"Amsterdam'ı avcumun içi gibi bilirim..."
Arkanı Central Station'a ver, düm düz yürü. Bir meydana geleceksin, karşında Madam Tussauds müzesini göreceksin, keyifli bir yer, bir dene, ünlülerin mumyaları var.
Sonra soluna 90 derece dön, dikili taşa doğru git, oradan solunda bir sokak olacak. Gir o sokağa, ilerle. Bir dükkanda camekana asılmış kondomlar var, fotoğraf çektir. devam et, sağında bir kilise göreceksin. Kiliseye doğru yönel, önünde ufak bir heykel var "belle" yazar üzerinde, fotoğraf çektir. Belle'ye göre sol taraftaki sokağa gir, ilerlerken göreceksin sağda dar bir sokak var. Gir oraya Allah'ına şükret bu güzelleri yarattığı için. 20 dakikas 50 euro bu arada, pazarlık et, Türküm deme. Yalnız sokakta çok kalma havalandırma kötü olduğundan esrar çekmiş gibi oluyorsun.
Neyse sen o sokağın diğer tarafından çık, köprüden geç, ileriki caddeye sap. bu caddede casa rosso filan var, büyük bir bina ayılı filan. Gitmişken o sinemanın önünde kel ve top sakallı bir genç var ona selamımı söyle "yeah ejelukeyşın" de o anlar. (ciddiyim)
O caddede casa rosso'nun karşısında old bilmem ne diye bir pub var, onun yanındaki sokağa gir, o sokak da görülmesi lazım, ilk pencerede macaristanlı bir kız var, 40 euro'du, bir bak derim.
İşte buraya Red Light diyorlar, gitmeyi düşünürsen böyle. Çok fazla Türk var; salağın teki arkadaşına bir kızı "Bu benim ilk aşkım bak" diye gösteriyordu, falan filan.
Neyse hayırlı yolculuklar, patates de ye. French fries deme alınıyorlar, holland fries de.
0