sadece partiton imi sildin, yoksa paritioni silip ustune formattami attin. nortonun partiton magic programi var onunla partitoni tekrar olusturabiliyorsun. onunla bi dene istersen ama garanti vermiyorum. o program var olan partition i buyutup kucultebiliyor dosyalari silmeden.

sadece partion ı sildim. hiçbir şekilde format atılmadı partion a.

(bkz: partition table doctor)

sadece partition silindiyse yakin zamanda ayni sey basima gelmis, ayni sekilde bir heyecan buraya yazmistim. (git: 34842)
kurukafa'nin onerisi hayat kurtarir :)

medium ve fazla turk oyuncu olmadigi icin boulderfist serverini kullaniyorum. alliance acma derler genellikle, bende tavsiye etmem bg de yeniliyor cunku surekli. arenada durum degisir tabi, esine bakar is. rogue guzeldir. deli gibi dps yapar. gruplarda aranan yegane elemanlardan biridir. pvp dede iyidir. hatta twink charlar genellikle rogue olur. hunter pve de iyidir. lvl 30 san 3 tane mob u rahatlikla alirsin. daha iyi oynarsan 4 tane bile indirebiliyosun. pvp de de iyi sayilir. sote yapar sallar oklari. 5v5 arenada is yapar 2v2 de is yapmaz. hunterler guild bulmada sorun yasar. dungeon icin grup bulmada sorun yasar. ortada bi de fazlasiyla hunter vardir. dungeon yapmak istediginiz zaman grubu siz toparlarsiniz. warrior gruplarin bel kemigidir. tank olur. her grupta aranirsiniz hele iyi oynarsiniz iyi prim yaparsiniz. pvp dede iyidir. pve de biraz zorlanirsiniz. quest yapmak hunter kadar hizli olmaz. tabi prot warrior olmaniz lazim bunlar icin. ilk baslarda tank olmak zevkli olsada bi yerden sonra sikar. hatta ayni grupta iki warrior warsa sen tanksin muhabbeti, kavgasi yasanir. gruplar bile dagilir. priest en iyi healerder. ama sikicidir. paladin priest warrior karisimi bana gore gereksiz bi olay. heal yapar tankliga soyunur. ama priest kadar iyi heal, warrior kadar iyi tanklik yapamaz. druid rogue warrior karisimidir. tanklik yapar ve dps olur ama warrior ve rogue kadar iyi olamaz. mage tamamen dpsdir. gruplardada aranir. sorun cekmezsiniz ama baslarda zordur oynamasi. warlocklarda hunter buyu yapan versiyonudur. warrior olarak bi hunterdan korkmam ama bi warlockdan korkarim. fear cakar dot atar oldurur. genel olarak boyle. tavsiyem rogue a devam etmeniz. iyidir yani kotu bi class degil. horde da undeadlerede yakisan bi class. birde yani surekli aranan elemanlardan olursunuz. bi gruptan ciktiginizda eksikliginiz hissedilir.

açıkçası zaten "ben rp yapamam" diye başlamayın, yapan görmedim şu ana dek.

arkadaşım uzun bir süredir stormrage server'ında. sizin de gelişme döneminde çok sıkıntı cekmemeniz için pvp,rp server'larından önce, normal bir server tercih etmenizi tavsiye ediyorum. yoksa stv'de görev yapamaz hale gelirsiniz örneğin, horde'sanız gözünü kan bürümüş alliance oyuncuları level gözetmeksizin öldürür, mezarda bekler yine öldürür, sonra yine...

hunter güzel bi seçenek olabilir. ama karakteriniz, tamamen size kalmış. "ben büyü yapıcam" diyorsanız mage, priest, druid, shaman(elem - resto); yok "allah ne verdiyse dalarım hacı" diyorsanız hunter, warrior, rogue, shaman (enc); "ikisini de kullanıcam ben" diyorsanız da paladin size göre evet. tavsiyem,önce bir fun server'da üçünden de birer karakter açıp seçmeniz. çoğunda hazır 70 level, full set gear'larla deneyebiliyorsunuz çünkü.

bg'lerdeki cephe üstünlüğü levele ve server'a göre değişiyor. o yüzden bişey söyleyemeyeceğim.

forum.wow-turk.com

bu adresten class'lar, ırklar, server'lar vb. konularda yardım alabilirsiniz. ayrıca wowhead.com, thottbot.com gibi yabancı sitelerin database'i oldukça geniş. hem görevleri yaparken, hem de profession geliştirirken faydasını görürsünüz. kullanacağınız add-on'ları da wow.curse.com'dan indirebilirsiniz.

(bkz: phantom of the opera) hatta suda linki www.youtube.com sanirim aradigin bu

bence j. s. bach - re minor toccata ve fug giriş bölümü.

bach - re minör toccata ve füg. luzumsuzadam haklı. mp3'ünü arayacaksan d minor toccata and fugue olarak arayabilirsin. fantasia'nın ilk bölümlerinden biridir ayrıca.

normalde eder de burada kişiye özel bir hakaret olmadığı için etmez bence.
hukukçu değilim, tahmin yürütüyorum.

ben bilmiyorumda bilen birini tavsiye edeyim. itiraf.com da dergisahibi nickli arkadasa dergisinde yazdigi yazilar yuzunden hakkinda bir hayli dava acilmisti. genellikle bu tur kelimeleri baska anlamda kullandim der siyirirdi. onun bi itiraflarini oku iletisim kur istersen. bu arada bu arkadas tamamiyle sanal bir karakterde olabilir. uyarayim.

tv ye baglama konusunda sorun yoksa pc rahat kaldırır. asus 9200 ekran kartı ile 512 ram le 1920x... hd filmleri bile catır catır izliyorum.

yalnız şöyle diyim ilk hd rip'i ben de bir arkadaşın laptop'unda izlemiştim. 15.4" ekranda (çözünürlüğü bilemedim şimdi) 720p rip gayet net gözüküyordu ve benim de dibim düşmüştü. aynı filmi evdeki 19" ws monitörde izleyim dedim görüntü hiç de iyi değildi. 1440x900 çözünürlük 720p'nin 1280x720 çözünürlüğüne büyük gelmişti ve görüntü dağılmıştı, hayal kırıklığı yaşamıştım.

tam olarak aynı kalitede olmayabilir. zira veri aktarımı analog çıkış/girişler ile sağlanıyor. dijital verinin, analog veriye çevrilmesi sırasında oluşan veri kayıpları özellikle yüksek çözünürlükte belirgin farklar yaratabilir. tabi bu "belirginlik" kişiden kişiye değişebilir. vcd formatındaki bir filmi full hd tv ile hiç rahatsız olmadan izleyebilen insanlar da var. eğer bu sizi rahatsız edecekse hdmi çıkışı olan basit bir agp ekrankartı alarak çözebilirsiniz.

olay erkan karti yada ramla alakali degil. aslinda alakalida o kadar iyi istemiyor ekran karti yada rami, islemci iyi olmali. 1.6 ghz centrino 64 mb ekran kartiyla 720 p leri az bucuk takilmayla izleyebiliyorum. islemci %100 calisiyor ve ytersiz geliyor. o yuzden ekran kartina pek bamiyor hd olayi. microsoftun sitesinde onerilen sistem konfigurasyonu vardi. onerilen islemci 3 ghz idi yanlis hatirlamiyorsam.

klan? eğer dalga geçmiyorsanız, berbat bir zevkiniz var. anam mekan berbat, müdavimleri ya ben lan neyse.
çok masraftan kasıt nedir anlasam ya, götür kardeşim nevizadeye. hem beraber gitmişiliğiniz olur. cumartesi akşam geç saatte( 2 den sonra) süper zevkli oluyor üst katlar bomboş bile kalıyor bazen. ama geç saat uymaz diyorsanız. sahilde yürüyün biraz. ya da götür hatunu tiyatroya ucuzundan, sohbet kaynaşma ortamında oyun başlamadan arada ve bittiğinde güzel şeyler olur.

ergenlerle beraber iceriz diyorsan klan abi. ama ole bir bulusma icin kesinlikle tercih edilmmemesi gereken biyer. nevizadeye gidin hocam.

ev kiralayım size üst kat kompile, içeçek dahil değil. çift kişilik şişme yatak :)
bence gidip nevizadedeki bir yerde iki kadeh bira için. sonra hatun kişi canım kahve istedi deyip starbucksa giderse, orada üç beş saat, sessiz sakin ortamda rahaaat rahaaat otururlar bence.

en iyisi evdir kardesim, bulusma icin. sakin sessiz muhabbetini yaparsin, istedigini icersin, hem samimi ortam olur. hem de gece geri dönme sorunu olmaz. eger ilk geceden rahatsiz etmeyeyim yatagi veririm ben salonda yatarim diyorsan arti puanda olur belki (gerci bu durumda ibne imis ulan bu diyen kizlarin haberini de almiyor degiliz). bence makul bicimde sebeplerini söyle ve eve davet et.

gecenlerde bir arkadasin olayi vardi :P, buyukparmakkapi'da girgir'a gittik. cuma aksami ve cok sakindi. fiyatlar da pahali degil. teras ayrica. yolun duserse bi ugra istersen.
bekar sokak 'super' de iyidir. 4 lira olmali 33'luk. muhabbet icin ideal ve erken saatlerde sokakta, duvar kenarinda bi masaya konuslanirsiniz. mis gibi olur.

taksim'de asmalımescit'de Tavanarası adlı mekana gidebilirsiniz. Tünele gelmeden 3 sokak falan önce, köşesinde Scooter diye bir dükkan var, sokağa girince sağda, karşısında market var ufak. Samimi, çok aşırı pahalı olmayan bir mekandır. (İşin içine alkol girerse fiyatlar her zaman artar malum, ama 2. buluşma için hoş ve tatlı bir yerdir.)

oncelikle cevaplar icin tesekkurler. :)

-Nevizade'ciler, 'sessiz ve sakinlik' unsurunu atlamissiniz sanki? :)
-Hatun kisi ben oldugumdan, ev ihtimali de yok :)) Daha ikinci bulusma hem ;)
-Girgir ile Tavanarasi fikirleri aklima yatti.. Bir gidip bakayim ikisine de cumartesine kadar. tekrar tesekkurler...

klan'a sessiz diyenler var. hey allahım!

yok yahu. ben dişçi olan babama yalvarmıştım korkumdan, nolur genel anestezi yap die. şaka bir yana, o zaman ağzını nasıl açacaksın bi düşünsene? dedi ki mantıklı bir soruydu :)

oceano;
bence pek de mantıklı bir soru değil.neden dersen: bademcik ve geniz eti ameliyatlarını örnek olarak verebilrim:)

discilik okuyn kuzene kuzene sormustum oluyomu die. disciden korkan agalayan zirlayan cocuklar icin kullaniliyomus o yontem

implant ameliyatında bile genel anestezi yapmılmıyor ki, nasıl desem hastanın ağzını delip 4 tane çivi yerleştirdiğimizi düşünün, valla fırıl fırıl etrafı izledi adam :))

Benim diş hekimim "anestezi zahmetli; hem anesteziyi yiyen bir günde kendine anca geliyor, hasta için de zor." demişti.

- açılın doktorum -

Şaka lan şaka, değilim elbet ama yeteri kadar tecrübem oldu. Genel anestezi için uzman gerekli, hastanın uyutulması ve ayıltılması sanıldığı kadar kolay iş değil uzman gerek.

@neverending nightmare
Hocam yanlışlardasınız; zira ağzınıza aparat konuyor böylece bademcik ameliyatı yapılabiliyor ama o aparatlar varken dişlere müdahale etmek kolay olmaz, e o zımbırtılar yokken de ağzı açık tutamazlar. E nasıl olacak? Yani oceano haklı...

late viper kardeşim hiç ekartör diye birşey duymadığını varsayıyorum.

accık midazolam her şeyi çözer:))

leyn ekartörlen nasıl implant tedavisi yapsın doktor. tabi değişik modelleri var o ayrı. neyse şimdi bu olay beiyle kedi ski kadar olan veletlerde ve malesef beyn özürlü çocuklarımızda nadiren yapılıyor. lokal anestezi iyidir jetokain tek lokal anestesi değildir. ne damağı yarılanlar varki gözleri açık full hd seyrediyorlar kendilerini. değişik olaylar bunlar sonra, tut ki sahte bir dişçiye denk geldiniz vurdu iğneyi kolunuzdan ( onu yapacak uzman da lazım ya o apayrı bir konu lan) küt, ne oldu bir uyandınız, tabi uyanabilirseniz bakmışşınızki göt bir yerde afderesiniz .. bir yerde , anestezi lan bu boru mu? ne hastalar acı çekiyor da bayıltmıyorlar, kıçı kırık bir dolgu, çekim için mi genel anestezi yapacaklar, özetlen yok diyebilirz. o kaa

hiç bilmediğimi farz edelim ve gugıla başvuralım, burada biraz ara veriyorum, vurun gelin...
Vurduk geldik mi? Bakıyoruz çeşit çeşit ancak onların herhangi biriyle misal bir yirmilik diş çekmek için ne çeşit bir insan olmak gerekli diye sormak gerek... Yani amacınız illa işi yokuşa sürmek ise onu bilemem.
(bkz: başka sorum yok)

efenim; pratikte bunu uygulayan diş hekimi var mıdır, varsa da kaç adettir bilmiyorum; ama gereksinim duyulduğu takdirde bal gibi de uygulanabilir ağızdaki her tür girişim için genel anestezi.
çocuklarda çeşitli sedatif/trankilizanlar rutin olarak kullanılmaktadır.
genel anestezi altında, doğal olmayan deliklerden bile içeri girilip (bkz. bedenin istisnasız her kısmındaki operatif girişimler) her çeşit işlem yapılabilirken, doğal bir delik olan ağızda çalışmak neden mümkün olmasın??? yeter ki çalışan hekim yeterli donanıma sahip olsun.
günümüzde evcil hayvanların diş problemlerinde uygulanacak hemen her tedavi için genel anestezi yapılmaktadır. bu yavrucaklar "ağzınızı açın lütfen" denildiğinde pek olumlu tepki vermeyip, üstüne bi de ısırdıkları için bu bir zorunluluktur.
genel anestezi altında da padan, ekartör, ağız spekulumu ya da o anda iş görecek herhangi bir alet kullanılarak mutlu yarınlara koşulabilir.
bu amaçla üretilen aletler o kadar iş görür ki, ağız spekulumu kullanarak en azgın atların bile -hem de anestezi uygulamadan- ağız muayenesini yapabilir, dişini bile çekebilirsiniz. eh, bunun yanında anestezi altındaki bir çeneyi açıp da içeride çalışmak pek de zor olmasa gerek.

kaldı ki, jinekologların uterus muayenesi yapmak için "lütfen kukunuzu sonuna kadar açın" dediğini pek zannetmiyorum.

ne kadar riskli olsa da, cillop gibi olan çağdaş genel anesteziklerle bu işin şıppadanak yapılabileceği, hastanın kısa sürede ayaklanıp yürüye yürüye evine gidebileceği aşikardır.

walla oyle bisey duymadim gormedim basimada gelmedi. hdd nin icindeki manyetik diski korursaniz bilgiler geri getirilebilir. yani diyelim hdd alev aldi tutustu elektrik arazasi nedeniyle. icindeki manyetik kisim yanmadi ise, dokunulmadi ise bilgiler tekrar kullanilabilir. ayrica ole bisey olsa rapidshare premium kullanicilari sicmisti tahminimce.

sıkıştırılmış bilgiler bozula biliyor. rapidsharede de oluyor bu. büyük dosyalar değilde, sıkıştırılmış küçük dosyaların bozulma ihtimali var.(düşükte olsa ihtimal var) ama sıkıştırılmış olmayan bilgiler sanio'nun dediği gibi bozulmaz, merak etmeyin.

küçük sıkıştırılmış dosyaların bozulmasını engellemenin bir yolu var mıdır peki?

ve de .mp3, .flac benzeri wav olmayan müzik dosyaları sıkıştırılmış dosya sınıfına girer mi? yani sonuçta cd'den alınıyor ve sıkıştırılıp mp3 haline getiriliyor.

300 GB üstünde müzik arşivim var, eğer giderse intihar ederim. : )

sevgili bushwacker bu konuyla ilgili çok önemli bir şey diyeceğim. bozulur bozulmaz ayrı bir mesele. fakat bu harici harddisklerin hepsinde 2.5 ya da 3.5 inç olsun farketmez, çok ciddi bir hassasiyet problemi var.

25 santimden yumuşacık halıya düşen 750 GB'lık bir harici diskin kafası bozulup tamamen çöplük olabiliyor.

benim de kucaktan düşen 2.5 inçlik western digital'imde aynı problem oldu. ayrıca sallanan laptop harddiskim de gitti.

bu yüzden bilgilerin çok önemliyse en azından 2 harddiskte korumanı, biri bozulduğu anda tekrar 2. bir yere yedeklemeni öneririm. çünkü kafası bozulan harddiskteki bilgileri geri getirmek onbinlerce ytl edebiliyor.

kafası kafası diyip durdum da o benim cahilliğimden, sözlükte yazıyor onun adının ne olduğunu. kafası hariç 3.5 inç :ı

sıkıştırılmış dosyalar ayrı bir bozulur, sıkıştırılmamışa bişey olmaz gibi özel bir durum söz konusu değil. harddisk içindeki dosyaların organizasyonundan bihaber, onları bir yazılım olmadan okumaktan aciz bir cihaz cinsidir, o yüzden içinde dosya varmış, bir isıkıştırılmış biri açıkmış gibi şeylerden anlamaz.

ancak şu var, sıkıştırılmamış bir dosyanın bulunduğu alanın bir kısmı zarar görürse, özellikle bir medya dosyası ise en azından oraya kadar veya orayı atlayarak yürütmeniz mümkün olur. ıskıştırılmış bir dosyaya aynı şey olduğu zaman onu extract etmeniz mümkün olmayabilir. yoksa risk konusunda arada bir fark yok.

bunun dışında harddiskte uzun süre "erişilmeyen" dosyalar bozuluyor diye bir şey kesinlikle yoktur.

bu söylediğin dandik optik medya için feci şekilde geçerlidir ama. erişilmesi ile yine alakası yok ama zaman içinde uçup gider veriler cdlerden dvdlerden, okunamaz hale gelir. olur bu.

Selam,
Arkadaşların da dediği gibi kullanılmayan harddiskteki veriler bozulur diye bir şey yok. Tam tersine kullandıkça risk alıyorsun diyebilirim. Çünkü bu aletler çalışırken çok hassas oluyorlar. Bırak düşmeyi, eğer şanssızsan üzerlerine gelecek ufak bir darbe bile büyük sorunlara yol açabiliyor. Bence önemli dosyalarının her zaman yedeklerini al ve bunları mümkünse farklı bir yerde tut.
@bodom: boşver bu işi yapanlar da ona "kafa" diyorlar. =)

günlük 10gb oldu en son.

suan yeni serverlar aciliyormus calisma varmis. 4 gb a dustu bi ara sora 5 gb a cikardilar. eylulun basina kadar boyleymis. rapidshare in kendi sitesinden news kismina bakarsan gorursun.

western union için
bu sayfada komisyon oranlarına bakarsan orada 46 euro diyor

www.fortis.com.tr

musteri hizmetleri ile konusabilecegin bir bankaya git (giseye degil) sonra musteri hizmetleri ile konus bu durumu iyi fiyat veriyorlar genelde.

garanti'den %4 komisyon ile gönderebilirsiniz ki bu da €24 eder.

citibank yuro hesabi actir ve o hesaba bagli bi kart al. karti parayi gondercein kisiye gonder. gitsin yurtdisindaki citibank atm sinden ceksin para vermezsiniz o zaman. citi bank atmsi yoksa baska bi bankadan ceker oda yuzde iki komisyon keser.

@sanio : zaman kaybı..

money gram'le western union'dan daha ucuza yollayabilirsin. a.b.d'ne 100 $ icin 16 $ alıyorlardı en son.cogu bankadada mevcut bu money gram.

müh. değil ama işletme için geçiş yaptım. buna yatay geçiş deniyor, üniversiteler mecbur olmamakla beraber hemen hepsi her sene 1-2 kontejan açıyor yurtdışından yatay geçiş için. çok zordur, rekabet vardır, şans lazım ve varsa torpil güzel iş görür, kriterler yök tarafından belirlenir ama bu kriterleri tınlamayan okullar mevcuttur.
1. sınıfa yataty geçiş yapılmaz, çoğu okul 4. yani son sınıfada yatay geçişden öğrenci almaz.
genelde bu ay duyurular yapılır, düşündüğün ünilerin web sitelerini takip et. google amcaya yurtdışı yatay geçiş 2008 diye arat bişiler çıkar.

fazla umutlanma, gerçekten kolay değil ve maliyetli (tercümeler, noter onayı vs.)

anlamadigim birsey var. bu universteler nasil kafasina gore davraniyor. kurallari belli degilmidir bu isin? isimiz universtenin keyfine kaldi yani

kafasına göre davranma şöyle:
bu yök buyuruyor "yatay geçiş yapacak adam, geldiği üniversiteden alttan ders bırakmayacak" ama bu bir çok yurtdışı ünisinde olmayacak şey (sınıf sistemi olmadığından), bazı okullar bu kuralı tınlamıyor bazıları tınlıyor, tınlıyanlar genelde kıbrıstan ya da benzeri yerlerden adam alıyor ama torpil bulup kayıt olan ve bitireni gördüm, çok karışık iş bu yurtdışı yatay geçişi.
bir de üniversiteler bir sene kontejan açıp diğer sene açmayabilir, yök'e bildirmek şartı ile keyfiyet kendilerinde.

İyi bir devlet üniversitesi için Türkiye'dekinden daha iyi bir üniversiteden gelmiyorsanız kesinlikle torpil bulmanız lazım. Eskiden bir tanıdığım Türkiye'de adam gibi bir okulu/bölümü kazanamayınca ABD'de adı sanı duyulmamış vasatın altında bir okula başlamıştı, birinci sınıfın sonunda da Boğaziçi'ne yatay geçiş yaptı. Ancak annesi bir üniversitede öğretim görevlisiydi...

Metal kemer tokaları adjuvant etkiyle ciltte çeşitli immun reaksiyonlara (kızarıklık, kşişlik, kaşıntı, lokal ısı artışı) neden olabiliyor. Kemer teması önemli. Sadece kaşıntı olsa safradan akciğere kadar farklı organları düşünürdüm ancak kanımca kemerinizi cildinize direkt olarak temas ettirmezseniz çok iyi olur.

(bkz: metal alerjisi)

ayrıca türk erkeği olmaktan dolayıdır o kaşıntı. kemer temas etmese de gün boyu kemer altında sıkılmış deri eve gidip pantolu çıkarınca öyle bi rahatlar, öyle bi tatlı kaşınır ki orası. böyle göbeği kaşıya kaşıya yayıp televizyon izlemek gibisi yoktur.

aynı şey çorabı çıkarınca çorap lastiğinin oluşturduğu yerde de olur. kaşıması ayrı tatlıdır.

isteyen kıro desin.

peki çorabın olduğu bölge neden kaşınıyor? (başka bir soru açmayayım dedim)

mantar olabilir. ayni semptomlar mantar icinde gecerli. doktora git bence. doktora gidene kadar kasima, kasirsan elini hemen yika, ayagindaki mantar olabilir, kasidiktan sonra genital bolgene el atma orayada bulasabilir mantarsa. tedavi olmazsan o bolge genisleyebilir

merhabalar,
ben hiç gitmedim ama bir arkadaşımın ayvalıkta "kuğu pansiyon" adlı bir yeri var. kişi başı oda fiyatı 25 ytl, altı kişilik apart daire fiyatı ise 80ytl imiş. ayrıntılı bilgiyi kendisinden alabilirsiniz.
Engin Ataklıoğlu: 0 536 272 13 85/ 0 266 331 19 92

iyi tatiller.

ayvaligi bilemiyorum ama ayvaliga yaklasik 1 saat uzaklik burhaniye/oren de gecti butun yaz aylarim. ayvaliga gidersen burayada gidebilirsin gibime geliyor. kafa dinlemek icin birebir sessiz sakin biyerdir. sana orada kalabilcegin otelleri ve alternatif onerileri sunayim. orenden edremite dogru sahil kesiminde onerebilecegim 3 tane yazlik site var. orjan, denetko, meco sahil sitesi. bu sitelerden ev kiralanabiliyor 15 gunluk, bir haftalik. bazi ev sahipleri evlerini kiraya veriyor. denetko ve orjan devasa buyuklukte sitelerdir. bu bahsettigim sitelerin hepsi denize sifirdir ama denetko ve orjanda tutacaginiz ev sitenin sonundaysa denize gitmeniz problem olacaktir. meco sahil sitesi ise bizim yazligin bulundugu site. 70 tane ev var ve denize sifir. en uzak ev 100 metre kadar denize. sakin bi sitedir. yasli kesimi boldur. kafa dinlemeye birebirdir. yazlik ev kiralamak uymazsa yine bu sitelerin dibinde oteller var. nina, mtk, efem otel, orient club diye. bu otellerde denize sifir. ekonomik otellerdir bide bunlar. orient disinda bu otellerin kurulusunu ve insaat halini bilirim. nina ruhatsiz calisirdi, orientde genellikle alman turistler kalir, efem ve mtk ise yerli turistlere calisir. efem otelde tanidiklar kalmisti, gayet memnunlardi. hatta kahvaltiya gitmistik. ustu acik bir restoranlari var ve ayaginizi uzatsaniz denize degecek sekilde kahvalti ediyorsunuz. bu saydigim oteller orene 5 dakika uzaklikda. alisveris icin 10 dakika uzakliktaki burhaniyeye gitmeniz gerekir. bide bu bolge serin olur geceleri. geceleri kazak ve hirkalarla ciktigimi bilirim. gunduzse normal sicakliktadir.

benim hala hep ahu pansiyon a gidiyor. ama fiyat falan bilmiyorum maalesef

ilgilenen herkese çok teşekkür ediyorum...

maalesef... en olmadi entry sayisini 1 azaltabilirsin :p

maalesef beklemekten başka seçeneğiniz yok.

beklerken boş durmayıp entry oylarsan (iyi ya da kötü) yararına diyorlar. emin değilim ama galiba algoritma buna göre yazılmış sözlük efsaneleri işte :)

yalnız değilsin.
bilmiyorum bunu bilmek seni rahatlattı mı?

diger sozluklerde antreman yap. ben ole yaptim rahatladim. eksi yazarligini verirse oraya transfer olursun

yalniz bunu yaparken bir diger sozluk/sozluklerdeki entrylerinizi ek$i sozluk'e ta$imayin/kopyalamayin allasen. cok komik oluyor hakikaten...

seninki yine kasımdan beriymiş benim 2007 şubattan beri çaylağım

walla ben uzun zamandan beri usturayla tras oluyorum hocam. tahris etme gibi bi durumu olmadigi icin, bir de 1 aylik sakali bile tek hamlede alabildigi icin. eger sik tras oluyorsaniz su elektrikli islak tras makinelerini kullanabilirsiniz. kremi falan da cikiyo ustten, degisik seyler tabi bunlar.

bende en iyisi mach 3. simdiye kadar, gillete blue2,derby samurai, permatik dahil olmak üzere bir sürü bıçak kullandım. içlerinde suratımı kesmeden ve yüzümü tahriş etmeden kullandığım tek bıçak mach 3 dü.

Bana kalırsa makina ile almak en iyisi . Jilet uğraştırıcı oluyor . Makina ile istediğiniz uzunlukta kullanabilirsiniz.

bende uzun zamandır gillette blue 2 excel kullanıyordum. çokta iyiydi memnundum. geçen gün 3 bıçaklı kullan at aldım gillette'in. o da ehh işte.

mach 3

her eve bi braun cruzer lazım tabi paranın gözü kör olsun :( blue2 plus fena değil

ogreencilik sartlarindan dolayi permatik tarzi tek bicakli olanindan kullaniyorum, bi zararinida gormedim ama yakinda usturaya gecmeyi planliyorum. lakin oda tehlikeli geliyor biraz sakali alayim derken kesebilir insan kendini

dinde kader/kaza ile ilgili olaylar sebeplere bağlıdır. düşüp ölecek birinin hayatının kurtulması bir meleğin sihirli sopasını sallamasıyla değil, birinin koşup adamı kolundan tutmasıyla olur elbette. bu o kişinin kurtulmasının allahın dilemesiyle olmadığı anlamına gelmez. yani iki tarafı bir bakış açısı söz konusudur.

arkadaşınızın kadere inanış şekli de külliyen yanlıştır kanımca. hiçbir önlem almayıp birinin(tanrının) kendisini kurtarmasını beklemek -afedersiniz- ahmaklık, tedbirsizliktir. inancı bu kadar kamilse arkadaşınızın yaşamak için çalışmaya da ihtiyacı yoktur. hatta evin çatısından atlayabilir güvenle.

bence arkadaşınıza "kendisi için birşey yapmayana allah neden yardım etsin? tevekkül nedir? kader nedir" gibi sorular sorun. muhtemelen son iki soruya yanlış cevap alacaksınız. kaderin, bütün hareketlerinin sorumluluğunun/kontrolünün tanrının elinde olduğu inancı mevcut herhalde. aynı türkiyede de hem inananlar hem eleştirenlerce yanlış anlaşıldığı gibi.
ha arkadaşınızın dini algısı, yorumlayışı, yerel öğretileri o şekildeyse diyecek birşey yok.

olayı anlattığınız şekilde ve anladiğim şekilde yorumlarsam
bu faslı arkadaş yanlış yapıyor boyle bişey yok dinimizde.ama Allah yardım eder tabii ki sıkıntılı kullarına bi kapı açar .ama bu demek değil ki saldım çayıra mevlam kayıra.Allah yardımını da sebebler dairesi içerisinde yapar zaten.

@geldiler: hocam arkadas zaten elinden geleni yapiyor. belli dersleri gecmesi gerekiyor burs icin geciyor. ole dedigin gib saldim cayira mevlam kayira degil. elinden gelen herseyi yapiyor ama olan seyleride allaha yoruyor.

ben yanlış anlamışım o zaman. cüzi irademle elimden geleni yaptıktan sonra ben de aynı şekilde allahın yardımını hakkettiğimi düşünür ve inanırdım. bu da yine bir tür bağımlı değişken. inancım arttıkça böyle olayların olma ihtimali de artıyor. ne açıdan bakarsak bakalım bahsettiğin durumda şahsa allahın yardım etmesi, gökten nurlar içinde paraların düşmesiyle olmayacak. olay sebepler aracılığıyla vuku bulacak elbette. ya biri gönderecek, ya iş bulacak vs.

Elinizden geleni yapıp gerisini tevekkül etmek yani tam teslimiyet. Tanrı der ki; "Sokaktaki kuşun bile rızkı bellidir..."

kısa bir cevap da ben vereyim o halde.
allah yarattığı kullarının rızıklarını kendi üzerine kefil olmuştur.
lakin insan boş durmayıp rızkını araöalıdır. çalışmak eylemi bunun için yaratılmıştır.
çalışırsın ve allah ın sana takdir ettiği rızkı kazanırsın.
arkadaş meseleyi yanlış yorumlamış.
öyle armut piş durumları veya allah beni görüyor elbet bişey düşünmüştür durumları olmaz.
o zaman elhamdülillah müslümanım diyip yan gel yat osman yapalım biz de. negzel.

ama öte yandan çalışmakla da bi yere kadar. allah a tevekkül etmek gerek. zira herşeyi takdir eden o sonuçta. ne kadar çalışsan da o istemezse olmaz.
velhasıl çalışıp,didinip kulun üzerine düşen vazifeyi temam edip arkasını allah'tan beklemesi gerek.

39. bilsin ki insan için kendi çalışmasından başka bir şey yoktur. (Necm Suresi)

Gayet acıklayıcı bir ayet.

bunlar ı sormak için önce inanmak lazım bundan önce sorumu/[cevap] silen moderetöre de teşekkürlerimi iletirim.

buna murphy yasaları adı verilir.

tum kredi kartlarina tek cimde %15 indirim yapiyorlarmis. hala devam ediyolar belliki

(git: 22827)

citibank in global ogrenci paketini al

citibank'a sormuştum ben, global paket sadece euro ve dolar içinmiş, hsbc diğer bankalara oranla çok komisyon alıyor ve ingiltere'deki hsbc, tr deki hsbc hsabını kendi bankaları gibi tanımıyor, dışarıdan herhangi bir banka gibi görüyor. is bankası'nın londra'da şubesi var, oradan para çektiğinde komisyon alınmıyor; ama başka bir bankamatikten para çekersen yine birşey farketmiyor... bütün bankalara sordum açıkçası, bunun pek hesaplısı yok, pound olması işi bozuyor... orada hesap açtırabilirsen en azından tek hesaba para yatacağı için tek seferde komisyon alınır...

abicim yapacağın olay basit, gideceksin ingilterede bi banka hesabı açtıracaksın önce.
sonra burdan ailen sana para mı gönderecek atıyorum garanti bankasından sana para eft yapacaklar 2 3 gün içinde ingilteredeki hesabına geçiyor ücreti 5 ytl mi öle bişeydi belki daha az. ben kanadadayken aynı taktigi yapmiştik hiç hsbc bilmemne uğraşma hepsi yalan. ben de hsbc den hesap açmiştim ama kesinlikle para mara çekememiştim orada.

western union ve money gram'ı alternatif olarak aklında tut. ancak sık sık çok yüksek olmayan miktarlarda türkiye'den size para gelecekse biraz pahalıya gelebilir ama acil durumlar için çok hızlıdır.

ingiltere'de banka hesabı açtımak biraz çetrefilli. değişmediyse hesap açtırmak için vizenizde en az 6 ay süre kalmış olması gerekir. siz gittikten 2 ay sonra gitseniz açmazlar yani. adresinizi ispat eden bişeyler ve birde öğrenciyseniz okuldan yazı vs. de istiyor olmaları lazım.

ben de masrafsız bir yol söyleyeyim.
iner inmez ingilterede hesap açtırıyorsunuz.
ardından işbankası hesabınızdaki parayı londra şubesinden çekip orda açtığınız hesaba yatırıyorsunuz. gerekirse her seferinde böyle yapıyorsunuz. bitti.

amerikan borsalarında işlem gören kağıtların tek bir tanesinin hacmi bizim imkb nin toplam hacmi kadar olduğu için onlarda pek tüyo müyo olmuyor. yani illa ki insider trading yapanlar vardır ama bu kişilerin senle-benle tartışacağını sanmam. bunun dışında oradaki hemen hemen bütün şirketler genellikle temel makroekonomik verilere göre haraket ederler. günde bir saatini falan amerikan sektörlerini incelemeye ayırırsan en büyük tüyoyu almış olursun kanımca. yoksa bizdeki kağıtlar gibi üç-beş lirayla manipülasyon yapılamadığından ve şirketlerin genelinin şeffaf ve halka açıklık oranın yüksek olduğundan operasyonlar ancak çok büyük kanallardan yapılıyordur ki dediğim gibi bu bilgilere de ulaşmak o kadar kolay değildir.

fx trading, amerikan borsalari gibi hayvani islem hacmine sahip bu olaylarda tuyo, parasi cok olandan az olana doru gelir. tabi parasi az olana o tuyo gelene kadar olay bitmis olur. zaten bu gibi olusumlari yonlendirebilen kisiler dunyayi yonlendiren kisilerdir. onlar isterse dolar duser kalkar, borsa duser kalkar. Dusus kalkislardada kimseye para yedirmezler, cebindeki 10 ytl ye bile goz dikerler. Ama bu spekulasyonlar bukadar islem hacmi yuksek olan olusumlarda fazla olmaz. Arada bi yaparlar ki bu spekulasyon suresi imkb de ki gibi 5 dakka surmez bi 3-5 saat surer. sana tavsiyem amerikadi haberleri takip et, grafik incelemeyi oren ki bu onemlidir mesela fx trading icin, bide sakin ol. sakin bi psikolojiyle oynarsan kazanirsin. aman kaybettim son paramdi oldum bittim dedinmi kaybedersin. en buyuk tuyo tecrube ve psikolojidir abi bunu bilirim bunu solerim

finance.google.com ı takip ediyorum. Disscusion bölümü de var, tartışmalar dönüyor falan falan.

once bir ayar yapalim: bu borsalari farkli markalar gibi dusunebiliriz. "nyse" hakkinda tartisilacak cok bir sey yok, bildigin bina iste. kastettigin buyuk ihtimalle bu borsalarda islem goren endekslerin hangi yone ne kadar gidecegi.

yani; s&p, nasdaq ve bunlarin abisi dow jones ne yapar ne eder diyorsan... yardimci olmaya calisirim. arkadaslarin yazdigi "orda manipulasyon olmaz olsa da bilemezsin" icerik olarak dogru bir cumle fakat bir yarari yok (totoloji). amac para kazanmaksa, teknik olarak bunu yapmak mumkun.

(bkz: #13659551)

store.apple.com

apple.com'dan italya seçip fiyatını öğrenebilirsin belki?

bildigim kadariyla iphone 3g italya'da da gsm operatoru anla$mali olarak satiliyor. bunun icin orada bir adres ve banka hesabi gerekiyor.
birinci nesillerin fiyati konusunda bi bilgim yok da nereden bulunur ki artik..

macbook lar icin
www.fnac.it

@dengesiz pamuk, wala italyada operatorlerle anlasmali olarak iphone satildiini gormedim duymadim ama nokia, samsung gibi firmalarin anlasmasi war onlardan bahsediyorsan, ev adresi banka olaylari istiyorlar. Hatta siteleri gezdim elektronik esya sitelerini goremedim pek iphone.

italyada iphone 8gb 499 euro, vodafone veya tim hattıyla kullanılıyor. 2g mi 3g mi bilmem ama parayı verip alıyorsunuz. hattın kaydı ve tax free için de pasaportu veriyosunuz olay tamamdır. (bu arada hat almak zorunlu değil ama sim kilidi var sanırım). tax free si de 63 euro gibi bişey.

italya'da sözleşmesiz satışı var sanırım şu an, italyancam çok iyi değil ama anladığım kadarıyla vodafone italya'nın sitesinden online olarak da alabiliyorsunuz.

Bu arada sözleşmelileri 49€'dan başlayan fiyatlarlaymış..
Sözleşmesiz olanları da şu şekilde:
8 GB = 499€
16 GB = 569€

Ki zaten 11 Temmuz'dan önce de Vodafone'un açıkladığı fiyatlar bunlardı..

Kaynak: iphone.vodafone.it

edit: Bu arada az önce denedim de, 16 GB olanından kalmamış sanırım. "Acquisita online(Buy online)" dedikten sonra 8 GB mı, 16 GB mı almak istediğinizi seçiyorsunuz ve ben de 16 GB bölümüne girdim fakat şu uyarıyı verdi:

"Torna presto a trovarci - In alternativa acquista subito online iPhone 3G da 8GB"
"Kısa bir süre içinde tekrar bulabileceksiniz - Ya da online olarak iPhone 3G 8GB'tan alın"

pop-up'lari engellemek icin en ideal yoldur bence;

(bkz: spybot)

nod32 ile tarat birde bearshare gibi programlarin free surumlerinin ekledigi programciklar var. tehlikeli degildirler ama reklam acarlar cildirtirlar. reklamlardan kurtulmak ister o programcik ile beraber bearshare ide kaldirabilirsin. bearshare ornekti lakin

ruslar yapmisti ole program hatta yapmaya devam ediyolar ama rapidshare surekli resimli kodlarini degistiriyo en son yardirmisti hatta kopekli kedili kodlarla, kisacasi ole bi program bulabilceigini sanmiyorum ayrica 5-10 yuro bisey verin gitsin bukar urasmaya degermi

Universal Share Downloader'ın son pluginleri bu işi yapabiliyor, hız konusunda bi çözüm yok maalesef.

Eğer nette bulmak zor olursa diye lite halini upload ettim, gereksiz plugin ve dil dosyalarını sildim, ayarlarını kendinize göre yapınız yine de..(ne uploadı yav alla alla)
sheeper (at) gmail (nokta) com

(bkz: rapget)

CryptLoad.
Ben bunları yazarken o usulca film indiriyor.Kurulum da istemeyen şukela bir şey, galiba bildirgec.org dan indirmiştim.

taksim meydanı'ndan istiklal caddesi'ne giriş yaptın.
yürümeye başladın. yürüme hızına bağlı olarak takriben 10 dk sonra sağ tarafında çiçek pasajı'nı göreceksin.
çiçek pasajı'na bakarken soldaki yerden girdin mi balık pazarı. balık pazarı eski önemine haiz değil ancak balık pazarı'ndan içeri girip 50 metre sonra sağa girdin mi nevizade var. kalabalıktan kendisini belli eder zaten.

galataray lisesinin karsisindan giriyosunuz, galatasaray lisesini gormemek mumkun degil zaten

ayrıca akdeniz ve yeni sanat ı tavsiye ederim...

Sokagin girisinde kocaman "Balik Pazari" yaziyor zaten. :)

Girmisken sahaflari da gezin. Balik Pazari sokaginda ilerlerken solunuza baka baka gidin. Aslihan Pasaji diye bir yer var. Disardan bakinca giristeki beyaz esya dukkanindan oturu dandik bir pasaj sanabilirsiniz ama icersi komple sahaftir. Hayir yani gelmisken kacirmayin diye diyorum; hazinedir hazine.

Istiklal Caddesi'nden asagi dogru inerken sag tarafinizda kalacak. Sanio'nun dedigi gibi, hemen hemen Galatasaray Lisesi'nin karsisindadir.

www.buyuklereoyuncaklar.com
Belki yardımcı olur.

arabayi bosver helikopter al, daha zevkli.. istedigin kadar spin attirirsin :)

alicaksan elektrikli alma benzinli al dehset bisey ayrica helikopterde ena bisey degil ama orenmen lazim bide pahaliya kacar helikopter

www.topmodels.com.tr
proses.com

büyük alışveriş merkezlerinin oyuncakçılarında da bulabilirsin sanırım 50 ytl ve üzeri fiyata satılıyor

www.turbomodel.com
www.hobbyrc.com
www.ozonurhobbymarket.com (kızıltoprakta mağazası)

toyikide nikkolar var. 150 ytl falandı.

yeşil pasaport yanılmıyorsam bayanlarda evlenene ya da işe girene kadar, erkekler de ise üniversite mezunu olana kadar geçerli. ve maalesef çok büyük ihtimalle 1 aylık çalışmanızdan dolayı yeşil pasaport alamayacaksınız. çünkü 1 ay çalışarak sisteme girdiniz ve prim yatırmaya başladınız. o yüzden en alt pasaport derecesinden başlayacaksınız. tabi daha iyi ve ayrıntılı bir bilenden durumu daha iyi ve net öğrenebilirsiniz. benden bu kadar.

kadınsanız ve evli değilseniz bişi olmaz. pasaport başvurusunda hak sahibi, yani babanız, bulunmalı. bir kaç tane taahhütname imzalarsınız. valla çalışmıyorun allahım nolur çalışmıyorum lütfen dinimiz şeklinde o kadar. ikametgah isteyeceklerdir burda da hak sahibiyle beraber ikamet ediyor olmanız gerekmekte.

erkekseniz üniversite falan değil reşit olduktan sonra hususi pasaport alamazsınız.

yeni duzenleme yapilmisti, artik erkekler icin sanirim universiteyi bitirene kadar, eskidendi resit olma olayi

7-Yukarıdaki 1,2,3,4,5 ve 6. maddede belirtilen şartları taşıyanların eşleri, 18 yaşından küçük erkek ve kız çocukları ile 18 yaşanı bitirdikten sonra, çalışmayan, evli olmayan ve hak sahibi ebeveyni ile birlikte ikamet eden (Öğrencilik hariç) reşit kız çocukları hususi pasaport alabilirler.

yok oyle bir sey malesef.

Daha dün konsoloslukta konuşuldu bu konu. Kadınsanız işten çıktıktan sonra, tekrar yeşil hakkınız size geri geliyor dendi.

Alacaksınız pasaportu birebir yaşadığımız bir durum oldu geçen ay, aynı durum arkdaşım aldı yeşilini ve italya ya uçtu, kimseyi dinlemeyin pasaport verirken sigortalı değilseniz alırsınız

teşekkürler arkadaşlar cevaplar için, umarım başvuru sırasında bir problem çıkarmazlar.

hocam italyanca italyayi oven fix kalip cumle duymadim. Ama turklerden bahseden fix kalip cumle istersen sayabilirim bayaa. Internette de aradim bulamadim, italyanca bilenlerin yazmasi lazim zannimca yoksa bunun fixi yok gibi

italyanca söz degilde genelde kristof kolombu öven şeyler italyanları mest eder. daha fazla bilgi için sopranos dizisine bi göz atabilirsin.

"campioni del mondo" aklıma geldi.(dünya şampiyonu)

evet citibankdan acabilirsin tahminimce oyle bir hesap. Bunu turkiyede bulunmayan bi amerikan bankasindan da yapablirsin. Belgelerin ciktisini al, belgeleri doldur faksla amerikaya hesabi acarlar. Ayrica turkiyedeki araci kurumlari arastir. Birtane araci kurum vardi ismini unuttum. Yabanci yatirimcilari turk borsasina sokan, o araci kurumu bir arastir belki sende o kurum sayesinde yurt disi borsalarina yatirim yapabilirsin

www.isyatirim.com.tr
citi ya da hsbc değil, iş bankasının yatırım şirketi.

şeker yatırımla amerikan spot ve future piyasalarında işlem yapılabiliyor olması lazım

herhalde bug fix falan ya da test vardir.

evet bende giremiyorum , giriyorumda sayfann yarisi var yarisi yok hatta kontrol merkezine tikladim sayfanin yarisi cikti dedim aha caylakligim onaylandi yazar oldum bende taki sayfanin altindeki su yaziyi gorene kadar

Microsoft OLE DB Provider for SQL Server error '80040e31'

Timeout expired

/cc_caylak.asp, line 40

olan bitende görürüz ne olduğunu tam olarak. bekleyelim bakalım biraz daha.

ama belirtmeden geçemeyeceğim sözlük geri gel korkmaya başladım.

@tribal enfexion
yok ya yapmazlar öyle bir şey. yani inşallah.

yalnızca duyuruda da bişiler vardı. ben saatler önce bi cevabımı düzeltmek istedim ancak nafileydi. bakım onarım çalışmasıdır. yoksa metro ile bir mesaj mı vermek istiyorlar. bak şimdi ben de metroya binicem, tüh tüh!

düzeldi şimdi galiba.

www.dataservis.net deneyebilirsiniz.

ben bozulan harddiskim için kendim hdd aldım notebook'a, kendim taktım, saçma bi fiyat istemişler.

notebook'un kendi recovery cdleri falan varsa hele, kendiniz de yapabilirsiniz bence uyumlu bi disk alarak.

yok, hdd'den recover eden bi aletse kendini, bilemiyorum.

yeni bi hdd alin takin hatta bide usb hdd alin yedeklemek icin. disarda uygun fiayata bulabilirsiniz hdd sizde takabilirsiniz kolaylikla. Genelde laptoplarda hdd nin bulundugu bolumun kapagi laptopun altindadir. ole bilgisayari parcalara ayirmaniza gerek yok alin sokun takin

Bence kendin yeni bir laptop harddiski al.Temiz bir sistem kur.Bir tane de USB Hard Disk kutusu al.Senin arızalı olanı da tak ona bilgilerini kurtar sonra diski biçimlendir.USB HDD olarak kullan.80 gb hdd aldığını düşünürsen 100 ytlye bunları halledersin hemde bir tane taşınabilir diskin olur.

soruyu tam anlamadim, 50 gblik hdd yi 25gb mi gosteriyor yoksa 25 gb lik hdd nin ismimi degismis. Format atarken boot ekraninda her iki surucuyu gorebiliyormusunuz. Eger format ekraninda goremiyorsaniz sorun kotu olabilir ama windowsda goremiyorsaniz bunun tek anlami vardir hdd bicimlendirilmemistir. eger 50 gb lik hdd yi 25 gb olarak goruyorsa windowsta muhtemelen 25 gb lik bolumlenmemis alana sahipsiniz onuda bicimlendirmeniz lazim. tavsiyem butun suruculeri bastan asagi bi formatlayin

bir tane hard disk var ve onun 25 ve 50 gblık bölümleri var.

şöyle bir sorun oldu: ikisine de xp yükledim.

başlangıçta

windows xp professional
windows xp professional

şeklinde iki seçenek sunuluyor.

birinciyi seçersem C'deki windows açılıyor ve C 50 gb oluyor, D 25 gb oluyor.
ikinciyi seçersem D'deki windows açılıyor ve D 50 gb oluyor ve C 25 gb oluyor.

format atmak istediğimde ilk sırada D'yi gösteriyor, D 25gb, C 50 gb olarak
görülüyor. bütün dosyalarım format ekranında 50lık olan bölümde yani C'de.

böyle berbat bir durunm işte..

geçen gün benim başıma gelen şeyin aynısı (git: 33537) sanırım sistemi yeniden kurmak gerekiyor.

filtreleme yapılıyordur protokole ya da porta. utorrentse kullandığınız, portunu değiştirip protokol şifrelemeyi aktive etmeyi bir deneyin derim. eğer emule sa bir fikrim yok çünkü kullanmıyorum. ama dnsle bir alakası olmaz bunun.

(bkz: your freedom)

Bir şekilde download yapsanız da transfer ettiğiniz dosya miktarının fazlalığından ve yediğiniz bandwith'den bu kolayca anlaşılır. Bu durumda ne gibi yaptırımlara maruz kalırsınız bilmiyorum tabi. Ancak eğer iş yerinizin IT bölümündekileri kafalarsanız rapor etmezler belki...

insanlar genelde genelleme yapiyorlar soruya yuzeysel yaklasiyorlar. mesela korku ve gerilim filmi sordum 4 tane git bir tanede bkz vermis bi arkadas o bkz da aramaya inanmakdi. Gitlerin hepsini daha onceden gordum ki zaten. birinde adam aile ile izlencek film sormus, kardesim ben herturlu sapik filmi izlerim bu soru uymadi ban ozaman, biri sormus ben butn korku filmlerini izledim baska onerin, kardesim ben pek couguu izlemedim oda uymadi vs vs vs... gibi. Tabiki cevaplayan arkadaslara tesekkur ederm zaman ayirip cevap verdiler ama olay bu aslinda bana gore

sözlükteki aramaya inanmak konseptinin biraz buraya yansıması bu durum. eğer sorunuzda şu şu şu duyurulara baktım ama gene soruma derman olmuyor acaba nedir nedir nedir? derseniz o zaman kimse size aramaya inanmak bakınızı vermez veremez. sonuçta sorunun cevabı gayet daha önceki benzer soruların cevabı da olabilir, kimse bilemez bunu.

bu olaya pek içerlemeden aramaya inanmak bkz'ı aldığınızda tamam biliyorum ben bunları ama şöyle bir şey sormam gerek diye soruyu genişletin lütfen.

chaud, sen belki benzer duyurular acmamis olabilirsin ama oyle duyurular geliyor ki bazen, kullanici google'a yazsa ilk arama sonucu olarak karsisina cikacak ama o buraya yazmayi tercih ediyor. ya da sozlukte aratsa cok cok daha derin bilgiler bulabilecek iken usenip buraya yaziyor. duyurudaki onceki basliklari aratmasina hic deginmedim bile.

bi soru gomustum konu neydi hatirlamiyorum ama yazan arkadas soruya soyle girmisti: usendigimden arayamiyorum. Icimden su cevabi vermistim 'len biz essek basimiyiz kalk kendin ara'

Chaud bence kötü düşünmüyor bilakis haklı. Bu, kanımca necip milletimin bilinçaltında yatan şu meşhur ayar verme güdüsünden ileri geliyor. En nihayetinde burası gönüllülük esasına dayalı olarak çalışan bir mekanizma ve herkes her soruya cevap vermek zorunda değil. Arkadaşın da ifade ettiği üzere anlık bir takım acil soruları için bile öncelikli olarak burayı tercih edebiliyor insanlar. (Mesela ben Mezzoda henüz başlamış olan bir çok konseri buradan öğrendim) Sorunun daha önce 1500 kez açılmış olması mütemadiyen aramaya inanmak bakınızı vermeyi gerektirmez. En kötü ihtimal gördüğünde cevap falan da yazmaz,geçer gidersin.

aslinda bir şeyi aradığın yerde bulmak başka bir şey
insan aradığını bulmak istediği yerler var ben sırf bu nedenle
burada arıyorum
her yerde bulabilirim ama burada arıyorum bu nedenle de aramak sadece bulmak için değildir
bu sadece üşenmek de değil
çok derin olacak vazgeçtim yazmaktan bu kadar
ama seni anlıyorum chaud
ama bozulmuyorum da buna
oyunsa bu kuralları var
oynuyoruz diye düşün sen de o bakınızlı aramaya inanmaklılarla oynamazsın
onlar da seninle
bahçe geniş

Şimdi benlik durum da var burda o yüzden cevap verme isteği duydum :)
Öncelikle 200 tane cevabımdan 2 tanesinde demişimdir böyle heralde o da gerçekten ayar vermek için değil belki o kişinin gözünden kaçmıştır diye aramayı hatırlatmakla ilgili birşey yani. Bana da diyen oldu hiç ayar olmadım mesela ki ben aramaya gayet inanan biriyim. Böyle birşeye niye ayar oluna ki o da cevap bu da cevap ne farkeder ki onu da cevap verdikten sonra yazmışımdır sadece. Ben de burda sadece yardım için bulunan biriyim. Yanlış mı düşünüyorum ki. Çok ki oldu kusra bakmayın

bence bu bir gorgu kurallari meselesidir. internetteki gorgu kurallariyla ilgili olarak bazi seyler yazilmis:
netiket, netiquette, rfc 1855, msn gorgu kurallari, internet etikleri, internet icin gorgu kurallari

eksi duyuru'nun kullanimiyla ilgili olarak da rehber niteliginde en asagida yardim/hakkinda baglantisi var. belki rehberdeki "aramaya inanmak" ifadesi internet kullanicilari icin daha ayrintili aciklanabilir. (orn. bir soru sormadan once en azindan daha once sorulmus mu diye bir aramak gerekir.)

aramaya inanmayanlar icin herhangi bir yaptirim soz konusu olamaz ama bence herkes normal hayatta gorgu kurallarina uymayan birine karsi tutumu nasil oluyorsa ona gore davraniyor. bazilari kurali hatirlatiyor. bazilari arasa bulur zaten diyip cevap vermiyor falan.

hmm sizin fikrinizde çok güzelmiş.. kaç kişiye satıyorsunuz ve işe nasıl başladınız merak ettim ben.

bahsettiğim merkeze aynı zamanda yaratıcı drama derslerine gidiyorum ben. daha önce cocuklar ya dısaridan simit vs. alıyolardı ya da evden getiriyolardi. sonra bir yemek sirketi ile anlastilar ama adamlar önce güzel getirip sonra sıctılar. ben de saka ile karısık ben bundan bin kat iyisini yaparim dedim. saka gercek oldu. :) otelcilik okudugum ve yemek yapmayida sevdigim icin zorlanmiyorum annede yardım ediyor. 10 15 kisi arasi yiyor günde. yani elinden bu tür bir şey gelen varsa biraz arastirma ile bulabilir diye düşünüyorum bunu yapabilecegi bi yer. evde yemegi artırarak yapmak gibi bişi oluyor. cok zahmeti masrafi yok. yapmak isteyen olursa yardımcı olurum :)

süper olay. ben de düşüneyim böyle bir şey yahu. daha önce de aklıma gelmişti aslında ama nereye yapabileceğim aklıma gelmemişti. dediğin gibi masrafı az, uğraşı az bir olay. peki siz evde yapıp oraya mı götürüyorsunuz yoksa orada mı oluyor?

aslında mail vasıtasıyla konuşsak daha iyi olurdu, buyrun : [email protected] .

paran varsa forex olayina girebilirsin. bir yil alistirma yaparsin sanal hesaplarla ogrenirsin olayi sorada gercek parayla oynarsin. Lakin tehlikelidir. Bir gunde yuzde 50 de kaznirsin yuzde 80 de kaybedebilirsin. Temkinli olursan, rahat bir psikolojiyle oynarsan kazanilabilir. Ha sana girmeni tavsiye etmiyorum kesinlikle cunku kumar gibi kazanma ve kaybetme ihtimalin yuksek. Bu arada biyerlerde okumustum. Turkiye yasalari forex yatirimcilarini korumuyor. turkiyede 3-5 tane kucuk capli sirket var onlarada guven olmaz, parani yatirirsin kazanirsin parayi istersin, sana sacma sapan bahaneler uydurup karini vermezler sadece ana parayi verirler falan hatta parani tumunu kaybedebilirsin dayanak olarak bi yasayi baz alip paranida kurtaramazsin yasa olmadigi icin.
ayrica (bkz: fx market)

kafelere pasta, kek vs. yapıp satmak olabilir. emek / getiri oranı açısından en makullerinden biri gibi duruyor. hele bir de beğenilirse, insanlar "yaa şu bi pasta yemiştik" falan demeye başlarsa işler daha da güzelleşir.

forex, borsa, iddia, at yarışı, texas hold em... bunlardan da uzak durmanızı salık veririm. ama enflasyona karşı, birikimlerinizi bankaların fonlarında veya vadeli mevduatlarda tutmanız çok iyi olur tabi.

zaten gayet güzel bi yol bulmuşsunuz kendinize. benim öğretmen olan 2 ev arkadaşım da manav/şarküteri gibi bi yer açmıştı. olmadı tutmadı. devralan kişi de yapamadı. dükkan ist. ikitelli civarındaydı. çevrede bi ton bim, carrefour falan var o yüzden muhtemelen. neyse böyle alternatif ve çok efor ve zaman gerektirmeyen bişeyler olsa da yapsak.

yemek olayını biraz daha geliştirseniz olmaz mı?
şu anda 10-15 kişiye yemek veriyorsunuz.
onun yanına 20-25 kişilik yemek verebileceğiniz bir işyeri bir fabrika bir şirket bulup orayada yemek verin.
belki bakarsınız bir kaç sene sonra iyice geliştirip yeme fabrikası açarsınız.
o zaman bana da dondurma ve bira ısmarlarsınız :)

direkt kendine tutarsan sabaha bir yerlerin tutulmu$ olabilir :)
du$uk hizda, tavana dogru cevirip cali$tirirsan guzel olur ama. en azindan hava sirkulasyonu saglar, rahat edersin.

klimanin ve vantilatorun onunde durmak akil kari degildir. ikiside vurur adami lakin klimanin onnde durmasanda faydasini gorursun ama vantilator icin ayni seyi soyleyemeyecgim. haa tavana asilan vantilator zannimca farkli kucuk vantilatorler gibi hizli ve dar bi hava akimi olusturmuyorlar genis ve yavas akim olusturuyorlar oda rahat ettirir tahminimce

Efem, yapı marketlerde scotch'un ürettiği hazır sineklikler oluyor. Ben olsam alır bir sineklik takarım. Camlardan birini açmak bile vantilatörden daha sağlıklıdır.

vantilatoru kendine tutmazsan kesinlikle bir işe yaramaz, tutarsan da dedikleri gibi, hele bir de terle birleşirse, kışın olacağından daha beter hasta olursun.
onun yerine sana ev yapımı air condition kullanmanı tavsiye ederim. çok basit, tamamı olmamak kaydıyla su doldurduğun şişeleri 1 gün önceden buzluğa koyuyorsun (ufak su şişeleri), yatacağın zaman vantilatörün arkasına veya önüne koyuyorsun bunları (veya asıyorsun, eğer ayaklı vantilatörse bakır tel kullanabilirsin asmak için) . burada önemli olan soğuk yüzeyin yüzey alanını olabildiğince arttırmak.mesela ince buz kasetleri var, onları da paralel şekilde dizebilirsin, daha etkili olur hatta.
neyse, yatarken bu düzeneği diziyorsun, sonra vantilatörü kendine değil, birazcık yukarıya doğru ayarlıyorsun. aleti hızlı çalıştırmana gerek yok. dataa. eğer yeterince yüzey alanı yarattıysan işe yarıyor.
ha ben bunu abartayım, elim de yatkındır diyorsan aynı düzeneği geliştirip, vantilatöre bakır borular döşeyebilir, bunu en ufak akvaryum pompasına bağlayabilir, dönen suyu da (veya antifrizli suyu da) yine bu buzlu hedelerle soğutabilirsin.

geçen gün ufo'nun iyonize dikey serbileticilerinden almış biri olarak şunu söyleyebilirim.

vantilatör'den biraz daha püfür bi durumu var. bi de havayı temizlediği için sanki etrafı biraz da serinletiyor intibası yaratıyor. ama bir klima beklentisi olmamalı. fakat vantilatör mü bu mu diye sorarsanız aradaki fark minicik olsa da bu derim. bi de sağa ve sola dönebilir olduğu için de sürekli aynı yere esinti vermiyor.

ayrıca üzerindeki digital gösterge sayesinde timer'ı da ayarlayabiliyorsunuz. yani bu şu demek oluyor. kurup uyuyabilirsiniz.

bunun vantilatör şeklinde buhar çıkaran modelini de aldığım yer önermemişti. özellikle istanbul oldukça nemli bir havaya sahip olduğundan su buharının zaten ortamı iyice nemlendirerek amacına ulaşmayacağı iletilmişti.

mutlaka düşünürsünüz ama bu cihazları aldığınız yerde klima varsa bu da sizi yanıltmasın. serin bir havayı size verince sanmayın ki doğal bir ortamda aynı serinlikle karşılaşacaksınız. ben bu testi yapabilmek için cihazı dışarı/gün yüzüne çıkararak denedim. ve sonunda dikey modelinden aldım.

migrosta 15ytl'ye sineklik satiyorlar, büyük kapilar için.

(git: 22269)
(git: 16040)
(git: 23974)
(git: 27906)
(bkz: aramaya inanmak)

rec. çok korkunç ama.

[rec]

Gerilim filmi olmamasına rağmen lost highway'in ilk 40 dakikasındaki kadar hiç bir filmde gerilmedim, izlemediysen tavsiye ederim.

@trimpot @axijazz
evet ediginiz gibi rec saglammis, filmin son 10 dakkasindayim izlemeye yuregim el vermiyo daha dogrusu afedersiniz gotum yemiyor

japon korku filmlerine dal.zaten çoğuna hollywood el atıp recover yaptı.ama ısrarla japon versiyonlarını izle.

1990 oncesi filmler olmasa sevinirim demissiniz ama ben sahsen alfred hitchcock manyagi biri olarak birkac sey onermeden edemeyecegim.

belki bir sinemasever olarak hitchcock'u taniyorsunuzdur ve filmlerini de izlemissinizdir; o yuzden "kesin bu izlememistir, dur ukalalik yapayim" dedigimi sanmayin diye de bu paragrafi bir not olarak dusmus bulunayim.

hitchcock gerilim manyagi bir adamdir. her turlu nesneyi, her turlu insani, her turlu kamera hareketini vs. vs. gerilim ogesi olarak kullanabilir. film boyunca diken ustunde oturursunuz. gerilmek icin birebirdir. ve 1960li yillarda cekilen filmleri de, hic 1960li yillardaki filmlere benzemez. zamanin otesinde bir adamdir. iste o yuzden hic cekinmeden sunlari onerecegim:

- psycho (basyapit, ciddi anlamda yardirmis)
- the birds (gerim gerim gerilirsiniz)
- rear window (rontgenci bir adamin yasattigi gerilim)
- rope (tamami kapali mekanda gecer, iyidir)
- vertigo (bir baska basyapit)
- notorious (soze gerek dahi yok)

ozur dilerim, dayanamadim, yazmasam catlayacaktim.

the descent adlı filmi tavsiye ederim. çok daralıp gerilmiştim.

rec i bende merak ettim şimdi.
evde anneyle veya kız kardeşle izlenecek bir film mi? (korku anlamında değil, adult içerik anlamında)
öyleyse indireyim.

[rec] 'i ilk kendi basima izlemistim. son 3-4 senedir izledigim "korku" filmi basliklari filmlerde hep güler gecerdim. ama bu filmde her tirstigimda yemin ediyorum once tirstim sonra alkisladim.

ikinci izleyisimde sevgilimle birlikte izledim. son 10 dakikasina kadar bayik bir film diyen sevgilim gecenin 2'sinde ciglik atti.

o denli yani.

bide son dönemde yüksek gerilim diye bi film izledim güzel baya geriyodu insanı fıransızlar yapmış izlenebilir yani

@vita vinum est: Rebecca'yı unutma ;-)

tiz ve bas denemesi olabilir mi?

olabilir, mantıklı.. Başka yöntemler var mı?

bunu biryerde okumuştum ama şimdi unuttum. sıradan bir açıklaması yoktu velakin. notalarla alakalı bir durumdu

SIIIIIISSSSSSSSSSSSSEEEE
AAA

demelerinin sebebi

S harfinde ne kadar patlıyo (tiz)
a nın sebebi tekrar (echo)

(bkz: say i)

"say i" ile alakası nedir?

alakasi oldugundan degil, tesaduf sadece :)

nevizade de bira içmeyi ihmal etmeyin. (ilk söyleyen ben olayım istedim)

nevizade'de oturduğunuz yere dikkat edin, feci kazıklanabilirsiniz.

boğaz turu mutlaka alın.
kültür vs. seviyorsanız ayasofya, süleymaniye, yerebatan sarnici, topkapi sarayi falan gezebilirsiniz.
miniaturk denen olay gayet hos lakin oraya ulasim biraz sIkIcI.
ucakla geliyorsaniz mutlaka dis hatlar gelisten istanbul haritasi alin, cok isinize yarar.

minimum zamanda maksimum yer gezmek istiyorsanız. kabataş-zeytinburnu tramvay hattı'nın bir bölümünü yürüyün. mesela galata köprüsü'nde balık yiyin, tophanede veya çemberlitaş çorlulu ali paşa medresisi'nde nargile için. yerebetan sarnıcı, ayasofya, dikilitaş, topkapı sarayı ve sultanahmet'i gezin, orada köfte yiyebilirsiniz meşhur olanından. sonracığıma babıali yokuşunu bir çıkın, babalar gibi istanbul valiliğini görün:) sonra beyazıt'a gelin, kapalı çarşıyı turlayın, sahaflar çarşısını gezin, istanbul üniversitesi ana kapısı'nda hatıra fotoğrafı çektirin, süleymaniye'de kuru fasülye yiyin. benden bu kadar son tavsiyem de yemek yeme olayını abartmayın:D

galata koprusunde balik yiyin, oradan tophaneye kadar yuruyun kosebasi nagilede bi nargile icin, tophanenin karsisindaki yokustan cikarak istiklal caddesine cikin cicek pasajina girin akdenizde iki bira cakin, istiklalden taksim meydana dogru yuruyun biyerde kahve icin, bunlari yapana kadar aksam olur, taksmden bebege gidin, abbas var waffle ci orada bi waffle yiyin, sora eve donersiniz. Ertesi gun sabah turistik gezi yaparsiniz, sultanametten gezmeye baslarsiniz, topkapi sarayiydi, dolma bahceydi, yerebetan sarniciydi falan filan gezersiniz.

not: cicek pasajindan girin oradan nevizadeye geciceksiniz, cicek pasajinda oturupdaturisti yolmaya calisan ahlaksiz garsonlarin bulundugu restoranlarda oturmayin derim ben.

Öneriler için teşekkürler..Gündüz için tamam da gece neler yapabiliriz?İstanbul'da öğrenci işi eğlenilecek nereler vardır?

Atlayın vapura Anadolu Kavağı'na gidin. Gündüz tabi.

gece ise ucuz bi mekana gidin mesela bahesttigim akdeniz gibi. orada icin kafa olun. sora babylon, balans gibi guzel mekanlar var oralaragidebilirsiniz. ama once ucuz biyerde kafa olun, orada kafa olmak orenci butcesini sarsabilir

taksime yardıracaksın.istiklal da şöyle bir iki tur atacaksın.tekelden alınmıs biraları yudumlayacaksın kese kağıdı sarılı bir şekilde.mekanlara goz atacaksın.bakacaksın nerde haraket var burdadır bereket diye dalacaksın..

abızıttın mı?
budur. "hade len yemem" derim.

annei mi daha cok seviyosun babanı mı?

- kaç hatun düdükledin?

bunu soran kadınsa: sanane aq verceksen ver
bunu soran erkekse; gene sanane aq, verebilcek neyin var..

asla cevap vermem, cevaplayanıda anlamam

duymadığım sorudur.

valla bi tane var ama, söylemeye utanıyorum. Hani şu "seni benden başka" ile başlayan...

(bkz: sacma sorular )
(bkz: aramaya inanmak )

retorik soru?

Cevabını bilmediğim sorudur.

"gerçektennnn miğğğğğğ" esasında yerine göre siktir git ya diye cevap verebiliyorum.

eksi duyuru'nun database user/pass'i nedir?
banka vs user/pass'in nedir?
microsoft domain user/pass'in nedir?

vermeme sirasina gore dizilmistir.

sinavin nasil gecti?

ilkokulda "seni benden başka s**ken oldu mu" diye gay bir soru vardı kimsenin cevap vereceğini sanmıyorum

sakınacak çekinecek bir şeyim yok. benim yaşım 29. zabıtlara geçsin.

en olgun, en güzel yaşımdayım: 26!

(bkz: adim samuel 25 yasim)

27

eksi sozlugun bide ayrica anket sitesi acmasi lazim olmucak bole
yasim 21

26

16
valla.

bu gün 26'ıma giriyorum. hepi börtday olsun bana!

26

31, hayatın anlamının kendini masture ettiği yaş.

ayrıca bence doğru yaşını yazanda yok, mesela ben gerçekte 44 yaşındayım ama 31 yazdım işte, fetişistliği ve sevenlerini sevmediğimdendir.

28 gün sonra 38 bitiyor.

25'tir, benimdir.

gün itibariyle 30 yaşına girmiş bulunmaktayım ... vay anasına yaaa !!!

25

Bence yaşları aldıktan sonra ekşi duyuruda verilen cevap sayısına da bir korelasyon analizi çak, akıl yaşta mı başta mı görelim.

30 anasını satayım.

benim ruhum genç.

10 ağustos'ta 30 olacagim kismetse. enn güzel yaş bence.

24 :)

25

24. evlenme zamanım gelmiş, annem öyle söylüyor.

20+8

22 :)

...

22

20

(bkz: 1984)
Yaş sorana cevabım budur, içindeydi dışındaydı, doldurduydu doldurmadıydı uğraşmam...

oha simdiye kadar yazanlarin en büyügü :S 33...yaslaniyorum lan ben :(

editin büdütü: artık neremle okuduysam diilmiş.. icim raatladi birden :)

An itibarı ile 32 bitmiş ve 33 ilk gün yaşanıyor efendim

istatistiğe katkı olsun, çan eğrisi yürüsün gitsin; 32.

38.

hissettiğim yaş 17 ama kafa kağıdında 29 :(

mate çayını çok tavsiye ediyorlar. bir de papatya çayı denir ama onun tadı herkesin hoşuna gitmiyebilir, o yüzden mate çayını deneyin derim.

tabii ki de rezene. not: anasonludur.

Mate kafeinlidir, uykuya dalmak icin onermem.

sarı kantaron.
alkol.
kulak tıpası.

hepsi çay değil biliyorum :) sen yine de dene.

magnezyum al. biraz da ılık süt ya da ayran.

sarı kantoron bağırsakları da çalıştıryordu yanılmıyorsam o yüzden hafif rahatsız hissedebilirsin..

bence rezenenin etksini daha çok görürsün
veyahut 1 kadeh şarap(1 kadeh ama)

biraz viski iç bebek gibi uyursun

Kediotu. Kökü de olabilir.

(git: 20159)

sut. butun sut urunleri uykuyu getirir. ayrica sutte adini hatirlayamadigim bir madde vardir dis minelerini koruyan. ama gaz ve agiz kokusu yapar o ayri.

turkish tekila hatirlayamadiginiz madde laktaz olmasin?

melissa&papatya idealdir. 10dk demleyip icersen uyursun misil misil.

ıhlamur.. içimi de güzeldir.

bitki caylarini onermem surekli kullaniminin karacigeri iflasin esigine getirdigini duymustum. benim karaciger iflas etmistide bi ara doktorlardan duymustum bunuda, ihlamurun ise kisirliga sebep oldugunu duydum fakat asiri kullanman gerekmis. ben genelde ihlamur icerdim hem mideyi rhaatlatir hemde uykuyu getirir iyidir guzeldir ilamur

Doğadan'ın Relax çayı işe yarıyormuş bazılarında, ben bi etkisini görmedim. Sarı kantaron var içinde.

aslinda bakarsan cpu'yu %100 kullaniyor gibi gorundugu icin boyle du$unmeniz normal. ama ben %100 kullandim kac aydir -ki benim pc'nin cpu'su da tarihi eser olma yolunda ilerliyor- bir sorunla kar$ila$madim. yine de gonlunuz el vermiyor ise %100 yerine daha du$uk bir oran secebilirsiniz. bu arada pc'de oyle ozel olarak sogutma sistemi vb. $eyler kullanmiyordum. yine de laptop'tir, ilginctir. ne olacagi belli olmaz bu meretin... hele ki eski bir makina ise riske girmeye degmez derim.

laptopinizda %100 kullanmamanizi tavsiye ederim. yanmasina gelinceye kadar sisteminiz ya gocer ya resetlenir birseyler olur. ama herhalukarda islemcinize bagli olarak ustune cikilmamasi gereken sicakliklar var. benimki %100 ile calistiginda bir sure sonra CPU sicakligi 78C dereceye kadar cikiyor, klavyeye el degdirilemez hale geliyor. yapmamak lazim boyle.

benimkide 78 dereceye kadar geldi galiba yuzde 60-70 arasi calistirmak en ideali

bana kalirsa $u gunlerde notebook sogutucusu olmadan herhangi bir $ekilde cali$tirmak bile riskli.

turkiye+den+kacma+nedenleri
turkiye de yasamama nedenleri

bence sorun, "turkiye'yi birakip yurtdisinda yasayanlar orada yasamaktan memnun musunuz" seklinde olsa daha sukela olurmus

askerlik

sanırım sorun cevapsız kalacak fira. bu da marmara34'ün sorusunun yanıtı oluyor bir bakıma.

fira, baldur,
yanlış anlaşılma olmasın, sorumun amacı kendime bir anlamda gaz aramak, hak veriyorum elbet size, bana kalsa zaten imkanı olan kimse burda yaşamamalı, sistem tepeden tırnağa berbat, kusursuz ülke yok ama türkiye kadar olanıda az bulunur.

badessd, askerlik aslında ilk aklıma gelen olmalı, +1 rep :)

bunların dışında nedenler?

bir de başlıktaki gibi memnunmusunuz ? hani düşünüyor umusunz "boğazda balık ekmek bile buraları feda etmeye yeter" gibisinden, biraz platonik ?

Yurtdisinda universite okuyorum ama yinede sorunu cevaplamak istiyorum cunku ileride turkiyeye donmeyi dusunmuyorum. Yasadigim ulke Italya.
Ilk baslarda ulkemden ayrildigim icin uzgundum, aile yok, tanidik yok, tek basinasin vs vs... Insan sonra yavas yavas alisiyor. Belli bir sureden sorada iki ulke arasinda farklari gorebiliyor. Mesela ben bu ulkede kendimi daha bir ozgur hissediyorum. Bana bu ulkede bir birey olarak daha fazla deger verildigini dusunuyorum. Insanlar birbirlerine daha cok saygi gosteriyorlar. Bu Turkiye' de yasamak istemememin asil nedeni. Soyle dusun ben bir universte ogrencisiyim. Aylik masrafim 500 euro kadar. Simdi bu ulke sana burs veriyor aylik 500 euro kadar. Kalicak yurt veriyor tek kisilik oda olarak. Sana her ogunde 2.20 euroya yemek veriyor ki yemekhanenin kalitesi, standartlari turkiyedeki en luks restorantlarla birebir. Ya odadaki masa lambasi bozuldu, yurdun gorevlisine soyledim degistirebilirmisiniz die, dedi ne zaman bozuldu, dedim bi hafta kadar oldu. Adam bana hafiften sert cikisti, bu masalambasini sen rahat calisasin diye koyuyoruz, sen bir hafta odanin isiginda calisiyon gelip solemiyosun bana dedi.
Simdi soruyorum: ben bir universte ogrencisi olarak turkiyenin neresinde bole muamele gorebilirim? Hangi kurum bana aylik masrafimi karsilicak kadar burs verir? Hangi yurt tek kisilik, icinde bir ogrencinin ihtiyaci olabilecek hersey bulunan bir oda verebilir? Ben boyle biyer duymadim turkiyede. Belki varsa siz soylersinizde sevnirim ulkemdede warmis die.
Hele egitimsizlik dedigin olay ayri bi konu. Istanbulda mini etekli bi kiz sokaga cikacak ve ona laf atilmayacak. Ben sokakta icki icicem, yobazlar gelip bana laf atmicak. Bu mumkunmu? Ben acikcasi suan kizkardesimin, kiz arkadasimin, annemin babamimin tr de bulunmasindan rahatsizim. Haaa bide su var: Burda canin istedigi zaman iskender kebab yiyemezsin. Bogaza karsi yada kordonda ince belli cayini icerken aldiin zevki burada alamazsin. Insanlarimiz cana yakindir, o cana yakinligi burada bulamazsin. Dini acidan bakarsak ramazan aylari burada buruk gecer. Lakin bu zevkler beni temelli olarak turkiyeye donduremez. Ayda bi kere gelirim ama temelli olarak gelemem, gelmem. Buyuk konusmayayim gelirsemde izmire gelirim. Egitim seviyesi biraz daha fazla orada. Ama insana biyerde koyuyo. Keske diyosun bana bu sartlari ulkemdede sunsalar. Baska ulkede yasamanin ezikliini duymayayim ama gorduunuz gibi durum bu.

cevap:üniversiteyi turkiyede okuduktan sonra master için almanyaya gittim. ve bu arada 5 sene boyunca almanya ms de çalıştım. en son skerim bu askin ızdırabını diyerek turkiyeye geri dondum.

benim tecrubelerime gore turkiyede bir gelecek kurabilecek bir insan icin yurtdisinda olmak demek insanca fakat 2.sınıf bir insanca yasamak demektir.toplumsal olaylarda insanlar size saygılıdır fakat kisisel olarak her zaman kendinizi ıspat etmeniz gerekir. topluumun yasam sekline ayak uydurabilmek adına, anavatanınızda dusunmeden yaptıgınız bircok hareketi bin kere tartıp yapmanız demektir.
ve yaptığınız ise baglı olarak kazancınız turkiyede kazanacagınız paradan sandıgınız kadar yuksek olmayacaktır (almanyada bekar bir insanın odediği gelir vergisi %50 den fazla)

Peki yurtdışını bırakıp Türkiye'de yaşayanlar memnun musunuz?

ermanen, ben bıraktım geldim ve öyle bir pişmanım ki kelimelerle anlatamam, yüzümü görmen gerekiyor :) gerçekten hayatımın hatasını yaptım.

rapidshare

tek bir aciklamasi var, sanslisiniz. 16binlik arcor kullanicisiyim dosyalari 50kb ile indirebiliyorum. torrent kullanmaya mecbur ediyorlar adami.

trafficshare uygulamasina gecti rapidshare. premium kullanicilarin artik toplamda 10 gb trafficshare limitleri var. dosyalari rapidshare e koyuyorlar, trafficshare yapiyorlar. trafficshare yapilan dosyalar free kullaniclar tarafindan sanki normal bir siteden indrilyormus gibi indiriliyor. Indirilen dosyalarin toplam boyutu 10 gb yi gecince normale donuyor. bu premium kullanicisi parayi bastirirsa 500 gb a kadar trafficshare limit alabiliyor. bir nevi hosting yani

türkiye'de sabit masrafın olacak mı ama? yani kiralık ev, beslenmesi gereken aile, yatırılması gereken stopajlar gibi?

@gerrain: işim gereği, elbette yatırılması gereken stopajlarım, kiralarım -ev değil-, maaşlar, vergiler falan var, fakat bu iki senelik kalkınma planına bu sorunları çözmek, bunlardan bir şekilde kendimi sıyırmak da dahil. en kötü ihtimal bu tip masraflar ben yokken de karşılanabilir -en azından öyle umuyorum-. eşim ile beraber gerçekleştirmeyi planlıyorum zaten bu turu, beslenmesi gereken bir aile durumu mevcut değil.

@cosmicstring: planladığım dünya turunun içinde kaçınılmaz olarak, elbette türkiye de var.

çok mu hayal kurdum? götümü keserler mi benim uzak diyarlarda nedir?

bence götünü kestirmeden dolaşmayı başarabilirsin. ama şöyle tahmin ediyorum, ölçüp biçersin "şu kadara patlar bana" diye bir meblağ çıkarırsın aylık. hah işte, o meblağı çıkardığın zaman, ona bir yüzde elli ekle, ben de geliyorum sıkıldım burada. (cümlenin son kısmını tashihte çıkarın kızım!)
işte o meblağ çıktığı zaman, ona bir yüzde elli ekle diyorum, bunu dememin sebebi de hep böyle oluyor bu işler.

ben de tam olarak öyle düşünüyorum. fakat işte, "ayda nerden baksan şu kadar harcarım" noktasında bu işe bir şekilde bulaşmış birinden akıl almam gerekiyor ki ayda o kadara göre kendimi ayarlayayım şu iki sene içerisinde. artık sayısala mı abanırım, malı mülkü kiraya mı veririm, banka mı soyarım hep şekillendirmek lazım bunu.

yüzde elli meselesi allahın emri zaten. evdeki hesabı hiçbir zaman çarşıya uydurmuşluğum yok bu güne kadar. machu picchu'nun tepesinde beş parasız kalma ihtimalim çok yüksek. işte o zaman en iyi ihtimalle göte yapacakları, kesmek olur.

80 günde devri alem tarzı bir iddiaya girmediyseniz öbek öbek bir geziş tavsiye ederim. hem parasal olarak hem de gezinin geri kalan kısmı olarak planlaması daha kolay olur.

bunun için de, sizin de bir gezgin olarak urban survival tecrübesi kazanacağınızı hesaba katarsak, nispeten daha kolay yerlerden başlamanız daha mantıklı. bakarsınız yapmak istediğinizin gerçekten bu olmadığına ikna olursunuz falan.
kolaylıktan kastım, navigasyon, ulaşım, normalde ne kadar turistik oılduğu gibi şeylerin yanında sağlık, rehberlik vs gibi worst case hizmetlere ulaşım kolaylığınız.

bu açıdan avrupanın herhangi bir fraksiyonu uygun bir başlangıç olabilir.
bu öneride karar kılarsanız ben dahil detaylı bilgi verebilecek pek çok kişi bulabilirsiniz.

en uzun sureli ne kadar yurtdisinda gezdin? paket tursuz, independant traveler denen cinsten ozellikle. kisiye gore degisir ama seyahat 4 haftadan sonra bayabilir, yorabilir, ozlem hasil olabilir vs. seyahat yorgunlugu (tropik kumsalda iki seksen yatsan da)kanimca en potansiyel sorun. yolda tanistigim ve aylardir gezen tiplerde fiks bi uygulama farkettim, su ki: adamlarin bir noktasi oluyor, biraz uzun kaldigi, benimsedigi bi yer ve seyahat yordugunda o sabit mekana donuyorlar. biraz kafa dinleyip, tekrar yollara koyuluyorlar. neyse karar ve plan icin onunde zaman var ya, ilk yurtdisi seyahatinde lonely planet onderligini bi yap bakalim, nasil gitcek?
bir de harcancak para senin harcamak istedginle de ilgilidir. bir seyahati ucuz, orta halli ve de pahalisindan seklinde yapabilirsin, butcene gore.

bu iş için sponsor bulunma ihtimali nedir

nerden bulursun bilmiyorum ama mesela atlantiki bir yelkenli ile geçmek için fln yanına denizcilikten azcık anlayan insan alan gezginler oluyor

valla pyro, senin kadar tecrübeli değilim bu konuda, en fazla birer haftalık avrupa seyehatleri yaptım, onlar da paket turlardı zaten.

seyehat yorgunluğu benim de kafamı kurcalayan bir sorun, bu sebeptendir ki lhun'un dediği gibi parça parça bir seyehati seçeneklerim arasına aldım. fakat senin karşılaştığın o arkadaşların yöntemi de çok mantıksız değilmiş. ve elbette daha kolay routeları izleyeceğim öncelikle, avrupa kıtası, başlamayı düşündüğüm kıta.

işin maddiyatına gelince, elbette benim isteklerim bu konuda belirleyici etken fakat şöyle izah ediyim: yatacak yer seçeneklerim arasında düzgün bir yer varsa onu seçerim bunun sebebi eşim, sonuçta askerlik güzel bir tecrübe oldu yatacak yer seçmeme konusunda, çok da önemli değil, her yerde yatarım. bunun dışında eve hediyelik eşya alma gibi bir takıntım yok, temel harcalamalarım olacaktır, yemek-su gibi. ama işte otobüs-tren-uçak-vapur gibi giderlerin ynaında, olası sağlık giderleri gibi giderler -ki düşününce o kadar çok var ki- kafamı kurcalayan. bunlar benim isteklerim dışında gelişen şeyler.

ben istesem amipten farksız yaşayabilirim yoksa.

gidilen bolgelerin ne sekilde gezilecegi de onemli. gezmek derken gidilen ulkenin baskenti, muzesi, sergisi, meshur yerlerini mi gormek amac, yoksa bunlarla birlikte olayi dolu dolu yasamak mi? ornegin, rusya'yi ele alirsak, moskova ve st petersburg dolu dolu uc haftada gezilebilecekken, sibirya'yi da gormek istemek geziye kafadan bir 25 gun daha katmak oluyor. (sirf trenle gidis 5 6 gun) bununla alakali olarak da masraf ve harcanilan sure de artmis oluyor.

benim tavsiyem iki uc yil beklemektense, cok pahali olmayan bolgelere bu sure icinde birkac aylik deneme seyehatlari yaparak tecrube kazanmak. Ukrayna-Rusya(Sibirya)-Belarus-Polonya-Cek Cumhuriyeti deneme icin oldukca guzel bir rota. Hem hesapli hem de cok guzel tecrubeler kazandirabilir. Turkiye'den gemiyle Ukrayna'ya ordan trenle Rusya ve Sibirya'ya, ordan gene trenle Belarus'a, oradan da otobusle Polonya ve Cek Cumhuriyeti'ne gitmeyi deneyin. Bir bucuk ay falan surer. Zorludur ama sahane tecrube kazandirir, zaten cekilen acilar degil midir bizleri guclu kilan?

@demlikposet: ben sponsor bulabilme ihtimalini çok seviyorum, ama nasıl yaparım bir fikrim yok. kandaz3'ün bahsettiği şeyleri deneyebilirim.

@kokomichu: denizcilikten anlamıyorum. keşke anlasaydım.

@petekdoku: güzel fikir, sanırım bu parça parça gezme işi her açıdan daha akla yatkın. bakalım teşekkürler, yavaş yavaş şekilleniyor kafamda bir şeyler. verilen linkleri de okuyorum.

asya'nın tamamını günlük 8 dolara getiren bir arkadaşım var ama insanı olmayan koşullar bunlar.. baştan belirteyim..

bunun haricinde bir araç ile gezmeyi planlıyorsanız mümkünse mekanik aksamı ağırlıklı olan bir araç seçiniz.. misal bir bmw enduro yerine basit bir suziki yamaha africa twin v.b. şeyleri öneririm. hatta kondisyonunuz varsa bisiklet en iyisi... sonuçta yol tepmekten baydığınız bi anda bisikleti küt diye gemiye trene otobuse sokabilirsiniz..

inşallah başarırsınız..

sevgiler..

Aslında "gezmek" olarak değil de yerleşik yaşamı bırakıp göçebeliğe geçmek şeklinde olan bir dünya seyahati planı hep aklımdadır.
Hiçbir yerde yerleşik bir düzenin olmayacak, misal gidip 3-5 ay Paris'te bir lokantada bulaşıkçılık yaparak geçimini sağlayacak ve orda yaşayacaksın. Ardından 6 aylığına Machu Picchu muydu neydi oraya gidip çobanlık yaparsın.
Ha diyeceksin ki pasaporttu vizeydi çalışma izniydi nasıl oluyor bu işler öyle kolay mı? Orasını da ben bilemem artık. Kaçak maçak yapacaksın bir şeyler. Tıhehe.

bence çok iyi organize edilirse oldukça uygun bir fiyata yapabilirsiniz.
öncellikle ne şekilde seyahat edeceğinizi belirlemeniz lazım ama bence, mesela artık birçok bölgede ucuz uçak şirketleri var (misal avrupa içi-ryanair,easyjet,vb.)
mesela ben 1 aylık bir program için ryanair'dan 2-3gün arayla 4-5 bilet bulabilmiştim ve bunlar genelde 40 euro falan civarındaydı.
yani demek istediğim gitmek istediğiniz bölgeleri belirleyip, o bölgeler arasını uçakla geçerseniz ve de bunun biletlerini önceden alırsanız hem daha ucuza gelir, hem de planlı bir gezi olur.
öte yandan, kalmak için de hosteller uygun bir yol. ama couchsurfing ve hospitality'de uygun alternatifler. en kötü ihtimalle o sitelerden birşeyler içmek için birilerini bulsanız bile onlar size o bölgenin gezilesi,yenilesi,içilesi yerlerini tavsiye edebilir.
bunun dışında lonelyplanet tarzı sitelerin kitaplar da var. bu tarz bir kitap çok işinize yarar. elinizin altında böyle bir kaynak olması, gittiğiniz yerin tehlikeli yerleri, uygun ulaşım araçları, vs yazar. (benimkinde türkiye için, akbil'e kadar anlatmışlardı mesela.)
son olarak, umarım gerçekleştirirsiniz bu dileğinizi, iyi eğlenceler.

tipik bir kıta avrupa harcama günüyle masrafların dağılımına dair fikir vermek mümkün.
ortalama 20 eur kişi başı kalış (hostel 3-4 kişilik oda, bed and breakfast)[bu oran gayrimenkul piyasasının bir fonksiyonu aynı zamanda]
ortalama 15 eur kişi başı yemek (süpermarket veya mcdonalds. içki, local restoran vs. ile 20-30 eur bulabilir)
ortalama 20-50 eur tren. bu en değişkeni. bir de interrail/eurorail gibi bir pass ile daha da farklı oluyor, bundan emin değilim dolayısıyla. konfor /hız ayrı bir parametre tabi.
turistik hadiselere item başı 10 eur kabaca. bedava da olabilir bazen.
eser miktarda toplu taşıma. yürürseniz bedava :). bisiklet (ki çok tavsiye edilir) değişiyor. kendi bisikletlerinizi götürürseniz, trenlerde çoklukla taşınabildiğini unutmayın. parisin içindeki çoğu landmarkını gezecek bir rota yaklaşık 15 km mesela. yürümek tüm gününüzü alıp dolayısıyla yemek, yatmak vs. masraflarınızı boşa harcarken, bisikletle bu mesafeyi çok daha hızlı katederek günden ve dolayısıyla günlük masraflardan tasarruf edebilirsiniz. toplu taşımaya bulaşmayışınızı katmıyorum bile.
bunun yanında sabit costlar da var elbet.
çıkış harcı, vize parası, pasaport(defter veya uzatma), sigorta, seyahat lojistiğiniz derken adam başı 1k ytl rahat buluyor. bu tabi schengen için. çoklu vizeler daha karın ağrısı. üstelik gideceğiniz yerlerin sırasını da ayarlamak gerekebiliyor. yeşil pass.ınız olsa bile.

son olarak ne yaparsanız yapın yola çıktığınızda bir blog ile bizleri haberdar etmeyi unutmayın :) yaptığınız şeye o kadar çok insan özeniyor ki, bir miktar da olsa gözlerimiz kulağımız olursanız şahane olur.
blogun şöyle birkaç avantajı da var. birincisi eğer high profile, güncel tutulan birşey olursa, sık sık takip edilen, sponsorship, reklam (örneğin seyahat malzemeleri) gelirleri gibi finansal kazançlara nail olmak mümkün. ama bunun olabilirliği biraz kumar, biraz da sizin dünyaya aktaracağınızın cezbediciliği.
yine gezinizi adım adım tasarlarken her adımı için insanlardan yorum toplayabilmeniz de mümkün.
kocaman bir kolay gelsin.

boyle dunya turu yapan insanlari 2 kategoriye ayiralim oncelikle,
1-) hippi tarzi, ne bulsam yerim, nerde olsa yatarim, otostopla giderim diyen salas tipler. boyle bir tarz secersen fazla giderin olmaz. ama esinden oturu secemiyorsun sanirim..
2-) round-the-world-ticket adiyla satilan belli basli 8-10 guzergaha ucak bileti aliniyor 1800-3000$ arasina. sahip oldugun parana uygun kalitede geziyorsun.

simdi de senin sorunlarina gelelim;
1-) vize. eger sadece tc vatandasligin ve laci.pass. varsa boyle bir gezi kabus olur
2-) esin maceraperest bir insan degilse, durmadan yakinan eden biri ise simdiden gecmis olsun, hatta hic kalkisma bile. kizlarla seyahat etmek iskence, bir kac istisna haric. umarim senin esin istisna olanlardandir. (hic maceraperest takilmayacagim desen bile senin ve onun fiziksel yapisi,kondusyonu bir olmayacak)
3-) dondugunde tekrardan burdaki hayatina donmek zor olacaktir. "pause" a basinca her sey kaldigi yerden devam etmeyecektir.

sefin tavsiyesi;
her yeri dolasacagina 8-10 ulke dolas, git gel devamli. 1 haftalik sureler icinde. 3 ay yeterli olacaktir.

sef kim ? kendisi dunya turu yapmamis olmasina ragmen gezi forumlarini hatmederek ve kimi şeyleri gozleyerek bir takim bilgiler elde etmiş, maceraci bir genc

denizcilik olayına gir bence, al bi 8-9 metrelik yelkenli, denizden gez dünyayı. bu iki senede bol bol eğitimini al teorik ve pratik, sadun boro vardı zamanında gezmişti dünyayı, sen de yaparsın, kıyıdan kıyıdan gidip. çok şahane olur.

öncesinde ufak gezi/seyahatlerde bulunmalısın. seyehat konusunda tecrübe edinilmeden bu iş olmaz.

misal, istanbulda cevizlibağ'dan 500T otobüsüne bin, tuzlada in!
kusmadıysan tamam testi geçtin, bünyen sağlam.

hazırlan, istanbuldan doğu ekspresi trenine bin, van'a gidiyorsun. van'da inip van gölü kıyısında bir kahvaltını yap soluklan yiğenim. gez dolaş. ancak bu tren yolculuğu esnasında bir ara günleri karıştırmaya başlayacaksın; "kaç gündür gidiyor ya bu tren? bugun çarşamba mıydı yoksa cuma mı?" gibi. yolculuk esnasında insan profillerini incele not al. van'da yeteri kadar gezdikten sonra şehirlerarası otobüse binip kurtalan'a geç. orada da biraz gezdikten sonra güney ekspresine bin ve istanbula dön.

yukarı çık karadenizde bölgesel trenlerle bir tur at, uçağa bin akdeniz inip oradaki bölgsel trenlerle gez şimdide.

bitmedi. interrail ile başvur bu deneyimleri ora da yap dicem ama bir ay fazla gelir bunca tren gürültüsünden sonra. bir haftalık flexy alıp gözünde bir ülke kestir(balkanlar olmasın) bi o tren, bir diğer tren. ardından yurda dön.

yine bitmedi, gemi seyahat acentelerine başvur şöyle bir mısır, kaihre, şarm el seyh, turlarına katıl bir haftalık filan bu keser seni. akabinde yine yurda dön.

buraya kadar ilerlediysen ve halen kusmadıysan eline bir kağıt kalem atlas alıp yaşadığın bunca tecrübelere dayanarak planını programını çizerek dünya turuna çıkabilirsin. çünkü artık yeteri kadar tecrübe edinmiş oldun. bitti.

Kıta kıta ayırmak?

bu iki senelik hazırlık süreci kapsamında bir görevin daha olsun. başta macera kanalları olmak üzere birkaç kanalla konuş. yanına minik bir el kamerası al. gittiğin yerleri kendi gözünle anlat. sonra o görüntüler üzerinden alacağın telifi de bu gezi için harca, hatta kanalın olanaklarından yararlan.

yani illa ki bir firma bulamıyorsan bir kanala bu görüntüleri satmayı / böyle bir işbirliği içersinde bulunmayı teklif et. onlar bu görüntüleri bir araya getirip yayınlarlar isterlerde. sonuçta büyük kanalların hazırladıkları bu tip programlar var ancak bu iş hand made bişi olacağından özellikle bu alanda yayın yapan kanalların dikkatini çekecektir.

hele bi de tutarsa zaten çadırı, kamuflajı felan yağacaktır :)

Arabaya atlayıp sadece elimizdeki yırtık Türkiye Karayolları Haritasına güvenerek 2000 km. yapmışlığımız (ne yapalım, olayımız bu kadar bizim) vardı ama bu rehavet, bu aymazlık tamamiyle anavatanımızda olmamızdan kaynaklanıyordu. İcabında "dayı Zortikkaya yolu ne tarafta kaldı" diye sorabiliyorduk gördüğümüz birine. Bu sebeptendir ki, yurtdışına yapacağın gezinde herşeyden önce ulaşım/araç sorununu halletmeye bak. Yaban ellerde iz bilmeden yol bilmeden dımdızlak kalmak her zaman keyifli gelmeyebilir (hele yanında bir de bayan varsa). Bayağı bir ulaşım önerisi verilmiş bu sayfada. Ayriyetten, bölge bölge gezmeni tavsiye ederim. Atıyorum bir seferde Doğu Avrupa'yı, başka seferde Ortadoğu'yu falan. Böyle yaparsan, hem ülke çorbası yapmamış olur, hem de o çorbadan çıkmış balık konumuna düşmezsin. Seyahatlerinden alacağın tadı maksimize edebileceğine de inanıyorum bu şekilde.

Bonus Track: Ayrıca biraz da paralıysan bırak kestirmeyi, öptürürsün bile.

(İç Ses: Biz Fethiye'ye gitme planları yapalım en fazla, siz dünyayı gezin anasını satayım.)

Kolay gelsin, iyi yolculuklar ve iyi eğlenceler şimdiden.

surekli zulada 1500 yuro ve 1500 amerikan dolari bulundurun. o para acil bi durum olduunda ulkeye donmek icin kullanirsiniz. her ulkede ayri ulasim araclari mevcuttur. mesela avrupada en cok tercih edileni demiryoludur. avrupada onu kullanirsiniz. ne biliim her havaalaninda, tren istasyonlarinin bazilarinda araba kiralama sansiniz war. bu arada hergun turkiyeden birine rapor verin suraya geldik die. su ulkedeyiz die. kaybolursaniz, gotunuzu keserlerse haberleri olur turkiyedekilerin. yaninizda kesinlikle gideceginiz ulkelerdeki turkiye konsolosluklarinin adreslerini, telefon numaralarini alin.

alın sırt cantalarınızı kuzey hındıstan'a gidin 3 haftalıgına ama turla degil. işte o geziden sonra hiç bir yer sizi zorlamaz, her bi şey kolaylaşır, bağışıklık kazanırsınız. garanti veririm, en güzel gezi dayanıklılık ölçme ve arttırma kursu ordadır :)

bence 1 aylık balkan flexipass bileti alıp tcddden balkan ülkelerini hatmedin önce, yanınızda bisiklet de götürürseniz tren seyahati bedava zaten diğer yerleri de bisikletle halledersiniz ve avrupanın 3 te 1 ini gezmiş olursunuz 1 ayda. daha sonra diğerlerini düşünebilirsiniz. yunanistandan feribotla italyaya geçip oradan da takılabilirsiniz diğer yerlere.

sureklu kuru mama vermeyin islak mamada verin arada. bizimkiler ole yapiyodu havana kabiz olmasin die

yovita verin.

süt midesini daha kötü yapabilir belki ama az da olsa vermeyi deneyeceğim. kabiz olmadan önce bir hafta boyunca konserve mama yemişti belki de mama değişikliği yüzünden oldu bilmiyorum. saklandığı yerden elektrik süpürgesiyle korkutarak çıkaracağım sabah. hem belki korkudan bağırsakları da çalışır.

bizim kedinin de bi ara bööle bi dönemi olmuştu, hayvancağız tuvaletinde ağlıyordu. veterinere götürdük sonradan karaciğerinin büyüdüğünü filan öğrendik abuk sbuk ne bulsa yediği için. ama karaciğer büyümesinden önce veterinerimiz bir ilaç vermişti o rahatlatmıştı, maalesef ne olduğunu hatırlamıyorum. yalnız karperlerin en yağlıları da biraz kolaylaştırıyor sanırım ondan da yedirmişti hayvana.

öncelikle şu anki durumuna en iyi gelecek şeyler;

1) sokol adlı bir ilaç. aynı zeytinyağı etkisi yapıyor ve içini yumuşatarak dışarı çıkartıyor.
2) daha ilerleyen vakalarda libalax adlı bir ilaç var. bu bir nevi el lağmanı gibi. hayvanın makatından girip içine sıkılıyor. bu o yolu açıcı özelliğe sahip. ama daha önce yapmadıysanız bu ilacı alıp direk veterinere götürüp orada lağman yapılmasına fayda var.

çok kısaca şöyle bir bilgi vereyim. arka kemiklerinin gelişmemesi nedeniyle raşitik bir kediye 16 sene baktık. hayatı boyunca hiç kaka yapamadı. her ay lağmana götürüyorduk. eğer anne sütünden erken kesilmiş bir kediyse bu tip bir durum sözkonusu olabilir. umarım olmaz ama olsa bile endişelenmeyin. tıp yaşamaz dedi, biz 16 sene yaşattık. bunu da şu yüzden anlatıyorum, basit bir kabız gibi gözükse de olay daha anatomik olabilir ve sizin yaptığınız o özenli tedavi yöntemleri, zeytinyağlar filan tam çözüm olmayabilir.

bizim bu olayı anlamamız 1. yaşı içindeyken, yani gelişmeye başladığında ortaya çıktı. aklınızda bulunsun. umarım bir an önce iyileşir.

minimumda oynarsin ekran kartindan kaybediyorsun- minimum derken minimum grafik ozelliklerinden bahsediyorum. ram islemci idare ederde ekran kartindan kaybediyorsunki zaten paylasimli 144 mb, minimumda takilirsin ama o oyun maksimum grafik ozelliklerinde oynanmali bence. bide bagimlilik yaratabilir onuda belirteyim. oynamiyorum, wow oynamisliim wardi dikkat et derim. buarada min system spec icin 128 mb ekran karti (paylamsiz olursa iyi olur), recommended icin 512 mb ekran kartindan bahsediyorlar.

mad tv'yi tavsiye ederim. amiga zamanlarından kalmadır.

capitalism II vardi. sirketleri yonetiyordun tv ve gazeteleride satin alabiliyordun sehirlerdeki

TV Station Manager

problemin windowstan kaynaklanma olasılığına karşın
bir adet ubuntu live cdsi edinip/indirip-cdye çekip ordan hddnize erişmeyi deneyebilirsiniz.
yalnız ntfs olduğu için ubuntunun afallayıp force mount isteme durumu olabilir.Komut istemcisine bir komut girmeniz gerekir sadece,o da hatanın detaylarında yazar.

(git: 22371) buraya da bak istersen

ubuntu muhtemelen gormeyecektir cunku ntfs destegi yok en azindan 5 kere falan kurdum ubuntu ve gormedi benim harici diski. ilk olarak hdd yi sok baska bi windiwsta dene bakalim. muhtemelen yazilimsal bir sorun. virus testide yaptir. kaspersky oneririm virus programi olarak. denetim masasi > sistem > aygit yoneticisinden bak hdd ye. orada hdd nin uresticisini gorebiliyormusun. goremezsen eger donanimsal hata var demektir.

ubuntu son versiyonlarında ntfs desteğini otomatik olarak getiriyor.
eğer yoksa da ekle/kaldırdan ntfs aratarak yükleyebilirsiniz..

bendede bunun gibi bi sorun vardi. ne zaman msnden sesli gorusme yapmaya kalksam modem kapanip acilirdi. sana tavsiyem modemin guncellemelerini yap hatta iyi bi marka degilse yeni bi modem alabilirsin. modem fiyatlari eskiye gore cok dustu

aynı olaydan ben de mustaribim.modemi falan da güncelledim ama olmadı.o yüzden limewire kullanamıyorum.yeni modem de almak istemiyorum kaldım böyle..

not:modemimin markası philips sna6500 bu arada.

benim modemimde aynı marka ve aynı model sen yazınca çok şaşırdım.araştırdım forumlarda bizim gibi birçok kullanıcı varmış bu sorunu yaşayan.firmware 0.54 ü yükleyin sizin aldığınız modemin 0.37 ile geliyor ve bu problemi yaşatıyor demişler.ben bu sürümü indirdim ama bu işlerden pek anlamadığım için indirdiğim dosyayı ne yapacağımı bilmiyorum.SNA6500-A-fw-v0_54.bin isimli bir dosya çıktı içinden.bunu nereye yapıştırıcam ne yapıcam bi fikri olan varsa yardımcı olabilir mi?sanırım sorunun kaynağını bulduk ama nasıl çözüleceğini bilmiyorum bu sefer de...

modeme admin olarak girdiğimde ve güncelleme için dosyayı seçtiğimde hatalı kullanıcı arayüzü diye bir hata veriyor.bunu nasıl düzeltebilirim bununla ilgili bir fikri olan varmi?

yetkili servise gotur ksinlikle, bir iki gune hallederler tahminimce.

Hp yetkili servisi çok sıkıntılı.

Data onayı almadan hiç bir şekilde bilgisayara müdehale edilmiyor. Servis sonrası fabrika ayarlarına geri döndürülerek veriliyor. Bu nasıl bir zihniyettir bende bilmiyorum :)

yaklaşık 2-3 ay önce garantideydi bilgisayarım ve verileri ellenmeden geri geldi.
İlla ki fabrika ayarlarına döndürüyorlar mı yoksa olma ihtimali yüksek mi?
Bir fan temizliği için yedeklemek ve yeniden sistem kurmakla uğraşmayalım.