apekpekpuket tarzı bir ses çıkıyor oyunda. İngilizcesini soracak olursan roundhouse kick olarak geçiyor.

bizim buralarda depdep derler.

halk arasındaki bir diğer adı da "dapdapduruken"di

'taktaktuğ' dendiği de görülmüştür.

bizim oralarda da taptap derdik :)

taktaktuuket

taktak

(bkz: when harry met sally)
(bkz: groundhog day)
hatta;
(bkz: romantik komedi)

@outlawrider: cevabınız için teşekkür ederim.

ama bu filmlerdeki abiler ablalar biraz yaşlıcalar. daha gençlerinin oynadığı filmler var mıdır acaba?(bu arada groundhog day'i seyretmiştim herkese tavsiye ederim)

(bkz: jeux d'enfants)

yalnız sözlük linki hata veriyor galiba..

@kalim: cevabınız için teşekkür ederim ama bunu da seyrettim:( (ama bu filmi herkese tavsiye ederim.)

şunu da ilave edeyim, the o.c tadında bir film olabilir mesela.

(bkz: cap ou pas cap )
bunu da izledim derseniz valla darılırım:)

@outlawrider: onu da izledim dermişim:P. bir yanlışlık olmasın bu isimde bir film bulamadım ben. ama jeux d'enfants filmini kastettiyseniz onu kalim önermişti 2 önceki cevapta.

Before sunset'i izledin mi? tavsiye ederim..
www.imdb.com

bir de Love Actually var.. o da çok güzeldir..

ama before sunsetten önce before sunrise ı izlemen gerekiyor..
www.imdb.com
bir de 2 days in Paris, if you, Once, P.S i love you, holiday, definetly maybe, Closer, Levottomat(garip bir finlandiya filmi), Lost in translation (biraz durağan ama bence oldukça etkileyici), im Juli deyip bir nefes alayım ben :)) ama biraz garip bir film izleyim dersen 11:14 ü şiddetle tavsiye ederim.. Vicky Christina Barcelonayı da izledin kabul ediyorum..

@gaea: tavsiyeleriniz için çok teşekkür ederim. ikisini de izlemiştim. bu filmleri ben de tavsiye ederim izlemeyenlere. aslında derdimi tam olarak anlatamamış olabilirim. tam olarak romantik komedi gibi değil, genç oyuncuların oynadığı tutkulu bir aşk filmi diyelim.

@gaea: yardımlarınız için teşekürler, sayenizde bir yerlere vardım: once tarzı bir film olsun diyeyim şimdi. daha önceden söylediklerimle tam örtüşmüyor ama siz söyleyince aklıma geldi; once tarzı olursa yalnız gecede romantizm ihtiyacımı gideririm:)

ps: Lafı açılmışken söyleyeyim romantik film sevenlere/seyretmek isteyenlere Once'ı tavsiye ederim, Hollywood'un kokuşmuş romantik filmlerine benzemez, gerçekten romantiktir.

evet o filmmiş, affediniz beni:( ne diyeyim, şişti içim valla!

rica ederim.. tam karşılar mı bilmiyorum ama yine de aklınızda olsun if you'nun linki..özellikle Jennifer Love Hewit severseniz
www.imdb.com
Great Expectations da gayet güzel bir filmdi..
www.imdb.com
bir de Joe Wright ın ağır romantik filmi Pride and Prejudice var ama bilmem.. ben baya sıkılmıştım ama hayranları çoook...
iyi seyirler :)
Ps : Once tarzı film kolay bulunmaz.. Soundtracki de çok güzeldir..

" My Blueberry Nights " Kar Wai Wong un filmi on numara film.. bence once dan güzel..

" Harold and Maude " hepsinden güzeldir.. www.imdb.com

" Paris, Texas " afedersiniz çakar.. www.imdb.com

" Chasing Amy " alayına giderr!!! www.imdb.com

" Nae meorisokui jiwoogae " über kore filmi.. www.imdb.com

" Paris, je t'aime " eyidir, gülümsetir.. www.imdb.com

şimdilik bunları bakın, beğenirseniz devamını isterseniz ben devam edip film yazıyore..

(bkz: garden state)

grease (haha)

üniversite durağından bineceğin otobüs ile cevizlibağ tramvay durağına 15-20 dakikada gelirsin. cevizlibağ'dan tramvay ile beşiktaş'a 30-40 dakikada, eminönü'ne 20-25 dakika'da gelirsin. buradan da vapur, feribot, vs. ile 15-20 dakikada üsküdar'a geçersin.

tabi metrobüs ile incirli'den kadıköy'e, oradan da otobüs veya minibüs ile üsküdar'a gelebilirsin.


birinci yol 1 saati geçer. 1,30 saat bile olabilir.
ikinci yol biraz daha kısa sürer gibi gözükse de o da yaklaşık 1 saatini alacaktır.

benim tarif ve tahminim budur.

iyi günler.

dersler 4 te başlar. fakülte çok kötü.

üsküdardan köprüye, ordan da metrobüs yapılabilir.
en az 40 dk en çok 1 saat.

ya da vapurlar eminönü oradan da incirli yapılabilir.

en az 1 saat en çok 2.

üsküdardan köprüye gelirsin 15 vb otobüslerle:D trafiğe göre değişir min 10,max 25 dk. ordan metrobüse binip incirlide inersin yaklaşık 35 dk.
ben tam tersini yapıorum bahçelivlerden anadolu hisarı :(

maxi civarı yok. çengelköy merkezde olabilir ya da ümraniye tarafına gideceksiniz.

thy eğitimine katılmadan önce sağlık sertifikası almanız gerekeceğinden sorun olup olmayacağı orada belli olur. bu arada havayolu pilotluğu koşulları askeri pilotluğa göre çok daha esnektir, enseyi karartmayın.

(bkz: point break)

(bkz: The Bank Job)

the bank job var.

(bkz: the bank job)

edit. höeh be.

banka değil ama italian job da güzel.

efenim teşekkürler ama sanki the bank job'u uzun zaman önce izlemişim gibi hatırlıyorum
yoksa italian job muydu o (pffff) onun dışında yazarsanız müteşekkir olurum sizlere

www.imdb.com

tavsiye istiyorsan:

(bkz: dog day afternoon)
bir de spike lee'nin vardı adını hatırlayamıyorum. ikisi de çok iyidir.

(bkz: inside man) kesinlikle tavsiye ederim. tam aradığınız film
(bkz: rocknrolla) (bkz: snatch) tam banka olmasada yani içinde soygun var ama sürekli değil süper filmler imdb den bakabilirsiniz.

heat

maskeli beşler kıbrıs

cuma günü TNT'de saat 21.15 ve gece tekrarı olarak 02.30'da "USTA SUÇLULAR (The Parole Officer) vardı.

heattaki banka soygunu ve sonrasındaki kovalama sahneleri süperdir tadından yenmez.

ya bu da banka soygunu degil ama soygun yapan yapana. izlemediysen kesinlikle:
(bkz: lock stock and two smoking barrels)

answers.yahoo.com

skill like this

reservoir dogs var birde. kuyumcu soygununun sonrasıyla ilgili. muhteşemdir.

filmleri izleyip taktik almak istiyor kanımca. pek yakında kanald ana haberde başlık: internetten film tavsiyesi istedi göztepede banka soydu..

@ztpz
evet hazır ev boşken kardeşimin bi türlü açılmayan kumbarasını açıp içinde bozuk para olarak bulunan yaklaşık 14 tl lik büyük bir meblayı ele geçirerek tarihin gelmiş geçmiş en büyük vurgununu yapmak için uğraşıyorum bütün bunlarla
sonrasında bunun filmini çekicem "for the 14 tl" diye :)

efenim belirtmeden geçemiycem yol yordam öğrenmek için izlenen filmler genellikle +18 dir, onların da pratikte pek bir faydası olmaz

the bank job'u izlediğimde "ulan adamlar rahat tabi ne kamera var ne bişey şimdi bankamı soyulur hertarafta bişey var hemen yakalanırsın" demiştim yanımdaki arkadaşa. aklıma geldi şaka olarak yazdım. +18 filmler için şaka yapmiyacağım söz =)

içerideki adam vardi, the inside man

@ztpz
bende öyle takılıyorum zaten anlıyorum tabi şaka yaptığınızı :)

Kod Adı Kılıçbalığı: (bkz: swordfish)

ağaç tutkalı ile yapıştırmayı düşünür müsünüz?

silikon ?

yanlış olmasın 402 veya 403 diye bir yapıştırıcı var, nalburlarda bulunuyor. 2 ayrı tüp var bunları birbirine karıştıyorsun ve baya sağlam yapıştırıyor.

sadece süs için olacaksa çift taraflı bant iş görür.

yanlardan taşmayacak kadar ufak bir damla bali veya derby.

teşekkürler arkadaşlar. aslında açıkça yazayım, kendi yaptığım pipomun üzerine olacak bu, yan ikimi zaman 50-60 derecelere bile çıkacak bu ağaz, hatta daha fazla. 2 ayrı tüplüler plastik çelik diye geçiyor, ahşap yüzeyde ne yapar bir okumak lazım.

silikon sıcakta yavşar sanırım o olmaz, ağaç tutkalı ise metal yüzeyde zorluk çıkarır malesef. bali veya derby ise, fazla iyi tutar mı bilmiyorum açıkçası... aklıma vidalamak geldi ama çok fantastik olur. klasik çizgiyi bozabilir. tekrar teşekkürler arkadaşlar.

Kakma gibi olabilir,tahtanın genleşmesi metalden az olacağı için ısındıkça da çıkmaz muhtemelen.hobi kluplerine bakabilirsiniz özel yapıştırıcılarda vardır muhtemelen.

las vegas'a gitmedim hic ama otel ayarlamada priceline.com derim, bidding sisteminde "su tarihte vergi haric 90 dolara central park manzarali 3 yildizli otel istiyorum" diyorsunuz, teklife uygun oteli ayarliyor. ny'da kesin manhattan'da, mumkunse central park yakininda kalin derim. central park bir derya zaten, broadway filan derken birkac gunu dolasarak gecirebilirsiniz. jfk'e la guardia'ya filan yakin diye queens'te kalmayin; gidis gelis daha kisa surmuyor, fiyatlar ayni ve etraf cok eglenceli degil. empire states'e cikmadan once hava durumunu kontrol edin. hurriyet heykeline bor turlari var, gidilebilir ama gorunce hayal kirikligina ugramayin, gorundugunden ufakmis. iki sehir icin de netten filan bir rehber bulsaniz iyi olur, burada anlatilanlar kafi gelmez. bir de, bizon burger yemeyin. saman gibi.

broadway muzikallerinde en dandik yerler 120-140 dolar ama son dakikada pazarlikla 40-45 dolara alinabiliyor tiyato onunde satanlardan.

las vegas ta merkeze bıraz daha uzak inn ekli oteller oluyo bence onlarda kalabilirsin.genellikle kahvalti dahil bu otellerde grupca mesela 4 kisi felan bir odada (2 cift kisilik yatak) uyguna kalabilirsin. sehir merkezine ve havaalanina ucretsiz otobusler oldugundan ekonomik de oluyo.gorecegin seyler arasinda new york new york, mgm otelleri oradaki sovlar, yani las vegas strip dedikleri yer su oceans 11 daki bellagimo mu neydi su gosterileriyle meshur otel soracima gece klupleri ve tabiki 0ver 21 isen kumar var.bir de bunlarin cok meshur bir sokaklari vardi boyle cadirimsi birseyle ortulu acik bi sokak 30 dakikada bir yukari aisli cadirda bi egzantrik seyler oluyo. stratosfer dedikleri baya yuksek geceleri tum las vegas isiklarini gorebilcein sonra catisinda deli manyak lunapark aletlerinin olduu bi otel var. bir de cok meshur bi alisveris merkezi vardi yok tavani gokyuzu seklinde yapmislar felan. birde buradan grand canyona 2 saatlik falan yolun ardindan turlar var ben bunu da oneririm. iyi eglenceler!

vegasa iki günden fazla ayırın (en az 3-4) mümkünse kalabalık gidin. ilk gittiğinizde strip denilen caddeyi baştan aşağı adımlayın. beğendiğiniz otellere girin gezin. yaş 21 üstü ise gece kulüplerine gidin. mutlaka revü şovlarına gidin, en az 2 farklı şov izleyin. coca cola şişesi şeklinde bi yerde biletler ucuza temin ediliyordu. kataloglarda yazar böyle şeyler. otellerden birinin su şovu var, birinin korsanlı bir şovu vardı, herneyse kataloglarda bu şovların günleri ve saatleri yazar, gidin izleyin. stratosferdeki rollercoaster a binin. 10 dolara açık büfe mekanlarda yemek yiyin. ucuz otel için netten bakının. bulamazsanız da gidince bulursunuz downtown bölgesinde. katalogların arkasından en ucuz oteli seçersiniz, pazarlık etmek mümkün olabiliyor.

ufak tefek kumar oynayın. 3-4 kişi olursanız helikopterle büyük kanyon turu yapın. 1-2 kişi iseniz otobüsle gidin kanyona, duracağınız benzincideki subway den sandviç alın. kanyon gerçekten görmeye değer.
akşam 9 sabah 5 arası dolaşacaksınız, gündüz sıcak olur uyursunuz. varış saatinizi ona göre ayarlayın.

newyork da asterdam avenue da hostelling international ın güzel bir hosteli var. netten hostelling international ı araştırın. newyork da paralı iseniz, kabare izleyin derim :)
yok ucuz olsun diyorsanız, times meydanı civarını gezin, harlem turu filan bulun hostelden bedava rehberli geziler oluyor, özgürlük heykeline gidebilirsiniz ya da o civardan geçen şehir içi vapur da işinizi görür. (uzaktan seyredersiniz)
central parkı şöyle bir gezin.

expedia, priceline, kayak gibi web sitelerinden ucus bakabilirsin. hatta otel de bakabilirsin. en son olarak hotels.com'dan otel bakabilirsin. cogu tavsiyeden cok daha iyi sonuc saglayacaktir bu internet aramalari.

aralarında kalite farkı vardır illa ki ama bizzat amerika'dan getirilmişleri baya kötüydü yarısını kullanmadan atmıştım hatta. hem uçları kalitesizdi hemde gövdesi hemen kırılıyordu falan.

ucunun daha uzun süre kullanılabilmesi(kütleşmemesi) kalemin sertliği ile alakalıdır. mesela 2b kalemle koyu siyah yazı yazarsınız ama sık sık sivriltmek zorunda kalırsınız. hb kalemler daha uzun süre performans sağlar ama yazısı iğrençtir.

toy r us da var bunlardan 10 lu pakette.

bulabilirseniz, pentel hb ya da b deneyebilirsiniz. ama ucun kütlesmesi kacinilmaz bir olay, bunun icin ideal cözüm uclu kalem kullanmak. cok kaliteli bir ucla daha randimanli yazilar yazilabilir.

Güzel diyorsun da bizim torunlarımız için de biz '60lılar gibi olucaz. Yani onlar da diyecek ki "ya adamlar internetten bir şey indirip izlerlermiş, adını söyleyince üç boyutlusunun gözünün önüne gelmesi varken!", filan.

Bu nedenle şanslı bir zamanda yaşadığımızı düşünüyorum. 42 yaşındayım ve geç kaldığımı düşünmüyorum. İnternet güzel bir şey.

eskiden bahsedersek bugün olduğu gibi günlük değişimler (moda deyimle trend) yoktu, bir akım çıktığı zaman bir kaç nesil boyunca sürerdi. o yüzden "ya bi zamanlar bi şarkı vardı neydi o?" durumu yoktu o zamanlar. bugün yaşadığımız hızlı değişimin etkilerinden biri bu.

örneğin walkmen 20 yıllık bir sürecin sonucu olarak nostaljik bir obje halini almış. öte yandan insanlığın sesleri kaydedebilmesi 100 yıl öncesine giden bir buluş. ondan önceki milyon yıl boyunca insanlığın böyle bir imkanı olmadı bile. nesiller boyu aynı türküleri dinledi. :)

@oldu görüşürüz
Şüphesiz şimdiki halimizin komik olacağı durumlar olacaktır.Ama eskiyle karşılaştırısak gazete , radyo ve trt haberleri vizyondu.Bunlar tekti ama artık umudun umudu var belki de.

@thalamus
Size katılıyorum.Yine de Macar radyosunda duyulmuş bi şarkı veya açık sinemada yazın izleyip beğendiğin yabancı bir filmi tekrar görememek garip geliyor.Yani dönemin koşulları için normal ama yukarıda bahsettiğim umudun umudu olmaması durumu kötü bence.Bununla ilgili Barış Manço'nun bi anısı vardı.Gitar çalanlar bilirler en basit ve temel ilk öğrenilen akorlardan biridir la minör ama Barış Manço bunu günlerce arayıp bulamamış o dönem en son bizim Özdemir bilir ona git demişler.Özdemir Erdoğan kastedilen kişiymiş.

kültür, sanat, düşünce... eserlerinden iz bırakanlar bu etkiyi ilk seferde yaparlar çoğu zaman, aşk gibi. o yüzden tekrar karşına çıkmasa da o zaman özümsediğin duygu ve düşünceyi hiç unutmazsın, içselleştirirsin. aslolan da budur. demem odur ki kimse bir şeyleri kaybetmiş değil.

bodrum bodrum..

dediğin doğru ama eski nesillerle ilgili dikkatimi çeken bir nokta varsa hafızalarının bizden çok daha kuvvetli olmasıdır. bunu da dış uyaranların bugüne göre çok daha kısıtlı olmasına bağlıyorum.

örneğin; 90 yaşında bir nineye ilk okulda okuduğu bir şiiri okumasını söyledikleri zaman takılmadan okuyabiliyor. bense bırak şiiri, arkadaşlarımın yüzünü bile unuttum. zaten internet gibi bir bilgi kaynağının ortaya çıkışı ile hızlı yaşam stili arasında bir bağ olduğu çok açık.

bence eski zamanlar daha iyimiş be arkadaşım. düşünsene bir müziği bir daha dinleyemeyeceğini biliyorsun ve onu iyice özümsüyorsun dinlerken. daha özel, daha önemli oluyor. şimdi öyle mi? bir şarkı dinliyorsun güzelmiş diyorsun indiriyorsun internetten sıkılana kadar çevire çevire dinliyorsun. sıkılınca başka şarkıya geçiyorsun, çabucak tüketiyorsun her şeyi.

desteksiz sallıyorum, batman çizgi romanlarında joker'in adamları..

palyaçonun tarihi kadar eski olabilir aslında bu. sonuçta palyaço dediğimiz, özünde komik olmaktan çok ürkünç olan bir yaratık. yine de benim aklıma palyaço olmasa da esin kaynağı olabilecek joker geliyor. bir de stephen king'in "it" romanı.

bunu daha önce de sormuşlardı sanki. şimdi baktım bulamadım ama sen de istiyosan bi bulmaya çalış.

hocam herhangi bir mıknatıs (bu mıknatıs 1 nanometre^3 boyutunda bile olsa iki kutupludur) sadece + veya sadece - olmaz. diyelim ki var böyle bişey. sen ikisini de aynı sisteme koyuyosun. yani iki mıknatıs da uçak üzerinde. birbirini itse ne olacak ki? dışarıdan bir kuvvetin itmesi lazım uçağı. uçuk ve gerçek dışı bir şey yani eğer doğru anladıysam söylediğini

uçağın ağırlığını kaldıracak kadar güçlü mıknatıslar kaç ton çeker sence? o uçak kalkar mı acaba? ya da o şekille uçabilir mi? ya da bunu yapmak yerine 6 tane daha ekstra motor kullansınlar mesela?

uçağın üstüne acil durumlarda açılacak paraşütler konsa bu fikirden daha mantıklı olurdu bence. en azından düşüşü yavaşlatırdı.

edit: bağırmıyorum yahu :) agresifim biraz bugün o kadar. kompleksliyim de. ekşi sözlük yazarıyım aynı zamanda. haha ben uzayayım.

Haklısın biraz karışık olmuş, başka türlü anlatayım:

_______> bu uçağımız, yandan

Çizgiye, aşağı (yere) bakan kısmına bulup boydan boya + mıknatıs döşedik. Yani + kısmı aşağı bakacak şekilde.

Bir de alet yaptık, tuşa basınca açılıyor, bu da çizginin altına geldi, atıyorum 10 metre aralık var. + o da.

Böyle ne biliyim bir yaylanma gibi şey olmaz mı?

Anlatması yapmasından daha zormuş yav:)


@cro magnon; ne bağırıyosun arkadaşım! :) Ben nerden bileyim bir mıknatıs kaç kilo gram. Ama praşüt fikrini sevdim, inceliycem. Gerçi benim mıknatıslar güçlü olucak ve ince olucak. Böyle teneke gibi. Ama hakiki mıknatıs. Kaynadığından.

(Başka motor koyma fikrini beğenmedim çok ağırlık yapabilir)

Kucuk bir ucakta (cirrus sr20) parasut sistemi yapilmisti ama buyuk ucaklarda birsey bulamadilar bir turlu. Ucaga boydan boya miknatis koymak olmaz ama onun yerine dunyanin manyetik alanina gore dengede kalmasini saglayan, dengeleyici bir manyetik alan olusturan bir sistem olabilir mesela ama nasil yapilir bilmiyorum.

hmm anladım. ama abi gene de uçuk ya:) o zaman direkt yay döşeyelim uşağın altına, düşünce zıplasın "boeing boeing" diye:D

not: cem yılmaz'a saygılar:)

e üstteki mıknatıs da alttakini itmeyecek mi, o zaman da düşüş hızlanır sizin teorinize göre. sonucta o mekanizma da uçağa bağlı.
ama onun yerine yeryüzünü toptan + kutuplu mıknatısla kaplayabilirsek olur bu iş. hiç düşmez uçaklar bu itim kuvvetiyle, hep havada kalır hehe.

bir mühendis olarak başka işlerle uğraşmanı tavsiye ediyorum.

hepsi oldu hadi, uçak yerdeki başka bir manyetik alanın etkisine girse ne olacak peki? o kadar kişinin katili olmayı kaldırabilecek misin dostum ha? bana cevap ver.

resim harika olmuş bu arada.

yalnız evet şöyle bir durum var, iki mıknatıs da birbirini itecek. uçağa etki eden birşey olmayacak ki. alttaki mıknatısın yeryüzünden destek alması lazım uçağa etki etmesi için.

şöyle anlatayım: elin uçak olsun tamam mı. aç elini yatay bir şekilde. alt kısmına(avuç) bir mıknatıs bantla. sonra daha uzun bir bantla elinden aşağı başka bir mıknatıs bağla. iki mıkatıs altalta geldi ve birbirini itiyor şimdi. ve elin aşağı doğru düşüyor. ne olur? mıknatıslar birbirini itmeye devam eder ve alttaki mıknatısı bağlayan bantta gerilim oluşur sadece. düşerken de gerilim değişmez. uçağa giren çıkan bişey yok :)

edit: teorik olarak, yere değdiğinde bir yaylanma olabilir evet. ama birsürü etken var işin içinde. bilemiyorum. oldu görüşürüz, fantastik fikirlerinle hepimizi strese sokuyorsun, mutlu musun :D

@cro magnon: ben de öyle anladım da, düşünce alttaki mıknatıs yere değecek ya, ondan sonra bi yaylanma olur mu diye soruyor "oldu görüşürüz"

Hanımlar ve beyler, ilk mesaja fotoğraf ekledim. Yani resim. Kendim çizdim. Dört sene eğitimini aldım.

Yeşil bölge, (-). Aşağıda(yeryüzünde) + yönü gökyüzüne dönük bir mıkntaıs varsa sıçabiliriz. Ama onu şimdlik boşveriniz. O kırmızı alan, alttakiin alttaki, askıyla gelicek. Çelik olabilir. Çeliğin kilogramı cro magnon'dan öğrenildi, haberler iyi. Tuşa basınca çıkıyor o eklenti. Firefoks eklentisi gibi düşünün, aslında var ama belli olmuyor. Sonra bu yeşil kısım yere çakılıcak. toprağa. Ama o aradaki boşluk var ya, orada itişme olucak. Olucak di mi ya?

olacak da bu itişme çarpışma şiddetini ne kadar azaltır bu bir.

ikincisi sen alttaki mıknatısı havadayken nasıl saklayacaksın acep? yani o mıknatısı üsttekine yapıştırayım desen yapışmaz, uçağa sokayım desen nasıl?

Uçağa sokmasam da olur, öyle bir hedefim yok. Yani aslında basınca çıkıyor ya, direkt çıkık olsun, resimdeki gibi. Ama illa gözükmesin diyorsan o aradaki boşluğu uçağa dahil edebiliriz, bodrum katı gibi. El deneyini arkadaşımın elinde yaptım umarım fark etmez ve şöyle bir sonuç çıktı: Banttaki gerilim artınca, uçak bu gerilime karşı koydu, tamam yine düştü ben havada asılı kalsın demiyorum da; etkisi olmadı mı biraz, delikanlı gibi?

uçak düşerken öyle düşmez ki, kafa üstü düşer genelde.

uçak tam yere çarpacakken içindekileri havaya atsa, daha güzel olmaz mı?

buruna takılabilecek bir mıknatıs ne kadar güçlü olursa olsun uçağı aşağıda elle durdurmaya çalışmaktan farksız olur bir de.

@başımıellerimin arasınaalıpdüşündüm; Soruda "insan gibi düştüğünü varsaymak" derken böyle düşüşü kastetmiştim ama kafa üstü düşerse daha iyi, alandan kazanırım. Alttaki sistemi burnuna takabilirsiniz uçağın.

Uçak yere düşerken içindekileri atması güzel fikir ama çok zahmetli ve masraflı, bayağı bir bütçe gerekebilir. Çünkü uçağın üstünün açılır kapanır olması lazım ve mesela seyrantepe stadının maliyetini düşün. Ayrıca o panik anında pilotun üst tarafı açmasını unutması daha elim olabilir.

---
(2 yolcu oldu o zaman ben şimdi denemek için nasıl düşürebileceğim üzerine çalışmalıyım. Ama bir şey olmıycak.)

hobaaaaa.. pilot nereden görecek o zaman önünü? abi geç oldu yat istersen boşver

(lan sanki tek sorun pilotun önünü görmesiymiş gibi ahahah:D)

ben de buna benzer süngerden otomobilleri düşünmüştüm. çarpışınca sekiyorlar felan. şahane olurdu. uçaklar için de mıknatıs yerine sünger olayını düşünebilirsin belki. ama yağmurlu havalarda sakat olur. su emiciliğini azaltmak lazım.

bence yolcuların kıçına motor monte etmek daha bi efektiv(böle mi yazılıyodu bu).
binerken takılır inerken sökülür. arada dezenfekte edilir tabi, herkesi basur etmenin manası yok.

baktın uçak düşüyor açın mini motorları, püfür püfür...

@serseri marti; yazdıklarını beğeniyorum genelde ama bu son yazdığın çok mantıksız, sana yakıştıramadım. Bir motorun kaç lira olduğundan ve uçaktaki yolcu sayısından haberin yok galiba? Sonuçta maddi olarak fazla tutmaması gerekli. Bu nedenle cevabına tik koymuyorum ama moderatörler silmesin diye yeni bir şey demek istiyorum:

Haklısın. Motor markası önerir misin daha önce kullandıklarından? (Kullandıysan tabii)

ama motorlar bir kez alınacak sonra yıllarca kullan, kulaklık dağıtılır gibi dağıtılacak inişte toplanacak.
maalesef ben daha önce denemedim :( benim kanatlarım var ama yine de uçmak için motorhead öneririm.

1-Uçak hep tabanı üzerine düşmez.
2-Mıknatıs çift yönlüdür. Hasbel kader uçak ters dönerse bu sefer mıknatıs da ters dönecek. Bu sefer şak diye yer mıknatısın diğer tarafını çekecek.

Not: Bunu oyuncak uçak için sorduğunu varsayarak anlattım. (:

Sevgiler.

neresi çok zammın, yüzde 500 de nerden baktıgına bağlı, fiyatlar dünya standartların altında, uygundur.

bence indirim olmaz, kısa sürede de netleşir, tek imzaya bakıyor nasl olsa.

vay anasını, uygundur demek. dünya standartlarının altındaymış ücretler. peki yaşam standartlarında mevzu ne alemde? üzerinde miyiz biz ülkece standartların? söyleyin bilelim.

şıtandartları işlerine uygun gelen yerde kullanan zihniyet...turnike olmuşun haberin yok...

açıkçası olay çıkartmayı düşündüm gerçekten ama ne gelir elden.
yüzde 500. vayyy anasssını...
tuvalete koysunlar artan paraları. işleri bitince temizlesinler popolarını.

zorla myo giden gariban ne halt edecek? hele o gariban zorla 2. öğretim kazandıysa ne halt edecek? garibanlık kendi problemi mi? burs desen yok, harç zam var. eyvallah. haram olur o paralar umarım.
bu ülke başında, bu kadar para göz insan oldukça indirim mindirim gelmez.

edit: www.haber7.com burda harçlar yazıyor ama gerçekten bunlarsa katliam olur. geceleri kulakları yüzünden uyuyamaz olur.

domaltıp sikseler uygundur diyecekler de varmıs vay be.

muhtemelen onay cıkacak, yenı harclar kayıt donemerinden once acıklanmak zorunda ilk kayıtlarda harcı odemek fln gerekiyor.

tepkiye gelince, sekilde de goruldugu gibi domaltıp sikince bile uygun diyecekler, malesef bi tepki olmaz. egitim sen fln mahkemeye gideiblir ama onlar bolucu sorozcu fln oldugundan taslanırlar.

neyse, haysiyet insan olmak gibi kavramları da gosterdigi için rabbimize sukredip gotu kollamaya baslıyoruz.

dunya standardı derken hangi dunyadan bahsediyoruz onu da belgeleyelim lutfen, ucla nın mit nın fln harclarından bahsediyorsak tr de de vakıf unı ler var kıyasa gidiyorsak. yok evropa fln diyorsak refah oranına bakalım derim. kura bakıp hesap makınesiyle hesap yapıp ciglik yapmayalım.

bu kadar kalitesiz eğitime bu kadar har(a)ç
pes doğrusu
artık ne yapıcaklar bilemiyorum
yoksa bütçe açığını üniversite harçlarıyla mı kapatıcaklar???
yazıklar olsun

deli gibi para kazanan,har vurup harman savuran,cebinde para olan ama harcamayan bi milletiz ya!? ondan mütevellit harçlarımıza %500 zam uygundur,tövbee tövbe ya!..

hangi bölümü bitirdin ki? neden mezun olduğun bölümdeki bir işte çalışmak istemiyorsun. işveren diplomaya bakıyor önce. tabi biraz da torpil gerekli.

tanıdıklar, yakınlar, akrabalar, yoldan geçen adam... herkese iş aradığınızdan bahsedin..
mezun olduğunuz alanda çalışmayı düşünmüyorsanız kariyer sitelerinde işiniz zor.

@ krizalider
makine öğretmenliği bitirdim. öğretmenliğin şartları belli. kpss ye gireceksin, bilmem ne kadar puan alacaksın ki atanan 2 kişiden biri olabilesin. sanayide de çalışmak istemiyorum açıkçası.

serseri martı'nın dediği gibi kariyer sitelerinden iş bulmak zor. ama en azından oradaki ilanlar sana fikir verebiliyor ne yapman gerektiği konusunda. ne iş yapman konusuna gelince, ne iş olsa yapabilecek konumdaysan(sanayi hariç :)) kargolara başvurabilirsin. oralara devamlı eleman lazım oluyor.

Oooo meslektaş hoşgeldin aramıza.. Piyasa baya kötü haberin olsun şirketler eleman çıkarıyor üretimler durdu. sende teknik eğitim mezunusun yani piyasa da tanımlanmamış meslek denilen beyaz yakalısın yani ne tekniker ne de mühendissin. işin zor hele yeni mezunsun birde deneyimin yoksa iyice durumlar kötü. atamamız yok hiç açmıyorum konuyu ama teknoloji öğretmenliği ya da vekil öğretmenlik/-sözleşmeli öğretmenlik kapısı açık tabii 700-800TL çalışmak istersen.

CAD-CAM ile aran nasıl ya da CAE biliyor musun? Yabancı dilin var mı? İş deneyimi? Talaşlı-talaşsız imalatla aran nasıl? Hidrolik-pnömatik kaynak teknolojileri peki?

Neyse dediğim gibi piyasa kötü ve 2010 hazirana kadar bi umut yok gibi ama umudunu kaybetme ucuz kalifeye eleman her zaman ihtiyaçtır.

@anarche

marmara'yı bitirdim. bilmiyorum biliyormusun ama marmara'da acad r12 ile autocad öğreniyorduk. cnc mevzunu defterde gördük sadece. daha doğrusu üniversitede ne gördüysem defterde gördüm. cad, cam, cae bilmiyorum. yabancı dil için kursa yazılmıştım 1 kur aldım geride 2 kur var. geçen sene ikitelli sanayide 1 sene çalıştım. güya cad cam öğrenecektim ama torna seri imalat çalıştığı için çok şey öğrenemedim (zaten bu 1 sene beni soğuttu meslekten). üniversal freze idare eder. hidrolik-pnömatik bilmiyorum.

10 yıldır üzerimize yapışık bir meslek ama gerçeği söylemek gerekirse kendimi pek yetiştiremedim bu meslekte. gelişmemiş adamı da pek almıyor iş yerleri. o nedenle yeni ufuklara yelken açmak niyetindeyim.

sicak tut vucudu. yatarken yorgandir battaniyedir saril. evet bu havada zor ama vucudu isitmadan cikmiyor.

duvarları yumruklayacak kadar acı çeken birisi bu sorunu için şunu buldu:
(bkz: pankreoflat)

uzanmamak, en azından oturur vaziyette olmak ve hareket etmek gaz çıkarmayı kolaylaştırır. nane ve zencefilli şeylerin de iyi geldiği söylenir.

biraz merdiven inip çıkın.

(bkz: sharebus)

sharebus için erişim mahkeme kararıyla engellenmiştir diyor, buraya ktunnel dışında bir girme yöntemi var mı?

opendns.com talimatları izle dns değiştir rahat rahat girersin sharebus'a.

bilgisayarının dns'lerini değiştirebilirsin. ayrıca warez-bb kesinlikle sharebus tan daha geniş bir arşive sahiptir. oraya da göz atmanı tavsiye ederim.

Teşekkürler!
bişey daha sorucam bi de,internet download manager kullanıyorum şimdi ben. bazı rapidshare linkleri çok küçük boyutlu ve explorer sayfası olarak indiriyor. ne ki onlar öyle?

download manager'a rapıd kullanıcı adını ve sifreni girmen lazım. yoksa dosyaları degil rapidsare'in free user sayfasını indirir
options->site logins ->new

onları girdim, zaten her indirdiğimde değil de, bazılarında yapıyor. o linkler kırık olabilir mi belki?

hmm evet o zmn kiriktir muhtemelen. indirdigin sayfalari acarak ne indirdigine bak. eger dosya kaldirildiysa orda gosterir. download kotani da doldurmus olabilirsin.

evet o linkler kırık olduğundan oluyor.

ayarlar kısmı gibi 1 sekme olması lazım idm de , oraya site olarak rapidshare'i ekleyeceksiniz daha sonra premium id ve şifrenizi girin oraya tamam'a tıklayın sorunsuz download etmesi lazım , heh şeyde olabilir rapidshare premium zone'da direct download linki var o da tickli olması lazım.

Bu arada fazla bilinmiyor sanırım ama hd filmler için www.hd-bb.org dan başka yere uğrama derim.

divxevi

Yardım eden herkese teşekkürlerimi sunarım!

sence?

SOĞUKALGINLUĞU VE GRİP : İnsanlar yoluyla bu viral enfeksiyonlarhamsterlara geebilir. Soğukalgınlığı hamsterları hızlıca zaatüreyedönüştürüp ölümüne neden olabilir. Semptomları hapşurma, nemli burun vebazen gözlerde sululukla birlikte yüsek ateştir ki bu uyuşlukla açığaçıkar. Veteriner tarafından verilmiş yan etiye neden olmyanantibiyotikler tedavi olarak kullanılır. Erişemeyeceği kadar uzakta vefakat soluyacağı kadar yakında tutulan Vicks nefes almasına yardımcıolacaktır ve tıkanıklığı azaltacaktır. Bunun yanında böyle bir sorunlakarşılaşıldığında onu sıcak tutmanızda fayda var.

diyor internette

bence??? ben biliyorum vete goturmeyi ama basit bi soguk algınlıgı falandır muhakkak ve su aralar hiç vet tarafından duduklenmek istemıorum. daha onceden tecrube etmiş su ilaçı verdim gecti dien kullanıcı arıorum. yani daha oncden vete gitmiş cozumu bilen. sorun zaten ortada malum

yaz nezlesi olmuş o..nane limon kaynatın..viks vardır muhtemelen, tüylerine sürmeden yağlayın onu. veya bir tava içine bir limon bir fincan sirke bir aspirin atın, ısıtıp çözelti haline getirip yağlayın, terlesin sonra sıcak duş alsın, birşeyi kalmaz.

aslında sana da şaşırana da hak veriyorum bu ülkede.
götürmen elbette şart, ama bunca yıllık veteriner deneyimimle, parmak kadar hamster-a enine boyuna muayene yapılmayacağını da biliyorum.
koskoca kediye/köpeğe bile röntgen çekecek yer bulmak için bin takla atıyoruz.
sağdan soldan duyduğun ilacı kullanmamanı diliyorum ama "götürme,geçer" de diyemiyorum. ağzı var dili yok, anlatabilse acısını belki koşarak götürürsün.

sen iyisi mi gidip tatlı dille rica et, çoğu zaman muayene ücreti almadan da tavsiyede bulunuyorlar. en azından kafana değil, uzmana göre yaparsın tedaviyi, canın yanmamış olur.

( ve ne olur "bozuldu" deme bir -can- için, -kıymetli- için.. )

pilini değiştirin.

antibiyotik gerekiyorsa mutlaka veteriner hekimin doz ayarı yapması lazım. hamsterlarla ilgili doğru dürüst bir şey bilmiyor kimse ve ilgilenmiyorlar ve imkanlar yetersiz vs. çaresi veteriner hekimdeyse sevinmen lazım.

kusura bakma. terslik olsun diye yazmadım, samimiydim yazarken. bir kere hamster baktım hayatımda. kendisi sanırım yediği bi$ilerden ötürü rahatsızlanmı$tı (çünkü annem hala hayır ben basmadım üstüne diyo) bağırsakları götünden çıktı spaghetti gibi. 1 gün öncesinden rahatsızlanmı$tı. Yani sikleyip veterinere götürsem kurtarabilirdik belki. belki de kurtaramazdık öyle i$te. sence? diye sorduğumda bencesini söyledim yani. babay ya$ıyodur in$.

1. üşenmezseniz yeni adresi etiket olarak bastırın. kullandıkça yapıştırırsınız. (bi milyon tanede kasar sanki :P )

2. zorunlu olması lazım.

3. değildir. irsaliye fatura kesilmediğinde devreye giren bir opsiyon. dükkandan satış yaparken malı teslim ediyorsunuz zaten.

1- ya atıl kalır, yada yeni adres bi şekilde (etiket, elle vs)üzerine yazılıp, değişen yere kaşe+imza atılır.

2- evet, adres olmak zorunda

3- hayır, irsaliyeli fatura sevkiyat olmaksızında satışta kullanılabilir. hatta çoğu bilgisayar firması irsaliyeli fatura ile dükkanda satış yapıyor.

mcdonalds'a yakın (tahminen + - 25m) ve aynı sıra üzerinde tabelasız açık çikolata satan bir yer var.oradan mı bahsediyorsunuz?

vitrininde bir sürü açık çikolata olan yerden bahsediyorsanız tam tarif edemeyeceğim ama istiklal'den galatasaray'a giderken solda. cadde üstünde zaten kolay bulursunuz. mc donald's civarlarında olması lazım. bilemedim şimdi.

küçükparmakkapı sokagın köşesinde. benetton'un karşısında.

bir tanesi tcyx'in dediği yerde,
diğeri de,atlas pasajından 10 metre önce (taksim meydandan,galatasaraya giderken)

bu arada bu bahsedilen disinda,
yine aga camii'nin oraya giderken minik bir kapali dukkanda daha cikolata satiliyor beyoglu cikolatasi.
ama asil yenmesi gereken yer mcdonaldsa yakin olan sol koldaki.

1. devlet su işlerinden daha önemli olmaması gerekn biri demek göte girecekse kapatalım sözlüğü gitsin.

2. adama öküz dememiş bir öküz kadar masumdu demiş. isimsiz başlık olduğundan kelli göte girilebilitesi düşük..

1. girmez bence. belki ben de cumhuriyete karşıyım, padişahı geri istiyorum. istemek yasak mı?
2. "öküz kadar masum" demekte de bişey yok bence. "eşek gözlü" demek suç değilse o da olmamalı.

2.sinden başlayalım bir tarafa girmez o merak etmeyin. ilkine gelince şu an itibariyle modların da belirttiği gibi girecek bir şey yok. biraz daha zorlasaymış olabilirmiş.

en güzeli lokum. türkiş dilayt. hem de ucuz. cezerye de bi çeşit lokum zaten. havuç lokumu. yapılışı aynı.

yabancılar nereli? (aliens geldi aklıma) ruslar çoğunu bilir ve severler kafkaslara aşinalıktan dolayı örneğin.

Tahin helvası derim.

baklavaya +1

hepsini severler sonuç olarak hepsi de farklı bir lezzet olacak. onun için lokumdan daha lezzetli baklavadan daha ucuz çifte kavrulmuş güzel bir seçim olabilir. beğenilirliği de test edilmiştir.

bülbül yuvasi, şöbiyet.

kerane tatlısı

Tabiki baklava. Elin Avustralyalısı, Slovenyalısı, ispanyolu vb. TR'den her gelişimde baklava istiyorsa bunda bir iş olmalı. Zamanında baklava, çifte kavrulmuş lokum ve kestane şekeri götürmüştüm, adamlar sadece baklavalara hücum edince diğerleri bana kalmıştı :) Baklava dediysek de fıstıklı tabiki, bir de güzel bir yerden olsun mümkünse :P (Sanki kendime istiyorum ya)

Burma mıdır nedir, öyle bir tatlı var.. Bir de kadayıf. Arkadaşlarım arasında popülaritesi en yüksek olan şeylerden biri de badem ezmesi.

yahu tamam da hangi yabanci mesela bu. ingilizler baklavadan ziyade peynirli kadayifi seviyorlar cunku onlar sicak tatlilari severler, italyan arkadaslar da baklavayi dondurmayla yiyorlardi oyle seviyorlardi. cezeryeyi tatli olarak degil de kahve yanina falan severler almanlar. yani onceden restaurant da calisiyordum bu isler hep boyleydi.

ekleme: ha bi de su kucuk kucuk beyaz lokum varya hindistan cevizli olan, onu begenmeyen yabancinin turkiyeye girmesi yasak, oyle seviyorlar yani.

Bir AB projesi nedeniyle Litvanya, Letonya, İtalya ve İspanya ile ortaklığımız vardı. bir çok kez toplantı yapıldı farklı ülkelerde. Dolayısıyla bir çok paylaşım yaptık.

Baklava, kadayıf gibi şerbetli tatlılar zor olur ancak biz götürmüştük ve beğenerek yemişlerdi. Ayrıca gerek ülkemize geldiklerinde gerek bizim diğer ülkelere gidişlerimizde lokum, pişmaniye, cezerye, mesir macunu gibi tatlıların (veya şakerlemelerin) hepsi de beğenilmişti. Bir keresinde evimizde ağırlamış ve yemekten sonra kaymaklı ekmek kadayıfı ikram etmiştik. 7-8 ay sonra görüştüğümüzde o tatlının çok güzel olduğunu hatırlatmışlardı.

İlginç bir tat olarak mesir lokumu da deneyebilirsiniz. KEndine has acı tatlı karışımı çok ilgi görüyor. Bulabilirseniz iyi olur.

baklavayı bazı insanlar aşırı tatlı bulup yemiyor. ben daha az tatlı olan tatlıları öneririm.

gulluoglu'nun kuru baklavasi. siparis bile almaya baslamistim ben vaktiyle..

dondurmalı irmik helvası yedir onlara tatlı neymiş öğrensinler.

on entry'yi bitirince onay beklemede kaçıncı sırada olduğunuz beliriyor sanırım. tamamlayınca görürsünüz.

Sorun yaratmaz, kayıt tarihiniz eski olduğu için 10 entry girince de başlarda bir yerden girersiniz sıraya, uzun sürmez çaylaklığınız.

1. bağlantın kablosuz olabilir. bunun için ne yapacağını biliyorsun.
2. (ingilizce biliyorsan bunu okuma) ingilizcen ile ilgili problem olabilir. zira bir şey indirdikten sonra 15 dk beklemeni söylüyor o olabilir.
3. rapid saçmalıyor olabilir. bu çok düşük bir ihtimal.

modemin sifresini degistir. virus taraması yap.

i want to admit something.. yav ben bi devlet dairesinde çalışıyom.bütün bilgisayarların ip si mi aynı acaba?benden başka hınzır mı var ki?ancak 2 saattir çekiyor bişeyler o zaman?işte de yeniyiz soramıyoz ki

öyledir. başka biri de kullanıyordur.

sorduğun hata hocam. sömüren sömürenedir şimdi o hattı.

ne indirdiklerini görebilir miyiz acep?bana kalırsa bunlar pek hayırlı bişey indirmiyolar.5 mb bişey çekcez saatlerdir bekliyoz.

onu unutmuştum pardon. aynı şirketten tek ip çıktığı için herhangi biri indiriyorsa indiremezsin. indirmesi bitse 15 dk beklersin. yalan o yani. izin veriyorsa torrent, yoksa megaupload, bearshare anca paklar.

biraz bira, bir walkman, bir de boğazının herhangi bir kıyısı.

nasıl ya? yakarım o barlar sokaklarını!

gerçi dediğin en güzeli :'(

www.facebook.com

yarın değil ama ilgini çeker belki. aradım buldum (:

serseri marti en güzelini yazmış zaten. başka cevaba gerek yok bu konuda.

biri yazıp silmiş. ironi de olabilir ama yine de belirteyim. ölünün arkasından yas da tutulur, bira içip dans da edilir. ben mesela davullu zurnalı bir cenaze vasiyet edicem.

belirtilen facebook grubunda "sizin para kazanma isteğinizin ta amına koyayım" diye bir yorum var, arkadaş haksız değil.

ölümünden bir hafta sonraya denk geliyor. e napalım anmayalım mı adamı, 40 gün yas mı tutalım evde. haa fiyatları uçuksa döverim hepsini orda. önden depoyu fulleyip bir uğrayacağım bakalım.

walkman'le anılmaz beya. adamlar dixieland'le anıyor, siz walkman diyosunuz :) birlikten kuvvet doğar. ankara'da anacak çıkarsa iştirak ederim.

yasak diye biliyorum. zaten saçı sıfır numara olan kimse de yoktu.

kazıtmak yasak. er-erbaş asker tıraşı, asteğmenler subay tıraşı diye adlandırılan şekilde kestirmek zorunda.

kazıtmak niyeyse "askerliği protesto" olarak görülüyor. kesinlikle yasak. ceza bile alabilirsiniz. berber herkesin saçını üç numara kesip önünde tenten gibi bir tutam bırakıyordu. bırakma, tamamını vur üçe, hatta bire vur rahat olsun dedim, tırstı yapmadı yasak diye. zor şer üçe vurdu ama, tenten olmadım.

er erbaşın ayrı, astekin ayrı olması ilginçmiş.

kibritsuyu, ben tenten olucam o halde :( kısa saç hiç gitmez bana.

astek'e de üç numara yasak.

kazitabilirsin. yerine gore degisir. Balikesir Altinoluktaysan (acemilik) ensene tokadi yersin. Hakkari Yuksekova daysan(usta birligi) kep cikar durumlarinda yakismis lan! diyerek gecer omzu gokyuzu gibi komutanin onunden.

Dağa operasyona giderken herkesin saçını zorla kazıtıyorlar, bitlenme olmaması için.Tek şansınız bu.

aslında böyle daha iyi değil mi?

geçer, geçer.
arada bana da oluyor öyle. dönem dönem değişiyor bünyenin dayanıklılığı.

bozmayın, süper işte.

içmeden önce bir kaşık zeytinyağı iç.

Düzenli olarak içersen normale dönersin. Ara verdiysen oluyor öyle.

tamamen alışkanlıkla ilgili. eğer önceden çok içip sonra ara verdiyseniz, tekrar başladığınızda aynı dayanıklılıkta olmuyorsunuz. şimdi tekrardan içme sıklığını arttırırsanız eski performansınızı yakalarsınız.

daha ne.

yok sarhoş olmayayım diyorsan, daha tok karna içmeye çalış.

alkol tüketim sıklığı ve miktarı toleransı etkiliyor. çok değil düzenli içerseniz kısa sürede eski formunuza kavuşursunuz.

bende de ayni durum var, gerci ben karacigeri portletmisim, onunla da alakasi olabilir dedi doktor. hatta "agzina bile surme" de dedi ama neyse artik... istersen sen de al bir karaciger fonksiyon testi.

e yaşlanıyorsun ablam! gayet normal. Genç bünye ile yaşlısı bir olur mu hiç!

Ben de 30 bira içtiğimi hatırlarım gençlikte, şimdi 8 9 bir içsem uyumaya gidiyorum.

Zaten aynı süratte nonstop içmeye devam edersen 10 yıl sonra hedef amatem. İyidir böyle, hiç bozma.

Sarhoş olmaya psikolojik altyapı hazırlamak alkol almaktan daha önemlidir. "Sevgilimden ayrıldım içelim abi" diyen birine icetea içir, ikinci kutudan sonra sarhoş olup dökülecektir.

Bu biraz senin olaya bakış açınla alakalı. Ben de sıkıntılı olduğumda 239783. biradan sonra hafiften sarhoş olmaya başlıyorum.

içmeye başlamadan önce kepekli ekmek ye.

Açık ve temiz havada yenen 500 gr et doyurmaz bile, bir de köz ateşinin verdiği lezzet...

Hadi pikniğe gidelim :)

4-5 saat oturulan bir sofrada 2-3 kg yediğimi bilirim, eskiden. (koyun eti)
birden yenmez tabi bu kadar da.

500 gr nedir ki abi konya'da fırın kebap yesin o arkadaş önündeki tek engel kebabın kilosunun 70 tl olması olur.

8 kişi bir oğlak yedik 2 ay önce, atıyorsun diyenlere fotoğrafları gönderebilirim. herhalde adam başı 1,5-2 kiloyu geçmiştir, de ben zaten oturduğum zaman yarım kilo hazır köfte yiyebilen veya 3 tane big king atabilen bir adamım (kilo 115). 500 gram et için kürdan tüketilmez yav.

aslanlar da bir oturuşta 20 kilo et yiyorlarmış.
karşılaştırma için şeettim.

500 gram et yemiyorsanız ayıp olur zaten
ben 1.80 cm 76 kiloyum mangalda 3 kilodan fazla et yedim ancak tamamı köfteydi efenim az ekmekle ayranla falan gidiyor hani
yalnız sonrası baya ağır gelmişti benim açımdan o kısmı başka bir anının konusudur :))

Diyarbakır'dan cizre'ye ilçe minibüsleri kalkar. pek rahatsız bildiğimiz okul servisleri gibidir. rezalettir çoğu, yol 3-4 saat sürer diye tahmin ediyorum. Diyarbakır havaalanından ilçe otogarına araç bulunur.

Mardin'den havaalanından merkeze gidersiniz, taksi ya da havaalanından 200 metre kızıltepe yoluna yürüyüp minibüsle de geçebilirsiniz. mardin ilçe otogarından doğrudan cizreye araç bulunur mu bilmiyorum ama oradan midyat'a geçersiniz, midyattan da cizreye gidersiniz.

havaalanı-ilçe otogarı 15 dakika, mardin-midyat arası 1 saat, midyat cizre arası 1,5 saat kadar sürer. toplamda beklemeler filan dahil bu da 3-4 saat sürer.

cizre'de bulunmadım ama tahminin cizre-şırnak arası 40 dakika filan sürer.

ilçeler arası minibüsler çok yoğun değildir.

varsa öğretmen evi, karayolları misafirhanesi, ptt misafirhanesi gibi yerlerde kalınabilir.(bu kurumlarla alakanız olmazsa da durumunuzu anlatınca kalmanıza izin verilir genelde)

o kadar yol gitmişken mardin'i gezecek zaman ayırın. mardin de öğretmenevinde kalabilirsiniz. gecelik 15 ytl. (hiç hijyenik değil gerçi)

ek : bu arada hatırladığım diğer duyurunuza göre bir asteğmeni ziyarete gidiyorsunuz. kendisi zaten ilk fırsatta çıkıp nerede ne yapılır öğreneceği için ondan daha sağlıklı bilgi edinirsiniz. hem belki askeri misafirhanelerde konaklamanızı sağlayabilir.

uçakla mardine gidin. ordan da mardin dilmenler turizm i tavsiye ederim. bu firma ile şırnağa gitmişliğim var. cizrede kalacak bir yer vardır yoksa silopiye gidin orda illaki vardır. cizre'den merkeze gitmek silopiye gitmekten daha zor. kasrik boğazından falan geçiyorsunuz üstüne jandarma kontrol noktaları falan.

teşekkürler cevaplar için.

bu arada tüm aile eş dost gitmeme karşı, canımı sokakta bulmamışım falan..
yani gerçekten can güvenliğini tehdit edici bir şeyler olma ihtimali var mıdır ki?

bu ikinci soruya cevap olsun,

Şırnak'a kadar inmedim ama Diyarbakır ve etrafına bolca gittiğim için gözlemim şudur,
1. Ne olacağı asla belli olmaz. Koşuyolu'nda çocukların öldüğü bombalama sırasında orada idim, şanşlı idim otele dönmüş idim...
2. Her şehrin bir ritmi vardır ya-onu yakalamak gerekir belki de. Herkesin çok çekindiği arka sokaklarında Diyarbakır'ın elimi kolumu sallaya sallaya çok gezmişliğim vardır, hiç bir şey olmadı.
3. Korkmaya bir kere başladın mı sokağa ilk çıkılmayacak şehir İstanbul gibi geliyor bana. Korkmamak lazım..

şırnak silopide 2 yıldır görev yapıyorum. tavsiyelerim şunlar (şahsen her gidişimde öyle yapıyorum):

1- istanbuldan mardine uçakla gidin. karayolunu kesinlikle kullanmayın.
2- direk mardine gidin çünkü diyarbakırdan şırnaka giden otobüs saatleri çok ters 6 saat beklersiniz bir sonraki otobüsü. (tecrübeyle sabit)
3 mardine gidince bir şekilde vakit kaybetmeden havaalanın önünden geçen kızıltepe mardin minibüsleriyle merkeze gidebilirsiniz. ya da 3-4 kişi toplanın taksi tutun fiyatı uygun olur.
4- özlem cizre nuh firmasının önünde indir beni dersiniz şöföre. inince yazıhaneye gidip biletinizi kestirin nereye gidecekseniz. diyarbakırdan sabah kalkan otobüs oraya gelmek üzere olacak çünkü. yaklaşık 15 dk sonra otobüs gelir zaten.
5- yol çok rahat. tehlike yok. yılın belli zamanlarında kontrol noktalarında arama falan yapılır ama şırnak yönüne giderken kontrole rastlamadım şimdiye kadar. genelde dönüşlerde çevirme olur.
6- cizrede sudan çıkmış balık gibi durmayın ensenize binerler. gün evvelinde yeriniz ayırtın hemen nokta atışı yapın. şırnak merkrezde kalınacak pek yer yok. çğretmen evi falan da genelde dolu olur. zaten dağ başında küçücük bir yer. ayrıca orası serindir kışın gidecekseniz kalın bişeyler alın - rakım 1500 civarı bişey olabilir yamulmuyosam -
7-cizre - şırnak yolu geçen yaz mayınlanmıştı. ama kaç yıldır ilk defa duydum yani. birşey olmaz rahat olun. askerimiz göz açtırmıyor. zaten kendi halkını rahatsız edecek kadar aptal da değilller. mümkünse cizre şırnak hattında gece yolculuğu yapmayın ama. rahat dediysek o kadar da rahat değil. cudi ile gabarın arasından geçeceksiniz sonuçta.
8- cizrede paraya kıyın onşar otelde rezervasyon yaptırın orada kalın. zaten inince - otogarda değil minibüs duraklarında inicem deyin- hemen solunuzda kalacak, kime sorsanız gösterir.
9- herşeyden evvel rahat olun orası da vatan toprağı. fazla yadırgamayın gördüklerinizi.

istanbul daha güvensiz şırnakla kıyaslandığı zaman. bunu istanbulda yaşayan biri olrak söyleyebilirim rahatlıkla.

ismek kursları var, bedava. başlangıç için yardımcı olabilir belki.
makine kısmını bilemeyeceğim.

www.sahibinden.com&keyword=fotoğrafçılık%20kursu

Milletin gazına gelip full frame makinelere ne olursa olsun para yatırma.(para kazanıyor olursan iş değişir tabi ki.)
İstanbul da isen sirkeci Hayyam iş hanında ki Odak foto ve Babataş en iyi ürünleri en iyi fiyata verenlerdir. (ikinci elin en temizi ve mağaza garantilisi)

Canon da 350d 400d gibi giriş ürünü alıp bir main zoom lens bir tele bir de prime lens ile bir çok şeyin temelini atarsınız.

tahmını olarak ne kadara mal olur bana?Benım su an rusca kursum oldugu ıcın oraya para yatıramıorum kursumda mart gıbı bıtıcek ozamana kadar da beklemek ıstemıorum acaba ortalama kaca mal ederım yada kıralama gıbı seyler mevcutmu?

işletme iktisat okuyacağına mühendis ol. illa bu işlere de kasacağım dersen yüksek yaparsın, yapmasan da olur hatta.

mühendis adam mutlaka iş bulur yeterki beğen işini. inşaat mühendisliğine bak bence belki hoşuna gider. sırf o yaptığın şeyin tüm heybetiyle orada yıllarca durmasının vereceği haz iin bile yazılabilinir. tabi zordur adamın kıçından kan alır onlar ayrı şeyler.

mühendis olacağına iktisat işletme oku. illa teknik bir alana yaklaşmak istiyorum dersen de yüksek yaparsın, yapmasan da olur hatta.

olma mühendis. üzülürsün.

:) bu arada bağyanlar bazı meslekleri yapamaz gibi bir düşünce var, örneğin makine mühendisliği. ben şimdi gidip okusam makine falan daha mı zorlanırım?

zihinsel olarak değil de fiziksel olarak muhtemelen. bir de onca erkeğin arasında okuyacaksın. okuldan çıkıp bir fabrikaya vs gireceksin orada da bir ton erkeğin arasında olacaksın. kadınlar için zor meslekler bunlar evet.

Elektrik elektronik veya bilgisayar mühendisliği yazın.

İnşaat yazmayın, okurken de iş bulurken de zorlanırsınız. Şantiye mantığı bir kadına göre değildir. Endüstri mühendisliğini okurken rahat edebilirsiniz ama oradan mezun olanlar da iş bulma sıkıntısı yaşıyor. Makina ve metalurji mühendisliklerinin çalışma koşulları bir kadına göre değil, yazmayın. Gıda ve çevre mühendisliği alanında ekmek aslanın ağzında ve 3 kuruşa çalışırsınız. Siz ilk söylediğimi yapın, elektrik elektronik veya bilgisayar mühendisliği yazın. İllaha kendi alanınızda çalışmaak zorunda değilsiniz ama bu alanlarda gelecek endişeniz olmaz ve kendiinizi yetiştirirseniz iş bulma sıkıntısı yaşamazsınız.

bayansan eğer, elektronik, inşaat ve makine müh'liğinden uzak dur. çevre müh. veya bilgisayar müh. olabilir. bil. müh. çok çalışır beyni sulanır parası iyidir o ayrı. odtü gibi bi yerden çevre mezunu olursan da süper olur az çalışır çok kazanırsın. puanın yetiyorsa, itü işletme tavsiye edebilirim.

edit: itü işletme demişim, itü işletme müh. olacaktı.

edit2: endüstri mühendisini unutmuşum nasıl olur, işletme müh'den sonra ilk tercihin olsun.

endüstri mühendisliği, mühendislikler arasında en sosyal olanıdır. daha az teknik olan ve daha çok iş yönetimi üzerine dersler görürsün. işletme mezununun teknik bilgiye daha çok haiz olanı diyebiliriz. ayrıca senin için önemliyse, diğer bölümlere göre etrafında daha çok kız olur. vb.

bağyanların yapamayacağı meslek düşüncesine takılma hiç. şantiyede çalışan kadın mühendisler var, takır takır da işlerini yapıyorlar.

bölüm seçiminde temel bölümleri tercih etmeni öneriririm. inşaat, makine, elektrik elektronik ve kimya mühendislikleri ilgi alanı geniş bölümler. jeoloji mühendisliği de güzel meslek.

inşaat mühendisi = şantiyeci değildir. tasarım, planlama, finans veya lojistik alanlarında da çalışılabilir.

ne istediğinize karar verin öncelikle.

ilgi alanlarınız nedir? insanlarla mı çalışmak istiyorsunuz yoksa bilgisayar başında günde 10 saat kodlarla mı uğraşmak istiyorsunuz? ya da bir alet gördüğünüzde onu açıp incelemek istiyor musunuz? bu tarz şeyler..

bayanların yapamayacağı mevzusuna şunu diyebilirim, elbet şantiyede çalışacak diye bir şartı yok inşaat'ın makina'nın fakat geneli oralarda çalışıyor ve eğer ki siz de oralarda çalışırsanız, elbet bir ustaya söz geçirmeniz zor olacaktır diye düşünüyorum..

bi de tekstil muhendisligi var, itu de. gelirsen haber ver jskdf.

şimdi mühendis olmak istiyorum derken aklında ne var?ne hayal ediyosun?nası bi iş istiyosun ona karar ver.
kadınlar her mühendisliği okur, pek de güzel yapar hiç düşünme( sadece okurken sorun olur, belki biraz; odtü makine ve elektronikte kız arkadaşlarım var, sorun yaşadıklarını duymadım bu yüzden)
beklentilerini düşün, bütün mühendislikleri düşün,odtü'deki hemen her mühendislikte okuyan/mezun arkadaşlarım var,yardımcı olabilirim o konularda.
5 senedir çevre okuyorum. keşke işletme okusaydım diyorum.

www.otomobil.com

opelinsigniaclub.wordpress.com

google: nitrojen + lastik

google nitrojen + lastik yazmayı bende biliyorum ancak kimileri iyi süper vs derken kimileri gereksiz diyor.
ben gerçek bir bilgi için sordum..

iyi, süper.

gereksiz.

lastikleri bilmiyorum ama hayattan soğuttuğu kesinmiş..

kullanan ver mı diye sormuş işte, büyütmeye gerek yok.

otomobil forumlarında falan bilen kullanan çıkar muhakkak.
forumdonanimhaber'de falan.

yeni bir olay degil ki bu...

www.techturkey.com

4-5 ay önce bir yakınım nitrojen bastırdı; ama hiç bir fark olmadığını iddia ediyor. haftada ortalama 250-300 km. yapan bir insan kendisi.

nıtrojenın farkı surdan geliyor; normal hava aracı kullanmadıgınızda uzun bi sureyse iner ya da surekli kullansanız da lastik bi sure sonra basıncını kaybeder.nıtrojende bu olmuyor işte.

bi de keskin donuslerde daha az esnıyor diye aklımda kalmıs, ne ise yarar dersen daha iyi bisey oluyor, lastik yamulmuyor fln fln. seklini semalini koruyor tutunma kaybı olmuyor.

Nitrojen yarış otomobillerinin lastiklerinde de kullanılır. Özelliği zamanla inmemesi, basıncının azalmaması değildir. Nitrojen havaya kıyasla sıcaklık değişikliklerinden daha az etkilenir, yani normalde lastiğinizin basıncı sıcak havalarda ya da uzun yolda lastiğin ısınması sonucu artar, keza soğuk havalarda düşer. Ancak nitrojenle doluysa bu sıcaklık değişimleri lastiğinizin basıncını etkilemez. Ama nasıl normal hava dolu lastiklerin basıncını düzenli kontrol etmek gerekiyor, nitrojenli lastiği de periyodik olarak kontrol etmek lazım gaz kaçırmaya karşı.

lastik havasında yalnızca azot(nitrojen) kullanımı özellikle çelik ya da alaşımlı jant kullanmayanlar için gerekli bir uygulama. normal hava ile şişirilen lastiklerde hava değişimlerine bağlı olarak nemlenme ve bundan dolayı da çelik ya da alaşımlı olmayan jantlarda paslanma meydana gelir. bu da sert kasislerde olan jant eğilmesini kolaylaştırır. buna bağlı olarak yüksek hızlarda araç aşırı sallanır ve eski yol tutuşunu kaybeder.
tehlikeli midir? normal havadan daha fazla değil..

zirve?

yok sanırım şeyi kastediyor, diyelim 20 erkek 20 bayan var, 20 de masa var, zil çalınca bir uçtan oturuyor birer bayan birer erkek şekilnde karşılıklı, tekrar zil çalana kadar konuşuyor, sonra erkekler bi yan masaya geçiyor, dolayısıyla rotasyonla herkes 20 karşı cinsle tanışıyor, eğer ilgilenirse de telefonunu vs alıyor. hitch de vardı :)

olayın adını tam bilmiyorum ama bu tanımla daha rahat anlayacaktır insanlar meramını.

edit: yazana kadar cevaplar gelmiş. speed dating evet

daha da açayım, siz de haklısınız anlamamakta. date tarzı bir şey bu. bir cafede belli bir gün ve saatte insanlar toplanıyorlar. masalara dağılıyorlar, kızlar erkekler sırayla eş değiştirerek karşı cinsten herkesle eşit sürelerde, kısa kısa muhabbet ediyor. sonunda karşılıklı iyi anlaşanlar, birbirini begenenler -puan verme falan mı oluyor bilmem- randevulaşıyorlar ya da ortamı beraber terkediyorlar.

sayıyı eşitlemek epey zor olur tahminimce :/

malum cinsi ön elemeye tabi tutsak :)

ayrıca katılım ücreti konulur, erkekler 50 tl, kadınlar -üste 20 tl veriyoruz- :D
bu çöpçatanlık mevzusunu bir şekilde hayata geçiricem arkadaş. bütün aksi çabalara rağmen türk gençliğini zikiştiricem.

istanbul'da yapan mekan vardı birkaç sene önce..
hatta şimdi google'dan baktım birkaç gazeteye de haber olmuş

www.radikal.com.tr

bak öyle şeyler deme sileriz duyuruyu jfkldsjflksd
türkiye olmaz bu, ahlaki değerlerimiz var. evlenmeden sikişmek toplumu içten çökertir.

asıl gençler sevişmediği için çöküş halinde toplum. bu işe kucak açacak cafe-bar bulalım. ya da öncelikle sözlükte zirve olarak yapalım.

(bkz: Sözlükten Erkek Kaldırma Zirvesi)

konsepti önerebilirsiniz, katılımcılar ciddi ise..

dediğin gibi dahi olsa 50 lira verip gelecek balta çok (gelecek olanların hepsini kastetmiyorum anladınız siz), 20 lira için oraya oturacak dişi (tanım bulamamanın verdiği üzüntü ifadesi) de çok. bunun üstüne ülkede dışlanmanız, ve polis tarafından sürekli denetim altında olmanız da cabası...

daha neler, ülkeden dışlanma polis takibi filan. bence doğrudan vururlar sizi.

siz yapın ben katılamam ama tutar bu iş.

bununla ilgili PR ajanslari ile calismaniz gerek, hem medya planlamasini yaparlar hem de stratejik planlamasini.

@thefin, biliyorum ancak bazı sebeplerden dolayı şu an çalıştığımız bir pr ajansı yok. o yüzden bu soruyu sordum zaten..

aylar sonra denk geldi bu soru, muhtemelen artık işinize yaramaz bu bilgi ama yanıtlayayım.
ciddi, okunan, satan yayınlar için söylüyorum; daha önce yayınlanmış bir haber veyahut röportaj konusu "eski"dir. kimse eski haberi ısıtıp sürmez kolay kolay (hele bir de rakip yayında çıkmışsa)

vitesi en sağa vurdurup sonra aşağı indirdiğinizden 4e takmazsınız merak etmeyin. zaten hadi oldu diyelim 4 e taktınız, 4. viteste arabayı öne doğru hareket ettirmek çok kolay olmaz, 3 te kalkabiliyor ancak 4 te zorlanır diye düşünüyorum.

gözünüz korkmasın 4e takmazsınız. zaten 4 ile geri çok yakın değiller birbirlerine. dediğim gibi vites topuzunu en sağa değdirerek geriye takıyorsunuz, gayet de geçiyor.

hiçbirşey olmaz.

4. viteste duran araba hareket etmeyeceği için korkacak bir şey yok. gaza basarsınız araba gitmezse 4 den çıkarıp geriye takarsınız.

bence asıl 3 den 4 e geçişte endişe etmen lazım. 4 yerine geri vitesi zorlarsan, vites dişlilerini sıyırabilirsin. (normal şartlarda çok olası değil 4 yerine r ye takmak ama belli olmaz)

zannedersem beşinci vitesin altında, altıncı vites olabilecek yerde bu geri vites. üçten dörde geçirirken dümdüz aşağı çektiğiniz için geriye takmanız zor. ama beşinci viteste giderken devir yükselince sanki bir altıncı vites varmışçasına "altıya takayım" dememeniz lazım.

terminator salvation. ehehehe.

transformers 2

star trek

(bkz: push)
(bkz: s darko)
(bkz: the butterfly effect 3)
(bkz: x-men origins wolverine)

www.iem.gov.tr

tinyurl.com

Sen nerden çıkıp Beykoz'a gidiyorsun ki? Göztepe'den mi?

bağdat caddesi göztepe ışıklar hareket noktası..

göztepe köprüsünden karşıya libadiyeye geçin, ümraniyeye kadar devam edin. libadiye yolu halka şeklinde kocaman bir yol ile sonlanır. buradan otoyola girerseniz (samandra yönüne)
ikinci köprüye bağlantı yoluna girip kavacığa çıkabilirsiniz.

ama köprü yolu istemiyorsunuz. o halde ümraniyeden rasathane istikametine gideceksiniz. ama o yolu burada anlatmak kolay değil. şimdi o kocaman kavşağa girdiğiniz istikametin tam karşısına doğru devam edeceksiniz. (yarım daire çizin) (alt bağlantı yoluna değil ona paralel olan üstyola girin) 50 metre ileride ışıklar var, ışıklardan sağa döneceksiniz. (buradan biraz ilerleyince sağınızda bir shell istasyonu olacak) sağa döndükten takribi 100 metre sonra ışıklara denk geleceksiniz yeniden. buradan sola dönün ve yolu takip edin. ikinci ışıklardan sola döneceksiniz. (rasathane tabelası olmalı burada)
şimdi bu yolu hiç sapmadan yaklaşık 4-5 km kadar takip edip rasathane mahallesinin son durağına kadar gideceksiniz. (500 metre sonra solda opet, 2-3 km sonra sağda bir shell istasyonu ardından bir de migros görürseniz doğru yoldasınız devam edin) son duraktan aşağıya küçüksuya ineceksiniz. küçüksudan beykoza sahilden devam edebilirsiniz.

not: çekmeköyden bildiğim kadarıyla yol yok, ilk bahsettiğim ikinci köprü yoluna ancak çıkabilirsiniz ki libadiye daha yakın.

not 2: bu yol kestirme değil ve hız yapabileceğiniz bir yol da değil.

alttaki duyuruda görünce hatırladım, yazarkasanın bahsettiği yol hem daha kısa hem daha hızlı.

not 3: libadiyeden o halkaya geliyorsunuz yine ve samandıra istikametine giriyorsunuz. sağ şeritten kopmadan ilk sapaktan otoyoldan çıkıyorsunuz (solda ümraniye nevzat ayaz lisesini görürken) çıkışta ışıklardan sola dönüyorsunuz. yaklaşık 1 km sonra carrefour var sağda. carrefourun önünden yolunuzdan hiç ayrılmadan devam ediyorsunuz. bu yolu 2-3 km kadar takip edin. (genel olarak ağaçlar içinde bir yol, paralelinde köprü yolu var)
cezaevini geçeceksiniz. yoldan hiç ayrılmayın ufak bir merkez gibi bir yere geleceksiniz burası hekimbaşı. (otobüs durakları filan var. yol buradan sağa kıvrılacak, yolu takip ediyoruz hala. yol düze indikten sonra tekrar sağa doğru kıvrılacak, buradan 2-3 km sonrası küçüksu sahili, oradan sahilden beykoz.

hem modern hem de alternatif tıbbın sunduğu bütün çözüm önerilerini denerdim. önce yaşam süremi uzatmanın ya da kalitesini arttırmanın yollarına bakar, sonrasında ise kendime 5-10 maddelik yapılacaklar listesi yapıp hepsini tamamlamaya çalışırdım.

modern tıp bu konuda ne derece yardımcı bilemem ama alternatif tıp metodları ile fayda bulduğunu söyleyen insanlar söz konusu.

kastettiğiniz bu tip bir cevap mıydı bilmiyorum?

ogrenmistim zamaninda. yanlis teshis. Isimi biraktim, ilk 5 gun evden cikmadim, sonra da 3 gun amacsizca, bilincsizce sokaklarda dolastim. ne yapacagimi bilmedigim bir dakikada, bir baska hastaneye girdim, ve bir de onlardan gorus almak istedim, 6 ay suren bir ilac tedavisi ile sorunum kalmadi. Yapilabilecek birsey oldugunu sanmiyorum, soyleyebilecegim tek sey, yarini dusunmeyi unuttugun..

bu arada nooneatall'la benzer şekilde dedeme de bu teşhis koyuldu. hem de bir değil tam 4 ayrı doktor tarafından. en son aile yakını bir radyolog yaptığı incelemede bunun kanser değil sadece iltihap olduğunu tespit etti. bu dönemin üzerine aşağı yukarı 7-8 yıl geçti ve dede halen sağlam maşallah.

böyle bir durumunuz söz konusu ise mutlaka bir kaç farklı hekimden görüş alınız derim.

eğer kanser ölümcülk seviyede ise klasik bir cevap olacak ama dünyayı gezerdim, en azından param yettiğince. sonra da ölüme yakın ailemle köy/kasaba gibi bir yerde sakin bir şekilde ağaçlar, börtü bcekler eşliğinde vakit geçirmek isterdim.

aslına bakarsan bu dediklerimi şimdi sağlıklıyken de yapmak istiyorum.

cok uyuz oldugum bir hayatim yoksa, normal hayatimi yasamaya devam ederdim. mutlu bir hayati surdururken, ek olarak tedavi kismi da devreye girerdi. bir de sanirim kimseye soylemezdim. belki bunlari su an sadece yazdigim icin bana yazmasi kolay geliyordur ama yine de cevremde bana bakan zavalli, aciyan gozler gormek istemezdim. sayet bunu anlayip, durumumu oldugu gibi kabullenecek ve destek olabilecekler bu tanimlanin disinda tabii.

the guitar'ı izlerdim.

alakasi yok. komedi degildi film. illa ki ilyas salman diye dusunmeyin ben o diye hatirliyorum ama bazen feci yamuluyorum. olay orgusunden eminim.

www.sinematurk.com

ben izledim bu filmi. sonu sizin hatıladığınızdan biraz daha farklı.

--- spoiler ---

filmi buldum ve evet acaip farkliymis yahu. te allam. kimseyi oldurmuyormus bizim mal. gidip bicaklaniyor ve sagol diyor sonra suya dusup oluyor.
ama psikoloji bozucu yapisi her yerinden akiyor. cok garip bir filmmis.

eğer ofis çalışanıysan bunda gülecek çok şey bulacaksın: (bkz: office space)

son zamanlardan aklımda kalan, forgetting sarah marshall, How To Lose Friends&Alienate People. biraz daha eski, big nothing..

www.imdb.com

ben bedazzled seviyorum.

(bkz: wedding crashers)

"death you are my bitch lover!"
ahahahahahaha

(bkz: anger management) kesinlikle tavsiye ederim. adam sandler.

lütfen pineapple express i seyredin.

kan gelme ve bu kadar çok boşalmanın sertleşme problemi yaratma ihtimali var diye biliyorum.

yorgunluk yapabilir.

doktor degilim sanki ben doktor muşum gibi cevap vereyim, bu tür olay yaşamadım ama yaşayan arkadaşlarım var. sizin anlaycagınız bir arkadaşım ekolü. :P

yorgunluk hissedersiniz en başta, sonrasında tuvaletinizi yaparken zorlanmalar meydana gelebilir, sertleşme sırasında çeşitli agrılar çekebilirsiniz. günlük hayatınızdaki çeşitli işlere gerekli konsantrasyonu vermenizi engeller. kan geldigi de olur.

kısacası yapmayın etmeyin.

bünyeye göre değişir herhalde, ben boşaldıktan sonra kan gelecek kadar abartmış birinin kaldırabileceğini dahi sanmam..+6-7 çok anormal rakamlar değil, gün uyku dışında 18 saat..

sabahtan akşama kadar ne olur bilmiyorum da, gece yoğun geçtiyse ertesi sabah feci bir ağrı oluyor.
kan gelme olayı kişiye göre değişir. tam olarak emin değilim ama; aşırı zorlama nedeniyle kılcal damarların çatlaması sonucu kan geldiği doğrultusunda bir şeyler okumuştum.

bir tane adam pipisine çivi sokup kanatmıştı vidyosu var

one man one jar gibi bişi

salatalık ye, gerçekten etkisi oluyor.

karbonhidrata abanın. şeker, çikolata, pekmez, bilimum şeyler.

bu 6 saat de eğer 1 kereliğine mahsus özel birşey ise dayanabildiğin kadar git derim :) ama ertesi gün sertleşince oldukça fazla ağrı çekeceksin o garanti.

beslenmeyle doğrudan alakalı bir durum bu. bildiğim kadarıyla her boşalma 2000 civarında kalori yakmana sebep oluyor. bol kalorili şeyler yersen 6 da olur, 7 de.
ayrıca bir deyim var:
kivi, çivi gibi yapar çivi...

bir arkadaşım ekolünden anlatmak gerekirse :) lisedeyken deneysel olarak her 30 dk bir ve bunu 4 saatten fazla süre içerisinde denemiş bir arkadaşım vardı. bu eleman 8. de acayip yorgun düştüğünü ve ağrı çektiğini ama kanlanma olmadığını söylemişti.

cinsel ilişki de ise bu kadar uzun süre yapılabileceğini sanmam. yapan varsa mesir macunundandır kesin :)

@alokozay
bi de tornavidalı vardı (bkz: one guy one screwdriver)

eğer düzenli bir cinsel hayatın yoksa 3-4 saatte 6-7 kere boşalmak çok zor bir şey değil. zorlasan daha da gider. gerçi gün boyu sevişilmez, acıkırsın, sıkılırsın, yara olur olm.

bir de şunları deneyin derim: (bkz: taocu seks) (bkz: tantrik seks)
ne demişler, ne uzunu ne kısası en makbulu içeride uzun kalanı...

kısa öykü okumayı deneyin. sait faik, ernest hemingway ii gider.

ben ne zaman umutsuz olsam, yüzüklerin efendisi:kralın dönüşü nü okurum. hatta vekilharç ile kral bölümünü:)) ezbere biliyorum o kısmı diyebilirim:))

onun dışında, mutsuzken insana iyimserlik aşılayan şeyler okunmalı. üstün dökmen'in küçük şeyler serisi mesela. aslında izlesen daha iyi, adamın konuşma şekline hayranım.

yine üzgünken, kafamı en iyi dağıtan kitaplar macera romanlarıdır. clive cussler kitapları, özellikle dirk pitt'in esasoğlan olduğu kitaplar müthiştir.

şiir okumaz mısınız? orhan veli, cahit külebi insanın içine neşe saçan şiirler yazar. hafif hüzünlü bir neşesi vardır o şiirlerin.

hem, bu güzel havalarda rakı şişesinde balık olup "beni bu güzel havalar mahvetti" demek kadar hoş bir şey olabilir mi? şiir okuyun siz. ama orhan veli ile cahit külebi.

kılıç yarası gibi - ahmet altan
isyan günlerinde aşk - ahmet altan

kitap tavsiyesi deyince coşuyorum ben onu farkettim. yine şiirden gidersek, ümit yaşar oğuzcan da iyidir. ama bazı şiirleri insanı depresyonun dibine itebiliyor. dikkatli olmak lazım.

montaigne'in denemeleri de, hala okumadıysanız çok iyi bir seçimdir.

trevanialn - shibumi

ilac gibi,

gabriel garcia marquez de iyi seçimdir bak. daha doğrusu güney amerikadan kimi okursanız güzel seçimdir. bi ağlatır çiçek gibi yaparlar insanı.

vakti zamanında (bkz: bir garip orhan veli)yi oynamış idim:))
şiirler zaten başucumda..
onlarsız olmaz.
ben daha çok zihnimi uzun süre meşgul edecek, beni oyalayacak,gerçekliğimden koparacak kitaplar peşindeyim..
çok teşekkür ediyorum..

amaç gerçeklikten kopmaksa, fantastik kurgu diyorum da başka da bir şey demiyorum. tolkien diyorum, ursula le guinn diyorum, weiss-hickman hatunların dragonlance serisi diyorum.

ama grange var, taş meclisi var onun kitabı bak güzeldir. yine polisiyeden gideceksek, ahmet ümit de candır. severim kendisini çok.

the catcher in the rye her derde devadır, candır

sait faik'in 'şimdi sevişme vakti' adlı şiir kitabı güzeldir. hayata bağlar.

richard bach'ın martısı kesinlikle.

$eker portakal

zen ve motosiklet bakım sanatı

kimse yazmamış

(bkz: ihsan oktay anar)

tüm kitapları diyorum. puslu kıtalar atlası ile başlayın bence

bazen insan gerçekten okuyamıyor, sayfalar bitmek bilmiyor, bana da olur zaman zaman. haiff şeyler okumak lazım böyle zamanlarda ne aç ne tokken çerez ya da meyve yemek gibi.

fantastik bilim kurgu iyidir o yüzden. trevenian, stephen king, dan brown falan rahat gider mesela. ama çok da haiff olmasın dersen gülün adı ve faucault sarkacı süper sürükleyici hayvan kitaplardır, okumadıysan. ursula k. le guin de öyledir. yerdeniz öykülerini özellikle tavsiye ederim fantastik seviyorsan, ya da dünyanın doğum günü'nde harika bilim kurgu öyküleri mevcuttur, başka dünyalara götürür. ya da stanislav lem'in bilimkurguları olağanüstüdür; bu türü seviyorsan biliyorsundur gerçi...

gündüz vassaf - cehenneme övgü..

fantastik bilim kurgu tamamen yabancı olduğum bir tür..ama bi yerinden başlayabilirim..iyi hissettirecek diyosunuz madem:))
kinyas ve kayra sendromunu atlattım..çok zaman oldu.
öneriler güzel..listem kabarık..
hadi hayırlısı.

o zaman yerdeniz öykülerinden başlamanı öneririm. ursula k le guin'den yani :)

alper canıgüz, çok eğlenirsin.
okumadıysan chuck palahniuk, özellikle gösteri peygamberi
neil gaiman terry prachet - bir kıyamet komedisi
iyice delirdim diyorsan da sophie kinsella oku :P
öykü kısmına katılıyorum, notos öykü dergisi falan alıp okuyabilirsin.
bir de ahmet ümit - beyoğlu rapsodisi (begenmezsen gel istediğin kitabı hediye ederim o derece)
iyi okumalar.

ben bu dönemde iki tür okuyorum; birincisi polisiye, agata kristi teyze süper kafa dağıtır,şerlok holms de olur.
ikincisi de meave binchy denen teyzenin aşk-macera romanları gibi olabilecek, ucuz hollywood filmi tadında kitaplar var. süper kafa dağıtır, yorulmazsınız, zaman geçer (bilmiyorum erkekseniz sıkılılabilirsiniz)
bir de ben o dönmi sevdiğimden, hüseyin rahmi gürpınarın dönemle dalga geçen komik kitaplarına bayılırım.
ihsan oktay anar insanı alır başka dünyalara götürür getirir, çok süper olur,çok kötü değilseniz.

(git: 78479)

11 yıldır profesyonel olarak yapıyorsan maaşında ciddi sorun var, anadolu da olsa o maaş çok az gibi geliyor bana.

Hangi mesleği yaparsanız yapın, 11 yıllık birikim ve tecrübeyle 750 tl maaş alıyorsanız sömürülüyorsunuz demektir.

istanbul'da olsaydınız iliğinizi sömürüyorlar derdim. ama anadolu şehri de olsa az yahu.

sadece telefonlara bakıp fatura takibi yapan kızlara 450-500 veriyorlar diyeyim.

haklısınız.

evet 11 yıldır bu işin içindeyim; profesyonel olarak 7 yıldır bu işten para kazanıyorum. önceleri freelance idi. bir şirket bünyesinde çalışmam ise 5 yıldır süregeliyor. şu an çalıştığım yerde ikinci senem. (enteresan bir eğri)

insani ilişkilerim iyi seviyede ama para konusunda gelince takılıyorum.

sizce ne demeliyim, ne istemeliyim? nasıl istemeliyim?

750 tl hangi sehirde olursa olsun 10 yillik bir birikim icin cok az. ozelliklel grafikerlik gibi teknik bir meslek icin. eger yetenekli isen ve iyi is cikarabiliyorsan 2.500 3000 civarinda alman lazim(istanbul icin konusuyorum). tahminim kendi calistigin sirketten bu oranda bi zam istemen bi sonuc vermeyecektir. dolayisiyla baska bi sirkete transfer olman daha mantikli gibi. is gorusmesinde kendini iyi pazarlaman gerekiyor. ayrica maas konusunda da istedigin miktardan biraz ustunu soyle. illaki bi pazarlik sureci olacaktir. pazarlik esnasinda kafanda belirledigin miktarda anlasabilirsiniz.

Duyuruda da paylaşmıştım haftaya kesin olarak İstanbul'da büyük bir ajansta işe başlayacağım. Bu benim ilk iş tecrübem. Güzel sanatlar mezunuyum. Ve 1450 ytl+özel sigorta+220 ytl yemek fişi+bonuslar(?) teklif ettiler. Burdakiler maaşımı az buldular. Kesin olarak söyleyebilirim sömürülüyorsunuz!

Mail adresini belirtirsen sana (konudan bağımsız) alternatif bir önerim olacaktır..
onder(et)birlesmisfikirler.com 'a iletişim adreslerini gonderebilirsin..

şişli, levent civarında inşaat halindeki gökdelenlerin şantiye şefleriyle konuşup -bikaç kuruş para verip- vinçlere çıkabilirsin.

harika bir yer olarak kavacık'a baglı otağtepe'de 2nci kopruye yukarıdan bakan vehbi koç vakfı hede hödösünün manzarası inanılmazdır. bir organizasyon için gittim. kişiler girebiliyor mu bilmiyorum..

anadolu kavağına yakın türbeli bir tepe var. yuşaydı sanırım, hoş bir açı var oralarda ayrıca sarıyer sırtlarından güzel görüntüler yakalanabilir. sarıyerden de maslağa geçip gökdelenlerden çamlıca-galata'ya uzak kalan bölgeler çekilebilir. o gökdelenlere nasıl girilir bilmem. belki oralarda çalışan bir sözlükçü yardımcı olur.

güneşin hareketini de göz önüne alarak, anadolu yakası'nda çengelköy'den başlayıp, kadıköy ya da üsküdar'a doğru gelip, vapurla karşıya geçip bebek'e kadar gitmek mantıklı

cihangir'den tophane'ye dogru inerken bir park var, oraya git.
hatta bu da koordinatlari: 41.028904, 28.983602

sarayburnu'ndan güzel manzara yoktur. gir topkapı sarayına, ilerle konyalı restoranın oraya git.. sol tarafında altınboynuz, sağ tarafında marmara denizi. karşında boğaz köprüsü.

anadolu kavağına git. mihrabat korusuna git. küçük ayasofyaya git. kartal'da ayazma, çengelköy'de çınaraltı çay bahçeleri var oralara git.

açıyı değiştirelim. hep tepeden olmaz. kız kulesine git. 360 derece panaroması var.

istiklaldeki eski Esbank binasının tepesinde müthiş manzara var. (ben bir iş görüşmesine gitmiştim evvelden) Şu anda o bina ne oldu bilmem..

moda'ya git topkapı sarayı tarafını çek güneş tam arkasından batacak

hangi tavsiyeye uyacağımı şaşırdım valla. 1 ayda bitmez bu iş :) cevap veren herkese teşekkürler.

önce askerlik, ardından kpss sınavı. hatta fırsat olursa sınava askerde hazırlanmak.

üniversitede ne okudun?

@serseri marti, kpss için yaş sınırları oluyor, 30 yaşında olduğumu yazdım. biraz araştırdım hatta 2 hafta sonraki kpss için kayıt oldum, ancak çalışamadım, daha doğrusu iyi puan alsam bile yerleşme şansım yok, bu yaşta birini alan kurum bulmak çok zor dediler (askerliği de ekleyince.)

@ashh, işletme

once askere gidiniz ki "30 yasinda bir de askere gitmemissin, niye alalim seni ise" geyigi ile ugrasmayin :). donunce (veya donmeden) is basvurularina baslayabilirsiniz.
neredeyse hic arkadasiniz olmamasini avantaj olarak kullanip turkiye'nin surasi veya burasi gibi noktalarda (ve hatta turki cumhuriyetler, rusya vs gibi yerler de mumkun herhalde) is bulup aile ile yasama sikintisini da is ile birlikte uzerinizden atabilirsiniz gibime geliyor.

madem sosyal degilsiniz (bu kismini yanlis anlamadigimi umuyorum) caliskan olun, dezavantaj gordugunuz seyi avantaj olarak kullanin. basarilar dilerim :)

askerlik olmadan 30 yaşında iş bulmak çok zor olabilir, normaldir. o nedenle ilk önce askerlik yapmak gerek. sonra gelincede eşe dosta başvurup bu yaşa rağmen bi meslek edinmek gerek. yoksa geçici işlerde çalışmak vakit harcamak olarak geri döner diye düşünüyorum.

zor bi durum seninki.

başarılar ve bol şanslar.

askerlik tam bu durumda iyi bi kaçış olabilir. (ben böle yapardım) aile ile kalmaya devam ederek çalışmaktan çok daha iyidir. ayrıca ailenle aran da düzelir, askerdeki oğulları için evhamlanırlar.

sonrası için kafanızı orda toplayın. askerlik biter bitmez, en azından bişeyleri değiştirme sürecinin beyinde biten kısmını halletmiş olursunuz. düşünmek için bol bol zamanınız da olacak..

amma askerden geldikten sonra gözünüzün kara olması lazım. bir yerlere gidebilmek için hiç arkadaşım yok, param da yok gibi bahanelere artık sığınamazsınız. otostop var, hiç olmadı sahil bölgelerindeki oteller var. karın tokluğuna işe başlayıp, başka iş bulduğunuzda oraya zıplarsınız. olmaz olmaz.

size, sağlam bir hava değişimi iyi gelicek, onu da askerlik sağlayacak. zati o saatten sonra sizin de hayata bakışınız değişecek. bu ara ailenize de bir cümle ile bi açıklama yapmanız faydanıza olacak. şöyle ki, askere gitme kararınızı açıklarken, "anne baba bugüne kadar benden beklentilerinizi yerine getiremedim, bunun için ben de üzgünüm, bu halimle bana iyi katlandınız, ben sizin yerinizde olsam böyle bi oğula demediğimi bırakmazdım, bunların farkındayım. askerden sonra herşery farklı olacak, kendi hayatımın iplerini elime alacağım, merak etmeyin."

direkt askere gidiyorsunuz. ne yapıp edip asteğmen oluyorsunuz. eliniz biraz para görsün.

görev bilinci de kazanırsınız askerde. yönetim sorumluluğuda. arkadaşınız da olur.
30 yaş da henüz geç değil. evet zor ama geç değil.

var, buff the original diye aratın. ben de duyurudan öğrendim, taksimde kutupayısı diye bir dükkan var orada satılıyor. ingiliz konsolosluğunun orada.

buff olabilir sizin istediğiniz

www.youtube.com
www.kutupayisi.com

aslında tam olarak tam olarak istediğim şey olmamakla birlikte, enteresan fonksiyonel hoş bi'şeymiş bu buff. yeni öğrenmiş olduk.

çeviri yapanlar var.

gittigidiyor satışı. (ben yapmıyorum bi' arkadaş)

temizlik malzemesi satan şirketler oluyor, onlardan toptan alıp annenin arkadaşlarına filan satılıyor.
mesela;

www.biobellindafirsati.com
(bkz: bir arkadaşım ekolü)

özel ders + kişisel danışmanlık

düğün salonu fotoğraf işletmeciliği. tanıdığınız varsa işlek bir yerde salonun fotograf işletmesini alabilirseniz min. gecede 300-400 lira cebinize kalır. haftasonları 4 düğün olduğunu sayarsak 1 haftada 1500 lira net kazanırsınız.

profesyonel dolandırıcılık, düşünün bi neler bulacaksınız.

şoförlük yapabilirsin.

sermayen varsa garanti para kazandıracak bir iş biliyorum. lakin ünv. mezunu olman gerekiyor.

p.s. sermayeyi dükkanın için kullanacaksın.

-oriflame, avon distribütörlüğü
-çeviri
-işportacılık
-stand hostesliği
-toplantı ve fuarlarda çevirmenlik
- kedi - köpek bakıcılığı (Türkiyede yaygınlığı nedir bilmiyorum)
- baby sitting

sınav formunda yedek subay olmak istiyorum seçeneğini işaretlemekten başka yapabileceğiniz bir şey yok. ayrıca tüm kısa dönemler sürünüyor astekler paşa gibi bir durum da yok. astekler de tabi mukayese sayılmaz ama bolca süründürülür. (hem fiziken hem iş yükü bakımından) kısa dönem olursa onbaşı girip kısa süre sonra çavuş oluyorsun.

ağustos celbinde gitmek için 25 hazirana kadar başvurunu yapabilirsin. çevre müh.leri bildiğim kadarıyla genelde kısa dönem gidiyorlar. hep denir ya, askerlikte mantık yok. bu da öyle birşey. kısa dönem yapan dişçi de oluyor, uzun dönem yapan arkeolog da :)))
senin elinde olan birşey değil yani nasıl yapacağın.

bence bu sıralar olma ihtimalin çok yüksek değil(tabi benm şu an söylediklerim ve birazdan söyliyceklerim mantıklı tahminden öteye geçmeyecek) şu sıralar işsizlik yoğun olarak üni mezunlarının belini büktüğünden senin gbi düşünen insanların sayısı oldukça fazla. (maaş en az 1700 olunca haklı olarak) ama o formda işaretlersin tsk nın yedek subay ihtiyacına bakarlar ona göre alırlar. o formda işaretlemen de formalite gbi bişi yani. bilgisayar mühendisi olsaydın yedek subay olma ihtimalin baya bi artardı. ayrıca çok doğru düşünmüşsün er olup uzman çavuştan astsubaydan fırça dayak vs yiyceğine paşalar gbi astek olarak yap.

327. dönemde yedek subay işaretlemeyen, kısa dönem tercih eden pek çok insanı bile yedek subay olarak aldıklarına göre; isteyeneleri de alıyor olsalar gerek. tabii hiç belli olmaz yine de.

acemiliği bitiriyorsun sonra onbaşı olarak ustabirliğine geliyosun.askerliğin bitimine 3 ay kalada çavuşluğun geliyor.
bu işler şans işi birazda.kısa yapmak isteyen uzun yapıyo uzun isteyen kısa...
bence kasma o kadar...155 gün yapsanda çok ezileceğin söylenemez.dert etme yani okumuş çocuk gözüyle bakıldığından kimse ezmeye çalışmaz seni.