Hatta ftp de destekliyor size bir link veriyor telefon ya da bilgisayar browser'ından o linke gidince dosya transferi yaptırıyor telefona apk'yı indirip bu özellik ile atabilirsiniz bilgisayar falan uğraşmadan hiç.

en.aptoide.com apk'sı da burada en tepede qr kod ya da link ile indirebilirsiniz telefonunuza.

Alkolün aşıya olumsuz etki ettiğine dair bir bulgu yok. Alkol almayın önerisi olası yan etkilerin aşı kaynaklı mı, aşı + alkol kaynaklı mı olduğunun tespiti zor olduğu için yapılıyor.

www.cnnturk.com böyle bir haber çıkmıştı. Alkolün aşının etkisini azalttığına dair.

Ben ilk aşının gecesi çılgınlar gibi içtim. Ertesi gün aşırı başım ağrıdı ama bol su ile akşamına geçti. Aşının da yan etkisi bu, aşıdan dolayı da olabilir. Çok abartmadan arkadaşınıza eşlik etmek için 1-2 kadeh içkiyi yavaş ve su da içerek tüketirseniz sorun olmaz bence.

Aşı sonrası sünger gibi içen bir sürü insan gördüm, hiçbirine bir şey olmadı. Aşının etkisini azalttığına dair şeyler söyleniyor ama onu bilemiyorum.

alkol kullanmayın uyarısının sebebi yan etki değil, aşının antikor oluşturmasını nispeten azaltması.

Bol su iç
Devam

Baya odun kömür yakan bir sobadan mı bahsediyorsunuz? Olmaz o bence. O apartmanda soba bağlayabileceğiniz bir baca yoktur, eğreti çözümlerle de karbonmonoksit zehirlenmesi riski yükselir.

Çalışma masasının altına şu tobleron biçimli ayak ısıtıcılarından alın, risksiz olsun.

Edit: eğreti çözüm = odadaki balkon camını kestirip dışarı boru uzatmak

odadaki balkon camını kestirip dışarı boru uzatsak olmaz mı acaba?

geri tepme riski yüksek. sağdan soldan laf edenler olabilir

Benim de hayalim ama maalesef olamayacağını düşünüp hayıflanıyorum. Baca olsa bile mahalle baskısının ağır basacağını düşünüyorum. Keşke youtuberlerden falan böyle bir akım başlasa belki o zaman yeni binalarda baca sistemi yapılır, tercihen nostaljik sobalar kullanılabilir.
Soruya cevap olmadı pek ama hayalimdi yazmak istedim

@vasatov
üstte kimse yok mu? bacanın dumanı üsttekileri rahatsız eder.

balkon camını kestirirsen alt, üst kattaki, sağdaki soldaki herkes küfür eder, ilk fırsatta da şikayet ederler. binanın dışı da, üst balkonlar da kapkara olur. imkansız böyle bir şey, elektrikli ısıtıcı falan al derim.

www.koctas.com.tr
Bakın böyle şeyler varmış, odun yok duman yok, dekoratif falan.

Kaçıncı kat? En üst kattayız şömine var bizde cayır cayır yakıyoruz kimse bir şey demiyor ama alt kattakiler yakamıyormuş.

apps.apple.com böylede mi gelmiyor

pc'de görüyorum ama telefonda görünmüyor.

Ben artık siri’ye soruyorum shazam’ı kullanmıyorum, tavsiye ederim.

siri'de nasıl gelişiyor olaylar?

hey siri what's this song? diyorsun buluyor ama Shazam daha iyi

sanirim baska apple kimligi ile indirdiniz Shazam'i ve su anki Apple kimliginiz Shazam'in olmadigi bir ulkeye ayarli.

daha once indirdiginiz uygulamalari gorebileceginiz bir yer de var bu arada ayarlar, isminiz>iTunes Appstore> apple kimligini goster> satinalma gecmisi

teşekkürler. kimlik değişmedi. ama satın alınanlar özelliğini unutmuşum. bakınca buldum.

:D Çok iyiymiş. Vaktiniz varsa YouTube'dan eğitim videolarını hızlıca bi izleyin. En azından kafanızda bir anlatım hikayesi oluşturursunuz.

Aynen bu şekilde onlara durumu izah et. Birkaç photoshop bilen üstad ile konuştuğunu ve ders vermek için biraz beklemen gerektiğini söylediklerini falan ilet. Öyle birkaç günde YouTube'dan olmaz o iş, söyleyeyim.

@bir kediyim, ben de açıkçası gelecek olan kitlenin biraz bilmiyor olmasına güveniyorum ama öyle mi diyosun?

asdgdds lütfen bunu silmeyin, ilerde açıp açıp bakarım.

soruna gelecek olursak ne kadar zamanınız var?

sfdgfss

@naru, yaklaşık 1.5 ay.

saygın bir üniversite, vasatın üzerinde soru sorabilecek öğrenciler anlamına gelir.
riske girmeye gerek yok.doğruyu söyleyebilirsin.samimiyet ve dürüstlük durumu rahatlatır.bize anlattığın gibi istekli olduğunu da eklersen belki diğer konu için çağırırlar.

@vasatov, kitle avrupa'nın her yerinden ve çok bilgileri yok sanırım.(ya da umarım mı diyim daha dogru :D )

boş zamanınız varsa 1.5 ay gayet iyi derecede öğrenilebilecek bir süre. bence bunu kişisel bir challenge gibi düşünün ve ayrıca 1 buçuk ayda öğrenip gidip bir de rusya'da eğitim verirseniz kolunuza altın bir bilezik daha takmış olursunuz. o yüzden bence saygın bir üniversiteye kuzenim yazmış demektense öğrenmeyi deneyin.

sevgilerle.

@naru, geliştirmek için bugünden başladım ama ne bileyim, daha yeni geliştireceğim konuyu farklı bir yerde farklı insanlara anlatmak biraz riskli geliyor. ama dediğin doğru getirileri büyük olabilir, ugrasayım da diyorum aslında.

önce proglama dersi veriyosun. sonra sıra fotoşop dersine geldiğinde 1 litre votkayla komaya giriyosun. hastane mastane derken arada kaynar.

ya da ispanyola pasla sen fotoşopu.

@zirrealist, ahaha okurken avrupa yakasını izler gibiydim hocam :)

Yeterli süre photoshop ile yatıp kalkarsan halledersin bilen birisini bul

Git, orada kursun hemen öncesi rahatsızlanmış (zehirlenme, bayılma, tansiyon) vb numarası yap.
Günler kendine kalır böylece, hem de özrün olur.

@arigold, 1 hafta sürecek. her gün mü öleyim :(

photoshop'u 6-7 senedir ağır aktif şekilde kullanıyorum yaptığım iş gereği. konuyla ilgili bir konferans vs. denk gelse giderim. yine denk gelir çözemediğim abuk bir ayrıntıyı sorarım. mümkün. bence biliyorum dediğiniz konuları da çalışıp gidin.

Ahahahaxh supermis ya,simdi ben buraya niye ciktim, neden ciktim? Asffsadd

1.5 ay calismayla bir gunu idare edersin gibi sanki ama bi hafta diyorsun, her gün stres.yorar insani.kedisinin kumuna iseyen adamin duyurusundan sonra favorim asffasddagda

Ahahaha :) dönüşte neler yaşandığına dair anılarını dinlemek için burada sabırsızlıkla bekliyor olacağız.

Okumadım ama goodreads yorumları epey olumlu. www.goodreads.com
Yalnız John Berger akademik bir dille yazar, hikaye gibi akan bir biyografi çıkmayabilir.

Kiatplığımda var. En az 2-3 kez okudum. Annenizin Picasso'ya özel olarak ilgisi varsa daha iyi olur. Picasso ve resimleri, dönemleri hakkında bir şeyler biliyor olmak da kitabı daha anlamlı kılabilir.Picasso hep övülegelmiş bir ressamken Berger biraz tersinden bakmayı deniyor. Zaman zaman da "büyüksün" deyip hakkını teslim ediyor. Sonuçta okunur mu okunur. Ufuk açıcı bir kitap. Berger'in dili de akıcıdır zaten.

27" de çok daha rahat çalışırsın. Ama performans olarak iMac ile aynı Pro alman da mümkün. Ha benim şahsi önerim 13" Macbook Pro + 27" Thunderbolt Display. Evde bu şekilde çalışıyorum, çok memnunum.

Thunderbolt Display piyasada artık yok sanırım. Bu durumda yine başa döndük.

aynı işler üzerine çalışıyorum. macbook pro da imac de var. tartışmasız ve açık ara 27" imac retina.

google scholar, okul kütüphanelerinin sitesi, sciencedirect, ebsco vs bu yerlerde arat. eğer öğrenci değilsen para ile üye olmanı isteyecek. sci-hub.io dan bafile

Turkey - www.ulakbim.gov.tr
Turkey - tez.yok.gov.tr
Austria - media.obvsg.at
Australia - adt.caul.edu.au
Europe - www.dart-europe.eu
France - www.sudoc.abes.fr
France - www.theses.fr
Germany - www.dnb.de
Spain - www.educacion.gob.es
Switzerland - www.nb.admin.ch
Taiwan - ndltd.ncl.edu.tw
The Netherlands - www.narcis.nl
The UK - ethos.bl.uk
The US - www.proquest.com

ek olarak:proquest'e nasıl üye olunuyor? üyelik olmadan göremiyorsunuz tezleri.

ilaçsız tavsiyeler geleydi iyiydi.

kendini çalışman konusunda ikna etmek. gerçekten buna neden ihtiyacın olduğunu açıklamak ve konudan her dağılışında kendini uyarıp konuya dönmek.(bunu her saniye yapmalısın bilinçli olarak) sürpriz! kendi iradenizi yaratıp insanların ilaçlarla yarattığı seviyede bir konsantrasyon seviyeniz oldu.

Devamlılık, disiplin ve düzenli çalışmak konsantrasyonu artırır diye düşünüyorum. Disiplin ve düzenli çalışma için de biyerde "zinciri kırmama kuralı" diye bişey okumuştum. Yaptığın iş neyse, o iş için her gün yeni 1 halka eklemelisin. burda önemli olan her gün yeni bir halka eklenmiş olması değil yalnız, bu zincirin kırılmaması.

geç yanıt: 3 ay kullandım bazen kalp çarpıntısı yapıyor herhangi depresiflik ve bağımlılık gibi bir etki görmedim. tabii kişiden kişiye değişir.

tekerlerden biri çamurluğa falan sürtüyor olmasın?

en cok problem genelde egzoz'dan dolayı cıkar. eksoz gevsemıs olabilir. egsoz'a baktır.

ikinci olarak el freni ayarında problem olabilir.

şanzuman ve diferansiyelden de olabilir

Debriyajim sertlesti ve vites bazen zor geçiyor bu arada baskı balatayı değiştirmek lazım demişti usta

Fren balatalarından geliyor olabilir

Balataları yeni taktirdim ikiyüzlü kilometre bile olmamıştır

Yeni veya eski olması fark etmiyor çünkü benimkiler de yeni ve aynı tarif ettiğin ses frenlerden geliyor, frene basınca ve direksiyonu çevirince geçiyor.

çamurluk içinde "davlumbaz" denilen plastik türevi bi parça var.o bazen kalkıp sürtünme yapabiliyor.benim arabada olmuştu.ustaların ilk bakacağı yerlerden biri ama bazen gözden kaçabiliyor.

bende karter korumasının bir civatası kopmuştu ve gaza basınca artan titreşim yüzünden sürtme sesi gibi bir ses geliyordu . Kontrol ettirmeni öneririm.

evet yanlış olur. thank you very much de :)

demiş (yazmış) bulunduk çok mu kötü oldu bu ?

very daha çok sıfatları güçlendirmek için kullanılır, dolayısıyla very thank you türkçede "çok teşekkürler" gibi görünse de ingilizcenin mantığını göz önünde bulundurduğun zaman faciaya neden olur.

thank you very much veya many thanks diyebilirsin. many thanks'in kullanımından emin değildim aslında ama tureng'de çevirisi var. orada çevirisi olan şeye güveniyorum ben genelde. many thanks en azından absürt görünmez yani sanırım. very thank you gramer ve mantık açısından biraz abuk oluyor :)

***

yazmışsın editi: oops. hoş olmamış. ama dünyanın sonu değil. kime yazdığına da bağlı. belki "ay şeker şey, şapşik" deyip güler geçer :p

bi de aklımda "thanks a lot" kalmış bari onu mu diyeydik ?

anlamıştır o ya kötü oldu gibi düşünme :) çok ederim teşekkür demiş gibi bişi oldun. tam olarak öyle de değil ama devrik cümle gibi diyelim

"very thank you" olmaz ama "thanks a lot" olur. olması lazım.

Many thanks

Daha doğru olur

thanks a lot tam olarak çok teşekkürler demek oluyor. yani onu deseydiniz olurdu gayet.

karışmasının sebebi türkçe'deki "çok" sözcüğünün hemen hemen her şey ile kullanılabiliyor olması. cümleleri, sıfatları, yüklemleri, isimleri... her şeyi niteleyebiliyor. ama ingilizce'de çokluk belirten sözcükler birkaç ayrı şekilde ayrı sözcük türleri ile birlikte kullanılıyor.

örneğin;
very money derseniz yanlış olur, much money ya da a lot of money derseniz doğru olur.
bazı kurallar vardır, sokakta konuşan insanların çoğu uymaz, sadece yazı dilinde kullanılan kurallardır. ama bazı kurallar vardır ki (bu çoğul yapan sözcükler mesela) bunları yanlış kullandığınız an komik olur. sadece ana dili ingilizce olana değil, diğerlerine de komik gelir. yani mesela çok iyi olmasa bile iyi seviyede ingilizce bilen bir türke very thank you derseniz "hahah abicim o ne ya, öyle denmez o" diyebilir.

he siz demişsiniz. ne olur bu durumda? karşı taraf pek ingilizce bilmediğinizi düşünür. fakat yine de çok teşekkür etmek istediğinizi anlar. bu dünyanın sonu değil. herkes iyi ingilizce bilmek zorunda da değil. dert etmeyin bir dahakine doğrusunu söylersiniz :)

Şu geldi aklıma;

(bkz: not important)

Belli ki, thank you yetmemis, basina birseyler getirip, "ama gercekten cok tesekkur ederim, allah sizden razi olsun" noktasinda bir tesekkur sunmak istiyorsaniz, Bir de sunu deneyin bir dahaki sefere;

Thank you very much indeed.

Basina "very" koyup, icten tesekkurunuzu komik hale getireceginize, sonuna bir "indeed" koyarak, elit hale getirin.

sadece bi tavsiye:)

manzarali degil ama mezeleri yemekleri guzel. ortami kucuk, sakin. besiktas sidika.

kız kulesi . klasik ama güzel , yemekler fena değil .

iki kişi 170 falan tutuyor galiba (hoş ben ödemedim ama öyle tutacak diye hesapladım)

360

(bkz: trio pizzeria)

mobil.mekanist.net

Farketmez aracın bakımları yapildiysa önemli değil kaç ayda yaptığı

2010 model arabam 33 binde ki sürekli gezerim, 9 ayda 40 bin yapmış olması biraz çok gibi sanki şirket arabası falan olmasın?

Ben olsam bu saaatten sonra chevrolet araç almam.

bir ayda 10bin yaptık daha bu sene. yatsın diye üretilmiyor bu arabalar sonuçta. bakımları yapıldıysa ciddi kazası falan yoksa alınır tabi. kmsini kullan ucuza al hatta biraz daha.

tersi olursa kuşkulan bence. meselâ; 2010 model araba buldun ve 8.000 km'de. orda bi dur düşün. tamirciye, ekspertize vs. gidilir, bakılır.
sonuç: alınır.

Km önemli değil de Chevrolet ALMA !!

ben almazdım. 9 ayda 38 bin nedir ya?

ortalama bi aile arabası senede 10-15 bin km kullanılır. bu araba filo arabası falandır onu da kullanan parasını ödemediği için de muhtemelen anasını ağlatmıştır.

çünkü çoğu insan böyle bir hastalığı taşıdığının farkında bile değil. sadece aidsten ibaret değil. hpv si var frengisi var. varoğlu var.

bence abartılmıyor, hatta az bile dikkate alınıyor. çevremde gördüğüm kadarıyla 3 erkekten 2si hala prezervatifi sadece çocuk olmasın diye kullandığı sanırısında, ya ben sevmiyorum ne gerek var dışarı boşalıyorum/daha yeni adet olmuş kız/ya norlevo alır sabaha/plastik çok şey falan kafasında. ki bunlar tek eşli olmayan erkekler.
1 erkek 1 sene içinde 4 tane ayrı kızla sevişti diyelim, erkek taşıyıcı ama farkında deil. bu 4 kız da adamla seviştikten sonraki 1 yıl içinde 4 ayrı yeni partnerle sevişsin. 16 tane yeni taşıyıcı. yani 1 erkek artı 4 tane bulaştırdığı artı 16 tane onların bulaştırdığı etti. 1 sene içinde. bu 16 erkek de yine bir sene içinde 4 er yeni partnerle birlikte olsun, 64 tane daha taşıyıcı eder. yani çok çılgın aşırı bir cinsel hayatı olmasa bile, bekar bir insanın yılda 4 kez yeni insanla ilişkiye girdiğini varsaysak ve tek bir hastalık tipi olsa bile korunulmadığında bu kadar kolay yaygınlaşır.
matematikte ufak sorunlar olabilir:D ama durum bu. bir de pipisi kan kusmaya/ kukusu balık kokmaya başlamadan doktora gitmeyen insanlar bunlar, yani.


edit: işin üreme amaçlı çiftleşme kısmını da devlet bir nevi kontrol altına almış, evlenirken muayeneden geçiyorsun mesela. sonrasında tek eşli olduğun varsayılıyor.

Az bile dikkate alınıyor. Prezervatifin dahi korumadığı hastalıklar var. Hayatınızın tamamında taşıyacağınız ve hayat kalitesini sıfırlayan hastalıklar. Geçen adam ekşide yazdı ama, yazdığına bin pişman etti bizim ekşideki bazı cahiller tayfası mensupları.

abd'de oranlar hakikaten çok yüksek, %50 civarinda yakalanma oranı mesela.

nasıl üreyecek dersen, güvenilir bir partner ve uzun süreli, güvene dayalı ilişki. partner de zaten seçiçi olduğu sürece, muayenelerini günü gününe yaptırdığı sürece bunlardan uzak duracaktır.

türkiye'de de inanılmaz bir hızla yükseldiğinden şüphe yok, otobüsler kalkıyor seks turizmi için, üniversite okumuş aklı başında adam bile "offf rusya'ya gittim verdim parasını şunu bunu yaptım" diyiveriyor.

bana sorarsan, en mantıklısı korunmanın da ötesinde riskli ilişkilerden her türlü uzak durmak. paralı, tek gecelik...riski almazdım.

türkiye'de az bile önemseniyor.

almanya'daki üniversitelerin bazılarında okulun açılış günü gönüllü çalışanlar öğrencileri zührevi hastalıklarla ilgili bilgilendirip kondom falan dağıtıyor.

hayir, daha cok abartilmasi lazim. herkes kafasi kesilmis tavuk gibi bi o yana bi bu yana suursuzca kosusturuyor.
yapilmasi gereken asilari, tedbirleri, vs.leri "benim kizim oyle sey yapmaz" mantigiyla yaptirmayan bile degil, bilmeyen bir ulkeyiz.
erkekler birbirlerine seks konusunda hava atmaya calisarak cinsellik ogreniyor bu ulkede. daha once bunlari bir tartisalim. koklu bir sorun var. aileler cok bilincsiz ve muhafazakar. sanirim turkiye'nin en cahil oldugu konulardan biri cinsellik ve STDler. hic saglikli degil.

ed. isin en komik yani bu aileleri bilincsiz insanlar simdi buyuduler falan fuckbuddym var diyorlar. gulsem mi aglasam mi karar veremiyorum artik. her konuda oldugu gibi temelsiz ve birden gelismenin sorunlari. ne diyeyim, mutluluklar.

o zaman sevişmeyecek miyiz aga? sevişemiyorum diye boşuna üzmeyeyim kendimi o zaman?

Kondom ile seviş.herkesle de sevişme.

Divit hiv aniden öldürmüyor.ayrıca tedavisi yapılırsa uzun yıllar yaşayanlar biliyorum.lütfen bu konuda bilinçlenin okuyum araştırın.

Hiv yaygın. Test yaptırmazsan görmüyorsun zaten 5-10 sene sonra nalları dikiyorsun. Ayrıca hiv zaten en son korkacağın şey olsun.

ülkemizde çoğu erkek ve kadın bu hastalıklardan mustarip bence. ama ya utancından(!) doktora gitmiyor ya da kendisi bile bilmiyor hasta olduğunu veya kabul etmiyor.o yüzden de biraz işin ciddiyetinden bahsedilince herkese "abartılıyormuş gibi" geliyor. baldur, şöyle bir ortaçağ ve yeniçağ'a hatta geçen yüzyılın başlarına fransa'ya, ister google, ister kitaplar aracılığı ile yolculuk yapın, bakın bakalım avrupa'da cinsel yolla bulaşan hastalıklar nelere yol açmış.bugün biz de ülkemizde enfes bir ortaçağ yaşadığımıza göre varın düşünün gerisini. sonuç olarak yanlış anlaşılmasın: sevişmeyin demiyorum hobi olarak yine sevişin ama az biraz dikkat lütfen.

ürkünç

durumu yeterince ciddiye alıyor musun? yani, bence baya korkutucu bir şey ama gel gör ki 3 duyuru altta masters of sex izlemeyi düşündüğünü görüyoruz.

ben olsam o telefonun çalmasını tırnaklarımı yiyerek beklerdim tüm gün.

bir de telefonu açtığımızda hiç ses gelmiyor ?

evde yalnız değilim o yüzden çok fazla korkmuyorum

nasıl yönlendiriyoruz ?

uyandırma servisi falan olabilir belki iptal edin kurmadıysanız da.

telsiz telefonun alarmı var. o olabilir.

nezle ve grip ayri seyler degil mi yahu. grip, mikrobik olan. o yuzden salgin olur, asisi yapilir her sene falan.

nezle ise bizim kendi esekligimizden oldugumuz hastalik, terleyip de soguk yersen, sacik islak sokaga cikarsan, vs vs

İlk olarak kış olduğunda insanlar içeride olmaya ve havalandırmayı daha az yapmaya meyilli, o yüzden soğuk günlerde kapalı alanlarda mikrop daha fazla oluyor evlerde, alışveriş merkezlerinde, otobüslerde, vb.

Ayrıca üşüdüğünde burun içi daha çok kurur ve donar, sonrasında burunda koruma görevi yapan mukus kuruduğu için pek iyi çalışmaz, burnu dışarıdan gelen mikroplara karşı daha az korur.

Asıl önemlisi de üşüyünce damarlar büzüşür. Bu nedenle de akyuvar geçişi yavaşlar. Akyuvarlar da bağışıklık sistemini oluşturan T ve B hücrelerini sağladığından ilgili yere sıkışık damardaki hücreler daha geç gider. Bağışıklık ile ilgili hücreler olaya zamanında müdahale edemez damar trafiğinden. Ek olarak bizim hücrelerimiz de soğukta parçalanmaya daha fazla meyleder, hücre kendini koruyamaz.

Daha da fenası soğuk havalarda virüslerin kılıfları sertleşir, zırh görevini daha iyi görür. Bu nedenle parçalanması, yok edilmesi zorlaşır. Yüksek sıcaklıkta ise daha bir jel gibi olur. O nedenle daha kolay yok edilir. Nezle ve grip virütik, soğuk algınlığı bakteriyeldir. Havada virüs yoksa, insan ne kadar uğraşırsa uğraşsın nezle veya grip olamaz.

En büyük sebebi kışın insanların daha çok bir yerlere doluşuyor olması.

üşütme müşütme biraz şans işi aga. bünye meselesi. 2006 yılından beri hasta olmadım. o zaman da çok yoğundum ve yatılı lisede okuyordum ve biraz dinlenmek sadece bir gün yatabilmek için, hasta olmak için körfezde şubat ayında üzerimdeki tişörtü çıkarıp çıplak dev kayaya yatmıştım ama bademciklerim şişmişti sadece iki gün. bu da benim böyle bir liseliliğimdir.

@sanal hayvan hahaha :)

yeni duştan çıkmışken balkona çorapsız çıkıp elinde bir bardak buzlu suyla 1 saat kadar takılırsan olabilirsin ^^

şöyle sağlam hasta olayım, bademcikler de şişsin, gözümden yaşlar da gelsin, burnumu yerlerden toplayayım, ciğerlerden 5+1 ses gelsin istiyosan giy bi ıslak eşofman takımı önden arkadan kapı pencere aç cereyanın ortasına otur. en fazla bi saat içinde başlar olaylar olaylar...

İspanyol merdivenlerinin tam karşısında olan caddeye baktınız mı?
Birde metrodan vatikana giderken olan caddeye bakın derim.

ispanyol merdivenlerinin tam karşısında var bi yerler evet. ama biraz daha aşağıda yani uzayıp giden caddede franco ferre'ler falan var, fiyatlar çok uçuk. via del corso üzerinde sağlı sollu mağazalar var diye hatırlıyorum. bir de pantheon'u karşında aldığında sağ tarafta olacak bi kaç mağaza. ayrıca trevinin alt caddesinde bir alışveriş merkezi vardı. oraya bakabilirsin.

metro ile E.U.R semtine git. romanın güneyinde, bizim e-5 kenarına benzeyen bir yer ama daha düzgünü bi semt. orada eur fermi ya da eur.. valla 2 eur durağı vardı zaten ara bul işte. euroma diye bi alışveriş merkezi var. oraya gidebilirsin. pull n bear falan her halt var. ama fiyatlar burdan çok farklı değil ben neredeyse tam 1 sene önce gitmiştim indirimler yeni sona ermişti şubat başında. öyle çok indirim bekleme ama şehir içi mağazalardan iyidir tabii.

bir kere üniversiten hangisi ise ve o üniversitenin hangi enstitüsünün öğrencisi isen, onların tez yazım kılavuzları vardır. orada kesin gösterilmiştir.
yine de sana önerim şu: alıntı yaptığın sayfanın linkini kopyala ve dipnota yapıştır. eğer yazarı veya belge ismi var ise onları başına ekle. en sona da parantez içinde erişim tarihi: 33.33.3333 şeklinde tarihi gir. olay bu.
ancaaak bazı linkler çok uzun olabiliyor. bu durumlardan ben bazen sadece web sayfasının adını giriyorum (isim vs tarih aynı kalmak şartıyla). ama esas olan okuyucuyu direkt alıntıya ulaştırabilmendir.
bu arada bir fikir vermesi açısından şu anımı anlatmak isterim. ilk yazdığım makalelerden birisini baltık ülkelerinden birinin indeksli dergisine göndermiştik. makalenin dayandığı ana teoriden bir tanımını acemiliğimden/cahillikten web alıntısı olarak vermiştim. hakemin birisi aynen şunu yazmış: "makalenin temelindeki kavramı webten açıklamak uygun değil. hem nerden bilelim yazar bu web sitesini kendisi yapmış ve uydurduğu tanımı webten referansla kullanmış olabilir. buyur burdan yak. e tabi makale ret almıştı. ama çok şey öğrenmiştim o retten. kolay gelsin
örn:
hasan basan. geriye dönüş. www.aksekili.com/oduller/felanfilan/xy.pdf (erişim tarihi: 01.01.01)
veya:
hasan basan.geriye dönüş. www.aksekili.com (erişim tarihi:)

tiny url falan tarzı bi şeye soksanız sitenin linkini sonra paylaşsanız. ama tiny url ne kadar uzun ömürlü bilmiyorum sadece aklıma geldi önereyim dedim.

hadi makaleler için durum daha kolay. site adı, makale adı, yazar adı falan daha ciddi görünüyor. ama iki cümlelik önemli bir tanıma rastlamışım, ne yazanı belli, ne başlık var, ne de bu bir makale.
örn: "ışık, hedelerin hede olmasıyla hedeleşir ve bu sebepten hede olur" diye bir cümle. sitenin adı da "hayvanınevlâdı" ben şimdi bunu dipnota koysam prof. gözlük üstünden bi bakıp ince ayar verir bana gibi geliyo. asıl bunu nası kotarıcaz ?

açıkçası ben olsam o alıntıları teker teker çıkarır ve hiç risk almam bu konuda ki kendim de tez yazıyorum bu ara, aynen dediğim şeyi uyguluyorum.

zaten internette buldugunuz her seyi de teze yazmamaniniz gerekiyor. normalde wikipedia tarzi sitelere bile hos gozle bakilmaz, cunku akademik degildir. dolayisiyla hayvanin evladi gibi bi sitede ne kadar akademik bi bilgi oldugu cok daha supheli.

yok ben illa bu bilgiyi kullanicam diyorsaniz,
fempusay +1

eger yazar adi makale adi vs gibi bi bilgi yoksa, sadece sayfanin linki ve erisim tarihi yeterlidir.

@halanne ben de senin gibi düşünürdüm bu örnek karşısında. tabii ki bu "hayvanın evladı" ismini örnek olsun diye ben uydurdum ama buna çok benzer isimde bi kaç site var ve ciddi akademik bilgiler içeriyor. siteyi hazırlayan arkadaş biraz değişik belli ki.
@devilred olmazsa çıkarıcam ben de dediğin gibi. başka çarem kalmıyor galiba.

belirli bazı siteler dışında (üniversite ya da konuyla ilgili çalışma yapan kurumların siteleri (onların uzantıları da ya edu olur ya da devlet kurumu olup olmadığına bağlı olarak gov ya da org) dışındaki sitelerden kaynak kullanmamak en iyisi bir istisna olarak bu sitelerde herhangi bir dergide-kitapta yayınlamış makale görürsen onu kullanabilirsin. öyle bir makalenin de bir künyesi vardır zaten. eğer o künye yoksa boşver kendini riske atma.

sitenin adindan ziyade ne kadar bilimsel oldugu onemli. eger kullandigin bilgi onemliyse, dogruysa, mantikliysa site adi onemli degil tabi ki.

eger cok garip olcaka, hocalar anlamayacak diyorsan dipnotta 3-5 cumle ile siteyi tanitici bilgi koy.

Illa internetten yararlanacağım diyorsanız evronos gazi'nin PDF hakkında dediklerine uyun. başka türlü hiç interneti karıştırmayın işin içine

Sitede iletisim bilgileri vardir. Oraya mesaj at ve icerik icin kaynak talebinde bulun. Eger o arkadastan olumlu bir geri donus alamazsan bulasma derim bende,diger arkadaslar gibi.cogu zaman hos karsilanmaz,icerik ne kadar degerli olursa olsun degmez o riske. Olmadi o sitedeki bilgileri googleda ara, belki google seni gercek bir kaynaga yonlendirebilir.

gothic karakterlerle sırta, "hayatı desbih yabmışım çekiyormuşum" yazılabilir mesela

cekiyorum desek hem daha delihanli olur hemde "musum" sirttan koltuk arasina girmemis olur..

bakıp bakıp motive olmak niyetindeysen sadece '' ya sabır ''yazdırtabilirsin

fil

edit: ben soruyu yanlis mi anladim acaba? herkes sacmasapan seyler onermis.

bileğe tesbih yapılabilir yada boyuna.

japonca veya çince sabır yazılabilir. çok mu klişe oldu ne?

bu da geçer ya hu. gotik 'hat' sanatı diye bir şey varsa onla yazılsın

meditasyon yapan keşiş.

esrar çeken bob marleyng

biber gazı yiyen kırmızı elbieseli kadın

bunlar hep sabır bah.

taş olur. bildiğin taş. çok mu dolaylı oldu ?

edit2: Cevap verme...

abi bana olsa kocasını bulur söylerim, çok net, şimdi yuva yıkanın yuvas... diye başlıcaklarda sen iyi niyetlisin yarın karı başka birine yazsa gelip kayacak olan adama olacak ben kocaya söylemeyi borç bilirim...

sen bulaşmıyım diyorsan engelle gitsin... iphonesa rahat adroidde de tonla uygulama var dostum..


edit: engelleme yoksa operatörüne telefon aç böyle biri var rahatsız ediyor bana mesaj yollamasını kesermisiniz de?

eski bi model bi telefon kullanıyorum. ipadde whatsapp vardı ordan engelleyip sildim ama bu defa sms atıp duruyor.

ben de aynı şekilde tersleyememe durumundan muzdarip olduğum için uzun süre musallat olmuştu biri. sen terslemedikçe bir umut besleyip sürekli dönüş yapıyorlar, azıcık da psikolojileri sıkıntıdaysa eyvah eyvah.

ya hiç cevap verme ya da direk tersle

senin 'kalbi kırılmasın' diye düşündüğün insan muhtemelen şu anki mevcut hayatının dışına çıkabilmek ve senin bu zaafından, alternatif bir hayata sızmak için ufacık bir çatlak arıyor. 'ne yapsam da bu günkü hayatımı mumla arar hale gelsem' ne yapsam da 'olaylar nası buraya geldi lan böyle' noktasında gözümü açayım, diyorsan, 'kırılmasın/darılmasın' perdesinden devam edebilirsin tabii.tavizler tavizleri getirebilir daha sonra meraklar, tutkulara karışıp seni bambaşka bir yere de sürükleyebilir. içinde bi yerde 'iyi kalpli olayım, kimseyi kırmayayım' maskesi takmış, ero-fantastik merakların da olabilir. soru sorduğuna göre, bu soruyu sana sorduran içindeki dürtüyü sorgula biraz.
özetle: pratik dünyadan konuşuyorum: arkana bile bakma. kes at ! hiç bi şekilde cevap verme. o zaten vazgeçecek. işte böyle güzelce hallet bitsin.

Sen onun kalbi kırılmasın derken, o başkasının kalbini çatır çutur kırıyor. Ben bir kadın olarak kilimanjaro'ya katılıyorum.

kadin evliliginden memnun degilse bu kocasinin da sucudur bu arada. aman tanrim adam aldatiliyor demeden once kocasindan niye umit kesmis ona bakmak lazim.

ayrica bu durumu kadinla konusman gerek. ayrilmaya niyetli degilse "ben boyle olsun istemiyorum" de. sen ona asiksan, o da sana asiksa ondan ayrilir belki? ikinci adam olmak hosuna gitmiyorsa boyle de bir cozum var.

yok ayrilsa da istemiyorum diyorsan engelle gitsin madem.

ve evlilik dedigin sey kutsal degil, tabu degil.. toplum ne kadar dayatirsa dayatsin, iki insan cocuk yapmak istiyorsa devlet benim bunu denetlemem gerek diyor ve evliligi sart kosuyor hepsi bu. bir diger yandan kadin icin bir koruma sayilir, fakat es secmek hakkinda pek olgun degil buyuk bir kisim insan, bazi evlilikler dayanilamaz noktalara geliyor.

bana yönlendir pampa. bir ömür aramaz seni.

tavukların taşlıkların önünde fotoğraf çekildiği için çok cool buldum. ayrıca güzel.

ahım şahım bir güzelliği yok; ama akıllı ve düzgün biri. tam evlenecek tip.

yüzü fena değil de abi o ne biçim bir link yahu? has avrat nedir?!!

eminim ki yaşın 20 den küçük

şu an tavuklar daha güzel duruyor.

değil.

ben bayılıyorum bu tarz tiplere. güzel.

yalnız gözlüğü biraz daha ufak olursa daha iyi.

"taşlık zarı bulunur"

güzel değil.
ama düzgün birine benziyor.

ya müdür, kızı bilmiyorum da

mekan, ankara'da askeri hastanenin karşısında bir çarşı vardı oraya benziyor

orası mı

bu resimdeki kız sensin ve kendini beğenmiyorsun, birileri tarafından kanıtlanmaya ihtiyacın var. Güzel misin evet fena değilsin.

ortalamanın üstü olduğu bariz, öyle kandırabilirsin kendini:))

ne güzel ne değil. bi de arkadan gelen portakallı abiye sor bence.o daha iyi bilir gibi.

potansiyel var. 27-29 yaşında bunu gösterir.

muğlaya selamlar

gözlükler olmamış, ama evlen bence olur bu kız.

amores perros, the fall, falan...
hangi türde, hangi yıllar arasında? "çok etkilendiğimiz" çok film var ya :/

black swan beni çarpmıştı.

- cube
- k-pax
- in time
- tenderness
- the life of david gale

Öyle tamamen etkilendiğim bir film olmadı, olacağını da sanmıyorum ancak her filmden küçük küçük sahneler ya da replikler(veya adına her ne deniyorsa) vardır her insanda.

Onun dışında yerli yapımlardan Son Ders Aşk Ve Üniversite'yi sevmiştim. Abartı anlatımının yanı sıra iyi bir hikayesi vardı.

Yabancı olarakda sanırım Matrix 2

hjarteblod,öyle bir sınırlamam yok.

Sanatorium Pod Klepsydra
The Purple Rose of Cairo

edit: arkadaşlar bu duyuruya da iki tane into the wild cevabı gelmiş. beni neden üzüyorsunuz into the wild'ı hala film önerilerinde içererek? Ben sizi üzüyor muyum?

disco pigs,buffalo 66,der siebente kontinent...

Into the wild.

Bi gün atlıcam arabaya gitcem uzaklara geberip kalcam o olcak.

mr.nobody
man come from earth

in bruges

biutful.

milyon defa yazdım, her film tavsiyesi için yazdım. biri de 'he valla güzeldi' desin de susayım artık.

into the wild, the fall, the fountain

onlarca filmden belki de yüzlerce filmden etkilenmişimdir. ama en son etkilendiğim filmi söyleyeyim ben sana; celda 211.

anlayarak izleyince insana dokunuyor.

çok etkilendiğim çok film var. aklıma gelenleri söylemek gerekirse;

*the pursuit of happyness: böyle bir yaşam mücadelesi olamaz. en etkilendiğim filmlerin başında gelir. will smith ve oğlunun (gerçek oğlu biliyorsunuz) oyunculuğu muazzam.

*jagten: ---SPOILER--- olabilir. iyi bir insan olmana rağmen iftiraya kurban gitmek. bir süre sonra haksızlığa uğradığının anlaşılması ama yıllar geçmesine rağmen kimileri tarafından bu durumun unutulmaması. çok etkilemişti.

*hachiko: şimdi izlesem ağlarım hüngür hüngür.

*changeling: beni derinden etkileyen bir diğer film. angelina ablaya saygılar.

*eyes wide shut: tam olarak sebebini bilemiyorum ama fena etkilendiğim film. kasvetli bir havası olmasından ya da o ayinler falan beni gerim gerim gerdi. bir de şu illuminati olayından sonra tekrar izledim daha bir etkilendim. stanley abinin filmin yayınlanmasından birkaç gün sonra ölmesi falan. şüphe uyandırmadı değil.

*the man from earth: tek mekanda geçen güzel filmlere örnek olarak gösterilebilir. jesus christ!

*american history x: ırkçılık üzerine yapılmış belki de en güzel filmdir. sonu itibariyle inanılmaz etkilendiğim filmler sıralamasında başı çeker net olarak.

*my sister's keeper: çok etkilendiğim bir diğer film.

*incendies: bu filmin de sonu canını acıtır insanın. derinden etkiler.

*the stoning of soraya: iyi ki iran'da yaşamıyoruz ama yavaştan o yaşama doğru kayıyoruz sanki. çok kötü..

*the pianist: schindler's list'ten daha değerlidir benim için. hatta çok değerlidir. çook etkilendiğim bir başka filmdir. adrien brody abimize saygılar.

*black: çok iyi oyunculuklar, çok iyi film. ağlatır. kesinlikle izlenmesi gereken filmlerden.

*3 idiots: şu ana kadar izlediğim en iyi hint filmi. en etkilendiğim filmlerden biridir ayrıca.

*the green mile: yazmasam olmazdı.

klasikleri geçersem, kusursuz dünya çok eski ama etkileyici. la mome. animasyonladan persepolis ve mary and max.

klasiklerden olacak fakat oldboy'u söylemeden geçemiyorum. nevrim dönmüştü izleyince...

barfi
bucket list

bu 2sini izle derim :)

brush-pen olabilir mi ? bi arat nette bak bakalım.

Evet olabilir bu tarz bişey arıyorum, nerden alınır bilginiz var mı?

1-yukarıda:
mesajlarım / yeşil zarf / oraya tıklıyoruz.

www.panelkirtasiye.com
(bkz: panel kırtasiye)

şu an sitede sorun var sanırım ama buradan temin edebilirsiniz.

denemiştim. explorer'da da hata verdi.

geçenlerde bakım sebebiyle birkaç gün servislerde sorun yaşanabilir diyordu. hangi tarih aralığındaydı tam hatırlamıyorum.

sorun 25 mi 26 mı o güne kadar diyordu. şu an girilebiliyor. girebiliyorum ben indirip gönderebilirim

aferin içmiştim iyi gelmişti, ama sana da iç demem doğru olur mu bilmiyorum. burnun tıkalıysa buğu septili öneririm, gayet güzel açıyor.

@rock n roll,

burun tıkanıklığı için vicks aldım.

vicks de iyi geliyor. mandalina, portakal ye de gücünü topla biraz.

tuzlu sıcak suya ayakları daldır, bekle.(çok sıcak olacak ama) yarım saat sonra daha iyisin.

burun tıkanıklığı için otrivine.

hastayken ben de aferin içiyorum.

bir de bol sıvı, meyve, sebze dayayıp, bolca sarmısak tüketip, iyice dinlenirsen toparlarsın.

hangi ildesiniz, arkadaşımın babası üretici.

@bir ileti paylastim sana mesaj attım.

donanımhaber'dekiler şurdan alıyor.
forum.donanimhaber.com

balparmak marka hakikidir. bence onu al. ben emin oldum.

balparmak hakiki ise taksimde çırılçıplak koşarım.

CMYK renk kodlaması değil, renk sunumudur. Taranmış resmi Photoshop gibi bir fotoğraf editörü ile açıp çıkış olarak RGB veya CMYK'yı belirleyebilirsiniz. Ancak bu işlem dijital baskı için gereklidir, kendi yazıcınızda yazdırmanız için değil...

taradığın resmi photoshop ile image>mode'u takip ederek cmyk'ya dönüştürebilirsin.

ps'da cmyk yapmayı biliyorum ama direkt cmyk tarasa bu alet olmuyo mu o ?

Taramada belirlenen renk RGB olur.