40 dakika.

Metro sonrası uzaklığı da hesaba katın bi 10 dakika yürüme sürer. Siz metroyu bir saat olarak ele alın.

Ölene kadar hiç aksatmadan haftada 2 tane kitap okusak, okumamız gereken kitapların yine de çok çok küçük bir kısmını okumuş olacağız. O nedenle az evet.

Ben de öyleyim. Daha doğrusu eskiden çok okuduğumu zannediyordum, aslında az da okumuyorum ama benden çok daha fazla okuyabilen insanlarla karşılaşınca benimki bi şey değilmiş demeye başladım. Lakin bir süredir elime kitap alamıyorum bir takım ruhsal sıkıntılardan dolayı.

2012 yılında katıldım, o zamandan bu yana 200 kadar kitap okudum, daha önce okuduklarımdan bazılarını yazdım, 270 filan oluyor. Ders için okuduklarımı, akademik kitapları yazmadım, çocukken okuduğum Jules Verne, Mark Twain ve benzeri klasikleri eklemedim(ekleyeyim).
Gerçek acı, okuyorsunuz ama az okuyorsunuz. Haftada en az bir kitap fena olmazdı.

birebir aynı şeyi yaşadım goodreads'e ilk üye olduğumda. sonra da kendimi kamçılayarak düzgün ve düzenli bir okur olmayı başardım -arada bazı aksamalar olsa da. o sitenin en müthiş özelliği bu zaten. zararın da neresinden dönülse kârdır.

tisho iyidir.

Girersin, ayni sekilde girdim ben. Okula kaydini yaptirinca da gidip tecil ettiriyorsun tertemiz.

bakaya kaldıktan sonra cezanı ödeyip diğer celp dönemine kadar tecil ettirebilirsin.

forint alsın da gitsin. euro pek geçmiyor memlekette. çevirirken de çok kazıklıyor puştlar.

euro gecmiyor, forint kullanacak. ama döviz bürolarinda degil bankalarda bozdursun. gecen hafta döviz bürosu 245 forintden bozarken, bankadan 302 ye bozdurduk euroyu. otp iyi bankadir. her yerde var.

türkiye'de forint bulması zor. ama neyse ki gerek yok. yapı kredi bankasından normal bir hesap açtırıp türk lirasını oraya yatırsın, gidince de unicredit bankalarından komisyonsuz forint çeksin. en garanti yol budur.

hiçbiri bi the office olamaz ama it's always sunny in philadelphia ve spaced aynı kalitede diziler

it's always sunny in philadelphia
curb your enthusiasm

scrubs absürd komedi olarak belki. ama michael scott'lu the office zamanları bir başkaydı.

klovn var. gerci curb your enthusiasm cakmasi da, cok daha kör göte parmak :) feci komik.

Bence onunla asik atabilecek bi Scrubs var. Community de cok iyidir ama o bunlara gore epey absurd.

arrested development. sanırım seyrettiğim en kaliteli komedi dizisi.

seinfeld'de güzeldir ayrıca

Arrested development

seindfeld +1 hayatımın dizisi...23 kez sezonlarını bitirdim. Sıkılmadım sıkılmayacağım.99 yılından beri izliyorum.
Beğenmeyen ölsün bu arada.

Arrested development tabi ki. ilk 3 bölüm biraz ısınma turu olarak gider ama sonra fark edersin ki daha kaliteli bir komedi dizisi yapılmamıştır, friends vs dahil.

Çok dizi izlemeyen biri olarak böyle mükemmel bir diziye denk gelip de artık daha güzelini izleyemeyecek olmak gerçekten büyük bir acı.

Arrested Devolepment'i izlemeye calışmıştım. Sarmamıştı. Ama gelen yorumlar iyi olduğu yönünde. Ve The Office'ten bile iyi olduğu iddia ediliyorsa izlemeye değer.

Bir de Friends çok methediliyor. Onu da izlemeyi düşünüyorum ama bir zamanlar tvde gördüğümde çok fazla kapalı mekan vardı sanki. Ve bu kadar kapalı mekan ben de klostrofobi yapıyor. Belki izlemeyi denerim.

the office'in yaratıcısı ricky gervais'in diğer dizileri. the office (uk), extras, life is too short, derek.

parks and recreation, belki. community de olabilir.

Friends'in komedi anlayışı The Office'den bir hayli farklı . The Office seven birisi komik bulmayabilir. Arrested Development +1. Başta sarmıyor cidden, şans verin bence.

the office'e yaklaşan bir arrested development var, the it crowd ve spaced de iyidir. ama the office'ı hiç bir dizinin geçeceğine inanmıyorum.

coupling www.imdb.com

Izlemedim ama okumustum, guzeldi. Ayrıca Lorca oyunu, gormek lazim bence firsat varsa.

Localhost'a wiki kurabilirsin.

Evernote olabilir

microsoft onenote deneyebilirsin belki.

microsoft onenote kullanılabilecek gibi değil çok kötü bi ara denedim o kadr notu ekledim kullanamadım...
evernote bakacağım ancak çevrimiçi olmadan da kullanabilmeliyim...

"Localhost'a wiki kurabilirsin." bunun tam olarak ne olduğunu bilmesem de bakıyorum şimdi! www.bilgiustam.com
yapabilir miyim bilmiyorum?

evernote çok daha zahmetsiz olur, bence evernote tavsiyesini de dinleyebilirsiniz.

evernote iyi gibi de çok yavaş, aslında ekşinin böyle html formatında çalışanı olacak bir klosörde, birde entariye resim ekleyebileceksin sürükle bırakla süper olur! neden böyle bir şey yok?

Ms accses kullansan? Doğru mu yazdım ona da emin değilim ama basit bir şablonla yapacağın bir arayüz işini görebilir gibi geldi şimdi düşününce.

yok ya ms access çok hırt, tam olarak aradığım ekşinin offline çalışanı böyle inddex.html de falan girecen tek kişilik dev sözlük.

E-book vs. paylasan bir site mi ariyorsunuz, yoksa kitap muhabbeti yapabileceginiz bir site mi? İkincisiyse ukitap'ı oneririm.

eğer birincisini soruyorsan da, facebook'taki gruplara göz at derim ben de.

mustafa denizli nin ali ece için söylediği bir söz.

(bkz: içimizdeki irlandalılar/@gelishine yarim vole)

irlanda türkiye maçındaki galibiyet sonrası denizli tarafından ali ece'ye söylenmiştir

sanki irlanda halkıyla onların bir özelliği ile ilgili gibi, hatta daha uluslararası bir söz falan gibi gelmişti bize, demek böyle bir şeyden çıkmış.

www.youtube.com

Türkiye irlanda maçı sonrası bizim gibi görünüp bize ihanet eden insanlara itafen söylediler
Vatan haini gibi
Bu insanların yaptığı spekülasyonlar çıkarıp futbolcuları birbirine düşürmek maç öncesi motivasyonlarını kırmaktı

aslen rob stark'ın ölmezden evvel theon greyjoy için ettiği kelamdır.

olmaz idi

Olmazdi tabii ki. Torrent zaten bilgisayar camiasinin bir kelimesi degil mi. Iyice inception yapmaya ne gerek var

bence hoş olurdu.
gerçi, ingilizce de bilgisayar dili gibi.
kodlamalarda felan görebildiğim kadarıyla çok sık kullanılıyor ingilizce.

Olmazdi, torrent bir protokol ismi, protokol ismini baska bir isim ile degistirmek istiyorsunuz ve ne icin? Ortak dil icin, e protokol bu nedenle var zaten o kisim ortak.

Ekran karti gibi daha genel cihaz ve parcalara ise her ulkenin kendi dilinde olmasi lazim, iki sey birden ogrenmeye gerek yok.

@Pangea turkce programlama dilleride var ama turkce yapisindan dolayi cumle gibi kullanamiyoruz henuz. Birde pek efektif degiller daha cok bireysel projeler.

aaa öyle mi?
efektif değil derken? YAni, böyle canavar gibi bir oyun yapılmaz sanırım Türkçe programlama dilleriyle. yoksa yapılır mı?

olmazdı. asıl olması gereken tüm dünyanın her alanda ingilizce kullanmaya başlayıp diğer dilleri tamamen terk etmesi...

olmazdı. uzun yıllar içinde nerdler iyice kendi aralarında kalır sadece nerdlerle ilişki kurardı. sonra morlocklar gibi ayrı bir ırk olur normal insanlardan nefret eder, icat ettikleri web bilmemkaçsıfır ile onları zinternet içine hapseder dünyanın kontrolünü ellerine geçirirlerdi.

gaza gelmişsin, bunlar doğa dağ yürüyüşleri için, şehire fazla gelir, uzun yola çıkarken giyecem desen senede kaç kere çıkacaksın, uzun yoldan kastım şehirler arası otobüs yolculuğu değil mesela sırt çantasıyla likya yolunu yürümek :)

imkanın varsa iade et

Ya 439 lirayı bir de BUNA mı verdin?? İnanılır gibi değil ya.

Bildiğin "seks hayatı olmayan asistan botu" bu.

arastirma gorevlisi mi oldunuz? hayirli olsun.

eksisozluk.com

cevap olarak, iade etme imkaniniz varsa bence iade edin temizinden.

almışsın artık bu noktadan sonra kaça aldığın neyi değiştirecek? para zaten gittiyse maksimum verimi almaya bak.
ben iki koşu ayakkabıma toplam 600-700 arası bir şey verdim mesela, çatır çatır her ortamda giyiyorum.
yeni botlarımla dışarı üçüncü çıkışımda daha paçalarıma kadar çamura dala çıka gittim, raadol acıkın. benim yeni botlar tamamen su geçirmezdi, körüklü dilli... öyleyse sıkıntı olmaz, tut suyun altına, akıp gidiyor bütün çamur.

ayrıca not düşeyim, ben beğendim botu. benim ayakkabılarımı da botlarımı da kimse beğenmedi zaten, millet kendi zevksizliğinin farkında olmadığından gerçek zevk sahiplerine bok atıyor.

bence güzelmiş

Bot gayet şık. Güle güle giy bence.

fıstık gibi bot istediğin gibi giyin hiçbişi olmaz bu botlara güle güle kullan.

günlük ağır kaçar bence. ama almışsın yapacak birşey yok. güle güle kullan.

@spagetti senin botu hatırlıyorum optimus prime ayağı gibi birşeydi. sensin zevksiz :d

yilda bir telefon degistiriyor musun? yilda bir bozuldugundan degil de yenisi cikti diye degistirdigin bir harcama var mi? konsol gibi? remastered oyunlar gibi?

ha yoksa salla,

salomon botum 350 spor ayakkabisi 300 columbia, regetta, adidas, hepsi goretex, senelerdir giyerim. 7 sene giyebildim en cok, o da numara degistiginden, yoksa hicbir ayakkabida sorun cikmadi. giyince de en az 90 gün ard arda her gün 10 saat en az seklinde giyerim.

dag tepe icin almistim ilkini, simdi sehirde de cikarmiyorum, inanilmaz rahat, 10 dkda ayagi agriyan herkese selam ederim.

bilekli olmasi sadece bana göre zor, haricinde güzel ayakkabi, kaliteli marka. vibram goretex su bu ise zaten o paraya cikiyorlar. ayakkabiya giden paraya acimam, kalan her seyimden kisiyor olsam dahi. 80 kiloyu 7/24 cekiyor o ayaklar. senin kafan bile o kadar calismiyor, elin kolun o kadar oynamiyor. ayak/ayakkabi özeni hakeder.

haldır huldur yürürsün işte ne güzel. ayrıca sırf doğa, dağ yürüyüşü olarak bakmamak gerek olaya. işlek bir caddede yürüdüğünde bile bastığın yüzey yerinden oynayıp suyun içinde buluyorsun kendini. bizim şehirlerimiz için de gayet kullanışlı olacaktır. ha ama ben pek sevmiyorum jack wolfskin, şu pati yüzünden. kimse mi söylemiyor bu insanlara, botun ön tarafındaki pati izinin ne kadar kötü gözüktüğünü, anlamıyorum.

kardeşim çok vermişsin, aynını geçen ben 300'e gördüm.

Yorum yapan herkese teşekkürler sanırım pişmanlığım biraz azaldı :)

valla ben geçen 600 liralık trekking botu aldım senin gibi dağ tepe parçalaya parçalaya giyiyorum valla. acımayacaksın hiç ne gerek var. 400 liraya kaçırdığım millet goretex yağmurluğa yanıyorum asıl.

boktan, kötü diyenlere aldanma

2 sene önce 250-300 tl arası bi fiyata bende bu tarz karrimor marka bot almıştım. Trekkinglere giderim esas amacım oydu ama sonra baktımki günlük hayatta şehir içinde de inanılmaz rahatlar kışın vazgeçilmezim oldu bu botlar. hala da taş gibi en ufak bi açılma su geçirme yok hatta şu an ayaklarımda. Tek sorun tabanı yumuşak olduğu için karda kayıyor bunun dışında memnunun kış kıyamette iyi gider her türlü giyilir güle güle kullan..

ormanda yaşa.

Güle güle giy ben çok beğendim, taş gibi ayakkabı.

arkadaş millet para takılmış.

ya eğer traking ot bok yapmıyorsan daha doğrusu bu işi her hafta yapmıyorsan şu estetik fukarası botu gün içinde giymek için aldıysan iyi itelemişler.

olay bu. olay parada falan değil amk. aynı paraya "tikky botu" diye niteldiğiniz ama estetik açıdan en azından bişiler vaadeden sarı timberlandler var.

şu bota estetik fukarası diyenlerin estetik anlayışından iyiki bende yok ya. saçma sapan şeyler gidip(sarı timberland bile örnek olarak verilmiş) bunu daha çirkin sayıyorlar ya, ne diyelim biz onlara...
gayet günlük olarak severek giyerim soğuk havalarda bu modeli. normalde de günlük hayatta sadece koşu ayakkabısı giyerim, ona da laf eden bol...

gayet güzel, ben bunlardan 10 senede bir alıyorum, öyle diyeyim.

burberry +1
aynısı arş.gör. kardeşimde de var. ve evet, seks hayatı yok kendisinin.

giyme evde vitrine koy

foursquare'dan hesabı sildiğiniz zaman(pc'den ama) swarm da siliniyordu sanırım. yada öyle bir şey duymuştum diyelim.

üye olurken forsukuer bile kullanmamıştım, ama böyleymiş evet.

swarm aslında alt küme. her türlü foursquare'a şeeediyo sanırım, ondandır.

Hayat tarzım şu şekilde olduğundan:
pbs.twimg.com

okulda kimseyle tanışamadım o yüzden galiba

Friendzonedan çıkamıyorum, asla.

Istemiyorum. Avciyim

çirkinim. ya ne olacağdı?

Çekingenlik, asosyallik, gaydarımın o kadar açık olmaması, gidip yanlış insanları bulmam, yanlış insanların beni bulması.

çekingenlik, asosyallik, üniversite gibi bir yerde bile çevre edinememiş olmak, bunun sonucunda dısarı cıkıp bir yere gidecek durumda olmamak, haftasonları evde çürümek, kısa boylu olmak, yakısıklı olmamak, büyükşehir ortamında alternatif erkeklerin cok daha iyi olması.

bunların hepsi.

Mükemmelliyetçilik. Hayatımın sonuna kadar yalnız kalacağım bu gidişle.

Ait hissetmediğim bir sosyal çevrenin içinde olmam. Ne zaman çevremi değiştirsem, yeni bir ortam yaratsam kendime garip bir şekilde kısa sürede bir ilişkim oluyor. Ama yine dönüp dolaşıp yeni çevreleri boşverip eski ortama dönüyorum. Bu eski dediğimin de kimin eli kimin cebinde belli değil. Benim gibi romantik adam harcanıyor arada.

Bak içimi dökesim geldi.

En son sırf one night stand değil de gerçekten ondan hoşlandığımı ve uzun süre birlikte olmak istediğimi söyledim diye bir kızdan azar işittim. Resmen kız "Ben bizim ortamdan kimseyle ciddi ilişki yaşamam, bu bana göre değil" dedi ve kalktı. İçeri geçti. Kaldım ben öyle. Anlatamıyorum, sanırım. Zaten tahayyül de edemiyorsunuz kuvvetle muhtemel.

Asosyallikten değil. Hatta sosyallik konusunda abartmış haldeyim.

Yok ki biri şöyle peşinden koştursun, alkolik yapsın içimize dert olsun.

"Aha bu" diyebileceğin biri olmuyor yani. Olsa da karakteriyle soğutuyor seni.

Çünkü evliyim.

birlikte olmak istenecek biri değilim. uğraşmaya değmiyorum.
kendim de uğraşmak istemiyorum, yalan değil. bir de takılıp kalma huyum var. "sıradaki" demek benim için o kadar da kolay değil. ve bu yüzden bağlantı kopması gibi bir şey oluyor. disconnection.
gerçek cevap ilk cümle aslında, diğerleri olaya dışarıdan baktığımda kendini kandırma gibi göründü.

sonunu düşündüğümden.
(bkz: sonunu düşünen kahraman olamaz)

hangisini secsem diye dusunurken karar veremiyorum :(( biraz kasarim sanirim :'(

bence de kendimden biliyorum tek neden asosyallik :)

bulunduğum yerde hiç ortamım yok. 1-2 arkadaş var ama onlarla da dışarı çıkalım 2 çay içelim falan olmuyor hiç. dışarı çıktığım vakit ne işim varsa onu halledip eve dönüyorum hemen.

gerçi bu kadar anlatmama gerek de yok; sebep asosyallik işte.

Sevgilisizliğin sebebinin asosyallik olduğunu kesinlikle düşünmüyorum. Sevgilisi olan bu kadar insan, sevgilisini partilerden, kurslardan mi buldu?

Çalıştığım yerden 4 çift çıktı. Yakında da evleniyorlar. Bunlar kurstan mı tanıştı? Yoo.. Ben de çalıştığım yer için beklentiye girmiştim ama umduğum gibi olmadı işte.

Neden sevgiliniz yok?
Beğenilmedik karşim.

asosyallik
+insanlardan sıkılıyorum

Benimki asosyallikten degil. Gayet sosyalim eglendigim bir çevrem var ama cevremdekiler coktan arkadas kategorisine koydugum insanlar.

asosyallik olmadığına eminim. çünkü asosyal görmüyorum kendimi ya da içine kapanık filan.

ne biliyim tip olarak itici filan da değilim, bariz bir çekiciliğim filan yoksa da.

olmayınca olmuyor yani her bokun açıklaması olmaz hayatta

bu konuyu hangi kızla konuşsam "öyle deme süpersin!" diyerek tüm olumlu özelliklerimi sayıyorlar. "aa yürüyo lan galiba" deyip yavşadığım anda "pffff grzkalı :S :S" diye gidiyorlar. anlamadım valla.

asosyalim diye ama herhalde. daha aktif, dışa dönük, insan içine karışan bi tip olsam bulabilirdim sanırım birini. efsanevi yakışıklı değilim ama giderim var yani bakılmayacak adam değilim. iyi kötü kafamız çalışıyo kültürlü sayılırız az biraz. mağara adamı gibi yaşıyoz ama o sıkıntı, çekici gelmiyo herhalde.

Bir daha böylesine düşüp çakılmamak için. Çünkü o da gidecek bir gün.

şurda asosyallik yazanların hiçbiri asosyal değil.

olsa olsa çekingenlik ve çekingenliğin getirdiği gizli bir kibir duygusu. hem insanlardan korkup hem de kibirli bir tavır almak. insanları kendi içinde çok fazla yargılamak bundan dolayı yalnız kalmak.

AÇIK VE NET; tipsizlik

Romantizm sevmiyorum.

nasıl sevgili olunacağını bilmemem, bağlanmaktan kaçmam, ve yalnız olmam yani bi arkadaş çevremin olmaması.

hep yanlış yerde yanlış zamanda karşıma çıkıyor olması sanırım...

sebebi üzerine çalışıyorum. bi bulsam.. bi bulsam.. :(

tip yok, yaşıma göre yatak tecrübesi de az. sap gibi takılıyoz işte

bira içtiğim için.nokta.

i.imgur.com

eziğim. efendilik diyorlarya bazıları. işte o tarz. eziklik bence bunun adı da neyse.

hiç sevgilim olsun diye çaba sarf etmedim.

aynadan mı çekmiş?

Muazzam.

hayatımdaki tüm sorunları unutturacak kadar güzel.

harbiden, neyden çekmiş? bir bağlantı göremedim çeken cihazla arasında. uçan küçük aletler mi var?

muhteşem. zincirleme bir şekilde beynimin kısa devre yaptıracak kadar çok fazla şey düşünmesine sebep oluyor. çok iyi ya!

@norek redditte birleştirilmiş bir panorama şeklinde olduğu söyleniyor.

www.reddit.com

wow çok güzel <3
yerleri filan inceledim ben iyice. boru değil, mars. toprak gibi duruyor ama dünya değil. başka bi gezegen filan. sonra havasına baktım. sisli böyle, puslu. oksijen yok. radyasyon dolu bir ortam. etkilendim cidden...

valla mars demesen dünya desen ben inanırdım ha

böyle şeyler korkutuyor beni.
yani, yapay zekanın her halinden ürkerim ben.

selfiyi nasıl çektiğini anlamadım. onun haricinde çok büyüleyici falan gelmedi bana nedense.

Bana bi sey hissettirmedu. Sadece bizim araba daha guzel diye dusundurttu.

orada olsan böyle nefes alabilecekmişssin yürüyüp dolaşabileceksin gibi geliyor, hafif sisli bir ankara sabahı gibi gökyüzü görmüyoruz ama hava ne muazzam bir şeymiş böyle oksijen falan

Hissettiriyor mu ne demek. Ama ben en çok ray bradbury için üzülüyorum bazen.

Hayat belirtisi ve gecmisini arastiriyor gezegenin o ortamin kosullarina uyum saglayabilen varliklar Ya diğerleri. Milyarlarca gezegen var baska dünya varsa dusunsenize ilkel yaşam suren bir gezegene ulasildigini.

şu aletin 1mm karesine katkım olsa, hatta bırak direkt katkıyı nasa'da o bölümde çaycı olsam hayatım şimdi olduğundan bin kat daha anlamlı olurdu.

Henüz yeni kalktığımdan Wall E'yi hatırladım şu an. Normalde daha derin şeyler hissediyorum bu durumda ama kafamın tepesinde hala "Loading..." yazıyor.

Yuksek ihtimal inis platformundaki kamera ile cekilmis.

Ömrümüz boyunca kendi gözümüzle göremeyeceğimiz bir manzara.
Hem muazzam hem korkunç.

sevimli bi alet dimi ama yaw, bana da wall-e'yi hatırlattı nedense.

birde amma çok kamerası var aletin.

Aslında bu makinelerin evrenin çoğu yerinde "hayatta kalabilmesi" biraz ürkütücü...

"uzayla ilgili ne biliyorsun?" diye sorarsan "hiiç?" derim ama uzaylı evrenli şeyler müthiş heyecanlandırıyor beni. bu da öyle. tam anlamıyla "dünya dışı" bir his veriyor insana. çok hoş, çok şirin. voyager 1'ın ne kadar yalnız olduğunu düşünüp hüzünlenmiş biri olarak curiosity kardeşimizin mars'ta kendi kendine eğlenecek bir şeyler bulmasını takdir ve sevinçle karşılıyorum :(

ilk başta sıradan geliyor taş toprak falan, ama oranın dünya olmadığını kendime tekrarlayınca gözümde bambaşka bir hale büründü.
yapay zekaya ben de korkuyla karışık hayranlıkla bakıyorum.

ben o yüzü yananin jane oldugunu anlamistim, sonra zaten yeni yüzle uyaniyo.

birde yani twist olcagi belliydi, o konusutug kisinin kesin kendisi oldugunu biliyodum yani, face off hikayesi gibi yüz nakli gibi bir sey vardi ama bebek ve erkek halin gidip kadin haline hallenmesi ilgincti fakat onuda tahmin ettim erkek hal gecmise gitmeden hemen önce.

şurada bak:

i.imgur.com

sanırım asıl olay sinirlendiğimizde ne yapacağımız değil de hiç sinirlenmemek. bunu yapabilmek gerekiyor. evrenin büyüklüğünü düşün. okadar küçüğüz ki. miniciğiz olum. bi de sinirleniyoruz utanmadan.

öfkelenmem pek, tespitlerime göre götü kalkık tipler çok öfkeleniyor. mütevazı olmaya çalışın

Bagiriyorum. Asiri fevriyim. Terslemenin allahini yaparim.
Bu sebepten sakin insanlar vardir ki cevremde beni sakinlestirebiliyorlar. Ben de sabirlarini çok zorlamamaya dikkat ediyorum.

-tartıştığım kişiye sesimi daha da yükseltiyorum ve normalde kırılır diye söyleyemediğim sözleri söylüyorum. mesela ayıp olmasın, söylersem utanır dediğim ve rahatsız olmama rağmen dile getirmediğim sorunu tartışıyorsak ve haddini aşmışsa aniden pat diye ağzımdan dökülüveriyor.
-kendi kendime bir şeye sinirlenmişsem o eşyayı kırıyorum. nice fareler, tıraş makineleri, tişörtler heba oluyor elimde.

böyle gözlerimden ateş çıkaracak kadar öfkelendiğim bir andan bahsediyorsak;
o yanan gözlerin, içimdeki pimi çekilmiş bombanın aslıdna bayağı farklı bir insan olduğunu, dolayısıyla o an vereceğim tepkiyi de "normal" ben'in asla tasvip etmeyeceğini düşünüp (her ne kadar o an öyle gelmese de), problem dışında kalan herhangi bir şeye odaklanmaya çalışıyorum.

sonuçta tepkini ha şimdi göstermişsin ha sonra. sonrasında "keşke" demekten daha iyi.

kendime yonlendiriyorum ve hastalık olarak bana geri donuyor

Cok zor sinirlenirim ama sinirlenince pek kontrol edemiyorum acikcasi.

beceremiyom, en kötü olduğum konudur. sinirlenince önce kalp, kesmezse etraftaki bilumum araç gereci kırıyorum. veya anlık, saçma kararlar alıyorum.

klişe ama gerçekten empati yapabilince oluyor o iş. son 2 senedir doğru düzgün sinirlendiğimi hatırlamıyorum ve hayat çok daha kolay cidden.

ayrıca fatihdr +1.

çok çok çok sinirlenmem 1 kere başıma geldi onda da sevgilime tokat atmıştım.(burada erkeğe tokat atılıyor)

5,5 tl'ten hepsini alırım.

Ahahahahah. Çalıya çırpıya sürterim ki 5,5'tan :(

bodrum'da nusret var, tahir baba'nın selamını söyle her şekilde yardımcı olur.

Ahahahahahahahah. @sutsuz kahve, www.youtube.com hepinizi çok seviyom :D

Borcuna karşılık mı aldın? yoksa tanesi 6,5 liradan 975 lira verip 150 tane mi aldın? Şu an zaten paketi 7 lira, çok koyamazsın üstüne. Üstelik ortalık yerde satamazsın kan alırlar.

bu soruya bir cevabım yok ama çalıya çırpıya sürterim ki nedir amk naralar attım evin içinde.
teşekkürler.

@yirmisantim, evet borcuma karşılık aldım.

@naberabi, :D

Tapdk bandrolu var mı?

lise çıkışlarında sat. ya da liselere yakın metro istasyonlarına git. metroya girmeden önce bütün liseliler bi sigara molası verir. o sırada sokulursun yanlarına.

@sutsuz kahve, tam bunu dinlerken gordum cevabini. www.youtube.com

@the good forever, var tabii ki, fişleri bile var.
@günde 3 litre kola içen adam, pek mantıklı gelmedi ya liselilerle uğraşmak.
@sterimar, www.youtube.com benden de bu.

çünkü tabure barın belkemiğidir.

tekele satsan? Arkadaşım yılbaşı paketlerindeki alkolleri ve sigaraları bakkala satıyordu - samimilerdir muhtemelen.

Ben sigaraları verip bira almıştım

getir içelim!
bakkallar şu anki satış fiyatından 1 lira ucuza alırlar. 1 ay sonra satarsan kolay olur, stoğu var çoğunun şu an.

-spoiler-

house'un bacağına yapılan işlem öyleydi diye hatırlıyorum. hatta sevgilisi izin verdi diye ona kızgındı.

-spoiler-

7x11'de cuddy'nin annesine rızası olmadan epey bir şeyler yapıyorlardı.
aynı bölümde house masters'a bir koma hastasına iğne vurmasını ima ediyordu, sonra hastanın hiçbir şekilde tıbbi müdahale istemediğini gösteren bir şeyden bahsedip tehdit ediyordu masters'ı.

çok var aslında, ama bir bölümde çok netti. john henry giles isimli cazcıyı ölüm istemesine rağmen kurtarmıştı.

s01e09

www.google.hu

303 informed consent

dms hâla kargo ile gönderim yapıyor. dms.com.tr

çankaya'da hâlâ o dandik bit pazarında onlarca dükkan olsa gerek. en olmadı onur çarşılarına bak, yine çankaya'da.

Öyle tipleri kendi haline bırakın. Onların hakkından hayat gelir anca

Evet, sonunda "ben bir turizm katiliymisim, allah benim belami versin" diyecek konuma gelir insan.
Kötüye bi şey olmaz da bu tür insanlarla münasebetlerden en az zayiatla kurtulmaya bakmak lazım.

hep böyle diyoruz ama yine olan bize oluyor hayat ne haklarından geliyor ne de yolları berbat bir yere çıkıyor. az önce yine de yaşadım da bundan böyle hararetli yazıyor olmalıyım bence sakin olmalıyım şu an.

şefimi tarif ettin. herhangi bir mevzuda lafı dolandırıp üste çıkmakta zirvee oynar. ben onla uzun uzadıya tartışmaktan kaçınıyorum ve net sorular soruyorum. cevabımı alır almazda lafını kesip diğer sorumu soruyorum yada ne istersem söylüyorum filan. sıkıntı ya öyle insanlar.

Hakliyken haksız duruma düşen melaike taifesinden insanlar olarak bu başlıkta toplanıyoruz.
(Özeleştirimi verdim, gidiyorum)

bunun en yakın örneğini geçen bir arkadaşım yaşadı. ev arkadaşıyla sorunları vardı ve ona annesi börek kek vs yapıp gönderdi bu da ev arkadaşına işte ayşe aramız kötü evet ama canın çeker sormadan dolaptan alabilirsin annem kek börek göndermiş diye mesaj attı. karşısından gelen cevap, oha nasıl bir insansın yok hayır dokunmam sen onu arkadaşlarınla ye afiyet olsun.

oha nasıl yani?
bazı insanlar yağ gibi üste çıkmayı çok iyi beceriyor kesinlikle.

haklı oldugunu nerden biliyorsun o insanlar genelde haklıdır

haklıyken haksız duruma düşmek öyle olmaz.
şöyle olur;
adam haklıdır ama bunu dile getirme üslubu o kadar kötüdür ki haklılığın önüne geçer davranış tarzı, seçtiği kelimeler vs...
önemi kalmaz haklı oluşunun. haklıyken haksız duruma düşer.
ya da haklıdır ama benzer bir saçmalığı kendisi de yapar, yani o başına gelen haksızlığın intikamını yine ona denk ya da daha düşük/yüksek seviyede bir haksızlıkla almaya kalkar. yine haklıyken haksız duruma düşer.

zeytinyağı gibi üste çıkmaktan farklı bir şey.

Sen kendini bildikten sonra takmayacaksın. Memlekette zeytinyağı çok.

herkese göre değişir elbette ama, bana şunu fark ettirdi hayat, haklıysan susacaksın. ama öyle mal gibi susmayacaksın. sakince, olabildiğince cool duracaksın. su yolunu bulur, işler açığa kavuşur. ya da ben fazla iyimserim.

Pazarlama denen olay bu zaten. Marka değerine eşşek yüküyle parayı böyle harcatıyorlar adama. Sen kendini satamayanlardansın.

White bear'ı çok sevmiştim ben.

Not: White christmas'ı henüz izlemedim.

1. be right back
2. fifteen million merits

SPOILER ----------------------




-----
-------
---------
tam bölüm adını hatırlamıyorum fakat gözle her şeyi kaydedebilidiğimiz bölüm güzeldi.
son white christmas da baya iyiydi.

the entire history of you.

--- (bkz: spoiler )---

- not everything that isn't true is a lie, liam.
- ...
- ...
- hello?

--- (bkz: spoiler )---

"fifteen million merits" ve "the entire history of you" arasinda kaldim. ilki guzel sistem elestirisi, ikincisi bambaska. galiba burun farkiyla ikincisi.

advocatusdiaboli+1
Tamamen aynı nedenden dolayı. Hatta şöyle yazmıştım sözlüğe
eksisozluk.com

1.1 de var ama 2.3. net.

hepsi şahaneydi ama 1.2. ve 1.3 çok etkilemişti beni. birini seçeceksem 1.3 derim.

yeni bölümü izlemedim bu gece izliycem.

1. fifteen million merits
2. the entire history of you
3. be right back

white bear da sağlamdı.

@bradshaw muhalefetlik gibi olmasın da neden 2.3? benim tek beğenmediğim bölümdür. ben mi anlamadım acaba verdiği mesajı?

the national anthem çarpmıştı vurmuştu. Ondan sonra en beğendiğim the waldo moment.

Biraz birikmiş, 2 sene de kredi.

maaş 2'ydi, ayda bin lira attım kenara. 10 ay sonra falan aldım

kredi ile almıştım.

annem almıştı

Birikim + baba yardimi.

direk gittik aldık peşin

almadık.

Birikmiş.

kredi

aradım ben de bulamadım sahneyi ama var merak etme.

edit: fbcdn-sphotos-a-a.akamaihd.net

sahneyi hatırlıyorum, bende dizinin tüm bölümleri var ama içinden bulmak zor olur hangi bölümdeydi onu hatırlamak lazım.

ilk zamanlara ait olmalı. Ali sonradan düzeliyordu çünkü.

Ekstra olacak o tabi

ağda.

Ekstradan bi 30-40 şınav çeker tiril tiril kısa kol bi gömlek giyerim, yaz demem kış demem. Hep yaparım bu itliği.

arabanın içindeki akaryakıt fişlerini falan topluyorum işte. vaktim varsa yıkatırım da.

duş ve tıras..

Ekstra derken, ağda ve cilt bakımını normalde de yapıyorum. Dolayısıyla erkek arkadaşımın yanına giderken onlar zaten yapılmış ya da zamanı yaklaşan şeyler oluyor. Dışarıya çıkarken yaptığım her şeyi yapıyorum. Yapacağım şey en fazla iç çamaşırını babaanne koleksiyonundan femme fatale koleksiyonuna çekmek olur da, onu da yıllardır yapmaya çalışıyorum zaten. En azından alt sınırı babaanneden kurtardım.

belki sevişirim donu?

Evet kronometreyi 00:00:00'dan başlatmış gibi düşün. Saniyelik, dakikalık, saatlik, günlük vs diye uzar

yenidoğan desek daha doğru olur herhalde.

bakış açısına göre değişir :) uzak doğuda yeni doğan bebekler 1 yaşında sayılıyor mesela.

en.wikipedia.org

aslında doğduğumuzda 1. yaşımızdan gün almaya başlıyoruz. 1. yaşımızı yaşıyoruz gün be gün. 1. yılın sonunda 1. yaş bitiyor(doluyor), bir yıl geçmiş yani, 2. yaşımızdan gün almaya başlıyoruz. ilk doğum günümüzde 2. yaşımıza basıyoruz aslında. yani 2. yılımızdan gün almaya başlıyoruz.

der grund mükemmel söylemişsin
ben bu uğurda ne mücadeleler verdim, ne tartışmalar yaşadım. yeni doğan bebekler içinse bitirdiği gün yada ay sayısına göre bir ifade kullanılır; 14 günlük,6 aylık gibi...

aslında yetişkinler için de aylık olarak yaşı söylesek bütün bu yaş hesabı kavgaları biter lan.

@der grund' dan örnek veriyorum;

- kaç yaşındasın?
+ 280 aylık.

al işte. yok 23, yok değil 24 den gün almış. bütün kavgalar son buldu :)

aslına bakarsan anne karnında yaşadığımız, şu an yaşadıklarımızdan pek farklı değil, kaç haftalık doğduysak o şekilde belirtilebilir, ben doğduğum zaman 9 aylık idim, 3 ay sonra 1 yaşımı doldurdum.

Kimse yazmamış ilginç, maçlardam örnek vereyim ,dakika ve saniye örneğin 35:20 olsun , spiker ne diyor bu durumda? "36. dakika içerisindeyiz sayın seyirciler" aynı şekilde doğar doğmaz 1 yaşın içine girmiş oluyoruz.Yaş söylenirken de içinde bulunduğumuz yaş söylendiğine ve 12 aylık olmadan önce yılla ifade edebileceğimiz bir süre olmadığına göre;doğalı henüz 1 hafta dolmadıysa x günlük, 1 ay dolmadıysa y günlük yada z haftalık, 12 ay dolmadıysad a t aylık diyoruz/demeliyiz.

dogdugun an 0 yasindasin. bire dogru ilerliyorsun gunler gecince. 365 gun sonra gururla bir yasindayim diyebilirsin.

60 x 60 =3600 (1 saat 3600 saniye)

365 x 24= 8760 (1 yıl 8760 saat)

8760 x 3600 = 31536000 saniye (1 yıl 31536000 saniye)

1: 31536000 = 3.1709792e-8 yaşında olursunuz ilk saniyede. 3.1709792e-8 artık nasıl okununuyorsa, ne anlam ifade ediyorsa. Matematikten fazla çakmam.

soruya kaynak yapıcam kusura bakmayın ama, şu an kaçıncı yüzyıldayız?

2014--- 20x100+14= 20 tane yüzyıl + 14 tane yıl = 21.yy? wtf?

21.yy'dan yıl aldık diye mi böyle söylüyoruz acaba? yıl almak diye bir şey olur mu? biz türkler mi uydurduk bunu, içimde teyze mi yetiştiriyorum?

maç sunucuları neden kronometre 15'25'' gösterirken 16. dk diyorlar?(hepsini okumamıştım, @delicavat da yazmış)

Davar bak oku . TDK
YAŞ isim Doğuştan beri geçen ve yıl birimi ile ölçülen zaman

2010 da doğan biri
2011 de 1 yaşındadır. 2 değil

Kanunen de 1 yaşındadır

Sayı saymasini bile bilmiyor artık bu nesil.

yeni doğdumuzda yaş belirtme ihtiyacı zaten yok. 1 saat sonra 1 saatliğiz. 24 saat dolunca 1 günlüğüz. öyle devam ediyor. 7 gün dolunca 1 haftalığız. 4 hafta dolunca 1 aylığız. 12 ay dolunca 1 yaşındayız. 1 yaşını bitirdikten sonra 1 yıl 1 saat, 1 yıl 1 gün, 1 yıl 1 hafta, 1 yıl 1 ay demiyoruz tabi. o küsürat da bir sonraki yaştan gün alma oluyor işte, ama bu gün alma olayıyla içinde bulunulan yaşı birbirine karıştıranlar var.

1 yıl 11 ay 29 günlük biri 1 yaşındadır, 2 değil. 1 yıl 12 aylık olunca 2 yaşında olur. bitirdiği yaş, doldurduğu yaş söylenir. gelecek yaşa "girdiği/bastığı/adım attığı" mecazi olarak doğru ama resmi olarak geçerli olan doldurulan süredir. o sürenin karşılığı olan yaştır.

www.59saniye.com

yaş olarak neyi tanımlıyorsanız tanımlayın da, gün almak diye bir şey yok diyenler nereden türedi ben onu anlamıyorum, ehliyet vs her türlü yaş sınırlı tanımlamada kullanılır halbuki.

yaş konusunda da benim düşüncem delicevat+1 ama bunu kimseye anlatmıyorum artık. tdk selfie'yi de özçekim diye tanımladı ben kullananı görmedim, dil dinamik bir şey.

Bütün sorun (der grund-devilred) oinone pe'nin "1. yaşımızı yaşıyoruz gün be gün. 1. yılın sonunda 1. yaş bitiyor(doluyor)" demesi ile başlamış.

Kesinlikle ve kesinlikle 1. yaşını yaşamıyorsun. Henüz bir yaşın yok. Gün alma geyiği. Bir sonraki yaşa doğru, aradaki günleri azaltmaya verilen isim.

Bu yaş kavramının kafa karıştırmasının(!) sebebi de bu gün alma hikayesi. Her zaman bur cetvel düşünün. 0'dan baslayıp bilmemkaç metreye giden. Şimdi santimetre vs. ondalik sistem değil 30 cm, 1 dm. 12 dm 1 m diye düşün diyeceğim tekrar karışacak. Siz normal metre olarak düşünün. 0,20 dm de 0,99 dm de 1 metre değildir. "1 metreden desimetre alıyor" diye de ifade edilmezler. 1 metre olması için belirli miktarda uzunluğu geçmesi gerekir.

gün içinde giremedim ekşi duyuru' ya, bu başlık altında neler dönmüş. ben yaş konusunu hukuken veya resmi mercilerde geçerli olan şekli ile söyledim. işkembe i kübradan sallamadım yani. size bir örnekle anlatayım: tarih olarak bugünü alalım, diyelim ki birinin doğum tarihi 10.11.1990 olsun. bugünkü tarihe göre yaşını hesaplayalım;

12.12.2014
10.11.1990
-
-----------
02.01.0024

işlem böyle. yani bu kişi 25 yaşından 1 ay 1 gün almıştır. 24 yaşını doldurmuştur. 25 yaşını tamamlamamıştır. yani tam olarak 24 yıl, 1 ay, 2 gün yaşamıştır.

yaşı tamamlamak, gün almak, reşit olmak vs. bunlar karışık konular, kafanız basmıyorsa bir bilene sorun. buradan söyleyince dikkate almıyorsunuz. gidin resmi yerdeki birine sorun, o söylesin, olur mu?

hepimiz yıldız tozuysak aslında, doğduğumuz anda 13 milyar yaşında falan oluyoruz.

Söylediklerinizin doğru olduğunu hiç sanmıyorum. Bebekler için zaman yetişkin bir insanın algısına göre iki kadar hızlı akar.

-1 yaşında doğar, doğumunun ardından bir yıl geçince 1 yaşına basmış olur.
(bkz: izafiyet teorisi)

Sonuç olarak (-1) yaşında doğarız. Bu bilinen bir gerçektir.

demek hesap yapabiliyorsunuz, aferin. cumhurbaşkanı diyen kişi, o kadarına gerek yok, sıradan bir memur da bu soruya cevap verebilir. hadi size ödev verelim, öğrenip gelin.

bebek doğduğunda o yılı yaşamaya başlar. yaş/yıl/sene ne diyorsanız. o yıl bitmeden yılla ifade edemezsiniz. bir günlük, 3 haftalık, 23 günlük, bir aylık gibi ifadeler kullanırız. bebeklerde gün, hafta, ay önemlidir. bu ifade şekli doğrudur. o yılı bitirdiğinde, yani ilk yaş gününü kutladığında tam olarak 1 yıl yaşamış, 1 yıl bitmiş ve 2. yılından, yani 2. yaşından gün almaya başlamış olur. böyle gider bu.

asya kültürlerinde 1'den başlıyor, bizde 0'dan.

kışın gitmiş biri olarak çok keyifli bir yer değil diyorum.

barları güzel oturursun barlarda bol bol. dışarısı buz...

Sıkı gezen bir turist iseniz 1-1.5 günde her yer bitiyor gezilecek. Zaten her yer birbirine çok yakın. Neredeyse her kilisesini, her parkını (natonun bombaladığı binalara kadar) gezdik. Geri kalan 1,5 günümüzde bit pazarı, market alışverişi gibi şeylerle vakit öldürdük.

Mutlaka yapın diyebileceğim bir şey yok açıkçası. Eski bir şehir. Otobüsler eski, binalar eski. İkonik şeyler yok mutlaka görülmesi gereken.

Gece hayatına dans etmek vb anlamında takılmadık. Güzel barlar var. Konsept mekanlar var (dekor falan). Lorenzo & Kakalamba diye bir yere gittik ve bayıldık. Konsept, dekor çok güzeldi. Yemekler de keza öyle. Biraz sapa bir yerde ama değer. Supermarket Concept Store diye bir bara gitmiştik. Çok güzel bir dekordu, müzik güzeldi ve muhteşem, bol alkollü kokteyller 10-12 tl falandı :))) İçtikçe içiyorsun :)).

Zemun tarafında çok güzel deniz ürünleri restoranları var ki, koca tabak ahtapot (içinde 10-12 bacak var) 19 tl falandı bizim paramızla. Tavsiye ederim. Šaran'a gittik biz ama bir kaç tane var yanyana. Bebek kalamar dolması ve ahtapot ızgara tavsiye ederim... Onun dışında Skadarlija sokağında lokantaların çoğunda türkçe menü var ve acayip ucuz gene.. Bizde 40-50 tl ye yiyeceğin koca tabakta 2 biftek 18-19 tl. Bacio'da dondurma çok güzel ve kocaman... oouff özledim :D

Löplöpçüler'in sitesinde bir yer görmüştük. pljeskavica yapıyor (büyük dev köfteler). Turistik bir bölgede olmamasına rağmen üşenmedik gittik ve bayıldık. Derme çatma bir kulübede amcanın biri köfte - ekmek yapıp satıyor ama çook lezzetliydi.

Otobüs ve tramvay sistemini öğrenin. sonrası çok kolay. Zaten herkesin dediği gibi günde 2-3 kere kullanmamıza rağmen para mara ödemedik. :)) Biz ödemek istedik ama şöför "ne diyorsunuz siz geçin gidin" dercesine anlamsız baktı İlk duraklarda bile bilet alacak büfe bulamadık vb :)) sonra da vazgeçtik :))

Bar harici bir şey yapalım derseniz gençlerin takıldığı park var, üniversitenin orada. Gündüz kimse yok ama gece 16-22 yaş arası gençler orada takılıyor büyük gruplar halinde. Şarkı söyleyenler vb... Biz konuşmuştuk 3-5 iyle. Belki oraya gidebilirsiniz, sosyalleşmek için.

Gördüğünüz gibi gezecek çok şey olmayınca kendimizi yemeğe vurduk :)) Çok da iyi yaptık. Normalde avrupa tatillerinde bütçeden dolayı istediğin gibi yiyip içemezsin. Burada acısını çıkardık :)) Daha başka bilgiye ihtiyacınız olursa seve seve sorabilirsiniz.

iyi eğlenceler..

Tarihi turistik güzellik olarak çok etkileneceğiniz bir yer değil... Ama zaten biliyorsunuzdur, ucuz. Gidip görmelik birkaç gün takılmalık :)
Ben sonbaharda gittim, kışın sağlam üşütebilir.
Boutique'in yemekleri tatlıları güzel.
Knez Mihailova'ya yakın konaklamaya çalışın. Dilerseniz otel de önerebilirim.
Asıl olayı gece hayatı, biliyorsunuz. Peşpeşe akşam saatlerinde oturmalık pubları olan bir cadde vardı, ismini hatırlayamıyorum, bakar söylerim. Gece kulüplerinden ise Shake 'n' Shake ve Freestyler güzeldi. Kışın nasıldır bilemem. Bi de rezervasyon gerekebiliyor.

Belgrad'dan bildiriyorum. Belki bana ozgudur ama feci eğlenceli burasi, ve gayet ucuz, icki sigara vs. Ara sokaklarda super publar var, yemekler cok lezzetli, insanlar cok yardimsever. Nicola Tesla muzesi var, görülmesi gereken, buyuk bazilika var, kalemegdan var, meydan kalesi anlamında, büyük bir kale. Bir de Türkiyeye cok benzettim ben. Mentalite işte.

karakteri soğuk. soğuk karakterli insanı sevmez bizim halk. bir de erkek gözünden görüyorlar her şeyi. adam ne yaparsa mübah, kadına gelince ooo!

skyler hükümet gibi kadın. aynen tanım bu.
ama waltera bakınca skyler ne yapsa haklı diyorum ben. neticede kadın birden böyle olmadı.

Bildiğin fettan, arkadan iş çeviren, gördüğüm en uyuz kadın karakterlerden.

kramer vs kramer'daki anne 1, skyler 2.

Walter tarafından bakınca sevmedik kadını
Aslında yaptıklarının-birkaç şey hariç-iyi ve mantıklı bir açıklaması da var

orospunun önde gideni, 3 yıl oldu herhalde diziyi izleyeli. lan konteynırla para getirmiş hala bıdıbıdı

Kari koca ikisi de birbirinden fenaydi bence. Heheh. Skyler orospu walter masum gibi bir durum yok bence.

parayı görünce gözü dönüp walterı destekleyip işler sarpa sarınca da tüm suçu waltera attı. walter da az değil ama tepkisi her zaman aynı olmalıydı. yok bu kara para kabul edemem, yok oto yıkama açalım, yok bırak bu işleri demeyecekti. baştan aynı tepkiyi verecekti.

bi de hastalığını ilk öğrendiklerinde walterın kararını önemsemeyip o yavşak adamdan yardım istemeyecekti. tamamen menfaatçi bi karı.

img3.wikia.nocookie.net

ya bırak su ırıspıyı savunma bana! kocan senin için, sakat çocuğun için neler yapıyor senin yaptığına bak! hemen baska adamın kucağına atlıyorsun.

kesinlikle çok yükleniliyor.

işler boka sarınca suç bu bayana atıldı çünkü insanlar walt'a oç demeyi yediremedi.

çirkef karıydı... intikam alacağım diye patronuna atlaması milleti kendinden nefret ettirdi...

tamam çeşitli yanlış işlere girmiş olabilir:)ama kendisine herzaman sadık kalan kocasını aldattı. bi de aptal oglu vardı kendi gibi yetiştirmiş. mr. white'a hayatının son demlerinde en büyük nankörlüğü yaptı bu çocuk. aklıma geldi sinirlendim yine. bi de kadın çemçük ağızlıydı o da etken olabilir:)

valla bence de çok yükleniyorlar. ben dizi yayınlanırken de skyler'ı savunuyordum zaten. hele ki öyle durumda bile kadın kız kardeşini ve hank'i karşısına alıp walt'u savunmuştu. nasıl unuttunuz bunu?

yaptığı yanlışlar, sinir bozucu şeyler olsa da skyler'ın böyle ekstrem bir durumda yaptıkları gayet normal. bence walt'a çok emeği geçti. skyler'dan destek görmese walt'un birçok şeyi eksik kalırdı.

@devilred güzel demiş. bizim milletin genel bakış açısı diziye de sirayet ettiği için milletin skyler'a etmediği hakaret kalmadı.
kadın yapınca orospu, erkek yapınca ''hadi koçum, aslanım'' oluyor işte.

ayrıca edit, aklıma geldi sinirlendim şimdi. walter iyilik meleği de skyler şeytandı sanki. diziden bağımsız, senaryoyu reele vursak, ahlaki açıdan walter'ın hiçbir savunulur tarafı yok. gerçekte böyle bir akrabanız, tanıdığınız olsa selamı sabahı kesip arkasından vay şerefsiz derdiniz. bir de böyle kocanız olduğunu düşünün? her kadın ikilem yaşardı zaten, kim serinkanlı olabilir böyle bir gerçek karşısında?

walter'ın boka batmasının gerçek sebebi bu karı amk.

fazla yükleniliyor. diziyi bitirdiğimde skyler'a karşı en ufak bir öfke yokken içimde o kemçük ağızlı oğlunun ağzını yüzünü dağıtasım gelmişti.

orospu diyoruz çünkü gidip patronuyla yatmıştır. walt'un yaptıklarını tartışmıyoruz. ona da farklı şeyler söyleyebiliriz tabi. ancak walt her ne yapmış olursa olsun skyler orospuluk yapmıştır. bir de kıçını kurtarmak için walt'un canı pahasına kazandığı parayı kırığına vermiştir. walt'un yerinde olsam bi kurşun da ona sıkardım. dizideki dört dayaklık insandan birisidir. 1 jesse, 2 skyler, 3 jesse'nin arkadaşı, 4 hank'in karısı.

Bende sevemedin o kadini ama abartilmasinin sebebi ww fanatizmi reisi cok uzdu orosbu nasil ozledim diziyi amk

Acin simdi bang data dinleyin benim yerime de

ya birader ben bu diziyi günü gününe izlemiştim ilk sezon hariç. anı anına.

bu avradını siktiğimino rospusu beni delirtti aq kafaları yedim çıldırdım. bak daha o zamanlar breaking bad ya 2 ya da 3 sayfa. kimse değil skyler'a sövmek, breaking bad'i bile izlemiyor.

bu kahpe, insanı kanser eden de bu kahpe.
insanı uyuşturucu batağına sokan da bu kahpe.

aşırı gerçekçi bir kahpe olduğu için, diğer dizilerin kahpelerine nazaran çok daha çıldırttı beni.

karakteri oynayan oyuncunun bunla ilgili bir yazısı var: www.nytimes.com

bence güzel tespitlerde bulunmuş bi oku derim.

aynen. bak yazmışız zamanında.

eksisozluk.com

iki yuzlu ve musmula suratli oldugundan. var boyle tipler ve hepimiz gercek hayatta da karsilasiyoruz .

Bir dizideki karakteri eleştiriyor diye insanlar kadın düşmanı olmuş. Kadınları bırak, hayali kadın karakterli dahi eleştiremeyecek miyiz?

Eğer dizi, uyuşturucu lordu olan kocasından ailesini korumaya çalışan bir kadın hakkında olsaydı, o zaman mr. white hakkında kötü konuşuyor olacaktı insanlar.

Çünkü protogonistlerin (ya da antogonist) hataları görülmez. Amacına ulaşsın istenir. Bu yolda önüne çıkan engeller ise sinir bozucu görülür.

Walter'ın normal hayatta elle tutulur yanı yok tabiki. Ama adam ailesini madden ve fizikken korumak için yüzlerce insan öldürdü. Karısına da hep sadık kaldı.

Skylar ise, hem adamı her durumda immasküle etti, hem boynuzladı hem de adamın canını ortaya koyarak kazandığı paraları aşığına verdi.

Ne kadar yüklenilse azdır yahu.

1 gicikligina patronuna atladgina
2 hamileyken sigara ictiginden ben cok darginim ona

itiraf edeyim, ben patron olayını tamamen unutmuştum. tripleri, kaprisleri yüzünden falan diye düşünmüştüm sadece. siz böyle yazınca anılar tekrar canlandı. o kısımda haklısınız. BİAAAAAAÇ.

yumurta kapıda tutularak.

Harekete gecerek

sonra konuşuruz abi bunu...

www.muminsekman.com

amaan boşv

böyle:

4.bp.blogspot.com

kidim2013.files.wordpress.com

aşk ile

Kurtulunamaz.

buna yanıt vermeye üşenen kardeşlerim adına yazayım bari: bir yolu varsa da o yol yürünmeye üşenilir.

ben bi yöntem izledim. ataletimi kırdım, aldım başımı yürüdüm.

olay şu: 5 dk içinde bitirebileceğin işleri aklına geldiği gibi yap. 5 dk uzun süreceğini düşünüyorsan ertele. bi noktadan sonra alışında bu düzene bu 5 dk sınırını genişlet. 10 dk yap. sonra bakmışsın canın meyve çekti diye kalkıp gecenin bi yarısı manav arıyosun.

sizi üüşengeçliğe iten sebebi bulmanız lazım. hayat enerjiniz mi düştü; düştüyse niye? korkunuz mu var? varsa neye ve niye? bunları çözmeden olmaz.

mahnitanın dediği kitabı okudum işe yaramadı. yımırta kapıya sıkışana kadar keyfine bak

bir plan yapıp, buna uyup, plan içine düzenli uyku ve spor yerleştirilerek.

ama zaten bunları yapmaya üşenmesen sorun kalmaz ki.

bu yüzden, kurtulunmaz +1

ben baya ucuza aldım bir modelini, her şeyi çok güzel, şık, indiglo arkaplan ışığı var istediğinde yakabiliyorsun falan ama inanılmaz sesli çalışıyor. Çekmecenin içine kapattım gece uykumu kaçırmasın diye.

ayni model sanirim benim baktigim da www.amazon.fr ? su geciriyor mu dusta falan bilginiz var mi?

timex, ucuz bi amerikan saat markası. quartz saatler üretiyorlar. saatler genelde denize girmeye dayanıklı değil. ben easy reader modeline, nato strap almıştım. 1buçuk yıl oldu, hala bozulmadı. severek kullanıyorum. hiç bi mekanik sorun yaşamadım. instagram.com

2010'dan beri sorunsuz kullanıyorum bir modelini, amazon'dan almıştım ben de. indiglolu falan. Gayet iyi.

"Parayla mutluluk olmaz" diyenler genelde parası olan kişiler zaten.

o iş öyle değil. çok paran olsa da huzursuz olabiliyorsun, sağlıksız olabiliyorsun, ailen olmayabiliyor vs. bunlar parayla satın alınamayan şeyler.

(sadece)parayla mutluluk olmaz.

Parayı kullanabilmek lazım tabi.

parası olmayan diyor onu. kendini avutmak için.

zengin birisi olarak doğduysan eminim ki mutsuz olmayı da başaracaksın çok zaman. ama görece yoksul ya da bildiğin fakir birisiysen, ve de bunun üzerine düşündüysen, sonradan parayı bulup süper mutlu olursun bence. ben öyle oldum mesela.

şaka şaka. hem fakir hem bilinçsizim.

ay var olduğu sürece romantizm bitemez <3

Her çağın kendine göre romantiği ve kendine göre çılgını olur. Bunların hiçbirinin sayısı da zannedildiği kadar az değil.

başka bir açıdan özellikle blogerlardan kapılan romantik futbolseverlik de var. total deyince ağızlarının suyu akar bunların. sevmem ama.

Tabii ki değil, manyak mısınız da romantik oluyorsunuz? Siz öyle ay ışığı, gözlerin, su yüzeyinden yansıyan pırıltılar falan derken iç çamaşırınıza kadar alırlar, organlarınızdan olursunuz, bir kolunuzu bir bacağınızı bir de temiz bir kalbinizi kırarlar, üstüne bir güzel taciz ederler, farkına bile varmazsınız.

manitaya şiir yazarken de amaç seks, yemeyin olm bizi. romantikler sevişmeye sevişmeye mi azaldı sanıyorsunuz? daha kestirme yollar keşfettik sadece.

öyle. değil. her defasında, ısrarla akıllanmadan üzülmemiz de bundandır.

bu sabah uyandım, her şey ölmüş.

14-18 yaş arası böyle düşündüm ben. duygusal, romantik bi' velettim. ama çevremdekiler hep dünya skime minare gtüme yaşayan, ona buna "yazan", "çıkma teklif eden" insanlardı. ilişkilerine önem vermezlerdi. "vay amk centilmenlik, efendilik, adamlık ölmüş" dedim.

ama 18'den beri, iki senedir, aynı kafada olduğum çok fazla insan gördüm. hiçbirimiz yalnız değiliz koca dünyada. ki böyle hayıflanan birisi olarak benim ilişkilerime, sevdiklerime karşı ne kadar sadık ya da doğru veya romantik olduğum da tartışılır. böyle şeyleri pek düşünmemek lazım. üzerine gitmemek, kalıba sokmaya ya da farklılaştırmaya çalışmamak gerek. öyle olunca gerçekten kimseyle uyuşamıyorsun.

Kapitalizm varsa romantizm ölüdür. Bu çağ, romantiklerin çağı değil.

Ek: Bunca insanın, romantizmi, sadece kadın-erkek ilişkileriyle ilgili sanması çok üzücü.

Ben romantik olduğunu zanneden/iddia eden çoğunuzun romantik olduğunu bile düşünmüyorum. Öyle çağırılmaktan hoşlanıyorsunuz sadece.

devilred +1, kelimesi kelimesine hem de.